Şizofreni Tanısı Alan Bir Grup Hastada Belirti Kümelerinin Saptanması ve Sağaltımın Bu Kümelere Etkisi Levent Tokuçoğlu*, Levent Mete**, Leyla Gülseren*, Savaş Kültür*** Amaç: Bu çalışmada, şizofrenide belirti kümelerinin saptanması, antipsikotik ilaçlarla sağaltımın bu kümeler üzerine etkisinin ve sanrıların sağaltım öncesi ve sonrası, şizofreninin diğer belirtileriyle nasıl bir ilişki içerisinde olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır Yöntem: Çalışmaya DSM IV tanı ölçütlerine göre şizofreni tanısı alan hastalar alındı. Altı haftalık sağaltım süresi boyunca hastalara 500-1200 mg/gün eşdeğeri antipsikotik ilaç verildi ve otuz hasta, öngörülen altı haftalık sağaltım süresini tamamladı. Hastalar, sağaltım öncesi ve sonrası Kısa Psikiyatrik Derecelendirme Ölçeği, Pozitif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği ve Negatif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği ile değerlendirildi. Sonuçlar SSPS for Windows istatistik programı ile çözümlendi. Sonuçlar: Tartışma: Anahtar sözcükler: Şizofreni, belirti kümeleri, sanrılar, sağaltım Identification of Symptom Structures in a Group of Schizophrenic Patients and Impact of Treatment on These Structures. Object: Aim of this study is to identify symptom structures in schizophrenia and impact of antipsychotic medications on these structures. We have also tried to identify the delusions and its relationships with the other symptoms of schizophrenia before and after treatment. Methodology: The study was carried out with the patients meeting DSM IV diagnostic criteria for schizophrenia. The patients had been taken 500-1200 milligrams per day chlorpromazine equivalent neuroleptic medicine for six weeks. BPRS, SAPS and SANS was performed before and after treatment and results analysed with SPSS for Windows statistics programme. Results: Discussion: Key words: Schizophrenia, symptom structures, delusions, treatment. Giriş Etiyoloji ve patogeneze dayalı olarak tanımlanamayan bozuklarda tanı, büyük ölçüde, zaman içerisinde oluşturulan fenomenolojik kümelerle konur. Şizofreninin karakteristik belirtileri, sınırları, bağlantıları, alt tipleri, gidişi, klinik görünüm ile altta yatan nörohumoral mekanizma arasındaki bağlantılar henüz açık değildir (Andreasen 1994). Şizofreninin psikopatolojisine yönelik çalışmalarda, iki farklı bakış açısından iki faklı yaklaşım vardır: Kategorik ve boyutsal. Crow’ un (1980) Tip I ve Tip II şizofreni ayrımı kategorik bir ayırımdır. Boyutsal yaklaşım, şizofreni alt sendromları ya da tipleri yerine, şizofrenide görülen belirtilerin oluşturduğu kümelenmeler üzerine odaklaşır. Şizofreni fenomenolojisini açıklamak için kaç boyutun gerekli olduğu sorusuna yanıt arayan çok sayıda çalışma yapılmıştır. Başlangıçta şizofreni belirtilerini pozitif ve negatif olarak iki alt grupta toplanmaktayken, son zamanlarda şizofreni belirtilerinin en iyi psikotik, dezorganize ve negatif olmak üzere üç faktörde toplanabileceği belirtilmektedir (Andreasen 1994). Amaç Bu çalışmanın amacı, şizofreni alt tiplerini belirlemeye yönelik çalışmaların odağında yer alan belirti kümelerinin saptanması; bu kümelerin sağaltımla ilişkisi ve bir belirti olarak sanrıların sağaltım öncesi ve sonrası diğer belirtilerle olan ilişkisinin araştırılmasıdır. Bu yaklaşımla yanıt bulmayı amaçladığımız iki temel soru şudur: 1. Şizofrenide belirtiler nasıl kümelenmektedir? Saptanan belirti kümeleri sağaltım ile değişmekte midir? 2. Sanrıların, sağaltım öncesi ve sonrası, diğer şizofreni belirtileriyle ilişkisi nasıldır? Yöntem Çalışma, Nisan 1995-Ağustos 1997 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Psikotik bozukluk tanısıyla polikliniğimizden yatırılan hastalar iki psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmeye alındı. DSM IV tanı ölçütlerine göre, şizofreni aktif evre tanısı alan hastalar, şizofreni alt tiplerine bakılmaksızın çalışmaya alındı. Gelişimsel bozukluk, alkol ve madde kötüye kullanımı, epilepsi veya diğer bir nörolojik hastalık, mental retardasyon tanısı alanlar çalışma dışında bırakıldı. Hasta ve yakınlarından yazılı onay alındı. Ağızdan ilaç alan hastalar bir hafta, yatış öncesi depo nöroleptik uygulanmış hastalar üç hafta ilaçtan arındırma dönemi geçirdi. Bu dönemde gerektiğinde sadece benzodiazepin verildi. Klinik durumu kötüleşen ve arındırma döneminde nöroleptik uygulanması gereken hastalar çalışma dışı bırakıldı. Çalışmaya alınan hastalara 2 psikiyatri uzmanı tarafından sağaltım öncesinde ve altı haftalık 500-1200 mg/gün klorpromazin eşdeğeri ilaç sağaltımı sonrasında Kısa Psikiyatrik Derecelendirme Ölçeği, Pozitif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği, Negatif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği uygulandı. Yirmisi erkek ve 10’u kadın, toplam 30 hasta öngörülen çalışmayı tamamladı. Gereçler ve Yöntem 1. Kısa Psikiyatrik Derecelendirme Ölçeği: (KPDÖ, Brief Psychiatric Rating ScaleBPRS) Psikotik bozukluklarda ve özellikle şizofrenide belirtilerin şiddetinin, ayrıca antipsikotik sağaltım sırasında meydana gelen değişikliklerin ölçümünde kullanılmaktadır. İlk kez J. Overall ve D. Gorham tarafından 1962 yılında geliştirilmiştir. Özgün versiyonu 16, şimdi kullanılan versiyonu 18 maddeden oluşmaktadır. Bir profesyonel görüşmeci tarafından doldurulan yarı yapılandırılmış bir ölçektir. Ölçeğin toplam puanı hastalık şiddetinin bir ölçüsüdür. Ölçek düşünce bozukluğu, emosyonel çekilme, anksiyete-depresyon, saldırganlık ve ajitasyon olmak üzere 5 alt faktörü vardır. Her bir madde 0 ile 6 arasında puanlanır. Ölçek uluslararsı düzeyde sık kullanılmaktadır ve değerlendirmeciler arası güvenilirlik genel olarak kabul edilebilir düzeyde bulunmuştur (Bech 1993). 2. Pozitif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği: (PBDÖ, Scale for the Assessment of Positive Symptoms-SAPS) N.C. Andreasen tarafından (1984) geliştirilen ve dilimize Erkoç ve arkadaşları tarafından (1991b) çevrilip uyarlanan, yapılandırılmış görüşme için bireysel uygulamalı değerlendirme ölçeğidir. Varsanılar, sanrılar, garip davranış, pozitif formal düşünce bozukluğu ve uygunsuz affekt olmak üzere beş alt ölçeği vardır. Her madde 0 ile 6 arasında derecelendirilerek puanlanır. Alt ölçekler için ayrı toplam puanlar ve tüm ölçek için toplam puan hesaplanır. Ölçeğin 3. Negatif Belirtileri Değerlendirme Ölçeği: (NBDÖ, Scale for the Assessment of Negative Symptoms-SANS) Bulgular Çalışmaya alınan 30 hastanın 10’u kadın, 20’si erkek ve yaş ortalamaları 34 ± 8 idi. Deneklerin 14’ü ilkokul, 4’ü ortaokul, 8’i lise ve 4’ü yüksek okul mezunuydu. Tüm denekler için ortalama hastalık süresi 10 ± 7 yıl, ortalama hastaneye yatış sayısı 2 ± 2 olarak hesaplandı. Sağaltım öncesi ve sonrası klinik bulguların şiddeti Deneklerin sağaltım öncesi ve altı haftalık antipsikotik sağaltım süreci sonrası yapılan değerlendirmelerinde elde edilen skorlar karşılaştırıldığında şu sonuçlar elde edildi: 1. KPDÖ skorları a) Toplam skorlar: İlk değerlendirmede elde edilen grup ortalaması (25.38 ± 9.41) ile, sağaltım sonrası elde edilen değer (13.60 ± 9.59) arasında anlamlı farklılık saptandı (z= -4.45, p=.0000). b) Alt skorlar: Agresyon ve ajitasyon alt skorlarında sağaltım sonrasında başlangıçtakine göre anlamlı düzelme saptandı. Agresyon skoru ortalaması 4.26 ± 3.37’den 1.70 ± 2.58’e (z= -3.80, p= .0001), ajitasyon skoru ortalaması 1.80 ± 2.42’den 0.20 ± 0.66’ya (z= -3.18, p=.0015) düşmüş olarak bulundu. Buna karşılık, anksiyete-depresyon ve emosyonel çekilme skorlarında anlamlı bir değişiklik gözlenmedi. Anksiyete-depresyon skoru ortalaması ilk değerlendirmede 3.90 ± 3.75, sağaltım sonrasında 3.20 ± 3.19 (z= -1.14, p=.2526) ve emosyonel çekilme skoru ortalaması ilk değerlendirmede 4.35 ± 3.88, sağaltım sonrasında 5.07 ± 4.14 (z= -.58, p=.5591) olarak bulundu. 2. PBDÖ skorları: Tüm pozitif belirtilerde sağaltımla anlamı derecede düzelme olduğu belirlendi. Sanrıların şiddeti ilk değerlendirmede 4.10 ± 1.39, sağaltım sonrası 2.16 ± 1.74 (z=-4.19, p=.0000); varsanılar ilk değerlendirmede 3.16 ± 1.99, sağaltım sonrası 1.16 ± 1.78 (z=-.3.82, p=.0001); pozitif yapısal düşünce bozukluğu ilk değerlendirmede 1.53 ± 1.60, sağaltım sonrası .30 ± .79 (z=-3.66, p=.0003); tuhaf davranış ilk değerlendirmede 1.25 ±. 1.44, sağaltım sonrası 0.16 ± 0.64 (z=-3.40, p=.0007); uygunsuz duygulanım ilk değerlendirmede 1.28 ± 1.54, sağaltım sonrası 0.33 ± 0.71 (z=-3.24, p=.0012) olarak bulundu. 3. NBDÖ skorları: Negatif belirtilerden, duygulanımda düzleşme ve dikkat bozukluğu skorlarında ilk değerlendirme ile sağaltım sonrası yapılan değerlendirme arasında anlamlı fark saptandı. Duygulanımda düzleşme ilk değerlendirmede 1.06 ± 1.43, sağaltım sonrası 1.76 ± 1.45 (z=2.51, p=.0117); dikkat bozukluğu ilk değerlendirmede 1.31 ± 1.50, sağaltım sonrası 0.43 ± 0.89 (z=-.3.51, p=.0004) olarak bulundu. Buna karşılık, düşünce yoksullaşması, istemsizlikapati ve zevk alamama-toplumsal çekilme skorlarında anlamlı bir değişiklik gözlenmedi. Düşünce yoksullaşması skoru ortalaması ilk değerlendirmede 1.35 ± 1.40, sağaltım sonrasında 1.13 ± 1.16 (z= -1.26, p=.2049); istemsizlik-apati skoru ortalaması ilk değerlendirmede 1.76 ± 1.45, sağaltım sonrasında 1.56 ± 1.35 (z= -.63, p=.5267); zevk alamama-toplumsal çekilme skoru ortalaması ilk değerlendirmede 2.18 ± 1.70, sağaltım sonrasında 1.60 ± 1.61 (z= -1.74, p=.0815) olarak bulundu. 3. Belirti kümelenmeleri: Sağaltım öncesinde ve sonrasında PBDÖ ve NBDÖ ile elde edilen belirti skorlarına faktör analizi uygulandığında, her iki değerlendirmede de üç faktör oluştuğu görüldü. İlk değerlendirme skorları ile elde edilen faktör yapıları Tablo.1’de ve sağaltım sonrası yapılan değerlendirmede elde edilen faktör yapıları Tablo.2’de görülmektedir. a) Sağaltım öncesinde: Yapılan faktör analizinde, Eigen değeri 1’in üzerinde olan üç faktör bulundu. Katsayıları 0.6 ve üzerinde olan değerler dikkate alınarak her bir faktöre katılan ağırlıklı belirtiler saptandı. Birinci faktörde düşüncenin yoksullaşması, istemsizlik-apati, zevk alamama-toplumsal çekilme ve dikkat bozukluğu kümelenmektedir. İkinci faktör ağırlıklı olarak sanrı ve varsanılardan oluşmuştur. Üçüncü faktörde ise katsayısı 0.6’nın üzerine çıkan tek belirti uygunsuz duygulanımdır. b) Sağaltım sonrasında: Yapılan faktör analizinde, Eigen değeri 1’in üzerinde olan faktör sayısı yine üç olarak bulundu. Bu değerlendirmede de, sağaltım öncesinde olduğu gibi, katsayısı 0.6 ve üzerinde olan değerler dikkate alınarak her bir faktöre katılan ağırlıklı belirtiler saptandı. Birinci faktörde duygulanımda düzleşme, düşüncenin yoksullaşması, istemsizlik-apati, zevk alamama-toplumsal çekilme ve dikkat bozukluğu kümelenmektedir. İkinci faktör yine ağırlıklı olarak sanrı ve varsanılardan oluşmuştur. Üçüncü faktörde ise katsayısı 0.6’nın üzerine çıkan tek belirti tuhaf davranıştır. Tablo.1 : İlk değerlendirme skorları ile elde edilen faktörler. duygulanımda düzleşme düşüncenin yoksullaşması istemsizlik-apati zevk alamama-toplumsal çekilme dikkat bozukluğu garip davranış pozitif yapısal düşünce bozuk. uygunsuz duygulanım sanrı varsanı Faktör 1 ,50480 ,78345 ,83680 ,75433 ,84207 ,46677 ,52500 ,42642 -,28492 ,37609 Faktör 2 -,74551 -,06328 -,02494 -,13928 ,09486 ,55834 ,51050 -,25037 ,67236 ,64257 Faktör 3 -,15588 ,30883 -,10589 -,33954 -,10356 -,48323 ,40389 ,72462 ,13290 ,02944 Tablo. 2: Sağaltım sonrası yapılan değerlendirme skorları ile elde edilen faktörler. duygulanımda düzleşme düşüncenin yoksullaşması istemsizlik-apati zevk alamama-toplumsal çekilme dikkat bozukluğu tuhaf davranış pozitif yapısal düşünce bozuk. uygunsuz duygulanım sanrı varsanı Faktör 1 ,85176 ,62102 ,88436 ,88660 ,65888 ,00763 ,17550 ,25099 ,25722 ,22248 Faktör 2 -,38182 ,20325 -,20577 -,22006 ,02025 ,40297 ,47124 ,44115 ,70567 ,83028 Faktör 3 ,22202 -,65784 -,12510 ,21380 ,33681 ,67950 -,52505 -,52662 ,29526 ,27766 4. Sanrı tiplerinin diğer klinik belirtilerle ilişkisi İlk değerlendirmede ve sağaltım sonrası yapılan değerlendirmede, sanrı tipleri ile diğer belirtiler arasındaki ilişki araştırıldığında aşağıdaki sonuçlar elde edildi: a) Sağaltım öncesinde: Kötülük görme sanrısıyla agresyon düzeyi arasında (r=.84, p=.000), suçluluk-günahkarlık sanrısıyla anksiyete-depresyon düzeyi arasında (r=.72, p=.000) ve alınma sanrısıyla agresyon düzeyi (r=.64, p=.000) ve varsanıların şiddeti arasında (r=.49, p=.005) pozitif korelasyon saptandı. Diğer sanrı tipleri ve klinik belirtiler arasında anlamlı ilişki saptanmadı. b) Sağaltım sonrasında: Kötülük görme sanrısıyla agresyon düzeyi (r=.81, p=.000) ve varsanıların şiddeti (r=.63, p=.000), kıskançlık sanrısıyla tuhaf davranış arasında (r=.82, p=.000), büyüklük sanrısıyla pozitif yapısal düşünce bozukluğu arasında (r=.55, p=.002), dinsel sanrılarla tuhaf davranış arasında (r=.63, p=.000), alınma sanrısıyla agresyon düzeyi arasında (r=.67, p=.000) ve varsanıların şiddeti arasında (r=.85, p=.000), kontrol edilme, düşünce okunması ve düşünce yayınlanması sanrılarıyla varsanıların şiddeti arasında (sırasıyla r=.59, p=.000; r=.76, p=.000; r=.51, p=.003) pozitif korelasyon saptandı. Diğer sanrı tipleri ve klinik belirtiler arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Tartışma Bu çalışmanın amaçlarından birisi, belirti dağılımının saptanması ve belirti kümelerinin sağaltımla değişip değişmediğinin araştırılmasıydı. Sağaltım öncesi değerlendirme skorlarını kullanarak yapılan çözümlemede üç faktör elde edildi; bu bulgu konuyla ilgili çalışmaların büyük bölümüyle uyumluydu (Bilder 1985, Kulhara 1986, Liddle 1987 ve 1990, Arndt 1991, Gur 1991, Brown 1992, Minas 1992, Brown 1992, Miller 1993, Kaplan 1993, Veznedaroğlu 1995, Vazquez-Barquero 1996). Ayrıca, ortaya çıkan faktör yapıları da daha önce bulunanlarla büyük ölçüde çakışmaktaydı. Birinci faktörde Liddle (1987) tarafından "psikomotor yoksulluk" olarak adlandırılan faktörde olduğu gibi negatif belirtiler kümelenmişti. "Gerçeğin çarpıtılması" olarak adlandırılan ikinci faktörde de yine daha önceki çalışmalarda olduğu gibi sanrı ve varsanı bileşenleri yer alıyordu (Kulhara 1986, Liddle 1987 ve 1992, Gur 1991, Arndt 1991, Peralta 1992, Veznedaroğlu 1995). "Dezorganizasyon" adı verilen üçüncü faktörde, diğer çalışmalarda genellikle tuhaf davranış, pozitif yapısal düşünce bozukluğu ve uygunsuz duygulanım belirtilerinden biri ya da bir kaçı bir arada kümelenmekteydi. Bizim çalışmamızda da uygunsuz duygulanım üçüncü faktörün ağırlığını oluşturmaktaydı. SAPS içerisinde yer alan garip davranış ve uygunsuz duygulanım bizim çalışmamızda dezorganizasyon boyutunda yer almıştı. Elde edilen bir diğer önemli sonuç dikkat bozukluğunun negatif belirtiler arasında yer almasıydı. Belirti kümelenmesindeki yeri halen tartışmalı olan dikkat bozukluğu bazı çalışmalarda psikomotor yoksulluk (Kulhara 1986, Gur 1991, Arndt 1991, Veznedaroğlu 1995, V-Barquero 1996), bazılarındaysa dezorganizasyon boyutları içinde yer almaktadır (Gur 1991, Peralta 1992, Kaplan 1993). Altı haftalık sağaltım süreci sonrasında yapılan değerlendirmede elde edilen skorlara faktör analizi uyguladığımızda, sağaltım öncesinde bulunanlara çok benzer üç faktör yapısı ortaya çıktı. Birinci faktörde yine negatif belirtiler kümelenmiş, ikinci faktör ağırlıklı olarak sanrı ve varsanılardan oluşmuştu. Üçüncü faktörün ağırlığını bu kez uygunsuz duygulanım değil, ancak yine aynı gruptan bir başka belirti olan tuhaf davranış oluşturmaktaydı. Çalışmadan elde ettiğimiz bulgular bir çok araştırmacının vurgulamış olduğu gibi şizofreni belirtilerinin üç faktörde kümelendiğini göstermektedir (Liddle 1987, 1990, Arndt 1991). Sağaltımla belirtilerin şiddeti anlamlı düzeyde azalmakta, buna karşın birbirleriyle olan bağlantıları değişmemektedir. Yani belirtiler niteliksel olarak değil, niceliksel olarak değişmektedir. Bir benzetme yapılırsa, üçgenin boyutları sağaltımla değişmekte, ancak üçgen özelliği değişmemektedir. Dolayısıyla, kişinin içinde bulunduğu hastalık evresi belirti dağılımını değiştirmemektedir. Belirti dağılımının kişinin aldığı sağaltımdan bağımsız olması, faktör analizine dayanan çalışmalarda, denek seçimi konusunda daha esnek davranılabileceğini düşündürmektedir. Böylece, yalnızca ana başlıkları değil, belirtiler içindeki alt başlıkları da içeren büyük ölçekli araştırmalar yapmak olanaklı olabilecektir. Bunun sağlayacağı yarar, klinik tablonun incelenmesindeki ön belirlenimin azaltılmasıdır. Örneğin, belki de bazı sanrı tipleri bazı varsanı tipleriyle ayrı bir faktör oluşturacak şekilde kümeleniyor olabilir. Eğer böyleyse, tüm sanrıları tek bir skorda birleştiren bir çözümleme söz konusu ilişkiyi ortaya çıkaramayacaktır. Belirtilerin alt bileşenlerinin faktör yapılarıyla ilişkilerini araştırmanın bir diğer yolu, bir belirtiyi oluşturan alt başlıkların diğer belirtilerle ilişkilerinin (korelasyonunun) araştırılmasıdır. Burada faktör analizi yerine korelasyon analizi kullanılmakta ve dolayısıyla, istatistik kurallarını çiğnemeden, daha küçük örneklemlerle çalışılabilmektedir. Çalışmamızın ikinci amacı, söz konusu ilişkileri tek bir belirti (sanrı) yönünden sorgulamaktır. Bu amaç için "sanrı" yerine başka bir ana başlık da seçilebilirdi. Sanrıyı seçmemizin nedeni, bu belirtiye şizofreni psikopatolojisinin açıklanması sürecinde merkezi bir önem veriliyor olmasıdır. Von Domarus' tan başlayıp, Arieti (1964) ile derinleşen ve yaygınlık kazanan bir süreç boyunca, sanrıların oluşumu ve sanrılara eşlik eden zihinsel bozunmalar araştırılmıştır. Bu araştırma süreci bir taraftan şizofrenik zihnin daha iyi anlaşılmasını sağlarken, yanısıra, psikodinamik kuramın üzerinde yoğunlaştığı duygu alanıyla, daha çok psikometrik incelemelerin konusu olan bilişsel alanı birlikte ve birbiriyle ilişkileri dolayımında ele alan yeni bir bakış açısı getirmiştir. Dolayısıyla, belirti alt başlıklarıyla diğer belirtiler arasındaki ilişkiyi araştırırken, sanrılar üzerinde yoğunlaşarak, sanrı tiplerinin, genel psikopatolojiyle ilişkisini de gözden geçirmeyi amaçladık. Sağaltım öncesi değerlendirme skorlarıyla yapılan çözümlemede elde edilen sonuçlar, sanrı tiplerinin, diğer belirtiler ve belirti gruplarıyla beklenen şekilde ilişkili olduğunu gösteriyordu. Kötülük görme sanrısının şiddeti agresyon düzeyiyle, suçluluk-günahkarlık sanrısının şiddeti anksiyete-depresyon düzeyiyle, alınma sanrısının şiddeti agresyon düzeyi ve varsanıların şiddetiyle ilişkili olarak artıyordu. Sağaltım sonrasında yapılan değerlendirmede, kötülük görme sanrısının şiddetiyle agresyon düzeyi arasındaki ve alınma sanrısıyla agresyon düzeyi ve varsanıların şiddeti arasındaki ilişkinin sürmekte olduğu görüldü. Bu değerlendirmede suçluluk-günahkarlık sanrısının şiddetiyle anksiyete-depresyon arasında daha önce bulunmuş olan ilişki saptanmadı. Öte yandan başka sanrı tipleriyle diğer belirtiler arasında ilk değerlendirmede görülmeyen bazı yeni ilişkiler ortaya çıktı. Kötülük görme sanrısının şiddeti varsanıların şiddetiyle, kıskançlık sanrısının ve dinsel sanrıların şiddeti tuhaf davranışların derecesiyle, büyüklük sanrısının şiddeti pozitif yapısal düşünce bozukluğunun şiddetiyle, kontrol edilme, düşünce okunması ve düşünce yayınlanması sanrılarının her biri varsanıların şiddetiyle ilişkili bulundu. Dolayısıyla ikinci sorumuzun yanıtı da şöyledir: Belirti ana başlıklarının birbirleriyle ilişkileri aynı kalırken, sanrı alt tiplerinin diğer belirtilerle ilişkisi sağaltımla değişmektedir. Sonuç olarak, elde edilen veriler, şizofreni alt tiplerinin ve bu bozukluğun klinik boyutlarının ayrıştırılmasına yönelik araştırma sürecinin bundan sonraki başlıca adımlarından birisinin belirti alt tiplerini içeren büyük örneklemli çalışmalar olduğu savını desteklemektedir. Öte yandan, yalnızca ana başlıkları ele alan bu çalışmalardan farklı olarak, belirti kümelenmeleri ilaç sağaltımından bağımsız bulunmamıştır. Bu durum, söz konusu araştırmalar planlanırken sağaltım bileşeninin de mutlaka dikkate alınmasının ve olanaklıysa ilaçsız hastalarla çalışılmasının gerekli olduğunu düşündürmektedir. Şizofreni alt tiplerini aramaya yönelik çalışmaların çok sayıda hasta gruplarını içeren, iyi kontrol edilmiş projeler olması gerekmektedir. Kaynaklar