OSAS’DA TEDAVİ YAKLAŞIMLARI AĞIZ İÇİ ARAÇ TEDAVİSİ VE DİĞER ORTODONTİK TEDAVİLER Prof. Dr. Filiz Keyf Hacettepe Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı Diş hekimi dikkatli bir muayene ile potansiyel apne hastalarını belirleyebilir ve yönlendirebilir. Tanı konulmuş hastalarda ise dental muayenede ağız içi araç (AİA) tedavisi için bir kontrendikasyon olup olmadığı değerlendirilir. AİA tedavisinin aşamaları; muayene, yapımı, uyumlanması, kullanımı ve etkinliğinin takibidir. Ağız içi muayene: Medikal ve dental anamnez, panoramik, periapikal röntgenler alınır, gerek görülürse sefalometrik ölçümler yapılır. Aparey yapımına engel olan çürükler, kalmış kök parçaları varsa gerekli tedavi yapılmalı, AİA için ağız hazırlanmalıdır. Yumuşak damak ve dilin boyut ve postürüne dikkat edilmeli, okluzyon, hijyen ve periodontal durum incelenmelidir. Bu hastalarda görülen morfolojik özellikler büyümüş tonsil ve adenoidler, retrognati, makroglosi, yumuşak damak hipertrofisi, geniş bir dil kökü, dar mandibular ark ve mandibular yetersizliktir. Hastaya burun solunumu ile ilgili sorular sorulması önemlidir. Aparey yapımı için burun solunumunun yeterince iyi olması gerekir. Hastanın çenesini açıp, kapaması ve öne alması istenerek mandibulanın konum değişikliğinin etkilerinin değerlendirilmesi gerekir. Hastanın mandibulasını protruziv pozisyona ne kadar aldığı kontrol edilmelidir. Protruziv pozisyonda Temporomandibular eklem (TME) hassasiyeti olup olmadığı değerlendirilmelidir. AİA yapımına karar verilirse çalışma modeli hazırlamak üzere ölçüler ve kapanış alınır. Tanı: MRI, BT, akustik refleksiyon, floroskopi ve sefalometri tanıda kullanılan görüntüleme yöntemleridir. Diş hekimliğinde en çok başvurulan tanı yöntemi lateral sefalometrik filmlerdir. Sefalometrik film analizi, hem kemik dokularının hem de yumuşak dokuların değerlendirilebildiği, düşük maliyeti, kolay uygulanabilirliği nedeniyle yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Obstruktif uyku apnesi etyolojisini ve tedavide oluşan değişimleri incelemek açısından önem taşıyan bir yöntemdir. Obstruktif uyku apne sendromlu bireylerde görülen tipik sefalometrik bulgular: Mandibula ve/veya maksilla geride ve aşağıda konumlanmıştır, mandibular gövde kısadır, alt ön yüz yüksekliği artmıştır, yumuşak damak uzun ve kalındır, dil hacimli ve geri pozisyondadır, hyoid kemik aşağıda konumlanmıştır, hyoid kemikle mandibula arası mesafe kısadır, post-palatal ve post-lingual havayolu boyutları azalmıştır, baş daha ekstansiyon pozisyondadır, orofarinks dardır. Üç boyutlu dinamik yapının iki boyutlu statik görüntüsünün alınması, görüntünün bir miktar distorsiyona uğraması ve film çekilirken hastanın yutkunma ihtimali lateral sefalometrinin dezavantajlarıdır. Ağız içi araçların amacı, üst solunum yolu yapılarının pozisyonunu değiştirip hava yolunu genişletmek, kas fonksiyonları üzerine etki ederek direnci azaltmak ve üst solunum 1 yolunun daralmasına engel olmaktır. Fizyolojik ve anatomik olarak daralan ya da tıkanan hava yolunu mekanik olarak genişleterek faringeal kollapsı engeller. AİA tedavisinin endikasyonları: Obstruktif uyku apne sendromunun tedavisinde ilk seçenek değildir. AİA tedavisine sendromun şiddetine göre karar verilir. Genellikle hafif ve orta dereceli sendromda tercih edilmektedir. Basit horlamada, kilo verme ve uygun yatış pozisyonu gibi genel önlemlerin yeterli olmadığı hafif dereceli vakalarda, üst solunum yolu rezistansı sendromunda özellikle horlamayı engellemek için, PAP tedavisinin reddedildiği ya da tolere edilemediği orta ve ağır dereceli sendromda, tonsillektomi, adenoidektomi, kraniofasiyal operasyon ya da başka cerrahi operasyonlara aday olup bu girişimleri reddeden hastalarda, başarısız uvulopalatofarengoplasti operasyonu sonrasında kullanılabilir. AİA tedavisinin kontrendikasyonları: İyi yapılmamış, uygun pozisyonun sağlanamadığı apareyler kullanıldığında mandibula aşağıya ve geriye doğru alınmış olur. Bu pozisyon bulguların kötüleşmesine neden olur. Artirit veya TME rahatsızlığı varsa aparey kullanılmamalıdır. Bazı aparey tiplerinde kullanım için yeterli sayıda ve sağlıklı dişlere ihtiyaç vardır. Nazal obstrüksiyon ve uykuda gelişen ağır hipoksemi varsa tercih edilmemelidir. Ağız içi araçların sınıflandırılması: Bu apareylerin temel fonksiyonu dilin, farenksin posterior duvarına yaklaşmasını ve obstrüksiyona neden olmasını engellemektir. Dil kökünün posteriora doğru hareketini azaltmak veya engellemek için dili önde tutan apareyler ya da mandibulayı önde tutan apareyler kullanılabilir. Bir diğer tip aparey ise yumuşak damağı yükseltmek veya uvulayı farklı konumlandırmak için tasarlanmıştır. 1. Dili önde tutan apareyler (Tongue Retaining Devices) (TRD): Dudaklar ve dişler arasına yerleşen içi boş, plastik baloncuktaki negatif basınç yardımıyla dil, oral kavitenin önünde tutulur ve geriye kayması engellenir. Dili posterior farengeal duvardan uzaklaştırır. Böylece üst hava yolu hacmi genişler ve hava akışı direnci azalır. Mandibula rijit veya sıkıca tutulmadığından uykuda hareket serbestliği sağlar. Bu tip apareyler daha çok dili büyük olan, pozisyona bağlı apne ya da hipopneleri olan, dişleri veya diş sağlığı yerinde olmayan hastalarda önerilmektedir. Dişsiz hastalarda, periodontal hastalığı ve TME rahatsızlığı olan hastalarda da kullanılabilir. Kronik burun tıkanıklığı olanlarda kullanılmamalıdır. Bu apareylerin etkili olabilmesi için nazal hava yolunun açık olması gereklidir. 2. Mandibulayı önde tutan apareyler (Mandibular Advancement Devices) (MAD): Bu aparey tasarımının temel hedefi, mandibulanın geri hareketlerine engel olmaktır. Mandibulanın ileri alınma miktarı genellikle maksimum protruzyon miktarının %70-75’i kadar olmalıdır. Mandibulayı dolayısıyla da hiyoid kemiği, dili önde konumlandırarak üst hava yolu boyutlarını arttırır. Üst hava yolu ve çevre kaslarının tonusunu arttırarak kollapsı azaltır. Genioglossus kas aktivitesini arttırarak bu kasın dili öne çekme etkinliğini arttırır. Ağızın uyku sırasında aşırı açılmasını ve hipofarengeal kollapsa neden olmasını engeller. Hyoid kemik-mandibular düzlem mesafesini azaltarak geniohyoid kasının açısını değiştirir, böylece bu kasın hyoid kemiği ve dili öne almasında avantaj sağlar. Bu apareyle yumuşak damakla farenks arka duvarı arası mesafe, ayrıca dil kökü ile orofarenksin arka bölümü arasındaki boşluk genişler. Günümüzde birçok farklı tipi kullanılmaktadır. 2 A) Tek parça yapılanlar: Maksilla ve mandibulayı bir arada tutan tek parça apareylerdir. Protruzyon mesafesi sabittir. B) İki parça yapılanlar: Maksiller ve mandibular apareylerin birbirinden ayrı olduğu tasarımdır. İki parça birbiriyle tüp, piston, menteşeler, interark elastikler, mıknatıslar ve vidalar aracılığı ile birleştirilir. Protruzyon mesafesi ayarlanabilir. Apareyler laboratuvarda hastadan alınan ölçü üzerinde akrilik materyalden yapılabileceği gibi fabrikasyonda olabilirler. Fabrikasyon olanlar termoplastik materyalden yapılmaktadır. Klinikte kısa sürede hazırlanabilir. Yumuşak damağı kaldıran apareyler (Palatal Lifting Devices): Literatürde seyrek bahsedilmektedir. Yumuşak damağa baskı uygular. Horlama sesine neden olan uvulanın vibrasyonunu azaltır. Yumuşak damak, uvula ve dilin pozisyonunu değiştirmiş olur. Cerrahi tedavi için kararsız ya da istemeyen, başarısız cerrahi operasyon geçirmiş, belli zamanlar için horlama kontrolüne ihtiyaç duyan, uyku apnesi gelişebileceği düşünülen olgularda kullanılabilir. Hangi AİA kullanılırsa kullanılsın bu apareyler orofasiyal yapılar, dişler ve periodonsiyum üzerinde etkili olduğundan tedavi süresince hasta diş hekimi tarafından izlenmelidir. Apareylerin yapımı sırasında protruzyon, vertikal yükseltme, okluzal örtücülük, tutuculuk, ön açıklık gibi tasarım ilkelerine dikkat edilmesi gerekir. Bu ilkelere dikkat edilmeden yapılan apareylerde, mandibulanın aşağı geri rotasyonu ile dil, hyoid kemik arka ve aşağı yönde kayabilir. Bu durum solunum yolu açıklığında protruzyondan elde edilen kazancı yok ederek, faringeal solunum yolunun özellikle hipofarinks ve orofarinksin daralmasına sebep olur. AİA tedavisinin diğer tedavi yöntemlerine göre bazı avantajları vardır. Bunlar cerrahi müdahale içermeden uygulanması, cerrahi müdahaleyi reddeden hastalarda alternatif bir tedavi seçeneği olması, etkinliğinin kanıtlanmış olması, çok kısa sürede hazırlanması, hastalar tarafından kolayca kabul edilmesi, ekonomik olması gibi sıralanabilir. AİA tedavisinin yan etkileri: TME hassasiyeti, dişlerde, diş etinde, çenelerde ağrı, posterior okluzyon kaybı, diş mobilitesi, diş veya restorasyon kaybı, bulantı, aşırı tükürük, hastanın subjektif uyku kalitesinin bozulması, uyuma güçlüğü, dudaklarda ve boğazda kuruluk, kas ağrısı, aparey ağızdan çıkartıldığında okluzyonda değişiklik hissi görülebilir. Tedavi sürecinin izlenmesi, gerekli düzeltmelerin yapılabilmesi ve olası yan etkilerin giderilebilmesi açısından hastaların düzenli periyodik kontrollere alınması gerekmektedir. Tedavinin etkili olabilmesi için apareyin her gece ve en az 6 saat kullanılması gerekmektedir. AİA tedavisinin etkinliğinin izlenmesi için hastaya yeniden polisomnografi (PSG) uygulanmalıdır. PSG bulguları düzelmeyen hastalarda bu tedavide ısrar edilmemeli daha etkin tedavi yöntemleri planlanmalıdır. Ağız içi aracın kullanılmama nedenleri: Uyum sağlama sürecinin zor gelmesi, aparey öncesi günlük semptomların olmaması, kalıcı bir çözüm istenmesi, hastanın burun solunumu yapamıyor olması, uyku pozisyon değişikliği ve kilo verme gibi davranışsal 3 değişikliklerden yarar görme, kilo alma sonucu apareyin işe yaramadığına karar verme, sistemik hastalığın tedavisi sonucu şikayetlerin geçmesi, semptomların düzelmesi şeklinde özetlenebilir. Ağız içi aracın etkinliğini değiştiren faktörler: Apnenin şiddeti, mandibulanın ileri alınma miktarı, beden kitle indeksi, pozisyonel uyku apne varlığı. ve DİĞER ORTODONTİK TEDAVİLER Her türlü hastalıkta olduğu gibi, uyku apnesi tedavisinde de temel prensip, önce hastalığın oluşmamasını sağlamaktır. Büyüme ve gelişme döneminde çocukta mandibular uzunlukta artma, retrognati, prognati, maksilla ve mandibulanın retropozisyonu, malokluzyon gibi kraniofasiyal anormallikler görülürse erken dönemde tedavi yapılarak uyku apnesinin gelişmesi ya da artması önlenebilir. Bu erken dönemde maksillanın genişletilmesi, maksiller ve/veya mandibular yetersizliklerin düzeltilmesi gibi tedaviler yer alır. ocukluk dönemindeki ağız solunumu kas dengesini değiştirir, fasiyal deformitelere ve malokluzyona neden olur. Ağız solunumuna neden olan etkenin ortadan kaldırılması gerekir, aksi halde çocuklarda da obstruktif uyku apnesi ve uzun yüz sendromu gelişebilir. Uzun yüz sendromlu (adenoid facies) çocuklarda ağız solunumuna bağlı açık ağız postürü, üst ileri itim, maksiller darlık, alt çenenin geride konumlanması, vertikal yüz boyutlarında artış izlenir. Hızlı maksiller genişletme apareyleri ve fonksiyonel apareylerle mandibuler ilerletme yapılarak solunum problemi de giderilmiş olur. Bazı hastalarda ise erken dönem tedavisi yapılamadığından, geç dönemde obstruktif uyku apnesinin tedavisi için dentofasiyal anomalilerin ortognatik cerrahi ile düzeltilmesi veya ağız içi apareyle alt çenenin öne alınması şeklinde tedavi gerekir. Ortognatik cerrahi hastanın yüz ve okluzal deformitelerini düzeltirken, ağız boşluğunun boyutunu genişleterek, dil tabanını öne doğru çeker. Bu nedenle obstruktif uyku apnesinin açık kapanış (open bite) ya da retrognati gibi iskeletsel sorundan kaynaklandığı düşünülen olgularda başvurulur. Retrognatide alt çenenin geride konumlanması ile birlikte, dil ve bağlı dokular da farinks arka duvarına yaklaşır ve hava yolu daralır. Alt çenenin geride konumlanmasının çeşitli sebepleri vardır. Sebepleri kalıtımsal veya kazanılmış olabilir. Büyüme gelişme çağında parmak ve emzik emme gibi alışkanlıklar, çeşitli dental anomaliler, erken diş temasları, burun solunumunu engelleyen ve ağız solunumuna sebep olan solunum sistemi sorunları, alt çenenin normalden daha geride konumlanmasına sebep olabilirler. Bu sorunun çocuklukta düzeltilmesi en mantıklı yoldur. Tedavi yaklaşımları hastanın yaşına göre değişiklikler gösterir. Büyüme gelişmenin devam ettiği bireylerde, sebebin ortadan kaldırılması tedavinin ilk aşamasıdır. Alt çenenin büyüme atılımı, diğer yapılara göre daha geç olmaktadır, bu durum tedavi için bir avantajdır. Sebebin ortadan kaldırılması ile birlikte alt çene büyümeye devam ederek iskeletsel bozukluk düzeltilebilir. İskeletsel bozukluk ileri yaşlarda ortognatik cerrahi ile düzeltilir. Apne tedavisi amaçlı ortognatik cerrahi prosedüründe genelde alt çenenin öne alınması şeklinde planlamalar yapılır. Her iki çenenin de öne alınarak havayolunun hacminin arttırılması amaçlı cerrahi müdahaleler de yapılmaktadır. İskeletsel anomalinin ve apnenin şiddeti cerrahi planlamaya yön verir. 4