T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ KARŞILIKLI BAĞIMLILIK EKSENİNDE AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ 1975-2010 Yüksek Lisans Tezi Haktanır Hakan BAŞCIL Ankara-2013 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ KARŞILIKLI BAĞIMLILIK EKSENİNDE AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ 1975-2010 Yüksek Lisans Tezi Haktanır Hakan BAŞCIL Tez Danışmanı Prof. Dr. Çınar ÖZEN Ankara-2013 “Cesaret verdiği için Prof. Dr. Çınar ÖZEN’e ve değerli katkılarından dolayı Dr. Burak TANGÖR’e teşekkürü bir borç bilirim” İÇİNDEKİLER KISALTMALAR ...................................................................................................... iv TABLO LİSTESİ ...................................................................................................... vi GRAFİK LİSTESİ .................................................................................................... vi GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KARŞILIKLI BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI A. Karşılıklı Bağımlılık Kavramı ve Yaklaşımın Gelişimi.......................................... 8 B. Karmaşık Karşılıklı Bağımlılığın Varsayımları .................................................... 17 B.1. İletişim Kanallarının Çokluğu ................................................................ 19 B.2. Konular Arasında Sabit Bir Öncelik Sıralamasının Bulunmaması ........ 21 B.3. Askeri Gücün Öneminde Azalma ........................................................... 23 C. Karşılıklı Bağımlılığın Siyasal Süreçleri ............................................................... 26 C.1. Konular Arası Bağlantı Stratejileri ......................................................... 27 C.2. Gündem Belirleme .................................................................................. 30 C.3. Uluslaraşırı ve Ulusötesi İlişkiler ........................................................... 33 C.4. Uluslararası Örgütlerin Rolü .................................................................. 34 C.5. Karşılıklı Bağımlılık ve Uluslararası Liderlik ........................................ 37 D. Karşılıklı Bağımlılığa Yöneltilen Eleştiriler ......................................................... 40 i İKİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ A. Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi ....... 44 A.1. Tarihi Arka Plan ..................................................................................... 44 A.2. Avrupa Ekonomik Topluluğu-Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması............................................................... 47 A.3. Diplomatik İlişkilerin Tesis Edilmesi: Karşılıklı Bağımlılığın Temelleri .................................................................................................... 50 A.4. Stratejik İlişki Söylemi ........................................................................... 57 B. Ekonomik, Askeri ve Sosyo-Kültürel İlişkiler ...................................................... 62 B.1. Ekonomik ve Ticari İlişkiler ................................................................... 62 B.2. Askeri İlişkiler ........................................................................................ 67 B.3. Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği .............................................................. 71 B.4. Uzay Programları .................................................................................... 72 B.5. Enerji ve Çevre ....................................................................................... 74 B.6. Eğitim ve Kültürel İlişkiler ..................................................................... 79 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİNDE HASSAS MESELELER A. İkili İlişkilerde Hassas Meseleler .......................................................................... 81 A.1.Ticari ve Ekonomik Sorunlar .................................................................. 84 A.2. İnsan Hakları .......................................................................................... 89 A.3. Silah Ambargosu .................................................................................... 93 B. Uluslararası Hassas Meseleler ............................................................................. 100 ii B.1. İklim Değişikliği ................................................................................... 100 B.2. Afrika .................................................................................................... 101 B.3. Küresel Yönetişim ................................................................................ 103 B.4. Kitle İmha Silahlarının Yayılması ........................................................ 105 SONUÇ .................................................................................................................... 110 EK ............................................................................................................................ 125 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 132 ÖZET....................................................................................................................... 158 ABSTRACT ............................................................................................................ 159 iii KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devletleri AET/AB Avrupa Ekonomik Topluluğu/Avrupa Birliği AP Avrupa Parlamentosu AR&GE Araştırma ve Geliştirme ASEM Asya-Avrupa Toplantıları (Asia-Europe Meetings) Bkn. Bakınız BM Birleşmiş Milletler BMGK Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi BMMYK Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ÇHC Çin Halk Cumhuriyeti CATHET Karbon Yakalama ve Hidrojen Üretimi (Carbon Capture and Hydrogen Production with Membrans) COACH Karbondioksit Yakalama ve Depolama İşbirliği Eylemi (Cooperation Action Carbondioxide Capture and Storage with China) CO-REACH Avrupa-Çin Araştırma İşbirliği (Coordination of Research between Europe and China) ÇUŞ Çok Uluslu Şirket DTÖ Dünya Ticaret Örgütü DYY Doğrudan Yabancı Yatırım GES Geçiş Ekonomisi Statüsü GALILEO Uydu Yönlendirme Projesi (GALILEO Global Navigation Satellite System) IEA Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency) ITER Tokamak Deneysel Füzyon Reaktörü iv (Tokamak Fusion Experimental Reactor) KİS Kitle İmha Silahı MOVECBM Karbondioksit Saklama ve Kömür Yatağı Metan Kazanımı (Monitoring and Verification of Carbondioxide Storage and Enhanced Coal Bed Methane Recovery) NPT Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Dair Antlaşma (Nuclear Non-Proliferation Treaty) NSG Nükleer Tedarikçi Ülkeler (Nuclear Supplier Group) ODGP Ortak Dış ve Güvenlik Politikası OPEC Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (The Organization of Petroleum Exporting Countries) PES Piyasa Ekonomisi Statüsü PSI Kitle İmha Silahlarının Yayılmasına Karşı Güvenlik İnisiyatifi (The Proliferation Security Initiative) s. Sayfa v TABLO LİSTESİ Tablo 1: Yıllara göre AB-Çin Halk Cumhuriyeti Mal Ticareti ve AB'nin Çin’e Doğrudan Yatırımları ................................................................................................. 63 Tablo 2: Dünya Gayrı Safi Hâsılasında Ülkelerin Oranı (% satın alma gücü paritesine göre tahmini) .............................................................. 66 Tablo 3: Avrupa’dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010 ................... 98 GRAFİK LİSTESİ Grafik 1: AB’nin, Çin’e karşı Dış Ticaret Açığı (Ticaret Hacmi/Açık) ................... 87 EK Ek 1: AB-ÇHC İlişkilerinin Kronolojisi ................................................................. 125 vi GİRİŞ Uluslararası sistem tarih boyunca büyük güçlerin yükseliş ve çöküşleri neticesinde yaşanan mücadeleler sonucu defalarca değişime uğramıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile devletlerarası güç dengesinin yeniden şekillendiği bir süreçten geçmekteyiz. Uluslararası sistem, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC, kısaca Çin), Hindistan, Avrupa Birliği (AB), Rusya gibi yeni güçlerin yükselişi ile Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) gücünü koruma çabası arasında yeniden şekillenme aşamasındadır. Soğuk Savaşın sona ermesi ile uluslararası ilişkilerde geleneksel güvenlik endişeleri azalırken devletlerin ekonomik kaygıları ön plana çıkmaktadır. Liberalizm’in etkisi ile devletlerarası ilişkilerin hızla geliştiği bir süreçte yükselen güçler arasındaki ilişkiler yaşanması muhtemel güç mücadelelerini değerlendirebilmek açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Temeli 1970’li yılların sonuna doğru atılan AB-Çin ilişkileri Soğuk Savaş sonrası dönemde hızlı bir şekilde gelişmeye ve güçlenmeye başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından saygın akademisyen ve uluslararası ilişkiler uzmanları akıllarındaki “nasıl bir uluslararası sisteme doğru” sorusuna yanıt bulmaya çalışırlarken 1, siyasi ve ekonomik liberalizm teknoloji marifetiyle küçülen dünyada hızlı bir yayılma göstermiştir. Artan küresel ticaret, bölgesel entegrasyon hareketlerini hızlandırırken, ülkeler arasındaki sosyal, ekonomik, diplomatik ve siyasi karşılıklı etkileşim hızlı bir şekilde artış göstermiştir. David Shambaugh’un “Soğuk Savaş sonrası dönemin en beklenmedik gelişmesi” 2 olarak nitelediği AB-Çin 1 Francis Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsan, çev. Zülfü Dicleli, İstanbul, Profil Yayınları, 2011; Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, çev. Mehmet Turhan&Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 5.baskı 2006. 2 David Shambaugh, “China and Europe: The Emerging Axis”, Current History, September 2004, s.243-248. 1 ilişkilerinin nasıl ve hangi nedenlerle başlayıp, hangi alanlarda ve nasıl geliştiği sorusu bu çalışmanın temel sorularını teşkil etmektedir. Başka bir ifade ile birbirine uzak coğrafyalar üstünde kurulmuş, farklı sosyo-kültürel yapılardan gelen, farklı siyasi ve ekonomik sistemlere sahip taraflar arasındaki ilişkiler neden kurulup, nasıl gelişmiştir? Teoriler uluslararası ilişkileri analiz etmemizi sağlayan araçlardır ve açıklama güçleri sınırsız değildir. Bütün uluslararası gelişmeleri tek başına açıklayabilen bir teori henüz geliştirilememiştir. Bu bağlamda uluslararası ilişkiler teorilerini belirli olguları, belirli aktörler arası ilişkileri veya uluslararası sistemde belirli bir dönemi açıklayabilmek için kullanmak doğru bir yöntem gibi görünmektedir. Bu çalışmada amacımız AB-Çin ilişkilerini anlayabilmek için Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının bakış açısından yararlanmaktır. Bu çalışmada öncelikle Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının uluslararası ilişkiler anlayışı irdelenecek, daha sonrasında ise AB-Çin ilişkilerinin gelişimi resmi belge ve açıklamalar üzerinden takip edilerek, ilgili bölümlerde ekonomik ve istatistikî verilerden faydalanılacaktır. Kendine özgü ve ultra-modern bir siyasi varlık olarak başlı başına akademik ilgiyi hak eden Avrupa Birliği, entegrasyon seviyesini sürekli derinleştirerek ve genişleterek küresel bir aktör olabilmek için uluslararası etkinliğini ve saygınlığını artırmaya çalışmaktadır. 1980’lerden beri yakaladığı ekonomik performansı ile göz dolduran Çin ise uluslararası ilişkilerde sadece Asya çapında değil küresel seviyede güçlü bir aktör olarak hızla yükselmektedir. Ekonomik büyüklükleri oranında uluslararası politika üzerinde etkili olmak isteyen AB ve Çin arasındaki ekonomik bağlar her geçen gün güçlenirken, paralel bir şekilde politik ilişkilerde hızla gelişme göstermektedir. Hem AB hem de Çin, gerek ekonomik büyüklükleri ve nüfusları, 2 gerekse de büyük coğrafyaları nedeni ile önemli aktörler olarak uluslararası düzen üzerinde önemli bir etkiye sahip olma potansiyeli taşıdığından aralarındaki ilişkinin analiz edilmesi önem kazanmaktadır. İlaveten bu çalışma, gelişmiş ülkeler arasında Karşılıklı Bağımlılık etkisiyle oluşan istikrarlı bir uluslararası yapıya Çin’in uyum sağlama kapasitesini değerlendirmek açısından da önem taşımaktadır. Bu çalışma, 1975-2010 yılları arasındaki Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti (bundan sonra kısaca AB-Çin olarak bahsedilecektir) ilişkileri üzerinedir. Bu çalışmanın amacı uluslarüstü siyasi bir varlık olarak adlandırılan Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımını kullanarak analiz etmektir. AB-Çin ilişkileri analiz edilirken test edilecek ana hipotezimiz kurulan ekonomik ilişkilerin taraflar arası Karşılıklı Bağımlılığı artırma potansiyeline sahip olmasıdır. İkinci olarak ise AB ve Çin gibi iki büyük güç arasında oluşan Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi, üçüncü ülkeler için otomatik olarak önemli bir dışsal değişken teşkil ettiğinden, uluslararası sistemde bir değişim yaratacağı varsayımı sınanacaktır. Çalışmamızda Keohane ve Nye’ın Karşılıklı Bağımlılık perspektifi 3 temel alınarak, ekonomik ilişkilerin politik ve diplomatik ilişkileri etkileme ve belirleme potansiyeli üzerinde durulacaktır. Çalışmamız, Avrupa Birliği ile Çin arasındaki ekonomik, diplomatik, siyasi ve sosyo-kültürel ilişkileri konu etmektedir. Kendini oluşturan unsurlardan ayrı bir politik kimliği bulunması göz önünde tutularak Avrupa Birliği’nin Çin ile geliştirdiği ilişkiler incelenecektir. Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin Çin ile geliştirdiği ikili ilişkiler bu çalışmanın kapsamına dâhil edilmemiştir. 3 Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., Power and Interdependence: World Politics in Transition, Boston, Little, Brown Company, 1977; Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Review: Power and Interdependence Revisited”, International Organization, Cilt 41, No 4, Autumn 1987; Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Power and Interdependence in the Information Age”, Foreign Affairs, Cilt 77, No 5. 3 Ekonomik olarak güçlü oyuncular olmaları açısından gerek AB gerekse de Çin, ekonomik güçlerini kullanarak uluslararası alanda etkinliklerini artırma çabasındadırlar. Söz konusu ekonomik ve siyasi güç arayışının neticesinde yakınlaşan taraflar arasındaki ilişkiyi Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımından faydalanarak açıklamak mümkündür. Öncelikle, AB’nin dış ilişkilerini ve politikasını açıklamak realist teorinin güvenliği öne alan perspektifinden pek mümkün görünmezken, AB-Çin ilişkilerinin gelişim sürecinde sosyal kuvvetlerin ve/veya kimlik politikalarının etkili olduğundan da bahsedilemez. Çoğulcu bir yaklaşım olan ve ekonomik ilişkilere de siyaset kadar önem veren Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı bu zor görevi yerine getirebilmektedir. Taraflar arasında geçmişte herhangi bir çatışmanın yaşanmamış olması, sınır sorunlarının bulunmaması, birbirinden uzak coğrafyalar üzerinde kurulmuş olmalarından dolayı aralarında çatışma çıkma ihtimali çok düşüktür. Bu nedenle aralarında çatışma üzerine temellenmemiş bir ilişki var olmalıdır. Ayrıca, AB ile Çin arasındaki ilişkinin belkemiğini ekonomik faaliyetler oluştururken, gelişen ekonomik bağların ve bu bağların tarafların davranışları üzerindeki etkilerinin kullanılan teori tarafından açıklanabilmesi gerekmektedir. Bir başka önemli konu ise ekonomik bağların gelişmesi ile birlikte kurulan işbirliğinin zaman içinde öncelikle ekonomi ve ticaretle ilgili konular olmak üzere diğer politika alanlarına doğru yayılma göstermesidir. Söz konusu işbirliğinin yönetilmesi için gerekli olan uluslararası seviyede kurumsallaşmanın da kullanılan teori tarafından açıklanabilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, AB-Çin arasındaki işbirliğinin açıklanması ve işbirliğinin zaman içindeki gelişiminin ve doğurabileceği muhtemel olumlu ve olumsuz sonuçların gösterilebilmesi açısından politika yapıcılara bir uyarı niteliği de taşıyan Karşılıklı 4 Bağımlılık yaklaşımı AB ile Çin arasındaki son dönem ilişkileri açıklayabilmek için uygun bir perspektif sunmaktadır. Avrupa Birliği’nin öncülü olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Çin arasındaki diplomatik ilişkinin kurulması 1970’lerin sonuna doğru gerçekleşmiştir. Başlangıçta Sovyetler Birliğine karşı bir yakınlaşma arayışı neticesinde kurulan ilişkiler 1970’lerin sonunda Çin’in modernleşme hareketini başlatmasından sonra ekonomi alanında rayına oturmuş ve hızlı bir şekilde gelişerek bugünkü seviyesine ulaşmıştır. Bu dönemde Soğuk Savaş döneminin güvenlik endişeleri ile birbirlerine yakınlaşan taraflar arası ilişki başlangıç döneminde uluslararası toplum tarafından pek de dikkate değer bulunmamıştır. Soğuk Savaşın bitmesi ve geleneksel güvenlik endişelerinin azalması ile ülkeler arası yeni ilişkiler geliştirme fırsatı doğmuş ve AB ile Çin bu süreçten yararlanarak aralarındaki ilişkiyi geliştirmeye devam etmişlerdir. Bu gelişme döneminde AB-Çin ilişkilerini ele alan akademik çalışmaların sayısı da artış göstermiştir. 4 Özellikle 2005 yılına kadar ki analizlerde AB-Çin ilişkilerinin stratejik ortaklık boyutu öne çıkarken, 2005 sonrası dönemde daha çok ekonomik ve ticari problemler sorgulanmıştır. Oysaki stratejik ortaklık ister gelişsin ister gelişmesin, güçlenen ekonomik ilişkilerin yarattığı Karşılıklı Bağımlılık her geçen gün artmaktadır. 4 Önemli çalışmalar arasında Shambaugh, “China and Europe: The Emerging Axis”; Charles Grant ve Katinka Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, 2008, Center for European Reform, London, May/2008; Katinka Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership with China, Center for European Reform, London, 2005; David Scott, “China-EU Convergance 19572003: Towards a Strategic Partnership”, Asia Europe Journal, Cilt 5, 2007; Bates Gill ve Melissa Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, Center for Strategic&International Studies, Washington D.C., Mayıs/2008; Jing Men, EU-China Relations: from Engagement to Marriage, College of Europe EU Diplomacy Papers, 7/2008; Nicola Casarini, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for East Asia and United States, New York, Oxford University Press, 2009 akla ilk gelenler arasındadır. 5 Çalışmanın birinci bölümünde Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı irdelenecektir. İlk olarak Karşılıklı Bağımlılık kavramının kökeni ve anlamı üzerinde durulacak, daha sonrasında ise yaklaşımı açıklamakta kullanılan ‘hassasiyet’, ‘zafiyet’ ve ‘maliyet’ gibi önemli kavramlar açıklanacaktır. Konunun ilerleyen bölümlerinde Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının varsayımları nelerdir, Karşılıklı Bağımlılığın siyasal süreçleri nelerdir, uluslararası gündem nasıl belirlenir, uluslararası örgütlerin rolü nedir, Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında uluslararası liderlik nasıl olmalıdır gibi sorulara cevap aranacaktır. İkinci bölüm AB-Çin ilişkilerine ayrılmıştır. Bu bölümde öncelikle ilişkinin tarihsel gelişimi üzerinde durulacaktır. Soğuk Savaş döneminde her iki taraf birbirini nasıl algılamaktadır, Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi ne zaman ve nasıl başlamıştır, Karşılıklı Bağımlılık hangi alanlarda nasıl gelişmektedir, AB-Çin arasında stratejik ilişki mümkün müdür? gibi sorulara cevap aranarak, Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının AB-Çin arasındaki gelişen ilişkileri açıklamak için uygun olup olmadığı analiz edilmeye çalışılacaktır. Üçüncü bölümde ise AB-Çin ilişkilerindeki önemli ve hassas olarak görülen meseleler konu edilmektedir. Öncelikle ikili ilişkilerdeki hassas konular nelerdir sorusuna yanıt aranacak daha sonra ise uluslararası alanda öncelikle ön plana çıkan hassas konular üzerinde durulacaktır. Dünyada AB-Çin ilişkileri yeni yeni ilgi çekerken bu ilgiye paralel bir şekilde literatür gelişmesi yaşanmaktadır. Asya’nın en önemli aktörü ve büyük bir olasılıkla önümüzdeki yirmi yıl içinde uluslararası sistemdeki en önemli aktörlerden biri haline gelecek Çin ile AB arasındaki ilişkilerin önemi henüz fark edilme aşamasındadır. Bu 6 çalışma ile söz konusu farkındalık geliştirilmeye, AB-Çin ilişkilerinin önemi vurgulanmaya çalışılacaktır. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına devletlerarası ilişkileri açıklarken sıklıkla başvurulmasına rağmen, bu yaklaşımın AB-Çin ilişkilerini açıklamak için kullanılmamış olması şaşırtıcı olmuştur. Bu çalışmada Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının AB-Çin ilişkilerini açıklama gücünü göstermek öncelikli hedef olarak belirlenmiş ve AB-Çin ilişkilerinin pek çok özgün yönü değerlendirilmeye çalışılmıştır. AB-Çin ilişkilerinin hem başlangıcını hem gelişimini hem de geleceğini, nedenleri ile birlikte açıklayabilmesi açısından Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı analiz için uygun bir perspektif ortaya koymaktadır. 7 BİRİNCİ BÖLÜM KARŞILIKLI BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI A. Karşılıklı Bağımlılık Kavramı ve Yaklaşımın Gelişimi Sosyal bilimlerdeki en temel anlamı ile Karşılıklı Bağımlılık 5 “iki veya daha fazla taraf arasındaki ilişkiyi bozma veya ilişkinin seviyesini düşürme sonucunda ortaya çıkacak olumsuz sonuç ve maliyetlerin kaba bir şekilde eşit olduğu ilişki durumu” olarak tanımlanmaktadır. 6 Uluslararası ilişkiler alanında ise Karşılıklı Bağımlılık en geniş anlamı ile uluslararası aktör ve faktörlerin birbirlerini önemli ölçüde ve karşılıklı şekilde etkiledikleri durumdur. Öncelikle bağımlılık kavramından farkını ortaya koymak gerekirse bağımlılık, bir devletin dış politikasının diğer bir devlet tarafından belirli bir ölçüde belirlenebildiği bir etkileşim biçimini ifade ederken Karşılıklı Bağımlılık bu bağımlılığın her iki taraf içinde geçerli olduğu etkileşim biçimini ifade etmektedir. İttifak kurumundan farkı ise taraflar için sadece olumlu sonuçlar doğuran çıkar birliktelikleri Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı çerçevesinde değerlendirilmemektedir. Tarafların hareket serbestliği maliyetler göz önünde tutularak bir ölçüde kısıtlanıyorsa, yani her iki taraf içinde çıkar elde etmek için bir 5 İngilizce Interdependence kelimesinin kökeni Latincedeki ‘pendo’ kelimesine dayanmaktadır (dependeo, pendere, pendeo, pendo). Pendo kelimesi; ağırlığında olmak, gerektiğince tartmak, zihninde tartmak, uzun uzun düşünmek, kafa yormak, değer vermek, itibar etmek anlamlarında kullanılmıştır. Zaman içerisinde aşağıya anlamına gelen “de” öneki alarak asmak, asılı olmak, istinat etmek, sarkıtmak, belden bağlanarak sarkmak, bel bağlamak, bağlı olmak anlamlarını taşıyan ‘dependeo’ kelimesi türemiştir. Perseus Latince–İngilizce çevrimiçi sözlüğü için bkn. http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.04.0059%3Aentry%3Dpend o, (Erişim tarihi 26 Ocak 2011). 6 Martin Griffiths et. al., International Relations: The Key Concepts, New York, Routledge Publishing, 2008, s.160. 8 maliyete katlanma söz konusu ise Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi olarak adlandırılmaktadır. 7 Daha bütüncül/detaylı bir ifade ile Karşılıklı Bağımlılık: uluslararası aktörlerin 8 politika ve tasarrufları üzerindeki özerkliğe sınırlama getiren maliyet hesaplamalarını temel alan bir uluslararası politika yaklaşımıdır. 9 Karşılıklı Bağımlılık bir durumdur. Uluslararası sistemde aktörler ve olaylar arasındaki etkileşim durumunu açıklamaya çalışır. 10 Uluslararası ilişkiler bağlamında kavram ilk kez 1914 yılında Norman Angell tarafından, ilerleyen dönemde Francis Delaisi (1925) ve Ramsay Muir (1933) tarafından kullanılmıştır. 11 Kavramın Uluslararası İlişkilerde yaygın olarak kullanılmaya başlaması 1970’li yılların başına, Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr. öncülüğünde Uluslararası İlişkilere açıklama getiren bir yaklaşım haline gelmesi ise 1970’li yılların ikinci yarısına rastlamaktadır.12 Karşılıklı Bağımlılığın konusu ekonomik, ekolojik, sosyolojik meseleler veya 7 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.8-9. 8 Uluslararası ilişkilerinin tek aktörü devlet değilse Karşılıklı Bağımlılık bütün aktörler için karşılıklı ve bir dereceye kadar bağlayıcı olmalıdır. Dolayısıyla sadece devletler için değil bütün aktörler için maliyet söz konusu olmalıdır. Devlet’in temel aktör olarak bu maliyetlerden en çok etkilendiğini varsayabiliriz. 9 Robert O. Keohane, Power and Governance in a Partially Globalized World, NewYork, Routledge, 2002, s.14. 10 Joseph S. Nye Jr., Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, New York, Pearson and Longman, 2007, s.210. 11 Norman Angell Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın savaşları anlamsız kıldığını, ticaret geliştikçe savaşların modasının geçeceğini ileri sürmüş. Ramsay Muir’in çalışmasının adı ise “Karşılıklı Bağımlı Dünya ve Problemleridir”. Detaylar ve kavramsal tartışma için bkn. David A. Baldwin, “Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”, International Organization, Cilt 34, No 4 Autumn 1980, s.482. 12 Martin Griffiths et. al., Fifty Key Thinkers in International Relations, Oxon, Routledge, 2009, s.105-114. 9 uluslararası güvenlik sorunları olabileceği gibi, konusuna göre Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi Ekonomik, Teknolojik, Ekolojik veya Stratejik Karşılıklı Bağımlılık olarak farklı şekillerde adlandırılabilir. 13 Uluslararası sistem değiştikçe, evrildikçe uluslararası sistemi ve uluslararası politikayı açıklamaya çalışan teorilerde bu evrime paralel bir yön izleyerek gelişirler. 14 Değişen uluslararası sistem devletler için beraberinde hem fırsatlar hem de tehlikeler getirmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde ekonomik gelişim ve zenginleşmenin toprak kazanımlarından ziyade katma değeri yüksek ürün ve hizmetlerin üretimi ve bunların dış piyasalara pazarlanmasına bağlı olduğunun fark edilmesi ile birlikte kendi kendine yeten devlet anlayışı değişmeye başlamıştır.15 Uluslararası sistemde 1970’li yılların ilk yarısında gözlemlenebilir hale gelen değişimin temel nedeni, uluslararası ticaret hacminin artması ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi sonucunda devletlerarası etkileşimin artmasıdır. Bu dönemde söz konusu değişimlere bağlı olarak uluslararası politikanın yapısında önemli değişiklikler görülmeye başlanmıştır. İlk olarak devletler, tüketim mallarından tutun da güvenliğe kadar değişik alanlarda birbirlerine daha çok bağımlı hale gelmişlerdir. İkinci olarak yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler karşısında egemenlik kavramı değişime uğramış, devletlerin karar verme 16 kapasitesi aşınmaya 13 Edward C. Morse, “Interdependence in World Affairs”, James N. Rosenau, et. al. (der.), World Politics: An Introduction, New York, The Free Press, 1976, s.666-671. 14 Mustafa Aydın, “Uluslararası İlişkilerin Gerçekçi Teorisi: Kökeni, Kapsamı, Kritiği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 1, 2004, s.34. 15 Scott Burchill, “Liberalism”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories of International Relations, New York, Palgrave &Macmillan, 3.th edition 2005, s.66. 16 Karşılıklı Bağımlılığın egemenlik kavramına etkisi ve egemen devletlerarası değişen etkileşim için bkn. Mark W. Zacher, “The Decaying Pillars of the Westphalian Temple: Implications for 10 başlamıştır. Son olarak devletler, aralarındaki etkileşim arttıkça, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan değişimlerden daha çok etkilenir hale gelmişlerdir. 17 Bu değişimlere kanıt olarak uluslararası sermaye akışındaki artış, teknoloji transferleri, Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) ve uluslararası örgütlerin faaliyet ve önemindeki artışlar gösterilebilir. Ayrıca, ilk kez bu dönemde insan hakları, yoksulluk, kalkınma, çevre ve enerji gibi konular uluslararası ilişkiler gündeminde yer almaya başlamışlardır. 18 Böyle bir uluslararası ortamda devletler çıkarlarını ençoklaştırmak için bağımsız karar verme serbestliklerinden feragat etmek durumunda kalmaktadırlar. 19 Keohane ve Nye’a göre uluslararası ilişkileri devletlerarası bir güç mücadelesi olarak gören ve askeri güç kullanımına ayrı bir önem veren geleneksel realist analizler yaşanan bu değişimleri açıklamakta yetersiz kalmaktadır. 20 Uluslararası politikadaki söz konusu bu değişim, Batı dünyasının zaferi değil fakat zirvesi olarak adlandırılabilecek Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinin ardından etkisini artırarak devam etmektedir. 21 1990’lı yıllardan günümüze kadar büyük devletlerarasında önemli bir askeri ve ideolojik çekişmenin olmaması uluslararası International Order and Governance”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s.58-101; Gabriella Slomp, “On Sovereignty”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.), Issues in International Relations, New York, Routledge, 2.nd edition 2008, içinde s.33-46, s.43. 17 Scott Burchill ve Andrew Linklater, “Chapter 1 Introduction”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories of International Relations, s.5-10. 18 Martin Griffiths et. al., International Relations: The Key Concepts, s.160. 19 Yücel Bozdağlıoğlu ve Çınar Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 4, Kış 2004, s.64. 20 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.3-4. 21 John MacMillan, “Liberal Internationalism”, Martin Griffiths (der.), International Relations Theory for the Twenty First Century, Routledge, New York, 2007, içinde, s.32. 11 sistemde işbirliğinin, çoğulculuğun ve liberalizmin yerleşmesi için uygun ortam yaratmaktadır. 22 Geleneksel realist yaklaşımda uluslararası ilişkiler sadece egemen ve otonom olduğu varsayılan ulus devletler arasındaki resmi ilişkileri ifade ederken Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında uluslararası ilişkiler kavramıyla devletlerin geliştirdiği resmi ilişkilerin yanında uluslararası örgütlerin, ulusötesi örgütlenmelerin, Çok Uluslu Şirketler ve bankaların, yerel ve uluslararası baskı gruplarının ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları da içerecek şekilde geliştirdiği tüm resmi ve gayrı resmi ilişkiler ifade edilmektedir. 23 Dolayısıyla, Karşılıklı Bağımlılık devletlerarası resmi ilişkilere ek olarak devletler ve toplumlararası tüm resmi ve gayrı resmi ilişkileri kapsayan çoğul aktörlü, çoğul kanallı ve çoğul gündemli bir siyasi yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. 24 Kısaca, Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı uluslararası politikada dışsal değişkenlerin ağırlığının arttığını ve buna paralel bir şekilde uluslararası ilişkilerde bir sosyalleşme yaşandığını ileri sürmektedir. Karşılıklı Bağımlılık belirli bir kara parçası üzerinde kurulmuş devletlerin uluslararası politikayı belirleme gücünün, belirli bir toprak parçası ile bağlantısı 22 Alexander T. J. Lennon ve Amanda Kozlowski, “Introduction: Concert or Clash of Global Powers in the 21st Century”, Alexander T. J. Lennon ve Amanda Kozlowski (der.), Global Powers in the 21st Century: Strategies and Relations, Massachusetts, MIT Press, 2008, s.VII; Ayrıca Keohane ve Nye, Küreselleşme kavramı yerine öne sürdükleri Küresellik (Globalism) kavramını ‘Karşılıklı Bağımlılık ağları ile örülmüş dünya’ olarak tanımlamaktadırlar. Bu bağlamda Karşılıklı Bağımlılık küreselliğin öncülüdür bkn. Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Globalisation: What’s New? What’s Not? (and so What?)”, Foreign Policy, No 118, Spring 2000, s.104-119, s.105. 23 Uluslararası ilişkilerin devlet dışındaki yeni aktörleri hakkında tartışma için bkn. Helen V. Milner ve Andrew Moravcsik (der.), Power, Interdependence and Non-state Actors in World Politics, NewJersey, Princeton University Press, 2009; Muhittin Ataman, “The Impact of Non-State Actors on World Politics: A Challenge to Nation States”, Alternatives, Cilt 2, No 1, 2003, s.42-66. 24 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa yayınları, 2002, s.422 ve Vivienne Jabri, “Reflections on the Study of International Relations”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.), Issues in International Relations, New York, Routledge, 2nd edition 2008, içinde s.11-33, s.24. 12 olmayan aktörler tarafından azaltıldığını ileri sürmektedir. Teknoloji ve uluslararası ticaret geliştikçe uluslararası şirketler, banka ve finans kuruluşlarının uluslararası etkinliği artmakta artan bu ticari etkileşimi yöneten yeni uluslararası kurum ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Böylelikle uluslararası ilişkileri etkileyen aktörlerin sayısı artarken devletlerin üzerinde kuruldukları toprak parçasını koruma ve/veya genişletme endişesinin şekillendirdiği uluslararası ilişkiler anlayışının toprak koruma sorumluluğu bulunmayan ve güvenlik endişesi taşımayan aktörler tarafından yenilenmesi söz konusu olmaktadır. 25 Güvenlik endişesi taşımayan bu aktörler ise uluslararası ilişkilerde daha çok ticaret, çevre, finans, bilim ve teknik gibi konulara odaklanmaktadırlar. 26 Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında taraflar arasındaki çıkar ve maliyetlerin mutlak suretle dengelenmesi söz konusu değildir. Keohane ve Nye, söz konusu bu çıkar ve maliyetlerin karşılıklı olarak eşit değil fakat denk olarak adlandırılabilecek bir seviyede olduğunu varsaymaktadırlar. Aksi takdirde taraflar arası ilişki bağımlılık veya asimetrik bağımlılık olarak ifade edilmektedir. 27 Buradaki denkliğin anlamı karşılıklı olarak bağımlı devletlerin arasında vuku bulacak olumsuz gelişmelerin her iki tarafı da önemli ölçüde etkilemesidir. Şüphesiz bu ilişki her zaman için taraflardan biri için daha kıymetlidir ve her iki tarafın ilişkinin devamı için göstereceği çaba bu önemle paralel bir seviyededir. 28 Bağımlılık seviyesinin eşit 25 Devlet dışı aktörler ve uluslararası otorite ile ilgili için bkn. Richard A. Higgott et. al. (der.), NonState Actors and Authority in the Global System, London, Routledge, 2000. 26 27 Keohane ve Nye, “Review: Power and Interdependence Revisited”, s.725-728. Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.10-11. 28 R. Harrison Wagner, “Economic Interdependence, Bargaining Power and Political Influence”, International Organization, Cilt 42, No 3, 1988, s. 461-483, s.468-470. 13 olmamasından kaynaklanan bu kıymet farkı, tam olarak ölçmek pek mümkün olmasa bile, tarafların pazarlık gücünü etkilemektedir. Örnek vermek gerekirse A devletinin B devletine gereksinimi B devletinin A’ya gereksiniminden daha fazla ise A devletinin pazarlık gücü azalmakta B’nin ki ise artmaktadır. Bunun anlamı İlişkinin kötüye gitmesinden her iki devletinde olumsuz olarak etkileneceği fakat A devletinin maruz kalacağı maliyetin daha yüksek olacağıdır. Böylelikle A devletinin B devleti karşısında ki pazarlık gücü azalmaktadır. 29 Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında bir ülkenin (A) diğer ülke üzerindeki (B) pazarlık gücü diğer tarafın (B) bu ilişkiye karşı hassasiyet (sensitivity) ve zafiyet 30 (vulnerability) derecesine bağlıdır. 31 Ancak devletler, söz konusu hassasiyet ve zafiyeti azaltacak veya giderecek şekilde çeşitli ilişkiler geliştirme ve politikalar uygulama kabiliyetine sahipse bu hassasiyet ve zafiyetin olumsuz etkilerinden kaçınabilmektedirler. 32 Tabi başka aktörlerle yeni geliştirilen ilişkilerde bir dereceye kadar Karşılıklı Bağımlılık yaratabilmektedir. Burada önemli olan, bir kontrol aracı olarak kullanılabilecek kadar aşırı seviyedeki bağımlılıklardan sakınmaktır. 33 Aktörler, bu noktada rasyonel davranıp riski dağıtma amacıyla, bir aktöre karşı aşırı bağımlı olmaktansa daha düşük seviyelerdeki bağımlılıklarla birçok aktöre karşılıklı bağımlı olmayı tercih etmektedirler. 29 Steve Chan, International Relations in Perspective, New York, Macmillan Publishing Company, 1984, s.235. 30 Vulnerability kelimesi Türkçeye Tayyar Arı tarafından ‘etkilenebilirlik’ olarak, Muharrem Gürkaynak ve Serhan Yalçıner tarafından ‘etkilenme derecesi’ olarak, Haluk Özdemir tarafından ‘savunmasızlık’ olarak, Burak Tangör tarafından ‘incinebilirlik’ olarak çevrilmiştir. Bu çalışmada kavrama Türkçe karşılık olarak ‘zafiyet’ kullanılacaktır. 31 John A. Kroll, “The Complexity of Interdependence”, International Studies Quarterly, Cilt 37, No 3, 1993, s.321-347, s.322-323. 32 Chan, International Relations in Perspective, s.235. 33 Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.65. 14 Keohane ve Nye’a göre bir devletin diğer bir devletin politika ve davranışlarını etkileyebilme kapasitesi her zaman gerçek güçle paralellik göstermez. Bazı durumlarda önemli bir koza sahip küçük devletlerde büyük devletlerin politika ve davranışlarını etkileyebilme fırsatına sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına göre bir devletin diğeri üzerindeki etkisinin ve gücünün kaynağı bağımlılıktır, etki ve gücün miktarı ise bağımlılık derecesi ile orantılıdır. 34 Dolayısıyla hassasiyet ve zafiyet kavramları devletlerin politika ve davranışlarının etkilenme derecesi ve koşullarını ortaya koyan kavramlar olarak ortaya çıkmaktadırlar. 35 Hassasiyet ile zafiyet kavramlarının farkına gelirsek: hassasiyet bir devletin diğer bir devlet veya devletlerin politika değişikliğine karşı duyarlı olması durumudur. Bu duyarlılık devletler tarafından alınacak politika tedbirleri ile kolay bir şekilde giderilebilir niteliktedir ve belirli bir maliyete sebep olması da şart değildir. 36 Oysa zafiyet, devletlerarası ilişki ve etkileşimin daha kuvvetli olması nedeni ile politika değişimleri sonucunda ciddi bir maliyete maruz kalma durumudur. Zafiyet kavramı ile devletlerin dengeleyici ve giderici politikaları daha zor güdeceği, zarar verme oranı ve maruz kalınan maliyetin çok daha yüksek olduğu bir bağımlılık derecesine işaret edilmektedir.37 Bir başka deyişle hassasiyet ve zafiyet birbirlerinden etkinin boyutu, maliyeti, politik manevra olanağı, etkiye karşı koyma ve alternatif üretme gücü gibi noktalarda farklılaşmaktadırlar. 38 Hassasiyet ve zafiyet 34 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.11-15. 35 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.424-425. 36 Haluk Özdemir, “Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu bir Değerlendirme”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 63, No 3, s.132. 37 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.13-15. 38 Baldwin, “Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”, s.489-492. 15 arasındaki farkı ortaya koymak adına örnek olarak 1973 yılında yaşanan Ortadoğu petrol krizi gösterilebilir. 1973 Arap-İsrail savaşından sonra Arap ülkelerinin Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü (The Organization of Petroleum Exporting Countries OPEC) vasıtasıyla petrolü kalkınma ve dış politika aracı olarak kullanmaları neticesinde uygulamaya koydukları petrol ambargosu ve fiyat artışı dünya politikasında önemli değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. 39 Gelişmiş ülkelerin Petrole olan bağımlılığını bir silah gibi aleyhlerine kullanan Arap devletleri, gelişmiş ülkelerle aralarında ciddi bir güç farklılığı olmasına rağmen Batılı devletlerin dış politika davranışlarını etkilemeyi başarmışlardır. Bu krizden, petrol ihtiyacının %25’ini Orta Doğudan karşılayan Amerika Birleşik Devletleri ile %75’ini Orta Doğudan karşılayan Japonya’nın farklı şekilde etkilenmiştir. 40 Keza ABD aldığı tasarruf tedbirleri ile krizi göreceli olarak kolay atlatırken bu şansa sahip olmayan Japonya’nın İsrail ile diplomatik ilişkileri neredeyse durma noktasına gelmiştir. Yapılan son çalışmalar Karşılıklı Bağımlılığın oluşumunda birçok değişkenin etkisi olduğunu göstermektedir. 41 Devletlerarası Karşılıklı Bağımlılığın boyutlarını analiz edebilmek için dört unsurun incelenmesi gerekmektedir. Bunlar Karşılıklı Bağımlılığın kaynağı, faydaları, göreceli maliyet ve simetri unsurlarıdır. 42 Karşılıklı 39 1973 Petrol krizi detaylı bilgi için bkn. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım yayınevi, 17. Baskı 2010, s.867-870 ve Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Yayınları, 16. Baskı 2007, s.488-490. 40 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.424. 41 Söz konusu değişkenler arasında Karşılıklı Bağımlılığın konusu, konu içinde alanı, hükümet şekilleri, uluslararası örgütlere üyelikler, bürokratik yapı ve beklentiler yer almaktadır bkn. Edward D. Mansfield ve Brian M. Pollins, “The Study of Interdependence and Conflict: Recent Advances, Open Questions and Directions for Future Research”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 45, No 6, 2001, s.834-859; Bruce Russett ve John Oneal, Triangulating Peace: Democracy, Interdependence and International Organizations, New York, Norton, 2001. 42 Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.210. 16 Bağımlılığın kaynağı ekonomik, askeri, sosyal ve/veya çevreyle ilgili olabilir. Bu unsurların birkaçının farklı seviyelerde bileşkesi şeklinde de görülebilir. Karşılıklı Bağımlılık bir durumdur. İyi ya da kötü olarak nitelenemeyeceği gibi çatışma veya işbirliği kaynağı olabilir. 43 Bu bağlamda faydası sıfır toplamlı, pozitif toplamlı veya negatif toplamlı olabilir. Devletler güçleri ile orantılı bir şekilde çıkarlarını takip ederlerse sıfır toplamlı sonuçlar, ortak çıkar elde etmek için işbirliği yaparlarsa pozitif toplamlı sonuçlar, çıkarları üzerinde ortaklaşma yaratmadan çatışırlarsa negatif toplamlı sonuçlar doğmasına neden olabilirler. Maliyetler kısa vadede hassasiyet, uzun vadede zafiyet şeklinde gerçekleşebilir. Hassasiyet durumu Karşılıklı Bağımlılık etkisinin hızı ve büyüklüğü ile de ilgili iken zafiyet durumu Karşılıklı Bağımlılık görmezden gelindiğinde veya oyunun kuralları değiştirildiğinde maruz kalınan uzun vadeli maliyetler ile ilgilidir. Son olarak simetri unsurunda taraflar arasındaki karşılıklı bağımlılığın ölçüsünün birbirine denk olup olmadığı analiz edilmelidir. 44 B. Karmaşık Karşılıklı Bağımlılığın Varsayımları Karşılıklı Bağımlılık analiz birimi olarak birey seviyesinde aktörler arası etkileşim durumunu açıklayan bir kavram iken Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık uluslararası sistem seviyesinde birçok aktör arasındaki karmaşık etkileşim ağını açıklamak için tasavvur edilmiş bir uluslararası sistemdir. 45 Moravcsik’e göre toplum-devlet ilişkileri uluslararası politikada devletlerin davranışlarını önemli ölçüde 43 Joseph S. Nye Jr., Power in a Global Information Age, London, Routledge, 2004, s.154. 44 Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.211-215. 45 Keohane ve Nye, “Review: Power and Interdependence Revisited”, s.730. 17 etkilemektedir. Uluslararası politikadaki temel aktörler bireyler ve çıkar gruplarıdır. Devletler hükümetlerce yönetilir. Hükümetler ise toplum içi altkümelerden birinin (veya birkaçının) temsilcisidir. Söz konusu bu alt kümelerin toplumla ilgili algıları, fikirleri ve çıkarları hükümetler ve bürokratlar marifeti ile devlet tercihleri haline getirilmektedir. Böylelikle uluslararası sistem seviyesinde her devlet kendi tercihlerini, başka devletlerin tercihleri ile sınırlanmış bir ortamda gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Böylelikle toplumların tercihlerinin şekillendirdiği devlet politikalarının karşılıklı olarak bağımlı (policy interdependence) olduğu karmaşık bir uluslararası yapılanma (configuration) oluşmakta ve bu yapılanma devletlerin davranışlarını etkilemektedir. 46 Realistler güç kavramını merkeze alıp uluslararası sistemi bir güç mücadelesi olarak tanımlarken, Keohane ve Nye devletlerin zayıflıklarını vurgulayıp, uluslararası sistemi bu zayıflıkların giderilmesi için işbirliği geliştirilmesi üzerinden tanımlayarak, değişen uluslararası sisteme bir açıklama ve çözüm getirmeye çalışmışlardır. 47 Uluslararası sistemde yaşanan değişimler devletleri zayıflatmakta ve bu zafiyet halinin yönetilmesi gerekmektedir. Keohane ve Nye Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemin ayırt edici temel varsayımlarını üç başlık altında toplamaktadırlar. 46 Andrew Moravcsik, “Taking Preferences Seriously: A Liberal Theory of International Politics”, International Organizations, Cilt 51, No 4, Sonbahar 1997, s.513-524. 47 James L. Richardson, “The Ethics of Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.), The Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.222-233, s.223-230. 18 Bunlar; 1- Aktörler ve Toplumlararası iletişim kanallarının çoğalması, 2- Uluslararası İlişkilerin gündeminde sabit bir öncelik/önem sıralamasının ortadan kalkması, 3- Askeri gücün öneminin giderek azalmasıdır. 48 B.1. İletişim Kanallarının Çokluğu Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının varsayımları üzerinde biraz daha durmak gerekirse bunlardan ilki iletişim kanallarının çokluğudur. Yirminci yüzyılın son çeyreğine doğru gelişimi iyice hızlanan teknoloji sayesinde toplumlar arasındaki bağlantı ve etkileşimi sağlayan kanalların sayısında hızlı bir artış kaydedilmiştir. Bu dönemden önce Uluslararası İlişkilerde devletlerin geliştirdiği resmi kanallar vasıtası ile kurulan iletişim hâkimdir. Oysa özellikle 1960’lı yılların sonuna doğru gelişen teknoloji ve ticari ilişkiler sayesinde toplumlar arasında gayrı resmi kanallarla kurulan iletişim Uluslararası ilişkileri etkilemeye başlamıştır. Çok Uluslu Şirketlerin, uluslararası örgütlerin, banka ve sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, terörist yapılanmalar ve suç şebekelerinin faaliyetleri iç politika ile dış politika ayrımını belirsizleştirirken devletlerin karar verme kapasiteleri zayıflamaya başlamıştır.49 Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımda devletlerin idari (bürokrasi ve hükümet) kadrolarını birbirine bağlayan resmi iletişim kanallarına ek olarak toplumları birbirine bağlayan gayrı resmi iletişim kanallarının varlığına, gerekliliğine ve fonksiyonuna dikkat çekilmektedir. Bu noktada Karşılıklı Bağımlılık Uluslararası İlişkiler disiplininin 48 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.24-29. 49 Karl J. Holsti, “A New International Politics? Diplomacy in Complex Interdependence”, International Organization, Cilt 32, No 2, 1978, s.513-530, s.521. 19 kapsamını genişleten bir yaklaşımdır. Devletlerarası resmi ilişkilere toplumsal ilişkileri dikkate alan devletler ötesi bir boyut daha eklenmiştir. 50 Kuşkusuz yeni iletişim kanallarının açılması ve sayılarının günden güne artmasında teknolojinin rolü çok büyüktür. Ulaşım ve iletişim alanlarında yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde dünya insanlar için giderek küçülmektedir. Küçülen dünyada ise insanlar arası etkileşimin artması kaçınılmazdır. Bu bağlamda Keohane ve Nye herhangi bir uluslararası havaalanına uğramanın ülkeler arasındaki ilişkilerin nasıl çok taraflı hâle geldiğini anlamak için yeterli olduğunu söylemektedirler. Farklı ülkelerden bürokratlar, politikacılar, şirket yöneticileri, sivil toplum temsilcileri… vb. çeşitli kanallarla iletişim kurmakta ve bu iletişim uluslararası politikanın yapısını değiştirmektedir. Uluslararası ilişkilerin bu yeni aktörlerinin önemi sadece kendi çıkarları söz konusu olduğunda sergiledikleri davranışlardan dolayı değil aynı zamanda, bir köprü vazifesi görerek, hükümetlerin politikalarını birbirlerine yaklaştırmalarından kaynaklanmaktadır. Çok Uluslu Şirketlerin, bankaların, sendikaların, ulus-ötesi örgütlenmelerin, sivil toplum örgütlerinin hatta uluslararası suç şebekelerinin ve terör örgütlerinin sınır aşan davranış ve kararları farklı ülkelerin iç politikalarını birbirine bağlı, karmaşık ve birbirlerinden etkilenebilir hâle getirirken ülkeler arası işbirliğini gerekli kılmaktadır. 51 Rosecrance’ın ifade ettiği gibi belirli bir derecedeki Karşılıklı Bağımlılık işbirliği geliştirmenin ön koşuludur. Çünkü taraflar arasında ortak bir sorun veya çıkar olmaksızın iletişim kurmak, tartışmak veya anlaşmak anlamsızdır. 52 50 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.426. 51 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.25-26. 52 Richard Rosecrance, “Reward, Punishment and Interdependence”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 25, No 1, 1981, s.31-46, s.33. 20 B.2. Konular Arasında Sabit Bir Öncelik Sıralamasının Bulunmaması Uluslararası örgütlerin sayısının az, devletlerarası iletişimin sınırlı olduğu bir ortamda uluslararası gündem konuları arasında bir öncelik sıralamasına gidilerek güvenlik sorunları ‘birincil’ (high politics) politika alanı, diğer uluslararası meseleler ise ‘ikincil’ (low politics) politika alanı olarak ilan edilmektedir. Realist politikanın bu ayrımı Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında Keohane ve Nye tarafından gereksiz ilan edilmiştir. Ülkeler arasında ki etkileşim arttıkça Uluslararası İlişkilerin gündemini oluşturan konular ve olaylar hızlı bir şekilde çeşitlenmektedir. Sayıları artan uluslararası aktörler ve iletişim kanalları devletlerarası etkileşim düzeyini artırmış, üzerinde konuşulan, tartışılan, çözüm aranan uluslararası sorunların sayısı da artmıştır. 53 Uluslararası politikanın gündem sıralamasında sabit bir hiyerarşik sınırlama artık yapılamaz. Teknoloji sayesinde küçülen dünyada uluslararası örgütlerin sayısı artmış, gündem konuları çeşitlenmiş ve devletlerarası etkileşim kuvvetlenmiştir. Böyle bir karmaşık iletişim ve etkileşim ortamında birçok uluslararası mesele artık eş zamanlı bir şekilde birçok aktör tarafından birçok ortamda tartışılabilir hale gelmiştir. Dış politika gündeminde bir sıralamaya gidilmesi ile ilgili bir diğer önemli sorunda bu sıralamanın hangi kurum ve nasıl yapılacağı ile ilgilidir. Birçok politika alanında iç-dış politika ayrımı yapmakta giderek zorlaştığından alanında yetki sahibi ve uzman olan çeşitli bakanlıklarında doğrudan uluslararası çalışmalar yapması gerekmektedir. Ayrıca, demokratik ülkelerdeki baskı grupları da kendi çıkarları doğrultusunda dış politikayı şekillendirebilmek için lobi faaliyetleri 53 Elizabeth Smythe, “International Relations Theory and the Study of Canadian-American Relations”, Canadian Journal of Political Science, Cilt 13, No 1, 1980, s.121-147, s.137. 21 yürütmektedirler. Böyle bir ortamda dış işleri bakanlıklarının dış politikanın oluşturulması ve uygulanması üzerindeki hâkimiyeti, sorumluluğu ve uzmanlığı belirli bir ölçüde zayıflama göstermektedir. 54 Keohane ve Nye’a göre artık güvenlik meseleleri ve askeri konulara tüm diğer konuların üstünde bir öncelik verilmesi giderek anlamsızlaşmaktadır. Ekonomi, finans ve ticaret meselelerinden tutunda enerji ve çevre sorunlarına, nüfus hareketlerine, uzayın ve açık denizlerin kullanımına, sınır aşan suç ve suç örgütleri ile mücadeleye kadar geniş bir yelpazedeki konular, üzerinde askeri meselelerden daha çok mesai harcanan konular haline gelmişlerdir. Bu bağlamda devletlerin dış politikalarında güvenlik endişelerinden ziyade sosyo-politik değişkenler etkili olmaya başlamıştır. 55 Üstelik uluslararası ilişkilerin yeni sorunları ile ilgili çalışma yapmak için kurulan uluslararası örgütlerin sayısı da güvenlikle ilgili örgütlerin sayısını aşmaktadır. 56 Uluslararası ilişkilerdeki gündem başlıklarının hızla çeşitlendiği günümüzde hükümetlerin birçok politika alanında diğer hükümetler veya çıkar grupları ile işbirliği içinde politika belirleme çabaları giderek yoğunlaşmaktadır. 57 Ayrıca, uluslararası konuların hızla çeşitlenmesi beraberinde uzmanlaşma ihtiyacını getirdiğinden çeşitli bakanlıklar doğrudan uluslararası çalışmalar yapmaya başlamış, böylelikle dış işleri bakanlıklarının dış politika üzerindeki hâkimiyeti zayıflama göstermeye başlamıştır. 54 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.427-428. 55 Hüseyin Işıksal, “To What Extend Complex Interdependence Theorists Challenge to Structural Realist School of International Relations?”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations, Cilt 3, No 2&3, 2004, s.130-156, s.148. 56 Union of International Associations, Yearbook of International Organizations 2010-2011: Vol.5 Statistics, Visualizations and Patterns, New York, Walter de Gruyter Gmbh, 2011, s.33-35. 57 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.27. 22 B.3. Askeri Gücün Öneminde Azalma Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı Realizm’in sınırlı güvenlik anlayışını geliştiren bir niteliktedir. Realizm tek aktör olarak devletleri kabul ettiği için etnik gruplar, terör örgütleri, özel paralı askerlik şirketleri ve bunların finansal yapılanmaları gibi pek çok yeni güvenlik aktörünü ve yeni nesil tehdit unsurunu açıklamakta zorlanmaktadır. Göç, sınır aşan suç örgütleri, insan kaçakçığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, kimyasal silahların yayılması ve hatta bulaşıcı hastalıklar gibi yeni nesil güvenlik sorunları devletlerin güvenlik ve dış politikalarını belirlemede etkin olmaya başlamışlardır. 58 Askeri güç, hiç şüphesiz içerdiği hayatiyet unsuru nedeniyle uluslararası politikanın önemli bir aracıdır fakat ekonomik ve politik maliyetinin çok yüksek olması nedeni ile faydası azalmakta, kullanılması ise giderek zorlaşmaktadır. 59 Devletlerarasında Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın seviyesi arttıkça güvenlik politikalarının uygulanması zorlaşmaktadır. 60 Bu bağlamda istenilen dış politika hedeflerine ulaşmak için göreceli olarak daha az maliyetli olan yumuşak güç yöntemlerine verilen ağırlık artmaktadır (ticaret anlaşmaları, uluslararası yardımlar veya ekonomik ambargo gibi). 61 Keohane ve Nye’ın Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının üçüncü varsayımı uluslararası ilişkilerde askeri gücün rolü ve öneminin giderek azalmasıdır. Uluslararası serbest ticaret mal ve hizmetlerin üretiminde 58 Işıksal, “To What Extend Complex Interdependence Theorists Challenge to Structural Realist School of International Relations?”, s.142-153. 59 Branislav L. Slantchev, Military Threats: The Cost of Coercion and the Price of Peace, Cambridge, Cambridge University Press, 2011, s.255-258. 60 Stephen G. Brooks ve William C. Wohlforth, World Out of Balance: International Relations and the Challenge of American Primacy, New Jersey, Princeton University Press, 2008, s.146. 61 Joseph S. Nye Jr., Soft Power: The Means to Success in world Politics, New York, Public Affairs Co., 2004, s.5-9. 23 uzmanlaşmayı teşvik etmekte böylelikle işadamları ve tüketiciler dış piyasalara bağlı hale gelmektedirler. Birbirine bağlı piyasalarda gelişen ekonomik bağların kopma riski ticaret yapan devletlerarasındaki savaş riskini azalmaktadır. 62 Ayrıca, devletler arasındaki siyasi mücadelelerden kaynaklanan olumsuzluklar hızlı bir şekilde ticarete yansıdığından, ekonomik veriler söz konusu devletlerarası ilişkinin bozulduğunu gösteren bir tür erken uyarı sinyali vazifesi görmektedirler. 63 Keohane’e göre gerçek bir çatışma ihtimalinin varlığı tarafları işbirliği geliştirmek için motive bile etmektedir. 64 Devletlerarası Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın yeni çatışma alanları doğurarak 65 çatışma olasılığını artırdığı varsayımı doğru olsa da yapılan çalışmalar ekonomik bağların uzun vadede çatışma sıklığını azalttığını göstermektedir. 66 Özellikle bağımsız değişken olarak Karşılıklı Bağımlılık alınarak yapılan çatışma analizlerinde devletlerin yönetim biçiminden uluslararası örgütlere ortak üyeliğe, ticaret anlaşmalarının türünden ittifaklara varana kadar pek çok değişkenin Karşılıklı Bağımlılığın çatışma engelleme özelliği üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir. 67 62 John R. Oneal ve Bruce M. Russet, “The Classical Liberals Were Right: Democracy, Interdependence and Conflict 1950-1985, International Studies Quarterly, Cilt 41, No 2, 1997, s.285294. 63 Jon C. Pevehouse, “Interdependence Theory and Measurement of International Conflict”, The Journal of Politics, Cilt 66, No 1, 2004, s.249. 64 Robert O. Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, NewJersey, Princeton University Press, 1984, s.84-86. 65 Taraflardan biri bu bağımlılığı sona erdirmeye çalışabilir veya tarafların uyguladığı ‘ödül ve ceza’ politikası etkili çalışmayabilir. Bu konuda bkn. Richard Rosecrance, “Reward, Punishment and Interdependence”, s.40-44. 66 67 Pevehouse, “Interdependence Theory and Measurement of International Conflict”, s.263. Paul Clarke, Interdependence Theory, China and American Security Interests, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Alabama, Auburn University, 2006, s.25-29. 24 Günümüzde, aralarında Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi bulunan devletlerarasındaki sorunların askeri güce başvurularak çözülmeye çalışılması, karşılıklı bir şekilde yüksek maliyet doğurduğu için giderek tercih edilen bir yöntem olmaktan çıkmaktadır. Özellikle gelişmiş ve demokratik ülkeler arasında Karşılıklı Bağımlılık farkındalığının artması bu ülkeler arasında askeri gücün bir uluslararası politika aracı olarak kullanımını sınırlamaktadır. 68 Bu bağlamda askeri güç aralarında Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi bulunmayan ülkelerle ilişkilerde ön plana çıkmaktadır. 69 Bunun nedeni devletlerarasında Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın seviyesi düştükçe devletlerin birbirleri hakkında ki bilgilerinin yetersiz kalması, yetersiz bilginin korku faktörünün de katkısıyla çatışma riskini artırmasıdır. 70 Askeri gücün daha çok karşılıklı bağımlılığın olmadığı ülkelere karşı kullanılması o ülkelere uluslararası bağlantılarını artırma, küresel sisteme uyum sağlayarak Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkileri geliştirme yönünde verilen açık bir mesaj da taşımaktadır. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı aynı ittifakın üyesi olmalarına rağmen ilişkileri olumsuz seyreden ülkeler arasındaki ilişkileri açıklamak ve geliştirmek söz konusu olduğunda da etkili olabilmektedir. Keohane ve Nye’a göre artık askeri güç, ekonomik ve ekolojik konular gibi pek çok önemli sorunda kullanımı uygun bir araç değildir. Bir ülkeye karşı herhangi bir sorun yüzünden askeri güç kullanma, o ülke ile diğer pek çok alanda kurulabilecek potansiyel olumlu ilişkileri de (dolaylı maliyet denebilir) engellemektedir. 71 Başka bir ifade ile doğrudan güvenliği ilgilendirmeyen konularda askeri güç kullanımı yüksek maliyetli ve riskli bir hâle gelmiştir. 68 Keohane ve Nye, “Power and Interdependence in the Information Age”, s.87. 69 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.428. 70 William Reed, “Information and Economic Interdependence”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 47, No 1, 2003, s.68. 71 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.27-29. 25 Askeri güç uluslararası politikada şüphesiz hâlâ çok önemli bir araçtır ve devletler her ihtimale karşı son bir çare olarak bu enstrümanı ellerinde tutmak istemektedirler. Bu minvalde Keohane ve Nye, Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi içinde bulunan ülkeler için bile hâlâ geçerli iki önemli potansiyel tehlikeye dikkat çekmektedirler. Bunlardan birincisi; büyük toplumsal ve siyasal değişimler sonucunda askeri gücün yeniden etkin bir siyasi araç haline gelmesidir. İkincisi ise bir ülkeyi korumak için güç kullanan bir ülkenin korunan ülke üzerinde kuracağı siyasi etkidir. 72 Keohane ve Nye günümüzde güç kullanımının 1945 öncesi dönemle kıyaslandığında oldukça azalmış olduğuna dikkat çekmektedirler. Bu bağlamda büyük devletlerin uluslararası değişimlere silahlı çatışmaya başvurarak tepki verme alışkanlığı nihayet denetim altına alınabilmiştir. 73 C. Karşılıklı Bağımlılığın Siyasal Süreçleri Geleneksel Realist anlayışa göre askeri güvenlik devletlerin temel hedefidir ve o kadar hayati bir konudur ki doğrudan savunma ile ilgili olmayan konuları bile etkilemektedir. Askeri olmayan konular bu bağlamda ‘ikincil’ bir öneme sahiptirler ve sadece siyasi ve güvenlik meseleleri üzerinde etkileri açısından değerlendirilirler. 74 Örneğin ekonomik ve mali güç veya sıkıntılar bir devletin dünya gücü olmaya yönelik konumuna etkisi açısından değerlendirilir. 75 Oysa Keohane ve 72 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.28. 73 Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, çev. Birtane Karanakçı, İstanbul, İşBankası Kültür Yayınları, 11.basım 2009, s.630. 74 Kenneth Waltz, “Uluslararası Politikanın Değişen Yapısı”, çev. Burcu Yavuz, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 17, Bahar 2008, s.21-31 ve 36. 75 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30. 26 Nye’a göre uluslararası politikanın gündeminde hiyerarşik bir sıralamaya gitmek doğru bir yaklaşım değildir. Karşılıklı Bağımlılık dünyasında, Keohane ve Nye’a göre, alt kademeden bir bürokrat bile takip edilmesi gerekli çok sayıda dış politika hedefi ortaya koyabilir. Her bürokrat kendi konusuna yönelik hedefler önerirken, farklı kurumlar arasında dış politikanın tespiti ve eşgüdümü konusunda sorunlar doğabilmektedir. Ayrıca, diğer uluslararası aktörlerde kendi çıkarları doğrultusunda dış politikanın şekillendirilmesini talep ederek süreci daha da karmaşık hâle getirmektedirler. Böyle bir uluslararası sistemi tanımlamak için realist yazarların ‘çarpışan bilardo topları’ örneğinin yetersiz kaldığını belirten Keohane ve Nye, bunun yerine çok sayıda aktörün eylem ve politikalarının birbirine bağlı olduğunu temsil etmesi için ‘ilişkiler ağı’ (cobweb of relations) modeli olarak adlandırılan örneği öne sürmektedirler. 76 C.1. Konular Arası Bağlantı Stratejileri Keohane ve Nye’a göre Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinde politika ve hedefler konulara göre farklılık gösterir. Oysa geleneksel analizler uluslararası sistemin yapısından hareketle çeşitli konularda benzer siyasi süreçlerin ortaya çıkacağını varsaymaktadırlar. Gelişmiş ülkeler askeri ve ekonomik güçlerini kullanarak diğer devletlerin farklı farklı alanlardaki politikalarını etkileyebilmekte, farklı meseleleri birbirine bağlayarak uluslararası örgütler vasıtası ile zayıf devletler üzerinde üstünlük kurabilmektedirler. Bu bağlamda güçlü devletler çıkarlarını korumak adına veya göreceli olarak zayıf oldukları konularda avantaj sağlamak için de askeri ve 76 Christian Reus-Smit, “Constructivism”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories of International Relations, New York, Palgrave&Macmillan, 2005, s.188-212, s.189. 27 ekonomik üstünlüklerini bir manivela gibi kullanabilmektedirler. Böylelikle askeri ve ekonomik gücün genel yapısı arasındaki uyumu da sağlamaya çalışırlar. 77 Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıkta askeri ve ekonomik gücün genel yapısı arasında ki uyumu gerçekleştirmek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü askeri güç kullanımı doğrudan ve dolaylı maliyetlerinin yüksek olması nedeni ile zorlaşırken askeri açıdan güçlü devletlerin göreceli olarak zayıf oldukları konularda askeri üstünlüklerini kullanarak, diğer devletleri güç kullanmakla tehdit ederek avantaj elde etme imkânları ortadan kalkmaktadır. Askeri güç kullanma tehdidinin yokluğunda ticaret, enerji, doğal kaynaklar ve açık denizlerin kullanımı gibi konularda güç kaynaklarının dağılımı farklı olacağından bu konulardaki hedef ve politikalarda birbirinden farklı olacaktır. Eğer askeri güç hâlâ kolay bir şekilde uygulanabilir olsa ve askeri güvenlikte en üstün dış politika hedefi olsaydı güç kaynaklarındaki farklı dağılımın bir önemi kalmaz, askeri açıdan en üstün devlet kaynaklar açısından zayıfta olsa diğer devletler üzerinde üstünlük kurabilme avantajına sahip olurdu. Kısaca Keohane ve Nye’a göre askeri gücün giderek kolay kullanılabilir olmaktan çıkması ile askeri açıdan üstün devletlerin göreceli olarak zayıf oldukları alanlarda üstünlük kurmak için askeri güçlerini kullanma imkânları önemli ölçüde azalmaktadır. 78 Bu noktada askeri güçlerinden bağlantı stratejisi olarak yararlanamayan devletler diğer devletler üzerinde üstünlük sağlamak için ekonomik güçlerini kullanmayı deneyebilirler. Fakat bu ekonomik bağlantı stratejisi de ulusötesi aktörlerin, özelliklede demokratik ülkelerdeki şirket ve çıkar gruplarının, göstereceği 77 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30. 78 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30-31. 28 tepkiler yüzünden kolay uygulanabilir olmayacaktır. Dahası konular farklılaştıkça aktörler ve iletişim kanalları da farklılaşmakta bu da bağlantı stratejilerinin uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse askeri ve ekonomik olarak güçlü bir devletin uluslararası mali konularda vereceği ödünlerini açık denizlerin kullanımı gibi başka bir politika alanında elde edeceği bir tavizle dengeleme imkânı pek mümkün olmamaktadır. Çünkü bu konularla ilgili aktörler ve ilgili uluslararası örgütler farklılık göstermektedir. 79 Öte yandan yoksul ve zayıf ülkeler söz konusu olduğunda bağlantı stratejilerinin kullanımı farklılık göstermektedir. Söz konusu ülkelerde çıkar grupları ve muhalefette zayıf olacağından birbirleri ile ilgisi olmayan konuları birbirine bağlama konusunda bu ülkelerdeki yönetimlerin daha rahat davranmaları mümkün olacaktır. Bu rahatlık onların pazarlık gücünü artıran, ödün koparmalarını kolaylaştıran bir niteliktedir. Kuşkusuz zayıf devletlerin bu bağlantı stratejilerini güçlü devletlere karşı kullanması mümkündür. Güçlü devletler, bu bağlamda, doğrudan bağlantı stratejisi uygulayamasalar bile küçük devletlerin kurduğu bağlantı stratejilerinden dolaylı olarak etkilenmektedirler. 80 Güçlü devletlerin askeri gücü birbirlerine karşı kullanması ise bütün dünya için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Uluslararası örgütlerin bir bağlantı ortamı ve aracı olarak kullanılması yoksul ve zayıf ülkeler için de mümkün olan göreceli olarak daha kolay ve az riskli bir seçenektir.81 Kısaca askeri güç kullanımının faydası azalıp, 79 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.432-433. 80 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.433-434. 81 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31. 29 kullanımı zorlaştıkça uluslararası örgütlerin önemi, ulusötesi aktörlerin kullanımı ve yapılan pazarlıklar artmaktadır. Böylelikle gücün kullanımı azalıp, gündem konuları çeşitlenip, konular arası genel geçerli sabit bir hiyerarşik sıralama sistemi ortadan kalkarken güç dağılımı her bir konunun kendi içinde daha da önemli bir hâle gelmektedir. Çünkü her derde deva gibi kullanılacak askeri ve ekonomik kozlar aktörlerin ve iletişim kanallarının çoğalması nedeniyle bağlantı stratejisi olarak kolay kullanılamaz bir hâle gelmiştir. Uluslararası meselelerin giderek çeşitlenmesi ve her birinin önemli hâle gelmesi ile devletlerarası hiyerarşide zayıflamaktadır. 82 Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında devletler çeşitli stratejiler geliştirerek (konuları ayrı ayrı mı, paket halinde mi, paket halinde görüşülecekse paketler nasıl oluşturulacak, hangi konularda ödün verilip hangi konularda taviz istenecek vb.) dış politika hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bu tür çoğul konular üzerinde çoğul aktörlü ve çoğul stratejili hesaplarla uluslararası ilişkiler iyice karmaşık, öngörülmesi ve kontrol edilmesi zor hâle gelmektedir. 83 C.2. Gündem Belirleme Karşılıklı Bağımlılığın ikinci varsayımı olan uluslararası gündem başlıkları arasında sabit bir hiyerarşinin olmaması gündemin oluşumu ve kontrolünü önemli bir hâle getirmektedir. Realizm yaklaşımında askeri ve siyasi konular ‘birincil politikalar’ olarak adlandırılıp, diğer meseleler ‘ikincil politikalar’ olarak askeri ve siyasi 82 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31-32. 83 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31. 30 konuları etkileme gücü ile orantılı bir şekilde önem kazandığından politikacı ve aktörlerin uluslararası gündemi önceden belirlidir ve gündem oluşumu üzerinde fazla durulmamaktadır. Bu yaklaşımda gündem için önemli olan güç dağılımı veya dengesinde değişimler ve değişim ihtimali ile devletlere yönelik tehdit algılamalarıdır. 84 Bu bağlamda uluslararası gündemin askeri güçler tarafından belirlendiğini ve yönlendirildiğini söylemek yanlış olmaz. Günümüzde ise uluslararası ilişkileri etkileyen aktör sayısının artması ve sınır aşan sorunlar nedenleri ile dünya politikasının konuları hızla çeşitlenmekte, askeri olmayan konularda uluslararası ilişkilerde bir anda gündemin birinci sırasına yükselebilmektedir. Zaman değiştikçe önem kazanan konular aynı şekilde önem de kaybedebilmekte veya teknik olarak daha alt düzeyde ele alınabilmektedir (mali, ticari, finansal konular, gıda düzenlemeleri gibi sektörel teknik düzenlemeler vb.). Keohane ve Nye, güvenlik ve askeri meselelerin ‘birincil’ diğer uluslararası ilişkiler konularının ‘ikincil’ olarak sınıflandırılmasını kabul etmemektedirler. 85 Uluslararası örgütlerin sayısının artması ve teknolojik gelişmeler farklı uluslararası örgütlerde birden fazla konunun aynı anda görüşülebilmesine imkân tanırken, gündem konuları arasında bir sıralamaya gidilmesine gerek kalmamaktadır. İç ve dış politika sorunları arasındaki ayrımın bulanıklaştığı Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında uluslararası gündemin ekonomik büyüme ve Karşılıklı Bağımlılıktan kaynaklanan içsel ve dışsal sorunlardan yoğun bir şekilde etkilenebileceğini söyleyebiliriz. 86 Bir örnekle açıklamak gerekirse; 1970’li yılların 84 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.32. 85 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.32. 86 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.436. 31 başlarındaki Ortadoğu petrol krizinde artan petrol fiyatları ABD de çeşitli sektörlerde maliyet artışına neden olmuş, bu maliyet artışından zarar gören çıkar grupları ABD hükümetine baskı yaparak petrol fiyatlarının düşürülmesini istemiştir. Sonuç olarak ABD hükümeti Ortadoğu ülkelerinden petrol üretimlerini artırmalarını talep etmiştir. Verilen örnekten de anlaşılacağı gibi çıkar grupları, uluslararası gelişmelerin yerel etkilerini siyasallaştırıp, içsel bir sorun olmaktan çıkararak tepkilerini uluslararası boyuta kolayca taşıyabilmektedirler. 87 Kısaca iç politika ile dış politika arasındaki sınırlar hızla değişirken uluslararası gündem konuları çeşitlenmekte, devletlerarası dış politika trafiği ise her geçen gün artmaktadır. Güç kaynaklarının konulara göre dağılımındaki değişimlerde gündemi etkileyebilmektedir. 1970’lerde petrol üreticisi ülkelerin Çok Uluslu Şirketler ve petrol tüketen ülkeler üzerindeki artan gücü gündemi değiştirmiştir. Bununla birlikte bir güç kaynağındaki değişme gündemin bununla bağlantılı bir konuya kaymasına neden olabilir. 1973 petrol ambargosu ve OPEC’in petrol fiyatlarını artırması ile Kuzey-Güney ülkeleri arasındaki ticari konuların genel gündemi değişikliğe uğramıştır. Ayrıca, gündem ulusötesi aktörlerin önemindeki değişiminden de etkilenebilmektedir. Örneğin Çok Uluslu Şirketlerin öneminin artması ile birlikte hem devletler hem de Birleşmiş Milletlerin (BM) gündeminde Çok Uluslu Şirketler ile ilgili tasarruf ve düzenlemeler ön plana çıkmıştır. 88 Kısaca Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında gündem belirleme mekanizması daha karmaşık bir şekilde çalışmaktadır. Uluslararası gündem sadece büyük devletler 87 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.436. 88 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.33. 32 tarafından güvenlik meseleleri ekseninde değil diğer tüm uluslararası aktörlerin katılımı ile çoğul eksenler üzerinde oluşturulmaktadır. Ayrıca, teknolojik ilerlemeler sayesinde günümüzde uluslararasılaşan medyanın da gündem belirleme konusundaki rolü her geçen gün artmaktadır. 89 C.3. Uluslaraşırı ve Ulusötesi ilişkiler Toplumlararası etkileşimin çoğul iletişim kanalları sayesinde artması ile uluslararası politika ile iç politika arasında kesin bir ayrıma gitmek zorlaştırmaktadır. 90 Uluslararası alanda meydana gelen bir gelişme kolaylıkla iç politikada tepkiler doğurmakta, bu tepkiler ise hızlı bir şekilde yeni bir uluslararası etkiye neden olmaktadır. Günümüzde ulus devletlerin sınırları yerel çıkar grupları ile farklı ülkelerden siyasal aktörler arasında koalisyonlar kurulmasına engel teşkil edememektedir. Bu aktörler arası kurulan çok yönlü bağlantılar ile karmaşıklaşan uluslararası etkileşim ortamı politikacılar, devlet adamları ve diğer aktörlerin karşılıklı bağımlılığı hesap ederek konular ve aktörler arası uyumlu bağlantı stratejileri geliştirme ve uygulama yeteneklerini ön plana çıkarmaktadır. Siyasi aktörler Karşılıklı Bağımlılık stratejilerinin bütünsel ve kısmi etkilerini dikkate alırlarken bunların siyasete ve gündemin kontrolüne etkilerini de hesaba katmaları gerekmektedir. Çeşitlenen ve artan ulus aşırı bağlantıların sağladığı fayda ve maliyetler farklı ülkelerdeki farklı siyasi aktörler için farklı etkiler doğurmaktadır. 91 Keohane ve Nye’a göre Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıkta çok taraflı bağlantı kanalları sadece hükümetsel olmayan örgütlerle sınırlı bir durum değildir. 89 Uluslararası Medyanın gücünü göstermesi açısından güzel bir örnek için bkn. Babak Bahador, The CNN Effect In Action: How the News Media Pushed the West towards War in Kosovo, NewYork, Palgrave&Macmillan, 2007. 90 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.34-35. 91 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.438. 33 Hükümetler ve bürokratik kadrolar arasında kurulan temaslar onların düşünce ve politikalarını etkilemekle kalmaz aynı zamanda politikalarını ve çözüm önerilerini birbirlerine yakınlaştırır ve koalisyonlar doğmasını sağlar. Bu bağlantılar bir ülkedeki hükümetle bir diğer ülkedeki gayrı resmi aktörler arasında da pek âlâ tesis edilebilir. Hatta bu gündem çeşitliliğinde dış işleri bakanlıklarının diğer bakanlıklar üzerindeki etkisi azalmakta ve bakanlıklar ilgili alanda dış işleri bakanlığı ve diğer devlet kurumları ile koordinasyon sağlamadan doğrudan uluslararası temaslarda bulunabilmektedir. Bu durum, ulusal çıkar kavramının farklı hükümet organları tarafından farklı algılanması sorununu doğurmakta ve dış politikanın oluşumu ve uygulanmasını zorlaştırmaktadır. 92 C.4. Uluslararası Örgütlerin Rolü Uluslararası örgütler karşılıklı beklentiler, üzerinde uzlaşılmış kurallar, düzenlemeler ile uyumlu kurumsal yapı ve üyeler arası sorumluluk dağılımıyla Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yönetildiği kurumlardır. 93 Uluslararası ilişkilerin yeni konuları çözüm için toplu eylemleri, aktörler arası iletişimi ve organizasyonları gerekli kılmaktadır. 94 Ayrıca, Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık tek başına devletlerarası çatışmaları engellemekte yetersiz kalmakta, uluslararası ilişkileri istikrarlı tutabilmek için devletlerarası işbirliğini düzenleyecek ve geliştirecek uluslararası örgütlere ihtiyaç duyulmaktadır. 95 Gelişen teknoloji sayesinde aktörler arası etkileşimi artıran 92 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.34. 93 John Gerard Ruggie, “International Responses to Technology: Concepts and Trends”, International Organization 29, Summer 1975, s.556. 94 Nye, Power in a Global Information Age, s.160. 95 Robert O. Keohane, Power and Governance in a Partially Globalized World, London, Routledge, 2002, s.51. 34 çok sayıda yeni iletişim kanalının açılması, etkileşim ortamı sağlaması açısından uluslararası örgütlerin uluslararası politikadaki önemini artırmaktadır. 96 Ortak kurallar, sürekli bir iletişim ve bilgi akışı sağlayarak belirsizlikleri azaltan uluslararası örgütler, devletlerin kolektif kazanç elde etmelerini mümkün kılmaktadırlar. 97 Bu bağlamda devletlerarası diyalog ve işbirliği geliştirmeye hizmet eden uluslararası örgütlerin barışı teşvik edici ve geliştirici bir fonksiyon üstlendikleri de dile getirilmektedir. 98 Uluslararası örgütlerin bir diğer önemli fonksiyonu ise alanlarında uzman, kozmopolit ve evrenselci olarak nitelenebilecek bir bürokrat sınıfının oluşmasını sağlayarak devletlerarası işbirliğini kolaylaştırmasıdır. 99 Geleneksel realistler, uluslararası sistemi devletlerin kendi çıkarları adına güç elde etmek için mücadele ettikleri bir ortam; güvenlik konularını ise uluslararası politikanın temel sorunu olarak görmektedirler. Böyle bir dünyada uluslararası örgütlerin güvenlik nedeni ile teşkil edilmesi kadar doğal bir neden olamaz. Oysa uluslararası ticaretin her geçen gün geliştiği, birçok konunun ve birçok aktörün birbirleri ile bağlantılı olduğu ve uluslar ötesi koalisyonların kurulabildiği bir ortamda uluslararası örgütlerin kuruluş amaçları güvenlik alanının dışına çıkmakta, 96 20.yy başından itibaren Uluslararası örgütlerin sayısındaki artışlar ve bu örgütlerle ilgili faydalı istatistikler için bkn. Union of International Associations, Yearbook of International Organizations 2010-2011: Vol.5 Statistics, Visualizations and Patterns. 97 Robert O. Keohane, “International Institutions: Can Interdependence Work?”, Foreign Policy, No 110, Spring 1998, s.82-96, s.86. 98 Michiel S. De Vries, “Interdependence, Cooperation and Conflict: An Empirical Analysis”, Journal of Peace Research, Cilt 27, No 4, 1990, s.429-444, s.429. 99 Robert O. Keohane, “International Organizations and the Crisis of Interdependence”, International Organizations, Cilt 29, No 2, 1975, s.357-365, s.362; Michael Barnett ve Martha Finnemore, “The Power of Liberal International Organizations”, Michael Barnett ve Raymond Duvall (der.), Power in Global Governance, Cambridge, Cambridge University Press, 2005, içinde s.161-184, s.184. 35 bu örgütlerin etkinlikleri 100 ve siyasi pazarlıklardaki rolü de gittikçe önem kazanmaktadır. Bu örgütler Uluslararası gündemi rahatlıkla belirleyebilmekte, koalisyonlar için platform görevi görmekte, küçük devletler için bağlantı stratejileri uygulama zemini olarak işlev görebilmektedirler. 101 Uluslararası örgütler gündem belirleme konusunda oldukça önemli aktörlerdir. Önem verilmesi gereken konuları tanımlayarak uluslararası aktörleri yönlendirmekte ve onların algılamalarını etkileyebilmektedir. Örnek olarak BM’nin 1975 yılındaki Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen konulu özel oturumu ekonomi politikalarına yönelik yeni tartışmaların başlamasına neden olmuştur. 102 İlaveten, resmi yetkilileri bir araya getiren uluslararası örgütler potansiyel koalisyonların oluşmasına ortam sağlamaktadırlar. Bu bağlamda birçok ülkede diplomatik temsilciliği bulunmayan küçük ülkeler uluslararası örgütler sayesinde birbirleri ile iletişim kurma, işbirliği yapma ve konular arası bağlantı stratejileri oluşturma şansı elde etmektedirler. 103 Uluslararası örgütlerin varlığı askeri güç kullanımını azaltırken, zayıf devletlerin pazarlık gücü ve önemini artırmıştır. 104 Böylelikle Karşılıklı Bağımlılık, küçük devletlere ve onların çıkarlarına da gereken önemi vererek onların uluslararası sistemdeki rollerini artıran bir yaklaşımdır. Ayrıca, uluslararası örgütler Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yürütülmesi için birer aracı 100 Uluslararası örgütlerin etkinliğini etkileyen faktörlerle ilgili olarak bkn. Oran R. Young, “The Effectiveness of International Institutions: Hard Cases and Critical Variables”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s.160-194. 101 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.35-36. 102 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.440. 103 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.36. 104 Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.217. 36 olmanın ötesine geçerek, bu çalışmada gösterilmeye çalışıldığı gibi, Karşılıklı Bağımlılığın öznesi bile olabilmektedirler. C.5. Karşılıklı Bağımlılık ve Uluslararası Liderlik Keohane ve Nye modern tarihin her döneminde uluslararası sistemde lider konumda bir devletin bulunduğunu, liderlik tarzının ise farklılık gösterdiğini belirtmektedir. Uluslararası sitemde liderlik, tıpkı bireyler arasında görüldüğü gibi, komuta etmek, öncülük etmek, ikna ve teşvik etmek şeklinde gerçekleşmektedir. 105 İleri sürülen ilk liderlik modeli uluslararası sistemi yönetmek için yeterli imkânlara sahip ve güç kullanmaya istekli bir devletlerin uluslararası ilişkileri kendi çıkarlarını korumak için azami ölçüde yönettiği hegemonik liderliktir. Bu yapıda devletlerarası bağımlılık ilişkisi büyük devletin lehine olacak şekilde çoğunlukla asimetrik olarak gerçekleşmektedir. 106 Lider devletin öncülük etme rolünü üstlendiği bir diğer modelde lider devlet uluslararası meselelerin çözümünde diğer devletlerle geliştirdiği iyi ilişkiler ağını kullanarak uluslararası sistemi istikrarlı kılmaya çalışmaktadır. Bu modelde lider devletin öncü rolünün iç politika muhalefeti ve uluslararası sistemdeki gelişmeler nedeni ile yetersiz kalması mümkündür. Lider devlet, uluslararası sistemdeki aktörlerin davranışlarını düzenlemek için isteksiz olsa bile sahip olduğu imkânlar ve konumu gereği uluslararası sistemi davranışlarıyla etkileyebilecek durumdadır. 107 105 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.200. 106 G. John Ikenberry, “The Future of International Leadership”, Political Science Quarterly, Cilt 111, No 3, 1996, s.396. 107 Ikenberry, “The Future of International Leadership”, s.395. 37 Keohane ve Nye’ın ileri sürdükleri son liderlik modeli olan teşvik edici liderlik modelinde lider devlet, diğer devletleri uluslararası sistemin istikrarına katkı yapmaya teşvik edecek şekilde politikalar gütmektedir. Bu modelde lider devlet istikrarlı bir uluslararası sistem yaratmak için diğer devletleri istikrarsızlık kaynağı olan kısa vadeli çıkarlarını göz ardı etmeleri doğrultusunda teşvik ve ikna etmeye çalışmaktadır. Hegemonik kaygılar taşımayan uluslararası koşullarda sürdürülebilecek olan bu sistemde birkaç devletin bile çıkarlarından feragat etmek istememesi hoşnutsuzluk kaynağı olacaktır. 108 Bu bağlamda lider devletin uluslararası camiada geniş tabanlı bir desteğe sahip olması gerekmektedir. Hegemonya sonrası dönemde uluslararası işbirliğini konu edinen çalışmasında Keohane, uluslararası sistemde her gün daha da artan Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığa rağmen devletlerarası ilişkilerde uyumsuzluğun (discord) hâkim olduğunu belirtmiştir. 109 Söz konusu uyumsuzluğun temel nedenini ise vatandaşlarını dünya ekonomisindeki gelişme ve çalkantılardan korumak isteyen devletlerin ekonomiye daha fazla müdahale etmesi ve bu müdahalenin maliyetini ise başka devletlere yükleme çabası olarak açıklamaktadır. Karşılıklı Bağımlılık ortamında kötü etkilerinde (işsizlik, enflasyon, ekonomik krizler vb.) iyiler kadar hızlı yayıldığını vurgulayan Keohane, artan uyumsuzluğa rağmen devletlerin tamamlayıcı ve ortak çıkarlar etrafında işbirliği geliştirmelerinin mümkün olabileceğini savunmaktadır. 110 II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası düzenin ABD hegemonyası üzerine kurulduğunu belirten Keohane, ABD hegemonyasının 108 Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.201. 109 Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.5. 110 Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.5-6. 38 yükselen güçler karşısında zayıfladığını belirtip hegemonya sonrası dönemde işbirliğinin uluslararası rejimler üzerinden devam ettirilmesinin mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Keohane göre, hegemon ve uluslararası rejimler ortak bir şekilde anlaşma yapmayı, kural tesis etmeyi ve kurallara uymayı sağlamaktadır. Bu bağlamda hegemonya ve uluslararası rejimler tamamlayıcı olabilirler, hatta bazı durumlarda birbirinin yerini de doldurabilirler. 111 Uluslararası rejimler tesis edilip çalışır hale getirildikten sonra işbirliği geliştirmek için bir hegemonun varlığına ihtiyaç kalmamaktadır. Uluslararası rejimlere katılarak birbirlerini bağlayan devletler, yine bu rejimler vasıtası ile birbirlerini denetlemeyi (monitoring) de başarmaktadır. Bu bağlamda, mevcut rejimleri devam ettirme koşullarının onları yeniden yaratmaktan daha kolay ve daha az talepkâr olması nedeni ile devletler, mevcut uluslararası rejimleri ilga etmenin yaratacağı belirsizlik riskini almadan işbirliği arayışlarına devam edeceklerdir. 112 Ek olarak, ödül ve ceza yöntemi ile ortak çıkarlar üzerinde anlaşma sağlayan Hegemonik bir güç olmasa bile, birbirleri ile güçlü bir şekilde etkileşen küçük bir grup güçlü aktör uygun bir şekilde tasarlanmış uluslararası rejimler üzerinden diğer devletlerin davranış ve faaliyetlerini denetleme görevini yerine getirebilirler. 113 Özet olarak Keohane’e göre, tasarımı uygun şekilde yapılmış uluslararası örgütler vasıtası ile birbirleri ile yoğun bir şekilde etkileşen bir grup güçlü devlet, hegemonya eksikliğinin yarattığı boşluğu doldurarak, uluslararası ilişkilerde işbirliğini dolayısıyla barışı tesis edebilirler. Bu bağlamda AB-Çin 111 Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.15. 112 Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.49-50 ve 214-215. 113 Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.77-78 ve 258. 39 ilişkileri uluslararası sisteme istikrar getiren ve işbirliği arayışlarına katkıda bulunan bir nitelik sergilemektedir. D. Karşılıklı Bağımlılığa Yöneltilen Eleştiriler Karşılıklı Bağımlılığa karşı en çok ses getiren eleştiriler yaklaşımın varsayımları ile birlikte teorik yapısını da eleştiren K. Waltz tarafından ileri sürülmüştür. Öncelikle uluslararası meselelerin temelinde hala güvenlik ve askeri konuların yer aldığını belirten Waltz, Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında devletlerin uluslararası ilişkileri belirleme rolünün fazla küçümsendiğini belirtmiştir. Waltz’a göre artan ekonomik ilişkiler devletlerarası çatışmaları çözmekten çok yeni çatışma alanları yaratarak uluslararası istikrarı azaltmaktadır. Devlet ve uluslararası sistem arasındaki ayrımı vurgulayan Waltz, uluslararası toplumun devletlerden oluşan bir yapı olduğunu, devletlerin iç politikadan farklı olarak uluslararası ilişkilerde gücünü artırma arayışlarına devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, devletlerin belirli bir ölçüde birbirlerine benzeyen organizasyonlar olduğunu hatırlatarak asıl Karşılıklı Bağımlılığın heterojen unsurlardan oluşan iç politikada geçerliği olduğunu öne sürmüştür. 114Devlet içindeki değişimlerin uluslararası sistemin yapısını değiştiremeyeceğini iddia eden Waltz’a göre bütün devletler demokratik olsalar bile uluslararası sistem anarşik olacaktır çünkü uluslararası bir otorite olmadan devletler güvenlik arayışında kendi güçlerine güvenmeye devam edeceklerdir. 115 Stanley J. Michalak ise şiddetli eleştiriler yönelttiği Keohane ve Nye’ı, realist yazarları dikkatli bir şekilde çalışmadan, yüzeysel olarak incelemekle suçlamaktadır. 114 Kenneth N. Waltz, “The Myth of National Interdependence”, Charles P. Kindelberger (der.), The International Corporation: A Symposium, Cambridge, MIT Press, 1971, s.206-220. 115 Kenneth N. Waltz, “Structural Realism After The Cold War”, International Security, Cilt 25, No 1, Summer 2000, s.7-35. 40 Michalak, Keohane ve Nye’ın realizmi üç temel noktada çarpıtarak sunduğunu iddia etmektedir. Bunlar realist teorinin kapsamının kaba bir şekilde dar gösterilmesi, güç kavramının doğası ile rolünün yanlış gösterilmesi ve son olarak uluslararası rejim değişimlerinin realist açıklamasının herhangi bir yazara dayandırılmadan, çarpıtılarak verilmiş olmasıdır. 116 Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının öngörüsünün aksine devletlerarası hiyerarşide küçük devletlerin öneminin artmadığı, gelişmiş ülkelerin politik üstünlüğünün devam ettiği belirtilmektedir. Ayrıca, Karşılıklı Bağımlılıktan gelişmiş ülkelerin kendi kendine yeten ekonomilerinden ziyade küçük devletlerin daha çok etkilendiği ileri sürülmektedir. 117 Bu bağlamda Neoliberallerin sıklıkla kullandıkları Karşılıklı Bağımlılık argümanının aslında klasik anlamda büyük devletlerin güç ve etki arayışlarının başka araçlarla devam ettirilmesinden başka bir şey olmadığı yönünde eleştiriler getirilmektedir. 118 Benzer bir şekilde Nye, Karşılıklı Bağımlılık durumunun küçük ülkelerde “bütün aktörlerin ABD’ye bağlı olduğu, ABD’nin ise bu bağlılığı uluslararası sistemi yönetmek için kullandığı…” gibi olumsuz bir şekilde algılandığını tespit etmektedir. 119 Çatışma analizlerinde sıkça kullanılan Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının açıklama gücünü artırmak için üç önemli noktada iyileştirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Bunlardan ilki teorik yapının, çatışma 116 Stanley J. Michalak Jr., “Theoretical Perspectives for Interdependence”, World Politics, Cilt 32, No 1, 1979, s.138-150. 117 Understanding International Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.444. 118 Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.66 ve K. J. Holsti, “Scholarship in an Era of Anxiety: The Study of International Politics during the Cold War”, Tim Dunne, Michael Cox ve Ken Booth (der.), The Eighty Years’ Crisis: International Relations 1919-1999, New York, Cambridge University Press, 1998, içinde s.17-47, s.27. 119 Nye, Power in a Global Information Age, s.154. 41 üzerindeki etkileri daha kapsamlı bir şekilde açıklayabilmek için güçlendirilmesidir. İkincisi, Karşılıklı Bağımlılığın çatışma önlemedeki sınırlarının belirlenmesidir. Son olarak hem Karşılıklı Bağımlılık hem de çatışma kavramlarının tanımları ile ölçüm yöntemlerinin daha da geliştirilmesidir. 120 Sonuç olarak Liberal uluslararası ilişkiler anlayışının içinde entelektüel bir ürün çeşitlemesi 121 olarak Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı, teknoloji ve ticaret sayesinde devletlerarası etkileşimin her geçen gün arttığını, artan etkileşimin yönetilmesi için diplomasi trafiğinin sıklaştığını böylelikle devletlerin giderek karşılıklı olarak birbirlerine daha çok bağımlı hale geldiklerini ileri sürmektedir. Söz konusu Karşılıklı Bağımlılığın doğru yönetilememesi halinde devletler için büyük maliyetler yaratacağı vurgulanarak, devletlerarası işbirliğinin önemine ve askeri güç kullanımının zorlaştığına dikkat çekilmektedir. Her teori gibi zayıf yönleri olmasına rağmen, uluslararası sistemi ve devletlerarası ilişkileri okumada hâlâ etkili ve yararlı bir yaklaşımdır. 122 Oyun teorisinin analizleri de Karşılıklı Bağımlılığın geçerliliğini ispatlamakta, uluslararası ilişkileri açıklamakta her daim rolü olduğunu göstermektedir. 123 İkinci dalga küreselleşme ile birlikte gelişmiş ülkelerdeki sanayi yapısının çözülerek gelişmekte olan ekonomilerde yeniden yapılanması söz konusu olmuştur. 120 Mansfield ve Pollins, “The Study of Interdependence and Conflict: Recent Advances, Open Questions and Directions for Future Research”, s.834 ve 854-855. 121 Arthur A. Stein, “Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.) The Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.201217, s.202. 122 Muharrem Gürkaynak ve Serhan Yalçıner, “Uluslararası Politikada Karşılıklı Bağımlılık ve Küreselleşme Üzerine bir İnceleme”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 23, Güz 2009, s.88. 123 Kroll, “The Complexity of Interdependence”, s. 324. 42 Endüstriyel üretimin yapısında görülen bu değişim gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki ilişkileri ön plana çıkararak, politik ve diplomatik ilişkilerin gelişmesine neden olmaktadır. 124 Uluslararası ticaretin gelişmesi ve ekonomik aktivitelerin artması ile gelişmiş ülkeler arası ilişkileri açıklamak için sıklıkla başvurulan Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının uygulama alanı, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arası ilişkileri kapsayacak şekilde genişlemektedir. Bu noktada Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına açıklama gücü veren etkili bakış açısının kaynaklarını kısaca özetlemekte fayda vardır. İlk olarak Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı ekonomik aktiviteleri dış politikanın ve ülkeler arası ilişkilerin temel belirleyicisi olarak kabul etmektedir. İkinci olarak gelişen ekonomik ilişkiler diplomatik ve politik ilişkileri yoğunlaştırırken, gündem konularını ve iletişim kanallarını çeşitlendirmektedir. Üçüncü olarak zaman içinde ekonomik ilişkilerin güçlenmesi ile başlayan, diplomatik ve politik ilişkilerin gelişmesi ile güçlenen devletlerarası ilişkiler farklı politika alanlarında işbirliği arayışlarına neden olmaktadır. Dördüncü olarak gelişen ekonomik ve politik ilişkilerin oluşturduğu bağlar tarafların rasyonel politika hesaplamalarına etki ederek tarafları güçlü ilişkileri devam ettirme konusunda teşvik etmektedir. Bu bağlamda Avrupa Birliği ile Çin arasında gelişen ekonomik ilişkiler acaba Karşılıklı Bağımlılığa neden olmakta mıdır? Sorusuna yanıt arayan çalışmamızın ikici bölümünde AB-Çin ilişkileri analiz edilmeye çalışılırken yukarıda bahsedilen bakış açısının ışığında veriler toplanıp, düzenlenmeye çalışılacaktır. 124 Ricardo Bustillo and Andoni Maiza, “An Analysis of the Economic Integration of China and the European Union: The Role of European Trade Policy”, Asia Pacific Business Review, Cilt 18, No 3, Temmuz 2012, s.355. 43 İKİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ Elindeki araçlara karşın bir sonuca ulaşamıyorsan uygun ortaklar ara, o zaman talih senden yana olur. Değişimler Kitabı ( I Ching ) Güçlü ülkelerden kendine yandaş bulursan, düşmanların sana karşı harekete geçmeye cesaret edemez. Savaş Sanatı A. Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi A.1. Tarihi Arka Plan Avrupa ile Çin arasındaki ilişkilerin başlangıcı çok eskilere dayanır. İpek yolu 125 vasıtası ile Doğu’nun zenginlikleri, özelliklede ipek ve baharat, Roma’ya kadar taşınmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde kurulan, süre bakımından kesintili ve başka devletten tüccarlar vasıtası ile gerçekleşen (dolaylı) ilişkiler daha çok ticari olmakla birlikte, dini ve diplomatik boyutları da içermektedir. 126 Bu dönemden 125 İlginçtir İpek yolu ticareti Keohane ve Nye tarafından ‘zayıf küresellik’ (thin globalism) bağlantısına örnek olarak gösterilmiştir bkn. Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Globalization: What’s New? What’s Not? (and So What?)”, s.108. 126 Carlo Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.225-241, s.226’dan Innes Miller, The Spice Trade of the Roman Empire, 29BC-AD641, Oxford, Oxford University Press, 1969. 44 sonraki ilişkiler Michael Yahuda tarafından dört döneme ayrılmaktadır. 127 AvrupaÇin ilişkilerin temelini teşkil edecek birinci dönem 1514 yılında Portekizlerin ticaret amacı ile Çin kıyılarına ulaşmaları ile başlayıp 19’uncu yüzyılda sonlanır. Bu dönemin ayırıcı özelliği ilişkilerin ilk kez doğrudan, başka bir ifade ile aracısız, gerçekleştirilmesi ve süre bakımından kesintisiz bir şekilde devam ettirilmesidir.128 Bu dönemde Avrupalı tüccarların Çin’in iç bölgelerine erişimine izin verilmemiş, ticaretleri bir iki liman ile sınırlı tutulmuş ve faaliyetleri Çinli yetkililerce sürekli olarak kontrol edilmiştir. 129 Bu dönem, yine M. Yahuda tarafından, Çin medeniyetinin üstünlüğü nedeniyle Avrupalıların Çin’den etkilendiği dönem olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde Avrupa’yı etkileyen kültürel etkileşimin başlıca örnekleri arasında; Leibniz’in Çinlilerin ahlak ve politikanın pratik hayata geçirilmesinde Avrupalılardan daha üstün oldukları iddiası, Voltaire’in Çin’in sosyal, bürokratik ve idari yapısına övgüler düzerek mevcut yerel yönetimi eleştirmesi, hatta Francois Quesnay’ın Çin’deki gözlemlerine dayanarak geliştirdiği ileri sürülen, ekonomideki doğal düzenin hükümet müdahaleleri ile bozulduğunu ileri sürdüğü ‘bırakınız yapsınlar’ tezi bulunmaktadır. 130 Çin’in dönemin Avrupa’sını ne kadar derinden etkilediğini gösteren başka bir örnek ise filozof Francis Bacon tarafından Avrupa medeniyetinin gelişmesindeki en önemli adımlar olarak nitelendirilen edebiyat, savaş teknolojisi ve yön bulma konularındaki gerçekleştirilen ilerlemelerin temelinde Çin’den getirilen icat ve keşiflerden matbaa, barut ve mıknatıs’ın 127 Michael Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, David Shambaugh et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.13-32, s.13. 128 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.14. 129 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.15. 130 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.15. 45 yatmasıdır. 131 Buna karşılık, bu dönemde, Çinlilerin Avrupalılardan öğrendikleri sınırlı kalmış, özellikle misyoner rahiplerden ileri seviyede matematik ve astronomi öğrenmişlerdir. 132 Kısaca bu dönemde Avrupalılar hayatın sosyal, ekonomik ve siyasi tüm alanlarında Çin kültürünü gözlemleyerek kendilerini geliştirme fırsatı elde etmişlerdir. İkinci dönem ise Çinliler tarafından ‘utanç ve aşağılanma yüzyılı’ olarak adlandırılan 1800-1949 dönemini kapsar. Bu dönem, Avrupalıların önderliğinde Çin’e silah zoruyla girilen, Japonya tarafından işgal edilme ve iç savaş ile sonuçlanan, Qing hanedanın son bulduğu, kaotik ve zor bir dönemdir. Bu dönemde Çinli entelektüellerin ‘Çin medeniyetinin üstünlüğü’ tezi sarsılmış, atlı barbarları ‘Çinlileştirme’ stratejisi güden Çinlilerin ülkesi denizden gelen barbarlar tarafından istila edilmiştir. 133 İngilizler ile gerçekleştirilen II. Afyon Savaşı (1858-60 arası, I.Afyon Savaşı ise 1839-42 yılları arasında) yenilgisi sonrası daha önce karşılaşmadıkları kadar ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını fark eden Çinliler ilk kez bu dönemde Avrupalıların gücünün teknolojiden kaynaklandığını fark etmişlerdir. Bu üstün teknolojiye ulaşmak için Konfiçyuscu sistemi güncelleyerek modern bir ordu ve donanma kurulması için ilk kez bu dönemde Avrupa’ya öğrenci yollamış ve Avrupalı uzmanlar istihdam edilmeye başlanmıştır. 134 131 Joseph Needham, Science and Civilisation in China, volume I: Introductory Orientations, Cambridge, Cambridge University Press, 1961, s.19. 132 Bu ilginç bilgilerin devamı için bkn. G.F. Hudson, Europe and China: A Survey of Their Relations from the Earliest times to 1800, London, Edward&Arnold Co., 1931; Colin Mackerras (der.), Sinophiles and Sinophobes, Oxford, Oxford University Press, 1995 ve Georg Lehner, China in European Encyclopaedias 1700-1850, Boston, Brill, 2011. 133 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.17. 134 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.18. 46 Bu dönemde arayışına başlanan geleneksel değerleri koruyarak gelişme ve modernleşme çabaları küreselleşme sürecinin yaşandığı günümüze kadar etkisini sürdürmüştür. Bir başka ifade ile ilk kez bu dönemde pratik amaçlar için Batı öğretisi kullanılmaya, temel değerler için ise Çin öğretisi korunmaya çalışılmıştır. 135 19’uncu yüzyılın sonunda Avrupa kendi problemleri ile uğraşırken Çin’deki ekonomik ve siyasi etkisi gerilemiş, I.Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı döneminde ise etkisi iyice azalmıştır. Avrupa’nın İdeolojik olarak etkisi (Komünizm ve Faşizm) ise devam etmiştir. Nihayetinde II. Dünya Savaşı sonrasında, üçüncü dönem olarak adlandırılan ve soğuk savaşın bitişine kadar devam eden, Çin’de Mao’nun yönetime geçmesi ile hem siyasal hem de ekonomik anlamda Avrupa-Çin ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Bu dönemde ilişkiler, temel olarak, soğuk savaşın güvenlik kaygıları ve büyük güçlerin yönlendirmeleri ile şekillenmiştir. Dördüncü ve son dönem ise soğuk savaşın bittiği 1990’lı yıllardan başlayıp günümüzde halen devam etmekte olan dönemdir. Bu dönem, David Shambaugh’un belirttiği gibi ilişkilerin soğuk savaşın gölgesinden kurtulup daha bağımsız bir şekilde gelişmeye başladığı dönemdir. 136 A.2. Avrupa Ekonomik Topluluğu-Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması 1949 devriminden sonra Batı Avrupa, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dış ilişkiler sıralamasının alt basamaklarında yer almıştır. Benzer bir ilgisizlik Avrupa 135 M. Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.18’den Chaohua Wang (der.), One China, Many Paths, London, Verso, 2003. 136 Bkn., David Shambaugh, China and Europe: 1945-95, London SOAS, Contemporary China Institute, 1995. 47 devletlerinde görülmesine rağmen bu Çin ile herhangi bir Avrupa ülkesi arasında hiç diplomatik temas kurulmamıştır demek değildir. F. Snyder Avrupa ülkeleri ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin dört dalga halinde kurulduğunu söylemektedir. 137 Sovyet Bloğu ülkeleri Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulduğu anda ilk dalga olarak diplomatik ilişkileri derhal tesis etmişlerdir. Mao yönetimi her ne kadar Sovyetlerin etkisi ile Doğu Avrupa ülkeleri ile ilişki kursa da, bu ülkelerden teknoloji transfer edebilme fırsatını memnuniyetle karşılamıştır. 138 Batı Avrupa ülkeleri ise Amerika Birleşik Devletlerinin etkisi ile Komünist Çin’i biraz gecikerek 1950’li yılların ortasında, tanımaya başlamışlardır. 139 Bu Dönemde hem Batı Avrupa hem de Çin benzer bir şekilde birbirlerini dünya politikasının etkilemekten uzak ve zayıf olarak algılamışlardır. Bu algılama İdeolojik farklılık neticesinde iyice şiddetlenmiştir. Çin, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET daha sonra Avrupa Birliği olacaktır) Amerika’ya bağımlı olarak algılamaktadır. AET, Çinliler için Amerikan yönetimindeki Batı kapitalizminin bir uzantısı, saldırgan NATO’nun ekonomik koludur. Avrupa da ise Çin ekonomik olarak iflas etmiş, ilerleme planında başarısız olmuş bir devlet olarak dünya düzeni ve batı demokrasisi ile çatışmacı olarak algılanmaktadır. 140 137 Francis Snyder, The European Union and China, 1949-2008; Basic Documents and Commentary, Portland, Hart Publishing, 2009, s.7-45. 138 Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.23. 139 İkinci dalgada Danimarka 1950, İsveç 1950, Finlandiya 1950 yılında Çin’i tanımıştır. Üçüncü Dalgada Büyük Britanya 1954, Hollanda 1954, Fransa 1964 yılında Çin’i tanımıştır. Dördüncü dalgada İtalya 1970, Avusturya 1971, Belçika 1971, Federal Almanya 1972, Lüksemburg 1972, Yunanistan 1972, İspanya 1973, Portekiz 1979 yılında Çin’i tanımıştır. bkn. Snyder, The European Union and China, 1949-2008; Basic Documents and Commentary, s.21-44. 140 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.217. 48 Çinliler, 1960’lı yıllarda AET’nin ekonomik olarak gelişmesini kapitalizmin içindeki bir çelişki olarak nitelemiş, bu gelişmeyi jeopolitik bir manevra alanı olarak değerlendirmişlerdir. AET üyesi ülkeler ekonomik olarak güçlendikçe Amerika’dan bağımsız olarak hareket etmek istemektedirler. 141 Pekin yönetimi kapitalist ülkeler arasındaki kıyasıya rekabeti fırsat olarak görmüştür. 1960’ların sonlarına doğru Çin’in Sovyetler Birliği ile ilişkileri sorunlu hale gelmeye başlamıştır. 1968 de Sovyetlerin Çekoslovakya müdahalesindeki ayrılık ve 1969 da Rus-Çin sınırında yaşanan çatışmalarla Çin’deki Rus endişesi iyice artmıştır. Bu tarihten sonra Çin klasik bir uluslararası ilişkiler taktiği olan dengeleme çerçevesinde Sovyetleri Batıdan baskı altına alabilecek (en azından Sovyetlerin dikkatini dağıtacak) bir Avrupa ile dostane ilişkiler geliştirme arayışına girmiştir. Böylelikle 1970’lerin başında Pekin yönetimi Avrupa bütünleşmesi ile ilgili olarak iyi niyet açıklamalarında bulunmaya başlamıştır. 1973 de topluluğun genişleyerek dokuz üyeye ulaşması Çin’de Amerikan emperyalizminin zayıflaması olarak değerlendirilmiştir. Çünkü genişleyen Avrupa’nın altın rezervleri, çelik üretimi ve otomobil üretimi Amerika’nın üretimini geçmektedir. 142 Pekin yönetimi Çin’in geleneksel barbarları kontrol etmek için barbarları kullanmak stratejisine uygun olarak Avrupa’yı Amerika ve/veya Sovyetlere karşı kullanmayı amaçlamıştır. 1973 yılında Çin Başbakanı Zhou Enlai Çin komünist partisinin 10. Ulusal kongresinde Sovyetlerin Çin sınırında yığınak yaptığını açıklayarak Çin’in birleşik bir cephe 141 Pekin Yönetimi tarafından Fransız-Alman yakınlaşması Batı Avrupa da Anglo-Amerikan etkisini azaltıcı bir güç olarak değerlendirilmiştir bkn. Song Xinning, “China’s View of European Integration and Enlargement”, David Shambaugh, et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.174-186, s.174. 142 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.218-219. 49 kurmak için diğer güçlerle işbirliğine gitmeyi amaçladığını açıklamıştır. Bu tarihlerde Avrupa’ya artan ilginin bir örneği olarak Çin medyasında Avrupa ile ilgili haberlerin sayısındaki artış gösterilebilir. 1972 yılında Avrupa ile ilgili haberlerin sayısı 63 iken 1975 de bu sayı birdenbire 297 ye ulaşmıştır. 143 A.3. Diplomatik İlişkilerin Tesis Edilmesi: Karşılıklı Bağımlılığın Temelleri Çin Halk Cumhuriyeti ile Avrupa Toplulukları arasındaki diplomatik ilişki 1975 yılının Mayıs ayında kurulmuştur. Çin’in Ticaret Bakanı bu gelişmeyi açıkça “…dünya hegemonyası arayan güçleri hayal kırıklığına uğratacak olumlu bir gelişme” olarak tanımlamıştır. Politik hedef olarak Çin’i Sosyalist kamptan iyice ayırmaya çalışan 144 Avrupa Konseyi ise yaptığı açıklamada Çin’in toplulukla resmi temas kurmasını memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir. 145 AET’nin dokuz üyesi Çin ile diplomatik ilişkiye geçerken tesis edilen ilişkinin geleceği belirsizdir. 146 1976 yılında Mao Zedong’un ölümünün ardından Çin’de yönetimine gelen Deng Xiaoping ile birlikte ekonomik modernleşme ve zenginlik arayışı dönemine girilmiştir. Avrupa, Pekin yönetimi tarafından Deng Xiaoping’in dört alanda modernleşme (tarım, sanayi, askeri, bilim teknik) stratejisinin uygulanabilmesi için 143 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.219. 144 Mara Caira, “The EU-China Relationship: From Cooperation to Strategic Partnership”, Federiya Bindi (der.), The Foreign Policy of the European Union: Assessing Europe’s Role in the World, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2010, içinde s.263-270, s.264. 145 16.07.1975 tarih, 1975-1990 sayılı Konsey açıklaması, s.65-69. 146 David Shambaugh et. al., “From Honeymoon to Marriage: Prospect for the China-Europe Relationship”, David Shambaugh, et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.303-338, s.303. 50 gerekli olan finans ve teknoloji kaynağı olarak görülmüştür. 147 Bu bağlamda Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın temelleri 1978 yılında Çin ile AET arasındaki ticaret anlaşması görüşmelerinde atılmıştır. 148 1978’de imzalanan ticaret anlaşması 1985 de yenilenerek Çin ile Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın amacı kısaca, karşılıklı çıkarlara uygun ekonomik ve teknik işbirliğini geliştirmek, ticareti yoğunlaştırıp çeşitlendirmektir. Bu dönemde Çin, AB’ye ekonomik olarak bağımlı durumdadır. Bu bağımlılık ilişkisi zaman içinde Çin ekonomisi güçlendikçe Karşılıklı Bağımlılığa dönüşecektir. 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte uluslararası sistemde yaşanan değişimler AB-Çin yakınlaşması için yeni bir alan yaratmıştır. Rusya’nın zayıflaması dünyadaki güç dengesini değiştirmiştir. Bu değişim ile Deng Xiaoping dünyanın 4 hatta 5 kutuplu bir yapıya bürünebileceğini, Çin ve AB’nin de bu kutuplar arasında yerini alacağını açıklamıştır. 149 1989 Tiananmen Meydanı olaylarından sonra Avrupa ile Çin arasındaki ilişkiler kısa bir süreliğine dibe vurmuştur. Avrupa Konseyi bu olayları “vahşi bir bastırma” olarak tanımlayıp şiddetli bir şekilde kınamıştır. 150 Olayların hemen ardından Finansal krediler dondurulmuş, işbirliği programları durdurulmuş, silah ambargosu başlatılmış ayrıca, askeri işbirliği ve ikili görüşmeler askıya alınmıştır. 147 Men, EU-China Relations: from Engagement to Marriage, s.4-5. 148 Rosecrance’ın dediği gibi temel olarak iki taraf arasında karşılıklı bir çıkar veya sorun olmaksızın görüşmek ve anlaşmak anlamsızdır bkn. Rosecrance, “Reward, Punishment and Interdependence”, s.33. 149 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.223-224. 150 26-27.07.1989 tarihli Avrupa Konseyi sonuç bildirgesi, s.15-17 51 Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen ikili ilişkiler kısa bir süre içinde iyileşme sürecine girip 1990’lı yılların başından itibaren hızla düzelmiştir. 151 Tiananmen olaylarına karşı verilen tepki bu ilişkiye büyük bir hasar vermemiştir. 152 İlişkilerin kısa sürede toparlanmasının nedeni AB’nin yükselen Çin ile ilişkilerinin özellikle son beş yıl içinde hızlı bir şekilde gelişmesidir. Özellikle ekonomik nedenler ve karşılıklı çıkarlar sayesinde adım adım artan Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucu olarak AB, Çin pazarının büyüklüğü, ucuz üretim imkânlarının cazibesine kapılarak, değişen uluslararası yapının da etkisi ile Çin ile ilişkilerini, silah ambargosu hariç, kısa sürede normalleştirmiştir. 153 Bu normalleşme ilişkilerin Karşılıklı Bağımlılık dikkate alınarak yürütüleceğinin ilk göstergesidir. Bu Karşılıklı Bağımlılık ise ilk kez 1995 yılındaki komisyon belgesinde itiraf edilecektir. 1995 yılında Avrupa Komisyonunun “Çin-Avrupa İlişkilerinde Uzun Dönemli bir Politika” ve 1998 yılında “Çin ile Kapsamlı Ortaklık İnşa Etmek” adlı belgelerinde Çin’in artan önemi ile birlikte güçlenen ilişki açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Avrupa-Çin ilişkilerinde uzun dönemli bir politika belgesinde; “…Çin’in hem ekonomik hem askeri hem de politik alanda giderek güçlendiği... Karşılıklı Bağımlılığın giderek arttığı… Bu dönemde dünya güvenliği ve ekonomik sisteminin bir parçası olmaya başladığı... Bu bağlamda Çin ile artan ilişkilerin Avrupa’nın dış ilişkilerinde önemli bir köşe taşı olacağı…” Komisyon tarafından 151 Yaptırımlar ve normalleşme sürecinin detayları için bkn. Kay Möller, “Diplomatic Relations and Mutual Strategic Perceptions: China and the European Union, The China Quarterly, No 169, 2002, s.14-18. 152 Franco Algieri, “EU’s Economic Relations with China: An Institutional Perspective”, The China Quartely, No 169, Mart 2002, s.64. 153 Jing Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, EU Center of Excellence University of Pittsburg Policy Paper No:12, Kasım 2007, s.15. 52 belirtilmiştir. 154 Çin ile kapsamlı ortaklık inşa etmek adlı belgede ise; “…Çin’in yükselen etkisi tanınarak AB’nin kapsamlı ortaklık inşa etme niyeti dile getirilmiş... dış ilişkiler alanında Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birinin yükselen Çin’in hem ekonomik hem de politik olarak uluslararası topluma entegre edilmesi olduğu” belirtilmiştir. 155 Bu belge ile AB, Çin’in kendine olan ekonomik ve teknolojik bağımlılığını kullanarak Çin’i uluslararası topluma barışçıl bir şekilde entegre etme görevini üstlenmiştir. Bu görev AB’nin Karşılıklı Bağımlılığın öngörülerine uygun üç temel inancına dayanmaktadır. Birinci olarak AB, büyük güçlerin dengede olduğu çoktaraflı bir uluslar arası sistemin hegemonik bir yapıdan daha istikrarlı olduğuna inanmaktadır. İkinci olarak, devletlerin hukuka ve genel kabul görmüş davranış kurallarına uymaları gerektiğine inanmaktadır. Son olarak AB, sınır aşan uluslararası sorunların çözümü için uluslararası örgütlerin güçlendirilerek devlet egemenliğinin ölçülü bir şekilde sınırlanması ve/veya paylaşılması gerekliliğine inanmaktadır. 156 Daha faydacı bir bakış açısına göre ise AB, uluslararası rejimlerdeki yerleşmiş çıkar ve etkinliğini Çin’e karşı bir avantaja dönüştürmeye çalışmaktadır. 157 Çin’in uluslararası sisteme barışçıl bir şekilde katılması AB’nin etkili bir küresel aktör olabilmesi için karşı karşıya olduğu en önemli görevdir. 154 Communication of the European Commission, A Long-Term Policy for China-Europe Relations, Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995. 155 Communication of the European Commission, Building a Comprehensive Partnership with China, Brüksel, COM(1998) 181 final, 25 Mart 1998. 156 David Shambaugh, “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions to China’s Rise”, The Washington Quarterly, Cilt 28, No 3, Yaz 2005, s.9. 157 Neoliberalizmde sistemik etki araçları tartışması için bkn. Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.66-67. 53 1998 yılından beri AB-Çin arasında küresel seviyede stratejik vizyon sağlamak için yıllık zirve toplantıları düzenlenmektedir. 2002 yılının Nisan ayındaki mektup değişimi ile fonksiyonel anlamda Avrupa-Çin politik diyalogu düzenli bir şekilde birçok seviyede yapılandırılmıştır. 158 2003’den sonra politik diyalog yerine ‘Stratejik İlişki’ tanımlaması ve dili kullanılmaya başlanmıştır. 2003 Irak müdahalesi Avrupalı devletleri tekrar bölmüş 159 Fransa ve Almanya gibi bazı Avrupalı devletler, Çin gibi, Amerika’nın Irak operasyonuna karşı çıkmışlardır. Bu süreç sonunda hem Avrupa hem de Çin çok taraflılığı ve Birleşmiş Milletleri uluslararası ilişkilerde öne çıkarma eğilimi üzerinde anlaşmışlardır. 160 Kısaca ABD’nin uluslararası alanda tek başına hareket etmesi AB ile Çin’i ortak bir şekilde rahatsız ederek tarafları birbirlerine daha da yakınlaştırmıştır. 2003 AB-Çin zirvesinin sonunda ilişkilerin dinamik gelişimi ve ilişkileri derinleştirme ve geliştirmenin önemini ortaya koyan iki önemli politika belgesi ortaya konmuştur. Bunlar Komisyonun, “Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin İlişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler” ile Çin’in “AB politika belgesidir”. Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin ilişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler belgesi Eylül 2003’de yayınlanmış olup, genel olarak, ikili ticarette büyüme üzerinde durulmuştur. Belgede AB’nin küresel bir oyuncu olarak Çin’in daha dengeli bir uluslararası sistem kurmak konusunda endişelerini paylaştığı belirtilerek Çin, AB’nin en önemli stratejik ortaklarından biri olarak tanımlanmıştır. 161 Çin tarafının ilk belgesi olan (aynı zamanda Pekin yönetiminin 158 Bunlar Dış işleri bakanları, Politik direktörler, Misyon başkanları, Bölgesel direktörler seviyeleridir. 159 Bir önceki bölünme Balkanlar üzerinedir bkn. Burak Tangör, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna, Kosova ve Makedonya Krizleri, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, s.95-159. 160 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.226-228. 161 European Commision policy paper, A Maturing partnership: Shared interests and challenges in EU-China relations, COM (2003) 533 Final, 10 Eylül 2003. 54 hazırladığı ilk strateji belgesidir) AB Politika belgesinde insan hakları konusunda algılama farklılıkları belirtilirken daha geniş bir jeopolitik alan değerlendirmesi yapılmıştır. Belgenin 5’inci bölümü, Olgunlaşan Ortaklık belgesinden farklı olarak, askeri konuları da içerir ve Çin ile AB arasında yüksek seviyede askeri stratejik güvenlik danışma mekanizmasının adım adım kurup geliştirmesinden bahsedilir. 162 İki belge arasındaki önemli farklılıklardan bir diğeri ise şudur; AB öncelikle Çin’in iç politikasında demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini savunmakta iken Çin ise uluslararası ilişkilerde demokrasinin geliştirilmesini ön plana çıkarmaktadır. 163 Çin’in AB politika belgesinde ön plana çıkan bir başka nokta ise “Tek Çin Prensibinin” 164 AB ile ilişkilerde dikkat edilecek bir husus olduğunun vurgulanmasıdır. Belgeye göre; “…AB, Tayvanlı politikacıların ziyaretlerini, nedeni ne olursa olsun, yasaklamalı… Tayvan’ın herhangi bir uluslararası örgüte katılımını desteklememeli… Tayvan’a silah veya askeri amaçlarla kullanılabilecek herhangi bir ekipman satmamalıdır.” Nazik bir şekilde ortaya konulan bu istekler tam olarak AB’nin yetki alanına girmese 165 bile AB ve üye ülkeler tarafından dikkate alınmış, bu sayede AB-Çin ilişkileri herhangi bir yol kazasına uğramadan gelişebilmiştir. 166 Bu isteğin dikkate alınması da derinleşen Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucudur. AB rahatsız olsa bile, Çin ile gelişen ilişkilerini tehlikeye atmamak adına Tayvan 162 Çin’in 13 Kasım 2003 tarihli AB politika belgesi, http://english.peopledaily.com.cn/200310/13/eng20031013_125906.shtml (Erişim Tarihi 25 Mayıs 2009). 163 Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.229-230. 164 Pekin yönetiminin Tayvan’ın bağımsız olmasına karşı geliştirdiği prensiptir. Konu ile ilgili daha fazla bilgi için bkn. Shaun Breslin (der.), Handbook of China’s International Relations, London, Routledge, 2010 ve Peter C. Y. Chow (der.), The One China Dilemma, New York, Palgrave Macmillan, 2008. 165 Olaf Griese, “EU-China relations: An Assessment by the Communications of the European Union”, Asia-Europe Journal, Cilt 4, 2006, s.549. 166 Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, s.7. 55 konusunda ki hassasiyete dikkat etmektedir. 167 Avrupa Konseyinin 2003 Aralık ayında yayınladığı Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesinde Çin, Avrupa’nın stratejik güvenlik ilişkilerinde anahtar öneme sahip bir ortak olarak tanımlanmıştır. Ortak stratejik vizyona sahip güçlü bir Avrupa’nın Çin gibi diğer büyük güçlerle ilişkisini güçlendirmesinin önemi vurgulanmıştır. 168 Stratejik İlişki ilanı sonrası daha da gelişen ve yoğunlaşan ilişkilerin bir göstergesi olarak AB bürokratlarının 2004 yılında Çin’e toplam 206 ziyaret gerçekleştirdiği gösterilebilir. 169 2006 yılına gelindiğinde AB Komisyonunun yayınladığı “AB-Çin Yakın Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar” belgesinde Birliğin Çin’e yaklaşımı önemli bir değişim geçirerek yer yer, özellikle ekonomik konularda, eleştirel bir dil kullanılmaya başlanmıştır. 170 Üye ülkelere danışılarak hazırlanan ve politik olarak elde edilebilir önerilere odaklanan belgede, “…son on yılda Çin’in büyük bir dünya gücü olarak yeniden doğduğu… Ekonomik gücünün yanı sıra politik gücünün de arttığı bununda dış politikasına yansıdığı… Böylelikle küresel ticaret ve politikanın değiştiği” belirtilerek, yeni belgenin gerekçesi ortaya konulmuştur. 171 Bu belgede, AB’nin Çin ile ticaret açığı sorunu karşısında ekonomik korumacılıkla bir tepki 167 The Economist, “Bully for China: China tells the EU to dump on Taiwan the EU asks how hard?”, 12 Temmuz 2007, http://www.economist.com/node/9487102?story_id=9487102 (Erişim Tarihi 26 Ocak 2011), Tayvan hususunda daha fazla bilgi için bkn. Jean-Pierre Cabestan, “The Taiwan Issue in Europe-China Relations: An Irritant more than Leverage”, David Shambaugh et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.84-101. 168 European Council, A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy, 2003, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (Erişim Tarihi 09 Ağustos 2010). 169 Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, s.4. 170 Fraser Cameron, “The Development of EU-China Relations”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.47-64, s.54. 171 Communication of European Commission, EU-China: Closer Partners, Growing Responsibilities, Brüksel, COM (2006) 632, 24.10.2006 final. 56 vermenin yanlış bir yaklaşım olacağı, çözümün AB-Çin ticaretinin rekabete ve adil anlaşmalara dayalı bir şekilde yapılandırılmasında olduğu belirtilmiştir. Çin’in iç istikrarı ilk kez bu belgede incelenerek önemi vurgulanmış, yüksek büyüme oranının sosyal rahatsızlık ve riskleri gizlediği dile getirilmiştir. Ayrıca, enerji arz ve güvenliği, iklim değişikliği, Afrika politikaları, terörizm ve nükleer silahların yayılmasının engellenmesi gibi karşılıklı bağımlı uluslararası ilişkilerin yeni gündem konularında Çin ile daha yakın işbirliğine gidilmesi gerektiği belirtilmiştir. 172 Zaman içinde güncelliği sorgulanır hale gelen ticaret anlaşmalarını yenilemek ve mevcut ilişkileri tek bir çatı altında toplamak amacıyla AB ve Çin’li yetkililer 2007 yılının Ocak ayında Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (Partnership and Cooperation Agreement PCA) görüşmelerine başlamıştır. Detaylı bir idari yapı sunması beklenilen anlaşmada iş güvenliğinden çevre meselelerine, sosyal problemlerden sektörel diyaloglara kadar uzanan geniş bir yelpazedeki konular üzerinde AB-Çin işbirliğini derinleştirmenin ve uygulama kapasitesinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Standart bir insan hakları şartı içermesi beklenen anlaşma ile ilgili müzakereler halen devam etmektedir. 173 A.4. Stratejik İlişki Söylemi 1990’lı yılların başında Soğuk Savaş biterken dünya politikası ile ilgilenen aktörlerin zihnindeki en önemli soru nasıl bir uluslararası sistemin 172 EU-China: Closer Partners, Growing Responsibilities, s.5-12. Belgenin tamamı 12 sayfadır. Aynı yılın Temmuz ayında Çin’in daha kapsamlı bir şekilde incelendiği China, the EU and World: Growing in Harmony? Raporu yayınlanmıştır. 173 Emerging Markets Group&Development Solutions, Trade Sustainability Impact Assessment of the Negotiations of a Partnership and Cooperation Agreement Between the EU and China, Brüksel, Global Analysis Report, Ağustos 2008, s.8. 57 şekilleneceğidir. 174 David Shambaugh’un isabetli bir şekilde gösterdiği gibi Soğuk Savaş sonrası dönemin en önemli, aynı zamanda en az beklenen gelişmesi AB-Çin arasındaki ilişkilerin giderek güçlenmesidir. 175 Bu gelişen ilişkinin stratejik olarak adlandırılması mümkün müdür sorusunu cevaplamak için öncelikle tarafların strateji kelimesi ile ne kastettikleri anlaşılmalıdır. Kısaca her iki tarafında stratejik ortaklık kavramını genel olarak paylaşılan algı ve çıkarların, uzun vadede gelişen uyumun, işbirliğinin ve eşgüdümün sağlanması olarak tanımladığı söylenebilir. Avrupa Birliği tarafında ODGP Yüksek Temsilcisi J. Solana 6 Eylül 2005 tarihinde Şanghay da yaptığı bir konuşmada “…gelişen ve derinleşen bu ortaklığa gerçekten sahip olmalıyız… Amaçlarımız birçok uluslararası konuda örtüşmektedir… Biz birçok açıdan doğal ortaklarız.” demiştir. 176 Bu ilişkiyi stratejik ortaklık olarak adlandırmasının nedenini ise Çin ile tartışılan ve eyleme geçilmek istenen kitle imha silahlarının yayılması, uluslararası terörizm, çevrenin korunması, enerji arzı ve güvenliği, küresel güvenlik, bölgesel krizler gibi konuların doğasından kaynaklandığını belirtmektedir. Ayrıca, Solana hem Çin hem de AB’nin küresel boyutta güç, kapasite ve sorumluluk sahibi olduğunu vurgulayarak Çin’in hızlı bir şekilde küresel sahnede olumlu bir aktör, bir dünya gücü olarak yükseldiğini AB’nin bu yükselişi memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir. 177 174 Bkn. 1 no’lu dipnot. 175 Bkn. 2 no’lu dipnot. 176 Javier Solana, “Driving Forwards the EU-China Strategic Partnership”, 6 Eylül 2005, http://www.ceibs.edu/pdf/magazine/0512_en.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011). 177 David Scott, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First Century”, International Relations, Cilt 21, No 23, 2007, s.25-26. 58 Çin Başbakanı Wen Jiabao 12 Mayıs 2005’te AB-Çin Yatırım ve Ticaret forumunda yaptığı konuşmasında kapsamlı stratejik ortaklık için her iki tarafın çalışma niyetinde olduğu belirterek kapsamlı stratejik ortaklıktan ne anladığını kelime kelime açıklamıştır. Kapsamlı kelimesinin anlamını işbirliğinin uzun vadede ekonomik, bilimsel, teknolojik, politik ve kültürel olarak bütün boyutları kapsadığını, hem hükümetleri hem de sivil toplumu içine alacak şekilde çok katmanlı olduğunu söyleyerek açıklamıştır. Stratejik kelimesinin anlamını ise ilişkinin ideolojik ve sosyal sistem farklılıklarının ötesine geçerek, bireysel olayların etkilerinden uzak bir şekilde gelişeceği, uzun vadeli ve istikrarlı bir işbirliği anlamında tanımlamıştır. Ortaklık kelimesinin anlamını ise işbirliğinin eşit şartlar altında ve karşılıklı karlı olarak geliştiği şeklinde açıklamıştır. 178 Avrupa Komisyonu Başkanı J. Barroso 2005 yılındaki 7’nci AB-Çin zirvesinde Çin başbakanı Wen Jiabao’nun stratejik ilişki tanımlamasını kabul ettiğini açıklamış, bunun büyük resmi küçük problemlerin önüne koymak anlamını taşıdığını belirtmiştir. 179 Her iki taraf da stratejik ortaklık söylemini kullansa bile söylemin ötesine geçmek için yapılanlar sınırlıdır. 180 Bu konudaki belli başlı örnekler bile açıklamaların ötesine geçememiştir. Örnek vermek gerekirse bunlar arasında; 2004 yılındaki 6’ncı AB-Çin zirvesinde Silah kontrolü ve Kitle imha silahlarının 178 Wen Jiabao, “Vigorously Promoting Comprehensive Strategic Partnership Between China and the European Union”, China-EU Investment and Trade Forum, 12 Mayıs 2005, http://www.chinamission.be/eng/sthd/t101949.htm (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011). 179 Scott, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First Century”, s.27. 180 Jonathan Holslag, “The Elusive Axis: Assessing the EU-China Strategic Partnership”, Journal of Common Market Studies, Cilt 49, No 2, s.295-303. 59 yayılmasını önlemek için mücadele edilmesi gerektiği açıklaması ile 2005 zirvesinde iklim değişikliği ile mücadele açıklaması sayılabilir. Bu konularda söylemin ötesinde herhangi bir işbirliği geliştirilememiştir. Üstelik 2008 yılı Kasım ayında yayınlanan “Avrupa Güvenlik Stratejisinin Uygulanmasına dair Rapor” da Çin ile stratejik ortaklıktan bahsedilmeden sınırlı bir şekilde işbirliğinin artığı belirtilmiş, çok taraflı uluslararası sistemin oluşturulması için ABD ve diğer ortaklar ile beraber çalışılacağı, ortak tarih ve sorumluluklar çerçevesinde transatlantik ilişkilerin yerinin doldurulamayacağı ilan edilmiştir. 181 ABD ile bu güven tazeleme isteği, aynı zamanda, transatlantik ilişkilerde köprülerin kolay kolay atılamayacağının bir ispatıdır. Görülen odur ki AB, ABD ve Çin arasında ince bir denge politikası güderek etkin bir küresel aktör olma hedefini her iki tarafı da çıkarları doğrultusunda kullanarak gerçekleştirmeye çalışacaktır. AB Komisyonu Ticaret eski Komiseri Peter Mandelson’un belirttiği gibi “…eğer AB, 21’inci yüzyılı şekillendirmek istiyorsa bunu Çin’e karşı değil Çin ile birlikte gerçekleştirebilir”. 182 Unutmamak gerekir ki aynı cümle AB ile ABD arasındaki ilişkinin önemini belirtmek içinde kurulabilir.183 Çin, bir bambu ağacı misali uluslararası sistemde kök salmaktadır. 184 Karşılıklı 181 Council of European Union, Report on the Implementation of the European Security Strategy: Providing Security in a Changing World, S407/08, 11 Kasım 2008, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/reports/104630.pdf (Erişim Tarihi 10 Ağustos 2010), s.4-11. 182 Peter Mandelson, “Living with China”, SPEECH/08/195, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/08/195&format=HTML&aged=1 &language=EN&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 11 Ekim 2010), s.5. 183 Zira son yıllarda AB ve ABD’nin Çin ile ilgili politikalarında daha çok konuda örtüştüğü de iddia edilmektedir bkn. David Shambaugh ve Gudrun Wacker, American and European Relations with China: Advancing Common Agendas, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Research Paper, 2008. 184 Bambu tohumu beş yıl boyunca filiz vermeden sadece köklerini geliştirmektedir. Kök saldığı bu beş yılın ardından bambu ağacı çok kısa bir sürede yaklaşık yirmi metre uzunluğa erişmektedir. 60 Bağımlılık yaklaşımının öngörülerinde yer alan teşvik edici liderlik modeline uygun bir şekilde hareket eden AB, diğer devletleri uluslararası sistemin istikrarına katkı yapmaya teşvik edecek politikalar güderek, istikrarlı bir uluslararası sistem yaratmak için diğer devletleri birlikte yaşama ve işbirliği geliştirme yönünde teşvik ve ikna etmeye çalışmaktadır. AB, ABD ve Çin arasındaki üçlü dengenin başarılı bir şekilde kurulması AB’ye uluslararası sistemde eşitler arası birincilik rolünü bile getirebilir. Bir sonraki bölümde AB-Çin ilişkilerini daha detaylı bir şekilde değerlendirebilmek için bu ilişkinin hangi alanlarda geliştiği incelenecektir. B. Ekonomik, Askeri ve Sosyo-Kültürel İlişkiler AB-Çin arasındaki ilişkiler ilk bakışta pek yoğun görünmese de sektörel anlamda oldukça detaylı bir ilişki söz konusudur. AB-Çin arasında 27 ayrı sektörel anlaşma ve diyalog mevcuttur. Bunlar arasında iklim değişikliği, bölgesel politikalar, deniz taşımacılığı, turizm, uzay programları, sosyal güvenlik, nükleer araştırma programı (Tokamak Fusion Experimental Reactor Project ITER), üniversiteler arası işbirliği, ürün standartları, tüketici güvenliği, rekabet politikası, gümrük işbirliği, enerji, finansal piyasa düzenlemeleri, bilim ve teknoloji işbirliği, tekstil, hayvancılık ve hayvan sağlığı, fikri mülkiyet hakları yer almaktadır. Bütün bu sektörel diyalogların bu bölümde incelenmesi mümkün olamayacağından ilişkinin öne çıkan alanları üzerinde durulacaktır. Şüphesiz bu alanların başında ekonomik ve ticari ilişkiler gelmektedir. 61 B.1. Ekonomik ve Ticari İlişkiler Ekonomik çıkarlar AB’nin dış ekonomi politikalarını biçimlendirirken, dış politika ve güvenlik politikalarının açıklanmasında da önemli bir rol oynamaktadırlar. 185 Ekonomik gelişmişliğe ve uluslararası ticarete büyük önem veren AB ile Çin arasındaki ilişkilerin en önemli boyutu şüphesiz ekonomik olandır. 1975’te kurulan diplomatik ilişkinin ardından AB-Çin arasındaki ticaret, neredeyse sıfırdan, hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. 1976 yılında Mao Zedung’un ölümü ile yönetime gelen Deng Xiaoping’in başlattığı gelişme ve modernleşme programı çerçevesinde Avrupa’ya, modernleşme süreci için gerekli olan ekonomik ve teknolojik kaynak gözüyle bakılmıştır. Bu bağlamda İlk ticaret anlaşması 1978 yılında imzalanmış, 1980-85 arası yıllık ticaret hacmi ortalama 6,5 milyar $ (ABD) olarak gerçekleşmiştir. Bu hızlı başlayıp, hızlı gelişen ticaret hacmi 1980’lerin ilk yarısının sonunda daha detaylı yeni bir anlaşmayı gerekli kılmıştır. 1985 yılında imzalanan ticaret anlaşması (daha sonra iki kez 1994 ve 2002 yılında genişletilecektir) ile 1990’ların başına kadar ticaret hacmi gelişerek yıllık ortalama 14,5 milyar $ seviyesine ulaşmıştır. 1990’lı yıllarda güvenlik kaygılarının azalması ile birlikte gelen liberalleşme/küreselleşme dalgasının sayesinde ticaret hacmi hızlı bir şekilde artmaya devam etmiştir. 185 Burak Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, Belgin Akçay et. al. (der.), Avrupa Birliği’nin Güncel Sorunları ve Gelişmeler, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, içinde s. 365-396, s. 391. 62 Tablo 1: Yıllara göre AB‐Çin Halk Cumhuriyeti Mal Ticareti ve AB'nin Çin’e Doğrudan Yatırımları Doğrudan Yabancı AB'nin Çin'den AB'nin Çin'e Ticaret Yatırım İthalatı İhracatı Fazlası/Noksanı (gerçekleşen U.S. $ (U.S. $ milyon) (U.S. $ milyon) (U.S. $ milyon) milyon) 1980 2,686.0 3,346.0 659.4 ‐ 1981 2,821.1 3,238.7 417.6 ‐ 1982 2,493.3 2,445.8 ‐37.5 ‐ 1983 2,801.6 3,792.0 990.4 ‐ 1984 2,503.9 3,916.8 1,412.9 ‐ 1985 2,742.7 7,053.8 4,311.1 ‐ 1986 4,747.1 9,240.7 4,493.6 178.5 1987 4,726.0 8,624.6 3,898.6 52.7 1988 5,502.4 9,429.9 3,927.5 157.2 1989 5,598.6 10,297.5 4,498.9 187.6 1990 6,412.4 9,513.4 3,101.0 147.3 1991 7,273.2 9,423.1 2,149.9 245.6 1992 8,225.2 10,985.6 2,760.4 242.9 1993 12,729.9 16,069.6 3,339.7 671.2 1994 16,256.5 18,920.5 2,664.0 1,537.6 1995 20,213.4 21,579.5 1,366.1 2,131.3 1996 20,959.7 20,134.1 ‐ 825.6 2,737.0 1997 25,223.5 19,308.7 ‐5,914.8 4,171.1 1998 29,788.7 20,848.4 ‐8,940.3 3,978.6 1999 32,058.3 25,800.7 ‐6,257.6 4,479.0 2000 40,783.0 30,730.8 ‐10,052.2 4,479.4 2001 44,299.9 36,343.9 ‐7,956.0 4,182.7 2002 52,487.0 32,439.6 ‐13,047.4 3,709.8 2003 78,472.8 54,477.2 ‐23,995.0 3,930.3 2004 107,265.0 70,131.2 ‐37,133.8 4,328.6 2005 143,851.0 73,559.4 ‐70,291.6 5,193.7 2006* 194,8 63,8 ‐131,1 6.69** 2007* 231,5 71,8 ‐159,8 6.58** 2008** 247,9 78,4 ‐169,5 4.73 2009** 214,7 81,6 ‐133,1 113 2010*** 282 ‐169 Kaynak: Robert Ash, "Europe's Commercial Relations with China", China‐Europe Relations: perceptions, policies and prospects. 5.29 No data * Milyar € olarak Kaynak: Eurostat "EU27 Trade with China and Russia in 2007", 9/2009 ** Milyar € olarak Kaynak: Eurostat "Strong increase in EU27 exports to China in the first half of 2010", 147/2010, 5 Ekim 2010. ***Milyar € olarak Kaynak: Alberto Gambini, External Trade, Eurostat Statistics in Focus 39/2011, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS‐SF‐11‐039/EN/KS‐SF‐11‐039‐EN.PDF (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011). 63 AB-Çin arasındaki hizmet ticaretini ise tam olarak değerlendirmek pek mümkün değildir. Bunun nedeni birçok ticari aktivitenin hizmet sektörü altında değerlendirilmesi ile hizmetlerin çoğunun belirli bir dereceye kadar dolaylı ve Hong Kong üzerinden gerçekleşmesidir. 186 Hizmet ticaretinin hacmi ile ilgili bir fikir vermesi açısından son 3 yılın rakamlarına değinmek gerekirse; 2007 yılında AB, Çin’e 18 milyar €’luk hizmet ihraç etmiş, ithalat rakamı ise 14 milyar € olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılında hizmet ihracatı 19,9 milyar €, ithalat ise 15 milyar € seviyesine ulaşmıştır. 2009 yılına gelindiğinde hizmet ihracatı 18 milyar € seviyesine gerilerken, hizmet ithalatı 13,1 milyar € olarak kayıtlara geçmiştir. 187 Deng Xiaoping’in 1978 yılındaki açık kapı politikası ile Çin, başarısız bir deneyim olan planlı ekonomiden aşamalı bir şekilde piyasa ekonomisine doğru gelişmeye başlamıştır. Bu modernleşme sürecinde Çin hükümetinin uyguladığı öncelikle dış yatırım çekmek, daha sonrasında ise yatırım miktarını artırmak stratejisi ülkenin dönüşümünü gerçekleştirecek sermaye ve teknolojinin sağlanmasında anahtar rol oynamıştır. 188 Bu dönemde Çok Uluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY) modernleşme ve kalkınma planının katalizörü olarak görülmüştür. 189 Çin, ucuz işgücünün çekiciliğini ve potansiyel olarak çok büyük fırsatlar sunan iç piyasasına giriş hakkını bir silah gibi kullanarak yabancı firmalardan teknoloji yatırımları yapmasını talep etmektedir. Yabancı firmalara karşı 186 Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, s.232-233. 187 Eurostat, China Main Economic Indicators, s. 1. 188 Valeria Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.241-258, s.244. 189 Robert Ash, “Europe’s Commercial Relations with China”, David Shambaugh et. al. (der.), China Europe Relations: Perception, Policies and Prospects, New York, Routledge, 2008, s.189-230, s.194. 64 uygulanan bu strateji sayesinde Çin neredeyse güncel bir teknoloji elde edip ihracatını artırmaktadır. 190 2000’li yıllarda geliştirilen ‘Go Global’ stratejisi ile Pekin yönetimi DYY ile elde edemediği teknolojiye, Çinli firmaların yabancı firmaları satın almasını teşvik etmek suretiyle ulaşmayı amaçlamıştır. 191 Teknoloji yatırımları Çin’deki ekonomik büyümenin anahtarıdır. Zira Çin’in ekonomik yapısı ara sermaye malları ithal edip, belirli bir ölçüde katma değer ekleyerek ihraç etmek (ve taklit etmek) üzerine kuruludur. Bu noktada Doğrudan Yabancı Yatırımlarla gelen teknoloji hayati bir önem kazanmaktadır. Çin’in ihracatındaki yabancı unsurların tamamının payı 50’lere, yüksek teknoloji gerektiren ihraç mallarında ise bu oran %80’lerin üstüne çıkmaktadır. 192 Doğrudan Yabancı Yatırımların Çin’in ihracatı ve ekonomisindeki önemini belirttikten sonra kısaca son dönemki AB yatırımlarından bahsetmek yerinde olacaktır. 1986-1989 döneminde DYY miktarı yıllık ortalama 143 milyon $ olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam ilk bakışta küçük gibi görünse de DYY’ler 1990-2000 döneminde hızlı bir artış trendi ile yıllık ortalama 2,2 milyar $ seviyesine ulaşmıştır. 2006-2009 dönemi içinde AB firmaları Çin’e yıllık ortalama 5,8 milyar € yatırım yapmışlardır. Aynı dönemde Çinli firmaların AB ülkelerine yaptığı yatırım yıllık ortalama 770 milyon € seviyesinde gerçekleşmiştir. 193 Yıllara göre değişmekle birlikte Çin’li yatırımcılar hammadde ve pazar ihtiyaçları doğrultusunda yatırım 190 Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, s.227. 191 Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, s.252. 192 Yuqing Xing, China’s High Tech Exports: Myth and Reality, National University of Singapore East Asian Institute Background Brief No.506, 25 Şubat 2010, http://www.eai.nus.edu.sg/BB506.pdf (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010), s.1-5. 193 Eurostat, Strong Increase in EU27 exports to China in the first half of 2010, Newsrelease 147/2010, 05 Ekim 2010, s.4. 65 yapmak için daha çok Asya ülkeleri (%60), Latin Amerika (%20) ve Afrika’yı (%7) tercih ederken, AB’ye yatırımın genel toplam içindeki payının sadece % 4 oranında gerçekleşmesi AB yetkilileri tarafından şikâyet konusu edilmektedir. Avrupalı firmalar Çin’e daha çok ucuz üretim ve pazara giriş kaygıları ile yatırım yaparken, Çinli firmalar teknoloji elde etmek, pazara giriş, marka imajı elde etmek, bilgi birikimi vb. kaygılarla AB’ye yatırım yapmaktadırlar. 194 AB ile Çin arasında geliştirilen güçlü ekonomik ilişkiler realistlerin AB’nin dış ve güvenlik politikalarının dış ekonomik ilişkileri tayin edeceği yönündeki görüşlerini de boşa çıkarmaktadır. 195 Ekonomi politikaları bu ilişkide başat ve belirleyici bir role sahiptir. AB-Çin ticaretinin ve gelecekteki ilişkilerinin potansiyelini değerlendirmek açısından The Economist dergisi tarafından yapılan araştırma (Tablo 2) incelenirse görüleceği gibi büyüme trendleri aynı kalırsa 2030 Tablo 2: Dünya Gayrı Safi Hâsılasında Ülkelerin Oranı (% satınalma gücü paritesine göre tahmini) 1995 2007 2020 A.B.D. 21.7 19.4 18.3 Çin 5.5 10.1 17.7 Japonya 8.3 6.0 4.6 Hindistan 3.1 4.3 6.9 Rusya 2.8 2.9 3.1 AB‐27 24.5 20.8 18.6 Fransa 3.6 3.0 2.5 Almanya 5.3 3.9 3.2 Birleşik Krallık 3.4 3.1 2.9 Kaynak: The Economist Intelligence Unit. 194 Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, s.253-258. 195 Realistlerin bu görüşü için bkn. Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, s.391. 66 2030 16.6 22.7 3.6 8.7 2.7 15.6 2.1 2.5 2.5 yılında Çin dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacaktır. AB ve ABD ekonomilerinin dünya ekonomisindeki ağırlığı ise azalmaya devam edecektir.196 Üretim ve ticaret nerede güçlenir, sermaye nerede birikirse siyasal güç’ün orada toplanacağı varsayımdan hareketle Çin’in ekonomik gücü arttıkça siyasal etki gücü de aynı oranda artacak ve bu güçlenme uluslararası sistem üzerinde büyük bir değişim baskısı yaratacaktır. 197 B.2. Askeri İlişkiler Güvenlik algılamalarının geleneksel anlayış sınırlarını aştığı, güvenlik alanına giren konuların ve stratejilerin zamana, mekâna ve kültürel unsurlara göre değişiklik gösterdiği 198 günümüzde güvenlik alanında AB ile Çin arasındaki işbirliğinin potansiyeli sınırlıdır. Bunun temel nedeni AB ile Çin’in güvenlik ihtiyaçlarının farklı olmasıdır. AB, iç güvenliğini sağlamış olmasından dolayı daha çok komşuları ile ilgili istikrar problemlerini temel alan küresel bir güvenlik anlayışına sahipken, Çin için toprak bütünlüğünü korumak ve bölgesel güç mücadelesi en önemli güvenlik sorunlarıdır. 199 Taraflar, küresel güvenliğin önemli sorunlarından olan terörizm ve kimin terörist olarak adlandırılacağı konularında farklı tanımlamalara sahiptirler. Ayrıca, Kitle İmha Silahlarının (KİS) yayılması ve başarısız devletlerle (failed states) 196 “2030 yılı Dünya Gayrı Safi Milli Hâsılasında Ülkelerin Oranı”, The Economist, 1 April 2006, s.84. 197 Çınar Özen, “Dünya Düzeni ve Gelişmekte olan Ülkeler”, Ekonomik Yaklaşım, Sayı 52-53, YazGüz 2004, s.199-200. 198 Tangör, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna, Kosova ve Makedonya Krizleri, s.15. ayrıca yeni güvenlik anlayışı için bkn. Barry Buzan ve Lene Hansen (der.), International Security Volume III: Widening Security, London, Sage Publications, 2007. 199 May-Britt Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, The International Spectator, Cilt 42, No 3, 2007, s.357 ve 366. 67 mücadele konusunda da yaklaşım farklılığından dolayı güçlü bir işbirliği geliştirmek pek mümkün olmamaktadır. Pakistan, İran ve Kuzey Kore’deki nükleer faaliyetlerin Çin tarafından desteklenmesi de AB çevrelerinde rahatsızlık yaratmaktadır. Çevre problemleri, salgın hastalıklarla ve organize suç örgütleri ile mücadele konularında da işbirliği sınırlı olmasına rağmen AB yetkilileri bütün bu sorunların Çin ile işbirliğine gidilmeden çözülmesinin mümkün olmadığının farkındadırlar. 200 Çin ile AB arasındaki güvenlik işbirliğinin sınırlı olması nedeniyle askeri ilişkiler büyük bir ölçüde yumuşak aktiviteler olarak adlandırılan stratejik diyalog toplantıları, askerleri temaslar, eğitim programları, öğrenci ve subay değişim programları, liman ziyaretleri, barış koruma eğitimleri gibi alanlarda görülmektedir. İlişkinin sert aktiviteleri arasında ise uzay programlarındaki işbirliği ve bazı AB üyeleri ile ortak geliştirilen uzay programları sayılabilir. 201 Avrupa Konseyinin 2006 yılındaki (16291/06) sayılı basın açıklamasında Doğu Asya 202 da istikrar, güvenlik ve refah sağlamanın Avrupa’nın çıkarlarına uygun olacağı açıklanmıştır. Bu hedefin sağlanması için asıl araç olarak Çin ile diyalog kurulması hedeflenmiş, diyalog kurulması için asıl ortamın ise yıllık AB-Çin zirveleri olduğu belirtilmiştir. 203 200 201 Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, s.359-364. Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, 2008, s.15. 202 Yumuşak Güç olarak AB’nin Orta Asya ile ilişkileri için bkn. Hatice Yazgan, “Normatif Güç Kavramı ile Realpolitik arasında Avrupa Birliği’nin Orta Asya Ülkeleri ile İlişkileri”, Çankaya Üniversitesi Journal of Humanities and Social Sciences, Cilt 7, No 1, Mayıs 2010, s.143-162. 203 Council of the European Union, 2771st Council Meeting Press Release,16291/06 (Presse 353), http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/06/st16/st16291.en06.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010). 68 Çin’in küresel sistemdeki ekonomik önemi arttıkça askeri gücüde artmaktadır. 204 Çin, bu artan gücünü sergilediği 2003 yılında Moğolistan da düzenlenen askeri tatbikata, ilk kez aralarında Batılı ülkelerinde bulunduğu 15 ülkeden gözlemci katılmasına izin vermiştir (aralarında ABD, Rusya, Türkiye, Almanya, Fransa, İngiltere var). Stratejik ilişki ilan edildikten sonra ikili ilişkilerin zirve yaptığı 2004 yılında düzenlenen iki ayrı deniz tatbikatına ise Fransız ve İngiliz gemileri katılmıştır. Bu tatbikatlarda filo formasyonu, gemilere helikopter inişi, arama kurtarma ve iletişim çalışmaları yapılmıştır. 205 Bu tatbikata AB’nin iki önemli üyesinin katılması gelecekte bu alanda gelişebilecek potansiyel ilişkileri değerlendirmek açısından önem arz etmektedir. 2005 yılında Pekinde bir AB-Çin çalışma gurubu kurularak nükleer ve kimyasal silah ticaretinin engellenmesi ile ilgili potansiyel işbirliği ihtimalini tartışmak ve fikir paylaşmak amaçlı toplantılar düzenlenmiştir. Ayrıca, 2007 yılındaki 10’uncu AB-Çin zirvesinde Çin ile Fransa, İngiltere ve Almanya arasında ikili anti-terör ve savunma diyalogu kurulmuştur. 2010 yılındaki 13’üncü AB-Çin zirvesinde son yıllardaki zirvelerde konuşulan; terörizmle mücadele, sınır aşan suçlar, İran’ın nükleer programı, Kore ve Afrika da barış ve istikrarın sağlanması gibi konulara ek olarak Aden Körfezinde korsanlık konuları tartışılmıştır. 206 Ayrıca, 204 Çin’in askeri kuvvetleri ile ilgili detaylı bilgi için bkn. The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, New York, Routledge 2010, s.378-382. 205 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.18. 206 Bkn. AB-Çin Zirveleri sonuç bildirgeleri ve ortak açıklamaları.13’üncü zirve için Council of European Union, 13th EU-China Summit Joint Press Communique, 14/577/10, Brüksel, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/116908.pdf (Erişim Tarihi 30 Ekim 2010) 69 Eylül 2010 tarihinde Çin’in Guiyang şehrinde 5’inci Stratejik diyalog toplantısı Catherine Ashton’ın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Toplantıda, genel olarak, ABÇin ilişkileri, Çin’in kalkınması ve küresel ve bölgesel meseleler üzerinde durulmuştur. Toplantıda C. Ashton “…AB’nin, Çin ile daha çok alanda işbirliği geliştirmek isteğini” belirtmiştir. 207 Çin’e hareket etmeden önce 30 Ağustosta Brükselde verdiği demeçte C. Ashton “…Çin’in küreselleşen dünyada AB için anahtar önemde bir stratejik aktör olduğunu tekrarlayarak, Dış politika ve Güvenlik alanında ortak çıkarları olan AB ve Çin’in işbirliğini derinleştireceğini…” belirtmiş, toplantıda ikili ilişkilerin yanında Kore, İran, Afrika ve Aden körfezindeki korsanlık konularının görüşüleceğini bildirmiştir. 208 AB, Çin’in Birleşmiş Milletler çatısı altında barış koruma görevi almasını memnuniyetle karşılamaktadır. Çin’in 2010 yılı sonu itibari ile toplam 2039 personeli Kosova’dan Darfur/Sudan’a, Kongo’ya kadar geniş bir coğrafya da görev yapmaktadır. 209 Sonuç olarak Çin ile AB’nin askeri ve güvenlik alanındaki ilişkileri 2000’li yıllardan sonra gelişmeye başlamıştır ve yumuşak aktiviteler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu yeni gelişen ilişkinin ilk adımı olarak öncelikle güvenlik 207 Wang Quanqun, “China, EU open fifth strategic dialogue”, 01 Eylül 2010, http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-09/01/c_13472970.htm (Erişim Tarihi 01 Ekim 2010). 208 Fang Yang, “Strong EU-China relation beneficial, Ashton Says”, 30 Ağustos 2010, http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-08/30/c_13469954.htm (Erişim Tarihi 01 Ekim 2010). 209 United Nations Peace Operations Year in Review 2010, http://www.un.org/en/peacekeeping/publications/yir/yir2010.pdf (Erişim Tarihi 14 Ekim 2011). Personel sayıları aydan aya değişiklik göstermektedir güncel rakamlar için bkn. http://www.un.org/en/peacekeeping/resources/statistics/contributors.shtml. 70 sorunları tarafların katılımı ile en azından görüşülmeye başlanmıştır. 210 İkili ilişkilerin bu alanda daha da gelişmesi için ilerleyen dönemlerde öncelikle güvenlik sorunları, terörizm, terörist gibi güvenlikle ilgili kavramlar ve algılamalar üzerinde ortak tanımlamalar yapılması, ilerleyen dönemde ise güvenlik sorunlarının çözümü üzerinde işbirliği yaratılması gerekmektedir. 211 B.3. Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Bilim ve teknoloji konusunda işbirliğinin geliştirilmesi AB-Çin ilişkilerinin erken dönemine rastlar. Diplomatik ve ekonomik ilişkiler tesis edildikten hemen sonra, 1983 yılında Bilim ve Teknolojik İşbirliği Programı başlatılmıştır. Bu işbirliği programının zaman içinde yetersiz hale gelmesi ile 1998 yılının Aralık ayında Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği anlaşması imzalanmıştır. Ekonomik ve Ticari ilişkiler bölümünde değinildiği üzere Çin’in modernizasyon hamlesinde DYY ler vasıtası ile gelen teknolojik yatırımların payı çok büyüktür. 2001 yılında AB ile Çin arasında araştırma, geliştirme ve teknolojik işbirliği konusunda çalışma yapması ve koordinasyon sağlaması için Pekin’de bir ofis açılmıştır. 2005 yılında AB fonları ile gerçekleştirilen Co-Reach projesi ile gelecekteki bilimsel ve teknolojik işbirliğinin öncelikli alanları tanımlanmaya çalışılmıştır. 2006 yılı Çin-AB Bilim ve Teknoloji yılı ilan edilerek ileri işbirliği için uygun alan olarak sağlık, yenilenebilir enerji, araştırma personelinin mobilizasyonu, çevre ve bioteknoloji alanları işaret edilmiştir. 2006 yılında 130 ortak projede 150 210 Terry Narramore, “China and Europe: Engagement, Multipolarity and Strategy”, The Pasific Review, Cilt 21, No 1, 2008, s.87-108, s.96. 211 Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, s.364-367. 71 Çinli proje ortağının katılımı ile toplam 850 milyon €’luk fon harcanmıştır. Ayrıca, Çin, 6’ncı çerçeve programına katılarak 5 yıl içinde 200 proje ile toplam 46 milyon €’luk fon elde etmiştir. 212 B.4. Uzay programları Çin, uzay programlarını teknoloji üretip ekonomik kalkınma sağlayan prestijli projeler olarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda uzay teknolojileri ekonomik kalkınma programının da bir parçasını teşkil etmektedir. 213 Çin, uzay programları konusunda AB ve üye ülkelerin tecrübelerinden yararlanmak isterken, AB araştırma ve geliştirme maliyetlerini düşürmeyi amaçlamaktadır. 214 Hem Avrupa Birliği seviyesinde hem de üye ülkeler nezdinde Çin ile uzayda ki işbirliği de gelişmektedir. Öncelikli alanlar arasında gözlem uyduları, mikro uydu teknolojisi ve eğitim aktiviteleri yer almaktadır. Çinli ve Avrupalı bilim adamları tasarımdan tutun da teknoloji geliştirilmesi ve üretime kadar birçok alanda yan yana çalışmaktadırlar. Çift Yıldız (Double Star) projesinde Avrupa uyduları ile Çin’in uyduları birlikte çalışarak Dünya’nın manyetik alanını analiz etmektedirler. Ejderha (Dragon) projesinde ise Çinli bilim adamlarının Avrupa uydularından çevre ve tarım amaçlı bilgi almalarına izin verilmektedir. Bunların yanında ikili anlaşmalar ile Çin, AB üyesi ülkelerin uydularını kullanmaktadır. 215 212 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.24-25. 213 Joan Johnson Freese ve Andrew S. Ericson, “The Emerging China-EU space partnership: A Geotechnological Balancer”, Space Policy, Cilt 22, 2006, s.12. 214 Freese ve Ericson, “The Emerging China-EU Space Partnership: A Geotechnological Balancer” s.13. 215 Casarini, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for East Asia and United States, s.101-122. 72 Çin ile AB arasındaki en önemli ve stratejik olarak adlandırılabilecek proje Galileo Yön Bulma projesidir (tam adı Galileo Global Navigation Satellite System GNSS). Projenin önemi hem askeri hem de sivil amaçlı kullanılabilmesinden (dualuse) ve ABD’nin Küresel Konumlama Sistemi (Global Positioning System) projesinin alternatifini teşkil etmesinden kaynaklanmaktadır. Proje 2002 yılının Mart ayında Komisyon ve Avrupa Uzay Ajansı tarafından başlatılmıştır. Çin, 30 Ekim 2003 tarihinde ABD’nin itirazlarına rağmen varılan anlaşma sonucu projeye dâhil olmuştur. Proje 27 uyduyu kapsayan bir projedir. Toplam maliyeti 3,2 ila 3,4 milyar € dur. Çin bu projeye uydu yapım maliyetinin yaklaşık beşte biri olan 200 milyon € ile katılmıştır. 216 Çin’in projeye katkısı araştırma&geliştirme, uydu üretme ve uydu fırlatma, uygulama geliştirme alanlarında gerçekleşecektir. Maliyet ucuzlatma katkısının yanında AB’yi Çin ile işbirliğine iten bir diğer neden ise pazar arayışıdır. AB’nin 2002 yılında hazırladığı STAR 21 raporuna göre gelecek yirmi yıl içinde hava araçları ve sivil amaçlı uzay teknolojileri piyasasına en büyük talep Asya, özellikle Çin’den gelecektir. 217 Bu bağlamda Galileo projesi Avrupalı yatırımcıların gelecek vadeden Çin piyasasına ulaşımını sağlarken, Çinli firmalarında ihtiyaç duyduğu bilgi birikimi ve ileri teknolojiye erişimini sağlayacaktır. 218 Ayrıca, AB projenin askeri amaçlı kullanımı için gerekli olan Askeri Kod ve Düzenlenmiş Kamu Hizmeti (Military Code ve Public Regulated Service) sinyal ve alıcılarının 216 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.25-26. 217 European Advisory Group on Aerospace, STAR 21: Strategic Aerospace Review for the 21st Century, Brüksel, 2002, s.19. 218 Nicola Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, Institute for Security Studies Occasional Paper No.64, October 2006, s.27. 73 kontrolünün tamamıyla Avrupalı bir kurumun elinde olacağını böylelikle kötü amaçlı kullanımların engelleneceğini belirtmektedir. 219 B.5. Enerji ve Çevre Son otuz yıldır deneyimlediği hızlı ekonomik büyüme ile birlikte Çin’in enerji ihtiyacı ve tüketimini de (özelikle kömür, petrol ve doğal gaz) hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Ekonomik kalkınmasına devam etmek isteyen Pekin yönetimi için enerji güvenliğini sağlamak gelecekteki ekonomik büyümenin anahtarı gibi görülmektedir. 220 Bu nedenle Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika ve İç Asya ülkeleri ile ekonomik, politik ve askeri bağlar geliştirilmektedir. 1998 yılında Enerji Bakanlığının kurulması ile birlikte enerji yönetimini daha etkili kılma yolunda önemli adımlar atan Çin, yabancı ülkelerde petrol ve gaz şirketleri alarak, kuyu açma hakları alarak, petrol kuyuları açarak, boru hatları döşeyerek, rafineri açarak, petrol karşılığı anlaşmalar yaparak enerji ihtiyacını dünya çapındaki girişimleri ile karşılamaya çalışmaktadır. Bu minvalde AB, Çin’in enerji ihtiyacından ziyade bu ihtiyacın karşılandığı özellikle Afrika ve Orta Doğudaki istikrarsız ülkeler ile geliştirilen ilişkilerin içeriğinden endişe etmektedir. Zira Çin, enerji ihtiyacını karşılamak için söz konusu ülkelere koşulsuz krediler ve yardımlar sağlamaktadır. 221 Uluslararası Enerji Ajansına (International Energy Agency IEA) üye olmayan Çin, arz çeşitlendirme, stratejik petrol rezervinin kurulması, enerji verimliliği, elektrik açığı gibi önemli sorunlarla tek başına başa çıkmaya çalışmaktadır. 2009 yılı itibari 219 Gustav Lindström ve Giovanni Gasparini, The Galileo Satellite System and Its Security Implications, Institute for Security Studies Occasional Paper No.44, April 2003, s.23. 220 Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.259-273, s.259-261. 221 Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, s.262-264. 74 ile günlük 7,6 milyon varil petrol tüketim talebinin yaklaşık olarak yarısı ithal edilmektedir. 222 Enerji ve Çevre konularında da AB-Çin arasındaki ilişkiler ve Karşılıklı Bağımlılık günden güne gelişmektedir. 223 Çin’in son yıllarda geçirdiği büyük ekonomik dönüşüm, çevre üzerinde küresel çapta etki doğuracak şekilde yıkıcı olmuştur 224 (ormanların yok olması, sera gazı salınımı, yer altı sularının kuruması, küresel ısınma... vb). İklim değişikliği ve Çevre konularındaki en büyük meselelerden biri atmosfere sera gazlarının (özellikle karbondioksit) salınımı ile ilgilidir. Çin, 2008 yılından itibaren atmosfere en çok sera gazı salan, 2010 yılı itibari ile en çok enerji tüketen ülkedir. 225 Bu bağlamda Çin’in ekonomisinin gelişmesi ile enerji tüketiminin artması, atmosfere sera gazı salınımının artması, Çevre kirliliği ve nihayetinde iklim değişikliği birbirleri ile bağlantılı konulardır. Bu durum uluslararası çevre müzakerecisi 226 olan AB ile Çin arasında işbirliğini gerekli kılmaktadır. Çin’in ucuz işgücü sayesinde AB, çevre ve enerji konularında teknoloji geliştirme ile ilgili ar&ge ve üretim maliyetlerini azaltarak rekabet gücünü artırmaktadır (güneş panelleri, güneş pilleri, rüzgâr tribünleri vb.). Çin’in Avrupa’ya 222 Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, s.261-262 Ayrıca kömür ve gaz’ın üretim ve tüketim miktarları için bkn. International Energy Agency, 2011 Key World Energy Statistics, Paris, 2012, s.11-13. 223 Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate Security for China and Europe, London, Royal Institute for International Affairs, Kasım 2007. 224 David Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, Asia-Europe Journal, No 7, 2009, s.212. 225 Karbondioksit emisyon oranları, enerji tüketimi, nüfus, çevre, işgücü, turizm, ekonomi ile ilgili bir çok konuda faydalı veri ve istatistikler için bkn. Asian Development Bank, Key Indicators for Asia and The Pasific 2011, Mandaluyong City (Philippines), Asian Development Bank Publishings, 2011. 226 Bkn. Tom Delreux, The EU as International Environmental Negotiator, Burlington, Ashgate Publishing Company, 2011. 75 bağımlılığı ise Avrupa’nın sahip olduğu yenilenebilir enerji alanında ki teknolojiyi elde etmek istemesinden kaynaklanmaktadır. 227 Özellikle Çin yönetiminin gelecekte yaşanabilecek bir enerji krizine karşı güvenlik kozu olarak gördüğü kömür rezervlerinin çevreye verdiği zararın azaltılması hususunda AB’nin temiz kömür teknolojisi önemli bir rol oynacaktır. Artan Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucu olarak AB-Çin arasındaki Çevre görüşmeleri, son yıllarda, sıklaşarak ve kurumsallaşarak iki yılda bir düzenlenen konferanslar şeklinde yapılandırılmıştır. Resmi seviyede AB-Çin Çevre diyalogu stratejik ilişki ilan edilen 2003 yılında, her iki tarafında çevre sorunları ile beraber mücadele etme ve kalkınmayı sürdürülebilir kılma yönünde irade ortaya koyması ile başlamıştır. Bu diyaloglar 2008 yılından itibaren bakanlar/komiserler seviyesinde yürütülmektedir. 228 Mart 2005 yılında toplanan, Aynı yıl komisyonun Ulaşım ve Enerji Direktörlüğü ile Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı arasında oluşturulan ABÇin Enerji Çalışma Grubu iki önemli eylem planı üzerinde anlaşmıştır. Bunlardan birincisi ‘Temiz Kömür Teknolojisi’ ikincisi ise ‘Endüstriyel İşbirliği, Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji’ üzerinedir. 2006 yılında imzalanan mutabakat zaptı ile AB-Çin Enerji ve Ulaşım stratejisi diyalogu kurulmuştur. İklim değişikliği ile mücadele konusunda atılan en önemli adım ise 2005 yılında imzalanan ‘İklim Değişikliği üzerine Ortaklık’ belgesidir. Bu belgede, Kyoto Protokolü ve BM’in iklim değişikliği ile ilgili ilkelerine bağlılık sunulduktan sonra üç önemli hedef ortaya konmuştur. Bunlar; iklim değişikliği ile mücadelede diyalogların artması, 227 David Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.222. 228 Delegation of the European Union to China, http://eeas.europa.eu/delegations/china/eu_china/science_tech_environmement/environment/index_en .htm (Erişim Tarihi 02 Haziran 2011). 76 enerji tüketimini azaltmak ve enerji verimliliği için işbirliği ve düşük karbon teknolojisinin geliştirilmesi neticesinde düşük karbon ekonomisinin oluşturulması konusunda işbirliğinin geliştirilmesidir. Bu belge ile ayrıca, 2020 yılına kadar enerji teknolojilerinin maliyetinin düşürülmesi ve yaygın kullanımının sağlanmasını hedeflemiştir. 229 2007 yılındaki AB-Çin zirvesinde ikili ilişkilerin en önemli konuları olarak enerji ve iklim değişikliği gösterilmiştir. Zirvenin sonunda yapılan açıklamaya göre “AB ve Çin iklim değişikliği konusuna beraberce önem gösterdikleri... Ve bu konudaki işbirliğini güçlendirmeyi amaçladıklarını” bildirmişlerdir. 230 Aynı zirvede Çin ile AB’nin daha ileri seviyede işbirliğini sağlayacak Temiz Enerji Merkezi kurmaları kararlaştırılmıştır. Aynı zirvede AB, Çin’e 500 milyon €’luk fon sağlayarak iklim değişikliği ile mücadele etmesini istemiştir. 231 2007 yılında beraber düzenledikleri Hükümetler arası İklim değişikliği Paneli ile küresel ısınma konusunda son bulgular paylaşılmış ve konunun aciliyeti ortaya konulmuştur. 232 2010 yılında bu işbirliği isteği devam etmiş 13’üncü AB-Çin zirvesinin sonunda “…her iki tarafında enerji diyalogu ve iklim değişikliği konusundaki ortaklığı geliştirmek istediği ve bu ortaklığın yenilenebilir enerji, enerji 229 EU-China Partnership on Climate Change, MEMO 05/298, Brüksel 2 Eylül 2005, http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/china/joint_declaration_ch_eu.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010). 230 Council of European Union, 10th EU-China Summit Joint Statement 16070/07 (Presse 279), 28 Kasım 2007, s.9-10. 231 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.27. 232 Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.212. 77 verimliliği, temiz kömür teknolojisi üzerine gelişmesi gerektiği belirtilmiştir.” 233 Ancak bu işbirliği söyleminin diplomatik nezaketin ötesinde eyleme sınırlı bir şekilde geçtiğini söylemek gerekmektedir. 2009 Kopenhag İklim Konferansında sera gazı salınımı ile ilgili herhangi bir bağlayıcı karar alınamamasının baş sorumlusu olarak Pekin yönetimi gösterilmiştir. 234 Çin’de gerçekleştirilen ikili işbirliği projelerinden örnek vermek gerekirse; AB, Enerji ve Çevre programına 20 milyon € (2003-2009 dönemi), Orman ıslahı Projesine 16,9 milyon € (2003-2010), Bioçeşitlilik Programına 30 milyon € (20052010), Nehir Islahı Programına 25 milyon € (2006-2012) katkıda bulunmuştur. Bu toplamda 211,8 milyon €’luk dört projeye AB’nin toplam katkısı 91,9 milyon € olarak gerçekleşmiştir. 6’ncı çerçeve programı kapsamında finansman sağlanan projeler arasında; 1,9 milyon €’luk Karbondioksitin Jeolojik olarak Depolanma Araştırması (GeoCapacity), 7,5 milyon €’luk Karbon Yakalama ve Hidrojen Üretimi (CATHET) projesi, 1,25 milyon €’luk Kömür Yataklarına Karbondioksit Depolama (MOVECBM) ile ilgili araştırma ve yine karbondioksitin yeraltına depolanması ile ilgili 2,6 milyon €’luk Karbondioksit Yakalama ve Depolama İşbirliği (COACH) projesi sayılabilir. 235 233 Council of European Union, 13th EU-China Summit Joint Statement 14577/10 (Presse 267), 06 Ekim 2010, s.2. 234 Francois Godement, “China Analysis 27: Climate Policies After Copenhagen”, http://www.centreasia.org/media/files/China_Analysis_Climate_policies_after_Copenhagen_june201 0.pdf (Erişim Tarihi 20 Temmuz 2010), s.1. 235 Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.214. 78 B.6. Eğitim ve Kültürel İlişkiler 2008 yılında Avrupa üniversiteleri Çin’den yaklaşık 170 bin öğrenci kabul etmiştir (sadece İngiltere 75 bin öğrenci kabul etmiştir, ABD ise bu rakam toplam 67 bindir). Aynı yıl yaklaşık 26 bin Avrupalı öğrenci ise Çin üniversitelerde eğitim görmüştür. Avrupa’da dil eğitimi ve kültürel tanıtım amaçlı olarak çalışan 26 Konfiçyus merkezi yer almaktadır. 2008 yılında 1 milyon Çinli Avrupa’yı ziyaret ederken 3 milyon Avrupalı turist Çini ziyaret etmiştir. İkili ilişkiler kapsamında Fransa hükümeti Ekim 2003-Temmuz 2004 arasını Çin yılı ilan ederken buna karşılık olarak Çin 2004 yılını Fransa yılı 2007 yılını ise İspanya yılı ilan etmiştir. Çin kültürü ile ilgili gelmiş geçmiş en büyük sergi olan ‘Yeni Çin’ 2008 yılında Londra da açılmıştır. 236 2007 yılından beri Komisyon AB Kültür Programı çerçevesinde 10 ayrı AB-Çin ortak kültür programına toplam 1,6 milyon € kaynak sağlamıştır. 237 Kültürel ilişkileri kurumsallaştırmak ve geliştirmek amacı ile ilk AB-Çin Üst Düzey Kültürel Forumu Ekim 2010 da gerçekleştirilmiştir. Forumun amacı Komisyon Başkanı Barroso tarafından kültürel etkileşimi ve karşılıklı anlayışı güçlendirmek olarak açıklanmıştır. 238 Sonuç olarak Çin ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri daha çok ekonomik olsa da Çin’in dünya ekonomisindeki ağırlığı artıkça AB ile daha da farklı alanlarda işbirliği geliştirmesi ve mevcut işbirliğini derinleştirmesi olasıdır. Çin ile AB arasındaki artan 236 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.28. 237 “President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China High-Level Cultural Forum”, Press Release IP/10/1267, 30 Eylül 2010, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1267&format=HTML&aged=0&lang uage=en&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 10 Kasım 2010). 238 “President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China High-Level Cultural Forum”, Press Release IP/10/1267, s.1. 79 ve yoğunlaşan Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık zaman içinde diğer alanlara da yayılarak teknolojik, politik, sosyal ve kültürel yakınlaşmayı da beraberinde getirmiştir. 239 239 Möller, “Diplomatic Relations and Mutual Strategic Perceptions: China and the European Union, s.14. 80 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİNDE HASSAS MESELELER Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına göre bir devletin diğeri üzerindeki etkisinin ve gücünün kaynağı bağımlılıktır, etki ve gücün miktarı ise bağımlılık derecesi ile orantılıdır. Bir başka ifade ile Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında bir ülkenin diğer ülke üzerindeki gücü tarafların bu ilişkiye karşı hassasiyet ve zafiyet derecesine bağlıdır. Devletler, söz konusu hassasiyet ve zafiyeti azaltacak veya giderecek şekilde başka başka ilişkiler geliştirme ve çeşitli politikalar tatbik etme kabiliyetine sahipse bu hassasiyet ve zafiyetin olumsuz etkilerinden kaçınabilmektedirler. Dolayısıyla hassasiyet ve zafiyet kavramları devletlerin politika ve davranışlarının etkilenme derecesi ve koşullarını ortaya koyan kavramlar olarak ortaya çıkmaktadırlar. Hassasiyet ile zafiyet kavramlarının farkı ise: hassasiyet bir devletin diğer bir devlet veya devletlerin politika değişikliğine karşı duyarlı olması durumudur. Bu duyarlılık alınacak politika tedbirleri ile kolay bir şekilde giderilebilir niteliktedir ve belirli bir maliyete sebep olması şart değildir. Oysa zafiyet, devletlerarası ilişki ve etkileşimin daha kuvvetli olması nedeni ile politika değişimleri sonucunda ciddi bir maliyete maruz kalma durumudur. Zafiyet kavramı ile devletlerin dengeleyici ve giderici politikaları daha zor güdeceği, zarar verme oranı ve maruz kalınacak olan maliyetin çok daha yüksek olduğu bir bağımlılık derecesine işaret edilmektedir. Özetle, hassasiyet ve zafiyet birbirlerinden etkinin boyutu, hız ve vadesi, maliyeti, politik manevra olanağı, etkiye karşı koyma ve 81 alternatif üretme gücü gibi noktalarda farklılaşmaktadırlar. 240 Bu hatırlatmalardan sonra çalışmamızın yanıt aramaya çalışacağı: AB-Çin ilişkilerindeki hassasiyet ve zafiyet alanları nelerdir ve bu alanlardaki hassasiyet ve zafiyetin boyutu nedir soruları ortaya çıkmaktadır. Bu bölümde öncelikle ikili ilişkilerdeki zafiyet ve hassasiyetler üzerinde durulacak daha sonrasında ise uluslararası alanda işbirliği geliştirilmesi gereken hassas meseleler genel bir bağlamda konu edilecektir. AB-Çin arasındaki ekonomik ilişkiler geliştikçe diplomatik ve politik ilişkilerde paralel bir gelişme göstermiş ve Karşılıklı Bağımlılık derinleştikçe yeni meseleler gündeme gelmeye başlamıştır. Tarafların büyüklük ve önemleri göz önünde tutulduğunda söz konusu meseleler sadece ikili ilişkileri etkilemenin ötesine geçip uluslararası sistemi de etki altına alabilecek kapasitededir. Bu bağlamda ikili ilişkiler olumlu seyrettikçe uluslararası sisteminde olumlu etkileneceği, ikili ilişkilerin gerilemesi veya bozulması durumunda ise uluslararası sisteminde belirli bir maliyete maruz kalacağını iddia etmek yanlış olmaz. A. İkili İlişkilerde Hassas Meseleler AB-Çin ilişkilerinin daha da gelişebilmesi için öncelikle ikili ilişkilerde kronik hale gelmiş üç önemli sorunun çözülmesi gerekmektedir. Bunlar sırası ile ekonomik sorunlar, insan hakları sorunu ve silah ambargosu meselesidir. Bu kronik sorunlara rağmen ikili ilişkilerin devamı Karşılıklı Bağımlılık farkındalığının bir sonucu olsa da bu sorunların çözümü mevcut ilişkileri geliştirmek açısından önemlidir. Fakat söz konusu sorunlar incelemeden önce AB-Çin ilişkilerinin geleceğini etkileyebilecek biri içsel biri dışsal iki önemli faktörden kısaca bahsedilmesi gerekir. İlk olarak 240 Joseph S. Nye Jr., The Future of Power, NewYork, PublicAffairs, 2011, s.54-55. 82 AB’nin geleceği ve giderek yakınlaşan, gelişen bu ilişkiyi nasıl idare edeceği merak konusudur. Üye ülkelerin 241 AB kurumları ile birlikte çalışarak hareket edebilmesi bu anlamda önem kazanmaktadır. Komisyon ile Bakanlar Konseyi arasındaki bürokratik koordinasyonun artırılması dahası yakın ilişkiyi yönetecek birimlerin kurulup, bu birimlere gerekli yetki ve sorumlulukların verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde birliğe üye ülkelerin, özelliklede Fransa İngiltere ve Almanya’nın, Çin ile ikili ilişkiler geliştirme eğilimleri AB ve Çin arasında kurulacak ilişkiyi sınırlayabilecek unsurlardan biridir. 242 İlaveten, herhangi bir üyenin AB içindeki dengeleri lehine çevirmek için Çin ile yakınlaşması orta ve uzun vadede sadece AB için değil aynı zamanda söz konusu ülke içinde dezavantajlı bir durum yaratacaktır. Birlik üyeleri amaçlar, çıkarlar, stratejiler ve uyum konusunda dağınık bir görünüm sergilerken Pekin yönetimi kararlı, güçlü ve etkili bir şekilde hareket edebilmektedir ki bu durum Çin’e avantaj kazandırmaktadır. Çin’e karşı etkili olabilmenin yolu AB kurumlarının güçlendirilmesinden geçmektedir. İkinci bir problem ABD’den kaynaklanmaktadır. Eğer ABD’nin pasifik bölgesindeki güvenlik sorumlulukları nedeni ile Çin-ABD ilişkileri gerginleşirse ABÇin ilişkileri bundan olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Çin’li politikacılar özellikle ABD’nin AB politikalarını etkileyebilme potansiyelinden rahatsızlık duymaktadırlar. 241 Tam bu noktada Çinli yetkililerin AB kurumları nezdindeki girişimleri sonuçsuz kaldığında üye ülkeler ile ikili ilişkileri öne çıkarma eğiliminde olduklarını hatırlatmakta yarar vardır bkn. William A. Callahan, “Future Imperfect: The European Union’s Encounter with China (and the United States)”, Journal of Strategic Studies, Cilt 30, No 4, 2007, s.777-807, s.789. 242 Joern-Carsten Gottwald, “Europe and China: Convergence, Politicization and Assertiveness”, East Asia, Cilt 27, 2010, s.79-97, s.79-83 ve Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.9-13. 83 AB politikalarında ABD’nin etkisi görüldüğü müddetçe Çin ile daha yakın bir ilişkinin kurulması zorlaşacaktır. 243 A.1. Ticari ve Ekonomik Sorunlar Ticari ilişkiler hacim açısından yoğun ve güçlü olmasına rağmen ekonomik ilişkilerin doğasında ciddi problemlerde bulunmaktadır. Ekonomik problemlerin başında AB’nin ticaret açığı yer almaktadır. Bu ticaret açığını yaratan önemli nedenlerinden biri Çin para birimi Yuan’ın değerinin ABD doları, Euro ve Yen karşısında düşük seyretmesidir. 244 Ticaret açığını yaratan ve AB yetkilileri ile Avrupalı firmalar tarafından şikâyet konusu edilen diğer konular arasında adil olmayan ticaret uygulamaları, fikri mülkiyet hakkı ihlalleri, marka ve ürün taklit edilmesi, devlet ihalelerinin kapalılığı, piyasaya giriş engelleri ve yerli firmaların korunması yer almaktadır. Özellikle son dönemde Bürüksel yönetimi, Çin’in teknoloji üretimini desteklemek için geliştirdiği ‘Önce Çin’ (China First) ve ‘Ulusal Teknoloji Sertifikası’ (National Technology Certificate) uygulamaları ile ileri teknoloji gerektiren sektörlerde (yarı iletgenler, süper iletkenler, entegre devre teknolojileri vb.) Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı bir şekilde korumacılık yaptığından şikâyet etmektedir. 245 Ayrıca, Brüksel yönetimi teknik problemleri de objektif bir şekilde tespit ederek, AB-Çin arasındaki ekonomik 243 Xiudian Dai, Understanding EU-China Relations: An Uncertain Partnership in the Making, The University of Hull Center for European Union Studies Research Paper 1/2006, http://www2.hull.ac.uk/fass/PDF/Politics-Daipaper.pdf (Erişim Tarihi 09 Ekim 2010), s.24-25. 244 Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, s.234-235. 2010 yılındaki AB-Çin zirvesinin ana problemide Yuan’ın değeriydi bkn. Hatice Yazgan, “Avrupa Birliği ve Çin”, 27 Ekim 2010, http://www.abanaliz.com/haberdetay.asp?ID=303, (Erişim Tarihi 03 Mart 2012). 245 Larrarte ve Mesanza, “Recent Trends in the European Union Trade and Investment Policy Towards China”, s.80. 84 ilişkilerin çok hızlı bir şekilde büyümesi sonucunda kritik eşiklerin ve uyarı sinyallerinin hızla geçilmesinin tepki vermeyi zorlaştırdığını, böylelikle ekonomik ilişkilerin idare edilemez hale geldiğini vurgulamaktadır. 246 Bizce bu iddiası ile Komisyon, kaynaklarının ekonomik ilişkileri yönetmek için yetersiz kaldığını itiraf etmektedir. Çin’li yetkililerin ticaretle ilgili şikâyetlerinde ise en önemli konuyu AB yetkililerinin politik meseleler ile ticaret arasında bağlantı stratejileri kurmaya çalışması teşkil etmektedir. Sıklıkla dile getirilen bu şikâyetlerinde AB yetkililerinin ekonomik bir taviz karşılığında politik bir taviz istemeleri eleştirilmektedir. Bir diğer önemli sorun ise Çin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olurken Çin’e Piyasa Ekonomisi Statüsünün (PES) verilmemesinden kaynaklanmıştır. 247 Böylelikle Çin aleyhine anti-damping davası açmak kolaylaştırılarak, AB tarafından korumacılık uygulanmıştır. 248 2003 yılında Çin’in ısrarlı bir şekilde PES istemesinin sonucunda Karşılıklı Bağımlılığı göz önüne alan AB ara bir formülle Çin’e Geçiş Ekonomisi Statüsü (GES) vermiştir. 249 Fakat bu statü Çin’i tatmin etmekten uzaktır. 250 AB, sektöründe devlet müdahalesi olmadığını kanıtlayan Çin’li firmalara bireysel olarak 246 Mauro Petriccione ve Adeline Hinderer, “China-EU Trade Relations: A View from Brussels”, Christoph Herrman ve Jörg Philipp Terhechte (der.), European Yearbook of International Economic Law 2012, New York, Springer, 2012, s. 3-31, s.14. 247 Shambaugh, “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions to China’s Rise”, s.12. 248 Qingjiang Kong, Trade Disputes Between China and the EU, National University of Singapore East Asian Institute Background Brief No.416, 04 Aralık 2008, http://www.eai.nus.edu.sg/BB416.pdf. s.1-13 (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010), s. 5-7. 249 Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, s.237-238. 250 Gerek Ekonomik gereksede demografik büyüklük açısından Çin, Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerden farklılıklar göstermektedir bkn. Julia Ya Qin, “China, India and the Law of the World Trade Organization”, Asian Journal of Comparative Law, Cilt 3, No 1, 2008. 85 PES statüsü verdiğini söyleyerek kendini savunmaktadır. GES statüsünün geçerliliği 2016 yılında dolduğunda AB-Çin gündeminin ısınacağı tahmin edilmektedir. 251 Ayrıca, AB’nin teknik engeller ve yüksek tarifeler uygulayarak piyasasını koruduğu da Çinli yetkililer tarafından iddia edilmektedir. Silah ticaretinin engellenmesi konusundaki şikâyetler ise Çin’li yetkililer tarafından her fırsatta dile getirilmektedir. 252 2007 yılında Çin hakkında açılan 41 anti-damping soruşturması ile DTÖ nezdinde AB üyelerinin en çok şikâyet ettikleri ülkedir. 253 Ayrıca, her yıl AB firmaları Çin aleyhine onlarca anti-damping soruşturması açtırmaktadır. 2007 yılının Temmuz ayında AB Komisyonu ticaretten sorumlu komiseri Peter Mendelson Çin’i “DTÖ taahhütlerine uygun olarak ticaret yapması” konusunda ciddi bir şekilde uyarmıştır. Buna cevaben Çin Başbakan yardımcısı Wu Yi yaptığı açıklamada “ticaret komiserinin yaptığı açıklamadan son derece mutsuz olduğunu” bildirmiştir. Bu olayın ardından 2007 yılındaki 10’uncu zirvenin ardından iki taraf arasında 2008 yılından başlamak üzere üst seviye Ekonomik ve Ticari diyalog kurulması kararlaştırılmıştır. 254 Söz konusu diyalog toplantıları ile AB yetkilileri ticaret açığı problemini gidermek için Çin’in ticaret politikalarını yapısal olarak etkileme şansı 251 Larrarte ve Mesanza, “Recent Trends in the European Union Trade and Investment Policy Towards China”, s.84. 252 Men, “EU-China Relations: from Engagement to Marriage”, s.5-6. 253 2010 yılı itibari ile AB’nin Çin’e karşı 5, Çin’in ise AB’ye karşı 2 davası bulunmaktadır. Rakamlar aydan aya değişiklik göstermektedir güncel rakamlar için bkn. World Trade Organization Map of Disputes between WTO members, http://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_maps_e.htm?country_selected=EEC&sense=e (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011). 254 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.13-15. 86 aramaktadırlar. 255 AB-Çin arasındaki ekonomik sorunların çözümü için sadece işbirliği anlayışında değil aynı zamanda rekabet anlayışında (partnership of competition) da belirli bir ortaklaşma gerektirmektedir. 256 Sonuç olarak, ekonomik meseleler ikili ilişkilerde sorunlar çıkarsa da karşılıklı bağımlılığın farkında olan liderler sorunların çatışmaya dönüşmesine izin vermeden çözüm üretmek istemektedirler. Çünkü her iki tarafta, ilişkinin kötüleşmesi sonucu maruz kalacakları ekonomik maliyetin telafi edilemez bir nitelikte olacağının farkındadırlar. AB’nin Çin’e karşı dış ticaret açığı giderek büyümektedir. Bu açık 2010 yılı itibari ile toplam 395 milyar €’luk ticaret hacminin 169 milyar €’sunu oluşturmaktadır. Çin’in Avrupa’ya ihracatı sürekli artarken Avrupalı sanayicilerden, Çin’in adil ticaret yapmadığı, marka taklit ettiği, tüketici sağlığını tehlikeye attığı, 255 Hanns Gunther Hilpert, The EU’s Strategic Economic Dialogue with China: A New Chance for European Trade Policy, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Comment No 16, Temmuz 2008, http://www.swp-berlin.org/fileadmin/contents/products/comments/2008C16_hlp_ks.pdf (Erişim Tarihi 03 Mart 2012). 256 Chen Xin, Policy Evolution of the China-EU Trade and Economic Relationship, Pekin, Institute of European Studies, Chinese Academy of Social Science, Working Paper Series on European Studies, Cilt 3, No 4, 2009, s.22. 87 telif haklarını ihlal ettiği yönünde artan şikâyetler gelmektedir. Ayrıca, Avrupalı şirketler ticaret ve yatırım konularında Çin’li yetkililerin engellemelerinden de şikâyetçidirler. Buna karşılık Çin’li firmalar ise Avrupa’nın kendilerine karşı korumacı davrandığını iddia etmektedirler. Ekonomik problemlerin artması AB-Çin arasındaki ilişkileri gerginleştirme potansiyeli en yüksek konudur. 257 Mevcut Serbest Ticaret Anlaşması bu problemlerin çözümü konusunda yetersiz kalmasına rağmen Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması müzakereleri zorlukla ilerlemektedir. Çin’in kendine olan güveni, AB iş dünyasının Çin pazarında yer alma konusundaki kararlılığını gördükçe, artmaktadır. Böylelikle AB’nin ticaret politikalarını her derde deva bir etki aracı olarak kullanması ise zorlaşmaktadır. 258 Kısaca Karşılıklı Bağımlılık varsayımının başarılı bir şekilde öngördüğü gibi Avrupalı firmaların Çin pazarında var olma isteği AB yetkililerinin pazarlık gücünü (bu durumda negatif olarak) etkilemektedir. Çin’in devlet kontrollü ekonomisi büyüdükçe, demokratik etkilere daha açık Batı’nın serbest ticaret silahı kendi aleyhine dönmektedir ve bu trend ancak uzun vadede değişebilir. AB-Çin ilişkilerinde zafiyet olarak nitelenebilecek yegâne konu ekonomik sorunlar ve ticaret açığı meselesidir. Ekonomik ilişkilerdeki bağların zayıflaması veya güçlenmesi durumunda politik ilişkiler de benzer bir şekilde etkilenecektir. AB’nin ticaret açığı meselesine hem Brüksel hem de Pekin yönetimi tarafından özel bir önem atfedilerek yaklaşılmalıdır zira sürdürülebilir olmaktan çıkan ticaret açığı 257 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.8-14. 258 Rafael Leal-Arcas, “EU Relations with China and Russia: How to Approach New Superpowers in Trade Matters”, Journal of International Commercial Law and Technology, Cilt 4, No1, 2009, s.2241, s.36-37 ve 41. 88 ekonomik ilişkilerin sorgulanmasına, dolayısı ile ilişkilerin bir bütün olarak olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Ticari dengesizliği azaltabilmek için öncelikle turizm, lüks tüketim mallarının ihracatı, takas anlaşmaları gibi yöntemler başvurulmalıdır. Avrupa Birliği, eğer Çin’e giden ileri teknoloji yatırımlarını kısıtlayabilir veya tek elden yönetmeyi başarabilirse, hem ikili ilişkilerde hem de ticaret açığı meselesinde yeni bir koz elde edecektir. A.2. İnsan Hakları Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın (ODGP) hedeflerinden biri insan haklarının uluslararası alanda yüceltilmesidir. 259 Bu hedefi gerçekleştirebilmek için kullanılan kaldıraçlar arasında diyalog tesis etmek, özel yardım programları yürütmek ve anlaşmalara insan haklarını koruma amaçlı bağlayıcı maddeler koymak yer almaktadır. 260 Peki, söz konusu Çin olduğunda İnsan haklarının yüceltilmesi konusunda AB ne kadar etkili olabilmektedir? Çin’e İnsan hakları konusunda baskının dozunun düşük olduğu söylenebilir. Bunun temel nedeni ise Çin’in hassasiyetleri karşısında AB’nin (özellikle AB komisyonunun) Karşılıklı Bağımlılığı dikkate alarak hareket etmesidir. AB’nin kurumsal yapısı içinde insan hakları konusundaki tepkilerin merkezi Avrupa Parlamentosudur (AP). Bakanlar Konseyinde ise İnsan hakları konusunda daha etkin olma talebi kuzey ülkelerinden (İsveç, Danimarka, Finlandiya) gelirken, bazı üye ülkeler (Fransa, İngiltere, Almanya vb.) ikili ilişkilerinin zarar görmemesi 259 Karen E. Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, Cambridge, Polity Press, 2003, s.13. 260 Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, s.97-121. 89 adına Çin’i insan hakları konusunda açık bir şekilde eleştirmekten kaçınmaktadırlar. AB Komisyonunun 1995 tarihli Çin-Avrupa İlişkilerinde Uzun Dönemli bir Politika belgesinde insan hakları konusunun AB dış politikasının temelini teşkil ettiği vurgulanarak bu konuya özel önem verileceği gösterilmiştir. 261 Fakat üye ülkeler arası ortak bir yaklaşım oluşturulamadığından bu politika değiştirilmek zorunda kalınacaktır. Dış ilişkiler eski Komiseri Chris Patten’e göre AB-Çin insan hakları diyalogu, AB’nin herhangi bir ülke ile geliştirdiği en karmaşık ve çok yönlü insan hakları diyalogudur. 262 1989-1996 yılları arası AB ülkeleri Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) nezdinde Çin’deki insan hakları ihlallerine yönelik çözüm önerileri hazırlatmış fakat bunların hepsi gelişmekte olan ülkelerin muhalefeti nedeni ile kabul edilmemiştir. 263 1995 yılının sonunda tesis edilen AB-Çin İnsan Hakları ikili diyaloguna rağmen 1997 yılında ilk kez bazı Avrupa ülkeleri (Fransa, İtalya, Yunanistan, İspanya) BMMYK nezdinde Çin’in insan hakları konusunda hazırlanan çözüm önerisini imzalamayı reddetmişlerdir. Üye ülkeler arası ortak yaklaşım oluşturmayı başaramayan AB politikasını değiştirerek, Çin’i insan hakları konusundaki eksikliklerinden dolayı açık bir şekilde eleştirmekten vazgeçip bu konuda sessiz diplomasi ve işbirliği uygulamalarına yönelmiştir. 264 Bu politikanın bir 261 Communication of the European Commission, A long-term policy for China-Europe Relations, Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995, s.4. 262 Chris Patten, “China’s Candidature for Hosting the Olimpic Games in 2008”, Commision Statements in urgency debates, by External Relations Commissioner in the European Parliament, Plenary Session, Strasbourg, SPEECH/01/33-5 July 2001. 263 Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership with China, s.56. 264 Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership with China, s.57. 90 göstergesi olarak 14 Mart 1998 tarihli Genel İşler Konseyinde AB üyesi ülkeler yaklaşan 1998 BMMYK toplantısı nezdinde Çin’in insan hakları meseleleri konusunda olumlu veya olumsuz görüş bildirmeme kararı almışlardır. 265 Karşılıklı Bağımlılık farkındalığı ile alınmış bu kararın temel nedeni ise Çin ile gelişen ilişkilerin zarar görmesi sonucu maruz kalınacak maliyetlerin yüksek olmasıdır. Avrupa Parlamentosu ise sürekli bir şekilde Çin’in insan hakları konusundaki eksiklerini eleştirmektedir. Bu eleştiriler özellikle Tayvan, Sincan ve Tibet sorunu, ifade özgürlükleri, keyfi gözaltılar, idam cezası, azınlık hakları, dini ve politik özgürlüklerin çiğnenmesi konularında yoğunlaşmaktadır. 266 Pekin yönetiminin tepkilerine rağmen 2001 yılında Dalai Lama’yı konuşma yapması için davet eden AP, Sakharov düşünce özgürlüğü ödülünü 1996 yılında Çin’li muhaliflerden Wei Jing Sheng’e, 2008 yılında ise Hu Jia’ya vermiştir. 267 Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemde dış politika aktörlerinin çoğul olması nedeniyle dış politika konusunda çıkar farklılıkları ve koordinasyon eksiklikleri görülmektedir. Bu bağlamda Komisyon, Çin ile ilişkilerin kötüleşme riskini alamazken, halkın temsilcisi konumundaki AP ise daha rahat bir şekilde davranabilmektedir. 2007 Aralık ayında Avrupa Parlamentosunda yaptığı bir konuşmada Avrupa Komisyonunun Dış İlişkilerden sorumlu komiseri Benita Ferrero Waldner insan 265 Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, s.19. 266 European Parliament Report on Annual Report of Human Rights in the World 2008 and the EU’s Policy on the Matter, A6-0264/2009, 14 Nisan 2009, s.21. 267 Sakharov ödülleri için bkn. Sakharov Prize for Freedom of Thought, http://www.europarl.europa.eu/aboutparliament/en/002398d833/Sakharov-Prize-for-Freedom-ofThought.html (Erişim Tarihi 01 Ocak 2012). 91 hakları konusunda Çin de son yıllarda büyük ilerlemeler kaydedilmesine rağmen özellikle Tibet ve Sincan eyaletlerinde politik haklar, ifade özgürlüğü ve azınlık hakları konusunda endişe verici olaylar gerçekleştiğini ifade etmiştir. 268 Avrupa Parlamentosu, 2008 yılında AB üyesi devletlere insan haklarındaki durum iyileşene kadar Çin de düzenlenecek olimpiyatlara 269 katılmama çağrısında bulunmuşlardır. 2008’de Tibet’te düzenlenen muhalif gösterilerin Çin hükümetince bastırılmasının ardından AB dönem başkanlığı sadece durum ile ilgili endişelerini dile getirmiştir. 270 Avrupa Parlamentosu, sınırlı yetkileriyle, AB üyesi ülke ve liderlerini Çin’deki insan hakları, hukukun üstünlüğü ve azınlık haklarının korunması konularındaki uygulamaların geliştirilmesi için baskı yapmaya zorlamaktadır. Çin, insan hakları konularının iç işlerine girdiği iddia ederek bu konuya başka ülkelerin karışmasını engellemeye yönelik politikalar izlemektedir. AB üyesi ülkeler ve AB kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği ise Çin’in işini kolaylaştırmaktadır. 271 Çin ile ilişkilerde insan hakları meselesi bir hassasiyet alanıdır ve AB için bir samimiyet testi niteliğindedir. İnsan haklarının yüceltilmesini dış politika hedefi 268 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.23-24. 269 AB-Çin ilişkilerinde olimpiyat oyunlarının etkisi ile ilgili bir çalışma için bkn. David Askew, “Sport and Politics: The 2008 Beijing Olimpic Games”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.103-122. 270 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.23-24. 271 Georg Wiessala, “Duality-Dialogue-Discourse: Some perspectives on Human Rights in EU-China Relations”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.83-103. 92 olarak belirlemiş bir AB, eğer Çin’deki insan hakları ihlallerinin çözümünde tutarlı ve etkili bir çizgi izleyemezse uluslararası platformda inandırıcılığını kaybedecektir. İnsan hakları koşullarını iyileştirmek için öncelikle hemen hemen her meselede olduğu gibi Çin’lilere hitap edecek bir dil geliştirmekle işe başlanmalıdır. Büyük ve hızlı adımlar yerine planlı, küçük ama emin adımlar tercih edilmeli, özeli ilgilendiren radikal haklar yerine toplumun genelini kapsayan hakların geliştirilmesini ön plana çıkaran bir strateji izlenmelidir. A.3. Silah Ambargosu Çin ile AB arasındaki askeri işbirliğinin gelişmesinin önünde iki yasal düzenleme büyük engel teşkil etmektedir. Bunlardan birincisi AB’nin 1989 silah ambargosu 272 kararı ikincisi ise 1998 tarihli Silah Satış düzenlemesidir. 1989 Tiananmen olaylarından sonra getirilen Ambargo kararı muğlâk ifadeler içermektedir. 273 Bu kararda silah ticareti yasaklanmış fakat silah tanımlaması eksik yapılmıştır, herhangi bir yaptırım da öngörülmemiştir. Silah satılan ülke için sekiz önemli ölçüt belirleyen AB’nin 1998 Silah Satış düzenlemesine göre; silah satılan ülkenin insan haklarına saygılı olması, bölgesel istikrarı ve barışı koruması gerekmektedir. 274 İki düzenlemenin de hem yorumu hem de uygulaması üye devletlere bırakılmıştır. Bu 272 Silah ambargosu kararını AB-Çin-ABD ilişkileri açısından değerlendiren çalışma için bkn. Jano R. Carlson, The EU Arms Embargo on China, From 2001 to the Present: Implications for the United States, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Monterey California, Naval Postgraduate School, 2008 ve Kristin Archick et. al., European Union’s Arms Embargo on China: Implications and Options for U.S. Policy, Washington, Congressional Research Service Report for Congress, 2006. 273 Metin için bkn. Madrid European Council, EU Declaration of Arms Embargo on China, 26-27 Haziran 1989, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/050228_China-initial.pdf (Erişim Tarihi 02 Ocak 2012). 274 Council of the European Union, EU Code of Conduct on Arms Export, Brüksel, 8 Temmuz 1998, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/08675r2en8.pdf (Erişim Tarihi 01 Şubat 2011). 93 muğlâklık içinde AB’ye üye ülkelerden Çin’e satılan silahlar arasında helikopter, uçak ve gemi motorları, erken uyarı sistemleri, ateş kontrol radarları, karadan havaya füzeler yer almaktadır. 275 1989 Tiananmen olaylarından sonra AB, Çin’e Silah satışını 27 Haziran 1989 tarihli Avrupa Konseyi kararı ile yasaklamıştır. O tarihte geçerli olan AB anlaşması bu konuda bu tarz bir kararın alınabilmesi ile ilgili Avrupa Konseyine yetki veren bir madde içermemektedir. Bu nedenle Ambargonun boyutları ve kapsamı tam olarak net değildir. Bu uygulamada farklı ülkelerin farklı yorumlarına neden olmuştur. Ayrıca, bu Ambargo kararında hem sivil hem askeri amaçlı kullanılabilecek (dualuse) birçok hassas teknolojik ürün kapsam dışında tutulmuştur. 276 Silah Ambargosunun kaldırılması meselesi ilk defa Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde 2003 Aralık Brüksel zirvesinde dile getirilmiş ve bütün üye ülkeler prensip olarak konunun görüşülmeye başlanmasını kabul etmişlerdir. 277 AB Bürokratları, Çin’in hem yönetim hem de ekonomik sisteminin gelişme gösterdiği vurgulayarak Ambargonun kaldırılması meselesinin sembolik bir jest olacağını belirtmiştir. Ambargonun kaldırılmasına yönelik ilk eleştiriler ise insan hakları ihlallerini sebep gösteren üye ülkelerin parlamentolarından gelmiştir (Danimarka, İsveç, Hollanda, Almanya). Avrupa Parlamentosu ise 572 lehte oyla 19 Kasım 2003 tarihinde aldığı karar ile Ambargonun devam etmesi yönünde iradesini ortaya koymuştur. 275 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, 2008, s.15-23. 276 Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, s.31-33 277 Council of the European Union, Presidency Conclusion, 5381/04, 05 Şubat 2004, http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/78364.pdf (Erişim Tarihi 08 Eylül 2010). 94 Kaldırılamayan Ambargo meselesi Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın 2005 yıllık raporu AP de görüşülürken tekrar masaya gelmiştir. AP 431 lehte aldığı oy ile Konseye, Çin’deki insan hakları uygulamaları önemli bir iyileşme göstermeden ambargoyu kaldırmaması yönünde görüş bildirmiştir. 278 Silah ambargosunun kaldırılamamasının iki önemli nedeni ABD’nin bu konudaki şiddetli itirazları ve Çin’in Mart 2005’te Tayvan’ın bağımsızlık ilanına engel olmak için yasalaştırdığı ‘anti-secession’ kanunudur. Bu yasa ile bölgesinde çıkarlarını korumak için agresif hareket edebileceğini gösteren Çin, AB içinde birçok kesimi tedirgin etmiştir. 279 Çin savunma bütçesinin yıllık artış oranı, ekonomik büyüme oranından daha yüksek seyretmektedir (2009 bölgenin en büyük harcaması olarak bir önceki yıla göre %15 artışla yaklaşık 100 milyar U.S.$.). 280 Özellikle ABD kökenli analizler, Çin’in uluslararası ilişkiler anlayışının realist olduğunu, ulusal egemenliğini korumak için güç dengesini değiştirmeye kalkışabileceğini öne sürmektedirler. 281 Çin’in ekonomik olarak güçlendikçe dış politikada tek taraflı hareket etmesinden endişe edilmektedir. 282 Çin ise bu endişelerin yersiz olduğunu, 278 Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, s.31-32. 279 Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, s.32-37. 280 Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI), YearBook 2010: Armaments, Disarmaments and International Security 2010, Oxford, Oxford University Press, 2010, s.189. 281 David C. Kang, China Rising: Peace, Power and Order in East Asia, New York, Columbia University Press, 2007, s.8. 282 Bu iddialar ile ilgili bkn. David Scott, The Chinese Century: The Challenge to Global Order, NewYork, Palgrave&Macmillan, 2008; Mingjiang Li (der.), Soft Power: China’s Emerging Strategy in International Politics, NewYork, Lexington Books, 2009; Bates Gill, Rising Star China’s New Security Diplomacy, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2007. 95 barışçıl bir dış politika izleyeceğini ileri sürmektedir. 283 ABD’nin Güney Doğu Asya ve Pasifik bölgesindeki güvenlik yükümlülükleri ve Çin ordusunun Rus silahları ile hızlı bir şekilde güçlenmesi düşünüldüğünde Washington yönetiminin süreç açısından endişeli olması normal karşılanmalıdır. 284 Modernizasyon aşamasını 2050 yılında tamamlaması hedeflenen Çin ordusu yapılan analizlere göre hem niteliksel hem de niceliksel olarak halen ABD’nin çok gerisindedir. 285Avrupa silah sanayinin teknolojik olarak ABD’li firmalara aşırı bağımlı olmasını bir silah olarak kullanan ABD, silah ambargosunun kaldırılması halinde teknoloji transferini kesebileceğini ima etmektedir. 286 AB ile Çin arasındaki Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın farkında olan ABD, mevcut ilişkilere güvenlik boyutunun eklenmesi sakıncalı bulmaktadır. Sonuç olarak silah satışı sınırlıda olsa fiilen üye ülkelerin kontrolünde devam etmektedir, silah ambargosu kararı ise hala yürürlüktedir. Avrupalı Savunma firmalarının, Çin’e silah satışında Rusya’nın göreceli düşük fiyatlı silah ve teknoloji transferi içeren anlaşmaları ile rekabet etme şansı yoktur. Ayrıca, Rus silahları Sovyet dizaynı Çin Ordusu için daha uygundur. Çin’in 283 Bu iddialar çerçevesinde önce barışçıl bir şekilde güçlenmek (peaceful rise) istediğini açıklayan Çin yönetimi daha sonra bu kavramı da yumuşatarak ‘uyumlu toplum’ (harmonious society) ve ‘uyumlu dünya’ (harmonious world) kavramlarını kullanmaya başlamıştır bkn. Bonnie S. Glaser ve Evan S. Mederios, “The Changing Ecology of Foreign Policy Making in China: The Ascention and Demise of the Theory of ‘peaceful rise’ ”, China Quarterly, Cilt 190, 2007, s.291-310, s.297-301. 284 The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, s.378-382. 285 Sophie-Charlotte Brune et. al., Military Trends in China: Modernizing and Internationalising the People’s Liberation Army, Berlin, Stiftung Wissenschaf und Politik Research Paper, Şubat 2010, http://www.swpberlin.org/fileadmin/contents/products/research_papers/2010_RP01_brn_lgs_oer_ks.pdf (Erişim Tarihi 03 Mart 2012), s.18. 286 The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, s.30-35. 96 ısrarla silah ambargosunun kaldırılmasını istemesinin nedeni ise yaratılan rekabet ortamında Rus silahlarını daha uygun fiyatla alabileceği fikridir. Ayrıca, AB firmalarının sağlayacağı parça, mühimmat ve erken uyarı sistemleri ile askeri modernizasyon için gerekli teknoloji ve kaynak çeşitlemesi sağlanabilecektir. 287 AB-Çin İlişkilerinde silah ambargosu meselesi ilişkilerin güvenlik boyutunun gelişmesini engeller bir niteliktedir. Çözümü en zor meselelerden biri olmasına rağmen tarafların meselenin çözümü konusundaki beklentileri düşük olduğu için bu meseleyi bir hassasiyet olarak adlandırmak doğrudur. Ancak, Çin’in bir güvenlik tehdidi algılaması durumunda bu hassasiyet hızlı bir şekilde zafiyet haline dönüşebilir. Silah ambargosu meselesinde sorgulanması gereken en önemli meselelerin başında, Çin’in güvenliğini Rus silahlarına emanet etmenin yaratacağı maliyetin doğru hesaplanması gelmektedir. Çin’in satın aldığı silahlardaki teknolojiyi kopyalayarak kendi silahlarını geliştirmesi caydırıcı bir unsur olsa bile Çin için özel üretilmiş, katı lisans anlaşmaları ile korunan belirli silahların ticaretinin aşama aşama serbest bırakılması seçeneği dikkatlice değerlendirilmelidir. 287 Casarini, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for East Asia and United States, s.123-139 ve Avrupa Silah Sanayisi ve Çin pazarı ile ilgili bir çalışma için bkn. Eugene Kogan, The European Union Defence Industry and the Appeal of the Chinese Market, Viyana, 2005, http://www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/stb1_05_eu_ch.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak 2012). 97 Tablo 3: Avrupa'dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010 Ülke Fransa Lisans: Çin Silah Hot 2 Anti‐tank missile SA‐342K Gazelle Light Helikopter Compact 100mm Top DUBV‐23 ASW Sonar DUBV‐23 ASW Sonar DUBV‐43 ASW Sonar SS‐12 ASW Sonar DUBV‐23 ASW Sonar PC‐2.5 Dizel motor PC‐2.5 Dizel motor SAM System R‐440 Crotale SAM AS‐365/565 Panther Helikopter AS‐565SA Panther ASW Helikopter SA‐321G Super Frelon ASW Helikopter SA‐321 Super Frelon Helikopter Castor‐2 Ateş Kontrol Radarı DRBV‐15 Sea Tiger Hava/Deniz Radar AS‐365/565 Panther Helikopter PA6 Dizel Motor AS‐350/AS‐550 Fennec Light Helikopter Tarih Sayı 1988‐1989 240 1988‐1989 8 Anti‐tank silahlı, 1989 2 Jianghu‐2 sınıfı Fırkateynler için 1991 2 Çin üretimi Destroyer ve Fırkateynler için 1994‐1996 2 Çin üretimi Fırkateynler için 1994‐1996 2 Çin üretimi Fırkateynler için 1993‐2001 25 Çin üretimi devriye gemileri için 1999 1 Çin üretimi Fırkateyn için 2004 4 Çin üretimi Destek gemileri için 2007‐2010 10 PC 2.6 versiyon, Destek gemileri için 1992‐2010 40 1990‐2010 2000 1982‐1991 30 AS‐365 N versiyon 1989‐2010 39 AS‐365 F versiyon 1989‐1997 12 2001‐2010 33 1994‐2002 14 Destroyer ve Fırkateynler için 1987‐2008 7 Destroyer modernizasyonu için 1992‐2010 208 Anti‐tank versiyon 1991‐2010 81 Çin üretimi Fırkateynler için 1995‐2010 75 Silahlı versiyon 98 Detay Tablo 3: Avrupa’dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010 devam Compact 100mm Top 2004‐2007 8 Çin üretimi Destroyer Fırkateynler için Almanya MTU‐1163 Dizel motor 1994‐2005 14 Çin üretimi Destroyerler için MTU‐493 Dizel motor 1999 4 Çin üretimi Denizaltılar için MTU‐883 Dizel motor 1998‐2010 350 Çin üretimi Tanklarda kullanılmak üzere MTU‐396 Dizel motor 1999 4 Çin üretimi Denizaltılar için Lisans: Çin BF‐8L Dizel Motor 1982‐2006 4000 Çin üretimi Toplarda kullanılmak üzere BF12L413 Dizel motor 1996‐2000 100 Çin üretimi Toplarda kullanılmak üzere MTU‐396 Dizel motor 2001‐2006 48 Çin üretimi Denizaltılar için İtalya Aspide MK‐1 BVRAAM füze 1990‐1991 200 Birleşik Krallık Spey Turbofan 1988‐2004 140 Jet motoru Searchwater AEW Radar 1999‐2001 6 Uçak radarı Lisans: Çin Spey Turbofan 2004‐2010 170 Kaynak:SIPRI, Arms trade, http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/trade_register.php, (Erişim Tarihi 10 Ekim 2012) 99 B. Uluslararası Hassas Meseleler Bu bölümde gerçek anlamda etkili bir küresel aktör olabilmek için AB’nin Çin ile işbirliğini geliştirmek zorunda olduğu uluslararası konulardan bahsedilecektir. B.1. İklim Değişikliği İklim değişikliği konusunda AB’nin ilk amacı Çin’in Kyoto protokolünü imzalayarak vaat ettiği karbon sınırlamalarına uymasıdır. Çin, ekonomisi kalkınma aşamasında olan bir ülke olarak istediği takdirde Kyoto protokolünde öngörülen sınırlamalara uymayabilir. Çin’in taahhütlerine uymaması gelişmekte olan diğer ülkeler üzerinde olumsuz etkide bulunmaktadır. 288 Ayrıca AB, Kyoto protokolünün 2012 yılında süresi dolduktan sonra bile küresel ısınma ile mücadelenin sürdürülmesini savunmaktadır. Bu mücadele Çin’in katılımı olmadan sağlanamaz. Çin yönetimi de iklim değişikliği konusunda hassas davranmasına rağmen alınacak tedbirlerin bedelinin sanayileşmiş devletler tarafından ödenmesini savunmaktadır. Diğer bir önemli konuda AB’nin enerji konusunda belirlediği 3 hedefe benzer hedeflerin Çin tarafından belirlenmesidir. AB, 2020 yılına kadar gaz salınımını %20 azaltmak, enerjinin %20’sini yenilenebilir kaynaklardan elde etmek ve son olarak da enerji verimliliği %20 artırmak hedefindedir. Bu ve buna benzer hedeflerin Çin yönetimi tarafından uygulamaya konması iklim değişikliği ve çevre kirlenmesi ile mücadelede önemli bir rol oynayacaktır. 289 288 Scott Victor Valentine, “Reframing Global Warming: Toward a Strategic National Planning Framework”, Kheng-lian Koh et. al. (der.), Critical Issues in Climate Change and Kyoto Protocol: Asia and the World, Singapur, World Scientific Publishing Co., 2010, içinde, s.31-62., s.35. 289 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.70-77. 100 B.2. Afrika Çin’in küresel rolünün en çok hissedildiği bölgelerin başında Afrika gelmektedir. 290 Hammadde, enerji ve pazar ihtiyacı nedeni ile Afrika’ya Çin yatırımları artarken politik bağlarda güçlenmektedir. Çin’in, Afrika’ya yardımlarını AB ve diğer Batılı devlet ve kurumların yardımlarından ayıran belli başlı özellikler; çıkarların karşılıklı gözetilmesi, Afrika ülkelerinin iç işlerine müdahale etmeme prensibi, çabuk inşa edilip gelir üreten projelere öncelik verilmesi ve az para ile çok ve önemli işlerin yapılmasıdır. 291 Yukarıda sayılan özellikler nedeniyle, Çin’in Afrika’daki mevcudiyetini kolonileşme çabası gibi gören Batılıların aksine, çoğu Afrikalı “en hızlı büyüyen ülkenin zenginliğini Afrika ile paylaşmak” istediğini düşünmektedir. 292 Çin, Afrika’da tren yolu, liman, okul, hastane, devlet binası, stadyum, otoyol inşa ederek halkın sempatisini de kazanmaktadır. 293 Bu bağlamda birçok Afrikalı karar verici Pekin ile iyi ilişkiler geliştirmek istemektedir. AB’ni endişelendiren ilişkiler baskıcı rejimler ile kurulanlardır. AB’nin bölgedeki ülkelere sağladığı ekonomik ve teknik yardım insan haklarının iyileştirilmesi ve demokrasinin yüceltilmesi gibi şartlara bağlanarak verilmektedir. Oysa Çin bu ülkelere kendi 290 Leni Wild ve David Mepham, The New Sinosphere: China in Africa, Institute for Public Policy Research (IPPR), 2006, http://ippr.nvisage.uk.com/ecomm/files/china_africa_intro_conclusions.pdf (Erişim tarihi 28 Ekim 2010). 291 Deborah Brautigam, “China’s Foreign Aid in Africa: What Do We Know”, Robert I. Rotberg (der.), China into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2008, içinde, s.197-216, s.200. 292 Dibah James Bala ve Wencong Lu, “Integrating Africa to Global Economy: Seeking a Trilateral Partnership of Sino-US and European Union”, African Journal of Agricultural Research, Cilt 4 (10), 2009, s.903-905. 293 Robert I. Rotberg, “China’s Quest for Resources, Opportunities and Influence in Africa, Robert I. Rotberg (der.), China Into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2008, s.1-21, s.7. 101 yardım programlarından (uluslararası örgütlere ve programlara katılmayarak) koşulsuz mali yardımlar sağlayarak AB’nin kaldıraçlarını etkisiz kılmaktadır. 2005 yılında Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun koyduğu hedef 294 doğrultusunda Afrika ile ticaret 2009 yılında 100 milyar ABD $ seviyesine ulaşarak son on yıllık dönemde on misli artmıştır. 295 Pekin yönetimi, Afrika’ya aktardığı yardım miktarını resmen açıklamamaktadır. Yardımlar hibeler, sıfır faizli krediler, düşük faizli krediler ve borç afları şeklinde Çin Ticaret bakanlığı, Finans bakanlığı ve Çin Eximbank’ın koordinasyonunda karmaşık bir mekanizma ile dağıtılmaktadır. Verilen yardımların miktarı, spesifik proje ve ülkelere verilen yardımlar nedeni ile yıllar itibari ile değişiklik göstermektedir. 2005 yılında 2,9 milyar ABD $, 2006 yılında 9 milyar ABD $ ve 2007 yılında 17,9 milyar ABD $ olarak gerçekleşmiştir. 2002-2007 döneminde Çin’in dağıttığı yardımların %44’ü Afrika’ya verilmiştir. 296 2009 yılındaki yardım miktarı ise 2,5 milyar ABD $ olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 297 Çin’in Afrika’ya sağladığı koşulsuz yardım, uluslararası örgütlerinin ve AB’nin koşullu yardım miktarının çok çok altında gerçekleşmesine rağmen AB ve uluslararası örgütlerin Afrika da insan haklarına saygılı, özgürlükçü ve demokratik rejimler tesis etme amaçlarını engeller niteliktedir. 298 Bu nedenle Yumuşak bir güç olarak uluslararası etkinliğini artırmak isteyen AB’nin Afrika 294 Wild ve Mepham, The New Sinosphere: China in Africa, 2006, s.2. 295 Trade Law Center for Southern Africa (tralac), Trade http://www.tralac.org/cgibin/giga.cgi?cmd=cause_dir_news&cat=1044&cause_id=1694#china (Erişim Tarihi 28 Ekim 2010). data, 296 Congressional Research Service Report for Congress, China’s Foreign Aid Activities in Africa, Latin America and Southeast Asia, 25 Şubat 2009, http://www.fas.org/sgp/crs/row/R40361.pdf (Erişim Tarihi 08 Ekim 2010), s.6. 297 Deborah Brautigam, The Dragon’s Gift: The Real Story of China in Africa, Oxford, Oxford University Press, 2009, s.170. 298 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.4. 102 konusunda Çin ile işbirliği geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda AB, Afrika konusunda Çin’i sorumlu bir güç gibi davranmaya davet ederek, ABD ve uluslararası örgütlerle işbirliği içinde çalışması yönünde ikna etmeye çalışmaktadır. 299 Çin- Afrika ilişkileri Batılı akademisyenler tarafından bütün boyutları içerecek şekilde yakından takip edilmelidir çünkü Konfiçyus medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaki ilişkilerin gelişmesi açısından uygun bir başlangıç yapılmaktadır. Bu ilişki ilerleyen dönemde uluslararası ilişkiler gündeminde sıkça yer alabilir. B.3. Küresel Yönetişim Dünyanın en kalabalık nüfusuna, en büyük coğrafyalarından, ekonomi ve ordularından birine sahip olan Çin’in katılımı olmaksızın bir uluslararası işbirliği platformu düşünmek olanaksızdır. Çin’in uluslararası örgütlere katılımı ile bu örgütlerde etkili olması ayrı ayrı ele alınması gereken problemlerdir. Çin’in belirli bir örgüte katılımı sağlansa bile etkili olması veya işbirliği yapması sağlanamayabilir. 300 AB cephesinde ise Birlik çıkarlarının temsilcisi durumundaki Komisyon kendi gücünü artırmak için küresel ekonomik gelişmeleri ve bütün uluslararası yapıları teşvik etmektedir. 301 Bu başlık altında post-hegemonik dönemde uluslararası işbirliğinin tesis edilmesi için önemli bir aktör olan Çin’in uluslararası örgütlere yaklaşımı genel olarak değerlendirilecektir. İklim değişikliği ile mücadele ve Afrika’nın yanında, AB ve Çin’in başarılı birer küresel aktör olabilmek için birlikte çalışmaları gereken başka bir alanda küresel yönetişimdir. Uluslararası sistemde ekonomik, sosyal, ekolojik ve güvenlik 299 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.82-85. 300 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.89. 301 Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, s.389. 103 Karşılıklı Bağımlılığı giderek artarken, yönetişimsiz bir Karşılıklı Bağımlılık ortamı Keohane tarafından bir bombaya benzetilmektedir. 302 Pekin yönetiminin uluslararası sorunların çözümünde aktif rol almamasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. İlk olarak Pekin yönetimi uluslararası alanda avantaj sağlayabilmek için Çin’i Batı emperyalizminin bir kurbanı olarak göstermeye devam etmektedir. Bu bağlamda uluslararası örgütleri batı etkisinin araçları olarak gördüğü için bu örgütlerin çalışmalarına öncelikle şüphe ile yaklaşmakta, hala gelişme döneminde olduğunu ileri sürerek işbirliğinden kaçınmaktadır. 303 İkinci olarak, ulusal egemenliğine düşkün olan Çin’in, Sincan, Tayvan ve Tibet gibi egemenliğini ilgilendiren konularda kendi iç işlerine müdahale ettirmemek adına diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme yönündeki politikasıdır (non-interference). 304 Sonuç olarak özellikle güvenlik meseleleri ve başarısız devletler konusunda Çin’den uluslararası platformlarda destek almak kısa vadede pek mümkün görünmemektedir. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan Çin’in uluslararası ekonomik örgütlere aktif bir şekilde katılımı sağlanmadıkça, küresel ticaret ve yatırımın kurallarını tesis eden bu örgütlerin etkili bir şekilde çalışması veya yeniden yapılandırılması düşünülemez. 305 302 Robert O. Keohane, “Accountability in World Politics”, Scandinavian Political Studies, Cilt 29, No 2, 2006, s.75-87, s.77-78. 303 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.90-91. 304 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.92. 305 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.94. 104 B.4. Kitle İmha Silahlarının Yayılması Kitle imha silahlarının yayılmasını engelleme konusunda geçmiş kayıtları pek parlak olmayan Çin, Pakistan’a nükleer silahlar ve füzeler elde etmesi için yardım etmiş; İran, Libya, K.Kore, Suriye, Nijerya ve Suudi Arabistan gibi ülkelere nükleer reaktör ve zenginleştirilmiş uranyum satmakta dâhil çeşitli projelerde destek sağlamıştır. Son yıllarda karnesi düzelmeye başlayan Çin, 1992 yılında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine dair antlaşmayı (Nuclear Non-Proliferation Treaty NPT) imzalamış, 2004 yılında ise Nükleer Tedarikçi Ülkeler (Nuclear Supplier Group) grubuna katılmıştır. 306 Çin, bütün bu olumlu gelişmelere rağmen son yıllarda ön plana çıkan ve kitle imha silahlarının terörist gruplara transferini engellemeyi amaçlayan girişimlerden Kitle İmha Silahlarının Yayılmasına Karşı Güvenlik İnisiyatifine (The Proliferation Security Initiative PSI) destek vermemiştir. Biyolojik ve Kimyasal silahlara da sahip olduğu düşünülen Pekin yönetiminin Kitle İmha Silahlarının yayılması engellemek için harcadığı çabaların artması AB tarafından beklenmektedir. Özellikle çatışma çıkarma potansiyelinin yüksek olması açısından İran ve K.Kore’nin nükleer faaliyetleri konusunda AB ve Çin’in işbirliği geliştirebilmesi önem kazanmaktadır. Kitle imha silahlarının yayılması konusunda İran’ın nükleer silah geliştirmesinin Orta Doğuyu istikrarsızlaştırmasından ve İran-İsrail veya İran-ABD savaşına neden olmasından korkulmaktadır. Avrupa Birliği, ODGP Yüksek temsilcisi J. Solana önderliğinde Fransa, İngiltere ve Almanya ile birlikte İran’ı nükleer hırsından vazgeçirmek için teşvik ve yaptırım paketi hazırlamıştır. Çin ve 306 Arm’s Control Association, “Arms Control and Proliferation Profile: China”, Ağustos 2012, http://www.armscontrol.org/factsheets/chinaprofile (Erişim Tarihi 28 Ekim 2012), s.1. 105 Rusya’nın bu girişimi desteklemesine (en azından sözde) rağmen İran uranyum zenginleştirmeye devam etmektedir. Çin, petrol ithalatında yaklaşık olarak %11’lik pay sahibi 307 olan İran’ın iç işlerine karışmak istememekle birlikte Orta Doğu’da yaşanacak olası çatışmalar nedeni ile petrol fiyatlarındaki artıştan olumsuz bir şekilde etkilenmek istememektedir. Bu bağlamda 2004 yılından itibaren AB liderliğindeki diplomatik çabaları az da olsa desteklemeye başlayan Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2006, 2007 ve 2008 yıllarında İran’a karşı öngördüğü yaptırımları destekleyerek Tahran yönetimini krizi azaltması yönünde ikna etmeye çalışmıştır. 308 Eğer İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda Çin’in desteği tam olarak sağlanabilirse uluslararası alanda yalnızlaşan İran’ın işbirliğine daha hevesli olacağı açıktır. Bu noktada Tahran yönetiminin işbirliği arayışlarındaki ilk tercihinin yumuşak bir güç olarak görülen AB olacağını düşünmek yanlış olmayacaktır. Sonuç olarak İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda AB-Çin işbirliği sağlandığında, AB’nin Orta Doğudaki etkinliği de artacaktır. Orta Doğudaki gerilimlerin azalması durumunda ise gevşeyen petrol fiyatlarından hem AB hem Çin hem de ABD yarar sağlayacaktır. Küresel güvenliği ve uluslararası düzeni tehdit eden Kitle İmha Silahlarının yayılması meselesi ile ilgili bir başka önemli kriz bölgeside K.Koredir. Çin, başlangıçta Kuzey Kore’nin nükleer silahlar elde etme çabalarına karşı tarafsızken, K.Kore’nin 2006 yılında gerçekleştirdiği nükleer denemenin ardından gelen baskılara dayanamayarak BM’nin uyguladığı yaptırımlara katılmış fakat K.Kore üzerinde 307 International Energy Agency, “Oil&Gas Security China 2012 Emergency Response of IEA Countries”, http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/China_2012.pdf (Erişim Tarihi 28 Ekim 2012), s.6. Aynı rapora göre Çin petrol ihtiyacının yaklaşık olarak %52’sini ithal etmekte ve bu oran giderek artmaktadır. 308 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.80-81. 106 etkili bir baskı kurmamıştır. 309 Pekin yönetimi, Kuzey ve Güney Kore’nin birleşmesi durumunda bölgede Amerikan etkisinin artmasından endişe ettiği için K.Kore yönetimine arka çıkmaktadır. Sorun günümüzde devam etmektedir. Kasım 2010 da Kore yarımadasında yaşanan krizden sonra ABD ve Japonya, Pekin yönetimine “yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginleme” çağrısında bulunmuştur. 310 Özetle Pekin yönetiminin, Kitle İmha Silahlarının yayılmasını engellemeye yönelik girişimlerde ve bölgesel krizlerin çözümünde desteği alınmadan kitle imha silahlarının yayılması ile etkili bir şekilde mücadele edilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu noktada AB, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bir üyesi olarak Çin’in Kitle İmha Silahlarının yayılması ve potansiyel çatışmaların engellenmesi hususunda daha sorumlu hareket etmesini beklemektedir. Çin ise bir yandan devletlerin iç işlerine karışmama prensibi, bir yandan küresel aktörlük rolü ile öte yandan ekonomik ilişkilerini tehlikeye atmamak adına AB ve ABD’den gelen baskılar arasında sıkışıp kalmaktadır. 311 Sonuç olarak burada sınırlı bir şekilde bahsedilen alanlarda ilişkiler iyi yönetilmediği ve çıkarlar ortaklaştırılmadığı takdirde Çin ile AB arasında problemlerin yaşanması kaçınılmazdır. Tek başına hareket eden bir Çin, Kitle İmha Silahlarının yayılmasına, başarısız devletlerin güçlenip küresel güvenliği tehdit etmesine, çevre kirliliğine, Afrika’da iç karışıklıklara, yolsuzluğa ve yoksulluğun artmasına neden olabileceği gibi, Çin ekonomisindeki düzensizlik gelişmiş ekonomilere de önemli ölçüde zarar verebilecektir. Bütün bu meselelerin etkisi 309 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.78-82. 310 “ABD ve Japonya, Pekin’e yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginlemesi çağrısında bulundu”, Sabah, 25 Kasım 2010, s.22. 311 Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.78-79. 107 küresel seviyede gerçekleşecektir ve uluslararası sistemi istikrarsız kılacaktır. AB’nin bu noktada amacı Çin’i yavaş ve sorunsuz bir şekilde uluslararası sisteme entegre etmeye çalışmaktır. 312 Avrupa Birliği-Çin ilişkileri kısa tarihi içinde hızla gelişim göstermiştir. Bu gelişimin içinde en önemli pay ekonomik ve ticari ilişkilerindir. Şüphesiz bu ilişkinin sorunsuz olduğu söylenemez. Özelilikle AB’nin, Çin ile olan ticaretinde sürekli açık vermesi, insan hakları ve demokrasi problemleri ve Çin’in Orta Doğu ve Afrika’da otoriter rejimler ile işbirliği geliştirmesi bu ilişkinin önemli problemleridir. Bu problemler aşılmadan mevcut ilişkilerin ve işbirliğinin geliştirilmesi pek mümkün görünmemektedir. Hem Avrupa hem de Çin, ekonomik olarak güçlendikçe uluslararası alanda daha çok söz sahibi olmak istemektedirler. Bu güç arayışı Çin ile Avrupa Birliğini yakınlaştırırken uluslararası alanda, uzun vadede, yeni dengelerin kurulmasına neden olabilir. Bu bağlamda Çin-AB-ABD üçlüsünün birbirleri ile olan ilişkileri yeni bir uluslararası düzenin oluşmasında belirleyici olacaktır. AB-Çin ilişkileri tam anlamıyla kriz yönetimi gerektirmektedir. Gelişen Karşılıklı Bağımlılığın yarattığı etki ile ilişkilerin yönetilmemesi gibi bir seçenek yoktur. İlişkilerin iyi yönetilmesi durumunda AB hayalini kurduğu küresel aktör olabilme yolunda önemli bir koz elde edecektir. İlişkilerin kötü yönetilmesi ise sadece AB ve Çin için değil bütün dünya ve uluslararası düzen için zor günleri beraberinde getirecektir. AB-Çin ilişkilerinin daha çok kısa vadeli, dağınık ve ekonomi temelli olması, geleneksel güvenlik alanında işbirliğinin çok sınırlı olması nedenleri ile stratejik 312 Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, s.30. 108 olarak adlandırılması mümkün görünmemektedir. Bu kavram daha çok söylevsel bir iyi niyet göstergesi olarak kullanılmaktadır. Soğuk Savaş sonrası Küreselleşme döneminde geliştirilen ‘güvenlikleştirme’ kavramı ve teknolojik ilerlemeler ile değişen, daha geniş (ekonomik gelişme, çevrenin korunması, sınır aşan suçlarla mücadele, kitle imha silahlarının yayılması, iklim değişimi vb. gibi) konulara yayılarak tabir caizse güncellenen güvenlik kavramı ülkeleri birbirleri ile daha yakın ilişkiler geliştirmek zorunda bırakmıştır. Bu bağlamda strateji tanımlamaları da genişleyerek geleneksel güvenlik/savunma alanının dışında ekonomi, çevre, enerji, vb. alanlarda da güvenlikleştirme kavramı çerçevesinde kullanılmaya başlanmıştır. AB-Çin ilişkileri de bu alanlarda yoğun bir gelişme göstermektedir. ABD’nin uluslararası ilişkilerde yegâne süper güç olarak tek taraflı hareket ettiği bir dönem de AB ve Çin, ekonomik ve stratejik ortaklık geliştirerek uluslararası alanda daha çok söz sahibi olmak istemektedirler. Her iki tarafın da ekonomik problemleri bile ikinci planda tutarak, bunun yerine stratejik ortaklık söylemini öne çıkarması ekonomik güvenlik ve gelecek kaygısı nedeniyle artan Karşılıklı Bağımlılığın, uluslararası alanda daha etkin bir siyasi aktör olabilmenin son olarak da her iki tarafın ABD’ye olan bağımlılığını azaltması/dengelenmesi arayışlarının bileşke sonucu olarak değerlendirilebilir. 109 SONUÇ Karşılıklı Bağımlılık devletlerin ve diğer politik aktörlerin uluslararası alandaki hareket kabiliyetine açıklama getiren bir yaklaşımdır. Öncelikle Karşılıklı Bağımlılık devletlerarası ilişkilerde mevcut ilişkiyi bozma veya söz konusu ilişkinin seviyesini düşürme sonucunda ortaya çıkacak olumsuz sonuçların kaba bir şekilde denk ve taraflar için karşılıklı olacağı ilişki durumu olarak ifade edilebilir. Geleneksel realist yaklaşımda uluslararası ilişkiler, sadece egemen ve otonom olduğu varsayılan devletlerarasında diplomatik kanallar vasıtası ile kurulan resmi ilişkileri ifade etmektedir. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında ise uluslararası ilişkiler, resmi ve gayrı resmi kanallar aracılığı ile kurulan tüm toplumlararası ilişkileri kapsayacak şekilde çoğul aktörlü, çoğul kanallı ve çoğul gündemlidir. Teknoloji geliştikçe iletişim araçları da gelişmekte ve insanlar arası ilişkiler de sıklaşmaktadır. Teknoloji ve iletişimin gelişmesi devletlerarası ticareti kolaylaştırırken, banka ve finans kurumları, sendikalar ve şirketler gibi sivil organizasyonların uluslararası etkinliği artmakta artan ticari ilişkileri yönetebilmek için devletlerarası işbirliğine, yeni devletlerarası kurumlara ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Kısaca, II. Dünya Savaşından sonra devletlerin güvenlik endişesi ile şekillendirdiği uluslararası ilişkiler anlayışının ticari ve ekonomik ilişkileri ön plana alacak şekilde güncellenmesi söz konusu olmaktadır. Güvenlik endişesi taşımayan yeni aktörler daha çok ticaret, finans, yatırım, insani meseleler, çevre ve teknoloji gibi konuları uluslararası ilişkilerin gündemine taşımaktadır. Sonuç olarak teknoloji ve ticaretin gelişmesi uluslararası ilişkilerin doğasını değiştirmektedir. Uluslararası aktörler, konular ve iletişim kanalları çoğalırken devletlerin tek başlarına yeni uluslararası meseleleri 110 çözme kabiliyeti azalmakta, egemenlikleri eskiye oranla zayıflamakta, devletlerarası işbirliği ihtiyacı artmakta ve gücün ekonomik boyutu askeri boyutun önüne geçmektedir. Keohane ve Nye’a göre bir devletin diğeri üzerindeki gücünün kaynağı bağımlılıktır. Bu gücün etki ve miktarı ise bağımlılık derecesi ile orantılıdır. Kısaca, hassasiyet ve zafiyet olarak ikiye ayrılan bu bağımlılık dereceleri, devletlerin davranış ve politikalarını etkileyen koşullar olarak ortaya çıkmaktadır. Hassasiyet durumunda devletlerarası ilişkinin kötüye gitmesi sonucu etkilenme seviyesi düşükken, zafiyet durumunda bu etkilenmenin derecesi yüksektir ve maliyetli sonuçlara katlanılması söz konusu olmaktadır. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında devletleri işbirliğine iten çıkarlarının ve işbirliğinin bozulması durumunda maruz kalınacak maliyetlerin mutlak suretle dengelenmesi söz konusu değildir. Burada çıkar ve maliyetlerin denk bir seviyede olduğu varsayılmaktadır ve aradaki denklik farkı tarafların pazarlık gücünü etkilemektedir. Karşılıklı Bağımlılık analiz birimi olarak aktörler arası etkileşim durumunu açıklayan bir kavram iken, uluslararası sistem seviyesinde birçok aktör arasındaki karmaşık etkileşim ağını açıklayan kavram Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıktır. Gelişen teknoloji vasıtası ile toplumlar arasındaki iletişim ve etkileşim sağlayan kanalların sayısı hızla artarken, bankaların, şirketlerin, suç şebekelerinin, sivil toplum örgütlerinin sınır aşan davranışları nedeniyle devletlerin davranış ve politikaları birbirine bağlı hale gelmekte ve uluslararası sistem giderek karmaşıklaşmaktadır. Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemde yaşanan başlıca değişimler üç başlık altında toplanmaktadır. Birincisi, aktörler arası iletişim kanallarının 111 çoğalması, ikincisi uluslararası gündem sıralamasındaki sabit öncelik sıralamasının ortadan kalkması ve üçüncü olarak askeri gücün önemindeki azalmadır. Söz konusu bu değişimler devletleri zayıflatmakta ve ortaya çıkan zafiyet halinin yönetilmesi gerekmektedir. İlk olarak yirminci yüzyılın son çeyreğine doğru gelişimi iyice hızlanan teknoloji sayesinde iletişim ve ulaşım imkânları gelişmiş, üzerinde iletişime geçilen kanalların sayısı hızla artış göstermiştir. Ulaşım ve iletişim alanlarında yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde telefon görüşmelerinin ve uluslararası ulaşım imkânlarının ucuzlamasından dolayı dünya insanlar için giderek küçülürken, insanlar arası etkileşim artmaktadır. Bu etkileşim ise öncelikle ticari alanda kendini göstermektedir. Artan devletlerarası ticaret uluslararası ekonomik düzenlemeleri gerekli kılarken, uluslararası örgütlerin sayısı da paralel bir şekilde artmaktadır. Ayrıca, sivil toplum örgütleri ve suç şebekeleri de kolaylaşan iletişim ve ulaşım teknolojisi sayesinde ulus devletin sınırları aşan etkileşimlere girebilmektedirler. İkinci olarak aktörlerin ve iletişim kanallarının sayısının arttığı, uluslararası ilişkiler konularının hızla çeşitlendiği bir ortamda güvenlik meselelerinin sabit bir şekilde uluslararası ilişkiler gündeminin birinci sırasında yer alması anlamsızlaşmaktadır. Birçok uluslararası mesele artık eş zamanlı bir şekilde birçok aktör tarafından birçok ortam üzerinde konuşulabilir hale gelmiştir. Üstelik güvenlik meselelerine harcanan mesai göreceli olarak azalırken, uluslararası ilişkilerin yeni gündem konuları üzerinde daha çok mesai harcanmaya başlanmıştır. Ayrıca, uluslararası ilişkilerin yeni gündem konuları devletlerin iç ve dış politika alanları arasında kolay bir ayrım yapmayı da zorlaştırmaktadır. Çeşitli devlet kurumları kendi sorumluluk alanlarında doğrudan uluslararası temaslar geliştirirken, dış işleri bakanlıklarının dış politikanın şekillenmesi üzerindeki hâkimiyeti azalmaktadır. Üçüncü ve son olarak uluslararası 112 meselelerin çözümünde askeri gücün kullanımı azalmaktadır çünkü askeri güç kullanımı devletler için giderek daha da maliyetli hale gelmektedir. Uluslararası serbest ticaret mal ve hizmetlerin üretiminde uzmanlaşmayı teşvik etmekte, böylelikle piyasalar ve devletler birbirleri ile bağlı hale gelmektedir. Bu bağların kopma riski devletleri birbirlerine karşı askeri güç kullanmaktan caydırmaktadır. Askeri gücün kullanımının politik maliyetlerinin arttığı bir ortamda bağlantı stratejisi olarak askeri güç kullanımı da zorlaşmaktadır. Bu bağlamda güçlü devletlerin, diğer devletleri güç kullanmakla tehdit ederek çıkarlarını gerçekleştirme imkânları ortadan kalkmaktadır. Uluslararası ilişkilerin gündem konuları çeşitlendikçe bu konulardaki güç dağılımı farklılaştığından hedef ve politikalar da farklılaşmaktadır. Güç dağılımı her bir konunun kendi içinde daha önemli hale gelmektedir. Güç dağılımının konulara göre değişmesi ise devletlerarası klasik hiyerarşiyi zayıflatmaktadır. Konular, aktörler ve stratejiler çeşitlendikçe devletlerarası işbirliğini düzenleyecek uluslararası örgütlerinde önemi artmaktadır. Uluslararası örgütler karşılıklı beklentiler, üzerinde uzlaşılmış kurallar ve üyeler arası sorumluluk dağılımıyla Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yönetildiği kurumlardır. Uluslararası ilişkilerin yeni konuları toplu eylemler için aktörler arası iletişimi ve işbirliğini gerekli kılmaktadır. Geleneksel realistler için güvenlik konuları uluslararası politikanın temel sorunudur. Böyle bir dünyada uluslararası örgütlerin güvenlik nedeni ile teşkil edilmesi kadar doğal bir neden olamaz. Oysa uluslararası ticaretin her geçen gün geliştiği, birçok konunun ve birçok aktörün birbirleri ile bağlantılı olduğu ve ulus-ötesi koalisyonların kurulabildiği bir ortamda uluslararası örgütlerin kuruluş amaçları güvenlik alanının dışına çıkmakta, bu örgütlerin etkinlikleri ve siyasi pazarlıklardaki rolü de gittikçe önem 113 kazanmaktadır. Bu örgütler Uluslararası gündemi belirleyebilmekte, koalisyonlar için platform oluşturmakta, küçük devletler için bağlantı stratejileri uygulama zemini olarak işlev görebilmektedirler. Uluslararası örgütler gündem belirleme konusunda oldukça önemli aktörlerdir. Önem verilmesi gereken konuları tanımlayarak uluslararası aktörleri yönlendirmekte ve onların algılamalarını şekillendirmektedirler. Ayrıca, uluslararası örgütler Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yürütülmesi için birer aracı olmanın ötesine geçerek, bu çalışmada gösterilmeye çalışıldığı gibi Karşılıklı Bağımlılığın öznesi bile olabilmektedirler. Avrupa-Çin ilişkileri yeni bir olgu değildir. Tarihin eski dönemlerinden beri ekonomik ilişkiler geliştiren taraflar aynı zamanda birbirlerini kültürel, ideolojik ve teknolojik olarak da etkilemişlerdir. II. Dünya savaşı sonrası ideolojik kamplaşma nedeni ile geç tesis edilen ilişkiler hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının önem kazanıp, çokça tartışıldığı bir dönemde başlayan ABÇin ilişkileri tesis edildiği 1975 yılından beri hızlı bir şekilde gelişmektedir. İlk etapta Sovyetler Birliği’ne karşı arayışların bir sonucu olarak tesis edilen ilişkiler Mao Zedong’un ölümünden sonra yerine Deng Xiaoping’in yönetime gelmesi ile ekonomi eksenine kayarak hızlı bir gelişme göstermeye başlamıştır. Pekin yönetimi, Avrupa’dan Deng Xiaoping’in dört alanda modernleşme stratejisinin uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulan finans ve teknoloji kaynağı olarak faydalanmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda 1978 yılında bir ticaret anlaşması, 1979 yılında Tekstil ticareti ile ilgili bir başka anlaşma imzalanmış; 1983 yılında ise Bilim ve Teknolojik işbirliği programı başlatılmıştır. Bu dönemde AB-Çin arasındaki ticaret, neredeyse sıfırdan, hızlı bir şekilde artış göstererek 1980-85 arası dönemde yıllık ticaret hacmi ortalama 6,5 milyar $ (ABD) olarak gerçekleşmiştir. Hızlı 114 başlayıp, hızlı gelişen ticaret hacmi 1980’lerin ilk yarısının sonunda daha detaylı yeni bir anlaşmayı gerekli kılmıştır. 1985 yılında imzalanan Ticaret ve Ekonomik İşbirliği anlaşması ile 1980’lerin sonunda ticaret hacmi gelişerek yıllık ortalama 14,5 milyar $ seviyesine ulaşmıştır. Gelişen ticaret hacminin etkisiyle 1988 yılında Avrupa Komisyonunun Pekin temsilciliği hizmete açılmıştır. 1989 Tiananmen olaylarından sonra ilişkiler kısa bir süreliğine dondurulsa da Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın etkisi ile ilişkiler hızlı bir şekilde normalleşmiştir. 1990’lı yıllarda güvenlik kaygılarının azalması ile birlikte gelen liberalleşme/küreselleşme dalgasının sayesinde ticaret hacmi hızlı bir şekilde artmaya devam etmiştir. Ekonomik ilişkiler zaman içinde gelişip güçlendikçe, işbirliği arayışı diğer politika alanlarına doğru genişleme göstermektedir. 1992 yılına gelindiğinde taraflar arasında ilk Politika ve Çevre diyalogu başlatılmış, 1993 yılında ise Avrupa Komisyonunun Hong Kong temsilciliği açılmıştır. Gelişen ilişkilerin önemine binaen 1995 yılında Avrupa Komisyonu Çin ile ilgili ilk politika belgesi olan “Çin-Avrupa ilişkilerinde uzun dönemli bir politika’yı” yayınlamış ve aynı yıl ilk insan hakları diyalogu başlatılmıştır. 1996 yılına gelindiğinde Çin ve AB’nin aktif katılımıyla ilk kez Asya-Avrupa Toplantısı (Asia-Europe Meetings ASEM) düzenlenmiştir. İlişkilerin giderek yoğunlaşması sonucunda 1998 yılında Avrupa Komisyonunun Çin ile ilgili ikinci politika belgesi olan “Çin ile Kapsamlı Ortaklık İnşa Etmek” yayınlanmıştır. Aynı yıl daha sonra her yıl tekrarlanacak küresel seviyede stratejik vizyon sağlamak amaçlı ilk AB-Çin zirvesi Londra’da toplanmıştır. Bu Zirve sonunda Bilimsel ve Teknolojik işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde ticaret hacmi yaklaşık olarak 58 milyar $ seviyelerine ulaşmıştır. 115 2000’li yıllarda taraflar arası ilişki hız kesmeden gelişmeye devam etmiştir. Öncelikle Çin’in DTÖ’ye katılımı ile ilgili meseleler için çalışmalar yürütülmüş ve 2001 yılında katılım sağlanmıştır. Bu katılım AB’nin Çin’i barışçıl bir şekilde uluslararası sisteme entegre etme hedefinde önemli bir adımdır. 2000’li yılların başında ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki tek taraflı hareketlerine tepki olarak birbirlerine daha da yakınlaşan taraflar, uluslararası ilişkilerde çok taraflılığı ve Birleşmiş Milletleri öne çıkarma eğilimi üzerinde ortaklaşmıştır. Bu bağlamda 2003’den sonra ikili ilişkilerde ‘Politik Diyalog’ yerine ‘Stratejik İlişki’ tanımlaması ve dili kullanılmaya başlanmıştır. Karşılıklı Bağımlılık kadar gerçek olmadığı için hayata pek geçmeyen ve klasik anlamının dışında kullanılan Stratejik Ortaklık adlandırması, Çin ile tartışılan ve eyleme geçilmek istenen çevre sorunları, ekonomik meseleler, enerji arzı ve güvenliği, uluslararası terörizm ve bölgesel krizler gibi yeni gündem konularının doğasından kaynaklandığı açıklanmıştır. 2003 yılındaki AvrupaÇin zirvesinin sonunda ilişkilerin dinamik gelişimi ve ilişkileri derinleştirme ve geliştirmenin önemini ortaya koyan iki önemli politika belgesi ortaya konmuştur. Bunlar AB Komisyonun, “Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin İlişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler” ile Çin’in “AB Politika” belgesidir. Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin ilişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler belgesinde küresel bir oyuncu olarak AB’nin, daha dengeli bir uluslararası sistem kurmak konusunda Çin’in endişelerini paylaştığı belirtilmiş ve Çin, AB’nin en önemli stratejik ortaklarından biri olarak tanımlanmıştır. Pekin yönetiminin hazırladığı ilk strateji belgesi niteliğindeki AB Politika Belgesi’nde ise askeri konulardan bahsedilmiş, Çin ile AB arasında yüksek seviyede askeri stratejik güvenlik danışma mekanizmasının adım adım kurulup geliştirilmesinden bahsedilmiştir. Söz konusu belge ile Çin, AB 116 ile güvenlik alanında da işbirliği geliştirmek istediğini açıkça göstermektedir. 2003 yılındaki 6’ncı AB-Çin zirvesinde Sanayi Politikası ve Fikri Mülkiyet Hakları diyalogu başlatılmış ve Çin’in GALILEO Uydu Yönlendirme Programına katılım anlaşması imzalanmıştır. Gelişen ilişkilerin bir göstergesi olarak hemen hemen her yıl imzalanan yeni anlaşmalara 2004 yılında AB-Çin Gümrük İşbirliği Anlaşması ve Araştırma Geliştirme ile Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı ile ilgili anlaşmalar eklenmiştir. 2006 yılına gelindiğinde AB Komisyonunun yayınladığı “AB-Çin Yakın Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar” belgesinde Birliğin Çin’e yaklaşımı önemli bir değişim geçirmiş, belgede özellikle ekonomik konularda, eleştirel bir dil kullanılmıştır. Ekonomik sorunların çözümünün AB-Çin ticaretinin rekabete ve adil anlaşmalara dayalı bir şekilde yapılandırılmasında olduğu belirtilmiştir. Çin’in iç istikrarı ilk kez bu belgede incelenerek önemi vurgulanmış, yüksek büyüme oranının sosyal rahatsızlık ve riskleri gizlediği dile getirilmiştir. Ayrıca, enerji arz ve güvenliği, iklim değişikliği, Afrika politikaları, terörizm ve nükleer silahların yayılmasının engellenmesi konularında Çin ile daha yakın işbirliğine gidilmesi gerektiği önerisinde bulunulmuştur. Ekonomik sorunların gündemde sık sık yer almaya başlamasına rağmen 2005 yılının da I. AB-Çin Stratejik Diyalog Toplantısı Londra’da gerçekleştirilmiştir. 2007 yılında gelişen ilişkilerin sivil toplum boyutunu teşkil edecek ve yılda iki kez düzenlenecek olan AB-Çin Sivil Toplum Yuvarlak Masa toplantıları düzenlenmeye başlanmıştır. Aynı yıl ekonomik problemlerin çözümüne yönelik olarak Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalog kurulmuştur. 2008 yılındaki zirvenin iptali edilmesi ardından gerilen ilişkiler 2009 yılında karşılıklı gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerle hızla onarılmış, gelişen ilişkileri yönetecek yeni bir Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması’nın görüşmeleri hızlandırılmıştır. AB-Çin 117 ilişkilerinin belkemiğini oluşturan ekonomik ilişkiler 2000’li yıllar boyunca hızla gelişmeye devam etmiş, ticaret hacmi 2010 yılında toplam olarak 395 milyar € seviyelerine ulaşmıştır. 2009 yılı itibari ile AB, Çin’in bir numaralı ticaret partneri konumundadır. Çin ise AB’nin ABD’nin ardından iki numaralı ticaret ortağıdır. Ticaret hacminin bugün geldiği seviyede AB ekonomisi, ABD ekonomisine bağımlı olduğu kadar Çin ekonomisine de bağımlı bir duruma gelmiştir (en azından niceliksel olarak). AB-Çin arasındaki sorunların belkemiğini de ekonomik sorunlar oluşturmaktadır. En önemli ekonomik sorunların başında ticaret açığı meselesi, Yuan’ın düşük değeri ve adil olmayan ticaret uygulamaları gelmektedir. AB-Çin arasındaki ekonomik sorunların çözümsüz kalması durumunda ilişkilerin kötüleşmesi beklenmelidir. AB-Çin ilişkilerini Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımını kullanarak açıklamak mümkündür. Söz konusu bu ilişki Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının değişen uluslararası ilişkileri açıklamak için öngördüğü varsayımlarına uygun bir şekilde gelişmektedir. Öncelikle bu ilişki Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemin öncüllerine uygun bir şekilde birden fazla iletişim kanalı üzerinden birden fazla aktörün etkisi ile şekillenmektedir. İlk olarak AB, kendine özgü karakteriyle daha önce görülmemiş bir uluslararası aktördür. AB’nin kurumlarından devletlerin temsil edildiği Bakanlar Konseyi, Komisyon ve Parlamento kendi çıkarlarını ilgilendiren konular üzerinde üretilen politikaları etkilemektedirler. Ayrıca, ekonomik ilişkilerin gelişmesinde Çok Uluslu Şirketlerin ve finans kuruluşlarının önemli bir payı vardır. Çin yönetimi, ÇUŞ’leri uluslararası ekonominin bir aktörü olarak tanımakta ve kalkınması için ihtiyaç duyduğu yatırım ve teknolojiyi bu şirketleri kullanarak elde etmektedir. Avrupalı şirketler ise Çin pazarı gibi büyük bir pazarda var olabilmek 118 için teknoloji transferine razı olmaktadırlar. Bu noktada ticari organizasyonlar iki taraf arasındaki ekonomik karşılıklı etkileşimi güçlendirmekte tarafları ekonomik olarak daha güçlü bir şekilde birbirine bağlamaktadırlar. AB-Çin ilişkilerine 2007 yılından itibaren sivil toplum boyutu da eklenmiştir. Bu ilişkiye her geçen gün yeni bir boyut eklenmekte ve detaylanan ilişkiyi yönetebilmek için yeni iletişim kanalları açılmasıyla bu ilişki giderek kurumsallaşmaktadır. 1998 yılından itibaren her yıl düzenli olarak yapılan AB-Çin zirvelerine ek olarak her biri ayrı ayrı uzmanlık gerektiren ve farklı seviyelerde yapılandırılmış Çin-AB Troyka toplantıları, İnsan Hakları Diyalogu, Ortak Komite toplantıları, Çevre Diyalogu, Stratejik Diyalog toplantıları yapılmaktadır. Ayrıca, ekonomi ile ilgili taşımacılıktan tutunda sosyal güvenliğe, ürün standartlarından tutunda üniversiteler arası işbirliğine kadar geniş bir yelpazede 27 ayrı sektörel diyalog geliştirilmiştir. Bütün bu kapsamlı etkileşimler ağında tabi ki uluslararası güvenlik sorunları da görüşülmektedir fakat uluslararası güvenlik sorunlarının sabit bir şekilde AB-Çin gündemin birinci sırasında yer aldığı söylenemez. AB ve Çin, geleneksel anlamda birbirlerine tehdit oluşturamayacak kadar uzak coğrafyalarda konumlanmışlardır ve aralarında tarihsel bir anlaşmazlık veya sınır sorunu da yoktur. Askeri kapasiteleri birbirlerine tehdit oluşturacak kadar gelişmiş değildir. Bu bağlamda aralarındaki çatışma riski de minimumdur. Yalnız, AB-Çin ilişkisinde gerçek bir çatışma ihtimalinin yokluğu işbirliğini tamamlamak ve daha da geliştirmek için motivasyon engeli teşkil ederken, Karşılıklı Bağımlılığı pasifleştirmektedir. Ancak, tarafların uluslararası politikadaki konumları baskı altına alındığında daha aktif bir şekilde işbirliği geliştirdikleri gözlemlenmektedir (2003 Stratejik İlişki ilanı). 119 AB-Çin ilişkilerinde gündem sadece büyük devletler tarafından güvenlik ekseninde değil birçok aktör tarafından çoğul eksenli olarak belirlenmektedir. İnsan hakları meselesinde AP, AB Konseyi, Ulusal Parlamentolar ve Sivil Toplum örgütleri etkili olurken ekonomi konusunda Komisyon ve Çok Uluslu Şirketler ön plana çıkmaktadır. Silah ambargosu meselesinde Avrupalı silah lobisinin etkisi görülürken bürokratik ve teknik meselelerde AB kurumlarının etkisi artmaktadır. Avrupa Birliği kendine özgü karakteriyle bünyesinde bulunan küçük devletlerin başka şartlar altında Çin ile geliştirecekleri asimetrik bağımlılık ve güç ilişkisini üyeler arası dayanışma sağlayarak Karşılıklı Bağımlılığa dönüştürmektedir. Böylelikle küçük devletler kendi görüş ve çıkarlarını AB üzerinden gündeme taşıma şansıda elde etmektedirler. Hiç şüphesiz, AB çatısı olmadan üye ülkelerin Çin ile geliştireceği ilişkide iki taraf denk olmayacaktır. Hem AB’nin hem de Çin’in dış politikadaki davranışları Karşılıklı Bağımlılık nedeni ile sınırlanmaktadır. İki taraf da ekonomik olarak birbirlerine muhtaçtır ve bu ilişkinin kötüleşmesi sonucunda karşılıklı olarak telafi edilemeyecek ekonomik maliyetlere maruz kalabilirler. Çin, ihtiyaç duyduğu pazar, yatırım ve teknolojiyi karşılarken, AB ucuz üretim, düşük araştırma maliyeti ve lüks ürünleri için pazar kazanmaktadır. AB’nin dış politikasını Çin lehine sınırlandığını gösteren ilk olay Tiananmen olaylarından sonra dondurulan ilişkilerin hızla iyileştirilmesidir. İkinci bir örnek olarak insan hakları konusunda yapılan eleştirilerin sınırlı tutulması ve insan hakları sorunları ile diğer meseleler arasında bağlantı stratejisi kurulmaması gösterilebilir. Normalde insan haklarına saygı ilkesini dış politika hedefi olarak belirlemiş, ticari anlaşmalarına ve yardım programlarına insan hakları ihlallerini engelleyecek şekilde maddeler eklemiş AB’nin bu davranışı şaşkınlık yaratmaktadır. 120 Üçüncü olarak Çin’in AB politika belgesinde açıkladığı Tayvan konusundaki hassasiyetinin AB yetkililerince dikkate alınmasıdır. Karşılıklı Bağımlılığın etkisi ticaret konularında da kendisini göstermektedir. AB, Çin ile ticaretinde sürekli açıklar vermesine rağmen ekonomik sorunları tekil bir şekilde ele alıp, diyalog yoluyla çözmeye çalışmaktadır. Çin, Dünya Ticaret Örgütüne üye olurken yapılan pazarlıklar sonucu Piyasa Ekonomisi Statüsü alamamış, daha sonra Çin’den AB’ye gelen baskıların artması sonucu ara bir formülle Çin’e Geçiş Ekonomisi Statüsü verilmiştir. Hacim olarak dünyanın en büyük ticari ilişkilerinden biri olarak AB-Çin ticareti, tarafları sürekli bir şekilde işbirliği aramak konusunda isteklendirmektedir. Bu ilişkinin bozulması sonucu maruz kalınacak maliyet her iki taraf içinde yıkıcı olacağı için bu ilişki özellikle ekonomi alanında bir zafiyet ilişkisi olarak tanımlanabilir. Çin’in dış politika davranışları da AB ile gelişen Karşılıklı Bağımlılık nedeniyle değişmektedir. Öncelikle Çin’in Batı dünyası ile geliştirdiği en kapsamlı ilişki Avrupa Birliği iledir. Uluslararası örgütlere temkinli yaklaşımı AB tarafından yumuşatılan Çin, uluslararası topluma barışçıl bir şekilde entegre edilmeye çalışılmaktadır. Ulusal egemenliğine oldukça düşkün olan Çin, insan hakları meselelerinde sadece AB ile işbirliği geliştirmektedir. Karşılıklı Bağımlılığın etkileri ekonomi alanında da görülmektedir. Çin başka ülkelerden, özellikle ABD ve Japonya’dan, elde edemediği teknolojileri AB firmaları sayesinde elde ettiğinden, Çin’li firmaların türlü şikâyetlerine rağmen ekonomik sorunlar AB ile birlikte hareket edilerek çözülmeye çalışılmaktadır. AB-Çin ilişkisinde bağlantı stratejilerine değinmek gerekirse AB ve Çin arasındaki uluslararası meselelerin çözümünde genel olarak askeri ve ekonomik 121 konuların bağlantı stratejisi olarak kullanılmadığı söylenebilir. İlk olarak tarafların birbirleri üzerinde baskı aracı olarak kullanabileceği askeri gücü bulunmamaktadır. İkinci olarak Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık nedeni ile ekonomik tavizlerin bir bağlantı stratejisi olarak diğer sorunların çözümünde kullanılması maliyetli olacaktır. Buna rağmen tarafların ekonomik meseleleri politik konular ile bağlamaya yönelik istisnai çabaları detaylı kurumsal yapı ve ilişkiler ağı nedeniyle pek mümkün olmamaktadır. Genellikle her konu kendi içinde değerlendirildiğinden başka bir alandaki zafiyetin kapatılması için bir bağlantı aracı olarak kullanılamamaktadır. Karşılıklı sorunların öne çıktığı konularda fayda ve maliyet hesaplamaları tarafları işbirliğine teşvik etmektedir. AB-Çin ilişkisi bir Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir. Çünkü öncelikle aralarında işbölümü ve işbirliği yapma isteği vardır. Aralarındaki ekonomik, finansal, teknolojik ve teknik/bürokratik işbirliği gelişmeye devam etmekte iklim değişikliği, sınır aşan suçlar gibi uluslararası sorunlarda işbirliği fırsatları aranmaktadır. Bu bir Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir çünkü karşılıklı fayda söz konusudur. Her iki tarafında en büyük faydası ekonomiktir. Çin ekonomik kalkınma, yatırım, teknoloji ve pazar elde ederken AB, ucuz üretim, düşük maliyetli araştırmalar ve lüks ürünleri için potansiyeli çok büyük bir pazara giriş şansı elde etmektedir. Aralarındaki işbirliğinin bir diğer faydası uluslararası politika alanındadır. Her iki tarafta küresel bir aktör olmak istemekte, bu hedefi gerçekleştirmek için uluslararası sistemin çok taraflı bir yapıya dönüştürülmesini desteklemektedir. Bu bir Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir çünkü ilişkinin bozulması durumunda ödenecek maliyetler söz konusudur ve bu maliyet hesaplamaları tarafları işbirliğine teşvik etmektedir. Şüphesiz en büyük maliyet ekonomi alanında ödenecektir. AB, ucuz ürün elde edemediği için refah 122 kaybederken, dünyanın en büyük pazarlarından birine girememe tehlikesi ile yüzleşecektir. Çin’in ödeyeceği maliyet ise kalkınmasının durması, teknolojik gerileme, pazar kaybı ve uluslararası alanda yalnızlaşmadır. Bu bir Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir çünkü karşılıklı çıkar ve maliyet hesaplamaları tarafların bağımsız karar verme serbestliklerinden feragat etmelerine neden olmaktadır. Tarafların politika ve eylemlerinde Karşılıklı Bağımlılığın izleri görülmektedir. AB, ticaret açığı sorunu, Tayvan meselesi, insan hakları problemleri gibi konularda Çin’e imtiyazlı bir şekilde davranmaktadır. Çin ise ekonomik sorunlar, üretim standartları, insan hakları konusunda iyileşmeler, uluslararası örgütlere katılım gibi konularda AB’nin görüşlerini dikkate almaktadır. Sonuç olarak, Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişki nasıl adlandırılsa adlandırılsın bu ilişkideki yadsınamaz tek gerçek derinleşen Karşılıklı Bağımlılıktır (İngilizce kelime oyunu yapılarak interdeependence denilebilir) ve ikili ilişkilerin gelişimine damgasını vurmuştur. Taraflarca hayatın bir gerçeği olarak görülüp yönetilmeye çalışılan Karşılıklı Bağımlılık, ikili ilişkilerin geleceğinde de belirleyici bir rol oynayacaktır. Post-Hegemonik dönemde uluslararası sistemde barışı ve devletlerarası işbirliğini hâkim kılmak için az sayıda büyük devletin işbirliği temelinde ilişki geliştirmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda gelişen AB-Çin ilişkileri uluslararası sisteme istikrar katmakta, büyük güçler arası yeni kutuplaşmaları önleyici bir nitelik taşımaktadır. AB-Çin ilişkilerinin başarılı bir şekilde yönetilmesi uluslararası sistemde kutuplaşma ihtimalini azaltıp, uluslararası sistemde çoğulcu bir yapı (çok kutuplu veya çok taraflı) kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Bu bağlamda Lisbon Antlaşması’nda geliştirilmesi öngörülen küresel aktörlük hedefi ABD ve Çin gibi ülkeler arasında denge kurularak gerçekleştirilebilir. Hatta büyük güçler arası 123 dengenin başarılı bir şekilde kurulabilmesi AB’ye uluslararası sistemde eşitler arası birincilik (primus inter pares) rolünü bile getirebilir. 124 EK 125 1975 1978 1979 1980 1983 1984 EK.1. Avrupa Birliği‐Çin Halk Cumhuriyeti İlişkilerinin Kronolojisi Mayıs Diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi Ticaret anlaşmasının imzalanması ve taraflar arasında Mayıs ortak komite kurulması Şubat Komisyon Başkanı Roy Jenkins'in Çin’i ziyaret etmesi Temmuz Ortak komitenin ilk kez Pekinde toplanması 18 Temmuz Tekstil ticareti konusunda anlaşma 16‐19 Temmuz İlk parlamentolar arası toplantının yapılması (Strasbourg) İlk Bilim ve Teknoloji işbirliğini programının başlatılması. İlk kez Bakanlar seviyesinde Politik danışma toplantıları İdari eğitim ve kırsal kalkınma alanında ilk işbirliği programlarının başlaması 1985 21‐23 Mayıs Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının İmzalanması 1988 4 Ekim Avrupa Komisyonunun Pekinde Temsilcilik açması 1989 Temmuz 1990 Ekim 1992 1993 Temmuz Temmuz Ekim Tiananmen olaylarına tepki olarak Avrupa Topluluklarının Çin ile İlişkileri dondurması, yaptırımlar uygulaması ve silah ambargosu başlatması Konsey ve Avrupa Parlamentosunun Çin ile ilişkileri adım adım normalleştirme kararı Avrupa Toplulukları‐Çin ilişkilerinin silah ambargosu hariç normalleşmesi Çevre konusunda diyalog başlatılması Yeni ikili politik diyalog başlatılması Avrupa komisyonunun Hong Kong da büro açması Avrupa Komisyonunun ilk belgesinin yayınlanması "Çin‐ 1995 15 Temmuz Avrupa ilişkilerinde uzun dönemli bir politika" (A long term Policy for China Europe relations) 1995 İnsan hakları konusunda diyalog başlatılması 1996 1‐2 Mart 1998 25 Mart 1999 2 Nisan 22 Aralık 21 Aralık 2000 19 Mayıs Çin ve AB’nin aktif katılımıyla düzenlenen İlk Asya‐Avrupa Toplantıları (Asia Europe Meetings ASEM) Avrupa Komisyonunun "Çin ile Kapsamlı Ortaklık İnşa Etmek" belgesini yayınlaması (Building Comprehensive Partnership with China) 1'inci AB‐Çin Zirvesi, Londra Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının İmzalanması 2'nci AB‐Çin Zirvesi, Pekin Çin'in DTÖ'ye katılımı ile ilgili anlaşmanın Pekin’de imzalanması 126 11 Temmuz 24 Ekim 2001 15 Mayıs 2002 5 Eylül 17 Eylül 25‐26 Ekim 13 Kasım 30 Kasım 8 Aralık 11 Aralık 30‐31 Ocak 1 Mart 5‐6 Mart 28Mart‐ 4Nisan Çin Başbakanı Zhu Rongji'nin Brüksel ziyareti (Brükseli ziyaret eden ilk Çin Başbakanı) 3'üncü AB‐Çin Zirvesi, Pekin Avrupa Komisyonunun "AB'nin Çin stratejisi: 1998 belgesinin uygulanması ve daha etkili AB politikası için atılması gereken adımlar" (EU Strategy towards China: Implementation of 1998 Communication and Future Steps for a more effective EU Policy) belgesinin yayınlanması 4'üncü AB‐Çin Zirvesi, Brüksel Bilgi Toplumu Çalışma grubunun kurulması İnsan hakları diyalogu, Pekin AB‐Çin Troyka toplantısı, New York BM Genel Kurulu Politik Direktörler Troyka Toplantısı, Pekin İnsan hakları Semineri, Brüksel Çin'in 143'üncü üye olarak DTÖ’ye katılımı AB‐Çin Ortak Komitesi, Brüksel 2002‐ 2006 Çin strateji belgesinin yayınlanması İnsan hakları diyalogu, Madrid Komisyon Üyesi Patten'ın Çin ziyareti Çin'in GALILEO projesine katılımı için müzakerelere 16 Mayıs başlanması AB‐Çin Politik diyalogunu güçlendirmek için Haziran mektup değişimi 24 Eylül 5'inci AB‐Çin Zirvesi, Kopenhag 13‐15 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 6 Aralık AB‐Çin Deniz taşımacılığı anlaşmasının imzalanması 2003 14 Şubat AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin 5‐6 Mart İnsan hakları diyalogu, Atina Avrupa Komisyonunun Tayvanda Avrupa Ekonomi ve 10 Mart Ticaret Bürosunu açması 3 Haziran 30 Haziran 10 Eylül AB'nin anti‐damping önlemlerine karşı Çin’in Resmi olarak Piyasa Ekonomisi Statüsü istemesi Çin‐AB Troyka toplantısı, Atina AB Komisyonunun "Olgunlaşan Ortaklık: AB‐Çin İlişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler" politika belgesinin yayınlanması (Maturing Partnership: Shared Interests and Challenges in EU‐China Relations) 127 Bakanlar Konseyi'nin Komisyonun "Olgunlaşan Ortaklık " belgesini onaylaması 13 Ekim Çin'in AB politika belgesinin yayınlanması 6'ncı AB‐Çin Zirvesi, Pekin GALILEO Uydu Yönlendirme Programı İşbirliği 30 Ekim Anlaşmasının imzalanması, Sanayi Politikası diyalogu ve AB‐Çin Fikri Mülkiyet hakları diyalogunun başlatılması. 26‐27 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 13 Ekim 2004 10‐11 Şubat Karşılıklı Yayınlanan politika belgeleri üzerine AB‐Çin Semineri, Pekin "Ortak Eylem için Rehber" hazırlıkları Turizm anlaşması konusunda mutabakat zaptı 12 Şubat imzalanması 26‐27 Şubat İnsan Hakları diyalogu, Dublin 26 Şubat Politik Direktörler toplantısı, Pekin 16 Nisan Komisyon Başkanı Romano Prodi'nin Pekini ziyareti Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun Brükseli ziyareti ve yeni dialogların başlaması, Gümrük işbirliği anlaşması 6 Mayıs görüşmelerinin başlaması, "Ortak Eylem için Rehber'in" uygulanmasının liderler tarafından tavsiye edilmesi. 5’inci Yasa dışı göç ve İnsan Kaçakçılığı konusunda 26 Mayıs üst düzey danışma toplantısı 24 Eylül İnsan hakları diyalogu, Pekin 8 Ekim AB‐Çin Troyka toplantısı, Hanoi 12 Kasım Coğrafi Direktörler 3'lü toplantısı, Pekin 7'nci AB‐Çin Zirvesi, Hague Silah kontrolü konusunda ortak açıklama, 8 Aralık AB‐Çin Gümrük İşbirliği anlaşması, Araştırma&Geliştirme İşbirliği ve Nükleer Enerjinin barışçıl kullanımı anlaşması imzalanması 2005 24‐25 Şubat İnsan hakları diyaloğu, Lüksemburg 11 Mayıs AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin 30‐1 Temmuz AB‐Çin Sivil havacılık Zirvesi, Pekin 7 Temmuz İlk Turizm toplantısı, Pekin 14‐18 Komisyon Başkanı J.M.Barroso'nun Çin Ziyareti 8'inci AB‐Çin Zirvesi, Pekin İş, İşçi ve Sosyal konularda mutabakat zaptı imzalanması, 5 Eylül Bilim&Teknoloji ve Uzay keşfi konularında işbirliği için ortak açıklama 25‐27 Ekim İnsan hakları diyalogu, Pekin 4 Kasım AB‐Çin Ortak Komite toplantısı, Brüksel 20 Aralık 1'inci AB‐Çin Stratejik diyalogu, Londra 128 2006 Gıda güvenliği konusunda mutabakat zaptı imzalanması, Pekin 3 Şubat AB‐Çin Troyka toplantısı, Viyana Komisyon ve Çin arasında Güç üretiminde sıfır emisyon 20 Şubat konusunda mutabakat zaptı imzalanması 27 Mart AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin İklim değişikliği ile mücadelede ortaklık konusunda 30 Mart ilk ikili danışma toplantısı 6 Nisan Coğrafi direktörler 3'lü toplantısı, Brüksel 15 Mayıs Bölgesel işbirliği alanında AB‐Çin diyalogunun başlaması 25‐26 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Viyana 6 Haziran 2'nci AB‐Çin Stratejik diyalogu Ocak 9 Eylül 11 Ekim 19 Ekim 24 Ekim 7 Kasım 7 Aralık 11 Aralık 2007 9'uncu AB‐Çin Zirvesi, Helsinki, Kapsamlı Çerçeve Anlaşma için müzakerelerin başlama kararı Çin‐AB Bilim ve Teknoloji yılının resmen başlaması İnsan hakları diyalogu, Pekin Komisyonun "AB‐Çin: Yakın Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar" (EU‐China: Closer Partners, Growing Responsibilities) ve ticaret ve yatırım konusunda politika belgesinin yayınlanması AB‐Çin Ortak Komite toplantısı, Pekin İlk Makroekonomik diyalog toplantısı Konseyin Komisyon'un son politika belgesini onaylaması Dış İlişkiler Komisyon Üyesi F.Waldner'in Çin ziyareti, Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmasının müzakerelerinin başlaması 5 Mart Coğrafi Direktörler 3'lü toplantısı, Pekin Komisyonla Çin arasında ekonomik meseleler ile 3 Mayıs ilgili toplantı, Pekin 8 Mayıs Politik Direktörler toplantısı, Brüksel 15‐16 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Berlin 11‐12 Haziran Komisyon‐Çin Ortak Komite toplantısı, Brüksel AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantılarının 22 Haziran İlk kez yapılması, Pekin 17‐18 Ekim İnsan hakları diyalogu, Pekin 25 Ekim 3'üncü AB‐Çin Stratejik diyalogu, Lizbon 2'nci AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 14 Kasım Brüksel 28 Kasım Çin ile Euro Bölgesi Troyka toplantısı, Pekin 16‐18 Ocak 129 10'uncu AB‐Çin Zirvesi, Pekin Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalogun kurulması İklim değişikliği konusunda işbirliğinin iyileştirilme kararı 2008 11 Mart Coğrafi Direktörler Troyka toplantısı, Brüksel Komisyon Bşk. Barroso ve 9 Komisyon Üyesinin 24‐25 Nisan Çin Ziyareti, Pekin 1'inci AB‐Çin Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalogu, 25 Nisan Pekin 15 Mayıs Politik Direktörler toplantısı, Pekin 15 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Slovenya 9 Haziran AB‐Çin Troyka toplantısı, 11 Haziran Çin Dış İşleri bakanı Yang Jiechi'nin Brüksel ziyareti 3'üncü AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 23‐26 Haziran Pekin 24‐25 Eylül Komisyon‐Çin Ortak Komite toplantısı, Pekin 4'üncü AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 6‐7 Kasım Paris 28 Kasım İnsan Hakları diyalogu, Pekin 2009 19 Ocak 4'üncü AB‐Çin Stratejik diyalogu, Pekin 30 Ocak Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun Brüksel ziyareti 29‐30 Mart Komisyon Üyesi F.Waldner'in Çin ziyareti 2'nci AB‐Çin Üst düzey Ekonomik ve Ticari diyalogu, 7‐8 Mayıs Brüksel 5'inci AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 18‐19 Mayıs Tianjin 11'inci AB‐Çin Zirvesi, Prag 20 Mayıs Finansal kriz ve iklim değişikliği ile ilgili görüşmeler 14 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Prag 27 Mayıs AB‐Çin Troyka toplantısı, Kamboçya 6'ncı AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 28 Ekim Stokholm 18 Kasım Politik direktörler Troyka toplantısı, Stokholm 20 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 29 Kasım Euro Bölgesi Troyka toplantısı, Nanjing 29 Kasım AB‐Çin Troyka Toplantısı, Nanjing 28 Kasım 30 Kasım 17 Aralık 12'nci AB‐Çin Zirvesi, Nanjing Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmelerinin hızlandırılması Kültürel İşbirliği'nin güçlendirilmesi 5'inci AB‐Çin Stratejik diyalogu, Stokholm 130 Dış Politika Yüksek Temsilcisi/ Komisyon Başkan 2010 28 Ocak Yardımcısı Catherine Ashton'ın Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi ile Afganistan konusunda görüşmesi, Londra 6'ncı Avrupa Parlamentosu Gayrı resmi Çin 3 Şubat Diyalog toplantısı 5 Şubat Çin Uzmanları grubu toplantısı 24‐27 Şubat Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmeleri, Pekin 16 Mart Bölgesel Direktörler Troyka toplantısı, Brüksel 26 ‐2 Mayıs Avrupa Kolejinin Pekin ve Şangay ziyareti 20 Mayıs AB‐Çin Bürokrat toplantısı 21 Mayıs 24'üncü AB‐Çin Ortak Komite toplantısı 29 Haziran 29'uncu AB‐Çin İnsan Hakları diyalogu 14 Eylül Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmeleri, Brüksel 6 Ekim 13'üncü AB‐Çin Zirvesi 6‐7 Ekim Üst Düzey Kültürel Forum European Commision ‐ External Relations http://ec.europa.eu/external_relations/china/index_en.htm (Erişim Tarihi 10 Kasım 2012) 131 KAYNAKÇA KİTAPLAR VE MAKALELER Asian Development Bank, Key Indicators for Asia and The Pasific 2011, Mandaluyong City (Philippines), Asian Development Bank Publishings, 2011. ALGIERI, Franco, “EU’s Economic Relations with China: An Institutional Perspective”, The China Quarterly (London), No. 169, Mart 2002, s. 64-77. ARI, Tayyar, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa yayınları, 2002. ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım yayınevi, 17. Baskı 2010. ASKEW, David, “Sport and Politics: The 2008 Beijing Olimpic Games”, Georg Wiessala; John Wilson; Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.103-122. ASH, Robert, “Europe’s Commercial Relations with China”, David Shambough, Eberhard Sandschneider, Zhou Hong (der.), China Europe Relations: Perception, Policies and Prospects, NewYork, Routledge, 2008, s. 189-230. ATAMAN, Muhittin, “The Impact of Non-State Actors on World Politics: A Challenge to Nation States”, Alternatives, Cilt 2, No 1, 2003, s.42-66. AYDIN, Mustafa, “Uluslararası İlişkilerin Gerçekçi Teorisi: Kökeni, Kapsamı, Kritiği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 1, 2004, s. 33-60. 132 BALA, Dibah James; LU, Wencong, “Integrating Africa to Global Economy: Seeking a Trilateral Partnership of Sino-US and European Union”, African Journal of Agricultural Research, Cilt 4 (10), 2009, s. 903-912. BAHADOR, Babak, The CNN Effect In Action: How the News Media Pushed the West toward War in Kosovo, NewYork, Palgrave&Macmillan, 2007. BALDWIN, David A., “Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”, International Organization, Cilt 34, No 4 Autumn 1980, s. 471-506. BARNETT, Michael; FINNEMORE, Martha, “The Power of Liberal International Organizations”, Michael Barnett ve Raymond Duvall (der.), Power in Global Governance, Cambridge, Cambridge University Press, 2005, içinde s.161-184. BARYSCH, Katinka; GRANT Charles; LEONARD, Mark, Embracing The Dragon: The EU’s Partnership with China, London, Center for European Reform, 2005. BOZDAĞLIOĞLU, Yücel; ÖZEN, Çınar, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 4 (Kış 2004), s. 59-79. BRAUTIGAM, Deborah, “China’s Foreign Aid in Africa: What Do We Know”, Robert I. Rotberg (der.), China into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2008, içinde, s.197-216. BRAUTIGAM, Deborah, The Dragon’s Gift: The Real Story of China in Africa, Oxford, Oxford University Press, 2009. 133 BRESLİN, Shaun (der.), Handbook of China’s International Relations, London, Routledge, 2010. BROOKS, Stephen G.; WOHLFORTH, William C., World Out of Balance: International Relations and the Challenge of American Primacy, New Jersey, Princeton University Press, 2008. BURCHILL, Scott; LINKLATER, Andrew; DEVETAK, Richard; DONNELLY, Jack; PATERSON, Matthew, REUS-SMIT, Christian; TRUE, Jacqui (der.), Theories of International Relations, New York, Palgrave &Macmillan, 3.th edition 2005. BUSTILLO, Ricardo; MAIZA, Andoni, “An Analysis of the Economic Integration of China and the European Union: The role of European Trade Policy”, Asia Pacific Business Review, Cilt 18, No 3, Temmuz 2012, s.355-372. BUZAN, Barry ve HANSEN, Lene (der.), International Security Volume III: Widening Security, London, Sage Publications, 2007. CABESTAN, Jean-Pierre, “The Taiwan Issue in Europe-China Relations: An Irritant more than Leverage”, David Shambough; Eberhard Sandschneider; Zhou Hong (der.), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.84-101. CAIRA, Mara, “The EU-China Relationship: From Cooperation to Strategic Partnership”, Federiya Bindi (der.), The Foreign Policy of the European Union: Assessing Europe’s Role in the World, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2010, s.263-270. 134 CALLAHAN, William A., “Future Imperfect: The European Union’s Encounter with China (and the United States)”, Journal of Strategic Studies, Cilt 30, No 4, 2007, s.777-807. CAMERON, Fraser, “The Development of EU-China Relations”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s. 47-64. CASARINI, Nicola, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for East Asia and United States, New York, Oxford University Press, 2009. CHAN, Steve, International Relations in Perspective, New York, Macmillan Publishing Company, 1984. CHOW, Peter C. Y. (der.), The One China Dilemma, New York, Palgrave&Macmillan, 2008. CLARKE, Paul, Interdependence Theory, China and American Security Interests, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Alabama, Auburn University, 2006. DELREUX, Tom, The EU as International Environmental Negotiator, Burlington, Ashgate Publishing Company, 2011. DE VRIES, Michiel S., “Interdependence, Cooperation and Conflict: An Empirical Analysis”, Journal of Peace Research, Cilt 27, No 4, 1990, s.429-444. FUKUYAMA, Francis, Tarihin Sonu ve Son İnsan, Çev. Zülfü Dicleli, İstanbul, Profil Yayınları, 2011. 135 FILIPPINI, Carlo, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of China”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s. 225-240. FREESE, Joan Johnson; ERICSON Andrew S., “The Emerging China-EU space partnership: A geotechnological balancer”, Space Policy, Cilt 22, 2006, s.12-22. GATTAI, Valeria, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s. 241-258. GILL, Bates, Rising Star China’s New Security Diplomacy, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2007. GLASER, Bonnie S.; MEDERIOS, Evan S., “The Changing Ecology of Foreign Policy Making in China: The Ascention and Demise of the Theory of ‘peaceful rise’ ”, China Quarterly, Cilt 190, 2007, s.291-310. GOTTWALD, Joern-Carsten, “Europe and China: Convergence, Politicization and Assertiveness”, East Asia, Cilt 27, 2010, s.79-97. GRANT, Charles; BARYSCH, Katinka, Can Europe and China Shape a New World Order, 2008, Center for European Reform, London, May/2008. GRIESE, Olaf, “EU-China Relations-an Assessment by the Communications of the European Union”, Asia-Europe Journal, Cilt 4, 2006, s.545-553. 136 GRIFFITHS, Martin (der.), International Relations Theory for the Twenty First Century, New York, Routledge, 2007. GRIFFITHS, Martin; ROACH, Steven C.; SOLOMON, M. Scott, Fifty Key Thinkers in International Relations, Oxon, Routledge, 2009. GÜRKAYNAK, Muharrem; YALÇINER, Serhan, “Uluslararası Politikada Karşılıklı Bağımlılık ve Küreselleşme Üzerine bir İnceleme”, Uluslararası ilişkiler, Cilt 6, No 23, Güz 2009, s.73-92. HIGGOTT, Richard A.; UNDERHILL, Geoffrey R. D.; BIELER, Andreas (der.), Non-State Actors and Authority in the Global System, London, Routledge, 2000. HOLSLAG, Jonathan, “The Elusive Axis: Assessing the EU-China Strategic Partnership”, Journal of Common Market Studies, Cilt 49, No 2, s.293-313. HOLSTI, Kal J., “A New International Politics? Diplomacy in Complex Interdependence”, International Organization, Cilt 32, No 2, 1978, s.513-530. HOLSTI, K. J., “Scholarship in an Era of Anxiety: The Study of International Politics during the Cold War”, Tim Dunne, Michael Cox ve Ken Booth (der.), The Eighty Years’ Crisis: International Relations 1919-1999, New York, Cambridge University Press, 1998,s.17-47. HUDSON, G.F. , Europe and China: A Survey of Their Relations from the Earliest times to 1800, London, Edward&Arnold Co., 1931. 137 HUNTINGTON, Samuel P., Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, Çev. Mehmet Turhan&Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 5.baskı 2006. IKENBERRY G. John, “The Future of International Leadership”, Political Science Quarterly, Cilt 111, No 3, 1996, s.385-402. International Energy Agency, 2011 Key World Energy Statistics, Paris, 2012. IŞIKSAL, Hüseyin, “To What Extend Complex Interdependence Theorists Challenge to Structural Realist School of International Relations?”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations, Cilt 3, No 2&3, 2004, s.130-156. JABRI, Vivienne, “Reflections on the Study of International Relations”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.), Issues in International Relations, New York, Routledge, 2.nd edition 2008, s.11-33. KANG, David C., China Rising: Peace, Power and Order in East Asia, New York, Columbia University Press, 2007. KENNEDY, Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Çev. Birtane Karanakçı, İstanbul, İş bankası Kültür Yayınları, 11.basım, 2009. KEOHANE, Robert O., “International Organizations and the Crisis of Interdependence”, International Organizations, Cilt 29, No 2, 1975, s.357-365. KEOHANE, Robert O., “International Institutions: Can Interdependence Work?”, Foreign Policy, No 110, Spring 1998, s.82-96. 138 KEOHANE, Robert O., “Accountability in World Politics”, Scandinavian Political Studies, Cilt 29, No 2, 2006, s.75-87. KEOHANE, Robert O., After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984. KEOHANE, Robert O., Power and Governance in a Partially Globalized World, New York, Routledge, 2002. KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Review: Power and Interdependence Revisited”, International Organization, Cilt 41, No 4, Autumn 1987, s. 725-753. KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Power and Interdependence in the Information Age”, Foreign Affairs, Cilt 77, No 5, s.81-94. KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Globalization: What’s New? What’s Not? (and So What?)”, Foreign Policy, No 118, Spring 2000, s.104-119. KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., Power and Interdependence: World Politics in Transition, Boston, Little, Brown Company, 1977. KROLL, John A., “The Complexity of Interdependence”, International Studies Quarterly, Cilt 37, No 3, 1993, s.321-347. LARRARTE, Andoni Maiza; MESANZA, Ricardo Bustillo, “Recent Trends in the European Union Trade and Investment Policy Towards China”, Journal of US-China Public Administration, Cilt 7, No 2, s.73-87. 139 LEAL-ARCAS, Rafael, “EU Relations with China and Russia: How to Approach New Superpowers in Trade Matters”, Journal of International Commercial Law and Technology, Cilt 4, No 1, 2009, s.22-41. LEHNER, Georg, China in European Encyclopaedias 1700-1850, Boston, Brill, 2011. LENNON, Alexander T. J.; KOZLOWSKI, Amanda (der.), Global Powers in the 21st Century: Strategies and Relations, Massachusetts, MIT Press, 2008. Lİ, Mingjiang (der.), Soft Power: China’s Emerging Strategy in International Politics, New York, Lexington Books, 2009. MACKERRAS, Colin (der.), Sinophiles and Sinophobes, Oxford, Oxford University Press, 1995. MACMİLLAN, John, “Liberal Internationalism”, Martin Griffiths (der.), International Relations Theory for the Twenty First Century, New York, Routledge, 2007, s.21-34. MANSFIELD, Edward D.; POLLINS, Brian M., “The Study of Interdependence and Conflict: Recent Advances, Open Questions and Directions for Future Research”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 45, No 6, 2001, s.834-859. MICHALAK, Stanley J. Jr., “Theoretical Perspectives for Understanding International Interdependence”, World Politics, Cilt 32, No 1 (Ekim 1979), s.136150. 140 MILNER, Helen V.; MORAVCSİK, Andrew (der.), Power, Interdependence and Non-state Actors in World Politics, New Jersey, Princeton University Press, 2009. MORAVCSIK, Andrew, “Taking Preferences Seriously: A Liberal Theory of International Politics”, International Organizations, Cilt 51, No 4, sonbahar 1997, s.513-553. MORSE, Edward C., “Interdependence in World Affairs”, James N. Rosenau, Kenneth W. Thompson and Gavin Boyd (der.), World Politics: An Introduction, NewYork, The Free Press, 1976, s.666-671. MÖLLER, Kay, “Diplomatic Relations and Mutual Strategic Perceptions: China and The European Union”, The China Quarterly, No. 169, 2002, s.10-32. NARRAMORE, Terry, “China and Europe: Engagement, Multipolarity and Strategy”, The Pasific Review, Cilt 21, No 1, 2008, s.87-108. NEEDHAM, Joseph, Science and Civilisation in China, Volume I: Introductory Orientations, Cambridge, Cambridge University Press, 1961. NYE, Joseph S. Jr., Soft Power: The Means to Success in World Politics, New York, Public Affairs Co., 2004. NYE, Joseph S. Jr., Power in a Global Information Age, London, Routledge, 2004. NYE, Joseph S. Jr., Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, New York, Pearson and Longman, 2007. NYE, Joseph S. Jr., The Future of Power, New York, PublicAffairs, 2011. 141 ONEAL, John R.; RUSSETT, Bruce M., “The Classical Liberals Were Right: Democracy, Interdependence and Conflict 1950-1985”, International Studies Quarterly, Cilt 41, No 2, 1997, s.267-294. ÖZDEMİR, Haluk , “Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu Bir Değerlendirme”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 63, No 3, s.114-144. ÖZEN, Çınar, “Dünya Düzeni ve Gelişmekte olan Ülkeler”, Ekonomik Yaklaşım, Sayı 52-53 Yaz-Güz 2004, s.185-205. PETRICCIONE, Mauro; HINDERER, Adeline , “China-EU Trade Relations: A View from Brussels”, Christoph Herrman ve Jörg Philipp Terhechte (der.), European Yearbook of International Economic Law 2012, New York, Springer, 2012, s.3-31. PEVEHOUSE, Jon C., “Interdependence Theory and Measurement of International Conflict”, The Journal of Politics, Cilt 66, No 1, 2004, s.247-266. QIN, Julia Ya, “China, India and the Law of the World Trade Organization”, Asian Journal of Comparative Law, Cilt 3, No 1, 2008. REED, William, “Information and Economic Interdependence”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 47, No 1, 2003, s. 54-71. REUS-SMIT, Christian, “Constructivism”, BURCHILL, Scott; LINKLATER, Andrew; DEVETAK, Richard; DONNELLY, Jack; PATERSON, Matthew, REUSSMIT, Christian; TRUE, Jacqui (der.), Theories of International Relations, NewYork, Palgrave&Macmillan, 2005, s.188-212. 142 RICHARDSON, James L., “The Ethics of Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.), The Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.222-233. ROSECRANCE, Richard, “Reward, Punishment and Interdependence”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 25, No 1, 1981, s.31-46. ROTBERG, Robert I., “China’s Quest for Resources, Opportunities and Influence in Africa”, Robert I. Rotberg (der.), China Into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2008. RUGGIE, John Gerard, “International Responses to Technology: Concepts and Trends”, International Organization 29, Summer 1975, s.557-583. RUSSETT, Bruce; ONEAL, John, Triangulating Peace: Democracy, Interdependence and International Organizations, New York, Norton, 2001. SANDER, Oral, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Yayınları, 16. Baskı 2007. SCOTT, David, The Chinese Century: The Challenge to Global Order, New York, Palgrave&Macmillan, 2008. SCOTT, David, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First Century?”, International Relations, Cilt 21, No 23, 2007, s.23-45. SCOTT, David, “China-EU Convergence 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, Asia-Europe Journal, Cilt 5, No.1, 2007, s.217-233. SCOTT, David, “Environmental issues as a ‘strategic’ key in EU-China relations”, Asia -Europe Journal, No 7, 2009, s.211-224. 143 Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI), YearBook 2010: Armaments, Disarmaments and International Security 2010, Oxford, Oxford University Press, 2010. SHAMBAUGH, David, “China and Europe: The Emerging Axis”, Current History, September 2004, s.243-248. SHAMBAUGH, David , “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions to China’s Rise”, The Washington Quarterly, Cilt 28, No 3, Yaz 2005, s.7-25. SHAMBAUGH, David; SANDSCHNEIDER, Eberhard; HONG, Zhou, “From Honeymoon to Marriage: Prospect for the China-Europe Relationship”, David Shambough; Eberhard Sandschneider; Zhou Hong (der.), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008. SLANTCHEV, Branislav L., Military Threats: The Cost of Coercion and the Price of Peace, Cambridge, Cambridge University Press, 2011. SLOMP, Gabriella, “On Sovereignty”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.), Issues in International Relations, New York, Routledge, 2.nd edition 2008, içinde s.33-46. SMITH, Karen E., European Union Foreign Policy in a Changing World, Cambridge, Polity Press, 2003. SMYTHE, Elizabeth, “International Relations Theory and the Study of CanadianAmerican Relations”, Canadian Journal of Political Science, Cilt 13, No 1, 1980, s.121-147. 144 SNYDER, Francis (der.), The European Union and China, 1949-2008; Basic Documents and Commentary, Portland, Hart Publishing, 2009. STEIN, Arthur A., “Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.) The Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.201-217. STUMBAUM, May-Britt, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, The International Spectator, Cilt 42, No 3, 2007, s.351-370. TANEJA, Pradeep, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.259-273. TANGÖR, Burak, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, Belgin Akçay, Sevilay Kahraman, Sanem Baykal (der.), Avrupa Birliği’nin Güncel Sorunları ve Gelişmeler, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, içinde s.365-396. TANGÖR, Burak, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna, Kosova ve Makedonya Krizleri, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008. The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, NewYork, Routledge 2010. TZU, Sun, Savaş Sanatı, Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 1996. 145 Union of International Associations, Yearbook of International Organizations 20102011: Vol 5 Statistics, Visualizations and Patterns, New York, Walter de Gruyter Gmbh, 2011. VALENTINE, Scott Victor, “Reframing Global Warming: Toward a Strategic National Planning Framework”, Kheng-lian Koh; Lin-heng Lye; Jolene Lin (der.), Critical Issues in Climate Change and Kyoto Protocol: Asia and the World, Singapur, World Scientific Publishing Co., 2010, s.31-62. WAGNER, R. Harrison, “Economic Interdependence, Bargaining Power and Political Influence”, International Organization, Cilt 42, No 3, 1988, s.461-483. WALTZ, Kenneth N., “The Myth of National Interdependence”, Charles P. Kindelberger (der.), The International Corporation: A Symposium, Cambridge, MIT Press, 1971, s.205-226. WALTZ, Kenneth N., “Structural Realism After The Cold War”, International Security, Summer 2000, Cilt 25, No 1, s.5-41. WALTZ, Kenneth, “Uluslararası Politikanın Değişen Yapısı”, Çev. Burcu Yavuz, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 17, Bahar 2008, s.3-42. WANG, Chaohua (der.), One China, Many Paths, London, Verso, 2003. WIESSALA, Georg, “Duality-Dialogue-Discourse: Some perspectives on Human Rights in EU-China Relations”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.83-103. 146 XINNING, Song, “China’s View of European Integration and Enlargement”, David Shambaugh; Eberhard Sandschneider ve Zhou Hong (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.174-186. YAHUDA, Michael, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, David Shambaugh; Eberhard Sandschneider and Zhou Hong (der.), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.13-32. YAZGAN, Hatice, “Normatif Güç Kavramı ile Realpolitik arasında Avrupa Birliği’nin Orta Asya Ülkeleri ile İlişkileri”, Çankaya Üniversitesi Journal of Humanities and Social Sciences, Cilt 7, No 1, Mayıs 2010, s.143-162. YOUNG, Oran R., “The Effectiveness of International Institutions: Hard Cases and Critical Variables”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s. 160-194. ZACHER, Mark W., “The Decaying Pillars of the Westphalian Temple: Implications for International Order and Governance”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s.58-101. 147 DİĞER KAYNAKLAR “ABD ve Japonya, Pekin’e yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginlemesi çağrısında bulundu”, Sabah, 25 Kasım 2010, s.22. ARCHICK, Kristin; GRIMMETT, Richard F.; KAN, Shirley, European Union’s Arms Embargo on China: Implications and Options for U.S. Policy, Washington, Congressional Research Service Report for Congress, 2006. Arm’s Control Association, “Arms Control and Proliferation Profile: China”, Ağustos 2012, http://www.armscontrol.org/factsheets/chinaprofile (Erişim Tarihi 28 Ekim 2012). BRUNE, Sophie-Charlotte; LANGE, Sasha; OERTEL, Janka, Military Trends in China: Modernizing and Internationalising the People’s Liberation Army, Berlin, Stiftung Wissenschaf und Politik Research Paper, Şubat 2010, http://www.swpberlin.org/fileadmin/contents/products/research_papers/2010_RP01_brn_lgs_oer_ks. pdf (Erişim Tarihi 03 Mart 2012). CARLSON, Jano R., The EU Arms Embargo on China, From 2001 to the Present: Implications for the United States, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Monterey California, Naval Postgraduate School, 2008. CASARINI, Nicola, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to Strategic Partnership, Institute for Security Studies Occasional Paper No.64, October 2006. Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate Security for China and Europe, London, Royal Istitute for International Affairs, Kasım 2007. 148 Chatham House, Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate Security for China and Europe, London, Royal Istute for International Affairs, November 2007. Communication of the European Commission, A long-term policy for China-Europe Relations, Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995. Communication of the European Commission, Building a Comprehensive Partnership with China, Brüksel, COM(1998) 181 final, 25 Mart 1998. Communication of the European Commission, EU-China: Closer Partners, Growing Responsibilities, Brüksel, COM (2006) 632, 24.10.2006 final. Congressional Research Service Report for Congress, China’s Foreign Aid Activities in Africa, Latin America and Southeast Asia, 25 Şubat 2009, http://www.fas.org/sgp/crs/row/R40361.pdf (Erişim Tarihi 08 Ekim 2010). Council of the European Union, Presidency Conclusion, 5381/04, 05 Şubat 2004, http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/78364.pdf (Erişim Tarihi 08 Eylül 2010). Council of European Union, Report on the Implementation of the European Security Strategy: Providing Security in a Changing World, S407/08, 11 Kasım 2008, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/reports/104630. pdf (Erişim Tarihi 10 Ağustos 2010). Council of the European Union, 2771st Council Meeting Press Release,16291/06 (Presse 353), http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/06/st16/st16291.en06.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010). 149 Council of the European Union, EU Code of Conduct on Arms Export, Brüksel, 8 Temmuz 1998, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/08675r2en8.pdf (Erişim Tarihi 01 Şubat 2011). Council of European Union, 13th EU-China Summit Joint Press Communique, 14/577/10,Brüksel,http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/ en/er/116908.pdf (Erişim Tarihi 30 Ekim 2010). Council of European Union, 10th EU-China Summit Joint Statement 16070/07 (Presse 279), 28 Kasım 2007. Çin’in 13 Kasım 2003 tarihli AB politika http://english.peopledaily.com.cn/200310/13/eng20031013_125906.shtml belgesi, (Erişim Tarihi 25 Mayıs 2009). DAI, Xiudian, Understanding EU-China Relations: An Uncertain Partnership in the Making, The University of Hull Center for European Union Studies Research Paper 1/2006, http://www2.hull.ac.uk/fass/PDF/Politics-Daipaper.pdf (Erişim Tarihi 09 Ekim 2010). Delegation of the European Union to China, http://eeas.europa.eu/delegations/china/eu_china/science_tech_environmement/envir onment/index_en.htm (Erişim Tarihi 02 Haziran 2011). Emerging Markets Group&Development Solutions, Trade Sustainability Impact Assessment of the Negotiations of a Partnership and Cooperation Agreement Between the EU and China, Brüksel, Global Analysis Report, Ağustos 2008. 150 EU-China Partnership on Climate Change, MEMO 05/298, Brüksel 2 Eylül 2005, http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/china/joint_declaration_ch_eu.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010). European Commision Policy Paper, A Maturing partnership: Shared interests and challenges in EU-China relations, COM (2003) 533 Final, 10 Eylül 2003. European Commision - External Relations http://ec.europa.eu/external_relations/china/index_en.htm, (Erişim Tarihi 10 Kasım 2012). European Council, A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy, 2003, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (Erişim Tarihi 09 Ağustos 2010). European Council, 26-27 Temmuz 1989 tarihli Avrupa Konseyi sonuç bildirgesi. European Council, 16 Temmuz 1975 tarih ve 1975-1990 sayılı Konsey açıklaması, s.65-69. European Advisory Group on Aerospace, STAR 21: Strategic Aerospace Review for the 21st Century, Brüksel, 2002. European Parliament Report on Annual Report of Human Rights in the World 2008 and the EU’s Policy on the Matter, A6-0264/2009, 14 Nisan 2009. Eurostat, China Main Economic http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113366.pdf Tarihi 10 Ekim 2010). 151 Indicators. (Erişim Eurostat, External trade Statistics in focus, 9/2009, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-SF-09-009/EN/KS-SF-09009-EN.PDF (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010). Eurostat, Strong Increase in EU27 exports to China in the first half of 2010, Newsrelease 147/2010, 05 Ekim 2010. GAMBINI, Alberto, “External Trade”, Eurostat Statistics in Focus 39/2011, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-SF-11-039/EN/KS-SF-11039-EN.PDF (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011). GILL, Bates; MURPHY, Melissa, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, Center for Strategic&International Studies, Washington D.C., Mayıs/2008. GODEMENT, Francois, China Analysis 27: Climate Policies After Copenhagen, http://www.centreasia.org/media/files/China_Analysis_Climate_policies_after_Cope nhagen_june2010.pdf (Erişim Tarihi 20 Temmuz 2010). HILPERT, Hanns Gunther, The EU’s Strategic Economic Dialogue with China: A New Chance for European Trade Policy, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Comment No 16, Temmuz 2008, http://www.swp- berlin.org/fileadmin/contents/products/comments/2008C16_hlp_ks.pdf (Erişim Tarihi 03 Mart 2012). International Energy Agency, “Oil&Gas Security China 2012 Emergency Response of IEA Countries”, 152 http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/China_2012.pdf (Erişim Tarihi 28 Ekim 2012). JIABAO, Wen, “Vigorously Promoting Comprehensive Strategic Partnership Between China and the European Union”, China-EU Investment and Trade Forum, 12 Mayıs 2005, http://www.chinamission.be/eng/sthd/t101949.htm (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011). KOGAN, Eugene, The European Union Defence Industry and the Appeal of the Chinese market, Viyana, 2005, http://www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/stb1_05_eu_ch.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak 2012). KONG, Qingjiang, Trade Disputes Between China and the EU, National University of Singapore East Asian Institute Background Brief No.416, 04 Aralık 2008, http://www.eai.nus.edu.sg/BB416.pdf. s.1-13 (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010). LINDSTRÖM, Gustav; GASPARINI, Giovanni, The Galileo Satellite System and Its Security Implications, Institute for Security Studies Occasional Paper No.44, April 2003, s.23. Madrid European Council, EU Declaration of Arms Embargo on China, 26-27 Haziran 1989, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/050228_Chinainitial.pdf , (Erişim Tarihi 02 Ocak 2012). MANDELSON, Peter, “Living with China”, SPEECH/08/195, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/08/195&format= 153 HTML&aged=1&language=EN&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 11 Ekim 2010), s.5. MEN, Jing, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, EU Center of Excellence University of Pittsburg Policy Paper No 12, Kasım 2007. MEN, Jing, EU-China Relations: Problems and Promises, Jean Monnet/Robert Schuman Paper Series, Vol 8, No 13, June 2008, s.5-6. MEN, Jing, EU-China Relations: from Engagement to Marriage, College of Europe EU Diplomacy Papers, 7/2008. PATTEN, Chris, “China’s Candidature for Hosting the Olimpic Games in 2008”, Commision Statements in urgency debates, by External Relations Commissioner in the European Parliament, Plenary Session, Strasbourg, SPEECH/01/33-5 July 2001. Perseus Latince–İngilizce çevrimiçi sözlük. http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.04.0059% 3Aentry%3Dpendo , (Erişim tarihi 26 Ocak 2011). “President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China HighLevel Cultural Forum”, Press Release IP/10/1267, 30 Eylül 2010, http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1267&format=HTM L&aged=0&language=en&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 10 Kasım 2010). QUANQUN, Wang, “China, EU open fifth strategic dialogue”, 01 Eylül 2010, http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-09/01/c_13472970.htm Tarihi 01 Ekim 2010). 154 (Erişim Sakharov Prize for Freedom of Thought, http://www.europarl.europa.eu/aboutparliament/en/002398d833/Sakharov-Prize-forFreedom-of-Thought.html (Erişim Tarihi 01 Ocak 2012). SHAMBAUGH, David, China and Europe: 1945-95, London, SOAS, Contemporary China Institute, 1995. SHAMBAUGH, David; WACKER, Gudrun, American and European Relations with China: Advancing Common Agendas, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Research Paper, 2008. SOLONA, Javier, “Driving Forwards the EU-China Strategic Partnership”, 6 Eylül 2005, http://www.ceibs.edu/pdf/magazine/0512_en.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011). Stockholm International Peace Research Institution, Arms trade, http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/trade_register.php, (Erişim Tarihi 10 Ekim 2012) The Economist, “Bully for China: China tells the EU to dump on Taiwan the EU asks how hard?”, 12 Temmuz 2007, http://www.economist.com/node/9487102?story_id=9487102 (Erişim Tarihi 26 Ocak 2011). The Economist, “2030 yılı Dünya Gayrı Safi Milli Hâsılasında Ülkelerin Oranı”, The Economist, 1 April 2006. 155 Trade Law Center for Southern Africa (tralac), Trade data, http://www.tralac.org/cgibin/giga.cgi?cmd=cause_dir_news&cat=1044&cause_id=1 694#china (Erişim Tarihi 28 Ekim 2010). United Nations Peace Operations Year in Review 2010, http://www.un.org/en/peacekeeping/publications/yir/yir2010.pdf, (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011.) Rakamlar aydan aya değişmektedir güncel rakamlar için bkn. http://www.un.org/en/peacekeeping/resources/statistics/contributors.shtml . WILD, Leni; MEPHAM, David, The New Sinosphere: China in Africa, Institute for Public Policy Research (IPPR), 2006, http://ippr.nvisage.uk.com/ecomm/files/china_africa_intro_conclusions.pdf (Erişim tarihi 28 Ekim 2010). World Trade Organization Map of Disputes between WTO members, http://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_maps_e.htm?country_selected=E EC&sense=e (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011). XIN, Chen, Policy Evolution of the China-EU Trade and Economic Relationship, Pekin, Institute of European Studies, Chinese Academy of Social Science, Working Paper Series on European Studies, Vol 3, No 4, 2009. XING, Yuqing, China’s High Tech Exports: Myth and Reality, National University of Singapore East Asian Institute Background Brief No.506, 25 Şubat 2010, http://www.eai.nus.edu.sg/BB506.pdf (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010). 156 YANG, Fang, “Strong EU-China relation beneficial, Ashton Says”, 30 Ağustos 2010, http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-08/30/c_13469954.htm (Erişim Tarihi 01 Ekim 2010). YAZGAN, Hatice, “Avrupa Birliği ve Çin”, 27 Ekim 2010, http://www.abanaliz.com/haberdetay.asp?ID=303, (Erişim Tarihi 03 Mart 2012). 157 ÖZET Bu çalışma, 1975-2010 yılları arasındaki Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri üzerinedir. Çalışmanın amacı, uluslarüstü siyasi bir varlık olarak adlandırılan Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımını kullanarak analiz etmektir. Çalışmamızda Keohane ve Nye’ın Karşılıklı Bağımlılık perspektifi temel alınarak, AB-Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin politik ve diplomatik ilişkileri etkileme ve belirleme potansiyeli üzerinde durulmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde hızla gelişen ticari ilişkiler sayesinde AB ekonomisi, ABD ekonomisine bağımlı olduğu kadar Çin ekonomisine de bağımlı bir hale gelmiştir. Ekonomik büyüklükleri oranında uluslararası politika üzerinde etkili olmak isteyen AB ve Çin arasındaki ekonomik bağlar her geçen gün güçlenirken, paralel bir şekilde politik ilişkilerde de hızlı bir gelişme kaydedilmektedir. Dolayısla, AB-Çin arasında gelişen ekonomik ve politik işbirliğinin açıklanması ve söz konusu işbirliğinin doğurabileceği muhtemel olumlu ve olumsuz sonuçların gösterilebilmesi açısından politika yapıcılara bir uyarı niteliği de taşıyan Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı son dönem AB-Çin ilişkilerini açıklayabilmek için uygun bir perspektif sunmaktadır. 158 ABSTRACT This dissertation is about relations between the European Union and China since 1975 till 2010. The aim of this study is to analyze the EU-China relations employing Interdependence theory. How can we describe the relationship between the European Union and China is a basic but as much as significant question when we consider the consequences of this relationship. When we look closely into the relationship we observe huge volume of trade and economic activity that spills political and diplomatic relations over. Especially in the wake of Cold War, thanks to fast developing trade relations the EU economy has become heavilly depend on Chinese economy as much as the United States. According to the results, economic interdependence among the EU and China grows fast, political and diplomatic relations advance day by day as well. In addition, trade deficit of the EU is a vulnerability condition that can not be sustained in the long run. Mutual dependence between parties require more international cooperation on certain issues such as global governance and climate change. If the EU can successfully manage the process of China’s integration into international society, with the help interdeependence relations among major powers, the EU may attain the status of primus inter pares in international system. 159