• Her millet, her kavim aralarındaki anlaşmayı sağlamak için bir iletişim sistemi, yani bir dil meydana getirmiştir. Bundan dolayı dünyada yüzlerce dilin varlığından söz edebiliriz. • Diller arasındaki ses sistemi, yapı, söz dizimi gibi özellikleri göz önüne alınarak “dil aileleri” kavramı ortaya atılmış ve dil gruplarına “dil ailesi” adı verilmiştir. • Diller de genel olarak “Kökenlerine Göre Diller” ve “Yapılarına Göre Diller” olmak üzere iki ana gruba ayrılmıştır. • Kaynak (köken) bakımından birbirine yakın olan diller dil ailelerini oluşturur. • Dillerin birbirleriyle bir dil ailesi oluşturacak şekilde akrabalıklarının saptanmasında o dillerin ses yapısı, şekil yapısı, cümle yapısı, köken bilgisi ve ortak kelimeleri bakımlarından benzerlikleri araştırılmıştır. • Dünya dilleri, dili oluşturan kelime ve eklerin yapı bakımından gösterdikleri benzerliklere göre “Tek Heceli Diller, Eklemeli Diller, Çekimli Diller” olmak üzere üç grupta incelenir. TEK HECELİ DİLLER • • Bu gruptaki dillerde sözcükler tek bir heceden oluşur. Cümleyi meydana getiren sözcükler hiçbir ek almaz ve şekil değişikliğine uğramaz. • Bu dillerde sözcüğün görevi cümle içindeki sırasından ve vurgusundan anlaşıldığı için sözcükleri ayırt etmek için zengin bir vurgu sistemi oluşturulmuştur. • Kelime türleri özel seslerle ayırt edilmediği için aynı kelime yerine göre hem isim, hem sıfat, hem fiil, hem edat… olabilmektedir. • Çince ve Tibetçe bu grubun tipik dillerindendir. Bazı Himalaya ve Afrika dilleriyle Endenozya dilleri ve Vietnam dili de bu gruba dâhil edilir. • EKLEMELİ DİLLER Eklemeli dillerde kelime kökleri ve ekler vardır. Kelime kökleri tek veya çok heceli olabilir. • Bu dillerde yeni kelime türetilirken veya kelime cümle içinde kullanılırken ekler devreye girer. Yani kelimelerde değişiklik eklerle sağlanır. • Eklerle hem yeni kelimeler türetilir hem de kelimelere yeni anlamlar yüklenir. • Kelime sonundaki değişiklik ileriye doğrudur, geriye işlemez. Yani kökte pek bir değişme olmaz. Bundan dolayı köklerle ekler birbirinden kolaylıkla ayrılabilir. • Bu grubun bazı dillerinde ekler kelime sonuna geldiği gibi kelime başına getirilen ekler de vardır. Bundan dolayı Eklemeli Diller “Ön Eklemeli Diller” ve “Sondan Eklemeli Diller” olmak üzere iki grupta da düşünülebilir. • Türkçe eklemeli diller grubuna dâhildir. Ama kelimeler başa ek almaz. Dolayısıyla Türkçeye “sondan eklemeli bir dil” diyebiliriz. ÇEKİMLİ DİLLER • Çekimli dillerde de tek ve çok heceli kökler ile çeşitli ekler vardır. Yalnız ekler kelimenin önüne, ortasına veya sonuna gelebilir. • Bu dillerde çekim sırasında ve yeni kelimeler türetilirken kelime kökleri genellikle değişir ve tanınmayacak hâle gelir. • Çekimli dillerin tipik bir örneği olan Arapçada, kelimenin çekirdeğini oluşturan ünsüzler değişmezken belli kalıplarla yeni kelimeler türetilir. Aynı kökten olan “ders, medrese, müderris, tedrisat” kelimelerinde d, r, s ünsüzleri sabit kalırken ünlüler ve bazı gramer unsurları değişmektedir. • Türkçenin tarihî gelişimi dönemler hâlinde ele alınabilir. Türkçenin İlk Türkçe ve Ana Türkçe döneminden kalan yazılı belge elimizde olmadığı için bu dönemler “karanlık dönem” sayılmaktadır. • Türkçenin Eski Türkçe ve sonraki dönemlerine ait metinler günümüze kadar ulaşmıştır. Dolayısıyla bu metinlerden hareketle Türkçenin tarihî gelişimi rahat bir şekilde takip edilebilmektedir. • Türkçenin metinlerden yola çıkılarak izlenebilen dönemleri şunlardır: TÜRKÇENİN GELİŞİM EVRELERİ ESKİ TÜRKÇE BATI TÜRKÇESİ KUZEY-DOĞU TÜRKÇESİ ÇAĞDAŞ DÖNEM TÜRKÇESİ • • Türkçenin yabancı etkilere en kapalı dönemidir. Eski Türkçe, 6. ve 13. yüzyıllar arasında etkili olmuştur. Bu dönem Göktürkler, Uygurlar ve Karahanlılar devrini kapsar. • Türkçenin ilk yazılı belgeleri bu döneme aittir. Bunlar Orhun Kitabeleri olmak üzere elimizde bol miktarda yazılı kaynak vardır. • Eski Türkçe dönemine ait metinler üç grupta toplanır. 1- Göktürk metinleri: “Türk” adıyla kurulan MS 552-745 yılları arasında hüküm süren Göktürklerin yazmış olduğu metinlerdir. Göktürkler kendi geliştirdikleri Göktürk alfabesiyle taşlar üzerine yazılar yazmışlar, kitabeler oluşturmuşlardır. Çok sayıda olmasına rağmen “bengi taş” da denen bu yazıtların en ünlüleri Kül Tigin, Bilge Kağan ve Vezir Tonyukuk adına diktirilen ve Köktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) adıyla bilinenlerdir. Tarih sahnesinde Köktürklerden sonra çıkan Uygurların oluşturdukları metinlerdir. Budizm’i ve Maniheizm’i benimseyen Uygurlar, yeni dinlerinin de etkisiyle çeşitli taşlar ve kâğıtlar üzerine Uygur yazısı ile metinler yazmışlardır. 840-1212 tarihleri arasında, devlet ve medeniyet kuran Karahanlılar’a ait olan metinlerdir. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar döneminde İslami dönemin etkilerini taşıyan Divân-ı Hikmet, Atabetü’l-Hakayık, Dîvânü Lûgati’t-Türk ve Kutadgu Bilig gibi eserler yazılmıştır. Türkçe, bu dönemde Batı Türkçesi ve Kuzey-Doğu Türkçesi olmak üzere iki kola ayrılmıştır: • • • Eski Türkçe devresinden sonra Orta Asya’dan batıya doğru yayılan Batı Türklerinin kullandığı dildir. Batı Türkçesi 13. yüzyıldan günümüze kadar gelmiştir. Batı Türkçesinin dönemleri şunlardır: 1- ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİ • • • • • • Batı Türkçesinin ilk devresidir. Eski Türkçenin izlerini taşıyan bu Türkçe, 13 ve 15. asırlarda Anadolu’da konuşulan Türkçedir. Batı Türkçesinin geçiş evresidir. Bundan dolayı bu döneme Batıdaki Orta Türkçe diyebiliriz. Bu dönemde Arapça ve Farsça unsurlar henüz fazla değildir fakat yabancı terkipler kullanılmaya başlanmıştır. Eski Anadolu Türkçesi Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve ilk Osmanlıların yazı dilidir. Yunus Emre’nin “Divan”ı, “Risatetü’n Nushiye’si, Süleyman Çelebi’nin Mevlit’i, Âşık Paşa’nın “Garipname”si, Hoca Dehhani’nin kaside ve gazelleri bu dönemin en güzel örnekleridir. 2- OSMANLITÜRKÇESİ • Batı Türkçesinin ikinci devresidir. • 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar devam eder. Eski Anadolu Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki dönemdir. • Eski Türkçenin etkileri kaybolmuş, dile yeni gramer şekilleri girmiştir. • Bu dönemde kültürel etkileşimden dolayı dilimizde Arapça ve Farsça unsurlar, kelime ve terkipler bolca yer almıştır. 3- TÜRKİYETÜRKÇESİ • • Batı Türkçesinin üçüncü ve son devresidir. 1908 Meşrutiyeti ile başlayan ve günümüzde de varlığını sürdüren bir yazı dilidir. Bugün bu devrenin içinde bulunuyoruz. • Gramer özellikleri Osmanlıcayla benzerlik gösteren bu dönemde, dil oldukça sadeleşmiş, cümle kısalmış, yabancı sözcük ve tamlamalar büyük ölçüde bırakılmıştır. • Bu dönemde İslami kültür unsurlarının Türkçe üzerindeki etkisi azalmış, Batılı kültür unsurlarının etkisi ise artmıştır. • Günümüzde Kıbrıs, Balkanlar ve Anadolu’da konuşulan Türkçe, Türkiye Türkçesi olarak değerlendirilmektedir. • Türklerin, Eski Türkçeden sonra kullandıkları yazı dilidir. • Eski Türkçenin bir devamı niteliğinde olan bu dil, yeni yazı dillerine bir geçiş aşaması oluşturmuştur. Bu özelliğinden dolayı Kuzey-Doğu Türkçesi “Orta Türkçe” olarak da isimlendirilmiştir. • Kuzey ve Doğu kolu 13-14. yüzyıllara kadar birlikte kullanılmış ve bir geçiş süreci yaşamıştır. • Bu geçiş sürecinden sonra 15. yüzyıla gelindiğinde birbirinden iyice farklılaşmış ve bunun sonucunda “Kuzey Türkçesi” ve “Doğu Türkçesi” diye iki kola ayrılmıştır. 1- KUZEY TÜRKÇESİ • 15. yüzyıldan günümüze kadar gelen ve Kuzey Türklerinin kullandığı yazı dilidir. • Kuzey Türkçesinin temeli Kıpçak şivesine dayanır. Bu nedenle “Kıpçakça” veya “Tatarca” olarak da anılmaktadır. • Bu dönemin dil özelliklerini “Kodeks Kumanikus, Tercümanü Türkî ve Arabî, Hüsrev ile Şirin Tercümesi, Gülistan Tercümesi” gibi eserlerde görmek mümkündür. 2- DOĞU TÜRKÇESİ • 15. yüzyılda farklı bir dil özelliği kazanan, Orta Asya Türkleri tarafından kullanılan ve günümüze kadar yaşayan yazı dilidir. • Doğu ve Batı Türkistan şivesine dayanan Doğu Türkçesi “Çağatayca” olarak da bilinir. • Çağataycanın bu parlak döneminde yazılan “Şecere-i Terakime, Şecere-i Türk, Mecalisü’n Nefais, Muhakemetü’l Lügateyn, Kısasü’l-Enbiyâ, Nehcü’l-Ferâdis” gibi eserlerde dönemin dil özelliklerini görmek mümkündür. • Çağdaş Türkçe şu anda Türk devletlerinde ve Türklerin yaşadığı bütün bölgelerde devam etmektedir. • Bu dönem Türkçesi kendi içinde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Gagavuz Türkçesi gibi bölümlere ayrılmıştır. Cemal DEMİRDAĞ Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni