1. İNSANDA SİNDİRİM SİSTEMİ İnsanın sindirim kanalı ağızla başlayan ve anüsle son bulan bir kanaldır. Bu sisteme Gastrointestinal sistem de denir. Kanalı oluşturan organlar Şu şekilde sıralanmıştır. 1. Ağız 2. Yutak 3. Yemekborusu 4. Mide, Kardia Fundus Cisim Pilor 5. İnce brasak Duedonum Jejenu İleum 6. Kalın barsak Çekum Çıkan Kolon Enine kolon İnen kolon Sigmoid kolon 7. Anüs Sindirim kanalının histolojik yapısına baktığımız zaman şu 4 tabakadan oluştuğu gözlenir. Mukoza Submukoza Muscularis Seroza Bununla birlikte bu tabakalar sindirim kanalı boyunca bulunduğu organın yapısına göre değişiklik gösterir. Örneğin yukarıdaki şekilde ince barsağın histolojik kesiti görülmektedir. Burada villüs, mikrovillus ve küçük tübüler kanallar görülür. Barsağın lümenini çeviren epitel tek katlı silindirik epiteldir. Bunun hemen altında lamina propria denilen bağ dokudan yapılmış bir tabaka yer alır ve burada kan ve lenf damarları yer alır. Bu tabakanın alt sınırını ise muskuaris mukoza denen ince bir kas tabakası oluşturur. Epitel tabakası bir taraftan sindirim için gerekli maddelerin salgılanmasını sağlarken diğer taraftan da sindirilmiş besinlerin emilimi gerçekleştirir. Slindirik epitel hücreleri arasında yer alan ve hormon salgılayan hücrelere ise enteroendokrin hücreler adı verilir. Salgılanan hormonlar lamina propriadaki kılcallara geçer. Goblet hücreleri mukus salgılarken diğer epitel hücreleri sıvı salgılar. Salgılanan bu salgılar lümene salınır. Silindirik yapıda olan epitel hücreleri boyunca besinlerin emilimi gerçekleşir emilen besinler buradan kılcal kan damarlarına veya laktil denen lenf damarlarına geçer. Epitel hücreleri her altı günde kendini yenileyebilmektedir. Muskularis mukoza tabakasının iç tarafında halkasal dış tarafında ise boyuna kaslar yer alır ve bu kaslar mukozada yera lan villüslerin harketini sağlayarak sindirime yardımcı olmalarını sağlar. Submukoza tabakası gevşek bağ dokusundan yapılmıştır ve içerisinde kan ve lenf damarları yer almaktadır. Bunun en alt sınır kısmında intirinsik nöronlar denen submozal pleksuslar yer alır ve sindirim kanalanın hareketini sağlar. Muskularis eksterna tabakası ise iç tarafta halkasal ve dış tarafta boyuna kaslardan meydana gelmiştir. Bu kaslar peristaltik hareket denen kasılma dalgası meydana geiriler. Barsakların salınım hareketine ise segmentasyon hareketi denir. Muskularis ekterna tabakasının iç ve dış kasları arasında myenterik pleksuslar denen intirinsik nöronlar vardır bunlar submukozal pleksuslarla bağlantı halindedir. Bu sisteme Enterik sinir sistemi adı verilir. En dış tarafta yer alan seroza tabakası ise sindirim kanalının dolup boşalması sırasında organların birbirine sürtünmelerini engelleyerek hareketlerini kolaylaştırır. Seroza tabaksının altında ise peritonal boşluk yer alır. Sindirim kanalının organlarını sırassıyla şğle özetleyebiliriz. ve fonksiyonlarını Ağız Ağız aslında iki boşluktan meydana gelir ve dişlerin ön tarafı ile dudaklar arasında yer alan birinci ağız boşluğu ile dişlerin arkasıyla boğaz arasında kalan ikinci ağız boşluğundan oluşur. Ağızdaki dişler besinlerin kesilip öğürülmesini dil ise karıştırılmasını sağlarken tükürük bezinden salgılanan tükürük salgısı da besinlerin ıslatılmasını ve böylece lokmanın oluşmasını sağlar. Ağzın iç kısmı çok katlı epitel ile kuşatılmıştır ve böylece ağzın iç kısmını aşınmaya ve yüksek sıcaklığa karşı korur. İnce barsak: Sindirim ve emilimin büyük bir kısmı burada gerçekleşir. Midede kimüs haline getirilen besinler küçük parçalar halinde ince barsağa getirilirler. Besinlerin incebarsağa geçiş hızı barsağın besinleri işleme hızına bağlıdır. İnce barsak içerisindeki sıvı mideden gelen kimusu nötralize edecek içeriktedir ve normal ozmolariteyi sağlar ve makromoleküllerin sindirimini sağlanır. Makromoleküllerin monomerleri ince barsak boyunca kan ve lenf damarlarına emilirler. İnce barsak duedonum, jejenum ve ileum olmak üzere üç bölüme ayrılır. İnce barsağın içerisi plica circularis adı verilen çok sayıda halkasal katlantıya sahiptir. Emilim en fazla jejenumda olduğundan en fazla plika burada yer almıştır. Çünkü bu plikalar emilim yüzeyini çok artırmaktadır. Plikalarda parmak şeklinde villus adı verilen çıkıntılar vadır. Yine bu çıkıntıların en uzunları jejenumda yer alır. En kısaları ise ileumun uç kısmında yer almıştır. İnce barsakta bulunan silindirik epitel hücreleri mikrovillüs adı verilen çok sayıda küçük çıkıntı içermektedir. Bu mikrovillüsler emilim yüzeyini çok daha fazla artırmaktadır. Bu yüzeye fırçaya benzediği için fırça kenar adı verilmektedir. GI (gastrointestinal) Kanal patojenlerin vücuda geçebildikleri bir yerdir. Kanalın üst kısımlarından antimikrobiyal maddeler salgılanır. Buradaki gastrik asit kimusu neredeyse steril hale getirir. Bazı ince barsak villüslerindeki hücreler antibakteriyel enzim ve immünoglobülinler salgılar. İleumun distal kısmında epitel altındaki bağ dokuda lenf düğümleri yer almaktadır. Kalın barsaktaki normal bakteriler ince barsağa geçebilmektedir. Lenf düğümleindeki lenfositler bakterilerin kan dolaşımına geçişini engellerler. Kalın barsak su ve elektrolitlerin emilimini gerçekleştirir. Mideden distal anal kanala kadar olan bölgede silindirik epitel döşeli iken distal anal kanaldan sonra çok katlı epitel yer alır. Burada dışkının oluşturduğu kuvvetli bir mekanik etki olduğundan bu çok katlı tabaka alttaki katmanların aşınıp zarar görmesini engeller. Sindirilmeyen besin atıkları bakteriler, hücre atıkları ve inorganik maddeler birleşerek feçesi oluşturur ve feçes anal kanaldan defakasyon olayı ile elimine edilir. Sindirim kanallında besinlerin bir organdan diğerine geçişini kontrol eden sfinkter adı verilen kaslar yer almaktadır. Bu kaslar besinlerin geri dönüşünü engeller ve besinlerin sonraki organa doğru geçişini sağlar. Üst özofagus sifinkteri özofagusun üst kısmında yer alan halaksal bir kastır.. Bu kas iskelet kası yapısındadır ve kasıldığında havanın özofagusa girişini engeller Alt özofagus sifinkteri özofagusla midenin bağlantı yerinde bulunur.. Burası fonksiyonel bir sifinkterdir. Burada aslında halkasal bir kas yoktur fakat halkasal bir kas gibi çalışır. Bu sifinkter kasıldığı zaman mide içeriğinin özofagusa geçişini engeller. Midenin pilor bölgesinde pilorik sifinkter bulunur. Buranın duvarı kuvvetli kaslara sahiptir. Bu sifinkter midedeki kimusun duedonuma geçişini kontrol eder. İleumun terminal kısmı ile çekum arasındaki sifinktere ileoçekal sifinkter adı verilir. İleumun uç kısmı gerilmeye başladığında bu sifinkter açılır ve kimusun kalınbarsağa geçmesini sağlar. Kolonun gerilmesi ise sifinkteri kapatır ve kimusun tekrrar ileuma geçişini engeller. Anüs bölgesinde ise iç ve dış anal sifinkter olmak üzere iki tane sifinkter bulunur. Bunlardan içerideki otonum sinir sisteminin kontrolünde çalışır ve isetmsiz kaslarca kontrol edilir. Rektum gerilmeye başlayıp dışkı anal kanala doğru ilerlediğinde iç anal sifinkter istemsiz olarak gevşer. Fakat dış anal sifinkter somatik sistemin kontrolünde istemli olarak çalışır. Böylece dışkının dışarı atılması istemli olarak kontrol edilmiş olur. Görüldğğü gibi sindirim kanalı ağızdan anüse kadar devam eden kaslı bir kanal yapısındadır. Bu kanala GI kanal veya sindirim kanalı adı verilir. Bir de bu kanal üzerinde yer almayan fakat sindirim kanalıyla bağlantılı olup salgılarını buraya göndern yapılar da vardır. Bunlar Tükrük bezleri, Karaciğer ve pankreastır. Tükrük bezlerinin salgısı olan tükrük tükrük bealerinde üret,ldikten sonra kanalalr aracılığıyla ağıza salgılanır. Böylece besinlerin ıslatılmasını, ağzın temizlenip korunmasını sağlar. 2. SİNDİRİM SİSTEMİNİN KONTROLÜ Besinlerin mide ve barsağa geçişi sırasında sindirim hassas bir şekilde kontrol edilir. Sindirimin kontrolü şu üç aşamada gerçekleştirilir. 1. Sefalik 2. Gastrik 3. İntestinal Kontrolün sefalik evresinde besinlerin görülmesi, tadılması ve hatta düşünülmesi tükrük salgısını başlatan, mide salgısının üretilmesine neden olan ve midenin kasılmasını sağlayan reflekslere neden olur. Sindirim kanalının bu tepkileri vagus siniri aracılığıyla kontrol edilir ve gastrointestinal kanala besinlerin alınmasına neden olur. Ko0ntrolün gastrik evresinde besinler mideye ulaşmıştır. Mide içeriğinin ve hacminin artması gastrik salgıların üretimini ve gastrik motiliteyi arttıran reflekslere neden olur. Kontrolün intestinal evresinde ise besnler barsağa doğru ilerler Barsak içeriği ve hacminin değişimi bikarbonat, sindirim enzimleri ve safra salgılanmasına neden olan refleksleri ve ince barsağın segmentasyon hareketini başlatır. İnce barsaktan kaynaklanan inhibitör refleksler bir taraftan kimusun nötralizasyonunu, sindirimini ve emilimini sağlarken diğer taraftan da midenin boşaltılmasını yavaşlatır Sindirimin kontrol evreleri sadece yemeğin başlangıcında sırasıyla gerçekleşir. Yemek sisteme alındıktan sonra bu evreler aynı anda gerçekleşmeye başlar. Mide ve barsalar besin içeriğinin sindirilip emilmesi için ileri ve geri birlikte hareket ederler. Sindirim sistemini çalışması otonom sinir sistemi tarafından sağlanır. Sindirim kanalının duvarında Enterik sinir sistemi denen ve otonom sistemin üçüncü bölümü olarak kabul edilen bir sistem daha vardır. Otonum sistemin sempatik ve parasempatik nöronları Enterik sistemin nöronları ile bağlantı kurar. Genel olarak parasempatik aktivite sindirim sistemin çalışmasını arttırırken sempatik sitem sindirim sisteminin çalışmasını yavaşlatır. Görüldüğü gibi enterik sisir sisteminde duyu nöronu motor nöron ve ara nöron gibi nöronlar birbirleriyle bağlantı halindedirler ve kompleks bir sistem oluştrurular ve bu enterik sistem bağımsız bir şekilde çalışarak sindirim sisteminin faaliyetlerini düzenleyebilir. Özofagusun peristaltik hareketi ve ince barsağın migrasyon motilite hareketi buna örnek olarak verilebilir. Sindirim aktivitesini ve koordinasyonunu düzenleyen nöral refleksler tamamen enterik sinir sisteminde gerçekleşebilir. Gastrointestnal sistemden başlatılan bir uyarı kanalın diğer bölgesine iletilebilir. Bu intirinsik reflekslere kısa refleksler denir. Sindirim kanalı merkezi sinir sistemi ve otonom sinir sistemi tarafından da uyarılabilir ve böylece refleksler başlatılabilir Bu reflekslere ise uzun refleksler denir. Uzun ve kısa refleksler aynı anda çalışarak sindirim faaliyetini kontrol ederler. Sindirim organlarının içeriğinin ve hacminin değişmesi sindirim sisteminin hareket ve salgılamasını etkiler. Yağlı ve kızarmış besinler tüketilmesi midenin daha çok çalışmasını sağlarken yoğurt ve meyve ise midenin daha yavaş kasılmasını sağlar. Yağlı gıdalar midenin daha fazla kasılmasına neden olur ve mide daha uzun sürede boşalır. Karbonhidratlar ise midenin daha az kasılmasına neden olur ve mideyi daha çabuk boşaltırlar. Güçlü duygular, kaygı ve endişe gibi stres faktörleri sindirim aktivitesini etkiler. Merkezi sinir sisteminden gelen nöral sinyaller sindirim sisteminin otokontrol sistemini etkisiz hale getirir ve mide ağrısı, isal ve kabızlık oluşturur. Fakat bu etkiler kişiden kişiye değişir. Parasempatik postgangliyonik nöronlar sindirim sistemine asetilkolin salgılarken sempatik postgangliyonik nöronlar epinefrin salgılar. Beyinden salgılanan Asetilkolin, seratonin vazo aktif peptit, azot oksit ve somatostain gibi nörotransmitter maddeler enterik sinir sisteminin ara nöronları tarafından da salgılanır. Bunların bazıları kasların kasılmasını uyarırken bazıları ise engelleyici etki gösterirler. Sindirim sisteminin kontrolü hormonlar tarafından da sağlanır. Sistemdeki epitel hücreleri arasında yer alan enteroendokrin hücreler gastrin, kolesistokinon (CCK), sekretin, Glikoz-bağımlı insülünotropik peptit (GIP) ve motilin gibi peptit hormonlar üretir ve salgılarlar. Bu hormonlar da gastrointestinal sitemin kontrolü üzerinde etkilidirler. Gastrin midenin plorik antrum bölgesindeki G hücreleri tarafından üretilip salgılanır. Gastrin hidroklorik asit (HCl) salgısını uyarır ve mide ile kolonun mukozal gelişimini teşvik eder. Duedonum ve jejenumun I hücreleri CCK salgılar. CCK safra kesesini uyararak safra sıvısının duedonuma boşaltılmasını sağlar. Ayrıca ekzokrin pankreasın enzim içeren pankreas özsuyunu duedonuma salgılamasını teşvik eder. CCK ayrıca safra kesesi ve ekzokrin pankreasın mukoza gelişimini uyarır ve midenin boşalmasını yavaşlatır. Sekretin hormonu duedonumda yer alan S hücreleri tarafından üretilir. Bu hormon hem karaciğeri ve hem de pankreası bikarbonat iyonları salgılamaları yönünde uyarırlar. Ayrıca ekzokrin pankreasın gelişmesini teşvik eder. Sekretin mide asidi salgısını engelleyici etki de gösterir. Bu yüzden sekretine doğal antiasit adı da verilir. Duedonum ve proksimal Jejenum’un hücreleri tarafından üretilen GIP (Glikoz-bağımlı insülünotropik peptit) glikoz varlığında endokrin pankreasın insülün salgılamasını teşvik eder. Duedonum ve jejenumun hücreleri emilim sonrası ve açlık durumunda her 90 dakikada bir motilin hormonu salgılar . Bu hormon göç ettirici motilite kompleksini uyarır ve böylece incebarsak içeriğinin terminal ileuma doğru göçünü sağlar. 3. MOTİLİTE Gastrointestinal kanaldaki kasların hareketiyle besinlerin karıştırılıp ilerletilmesi işlemine motilite denir. Yani sindirim kanalının çalışması ve besinlerin kanalda ilerlemesi demektir. Besinler ağıza alındığında çiğneme olayı başlar, çiğneme ile bir taraftan besinler parçalanırken diğer taraftan tükrükle karışıp lokma haline getirilmesi sağlanır. Böylece besinler yutulacak hale getirilir. Çiğneme olayı kısmen istemli (somatik) ve kısmen de istemsiz (otonom) olarak gerçekleşir. Böylece çiğneme sırasında hem beynin korteksindeki ve hem de beyin sapındaki merkezler iş görür. Özetle söyleyecek olursak çiğneme olayı ile bir taraftan besinler küçük parçalara ayrılırken diğer taraftan tükrükle ıslatılıp bulamaç haline getirilir. Özofagusun sindirim ve emilim fonksiyonu yoktur sadece yutulan besinlerin mideye iletilmesini sağlar. Bu sırada özofagus duvarındaki enine ve boyuna kasların ardışık çalışmasıyla besinler kanal içerisinde ilerletilir. Bu harekete peristaltik hareket adı verilir. Yutma ilk olarak özofagustaki peristaltik hareketle başlatılır. Buradaki kasların kasılıp gevşemesi sırasındaki oluşan basınç dalgası besinlerin ilerlemesini sağlar. Yutma olayı bir reflekstir ve medulla’daki merkezler tarafından kontrol edilir. Yutma sırasında, Dil lokmayı boğaza doğru iletir. Yumuşak damak nazofarinksi kapatır. Gırtlak yukarı kalkarak glottis epiglottis ile kapatılır, böylece besinlerin soluk borusuna kaçması engellenir. Yutak kasları kasılır üst özofagus sifinkteri gevşer ve lokma özofagusa girer. Böylece primer peristaltik hareket meydana gelirken alt özofagus sifinkteri ve mide gevşer. Lokma mideye doğru harekete geçer. Solunum yolları açılır. Lokma mideye girer ve alt özofagus sifinkteri kapanır. Primer peristaltik hareket dalgasıyla besinler mideye ulaşamazsa sekonder peristaltik hareket başlar. Özofagustan sonra mide gelir. Midenin çeşitli görevleri vardır Besinlerin depolanmasını, sindirim için karıştırılmasını ve kimusun duedonuma doğru iletilmesini gerçekleştirir. Bütün bu hareketleri gerçekleştirebilmek için mide duvarı kaslı bir yapıya sahiptir. Enine ve boyuna kaslara ilaveten bir de çapraz kaslar vardır. Böylece midenin her yönde hareketi mümkün hale gelir. Mideye besin girdikçe bu genişleme yüzünden basınç artışı olmaksızın hacim artar ve hacim 1 litreye kadar ulaşabilir. Dakikada 3 ila 5 tane peristaltik hareket yapar ve kimusun duedonuma iletilmesi sağlanır. Peristaltik hareket midenin ortasında başlar aşağı doğru devam eder. Antrum bölgesinde daha da kuvvetlenir. Antral kasılma kimus’u duedonuma doğru ilerletir. Her antral kasılmada pilorik sisfinkter açılarak bir miktar kimüs mideden duedonuma geçer. Sifinkter kapanınca kimüs geri tepme hareketiyle tekrar midenin yukarısına doğru hareket eder ve bu hareketle kimüs iyice karıştırılmış olur. Sonra tekrar peristaltik dalga aşağı doğru iner ve antrum kuvvetle kasılarak sifinkteri tekrar açar ve bir miktar kimüs duedonuma tekrar geçer ve bu hareket böyle devam eder. Peristaltik hareketin frekansı sabit olduğu için midenin içeriği ve hacmi kasılmanın kuvvetini değiştirir. Midenin hacmi ne kadar artmışsa besinlerin duedonum’a geçişi de o kadar fazla olur. Midenin boşaltılmasında duedonum da mide kadar rol oynar. Yağ, asit ve hipertonik solüsyonlar ve duedonumun gerilmesi gastrik boşalmayı engeller. Yağların sindirimi yavaş olduğu için yağlar gastrik boşalmayı engeller. Sindirimin sefalik kontrolünde düşünme, görme, koklama veya tat alma gibi duyular midenin cevabının oluşmasını başlatır. Bu cevabın oluşmasında nöronlar mı yoksa hormonlar mı etkilidir? Bu cevabın oluşmasında kısa refleksler mi yoksa uzun refleksler mi rol alır? (uzun refleksler) Bu refleks sonucu midenin hareketi artar mı azalır mı? (Artar) Sindirimin gastrik kontrolünde midenin gerilmesi bir tepki oluşturur. Bu tepkinin oluşmasında hormonlar mı yoksa nöronlar mı etkilidir? (Her ikisi de etkilidir). Sindirim sırasında ince barsaktaki başlıca motilite hareketi segmentasyon hareketidir. Bu hareket alternat olarak kasılıp gevşeme hareketidir. Bu hareketle kimüs ve baraktaki sıvı iyice karıştırılır ve kimus barsak yüzeyindeki emilim epiteliyle temasa haline getirilir. Segmentasyonun frekansı duedonumdan ileuma doğru azalma gösterir. 3.1 Gastrik motiliteyi sinirler ve hormonlar kontrol ederler. Sindirimin sefalik fazında midenin tepkisini sinirler kontrol eder. Sefalik faz Vagus siniri aracılığıyla uzun reflekslerle kontrol edilir. Vagus siniri sinyalleri beyinden mideye iletir. Sefalik evre boyunca besinlerin mideye alınmasına hazırlık yapmak üzere midenin motilitesi artar. Sindirimin mide fazı boyunca midenin tepkisini hem sinirler ve hem de hormonlar kontrol eder. Gastrin mideden salgılanan ve gastrik salgıyı düzenleyen bir hormondur. Bağırsak duvarının gerilmesi, germe reseptörlerini uyarır ve duodenum tarafından bir cevaba neden olur. Duodenum mideden kimusu almaya başladığında Gastrik motilite/ boşaltma azalır. Bu durum duodenuma, kimusu sindirmek için yeterli zaman kazandırır. Duodenumdaki yağlar gastrik hareketliliğin azalmasına neden olan CCK (Kolesistokinin) hormonunun salınmasına neden olur. CCK aynı zamanda safra kesesini uyararak safranın duedonuma salınmasını temin eder. Böylece yağlar safra tarafından emülsifiye edilir. Mideden gelen kimus asit içerdiğinde hem sekretin hormonu ve hem de sinirler, duedonumun tepki vermesine neden olurlar. Hipertonik kimus da duedonumun tepki vermesine neden olur fakat tam mekanizması anlaşılamamıştır. Bağırsak ve mide arasındaki otomatik iletişim, enterogastrik refleks olarak adlandırılır.Sempatik sinir sistemi sindirim aktivitesini azaltırken parasempatik sistem arttırır. 3.2 sindirim sırasında ince barsakta Segmentasyon hareketi gözlenir. İnce barsakta segmentasyon ve sınırlı peristaltik hareket adı verilen iki hareket gözlenir. Segmentasyon hareketi ince bağırsağın düz kaslarının salınımlı, dönüşümlü kasılma ve gevşeme hareketidir. Bu kasılmalar, kimusu iki yönlü bir biçimde harekete geçirir. Bağırsaklardaki segmentasyon hareketi bağırsak salgısı ile kimusu iyice karıştırır ve emilimi sağlamak için karışımın bağırsak emici epiteli tekrar tekrar temas etmesini sağlar. Segmentasyon kasılmalarının sıklığı duodenumda (~ 12 / dak) en fazla ve ileumda (~ 9 / dak) en azdır ve bu frekans pacemaker hücreleri tarafından düzenlenir. Kimusun ince barsaktan yavaş geçişi besinlerin emilimini sağlar. 3.3 İnce barsaktaki Motiliteyi Sinirler ve hormonlar birlikte kontrol eder. Besinler mideye geldiği zaman uzun refleksler ileumun aktivitesini arttırır. İleumdaki artan peristaltik hareketler sindirilmemiş besinleri ileumdan kalın barsağa doğru iletir. Sindirimin gastrik evresinde mideden salgılanan Gastrin hormonu ileum’da peristaltik hareketi uyarır ve ileoçekal sifinkterin gevşemesine neden olur. Bu reflekse gastroilial refleks denir. İnce barsaktaki gerilme reseptörlerinin uyarılması segmentasyon hareketini sağlayan kasların kasılmalarını güçlendirir. Sempatik sinir sistemi ince barsağın motilitesini azaltırken parasempatik sistem motiliteyi arttırır. 3.4. Öğünler arasında migrasyon motilite kompleksleri oluşur Yenen bir yemek sindirildikten sonra barsaklardaki segmentasyon hareketinin yerini migrasyon motilite kompleksleri alır. Yani iki öğün arasında migrasyon motilite kompleksleri görülür. Bu hareketler peristaltik dalgalar halindedir ve mideden ileuma doğru ilerler. Böylece sindirilmeyen materyalin mideden ileuma doğru süpürülmesi sağlanır. Bu migrasyon motilite hareketi gün içinde her 90 dakikada bir veya gece boyunca 6 ila 8 kez gerçekleşir. migrasyon motilite kompleksleri enterik sinir sistemi tarafından kontrol edilir. 3.5. Kolondaki segmentasyon ve kitle hareketleri Kalın barsağın başlıca iki tane fonksiyonu vardır 1. Fekal materyali (dışkı) depolar 2. Su tuz ve vitaminlerin (K vitamini) emilimini gerçekleştirir. İnce barsağın ileum kısmındaki kimüs ileoçekal sifinkterden çekuma geçerken bu sifinkter içeriğin tekrar geri dönmesini engeller. Çekuma günlük 500 ml kimüs girer. Dakikada 1 ila 5 tane segmentasyon hareketi gerfçekleşir. Ve bu hareket K viatamini, su ve tuzaların kalın barsak epitelinden emilmesini sağlar. Enine ve inen kolunun kasılması ile haustra adı verilen torbalar oluşur. Böylece kitle hareketleri devam ettirilir ve kolonda yoğun peristaltik hareketler oluşur. Haustral kasılmalar ve kitle hareketleri dışkıyı sigoid kolona doğru ilerletir ve oradan da dışkı rektuma geçer. Rektum dışkıyla dolunca gerilmeye başlar ve iç anal sinkterin gevşemesi sağlanır. Bu durum kişide dışkılama hissi doğurur. Dış anal sifinkter ise somatik sistemin kontrolünde istemli çalışır. Bu sifinkteri gevşerken rektum ve sigmoid kolon kasılır ve böylece dışkılam işlemi gerçekleşmiş olur. İnce barsaktan kalınbarsağa geçen 500 ml’lik kimusun 150 ml’si dışkı olarak atılır geriye kalan 350 ml’si su olarak emilir. Dışkının büyük bir sindirilmeyen besin atıklarıyla bakterilerden oluşur. kısmı 3.6. Kalınbarsağın aktivitesini yöneten refleksler Gasroilial refleks kolondaki kitle hareketini hızlandırır. Rektumun gerilmesi defekasyon (Dışkılama) refleksini başlatır. Defekasyon sırasında hem uzun ve hem de kısa refleksler rol alır. Anal kanalda bulunan iki sifinkterden içeride olanı ise otonom olarak istemsiz çalışır. Dış sifinkter ise somatik sistemle istemli olarak kontrol edilir. Kolonun hareketi çeşitli duygulardan etkilenir. Ağrı, korku ve depresyon kabızlığa neden olurken Öfke, kaygı ve düşmanlık - ishale neden olabilir 3.7. Kusma: Mide içeriğinin ağıza doğru hareketi Kusma bildiğimiz gibi her zaman olmayan fakat sindirim sistemindeki anormal bir uyarandan sonra ortaya çıkan bir refleks hareketidir. Midenin aşırı gerilmesi, Denge organının anormal uyarılması (Otobüs tutması gibi), Urogenital ağrı, Kafa içi basıncındaki artışı, Boğazın arka tarafındaki irritasyon hisssi ve Kötü kokulu kimyasallar kusmaya neden olur. Kusma refleksi beyin sapından idare edilir. Kusma öncesinde ağızda seyreltik bir tükrük artışı olur. Ters peristaltik hareket duedonumdaki safranın mideye geçmesine neden olur. Midenin antrum bölgesi kasılarak mide ve barsak içeriğinin alt özofagus sifinkterini gevşetmesine neden olur. Sonra içerik özofagustan yukarı çıkar ve üst özofagus sifinkterini gevşetir ve buradan da ağız yoluyla dışarı atılır. 4. Salgılama Sindirim sistemi sindirimin gerçekleşmesi için çeşitli salgılar üretir ve salgılar. Sindirim sitemindeki yardımcı bezler sürekli olarak sindirim sistemine salgı üretirler. Bunalrdan bazıları endokrin salgılardır ve sindirim aktivitesini düzenlemek için kana verilirler. Bazıları ise ekzokrin salgılardır ve salgıları kanallar yoluyla sindirim kanalına iletilir. Bu konunun başlıca amaçlarını şöyle özetleyebiliriz. • Sindirim kanallarının salgılarını tanımak • Bu salgıların fonksiyonunu tanımlamak • Sindirim sistemindeki salgıların nasıl kontrol edildiğini kavramak. Sindirim sisteminden günlük salgılanan sıvı miktarları: Bir insan günlük normal olarak dışarıdan 800 besin ve 2 Litre sıvı alır. Ağızdaki tükrük bezlerinden 1,5 L tükürük salgılanır. Mideden yaklaşık 2.0 L gastrik svı üretilir. Pankreas duodenuma yaklaşık 1,5 L pankreas özsuyu verir. Karaciğer / safra kesesi duodenuma yaklaşık 0,5 L safra salgılar. İnce bağırsak ise yaklaşık 1,5 L sıvı üretir. Buraya kadar salgılanan sıvı hacmini toplayacak olursak sisteme yaklaşık 9 L sıvı girmektedir. İnce barsak bu sıvının yaklaşık 8.5 litrelik kısmının ve sindirilen besinlerin büyük bir kısmının emilimini gerçekleştirir. Kalın barsak bu sıvının yaklaşık 350 ml’lik kısmının emilimini gerçekleştirir. Geriye kalan 150 ml’lik sıvı kalın barsaktan dışkının uzaklaştırılması için kullanılır. Günlük diyetle alınan yaklaşık 800 g gıdadan sadece 50 g’lık sindirilmeyen kısım (<% 10) dışkıyla atılır. Özetle söyleyecek olursak sindirim sistemine giren yaklaşık 9 litrelik sıvıdan sadece 150 ml’si dışkıyla atılır. Sindirim sisteminin salgı yapan bölgeleri Tükrük bezleri Tükrük salgılar• Ekstrinsik tükrük bezleri, çiftler halindeki submandibular ve dil altı tükrük bezleridir. parotis, Kulak altı tükrük bezleri (Parotis), enzim, elektrolit ve musin içeren seröz bir sıvı üretir. • Çene ve dilattı tükrük bezleri parotis bezlerine göre daha (viskoz) kıvamlı bir sıvı üretir. • Tükrüğün başlıca görevleri şunlardır. Koruma (özellikle antibakteriyel lizozim ve IgA antikorları): içerdiği bu maddelerle ağızın mikroplara karşı korunmasını sağlar. Tat (çözülmüş gıda kimyasalları): Çözünmüş maddelerin tadının alınmasına yardımcı olur. Kayganlık sağlama (mukus): Salgıladığı mukusla ağızda kayganlık oluşturur. Sindirim (özellikle amilaz yoluyla nişasta): Tükürükte bulunan amilaz enzimi karbonhidratların sindirimini sağlar. Tükrük salgısı sırasında sinirler rol oynar Tükrük salgılama olayına Salivasyon denir . Bunun kontrolü neredeyse tamamen otonom sinir sistemi vasıtasıyla gerçekleşir. Tükrük salgısını hem Parasempatik ve hem de sempatik sinirler uyarır Kafa sinirlerinden facial sinir (CN VII) ve glossofaringeal sinir (CN IX) parasempatik sinir liflerini tükrük bezlerine taşır. Parasempatik sistem çoğunlukla sulu ve enzim bakımından zengin tükrük salınımına neden olur. Besini düşünme, görme ve/veya koklama gibi uyaranlar medulladaki tükürme ile ilgili merkezleri uyararak parasempatik etkiyi güçlendirir. • Asitik maddeler ve çiğneme baskısı tükürük bezleri üzerinde parasempatik etkinin güçlenmesine neden olur. • Mide bulantısı ve bağırsak tahrişi de tükrük salgısına neden olur ve kusma öncesinde tükrük bezleri ağıza seyreltik bir tükrük salgılar. Korku, yorgunluk, uyku ve dehidratasyon gibi faktörler salivasyonu inhibe eder. Sempatik sinir sistemi ise tükrük salgısını azaltarak az miktarda yapışkan (mukus) tükürük üretmesine neden olur. Midenin salgılama fonksiyonu ve başlıca salgıları Mide mukozası ekzokrin ve endokrin salgılamanın yanında bir de parakrin salgılama yapabilir. Miden ekzokrin salgısına mide özsuyu denir ve içerisinde mukus, pepsinojen, HCl, ve intrinsik faktör yer alır. Bunlar midenin lümenine salgılanır. Bu salgılardan mukus mide mukozasının her tarafından salgılandığı görülür. Pepsinojen de yine mukozanın her tarafından salgılanır. HCl ve intrinsik faktör fundus ve gövde kısmından salgılanır. Midenin pilor bölgesindeki enteroendokrin hücreler gastrin hormonu salgılar ve kana verir. Gastrin kan yoluyla mideye geri dönerek mide üzerindeki etkisini gösterir. Mideden ayrıca histamin de salgılanır. Histamin fundus ve gövde kısımlarından salgılanır ve damar genişletici etki gösterir. Histamin salgılanması parakrin salgılamadır. Fundus ve gövde kısmından salgılanan histamin komşu hücreler üzerinde etki gösterir. Mide mukozasından derinlere doğru ilerleyen cep şeklinde çukurlar vardır. Bu çukurların içerisinde salgı yapmaya özelleşmiş hücreler mevcuttur. Mide mukozasının her tarafına yerleşmiş gastrik bezler mukus ve pepsinojen üretirler. Mide cisminde (Gövde kısmı) ve fundusda yer alan gastrik bezler HCl ve intrinsik faktör üretir, yine gastrik cepteki bazı hücreler ise histamin üretir. Mideden üretilen mukusun kıvamı her yerde aynı değildir bazı bölgelerden salgılan mukus daha viskoz ve koyu iken diğer bazı bölgelerden salgılan mukus daha sulu ve seyreltiktir. Luminal mukozadan salınan mukus alkali yapıda ve daha koyudur. Mide bezlerindeki pariyatal hücreler HCl ve intrinsik faktör üretirler. Şef hücreler ise zimojen granülleri halindeki pepsinojen enzimini salgılar. Daha sonra bu pepsinojen HCl etkisiyle aktif pepsine dönüşür. Pepsinin kendisi de pepsinojeni pepsine dönüştürür. Midenin pilor bölgesindeki G hücreleri gastrin hormonu salgılar. Mide salgılarının fonksiyonları Midenin her tarafından salgılanan mukus midenin kendisini sindirmesini engeller. Mukus mide mukozasını kuşatarak mide asiti ve pepsin enziminin etkisine karşı burayı korur. Ayrıca mide epitel hücreleri arasındaki sıkı bağlantı bölgeleri de mideyi korur. Dolayısıyla mide mukozasının korunmasında sıkı bağlantı bölgeleri ile mukus birlikte iş görür. Faakt bununla birlikte aspirin ve alkol gibi bileşikler mide mukozasından emilebilir. Bu maddeler mide mukoza hücrelerine zarar vererek peptik ülser gelişimine neden olabilirler. Mideden salınan mide asiti midenin luminal bölgesindeki pH değerini 1,5-2 değerine kadar düşürür. Dolayısıyla böyle asidik bir ortam besinlerle veya diğer yollarla vücuda giren bakterilerin bir çoğunu öldürür. HCl yediğimiz bitkisel besinlerin hücre duvarında bulunan selüloz gibi maddeleri parçalar. Ayrıca yediğimiz etteki bağ dokuyu da parçalar. Proteinleri denatüre eder ve böylece ağızdan alına birçok proteinin yapısı bozulur ve vücuttaki etkinliği engellenir. Bu yüzden insülin gibi hormonlar ağız yoluyla değil de introvenöz yolla damardan uygulanır. Pepsin enzimi proteolitik bir enzimdir zimojen granülleri halinde inaktif olarak salgılanır ve HCl tarafından aktif hale dönüştürülür. Midenin pariyetal hücrelerinden ayrıca intrinsik faktör salgılanır. Bu madde B12 vitaminin emilmesi için önemlidir. Midede üretilen B12 vitamini ince barsağa geçer ve orada B12 vitaminin emilmesini sağlar. Bu vitamin kan yapımında rol aldığı için intrinsik faktör salgılanmazsa B12 vitamini emilemez ve anemi gelişir. B12 vitamini eritrositlerin olgunlaşması için gereklidir ve eksiklinde gelişen anemiye pernisyöz anemi denir. Yediğimiz proteinler G hücrelerinden gastrin salınmasını uyarır. Bu gastrin mide duvarındaki bezleri uyararak pariyatal hücrelerin HCl ve parakrin hücrelerin ise histamin salgılamasını sağlar. Histamin sinerjistik olarak gastrinin aktivitesini kuvvetlendirir ve pariayatal hücrelerden HCl salgısını uyarır. Mide salgısı Sinir ve hormonlar tarafındacn nasıl kontrol edilir? Besinleri düşünme, görme ve koklama şef ve pariyetal hücrelerden mide özsuyu salgılanmasını arttırır. Bu etki vagus siniri ile uzun refleks (yani merfkezi sinir sisteminin kontrolünde) şeklinde gerçekleşir. Bu uzun refleksler Gastrin salgılayan bezleri uyararak dolaylı yoldan da mide özsuyu salınmasını sağlar. Gastrin parakrin hücreleri uyararak histamin salgılatır. Histamin gastrinle birlikte Hcl salgısını arttırır. Gastrik faz peptitlerin mideye girmesi ve mide duvarının gerilmesiyle başlar. Böylece gastrik evrede hem nöronlar ve hem de gastrin hormonu mide özsuyu salgısını arttırılar. Kimus mideden duedonum’a geçerken sindirimin intestinal evresi başlar. İntestinal evrede hem sinirsel refleksler ve hem de CCK ve sekretin gibi hormonlar midenin besinlere çalışmasını düzenler. Duedonum lipitler geçtiği zaman CCK salgısına neden olurlar ve böylece midenin boşalması yavaşlatılır. Duedonuma asitler geçtiğinde sekretin salgısı uyarılır. Sempatik sinirler sindirim aktivitesini yavaşlatırlar oysa parasempatik sinirler aktiviteyi arttırır. Pankreasın salgısı Pankreas duedonum açlan yaparak şeklinde bir karma bezdir. Ekzokrin pankreas enzimleri ve bikarbonat iyonlarını duedonum’a salar. Kimyasal sindirimin ve emilimin en fazla olduğu yer ince barsaklardır. Pankreas iki çeşit sıvı salgılar bunlardan bir tanesi enzim bakımından zengin olan pankreas özsuyudur ve CCk hormonunun etkisiyele salınır. Diğeri ise bikarbonat bakımından zengin olan sıvıdır vesekretinn hormonunun etgkisiyle salgılanır. Bu sıvılar pankreas kanalı youluyla hepatopankreatik sifinkterden duedonum’a akıtılır. Pankreas bir taraftan proteinlerin sindirimini sağlayan proteazlar salgılarken diğer taraftan karbonhidratları sindiren amilaz ve lipitleri sindiren lipaz da salgılar. Görüldüğü gibi sindirim enzimi bakımından pankreasın zengin olduğu görülmektedir. Pankreasın salgıladığı proteazlar midede olduğu gibi zinaktif zimojen granülleri halindedir. Duedonum lümeninde bu inaktif enzimler ince barsak bezlerinden salgılanan enterokinaz ile aktif hale getirilir. Zimojen granülleri tripsinojen, kimotripsinojen ve prokarboksipeptitazlardır. Enterokinaz tripsinojeni aktif tripsine çevirir. Tripsin ise daha fazla tripsinojeni tripsine dönüştürür. Pankreasın kanalındaki hücreler duedonum’a gelen asidik kimusu nötralize etmek üzere bikarfbonat iyonları salgılar. Böylece pankreasın salgıladığı enzimler için uygun bir pH ortamı oluştururlur. Karaciğer ise sindirime yardımcı olan diğer bir organdır. Pankreasın sindirimle ilgili başlıca fonksiyonu safra üretmektir. Safranın fazlası safra kesesinde depolanır. Ayrıca koledak kanalı ile duedonum’a da geçer. Kanalın ucunda bulunan hepatopankreatik sifinkterin ksılıp gevşemesiyle safra sıvısı duedonum’a geçer. Safranın içerisinde safra tuzları ve bikarbonat iyonları yer alır. Safra sıvısı yağları emülsifiye ederek onları daha küçük damlalara dönüştürür. Ve böylece yağların sindiriminde etkili olan lipaz enziminin etkinliğini arttırmış olur. Safra içerisinde safra tuzları, lezitin, kolesterol ve bilüribin bulunur. Kolesterol ve bilüribin dışkıyla atılır. Safra tuzları yağları emülsifiye ettikten sonra tekrar kana geçer ve kan yoluyla karaciğeri uyarır ve safra salgıltır. Bu olay böyle bir döngü halinde devam eder ve bu olaya enterohepatik resirkülasyon adı verilir. Yine safra kanallarından da bikarbonat iyonları salgılanır ve bu iyonlar pankreasın salgıladığı bikarbonat iyonları gibi asidik kimusu nötralize eder. İnce barsağın salgıları İnce barsakda da salgı yapan hücre ve bezler yer alır. Buradaki bezler sıvı, mukus ve hormon salgılar. İnce barsağın mukozasınıda mikrovillüs içeren silindirik epitel hücrelerinin arasında mukus salgılayan goblet hücreleri yer almaktadır. Böylece bu mukus barakların asitlerden ve proteazlardan korunmasını sağlar. İnce barsak bezlerinin salgıladığı su ve elektrolitler mukusla birleşerek ince barsağın salgısını oluştururlar. Ayrıca barsak epitellerinin apikal ucunda yer alan mikrovillüsler üzerinde fırça kenar enzimleri denen enzimler bulunur ve bu enzimler besinlerin kimyasal sindirimini tamamlayarak onları emilebilecek yapı birimlerine dönüştürür. İnce barasağa salgılanan salgıların kontrolleri de sinir ve hormonlar aracıliğıyla olur. Duedonum gelen yağlar CCk salgısına neden olur. Bu hormon safra kesesinin sağlayarak safra sıvısının duedonma dökülmesini kontrol eder. Duedonuma gelen asitler ise sekretin hormonunun salgılanmasına neden olur. Bu hormon ise pankreas ve karaciğerden bikarbonat iyonlarının duedonum’a salgılanmasına neden olur. İnce barsak duvarının gerilmesi ya da barsaktaki asidik veya hipertonik kimüs ince barsak salgısını arttıran nöral refleksler başlatır. Sempatik uyarılar barsağın sindirim aktivitesini azaltır. Öte yandan parasempatik sistem arttırır. Kalın barsak salgıları Kalın barsak mukus ve bikarbonat iyonları salgılar. Potasyum iyonları ve bikarbonat iyonları içeren alkali durumdaki mukus kalınbarsak bezlerinden salgılanarak bakterilerin ürettiği asitlere karşı mukozayı korur. Ayrıca mukus kayganlaştrııcı özelliği ile dışkının mukozaya mekanik olarak zarar vermesini de engeller. Barsaktaki hem mekanik uyaranlar ve hemde asitler uzun ve kısa reflekslerin oluşmasını sağlar. Bu refleksler kalın barsaktan alakli mukus salgısını arttırır.