TÜRKMEN DAĞI SADECE BİR DAĞ MIDIR? 28 Aralık 2015 Dünya tarihini değiştiren öyle hadiseler var ki; kendisi çok küçük neticeleri çok büyük olmuştur. Mesela buharın makineye tatbiki ve onun oluşturduğu sanayi medeniyeti batının üstünlüğü çağını başlatmıştır. Batının üstünlüğü; emperyalizm, sömürgecilik ve komünizmin çıkışına yol açmıştır. Mesela 2. Dünya Savaşı’nın kaderini Stalingrad Muharebeleri belirlemiş, harbin Almanlar aleyhine dönüşünün başlangıcı olmuştur. Harp içerisinde yüzlerce muharebe belirleyici olmamış, talihin tersine dönüşü bu muharebeden sonra kesinleşmiştir. Malazgirt Muharebesi Anadolu’ya giriş kapılarını açmıştır. Daha sonra Bizans İmparatorluğu ile yapılan; kazanılan veya kaybedilen hiçbir muharebe tarihin seyrini değiştirmek açısından bu savaş kadar tesirli olmamıştır. Milyonlarca insanın öldüğü öyle muharebe ve olaylar var ki; tarihin kaderini bir milim bile değiştirmemiştir. İnsanlık tarihi, yapılan savaşın kaderine bağlı kalmadan, mihver değiştirmeden devam etmiştir. Bir hadisenin büyüklüğünü belirleyen ölçü; o hadisenin tarihin seyrinde oynayacağı rol ve tarihi değiştirme kapasitesidir. Mesela; milyonlarca insanın savaştığı muharebeler yanında, 300-400 kişinin savaştığı Bedir Muharebesi, insanlık tarihini etkilemek açısından Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın toplam tesirlerinden daha etkili sonuçlar meydana getirmiştir. Bu savaş Arap kabilelerinin kendi aralarında yaptıkları bir iç savaş değildir. 1400 yıldan beri süren, dünya tarihini derinden etkileyen bir dinin ortaya çıkışının temel aksiyon kaynağıdır. Bedir; bu yüzyılın sonunda dünya nüfusunun %50 sinin inanacağı din olan İslamiyet’in zafer bayrağının dikildiği en büyük tarihi olaydır. Bir mücadelenin meşruiyet temeli, hedefleri, idealleri ve elde edilen sonuçları, insanlığın topyekûn geleceğini etkileyecek muhtevaya sahipse; o savaş iki kişi arasında geçse bile, tarihi değiştirmek açısından çok önemlidir, çok büyük tesirler meydana getirecektir. Türkiye, bir asırdan beri, batılı şer güçler tarafından durdurulmuş olan, İslam Medeniyetinin tek ve vazgeçilmez temsilcisidir. Türkiye yeni liderlik kapasitesiyle İslam medeniyetinin durdurulmuşluğuna son verecek, geri kalmışlık makûs talihini yenecek tek devlettir. Allah’ın izni ile bunu başaracağına dair kuvvetli işaretler ortaya çıkmıştır. Bu günkü Türkiye hudutlarına baktığımızda Ege Denizi’nde Anadolu anakarasının çepeçevre kuşatıldığını, Balkanlarda (Trakya gibi küçük bir kara parçası elde kalarak) stratejik derinliğinin olmadığını, Boğazlarda sınırlı bir egemenlik hakkına sahip olduğu, güneyimizde tabii kaynak ve stratejik derinlik sağlayacak alanların hudutlarımız dışında bırakılarak elimizin kolumuzun bağlandığını görürüz. Türkiye 1.Dünya Savaşı’nın 100 senesini devirdiğimiz bu yıllarda ilk defa kendine gelme ve toparlanma aşamasına girmiş, etrafındaki esaret çemberini sorgulamaya başlamıştır. Bu çemberi kıracak araçlara sahip olmaya başlamıştır. Bütün sorun budur! Batının içimizde oluşturduğu barajlar, büyük düşünmeyi önleyen müesseseler ve paralel zihniyet dünyaları hep birlikte Türkiye’nin hamle yapmasını önlemek için harekete geçmiştir. Türkiye 1918’de Suriye ve Irak coğrafyasında arkadan çelme takarak düşürülmüştür. Yiğit düştüğü yerden kalkacaktır. Ülkemiz liderlik kapasitesi bakımından son yüz yılın en ufuklu ve cesaretli liderliğine sahiptir. 1. Dünya Savaşı’nın kayıplarını telafi edecek Türkiye’yi yeniden İslam medeniyetinin önderi haline getirecek fırsatların kapısı açılmıştır. Bu fırsatlar batının kendi içindeki rekabet ve çelişkileri sonucu doğmuştur. Fırsatlar kapımıza gelmiştir. Akıl, cesaret ve bilgi yeni bir hamlenin işaret fişeği olacaktır. Mevzii hasarlara bakarak ümitsizliğe düşemeyiz. Türkiye 5 yıldan beri Suriye’de güvenli bölge kurulması için ısrar etmektedir. Bu dileği öncelikle müttefiki ABD tarafından kabul edilmemiştir. ABD’nin devlet politikasından ayrı bir yol izleyen Neo-Con ve Yahudi Lobisi değişik bir plan ortaya koyarak Rusya’yı harekât sahasına getirmişlerdir. Türkiye’nin önü bir defa daha kapatılmak istenmektedir. Suriye’de Türkiye’ye karşı yapılanlar Bedir’de Hz. Peygambere yapılanlarla aynıdır. Kaybedilmesi mümkün olmayan bir mücadeledir. Nasıl ki; Bedir Muharebesi’nin kaybedilmesi düşünülemez ise Türkmen Dağı’da kaybedilemez. Türkmen Dağı sadece bir dağ değildir. Yeni Türkiye’nin Malazgirt Meydan Muharebesidir. Sakarya’sıdır. Türkmen Dağı(Halep) ; Rusya’nın, İran’ın, Eset Güçleri’nin bunların arkasındaki Küresel Yahudi Lobisinin beraberce Türkiye’nin bileğini kırmaya çalıştıkları dağdır. Türkiye; her türlü vasıtaya başvurarak, medeniyetimizi ve İslam’ın yükselişini durdurma savaşını kazanmaya mecburdur. Türkmen Dağı sadece bir dağ değildir! Büyük Türkiye’nin anahtar taşıdır! Burada göstereceğimiz dirayet ve cesaret bundan sonraki tarihin gidişatını belirleyecektir. Ya tekrar tarihte var olacağız; ya da siline siline tarih olup gideceğiz!