1.ÜRÜN TANIMI VE KAPSAMI 1.1ÜRÜN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ 520942 ve 521142 G.T.İ.P numarasında işlem gören Denim Kumaş,sadece çözgü iplikleri boyanan dokuma şayak kumaşıdır. Adını,ilk dokunduğu yer olan Fransa”nın güneyindeki De Nimes şehrinden almaktadır. Denim jeans ise,hem çözgü hem de atkı iplikleri boyanmış olarak dokunmakta olup, adı, ilk üretildiği yer olan İtalya”nın Cenova şehrinden gelmektedir. Denim jeans efsanesi gerçekte 19.yüzyıl ortalarında başlamıştır. Altına hücumun en yoğun olduğu dönemde Oscar Levi-Strauss California”ya gelmiş ve çadır ile yük arabası örtüsü yapımında kullanılan brandadan dayanıklı pantolon yapmaya karar vermiştir. O günden beri,farklı kumaşların,şekillerin ve işlemlerin kullanılmasıyla bu orijinal kavramda sayısız gelişmeler olmuş, denim kumaşın orijinal kalitesine yeni yumuşaklık,esneklik,konfor ve dayanıklılık getirmek için kumaş alanında, pamuk, lycra, elestan, viskoz ve polipropilen gibi yeni liflerle birleştirilmiştir. Bunun yanı sıra moda dünyasındaki akımlara ayak uydurmak için şekiller de düzenli olarak değişmiş, düşük beller, kabarık ve kıvrımlı dikiş yerleri denim giysileri hazır giyim dünyasının tam ortasına yerleştirerek,üreticilere de geniş bir işleme yelpazesi oluşturmuştur. Taşla yıkanmış,ağartılmış,aşırı boyanmış, sökük veya yırtık modelleriyle denim kumaş orijinal görüntüsünü de radikal olarak değiştiren bir dizi yenilik içererek günlük giyim pazarının başlıca dayanağı haline gelmiştir. 1.2. JEAN (DENİM) KUMAŞI KULLANIM ALANLARI Spor tarz giyecek üreten firmaların üretim ve satış kapasitelerinin %90 ‘ını kumaştan işlenen ürünler oluşturmaktadır. jean Geçmişte ekonomik ve dayanıklılığı için tercih edilen ve günlük yaşantımızda hafta sonları kullanılabilen jeanler artık günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olmuş, spor kıyafetlerin yanı sıra gece kıyafetlerinde, ayakkabı, terlik ve çanta üretiminde de kullanılır olmuştur. Her müşteri profiline hitap edebilen jean ürünlerinin sınıflandırılamamış olması, üreticileri, sürekli yeni arayışlara yönlendirmekte, tüketici taleplerine adapte olabilmek için sektörde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Markalar bu talebi, koleksiyonları güncelleyerek karşılamakta, yani tasarımlar ve alternatif kullanım alanları geliştirmek suretiyle rekabeti yoğun olan bu pazarda hayatta kalabilme savaşı vermektedirler. 1 2.SEKTÖRÜN GELİŞİMİ VE POTANSİYELİ 2.1. DÜNYA’DA JEAN (DENİM) SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE TÜRKİYE’DEKİ YANSIMALARI Yüzyıllar önce Amerika’da altın arayanların tercihi olan jean, 20’nci yüzyıla damgasını vurmuştu. Modern bireyin vazgeçilmezi, gençler için isyankarlığın sembolü haline gelen, gündelik hayatın bir parçası ve dünya üzerinde yüzlerce değişik firmanın ürettiği binlerce çeşidi olan jeanin, günümüze gelindiğinde tahtının sallanmaya başladığı görülmektedir. Özellikle demir perde ülkelerinin dağılarak yeni yönetim düzenine geçişle ortaya çıkan talep patlaması sonucu altın çağını yaşayan jean sektörü doyum noktasına gelmiş gibi gözükmektedir. Artık son günlerde Avrupa piyasasında jean tartışılmakta, Moda fuarlarında jean ürünlerinin ya da denim kumaşlarının yerini polyesterler, gabardinler keten kumaşlar almaktadır. Ülkemizde ise Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu bavul ticaretinin de etkisiyle tekstil ve özellikle jean sektöründe kapasite patlaması yaşanmıştır. Bu dönemde altın çağını yaşayan sektör dünyanın ikinci büyük üreticisi konumuna gelmiştir. Günümüze gelindiğinde ise yaklaşık 900 markanın yer aldığı Türk jean pazarı Avrupa’da yaşanan moda değişikliklerinden henüz etkilenmemiş gözükmektedir. Ülkemizde kişi başına ortalama jean kumaş tüketiminin 70 cm olduğu tahmin edilen pazarın henüz doyuma ulaşmadığı tahmin edilmekle birlikte, son dönemlerde muazzam büyüyen pazarın yeterli olgunluğa eriştiği, dolayısıyla önümüzdeki yıllarda bir düşüşün yaşanmasının muhtemel olduğu endişesi de bazı üreticilerce ifade edilmektedir. Bununla beraber jeanin kendini yeniden keşfetme konusunda büyük yetenek sergilediği ve gardıropların vazgeçilmez giysisi olmaya devam edeceği de bir gerçektir. 3.SEKTÖRÜN GÜNCEL DURUMU VE PERFORMANSI Yaş, cinsiyet ve sosyal statü sınırlaması olmayan, 7’den 77’ye çok geniş bir alıcı kitlesi bulunan jean, bu avantajları ile hazır giyim sektörünün en büyük kurtarıcısı olmuştur. Hazır giyim sektöründe zaman zaman farklı ürünlerin, kumaş ve stillerin rekabeti ile karşılaşsa da jean üreticileri tarzlarını kısa sürede değiştirip, çeşitliliği artırma esnekliğine sahip olmaları dolayısıyla savaştan her zaman galip çıkmışlardır. Öteden beri dalgalı bir trend izleyen ve istikrarsız bir piyasaya sahip denim kumaş üretimine karşılık, denim kumaştan üretilen giyim sektörü üretim sürekli artan bir trend göstermektedir. 200 milyon metre üretim kapasitesi bulunan ancak toplam kapasitenin ancak % 30 luk kısmı kullanılan ülkemizde denim kumaş üretimi istikrarlı bir seyir izlememektedir. 1997 yılında 119.4 milyon metre seviyesine ulaşan Denim kumaş üretimi, 1999 yılında ekonomik krizin de etkisiyle 73.9 milyon metreye düşmüş, 2001 yılında 148.6 milyon metre kumaş üretimi ile rekor seviyelere ulaşırken 2002 yılına geldiğinde tekrar 85.6 milyon metre seviyelerine kadar düşmüştür. 2 DENİM KUMAŞ ÜRETİMİ YILLAR MİKTAR(BİN METRE) 1994 81.070 1995 94.231 1996 108.261 1997 119.408 1998 94.062 1999 73.969 2000 101.804 2001 148.558 2002 85.584 Kaynak:DİE DEĞER(MİLYAR TL) 8.885 20.277 34.257 58.924 82.590 88.650 205.238 573.108 395.546 1990 lı yılların başında üretimimiz talebi karşılamayıp ithalat söz konusu iken 2000’li yıllara gelindiğinde üretim, artmış satışlar ise azalmıştır. Bunun en önemli nedeni ise moda da ibrenin jean’i terk etmesi olarak gösterilebilir. Dış pazarda ve denim kumaş üretimindeki bu olumsuz gelişmelere karşılık, ülkemizdeki genç nüfus, şehirleşmenin gelişimi ve pazarın yeterince doymamış olması dikkate alınacak olursa jean tüketiminin bir süre daha artacağını söylemek mümkün görülmektedir. Türkiye’de jean pazarının hacmini net olarak ortaya koyan bir istatistik olmamakla birlikte, kumaş tüketiminden yola çıkarak 20-35 milyon adetlik bir pazar varlığından söz edilebilir. Dokuz yüz civarında tescilli markanın olduğu pazar iki kategoride değerlendirilmektedir. Düşük gelir gruplarına hitap eden markalar pazarın % 50’sinde söz sahibi olup, geri kalan % 50’lik kısımda ise Türk denim sektörünün en fazla ihracat yapan büyük firmaları yer almaktadır. DENİM KUMAŞ İHRAÇ EDEN İLK ONBEŞ FİRMA SIRA NO FİRMA ADI 1 EXSA EKSPORT SAN.MAML.İST. 2 GAP G.DOĞU TEKS.SAN.VE TİC. 3 ORTADOĞU TEKS.TİC.VE SAN.AŞ. 4 ORTA ANADOLUTİC.VE SAN.İŞLET 5 KARDENİM TEKS.VE KONF.SAN. 6 KARADENİZ ÖRME SAN.VEDIŞ.TİC 7 BJ TEKS.TİC.VE SAN.AŞ. 8 KİPAŞ K.MARAŞ İPL.PAM. 9 YEŞİLKAYA TEKS.SAN.VE DIŞ.TİC 10 BAYINDIR TEKS.VE DERİ SAN.TİC. 11 ERAK GİY.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ. 12 REALTEKS.SAN.VE DIŞ.TİC. 13 BEŞ-MAR GIDA TEKS.SAN.VETİC. 14 AKC TEKS.GID.PETROL ÜRÜ.SAN. 15 PANORAMA DERİ VE TEKS.SAN. Kaynak:İTKİB 3 4. DIŞ TİCARET 90 lı yıllardan bu yana dalgalı bir seyir izleyen denim kumaş ihracatına karşın, ithalatımız sürekli artan bir trend göstermiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde ihracatımız da artan bir seyir göstermekle beraber ithalatımızın daha fazla arttığı görülmektedir. İhracatımızın her zaman yüksek olduğu bu sektörde son yıllarda iç piyasada jean tüketiminin büyük boyutlara varması hem denim kumaş ihracatını olumsuz etkilemiş hem de ithalatımızı daha fazla artırmıştır. 1994 yılından bu güne ihracatımız 2 kat artarken ithalatımız 10 kat artmıştır. DENİM (KOT)KUMAŞI DIŞ TİCARETİ(BİN DOLAR) YILLAR İHRACAT İTHALAT 1994 87.667 32.105 1995 117.240 88.471 1996 139.651 86.850 1997 113.610 95.215 1998 98.510 99.270 1999 73.466 89.467 2000 101.626 117.357 2001 173.788 204.633 2002 178.349 343.662 Kaynak:DİE 4 5.SEKTÖRDEKİ YAPISAL VE GÜNCEL SORUNLAR VE BEKLENTİLER 5.1.SEKTÖRÜN İÇSEL NİTELİKLİ SORUNLARI a) Aşırı kapasite: 1980 sonrası benimsenen ihracata yönelik büyüme stratejisi çerçevesinde önemli yatırımların gerçekleştirilmesi ve ihracatta büyük artışlar yaşanmasının ardından 1996 yılı başında hayata geçen gümrük birliği öncesinde oluşan iyimser beklentiler sektörde büyük ve plansız bir yatırım patlaması yaratmıştır. Böylece artan kapasite ihracatçılar arasında rekabeti arttırarak ihraç fiyatlarının düşmesine yol açmıştır. Bu olumsuz süreç henüz sona ermeden ortaya çıkan 2001 yılı ekonomik krizi sonucunda çok sayıda firma kapanmış, yatırımlar atıl duruma gelmiştir. b) Ölçek sorunu: Tekstil sektöründe aşırı kapasite yanında önemli bir sorun da işletme ölçeğiyle ilgilidir. Bu sorun iki boyutta kendini göstermektedir. Ülkemizde kurulmuş bulunan büyük ölçekli işletmeler artan sezonlar ve esnek üretim sisteminin getirdiği değişimlere uyumda ciddi sorunlar yaşarken, küçük ölçekli işletmelerde ölçek ekonomilerinin getirdiği avantajlardan yararlanamamaktadır. Böylece post-fordist üretimin gerektirdiği optimum ölçekten uzak işletmelerin hayatlarını sürdürebilmesi güçleşmekte ve çok büyük dönüşüm maliyetleri ortaya çıkmaktadır. c) Zayıf sermaye yapısı: Türkiye’de birçok sektörde olduğu gibi, tekstil sektöründe de firmaların sermaye yapısı oldukça zayıftır. Uzun yıllar devam eden enflasyonun ve vergi mevzuatının da körüklediği bu durum, firmaların bir taraftan özsermaye/yabancı sermaye oranının çok düşük olması, diğer taraftan da yabancı sermayenin daha çok kısa vadeli kaynaklardan oluşması şeklinde bir sonuç ortaya çıkarmıştır. Bu durum firmaların maliyetleri içinde finansman maliyetlerinin önemli oranda artmasına, dolayısıyla da faiz oranlarındaki değişmelere çok duyarlı olmasına neden olmuştur. d) Dış girdi bağımlılığı: Tekstil sektörü başlangıçta makine ve boyar maddeler, son yıllarda da pamukta dışa bağımlı hale gelmiştir. Bu durumda ucuz olduğu sanılan emek avantajıyla rekabet avantajı sağlamak güç olmaktadır. Ayrıca, dış girdi bağımlılığı kur dalgalanmalarının firmaların maliyetleri, karları dolayısıyla varlıklarını sürdürebilmeleri açısından kilit değişken haline getirmiştir. e) Fason üretim(markalaşamama): 1980’li yıllarda büyük oranda fason üretici konumunda olan tekstil sektörü geçen zaman içinde markalaşma konusunda gerekli adımları yeterince atamamış, bu nedenle düşük kar marjıyla üretim yapmak durumunda kalmıştır. Doğu bloğunun yıkılması ve Doğu Avrupa ülkelerinin de bu sektöre yatırım yapması nedeniyle artan rekabet kar marjlarını hayli geriletmiştir. Bu nedenle fason üretim yoluyla ihracat her geçen gün zorlaşmaktadır. Bu tür şirketler çok ciddi sorunlarla karşılaşmış, daha da karşılaşacaklardır. f) Haksız rekabet: Kayıt dışı faaliyette bulunan firmaların varlığı nedeniyle dürüst çalışan firmalar özellikle iç piyasada önemli ölçüde haksız rekabete maruz kalmaktadır. Bu tür firmalar sigortasız işçi çalıştırmaları ve vergi ödememeleri nedeniyle elde ettikleri maliyet avantajları nedeniyle daha düşük fiyata mal satmakta ve böylece haksız kazanç sağlamaktadır. Haksız rekabet ayrıca, telif ve patent hakları kanununa aykırı davranarak başka firmalara ait 5 markaların kullanılması nedeniyle de ortaya çıkmaktadır. Gerekli denetimlerin yapılmaması nedeniyle dürüst çalışan firmalar cezalandırılmış olmaktadır. g)Pamuktaki kontaminasyon sorunu: Denimle birebir ilgili olan pamuk üretiminin yetersizliğine pamuk kirliliği sorunu da eklenmiştir. Nitekim, pamuğun toplanması ve nakliyesi aşamasında gerek kullanılan naylon hararlardan karışan parçalar gerekse bu süreçte karışan diğer maddeler ile çırçır, iplik ve kumaş fabrikalarında karışan madeni yağlar nihai giyim ürünlerinin kalitesinde, özellikle boya tutma kalitesinde sorunlar yaratarak birçok ihracatçımızın reklamasyona uğramasına neden olmakta, önemli gelir ve pazar kaybına yol açmaktadır. h)Yönetim yetersizlikleri/kurumsallaşamama/vizyon sorunu: Sektörün önemli sorunlarının başında gelen yönetim yetersizlikleri kurumsallaşma ve profesyonelleşme boyutunda yeterli gelişmelerin gerçekleştirilememesiyle yakından ilgilidir. Firma ölçeği, sektörün geçmişinin ve firma yaşlarının çok uzun olmamasının belirleyici olduğu bu durum, etkin kaynak kullanımı, yatırım tercihleri, Pazar yönelimleri ve stratejik planlama alanlarında bazı yanlışlıkların yapılmasına ve buna bağlı sorunlara neden olabilmektedir. 5.2.MAKRO EKONOMİK KOŞULLARDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR Tekstil sektöründe mevcut sorunların önemli bir kısmı da ülkemizin makro ekonomik koşulları, özellikle de devlet bütçesindeki devasa açıklardan kaynaklanmaktadır. Bu durum öyle boyutlara ulaşmıştır ki, sektörde içsel olarak görünen birçok sorun bile makro koşullardan kaynaklanır ve beslenir olmuştur. Bu sorunlar aşağıda kısaca değerlendirilmiştir. a) Enerji sorunu: Genel anlamda, tüm tekstil sektörünün ortak sorunu enerji maliyetlerinin yüksekliğidir. Yünlü kumaşta metre başına ortalama % 7, pamuklu kumaşta metre başına ortalama %14, Boya Terbiyede ortalama %10, nihai üründe ise % 5-10 arasında değişen oranlarda bir enerji maliyeti söz konusudur. Sanayici-İhracatçı, aşırı vergi ve fon yükü nedeniyle, maliyeti 8-10 cent/ KW saati bulan enerji kullanmak durumunda kalmaktadır. Bu nedenle de rekabetçi olmaktan uzaklaşmaktadır. Enerji sorununu tekstil sektörü içinde ayrı ayrı ele alabilmek mümkün olmamakla beraber bu başlık altında Türkiye’de ki elektrik fiyatları; - Avrupa ülkeleri ve OECD ülkeleri ortalamasından % 13, Çin’den % 66, Endonezya’dan % 64, Kore’den % 27, Tayland’dan % 20, Rusya ve Orta-Asya Türk Cumhuriyetlerinden DAHA PAHALIDIR. Son yıllarda üst üste artırılan sanayide kullanılan elektrik fiyatları, bugün KWh ücreti 10 cent’i aşmaktadır bir de buna % 18 KDV oranını eklediğimizde sanayinin rekabet gücünün ne kadar düştüğü açıkça görülmektedir. Sanayide kullanılan elektrik enerjisi 8-10 Cent’lerden, 4-5 Cent’lere indirildiği taktirde, sanayici-ihracatçıya ürünün maliyeti % 5 oranında azalacaktır. Bu da yoğun uluslar arası rekabet ortamında rakiplerimiz karşısında büyük avantaj sağlayacaktır. 6 Ayrıca bu girdilerin fiyatlarına yapılan zamların üretim maliyetlerinde yaptığı artışlar dış piyasalarda rekabet şansını azalttığı gibi, ülke içinde stagflasyona yol açmaktadır. b) İstihdam vergileri: Türkiye koşullarında işgücünü istihdam etmek adeta bir suç haline gelmiştir. Yanlış politikalar sonucu aktüarya dengeleri bozulan ve bu nedenle büyük açıkları oluşan sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmak amacıyla sigorta primlerinin yüksek oranlara çekilmesi yanında, işgücünden alınan gelir vergilerinin yüksekliği girişimcilerimizi çok zor duruma düşürmektedir. İşsizliğin çok yüksek düzeylerde bulunduğu bir ülkede kayıt dışı işlemlerin önlenmesi yerine kayıtlı firmalarda çalışanlardan alınan gelir vergisinin ve sigorta primlerinin bu derece yüksek olması haksız rekabet ortamı yaratmaktadır. c)Yüksek faiz oranları: Türkiye’de enflasyonun yüksek olması nedeniyle nominal faiz oranları da yüksektir. Ancak, özellikle reel faiz oranlarındaki yüksekliğin gerisinde yatan temel faktör, devlet bütçesinin büyük oranda ve sürekli açık vermesi sonucu önemli düzeylere ulaşan iç borçların çevrilmesi(roll-over) amacıyla iç piyasadan borçlanmak durumunda kalması (crowding-out) ve buna bağlı olarak risk priminin dolayısıyla da faiz oranlarının artmasıdır. Devletin bu şekilde zaman zaman dolar bazında % 35’lere varan oranlarda faiz ödeyerek borçlanması bankaların kaynaklarını reel sektör yerine kamuya yöneltmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda firmalarımız kredi bulmakta zorlanmış, bulduğunda da çok yüksek reel faizini ödemek durumunda kalmıştır. Daha önce de açıklandığı gibi, firmalarımızın öz sermayelerinin yetersizliği bu süreçte yaşanan sorunları derinleştirmiştir. Bugün ülkemizin ve sektörün önündeki en büyük engel kamu borçlarıdır. Zira, öylesine bir kısır döngü içine girilmiştir ki, devlet borçlarını ödemek için borçlandığında faizler yükselmekte, faizler yükseldikçe maliyet enflasyonu artmaktadır. Yine devlet açıklarını kapamak için faiz dışı bütçe fazlası vermeye kalktığında piyasa daraltmaktadır. Bu, acil çözüm bekleyen sorunların başında gelmektedir. d) KDV iadelerinde yaşanan gecikmeler: İhracatçı firmaları olumsuz yönde etkileyen sorunların başında gelmektedir. Yasal olarak almaları gereken iadelerin gecikmesi firmaların finansman yükünü artıran faktörlerden birisidir. Bu konuda Maliye Bakanlığı’nın yeni düzenlemeler yapması, bürokrasiyi azaltması ve işlemleri hızlandırması gerekmektedir. e)Dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılan ithalattaki sorunlar: Gümrüklerde, ihracatçı kuruluşların ithalatın gümrük vergisine tabi olduğu ülkelerden yaptıkları ithalat nedeniyle doğan katma değer vergisinin ertelememesine yönelik olarak verdikleri teminat mektuplarının çözümünde sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunun sonucunda ihracatçı firmalar gereksiz yere banka limitlerinin dolu olması ve ödenen teminat komisyonlarının artması durumuyla karşılaşmaktadırlar. Gümrük Müsteşarlığı’nın teminatların çözümü konusunda yeterince etkili olması önem taşımaktadır. f)Kur istikrarsızlığı: 2000 yılında uygulanan ekonomik program sonucu kurların reel olarak düşük kalması nedeniyle dış ticaret açığının çok büyük oranda artması ve buna eklenen diğer ekonomik ve politik sorunlara bağlı olarak yaşanan devalüasyonun ardından girilen kriz ortamıyla birlikte kurlarda önemli dalgalanmalar yaşanmıştır. Merkez Bankası’nın müdahale etmemesi veya yetersiz müdahaleleri nedeniyle kurların sürekli ve yüksek oranlarda dalgalanması, ihracatçımızın fiyat vermesi ve beklediği geliri elde etmesi imkansız hale gelmiştir. Bugün 7 kurların bulunduğu düzey, ihracat bağlantılarını daha yüksek düzeydeki kurları dikkate alarak yapan firmalarımızı bitirme noktasına getirmiştir. Kanımızca, sektörümüz bu derece dalgalanan kurlar nedeniyle ekonomik krizin ardından yeniden zor bir dönemle karşı karşıyadır. g) Yüksek oranlı enflasyon: Ülkemizde faiz oranlarının yüksek olması ve kurlardaki belirsizliklerin gerisinde yatan faktörlerin başında enflasyon gelmektedir. Türkiye’nin neredeyse genetik hale gelmiş bulunan bu sorunu çözmekten başka çaresi kalmamıştır. Temennimiz, enflasyonla mücadelenin sürdürülmesi ve Kopenhag kriterlerinde öngörülen düzeye bir an önce çekilmesidir. h) Bankalarla ilişkiler: Ülkemizde bankacılık kesimiyle reel sektör arasındaki ilişkilerde işleyiş süreci ve kurumsal boyutlarıyla sorunlar yaşanmaktadır. Bankaların en büyük müşterisi konumundaki tekstil sektörüne yönelik tavırlarında ve kredi mekanizmasında önemli sorunlar bulunmaktadır. Nitekim, bankaların herhangi bir olumsuzluk veya kriz durumunda oluşan fırsatlardan yararlanmak için girişimcilere verdikleri kredileri vadesinden önce geri çağırarak daha pahalıya yeniden vermek istemesi finansman maliyetlerini artırmakta ve işletmelerin finansal yöntemlerini zora sokmaktadır. Kredi sözleşmelerinin tek tarafın (Bankaların) çıkarlarını koruyacak şekilde hazırlanması nedeniyle bu sorunun önemi artarak devam etmektedir. I)Eximbank kredileri: İhracatçımızın en büyük destek kaynaklarından biri olan Eximbank kredileri; gerek miktar bakımından yetersiz olması, gerekse aracı bankaların komisyonlarının yüksekliği nedeniyle kendisinden beklenen işlevleri tam olarak yerine getirememektedir. Bu nedenle bankanın kaynak miktarının artırılması ve kredi kullandırma mekanizmasının gözden geçirilmesi gerekmektedir. j) Politik istikrarsızlık: Bu sorun ülkemizde yıllardır yaşanan ekonomik sorunların en önemli kaynaklarından biri olmuştur. Yeni hükümetin tek partiden oluşması ve meclis çoğunluğunun büyük bir kısmını elinde bulundurması, ekonomide gerekli önlemlerin alınmasında büyük katkı sağlayacaktır. Bunun için hükümetin önceliği, ifade ettikleri gibi, ekonomiye vermeleri ve reel sektör ile yoğun bir işbirliği ortamı yaratmaları gerekmektedir. k) Bürokrasi: Vatandaşların ve firmalarımızın yaşadığı sorunlara doğrudan ve dolaylı olarak, ancak mutlaka katkısı olan faktörlerin başında bürokrasi gelmektedir. Çalışma sistematiği ve iş anlayışında sorunları çözmek ve başarılı olma motivasyonunun yerleştirilmesi konusunda gerekli düzenlemelerin bulunmaması bu sorunun her geçen gün daha da artmasına ortam hazırlamaktadır. 8 5.3. GLOBAL KOŞULLARDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR a) Pazar yapısından kaynaklanan sorunlar: Tekstil sektörü ihracatının yaklaşık % 70’i AB ülkelerine, bunun da % 50 civarındaki bölümü Almanya’ya yapılmaktadır. Bu durumda AB, özellikle de Almanya pazarında ortaya çıkan olumsuz gelişmeler ( büyümenin gerilemesi, euro’nun değeri vb.) ihracatı büyük ölçüde etkilemektedir. Nitekim, euro’ya geçişin ardından küsuratların yukarıya tamamlanması gibi nedenlerle Almanya’da enflasyon yükselmesi sonucunda halkın satın alma gücündeki düşüşe bağlı olarak talep daralmış ve bu da tekstil sektörünün bu ülkeye ihracatının düşmesine yol açabilmiştir. Bu pazar yapısının mutlaka çeşitlendirilmesi gerekmektedir. b) Rakip ülkelerin ve rekabetin artması: Doğu Avrupa ülkelerinin(Bulgaristan, Romanya, Polonya gibi) de tekstil sektörüne yatırım yapması, büyük pazarlara yakınlık ve ucuz emek nedeniyle avantajımızı kaybetmemiz söz konusudur. 2005 yılı ile birlikte Dünya Ticaret Örgütü’ne katılacak olan Çin’in de AB pazarında rakip olarak karşımıza çıkacak olması önemli sorunlar yaratabilecektir. Bu ülkelere karşı elimizde kalan rekabet avantajı sadece tecrübe ve bilgi birikimdir. c)Talebin niteliği ve üretim sisteminin değişmesi: Seri üretim yerine birey bazlı ürünlerin ön plana çıkması, sezon dolayısıyla koleksiyon sayısının artması ve buna bağlı olarak mal teslim sürelerinin çok kısalması firmaların üretim sistemi ve ölçek konularında yeniden yapılanmalarını zorunlu kılmaktadır. Bu ise başta koleksiyon maliyetleri olmak üzere yeni yükler getirerek maliyetleri daha da artırmaktadır. d) Yeni korumacılık: Gelişmiş ülkeler, tarife ve kota gibi klasik koruma önlemlerinin uluslar arası anlaşmalara (GATT) bağlı olarak önemini yitirmeye başlamasıyla birlikte kalite, sağlık ve ekoloji gibi alanlara yönelik yeni korumacılık önlemleri geliştirme eğilimine girmişlerdir. Bu durum sektörün yeni standartları sağlayabilmek amacıyla yeni araç-gereç ve eleman istihdamını zorunlu kılmakta dolayısıyla maliyet artışına neden olmaktadır. Bu tür önlemlere bağlı sorunların 2005 sonrası daha da artması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle başta devlet olmak üzere sektörle ilgili tüm kesimlerin bu nokta üzerinde önemle durması gereği bulunmaktadır. 5.4.ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Farklı boyutları itibariyle ortaya konulan sorunların çözümüne ilişkin önerilerimiz aşağıda sıralanmıştır. • Tekstil sektöründe yeni yatırımların teşvikinde çok dikkatli davranılmalı, öz sermaye, ürün ve pazar projeksiyonları sağlam olan firmalara teşvik verilmelidir. Bu arada atıl kapasitelerin üretime geçişine yönelik teşvikler de hayata geçirilmelidir. • Sektördeki girişimcilerin bir taraftan ölçek ekonomilerinden yararlanabilmesi için firma ölçeğini büyütmesi, diğer taraftan da değişen talep koşullarına uyum için esnek üretim sistemine geçmesi gibi birbiriyle genelde örtüşmeyen koşulları eş anlı olarak gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu da alt sektör bazında optimum ölçeğin yeniden tanımlanmasına yönelik çalışmalar yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Teşvik uygulamalarında bu durumda dikkate alınmalıdır. 9 • Risk sermayesi şirketlerinin teşvik edilmesi ve sermaye yapılarının desteklenmesi yoluyla tekstil sektöründeki kapalı olan veya sermaye yetersizliği nedeniyle kapasitesini kullanamayan, ancak pazarı olan ürünler üreten orta ve büyük ölçekli şirketlerin hissedarı haline gelmesi sağlanmalıdır. Böylece hem risk sermayesi şirketlerinin hem de tekstil sektörünün gelişmesi sağlanabilecektir. • Yüksek katma değerli ürün ihracatına yönelinmesi için markalaşma konusuna büyük önem verilmeli, doğrudan ve dolaylı teşvik politikası araçları arasına orta vadeli(5-7 yıl)markalaşma teşvikleri konulmalıdır. • Büyük maliyetler getiren ve bu nedenle özellikle sektörde açık bulunan terbiye aşamalarına ilişkin yatırımları engelleyen, çevre kirliliğini önleyici yatırımlara devletin de katkı yapması sağlanmalıdır. • AB düzeyindeki fiyatlarla enerji temini sağlanmalıdır. • İstihdam vergileri azaltılmalıdır. İstihdamı teşvik edecek vergi ve sigorta ödeme sistemi getirilmelidir. • İhracatçıları KDV iadelerinin ödenmesinde yaşanan gecikmeler giderilmeli, bu amaçla KDV iadelerinde standart ödeme süreleri belirlenerek kamuoyuna açıklanmalı, bürokrasinin bu ödeme sürelerine uyması sağlanmalıdır. • Dahilde işleme izin belgesi kapsamında yapılan ithalatta teminat kapatma gecikmeleri giderilmelidir. Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı’nın aynı Bakanlığa bağlanması bu anlamda önemli bir şanstır; bu şans kullanılmalıdır. • Kurlarda istikrar sağlanmalı, ihracatçılarımızı zor duruma düşüren eksik değerlenmiş kur politikasından vazgeçilmeli, gerçekçi kur politikası uygulanmalıdır. Bu çerçevede ihracatta kur garantisi sağlayacak bir mekanizma geliştirilmelidir. Kanımızca gümrük beyannameleri üzerinde yazılı kuru garanti edecek ve kur düşüşleri sonucu ortaya çıkacak farkları ödeyecek bir mekanizmanın geliştirilmesi mümkündür. Bu çerçevede aradaki kur farklarının kullanılan Eximbank kredilerine mahsup edilmesi düşünülebilir. • Kur riskinin piyasa mekanizması içinde çözülebilmesi amacıyla döviz futures ve options işlemlerine imkan verecek vadeli döviz borsası kurulmalıdır. Böylece hem finansal enstrümanlar(türevler) geliştirilmiş hem de risk yönetim araçları çeşitlendirilmiş olacaktır. • Enflasyonla mücadeleye ara vermeden devam edilmelidir. • Bankalar ve firmalar arasındaki kredi sözleşmelerinin içeriği yeniden ve adil olarak düzenlenmelidir. Bu konuda Adalet Bakanlığı, Bankalar ve özel sektör temsilcilerinin ortaklaşa çalışma yapması sağlanmalıdır. 10 • Faizlerin düşmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Bu çerçevede enflasyonun düşürülmesi, enflasyonun düşmesi içinde kamu açıklarının azaltılması sağlanmalı, popülizme yönelinmemelidir. Böylece devletin para ve sermaye piyasalarındaki en büyük alıcı konumundan çıkması sağlanabilecek, firmaların kredi maliyetlerinin düşmesi mümkün olabilecektir. • Eximbank kredilerinin miktarı, faizi ve kullandırma sistemi yeniden düzenlenmeli, bu amaçla ihracat, istihdam, katma değer gibi ölçütleri baz alan objektif kullandırma kriterleri belirlenmeli ve aracı banka komisyonları azaltılmalı veya bankaları aradan çıkartacak bir sistem geliştirilmelidir. • Sektörün ihtiyacı olan nitelikli eleman temini için mesleki eğitime daha fazla ağırlık verilmeli, firmaların talepleri doğrultusunda üniversitelerin ilgili bölümlerindeki ders programları ve staj sistemi yeniden düzenlenmelidir. • EGS tipi modeller dikkate alınarak teşvik edilmelidir. 6. BLUJEAN (DENİM) SEKTÖRÜ VE ÇEVRE Çevre ve sağlık konusunda yaşanan gelişmelere genel olarak bakıldığında, uluslar arası düzeyde, bölgesel düzeyde çevre yönetim standartlarının, çevre ve sağlığa duyarlı ürünler için çevre etiketlerinin geliştirildiğini görmekteyiz. Bölgesel düzeyde geliştirilmiş çevre standartlarına verilecek başlıca örneklerden biri Avrupa Birliği’nde geliştirilmiş olan “ Eko Yönetim ve Denetim Sistemi –EMAS” tır.Uluslar arası düzeyde geliştirilmiş çevre yönetim sistemi ise ISO 14000 ‘dir. Türkiye’de ISO 14000 çevre yönetim sistemleri konusunda başvurulacak kuruluşlar, Türk Stantardları Enstitüsü, TÜRKAK tarafından yetki verilen ulusal kuruluşlar ve yetkili kılınmış yabancı kuruluşların Türkiye’deki temsilcilikleridir. Ekolojik ürünler konusunda yaşanan gelişmelerin sonucu olarak, Türkiye’de özellikle ihracatta en önemli paya sahip olan tekstil sanayi alanında çeşitli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmelerden biri, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Vakfı’nın finansmanıyla “ Ekoteks Laboratuvarı” nın kurulmasıdır. Laboratuvarın kuruluş amacı, tekstil ihracatçılarımızın her türlü testlerini kısa sürede standartlara uygun bir şekilde gerçekleştirmektir. Ayrıca, Türkiye’de tekstil sektöründe bir laboratuvar ağı kurmak ve sektöre temiz teknolojilerle ilgili bilgi vermek amacıyla Tekstil Terbiye ve Konfeksiyon Temiz Teknolojiler Enstitüsü(TTK-TTE) kurulmuştur. Özel ekolojik ürün etiketleriyle ilgili olarak Türkiye’de de çeşitli girişimler olmuş, bu girişimler sonucunda İstanbul’da Öko-Tex Standart 100 etiketini veren Hohenstein Enstitüsü’ne ait bir laboratuvar kurulmuş ve çeşitli illerimizde özel etiket veren diğer birkaç kuruluşun daha irtibat büroları açılmıştır. 11 Tekstil alanında faaliyet gösteren bazı firmalarımız AB’de kabul görmüş özel çevre etiketlerini edinmişlerdir. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli firmalarımızın bu konudaki faaliyetleri devlet tarafından desteklenmektedir. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 97/5 sayılı, “ İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kapsamında Çevre Maliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” ile ürünlerimizin uluslar arası pazarlarda karşılaştıkları çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik teknik mevzuata uyulması amacıyla kalite güvence sistemi ve çevre yönetim sistemi belgeleri ile CE işaretinin alınması halinde küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) devlet desteği sağlanması amaçlanmıştır. Bu kararda sözü edilen küçük ve orta ölçekli işletme; 1. 2. 3. 4. Bir ila iki yüz arasında işçi istihdam ettiği bağlı olduğu meslek kuruluşunca tevsik edilen, Gerçek usulde defter tutan, İmalat sanayi alanında faaliyette bulunan, Arsa ve bina hariç, mevcut sabit sermaye tutarı bilanço net değeri itibarıyla iki milyon ABD Doları karşılığı TL’yi aşmayan işletmelerdir. Bu karar kapsamında, firmaların; a. b. c. d. ISO 9000 serisi kalite güvence sistemi belgelerini, ISO 14000 serisi çevre yönetim sistemi belgelerini, CE işaretini ve Uluslar arası nitelikteki diğer kalite ve çevre belgelerini alma masrafları (sadece belgelendirme masrafları) karşılanmaktadır. Firmaların söz konusu belgeleri almaları halinde yapacakları harcamaların en fazla % 50’si destekleme kapsamında karşılanmaktadır. Ancak, firmaların daha önceden belge almak için yeterli bulunmadığı belgelendirme başvurularında yapılan harcamalar dikkate alınmaz. Bu Tebliğ ile başvuranlar Dış Ticaret Müsteşarlığı’na (İhracat Genel Müdürlüğü), Müsteşarlık tarafından uygulama usul ve esaslarında belirtilen hususlar çerçevesinde yapılır. İhracatçımız açısından çevre konusunda yaşanan gelişmelerin izlenmesi bir gerekliliktir. Bu konudaki gelişmeler, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi-İGEME tarafından da izlenmekte ve edinilen bilgilerin çeşitli yayınlarla ihracatçılarımıza aktarılmasına çalışılmaktadır. Ayrıca, ITC (Uluslar arası Ticaret Merkezi),CBI (Hollanda’nın Gelişmekte Olan Ülkelerden İthalatı Geliştirme Kuruluşu) gibi yabancı kuruluşlar tarafından konuyla ilgili olarak hazırlanan yayınlar İGEME’ye ulaşmakta olup, ilgilenenlerin bilgisine sunulmaktadır. 7. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ 12 Dünyada teknoloji yoğun üretim sisteminin giderek yaygınlaşmasıyla hızlı bir yapı değişimi içersinde olan denim sektörünün kapasite ve üretim hacmi, geliştirilen sanayi politikaları ve yatırımlar ile giderek artmaktadır. Türk tekstil sanayinin olduğu gibi Türk denim sektörünün de başlıca rakiplerine göre birçok avantajları bulunmaktadır. Ülkenin coğrafi konumu, Uzakdoğu rakiplerine göre navlun maliyeti ve Avrupa ülkelerine daha çabuk teslim edebilme sektöre avantajlar sağlamaktadır. Türk denim sektörünün teslim süresi Çin’den çok daha kısadır.Bundan birkaç yıl önce teslim süresi ortalama ancak üç ay iken, birçok firma bunu üç haftaya indirebilmiştir. Diğer yönden ülkemiz gelecekte önemli potansiyele sahip olacak olan İran, Irak, Lübnan gibi gelişmekte olan pazarlara da yakındır. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girmesinden dolayı sahip olduğu kısa vadeli sorunlara rağmen, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesiyle, tekstil ve giyim eşyası kotalarının ortadan kalkması ile Türkiye başlıca Uzakdoğulu rakiplerinin dokuz yıl önüne geçmiştir.Türk denim sektörünün yapısının çeşitliliği, güçlü ve büyümekte olan giyim eşyası sanayii ile desteklenmekte olması ona, rakipleri karşısında önemli avantajlar sağlamaktadır. Ancak birkaç rakip ülke Türkiye’nin bugünkü tekstil ve giyim eşyası sanayisi ile denim sektörünün ulaştığı entegrasyona ulaşabilmiştir.Ayrıca Türkiye hammadde üretiminde de nispeten kendi kendine yeterli konumdadır.Hala tekstil ve giyim eşyasının hammaddesi olan pamuk üretiminde Türkiye dünyanın altıncı en büyük üreticisidir.Ayrıca GAP’ın da tam anlamıyla devreye girmesiyle ülkenin yıllık pamuk üretiminin iki katına çıkması beklenmektedir.Tekstil sektörünün diğer güçlü noktası kalifiye iş gücüne sahip olmasıdır. Türk halkının karakterinde bulunan uyum sağlama kabiliyeti ve girişimciliği de tekstil sanayiine ve bununla beraber denim sektörüne avantajlar sağlamaktadır. Ayrıca dünyanın en liberal döviz rejimine sahip olan bir ülkenin sanayii olması da diğer bir avantaj olmaktadır. 8. KAYNAKÇA 13 D.İ.E Yayınları Dünya Gazete Sektör Dosyası Konuyla İlgili Makale Ve Gazete Haberleri Sektör Yetkilileri ile Yapılan Görüşmelerden Edilen Bilgiler Konuyla İlgili Web Siteleri ve Yayınlar www.tekstil-turkiye.com www.bossa.com.tr www.ısko.com.tr www.lewıs.com realteks.com. ordenim.com. Lectra Dergisi Dış Ticaret Müsteşarlığı Yayınları İtkib Yayınları 14