Yrd. Doç. Dr. Oktay KIZILKAYA Kaynak : Doç. Dr. Ahmet UĞUR Uluslararası Sermaye Hareketleri Uluslararası sermaye hareketi, bir ülkede yerleşik kişi ya da kurumların başka bir ülkede yerleşik kişi ya da kuruluşlara fon aktarması veya ondan bir aktif satın almak üzere fon göndermesi şeklinde tanımlanır. Sermaye İhraç Eden Ülkeler (2013, IMF) Sermaye İthal Eden Ülkeler (2013, IMF) Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Nedenleri Ülkelerin Kaynak İhtiyaçları: Ülkelerin milli gelir ve tasarruf oranlarının düşük olması, kalkınmaları için gerekli olan kaynağı yurt dışından elde etmelerini zorunlu kılmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin tasarruf yetersizliği (kaynak açığı) ve döviz yetersizliği (ödemeler bilançosu açığı) ülkelerin kalkınma programlarının yürütülmesi için uluslararası piyasalardan kaynak sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Yurt içi kaynakların maliyetinin yüksek olması, fona ihtiyacı olan kişi ve kuruluşları yurt dışına menkul kıymet ihraç etme veya yurt dışı mali kuruluşlardan kredi almayı teşvik etmektedir. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Nedenleri Faiz Oranlarının Yüksekliği: Yüksek iç faiz oranları özellikle döviz kurlarının sabitlendiği ülkelerde sermaye akımları için çekici bir unsur olabilmektedir. Diğer şeyler sabit kalmak şartı ile iç piyasa faiz oranlarının diğer ülke piyasa faiz oranlarına göre artması, sermaye akımlarının ülkeye yönelmesinde çekici faktörler olurken faiz oranlarındaki bir düşüş de sermaye hareketlerinin ülke dışına çıkmasında itici bir faktör olabilmektedir. Piyasada uygulanan döviz kuru politikalarının faiz oranlarıyla birlikte değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Nedenleri Döviz Kuru Politikası: Yatırım yapılan ülkenin sabit kur politikası izlemesi veya esnek kur politikası izlemekle birlikte döviz kurunun baskı altında tutulmasına yönelik uygulamalar içinde bulunulması, yatırım kararı sürecinde karar almayı teşvik eden önemli bir faktördür. Yatırımcı döviz olarak götürdüğü sermayeyi ülkenin milli parasına dönüştürerek yatırım yapmakta, yatırımdan çıktıktan sonra da anapara ve faizini dövize çevirerek ülkeden ayrılmaktadır. Yatırımcı, yatırımın başlangıcında yerel paranın her bir birimi için ödediği döviz karşılığının yatırımın sonucunda dövizin her bir birimi için ödeyeceği yerel para ile aynı olmasını isteyebilecek veya dövizin her bir birimine daha az yerel para ödemeyi arzulayacaktır. Eğer ülkede sabit döviz kuru politikası uygulanıyorsa yatırımcının bu amacına ulaşması daha kolaydır. Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Nedenleri Yapısal Reformlar Hisse Senedi Getiri Oranlarının Yüksekliği Özelleştirme Faaliyetleri Dış Ticaretin Liberalleşmesi ve Küreselleşme Finansal Ürün Çeşitliliğindeki Artış Bilgi İşlem Teknolojisindeki Gelişmeler Kurumsal Değişmeler Yatırımcıların Yatırım Tercihlerindeki Uluslararası Sermaye Hareketi Türleri Uluslararası sermaye hareketleri fonun sahipliği açısından iki ana grup altında sınıflandırılabilir. Ülkelerin ekonomik kalkınmasını finanse etmeye yönelik hibe veya kredi şeklindeki resmi nitelikteki sermaye hareketleri ve özel nitelikteki uluslararası sermaye hareketleridir. Resmi Nitelikteki Uluslararası Sermaye Hareketleri Resmi nitelikteki sermaye hareketleri, doğrudan hükümetler arasında, hükümet organları arasında ve uluslararası kredi kuruluşlarıyla hükümetler veya hükümet organları arasında meydana gelebilmektedir. Son yıllarda uluslararası sermaye hareketlerinde resmi sermaye hareketleri bir azalma gösterirken özel sermaye hareketlerinde bir artış meydana gelmiştir. Resmi sermaye hareketlerinin elde edilmesinde ve kullanılmasında kullanıcı açısından sınırlamaların var olması resmi nitelikteki sermaye hareketlerinin hacminin azalmasında etki eden faktör olmuştur. Örneğin, Dünya Bankası kaynaklı kredilerin proje kapsamında kullanılabilmesi, projenin her aşamasında kontrole tabi olması gibi. Özel Nitelikteki Uluslararası Sermaye Hareketleri Özel nitelikli uluslararası sermaye hareketleri, 1980’li yılların sonlarından itibaren gelişme trendi gösteren bir sermaye hareketi türüdür. Sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesine yönelik düzenlemeler nedeniyle hane halkı ve kurum tasarruflarının ülkeler arasında dolaşımı daha serbest bir hale gelmiş ve bu serbesti ortamı özel sermaye hareketlerinin gelişimini hızlandırmıştır. Uluslararası özel sermaye hareketleri dört farklı formda gerçekleşmektedir: Doğrudan yatırım, portföy yatırımı, ticari banka kaynaklı sermaye hareketleri ve diğer sermaye hareketleridir. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, girişimcilerin kendi ülkeleri dışında mal ve hizmet üretmek amacıyla meydana getirdikleri sabit kıymet yatırımlarını ifade edebileceği gibi; Bir ülkede bir firmayı satın almak, yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak veya mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla yabancı ülkeye yapılan sermaye transferi işlemlerini de ifade etmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, gelişmekte olan ülkeler için nakdi bir sermaye transferinin yanı sıra finansman, teknoloji, know-how, eğitim ve pazarlama konularında da büyük imkanlar sağlamaktadır. Türkiye’ye Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (YASED) Türkiye’deki DYS Sektörel Dağılımı Türkiye’deki DYS Kaynakları Portföy Yatırımları Portföy yatırımı, direkt işletme kurma veya işletmeye katılma yerine çeşitli menkul kıymetler biçiminde ihraç edilen araçlar yoluyla fonların kullanılmasını ifade etmektedir. Portföy yatırımları biçimindeki sermaye hareketlerinin arkasında sanayileşmiş ülkelerde önemli boyutlara ulaşmış sigorta şirketi ve emekli sandığı fonları için yeni yatırım alanları yaratılması ve bu fonların portföylerinin gelişmekte olan ülkelerin menkul kıymetleriyle çeşitlendirilebilmesi düşüncesinin payı büyük olmuştur. Portföy yatırımları genel olarak ortaklık hakkı veren araçlar ve alacak hakkı veren araçlar şeklinde iki ayrı grup halinde incelenebilir. Uluslararası Özkaynak Piyasaları Uluslararası piyasalardan sağlanan kaynaklar yurt içi piyasalardan sağlanan kaynaklara göre daha düşük maliyete sahiptir. Tasarruf miktarının ulusal piyasalara göre daha fazla olduğu uluslararası piyasalarda daha düşük maliyetli fon sağlanabilir. Uluslararası piyasalardan özkaynak sağlamak firmaların marka bilincini kuvvetlendirmesi, kredibilitesinin artmasına katkı sağlaması, kayıt koşullarının ve ihraç maliyetinin ulusal piyasalara göre daha avantajlı olabilmesi gibi faydalara sahiptir. Uluslararası Özkaynak Piyasaları Özkaynak açısından firmaların başvurabilecekleri yöntemler aşağıdaki gibidir: Mevcut hisse senetlerinin yerli ve yabancı borsalara kayıt ettirilmesi Yabancı hisse senedi ihracı Euro hisse senedi ihracı SEC 144 A Kuralı ile özel plasman Özel sermaye fonlarına hisse senedi satışı ve Stratejik birleşmeler Hisse Senetlerinin Yerli ve Yabancı Borsalara Kayıt Ettirilmesi Firmanın faaliyet gösterdiği ülkede ikinci bir hisse senedi piyasasına kayıt olmasına Çapraz Kayıt (cross listing) denir. Örneğin, ABD’deki bir firmanın hem NYSE’ye hem de NASDAQ’a kayıt olması gibi. Firmanın faaliyet gösterdiği ülke dışında başka bir ülke piyasasında hisse senetlerinin işlem görmesine Çifte Kayıt (dual listing) denir. Yabancı Şirket Sayıları Çifte Kayıt Yaptırmanın Nedenleri Likiditeyi Artırmak: Bir hisse senedinin kendi ülkesinin dışında yabancı bir sermaye piyasasına kayıt edilmesi hissenin alınıp satılabileceği birden fazla piyasa ortamı oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak, hisse senedi siparişleri daha büyük bir çabuklukla daha düşük bir arztalep farkıyla yerine getirilebilir. Bu da uluslararası piyasalarda çifte kayıttan dolayı daha iyi bir likiditeye neden olur. Hisse Senedi Fiyatlarına Etkisi: Çifte kayıt yaptıran hisse senetleri fiyatlarında genellikle bir artış görülür. Şirket Vizyonunu Geliştirme ve Siyasal Kabul Görme Hisse Senetlerini Swap Yaparak Şirket Satın Alma Olanaklarını Artırma Yönetici ve İşçilere Ödeme Yapma Olanaklarını Artırma Özkaynak Finansman Aracı Olarak Depo Sertifikaları Yabancı hisse senetlerinin ulusal piyasalardan satın alınmasının ortaya çıkaracağı risk unsurlarından korunmanın en pratik yolu depo sertifikalarıdır. Para transferi, hisse senetlerinin takası ve saklanması gibi problemler ortadan kalkar. Depo sertifikaları (depositary receipts) bir depo kuruluşuna depo edilen belirli bir miktar menkul kıymeti temsilen çıkarılan ve depo edilen menkul kıymetin sahip olduğu bütün haklara sahip menkul kıymettir. Depo sertifikası genel bir tanımlamadır. İhraç edildiği piyasalara göre farklı isimlerle anılır. ABD hisse senedi piyasalarında işlem görmek amacıyla ihraç edilenler ADR (American Depositary receipts), Avrupa piyasalarına ihraç edilenler EDR (European Depositary Receipts), çeşitli uluslararası piyasalarda işlem görmek amacıyla ihraç edilenler GDR (Global Depositary Receipts) olarak isimlendirilir. Özkaynak Finansman Aracı Olarak Depo Sertifikaları ADR, Dolar üzerinden kıymetlendirilmiş, devri mümkün olan ve yabancı hisse senedi üzerinde mülkiyet hakkını gösteren bir belgedir. ADR’ler ABD’deki diğer bütün hisse senetleri gibi satılır ve el değiştirir. Genellikle nama yazılıdır. ADR değeri Dolar cinsinden ifade edilir ve kar payları da Dolar olarak ödenir. Kar payı ödemeleri önce firmanın bulunduğu ülkedeki bankaya oradan da ADR’leri ihraç eden bankaya geçer. İhraçcı banka, yabancı para biriminden olan temettüleri Dolara çevirir ve ADR sahiplerine öder. ADR yatırımları döviz kuru riskine maruzdurlar. Bir ADR hem ev sahibi ülkede temsil ettiği hisse senedinin değerini hem de yabancı para birimi olarak ifade ettiği değeri yansıtır. Özkaynak Finansman Aracı Olarak Depo Sertifikaları Ev sahibi ülkedeki hisse senedinin değeri sabit kalsa bile döviz kurlarındaki hareketlilik ADR’nin fiyatında değişikliğe neden olur. Doların güçlü olduğu dönemlerde ADR fiyatı ve kar payları düşmekte, zayıf olduğu dönemlerde artmaktadır. Örneğin, bir Türk firmasının bir hisse senedi 100 TL olarak kote edildiyse ve döviz kuru 1$= 2TL ise Türk firmasının ADR’sinin fiyatı 50$ olacaktır. Döviz kuru 1$= 2,5TL olursa firmanın ADR’sinin fiyatı 40$ olur. eğer döviz kuru 1$= 1,25TL olursa ADR’nin fiyatı 80$ olur. Eğer Dolar kuru düşerken hisse senedinin fiyatı ev sahibi ülkede artarsa ADR’nin Dolar fiyatı artar. Eğer Dolar kuru artarken hisse senedinin fiyatı ev sahibi ülkede azalırsa ADR’nin Dolar fiyatı azalır. Depo Sertifikası Organizasyonu Depo sertifikası organizasyonlarının dört tarafı vardır. Bunlar, depo sertifikası ihraç etmek isteyen firma, ihraççı ülkedeki saklama kuruluşu, uluslararası depocu banka ve uluslararası takas kuruluşudur. Depo sertifikası ihracı yoluyla finansman sağlamak isteyen firma The Bank of New York, Citibank, Morgan Guaranty ve Bankers Turst Company gibi uluslararası depocu bir bankayla tarafların görev, sorumluluk ve haklarının belirlendiği bir depozitör anlaşması imzalar. Daha sonra ihraçcı firma ulusal piyasada işlem gören belirli bir miktar hisse senedini faaliyet gösterdiği ülkedeki saklama kuruluşunda güvenceye alır. Ulusal saklama kuruluşu, hisse senetlerinin teslim alınarak saklandığı bilgisini uluslararası depocu bankaya iletir. Depocu banka takasbankta saklamaya alınan hisse senetlerini temsil eden ve onunla aynı haklara sahip olan depo sertifikalarını ihraç eder. İhraç edilen depo sertifikaları uluslararası takas kuruluşuna veya müşteriye teslim edilir. Depo Sertifikası Organizasyonu Yabancı Hisse Senedi İhracı Belli bir yabancı piyasadaki yatırımcılara satılmak üzere o ülkenin yatırım kuruluşları tarafından tamamen veya kısmen taahhütlü olarak hisse senedi çıkarılmasıdır. İhraç edilen hisse senetleri çoğunlukla satışa sunulacakları yabancı ülkenin ulusal parası ile çıkartılır, ancak zorunlu değildir. Hisse senetleri satışa sunuldukları yabancı sermaye piyasasında borsaya kayıtlı veya kayıtsız olabilir. Euro Hisse Senedi İhracı Euro eki Euro hisse senedine yatırım yapan yatırımcıların sadece Avrupada yerleşik olduğu veya bu hisse senetlerinin sadece Euro para birimi ile satıldığı anlamına gelmez. Euro kelimesi, uluslararası hisse senetlerinin aynı anda dünyanın her yerinde ihraç edilip satışa sunulduğunu ifade eder. Bir firmanın bir konsorsiyum taahhüdü altında bir çok yabancı ülke piyasasında ve kendi yerel piyasasında ihraç ederek satışa sunduğu hisse senetleridir. SEC 144 A Kuralı İle Özel Plasman Özel plasman, hisse senetlerinin az sayıda yüksek güvenirliliğe sahip sigorta şirketleri ve emeklilik fonları gibi nitelikli kurumsal alıcılara satılmasıdır. ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC)’in 1990 yılında uygulamaya başladığı 144 A Kuralıyla depo sertifikalarının halka arz edilmeksizin ABD piyasalarına ihracı mümkün olmuştur. 144 A Kuralı ile menkul kıymetler SEC kaydına alınmamakta, SEC’in istediği raporlama yükümlülükleri talep edilmemekte, firmalar yalnızca sınırlı düzeyde bilgi vermekle yükümlü tutulmaktadır. Bu sayede firmalar, ABD’deki halka arzlarda istenen kamuyu aydınlatma yükümlülüklerine tabi olunmaksızın ABD tahsisli satış piyasasına girebilmektedir. SEC 144 A Kuralı İle Özel Plasman Tahsisli satış yönteminde menkul kıymetlerin satışı halka değil belirli özelliklere sahip nitelikli kurumsal yatırımcılar olarak isimlendirilen kurum ve kuruluşlara yapılmaktadır. Nitelikli kurumsal yatırımcılar bu menkul kıymetleri 2 yıl süreyle yalnızca kendileri gibi nitelikli kurumsal yatırımcılara satabilmekte, ancak 2. yılın sonunda halka satışı mümkün olabilmektedir. Özel Sermaye Fonları ÖSF genellikle halka açık olmayan şirketlere doğrudan sermaye yatırımı yapan fonlardır . Ortaklar, çoğunlukla emekli sandıkları, sigorta şirketleri, vakıflar, şirketler ve bireylerdir. Genel ortaklar ilk sermayeyi oluşturup fonu kurduktan sonra , sınırlı sorumlu ortakların fona katılımı ile fonun sermayesi arttırılabilir. ÖSF belirli bir süre sonunda (genellikle 3 - 5 yıl) yatırımdan çıkarak sermaye kazancı elde etmek ister. ÖSF’ler özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişme potansiyelinin olduğunu düşündüğü şirketlere yatırım yapar. Özel sermaye fonlarının işleyiş mekanizması risk sermayesine benzer. ÖSF’yi Risk Sermayesi Ortaklıklarından (Venture Capital Fund) ayıran temel fark, ÖSF’nin çoğunlukla kurulmuş ve bir geçmişi olan şirketlere yatırım yapmasıdır. Risk Sermayesi ise proje ve fikir aşamasındaki girişimcilere de finansman sağlar ve nispeten ÖSF’ye göre daha riskli, ancak getirisi de daha yüksek olabilecek, kuruluş (start-up) dönemindeki şirketlere yatırım yapmasıdır. Uluslararası Tahvil Piyasası Uluslararası piyasalara ihraç edilen tahviller, finansman bonoları ve mevduat sertifikaları uluslararası sermaye hareketi doğuran alacak hakkı veren araçlardır. Günümüzde bütünleşmiş bir uluslararası tahvil piyasası yoktur. Uluslararası tahvil piyasası yurt içi tahvil piyasası, yabancı tahvil piyasası ve Euro tahvil piyasası olmak üzere üç geniş piyasaya bölünmüştür. Ulusal para birimi cinsinden ihraç edilen ve ülke sınırları içerisinde değişimi yapılan tahviller yurt içi tahvil piyasasını oluşturur. Devlet ve özel şirketler yerel para cinsinden bu piyasaya tahvil ihraç ederler. Uluslararası Tahvil İhracının Nedenleri Yabancı para birimine duyulan ihtiyaçtır. Ülke dışında yatırım yapan işletmeler döviz cinsinden tahvil ihraç etme eğilimindedir. İşletmeler, yatırım harcamasının yapılacağı ve satış gelirlerinin elde edileceği para birimi cinsinden tahvil ihraç ederler. Örneğin, Avrupada yatırım yapacak bir firma Euro cinsinden tahvil ihraç edecektir. Tahvilin faiz ve anapara yükümlülükleri Euro cinsinden olacağından tahvil ihraççısı kur riski ile karşılaşmadan yükümlülüklerini yerine getirebilir. Uluslararası tahvil piyasalarının ulusal tahvil piyasalarına göre daha likit olması ve daha düşük maliyetle borçlanmaya olanak sağlamasıdır. Uluslararası piyasalara tahvil ihracı, ihraççı işletmenin isminin duyulmasına, marka imajının oluşmasına ve sonraki borçlanmalarda daha kolay ve düşük maliyetle borçlanmasına imkan sağlar. Yabancı Tahvil Yabancı bir piyasada satılmak üzere satışı yapılacak ülkenin para birimi cinsinden ihraç edilen tahvillere yabancı tahvil (foreign bond) denir. Örneğin, bir Alman şirketinin dolar cinsinden ihraç ettiği tahvili ABD piyasasında satışa sunması yabancı tahvil ihracıdır. Aynı şekilde, bir Türk firmasının Sterlin cinsinden İngiltere’de tahvil ihracı da yabancı tahvildir. Yabancı tahvil piyasaları Euro tahvil piyasalarının aksine bazı normları ve yasal düzenlemeleri içermektedir. Yabancı tahviller, ihraç edildikleri ülkenin tahvil ihracını düzenleyen yasal düzenlemelere göre ihraç edilir. Yabancı tahvil piyasasında tahvil ihraç edebilmek için ihraççının S&P simgelerine göre BBB, Moody’s simgelerine göre Baa kredi notuna sahip olunması gerekir. Diğer bir ifadeyle, piyasaya girişin ön koşulu «yatırım yapılabilir» düzeyde kredi notuna sahip olmaktır. Yabancı Tahvil Dünyadaki en büyük yabancı tahvil piyasaları, ABD, İsviçre, Japonya ve Lüksemburg’dur. Bazı piyasalarda çıkarılan yabancı tahviller çeşitli adlarla ifade edilmektedir. Örneğin; Amerikan piyasasındakiler yankee tahvilleri, Hollanda piyasasına ihraç edilene rembrandt tahvilleri, İspanya piyasasına ihraç edilene matodor tahvilleri, Poretkiz piyasasına ihraç edilene caravele tahvilleri, Japonya’dakiler samuray tahvilleri ve İngiltere’de çıkarılan tahviller de bulldog tahvilleri olarak ifade edilmektedir. Yabancı tahvil ihracıyla fon sağlanması, genellikle, o ülke banka ve finans kurumlarından oluşan bir bankalar konsorsiyumu kanalıyla gerçekleştirilmektedir. Başka bir deyişle, yabancı piyasalarda aracı kullanmadan doğrudan borçlanmak neredeyse mümkün değildir. Euro Tahvil Genel bir tanımlamayla, parayı basan ülkenin dışındaki ülkelerde o para birimi cinsinden oluşan piyasaya Euro piyasa denir. Düzenlenmiş olduğu para biriminin resmi para olarak kullanıldığı ülkelerin dışına ihraç edilen tahviller e Euro Tahvil (Euro bond) denir. Eurotahviller, çok uluslu bir kredi sendikasyonu aracılığıyla, çok sayıda ülke piyasasında satışa sunulmak, dolayısıyla çok sayıda ülkede yerleşik kişilere satılmak üzere çıkartılan uluslararası tahvillerdir. Eurotahvil borçlarının iki ayırıcı özelliği vardır. Birisi bunların bir uluslararası kredi sendikasyonunun yükümlülüğü atanda çıkartılmaları, diğeri de aynı anda birçok ülkede birden sansa sunulan borç araçları olmalarıdır. Örneğin; bir Türk firmasının Dolar cinsinden tahvillerini Almanya’da satışa sunması Euro tahvil ihracıdır. Aynı tahvil ABD’ye ihraç edilseydi yabancı tahvil olarak isimlendirilirdi. Son zamanlarda Uluslararası Tahvil (international bond) terimi Euro tahvil yerine kullanılmaya başlanmıştır. Euro tahvil piyasası, tahvil piyasaları içinde en çekici olan piyasadır çünkü Euro tahvil piyasasının ulusal kurallardan ve yaptırımlardan arındırılmış olması ve yatırımcıların ihtiyaçlarına cevap veren farklı yatırım araçlarına sahiptir. Euro Tahvil Tahviller ihraç edildikleri ülkenin ulusal sermaye piyasası kurumunun düzenleme ve denetimine tabi değildir. Yabancı tahvil piyasalarına giriş için aranan yatırım yapılabilir notuna sahip olma koşulu Euro tahviller için aranmamaktadır. Euro tahviller ülke borsalarına genellikle kote edilmezler. Zorunluluk yoktur. Euro tahviller genellikle teminatsız olarak ihraç edilir. Hamiline yazılıdır. Euro tahviller uzun vadeli menkul kıymetlerdir. Kupon ödemeleri Dolar cinsinden ihraç edilenlerde 6 ayda bir, Euro cinsinden ihraç edilenlerde yılda bir kez yapılır. Uluslararası Tahvil Piyasası Tahvil Derecelendirmesi 1900’lerin başında Amerikan demiryolu şirketlerinin tahvil ihraçlarının derecelendirilmesi ile finans literatürüne giren rating kavramı; özellikle 1980’den itibaren finans piyasalarının globalleşmesine paralel olarak önemi artmıştır. Derecelendirme veya rating, bir yükümlü veya borçlunun anapara, faiz ve diğer yükümlülüklerini zamanında ve tam olarak ödeme gücünün olup olmadığını ve bunun düzeyini önceden belirlenmiş ölçütlere göre belirleyen bir işlem olarak ta anılmakta ve bu işlem ödenmeme (temerrüde düşme/default) riskinin de bir göstergesi olarak analitik ve öznel bir süreçten oluşmaktadır. Dünya uygulamasında, derecelendirme alanında önder konumunda 3 şirket bulunmaktadır: Bunların ilki, 1909’da kurulan Moody’s derecelen dirme şirketidir. Diğerleri 1916’da kurulan Standard&Poor’s şirketi ile 1924’de faaliyete başlayan Fitch Publishing Company’dir. Tahvil Derecelendirmesi Tahvil Derecelendirmesi Tahvil derecesi, tahvil ihraççısı açısından tahvil maliyetinin, tahvil yatırımcısı açısından da getirinin bir ölçütüdür. Düşük tahvil derecesi yüksek riski ifade eder ve yüksek riskli tahvilin ihraç edilebilmesi içinde yüksek bir faiz oranı önerilmelidir. Yüksek tahvil derecesine sahip tahviller ise düşük faiz oranına sahip menkul kıymetlerdir. Düşük dereceli tahviller ihraççı açısından yüksek maliyetin, tahvil yatırımcısı açısından yüksek getirinin; yüksek dereceli tahviller ihraççı açısından düşük maliyetin, yatırımcı açısından ise düşük getirinin göstergesidir. CDS CDS, Credit Default Swap deyiminin kısaltmasıdır. Türkçede tam bir karşılığı olmadığı için CDS olarak kullanılıyor. Biraz zorlamayla da olsa zaman zaman “kredi risk primi” olarak adlandırılabiliyor. CDS, bir kişi ya da kuruluşun, kredi sahibinin karşılaşabileceği alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel karşılığında üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir. Bu çerçevede bir anlamda kredi sigortası gibi çalışır. Yunanistan devletinin borçlanma tahvilini alan bir kurum düşünelim. Bu kurum bu tahvil karşılığında Yunan devletine belirli bir faiz karşılığında belirli bir süre için kredi vermiş olur. Vade sonunda tahvili verecek ve anaparasını, birikmiş faiziyle birlikte geri alacaktır. Diyelim ki bu kurum Yunanistan’ın bu tahvilin bedelini geri ödeyeceğinden endişe duyuyor olsun. Bu durumda bu kurum bu tahvili CDS işlemi yapan kuruluşa götürecek ve ona belirli bir bedel ödemek suretiyle Yunan devletinin vade sonunda ödememesine karşılık CDS şirketinin ödemesi garantisini satın alacaktır. İşte bu kurumun CDS şirketine ödediği prime CDS primi (risk primi) deniyor. CDS JP Morgan tarafından 1995 yılında finans dünyasına kazandırılan Credit Defaut Swap kavramı, başka bir açıdan bakıldığında piyasada oluşan riskleri takip edebilme aracı olarak da kullanılmaktadır. Günümüzde CDS sadece yapılan tahvil vb. yatırımları sigortalama işleminin ötesinde ülke risklerini açıklayan bir gösterge olarak da kullanılır. Bir ülkenin ya da şirketin CDS primi ne kadar yüksekse borçlanma maliyeti de o kadar yüksek demektir. Çünkü bu prim ister istemez faize yansımaktadır. Her 100 baz CDS puanı %1 maliyeti gösterir. Örnek olarak Türkiye’nin şu anki CDS puanının 265.6 olduğunu göz önünde bulundurursak yatırımcının tahvilini ödenmeme, iflas gibi durumları sigortalatmak için %2.65 oranında bir bedel ödenmesi gerektiğini söyleyebiliriz. CDS Tahvil Getiri Eğrisi Aynı vergi ve benzeri yükümlülüklere sahip fakat farklı vadeli tahvillerin getirileri arasındaki farklılık getiri farkı olarak isimlendirilir. Örneğin, 2 yıl vadeli tahvilin faizi %8 iken 10 yıl vadeli tahvilin faizinin %10 olması durumunda getiri farkı %2 olacaktır. Farklı vade yapısına sahip tahvillerin getiri oranlarının grafiksel gösterimi ise tahvil getiri eğrisidir. Diğer bir ifadeyle, getiri eğrisi faiz oranlarının vade yapısını gösterir. Getiri eğrisinin yönünü belirleyen ana unsur getiri farkıdır. Getiri farkının artması getiri eğrisinin yükselmesine neden olur. Tahvil getiri eğrileri üç kategoride tanımlanmaktadır. Tahvil Getiri Eğrisi Yatay Getiri Eğrisi: Farklı vadelere sahip benzer finansal araçların getirilerinin aynı olması durumunda getiri eğrisi yatay bir hal almaktadır. Diğer bir ifadeyle, kısa ve uzun dönem getirilerin aynı olduğu getiri grafiğidir. Normal Getiri Eğrisi: Uzun vadeli finansal araçların getirisinin kısa vadeli araçlarınkine göre fazla olduğu getiri grafiğidir. Pozitif eğime sahiptir. Ters Getiri Eğrisi: Uzun vadeli finansal araçların getirisinin kısa vadeli araçlarınkine göre daha düşük olduğu getiri grafiğidir. Negatif eğime sajiptir. Tahvil Getiri Eğrisi Tahvil Getiri Eğrisi