1 Bağışıklığı Baskılanmış Hastalarda Solunum Bulguları Prof.Dr

advertisement
Bağışıklığı Baskılanmış Hastalarda Solunum Bulguları
Prof.Dr. Bahar Ulubaş
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları ABD
Günümüzde gelişen tanı ve tedavi yöntemleri bağışıklığı baskılanmış hasta sayısının giderek
artışına neden olmuştur. Bağışıklığı baskılanmış hastalar, solid organ transplantasyonu
yapılmış, hematolojik malignitesi olan, kemoterapi alan, HIV infeksiyonu olan ve steroid
kullanan hastalardır. Bu hastaların yaşam sürelerinin uzaması bağışıklık sistemlerindeki
sorunlardan kaynaklanan önemli sayıda morbidite ve mortalite artışını da beraberinde
getirmektedir.
Bağışıklığı baskılanmış hastalarda ortaya çıkan solunumsal sorunların önemli bir kısmı
enfeksiyonla ilişkili olup, daha az sıklıkla altta yatan hastalık ve uygulanan tedavilerin
komplikasyonlarına bağlıdır.
Bu hastalarda pnömoni insidansı ve şiddeti immün defektin şiddeti ve epidemik maruziyet ile
yakından ilişkilidir. Aspirasyon hastalık oluşmasında önemli bir diğer risk faktörüdür.
Bağışıklığı baskılanmış, enfeksiyon riski yüksek hastalar; Agresif tümörleri olanlar
(lenfoma, lösemi ve metastatik kanserler), hemopoetik hücre alıcıları ve doku reddi olan
transplant alıcıları, CMV enfeksiyonu, mantar ya da dirençli bakteri kolonizasyonu olanlar,
nötrofil sayısının <500mm3 olması, özellikle <100mm3 olması ya da bu değere düşmesi
beklenen hastalar, yüksek doz steroid kullananlar yüksek enfeksiyon riski taşırlar. Humoral
immün cevabın baskılandığı splenektomi, hematolojik maligniteler, transplant alıcıları veya
immün globülin yetmezliği olan hastalarda streptokok gibi kapsülsüz etkenlere ait
enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Aynı zamanda bu hastalarda pnömokok immünizasyonu da
yetersizdir.
Romatolojik hastalıklar ya da inflamatuvar barsak hastalıklarında uygulanan tedaviler
sonrasında ve steroid kullananlarda, T lenfosit fonksiyonları bozulur. Hücresel immünitenin
ve makrofaj fonksiyonlarının bozulduğu durumlarda sıklıkla mikobakteri, nokardia, legionella
ve strongloides gibi intraselüler etkenler veya histoplazmozis ve kriptokokozis gibi maya ya
da aspergillus gibi mantarlar enfeksiyon etkeni olabilir. Organ transplantasyonu yapılan
hastalarda uzun süreli immünsüpresyon nokardia ve nontuberküloz mikobakteri
enfeksiyonlarıınn ortaya çıkmasına neden olabilir. Bağışıklığı baskılanmış hastalarda
sitomegalovirus, strongyloidiasis, kriptokokozis, toksoplasmozis veya mikobakterilerin neden
olduğu latent enfeksiyonlar reaktif hale gelebilir. Bu hastalarda ppd 5mm ve üzerinde ise (+)
kabul edilmelidir.
Hastaneye başvuru
Enfeksiyon olasılığı olan hastalarda hastaneye yatış kararı önemlidir. İnvaziv enfeksiyon
bulguları olan hastaların bir kaç gün gibi kısa süreli hastanede yatırılarak izlenmesi
gerekebilir. Bunun dışında baş ağrısı, mental durumda değişme, cilt döküntüleri, dispne,
göğüs ağrısı, katater yerinde kızarıklık ve ağrı acil hastane başvurusu gerektiren durumlardır.
Hastanede yatan hastaların ise klinik olarak stabil duruma gelene kadar hastanede izlenmesi
gerekmektedir. Splenektomili hastalarda ateş varsa hastane koşullarında hemen tedaviye
başlanmalıdır. Enfeksiyon bulguları olan ve öyküsünde tekrarlayan enfeksiyon olan transplant
hastaları ile yapısal akciğer bozukluğu olan hastalarda hastanede izlenmelidir. Aynı zamanda
etiyolojisi bilinmeyen yüksek ateşli hastalar hastane koşullarında dikkatli takip edilmelidir.
1
Hastanın değerlendirilmesi:
Bağışıklığı baskılanmış hastalarda enfeksiyona ait bulgular gözden kaçabilir. Balgam ve
radyolojik infiltrasyonlar bazı nötropenik hastalarda bulunmayabilir. Başlangıçta sadece ateş
olabilir, öksürük başta olmak üzere, ilerleyen günlerde plörezi, konfüzyon, açıklanamayan
hipotansiyon tabloya eşlik edebilir. Radyolojik bulgular nötropeni düzeldiğinde daha
belirginleşir.
Tanı ve ampirik tedavinin seçilmesinde öykü yararlıdır. Seyahat ve meslek öyküsü
mikobakteri, endemik mantar enfeksiyonu, kriptokok, aspergillus enfeksiyonunu düşündürür.
Uzun süreli nötropeni, aspergillus, gram negatif enfeksiyon riskini arttırır. Geçmişte sık
antibiyotik kullanımı dirençli enfeksiyona neden olabilir. Aspirasyon riski varsa aneorobik
enfeksiyonlar düşünülmelidir. Önceki kültürlerinde mantar gösterilen hastalarda tekrarlayan
enfeksiyon riski fazladır. Endokardit varlığı, kateter enfeksiyonu, diabet ile birlikte
sinopulmoner enfeksiyon olması tanı ve tedavi seçiminde yol gösterir.
Hipoksemi: Hipokseminin olması bağışıklığı baskılanmış hastalarda ayırıcı tanıda önemli bir
ipucu olabilir. Pulmoner infiltrasyonla ile birlikte hipoksemi ve LDH yüksekliği, PCP de
sıktır. İnfiltrasyonla birlikte hipoksemi olmaması nokardia, tüberküloz ve fungal
enfeksiyonlarda hastalığın erken dönemlerinde görülebilir.
Radyoloji: İnfiltrasyonun varlığı ve özelliği ayrıcı tanıda yararlıdır. Semptomatik hastalarda
radyolojik bulguların olmaması hastalığı ekarte ettirmez.
Akciğer grafisi: Başlangıçta çekilen akciğer grafisi tanı ve ayırıcı tanıda yararlıdır.
Tekrarlayan grafiler klinik, radyolojik ve patolojik bulguların ortaya çıkışı, ilerleme oranı,
iyileşme zamanı hakkında bilgi verir. Radyolojik dağılım sınırlı ya da yaygın, tek ya da birden
çok alanda ve santral, peripheral ya da santralden perifere uzanan bir görünüm verebilir.
İnfiltrasyonlar en sık periferik yerleşimli hava bronkogramı içeren konsolidasyon,
peribronkovasküler dağılımı olan interstisyel ve nodüler görünümde olabilir. Diğer bulgular,
atelektazi, plevral sıvı, kavitasyon, lenfadenopati ve kardiyak genişlemedir. Bilateral sıvı kalp
yetmezliğinde ve sıvı yükünün arttığı durumlarda, tek taraflı sıvı daha çok enfeksiyonlarda,
kavite nekrotizan enfeksiyonlarda görülür.
Bir yada birden fazla alanda akut başlangıçlı infiltrasyonlar daha çok bakteriyel
enfeksiyonlarda görülürken, subakut başlangıçlı olanlar tüberküloz, mantar ve nokardiya
enfeksiyonlarıdır. Subakut ve kronik başlangıçlı büyük nodüller nokardia enfeksiyonunda
görülür. Subakut başlangıçlı diffüz peribronkovasküler ve mikronodüler görünüm viral
enfeksiyonlarda ortaya çıkar. Kaviter lezyonlar tüberküloz, nokardia, fungus, gram (-) ve
aneorobların neden olduğu enfeksiyonlarda görülür. Aspergillus enfeksiyonuna ait görüntüler
yamalı infiltrasyon, nodül, kavitasyon, plevra tabanlı kama tarzında infiltrasyonlardır.
Radyolojik olarak nodüler görüntülerin etrafında hipoattenuation (halo sing) alanlarının
olması angio invaziv mantar enfeksiyonlarında, nokardia, psödomonas ve malignitelerde
görülür. Bu görüntüler daha sonra kaviteleşebilir. Bağışıklığı baskılanmış hastalarda
radyolojik görüntüler daha geç ortaya çıkar. Özellikle mantar enfeksiyonları bakteriyel
enfeksiyonlardan daha geç ve yavaş görüntü verir.
Direk grafide radyolojik bulgusu olmayan ancak klinik olarak enfeksiyon şüphesi yüksek olan
hastalara bilgisayarlı akciğer tomografisi (BT) çekilmelidir.
Bilgisayarlı toraks tomografisi: Akciğer grafisinde görüntü vermeyen ya da minimal
lezyonların varlığında BT daha detaylı bilgi verir. Ayrıca hastalığın yaygınlığının ve tedaviye
yanıtın değerlendirilmesinde de yararlıdır.
2
Kavitasyon mikobakteri, nokardia, kriptokokus, aspergillus, gram negative basillerin neden
olduğu enfeksiyonlarda ortaya çıkar. Hızla yayılan kaviteli, hemorajik lezyonlar diabetli
hastalarda mukoral enfeksiyonları akla getirir. İnvaziv ve hemorajik aspergillusda sekonder
pulmoner lobül düzeyinde hemoraji ve infarkt alanları periferik opasiteler olarak görülür.
Peribronşial dağıllım CMV gibi viral enfeksiyonlar ve artmış sıvı yükü nedeniyle ortaya
çıkabilir. Yoğun lober konsolidasyon bakteriyel pnömoni ve aspergillusda görülür.
Lenfadenopati infeksiyon hastalıklarında sık değildir. Lenfoma, sarkoidoz ve tüberkülozda
görülebilir.
BT, eş zamanlı ya da ardışık birden çok enfeksiyonun tanınmasına yardım eder. PCP
nedeniyle takip edilen bir hastada asiner, mikronodüler ya da kaviter lezyonların varlığı
aspergillus enfeksiyonunun da varlığını akla getirir.
BT girişimsel işlem için en uygun alanın belirlenmesine yardım eder.
Bağışıklığı baskılanmış hastalarda etkenlerin dağılımı; Bakteriler %37, funguslar %14,
virüsler %15, P. jirovecii %8, Nocardia %7, M tuberculosis %1, miks enfeksiyonlar %20
oranında hastalıktan sorumludur.
Toplumdan kazanılmış pnömonilerde etkenler genellikle sağlıklı bireylere benzer ancak
bağışıklığı baskılanmış hastalarda postviral bakteriyel enfeksiyonlar sıktır. Hastaneden
kazanılmış pnömoniler ise bakteri ve mantarların kateter, GİS ve ciltten hematojen yolla
yayılması sonucu ortaya çıkabilir. KOAH, bronşektazi gibi hastalıkların varlığı, entubasyon
ve aspirasyon pnömonisi riskini arttırır. Özellikle debilizan durum, hepatik, renal
disfonksiyon ve ensefalopati aspirasyon riskini arttırır. Bu hastalarda sıklıkla etkenler
Klebsiella pneumoniae, Stenotrophomonas maltophilia, ve Burkholderia cepacia’dır.
Çevre yoluyla alınan etkenler hava, su ve içme suyundan bulaşır. Kontamine su ve havadan
gram negatifler, Legionella pneumophila ve Pseudomonas aeruginosa bulaşabilir. Seyahat ya
da bahçe ile uğraşmak endemik histoplasma, coccidioides, blastomyces ve aspergillus,
kriptokokozis riskini arttırdığından dikkatli sorgulanmalıdır.
Enfeksiyon dışı nedenler: Alveoler proteinozis hematolojik maligniteler, nokardia, PCP ve
kriptokokozis, aspergillus, histoplazmozis ve tüberküloz gibi enfeksiyonlarla ilişkili olarak
ortaya çıkabilir. Pulmoner infarkt plevra tabanlı segmental infiltrasyonlar nedeni ile
enfeksiyonları taklid edebilir. Kollegen doku hastalıklarında radyolojik infiltrasyonların
varlığı hastalık ya da tedaviye bağlı komplikasyonları akla getirir. Ayırıcı tanıda öykü
yararlıdır. Antiinflamatuvar ajanlar ve altın tuzları retikülo-nodüler infiltrasyon yapar. Aynı
zamanda ateş, öksürük ve dispneye neden olurlar. ARDS, pnömoni yada diğer organlarda
süregelen inflamatuvar sürecin bir sonucu olabilir ve enfeksiyonu taklit edebilir.
Transfüzyonla ilişkili lökoaglutinin reaksiyonu seyrektir. Ancak transfüzyon sonrası pulmoner
infiltrasyonlar ortaya çıkabilir. İnfiltrasyonlar tüm kan ürünlerinin uygulanmasından sonra
görülebilir. Sayılan tüm bu nedenlerin enfeksiyonla ayırıcı tanısının yapılması, gereksiz ilaç
uygulanması, ilaç yan etkilerinin ve direncinin önlenmesi açısından yararlıdır.
Enfeksiyon bulguların biri ya da birkaçının varlığında ise tedaviye mümkün olan en kısa
zamanda başlanmalıdır. Mikrobiyolojik tanı kesinleşene kadar, epidemiyolojik veriler,
balgamın rutin ve özel incelemesi, daha önceki mikrobiyolojik veriler, daha önce kullanılan
ilaçlar göz önüne alınarak ampirik tedavi başlanır. Tedavi en olası tanıya yönelik, mümkün
olan en az maliyetli ancak etkin ilaçları içermelidir. Gereksiz geniş spektrumlu antibiyotik
uygulaması önerilmez. Antibiyotik tedavisine yanıt alınması enfeksiyon lehine kanıt olarak
kabul edilmelidir. İmmünsüpresyonun düzeltilmesi antibiyotik tedavisinin başarısını arttırır.
3
Kaynaklar
1) "http://www.uptodate.com/contents/approach-to-the-immunocompromised-patientwith-fever-and-pulmonary-infiltrates
2) Fishman AJ. Pulmonary infection in immunocompromised hosts. Pulmonary disease
and disorders. Ed In Fishman AP, Elias AJ, McGraw-Hill Comp, China, 4th. Ed, 2008;
2203-40
3) Corti M, Palmero D, Eiguchi K.Respiratory infections in immunocompromised
patients. Current opinion in pulmonary medicine 2009;15:209-17
4) Türk Toraks Derneği bağışıklığı baskılanmış erişkinlerde gelişen pnömoni tanı ve
tedavi uzlaşı raporu. Ed Umut S, Sayral SB. 2009;10(5):3-15
4
Download