Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Öznur AYDIN1 Özlem TOPUZ2 EVLĠYA ÇELEBĠ SEYAHATNAMESĠNDEKĠ HALI VE KUTSAL GĠYĠM KUġAM Özet Bu bildirideki konu Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde bahsettiği kutsal objelerdir. Bunlar Nahçivan kilisesinden Halıçe (halı),Hz. Muhammedin el izi olduğu iddia edilen deri parçası, Gurune Tacı (Aleksander Tacı) ve HuĢeng ġah tacıdır.Evliya Çelebi yazılarında gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaĢamları, tarih, karĢılaĢtırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eĢsiz bilgiler, dinler tarihi açısından önemli mesajlar vermektedir. Osmanlı toplumundaki Müslim-Gayrimüslim iliĢkileri, gayrimüslim halkların gündelik hayatları, ekonomik ve kültürel durumları, nüfusları, ibadet yerleri, inanç ve itikatları, farklı topluluklara ait öyküler, türküler, halk Ģiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuĢam, düğün, eğlence, inançlar, komĢuluk bağlantıları, toplumsal davranıĢlar, sanat ve zanaat varlıkları, gezilen yörelerin evlerinden, cami, mescid, çeĢme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değiĢik yapıların bütün özellikleri; bunların yapılıĢ yılları, onarımları, yapan, yaptıran veya onaranlarından. Bulunduğu bölgelerin mutfak kültürü ile ilgili zengin bilgiler. Gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kiĢilerinden, Ģairlerinden, oyuncularından, çeĢitli kademelerdeki görevlilerine kadar ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Anahtar kelimeler: Evliya Çelebi, Seyahatname, Kutsal Halı 1 Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları ., oznuraydin69@gmail.com 2 Yüksek Lisans Öğrencisi, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü ., Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam SACRED CARPET AND CLOTHING IN EVLIYA CELEBI’S TRAVEL BOOK Abstract The subject of the paper is the holy objects told in Evliya Celebi‟s Travel Book. These are halice (carpet) from Nahcivan Church, leather piece claimed to bear the handprint of Mohammad, The Prophet, Gurune crown (crown of Alexander), and crown of Huasheng Shah. The analysis of 17 th century traveler Evliya Celebi‟s tenvolume travel book revealed that it is a unique source of knowledge in terms of the general condition, geographicallocation, history, characteristics of the people, language, religion, clothing, art, everyday life, history, comparative geography, art history and etnography of the places he visited and gives important messages in terms of the history of religions. Stories, folk songs, poems, myths,fairy tales, riddles, folk dances, clothing, weddings, entertainments, beliefs, neighborhood relations and social behavior of different groups; characteristics of artistic objects and crafts, houses, mosques, prayer rooms, fountains, inns,palaces, mansions, Turkish baths, churches, monasteries, towers, castles, city walls, paths and synagogues; their years of construction, reparations, constructors and repairers; rich information of the cuisine of the places visited; their administration, old families, notables, poets, actors, various officials are elaborated in datail. The holy objects in the travel book will be examined and discussed in the light of such rich and diverse knowledge from differnt approaches. Keywords: Evilya Celebi, Travel Book, Sacred Carpet GĠRĠġ Evliya Çelebi‟nin Seyahatnamesi on cilt olup 6921 sayfadan oluĢmaktadır. Bu seyahatnamenin ilk basımı on ciltlik ve eski Türkçe olarak yayınlanmıĢtır, incelenen baskı ise sadeleĢtirilmiĢ günümüz Türkçesiyle yazılmıĢtır. Evliya Çelebinin yaĢadığı dönem on yedinci yüzyıldır, kırk yılı aĢkın süreyle Osmanlı topraklarında gezmiĢ ve izlenimlerini aktarmıĢtır. Osmanlının hâkimiyeti altında bulunan bölgelerde dokunan kumaĢlar, halılar, ticareti yapılan malları, esnaf, yeniçeri, sıradan halk, derviĢ kıyafetleri ve cambazlara varıncaya kadar her türlü bilgiyi ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Bildiri konusu olarak ele alınan kutsallık vasfı taĢıyan, Gurune Tacı (Ġskender Tacı) ve HuĢenk ġah‟ın Tacı, Nahçıvan Üç kilisesinde bulunduğu söylenen “Haliçe”, Hz.Muhammedin el izi olduğu söylenen deri parça örneği kaynaklara dayalı olarak tarihsel bir akıĢ içinde özellikleriyle görseller ile ele alınarak anlatılmaya çalıĢılacak. Gurune, Kurune (Ġskender) Tacı Farklı dillerde Gurune Tacını kısaca tanımlarsak; Kutsal Macar Tacı, Ġngilizce: Holy Crown, Macarca: Magyar Szent Korona, Almanca: Stephanskrone, Latince: Sacra Corona olarak geçmektedir. Aynı zamanda Saint Stephen tacı olarak da bilinir. Macar Krallığının taç giyme töreninde kullanılan taçtır. Bu tacı giymeden hiç bir Macar Kralı meĢru sayılmazdı. Macaristan tarihinde, elliden fazla kral bu tacı gimiĢti (giymeyen iki kral John II Sigismund ve Joseph II dir). Hristiyan dünyasının “kurune” dedikleri çok önemli olan bir “taçları” vardır. Bu tacı teb‟asının ve askerinin çokluğu, gücünün ve kudretinin büyüklüğü ile meĢhur olan krallar giyerdi. Kurune‟yi giymiĢ olan krala artık meliklerin meliki, sultanların sultanı anlamına gelen TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 343 Öznur Aydın _ Özlem Topuz “Cesar” derlerdi. Uzun zamandır bu taç, sahip oldukları güç ve kudret sebebiyle Alman krallarına aitti (Severcan ,2016). Bu tacın bir diğer adı ise “Ġskernder-i Zülkarneyn” dir. Makedonya‟dan Hindistan‟a uzanan bölgede muazzam büyüklükte bir imparatorluk kuran Ġskender-i Zülkarneyn (Büyük Ġskender), hem kendi zamanında hem de sonraki nesiller üzerinde ciddi bir etki bırakmıĢ, adı yüzyıllar boyunca unutulmamıĢtır.(Avcı,2016) SunmuĢ olduğumuz bu bildirimizde Gurune tacından Evliya Çelebi Seyahatnamesinde detaylıca bahsetmiĢtir. Avrupalıların “Gorona” dedikleri bu taç, Ġskender‟in bulunmadığı coğrafyalarda namını yürüten önemli bir simgedir ve tacı elinde tutan gücü de elinde tutmaktadır.(Severcan,2016). Tac-ı Ġskender‟e sahip olan yedi hükümdara hükmedecek güçtedir. (Avcı, 2016) Ġncelenen (Evliya Çelebi VI/3969-70) sayfaları arasında yazılı seyahatnamede,“Bütün Macar, Latin ve Yunan tarihçilerinin yazdıklarına göre bu Kurune tacın ilk sahibi Büyük Ġskender‟dir. Ondan, Menucehir‟e, ondan Gürcü AçıkbaĢ‟a kalmıĢtır. Sonra Menucehir oğullarından Yejdirban adlı pehlivan Kurune‟yi Gürcü AçıkbaĢ‟tan alıp, baĢı açık kaldığından halen AçıkbaĢ olarak ifade ederlermiĢ. Bazı kuruĢ paralarda açık baĢlı krallar vardır ki bu kurune onların ellerinden giden krallardır. Yeri gelince onlar da anlatılacaktır. Ondan da Menucehir oğullarından Mekban Yejder, Eğri taraflarında vatan edinip nesli çoğalır ki Fars dilinde bunlara Mençar kavmi derler. Mençar‟dan bozulmuĢ olarak Macar kavmi denmiĢtir. Bu Macar kavmi elinde Ġskender Tacı yüzyıllarca kalmıĢtır. Süleyman Han zamanında hicri 951- miladi(1544) senesinde ViĢgrat Kalesi3 Macarların elinden alınır. Macar kâfirleri bu kurune Ġskender tacını kalede unuturlar. Aman ile kaleden çıkıp, kurtulmuĢken sulhu bozup tacı almak için kaleye dönerler. Hepsi birden kaleye hücum ettiklerinde hepsi birden kılıçtan geçirilir. Tacı Ġslamlar Budin hazinesinde saklayıp Süleyman Han‟a(Kanuni Sultan Süleyman) arz ederler. Sonra Süleyman Han Budin‟i Erdel Kralı olan YanoĢ‟a ihsan eder. Kâfirlerin Ġskender tacına saygıları olduğundan YanoĢ Kral vakar sahibi olması için Süleyman Han‟ın Ġhsan ettiği Ġskender tacını Hıristiyan ayinine göre Ġstolni Belgrat‟ta baĢına giyer ve bağımsız Budin Kralı ve Engerüs Çesarı olur. Kurune‟nin korunması için ġikloĢ Kalesi Herseki Pirin Petro adlı kefere görevlendirilir. Bu Kurune bazen ġigrat, bazen Estergon, bazen de ġikloĢ Kalesine götürülüp, getirilirken bir gün Peçevi kaputanı olan PeĢyuk adlı bir lanetli on bin atlı katana ile Kurune‟nin koruyucu olan Pirin Petroya baskın yapar. Kendisi ve yakınlarını kırıp, Kuruneyi alıp Subron kalesi‟ne kor. Sonra Süleyman Han 938 (1531) tarihinde Alman SavaĢın‟na giderken Subron Kalesini fethedip yine Ġskender tacı Kurune‟yi alır ve padiĢah hazinesine koydurur. Süleyman Han sonra tacı Engürüs Kralı‟na verip ayrıca on iki bin kapıkulu yeniçeri askeri de vererek Zirinoğlu Macarı‟ının bütün Hırvatistan‟ın kale, Ģehir ve kasabalarını harap ve yağma ettirip kafirden intikam alır. Sonra Süleyman Han, Sigetvar (Zigetvar) Kalesi altında 974(1566) tarihinde rahmetli olunca bugüne kadar Ġskender Tacı (Kurune) Nemçe Çesarlarının 3 VĢegrat veya Visegrat Osmanlı döneminde: ViĢegrad, Slovkça: Vysehrad, Almanca: Pilinterburg, Macaristan‟ın Pest ilinde bulunan bir kasabadır.Slavlar buradaki yerleĢime “Yüksek Kale “anlamına gelen Visegrad adını verdiler Visegrad adıyla ilk defa 1009 yılındaki Latin belgelerinde bahsedilmiĢtir. Avrupa‟nın Moğollar tarafından istilası (1242) sırasında yıkılan kale Bele IV of Hungary döneminde Tuna üzerinde istihkam görevi görmesi amacıyla yeniden inĢa edildi1544 yılında Osmanlı Ġmparatorluğu tarafından fethedildi. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, kale içerisinde küçük bir “Sultan Süleyman Camii” ambarlar ve yedi adet sağlam kule bulunduğunu belirtmektedir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 344 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam elinde kaldı. Ama Bağdat fatihi Sultan Dördüncü Murad Han Kurune‟yi Çesar elinden almak istedi. Ama Bağdat fethinden sonra ömrü yetmeyince taç öylece kaldı. Daha önceleri bu Kurune Tacı devamlı Pajon Kalesi‟inde dururdu. 1073 (1662) tarihinde Sultan Dördüncü Mehmed zamanında serdar-ı muazzam Köprülüzade vezir Fazıl Ahmed PaĢa, Uyvar‟a yakın olduğundan kafirler korkularından tacı Beç‟den altı konak içeri Prag Kalesi‟ne götürdüler. ġimdi, bu elçi paĢa divanı olunca tacı Prag tan getirtip kendi divanhanesinde tahtının üstünde, bir kemercik altında, on sekiz adet cevahirli, altın zincirli astırmıĢ ve halen asılı durur. DıĢ divanhaneden içeri kral yanına gelen kimse kralın tacı giymiĢ olduğunu zanneder. Ta bu derece kralın baĢı üzerine yakın durur”( Evliya Çelebi VI/3969). Diye bahsetmektedir. Gurune Kurune (Ġskender)Tacının ġekli “Gurune, taç,maniletke ve ……. derler. Her dilde bir çeĢit ismi vardır. Ben dikkatle nice defa seyrettim. Rum‟un buğday kilesi kadar yuvarlak, sivri, edhemi külahı gibi bir Ģeydir. Allah bilir gönden ve telâtinden ola. Zira üstü saf murassa ve cevahirden olduğundan içerisinin ne olduğu bilinmemektedir. Ancak muĢmah ve mukavvalı kuca keçe külah gibi tak tak eder. Eski zamanda böyle iĢli ve cevahirli değilmiĢ. Her gelen kral ona önem verip, birer Ģey yaptırıp, saf cevahir ile süslemiĢler. Bin Mısır hazinesi değerinde veya ona para yetiĢmez değerdedir de derler. Hakikaten on sekiz kral, on sekiz adet zincir takıp, tepesindeki cevahir bir halkaya bağlayıp asmıĢlar. Bu zincirlerin her birine değer biçilemez derler. Ama taç her zaman bu zincirlere takılmazmıĢ. Zincirlerin çengelleri geçmedir. GösteriĢli ve önemli günlerde zincirleri takıp, tacı yerine koyarlarmıĢ. Sonra yine Prag Kalesi‟ne gönderirlermiĢ. Bu taç on iki terektir. Her tereki ardında sıra sıra lal, yakut, damla zümrüt ve incisi çoktur. Ağzının kenarları çepeçevre altı sıra, fındık kadar beyaz inciler arasında yeĢil, damla zümrüt dizilmiĢtir. Beyaz ve yeĢil taca öyle güzellik vermiĢtir ki insanın gözleri kamaĢır. Bu Ģekilde bir Ġskender tacıdır.”(Evliya Çelebi VI/ 3970-71) Taç eliptik Ģeklindedir. (203,9 mm geniĢliğinde, 215,9 mm uzunluğundadır) ve sağlıklı bir insanın kafasına uyacak kadar büyüktür. Taç giyme töreni sırasında kral deriden yapılmıĢ tacı tutma iĢine yarayan “kapa” adı verilen bir baĢlığı giymek zorundaydılar. Kutsal Macar tacının ağırlığı 2056 gramdır. Tacın alt ve üst bölgelerinde altın gümüĢ alaĢımlar kullanılmıĢtır. Kutsal Macar Tacının alt kısmı asimetriktir. Günümüze kadar gelen Taç muhtemelen, Bela III(1172-1196) döneminde daha önce St Stephen I.‟in giyme töreninde Vatikan‟dan gönderilen mücevherler de kullanılarak oluĢturulmuĢtur. Çizim: 1 (www.tripomatic.com.hungary crown of Saint stephen in budapest) eriĢim tarihi 20-02-2016 TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 345 Öznur Aydın _ Özlem Topuz Taç ilk defa Ġ.S. 1256 yılında kutsal sayılmıĢtır. Taç “Saint Stephen” Tacı olarak da bilinmektedir. Daha sonraki tarihlerde bu tacı giymeyen hiçbir kral Macar Ġmparatoru olarak kabul görmemiĢtir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde taç Osmanlı‟nın atadığı Macar kralı Zapolya‟dan çalınmıĢ, Bali Bey tarafından bulunmuĢ ve geri teslim edilmiĢtir. Tacın kutsal sayılmasının nedeni Hıristiyan dünyası doğu ve batı kiliseleri olarak adlandırıldığı dönemde Ġ.S. 1000‟de Papa, Macar hükümdar Istvan‟a bir taç gönderir. Bu taçtan sonra Bizans Ġmparatoru da bir minnet ifadesi olarak baĢka bir taç daha gönderir. Bu iki tacın birbirine eklenmesiyle ise Macarların Szent Korona dedikleri Kutsal Taçları meydana gelmiĢtir. Bu tacın Bizanslılarca gönderilen kısmında “Geobitzas Pistos Krales Tourkias” ibaresi yani “Türklerin Ġnançlı(Sadık) Kralı Geobitzas‟a(Geza‟ya)” ifadesi yer almaktadır. (Laszlo Gyula, The Magyars, s. 210) 346 Fotoğraf: 1 (www.tripomatic.com.hungary crown of Saint stephen in budapest) eriĢim tarihi 20-02-2016 Bundan baĢkaca Bizans Ġmparatoru VIII.. Constantine Porphyrogenitus‟un Ġ.S. 948-952 arasında yazdığı eserinde Macarlardan Türk, ülkelerinden Türkiye olarak söz edilmektedir. Eserde “Arpad, Türklerin büyük prensi” ifadesi de yer almaktadır. (Deta R.J.H. Jenkins, rev. ed., Dumbarton Oaks Center for Byzantine Studies, Washington 1967)detaylı bilgi için: Constantine Porphyrogenitus, De Administrando Imperio, ed. Gy. Moravcsik, trans..) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam Resim: 1 Macar taç giyme töreni, Kutsal taç, asa, küre, mantodan oluĢuyor.(Kaynak: I.Ludovic; Inceputul domniei Lui Vladislav I, adica anul mortii LuiNicolae Alexandru (1364),se afla sub 347 Fotoğraf: 2 (www.tripomatic.com.hungary crown of Saint stephen in budapest) Fotoğraf:3 Gurune Tacından Kesit (www.tripomatic.com.hungary crown of Saint stephen in budapest) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Öznur Aydın _ Özlem Topuz HuĢeng ġah Tacı Evliya Çelebi Seyahatnamesinde (VII/4533-34-35) HuĢeng ġah‟ın yaĢadığı yer ve tac la ilgili Ģöyle bahsetmiĢtir. “Bu Masku krallarının asılları ta HeĢenk ġah ve Minüçehr zamanından beri Gürcistan‟ın Dadyan kavmi neslindendir. Bu Masku vilayeti gayet büyüktür. Ġki iklim içinde bulunur. Lakin Ģiddetli kıĢlardan ve sert havasından dolayı çok yerinde insan oturmaz. Çoğu Heyhat sahrasında ve Karanlık vilayetinde ve Kaf Dağı eteklerinde yıldırak tav‟a kadar olan yerde otururlar. Bu değerli taç, HuĢenk ġah‟tan sonra Hz. Muhammed (s.a.v)‟in doğumundan 889 sene evvel Ġskender-i Zülkarneyn‟e değdi. Ondan sonra sıra ile padiĢahlardan NurĢirvan‟a, NurĢirvan‟dan oğlu Hürmüz‟e değdi. Ondan Dadyan banlarına, ondan Minucehr evlatlarından Mencar‟a değdi. Mencar kardeĢleriyle kavga ederek askerleriyle birlikte vatanını terk etti. Eğri kalesi yakınında Eğri Fatihi Sultan Mehmet Han 1005/ 1596 tarihinde yedi kralı bozguna uğrattı. Yedi yüz bin kâfir kırdığı Hiristas sahrasını adı geçen Menucehr oğlu Mencar vatan edindi. Ġsmi Mecar iken yanlıĢlıkla Macar diye Ģöhret buldu. Sonra bu tac, Menucehr oğlu Mencar (Macar)‟dan Nemçe çesarına değdi”.( Osmanlıların Avusturya‟ya verdikleri ad.www.nedirnedemek.com eriĢim tarihi,25.02.2016 ). Hala Nemçeliler o taca Gürüne derler. Buradan anlaĢılacağı gibi, bahsedilen her iki tac aynı özellikte isimler farklı fakat Ģekiller aynıdır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Ġdil nehri taraflarından Kazakistan ve Hazar denizi kıyısında Cengiz Han baĢĢehrine kadar uzanır diye bu bölgeden bahseder. Bu bölgeye Masku Krallığı da denmekte olduğunu ve bu tacın orada bulunduğundan bahsetmektedir.4 Ġlginç olan bu tacın Macaristandan Kafkasya taraflarına nasıl geldiği. Kutsallık yüklenen bu tacın Kafkasya tarafına ViĢegrad Kalesi‟nin banisi Menucehr evlatlarından Grand Ban‟dır. Tac-ı Ġskender‟i Acem diyarına getiren de odur. Grand Ban tacı getirince kalede saklanmıĢ, bu vesileyle kale mamur hale gelmiĢ ve büyük bir Ģehre dönüĢmüĢ (Avcı,2016). Evliya Çelebi‟nin hakkında bilgi verdiği bu taçla, Macarların “Szent Korona” dedikleri taçla büyük benzerlik göze çarpmaktadır. Tacın özelliklerini Ģöyle söyleyebiliriz. “Yedi kubbeli bir tacdır. Orta kubbesinde bir cevahirli murassa büyük halkası var. Her kral taç takındıkça bu taca iltifat olarak birer tane murassa altınlı zincir korlar. Bu tacın büyüklüğü bir Rum kilesi kadar vardır. Kötü günlerinde ve elçilerin geldiği günlerde ve bunun gibi büyük zatların bulunduğu cemiyetlerde Çesarın baĢında belirttiğimiz zincirlerle asılı durur. DıĢardan gelen adamlar Çesar tacı giymiĢ zannederler. Öyle kıymetli bir HuĢeng ġah tacıdır. HuĢeng ġah‟ın ziyaret ettiğimiz mezar taĢında tacın Ģeklini anlatmıĢtır. Beç Kalesi‟nde gördüğümüz gibi en aĢağıya “HuĢeng ġahı‟nın tacıdır” yazılmıĢtır.” (Evliya Çelebi Seyahatnamesi VII/ 4537) diye bahseder. 4 (Kafkas kaynaklarında geçen Kafkas kökenli yer adlarında Maskua, Masku, Mazkua, Mazuk biçimlerinde geçen adlar Aphazya Maslar, Mazlar demektir.Kapadokya‟nın bilinen ilk sahiplerinin toplum adı olduğu verilir.(www.trabzonmackam.com/dokumanlar/MACKA_TARIHI.pdf21:53, 25.02.2016,Gerçekler istanbul 1986 1.cilt s.464). TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 348 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halıçe (küçük halı) Evliya Çelebi Seyahatnamesi‟inde ikinci cilt sayfa 264 de bu özel halıdan bahsetmektedir. Halının özelliği üzerinde Hz.Ġsanın doğduğu söylenmesi. Havari ve Azizlerden Luka incilinin yazarı olan Aziz Luka (Aziz Lukas, dört İncil yazarlarından biridir. Gerçek havari değildir 80 yaşındaYunanistan’da çarmıha gerilerek idam edilmiştir) incilde Halıçe (Halı) den Ģöyle bahseder. “Üç kutsal kral güzel halılar bazıları kat ve masanın üzerine yayıldı ve duvarlara asıldı.”( 14-17 57bap 27 Aralık) Hz. Ġsa doğduktan sonra mağradan çıkarılırken eĢyaların toplanmasını ise Ģöyle yazmıĢ. “Bugün düzenlendi ve her Ģey toplandı. Anna, üç kutsal kralları, özellikle halı kaplamaları, eĢyaları ve hediyelerin birçoğunu iki eĢek üzerine yükledi.”( 28 Aralık) “Bir kez ve bu gece ikinci kez, ben Blessed Virgin Nativity Mağarasın‟da Maraha bir mezardan karanlıkta Bebek Ġsa'yı taĢıyanı gördüm. O O'nun doğduğu yerde bir halı üzerinde O'nu koydu ve dua etmek için diz çöktü.”(29 Aralık) Luka incilinde halıdan bu Ģekilde bahsedilirken, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ise Haliçeden Nahcivan Üç Kilisenin Garip ve Acayipliği baĢlığı altında söz edilmektedir. “Nahcivan Üç kilisenin garip ve acaipliği. Bu kilisenin büyüğü NuĢirevan yapısıdır, orada senede bir kere kırk elli bin kefere Frengistanın uzak yerlerin den toplanarak gelip bu Üç kilise dağının en yüksek tepesinde pür- cemanzar sahrada bir eski halıça vardır. Onu döĢerler ve dağlarda ne kadar otlar, bitkiler ve yararlı ilaç olarak ağaçlar varsa bütün bu otları büyük bir kazan içine korlar. Anılan halıça üzerine saç ayağı koyup kazanı ora yükleyip anılan halı üzerine alev alev ateĢ yakarlar. Tam bir saatte kazan içinde bütün otlar, kereviz ve maydanoz piĢip bir saat yanan ateĢten asla halı yanmayıp nice bin adam seyrine hayran olur, seyretmeye değer bir halıçadır. Daha sonra otlardan yapılan yemeği bütün keferelere dağıtırlar. Uğur ve Ģifa için hokkalar ile Frengistan‟ın en uzak yerlerine götürürler. Bazı orada yiyip hamd ederler zevk edip eğlenirler. Hakir bu durumu rahiplere sordum: “ Vallahi bu halıça odur ki Hazreti Ġsa bu halıça üstünde ana rahminden doğmuĢtur ve Ġsrailli korkusundan bir mağraya kapanıp on iki havariyle dağdan otlar toplayıp bu halıça üzerinde piĢirdi. Ve beni Ġsrail, isa nebiden mucize isteyince bu halıça üzerinde bir melik ölüsünü diriltti. Bütün Ġsraillilere mucize için bu halıça üzerinde yemek piĢirip yemek dağıttı. Daha sonra bu halıça Buhtun Nasr eline geçti; ondan Nusirevan‟ın eline geçip bu kiliseyi yaptığında yılda bir kere üzerinde yemek piĢirip yine tertemiz edip boğçalar için de baĢımızla beraber saklarız” Hatta “Süleyman Han Nahçıvan seferine geldiğinde bu seccade üzerinde iki rek‟at namaz kıldı” diye söylediler. Ama ibret verici halıça ne ipektir ne pamuktur ve ne yündür. Bir çeĢit sincabi renkte büyük bir seccadedir. Lakin gayet ağırdır. Ama bu hakirin kıt aklıyla öyle yorumladım ki Kıbrıs adasında bir dağ vardır. Tanrının hikmeti o dağın taĢını tokmak ile dövünce keten gibi olur. Daha sonra hayal iplikle eğirip abdest peĢkirleri, güzel ve süslü donlar ve gömlekler dikip Ġstanbul‟un ileri gelenlerine ve padiĢaha hediye getirirler. Hatta Kaya Sultan efendimize Sultan Murat Han latife edip TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 349 Öznur Aydın _ Özlem Topuz “Kayam, sana kayadan yapılma bir taĢ gömlek vereyim” diye bir don gömlek hediye etmiĢti. Birkaç zaman Kaya Sultan kayadan gömleği giyip kirlendiğinde ateĢte yakıp pak ve beyaz olup ibret için yine giyerdi. Hayal ve ince bir gömlek idi. Genellikle ileri gelenlerde çoktur. Hatta Kapdan Hüsam zade hakire bir mendilini bağıĢlamıĢtı. Kirlendiğinde Melek Ahmed PaĢa huzurunda ateĢte yakıp pamuk çiçeği gibi oldu. Allah bilir anılan Halıça da Kıbrıs taĢından dokunmuĢ ola, vesselam”. Aziz Luka’nın Ġncilinde anlattığı üç bilge kral ve Hz. Ġsa’nın doğum sahnesi. 350 Fotoğraf :4 19. Yüzyıl Rum Ġkonası, gurup: C.1.b. 32 Hz. Ġsa‟nın Doğumu (Boyutları 49,5x 39,4 cm Antalya Müzesi Envanter No128.2.82, Azize Yener, AntalyaĠkonaları, Arkeoloji ve Sanat yayınları,Ankara 2015,s.132-133) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam 19. Yüzyıl Rum Ġkonası Hz.Ġsa’nın Doğumu Anma Günü 351 Fotoğraf: 5 19. Yüzyıl Rum Ġkonası Hz. Ġsa‟nın Doğumu (Boyutları 56x44,9 cm, Antalya Müzesi Envanter No 59.2.82, Azize Yener, AntalyaĠkonaları, Arkeoloji ve Sanat yayınları,Ankara 2015,s.130-131) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Öznur Aydın _ Özlem Topuz 19. Yüzyıl Rum Ġkonası Gurup: A.I.a.10 352 Fotğraf : 6 19. Yüzyıl Rum Ġkonası Hz. Ġsa’nın Doğumu (Boyutları 45,5*56,2 Antalya Müzesi Envanter No 79.2.82, Azize Yener, AntalyaĠkonaları, Arkeoloji ve Sanat yayınları,Ankara 2015,s.62-63) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam Hz. Muhammedin El Ġzi (Dokunulmazlık) Ġstanbul'da Resullah (efendimizin ayak izlerinin olduğunu biliyoruz, sakal-ı Ģerif olduğunu biliyoruz. Daha birçok eĢya ve bize gelen kutsal emanetlerini görmüĢ veya duymuĢunuzdur. Ġstanbul‟da Hz. Muhammed S.A.V in el izi var mı …? Evet var. Gayri Müslim din adamları, diğer Ġslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti‟nde bazı vergilerden muaftılar. I. Beyazıt, II. Murat ve II. Mehmet keĢiĢlere cizyeden muafiyet tanımıĢlardı. Sultan II. Mehmet ( Fatih Sultan Mehmet) Ġstanbul‟un fethinden sonra Ortodoks Patriği seçilen Gennadios‟a verdiği çeĢitli muafiyetlere dair fermanda “Kimse Patrik‟e tahakküm itmesün, kim olursa olsun hiçbir kimse kendisine iliĢmesün, kendisi ve maiyetinde bulunan papazlar her türlü umumi himmetlerden müebbeten muaf olsun” ifadesi yer almaktaydı. Anılan fermanda belirtilen umumi hizmetler, vergi gibi sorumluluklardı.(Turan,1980) Bu muafnameye dayanılarak Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hz. Muhammedin el izi olduğundan bahsedilen deri üzerindeki pençe izi kutsallığı ve gayrimüslimlere verilen ayrıcalıklardan bahsedilmekte. Seyahatnamede (7. Cilt,4162.4163.4164) geçen durum Ģöyle. “Süleyman Han Malta, Olin ve Rodos kalelerini fethettikten sonra görevden alınan Tatar hanları ve rehin sultanlar Rodos Kalesi‟ne gönderilmeye baĢlandı. Ama Fetih babası Sultan Mehmet Han Gazi, Ġstanbul‟u fethettiğinde Kostantiniye Patriği yani rahiplerin ve kesiĢlerin baĢı Hazreti peygamber‟in mübarek ellerinin ceylan derisi üzerine iĢlenmiĢ nakıĢını Sultan Mehmed‟e gösterir. Sultan Fatih Peygamber‟in avucunu yüzüne sürer. Bunun üzerine patrik, Hz. Osman‟ın yazısıyla yazılmıĢ olan bütün papazların haraç ve diğer bütün vergilerden affedilmiĢ olduklarına dair muafname ile Emevi, Abbasi, Çerkize,Ekrad ve Türkmen PadiĢahlarının muafnamelerini de Mehmed Han‟a gösterir. Sultan Mehmed de aynı Ģekilde muafnamesini patriğe verir. Her türlü vergiden affedilirler. Fatih Sultan‟ın, Resulü Ekremin pençesinin nakıĢının mübarek kendi ellerinin resmi olduğuna Ģüphesi kalmaz.” Bazı tarihçilere göre bu el izinin sahte olabileceğine dair yazılar mevcuttur. UlaĢabildiğim kaynaklara göre.“Osmanlı Ġmparatorluğu‟ndan Gayrimüslim din adamlarına verilen imtiyazlar: 16. Yüzyılda Tur-i Sina Manastırı (Peygamber Efendimiz hicretinin ikinci yılında)kendisini tebrike gelen manastır papazlarına, evvelki iyiliklerine binaen Saint Kataerina( Tur-i Sina) Manastırına bir Emanme (dokunulmazlık) mektubu vermiĢtir. Yavuz Sultan Selim Mısır seferi dönüĢünde bu Emannameyi görünce öpüp baĢına koymuĢ ve bu emannameyi vermeleri karĢılığında evlatlarının bu dokunulmazlığı ilanihayeye sürdüreceklerini ve Ġstanbul‟da Tur-i Sina‟ya ait manastır ve kilise yaptıracağını (vereceğini) beyan ve ferman eder. IV.Murat‟ın verdiği H.1048 tarihli fermanda bu hususu teyid etmektedir. Bu fermanda da eskilerde adet olduğu gibi el resmi bulunmaktadır) adlı kitabında Prof. Dr. Fatma Acun Ģöyle bahsetmektedir. “ Farklı milletlerin Osmanlı düzenine dâhil olmasının, en azından kısa vadede değiĢme anlamına gelmediğini, Osmanlı öncesine ait kurumların ve geleneksel cemaat yapılarının Osmanlı döneminde de devam ettiğini hemen belirtmek gerekir. Bu devamlılık belli kurallar dâhilinde, devletin kontrolü altında ve verdiği imtiyazlar edinerek varlıklarını sürdüren kurumların baĢında Gayrimüslimlerin kilise teĢkilatı gelmektedir. Osmanlı Gayrimüslim tebası‟nın büyük kısmının Hıristiyanlardan müteĢekkil olması ve din damlarının ayrı bir sınıf teĢkil etmesi (ruhban sınıfı) onların imtiyazlar edinmelerini ve edindikleri imtiyazların uzun TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 353 Öznur Aydın _ Özlem Topuz yıllar boyunca sürdürmelerini daha kolay hale getirmiĢtir. Örneğin, Kilise ve Manastırların Osmanlı öncesi arazi sahiplerine devlet fazla müdahalede bulunmamıĢ, faaliyetlerini belli sınırlamalar dâhilinde sürdürmelerine izin vermiĢtir. Bu izinle muafiyetnameler, ahitnameler ve fermanlar yoluyla olmaktadır. Bu konuya bağlı olarak; hicretin ikinci yılında (6274) Tur-i Sina manastırında yaĢamakta olan ruhban taifesine bazı muafiyetler bahĢedilmiĢtir. Çünkü Ġslam ülkelerinde yaĢayan gayrimüslimlerin konumları ve statüleri hakkında Ġslam hukuku, herhangi bir istisnaya yer vermeyecek derecede açıktır. Bu nedenle ilk dönemlere ait bir belgenin veya anlaĢmanın varlığına Ģüpheyle bakmamak gerekir. Ancak, zaman içerisinde yazılı bir belge var ise kaybolmuĢ olması veya sözlü bir anlaĢma yapılmıĢ ise bu daha sonradan manastır rahipleri tarafından yazıya geçirilmesi muhtemeldir. Hz. Muhammed tarafından verildiğini iddia ettikleri bu ahitnameye diğer bir ifadeyle sahte olma ihtimali yüksek olan bir belgeye dayanmaktadır. Ancak sahte(?) olmasına rağmen, Osmanlı makamları tarafından kabul edilerek onaylandığı ve buna dayanarak yeni bir ahitname düzenlendiği için elimizdeki ahitnameye hakiki muamelesi yapılmıĢtır.”(Acun,2005) Tur-i Sina Manastırı Ġstanbul Balat Tur-i sina kilisesi Balat Mürsel paĢa caddesi No: 134 dedir. Kilisenin tarihi 14.yüzyılın ilk yarısına uzanmaktadır. 1593yılında harap bir halde olduğu ve tamir için ayrılan paranın baĢka bir kiliseye aktarıldığı söylenmektedir. 1623 sayılı bir fermanla sahiplik ve tamir belgesi verilmiĢtir.1640 yılında yanmıĢtır. Kilise 1670 yılında Ġskenderiye patrikliğine ait iken1686 da Rusya „nın müracaatı ile Sina manastırına devredilmiĢtir. Ve bu yıl Ruslar‟ın yardımı ile yeniden inĢa edilir. Zamanla harap olan kilise 1729 yılında Sina manastırı tarafından yeniden yaptırılır. 1730 yılında ikinci kez yandığından Giritli Nikeforos tarafından yaptırılmıĢtır.Kilise1851/1852/1855 tarihlerinde tamir görmüĢtür. Turi-Sina keĢiĢlerinin barındığı bir kilisedir. Kilise Sina BaĢkonsolosluğuna bağlı olup Sina dağındaki Saint Katerlina Manastırının Metokhion‟udur. Ayrıca kapı üstündeki el tasvirini Hz.Muhammeddin elini temsil ettiği Ģifahen belirtilmiĢtir..kaldı ki Ġslam kaynaklarıda bu hususu teyid etmektedir.Hz. Muhammed (S.A.V ) e 12 yaĢında iken papaz Bahira ,25 yaĢında iken papaz Nestura tarafından gördükleri alametler neticesi peygamberliğini müjdeledikleri ve uyardıkları manastırdır.(Sarrafoğlu,eriĢim tarihi, 24.03.2016) TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 354 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam Fotoğraf: 7 Balattaki Tur-i Sina Manastırı ,Tur-i sina kilisesi Balat Mürsel pasa caddesi No: 134 355 Fotoğraf: 8 Tur-i Sina Manastır Kapı Üzeri Alınlıkta Hz. Muhammed’in Temsili El izi oyması DEĞERLENDĠRME ve SONUÇ TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 Öznur Aydın _ Özlem Topuz Değerlendirme; Evliya Çelebi Seyahatnamesinde yer alan kutsal sayılan eĢyalardan dünyada en tanınmıĢ adı Gurune Tacı olan (Ġskender Tacı, HuĢeng ġah‟ın Tacı, Kutsal Macar Tacının) aynı taç olduğu belgelere dayalı olarak açıklandı. Macaristan tarihinde 50 den fazla Kral bu tacı giymiĢti, giymeyen iki kral John II Sigismund ve Joseph II dir. Kurune, Gorona, Tac-ı Ġskender farklı coğrafyalarda bu isimle tanınır. HuĢeng ġah Tacı da bunlardan biridir. Farklı isimlerle anılan bu taca sahip olan yedi hükümdara hükmedecek güçtedir. Buradan anlaĢılacağı gibi bahsedilen her iki tac aynı özellikte isimler farklı fakat Ģekilleri aynıdır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Haliçe olarak bahsedilen küçük halının tanımı Kaynak olarak Aziz Lukanın yazmıĢ olduğu Luka incilinde‟de bahsedilmektedir. Hz.Ġsa‟nın doğum sahnesi (14-17 57 bap 27 Aralık) bu bölümde yer almaktadır. Luka Ġncilinde bu Ģekilde bahsedilirken, Evliya Çelebi Seyehatnamesinde haliçeden Nahçivan Üç Kilisenin Garip ve Acaipliği baĢlığı alatında söz edilmektedir. “Anılan halıça üzerine saç ayağı koyup kazanı ora yükleyip anılan halı üzerinde alev alev ateĢ yakarlar. Tam bir saatte kazan içinde bütün otlar, kereviz ve maydanoz piĢip bir saat yanan ateĢten asla halı yanmayıp nice bin adam seyrine hayran olur, seyretmeye değer bir halıcadır.” Ve Beni Ġsrail, Ġsa nebiden mucize isteyince bu halı üzerinde bir melik ölüsünü diriltti. Bütün Ġsraillilere bu halı üzerinde yemek piĢirip yemek dağıttı. Bu ibret verici Halıça da ne ipektir ne pamuktur ve ne de yündür bir çeĢit sincabi renkte bir seccadedir. Hz. Muhammedin el izi Emanname; Ġstanbulda Hz. Muhammed efendimizin ayak izi olduğunu biliyoruz, sakal-ı Ģerifin ve birçok eĢya kutsal emanetlerinin bulunduğunu biliyoruz. Ancak Evliya Çelebi Seyahatnamesinde yer alan (7. cilt, s 4162.4163.4164) sayfalarında bahsedilen Hz. Muhammed‟in el izinin deri üzerindeki pençe izi kutsallığı ve ayrıca gayrimüslimlere verilen ayrıcalıklardan bahsetmektedir. Kaynaklara dayanarak Tur-i Sina manastırının Ġstanbul Balat semtinde bulunması, 14. yüzyıl ilk yarısında yapılan bu kilisenin kapı alınlığında yer alması bu bilgileri destekleyerek tartıĢmaya açık hale getirmiĢtir. Sonuç olarak bildiri konumuz olan Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Kutsal Halı ve Giyim KuĢama ait bilgiler (6.cilt,s 3969-70, 7. cilt, s 4533-35-37, 2. cilt, s 264, 7. cilt,s 4162.4163.4164) farklı kaynaklar incelenerek bilgilerin benzerlikleri tespit edilmiĢtir. TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357 356 Evliya Çelebi Seyahatnamesindeki Halı ve Kutsal Giyim Kuşam KAYNAKLAR ACUN,F., Osmanlı Ġmparatorluğunda Gayri Müslim Din Adamlarına Verilen Ġmtiyazlar: 16. yüzyılda Tur-i Sina Manastırı, XIV. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002 Ankara, II. Cilt II. Kısım, Ankara. (2005s.1403-1411) AVCI,Ġ., Mitoloji ve Arkeolojinin KesiĢtiği Noktada Osmanlı Edebiyatı: Tac-ı Ġskender‟in PeĢinde. (http://eprints.ibu.edu.ba/2267), (eriĢim tarihi 16.02. 2016) ÇEVĠK M., Evliya Çelebi Seyahatnamesi; Üç Dal NeĢriyat, Ġstanbul 2011.(10 cilt) KAHRAMAN S.A.- Dağlı Y, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yapı Kredi Yayınları, Ġst. 2003, (3kitap, 6cilt) SARRAFOĞLU,F., www.gençdergisi- efendimizinelizi, (eriĢim tarihi 24.03.2016) SEVERCAN,ġ., Dönem kaynaklarında Fransa'dan Kanuniye Gelen Ġki Mektup ve OsmanlıBüyüklüğü. http://ktp.isam.org.tr/makaleilh/recordlistb.php?-skip=100&max=100&DergiAdi=Bilimname+DüĢünce +Platformu.,(eriĢimtarihi 20.02.2016) TURAN, O., Selçuklular Tarihi ve Medeniyeti, Ġstanbul Dergâh Yayınları ( 1980) YENER, A., Antalya Ġkonaları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Ankara (2015) 357 TİDSAD Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi /The Journal of Turk & Islam World Social Studies Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 342-357