Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması “Kadın ve Ayrımcılık” 1. GİRİŞ Günümüz dünyasında çalışma ilişkilerinin kazandığı rekabetçi düzen, çalışanların daha yoğun bir biçimde verimlilik ve performans eksenli olarak değerlendirilmelerine neden olmaktadır. Bu rekabet düzeni sadece çalışma hayatı ile sınırlı kalmamakta ve bireyden iş ve özel yaşamı arasında başarılı bir denge kurması beklenmektedir. Bu dengenin sağlanmasında ve çalışma hayatında beklenen sorumlulukların başarı ile yerine getirilmesinde en önemli farklılık kuşkusuz cinsiyet temelinde ortaya çıkmaktadır. Özellikle kadınların modern toplum yapısında istihdamda daha fazla görünür olması, geleneksel toplumsal rollerini de taşıdıkları bu süreçte önemli sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Geleneksel üretim ilişkilerinde erkeğin üretim ve kazanç sistemindeki ağırlıklı rolü, aile içindeki hizmetlerin hemen hemen tamamının kadınlar tarafından gerçekleştirildiği bir işbölümünü ortaya çıkarmıştır. Kadınların toplumsal işbölümündeki rollerine ilişkin bu geleneksel yapının, modern toplum yaşantısına da önemli ölçüde transfer edildiği görülmüştür. Özellikle annelik rolü üzerinden pekiştirilen bu işbölümünün, kadınların da işgücü piyasasına katılmasının yaşamsal bir zorunluluk olduğu Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinden itibaren, aile ve toplum hayatı üzerinde yıkıcı izler bıraktığına şahit olunmuştur. Bu deneyimlerin ışığında şekillenen sosyal refah anlayışının ve devletin müdahaleci karakterinin, işgücü piyasalarında eşitliği sağlamaya yönelik pozitif ayrımcılık uygulamalarını da içerecek şekilde genişlediği görülmüştür. Günümüzde kadının ekonomik hayata katılarak, gelir elde etmesi, dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan kadınların hem kendi yetkinliklerini artırmaları hem gelecek nesiller için sağlam bir temel oluşturabilmeleri hem de ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkıda bulunmaları bakımından oldukça önemli görülmektedir. Kadının işgücü piyasasında güçlü bir şekilde yerini alması, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizliklerinden kaynaklanan görünümlerin azalmasına da kaynaklık edecektir. Kadınların istihdam davranışını politik ve kültürel faktörlerin şekillendirdiği iki alan üzerinden incelemek mümkündür. Kadınların çalışma düzeylerinde ülkeler arasında görülen farkları, kadınların çalışmasını destekleyen politikaların varlığı ile açıklamaya çalışan politika yaklaşımı, kadınların istihdamının aile yaşamındaki sorumluluklarının desteklenmesi ile geliştirilebileceği düşüncesini temel almaktadır. Bu çerçevede analık ve doğum izinlerinin uzun süreli ve ücretli, çocuk ve yaşlı bakım hizmetlerinin de çeşitli merkezi ve yerel politikalarla desteklendiği ülkelerde kadınların istihdamının yüksek olduğunu ortaya koyan çok sayıda bilimsel çalışmaya rastlamak mümkündür. Kadınların istihdam davranışını toplumsal cinsiyet ve kültürel normlar ile açıklamaya çalışan kültürel yaklaşım ise istihdam fırsatlarının artışını, kadınların eğitim ve ekonomik fırsatlara erişiminin desteklenmesi ve bu yolla toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması gibi gelişmelerle ilişkilendirmektedir. Küresel rekabet düzeninde ekonomik ve sosyal kalkınmaya tüm toplum kesimlerinin katılımı daha da önem kazanmıştır. Türkiye’de de özel politika gerektiren grupların erişim imkanlarının kolaylaştırılması ve engellerin ortadan kaldırılması birçok ulusal politika belgesinde yerini almaktadır. Özel politika gerektiren gruplar içerisinde kadınların çok önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Kadınların istihdam fırsatlarının artırılması toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması noktasında da önemli imkanlar yaratacaktır. Kadınların eğitime ve ekonomik fırsatlara erkeklerle aynı düzeyde erişebilmelerine yönelik engellerin ortadan kaldırılması daha rekabetçi ve küresel dünya sisteminde birçok verimlilik kazanımlarının elde edilmesine kaynaklık edecektir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini temin suretiyle kadınların statülerinin iyileştirilmesi, çocuklar da dahil olmak üzere birçok kalkınma çıktısının bundan olumlu yönde etkilenmesini sağlayacaktır. Bu katılım daha içermeci ve temsil gücü yüksek olan politikaların geliştirilmesine de imkan sağlayacaktır. 2. DÜNYA’DA MEVCUT DURUM 1960’lı yıllardan itibaren bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, kadınların işgücü piyasalarındaki etkinliklerini önemli ölçüde artırmıştır. Bu gelişme iş yaşam dengesinin önemli bir boyutunu oluşturan iş ve aile yaşamı arasındaki uyumun sağlanmasına ilişkin tartışmaların da hız kazanmasına neden olmuştur. İş organizasyonlarının karmaşık yapısı ve çalışanlar arasında artan rekabet, iş ve aile arasında uyumsuzluk sorununun, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştiren bir yapıda otaya çıkmasına neden olmuştur. Sorunun çözümüne ilişkin aile, devlet ve piyasa arasındaki sorumluluk paylaşımına dayalı modelleme çalışmaları, konunun refah tartışmalarının da gündemine oturmasına neden olmuştur. Birçok gelişmiş ekonomide kadınların istihdama erişimlerinin kolaylaştırılması, sadece işgücü piyasası politikalarının konusu olmaktan çıkarılmış ve refah modelinin ana eksenini oluşturmuştur. Feodal toplum düzeninde erkeğin ve kadının birlikte üretimde bulunduğu yapı, Sanayi Devrimi sürecinde erkek işçiliğine dayanan sanayi üretim modeli ile birlikte önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Kas gücüne dayalı erkek işçiliğin hakim olduğu üretim sisteminde kadınların geleneksel cinsiyet rollerinin bir gereği olarak ev ve bakım hizmetleri ile ilişkilendirildiği görülmüştür. Ancak II. Dünya Savaşından itibaren başta İngiltere ve ABD olmak üzere kadın istihdamında önemli gelişmeler gözlenmiştir. Savaş yıllarında işgücü eksikliğinin giderilmesine yönelik göreve çağırılan “rezerv” işgücünün, savaş sonrasında sahaları terk etmemeye karar vermesi sonucunda İngiltere ve ABD’de, kadınların işgücüne katılım oranlarında ciddi artışlar gözlenmeye başlanmıştır. Bu gelişme sonrasında dünya genelinde kadınların işgücüne katılım oranlarında bir artış eğilimi gözlenmeye başlanmış ve neredeyse her ülkede kadınların işgücüne katılım oranları, erkeklerin işgücüne katılım oranlarına yaklaştığı görülmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde de benzer eğilimler gözlenmekle birlikte gelişmekte olan ülkelerde kadınların işgücüne katılım oranları, gelişmiş ülkelerde gözlenen kadınların işgücüne katılım oranlarının gerisinde kalmaktadır. Günümüzde birçok gelişmiş ülkede işgücü piyasasında kadınlar lehine ciddi düzenlemeler bulunmakta ve bu düzenleme ve iyileştirmelerin günden güne arttığı gözlenmektedir. Tablo1’de gelişmiş birçok ekonomide kadınlara ilişkin işgücü piyasası verilerinin ciddi bir gelişme düzeyine ulaştığı görülmektedir. Kadınların işgücü piyasalarında daha fazla görünür olmalarını kuşkusuz sadece savaş dönemi etkileri açıklamak yeterli değildir. Kadınların tarihsel süreç boyunca işgücüne katılımları konusunda çeşitli engellerden söz etmek mümkündür. Bu engeller arasında eğitim, yükselen ücretler, teknoloji, doğum oranlarının azalması gibi çeşitli ekonomik ve sosyal nedenler bulunmaktadır. Kadınların eğitim düzeyinin artması, hem evlilik yaşının artmasını hem de kadınların evde bir pazarlık gücü elde etmeye başlamasını beraberinde getirmektedir. Bunun yanı sıra, tarihsel süreç içerisinde iyileşen çalışma koşulları ve yükselen ücretler nedeniyle iş piyasası kadınlara giderek daha cazip gelmeye başlamıştır; çünkü bu koşullar altında çalışmamanın alternatif maliyeti giderek yükselmektedir. Öte yandan, özellikle kentsel bölgelerde yaşam koşullarının giderek pahalılaşması, kadınların da işgücü piyasasına katılımını gerektirmektedir. Ayrıca teknolojik gelişmelerle birlikte, kadınlar hem çalışmakta hem de kendilerinin “ödevi” olarak görülen ev işlerini göreli olarak daha rahat ve daha az zaman harcayarak yapabilecek duruma gelmektedir. Bunun ötesinde gerek erkeklerin gerekse kadınların eğitim düzeylerindeki artışla beraber gelen modernleşme, kemikleşmiş toplumsal cinsiyet ayrımını yavaş da olsa değiştirmeye başlamış ve yine eğitimin etkisiyle doğurganlık oranlarındaki azalma, kadınların işgücü piyasasındaki varlığını arttırmalarını sağlamıştır. Kadınların işgücüne katılım oranındaki artışlar, tarihsel süreçte ilk etapta, düşük ücretli, güvencesiz, niteliksiz emek gerektiren sektörler çerçevesinde gerçekleşmeye başlamıştır. Dolayısıyla, kadınların işgücü piyasasında artan egemenliğinin, başlangıçta gelişmiş ülkeler için bile nicel bir anlam ifade ettiğini söylemek mümkündür. Günümüzde ise gelişmiş ülkelerde kadınların işgücü piyasasındaki statüsü, gelişmekte olan ülkelere kıyasla daha iyi olmakla birlikte, dünya genelinde işgücü piyasasında cinsiyet eşitliğinin tam olarak sağlandığını iddia etmek mümkün değildir(Kılıç.;Öztürk, 2014:110). II. Dünya Savaşından sonra demokratik haklarda sağlanan gelişmeler kadının toplum hayatındaki görünürlüğünü artırmıştır. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren gelişim gösteren bilgi ve iletişim ve haberleşme alanlarındaki gelişmeler, kadınların sanayi sektörü dışında çalışabilecekleri yeni sektörler olması bakımından önem taşımaktadır. Sanayi üretiminin ağırlıklı olarak erkek işgücüne dayalı fordist üretim yapısının 1970’li yıllardan itibaren yaşanan gelişmelerden olumsuz etkilenerek güç kaybetmesi, hizmetler sektörü ağırlıklı bir yapının güç kazanmasına ortam hazırlamıştır. Küresel düzeyde hız kazanan finansal hareketler ve teknolojik gelişmeler, ürün piyasalarının farklı talep ve ihtiyaçlara göre çeşitlenmesine olanak sağlamış ve erkek egemen büyük işletmelerinin yerini esnek iş organizasyonları almıştır. Hizmetler sektöründeki işlerin kadın işgücünün beceri ve niteliği ile uyumlu yapısı ve başta çalışma süreleri olmak üzere esnek bir niteliğe sahip olması kadınların işgücü piyasalarındaki konumlarını güçlendiren gelişmeler olmuştur. Tablo 1: Dünyada Kadınlara İlişkin İşgücü Piyasası Verileri (%) 200 200 200 200 200 201 201 201 201 201 201 İstihdam oranı Avustralya İşgücüne oranı 5 6 7 8 9 0 1 2 3 4 5 64, 65, 66, 66, 66, 66, 66, 66, 66, 66, 66, 6 4 1 7 3 1 7 6 4 1 8 68, 69, 70, 70, 70, 70, 71, 9 4 5 4 5 5 2 katılma 68, 2 70 70, 1 70 İşsizlik oranı İstihdam oranı Avusturya İşgücüne 5,3 5 4,8 4,6 5,5 5,5 5,4 5,4 5,7 6,3 6,2 61, 62, 63, 64, 65, 65, 66, 66, 66, 66, 67, 1 2 5 8 2 7 1 7 9 9 1 67, 67, 68, 68, 69, 70, 70, 70, 1 8 7 9 3 7 8 9 5,4 4,5 5,2 4,7 4,6 4,8 5,4 5,5 5,4 55, 56, 56, 56, 56, 57, 57, 3 2 5 7 8 2 9 59, 60, 60, 60, 61, 61, 61, 62, 5 5 4 8 9 8 1 3 3 9,5 9,4 7,6 8,1 8,6 7,2 7,4 68, 68, 69, 69, 68, 68, 2 9 9 9 8 73, 74, 74, 74, 3 2 2 6,5 6,1 5,7 56, 56, 3 katılma 64, oranı 9 İşsizlik oranı 5,9 53, İstihdam oranı Belçika İşgücüne katılma 59, oranı İşsizlik oranı İstihdam oranı Kanada İşgücüne katılma oranı İşsizlik oranı İstihdam oranı Çek Cumhuriyeti İşgücüne Fransa 5,6 54 56 8,2 8 7,8 69, 69, 69, 69, 9 2 7 4 4 74, 74, 74, 74, 74, 74, 2 3 1 3 7 2 2 5,7 7,1 7,3 7,1 6,9 6,7 6,5 6,4 57, 57, 56, 56, 57, 58, 59, 60, 62, 8 3 6 7 3 2 2 6 7 4 62, 61, 61, 61, 62, 63, 65, 65, 66, 5 5 2 5 1 6 5 8,3 8,4 7,5 6,2 70 70 69, 70, 8 4 76, 75, 75, 1 8 6 69, 9 61 69 3 5 İşsizlik oranı 9,8 8,9 6,8 5,7 7,8 8,5 8 71, 73, 73, 74, 72, 71, 70, 9 4 2 1 7 1 4 katılma 75, 77 76, oranı 9 İşsizlik oranı 5,3 4,6 4,2 66, 67, 68, 5 3 5 73, 73, İşgücüne katılma 72, 58 63 4 İşgücüne 70 63 oranı İstihdam oranı Finlandiya 73 katılma 62, İstihdam oranı Danimarka 8 66 4 77 3,8 69 74 76, 8 76 75 75, 3 5,4 6,5 7,6 7,7 7,4 6,9 6,5 67, 66, 67, 68, 67, 67, 67, 9 9 5 2 8 9 7 73, 72, 72, 73, 73, 73, 74, 5 5 7 4 5 8 4 oranı 9 2 9 İşsizlik oranı 8,7 8,1 7,3 6,8 7,6 7,8 7,2 7,1 7,7 8 9 58, 58, 59, 60, 59, 59, 59, 60, 60, 60, 60, 4 6 6 3 9 8 7 1 4 4 6 64, 64, 65, 65, 65, 65, 66, 67 67, 67, İstihdam oranı İşgücüne katılma 64, oranı İşsizlik oranı İstihdam oranı Almanya İşgücüne oranı oranı 7 8 7 3 9,3 9,1 8,1 7,5 8,8 9,1 9,2 9,4 59, 61, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 6 4 2 3 2 1 8 1 68, 69, 69, 70, 70, 71, 71, 5 4 7 4 8 9 8,9 7,7 7,4 6,6 5,7 47, 47, 48, 48, 3 7 6 9 48 45 56, 57, 5 11, 6 11 46 5 İstihdam oranı İşgücüne 2 katılma 54, İşsizlik oranı İtalya 9 9 İstihdam oranı İşgücüne 5 katılma 66, İşsizlik oranı Yunanistan 4 Hollanda İşgücüne katılma oranı İşsizlik oranı Yeni Zelanda İşgücüne Norveç 5 9 72, 72, 73, 9 6 9 1 5,2 5 4,7 4,3 41, 39, 41, 42, 7 9 1 5 51, 58, 58, 5 5 3 3 13, 16, 21, 28, 31, 30, 29, 4 5 7 4 6 4 1 46, 47, 47, 47, 47, 47, 8 1 7 2 5 8 59 59, 9 46, 47, 4 3 6 9 50, 50, 52, 51, 51, 52, 54, 54, 55, 54, 8 6 4 8 8 2 2 3 2 9 8,8 7,9 8,5 9,3 9,7 9,6 11, 13, 13, 12, 9 2 9 8 64, 65, 67, 69, 69, 69, 69, 70, 69, 69, 69, 1 4 5 3 6 4 9 4 9 1 2 68, 70, 71, 72, 72, 73, 74, 74, 8 4 7 3 6 1 3 6 4,9 4,1 3,4 3,8 4,5 4,4 5,2 6,3 6,7 7,3 68, 68, 67, 66, 67, 66, 67, 69, 69, 6 6 3 5 1 8 7 1 2 71, 71, 71, 71, 72, 72, 74, 74, 5 7 8 6 1 4 1 1 4 4,4 6,3 7,1 6,9 7,6 7,2 6,8 6,6 75, 74, 73, 73, 73, 73, 73, 4 4 3 4 8 5 4 1 68 5,7 4 4 İşsizlik oranı 4,2 oranı 69, 46, oranı İşgücüne 69, 69 45, katılma 70, İstihdam oranı 8 55 9,9 9 67, İstihdam oranı 54, 1 6 10, İstihdam oranı 55 10, 13, 5 İşsizlik oranı 3 9,8 3 15, katılma 50, oranı 10, 2 72 katılma 75, 4 68 71 4,2 72, 3 13 74 47 73 74 74, 7 73 74, 75, 77, 76, 75, 75, 75, 76, 75, 76, 8 9 4 5 6 8 9 1 9 2 İşsizlik oranı İstihdam oranı İspanya İşgücüne oranı Krallık OECD 56, 2 2,7 54 3,1 3,1 2,8 3,4 3,3 53, 53, 51, 51 52 5 3 8 67, 68, 69, 69, 69, 1 3 3 7 8 53, 4 62, 64, 6 8 5 11, 10, 12, 18, 20, 21, 25, 26, 25, 23, 4 7 9 2 3 9 2 8 5 7 71, 72, 71, 71, 70, 69, 71, 71, 72, 73, 8 1 8 9 2 7 3 8 5 2 77, 76, 76, 76, 77, 77, 78, 79, 79, 4 2 4 9 8 3 9 7,4 12 77 66 8 İşsizlik oranı 7,6 7,2 6,5 6,6 8,1 8,6 7,8 7,8 8 7,8 70, 71, 71, 73, 73, 72, 73, 73, 74, 75, 4 1 6 5 6 5 3 6 4 1 76, 77, 76, 76, 77, 6 1 4 7 2 78 79 İşgücüne 4,2 61, 2 katılma 74, 74, 75 70 74 76 79, oranı 3 7 İşsizlik oranı 5,2 4,8 4,6 4 4,6 5,1 4,5 4,6 4,6 4,8 4,7 22, 22, 22, 23, 24, 26, 27, 28, 29, 29, 30, 3 7 8 5 2 2 8 7 6 5 5 25, 25, 26, 28, 30, 31, 32, 33, 33, 2 6 7 7 4 2 5 3 7 6 11, 11, 11, 11, 14, 13, 11, 12, 12, 12, 5 4 3 9 7 3 6 2 1 9 66, 66, 66, 66, 65, 65, 65, 65, 66, 67, 68, 7 8 3 8 5 3 2 6 4 8 6 70, 69, 70, 70, 70, 70, 70, 71, 72, 72, İşgücüne katılma 25, oranı İstihdam oranı İşgücüne katılma 69, 11 8 35 oranı 6 4 8 2 2 2 4 9 6 1 5 İşsizlik oranı 4,3 5 5 4,8 6,6 6,9 7,3 7,5 7,2 6,1 5,4 65, 66, 65, 65, 63, 62, 62, 62, 6 1 9 3 4 4 2 3 69, 69, 69, İstihdam oranı ABD 5 56 2,5 7 İşsizlik oranı Birleşik 5 2,5 oranı İstihdam oranı Türkiye 54, katılma 77, İstihdam oranı İsviçre 52, 7 İstihdam oranı İşgücüne 3,4 katılma 59, İşsizlik oranı İsveç 4,4 İşgücüne katılma 69, 69 62 63, 4 68, 67, 67, 67, 67, 66, 4 8 6 2 1 9 6,1 5,3 oranı 2 3 1 3 İşsizlik oranı 5,2 4,7 4,6 5,5 8,2 8,7 8,5 8 7,2 55, 56, 57, 57, 56, 56, 56, 57, 57, 9 7 2 6 7 7 8 2 5 İstihdam oranı 63 58 58, 6 İşgücüne katılma 60, 60, 61, 61, 61, 61, 62, 62, 62, 63 oranı 2 7 9 4 5 8 8 3 6 8 İşsizlik oranı 7,1 6,6 6 6,2 7,8 8,2 8,1 8,2 8,1 7,6 7,1 56, 57, 58, 59, 58, 58, 58, 58, 59, 60, 2 3 2 1 5 5 7 8 8 6 63, 63, 64, 64, 3 9 3 7 7,9 7,5 8,9 9,6 İstihdam oranı AB 28 60, İşgücüne katılma 62, oranı İşsizlik oranı 3 9,8 63 9 65 9,8 59 65, 66, 66, 67, 8 3 8 1 10, 6 11 10, 4 9,7 Kaynak: https://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetCode=LFS_SEXAGE_I_R# Gelişmiş ekonomilerde kadınlara yönelik destekleyici politikalar, işgücüne katılma ve istihdam düzeylerinde önemli gelişmelerin yaşanmasına kaynaklık etse de kadınların muhatap oldukları eşitsizliğin tamamıyla ortadan kaldırıldığını ifade etme imkanı da yoktur. ILO tarafından 2016 yılında yayımlanan “Çalışma Yaşamında Kadınlar: Eğilimler 2016” raporu, 178 ülkedeki verileri incelemekte ve küresel işgücü piyasasının bütününde kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliğin sürdüğü sonucuna varmaktadır. Küresel düzeyde, istihdamda cinsiyet açığı 1995 yılından bu yana ancak 0,6 puan azalabilmiştir. İstihdam/nüfus oranı ise 2015 yılında kadınlarda yüzde 46, erkeklerde ise yaklaşık yüzde 72 düzeyindedir. 2015 yılında tüm dünyada kendi hesabına çalışan ve aile çalışanı durumunda 586 milyon kadın vardır. Küresel olarak alındığında aile işlerinde çalışanların (katkıda bulunan aile çalışanları) payı kadınlar arasında önemli ölçüde azalırken (son 20 yıl içinde 17 puan azalma) erkeklerdeki azalmanın daha az olması (8,1 puan) sonucunda aile işlerine katkı amaçlı çalışanlar arasındaki cinsiyet açığı yüzde 11’e inmiştir. İşgücü piyasasındaki kadınların yüzde 52,1’i, erkeklerin ise yüzde 51,2’si ücretli ve maaşlı çalışan kişiler olmasına rağmen bu kendi başına daha kaliteli iş anlamına gelmemektedir. Küresel ölçekte, kadınların yüzde 38’i, erkeklerin de yüzde 36’sı sosyal sigorta pirimi ödememektedir. Bu ölçüte göre bakıldığında kayıt dışı istihdamın yaygın olduğu bölgeler olarak sosyal güvenlik kapsamı dışına çalışan kadın oranı Sahra Güneyi Afrika’da yüzde 63,2, Güney Asya’da ise yüzde 74,2’dir. Raporda yaklaşık 100 ülkeye ilişkin olarak ücretli ve ücretsiz çalışma saatleri, doğum izni ve emeklilikle ilgili yeni veriler sunmaktadır. Ücretli ya da ücretsiz işler olsun kadınların günlük çalışma saatleri bugün de erkeklere göre daha uzundur. Gerek üst gerekse alt gelir düzeyindeki ülkelerde kadınlar ortalama olarak erkeklere göre en az 2,5 kat daha fazla ücretsiz ev ve bakım işi yapmaktadır. Gelişmiş ekonomilerde, çalışan kadınlar (kendi hesabına ya da ücretli veya maaşlı çalışma) ücretli ve ücretsiz işlerde günde 8 saat 9 dakika çalışırken erkekler 7 saat 36 dakika çalışmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde ise kadınların ücretli ve ücretsiz işlerde günlük çalışma süreleri 9 saat 20 dakika iken erkeklerinki 8 saat 7 dakikadır. Ücretsiz olarak yapılan işlerin dengesiz dağılımı kadınların kayıt içi ücretli ve maaşlı işlerde çalışma sürelerini sınırlamaktadır. Bunun sonucunda tüm dünyada kadınlar toplam istihdamda yalnızca yüzde 40’lık paya sahipken çalışma saatlerinin daha kısa olduğu ve yarı zamanlı işlerde çalışanların yüzde 57’si kadındır. Kadınların işgücü piyasasında karşılaştıkları üst üste binmiş dezavantajlar daha sonraki yıllar üzerinde de önemli etkilere sahiptir. Emeklilikle ilgili haklardan (hem yasal hem fiili) yararlanmada kadınlar erkeklerin gerisindedir ve bu da sosyal koruma alanında cinsiyete göre bir açık yaratmaktadır. Küresel ölçekte, emeklilik yaşının üzerinde olup emeklilik haklarından yararlanan kadın oranı bu konumdaki erkek oranından 10,6 puan daha düşüktür. Yine küresel olarak, emeklilik yaşının üzerinde (ülkelerin çoğunluğundaki yasal düzenlemelere göre 60-65 ya da üzeri) olup düzenli emekli maaşı alamayanlar arasında kadınların oranı hemen hemen yüzde 65’tir. Başka bir deyişle yaklaşık 200 milyon yaşlı kadın emekli ya da dul aylığından yoksundur. Buna karşılık emeklilik haklarından yararlanamayan erkek sayısı 115 milyon kadardır. Son yirmi yıl içinde özellikle gelişmiş ve yükselen ekonomilerde, belirli becerilerin tercih edildiği teknolojik işler yaygınlaştıkça kadınların ve erkeklerin meslekler içindeki ve arasındaki dağılımında da daha ileri ayrışmalar ortaya çıkmıştır. 1995 ile 2015 arasında istihdam en hızlı biçimde yükselen ekonomilerde artmıştır; talep edilen beceri düzeyinden bağımsız olarak istihdam düzeylerindeki mutlak değişim kadınlara göre erkeklerde iki kat daha fazladır (191 milyona karşı 382 milyon) ve bu da kadınların daha fazla ve daha kaliteli işlerde çalışmaları açısından pek ilerleme sağlanamadığını göstermektedir. Kadınların işgücü piyasalarında desteklenmelerine kaynaklık eden politikaların ağırlıklı olarak iş ve aile yaşamı arasındaki dengenin kurulmasına imkan sağlayan refah politikaları yoluyla sağlandığını ifade etmek mümkündür. Anders Ejrnaes ve Thomas P. Boje tarafından yapılan ve Avrupa refah rejimlerini esas alan çalışmada (2008), ebeveynlere sağlanan desteklerin, ebeveynlerin istihdam ve çocuk bakımına ilişkin sorumlulukları bir arada göz önüne alınarak sınıflandırılmıştır. Bu çerçevede aile politikalarının analizindeki temel eksenler; • Çalışma süreleri • Ebeveyn izni (doğum izni) • Küçük çocukların bakımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Analiz çerçevesinde aile politikaları, beş temel başlıkta toplanmıştır. Bunlar; Geniş Aile Politikası (Extensive Family Policy), Kısa Dönemli Doğum İzni – Yarı Zamanlı Çalışma (Short Leave, Part- time), Uzun Dönemli Doğum İzni – Yarı Zamanlı Çalışma (Long Leave, Part- time), Aile Bakımı (Family Care) ve Genişletilmiş Ebeveyn İzni (Extended Parental Leave)’dir. Tablo2’de iş ve aile yaşamının uzlaştırılmasına ilişkin politikaların temel özellikleri, hangi ülkeler tarafından uygulandıkları ve aile politikasına yönelik harcamaların GSYH içindeki payları yer almaktadır (Kurnaz;Atalay,2013:32-33). Tablo 2: İş ve Aile Yaşamının Uyumlaştırılması Politikaları İş ve Aile Yaşamının Aile Uzlaştırılması Politikası Politikasına Temel Yönelik Özellikler Harcamalar Geniş Aile Politikası İsveç (%2.9) 0 – 3 yıl – yüksek düzeyde çocuk bakımı Danimarka (%3.7) Doğum izni süresince yüksek ödeme Belçika (%2) Yarı zamanlı çalışmaya kadınların yüksek düzeyli katılımı Fransa (%2.5) Kısa Dönemli Doğum İzni İngiltere (%1.6) Kısa süreli ve düşük ücretli doğum izni – Yarı Zamanlı Çalışma Hollanda (%1.6) 0 – 3 yaş çocuk bakımına yönelik orta düzeyli kamu desteği Yarı zamanlı çalışmaya kadınların yüksek düzeyli katılımı Uzun Dönemli Doğum İzni Almanya (%3.1) Uzun süreli ve göreli olarak daha yüksek – Yarı Zamanlı Çalışma ücretli doğum iznini takiben işgücü piyasasına Avusturya (%2.9) dönen anneler için yarı zamanlı çalışma Lüksemburg (%3.4) Aile Bakımı Estonya (%1.2) Doğum izni süresi değişmektedir ancak izin süresince yapılan ödemeler düşüktür. Slovenya (%1.9) Anneler İspanya (%1.2) Letonya (%1.2) genellikle işgücü piyasasından çekilmekte ve çocukları büyüyene kadar geri dönmemektedirler. Yunanistan (%1.5) İtalya (%1.2) Portekiz (%1.2) Genişletilmiş Macaristan (%2.8) Oldukça uzun süren doğum izni Ebeveyn İzni Polonya (%0.8) Doğum izni süresinin bitmesinin ardından Çek kadınlar tam Cumhuriyeti dönmektedirler. zamanlı istihdama (%1.4) 0 – 3 yaş grubu çocuk bakımına yönelik daha Litvanya (%1.1) Finlandiya (%2.9) yüksek kamu desteğinin söz konusu olması ve daha fazla sayıda yarı zamanlı çalışan kadın nüfusuyla Finlandiya, bu kategorideki diğer ülkelerden farklılaşmaktadır. 1. Bulgaristan analize dahil edilmemiştir. 2. Yarı zamanlı çalışma, haftada 30 saatten daha az çalışmayı ifade etmektedir. Finlandiya da dahil olmak üzere İskandinav ülkelerindeki yarı zamanlı çalışma, genel olarak “daha uzun” bir süreyi kapsamaktayken; İngiltere, Hollanda, Almanya ve Avusturya'da çok sayıda kadın “daha kısa” süreli yarı zamanlı çalışmaktadır. Bununla birlikte, Hollanda'da yarı zamanlı çalışma genellikle marjinal ve güvencesiz işlerde söz konusu olmaktadır. 3. “Aile politikasına yönelik harcamalar” sütunundaki değerler, 2006 yılı itibariyle söz konusu harcamaların GSYH içindeki oranlarını göstermektedir. Kadınlara yönelik cinsiyet temelli ayrımcılığın önlenmesi ve çalışma hayatında erkeklerle eşit bir biçimde yer alabilmeleri çeşitli uluslararası belgelerde de yerini almıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme (CEDAW), uluslararası alanda kadın istihdamına ilişkin düzenlemeler getiren en önemli belgedir. Türkiye’de 1986 yılında yürürlüğe giren sözleşmenin temel amacı, toplumsal yaşamın her alanında kadın erkek arasında eşitliği sağlamak amacıyla, kalıplaşmış rollerin yanında, ayrımcılık içeren her türlü geleneksel uygulamaların da ortadan kaldırılmasıdır. Sözleşmenin “Çalışma Hakkı” başlıklı 11’inci maddesinde kadınların çalışma yaşamına katılımı konusunda taraf devletlere birtakım sorumluluklar yüklemiştir. Sözleşme ile kadın erkek arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmayı amaçlayan düzenlemeler ile analık haline ilişkin korumalar vurgulanmıştır. Kadınlara ilişkin ayrımcılıkla mücadeleyi hedefleyen bir diğer uluslararası belge de Avrupa Sosyal Şartı’dır. 1961 yılında uygulamaya giren şartı Türkiye 1989 yılında kabul ederek uygulamaya koymuştur. Şartın “Çalışan Kadınların Korunma Hakları” başlıklı 8. Maddesi, hamilelik, doğum ve emzirme süreçlerine ilişkin düzenlemeleri konu edinmektedir. Düzenleme ile kadınların doğum sürecinde gerekli sosyal güvenlik yardımlarından yararlandırılması, izin sürelerinin kullandırılması, iş güvencesinin sağlanmasını, emzirme dönemindeki gerekli izinlerin verilmesi güvence altına alınmıştır. Avrupa Sosyal Şartı dışında kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik önemli hükümlere yer verilen diğer düzenlemeler, Avrupa Birliği (AB) direktifleridir. AB’nin kurumsal kimliğini oluşturan temel düzenlemelerde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, temel bir ilke olarak kabul edilmiştir. Kadın erkek eşitliğinin toplumsal yaşamın bütün alanlarında, özellikle de iş yaşamında sağlanabilmesi için AB, gerek imzaladığı anlaşmalar ve belirlediği stratejilerle, gerekse de çıkardığı direktiflerle konuya verdiği önemi ortaya koymuştur. Nitekim AB’nin gelecek döneme ilişkin önemli ilke kararlarının alındığı Lizbon Antlaşması’nda ve AB’nin birincil hukukunun kapsamına alınan AB Temel Haklar Şartının 23. maddesine göre “Kadın ve erkek arasındaki eşitlik; istihdam, çalışma ve ücretleri de kapsayacak şekilde her alanda sağlanmalıdır.” Hükmüne yer verilmiştir. Birlik, kendisine üye olmayı amaçlayan ülkelerin, bu yönde çaba sarf etmesini ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla gerekli çalışmaların yapılmasını, üyelik sürecinde önemli bir kriter olarak aday ülkelerin önüne koymuştur. AB’nin işgücü piyasasında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ile çalışan kadınların haklarının korunması çerçevesinde çıkardığı direktifler şunlardır: İstihdam ve Çalışma Konusunda Kadınlar ve Erkekler Arasında Fırsat Eşitliği ve Eşit Muamele İlkesinin Uygulanmasına İlişkin 2006/54 sayılı Direktif Sosyal Güvenlik Konularında Kadın ve Erkekler Arasında Muamele Eşitliği İlkesinin Aşamalı Olarak Uygulamaya Konulmasına İlişkin 79/7/EEC Sayılı Konsey Direktifi Hamile, Loğusa ve Emzikli Kadın Çalışanların İş Yerinde Sağlık ve Güvenliklerinin İyileştirilmesine İlişkin Asgari Önlemlerin Belirlenmesi Konusundaki 92/85/EEC Sayılı Konsey Direktifi Mal ve Hizmetlere Erişimde Kadınlar ve Erkeklere Eşit Muamele Edilmesi Prensibinin Uygulanmasına İlişkin 2004/113/EC Sayılı Konsey Direktifi Ebeveyn İzni Konusunda Gözden Geçirilmiş Çerçeve Anlaşmanın Uygulanmasına İlişkin 2010/18/EU sayılı Direktif Kadın ve Erkeklere Eşit Muamele İlkesinin Kendi Hesabına Çalışan Kadın ve Erkekler Arasında Uygulanmasına İlişkin Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin 2010/41/EU Sayılı Direktifi. Çalışma yaşamında standartlar, temel ilke ve haklar geliştirerek sosyal adalet hedefine katkı sağlama çabası içinde olan bir diğer uluslararası organizasyon da Uluslararası Çalışma Örgütü’dür (ILO). Kuruluş tarihi olan 1919 yılından itibaren uluslararası alanda kabul ettiği çok sayıda sözleşme ve tavsiye ile çalışma hayatında ayrımcılığın önlenmesi, hakların kurumsal bir nitelik kazanması ve düzgün işlerin dünya çapında yaygınlaşması için önemli adımlar atmıştır. Bu çerçevede cinsiyete dayalı ayrımcılık kuruluş yıllarından itibaren ILO’nun ana günden maddelerinden biri olmuş, analığa ilişkin düzenlemeler ve pozitif ayrımcılık içeren düzenlemelerle kadınların çalışma hayatındaki yerlerini güçlü bir şekilde almaları hedeflenmiştir. Örgütün bu konuya ilişkin kabul ettiği önemli sözleşmeler arasında, 45 Sayılı Maden Ocaklarında ve Yeraltı İşlerinde Kadınların Çalıştırılmaması Hakkında Sözleşme, 100 Sayılı Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında Ücret Eşitliği Sözleşmesi, 102 Sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi, 111 Sayılı İş ve Meslek Bakımından Ayrım Yapılamayacağına İlişkin Sözleşme, 122 Sayılı İstihdam Politikası Sözleşmesi, 156 Sayılı Aile Sorumlulukları Olan İşçiler Sözleşmesi, 175 Sayılı Kısmi Süreli Çalışma Sözleşmesi, 177 Sayılı Ev Eksenli Çalışma Sözleşmesi, 183 Sayılı Analık Hakkının Korunması Sözleşmesi ve 189 Sayılı Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş Sözleşmesini sayabilmek mümkündür. 3. TÜRKİYE’DE EKSENE DAİR GENEL GÖRÜNÜM Türkiye’de, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik gerekli yasal düzenlemelerde son yıllarda olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Ancak kadınların yeterli eğitim düzeyine sahip olmaması, geleneksel işbölümü nedeniyle ev içi sorumlulukların ve çocuk bakımının kadının üzerinde görülmesi, iş ve aile yaşamını uzlaştırıcı mekanizmaların yetersizliği gibi sorunlar sebebiyle kadınların işgücü piyasasında yeterince yer alamadığı görülmektedir. Özellikle gelişmiş ülke ekonomileri ile yapılan karşılaştırmalarda kadınlara ilişkin istihdam ve işgücüne katılma oranı gibi birçok veride oldukça geride kaldığımız görülmektedir. Türkiye’de kadınların işgücü piyasasında etkinliklerinin artması yakın bir geçmişe dayanmaktadır. Ekonominin tarımsal üretime dayalı olduğu geleneksel yapı, Cumhuriyet tarihinin önemli bir bölümünde sosyal hayatın da belirleyicisi olmuştur. Üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı geleneksel toplumsal işbölümünün erkeğin gelir kazanan rolünü önemli ölçüde keskinleştirdiği görülmüştür. Kamusal düzenlemelerin yetersizliği ile paralel ailenin refah sistemi içindeki ağırlığı, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünde kadının, başta çocuk bakımı olmak üzere ev içi hizmetlerin sorumluluğunu üstlenmesiyle sonuçlanmıştır. Tarım üretiminin dayanışmayı zorunlu kılan karakteri, kadınların sadece bakım hizmetlerini yerine getirmekle kalmayıp, ücretsiz aile iççisi olarak istihdamda da yer almalarına neden olmuştur. Kentleşme ve modernleşme süreci de kadının işgücü piyasasında varlığını ortaya koyabildiği bir yapıya sahip olamamıştır. Son yıllarda belirli bir artış trendinin yakalanmasına karşın, işgücüne katılım ve istihdam düzeylerinde gelişmiş ülke ortalamalarının çok gerisinde kalındığı görülmektedir (Özaydın, 2013:63). Türkiye’de kadınların işgücü piyasalarına erişimlerinin ve istihdam düzeylerinin artırılması hedeflerinin birçok politika belgesinde yer aldığı görülmektedir. En önemli politika dokümanlarından biri olan kalkınma planlarında da eksenin önemli bir başlık olarak değerlendirildiği görülmektedir. 2007-2013 arasını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planında belirlenen gelişme eksenlerinden biri, istihdamın artırılmasıdır. Kadın istihdamı ile ilgili olarak Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda yer alan “İstihdamın Artırılması” başlığı altında Sekizinci Kalkınma Planı(2001-2005) döneminde Avrupa Birliği ortalamasına göre düşük seviyede olan işgücüne katılma ve istihdam oranlarında yeterli ilerleme kaydedilemediğine işaret edilmekte, bu oranların düşük olmasının, kadınların işgücüne ve istihdama yeterince katılamamasından kaynaklandığı, kadınlarda işgücüne katılma ve istihdam oranlarının erkeklerin yaklaşık üçte biri seviyesinde olduğuna işaret edilmektedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda 2013 yılında kadınların işgücüne katılma konusunda belirlenen hedef %29,6’dır ve 2012 yılı verilerine göre bu hedefe ulaşılmıştır. Plan’da “İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi” başlığı altında yer alan işgücü piyasasında zorluklarla karşılaşan kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, özürlüler ve eski hükümlüler için fırsat eşitliği sağlanacağı, kadınların işgücüne ve istihdama katılımlarının artırılması amacıyla çocuk ve diğer bakım hizmetlerine erişimleri kolaylaştırılacağı hükümlerine yer verilmiştir. 2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planında da “Kadın erkek fırsat eşitliği konusunda, başta istihdam ve karar alma mekanizmalarına daha aktif katılım olmak üzere şiddetin önlenmesi, eğitim ve sağlık konularında yapılan iyileştirmelerin sürdürülmesi ve uygulamada etkinliğin artırılması ihtiyacı devam etmektedir” düzenlemesi ile bu konudaki kararlılık ifade edilmiştir. Türkiye temel politika metni olan 10. Kalkınma Planında başta gençler ve kadınlarda olmak üzere işgücüne katılımın ve istihdamın artırılmasının önemini koruduğu ifade edilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımının benimsendiği bir işgücü piyasasının oluşturulmasının temel amaçlar arasında olduğu belirtilmekte ve kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranlarının Plan dönemi sonunda sırasıyla %34,9’a ve %31’e yükseltilmesi hedeflenmektedir. Planın amaçlarına ulaşmasını sağlamak üzere 24 adet “Öncelikli Dönüşüm Programı” hazırlanmıştır. Söz konusu Öncelikli Dönüşüm Programları arasında yer alan “İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi” programının yürütülmesinde genel koordinatör kurum olarak ÇSGB belirlenmiştir. Bu Eylem Planı; çocuk, hasta ve yaşlı bakımı, girişimcilik, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik düzenlemelerin etkinleştirilmesi, kadın istihdamının artırılması konusunda farkındalığın geliştirilmesi ve kadınların mesleki becerilerinin artırılması politikaları çevresinde şekillendirilmektedir. Türkiye’de beşeri kaynakların yönetiminde en önemli ulusal belgelerden birisi de uzun bir hazırlık süreci sonunda tamamlanan Ulusal İstihdam Strateji Belgesidir. 6 Mayıs 2014 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu tarafından kabulüne karar verilmiş olan Strateji, 30 Mayıs 2014 tarih ve 29015 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. 2023 perspektifiyle hazırlanmış olan Stratejinin yaşayan bir doküman olması ve başarıyla uygulanmasının sağlanması için gereken işbirliği ve koordinasyonun sağlanması da eylem planları aracılığıyla mümkün olacaktır. Ulusal İstihdam Stratejisinin uygulamaya geçirilmesine yönelik olarak ÇSGB, diğer ilgili kurumların da katkılarıyla 2014-2016 yıllarını kapsayan bir eylem planı hazırlamıştır. Stratejinin, eki eylem planları üzerinden, bir İzleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından izlenmesi ve değerlendirilmesi öngörülmektedir. Stratejide dört temel politika ekseninden biri de “Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması”dır. Bu gruplar arasında kadınlar, gençler, engelliler ve uzun süreli işsizler özel politikalara ihtiyaç duyan gruplar olarak sayılmıştır. i. Eksende Tedbir veya Uygulama İhtiyacının Nedenleri ve Engeller Türkiye’de işgücü piyasası açısından söylenebilecek ilk özelliklerden biri, kadınların işgücü piyasasına katılımlarının oldukça düşük olmasıdır. Bu durumu ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikteki çok sayıdaki bileşenin etkiyle oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu etkileri; tarım sektörünün toplam istihdamdaki payının göreli büyüklüğü, istihdamdaki kadınların daha çok ücretsiz aile işçisi olması, kırdan kente göç, medeni durum, kadınların eğitim düzeylerinin düşük olması, kültürel alışkanlıklar ve gelenekler ve işgücü piyasasında kadınların karşı karşıya kaldığı ayrımcılık olarak sıralayabilmek mümkündür. Tablo3 incelendiğinde 15 ve yukarı yaş grubundaki nüfus dağılımının kadınlar ve erkekler açısından dengeli bir görünüm arz ettiği görülürken; işgücüne katılma, istihdam ve işsizlik oranları bakımından aynı denge durumundan söz edilememektedir. Son on yılda kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranlarında gözlemlenen yaklaşık 10 puanlık artışa rağmen hâlihazırda erkek nüfusun işgücüne katılma ve istihdam oranlarının yarı düzeylerine dahi gelinememiştir. Şüphesiz kadın-erkek işgücü arasında önemli derecede farklılaşan bu göstergeleri tek bir etkene bağlamak söz konusu değildir. Kadınların istihdamını engelleyen faktörleri iki temel grupta toplamak gerekirse, bu faktörlerden ilkinin kadınların emeklerini ev dışında ücretli bir işte çalışmak için sunamamalarına yol açan arz yönlü faktörler, ikincisinin ise kadınların emeklerini talep edecek bir piyasanın yokluğu ya da zayıflığı ile bağdaştırılabilecek talep yönlü faktörler olduğu söylenebilmektedir (Ecevit, 2010: 10). Düşük eğitim düzeyi, geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri doğrultusunda ev içi sorumluluklar ve bakım sorumluluklarının büyük ölçüde kadınların üzerinde olması kadınların ücretli bir işte çalışıp çalışmamalarını etkileyen önemli faktörlerdendir. Öte yandan ekonominin büyüyüp büyümediği, büyüme varsa bunun istihdam yaratan bir büyüme olup olmadığı ve kadın istihdamının hangi sektörlerde ve mesleklerde yoğunlaştığı işgücü piyasasında kadın istihdamına talebi doğrudan etkileyen unsurlar olmaktadır. Tablo 3. Kurumsal Olmayan Sivil Nüfusun Yıllar ve Cinsiyete Göre İşgücü Durumu (TÜİK) 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 (Mayıs) 15 ve yukarı yaş grubundaki nüfus(bin) Kadın İşgücüne katılma oranı (%) İstihdam oranı (%) İşsizlik oranı (%) 15 ve yukarı yaş grubundaki nüfus(bin) Erkek İşgücüne katılma oranı (%) İstihdam oranı (%) İşsizlik oranı (%) 25.080 23,6 21 11,1 25.480 23,6 21 11 25.855 24,5 21,6 11,6 26.317 26 22,3 14,3 26.740 27,6 24 13 27.273 28,8 25,6 11,3 27.773 29,5 26,3 10,8 28.197 30,8 27,1 11,9 28.841 30,3 26,7 11,9 29.281 31,5 27,5 12,6 29.647 32,9 29,2 11,2 24.094 69,9 62,9 9,9 24.513 69,8 62,7 10 24.917 70,1 62,6 10,7 25.369 70,5 60,7 13,9 25.801 70,8 62,7 11,4 26.320 71,7 65,1 9,2 26.951 71 65 8,5 27.411 28.145 28.573 71,5 71,3 71,6 65,2 64,8 65 8,7 9 9,2 28.975 72,5 66,3 8,6 İstihdamın sektörel dağılımı da kadınların işgücü piyasasındaki konumlarına ve çalışma biçimlerine dair önemli düzeyde fikir vermektedir. Gelişmiş ülkelerde ekonomik kalkınmaya bağlı olarak istihdamın sektörel dağılımında tarımdan, sanayi ve hizmetler sektörüne geçiş yönünde değişimler meydana gelmektedir. Bu bağlamda gelişmiş ekonomilerde kalkınma ile birlikte sanayi ve hizmetler sektöründe istihdam artarken, tarım sektöründe istihdamın azaldığı gözlenmektedir. Tarımsal alandaki çözülme ve işgücünün kente göçü, bu durumun arkasındaki temel nedenler olarak ifade edilebilmektedir. Bu süreç tarımda ücretsiz aile işçisi sayılan kadınları, “ev kadını” konumuna getirmiş, çalışma yaşamına katılabilenleri ise vasıfsız işgücüne ihtiyaç duyulan kayıt dışı hizmet alanlarında toplamıştır (Karabıyık, 2012, Toksöz, 2012: 234, Dedeoğlu, 2015: 264). Tablo 4. Cinsiyete Göre Tarım-Tarım Dışı İstihdamın Dağılımı (TÜİK) 2006 Kadın Erkek 2007 2008 Toplam istihdam 5.258 5.356 5.595 (milyon kişi) Tarım (%) 43,6 42,7 42,1 Tarım dışı (%) 56,4 57,3 57,9 Toplam istihdam 15.165 15.382 15.598 (milyon kişi) Tarım (%) 17,2 16,8 17,1 Tarım dışı (%) 82,8 83,2 82,9 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 5.871 6.425 6.973 7.309 7.641 7.689 8.058 41,7 58,3 42,4 57,6 42,2 57,8 39,3 60,7 37 63 32,9 67,1 31,4 68,6 15.406 16.170 17.137 17.512 17.883 18.244 18.562 18,2 81,8 18,3 81,7 18,7 81,3 18,4 81,6 17,8 82,2 16,1 83,9 15,9 84,1 Tablo 4.’de yer alan veriler incelendiğinde, son yıllarda kadın istihdamında tarım sektörünün ağırlığının görece azaldığı görülse de, halen tarım sektöründe kadın istihdam oranının erkek istihdam oranının çok ilerisinde olması dikkat çekmektedir. Tarım üretiminin dayanışmayı zorunlu kılan karakteri, kadınların sadece bakım hizmetlerini yerine getirmekle kalmayıp ücretsiz aile işçisi olarak da istihdamda yer almalarına neden olmuştur (Özaydın, 2013). Kentlerde ise istihdam edilen kadınların yaklaşık ¾’ünün çalıştığı hizmetler sektöründe "kadın işi-erkek işi” ayrımı kendini belli etmekte, bu sektördeki iş alanlarından bazıları “kadınlar için uygun alanlar” olarak toplumsal kabul görmektedir (Ecevit, 2010: 8, Karabıyık, 2012). Hizmetler sektöründe kadınlar en fazla toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmetler alanlarında istihdam edilmekte; bu alanları toptan ve perakende ticaret, lokanta ve oteller ile mali kurumlar vb. alanlar izlemektedir. Toplum hizmetleri, sosyal ve kişisel hizmetler kendi içinde kamusal sağlık ve eğitim hizmetleri gibi kadınlara toplumca uygun görülen öğretmenlik, hemşirelik vb. işleri barındırırken, aynı zamanda kadınlarca yerine getirilen ev ve bakım işleri gibi enformel işleri de barındırmaktadır (Toksöz, 2012: 236-237). Toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünün çalışma yaşamında kadın-erkek arasında sektörel bazda yansımaları olduğu gibi mesleksel bazda da yansımaları olmaktadır. Kadınların aile içindeki sorumlulukları nedeniyle daha az ve esnek çalışma saatlerini ve koşullarını, kısmi zamanlı çalışmayı, seyahat etmemeyi ya da daha az seyahat etmeyi vb. tercih etmeleri, kadınları iş tanımları açısından bu özelliklere uygun sektörlere, mesleklere ve pozisyonlara yöneltmektedir. Zaman içerisinde kadınların çoğunluğu tarafından tercih edilen sektörler/meslekler/pozisyonlar kadın meslekleri/kadın işleri olarak tanımlanırken, geride kalanlar erkeklere özgü olarak kabul edilmeye başlamaktadır (İlkkaracan, 2010: 42). Türkiye işgücü piyasasına bakıldığında kadınların gerek toplumsal cinsiyet rolleri gerekse işverenlerin tutumu nedeniyle hem özel sektörde hem de kamu sektöründe belli meslek ve pozisyonlarda yoğunlaştıkları, erkeklere oranla sayılarının oldukça az olduğu ve yönetim kademelerinde çoğunlukla yer alamadıkları görülmektedir (KEİG, 2013: 30). Tablo 5. bazı meslek grupları açısından bu durumu örneklendirmektedir. Söz konusu tablo incelendiğinde toplam üst düzey memur, hâkim ve büyükelçi arasında, kadınların bu mesleklerin çok küçük bir bölümünü oluşturduğu ve yıllara göre kadın-erkek arasındaki büyük farkın devam ettiği görülmektedir. Okul öncesi öğretmenlikte durum tersine dönmekte, kadınlar bu meslek içerisinde ağırlıklı olarak yer almaktadırlar. Ortaöğretim öğretmenlerinde ise kadın-erkek sayısının birbirine yaklaştığı, hatta yine kadınlar açısından dezavantajlı bir durumun ortaya çıktığı söylenebilmektedir. Tablo 5. Cinsiyete Meslek Üst Düzey Memur Hakim Büyükelçi Öğretmen Toplam (okul öncesi eğitim) Öğretmen (ortaöğretim) Üst Düzey Memur Hakim Büyükelçi Öğretmen Kadın (okul öncesi eğitim) Öğretmen (ortaöğretim) Üst Düzey Memur Hakim Büyükelçi Öğretmen Erkek (okul öncesi eğitim) Öğretmen (ortaöğretim) 2006 _ 6.183 193 Göre 2007 _ 7.076 160 Seçilmiş 2008 5.954 6.444 157 2009 6.021 6.609 157 Mesleklerin 2010 5.666 6.499 190 2011 5.330 7.604 193 Oranı 2012 6.480 8.126 189 2013 6.986 8.904 214 (TÜİK) 2014 7.139 9.222 230 20.910 24.775 25.901 29.342 42.716 48.330 55.883 62.933 63.327 185.317 187.665 191.041 196.713 206.862 222.705 235.764 254.895 278.641 _ 1.722 19 _ 1.995 15 487 1.790 17 527 1.909 17 498 1.998 21 464 2.558 23 579 2.794 22 611 3.232 26 639 3.400 32 19.743 23.594 24.683 27.698 40.647 44.916 52.929 59.313 59.940 77.122 77.478 79.083 81.683 86.688 94.612 101.611 112.996 127.028 _ 4.461 174 _ 5.081 145 5.461 4.654 140 5.478 4.700 140 5.168 4.501 169 4.866 5.046 170 5.901 5.332 167 6.375 5.672 188 6.500 5.822 198 1.167 1.181 1.218 1.644 2.069 3.414 2.954 3.620 3.387 108.195 110.187 111.958 115.030 120.174 128.093 134.153 141.899 151.613 Türkiye’de istihdamın sektörel dağılımı, çalışanların işteki konumu üzerinde de belirleyici bir unsur olmaktadır. Bu noktada tarımın özellikle kadın istihdamı üzerindeki ağırlığını koruması ve sanayinin yeterince gelişmemiş olması, bir yandan ücretli olarak çalışanların sayısını azaltırken diğer yandan gelişmiş ekonomilerde oldukça sınırlı olan ücretsiz aile işçilerinin istihdamdaki payını artırmaktadır (Karabıyık, 2012). Yıllar içerisinde kadınlar arasında özellikle tarım dışı sektörlerde ücretli/yevmiyeli çalışmanın yaygınlaştığı görülmektedir. Ancak halen tarım dışı sektörlerde ücretli/yevmiyeli çalışan erkeklerin oranı kadınların oranının çok üzerindeyken, tarım sektöründe ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışanlar içerisinde kadınların ağırlığı göze çarpmaktadır. Tablo 6. Cinsiyete Göre İşteki Durum (TÜİK) Tarım Tarım dışı Bin kişi, 15+yaş Ücretli/yevmiyeli İşveren Kendi hesabına Ücretsiz aile işçisi Ücretli/yevmiyeli İşveren Kendi hesabına Ücretsiz aile işçisi Kadın 2006 156 10 434 1.695 2.515 59 225 164 2007 147 9 435 1.697 2.663 66 182 157 2008 170 14 400 1.770 2.805 64 216 157 2009 173 7 408 1.857 2.826 70 342 188 2010 219 10 426 2.070 3.041 73 397 190 2011 238 8 434 2.265 3.361 79 381 207 2012 213 8 413 2.238 3.753 86 376 222 2013 218 5 406 2.197 4.104 89 416 206 2014 214 4 268 2.047 4.413 90 434 219 2015 228 3 257 2.039 4.743 91 450 247 Erkek 2006 272 82 1.749 509 9.086 1.010 2.147 309 2007 257 69 1.761 493 9.469 1.046 2.008 281 2008 264 90 1.812 496 9.698 1.081 1.896 260 2009 281 78 1.878 558 9.490 1.054 1.801 266 2010 308 85 1.993 573 10.194 1.034 1.733 249 2011 385 92 2.120 602 10.892 1.065 1.751 230 2012 392 71 2.177 585 11.260 1.074 1.729 224 2013 373 68 2.146 601 11.657 1.019 1.805 212 2014 332 49 1.935 621 12.166 1.030 1.842 268 2015 371 45 1.952 589 12.485 1.035 1.809 276 Çeşitli sektörlerde ve biçimlerde istihdam edilen kadınların önemli bir oranının ise herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan (kayıt dışı) istihdam edildikleri görülmektedir. Sosyal güvence yoksunluğunun yaygınlığı işteki durum açısından ele alındığında, kadınlarda ilk sırayı ücretsiz aile işçiliği almaktadır. Ücretsiz aile işçiliği, yevmiyeli çalışma, kendi hesabına çalışma, gelir yokluğu ya da düzensiz gelir nedeniyle yüksek oranda sosyal koruma yoksunluğu anlamına gelmektedir (Toksöz, 2007: 36). Türkiye’de kadın istihdamı içinde kayıt dışı çalışma oranının bir hayli yüksek olması, kadınlar arasında ücretsiz aile işçiliğinin ve ev eksenli çalışmanın yaygın olması, ucuz ve esnek işgücü olarak çoğu zaman kadınların tercih edilmesi, kadınların düşük düzeyde ve düzensiz de olsa gelir elde etmeye muhtaç olmaları ve çalışılacak alan bakımından başka alternatiflerinin bulunmaması ve özellikle çocuklu kadınlar üzerindeki bakım sorumluluğu gibi etmenler ile açıklanabilmektedir (Karabıyık, 2012, KEİG, 2013: 28). Yukarıda yer verilen temel göstergeler üzerinden Türkiye’de kadın istihdamının gerek nicelik gerekse nitelik açısından gelişmiş ülkelerin oldukça gerisinde kaldığını söyleyebilmek mümkündür. Ancak hâlihazırda geliştirilmesi gereken durum ile birlikte, özellikle son on yılda Türkiye’de kadın istihdamına yönelik politikaların ve teşviklerin ön plana çıktığı ve bu alanda ciddi bir gelişme de kaydedildiği görülmektedir. Bu süreçte kadın istihdam oranlarındaki artış göz ardı edilmediğinde, bu artışı gerçekleştiren yapısal ve politik faktörler üzerine odaklanarak bu artışın nasıl devam ettirilebileceği önemli ve güncel bir tartışma konusu olmaktadır. ii. Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planı’nda (2014-2016) yer alan uygulamaların mevcut durumu Ulusal İstihdam Stratejisi Eylem Planı’nda (2014-2016) Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması ekseninde kadınlar, gençler, engelliler ve uzun süreli işsizlere yönelik tedbirlere yer verilmiştir. Bu tedbirlerden kadınlara yönelik düzenlenen tedbir sayısı on beştir. Bu tedbirlerden on tanesi başarı ile devam etmekte olup bir adet tedbir de tamamlanmış durumdadır. İlerleme sağlanamayan ve kısmen ilerleme sağlanan ikişer adet de tedbir mevcuttur. Başarı ile devam eden 1.3 sayılı “Ev hizmetlerinde çalışan kadınların kayıtlı istihdama geçmeleri yönünde bilinçlendirme çalışmalarının yapılması” tedbiri ile 1.13 sayılı “Kadın istihdamının artırılmasına ve çalışanların kayıtlı hale getirilmesine yönelik teşvik düzenlemelerinin tanıtılarak uygulamanın yaygınlaşması sağlanacaktır” tedbirlerinin içerik olarak taşıdığı benzerlikler nedeniyle birleştirilmesi ve tek bir tedbir maddesi olarak düzenlenmesi önerisi bulunmaktadır. Tedbirlerin detayları aşağıdaki tablodaki ayrıntılı olarak sunulmuştur. Tedbir No 1.1. 2016 Tedbirin Adı Sorumlu Tedbire İlişkin Yürütme Kurulu Kurum Değerlendirmesi ve Analizi Kadınlar üzerindeki bakım ASPB Tedbire ilişkin sorumlu kurum ve yükümlülüklerini birimin tespit edilmesi konusunda azaltmaya yönelik tedbirler sıkıntılar yaşanmaktadır. Çocuk alınacaktır. Hizmetleri Genel Müdürlüğü tüm İDK dönemlerinde aynı açıklamayı KISMEN tarafımıza göndermektedir. Buna İLERLEME göre, söz konusu tedbirin niteliği SAĞLANAN itibariyle kadın artırılmasını istihdamının amaçlaması mevzuat kapsamında ve tedbiri gerçekleştirebilmek için herhangi bir uygulama sebepleriyle bulunmaması sorumlu kurumun değişmesi gerekmektedir. Tedbire ilişkin tarafımıza iletilen açıklamalar ASPB Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nden gelmektedir. ilerleme bu Tedbire ilişkin kanalla takip edilmektedir. Tedbir açısından maddesinin sorumlu işlerliği kurum ve birimin net olarak tespit edilmesi hususunun 4. İDK’da ele alınması faydalı olacaktır. 1.2. 2016 Çocuk bakım hizmetlerinin DPB DPB yaygınlaştırılması gerçekleştirilmesine yönelik konusunda herhangi çalışma bürokratik engeller kaldırılacaktır. tarafından tedbirin bir başlatılmamıştır. İLERLEME SAĞLANAMAYAN Sadece 64. Hükümet 2016 Yılı Eylem Planının “Kamu Yönetimi” başlıklı bölümünde; 2016 yılının sonuna kadar Başbakanlığın sorumlu kuruluş olarak belirlendiği “Kamu yapılması” personel reformunun hususu kapsamında, işbirliği yapılacak kurumlar ile birlikte 18.05.2016 tarihinde toplantı yapıldığı ifade edilmiştir. Tedbirin işlerlik açısından kazanması sorumlu kurum tarafından tedbire ilişkin olarak yapılan/yapılması planlanan faaliyetlerin ne olduğu hususunun 4. İDK’da ele alınması faydalı olacaktır. 1.3. Sürekli Ev hizmetlerinde çalışan SGK ÖNERİ: İçerik olarak benzerlik kadınların kayıtlı olması itibariyle yeni eylem planı istihdama geçmeleri döneminde söz konusu tedbirin yönünde 1.13 no.lu birleştirilmesi maddeyle ve tek bir bilinçlendirme çalışmaları maddenin yer alması hususunun yapılacaktır. çalıştayda ele alınması faydalı BAŞARILI DEVAM olacaktır. EDEN 1.4. 2016 Mevzuatta yer alan işgücü ÇSGB ÖNERİ: piyasasında toplumsal tedbir cinsiyet eşitliğini gözeten ulusal düzenlemeler AB normları direktiflerinin uyumunu tespit ile uyumlaştırılacaktır. etmek Sorumlu maddesi kurumun kapsamında mevzuat ile amacıyla AB hazırladığı KISMEN tablolar ve yaptığı çalışmalar İLERLEME neticesinde SAĞLANAN olarak mevzuat çalışması yapılabileceklerin netleştirilmesi ve tedbir süresinin uzatılması hususlarının çalıştayda ele alınması faydalı olacaktır. 1.5. İşyerinde psikolojik tacizi ÇSGB önlemeye Sürekli Tedbir sorunsuz devam etmektedir. yönelik yaptırımlar etkinleştirilecektir. BAŞARILI DEVAM EDEN 1.6. Sürekli Kadınların işgücüne ASPB Tedbir maddesi ASPB’nin katılımının ve istihdamının yürütmekte olduğu ana faaliyetler önündeki engellerin içerisinde yer almakta olup tedbir azaltılması amacıyla, sorunsuz devam etmektedir. toplumun ilgili kesimlerine BAŞARILI DEVAM yönelik bilinçlendirme EDEN çalışmaları yapılacaktır. 1.7. Kırdan kente göç eden İŞKUR Sorumlu kurum tarafından hedef kadınların, işgücü kitlenin piyasasına uyumlarını olmadığının sağlayıcı programlar sebebiyle Sürekli gerçekleştirilecektir. tespitinin mümkün dile getirilmesi tedbirin amaçlandığı şekilde gerçekleştirilmesi yönünde İLERLEME herhangi bir ilerleme SAĞLANAMAYAN kaydedilememiştir. İŞKUR tarafından tedbirle ilgili olarak istihdam garantili kurslara ilişkin bilgi verilmektedir. ÖNERİ: İŞKUR’un açıklaması doğrultusunda maddesinin tedbir gerçekleştirilebilir şekilde içeriğinin değiştirilmesi hususunun çalıştayda alınması faydalı olacaktır. 1.8. İller bazında işgücü 2015 yapılacak İŞKUR piyasası analizlerinden hareketle kadın istihdamı için ön plana TAMAMLANAN çıkan sektörlere yönelik işgücü yetiştirme TEDBİR TAMAMLANDI. ele kurslarına öncelik verilecektir. 1.9. 2016 BAŞARILI DEVAM EDEN Şiddet mağduru kadınların, ASPB Tedbir maddesi ASPB’nin konuk evinde kalanların, yürütmekte olduğu ana faaliyetler eski hükümlü ile kocası içerisinde yer almakta olup tedbir ölmüş veya boşanmış sorunsuz devam etmektedir. kadınların ekonomik ve sosyal yaşama katılımları desteklenecektir. 1.10. Sürekli İstihdam ve ASPB ÖNERİ: Sorumlu artırmaya yönelik mevzuat tarafından açıklama kısmına, çalışmaları, taslak politika cinsiyete duyarlı yaklaşım “istenildiği takdirde” ibaresinin bütçeleme konusunda Çocuk noktasında yapılması eklenmesi talep edilmiş olup söz farkındalık konusu hususun çalıştayda ele sahibi olan ÇSGB işgücü 10.02.2016 Bazı engellenmesine Yapılmasına dönük tarihinde yürürlüğe giren 6663 Sayılı “Gelir Vergisi ile piyasasından kopmalarının teşvik getirilen Kanunlarda Değişiklik Dair Kanun” düzenlemeler ile (yarı zamanlı çalışma-tam ücret, çocuk BAŞARILI DEVAM EDEN geçirme alınması faydalı olacaktır. kadınların Sürekli çalışmalarını gözden artırılacaktır. 1.11. mevzuat kurum belgeleri ve stratejilerde BAŞARILI DEVAM ve EDEN yaratma edici yapılacaktır. düzenlemeler ilkokul çağına gelene kadar kısmi süreli çalışma) ile tedbirin tamamlandığı değerlendirilmektedir. ÖNERİ: Tedbirin içerik olarak tamamlandığı düşünüldüğü için maddenin revize hususunun edilmesi çalıştayda ele alınması faydalı olacaktır. 1.12. Kadın girişimciliğinin Hazine güçlendirilmesi 2016 amacıyla Müsteşarlığı düşük gelir grubundaki Hazine Müsteşarlığı Mali Sektörle İlişkiler ve BAŞARILI DEVAM EDEN Genel Müdürlüğü tarafından konuya dair mevzuatın kadınların Kamu bilinçlendirme çalışmaları ve mikro kredi sistemi ile desteklenmesi yasama tamamlaması, döneminde yeni yürürlüğe girmesinin beklenmesi sebebiyle, söz konusu taslağın yasalaşması sonrasında sağlanacaktır. tedbir maddesi tamamlanmış sayılacaktır. Tedbir sorunsuz devam etmektedir. 1.13. Kadın istihdamının SGK artırılmasına Sürekli çalışanların kayıtlı ÖNERİ: İçerik olarak benzerlik ve olması itibariyle yeni eylem planı hale döneminde söz konusu tedbirin 1.3 no.lu maddeyle birleştirilmesi getirilmesine ve tek bir maddenin yer alması BAŞARILI DEVAM EDEN teşvik yönelik düzenlemeleri tanıtılarak hususunun çalıştayda ele alınması faydalı olacaktır. uygulamanın yaygınlaşması sağlanacaktır. 1.14. Kadın İstihdamı Ulusal ÇSGB İzleme ve Koordinasyon Sürekli Söz konusu toplantısı tedbir, sonrasında 1. İDK eylem planlarına eklenmiş olup, UİS, Kurulunun yıllık ilgili İDK sonrası yapılan ilk Kadın İstihdamı BAŞARILI DEVAM toplantılarında, EDEN Ulusal İstihdam Stratejisi eylem planlarının Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu toplantısında (21.12.2015) gündeme alınmıştır. gündeme alınması sağlanacaktır. 1.15. Ev eksenli çalışan ÇSGB 6.5.2016 tarihli ve 6715 sayılı “İş çalışma Kanunu İle Türkiye İş Kurumu şartlarının iyileştirilmesine Kanununda Değişiklik Yapılmasına yönelik Dair Kanun” ile ev hizmetlerinde kadınların 2016 Tedbir sorunsuz devam etmektedir. çalışanlarla da geçici işçi sağlama BAŞARILI DEVAM EDEN önlemler alınacak ve kayıtlı istihdama geçmeleri özendirilecektir. sözleşmesi sayılı yapılabileceği, Kanunun maddesinin 14 başlığının 4857 üncü “Çağrı üzerine çalışma ve uzaktan çalışma” şeklinde değiştirildiği, aynı maddeye “Uzaktan çalışma; işçinin, işveren oluşturulan iş kapsamında iş tarafından organizasyonu görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisidir” fıkrasının eklendiği görülmektedir. Söz konusu kanun maddesi ile tedbir tamamlanmış sayılmaktadır. Tedbirin içerik olarak tamamlandığı düşünüldüğü için bu hususunun 4. İDK’da ele alınması faydalı olacaktır. iii. Eksene dair veriler, uygulamalar ve işleyiş süreci Türkiye’de kadın istihdamı uzun bir dönem ihmal edilen bir alan olmuş, 2000’li yıllardan itibaren ise büyüme ve verimlilik kapsamında hem potansiyel kadın işgücünden yararlanmanın öneminin artması hem de uluslararası gündemde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunun sıklıkla yer almasıyla, öne çıkmaya başlayan bir politika alanı olmaya başlamıştır. Hâlihazırda Türkiye’de kadın istihdam oranları gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük kalmakla birlikte; kayıt dışılık, kazanç farklılıkları, sektörel ve meslek farklılıkları gibi hususlar üzerinden de işgücü piyasası, kadınlar aleyhine bir görünüm arz etmektedir. Bu bağlamda son dönemde gündeme getirilen gerek kadın istihdamına yönelik teşvikler gerekse iş-aile yaşamını uyumlaştırma politikaları olumlu ve önemli adımlar olarak değerlendirilebilmektedir. Ancak yalnızca kadın istihdamında nicel bir artış sağlamaya yönelen ve kadınların Türkiye’ye özgü koşullar ekseninde işgücü piyasasında karşılaşabilecekleri sorunları ihmal eden politika uygulamalarının, amaçlandığının aksi biçimde, kadın istihdamı üzerinde olumsuz etki yaratabilme ihtimali de gözden kaçırılmamalıdır. 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 Sayılı İş Kanunu’nda temel yaklaşımın, işçiişveren ilişkisinde cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından bir ayrım yapılamayacağı ilkesi olduğunu ifade edilmiş ve bu Kanun’un “Eşit Davranma İlkesi” başlıklı 5. Maddesinde ifadesini bulmuştur. Aynı kanunun 74. Maddesinde “Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni” başlıklı düzenlemelerde doğum hakkının çerçevesi çizilmiştir. İş Kanununun yanı sıra Devlet Memurları Kanununda da yapılan değişikliklerle kadın memurların çalışma şartlarında önemli gelişmeler yaşanmıştır. 25.02.2011 tarihinde 27857 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigorta Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile Devlet Memurları Kanununda yapılan bazı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre; kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından itibaren ve doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemeyeceği, analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edileceği, erkek memura eşinin doğum yapması halinde, isteği üzerine on gün babalık izni verileceği, süt izninin kullanımında kadın memurun tercihinin esas olacağı ve doğum sonrasında 24 aya kadar aylıksız izin kullanılabileceği düzenlenmiştir. Türkiye’de 2004 yılına kadar düşme eğilimi gösteren kadın istihdam oranlarının son on yıldır artış eğilimine girdiği söylenebilmektedir. 2004 yılına kadar olan düşüşün en belirgin nedenleri arasında kırsal kesimden kente gelen kadın işgücünün, ev kadını niteliği kazanarak ya da kayıt dışı çalışmaya başlayarak işgücü kapsamından çıkması gösterilmektedir. Bu dönemden sonra, özellikle 2007-2012 yılları arasında, kadın istihdamında yaşanan artışın arkasında ise kadın istihdamının artırılması ve kadın çalışanların korunmasına yönelik yapılan mevzuat çalışmaları, 18 yaş üstü kadın çalıştıran işverenleri kapsayan sosyal güvenlik prim teşvikleri ve kadınların iş yaşamında yer almalarının önemini vurgulayan farkındalık yaratıcı çalışmaların etkili olduğu belirtilmektedir (Önder, 2013). Bu artışta 2008 yılında kadın istihdamını artırmak amacıyla başlatılan sigorta prim teşviklerinin etkili bir faktör olduğu belirtilmektedir. 2008 yılında 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa eklenen geçici maddeye göre 1/7/2008-30/06/2010 tarihleri arasında işe alınan 18 yaşından büyük kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki gençlere istihdam teşviki uygulanmıştır. Bu teşvik, asgari ücret üzerinden hesaplanan işveren sigorta primleri hissesinin 5 yıllık süre için % 20 ile % 100 arasında değişen oranının İşsizlik Sigortası fonundan finanse edilerek karşılanmasını öngörmektedir. Söz konusu teşvikin uygulama süresinin sona ermesi üzerine 2011 yılında 4447 sayılı Kanuna eklenen bir başka geçici madde ile kadın ve genç istihdamının teşviki amaçlanmıştır. 1/3/2011-31/12/2015 tarihlerinde işe alınan, fiilen çalışan, 18 yaşından büyük olan ve işe girmeden önce altı aylık süre için işsiz kalan kişilere yönelik bu teşvikten esas olarak, 18 yaşından büyük kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki gençlerin faydalanması öngörülmüştür (Alper, 2015: 208). 6111 Sayılı Kanun kapsamında uygulanan teşvik desteği Bakanlar Kurulu Kararı ile 31.12.2015'ten 31.12.2020 tarihine uzatılmıştır Kadınların sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi, toplumsal yaşamda kadın erkek eşitliğinin sağlanması, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve sosyal kalkınma amaçlarına ulaşılabilmesi için kadınların istihdamının artırılması ve eşit işe eşit ücret imkânının sağlanması amacıyla hazırlanan 2010/14 sayılı “Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” konulu Başbakanlık Genelgesi 25 Mayıs 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Genelge kapsamında “Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu” oluşturulmuştur. Kanuni düzenlemeler dışında, ÇSGB tarafından hazırlanan “İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi” konulu 19 Mart 2011 Tarihli ve 27879 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesine uygun olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi ALO 170’te psikolojik taciz ile ilgili sorun ve şikâyetlerin dinlenmesi ve çalışanlara destek sağlanması amacı ile iki psikolog görevlendirilmiştir. Çalışanların uğradığı psikolojik taciz olaylarını izlemek, değerlendirmek ve önleyici politikalar üretmek üzere ÇSGB bünyesinde DPB, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tarafların katılımıyla “Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu” kurulmuştur. 11 Nisan 2012 tarihli ve 28261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6289 sayılı Kanununun 14. maddesiyle, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun “Sendika ve Konfederasyonların Yetki ve Faaliyetleri” başlıklı 19. maddesinde, sendika ve konfederasyonların faaliyetlerde bulunurken kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetecekleri hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, 7 Kasım 2012 tarihli ve 28460 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 26. maddesiyle de sendika ve konfederasyonların faaliyetlerinden yararlanmada üyeleri arasında eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasaklarına uymakla yükümlü oldukları ve faaliyetlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetecekleri düzenlenmiştir. 30 Haziran 2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 10. maddesinde, işverenin işyerinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapması zorunluluğu hükme bağlanmıştır. İşverenin risk değerlendirmesi yaparken genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren çalışanlar gibi özel politika gerektiren gruplar ile kadın çalışanların durumlarını da dikkate alması hususu kanun maddesinde belirtilmiştir. Türkiye’de kadın istihdamını artırmak için üzerinde durulan bir diğer politika demeti iş-aile yaşamını uyumlaştırma politikaları olmaktadır. İzinler, çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmetleri, çalışma sürelerinin düzenlenmesi ve nakit transferleri olmak üzere dört temel başlık altında sınıflandırılabilecek iş-aile yaşamını uyumlaştırma politikaları ile ev içi iş yükü ve bakım sorumlulukları ile işyerindeki sorumlulukları bağdaştırmaya yönelik yasal, kurumsal ve sosyal destek mekanizmaları geliştirmek hedeflenmektedir. Bu politikalarla toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek, demografik dönüşüm sürecinde karşı karşıya kalınan doğurganlıktaki düşüşleri bertaraf etmek amaçlanabildiği gibi, düşük kadın istihdam oranlarını artırmak da bu politikaların doğrudan hedefi olmaktadır. Bu bağlamda bu politikalar içerisinde kadın istihdamını desteklemeye yönelik temel düzenlemelerden biri, 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak yürürlüğe giren yönetmeliklerde işyerlerinde işverenlerin kreş ve emzirme odası açma yükümlülükleri getirilmesidir. 2004 tarihli “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” uyarınca 100-150 kadın işçi çalıştıran işyerlerinde işverenin bir yaşından küçük çocuklar için emzirme odası (çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 m uzaklıkta) açma sorumluluğu bulunmaktadır. İşçi sayısı 150’yi geçtiğinde ise işveren 0-6 yaş arası çocuklar için bir yurt açmak zorundadır. Yurdun içinde 36 yaş grubu için anaokulu bulunması da gerekmektedir. 2013 yılında yürürlüğe giren ve 2004 tarihli yönetmeliği yürürlükten kaldıran “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” ile mevcut yasal düzenleme 150’den fazla kadın çalışanın bulunduğu işyerlerinde 0-5,5 yaş arası çocuklar için bakım hizmeti sunulmasını gerektirmektedir. Ancak Türkiye’de hâlihazırda küçük işletmelerin ağırlık taşıması ve toplam işçi sayısının bile 150’nin üstünde olduğu işyeri sayısının sınırlı olması nedeniyle bu düzenlemenin fiilen uygulamaya geçmesinin zor olduğu ifade edilmektedir (Koray, 2011, Kurnaz ve Atalay, 2013: 41). Türkiye’de son dönemde planlanan iş-aile yaşamını uyumlaştırmaya yönelik politika setiyle ilgili düzenlemelerin içeriğine en ayrıntılı şekilde 10. Kalkınma Planı kapsamında “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı” içeriğinde ulaşılabilmektedir. Bu pakette yer alan düzenlemeler ise “esnek istihdam” ve doğurganlığı artırmaya yönelik “doğum yardımları” olmak üzere iki temel önlem setine odaklanmıştır. Nitekim program kapsamına girdikten sonra, önce doğum yardımları, daha sonra ise doğum sonrası esnek çalışmaya ilişkin düzenlemeler yakın aralıklarla yasalaşarak yürürlüğe girmiştir. 7 Nisan 2015 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 633 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesine yeni bir madde eklenerek “doğum yardımı” uygulaması yasalaşmıştır. Çocuğu olan ailelere yönelik olarak ilk kez gerçekleştirilecek bu uygulama ile ailelere canlı doğan birinci çocuk için 300 TL, ikinci çocuk için 400 TL, üçüncü ve sonraki çocuklar için ise 600 TL tutarında doğum yardımı yapılması öngörülmektedir. Doğum yardımı annenin sağ olması durumunda anneye yapılacaktır. Bu yardım Bakanlıkça belirlenen zorunlu hallerde babaya ödenebilecektir (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/05/20150523-5-1.pdf, erişim: 31.08.2016). Doğum yardımı düzenlemesini takip eden doğum sonrası esnek çalışma düzenlemesi ise “Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 29 Ocak 2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanmasıyla yürürlüğe girmiştir (http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/02/20160210-15.pdf, erişim: 31.08.2016). Söz konusu kanunla doğum yapan kadın memur ve işçilere analık izni bitiminden itibaren belirli şartlarla altı aya kadar yarı zamanlı çalışma olanağı getirilirken, aynı zamanda çalışan ebeveynler için çocuk zorunlu ilköğretim çağına gelene kadar yarı zamanlı çalışma seçeneğine de yer verilmiştir. Kanunda hem çalışan memur hem de çalışan işçi ebeveynler için çocuk zorunlu ilköğretim çağına gelene kadar yarı zamanlı çalışma seçeneğine yer verilmesiyle, tek başına bir politika uygulaması olarak hâlihazırda Türkiye mevzuatında yer almayan ebeveyn izninin, ebeveynlere tanınan bu yarı zamanlı çalışma seçeneği üzerinden tanımlandığı görülmektedir. Kadın istihdamını artırmanın ve desteklemenin bir diğer önemli ayağını ise kadın girişimciliğini desteklemek oluşturmaktadır. Nitekim kadınların toplam istihdam içindeki payı kadın girişimciler söz konusu olduğunda görece en düşük seviyelere ulaşmaktadır. Bu bağlamda son yıllarda kadınları girişimcilik yönünden cesaretlendirebilmek amacıyla özel teşvik ve destek paketleri hazırlanmakta, KOSGEB destekleri artırılmakta, banka kredi alımlarında kolaylıklar sağlanmaktadır. KOSGEB tarafından 2016 yılında yürürlüğe sokulan “Girişimcilik Destek Programı” kapsamında kadın girişimcilerine yönelik destek oranlarının daha yüksek belirlendiği görülmektedir (http://www.kosgeb.gov.tr/site/tr/genel/detay/1231/girisimcilik-destek-programi, erişim: 30.08.2016). Söz konusu yasal ve idari düzenlemelerin kadınlara ilişkin işgücüne katılma ve istihdam oranlarını olumlu yönde etkilediği sunulan tablolardan da açıkça anlaşılmaktadır. Bu gelişimi destekleyen bilimsel çalışmalar da mevcuttur. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 2013 yılında gerçekleştirmiş olduğu bir araştırma, özellikle kadınların işgücüne katılımını daha iyi yansıttığı düşünülen kentsel alanlardaki kadınlara odaklanarak son on yılda meydana gelen istihdam artışına dikkat çekmektedir. Söz konusu araştırmada belirtilen dönem içerisinde işgücüne katılma oranlarındaki artışa rağmen, kentlerde kadınların işsizlik oranlarında düşüş görülmesi işgücü piyasasına giren kadınların istihdam edilebildikleri anlamına gelmektedir. Aynı süre zarfında eğitim seviyesi ve buna paralel olarak ilk evlilik ile ilk doğum yaşlarının artması gibi yapısal özelliklerin bir bileşen etkisi yaratarak söz konusu artışta pay sahibi olduğu belirtilmektedir. Ancak araştırmada özellikle vurgulanan sonuç, bu yapısal faktörler dikkate alındığında dahi, söz konusu dönemde kadınların işgücüne katılma oranlarında önemli bir artışın ortaya çıkmasıdır (Uysal, 2013a). Özellikle düşük eğitimli kadınlarda görülen işgücüne katılma oranlarındaki artışın, eğitim faktöründen bağımsız açıklanması gerektiği düşünülmektedir. BETAM’ın ilk defa 2008 yılında uygulanmaya başlanan ve zaman içerisinde farklı düzenlemelerle devam ettirilen kadın ve genç istihdamına verilen sigorta prim teşviklerinin 30-44 yaş aralığındaki kayıtlı kadın istihdamı üzerindeki etkilerini incelediği araştırma sonuçları, söz konusu teşviklerin özellikle lise mezunu olmayan, evli kadınların kayıtlı istihdamını olumlu etkilediğini göstermektedir. Teşviklerden özellikle sanayi sektöründe, nitelik gerektiren el becerisi işlerinde çalışan kadınların istihdamında ve nispeten büyük firmalarda faydalanıldığı ve özellikle lise düzeyinin altında eğitime sahip kadınların istihdamının görece arttığı belirtilmektedir. 2008 yılında küresel ekonomik krizle birlikte ek çalışan etkisinin de devreye girmesinin teşviklerle birleştiğinde evli kadınların kayıtlı istihdamında görece bir iyileşme sağladığı ifade edilmektedir (Uysal, 2013b). iv. Eksen kapsamında istihdamda öncelikli sorun alanları ve beklentiler Türkiye’de kadınların işgücü piyasalarına erişim ve istihdam fırsatlarının artırılmasında en önemli sorun alanını iş ve aile hayatının uyumlaştırılmasına yönelik politika alanının yetersizliği oluşturmaktadır. Özellikle çocuk bakımına yönelik sorumluluğun kadınla ilişkilendirilmesi ve başta erken çocukluk dönemi olmak üzere aileyi destekleyecek kurumsal hizmetlerin sınırlı niteliği, kadınların işgücü piyasalarına daha az katılmalarına neden olmaktadır. İş-aile yaşamını uyumlaştırma politikalarına sahip gelişmiş ülkelerde dahi, bu politikalar hala toplumun dezavantajlı kesimlerini kapsama konusunda eksik kalırken, Türkiye’de bu ayrım çok daha keskin biçimde kendini göstermektedir. Eğitimli ve yüksek gelirli kesimler, mevcut hizmetlere ulaşmada sıkıntı yaşamamakta, hatta çoğu zaman piyasadan yüksek maliyetlerle karşılayabildikleri hizmetler sayesinde kamusal hizmetlere ihtiyaç duymamaktadırlar. Ancak toplumun düşük gelirli kesimleri, kendi imkânlarıyla piyasadan sunulan hizmetleri satın alamadıkları gibi, kamusal hizmetlere ulaşmada da zorluk çekmektedirler. Dolayısıyla özellikle eğitim düzeyi düşük, alt ve orta gelir grubunda ev içi bakım hizmetleri alanında, kadının ağırlık gösterdiği geleneksel bakım rejimi büyük ölçüde varlığını devam ettirmektedir. Doğum, bakım izinleri ve yardımlarının toplumun tüm kesimlerini kapsayacak ve kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderecek şekilde yeniden ele alınması gerekmektedir. İş ve aile hayatı uyumlaştırılmasına ilişkin politikaların birçok gelişmiş ülke örneğinde önemli katkılar sağladığı görülmektedir. Bu çerçevede kurumsal bakım hizmetlerinin geliştirilmesi büyük öneme sahiptir. Bunun yanında okul öncesi eğitim ve bakım kurumlarının tek merkezden yönetilmesi, kreş hizmeti sağlayan işverenlere ve evde bakım desteği sağlanmasına yönelik finansal teşvikler verilmesi, şirketlerde çalıştırılan kadın sayısından bağımsız süt odalarının kurulması, kurumlarda ve işyerlerinde çocuk bakımı için uygun yerlerin temin edilmesi ve yerel yönetimlerin kreş açma yetkisinin genişletilmesi ve zorunlu hale getirilerek yaygınlaştırılması önemlidir. Kurumsal bakım yanında evde bakım seçeneğinin kayıt dışılık riskleri de değerlendirilerek modellenmesi diğer önemli bir alternatif olarak dikkat çekmektedir. Kadınların istihdam düzeylerine ilişkin bir diğer sorun alanı da işgücü piyasalarının, kadınların iş ve aile uyumunu sağlayacak düzeyde bir esnekliğe sahip olamamasıdır. Bu esnekliğin zorunlu bir istihdam uygulaması biçiminde kadınlara dayatılması, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin bir devamı olacaktır ki bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Esneklik uygulamasının Türkiye’de çoğu zaman güvencesizlik ve kayıt dışılık gibi kavramlarla da ilişkilendirildiği görülmektedir. Bu çerçevede esnekliğin kadınların iş ve aile hayatı uyumunda başvuracakları bir tercih olarak ortaya çıkması ve güvenceli esneklik alanı içerisinde geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Dünyadaki iyi ülke örneklerinde başarılı modellerin izlenerek bunlardan çıkarılacak derslerle bir karar sürecine yönelinmesi büyük önem taşımaktadır. İşgücü piyasalarında kadın istihdamına yönelik engellerin doğru bir biçimde belirlenerek çözüm arayışlarının başarıya ulaşmasında işgücü piyasalarına ilişkin bilgi eksikliği önemli bir sorun alanı olarak öne çıkmaktadır. Bu çerçevede, cinsiyete ve sektörlere göre işgücü verimliliği analizlerinin yapılması, kurumsal bakım hizmeti sağlayıcıları ve yararlanıcılara ilişkin net istatistiki veriler toplanması ve kadın istihdamının niceliksel ve yaş, medeni durum, eğitim düzeyi gibi niteliksel unsurlar üzerinden analizinin yapılması büyük önem taşımaktadır. Bu verilerin yanında işgücüne katılmama ya da işten ayrılma nedenlerini gösteren araştırmalar yapılması, cinsiyet temelli yoksulluk araştırmaları yapılması, ev eksenli ve ev hizmetlerinde çalışan kadınların sayısına ilişkin veriler elde edilmesi, istihdam teşvikine dair uygulamaların etkinlik analizlerine dair istatistiklerin çıkarılması ve İŞKUR’un aktif istihdam tedbirleri kapsamındaki faaliyetlerine ilişkin istatistikler çıkarılması kadın istihdamının önündeki sorun alanlarının belirlenmesine ve daha gerçekçi analizlerin yapılmasına kaynaklık edecektir. Kadın istihdamı konusunda TÜİK ve ASPB temelinde veri tabanları oluşturulmasına yönelik etkin e-kütüphane oluşturulması sahada çalışan araştırmacılar için önemli bir kaynak işlevi görecektir. Kadın istihdamının geliştirilmesinde istihdam araştırma merkezi kurularak üniversiteler ve sosyal taraflarla işbirliğinin sağlanması ve istihdam politikalarının oluşturulmasına yönelik verilerin tek merkezden koordine edilmesi kurumsal etkinliğin sağlanması bakımından kritik role sahiptir. Bu çerçevede kadınlara ilişkin esnek çalışmalarının yaygınlaştırılması önem arz etmektedir. Esnek çalışma modelleri uygulayan işyerlerinin ve esnek çalışan kadınların sayısının belirlenmesi ve kadınların iş ve sosyal hayatlarını eş zamanlı olarak düzenleyebilmelerine imkân verecek güvenceli esneklik modellerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Eğitim seviyesi, tüm dünyada işgücüne katılım ve istihdam düzeyinin önemli belirleyicilerinden biridir. Eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne katılma ve istihdam oranlarının erkeklerde ve kadınlarda arttığı görülmektedir. Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda gerek kamu gerekse de toplumsal gönüllük ekseninde girişilen projeler kadınların eğitim düzeylerinin artırılması konusunda önemli başarıların elde edilmesini sağlamıştır. İşgücü piyasasına eleman yetiştirmek amacıyla kurulan ve kuruluş süreçlerinde diğer okullara kıyasla daha fazla teknik altyapı ve harcama gerektiren meslek liseleri, kadın istihdamının artırılması konusunda büyük öneme sahiptir. Kız öğrencilerin eğitim düzeyinin yükseltilmesine yönelik sağlanan destekler kadınların uğradığı cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadelede önemli katkılar sağlayacaktır. Bunun temini için eğitim döneminde okul öncesi eğitimden başlamak üzere toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık ve bilinçlenmenin artırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik MEB müfredatına ders eklenmesi, geleneksel toplumsal cinsiyet algısını değiştirecek bakış açılarının kamu iletişim araçları ve medya yoluyla yaygınlaştırılması, okuma-yazma bilmeyen kadınlara okuma-yazma becerisi kazandırılması, mesleki eğitimin kalitesi yükseltilerek mesleki eğitim modüllerinde toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu yapılması ve kadınların yükseköğretime katılımlarının artırılması gibi gelişmeler önemli katkılar sağlayacaktır. Kadın istihdamının geliştirilmesi sorunu merkezi yönetim yanında yerel yönetimlerin de katkılarını ve merkezi yönetim ile koordineli çalışmalarını gerektirmektedir. Yerel yönetimlerdeki görevlilere yönelik toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin eğitim ve farkındalık faaliyetlerinin ve kadınların işgücü piyasasına katılımı ve istihdamına ilişkin uygulamalar konusunda kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi konuları büyük öneme sahiptir. Yerel yönetimlerde kadın istihdamı ile ilgili özel birimler ve kadınlarla ilgili rehberlik ve danışmanlık merkezleri kurulması, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmalarının yapılması ve kadınların yerel yönetimlerde karar verici mekanizmalarda yer almalarının sağlanması ve cinsiyet kotalarının getirilmesi toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile yerel ölçekte mücadelenin önemli araçları olacaktır. Bunun yanında kadın istihdamını teşvik amacıyla yerel merkezde işgücü analizlerinin yapılması, İŞKUR iş ve meslek danışmanlarının yerel yönetimlerde görevlendirilmesi, yerel yönetimlerin ayrımcılığa uğrayan kişileri çalıştırması kadın istihdamının geliştirilmesinde katkılar sağlayabilecektir. Kadın istihdamının geliştirilmesinde bir diğer sorun alanı da kadın girişimciliğinin geliştirilmesine ilişkindir. Türkiye’de kadın girişimciliğinin düşük olmasının temelinde yatan nedenler arasında; yeterli eğitim alamama, girişimci olmak için gerekli olan finansmana erişimde karşılaşılan güçlükler, toplumun bu alandaki olumsuz bakış açısı, çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği ve kadınların karar alma mekanizmalarında yeteri kadar temsil edilmemeleri gösterilebilir. Son yıllarda başta KOSGEB olmak üzere çeşitli kurumlarca başlatılan teşvik uygulamalarının devamlılığının sağlanması bu sorun alanının aşılmasında önemli bir etki sağlayacaktır. Kadın girişimciliğinin geliştirilmesi hususunda bölgesel bazda kadın temelli girişimcilik alanlarının geliştirilmesi belirlenmesi ve ve mevcut buna teşvik paralel farklılaştırılmış paketlerinin niteliksel girişimcilik ve modellerinin niceliksel bakımdan zenginleştirilmesi de büyük öneme sahiptir. İnovasyonun desteklenmesi, öne çıkan fikirlere uygulama alanı yaratılması, her yıl ulusal bütçeden kadın girişimciliği için belli bir kota tahsis edilmesi ve kadın işverenlere yönelik özel teşvikler uygulanması da kadın girişimciliğinin geliştirilmesine önemli katkılar sağlayacağı açıktır. Ayrıca kadınlara yönelik önemli bir fırsat sağlayan mikro kredi uygulamalarının geliştirilmesi, kooperatifleşmenin teşvik edilmesi, girişimci kadınlara maddi desteklerin proje başında verilmesi, ücretsiz danışmanlık hizmeti verilerek farklı girişimcilik alanlarının tanıtılması, girişimci aday kadınlara sorumlu oldukları yasal mevzuat hakkında eğitim verilmesi ve kadınların sermaye ve krediye erişim olanaklarının artırılması da kadın girişimciliğinin desteklenmesine önemli katkılar sağlayacak başlıklar arasında yer almaktadır. Girişimcilik desteklerinin kurumsal olarak yürütümünü sağlayan KOSGEB aracılığı ile sağlanacak destekler de kadın girişimci sayısının artırılmasında önemli rol oynayacaktır. Özellikle üniversite mezunlarına e-takip sistemi ile KOSGEB ve ilgili kurumlarla işbirliğini geliştirecek yazılım geliştirilmesi bu konuda önemli gelişmelerin sağlanmasına kaynaklık edecektir. 4. SONUÇ Son yıllarda yaşanan sınırlı gelişmelere karşın Türkiye’de kadınların işgücüne ve istihdama katılma düzeyleri gelişmiş ülke ortalamalarının oldukça gerisindedir. 1990’lı yıllara kadar tarım toplumu dinamiklerinin belirleyici olduğu yapıda ağırlıklı olarak tarım sektöründe istihdam edilen ve düşük eğitim grubunda yer alan kadınlar, bu dönemden itibaren kentleşme ve eğitim düzeylerinde yaşanan gelişmelerle işgücü piyasalarında daha görünür hale gelmişlerdir. Bu görünüm düşük eğitim ve beceri gibi nedenlerle güvencesiz çalışma eğilimlerini artırmış ve cinsiyet temelli ayrımcılığın kaynağını oluşturmuştur. Kadınların son yıllarda tüm dünyada işgücü piyasalarında artan ağırlığının, kadın ve erkekler için eşit istihdam fırsatlarına ya da eşit kazançlara dönüşmediği görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde dahi düşük üretkenlikteki işlerde çalışma yoğunluklarında ciddi artışlar görülmektedir. Kadınların ücretli veya ücretsiz aile işletmelerinde ve kayıt dışı sektörlerde daha çok istihdam şansına sahip oldukları görülmektedir. Kadın ve erkeklerin yaptıkları işin niteliğine bağlı olarak kazanç ve üretkenlik farklılıklarının devam ettiği görülmektedir. Ekonomik faaliyetlerdeki cinsiyet ayrımının doğal bir sonucu da ortaya çıkan gelir farklarıdır. Kadın ve erkeklerin bakımla ilgili ev işleri için ayırdıkları zaman arasındaki fark, aynı zamanda gelir farkını oluşturan nedenlerden birisidir. Ev işlerine ilişkin sorumlulukların orantısız olarak kadın tarafından yüklenilmesi, daha fazla süre çalışan kadınlar için boş zaman ve refah bakımından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Kadınların işgücü piyasalarında cinsiyet rolleri yönünden karşılaştıkları zorlukların ortadan kaldırılmasında iş ve aile hayatının uyumlaştırılmasına yönelik politikalar önem kazanmaktadır. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri dikkate alındığında, ev işleri, çocuk, yaşlı bakımı vb. hane içi sorumlulukların erkeklerden ziyade kadınlara atfedildiği görülmektedir. Bu bakımdan artan rollerin ve sorumlulukların fazlalığı sebebiyle çalışan kadınlar, çalışan erkeklere nazaran iş-aile yaşamını uyumlaştırma konusunda daha fazla zorluk çekebilmektedirler. Bu durum ise kadınların işgücü piyasasına katılıp katılmama kararlarını etkileyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira iş-aile yaşamının uyumlaştırılamaması sorununun, işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştiren bir yapı ortaya çıkardığı gözlemlenmektedir. İş-aile yaşamını uyumlaştırma politikalarının yokluğu ya da eksikliği, geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde ev içi sorumlulukları üstlenen kadınların işgücü piyasasından dışlanmasına ya da bu kadınlar işgücü piyasasına girebilseler dahi erkeklerle eşit fırsatlara erişememelerine yol açmaktadır. Kadın istihdamının artırılmasının ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmaları açısından taşıdığı önemin fark edilerek, potansiyel kadın işgücünün işgücü piyasasına çekilmeye çalışılması ve aile yapısında meydana gelen değişimler (çift kazananlı aile yapısının yaygınlaşması, boşanma oranlarının artması, tek ebeveynli ailelerin çoğalması, nüfusun yaşlanması) ile kadının aile gelirine katkısının artması sonucu, kadın istihdamını teşvik amacıyla son dönemlerde iş-aile yaşamını uyumlaştırma politikalarının tüm ülkelerde yaygınlık kazandığı görülmektedir. Ancak bu politikalar sadece niceliksel bir artışa hizmet etmekle sınırlı kalmamalı, kadının toplumsal statüsünü güçlendirmeye yönelik de işlevler üstlenmelidir. KAYNAKÇA Alper, Y. (2015). Sosyal Sigortalar Hukuku. Bursa: Dora Yayıncılık, 208. Dedeoğlu, S. (2015). 2000’li Yıllarda Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları: Muhafazakârlığın ve Neo-Liberalizmin Gölgesinde mi?. Himmet, Fıtrat, Piyasa- AKP Döneminde Sosyal Politika. (Der. M. Koray ve A. Çelik). İstanbul: İletişim Yayınları, 259-277. Ecevit, Y. (2010). İşgücü Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği El Kitabı. Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, Ankara, 8-10. İlkkaracan, İ. (2010). Uzlaştırma Politikalarının Yokluğunda Türkiye Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri. İ. İlkkaracan (der.). Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Doğru: İş Ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları, İstanbul: İTÜ BMT-KAUM, 21-57. Karabıyık, İ. (2012). Türkiye’de Çalışma Hayatında Kadın İstihdamı. Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, 32(1), 231-260. KEİG. (2013). Türkiye’de Kadın Emeği Ve İstihdamına Yönelik Politikalar: Kadın Emeği Ve İstihdamına Dair Politika Ve Faaliyetlerin 12 İlde Değerlendirilmesi. KEİG Platformu, İstanbul, 28-30. Kılıç, D. Ve Öztürk, S. Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı Önündeki Engeller ve Çözüm Yolları: Bir Ampirik Uygulama, Amme İdaresi Dergisi, Cilt:47, Sayı:1, 107130. Koray, M. (2011). Avrupa Birliği ve Türkiye’de “Cinsiyet” Eşitliği Politikaları: Sol-Feminist Bir Eleştiri. Çalışma ve Toplum, 2, 13-54. Kurnaz, I. ve Atalay, D. (2013). İş-Aile Yaşamının Uyumlaştırılması: Türkiye’de Güncel Tartışmalar. Rapor No: 2013/2, Anka Kadın Araştırma Merkezi, Ankara, 18-43. Önder, N. (2013). Türkiye’de Kadın İşgücünün Görünümü. Çalışma Dünyası Dergisi, 1(1), 35-61. Özaydın, M. M. (2013). Cinsiyete Dayalı Refah Sınıflandırmaları Temelinde İş ve Aile Yaşamının Uyumlaştırılması Sorunu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(3), 47-72. Toksöz, G. (2007). Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu. Ankara: Uluslararası Çalışma Örgütü, 36. Toksöz, G. (2012). Kalkınmada Kadın Emeği. İstanbul: Varlık Yayınları, 234-237. TÜİK. İşgücü İstatistikleri, http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1007, 30 Ağustos 2016’da alınmıştır. TÜİK. Toplumsal Yapı ve Cinsiyet İstatistikleri, http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1068, 30 Ağustos 2016’da alınmıştır. Uysal, G. (2013a). Kentlerde Kadınların İşgücüne Katılımı Artıyor. BETAM Araştırma Notu, 13/143. Uysal, G. (2013b). Kadın İstihdamına Verilen Teşvikler İşe Yarıyor. BETAM Araştırma Notu, 13/151. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/05/20150523-5-1.pdf, Doğum Yardımı Yönetmeliği, 31 Ağustos 2016’da alınmıştır. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/02/20160210-15.pdf, Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 31 Ağustos 2016’da alınmıştır. http://www.kosgeb.gov.tr/site/tr/genel/detay/1231/girisimcilik-destek-programi, 31 Ağustos 2016’da alınmıştır. FİKİR TEPSİSİ SORU 1 1. Kurumsal bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması 2. Eğitim döneminde okul öncesi eğitimden başlamak üzere toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık ve bilinçlenmenin artırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik MEB müfredatına ders eklenmesi 3. Kız öğrencilerin eğitim düzeyinin yükseltilmesine yönelik destekler sağlanması 4. Kadınların iş ve sosyal hayatlarını eş zamanlı olarak düzenleyebilmelerine imkân verecek güvenceli esneklik modellerinin yaygınlaştırılması 5. Kadın istihdamının arttırılmasına yönelik kamu sektörü, özel sektör, sendikalar ve üniversiteler tarafından yönetilen proje çıktılarının analiz edilmesi 6. Geleneksel toplumsal cinsiyet algısını değiştirecek bakış açılarının kamu iletişim araçları ve medya yoluyla yaygınlaştırılması 7. Mesleklerde cinsiyet ayrımcılığının önüne geçilmesi 8. Vergi indirimi, kreş çeki gibi uygulamalarla kreşlerin teşvik edilerek yaygınlaştırılması, mahalle kreşlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması 9. Okuma-yazma bilmeyen kadınlara okuma-yazma becerisi kazandırılması, mesleki eğitimin kalitesi yükseltilerek mesleki eğitim modüllerinde toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusu yapılması, kadınların yükseköğretime katılımlarının artırılması SORU 2 1. İstihdam araştırma merkezi kurularak üniversiteler ve sosyal taraflarla işbirliğinin sağlanması ve istihdam politikalarının oluşturulmasına yönelik verilerin tek merkezden koordine edilmesi 2. Cinsiyete ve sektörlere göre işgücü verimliliği analizlerinin yapılması 3. Kurumsal bakım hizmeti sağlayıcıları ve yararlanıcılara ilişkin net istatistiki veriler toplanması 4. Kadın istihdamının niceliksel ve yaş, medeni durum, eğitim düzeyi gibi niteliksel unsurlar üzerinden analizinin yapılması 5. Kadın temelli eylem planı ve projelerin etki analizlerinin yapılması 6. Esnek çalışma modelleri uygulayan işyerlerinin ve esnek çalışan kadınların sayısının belirlenmesi 7. İşgücüne katılmama ya da işten ayrılma nedenlerini gösteren araştırmalar yapılarak verilerin ortaya konması 8. İstihdam teşvikine dair uygulamaların etkinlik analizlerine dair istatistikler çıkarılması 9. İŞKUR’un aktif istihdam tedbirleri kapsamındaki faaliyetlerine ilişkin istatistikler çıkarılması 10. Kadın istihdamı konusunda TÜİK ve ASPB temelinde veri tabanları oluşturulmasına yönelik etkin e-kütüphane oluşturulması 11. Ev eksenli ve ev hizmetlerinde çalışan kadınların sayısına ilişkin veriler elde edilmesi 12. Cinsiyete göre ortaya çıkan ücret eşitsizliklerinin belirlenmesi 13. Cinsiyet temelli yoksulluk araştırmaları yapılması 14. Kreş, çocuk bakım evleri, özel kreşlerin sayısı ve bunların bulunduğu bölgelerde 15-64 yaş arası nüfusun medeni durum ve çocuk sayısına göre dağılımını verecek ASPB ve TÜİK işbirliği ile istatistiklerin paylaşılması SORU 3 1. Toplum ruh sağlığı merkezlerinin nitelik ve nicelik açısından geliştirilmesi 2. Kurumlarda ve işyerlerinde çocuk bakımı için uygun yerlerin kurulması ve denetlenmesi 3. Genel politikaların yanında duruma özel, yerel veya kişisel projelerin/önerilerin de esnek politikalar olarak sisteme entegre edilebilmesinin imkanının üretilmesi 4. Kurumsal bakım yanında evde bakım seçeneğinin kayıt dışılık riskleri de değerlendirilerek modellenmesi 5. Ders dışı etkinlikler ile okullardaki eğitim-öğretim süresini mesai bitimi ile denkleştirecek düzenlemeler yapılması 6. Kurumsal bakım hizmetlerinin yerel düzeyde sunumunun sağlanması 7. Okul öncesi eğitim ve bakım kurumlarının tek merkezden yönetilmesi 8. Kreş hizmeti sağlayan işverenlere ve evde bakım desteği sağlanmasına yönelik finansal teşvikler verilmesi 9. Meslek lisesi ve üniversitelerde bakım hizmetleri bölüm ve öğrenci sayısının arttırılması 10. Babaların da yararlanma imkânı getirildiği ücretli ebeveyn izni sağlanması 11. Yerel yönetimlerin kreş açma yetkisinin genişletilmesi ve zorunlu hale getirilmesi 12. Şirketlerde çalıştırılan kadın sayısından bağımsız süt odalarının kurulması SORU 4 1. Bölgesel bazda kadın temelli girişimcilik alanlarının belirlenmesi ve buna paralel farklılaştırılmış girişimcilik modellerinin geliştirilmesi 2. İnovasyonun desteklenmesi, öne çıkan fikirlere uygulama alanı yaratılması 3. Mevcut teşvik paketlerinin niteliksel ve niceliksel bakımdan zenginleştirilmesi 4. Her yıl ulusal bütçeden kadın girişimciliği için belli bir kota tahsis edilmesi 5. Kooperatifleşmenin teşvik edilmesi 6. Kadın işverenlere yönelik özel teşvikler uygulanması 7. Girişimci kadınlara maddi desteklerin proje başında verilmesi 8. Ücretsiz danışmanlık hizmeti verilerek farklı girişimcilik alanlarının tanıtılması 9. Kadınların sermaye ve krediye erişim olanaklarının artırılması 10. İşveren olmaları halinde sorumlu oldukları yasal mevzuat konularında eğitim verilmesi 11. Gelişen teknoloji ile oluşacak meslekler üzerine eğitimler verilmesi 12. Ortaokuldan itibaren girişimcilik dersleri verilmesi 13. Üniversite mezunlarına e-takip sistemi ile KOSGEB ve ilgili kurumlarla işbirliğini geliştirecek yazılım geliştirilmesi 14. Üniversitelerde girişimcilik derslerinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin ders vermesi 15. Mikro kredi uygulamalarının geliştirilmesi 16. İşbirliği ağlarının geliştirilmesi 17. Kadın girişimciliğinin geleneksel sektörlerle sınırlandırılmayıp mevcut kadın girişimci potansiyelinin yeni bilgi çağının bir gereği olan dijital platformların kullanımı konusunda geliştirilmesi SORU 5 1. Yerel yönetimlerdeki görevlilere yönelik toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin eğitim ve farkındalık faaliyetleri geliştirilmesi 2. Kadınların işgücü piyasasına katılımı ve istihdamına ilişkin uygulamalar konusunda kamu sektörü, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi 3. Semt pazarlarında kadınlara tezgâh açmaları için yer ayrılması 4. Yerel yönetimlerde kadın istihdamı ile ilgili özel birimler ve kadınlarla ilgili rehberlik ve danışmanlık merkezleri kurulması 5. Yerel yönetimlere kadın politikaları daire başkanlığı vb. birimlerin eklenmesi, konuk evi açılmasının zorunlu kılınması ve mağdur çalıştırma zorunluluğunun getirilmesi 6. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmalarının yapılması 7. Yerel yönetimlere kreş açma yükümlülüğü getirilmesi; altyapı, ulaşım, aydınlatma gibi faaliyetler gerçekleştirilirken toplumsal cinsiyet unsurunun dikkate alınması 8. Sokak ve çevre düzenlemelerinde engellilik ve yaşlılık halinin dikkate alınarak bu kesimlerin bakıma muhtaçlığının azaltılması 9. Kadınların yerel yönetimlerde karar verici mekanizmalarda yer almalarının sağlanması ve cinsiyet kotaları getirilmesi 10. Sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde aile içi sorumluluk ve işbirliği konusunda toplumsal cinsiyet eşitliğine vurgu yapan eğitimler verilmesi 11. Kadın çalışanlara uygun çalışma ortamı sağlayan işyerlerine sertifika verilmesi 12. Belediyelerin meslek edindirme kurslarının sadece hobi alanları olmaktan çıkarılıp danışma merkezleri haline dönüştürülmesi 13. Yerel işgücü piyasası analizlerinin yapılması 14. İŞKUR iş ve meslek danışmanlarının yerel yönetimlerde görevlendirilmesi, yerel yönetimlerin ayrımcılığa uğrayan kişileri çalıştırması 15. Kreşlerin yönetiminin, denetiminin bir elden sağlanacağı “kreş yönetim merkezlerinin” oluşturulması SORU 6 1. Her büyüklükteki işletme için çalıştırdığı kadın oranına göre azalan oranda vergi alınması 2. Yasal yollar ile hakları aramanın kolaylaştırılması 3. İlköğretimden itibaren toplumsal cinsiyet eşitliğine ve ayrımcılıkla mücadeleye yönelik derslerin müfredata eklenmesi 4. Firmalara kadın çalışan kotası getirilmesi, kadın girişimci ve çalışanlara yönelik teşvik paketleri oluşturulması 5. İşe başvuru sürecinde ayrımcılığa neden olabilecek bilgilerin istenmesinin engellenmesi, eğitim hakkına erişimde fırsat eşitliğinin sağlanması, erken evliliklerin önüne geçilmesi için yerel yönetimlerle işbirliği çerçevesinde kız öğrencilerin eğitiminin maddi yardım ile teşvik edilmesi, toplumsal cinsiyet algısını değiştirmeye yardımcı olacak şekilde kız çocukları için bilim oyuncaklarının teşvik edilmesi 6. Kamu spotları vasıtasıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi 7. Bağımsız idari, mali ve özerk yapıya sahip katılımcı bir toplumsal cinsiyet eşitliği kurumu kurulması 8. Staj imkânları geliştirilerek kadınların çalışma hayatıyla tanışmasının sağlanması, staj imkânlarının süre, nitelik ve nicelik olarak arttırılması 9. Kaliteli, ucuz, ulaşılabilir kurumsal bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması 10. Kadın yönetici ve politikacı sayısını arttırılması 11. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama amaçlı düzenlemelerin ekonominin ve işletmelerin ihtiyaçlarıyla uyum gözetilerek yapılması, koruyucu düzenlemelerin dışlayıcı sonuçlarının dikkate alınması, işgücü piyasasının ihtiyaçları ile uyumlu, geleneksel meslek alanları dışında yeni mesleklere yönelik nitelik kazandırılması 12. Eşit ve adil ücret sisteminin yasal güvence altına alınması 13. Kariyer planlamasında fırsat eşitliğinin sağlanması, firmalarda insan kaynakları yönetimi birimlerinin ve üst yöneticilerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalıklarının arttırılması 14. İllerde İl İstihdam ve Eğitim Kurullarının toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda aktif olarak görev almaları 15. Kayıtlı istihdamı teşvik eden düzenlemeler yapılması, kayıtlı çalışan istihdam eden ve yükümlülüklerini yerine getiren işverenlerin ödüllendirilmesi 16. İşyerlerinde mobbingin önlenmesine yönelik yönergenin güçlendirilmesi, ilgili kurulların etkin çalıştırılması 17. Çalışanların yasalar karşısında hak ve sorumlulukları hakkında eğitimler düzenlenmesi, ayrımcılık/mobbing/cinsel taciz halinde izlenmesi gereken yasal yollar konusunda bilgilendirme yapılması, sağlıklı dönüş alınabilen şikâyet kanalları oluşturulması, konu hakkında kitap, broşür vb. dağıtılması