karşılıklı bağımlılık ekseninde avrupa birliği

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
KARŞILIKLI BAĞIMLILIK EKSENİNDE
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ
İLİŞKİLERİ 1975-2010
Yüksek Lisans Tezi
Haktanır Hakan BAŞCIL
Ankara-2013
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI EKONOMİK İLİŞKİLER
ANABİLİM DALI
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
KARŞILIKLI BAĞIMLILIK EKSENİNDE
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ
İLİŞKİLERİ 1975-2010
Yüksek Lisans Tezi
Haktanır Hakan BAŞCIL
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Çınar ÖZEN
Ankara-2013
“Cesaret verdiği için Prof. Dr. Çınar ÖZEN’e ve değerli katkılarından dolayı
Dr. Burak TANGÖR’e teşekkürü bir borç bilirim”
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ...................................................................................................... iv
TABLO LİSTESİ ...................................................................................................... vi
GRAFİK LİSTESİ .................................................................................................... vi
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
KARŞILIKLI BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI
A. Karşılıklı Bağımlılık Kavramı ve Yaklaşımın Gelişimi.......................................... 8
B. Karmaşık Karşılıklı Bağımlılığın Varsayımları .................................................... 17
B.1. İletişim Kanallarının Çokluğu ................................................................ 19
B.2. Konular Arasında Sabit Bir Öncelik Sıralamasının Bulunmaması ........ 21
B.3. Askeri Gücün Öneminde Azalma ........................................................... 23
C. Karşılıklı Bağımlılığın Siyasal Süreçleri ............................................................... 26
C.1. Konular Arası Bağlantı Stratejileri ......................................................... 27
C.2. Gündem Belirleme .................................................................................. 30
C.3. Uluslaraşırı ve Ulusötesi İlişkiler ........................................................... 33
C.4. Uluslararası Örgütlerin Rolü .................................................................. 34
C.5. Karşılıklı Bağımlılık ve Uluslararası Liderlik ........................................ 37
D. Karşılıklı Bağımlılığa Yöneltilen Eleştiriler ......................................................... 40
i İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ
A. Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi ....... 44
A.1. Tarihi Arka Plan ..................................................................................... 44
A.2. Avrupa Ekonomik Topluluğu-Çin Halk Cumhuriyeti Arasında
Diplomatik İlişkilerin Kurulması............................................................... 47
A.3. Diplomatik İlişkilerin Tesis Edilmesi: Karşılıklı Bağımlılığın
Temelleri .................................................................................................... 50
A.4. Stratejik İlişki Söylemi ........................................................................... 57
B. Ekonomik, Askeri ve Sosyo-Kültürel İlişkiler ...................................................... 62
B.1. Ekonomik ve Ticari İlişkiler ................................................................... 62
B.2. Askeri İlişkiler ........................................................................................ 67
B.3. Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği .............................................................. 71
B.4. Uzay Programları .................................................................................... 72
B.5. Enerji ve Çevre ....................................................................................... 74
B.6. Eğitim ve Kültürel İlişkiler ..................................................................... 79
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİNDE HASSAS
MESELELER
A. İkili İlişkilerde Hassas Meseleler .......................................................................... 81
A.1.Ticari ve Ekonomik Sorunlar .................................................................. 84
A.2. İnsan Hakları .......................................................................................... 89
A.3. Silah Ambargosu .................................................................................... 93
B. Uluslararası Hassas Meseleler ............................................................................. 100
ii B.1. İklim Değişikliği ................................................................................... 100
B.2. Afrika .................................................................................................... 101
B.3. Küresel Yönetişim ................................................................................ 103
B.4. Kitle İmha Silahlarının Yayılması ........................................................ 105
SONUÇ .................................................................................................................... 110
EK ............................................................................................................................ 125
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 132
ÖZET....................................................................................................................... 158
ABSTRACT ............................................................................................................ 159
iii KISALTMALAR
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
AET/AB
Avrupa Ekonomik Topluluğu/Avrupa Birliği
AP
Avrupa Parlamentosu
AR&GE
Araştırma ve Geliştirme
ASEM
Asya-Avrupa Toplantıları (Asia-Europe Meetings)
Bkn.
Bakınız
BM
Birleşmiş Milletler
BMGK
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
BMMYK
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
ÇHC
Çin Halk Cumhuriyeti
CATHET
Karbon Yakalama ve Hidrojen Üretimi
(Carbon Capture and Hydrogen Production with Membrans)
COACH
Karbondioksit Yakalama ve Depolama İşbirliği Eylemi
(Cooperation Action Carbondioxide Capture and Storage with China)
CO-REACH Avrupa-Çin Araştırma İşbirliği
(Coordination of Research between Europe and China)
ÇUŞ
Çok Uluslu Şirket
DTÖ
Dünya Ticaret Örgütü
DYY
Doğrudan Yabancı Yatırım
GES
Geçiş Ekonomisi Statüsü
GALILEO
Uydu Yönlendirme Projesi
(GALILEO Global Navigation Satellite System)
IEA
Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency)
ITER
Tokamak Deneysel Füzyon Reaktörü
iv (Tokamak Fusion Experimental Reactor)
KİS
Kitle İmha Silahı
MOVECBM Karbondioksit Saklama ve Kömür Yatağı Metan Kazanımı
(Monitoring and Verification of Carbondioxide Storage and Enhanced
Coal Bed Methane Recovery)
NPT
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine Dair Antlaşma
(Nuclear Non-Proliferation Treaty)
NSG
Nükleer Tedarikçi Ülkeler (Nuclear Supplier Group)
ODGP
Ortak Dış ve Güvenlik Politikası
OPEC
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü
(The Organization of Petroleum Exporting Countries)
PES
Piyasa Ekonomisi Statüsü
PSI
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasına Karşı Güvenlik İnisiyatifi
(The Proliferation Security Initiative)
s.
Sayfa
v TABLO LİSTESİ
Tablo 1: Yıllara göre AB-Çin Halk Cumhuriyeti Mal Ticareti ve AB'nin Çin’e
Doğrudan Yatırımları ................................................................................................. 63
Tablo 2: Dünya Gayrı Safi Hâsılasında Ülkelerin Oranı
(% satın alma gücü paritesine göre tahmini) .............................................................. 66
Tablo 3: Avrupa’dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010 ................... 98
GRAFİK LİSTESİ
Grafik 1: AB’nin, Çin’e karşı Dış Ticaret Açığı (Ticaret Hacmi/Açık) ................... 87
EK
Ek 1: AB-ÇHC İlişkilerinin Kronolojisi ................................................................. 125
vi GİRİŞ
Uluslararası sistem tarih boyunca büyük güçlerin yükseliş ve çöküşleri neticesinde
yaşanan mücadeleler sonucu defalarca değişime uğramıştır. Sovyetler Birliği’nin
dağılması ile devletlerarası güç dengesinin yeniden şekillendiği bir süreçten
geçmekteyiz. Uluslararası sistem, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC, kısaca Çin),
Hindistan, Avrupa Birliği (AB), Rusya gibi yeni güçlerin yükselişi ile Amerika
Birleşik Devletleri’nin (ABD) gücünü koruma çabası arasında yeniden şekillenme
aşamasındadır. Soğuk Savaşın sona ermesi ile uluslararası ilişkilerde geleneksel
güvenlik endişeleri azalırken devletlerin ekonomik kaygıları ön plana çıkmaktadır.
Liberalizm’in etkisi ile devletlerarası ilişkilerin hızla geliştiği bir süreçte yükselen
güçler
arasındaki
ilişkiler
yaşanması
muhtemel
güç
mücadelelerini
değerlendirebilmek açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
Temeli 1970’li yılların sonuna doğru atılan AB-Çin ilişkileri Soğuk Savaş
sonrası dönemde hızlı bir şekilde gelişmeye ve güçlenmeye başlamıştır. Sovyetler
Birliği’nin dağılmasının ardından saygın akademisyen ve uluslararası ilişkiler
uzmanları akıllarındaki “nasıl bir uluslararası sisteme doğru” sorusuna yanıt bulmaya
çalışırlarken 1, siyasi ve ekonomik liberalizm teknoloji marifetiyle küçülen dünyada
hızlı bir yayılma göstermiştir. Artan küresel ticaret, bölgesel entegrasyon
hareketlerini hızlandırırken, ülkeler arasındaki sosyal, ekonomik, diplomatik ve
siyasi karşılıklı etkileşim hızlı bir şekilde artış göstermiştir. David Shambaugh’un
“Soğuk Savaş sonrası dönemin en beklenmedik gelişmesi” 2 olarak nitelediği AB-Çin
1
Francis Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsan, çev. Zülfü Dicleli, İstanbul, Profil Yayınları, 2011;
Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, çev. Mehmet
Turhan&Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyan Us Yayınları, 5.baskı 2006.
2
David Shambaugh, “China and Europe: The Emerging Axis”, Current History, September 2004,
s.243-248.
1 ilişkilerinin nasıl ve hangi nedenlerle başlayıp, hangi alanlarda ve nasıl geliştiği
sorusu bu çalışmanın temel sorularını teşkil etmektedir. Başka bir ifade ile birbirine
uzak coğrafyalar üstünde kurulmuş, farklı sosyo-kültürel yapılardan gelen, farklı
siyasi ve ekonomik sistemlere sahip taraflar arasındaki ilişkiler neden kurulup, nasıl
gelişmiştir?
Teoriler uluslararası ilişkileri analiz etmemizi sağlayan araçlardır ve açıklama
güçleri sınırsız değildir. Bütün uluslararası gelişmeleri tek başına açıklayabilen bir
teori henüz geliştirilememiştir. Bu bağlamda uluslararası ilişkiler teorilerini belirli
olguları, belirli aktörler arası ilişkileri veya uluslararası sistemde belirli bir dönemi
açıklayabilmek için kullanmak doğru bir yöntem gibi görünmektedir. Bu çalışmada
amacımız AB-Çin ilişkilerini anlayabilmek için Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının
bakış açısından yararlanmaktır. Bu çalışmada öncelikle Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımının uluslararası ilişkiler anlayışı irdelenecek, daha sonrasında ise AB-Çin
ilişkilerinin gelişimi resmi belge ve açıklamalar üzerinden takip edilerek, ilgili
bölümlerde ekonomik ve istatistikî verilerden faydalanılacaktır.
Kendine özgü ve ultra-modern bir siyasi varlık olarak başlı başına akademik
ilgiyi hak eden Avrupa Birliği, entegrasyon seviyesini sürekli derinleştirerek ve
genişleterek küresel bir aktör olabilmek için uluslararası etkinliğini ve saygınlığını
artırmaya çalışmaktadır. 1980’lerden beri yakaladığı ekonomik performansı ile göz
dolduran Çin ise uluslararası ilişkilerde sadece Asya çapında değil küresel seviyede
güçlü bir aktör olarak hızla yükselmektedir. Ekonomik büyüklükleri oranında
uluslararası politika üzerinde etkili olmak isteyen AB ve Çin arasındaki ekonomik
bağlar her geçen gün güçlenirken, paralel bir şekilde politik ilişkilerde hızla gelişme
göstermektedir. Hem AB hem de Çin, gerek ekonomik büyüklükleri ve nüfusları,
2 gerekse de büyük coğrafyaları nedeni ile önemli aktörler olarak uluslararası düzen
üzerinde önemli bir etkiye sahip olma potansiyeli taşıdığından aralarındaki ilişkinin
analiz edilmesi önem kazanmaktadır. İlaveten bu çalışma, gelişmiş ülkeler arasında
Karşılıklı Bağımlılık etkisiyle oluşan istikrarlı bir uluslararası yapıya Çin’in uyum
sağlama kapasitesini değerlendirmek açısından da önem taşımaktadır.
Bu çalışma, 1975-2010 yılları arasındaki Avrupa Birliği-Çin Halk
Cumhuriyeti (bundan sonra kısaca AB-Çin olarak bahsedilecektir) ilişkileri
üzerinedir. Bu çalışmanın amacı uluslarüstü siyasi bir varlık olarak adlandırılan
Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımını kullanarak analiz etmektir. AB-Çin ilişkileri analiz edilirken test
edilecek ana hipotezimiz kurulan ekonomik ilişkilerin taraflar arası Karşılıklı
Bağımlılığı artırma potansiyeline sahip olmasıdır. İkinci olarak ise AB ve Çin gibi iki
büyük güç arasında oluşan Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi, üçüncü ülkeler için otomatik
olarak önemli bir dışsal değişken teşkil ettiğinden, uluslararası sistemde bir değişim
yaratacağı varsayımı sınanacaktır. Çalışmamızda Keohane ve Nye’ın Karşılıklı
Bağımlılık perspektifi 3 temel alınarak, ekonomik ilişkilerin politik ve diplomatik
ilişkileri etkileme ve belirleme potansiyeli üzerinde durulacaktır. Çalışmamız,
Avrupa Birliği ile Çin arasındaki ekonomik, diplomatik, siyasi ve sosyo-kültürel
ilişkileri konu etmektedir. Kendini oluşturan unsurlardan ayrı bir politik kimliği
bulunması göz önünde tutularak Avrupa Birliği’nin Çin ile geliştirdiği ilişkiler
incelenecektir. Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin Çin ile geliştirdiği ikili ilişkiler
bu çalışmanın kapsamına dâhil edilmemiştir.
3
Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., Power and Interdependence: World Politics in Transition,
Boston, Little, Brown Company, 1977; Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Review: Power and
Interdependence Revisited”, International Organization, Cilt 41, No 4, Autumn 1987; Robert O.
Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Power and Interdependence in the Information Age”, Foreign Affairs,
Cilt 77, No 5.
3 Ekonomik olarak güçlü oyuncular olmaları açısından gerek AB gerekse de
Çin, ekonomik güçlerini kullanarak uluslararası alanda etkinliklerini artırma
çabasındadırlar. Söz konusu ekonomik ve siyasi güç arayışının neticesinde
yakınlaşan
taraflar
arasındaki
ilişkiyi
Karşılıklı
Bağımlılık
yaklaşımından
faydalanarak açıklamak mümkündür. Öncelikle, AB’nin dış ilişkilerini ve
politikasını açıklamak realist teorinin güvenliği öne alan perspektifinden pek
mümkün görünmezken, AB-Çin ilişkilerinin gelişim sürecinde sosyal kuvvetlerin
ve/veya kimlik politikalarının etkili olduğundan da bahsedilemez. Çoğulcu bir
yaklaşım olan ve ekonomik ilişkilere de siyaset kadar önem veren Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımı bu zor görevi yerine getirebilmektedir. Taraflar arasında
geçmişte
herhangi
bir
çatışmanın
yaşanmamış
olması,
sınır
sorunlarının
bulunmaması, birbirinden uzak coğrafyalar üzerinde kurulmuş olmalarından dolayı
aralarında çatışma çıkma ihtimali çok düşüktür. Bu nedenle aralarında çatışma
üzerine temellenmemiş bir ilişki var olmalıdır. Ayrıca, AB ile Çin arasındaki
ilişkinin belkemiğini ekonomik faaliyetler oluştururken, gelişen ekonomik bağların
ve bu bağların tarafların davranışları üzerindeki etkilerinin kullanılan teori tarafından
açıklanabilmesi gerekmektedir. Bir başka önemli konu ise ekonomik bağların
gelişmesi ile birlikte kurulan işbirliğinin zaman içinde öncelikle ekonomi ve ticaretle
ilgili konular olmak üzere diğer politika alanlarına doğru yayılma göstermesidir. Söz
konusu
işbirliğinin
yönetilmesi
için
gerekli
olan
uluslararası
seviyede
kurumsallaşmanın da kullanılan teori tarafından açıklanabilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, AB-Çin arasındaki işbirliğinin açıklanması ve işbirliğinin zaman
içindeki gelişiminin ve doğurabileceği muhtemel olumlu ve olumsuz sonuçların
gösterilebilmesi açısından politika yapıcılara bir uyarı niteliği de taşıyan Karşılıklı
4 Bağımlılık yaklaşımı AB ile Çin arasındaki son dönem ilişkileri açıklayabilmek için
uygun bir perspektif sunmaktadır.
Avrupa Birliği’nin öncülü olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Çin
arasındaki diplomatik ilişkinin kurulması 1970’lerin sonuna doğru gerçekleşmiştir.
Başlangıçta Sovyetler Birliğine karşı bir yakınlaşma arayışı neticesinde kurulan
ilişkiler 1970’lerin sonunda Çin’in modernleşme hareketini başlatmasından sonra
ekonomi alanında rayına oturmuş ve hızlı bir şekilde gelişerek bugünkü seviyesine
ulaşmıştır. Bu dönemde Soğuk Savaş döneminin güvenlik endişeleri ile birbirlerine
yakınlaşan taraflar arası ilişki başlangıç döneminde uluslararası toplum tarafından
pek de dikkate değer bulunmamıştır. Soğuk Savaşın bitmesi ve geleneksel güvenlik
endişelerinin azalması ile ülkeler arası yeni ilişkiler geliştirme fırsatı doğmuş ve AB
ile Çin bu süreçten yararlanarak aralarındaki ilişkiyi geliştirmeye devam etmişlerdir.
Bu gelişme döneminde AB-Çin ilişkilerini ele alan akademik çalışmaların sayısı da
artış göstermiştir. 4 Özellikle 2005 yılına kadar ki analizlerde AB-Çin ilişkilerinin
stratejik ortaklık boyutu öne çıkarken, 2005 sonrası dönemde daha çok ekonomik ve
ticari problemler sorgulanmıştır. Oysaki stratejik ortaklık ister gelişsin ister
gelişmesin, güçlenen ekonomik ilişkilerin yarattığı Karşılıklı Bağımlılık her geçen
gün artmaktadır.
4
Önemli çalışmalar arasında Shambaugh, “China and Europe: The Emerging Axis”; Charles Grant ve
Katinka Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, 2008, Center for European
Reform, London, May/2008; Katinka Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership
with China, Center for European Reform, London, 2005; David Scott, “China-EU Convergance 19572003: Towards a Strategic Partnership”, Asia Europe Journal, Cilt 5, 2007; Bates Gill ve Melissa
Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States, Center
for Strategic&International Studies, Washington D.C., Mayıs/2008; Jing Men, EU-China Relations:
from Engagement to Marriage, College of Europe EU Diplomacy Papers, 7/2008; Nicola Casarini,
Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for East Asia
and United States, New York, Oxford University Press, 2009 akla ilk gelenler arasındadır.
5 Çalışmanın birinci bölümünde Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı irdelenecektir.
İlk olarak Karşılıklı Bağımlılık kavramının kökeni ve anlamı üzerinde durulacak,
daha sonrasında ise yaklaşımı açıklamakta kullanılan ‘hassasiyet’, ‘zafiyet’ ve
‘maliyet’ gibi önemli kavramlar açıklanacaktır. Konunun ilerleyen bölümlerinde
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının varsayımları nelerdir, Karşılıklı Bağımlılığın
siyasal süreçleri nelerdir, uluslararası gündem nasıl belirlenir, uluslararası örgütlerin
rolü nedir, Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında uluslararası liderlik nasıl
olmalıdır gibi sorulara cevap aranacaktır.
İkinci bölüm AB-Çin ilişkilerine ayrılmıştır. Bu bölümde öncelikle ilişkinin
tarihsel gelişimi üzerinde durulacaktır. Soğuk Savaş döneminde her iki taraf birbirini
nasıl algılamaktadır, Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi ne zaman ve nasıl başlamıştır,
Karşılıklı Bağımlılık hangi alanlarda nasıl gelişmektedir, AB-Çin arasında stratejik
ilişki mümkün müdür? gibi sorulara cevap aranarak, Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımının AB-Çin arasındaki gelişen ilişkileri açıklamak için uygun olup
olmadığı analiz edilmeye çalışılacaktır.
Üçüncü bölümde ise AB-Çin ilişkilerindeki önemli ve hassas olarak görülen
meseleler konu edilmektedir. Öncelikle ikili ilişkilerdeki hassas konular nelerdir
sorusuna yanıt aranacak daha sonra ise uluslararası alanda öncelikle ön plana çıkan
hassas konular üzerinde durulacaktır.
Dünyada AB-Çin ilişkileri yeni yeni ilgi çekerken bu ilgiye paralel bir şekilde
literatür gelişmesi yaşanmaktadır. Asya’nın en önemli aktörü ve büyük bir olasılıkla
önümüzdeki yirmi yıl içinde uluslararası sistemdeki en önemli aktörlerden biri haline
gelecek Çin ile AB arasındaki ilişkilerin önemi henüz fark edilme aşamasındadır. Bu
6 çalışma ile söz konusu farkındalık geliştirilmeye, AB-Çin ilişkilerinin önemi
vurgulanmaya çalışılacaktır.
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına devletlerarası ilişkileri açıklarken sıklıkla
başvurulmasına rağmen, bu yaklaşımın AB-Çin ilişkilerini açıklamak için
kullanılmamış olması şaşırtıcı olmuştur. Bu çalışmada Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımının AB-Çin ilişkilerini açıklama gücünü göstermek öncelikli hedef olarak
belirlenmiş ve AB-Çin ilişkilerinin pek çok özgün yönü değerlendirilmeye
çalışılmıştır. AB-Çin ilişkilerinin hem başlangıcını hem gelişimini hem de
geleceğini, nedenleri ile birlikte açıklayabilmesi açısından Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımı analiz için uygun bir perspektif ortaya koymaktadır.
7 BİRİNCİ BÖLÜM
KARŞILIKLI BAĞIMLILIK YAKLAŞIMI
A. Karşılıklı Bağımlılık Kavramı ve Yaklaşımın Gelişimi
Sosyal bilimlerdeki en temel anlamı ile Karşılıklı Bağımlılık 5 “iki veya daha fazla
taraf arasındaki ilişkiyi bozma veya ilişkinin seviyesini düşürme sonucunda ortaya
çıkacak olumsuz sonuç ve maliyetlerin kaba bir şekilde eşit olduğu ilişki durumu”
olarak tanımlanmaktadır. 6 Uluslararası ilişkiler alanında ise Karşılıklı Bağımlılık en
geniş anlamı ile uluslararası aktör ve faktörlerin birbirlerini önemli ölçüde ve
karşılıklı şekilde etkiledikleri durumdur. Öncelikle bağımlılık kavramından farkını
ortaya koymak gerekirse bağımlılık, bir devletin dış politikasının diğer bir devlet
tarafından belirli bir ölçüde belirlenebildiği bir etkileşim biçimini ifade ederken
Karşılıklı Bağımlılık bu bağımlılığın her iki taraf içinde geçerli olduğu etkileşim
biçimini ifade etmektedir. İttifak kurumundan farkı ise taraflar için sadece olumlu
sonuçlar doğuran çıkar birliktelikleri Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı çerçevesinde
değerlendirilmemektedir. Tarafların hareket serbestliği maliyetler göz önünde
tutularak bir ölçüde kısıtlanıyorsa, yani her iki taraf içinde çıkar elde etmek için bir
5
İngilizce Interdependence kelimesinin kökeni Latincedeki ‘pendo’ kelimesine dayanmaktadır
(dependeo, pendere, pendeo, pendo). Pendo kelimesi; ağırlığında olmak, gerektiğince tartmak,
zihninde tartmak, uzun uzun düşünmek, kafa yormak, değer vermek, itibar etmek anlamlarında
kullanılmıştır. Zaman içerisinde aşağıya anlamına gelen “de” öneki alarak asmak, asılı olmak, istinat
etmek, sarkıtmak, belden bağlanarak sarkmak, bel bağlamak, bağlı olmak anlamlarını taşıyan
‘dependeo’ kelimesi türemiştir. Perseus Latince–İngilizce çevrimiçi sözlüğü için bkn.
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.04.0059%3Aentry%3Dpend
o, (Erişim tarihi 26 Ocak 2011).
6
Martin Griffiths et. al., International Relations: The Key Concepts, New York, Routledge
Publishing, 2008, s.160.
8 maliyete
katlanma
söz
konusu
ise
Karşılıklı
Bağımlılık
ilişkisi
olarak
adlandırılmaktadır. 7
Daha bütüncül/detaylı bir ifade ile Karşılıklı Bağımlılık: uluslararası
aktörlerin 8 politika ve tasarrufları üzerindeki özerkliğe sınırlama getiren maliyet
hesaplamalarını temel alan bir uluslararası politika yaklaşımıdır. 9 Karşılıklı
Bağımlılık bir durumdur. Uluslararası sistemde aktörler ve olaylar arasındaki
etkileşim durumunu açıklamaya çalışır. 10 Uluslararası ilişkiler bağlamında kavram
ilk kez 1914 yılında Norman Angell tarafından, ilerleyen dönemde Francis Delaisi
(1925) ve Ramsay Muir (1933) tarafından kullanılmıştır. 11 Kavramın Uluslararası
İlişkilerde yaygın olarak kullanılmaya başlaması 1970’li yılların başına, Robert O.
Keohane ve Joseph S. Nye Jr. öncülüğünde Uluslararası İlişkilere açıklama getiren
bir yaklaşım haline gelmesi ise 1970’li yılların ikinci yarısına rastlamaktadır.12
Karşılıklı Bağımlılığın konusu ekonomik, ekolojik, sosyolojik meseleler veya
7
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.8-9.
8
Uluslararası ilişkilerinin tek aktörü devlet değilse Karşılıklı Bağımlılık bütün aktörler için karşılıklı
ve bir dereceye kadar bağlayıcı olmalıdır. Dolayısıyla sadece devletler için değil bütün aktörler için
maliyet söz konusu olmalıdır. Devlet’in temel aktör olarak bu maliyetlerden en çok etkilendiğini
varsayabiliriz.
9
Robert O. Keohane, Power and Governance in a Partially Globalized World, NewYork, Routledge,
2002, s.14.
10
Joseph S. Nye Jr., Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History,
New York, Pearson and Longman, 2007, s.210.
11
Norman Angell Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın savaşları anlamsız kıldığını, ticaret geliştikçe
savaşların modasının geçeceğini ileri sürmüş. Ramsay Muir’in çalışmasının adı ise “Karşılıklı Bağımlı
Dünya ve Problemleridir”. Detaylar ve kavramsal tartışma için bkn. David A. Baldwin,
“Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”, International Organization, Cilt 34, No 4
Autumn 1980, s.482.
12
Martin Griffiths et. al., Fifty Key Thinkers in International Relations, Oxon, Routledge, 2009,
s.105-114.
9 uluslararası güvenlik sorunları olabileceği gibi, konusuna göre Karşılıklı Bağımlılık
ilişkisi Ekonomik, Teknolojik, Ekolojik veya Stratejik Karşılıklı Bağımlılık olarak
farklı şekillerde adlandırılabilir. 13
Uluslararası sistem değiştikçe, evrildikçe uluslararası sistemi ve uluslararası
politikayı açıklamaya çalışan teorilerde bu evrime paralel bir yön izleyerek
gelişirler. 14 Değişen uluslararası sistem devletler için beraberinde hem fırsatlar hem
de
tehlikeler
getirmektedir.
Sanayileşmiş
ülkelerde ekonomik
gelişim ve
zenginleşmenin toprak kazanımlarından ziyade katma değeri yüksek ürün ve
hizmetlerin üretimi ve bunların dış piyasalara pazarlanmasına bağlı olduğunun fark
edilmesi ile birlikte kendi kendine yeten devlet anlayışı değişmeye başlamıştır.15
Uluslararası sistemde 1970’li yılların ilk yarısında gözlemlenebilir hale gelen
değişimin temel nedeni, uluslararası ticaret hacminin artması ve iletişim
teknolojilerinin gelişmesi sonucunda devletlerarası etkileşimin artmasıdır. Bu
dönemde söz konusu değişimlere bağlı olarak uluslararası politikanın yapısında
önemli değişiklikler görülmeye başlanmıştır. İlk olarak devletler, tüketim
mallarından tutun da güvenliğe kadar değişik alanlarda birbirlerine daha çok bağımlı
hale gelmişlerdir. İkinci olarak yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler karşısında
egemenlik kavramı değişime uğramış, devletlerin karar verme 16 kapasitesi aşınmaya
13
Edward C. Morse, “Interdependence in World Affairs”, James N. Rosenau, et. al. (der.), World
Politics: An Introduction, New York, The Free Press, 1976, s.666-671.
14
Mustafa Aydın, “Uluslararası İlişkilerin Gerçekçi Teorisi: Kökeni, Kapsamı, Kritiği”, Uluslararası
İlişkiler, Cilt 1, No 1, 2004, s.34.
15
Scott Burchill, “Liberalism”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories of International Relations, New
York, Palgrave &Macmillan, 3.th edition 2005, s.66.
16
Karşılıklı Bağımlılığın egemenlik kavramına etkisi ve egemen devletlerarası değişen etkileşim için
bkn. Mark W. Zacher, “The Decaying Pillars of the Westphalian Temple: Implications for
10 başlamıştır. Son olarak devletler, aralarındaki etkileşim arttıkça, dünyanın herhangi
bir köşesinde yaşanan değişimlerden daha çok etkilenir hale gelmişlerdir. 17 Bu
değişimlere kanıt olarak uluslararası sermaye akışındaki artış, teknoloji transferleri,
Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) ve uluslararası örgütlerin faaliyet ve önemindeki
artışlar gösterilebilir. Ayrıca, ilk kez bu dönemde insan hakları, yoksulluk, kalkınma,
çevre ve enerji gibi konular uluslararası ilişkiler gündeminde yer almaya
başlamışlardır. 18 Böyle bir uluslararası ortamda devletler çıkarlarını ençoklaştırmak
için
bağımsız
karar
verme
serbestliklerinden
feragat
etmek
durumunda
kalmaktadırlar. 19 Keohane ve Nye’a göre uluslararası ilişkileri devletlerarası bir güç
mücadelesi olarak gören ve askeri güç kullanımına ayrı bir önem veren geleneksel
realist analizler yaşanan bu değişimleri açıklamakta yetersiz kalmaktadır. 20
Uluslararası politikadaki söz konusu bu değişim, Batı dünyasının zaferi değil fakat
zirvesi olarak adlandırılabilecek Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecinin ardından
etkisini artırarak devam etmektedir. 21 1990’lı yıllardan günümüze kadar büyük
devletlerarasında önemli bir askeri ve ideolojik çekişmenin olmaması uluslararası
International Order and Governance”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance
without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge University Press,
1992, içinde s.58-101; Gabriella Slomp, “On Sovereignty”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber
(der.), Issues in International Relations, New York, Routledge, 2.nd edition 2008, içinde s.33-46,
s.43.
17
Scott Burchill ve Andrew Linklater, “Chapter 1 Introduction”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories
of International Relations, s.5-10.
18
Martin Griffiths et. al., International Relations: The Key Concepts, s.160.
19
Yücel Bozdağlıoğlu ve Çınar Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik
Bağımlılık”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 4, Kış 2004, s.64.
20
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.3-4.
21
John MacMillan, “Liberal Internationalism”, Martin Griffiths (der.), International Relations Theory
for the Twenty First Century, Routledge, New York, 2007, içinde, s.32.
11 sistemde işbirliğinin, çoğulculuğun ve liberalizmin yerleşmesi için uygun ortam
yaratmaktadır. 22
Geleneksel realist yaklaşımda uluslararası ilişkiler sadece egemen ve otonom
olduğu varsayılan ulus devletler arasındaki resmi ilişkileri ifade ederken Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımında uluslararası ilişkiler kavramıyla devletlerin geliştirdiği
resmi ilişkilerin yanında uluslararası örgütlerin, ulusötesi örgütlenmelerin, Çok
Uluslu Şirketler ve bankaların, yerel ve uluslararası baskı gruplarının ekonomik,
sosyal ve kültürel boyutları da içerecek şekilde geliştirdiği tüm resmi ve gayrı resmi
ilişkiler ifade edilmektedir. 23 Dolayısıyla, Karşılıklı Bağımlılık devletlerarası resmi
ilişkilere ek olarak devletler ve toplumlararası tüm resmi ve gayrı resmi ilişkileri
kapsayan çoğul aktörlü, çoğul kanallı ve çoğul gündemli bir siyasi yaklaşım olarak
değerlendirilmektedir. 24
Kısaca,
Karşılıklı
Bağımlılık
yaklaşımı
uluslararası
politikada dışsal değişkenlerin ağırlığının arttığını ve buna paralel bir şekilde
uluslararası ilişkilerde bir sosyalleşme yaşandığını ileri sürmektedir.
Karşılıklı Bağımlılık belirli bir kara parçası üzerinde kurulmuş devletlerin
uluslararası politikayı belirleme gücünün, belirli bir toprak parçası ile bağlantısı
22
Alexander T. J. Lennon ve Amanda Kozlowski, “Introduction: Concert or Clash of Global Powers
in the 21st Century”, Alexander T. J. Lennon ve Amanda Kozlowski (der.), Global Powers in the 21st
Century: Strategies and Relations, Massachusetts, MIT Press, 2008, s.VII; Ayrıca Keohane ve Nye,
Küreselleşme kavramı yerine öne sürdükleri Küresellik (Globalism) kavramını ‘Karşılıklı Bağımlılık
ağları ile örülmüş dünya’ olarak tanımlamaktadırlar. Bu bağlamda Karşılıklı Bağımlılık küreselliğin
öncülüdür bkn. Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Globalisation: What’s New? What’s Not?
(and so What?)”, Foreign Policy, No 118, Spring 2000, s.104-119, s.105.
23
Uluslararası ilişkilerin devlet dışındaki yeni aktörleri hakkında tartışma için bkn. Helen V. Milner
ve Andrew Moravcsik (der.), Power, Interdependence and Non-state Actors in World Politics,
NewJersey, Princeton University Press, 2009; Muhittin Ataman, “The Impact of Non-State Actors on
World Politics: A Challenge to Nation States”, Alternatives, Cilt 2, No 1, 2003, s.42-66.
24
Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa yayınları, 2002, s.422 ve Vivienne Jabri,
“Reflections on the Study of International Relations”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.),
Issues in International Relations, New York, Routledge, 2nd edition 2008, içinde s.11-33, s.24.
12 olmayan aktörler tarafından azaltıldığını ileri sürmektedir. Teknoloji ve uluslararası
ticaret geliştikçe uluslararası şirketler, banka ve finans kuruluşlarının uluslararası
etkinliği artmakta artan bu ticari etkileşimi yöneten yeni uluslararası kurum ve
düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Böylelikle uluslararası ilişkileri etkileyen
aktörlerin sayısı artarken devletlerin üzerinde kuruldukları toprak parçasını koruma
ve/veya genişletme endişesinin şekillendirdiği uluslararası ilişkiler anlayışının toprak
koruma sorumluluğu bulunmayan ve güvenlik endişesi taşımayan aktörler tarafından
yenilenmesi söz konusu olmaktadır. 25 Güvenlik endişesi taşımayan bu aktörler ise
uluslararası ilişkilerde daha çok ticaret, çevre, finans, bilim ve teknik gibi konulara
odaklanmaktadırlar. 26
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında taraflar arasındaki çıkar ve maliyetlerin
mutlak suretle dengelenmesi söz konusu değildir. Keohane ve Nye, söz konusu bu
çıkar ve maliyetlerin karşılıklı olarak eşit değil fakat denk olarak adlandırılabilecek
bir seviyede olduğunu varsaymaktadırlar. Aksi takdirde taraflar arası ilişki bağımlılık
veya asimetrik bağımlılık olarak ifade edilmektedir. 27 Buradaki denkliğin anlamı
karşılıklı olarak bağımlı devletlerin arasında vuku bulacak olumsuz gelişmelerin her
iki tarafı da önemli ölçüde etkilemesidir. Şüphesiz bu ilişki her zaman için
taraflardan biri için daha kıymetlidir ve her iki tarafın ilişkinin devamı için
göstereceği çaba bu önemle paralel bir seviyededir. 28 Bağımlılık seviyesinin eşit
25
Devlet dışı aktörler ve uluslararası otorite ile ilgili için bkn. Richard A. Higgott et. al. (der.), NonState Actors and Authority in the Global System, London, Routledge, 2000.
26
27
Keohane ve Nye, “Review: Power and Interdependence Revisited”, s.725-728.
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.10-11.
28
R. Harrison Wagner, “Economic Interdependence, Bargaining Power and Political Influence”,
International Organization, Cilt 42, No 3, 1988, s. 461-483, s.468-470.
13 olmamasından kaynaklanan bu kıymet farkı, tam olarak ölçmek pek mümkün olmasa
bile, tarafların pazarlık gücünü etkilemektedir. Örnek vermek gerekirse A devletinin
B devletine gereksinimi B devletinin A’ya gereksiniminden daha fazla ise A
devletinin pazarlık gücü azalmakta B’nin ki ise artmaktadır. Bunun anlamı İlişkinin
kötüye gitmesinden her iki devletinde olumsuz olarak etkileneceği fakat A devletinin
maruz kalacağı maliyetin daha yüksek olacağıdır. Böylelikle A devletinin B devleti
karşısında ki pazarlık gücü azalmaktadır. 29
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında bir ülkenin (A) diğer ülke üzerindeki (B)
pazarlık gücü diğer tarafın (B) bu ilişkiye karşı hassasiyet (sensitivity) ve zafiyet
30
(vulnerability) derecesine bağlıdır. 31 Ancak devletler, söz konusu hassasiyet ve
zafiyeti azaltacak veya giderecek şekilde çeşitli ilişkiler geliştirme ve politikalar
uygulama kabiliyetine sahipse bu hassasiyet ve zafiyetin olumsuz etkilerinden
kaçınabilmektedirler. 32 Tabi başka aktörlerle yeni geliştirilen ilişkilerde bir dereceye
kadar Karşılıklı Bağımlılık yaratabilmektedir. Burada önemli olan, bir kontrol aracı
olarak kullanılabilecek kadar aşırı seviyedeki bağımlılıklardan sakınmaktır. 33
Aktörler, bu noktada rasyonel davranıp riski dağıtma amacıyla, bir aktöre karşı aşırı
bağımlı olmaktansa daha düşük seviyelerdeki bağımlılıklarla birçok aktöre karşılıklı
bağımlı olmayı tercih etmektedirler.
29
Steve Chan, International Relations in Perspective, New York, Macmillan Publishing Company,
1984, s.235.
30
Vulnerability kelimesi Türkçeye Tayyar Arı tarafından ‘etkilenebilirlik’ olarak, Muharrem
Gürkaynak ve Serhan Yalçıner tarafından ‘etkilenme derecesi’ olarak, Haluk Özdemir tarafından
‘savunmasızlık’ olarak, Burak Tangör tarafından ‘incinebilirlik’ olarak çevrilmiştir. Bu çalışmada
kavrama Türkçe karşılık olarak ‘zafiyet’ kullanılacaktır.
31
John A. Kroll, “The Complexity of Interdependence”, International Studies Quarterly, Cilt 37, No
3, 1993, s.321-347, s.322-323.
32
Chan, International Relations in Perspective, s.235.
33
Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.65.
14 Keohane ve Nye’a göre bir devletin diğer bir devletin politika ve
davranışlarını etkileyebilme kapasitesi her zaman gerçek güçle paralellik göstermez.
Bazı durumlarda önemli bir koza sahip küçük devletlerde büyük devletlerin politika
ve davranışlarını etkileyebilme fırsatına sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımına göre bir devletin diğeri üzerindeki etkisinin ve gücünün
kaynağı bağımlılıktır, etki ve gücün miktarı ise bağımlılık derecesi ile orantılıdır. 34
Dolayısıyla hassasiyet ve zafiyet kavramları devletlerin politika ve davranışlarının
etkilenme derecesi ve koşullarını ortaya koyan kavramlar olarak ortaya
çıkmaktadırlar. 35 Hassasiyet ile zafiyet kavramlarının farkına gelirsek: hassasiyet bir
devletin diğer bir devlet veya devletlerin politika değişikliğine karşı duyarlı olması
durumudur. Bu duyarlılık devletler tarafından alınacak politika tedbirleri ile kolay bir
şekilde giderilebilir niteliktedir ve belirli bir maliyete sebep olması da şart değildir. 36
Oysa zafiyet, devletlerarası ilişki ve etkileşimin daha kuvvetli olması nedeni ile
politika değişimleri sonucunda ciddi bir maliyete maruz kalma durumudur. Zafiyet
kavramı ile devletlerin dengeleyici ve giderici politikaları daha zor güdeceği, zarar
verme oranı ve maruz kalınan maliyetin çok daha yüksek olduğu bir bağımlılık
derecesine işaret edilmektedir.37 Bir başka deyişle hassasiyet ve zafiyet
birbirlerinden etkinin boyutu, maliyeti, politik manevra olanağı, etkiye karşı koyma
ve alternatif üretme gücü gibi noktalarda farklılaşmaktadırlar. 38 Hassasiyet ve zafiyet
34
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.11-15.
35
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.424-425.
36
Haluk Özdemir, “Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu bir Değerlendirme”, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 63, No 3, s.132.
37
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.13-15.
38
Baldwin, “Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”, s.489-492.
15 arasındaki farkı ortaya koymak adına örnek olarak 1973 yılında yaşanan Ortadoğu
petrol krizi gösterilebilir. 1973 Arap-İsrail savaşından sonra Arap ülkelerinin Petrol
İhraç eden Ülkeler Örgütü (The Organization of Petroleum Exporting Countries
OPEC) vasıtasıyla petrolü kalkınma ve dış politika aracı olarak kullanmaları
neticesinde uygulamaya koydukları petrol ambargosu ve fiyat artışı dünya
politikasında önemli değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. 39 Gelişmiş ülkelerin
Petrole olan bağımlılığını bir silah gibi aleyhlerine kullanan Arap devletleri, gelişmiş
ülkelerle aralarında ciddi bir güç farklılığı olmasına rağmen Batılı devletlerin dış
politika davranışlarını etkilemeyi başarmışlardır. Bu krizden, petrol ihtiyacının
%25’ini Orta Doğudan karşılayan Amerika Birleşik Devletleri ile %75’ini Orta
Doğudan karşılayan Japonya’nın farklı şekilde etkilenmiştir. 40 Keza ABD aldığı
tasarruf tedbirleri ile krizi göreceli olarak kolay atlatırken bu şansa sahip olmayan
Japonya’nın İsrail ile diplomatik ilişkileri neredeyse durma noktasına gelmiştir.
Yapılan son çalışmalar Karşılıklı Bağımlılığın oluşumunda birçok değişkenin
etkisi olduğunu göstermektedir. 41 Devletlerarası Karşılıklı Bağımlılığın boyutlarını
analiz edebilmek için dört unsurun incelenmesi gerekmektedir. Bunlar Karşılıklı
Bağımlılığın kaynağı, faydaları, göreceli maliyet ve simetri unsurlarıdır. 42 Karşılıklı
39
1973 Petrol krizi detaylı bilgi için bkn. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım
yayınevi, 17. Baskı 2010, s.867-870 ve Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Yayınları,
16. Baskı 2007, s.488-490.
40
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.424.
41
Söz konusu değişkenler arasında Karşılıklı Bağımlılığın konusu, konu içinde alanı, hükümet
şekilleri, uluslararası örgütlere üyelikler, bürokratik yapı ve beklentiler yer almaktadır bkn. Edward D.
Mansfield ve Brian M. Pollins, “The Study of Interdependence and Conflict: Recent Advances, Open
Questions and Directions for Future Research”, The Journal of Conflict Resolution, Cilt 45, No 6,
2001, s.834-859; Bruce Russett ve John Oneal, Triangulating Peace: Democracy, Interdependence
and International Organizations, New York, Norton, 2001.
42
Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.210.
16 Bağımlılığın kaynağı ekonomik, askeri, sosyal ve/veya çevreyle ilgili olabilir. Bu
unsurların birkaçının farklı seviyelerde bileşkesi şeklinde de görülebilir. Karşılıklı
Bağımlılık bir durumdur. İyi ya da kötü olarak nitelenemeyeceği gibi çatışma veya
işbirliği kaynağı olabilir. 43 Bu bağlamda faydası sıfır toplamlı, pozitif toplamlı veya
negatif toplamlı olabilir. Devletler güçleri ile orantılı bir şekilde çıkarlarını takip
ederlerse sıfır toplamlı sonuçlar, ortak çıkar elde etmek için işbirliği yaparlarsa
pozitif toplamlı sonuçlar, çıkarları üzerinde ortaklaşma yaratmadan çatışırlarsa
negatif toplamlı sonuçlar doğmasına neden olabilirler. Maliyetler kısa vadede
hassasiyet, uzun vadede zafiyet şeklinde gerçekleşebilir. Hassasiyet durumu
Karşılıklı Bağımlılık etkisinin hızı ve büyüklüğü ile de ilgili iken zafiyet durumu
Karşılıklı Bağımlılık görmezden gelindiğinde veya oyunun kuralları değiştirildiğinde
maruz kalınan uzun vadeli maliyetler ile ilgilidir. Son olarak simetri unsurunda
taraflar arasındaki karşılıklı bağımlılığın ölçüsünün birbirine denk olup olmadığı
analiz edilmelidir. 44
B. Karmaşık Karşılıklı Bağımlılığın Varsayımları
Karşılıklı Bağımlılık analiz birimi olarak birey seviyesinde aktörler arası etkileşim
durumunu açıklayan bir kavram iken Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık uluslararası
sistem seviyesinde birçok aktör arasındaki karmaşık etkileşim ağını açıklamak için
tasavvur edilmiş bir uluslararası sistemdir. 45 Moravcsik’e göre toplum-devlet
ilişkileri
uluslararası
politikada
devletlerin
davranışlarını
önemli
ölçüde
43
Joseph S. Nye Jr., Power in a Global Information Age, London, Routledge, 2004, s.154.
44
Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.211-215.
45
Keohane ve Nye, “Review: Power and Interdependence Revisited”, s.730.
17 etkilemektedir. Uluslararası politikadaki temel aktörler bireyler ve çıkar gruplarıdır.
Devletler hükümetlerce yönetilir. Hükümetler ise toplum içi altkümelerden birinin
(veya birkaçının) temsilcisidir. Söz konusu bu alt kümelerin toplumla ilgili algıları,
fikirleri ve çıkarları hükümetler ve bürokratlar marifeti ile devlet tercihleri haline
getirilmektedir. Böylelikle uluslararası sistem seviyesinde her devlet kendi
tercihlerini, başka devletlerin tercihleri ile sınırlanmış bir ortamda gerçekleştirmeye
çalışmaktadır.
Böylelikle
toplumların
tercihlerinin
şekillendirdiği
devlet
politikalarının karşılıklı olarak bağımlı (policy interdependence) olduğu karmaşık bir
uluslararası yapılanma (configuration) oluşmakta ve bu yapılanma devletlerin
davranışlarını etkilemektedir. 46
Realistler güç kavramını merkeze alıp uluslararası sistemi bir güç mücadelesi
olarak tanımlarken, Keohane ve Nye devletlerin zayıflıklarını vurgulayıp,
uluslararası sistemi bu zayıflıkların giderilmesi için işbirliği geliştirilmesi üzerinden
tanımlayarak, değişen uluslararası sisteme bir açıklama ve çözüm getirmeye
çalışmışlardır. 47 Uluslararası sistemde yaşanan değişimler devletleri zayıflatmakta ve
bu zafiyet halinin yönetilmesi gerekmektedir. Keohane ve Nye Karmaşık Karşılıklı
Bağımlı uluslararası sistemin ayırt edici temel varsayımlarını üç başlık altında
toplamaktadırlar.
46
Andrew Moravcsik, “Taking Preferences Seriously: A Liberal Theory of International Politics”,
International Organizations, Cilt 51, No 4, Sonbahar 1997, s.513-524.
47
James L. Richardson, “The Ethics of Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan
Snidal (der.), The Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University
Press, 2008, s.222-233, s.223-230.
18 Bunlar;
1- Aktörler ve Toplumlararası iletişim kanallarının çoğalması,
2- Uluslararası İlişkilerin gündeminde sabit bir öncelik/önem
sıralamasının ortadan kalkması,
3- Askeri gücün öneminin giderek azalmasıdır. 48
B.1. İletişim Kanallarının Çokluğu
Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının varsayımları üzerinde biraz daha
durmak gerekirse bunlardan ilki iletişim kanallarının çokluğudur. Yirminci yüzyılın
son çeyreğine doğru gelişimi iyice hızlanan teknoloji sayesinde toplumlar arasındaki
bağlantı ve etkileşimi sağlayan kanalların sayısında hızlı bir artış kaydedilmiştir. Bu
dönemden önce Uluslararası İlişkilerde devletlerin geliştirdiği resmi kanallar vasıtası
ile kurulan iletişim hâkimdir. Oysa özellikle 1960’lı yılların sonuna doğru gelişen
teknoloji ve ticari ilişkiler sayesinde toplumlar arasında gayrı resmi kanallarla
kurulan iletişim Uluslararası ilişkileri etkilemeye başlamıştır. Çok Uluslu Şirketlerin,
uluslararası örgütlerin, banka ve sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, terörist
yapılanmalar ve suç şebekelerinin faaliyetleri iç politika ile dış politika ayrımını
belirsizleştirirken devletlerin karar verme kapasiteleri zayıflamaya başlamıştır.49
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımda devletlerin idari (bürokrasi ve hükümet) kadrolarını
birbirine bağlayan resmi iletişim kanallarına ek olarak toplumları birbirine bağlayan
gayrı resmi iletişim kanallarının varlığına, gerekliliğine ve fonksiyonuna dikkat
çekilmektedir. Bu noktada Karşılıklı Bağımlılık Uluslararası İlişkiler disiplininin
48
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.24-29.
49
Karl J. Holsti, “A New International Politics? Diplomacy in Complex Interdependence”,
International Organization, Cilt 32, No 2, 1978, s.513-530, s.521.
19 kapsamını genişleten bir yaklaşımdır. Devletlerarası resmi ilişkilere toplumsal
ilişkileri dikkate alan devletler ötesi bir boyut daha eklenmiştir. 50
Kuşkusuz yeni iletişim kanallarının açılması ve sayılarının günden güne
artmasında teknolojinin rolü çok büyüktür. Ulaşım ve iletişim alanlarında yaşanan
teknolojik gelişmeler sayesinde dünya insanlar için giderek küçülmektedir. Küçülen
dünyada ise insanlar arası etkileşimin artması kaçınılmazdır. Bu bağlamda Keohane
ve Nye herhangi bir uluslararası havaalanına uğramanın ülkeler arasındaki ilişkilerin
nasıl çok taraflı hâle geldiğini anlamak için yeterli olduğunu söylemektedirler. Farklı
ülkelerden bürokratlar, politikacılar, şirket yöneticileri, sivil toplum temsilcileri…
vb. çeşitli kanallarla iletişim kurmakta ve bu iletişim uluslararası politikanın yapısını
değiştirmektedir. Uluslararası ilişkilerin bu yeni aktörlerinin önemi sadece kendi
çıkarları söz konusu olduğunda sergiledikleri davranışlardan dolayı değil aynı
zamanda, bir köprü vazifesi görerek, hükümetlerin politikalarını birbirlerine
yaklaştırmalarından
kaynaklanmaktadır.
Çok
Uluslu
Şirketlerin,
bankaların,
sendikaların, ulus-ötesi örgütlenmelerin, sivil toplum örgütlerinin hatta uluslararası
suç şebekelerinin ve terör örgütlerinin sınır aşan davranış ve kararları farklı ülkelerin
iç politikalarını birbirine bağlı, karmaşık ve birbirlerinden etkilenebilir hâle
getirirken ülkeler arası işbirliğini gerekli kılmaktadır. 51 Rosecrance’ın ifade ettiği
gibi belirli bir derecedeki Karşılıklı Bağımlılık işbirliği geliştirmenin ön koşuludur.
Çünkü taraflar arasında ortak bir sorun veya çıkar olmaksızın iletişim kurmak,
tartışmak veya anlaşmak anlamsızdır. 52
50
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.426.
51
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.25-26.
52
Richard Rosecrance, “Reward, Punishment and Interdependence”, The Journal of Conflict
Resolution, Cilt 25, No 1, 1981, s.31-46, s.33.
20 B.2.
Konular
Arasında
Sabit
Bir
Öncelik
Sıralamasının
Bulunmaması
Uluslararası örgütlerin sayısının az, devletlerarası iletişimin sınırlı olduğu bir
ortamda uluslararası gündem konuları arasında bir öncelik sıralamasına gidilerek
güvenlik sorunları ‘birincil’ (high politics) politika alanı, diğer uluslararası meseleler
ise ‘ikincil’ (low politics) politika alanı olarak ilan edilmektedir. Realist politikanın
bu ayrımı Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında Keohane ve Nye tarafından gereksiz
ilan edilmiştir. Ülkeler arasında ki etkileşim arttıkça Uluslararası İlişkilerin
gündemini oluşturan konular ve olaylar hızlı bir şekilde çeşitlenmektedir. Sayıları
artan uluslararası aktörler ve iletişim kanalları devletlerarası etkileşim düzeyini
artırmış, üzerinde konuşulan, tartışılan, çözüm aranan uluslararası sorunların sayısı
da artmıştır. 53 Uluslararası politikanın gündem sıralamasında sabit bir hiyerarşik
sınırlama artık yapılamaz. Teknoloji sayesinde küçülen dünyada uluslararası
örgütlerin sayısı artmış, gündem konuları çeşitlenmiş ve devletlerarası etkileşim
kuvvetlenmiştir. Böyle bir karmaşık iletişim ve etkileşim ortamında birçok
uluslararası mesele artık eş zamanlı bir şekilde birçok aktör tarafından birçok
ortamda tartışılabilir hale gelmiştir.
Dış politika gündeminde bir sıralamaya gidilmesi ile ilgili bir diğer önemli
sorunda bu sıralamanın hangi kurum ve nasıl yapılacağı ile ilgilidir. Birçok politika
alanında iç-dış politika ayrımı yapmakta giderek zorlaştığından alanında yetki sahibi
ve uzman olan çeşitli bakanlıklarında doğrudan uluslararası çalışmalar yapması
gerekmektedir. Ayrıca, demokratik ülkelerdeki baskı grupları da kendi çıkarları
doğrultusunda
dış
politikayı
şekillendirebilmek
için
lobi
faaliyetleri
53
Elizabeth Smythe, “International Relations Theory and the Study of Canadian-American Relations”,
Canadian Journal of Political Science, Cilt 13, No 1, 1980, s.121-147, s.137.
21 yürütmektedirler. Böyle bir ortamda dış işleri bakanlıklarının dış politikanın
oluşturulması ve uygulanması üzerindeki hâkimiyeti, sorumluluğu ve uzmanlığı
belirli bir ölçüde zayıflama göstermektedir. 54
Keohane ve Nye’a göre artık güvenlik meseleleri ve askeri konulara tüm diğer
konuların üstünde bir öncelik verilmesi giderek anlamsızlaşmaktadır. Ekonomi,
finans ve ticaret meselelerinden tutunda enerji ve çevre sorunlarına, nüfus
hareketlerine, uzayın ve açık denizlerin kullanımına, sınır aşan suç ve suç örgütleri
ile mücadeleye kadar geniş bir yelpazedeki konular, üzerinde askeri meselelerden
daha çok mesai harcanan konular haline gelmişlerdir. Bu bağlamda devletlerin dış
politikalarında güvenlik endişelerinden ziyade sosyo-politik değişkenler etkili
olmaya başlamıştır. 55 Üstelik uluslararası ilişkilerin yeni sorunları ile ilgili çalışma
yapmak için kurulan uluslararası örgütlerin sayısı da güvenlikle ilgili örgütlerin
sayısını
aşmaktadır. 56
Uluslararası
ilişkilerdeki
gündem
başlıklarının
hızla
çeşitlendiği günümüzde hükümetlerin birçok politika alanında diğer hükümetler veya
çıkar
grupları
ile
işbirliği
içinde
politika
belirleme
çabaları
giderek
yoğunlaşmaktadır. 57 Ayrıca, uluslararası konuların hızla çeşitlenmesi beraberinde
uzmanlaşma ihtiyacını getirdiğinden çeşitli bakanlıklar doğrudan uluslararası
çalışmalar yapmaya başlamış, böylelikle dış işleri bakanlıklarının dış politika
üzerindeki hâkimiyeti zayıflama göstermeye başlamıştır.
54
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.427-428.
55
Hüseyin Işıksal, “To What Extend Complex Interdependence Theorists Challenge to Structural
Realist School of International Relations?”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations,
Cilt 3, No 2&3, 2004, s.130-156, s.148.
56
Union of International Associations, Yearbook of International Organizations 2010-2011: Vol.5
Statistics, Visualizations and Patterns, New York, Walter de Gruyter Gmbh, 2011, s.33-35.
57
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.27.
22 B.3. Askeri Gücün Öneminde Azalma
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı Realizm’in sınırlı güvenlik anlayışını geliştiren bir
niteliktedir. Realizm tek aktör olarak devletleri kabul ettiği için etnik gruplar, terör
örgütleri, özel paralı askerlik şirketleri ve bunların finansal yapılanmaları gibi pek
çok yeni güvenlik aktörünü ve yeni nesil tehdit unsurunu açıklamakta
zorlanmaktadır. Göç, sınır aşan suç örgütleri, insan kaçakçığı, uyuşturucu ve silah
kaçakçılığı, kimyasal silahların yayılması ve hatta bulaşıcı hastalıklar gibi yeni nesil
güvenlik sorunları devletlerin güvenlik ve dış politikalarını belirlemede etkin olmaya
başlamışlardır. 58
Askeri güç, hiç şüphesiz içerdiği hayatiyet unsuru nedeniyle uluslararası
politikanın önemli bir aracıdır fakat ekonomik ve politik maliyetinin çok yüksek
olması nedeni ile faydası azalmakta, kullanılması ise giderek zorlaşmaktadır. 59
Devletlerarasında Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın seviyesi arttıkça güvenlik
politikalarının uygulanması zorlaşmaktadır. 60 Bu bağlamda istenilen dış politika
hedeflerine ulaşmak için göreceli olarak daha az maliyetli olan yumuşak güç
yöntemlerine verilen ağırlık artmaktadır (ticaret anlaşmaları, uluslararası yardımlar
veya ekonomik ambargo gibi). 61 Keohane ve Nye’ın Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımının üçüncü varsayımı uluslararası ilişkilerde askeri gücün rolü ve öneminin
giderek azalmasıdır. Uluslararası serbest ticaret mal ve hizmetlerin üretiminde
58
Işıksal, “To What Extend Complex Interdependence Theorists Challenge to Structural Realist
School of International Relations?”, s.142-153.
59
Branislav L. Slantchev, Military Threats: The Cost of Coercion and the Price of Peace, Cambridge,
Cambridge University Press, 2011, s.255-258.
60
Stephen G. Brooks ve William C. Wohlforth, World Out of Balance: International Relations and
the Challenge of American Primacy, New Jersey, Princeton University Press, 2008, s.146.
61
Joseph S. Nye Jr., Soft Power: The Means to Success in world Politics, New York, Public Affairs
Co., 2004, s.5-9.
23 uzmanlaşmayı teşvik etmekte böylelikle işadamları ve tüketiciler dış piyasalara bağlı
hale gelmektedirler. Birbirine bağlı piyasalarda gelişen ekonomik bağların kopma
riski ticaret yapan devletlerarasındaki savaş riskini azalmaktadır. 62 Ayrıca, devletler
arasındaki siyasi mücadelelerden kaynaklanan olumsuzluklar hızlı bir şekilde ticarete
yansıdığından, ekonomik veriler söz konusu devletlerarası ilişkinin bozulduğunu
gösteren bir tür erken uyarı sinyali vazifesi görmektedirler. 63 Keohane’e göre gerçek
bir çatışma ihtimalinin varlığı tarafları işbirliği geliştirmek için motive bile
etmektedir. 64 Devletlerarası Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın yeni çatışma alanları
doğurarak 65 çatışma olasılığını artırdığı varsayımı doğru olsa da yapılan çalışmalar
ekonomik bağların uzun vadede çatışma sıklığını azalttığını göstermektedir. 66
Özellikle bağımsız değişken olarak Karşılıklı Bağımlılık alınarak yapılan çatışma
analizlerinde devletlerin yönetim biçiminden uluslararası örgütlere ortak üyeliğe,
ticaret anlaşmalarının türünden ittifaklara varana kadar pek çok değişkenin Karşılıklı
Bağımlılığın çatışma engelleme özelliği üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir. 67
62
John R. Oneal ve Bruce M. Russet, “The Classical Liberals Were Right: Democracy,
Interdependence and Conflict 1950-1985, International Studies Quarterly, Cilt 41, No 2, 1997, s.285294.
63
Jon C. Pevehouse, “Interdependence Theory and Measurement of International Conflict”, The
Journal of Politics, Cilt 66, No 1, 2004, s.249.
64
Robert O. Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy,
NewJersey, Princeton University Press, 1984, s.84-86.
65
Taraflardan biri bu bağımlılığı sona erdirmeye çalışabilir veya tarafların uyguladığı ‘ödül ve ceza’
politikası etkili çalışmayabilir. Bu konuda bkn. Richard Rosecrance, “Reward, Punishment and
Interdependence”, s.40-44.
66
67
Pevehouse, “Interdependence Theory and Measurement of International Conflict”, s.263.
Paul Clarke, Interdependence Theory, China and American Security Interests, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, Alabama, Auburn University, 2006, s.25-29.
24 Günümüzde, aralarında Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi bulunan
devletlerarasındaki sorunların askeri güce başvurularak çözülmeye çalışılması,
karşılıklı bir şekilde yüksek maliyet doğurduğu için giderek tercih edilen bir yöntem
olmaktan çıkmaktadır. Özellikle gelişmiş ve demokratik ülkeler arasında Karşılıklı
Bağımlılık farkındalığının artması bu ülkeler arasında askeri gücün bir uluslararası
politika aracı olarak kullanımını sınırlamaktadır. 68 Bu bağlamda askeri güç
aralarında Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi bulunmayan ülkelerle ilişkilerde ön plana
çıkmaktadır. 69 Bunun nedeni devletlerarasında Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın
seviyesi düştükçe devletlerin birbirleri hakkında ki bilgilerinin yetersiz kalması,
yetersiz bilginin korku faktörünün de katkısıyla çatışma riskini artırmasıdır. 70 Askeri
gücün daha çok karşılıklı bağımlılığın olmadığı ülkelere karşı kullanılması o ülkelere
uluslararası bağlantılarını artırma, küresel sisteme uyum sağlayarak Karmaşık
Karşılıklı Bağımlılık ilişkileri geliştirme yönünde verilen açık bir mesaj da
taşımaktadır. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı aynı ittifakın üyesi olmalarına rağmen
ilişkileri olumsuz seyreden ülkeler arasındaki ilişkileri açıklamak ve geliştirmek söz
konusu olduğunda da etkili olabilmektedir. Keohane ve Nye’a göre artık askeri güç,
ekonomik ve ekolojik konular gibi pek çok önemli sorunda kullanımı uygun bir araç
değildir. Bir ülkeye karşı herhangi bir sorun yüzünden askeri güç kullanma, o ülke ile
diğer pek çok alanda kurulabilecek potansiyel olumlu ilişkileri de (dolaylı maliyet
denebilir) engellemektedir. 71 Başka bir ifade ile doğrudan güvenliği ilgilendirmeyen
konularda askeri güç kullanımı yüksek maliyetli ve riskli bir hâle gelmiştir.
68
Keohane ve Nye, “Power and Interdependence in the Information Age”, s.87.
69
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.428.
70
William Reed, “Information and Economic Interdependence”, The Journal of Conflict Resolution,
Cilt 47, No 1, 2003, s.68.
71
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.27-29.
25 Askeri güç uluslararası politikada şüphesiz hâlâ çok önemli bir araçtır ve
devletler her ihtimale karşı son bir çare olarak bu enstrümanı ellerinde tutmak
istemektedirler. Bu minvalde Keohane ve Nye, Karşılıklı Bağımlılık ilişkisi içinde
bulunan ülkeler için bile hâlâ geçerli iki önemli potansiyel tehlikeye dikkat
çekmektedirler. Bunlardan birincisi; büyük toplumsal ve siyasal değişimler
sonucunda askeri gücün yeniden etkin bir siyasi araç haline gelmesidir. İkincisi ise
bir ülkeyi korumak için güç kullanan bir ülkenin korunan ülke üzerinde kuracağı
siyasi etkidir. 72 Keohane ve Nye günümüzde güç kullanımının 1945 öncesi dönemle
kıyaslandığında oldukça azalmış olduğuna dikkat çekmektedirler. Bu bağlamda
büyük devletlerin uluslararası değişimlere silahlı çatışmaya başvurarak tepki verme
alışkanlığı nihayet denetim altına alınabilmiştir. 73
C. Karşılıklı Bağımlılığın Siyasal Süreçleri
Geleneksel Realist anlayışa göre askeri güvenlik devletlerin temel hedefidir ve o
kadar hayati bir konudur ki doğrudan savunma ile ilgili olmayan konuları bile
etkilemektedir. Askeri olmayan konular bu bağlamda ‘ikincil’ bir öneme sahiptirler
ve
sadece
siyasi
ve
güvenlik
meseleleri
üzerinde
etkileri
açısından
değerlendirilirler. 74 Örneğin ekonomik ve mali güç veya sıkıntılar bir devletin dünya
gücü olmaya yönelik konumuna etkisi açısından değerlendirilir. 75 Oysa Keohane ve
72
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.28.
73
Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, çev. Birtane Karanakçı, İstanbul, İşBankası
Kültür Yayınları, 11.basım 2009, s.630.
74
Kenneth Waltz, “Uluslararası Politikanın Değişen Yapısı”, çev. Burcu Yavuz, Uluslararası İlişkiler,
Cilt 5, Sayı 17, Bahar 2008, s.21-31 ve 36.
75
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30.
26 Nye’a göre uluslararası politikanın gündeminde hiyerarşik bir sıralamaya gitmek
doğru bir yaklaşım değildir.
Karşılıklı Bağımlılık dünyasında, Keohane ve Nye’a göre, alt kademeden bir
bürokrat bile takip edilmesi gerekli çok sayıda dış politika hedefi ortaya koyabilir.
Her bürokrat kendi konusuna yönelik hedefler önerirken, farklı kurumlar arasında dış
politikanın tespiti ve eşgüdümü konusunda sorunlar doğabilmektedir. Ayrıca, diğer
uluslararası
aktörlerde
kendi
çıkarları
doğrultusunda
dış
politikanın
şekillendirilmesini talep ederek süreci daha da karmaşık hâle getirmektedirler. Böyle
bir uluslararası sistemi tanımlamak için realist yazarların ‘çarpışan bilardo topları’
örneğinin yetersiz kaldığını belirten Keohane ve Nye, bunun yerine çok sayıda
aktörün eylem ve politikalarının birbirine bağlı olduğunu temsil etmesi için ‘ilişkiler
ağı’ (cobweb of relations) modeli olarak adlandırılan örneği öne sürmektedirler. 76
C.1. Konular Arası Bağlantı Stratejileri
Keohane ve Nye’a göre Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinde politika ve hedefler konulara
göre farklılık gösterir. Oysa geleneksel analizler uluslararası sistemin yapısından
hareketle
çeşitli
konularda
benzer
siyasi
süreçlerin
ortaya
çıkacağını
varsaymaktadırlar. Gelişmiş ülkeler askeri ve ekonomik güçlerini kullanarak diğer
devletlerin farklı farklı alanlardaki politikalarını etkileyebilmekte, farklı meseleleri
birbirine bağlayarak uluslararası örgütler vasıtası ile zayıf devletler üzerinde üstünlük
kurabilmektedirler. Bu bağlamda güçlü devletler çıkarlarını korumak adına veya
göreceli olarak zayıf oldukları konularda avantaj sağlamak için de askeri ve
76
Christian Reus-Smit, “Constructivism”, Scott Burchill et. al. (der.), Theories of International
Relations, New York, Palgrave&Macmillan, 2005, s.188-212, s.189.
27 ekonomik üstünlüklerini bir manivela gibi kullanabilmektedirler. Böylelikle askeri ve
ekonomik gücün genel yapısı arasındaki uyumu da sağlamaya çalışırlar. 77
Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıkta askeri ve ekonomik gücün genel yapısı
arasında ki uyumu gerçekleştirmek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü askeri
güç kullanımı doğrudan ve dolaylı maliyetlerinin yüksek olması nedeni ile
zorlaşırken askeri açıdan güçlü devletlerin göreceli olarak zayıf oldukları konularda
askeri üstünlüklerini kullanarak, diğer devletleri güç kullanmakla tehdit ederek
avantaj elde etme imkânları ortadan kalkmaktadır. Askeri güç kullanma tehdidinin
yokluğunda ticaret, enerji, doğal kaynaklar ve açık denizlerin kullanımı gibi
konularda güç kaynaklarının dağılımı farklı olacağından bu konulardaki hedef ve
politikalarda birbirinden farklı olacaktır. Eğer askeri güç hâlâ kolay bir şekilde
uygulanabilir olsa ve askeri güvenlikte en üstün dış politika hedefi olsaydı güç
kaynaklarındaki farklı dağılımın bir önemi kalmaz, askeri açıdan en üstün devlet
kaynaklar açısından zayıfta olsa diğer devletler üzerinde üstünlük kurabilme
avantajına sahip olurdu. Kısaca Keohane ve Nye’a göre askeri gücün giderek kolay
kullanılabilir olmaktan çıkması ile askeri açıdan üstün devletlerin göreceli olarak
zayıf oldukları alanlarda üstünlük kurmak için askeri güçlerini kullanma imkânları
önemli ölçüde azalmaktadır. 78
Bu noktada askeri güçlerinden bağlantı stratejisi olarak yararlanamayan
devletler diğer devletler üzerinde üstünlük sağlamak için ekonomik güçlerini
kullanmayı deneyebilirler. Fakat bu ekonomik bağlantı stratejisi de ulusötesi
aktörlerin, özelliklede demokratik ülkelerdeki şirket ve çıkar gruplarının, göstereceği
77
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30.
78
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.30-31.
28 tepkiler yüzünden kolay uygulanabilir olmayacaktır. Dahası konular farklılaştıkça
aktörler ve iletişim kanalları da farklılaşmakta bu da bağlantı stratejilerinin
uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse askeri ve
ekonomik olarak güçlü bir devletin uluslararası mali konularda vereceği ödünlerini
açık denizlerin kullanımı gibi başka bir politika alanında elde edeceği bir tavizle
dengeleme imkânı pek mümkün olmamaktadır. Çünkü bu konularla ilgili aktörler ve
ilgili uluslararası örgütler farklılık göstermektedir. 79
Öte yandan yoksul ve zayıf ülkeler söz konusu olduğunda bağlantı
stratejilerinin kullanımı farklılık göstermektedir. Söz konusu ülkelerde çıkar grupları
ve muhalefette zayıf olacağından birbirleri ile ilgisi olmayan konuları birbirine
bağlama konusunda bu ülkelerdeki yönetimlerin daha rahat davranmaları mümkün
olacaktır. Bu rahatlık onların pazarlık gücünü artıran, ödün koparmalarını
kolaylaştıran bir niteliktedir. Kuşkusuz zayıf devletlerin bu bağlantı stratejilerini
güçlü devletlere karşı kullanması mümkündür. Güçlü devletler, bu bağlamda,
doğrudan bağlantı stratejisi uygulayamasalar bile küçük devletlerin kurduğu bağlantı
stratejilerinden dolaylı olarak etkilenmektedirler. 80
Güçlü devletlerin askeri gücü birbirlerine karşı kullanması ise bütün dünya
için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Uluslararası örgütlerin bir bağlantı ortamı ve aracı
olarak kullanılması yoksul ve zayıf ülkeler için de mümkün olan göreceli olarak daha
kolay ve az riskli bir seçenektir.81 Kısaca askeri güç kullanımının faydası azalıp,
79
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.432-433.
80
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.433-434.
81
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31.
29 kullanımı zorlaştıkça uluslararası örgütlerin önemi, ulusötesi aktörlerin kullanımı ve
yapılan pazarlıklar artmaktadır.
Böylelikle gücün kullanımı azalıp, gündem konuları çeşitlenip, konular arası
genel geçerli sabit bir hiyerarşik sıralama sistemi ortadan kalkarken güç dağılımı her
bir konunun kendi içinde daha da önemli bir hâle gelmektedir. Çünkü her derde deva
gibi kullanılacak askeri ve ekonomik kozlar aktörlerin ve iletişim kanallarının
çoğalması nedeniyle bağlantı stratejisi olarak kolay kullanılamaz bir hâle gelmiştir.
Uluslararası meselelerin giderek çeşitlenmesi ve her birinin önemli hâle gelmesi ile
devletlerarası
hiyerarşide
zayıflamaktadır. 82
Karmaşık
Karşılıklı
Bağımlılık
ortamında devletler çeşitli stratejiler geliştirerek (konuları ayrı ayrı mı, paket halinde
mi, paket halinde görüşülecekse paketler nasıl oluşturulacak, hangi konularda ödün
verilip hangi konularda taviz istenecek vb.) dış politika hedeflerine ulaşmaya
çalışmaktadırlar. Bu tür çoğul konular üzerinde çoğul aktörlü ve çoğul stratejili
hesaplarla uluslararası ilişkiler iyice karmaşık, öngörülmesi ve kontrol edilmesi zor
hâle gelmektedir. 83
C.2. Gündem Belirleme
Karşılıklı Bağımlılığın ikinci varsayımı olan uluslararası gündem başlıkları arasında
sabit bir hiyerarşinin olmaması gündemin oluşumu ve kontrolünü önemli bir hâle
getirmektedir. Realizm yaklaşımında askeri ve siyasi konular ‘birincil politikalar’
olarak adlandırılıp, diğer meseleler ‘ikincil politikalar’ olarak askeri ve siyasi
82
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31-32.
83
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.31.
30 konuları etkileme gücü ile orantılı bir şekilde önem kazandığından politikacı ve
aktörlerin uluslararası gündemi önceden belirlidir ve gündem oluşumu üzerinde fazla
durulmamaktadır. Bu yaklaşımda gündem için önemli olan güç dağılımı veya
dengesinde
değişimler
ve
değişim
ihtimali
ile
devletlere
yönelik
tehdit
algılamalarıdır. 84 Bu bağlamda uluslararası gündemin askeri güçler tarafından
belirlendiğini ve yönlendirildiğini söylemek yanlış olmaz.
Günümüzde ise uluslararası ilişkileri etkileyen aktör sayısının artması ve sınır
aşan sorunlar nedenleri ile dünya politikasının konuları hızla çeşitlenmekte, askeri
olmayan konularda uluslararası ilişkilerde bir anda gündemin birinci sırasına
yükselebilmektedir. Zaman değiştikçe önem kazanan konular aynı şekilde önem de
kaybedebilmekte veya teknik olarak daha alt düzeyde ele alınabilmektedir (mali,
ticari, finansal konular, gıda düzenlemeleri gibi sektörel teknik düzenlemeler vb.).
Keohane ve Nye, güvenlik ve askeri meselelerin ‘birincil’ diğer uluslararası ilişkiler
konularının ‘ikincil’ olarak sınıflandırılmasını kabul etmemektedirler. 85 Uluslararası
örgütlerin sayısının artması ve teknolojik gelişmeler farklı uluslararası örgütlerde
birden fazla konunun aynı anda görüşülebilmesine imkân tanırken, gündem konuları
arasında bir sıralamaya gidilmesine gerek kalmamaktadır.
İç ve dış politika sorunları arasındaki ayrımın bulanıklaştığı Karmaşık
Karşılıklı Bağımlılık ortamında uluslararası gündemin ekonomik büyüme ve
Karşılıklı Bağımlılıktan kaynaklanan içsel ve dışsal sorunlardan yoğun bir şekilde
etkilenebileceğini söyleyebiliriz. 86 Bir örnekle açıklamak gerekirse; 1970’li yılların
84
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.32.
85
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.32.
86
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.436.
31 başlarındaki Ortadoğu petrol krizinde artan petrol fiyatları ABD de çeşitli sektörlerde
maliyet artışına neden olmuş, bu maliyet artışından zarar gören çıkar grupları ABD
hükümetine baskı yaparak petrol fiyatlarının düşürülmesini istemiştir. Sonuç olarak
ABD hükümeti Ortadoğu ülkelerinden petrol üretimlerini artırmalarını talep etmiştir.
Verilen örnekten de anlaşılacağı gibi çıkar grupları, uluslararası gelişmelerin yerel
etkilerini siyasallaştırıp, içsel bir sorun olmaktan çıkararak tepkilerini uluslararası
boyuta kolayca taşıyabilmektedirler. 87 Kısaca iç politika ile dış politika arasındaki
sınırlar hızla değişirken uluslararası gündem konuları çeşitlenmekte, devletlerarası
dış politika trafiği ise her geçen gün artmaktadır.
Güç kaynaklarının konulara göre dağılımındaki değişimlerde gündemi
etkileyebilmektedir. 1970’lerde petrol üreticisi ülkelerin Çok Uluslu Şirketler ve
petrol tüketen ülkeler üzerindeki artan gücü gündemi değiştirmiştir. Bununla birlikte
bir güç kaynağındaki değişme gündemin bununla bağlantılı bir konuya kaymasına
neden olabilir. 1973 petrol ambargosu ve OPEC’in petrol fiyatlarını artırması ile
Kuzey-Güney ülkeleri arasındaki ticari konuların genel gündemi değişikliğe
uğramıştır. Ayrıca, gündem ulusötesi aktörlerin önemindeki değişiminden de
etkilenebilmektedir. Örneğin Çok Uluslu Şirketlerin öneminin artması ile birlikte
hem devletler hem de Birleşmiş Milletlerin (BM) gündeminde Çok Uluslu Şirketler
ile ilgili tasarruf ve düzenlemeler ön plana çıkmıştır. 88
Kısaca Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ortamında gündem belirleme mekanizması
daha karmaşık bir şekilde çalışmaktadır. Uluslararası gündem sadece büyük devletler
87
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.436.
88
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.33.
32 tarafından güvenlik meseleleri ekseninde değil diğer tüm uluslararası aktörlerin
katılımı ile çoğul eksenler üzerinde oluşturulmaktadır. Ayrıca, teknolojik ilerlemeler
sayesinde günümüzde uluslararasılaşan medyanın da gündem belirleme konusundaki
rolü her geçen gün artmaktadır. 89
C.3. Uluslaraşırı ve Ulusötesi ilişkiler
Toplumlararası etkileşimin çoğul iletişim kanalları sayesinde artması ile uluslararası
politika ile iç politika arasında kesin bir ayrıma gitmek zorlaştırmaktadır. 90
Uluslararası alanda meydana gelen bir gelişme kolaylıkla iç politikada tepkiler
doğurmakta, bu tepkiler ise hızlı bir şekilde yeni bir uluslararası etkiye neden
olmaktadır. Günümüzde ulus devletlerin sınırları yerel çıkar grupları ile farklı
ülkelerden siyasal aktörler arasında koalisyonlar kurulmasına engel teşkil
edememektedir. Bu aktörler arası kurulan çok yönlü bağlantılar ile karmaşıklaşan
uluslararası etkileşim ortamı politikacılar, devlet adamları ve diğer aktörlerin
karşılıklı bağımlılığı hesap ederek konular ve aktörler arası uyumlu bağlantı
stratejileri geliştirme ve uygulama yeteneklerini ön plana çıkarmaktadır. Siyasi
aktörler Karşılıklı Bağımlılık stratejilerinin bütünsel ve kısmi etkilerini dikkate
alırlarken bunların siyasete ve gündemin kontrolüne etkilerini de hesaba katmaları
gerekmektedir. Çeşitlenen ve artan ulus aşırı bağlantıların sağladığı fayda ve
maliyetler farklı ülkelerdeki farklı siyasi aktörler için farklı etkiler doğurmaktadır. 91
Keohane ve Nye’a göre Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıkta çok taraflı bağlantı
kanalları sadece hükümetsel olmayan örgütlerle sınırlı bir durum değildir.
89
Uluslararası Medyanın gücünü göstermesi açısından güzel bir örnek için bkn. Babak Bahador, The
CNN Effect In Action: How the News Media Pushed the West towards War in Kosovo, NewYork,
Palgrave&Macmillan, 2007.
90
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.34-35.
91
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.438.
33 Hükümetler ve bürokratik kadrolar arasında kurulan temaslar onların düşünce ve
politikalarını etkilemekle kalmaz aynı zamanda politikalarını ve çözüm önerilerini
birbirlerine yakınlaştırır ve koalisyonlar doğmasını sağlar. Bu bağlantılar bir
ülkedeki hükümetle bir diğer ülkedeki gayrı resmi aktörler arasında da pek âlâ tesis
edilebilir. Hatta bu gündem çeşitliliğinde dış işleri bakanlıklarının diğer bakanlıklar
üzerindeki etkisi azalmakta ve bakanlıklar ilgili alanda dış işleri bakanlığı ve diğer
devlet kurumları ile koordinasyon sağlamadan doğrudan uluslararası temaslarda
bulunabilmektedir. Bu durum, ulusal çıkar kavramının farklı hükümet organları
tarafından farklı algılanması sorununu doğurmakta ve dış politikanın oluşumu ve
uygulanmasını zorlaştırmaktadır. 92
C.4. Uluslararası Örgütlerin Rolü
Uluslararası örgütler karşılıklı beklentiler, üzerinde uzlaşılmış kurallar, düzenlemeler
ile uyumlu kurumsal yapı ve üyeler arası sorumluluk dağılımıyla Karmaşık Karşılıklı
Bağımlılık ilişkisinin yönetildiği kurumlardır. 93 Uluslararası ilişkilerin yeni konuları
çözüm için toplu eylemleri, aktörler arası iletişimi ve organizasyonları gerekli
kılmaktadır. 94 Ayrıca, Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık tek başına devletlerarası
çatışmaları engellemekte yetersiz kalmakta, uluslararası ilişkileri istikrarlı tutabilmek
için devletlerarası işbirliğini düzenleyecek ve geliştirecek uluslararası örgütlere
ihtiyaç duyulmaktadır. 95 Gelişen teknoloji sayesinde aktörler arası etkileşimi artıran
92
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.34.
93
John Gerard Ruggie, “International Responses to Technology: Concepts and Trends”, International
Organization 29, Summer 1975, s.556.
94
Nye, Power in a Global Information Age, s.160.
95
Robert O. Keohane, Power and Governance in a Partially Globalized World, London, Routledge,
2002, s.51.
34 çok sayıda yeni iletişim kanalının açılması, etkileşim ortamı sağlaması açısından
uluslararası örgütlerin uluslararası politikadaki önemini artırmaktadır. 96 Ortak
kurallar, sürekli bir iletişim ve bilgi akışı sağlayarak belirsizlikleri azaltan
uluslararası örgütler, devletlerin kolektif kazanç elde etmelerini mümkün
kılmaktadırlar. 97 Bu bağlamda devletlerarası diyalog ve işbirliği geliştirmeye hizmet
eden uluslararası örgütlerin barışı teşvik edici ve geliştirici bir fonksiyon
üstlendikleri de dile getirilmektedir. 98 Uluslararası örgütlerin bir diğer önemli
fonksiyonu ise alanlarında uzman, kozmopolit ve evrenselci olarak nitelenebilecek
bir
bürokrat
sınıfının
oluşmasını
sağlayarak
devletlerarası
işbirliğini
kolaylaştırmasıdır. 99
Geleneksel realistler, uluslararası sistemi devletlerin kendi çıkarları adına
güç elde etmek için mücadele ettikleri bir ortam; güvenlik konularını ise uluslararası
politikanın temel sorunu olarak görmektedirler. Böyle bir dünyada uluslararası
örgütlerin güvenlik nedeni ile teşkil edilmesi kadar doğal bir neden olamaz. Oysa
uluslararası ticaretin her geçen gün geliştiği, birçok konunun ve birçok aktörün
birbirleri ile bağlantılı olduğu ve uluslar ötesi koalisyonların kurulabildiği bir
ortamda uluslararası örgütlerin kuruluş amaçları güvenlik alanının dışına çıkmakta,
96
20.yy başından itibaren Uluslararası örgütlerin sayısındaki artışlar ve bu örgütlerle ilgili faydalı
istatistikler için bkn. Union of International Associations, Yearbook of International Organizations
2010-2011: Vol.5 Statistics, Visualizations and Patterns.
97
Robert O. Keohane, “International Institutions: Can Interdependence Work?”, Foreign Policy, No
110, Spring 1998, s.82-96, s.86.
98
Michiel S. De Vries, “Interdependence, Cooperation and Conflict: An Empirical Analysis”, Journal
of Peace Research, Cilt 27, No 4, 1990, s.429-444, s.429.
99
Robert O. Keohane, “International Organizations and the Crisis of Interdependence”, International
Organizations, Cilt 29, No 2, 1975, s.357-365, s.362; Michael Barnett ve Martha Finnemore, “The
Power of Liberal International Organizations”, Michael Barnett ve Raymond Duvall (der.), Power in
Global Governance, Cambridge, Cambridge University Press, 2005, içinde s.161-184, s.184.
35 bu örgütlerin etkinlikleri 100 ve siyasi pazarlıklardaki rolü de gittikçe önem
kazanmaktadır. Bu örgütler Uluslararası gündemi rahatlıkla belirleyebilmekte,
koalisyonlar için platform görevi görmekte, küçük devletler için bağlantı stratejileri
uygulama zemini olarak işlev görebilmektedirler. 101
Uluslararası
örgütler
gündem
belirleme
konusunda
oldukça
önemli
aktörlerdir. Önem verilmesi gereken konuları tanımlayarak uluslararası aktörleri
yönlendirmekte ve onların algılamalarını etkileyebilmektedir. Örnek olarak BM’nin
1975 yılındaki Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen konulu özel oturumu ekonomi
politikalarına yönelik yeni tartışmaların başlamasına neden olmuştur. 102 İlaveten,
resmi yetkilileri bir araya getiren uluslararası örgütler potansiyel koalisyonların
oluşmasına ortam sağlamaktadırlar. Bu bağlamda birçok ülkede diplomatik
temsilciliği bulunmayan küçük ülkeler uluslararası örgütler sayesinde birbirleri ile
iletişim kurma, işbirliği yapma ve konular arası bağlantı stratejileri oluşturma şansı
elde etmektedirler. 103 Uluslararası örgütlerin varlığı askeri güç kullanımını
azaltırken, zayıf devletlerin pazarlık gücü ve önemini artırmıştır. 104 Böylelikle
Karşılıklı Bağımlılık, küçük devletlere ve onların çıkarlarına da gereken önemi
vererek onların uluslararası sistemdeki rollerini artıran bir yaklaşımdır. Ayrıca,
uluslararası örgütler Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yürütülmesi için birer aracı
100
Uluslararası örgütlerin etkinliğini etkileyen faktörlerle ilgili olarak bkn. Oran R. Young, “The
Effectiveness of International Institutions: Hard Cases and Critical Variables”, James N. Rosenau ve
Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics,
Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s.160-194.
101
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.35-36.
102
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.440.
103
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.36.
104
Nye, Understanding International Conflicts: An Introduction to Theory and History, s.217.
36 olmanın ötesine geçerek, bu çalışmada gösterilmeye çalışıldığı gibi, Karşılıklı
Bağımlılığın öznesi bile olabilmektedirler.
C.5. Karşılıklı Bağımlılık ve Uluslararası Liderlik
Keohane ve Nye modern tarihin her döneminde uluslararası sistemde lider konumda
bir devletin bulunduğunu, liderlik tarzının ise farklılık gösterdiğini belirtmektedir.
Uluslararası sitemde liderlik, tıpkı bireyler arasında görüldüğü gibi, komuta etmek,
öncülük etmek, ikna ve teşvik etmek şeklinde gerçekleşmektedir. 105 İleri sürülen ilk
liderlik modeli uluslararası sistemi yönetmek için yeterli imkânlara sahip ve güç
kullanmaya istekli bir devletlerin uluslararası ilişkileri kendi çıkarlarını korumak için
azami ölçüde yönettiği hegemonik liderliktir. Bu yapıda devletlerarası bağımlılık
ilişkisi büyük devletin lehine olacak şekilde çoğunlukla asimetrik olarak
gerçekleşmektedir. 106
Lider devletin öncülük etme rolünü üstlendiği bir diğer modelde lider devlet
uluslararası meselelerin çözümünde diğer devletlerle geliştirdiği iyi ilişkiler ağını
kullanarak uluslararası sistemi istikrarlı kılmaya çalışmaktadır. Bu modelde lider
devletin öncü rolünün iç politika muhalefeti ve uluslararası sistemdeki gelişmeler
nedeni ile yetersiz kalması mümkündür. Lider devlet, uluslararası sistemdeki
aktörlerin davranışlarını düzenlemek için isteksiz olsa bile sahip olduğu imkânlar ve
konumu gereği uluslararası sistemi davranışlarıyla etkileyebilecek durumdadır. 107
105
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.200.
106
G. John Ikenberry, “The Future of International Leadership”, Political Science Quarterly, Cilt 111,
No 3, 1996, s.396.
107
Ikenberry, “The Future of International Leadership”, s.395.
37 Keohane ve Nye’ın ileri sürdükleri son liderlik modeli olan teşvik edici
liderlik modelinde lider devlet, diğer devletleri uluslararası sistemin istikrarına katkı
yapmaya teşvik edecek şekilde politikalar gütmektedir. Bu modelde lider devlet
istikrarlı bir uluslararası sistem yaratmak için diğer devletleri istikrarsızlık kaynağı
olan kısa vadeli çıkarlarını göz ardı etmeleri doğrultusunda teşvik ve ikna etmeye
çalışmaktadır.
Hegemonik
kaygılar
taşımayan
uluslararası
koşullarda
sürdürülebilecek olan bu sistemde birkaç devletin bile çıkarlarından feragat etmek
istememesi hoşnutsuzluk kaynağı olacaktır. 108 Bu bağlamda lider devletin
uluslararası camiada geniş tabanlı bir desteğe sahip olması gerekmektedir.
Hegemonya
sonrası
dönemde
uluslararası
işbirliğini
konu
edinen
çalışmasında Keohane, uluslararası sistemde her gün daha da artan Ekonomik
Karşılıklı Bağımlılığa rağmen devletlerarası ilişkilerde uyumsuzluğun (discord)
hâkim olduğunu belirtmiştir. 109 Söz konusu uyumsuzluğun temel nedenini ise
vatandaşlarını dünya ekonomisindeki gelişme ve çalkantılardan korumak isteyen
devletlerin ekonomiye daha fazla müdahale etmesi ve bu müdahalenin maliyetini ise
başka devletlere yükleme çabası olarak açıklamaktadır. Karşılıklı Bağımlılık
ortamında kötü etkilerinde (işsizlik, enflasyon, ekonomik krizler vb.) iyiler kadar
hızlı yayıldığını vurgulayan Keohane, artan uyumsuzluğa rağmen devletlerin
tamamlayıcı ve ortak çıkarlar etrafında işbirliği geliştirmelerinin mümkün
olabileceğini savunmaktadır. 110 II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası düzenin
ABD hegemonyası üzerine kurulduğunu belirten Keohane, ABD hegemonyasının
108
Keohane ve Nye, Power and Interdependence: World Politics in Transition, s.201.
109
Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.5.
110
Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.5-6.
38 yükselen güçler karşısında zayıfladığını belirtip hegemonya sonrası dönemde
işbirliğinin uluslararası rejimler üzerinden devam ettirilmesinin mümkün olduğunu
ileri sürmüştür. Keohane göre, hegemon ve uluslararası rejimler ortak bir şekilde
anlaşma yapmayı, kural tesis etmeyi ve kurallara uymayı sağlamaktadır. Bu
bağlamda hegemonya ve uluslararası rejimler tamamlayıcı olabilirler, hatta bazı
durumlarda birbirinin yerini de doldurabilirler. 111 Uluslararası rejimler tesis edilip
çalışır hale getirildikten sonra işbirliği geliştirmek için bir hegemonun varlığına
ihtiyaç kalmamaktadır. Uluslararası rejimlere katılarak birbirlerini bağlayan
devletler, yine bu rejimler vasıtası ile birbirlerini denetlemeyi (monitoring) de
başarmaktadır. Bu bağlamda, mevcut rejimleri devam ettirme koşullarının onları
yeniden yaratmaktan daha kolay ve daha az talepkâr olması nedeni ile devletler,
mevcut uluslararası rejimleri ilga etmenin yaratacağı belirsizlik riskini almadan
işbirliği arayışlarına devam edeceklerdir. 112 Ek olarak, ödül ve ceza yöntemi ile ortak
çıkarlar üzerinde anlaşma sağlayan Hegemonik bir güç olmasa bile, birbirleri ile
güçlü bir şekilde etkileşen küçük bir grup güçlü aktör uygun bir şekilde tasarlanmış
uluslararası rejimler üzerinden diğer devletlerin davranış ve faaliyetlerini denetleme
görevini yerine getirebilirler. 113 Özet olarak Keohane’e göre, tasarımı uygun şekilde
yapılmış uluslararası örgütler vasıtası ile birbirleri ile yoğun bir şekilde etkileşen bir
grup güçlü devlet, hegemonya eksikliğinin yarattığı boşluğu doldurarak, uluslararası
ilişkilerde işbirliğini dolayısıyla barışı tesis edebilirler. Bu bağlamda AB-Çin
111
Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.15.
112
Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.49-50 ve
214-215.
113
Keohane, After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, s.77-78 ve
258.
39 ilişkileri uluslararası sisteme istikrar getiren ve işbirliği arayışlarına katkıda bulunan
bir nitelik sergilemektedir.
D. Karşılıklı Bağımlılığa Yöneltilen Eleştiriler
Karşılıklı Bağımlılığa karşı en çok ses getiren eleştiriler yaklaşımın varsayımları ile
birlikte teorik yapısını da eleştiren K. Waltz tarafından ileri sürülmüştür. Öncelikle
uluslararası meselelerin temelinde hala güvenlik ve askeri konuların yer aldığını
belirten Waltz, Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında devletlerin uluslararası ilişkileri
belirleme rolünün fazla küçümsendiğini belirtmiştir. Waltz’a göre artan ekonomik
ilişkiler devletlerarası çatışmaları çözmekten çok yeni çatışma alanları yaratarak
uluslararası istikrarı azaltmaktadır. Devlet ve uluslararası sistem arasındaki ayrımı
vurgulayan Waltz, uluslararası toplumun devletlerden oluşan bir yapı olduğunu,
devletlerin iç politikadan farklı olarak uluslararası ilişkilerde gücünü artırma
arayışlarına devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, devletlerin belirli bir ölçüde
birbirlerine
benzeyen
organizasyonlar
olduğunu
hatırlatarak
asıl
Karşılıklı
Bağımlılığın heterojen unsurlardan oluşan iç politikada geçerliği olduğunu öne
sürmüştür. 114Devlet
içindeki
değişimlerin
uluslararası
sistemin
yapısını
değiştiremeyeceğini iddia eden Waltz’a göre bütün devletler demokratik olsalar bile
uluslararası sistem anarşik olacaktır çünkü uluslararası bir otorite olmadan devletler
güvenlik arayışında kendi güçlerine güvenmeye devam edeceklerdir. 115
Stanley J. Michalak ise şiddetli eleştiriler yönelttiği Keohane ve Nye’ı, realist
yazarları dikkatli bir şekilde çalışmadan, yüzeysel olarak incelemekle suçlamaktadır.
114
Kenneth N. Waltz, “The Myth of National Interdependence”, Charles P. Kindelberger (der.), The
International Corporation: A Symposium, Cambridge, MIT Press, 1971, s.206-220.
115
Kenneth N. Waltz, “Structural Realism After The Cold War”, International Security, Cilt 25, No 1,
Summer 2000, s.7-35.
40 Michalak, Keohane ve Nye’ın realizmi üç temel noktada çarpıtarak sunduğunu iddia
etmektedir. Bunlar realist teorinin kapsamının kaba bir şekilde dar gösterilmesi, güç
kavramının doğası ile rolünün yanlış gösterilmesi ve son olarak uluslararası rejim
değişimlerinin
realist
açıklamasının
herhangi
bir
yazara
dayandırılmadan,
çarpıtılarak verilmiş olmasıdır. 116
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının öngörüsünün aksine devletlerarası
hiyerarşide küçük devletlerin öneminin artmadığı, gelişmiş ülkelerin politik
üstünlüğünün devam ettiği belirtilmektedir. Ayrıca, Karşılıklı Bağımlılıktan gelişmiş
ülkelerin kendi kendine yeten ekonomilerinden ziyade küçük devletlerin daha çok
etkilendiği ileri sürülmektedir. 117 Bu bağlamda Neoliberallerin sıklıkla kullandıkları
Karşılıklı Bağımlılık argümanının aslında klasik anlamda büyük devletlerin güç ve
etki arayışlarının başka araçlarla devam ettirilmesinden başka bir şey olmadığı
yönünde eleştiriler getirilmektedir. 118 Benzer bir şekilde Nye, Karşılıklı Bağımlılık
durumunun küçük ülkelerde “bütün aktörlerin ABD’ye bağlı olduğu, ABD’nin ise bu
bağlılığı uluslararası sistemi yönetmek için kullandığı…” gibi olumsuz bir şekilde
algılandığını tespit etmektedir. 119 Çatışma analizlerinde sıkça kullanılan Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımının açıklama gücünü artırmak için üç önemli noktada
iyileştirilmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Bunlardan ilki teorik yapının, çatışma
116
Stanley J. Michalak Jr., “Theoretical Perspectives for
Interdependence”, World Politics, Cilt 32, No 1, 1979, s.138-150.
117
Understanding
International
Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s.444.
118
Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.66
ve K. J. Holsti, “Scholarship in an Era of Anxiety: The Study of International Politics during the Cold
War”, Tim Dunne, Michael Cox ve Ken Booth (der.), The Eighty Years’ Crisis: International
Relations 1919-1999, New York, Cambridge University Press, 1998, içinde s.17-47, s.27.
119
Nye, Power in a Global Information Age, s.154.
41 üzerindeki etkileri daha kapsamlı bir şekilde açıklayabilmek için güçlendirilmesidir.
İkincisi, Karşılıklı Bağımlılığın çatışma önlemedeki sınırlarının belirlenmesidir. Son
olarak hem Karşılıklı Bağımlılık hem de çatışma kavramlarının tanımları ile ölçüm
yöntemlerinin daha da geliştirilmesidir. 120
Sonuç olarak Liberal uluslararası ilişkiler anlayışının içinde entelektüel bir
ürün çeşitlemesi 121 olarak Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı, teknoloji ve ticaret
sayesinde devletlerarası etkileşimin her geçen gün arttığını, artan etkileşimin
yönetilmesi için diplomasi trafiğinin sıklaştığını böylelikle devletlerin giderek
karşılıklı olarak birbirlerine daha çok bağımlı hale geldiklerini ileri sürmektedir. Söz
konusu Karşılıklı Bağımlılığın doğru yönetilememesi halinde devletler için büyük
maliyetler yaratacağı vurgulanarak, devletlerarası işbirliğinin önemine ve askeri güç
kullanımının zorlaştığına dikkat çekilmektedir. Her teori gibi zayıf yönleri olmasına
rağmen, uluslararası sistemi ve devletlerarası ilişkileri okumada hâlâ etkili ve yararlı
bir yaklaşımdır. 122 Oyun teorisinin analizleri de Karşılıklı Bağımlılığın geçerliliğini
ispatlamakta,
uluslararası
ilişkileri
açıklamakta
her
daim
rolü
olduğunu
göstermektedir. 123
İkinci dalga küreselleşme ile birlikte gelişmiş ülkelerdeki sanayi yapısının
çözülerek gelişmekte olan ekonomilerde yeniden yapılanması söz konusu olmuştur.
120
Mansfield ve Pollins, “The Study of Interdependence and Conflict: Recent Advances, Open
Questions and Directions for Future Research”, s.834 ve 854-855.
121
Arthur A. Stein, “Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.) The
Oxford Handbook of International Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.201217, s.202.
122
Muharrem Gürkaynak ve Serhan Yalçıner, “Uluslararası Politikada Karşılıklı Bağımlılık ve
Küreselleşme Üzerine bir İnceleme”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 23, Güz 2009, s.88.
123
Kroll, “The Complexity of Interdependence”, s. 324.
42 Endüstriyel üretimin yapısında görülen bu değişim gelişmiş ülkeler ile gelişmekte
olan ülkeler arasındaki ilişkileri ön plana çıkararak, politik ve diplomatik ilişkilerin
gelişmesine neden olmaktadır. 124 Uluslararası ticaretin gelişmesi ve ekonomik
aktivitelerin artması ile gelişmiş ülkeler arası ilişkileri açıklamak için sıklıkla
başvurulan Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının uygulama alanı, gelişmiş ülkelerle
gelişmekte olan ülkeler arası ilişkileri kapsayacak şekilde genişlemektedir. Bu
noktada Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına açıklama gücü veren etkili bakış açısının
kaynaklarını kısaca özetlemekte fayda vardır. İlk olarak Karşılıklı Bağımlılık
yaklaşımı ekonomik aktiviteleri dış politikanın ve ülkeler arası ilişkilerin temel
belirleyicisi olarak kabul etmektedir. İkinci olarak gelişen ekonomik ilişkiler
diplomatik ve politik ilişkileri yoğunlaştırırken, gündem konularını ve iletişim
kanallarını çeşitlendirmektedir. Üçüncü olarak zaman içinde ekonomik ilişkilerin
güçlenmesi ile başlayan, diplomatik ve politik ilişkilerin gelişmesi ile güçlenen
devletlerarası ilişkiler farklı politika alanlarında işbirliği arayışlarına neden
olmaktadır. Dördüncü olarak gelişen ekonomik ve politik ilişkilerin oluşturduğu
bağlar tarafların rasyonel politika hesaplamalarına etki ederek tarafları güçlü ilişkileri
devam ettirme konusunda teşvik etmektedir. Bu bağlamda Avrupa Birliği ile Çin
arasında gelişen ekonomik ilişkiler acaba Karşılıklı Bağımlılığa neden olmakta
mıdır? Sorusuna yanıt arayan çalışmamızın ikici bölümünde AB-Çin ilişkileri analiz
edilmeye çalışılırken yukarıda bahsedilen bakış açısının ışığında veriler toplanıp,
düzenlenmeye çalışılacaktır.
124
Ricardo Bustillo and Andoni Maiza, “An Analysis of the Economic Integration of China and the
European Union: The Role of European Trade Policy”, Asia Pacific Business Review, Cilt 18, No 3,
Temmuz 2012, s.355.
43 İKİNCİ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ
Elindeki araçlara karşın bir sonuca ulaşamıyorsan uygun ortaklar ara, o zaman
talih senden yana olur.
Değişimler Kitabı ( I Ching )
Güçlü ülkelerden kendine yandaş bulursan, düşmanların sana karşı harekete
geçmeye cesaret edemez.
Savaş Sanatı
A. Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti Siyasi İlişkilerinin Tarihsel
Gelişimi
A.1. Tarihi Arka Plan
Avrupa ile Çin arasındaki ilişkilerin başlangıcı çok eskilere dayanır. İpek yolu 125
vasıtası ile Doğu’nun zenginlikleri, özelliklede ipek ve baharat, Roma’ya kadar
taşınmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde kurulan, süre bakımından kesintili ve
başka devletten tüccarlar vasıtası ile gerçekleşen (dolaylı) ilişkiler daha çok ticari
olmakla birlikte, dini ve diplomatik boyutları da içermektedir. 126 Bu dönemden
125
İlginçtir İpek yolu ticareti Keohane ve Nye tarafından ‘zayıf küresellik’ (thin globalism)
bağlantısına örnek olarak gösterilmiştir bkn. Robert O. Keohane ve Joseph S. Nye Jr., “Globalization:
What’s New? What’s Not? (and So What?)”, s.108.
126
Carlo Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the
Republic of China”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and
China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.225-241, s.226’dan Innes Miller, The Spice Trade of the
Roman Empire, 29BC-AD641, Oxford, Oxford University Press, 1969.
44 sonraki ilişkiler Michael Yahuda tarafından dört döneme ayrılmaktadır. 127 AvrupaÇin ilişkilerin temelini teşkil edecek birinci dönem 1514 yılında Portekizlerin ticaret
amacı ile Çin kıyılarına ulaşmaları ile başlayıp 19’uncu yüzyılda sonlanır. Bu
dönemin ayırıcı özelliği ilişkilerin ilk kez doğrudan, başka bir ifade ile aracısız,
gerçekleştirilmesi ve süre bakımından kesintisiz bir şekilde devam ettirilmesidir.128
Bu dönemde Avrupalı tüccarların Çin’in iç bölgelerine erişimine izin verilmemiş,
ticaretleri bir iki liman ile sınırlı tutulmuş ve faaliyetleri Çinli yetkililerce sürekli
olarak kontrol edilmiştir. 129 Bu dönem, yine M. Yahuda tarafından, Çin
medeniyetinin üstünlüğü nedeniyle Avrupalıların Çin’den etkilendiği dönem olarak
adlandırılmaktadır. Bu dönemde Avrupa’yı etkileyen kültürel etkileşimin başlıca
örnekleri arasında; Leibniz’in Çinlilerin ahlak ve politikanın pratik hayata
geçirilmesinde Avrupalılardan daha üstün oldukları iddiası, Voltaire’in Çin’in sosyal,
bürokratik ve idari yapısına övgüler düzerek mevcut yerel yönetimi eleştirmesi, hatta
Francois Quesnay’ın Çin’deki gözlemlerine dayanarak geliştirdiği ileri sürülen,
ekonomideki doğal düzenin hükümet müdahaleleri ile bozulduğunu ileri sürdüğü
‘bırakınız yapsınlar’ tezi bulunmaktadır. 130 Çin’in dönemin Avrupa’sını ne kadar
derinden etkilediğini gösteren başka bir örnek ise filozof Francis Bacon tarafından
Avrupa medeniyetinin gelişmesindeki en önemli adımlar olarak nitelendirilen
edebiyat, savaş teknolojisi ve yön bulma konularındaki gerçekleştirilen ilerlemelerin
temelinde Çin’den getirilen icat ve keşiflerden matbaa, barut ve mıknatıs’ın
127
Michael Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”,
David Shambaugh et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects,
London, Routledge, 2008, s.13-32, s.13.
128
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.14.
129
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.15.
130
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.15.
45 yatmasıdır. 131 Buna karşılık, bu dönemde, Çinlilerin Avrupalılardan öğrendikleri
sınırlı kalmış, özellikle misyoner rahiplerden ileri seviyede matematik ve astronomi
öğrenmişlerdir. 132 Kısaca bu dönemde Avrupalılar hayatın sosyal, ekonomik ve
siyasi tüm alanlarında Çin kültürünü gözlemleyerek kendilerini geliştirme fırsatı elde
etmişlerdir.
İkinci dönem ise Çinliler tarafından ‘utanç ve aşağılanma yüzyılı’ olarak
adlandırılan 1800-1949 dönemini kapsar. Bu dönem, Avrupalıların önderliğinde
Çin’e silah zoruyla girilen, Japonya tarafından işgal edilme ve iç savaş ile
sonuçlanan, Qing hanedanın son bulduğu, kaotik ve zor bir dönemdir. Bu dönemde
Çinli entelektüellerin ‘Çin medeniyetinin üstünlüğü’ tezi sarsılmış, atlı barbarları
‘Çinlileştirme’ stratejisi güden Çinlilerin ülkesi denizden gelen barbarlar tarafından
istila edilmiştir. 133 İngilizler ile gerçekleştirilen II. Afyon Savaşı (1858-60 arası,
I.Afyon Savaşı ise 1839-42 yılları arasında) yenilgisi sonrası daha önce
karşılaşmadıkları kadar ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarını fark eden
Çinliler ilk kez bu dönemde Avrupalıların gücünün teknolojiden kaynaklandığını
fark etmişlerdir. Bu üstün teknolojiye ulaşmak için Konfiçyuscu sistemi
güncelleyerek modern bir ordu ve donanma kurulması için ilk kez bu dönemde
Avrupa’ya öğrenci yollamış ve Avrupalı uzmanlar istihdam edilmeye başlanmıştır. 134
131
Joseph Needham, Science and Civilisation in China, volume I: Introductory Orientations,
Cambridge, Cambridge University Press, 1961, s.19.
132
Bu ilginç bilgilerin devamı için bkn. G.F. Hudson, Europe and China: A Survey of Their Relations
from the Earliest times to 1800, London, Edward&Arnold Co., 1931; Colin Mackerras (der.),
Sinophiles and Sinophobes, Oxford, Oxford University Press, 1995 ve Georg Lehner, China in
European Encyclopaedias 1700-1850, Boston, Brill, 2011.
133
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.17.
134
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.18.
46 Bu dönemde arayışına başlanan geleneksel değerleri koruyarak gelişme ve
modernleşme çabaları küreselleşme sürecinin yaşandığı günümüze kadar etkisini
sürdürmüştür. Bir başka ifade ile ilk kez bu dönemde pratik amaçlar için Batı öğretisi
kullanılmaya, temel değerler için ise Çin öğretisi korunmaya çalışılmıştır. 135
19’uncu yüzyılın sonunda Avrupa kendi problemleri ile uğraşırken Çin’deki
ekonomik ve siyasi etkisi gerilemiş, I.Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı döneminde
ise etkisi iyice azalmıştır. Avrupa’nın İdeolojik olarak etkisi (Komünizm ve Faşizm)
ise devam etmiştir. Nihayetinde II. Dünya Savaşı sonrasında, üçüncü dönem olarak
adlandırılan ve soğuk savaşın bitişine kadar devam eden, Çin’de Mao’nun yönetime
geçmesi ile hem siyasal hem de ekonomik anlamda Avrupa-Çin ilişkilerinde yeni bir
döneme girilmiştir. Bu dönemde ilişkiler, temel olarak, soğuk savaşın güvenlik
kaygıları ve büyük güçlerin yönlendirmeleri ile şekillenmiştir. Dördüncü ve son
dönem ise soğuk savaşın bittiği 1990’lı yıllardan başlayıp günümüzde halen devam
etmekte olan dönemdir. Bu dönem, David Shambaugh’un belirttiği gibi ilişkilerin
soğuk savaşın gölgesinden kurtulup daha bağımsız bir şekilde gelişmeye başladığı
dönemdir. 136
A.2.
Avrupa
Ekonomik
Topluluğu-Çin
Halk
Cumhuriyeti
Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması
1949 devriminden sonra Batı Avrupa, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dış ilişkiler
sıralamasının alt basamaklarında yer almıştır. Benzer bir ilgisizlik Avrupa
135
M. Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”,
s.18’den Chaohua Wang (der.), One China, Many Paths, London, Verso, 2003.
136
Bkn., David Shambaugh, China and Europe: 1945-95, London SOAS, Contemporary China
Institute, 1995.
47 devletlerinde görülmesine rağmen bu Çin ile herhangi bir Avrupa ülkesi arasında hiç
diplomatik temas kurulmamıştır demek değildir. F. Snyder Avrupa ülkeleri ile Çin
arasında diplomatik ilişkilerin dört dalga halinde kurulduğunu söylemektedir. 137
Sovyet Bloğu ülkeleri Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulduğu anda ilk dalga
olarak diplomatik ilişkileri derhal tesis etmişlerdir. Mao yönetimi her ne kadar
Sovyetlerin etkisi ile Doğu Avrupa ülkeleri ile ilişki kursa da, bu ülkelerden teknoloji
transfer edebilme fırsatını memnuniyetle karşılamıştır. 138 Batı Avrupa ülkeleri ise
Amerika Birleşik Devletlerinin etkisi ile Komünist Çin’i biraz gecikerek 1950’li
yılların ortasında, tanımaya başlamışlardır. 139 Bu Dönemde hem Batı Avrupa hem de
Çin benzer bir şekilde birbirlerini dünya politikasının etkilemekten uzak ve zayıf
olarak
algılamışlardır.
Bu
algılama
İdeolojik
farklılık
neticesinde
iyice
şiddetlenmiştir. Çin, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET daha sonra Avrupa
Birliği olacaktır) Amerika’ya bağımlı olarak algılamaktadır. AET, Çinliler için
Amerikan yönetimindeki Batı kapitalizminin bir uzantısı, saldırgan NATO’nun
ekonomik koludur. Avrupa da ise Çin ekonomik olarak iflas etmiş, ilerleme planında
başarısız olmuş bir devlet olarak dünya düzeni ve batı demokrasisi ile çatışmacı
olarak algılanmaktadır. 140
137
Francis Snyder, The European Union and China, 1949-2008; Basic Documents and Commentary,
Portland, Hart Publishing, 2009, s.7-45.
138
Yahuda, “Sino-European Encounter: Historical Influences on Contemporary Relations”, s.23.
139
İkinci dalgada Danimarka 1950, İsveç 1950, Finlandiya 1950 yılında Çin’i tanımıştır. Üçüncü
Dalgada Büyük Britanya 1954, Hollanda 1954, Fransa 1964 yılında Çin’i tanımıştır. Dördüncü
dalgada İtalya 1970, Avusturya 1971, Belçika 1971, Federal Almanya 1972, Lüksemburg 1972,
Yunanistan 1972, İspanya 1973, Portekiz 1979 yılında Çin’i tanımıştır. bkn. Snyder, The European
Union and China, 1949-2008; Basic Documents and Commentary, s.21-44.
140
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.217.
48 Çinliler, 1960’lı yıllarda AET’nin ekonomik olarak gelişmesini kapitalizmin
içindeki bir çelişki olarak nitelemiş, bu gelişmeyi jeopolitik bir manevra alanı olarak
değerlendirmişlerdir. AET üyesi ülkeler ekonomik olarak güçlendikçe Amerika’dan
bağımsız olarak hareket etmek istemektedirler. 141 Pekin yönetimi kapitalist ülkeler
arasındaki kıyasıya rekabeti fırsat olarak görmüştür. 1960’ların sonlarına doğru
Çin’in Sovyetler Birliği ile ilişkileri sorunlu hale gelmeye başlamıştır. 1968 de
Sovyetlerin Çekoslovakya müdahalesindeki ayrılık ve 1969 da Rus-Çin sınırında
yaşanan çatışmalarla Çin’deki Rus endişesi iyice artmıştır. Bu tarihten sonra Çin
klasik bir uluslararası ilişkiler taktiği olan dengeleme çerçevesinde Sovyetleri
Batıdan baskı altına alabilecek (en azından Sovyetlerin dikkatini dağıtacak) bir
Avrupa ile dostane ilişkiler geliştirme arayışına girmiştir. Böylelikle 1970’lerin
başında Pekin yönetimi Avrupa bütünleşmesi ile ilgili olarak iyi niyet
açıklamalarında bulunmaya başlamıştır. 1973 de topluluğun genişleyerek dokuz
üyeye
ulaşması
Çin’de
Amerikan
emperyalizminin
zayıflaması
olarak
değerlendirilmiştir. Çünkü genişleyen Avrupa’nın altın rezervleri, çelik üretimi ve
otomobil üretimi Amerika’nın üretimini geçmektedir. 142 Pekin yönetimi Çin’in
geleneksel barbarları kontrol etmek için barbarları kullanmak stratejisine uygun
olarak Avrupa’yı Amerika ve/veya Sovyetlere karşı kullanmayı amaçlamıştır. 1973
yılında Çin Başbakanı Zhou Enlai Çin komünist partisinin 10. Ulusal kongresinde
Sovyetlerin Çin sınırında yığınak yaptığını açıklayarak Çin’in birleşik bir cephe
141
Pekin Yönetimi tarafından Fransız-Alman yakınlaşması Batı Avrupa da Anglo-Amerikan etkisini
azaltıcı bir güç olarak değerlendirilmiştir bkn. Song Xinning, “China’s View of European Integration
and Enlargement”, David Shambaugh, et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies
and Prospects, London, Routledge, 2008, s.174-186, s.174.
142
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.218-219.
49 kurmak için diğer güçlerle işbirliğine gitmeyi amaçladığını açıklamıştır. Bu
tarihlerde Avrupa’ya artan ilginin bir örneği olarak Çin medyasında Avrupa ile ilgili
haberlerin sayısındaki artış gösterilebilir. 1972 yılında Avrupa ile ilgili haberlerin
sayısı 63 iken 1975 de bu sayı birdenbire 297 ye ulaşmıştır. 143
A.3. Diplomatik İlişkilerin Tesis Edilmesi: Karşılıklı Bağımlılığın
Temelleri
Çin Halk Cumhuriyeti ile Avrupa Toplulukları arasındaki diplomatik ilişki 1975
yılının Mayıs ayında kurulmuştur. Çin’in Ticaret Bakanı bu gelişmeyi açıkça
“…dünya hegemonyası arayan güçleri hayal kırıklığına uğratacak olumlu bir
gelişme” olarak tanımlamıştır. Politik hedef olarak Çin’i Sosyalist kamptan iyice
ayırmaya çalışan 144 Avrupa Konseyi ise yaptığı açıklamada Çin’in toplulukla resmi
temas kurmasını memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir. 145 AET’nin dokuz üyesi
Çin ile diplomatik ilişkiye geçerken tesis edilen ilişkinin geleceği belirsizdir. 146
1976 yılında Mao Zedong’un ölümünün ardından Çin’de yönetimine gelen
Deng Xiaoping ile birlikte ekonomik modernleşme ve zenginlik arayışı dönemine
girilmiştir. Avrupa, Pekin yönetimi tarafından Deng Xiaoping’in dört alanda
modernleşme (tarım, sanayi, askeri, bilim teknik) stratejisinin uygulanabilmesi için
143
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.219.
144
Mara Caira, “The EU-China Relationship: From Cooperation to Strategic Partnership”, Federiya
Bindi (der.), The Foreign Policy of the European Union: Assessing Europe’s Role in the World,
Washington D.C., Brookings Institution Press, 2010, içinde s.263-270, s.264.
145
16.07.1975 tarih, 1975-1990 sayılı Konsey açıklaması, s.65-69.
146
David Shambaugh et. al., “From Honeymoon to Marriage: Prospect for the China-Europe
Relationship”, David Shambaugh, et. al. (der), China Europe Relations: Perceptions, Policies and
Prospects, London, Routledge, 2008, s.303-338, s.303.
50 gerekli olan finans ve teknoloji kaynağı olarak görülmüştür. 147 Bu bağlamda
Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın temelleri 1978 yılında Çin ile AET arasındaki
ticaret anlaşması görüşmelerinde atılmıştır. 148 1978’de imzalanan ticaret anlaşması
1985 de yenilenerek Çin ile Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır.
Anlaşmanın amacı kısaca, karşılıklı çıkarlara uygun ekonomik ve teknik işbirliğini
geliştirmek, ticareti yoğunlaştırıp çeşitlendirmektir. Bu dönemde Çin, AB’ye
ekonomik olarak bağımlı durumdadır. Bu bağımlılık ilişkisi zaman içinde Çin
ekonomisi güçlendikçe Karşılıklı Bağımlılığa dönüşecektir.
1980’lerin sonunda Sovyetler Birliğinin dağılması ile birlikte uluslararası
sistemde yaşanan değişimler AB-Çin yakınlaşması için yeni bir alan yaratmıştır.
Rusya’nın zayıflaması dünyadaki güç dengesini değiştirmiştir. Bu değişim ile Deng
Xiaoping dünyanın 4 hatta 5 kutuplu bir yapıya bürünebileceğini, Çin ve AB’nin de
bu kutuplar arasında yerini alacağını açıklamıştır. 149
1989 Tiananmen Meydanı olaylarından sonra Avrupa ile Çin arasındaki
ilişkiler kısa bir süreliğine dibe vurmuştur. Avrupa Konseyi bu olayları “vahşi bir
bastırma” olarak tanımlayıp şiddetli bir şekilde kınamıştır. 150 Olayların hemen
ardından Finansal krediler dondurulmuş, işbirliği programları durdurulmuş, silah
ambargosu başlatılmış ayrıca, askeri işbirliği ve ikili görüşmeler askıya alınmıştır.
147
Men, EU-China Relations: from Engagement to Marriage, s.4-5.
148
Rosecrance’ın dediği gibi temel olarak iki taraf arasında karşılıklı bir çıkar veya sorun olmaksızın
görüşmek ve anlaşmak anlamsızdır bkn. Rosecrance, “Reward, Punishment and Interdependence”,
s.33.
149
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.223-224.
150
26-27.07.1989 tarihli Avrupa Konseyi sonuç bildirgesi, s.15-17
51 Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen ikili ilişkiler kısa bir süre içinde iyileşme
sürecine girip 1990’lı yılların başından itibaren hızla düzelmiştir. 151 Tiananmen
olaylarına karşı verilen tepki bu ilişkiye büyük bir hasar vermemiştir. 152 İlişkilerin
kısa sürede toparlanmasının nedeni AB’nin yükselen Çin ile ilişkilerinin özellikle
son beş yıl içinde hızlı bir şekilde gelişmesidir. Özellikle ekonomik nedenler ve
karşılıklı çıkarlar sayesinde adım adım artan Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucu
olarak AB, Çin pazarının büyüklüğü, ucuz üretim imkânlarının cazibesine kapılarak,
değişen uluslararası yapının da etkisi ile Çin ile ilişkilerini, silah ambargosu hariç,
kısa sürede normalleştirmiştir. 153 Bu normalleşme ilişkilerin Karşılıklı Bağımlılık
dikkate alınarak yürütüleceğinin ilk göstergesidir. Bu Karşılıklı Bağımlılık ise ilk kez
1995 yılındaki komisyon belgesinde itiraf edilecektir.
1995 yılında Avrupa Komisyonunun “Çin-Avrupa İlişkilerinde Uzun
Dönemli bir Politika” ve 1998 yılında “Çin ile Kapsamlı Ortaklık İnşa Etmek” adlı
belgelerinde Çin’in artan önemi ile birlikte güçlenen ilişki açık bir şekilde ortaya
konulmuştur. Avrupa-Çin ilişkilerinde uzun dönemli bir politika belgesinde;
“…Çin’in hem ekonomik hem askeri hem de politik alanda giderek güçlendiği...
Karşılıklı Bağımlılığın giderek arttığı… Bu dönemde dünya güvenliği ve ekonomik
sisteminin bir parçası olmaya başladığı... Bu bağlamda Çin ile artan ilişkilerin
Avrupa’nın dış ilişkilerinde önemli bir köşe taşı olacağı…” Komisyon tarafından
151
Yaptırımlar ve normalleşme sürecinin detayları için bkn. Kay Möller, “Diplomatic Relations and
Mutual Strategic Perceptions: China and the European Union, The China Quarterly, No 169, 2002,
s.14-18.
152
Franco Algieri, “EU’s Economic Relations with China: An Institutional Perspective”, The China
Quartely, No 169, Mart 2002, s.64.
153
Jing Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, EU Center of
Excellence University of Pittsburg Policy Paper No:12, Kasım 2007, s.15.
52 belirtilmiştir. 154 Çin ile kapsamlı ortaklık inşa etmek adlı belgede ise; “…Çin’in
yükselen etkisi tanınarak AB’nin kapsamlı ortaklık inşa etme niyeti dile getirilmiş...
dış ilişkiler alanında Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birinin
yükselen Çin’in hem ekonomik hem de politik olarak uluslararası topluma entegre
edilmesi olduğu” belirtilmiştir. 155 Bu belge ile AB, Çin’in kendine olan ekonomik ve
teknolojik bağımlılığını kullanarak Çin’i uluslararası topluma barışçıl bir şekilde
entegre etme görevini üstlenmiştir.
Bu görev AB’nin Karşılıklı Bağımlılığın öngörülerine uygun üç temel
inancına dayanmaktadır. Birinci olarak AB, büyük güçlerin dengede olduğu çoktaraflı bir uluslar arası sistemin hegemonik bir yapıdan daha istikrarlı olduğuna
inanmaktadır. İkinci olarak, devletlerin hukuka ve genel kabul görmüş davranış
kurallarına uymaları gerektiğine inanmaktadır. Son olarak AB, sınır aşan uluslararası
sorunların çözümü için uluslararası örgütlerin güçlendirilerek devlet egemenliğinin
ölçülü bir şekilde sınırlanması ve/veya paylaşılması gerekliliğine inanmaktadır. 156
Daha faydacı bir bakış açısına göre ise AB, uluslararası rejimlerdeki yerleşmiş çıkar
ve etkinliğini Çin’e karşı bir avantaja dönüştürmeye çalışmaktadır. 157 Çin’in
uluslararası sisteme barışçıl bir şekilde katılması AB’nin etkili bir küresel aktör
olabilmesi için karşı karşıya olduğu en önemli görevdir.
154
Communication of the European Commission, A Long-Term Policy for China-Europe Relations,
Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995.
155
Communication of the European Commission, Building a Comprehensive Partnership with China,
Brüksel, COM(1998) 181 final, 25 Mart 1998.
156
David Shambaugh, “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions to China’s Rise”,
The Washington Quarterly, Cilt 28, No 3, Yaz 2005, s.9.
157
Neoliberalizmde sistemik etki araçları tartışması için bkn. Bozdağlıoğlu ve Özen, “Liberalizmden
Neoliberalizme Güç Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, s.66-67.
53 1998 yılından beri AB-Çin arasında küresel seviyede stratejik vizyon
sağlamak için yıllık zirve toplantıları düzenlenmektedir. 2002 yılının Nisan ayındaki
mektup değişimi ile fonksiyonel anlamda Avrupa-Çin politik diyalogu düzenli bir
şekilde birçok seviyede yapılandırılmıştır. 158 2003’den sonra politik diyalog yerine
‘Stratejik İlişki’ tanımlaması ve dili kullanılmaya başlanmıştır. 2003 Irak müdahalesi
Avrupalı devletleri tekrar bölmüş 159 Fransa ve Almanya gibi bazı Avrupalı devletler,
Çin gibi, Amerika’nın Irak operasyonuna karşı çıkmışlardır. Bu süreç sonunda hem
Avrupa hem de Çin çok taraflılığı ve Birleşmiş Milletleri uluslararası ilişkilerde öne
çıkarma eğilimi üzerinde anlaşmışlardır. 160 Kısaca ABD’nin uluslararası alanda tek
başına hareket etmesi AB ile Çin’i ortak bir şekilde rahatsız ederek tarafları
birbirlerine daha da yakınlaştırmıştır.
2003 AB-Çin zirvesinin sonunda ilişkilerin dinamik gelişimi ve ilişkileri
derinleştirme ve geliştirmenin önemini ortaya koyan iki önemli politika belgesi
ortaya konmuştur. Bunlar Komisyonun, “Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin
İlişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler” ile Çin’in “AB politika
belgesidir”. Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin ilişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve
Mücadeleler belgesi Eylül 2003’de yayınlanmış olup, genel olarak, ikili ticarette
büyüme üzerinde durulmuştur. Belgede AB’nin küresel bir oyuncu olarak Çin’in
daha dengeli bir uluslararası sistem kurmak konusunda endişelerini paylaştığı
belirtilerek
Çin,
AB’nin
en
önemli
stratejik
ortaklarından
biri
olarak
tanımlanmıştır. 161 Çin tarafının ilk belgesi olan (aynı zamanda Pekin yönetiminin
158
Bunlar Dış işleri bakanları, Politik direktörler, Misyon başkanları, Bölgesel direktörler seviyeleridir.
159
Bir önceki bölünme Balkanlar üzerinedir bkn. Burak Tangör, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna,
Kosova ve Makedonya Krizleri, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, s.95-159.
160
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.226-228.
161
European Commision policy paper, A Maturing partnership: Shared interests and challenges in
EU-China relations, COM (2003) 533 Final, 10 Eylül 2003.
54 hazırladığı ilk strateji belgesidir) AB Politika belgesinde insan hakları konusunda
algılama farklılıkları belirtilirken daha geniş bir jeopolitik alan değerlendirmesi
yapılmıştır. Belgenin 5’inci bölümü, Olgunlaşan Ortaklık belgesinden farklı olarak,
askeri konuları da içerir ve Çin ile AB arasında yüksek seviyede askeri stratejik
güvenlik danışma mekanizmasının adım adım kurup geliştirmesinden bahsedilir. 162
İki belge arasındaki önemli farklılıklardan bir diğeri ise şudur; AB öncelikle Çin’in
iç politikasında demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini savunmakta iken Çin ise
uluslararası ilişkilerde demokrasinin geliştirilmesini ön plana çıkarmaktadır. 163
Çin’in AB politika belgesinde ön plana çıkan bir başka nokta ise “Tek Çin
Prensibinin” 164
AB
ile
ilişkilerde
dikkat
edilecek
bir
husus
olduğunun
vurgulanmasıdır. Belgeye göre; “…AB, Tayvanlı politikacıların ziyaretlerini, nedeni
ne olursa olsun, yasaklamalı… Tayvan’ın herhangi bir uluslararası örgüte katılımını
desteklememeli… Tayvan’a silah veya askeri amaçlarla kullanılabilecek herhangi
bir ekipman satmamalıdır.” Nazik bir şekilde ortaya konulan bu istekler tam olarak
AB’nin yetki alanına girmese 165 bile AB ve üye ülkeler tarafından dikkate alınmış,
bu sayede AB-Çin ilişkileri herhangi bir yol kazasına uğramadan gelişebilmiştir. 166
Bu isteğin dikkate alınması da derinleşen Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucudur. AB
rahatsız olsa bile, Çin ile gelişen ilişkilerini tehlikeye atmamak adına Tayvan
162
Çin’in
13
Kasım
2003
tarihli
AB
politika
belgesi,
http://english.peopledaily.com.cn/200310/13/eng20031013_125906.shtml (Erişim Tarihi 25 Mayıs
2009).
163
Scott, “China-EU Convergance 1957-2003: Towards a Strategic Partnership”, s.229-230.
164
Pekin yönetiminin Tayvan’ın bağımsız olmasına karşı geliştirdiği prensiptir. Konu ile ilgili daha
fazla bilgi için bkn. Shaun Breslin (der.), Handbook of China’s International Relations, London,
Routledge, 2010 ve Peter C. Y. Chow (der.), The One China Dilemma, New York, Palgrave
Macmillan, 2008.
165
Olaf Griese, “EU-China relations: An Assessment by the Communications of the European
Union”, Asia-Europe Journal, Cilt 4, 2006, s.549.
166
Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, s.7.
55 konusunda ki hassasiyete dikkat etmektedir. 167 Avrupa Konseyinin 2003 Aralık
ayında yayınladığı Avrupa Güvenlik Stratejisi Belgesinde Çin, Avrupa’nın stratejik
güvenlik ilişkilerinde anahtar öneme sahip bir ortak olarak tanımlanmıştır. Ortak
stratejik vizyona sahip güçlü bir Avrupa’nın Çin gibi diğer büyük güçlerle ilişkisini
güçlendirmesinin önemi vurgulanmıştır. 168 Stratejik İlişki ilanı sonrası daha da
gelişen ve yoğunlaşan ilişkilerin bir göstergesi olarak AB bürokratlarının 2004
yılında Çin’e toplam 206 ziyaret gerçekleştirdiği gösterilebilir. 169
2006 yılına gelindiğinde AB Komisyonunun yayınladığı “AB-Çin Yakın
Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar” belgesinde Birliğin Çin’e yaklaşımı önemli bir
değişim geçirerek yer yer, özellikle ekonomik konularda, eleştirel bir dil
kullanılmaya başlanmıştır. 170 Üye ülkelere danışılarak hazırlanan ve politik olarak
elde edilebilir önerilere odaklanan belgede, “…son on yılda Çin’in büyük bir dünya
gücü olarak yeniden doğduğu… Ekonomik gücünün yanı sıra politik gücünün de
arttığı bununda dış politikasına yansıdığı… Böylelikle küresel ticaret ve politikanın
değiştiği” belirtilerek, yeni belgenin gerekçesi ortaya konulmuştur. 171 Bu belgede,
AB’nin Çin ile ticaret açığı sorunu karşısında ekonomik korumacılıkla bir tepki
167
The Economist, “Bully for China: China tells the EU to dump on Taiwan the EU asks how hard?”,
12 Temmuz 2007, http://www.economist.com/node/9487102?story_id=9487102 (Erişim Tarihi 26
Ocak 2011), Tayvan hususunda daha fazla bilgi için bkn. Jean-Pierre Cabestan, “The Taiwan Issue in
Europe-China Relations: An Irritant more than Leverage”, David Shambaugh et. al. (der), China
Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.84-101.
168
European Council, A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy, 2003,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (Erişim Tarihi 09 Ağustos 2010).
169
Men, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, s.4.
170
Fraser Cameron, “The Development of EU-China Relations”, Georg Wiessala et. al. (der.),
European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.47-64,
s.54.
171
Communication of European Commission, EU-China: Closer Partners, Growing Responsibilities,
Brüksel, COM (2006) 632, 24.10.2006 final.
56 vermenin yanlış bir yaklaşım olacağı, çözümün AB-Çin ticaretinin rekabete ve adil
anlaşmalara dayalı bir şekilde yapılandırılmasında olduğu belirtilmiştir. Çin’in iç
istikrarı ilk kez bu belgede incelenerek önemi vurgulanmış, yüksek büyüme oranının
sosyal rahatsızlık ve riskleri gizlediği dile getirilmiştir. Ayrıca, enerji arz ve
güvenliği, iklim değişikliği, Afrika politikaları, terörizm ve nükleer silahların
yayılmasının engellenmesi gibi karşılıklı bağımlı uluslararası ilişkilerin yeni gündem
konularında Çin ile daha yakın işbirliğine gidilmesi gerektiği belirtilmiştir. 172
Zaman içinde güncelliği sorgulanır hale gelen ticaret anlaşmalarını yenilemek
ve mevcut ilişkileri tek bir çatı altında toplamak amacıyla AB ve Çin’li yetkililer
2007 yılının Ocak ayında Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (Partnership and
Cooperation Agreement PCA) görüşmelerine başlamıştır. Detaylı bir idari yapı
sunması beklenilen anlaşmada iş güvenliğinden çevre meselelerine, sosyal
problemlerden sektörel diyaloglara kadar uzanan geniş bir yelpazedeki konular
üzerinde AB-Çin işbirliğini derinleştirmenin ve uygulama kapasitesinin geliştirilmesi
hedeflenmektedir. Standart bir insan hakları şartı içermesi beklenen anlaşma ile ilgili
müzakereler halen devam etmektedir. 173
A.4. Stratejik İlişki Söylemi
1990’lı yılların başında Soğuk Savaş biterken dünya politikası ile ilgilenen
aktörlerin
zihnindeki
en
önemli
soru
nasıl
bir
uluslararası
sistemin
172
EU-China: Closer Partners, Growing Responsibilities, s.5-12. Belgenin tamamı 12 sayfadır. Aynı
yılın Temmuz ayında Çin’in daha kapsamlı bir şekilde incelendiği China, the EU and World:
Growing in Harmony? Raporu yayınlanmıştır.
173
Emerging Markets Group&Development Solutions, Trade Sustainability Impact Assessment of the
Negotiations of a Partnership and Cooperation Agreement Between the EU and China, Brüksel,
Global Analysis Report, Ağustos 2008, s.8.
57 şekilleneceğidir. 174 David Shambaugh’un isabetli bir şekilde gösterdiği gibi Soğuk
Savaş sonrası dönemin en önemli, aynı zamanda en az beklenen gelişmesi AB-Çin
arasındaki ilişkilerin giderek güçlenmesidir. 175 Bu gelişen ilişkinin stratejik olarak
adlandırılması mümkün müdür sorusunu cevaplamak için öncelikle tarafların strateji
kelimesi ile ne kastettikleri anlaşılmalıdır. Kısaca her iki tarafında stratejik ortaklık
kavramını genel olarak paylaşılan algı ve çıkarların, uzun vadede gelişen uyumun,
işbirliğinin ve eşgüdümün sağlanması olarak tanımladığı söylenebilir.
Avrupa Birliği tarafında ODGP Yüksek Temsilcisi J. Solana 6 Eylül 2005
tarihinde Şanghay da yaptığı bir konuşmada “…gelişen ve derinleşen bu ortaklığa
gerçekten
sahip
olmalıyız…
Amaçlarımız
birçok
uluslararası
konuda
örtüşmektedir… Biz birçok açıdan doğal ortaklarız.” demiştir. 176 Bu ilişkiyi stratejik
ortaklık olarak adlandırmasının nedenini ise Çin ile tartışılan ve eyleme geçilmek
istenen kitle imha silahlarının yayılması, uluslararası terörizm, çevrenin korunması,
enerji arzı ve güvenliği, küresel güvenlik, bölgesel krizler gibi konuların doğasından
kaynaklandığını belirtmektedir. Ayrıca, Solana hem Çin hem de AB’nin küresel
boyutta güç, kapasite ve sorumluluk sahibi olduğunu vurgulayarak Çin’in hızlı bir
şekilde küresel sahnede olumlu bir aktör, bir dünya gücü olarak yükseldiğini AB’nin
bu yükselişi memnuniyetle karşıladığını belirtmiştir. 177
174
Bkn. 1 no’lu dipnot.
175
Bkn. 2 no’lu dipnot.
176
Javier Solana, “Driving Forwards the EU-China Strategic Partnership”, 6 Eylül 2005,
http://www.ceibs.edu/pdf/magazine/0512_en.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011).
177
David Scott, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First Century”, International
Relations, Cilt 21, No 23, 2007, s.25-26.
58 Çin Başbakanı Wen Jiabao 12 Mayıs 2005’te AB-Çin Yatırım ve Ticaret
forumunda yaptığı konuşmasında kapsamlı stratejik ortaklık için her iki tarafın
çalışma niyetinde olduğu belirterek kapsamlı stratejik ortaklıktan ne anladığını
kelime kelime açıklamıştır. Kapsamlı kelimesinin anlamını işbirliğinin uzun vadede
ekonomik, bilimsel, teknolojik, politik ve kültürel olarak bütün boyutları kapsadığını,
hem hükümetleri hem de sivil toplumu içine alacak şekilde çok katmanlı olduğunu
söyleyerek açıklamıştır. Stratejik kelimesinin anlamını ise ilişkinin ideolojik ve
sosyal sistem farklılıklarının ötesine geçerek, bireysel olayların etkilerinden uzak bir
şekilde gelişeceği, uzun vadeli ve istikrarlı bir işbirliği anlamında tanımlamıştır.
Ortaklık kelimesinin anlamını ise işbirliğinin eşit şartlar altında ve karşılıklı karlı
olarak geliştiği şeklinde açıklamıştır. 178
Avrupa Komisyonu Başkanı J. Barroso 2005 yılındaki 7’nci AB-Çin
zirvesinde Çin başbakanı Wen Jiabao’nun stratejik ilişki tanımlamasını kabul ettiğini
açıklamış, bunun büyük resmi küçük problemlerin önüne koymak anlamını taşıdığını
belirtmiştir. 179
Her iki taraf da stratejik ortaklık söylemini kullansa bile söylemin ötesine
geçmek için yapılanlar sınırlıdır. 180 Bu konudaki belli başlı örnekler bile
açıklamaların ötesine geçememiştir. Örnek vermek gerekirse bunlar arasında; 2004
yılındaki 6’ncı AB-Çin zirvesinde Silah kontrolü ve Kitle imha silahlarının
178
Wen Jiabao, “Vigorously Promoting Comprehensive Strategic Partnership Between China and the
European Union”, China-EU Investment and Trade Forum, 12 Mayıs 2005,
http://www.chinamission.be/eng/sthd/t101949.htm (Erişim Tarihi 12 Ocak 2011).
179
Scott, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First Century”, s.27.
180
Jonathan Holslag, “The Elusive Axis: Assessing the EU-China Strategic Partnership”, Journal of
Common Market Studies, Cilt 49, No 2, s.295-303.
59 yayılmasını önlemek için mücadele edilmesi gerektiği açıklaması ile 2005 zirvesinde
iklim değişikliği ile mücadele açıklaması sayılabilir. Bu konularda söylemin ötesinde
herhangi bir işbirliği geliştirilememiştir. Üstelik 2008 yılı Kasım ayında yayınlanan
“Avrupa Güvenlik Stratejisinin Uygulanmasına dair Rapor” da Çin ile stratejik
ortaklıktan bahsedilmeden sınırlı bir şekilde işbirliğinin artığı belirtilmiş, çok taraflı
uluslararası sistemin oluşturulması için ABD ve diğer ortaklar ile beraber
çalışılacağı, ortak tarih ve sorumluluklar çerçevesinde transatlantik ilişkilerin yerinin
doldurulamayacağı ilan edilmiştir. 181 ABD ile bu güven tazeleme isteği, aynı
zamanda, transatlantik ilişkilerde köprülerin kolay kolay atılamayacağının bir
ispatıdır. Görülen odur ki AB, ABD ve Çin arasında ince bir denge politikası güderek
etkin bir küresel aktör olma hedefini her iki tarafı da çıkarları doğrultusunda
kullanarak gerçekleştirmeye çalışacaktır. AB Komisyonu Ticaret eski Komiseri Peter
Mandelson’un belirttiği gibi “…eğer AB, 21’inci yüzyılı şekillendirmek istiyorsa
bunu Çin’e karşı değil Çin ile birlikte gerçekleştirebilir”. 182 Unutmamak gerekir ki
aynı cümle AB ile ABD arasındaki ilişkinin önemini belirtmek içinde kurulabilir.183
Çin, bir bambu ağacı misali uluslararası sistemde kök salmaktadır. 184 Karşılıklı
181
Council of European Union, Report on the Implementation of the European Security Strategy:
Providing
Security
in
a
Changing
World,
S407/08,
11
Kasım
2008,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/reports/104630.pdf
(Erişim
Tarihi 10 Ağustos 2010), s.4-11.
182
Peter
Mandelson,
“Living
with
China”,
SPEECH/08/195,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/08/195&format=HTML&aged=1
&language=EN&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 11 Ekim 2010), s.5.
183
Zira son yıllarda AB ve ABD’nin Çin ile ilgili politikalarında daha çok konuda örtüştüğü de iddia
edilmektedir bkn. David Shambaugh ve Gudrun Wacker, American and European Relations with
China: Advancing Common Agendas, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Research Paper,
2008.
184
Bambu tohumu beş yıl boyunca filiz vermeden sadece köklerini geliştirmektedir. Kök saldığı bu
beş yılın ardından bambu ağacı çok kısa bir sürede yaklaşık yirmi metre uzunluğa erişmektedir.
60 Bağımlılık yaklaşımının öngörülerinde yer alan teşvik edici liderlik modeline uygun
bir şekilde hareket eden AB, diğer devletleri uluslararası sistemin istikrarına katkı
yapmaya teşvik edecek politikalar güderek, istikrarlı bir uluslararası sistem yaratmak
için diğer devletleri birlikte yaşama ve işbirliği geliştirme yönünde teşvik ve ikna
etmeye çalışmaktadır. AB, ABD ve Çin arasındaki üçlü dengenin başarılı bir şekilde
kurulması AB’ye uluslararası sistemde eşitler arası birincilik rolünü bile getirebilir.
Bir sonraki bölümde AB-Çin ilişkilerini daha detaylı bir şekilde
değerlendirebilmek için bu ilişkinin hangi alanlarda geliştiği incelenecektir.
B. Ekonomik, Askeri ve Sosyo-Kültürel İlişkiler
AB-Çin arasındaki ilişkiler ilk bakışta pek yoğun görünmese de sektörel anlamda
oldukça detaylı bir ilişki söz konusudur. AB-Çin arasında 27 ayrı sektörel anlaşma ve
diyalog mevcuttur. Bunlar arasında iklim değişikliği, bölgesel politikalar, deniz
taşımacılığı, turizm, uzay programları, sosyal güvenlik, nükleer araştırma programı
(Tokamak Fusion Experimental Reactor Project ITER), üniversiteler arası işbirliği,
ürün standartları, tüketici güvenliği, rekabet politikası, gümrük işbirliği, enerji,
finansal piyasa düzenlemeleri, bilim ve teknoloji işbirliği, tekstil, hayvancılık ve
hayvan sağlığı, fikri mülkiyet hakları yer almaktadır. Bütün bu sektörel diyalogların
bu bölümde incelenmesi mümkün olamayacağından ilişkinin öne çıkan alanları
üzerinde durulacaktır. Şüphesiz bu alanların başında ekonomik ve ticari ilişkiler
gelmektedir.
61 B.1. Ekonomik ve Ticari İlişkiler
Ekonomik çıkarlar AB’nin dış ekonomi politikalarını biçimlendirirken, dış politika
ve güvenlik politikalarının açıklanmasında da önemli bir rol oynamaktadırlar. 185
Ekonomik gelişmişliğe ve uluslararası ticarete büyük önem veren AB ile Çin
arasındaki ilişkilerin en önemli boyutu şüphesiz ekonomik olandır. 1975’te kurulan
diplomatik ilişkinin ardından AB-Çin arasındaki ticaret, neredeyse sıfırdan, hızlı bir
şekilde artmaya başlamıştır. 1976 yılında Mao Zedung’un ölümü ile yönetime gelen
Deng Xiaoping’in başlattığı gelişme ve modernleşme programı çerçevesinde
Avrupa’ya, modernleşme süreci için gerekli olan ekonomik ve teknolojik kaynak
gözüyle bakılmıştır. Bu bağlamda İlk ticaret anlaşması 1978 yılında imzalanmış,
1980-85 arası yıllık ticaret hacmi ortalama 6,5 milyar $ (ABD) olarak
gerçekleşmiştir. Bu hızlı başlayıp, hızlı gelişen ticaret hacmi 1980’lerin ilk yarısının
sonunda daha detaylı yeni bir anlaşmayı gerekli kılmıştır. 1985 yılında imzalanan
ticaret anlaşması (daha sonra iki kez 1994 ve 2002 yılında genişletilecektir) ile
1990’ların başına kadar ticaret hacmi gelişerek yıllık ortalama 14,5 milyar $
seviyesine ulaşmıştır. 1990’lı yıllarda güvenlik kaygılarının azalması ile birlikte
gelen liberalleşme/küreselleşme dalgasının sayesinde ticaret hacmi hızlı bir şekilde
artmaya devam etmiştir.
185
Burak Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, Belgin Akçay et. al. (der.), Avrupa Birliği’nin
Güncel Sorunları ve Gelişmeler, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, içinde s. 365-396, s. 391.
62 Tablo 1: Yıllara göre AB‐Çin Halk Cumhuriyeti Mal Ticareti ve AB'nin Çin’e Doğrudan Yatırımları Doğrudan Yabancı AB'nin Çin'den AB'nin Çin'e Ticaret Yatırım İthalatı İhracatı Fazlası/Noksanı (gerçekleşen U.S. $ (U.S. $ milyon) (U.S. $ milyon) (U.S. $ milyon) milyon) 1980 2,686.0 3,346.0 659.4 ‐ 1981 2,821.1 3,238.7 417.6 ‐ 1982 2,493.3 2,445.8 ‐37.5 ‐ 1983 2,801.6 3,792.0 990.4 ‐ 1984 2,503.9 3,916.8 1,412.9 ‐ 1985 2,742.7 7,053.8 4,311.1 ‐ 1986 4,747.1 9,240.7 4,493.6 178.5 1987 4,726.0 8,624.6 3,898.6 52.7 1988 5,502.4 9,429.9 3,927.5 157.2 1989 5,598.6 10,297.5 4,498.9 187.6 1990 6,412.4 9,513.4 3,101.0 147.3 1991 7,273.2 9,423.1 2,149.9 245.6 1992 8,225.2 10,985.6 2,760.4 242.9 1993 12,729.9 16,069.6 3,339.7 671.2 1994 16,256.5 18,920.5 2,664.0 1,537.6 1995 20,213.4 21,579.5 1,366.1 2,131.3 1996 20,959.7 20,134.1 ‐ 825.6 2,737.0 1997 25,223.5 19,308.7 ‐5,914.8 4,171.1 1998 29,788.7 20,848.4 ‐8,940.3 3,978.6 1999 32,058.3 25,800.7 ‐6,257.6 4,479.0 2000 40,783.0 30,730.8 ‐10,052.2 4,479.4 2001 44,299.9 36,343.9 ‐7,956.0 4,182.7 2002 52,487.0 32,439.6 ‐13,047.4 3,709.8 2003 78,472.8 54,477.2 ‐23,995.0 3,930.3 2004 107,265.0 70,131.2 ‐37,133.8 4,328.6 2005 143,851.0 73,559.4 ‐70,291.6 5,193.7 2006* 194,8 63,8 ‐131,1 6.69** 2007* 231,5 71,8 ‐159,8 6.58** 2008** 247,9 78,4 ‐169,5 4.73 2009** 214,7 81,6 ‐133,1 113 2010*** 282 ‐169 Kaynak: Robert Ash, "Europe's Commercial Relations with China",
China‐Europe Relations: perceptions, policies and prospects. 5.29 No data * Milyar € olarak Kaynak: Eurostat "EU27 Trade with China and Russia in 2007", 9/2009 ** Milyar € olarak Kaynak: Eurostat "Strong increase in EU27 exports to China in the first half of 2010", 147/2010, 5 Ekim 2010. ***Milyar € olarak Kaynak: Alberto Gambini, External Trade, Eurostat Statistics in Focus 39/2011, http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS‐SF‐11‐039/EN/KS‐SF‐11‐039‐EN.PDF (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011). 63 AB-Çin arasındaki hizmet ticaretini ise tam olarak değerlendirmek pek
mümkün değildir. Bunun nedeni birçok ticari aktivitenin hizmet sektörü altında
değerlendirilmesi ile hizmetlerin çoğunun belirli bir dereceye kadar dolaylı ve Hong
Kong üzerinden gerçekleşmesidir. 186 Hizmet ticaretinin hacmi ile ilgili bir fikir
vermesi açısından son 3 yılın rakamlarına değinmek gerekirse; 2007 yılında AB,
Çin’e 18 milyar €’luk hizmet ihraç etmiş, ithalat rakamı ise 14 milyar € olarak
gerçekleşmiştir. 2008 yılında hizmet ihracatı 19,9 milyar €, ithalat ise 15 milyar €
seviyesine ulaşmıştır. 2009 yılına gelindiğinde hizmet ihracatı 18 milyar € seviyesine
gerilerken, hizmet ithalatı 13,1 milyar € olarak kayıtlara geçmiştir. 187
Deng Xiaoping’in 1978 yılındaki açık kapı politikası ile Çin, başarısız bir
deneyim olan planlı ekonomiden aşamalı bir şekilde piyasa ekonomisine doğru
gelişmeye başlamıştır. Bu modernleşme sürecinde Çin hükümetinin uyguladığı
öncelikle dış yatırım çekmek, daha sonrasında ise yatırım miktarını artırmak stratejisi
ülkenin dönüşümünü gerçekleştirecek sermaye ve teknolojinin sağlanmasında
anahtar rol oynamıştır. 188 Bu dönemde Çok Uluslu Şirketler ve Doğrudan Yabancı
Yatırımlar
(DYY)
modernleşme
ve
kalkınma
planının
katalizörü
olarak
görülmüştür. 189 Çin, ucuz işgücünün çekiciliğini ve potansiyel olarak çok büyük
fırsatlar sunan iç piyasasına giriş hakkını bir silah gibi kullanarak yabancı
firmalardan teknoloji yatırımları yapmasını talep etmektedir. Yabancı firmalara karşı
186
Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of
China”, s.232-233.
187
Eurostat, China Main Economic Indicators, s. 1.
188
Valeria Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, Georg
Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi,
2009, içinde s.241-258, s.244.
189
Robert Ash, “Europe’s Commercial Relations with China”, David Shambaugh et. al. (der.), China
Europe Relations: Perception, Policies and Prospects, New York, Routledge, 2008, s.189-230, s.194.
64 uygulanan bu strateji sayesinde Çin neredeyse güncel bir teknoloji elde edip
ihracatını artırmaktadır. 190 2000’li yıllarda geliştirilen ‘Go Global’ stratejisi ile Pekin
yönetimi DYY ile elde edemediği teknolojiye, Çinli firmaların yabancı firmaları
satın almasını teşvik etmek suretiyle ulaşmayı amaçlamıştır. 191 Teknoloji yatırımları
Çin’deki ekonomik büyümenin anahtarıdır. Zira Çin’in ekonomik yapısı ara sermaye
malları ithal edip, belirli bir ölçüde katma değer ekleyerek ihraç etmek (ve taklit
etmek) üzerine kuruludur. Bu noktada Doğrudan Yabancı Yatırımlarla gelen
teknoloji hayati bir önem kazanmaktadır. Çin’in ihracatındaki yabancı unsurların
tamamının payı 50’lere, yüksek teknoloji gerektiren ihraç mallarında ise bu oran
%80’lerin üstüne çıkmaktadır. 192
Doğrudan Yabancı Yatırımların Çin’in ihracatı ve ekonomisindeki önemini
belirttikten sonra kısaca son dönemki AB yatırımlarından bahsetmek yerinde
olacaktır. 1986-1989 döneminde DYY miktarı yıllık ortalama 143 milyon $ olarak
gerçekleşmiştir. Bu rakam ilk bakışta küçük gibi görünse de DYY’ler 1990-2000
döneminde hızlı bir artış trendi ile yıllık ortalama 2,2 milyar $ seviyesine ulaşmıştır.
2006-2009 dönemi içinde AB firmaları Çin’e yıllık ortalama 5,8 milyar € yatırım
yapmışlardır. Aynı dönemde Çinli firmaların AB ülkelerine yaptığı yatırım yıllık
ortalama 770 milyon € seviyesinde gerçekleşmiştir. 193 Yıllara göre değişmekle
birlikte Çin’li yatırımcılar hammadde ve pazar ihtiyaçları doğrultusunda yatırım
190
Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of
China”, s.227.
191
Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, s.252.
192
Yuqing Xing, China’s High Tech Exports: Myth and Reality, National University of Singapore
East Asian Institute Background Brief No.506, 25 Şubat 2010, http://www.eai.nus.edu.sg/BB506.pdf
(Erişim Tarihi 17 Haziran 2010), s.1-5.
193
Eurostat, Strong Increase in EU27 exports to China in the first half of 2010, Newsrelease
147/2010, 05 Ekim 2010, s.4.
65 yapmak için daha çok Asya ülkeleri (%60), Latin Amerika (%20) ve Afrika’yı (%7)
tercih ederken, AB’ye yatırımın genel toplam içindeki payının sadece % 4 oranında
gerçekleşmesi AB yetkilileri tarafından şikâyet konusu edilmektedir. Avrupalı
firmalar Çin’e daha çok ucuz üretim ve pazara giriş kaygıları ile yatırım yaparken,
Çinli firmalar teknoloji elde etmek, pazara giriş, marka imajı elde etmek, bilgi
birikimi vb. kaygılarla AB’ye yatırım yapmaktadırlar. 194
AB ile Çin arasında geliştirilen güçlü ekonomik ilişkiler realistlerin AB’nin
dış ve güvenlik politikalarının dış ekonomik ilişkileri tayin edeceği yönündeki
görüşlerini de boşa çıkarmaktadır. 195 Ekonomi politikaları bu ilişkide başat ve
belirleyici bir role sahiptir. AB-Çin ticaretinin ve gelecekteki ilişkilerinin
potansiyelini değerlendirmek açısından The Economist dergisi tarafından yapılan
araştırma (Tablo 2) incelenirse görüleceği gibi büyüme trendleri aynı kalırsa 2030
Tablo 2: Dünya Gayrı Safi Hâsılasında Ülkelerin Oranı (% satınalma gücü paritesine göre tahmini) 1995 2007 2020 A.B.D. 21.7 19.4 18.3 Çin 5.5 10.1 17.7 Japonya 8.3 6.0 4.6 Hindistan 3.1 4.3 6.9 Rusya 2.8 2.9 3.1 AB‐27 24.5 20.8 18.6 Fransa 3.6 3.0 2.5 Almanya 5.3 3.9 3.2 Birleşik Krallık 3.4 3.1 2.9 Kaynak: The Economist Intelligence Unit.
194
Gattai, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided Perspective”, s.253-258.
195
Realistlerin bu görüşü için bkn. Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, s.391.
66 2030 16.6 22.7 3.6 8.7 2.7 15.6 2.1 2.5 2.5 yılında Çin dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacaktır. AB ve ABD
ekonomilerinin dünya ekonomisindeki ağırlığı ise azalmaya devam edecektir.196
Üretim ve ticaret nerede güçlenir, sermaye nerede birikirse siyasal güç’ün orada
toplanacağı varsayımdan hareketle Çin’in ekonomik gücü arttıkça siyasal etki gücü
de aynı oranda artacak ve bu güçlenme uluslararası sistem üzerinde büyük bir
değişim baskısı yaratacaktır. 197
B.2. Askeri İlişkiler
Güvenlik algılamalarının geleneksel anlayış sınırlarını aştığı, güvenlik alanına giren
konuların ve stratejilerin zamana, mekâna ve kültürel unsurlara göre değişiklik
gösterdiği 198 günümüzde güvenlik alanında AB ile Çin arasındaki işbirliğinin
potansiyeli sınırlıdır. Bunun temel nedeni AB ile Çin’in güvenlik ihtiyaçlarının farklı
olmasıdır. AB, iç güvenliğini sağlamış olmasından dolayı daha çok komşuları ile
ilgili istikrar problemlerini temel alan küresel bir güvenlik anlayışına sahipken, Çin
için toprak bütünlüğünü korumak ve bölgesel güç mücadelesi en önemli güvenlik
sorunlarıdır. 199 Taraflar, küresel güvenliğin önemli sorunlarından olan terörizm ve
kimin terörist olarak adlandırılacağı konularında farklı tanımlamalara sahiptirler.
Ayrıca, Kitle İmha Silahlarının (KİS) yayılması ve başarısız devletlerle (failed states)
196
“2030 yılı Dünya Gayrı Safi Milli Hâsılasında Ülkelerin Oranı”, The Economist, 1 April 2006,
s.84.
197
Çınar Özen, “Dünya Düzeni ve Gelişmekte olan Ülkeler”, Ekonomik Yaklaşım, Sayı 52-53, YazGüz 2004, s.199-200.
198
Tangör, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna, Kosova ve Makedonya Krizleri, s.15. ayrıca yeni
güvenlik anlayışı için bkn. Barry Buzan ve Lene Hansen (der.), International Security Volume III:
Widening Security, London, Sage Publications, 2007.
199
May-Britt Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, The
International Spectator, Cilt 42, No 3, 2007, s.357 ve 366.
67 mücadele konusunda da yaklaşım farklılığından dolayı güçlü bir işbirliği geliştirmek
pek mümkün olmamaktadır. Pakistan, İran ve Kuzey Kore’deki nükleer faaliyetlerin
Çin tarafından desteklenmesi de AB çevrelerinde rahatsızlık yaratmaktadır. Çevre
problemleri, salgın hastalıklarla ve organize suç örgütleri ile mücadele konularında
da işbirliği sınırlı olmasına rağmen AB yetkilileri bütün bu sorunların Çin ile
işbirliğine gidilmeden çözülmesinin mümkün olmadığının farkındadırlar. 200
Çin ile AB arasındaki güvenlik işbirliğinin sınırlı olması nedeniyle askeri
ilişkiler büyük bir ölçüde yumuşak aktiviteler olarak adlandırılan stratejik diyalog
toplantıları, askerleri temaslar, eğitim programları, öğrenci ve subay değişim
programları, liman ziyaretleri, barış koruma eğitimleri gibi alanlarda görülmektedir.
İlişkinin sert aktiviteleri arasında ise uzay programlarındaki işbirliği ve bazı AB
üyeleri ile ortak geliştirilen uzay programları sayılabilir. 201 Avrupa Konseyinin 2006
yılındaki (16291/06) sayılı basın açıklamasında Doğu Asya 202 da istikrar, güvenlik
ve refah sağlamanın Avrupa’nın çıkarlarına uygun olacağı açıklanmıştır. Bu hedefin
sağlanması için asıl araç olarak Çin ile diyalog kurulması hedeflenmiş, diyalog
kurulması için asıl ortamın ise yıllık AB-Çin zirveleri olduğu belirtilmiştir. 203
200
201
Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, s.359-364.
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, 2008, s.15.
202
Yumuşak Güç olarak AB’nin Orta Asya ile ilişkileri için bkn. Hatice Yazgan, “Normatif Güç
Kavramı ile Realpolitik arasında Avrupa Birliği’nin Orta Asya Ülkeleri ile İlişkileri”, Çankaya
Üniversitesi Journal of Humanities and Social Sciences, Cilt 7, No 1, Mayıs 2010, s.143-162.
203
Council of the European Union, 2771st Council Meeting Press Release,16291/06 (Presse 353),
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/06/st16/st16291.en06.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010).
68 Çin’in küresel sistemdeki ekonomik önemi arttıkça askeri gücüde
artmaktadır. 204 Çin, bu artan gücünü sergilediği 2003 yılında Moğolistan da
düzenlenen askeri tatbikata, ilk kez aralarında Batılı ülkelerinde bulunduğu 15
ülkeden gözlemci katılmasına izin vermiştir (aralarında ABD, Rusya, Türkiye,
Almanya, Fransa, İngiltere var). Stratejik ilişki ilan edildikten sonra ikili ilişkilerin
zirve yaptığı 2004 yılında düzenlenen iki ayrı deniz tatbikatına ise Fransız ve İngiliz
gemileri katılmıştır. Bu tatbikatlarda filo formasyonu, gemilere helikopter inişi,
arama kurtarma ve iletişim çalışmaları yapılmıştır. 205 Bu tatbikata AB’nin iki önemli
üyesinin
katılması
gelecekte
bu
alanda
gelişebilecek
potansiyel
ilişkileri
değerlendirmek açısından önem arz etmektedir.
2005 yılında Pekinde bir AB-Çin çalışma gurubu kurularak nükleer ve
kimyasal silah ticaretinin engellenmesi ile ilgili potansiyel işbirliği ihtimalini
tartışmak ve fikir paylaşmak amaçlı toplantılar düzenlenmiştir. Ayrıca, 2007
yılındaki 10’uncu AB-Çin zirvesinde Çin ile Fransa, İngiltere ve Almanya arasında
ikili anti-terör ve savunma diyalogu kurulmuştur. 2010 yılındaki 13’üncü AB-Çin
zirvesinde son yıllardaki zirvelerde konuşulan; terörizmle mücadele, sınır aşan
suçlar, İran’ın nükleer programı, Kore ve Afrika da barış ve istikrarın sağlanması
gibi konulara ek olarak Aden Körfezinde korsanlık konuları tartışılmıştır. 206 Ayrıca,
204
Çin’in askeri kuvvetleri ile ilgili detaylı bilgi için bkn. The International Institute for Strategic
Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual assessment of Global Military capabilities and
Defence Economies, New York, Routledge 2010, s.378-382.
205
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.18.
206
Bkn. AB-Çin Zirveleri sonuç bildirgeleri ve ortak açıklamaları.13’üncü zirve için Council of
European Union, 13th EU-China Summit Joint Press Communique, 14/577/10, Brüksel,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/116908.pdf (Erişim Tarihi 30
Ekim 2010)
69 Eylül 2010 tarihinde Çin’in Guiyang şehrinde 5’inci Stratejik diyalog toplantısı
Catherine Ashton’ın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Toplantıda, genel olarak, ABÇin ilişkileri, Çin’in kalkınması ve küresel ve bölgesel meseleler üzerinde
durulmuştur. Toplantıda C. Ashton “…AB’nin, Çin ile daha çok alanda işbirliği
geliştirmek isteğini” belirtmiştir. 207 Çin’e hareket etmeden önce 30 Ağustosta
Brükselde verdiği demeçte C. Ashton “…Çin’in küreselleşen dünyada AB için
anahtar önemde bir stratejik aktör olduğunu tekrarlayarak, Dış politika ve Güvenlik
alanında ortak çıkarları olan AB ve Çin’in işbirliğini derinleştireceğini…” belirtmiş,
toplantıda ikili ilişkilerin yanında Kore, İran, Afrika ve Aden körfezindeki korsanlık
konularının görüşüleceğini bildirmiştir. 208
AB, Çin’in Birleşmiş Milletler çatısı altında barış koruma görevi almasını
memnuniyetle karşılamaktadır. Çin’in 2010 yılı sonu itibari ile toplam 2039
personeli Kosova’dan Darfur/Sudan’a, Kongo’ya kadar geniş bir coğrafya da görev
yapmaktadır. 209
Sonuç olarak Çin ile AB’nin askeri ve güvenlik alanındaki ilişkileri 2000’li
yıllardan
sonra
gelişmeye
başlamıştır
ve
yumuşak
aktiviteler
üzerinde
yoğunlaşmaktadır. Bu yeni gelişen ilişkinin ilk adımı olarak öncelikle güvenlik
207
Wang Quanqun, “China, EU open fifth strategic dialogue”, 01 Eylül 2010,
http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-09/01/c_13472970.htm (Erişim Tarihi 01 Ekim
2010).
208
Fang Yang, “Strong EU-China relation beneficial, Ashton Says”, 30 Ağustos 2010,
http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-08/30/c_13469954.htm (Erişim Tarihi 01 Ekim
2010).
209
United
Nations
Peace
Operations
Year
in
Review
2010,
http://www.un.org/en/peacekeeping/publications/yir/yir2010.pdf (Erişim Tarihi 14 Ekim 2011).
Personel sayıları aydan aya değişiklik göstermektedir güncel rakamlar için bkn.
http://www.un.org/en/peacekeeping/resources/statistics/contributors.shtml.
70 sorunları tarafların katılımı ile en azından görüşülmeye başlanmıştır. 210 İkili
ilişkilerin bu alanda daha da gelişmesi için ilerleyen dönemlerde öncelikle güvenlik
sorunları, terörizm, terörist gibi güvenlikle ilgili kavramlar ve algılamalar üzerinde
ortak tanımlamalar yapılması, ilerleyen dönemde ise güvenlik sorunlarının çözümü
üzerinde işbirliği yaratılması gerekmektedir. 211
B.3. Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği
Bilim ve teknoloji konusunda işbirliğinin geliştirilmesi AB-Çin ilişkilerinin erken
dönemine rastlar. Diplomatik ve ekonomik ilişkiler tesis edildikten hemen sonra,
1983 yılında Bilim ve Teknolojik İşbirliği Programı başlatılmıştır. Bu işbirliği
programının zaman içinde yetersiz hale gelmesi ile 1998 yılının Aralık ayında
Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği anlaşması imzalanmıştır. Ekonomik ve Ticari
ilişkiler bölümünde değinildiği üzere Çin’in modernizasyon hamlesinde DYY ler
vasıtası ile gelen teknolojik yatırımların payı çok büyüktür.
2001 yılında AB ile Çin arasında araştırma, geliştirme ve teknolojik işbirliği
konusunda çalışma yapması ve koordinasyon sağlaması için Pekin’de bir ofis
açılmıştır. 2005 yılında AB fonları ile gerçekleştirilen Co-Reach projesi ile
gelecekteki bilimsel ve teknolojik işbirliğinin öncelikli alanları tanımlanmaya
çalışılmıştır. 2006 yılı Çin-AB Bilim ve Teknoloji yılı ilan edilerek ileri işbirliği için
uygun alan olarak sağlık, yenilenebilir enerji, araştırma personelinin mobilizasyonu,
çevre ve bioteknoloji alanları işaret edilmiştir. 2006 yılında 130 ortak projede 150
210
Terry Narramore, “China and Europe: Engagement, Multipolarity and Strategy”, The Pasific
Review, Cilt 21, No 1, 2008, s.87-108, s.96.
211
Stumbaum, “Opportunities and Limits of EU-China Security Cooperation”, s.364-367.
71 Çinli proje ortağının katılımı ile toplam 850 milyon €’luk fon harcanmıştır. Ayrıca,
Çin, 6’ncı çerçeve programına katılarak 5 yıl içinde 200 proje ile toplam 46 milyon
€’luk fon elde etmiştir. 212
B.4. Uzay programları
Çin, uzay programlarını teknoloji üretip ekonomik kalkınma sağlayan prestijli
projeler olarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda uzay teknolojileri ekonomik
kalkınma programının da bir parçasını teşkil etmektedir. 213 Çin, uzay programları
konusunda AB ve üye ülkelerin tecrübelerinden yararlanmak isterken, AB araştırma
ve geliştirme maliyetlerini düşürmeyi amaçlamaktadır. 214
Hem Avrupa Birliği seviyesinde hem de üye ülkeler nezdinde Çin ile uzayda
ki işbirliği de gelişmektedir. Öncelikli alanlar arasında gözlem uyduları, mikro uydu
teknolojisi ve eğitim aktiviteleri yer almaktadır. Çinli ve Avrupalı bilim adamları
tasarımdan tutun da teknoloji geliştirilmesi ve üretime kadar birçok alanda yan yana
çalışmaktadırlar. Çift Yıldız (Double Star) projesinde Avrupa uyduları ile Çin’in
uyduları birlikte çalışarak Dünya’nın manyetik alanını analiz etmektedirler. Ejderha
(Dragon) projesinde ise Çinli bilim adamlarının Avrupa uydularından çevre ve tarım
amaçlı bilgi almalarına izin verilmektedir. Bunların yanında ikili anlaşmalar ile Çin,
AB üyesi ülkelerin uydularını kullanmaktadır. 215
212
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.24-25.
213
Joan Johnson Freese ve Andrew S. Ericson, “The Emerging China-EU space partnership: A
Geotechnological Balancer”, Space Policy, Cilt 22, 2006, s.12.
214
Freese ve Ericson, “The Emerging China-EU Space Partnership: A Geotechnological Balancer”
s.13.
215
Casarini, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for
East Asia and United States, s.101-122.
72 Çin ile AB arasındaki en önemli ve stratejik olarak adlandırılabilecek proje
Galileo Yön Bulma projesidir (tam adı Galileo Global Navigation Satellite System
GNSS). Projenin önemi hem askeri hem de sivil amaçlı kullanılabilmesinden (dualuse) ve ABD’nin Küresel Konumlama Sistemi (Global Positioning System)
projesinin alternatifini teşkil etmesinden kaynaklanmaktadır. Proje 2002 yılının Mart
ayında Komisyon ve Avrupa Uzay Ajansı tarafından başlatılmıştır. Çin, 30 Ekim
2003 tarihinde ABD’nin itirazlarına rağmen varılan anlaşma sonucu projeye dâhil
olmuştur. Proje 27 uyduyu kapsayan bir projedir. Toplam maliyeti 3,2 ila 3,4 milyar
€ dur. Çin bu projeye uydu yapım maliyetinin yaklaşık beşte biri olan 200 milyon €
ile katılmıştır. 216 Çin’in projeye katkısı araştırma&geliştirme, uydu üretme ve uydu
fırlatma, uygulama geliştirme alanlarında gerçekleşecektir. Maliyet ucuzlatma
katkısının yanında AB’yi Çin ile işbirliğine iten bir diğer neden ise pazar arayışıdır.
AB’nin 2002 yılında hazırladığı STAR 21 raporuna göre gelecek yirmi yıl içinde
hava araçları ve sivil amaçlı uzay teknolojileri piyasasına en büyük talep Asya,
özellikle Çin’den gelecektir. 217 Bu bağlamda Galileo projesi Avrupalı yatırımcıların
gelecek vadeden Çin piyasasına ulaşımını sağlarken, Çinli firmalarında ihtiyaç
duyduğu bilgi birikimi ve ileri teknolojiye erişimini sağlayacaktır. 218 Ayrıca, AB
projenin askeri amaçlı kullanımı için gerekli olan Askeri Kod ve Düzenlenmiş Kamu
Hizmeti (Military Code ve Public Regulated Service) sinyal ve alıcılarının
216
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.25-26.
217
European Advisory Group on Aerospace, STAR 21: Strategic Aerospace Review for the 21st
Century, Brüksel, 2002, s.19.
218
Nicola Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to
Strategic Partnership, Institute for Security Studies Occasional Paper No.64, October 2006, s.27.
73 kontrolünün tamamıyla Avrupalı bir kurumun elinde olacağını böylelikle kötü amaçlı
kullanımların engelleneceğini belirtmektedir. 219
B.5. Enerji ve Çevre
Son otuz yıldır deneyimlediği hızlı ekonomik büyüme ile birlikte Çin’in enerji
ihtiyacı ve tüketimini de (özelikle kömür, petrol ve doğal gaz) hızlı bir şekilde artış
göstermiştir. Ekonomik kalkınmasına devam etmek isteyen Pekin yönetimi için
enerji güvenliğini sağlamak gelecekteki ekonomik büyümenin anahtarı gibi
görülmektedir. 220 Bu nedenle Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika ve İç Asya ülkeleri
ile ekonomik, politik ve askeri bağlar geliştirilmektedir. 1998 yılında Enerji
Bakanlığının kurulması ile birlikte enerji yönetimini daha etkili kılma yolunda
önemli adımlar atan Çin, yabancı ülkelerde petrol ve gaz şirketleri alarak, kuyu açma
hakları alarak, petrol kuyuları açarak, boru hatları döşeyerek, rafineri açarak, petrol
karşılığı anlaşmalar yaparak enerji ihtiyacını dünya çapındaki girişimleri ile
karşılamaya çalışmaktadır. Bu minvalde AB, Çin’in enerji ihtiyacından ziyade bu
ihtiyacın karşılandığı özellikle Afrika ve Orta Doğudaki istikrarsız ülkeler ile
geliştirilen ilişkilerin içeriğinden endişe etmektedir. Zira Çin, enerji ihtiyacını
karşılamak için söz konusu ülkelere koşulsuz krediler ve yardımlar sağlamaktadır. 221
Uluslararası Enerji Ajansına (International Energy Agency IEA) üye olmayan Çin,
arz çeşitlendirme, stratejik petrol rezervinin kurulması, enerji verimliliği, elektrik
açığı gibi önemli sorunlarla tek başına başa çıkmaya çalışmaktadır. 2009 yılı itibari
219
Gustav Lindström ve Giovanni Gasparini, The Galileo Satellite System and Its Security
Implications, Institute for Security Studies Occasional Paper No.44, April 2003, s.23.
220
Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, Georg Wiessala
et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde
s.259-273, s.259-261.
221
Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, s.262-264.
74 ile günlük 7,6 milyon varil petrol tüketim talebinin yaklaşık olarak yarısı ithal
edilmektedir. 222
Enerji ve Çevre konularında da AB-Çin arasındaki ilişkiler ve Karşılıklı
Bağımlılık günden güne gelişmektedir. 223 Çin’in son yıllarda geçirdiği büyük
ekonomik dönüşüm, çevre üzerinde küresel çapta etki doğuracak şekilde yıkıcı
olmuştur 224 (ormanların yok olması, sera gazı salınımı, yer altı sularının kuruması,
küresel ısınma... vb). İklim değişikliği ve Çevre konularındaki en büyük
meselelerden biri atmosfere sera gazlarının (özellikle karbondioksit) salınımı ile
ilgilidir. Çin, 2008 yılından itibaren atmosfere en çok sera gazı salan, 2010 yılı itibari
ile en çok enerji tüketen ülkedir. 225 Bu bağlamda Çin’in ekonomisinin gelişmesi ile
enerji tüketiminin artması, atmosfere sera gazı salınımının artması, Çevre kirliliği ve
nihayetinde iklim değişikliği birbirleri ile bağlantılı konulardır. Bu durum
uluslararası çevre müzakerecisi 226 olan AB ile Çin arasında işbirliğini gerekli
kılmaktadır. Çin’in ucuz işgücü sayesinde AB, çevre ve enerji konularında teknoloji
geliştirme ile ilgili ar&ge ve üretim maliyetlerini azaltarak rekabet gücünü
artırmaktadır (güneş panelleri, güneş pilleri, rüzgâr tribünleri vb.). Çin’in Avrupa’ya
222
Pradeep Taneja, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”, s.261-262 Ayrıca
kömür ve gaz’ın üretim ve tüketim miktarları için bkn. International Energy Agency, 2011 Key World
Energy Statistics, Paris, 2012, s.11-13.
223
Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate Security for China and Europe,
London, Royal Institute for International Affairs, Kasım 2007.
224
David Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, Asia-Europe
Journal, No 7, 2009, s.212.
225
Karbondioksit emisyon oranları, enerji tüketimi, nüfus, çevre, işgücü, turizm, ekonomi ile ilgili bir
çok konuda faydalı veri ve istatistikler için bkn. Asian Development Bank, Key Indicators for Asia
and The Pasific 2011, Mandaluyong City (Philippines), Asian Development Bank Publishings, 2011.
226
Bkn. Tom Delreux, The EU as International Environmental Negotiator, Burlington, Ashgate
Publishing Company, 2011.
75 bağımlılığı ise Avrupa’nın sahip olduğu yenilenebilir enerji alanında ki teknolojiyi
elde etmek istemesinden kaynaklanmaktadır. 227 Özellikle Çin yönetiminin gelecekte
yaşanabilecek bir enerji krizine karşı güvenlik kozu olarak gördüğü kömür
rezervlerinin çevreye verdiği zararın azaltılması hususunda AB’nin temiz kömür
teknolojisi önemli bir rol oynacaktır.
Artan Karşılıklı Bağımlılığın bir sonucu olarak AB-Çin arasındaki Çevre
görüşmeleri, son yıllarda, sıklaşarak ve kurumsallaşarak iki yılda bir düzenlenen
konferanslar şeklinde yapılandırılmıştır. Resmi seviyede AB-Çin Çevre diyalogu
stratejik ilişki ilan edilen 2003 yılında, her iki tarafında çevre sorunları ile beraber
mücadele etme ve kalkınmayı sürdürülebilir kılma yönünde irade ortaya koyması ile
başlamıştır. Bu diyaloglar 2008 yılından itibaren bakanlar/komiserler seviyesinde
yürütülmektedir. 228 Mart 2005 yılında toplanan, Aynı yıl komisyonun Ulaşım ve
Enerji Direktörlüğü ile Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı arasında oluşturulan ABÇin Enerji Çalışma Grubu iki önemli eylem planı üzerinde anlaşmıştır. Bunlardan
birincisi ‘Temiz Kömür Teknolojisi’ ikincisi ise ‘Endüstriyel İşbirliği, Enerji
Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji’ üzerinedir. 2006 yılında imzalanan mutabakat
zaptı ile AB-Çin Enerji ve Ulaşım stratejisi diyalogu kurulmuştur. İklim değişikliği
ile mücadele konusunda atılan en önemli adım ise 2005 yılında imzalanan ‘İklim
Değişikliği üzerine Ortaklık’ belgesidir. Bu belgede, Kyoto Protokolü ve BM’in
iklim değişikliği ile ilgili ilkelerine bağlılık sunulduktan sonra üç önemli hedef
ortaya konmuştur. Bunlar; iklim değişikliği ile mücadelede diyalogların artması,
227
David Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.222.
228
Delegation
of
the
European
Union
to
China,
http://eeas.europa.eu/delegations/china/eu_china/science_tech_environmement/environment/index_en
.htm (Erişim Tarihi 02 Haziran 2011).
76 enerji tüketimini azaltmak ve enerji verimliliği için işbirliği ve düşük karbon
teknolojisinin geliştirilmesi neticesinde düşük karbon ekonomisinin oluşturulması
konusunda işbirliğinin geliştirilmesidir. Bu belge ile ayrıca, 2020 yılına kadar enerji
teknolojilerinin maliyetinin düşürülmesi ve yaygın kullanımının sağlanmasını
hedeflemiştir. 229
2007 yılındaki AB-Çin zirvesinde ikili ilişkilerin en önemli konuları olarak
enerji ve iklim değişikliği gösterilmiştir. Zirvenin sonunda yapılan açıklamaya göre
“AB ve Çin iklim değişikliği konusuna beraberce önem gösterdikleri... Ve bu
konudaki işbirliğini güçlendirmeyi amaçladıklarını” bildirmişlerdir. 230 Aynı zirvede
Çin ile AB’nin daha ileri seviyede işbirliğini sağlayacak Temiz Enerji Merkezi
kurmaları kararlaştırılmıştır. Aynı zirvede AB, Çin’e 500 milyon €’luk fon
sağlayarak iklim değişikliği ile mücadele etmesini istemiştir. 231
2007 yılında beraber düzenledikleri Hükümetler arası İklim değişikliği Paneli
ile küresel ısınma konusunda son bulgular paylaşılmış ve konunun aciliyeti ortaya
konulmuştur. 232 2010 yılında bu işbirliği isteği devam etmiş 13’üncü AB-Çin
zirvesinin sonunda “…her iki tarafında enerji diyalogu ve iklim değişikliği
konusundaki ortaklığı geliştirmek istediği ve bu ortaklığın yenilenebilir enerji, enerji
229
EU-China Partnership on Climate Change, MEMO 05/298, Brüksel 2 Eylül 2005,
http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/china/joint_declaration_ch_eu.pdf (Erişim Tarihi 10 Ekim
2010).
230
Council of European Union, 10th EU-China Summit Joint Statement 16070/07 (Presse 279), 28
Kasım 2007, s.9-10.
231
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.27.
232
Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.212.
77 verimliliği, temiz kömür teknolojisi üzerine gelişmesi gerektiği belirtilmiştir.” 233
Ancak bu işbirliği söyleminin diplomatik nezaketin ötesinde eyleme sınırlı bir
şekilde geçtiğini söylemek gerekmektedir. 2009 Kopenhag İklim Konferansında sera
gazı salınımı ile ilgili herhangi bir bağlayıcı karar alınamamasının baş sorumlusu
olarak Pekin yönetimi gösterilmiştir. 234
Çin’de gerçekleştirilen ikili işbirliği projelerinden örnek vermek gerekirse;
AB, Enerji ve Çevre programına 20 milyon € (2003-2009 dönemi), Orman ıslahı
Projesine 16,9 milyon € (2003-2010), Bioçeşitlilik Programına 30 milyon € (20052010), Nehir Islahı Programına 25 milyon € (2006-2012) katkıda bulunmuştur. Bu
toplamda 211,8 milyon €’luk dört projeye AB’nin toplam katkısı 91,9 milyon €
olarak gerçekleşmiştir. 6’ncı çerçeve programı kapsamında finansman sağlanan
projeler arasında; 1,9 milyon €’luk Karbondioksitin Jeolojik olarak Depolanma
Araştırması (GeoCapacity), 7,5 milyon €’luk Karbon Yakalama ve Hidrojen Üretimi
(CATHET) projesi, 1,25 milyon €’luk Kömür Yataklarına Karbondioksit Depolama
(MOVECBM) ile ilgili araştırma ve yine karbondioksitin yeraltına depolanması ile
ilgili 2,6 milyon €’luk Karbondioksit Yakalama ve Depolama İşbirliği (COACH)
projesi sayılabilir. 235
233
Council of European Union, 13th EU-China Summit Joint Statement 14577/10 (Presse 267), 06
Ekim 2010, s.2.
234
Francois Godement, “China Analysis 27: Climate Policies After Copenhagen”,
http://www.centreasia.org/media/files/China_Analysis_Climate_policies_after_Copenhagen_june201
0.pdf (Erişim Tarihi 20 Temmuz 2010), s.1.
235
Scott, “Environmental Issues as a ‘Strategic’ Key in EU-China relations”, s.214.
78 B.6. Eğitim ve Kültürel İlişkiler
2008 yılında Avrupa üniversiteleri Çin’den yaklaşık 170 bin öğrenci kabul etmiştir
(sadece İngiltere 75 bin öğrenci kabul etmiştir, ABD ise bu rakam toplam 67 bindir).
Aynı yıl yaklaşık 26 bin Avrupalı öğrenci ise Çin üniversitelerde eğitim görmüştür.
Avrupa’da dil eğitimi ve kültürel tanıtım amaçlı olarak çalışan 26 Konfiçyus merkezi
yer almaktadır. 2008 yılında 1 milyon Çinli Avrupa’yı ziyaret ederken 3 milyon
Avrupalı turist Çini ziyaret etmiştir. İkili ilişkiler kapsamında Fransa hükümeti Ekim
2003-Temmuz 2004 arasını Çin yılı ilan ederken buna karşılık olarak Çin 2004 yılını
Fransa yılı 2007 yılını ise İspanya yılı ilan etmiştir. Çin kültürü ile ilgili gelmiş
geçmiş en büyük sergi olan ‘Yeni Çin’ 2008 yılında Londra da açılmıştır. 236 2007
yılından beri Komisyon AB Kültür Programı çerçevesinde 10 ayrı AB-Çin ortak
kültür programına toplam 1,6 milyon € kaynak sağlamıştır. 237
Kültürel ilişkileri kurumsallaştırmak ve geliştirmek amacı ile ilk AB-Çin Üst
Düzey Kültürel Forumu Ekim 2010 da gerçekleştirilmiştir. Forumun amacı
Komisyon Başkanı Barroso tarafından kültürel etkileşimi ve karşılıklı anlayışı
güçlendirmek olarak açıklanmıştır. 238
Sonuç olarak Çin ile Avrupa Birliği’nin ilişkileri daha çok ekonomik olsa da
Çin’in dünya ekonomisindeki ağırlığı artıkça AB ile daha da farklı alanlarda işbirliği
geliştirmesi ve mevcut işbirliğini derinleştirmesi olasıdır. Çin ile AB arasındaki artan
236
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.28.
237
“President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China High-Level Cultural
Forum”,
Press
Release
IP/10/1267,
30
Eylül
2010,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1267&format=HTML&aged=0&lang
uage=en&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 10 Kasım 2010).
238
“President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China High-Level Cultural
Forum”, Press Release IP/10/1267, s.1.
79 ve yoğunlaşan Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık zaman içinde diğer alanlara da
yayılarak teknolojik, politik, sosyal ve kültürel yakınlaşmayı da beraberinde
getirmiştir. 239
239
Möller, “Diplomatic Relations and Mutual Strategic Perceptions: China and the European Union,
s.14.
80 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
AVRUPA BİRLİĞİ-ÇİN HALK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİNDE HASSAS
MESELELER
Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımına göre bir devletin diğeri üzerindeki etkisinin ve
gücünün kaynağı bağımlılıktır, etki ve gücün miktarı ise bağımlılık derecesi ile
orantılıdır. Bir başka ifade ile Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında bir ülkenin diğer
ülke üzerindeki gücü tarafların bu ilişkiye karşı hassasiyet ve zafiyet derecesine
bağlıdır. Devletler, söz konusu hassasiyet ve zafiyeti azaltacak veya giderecek
şekilde başka başka ilişkiler geliştirme ve çeşitli politikalar tatbik etme kabiliyetine
sahipse bu hassasiyet ve zafiyetin olumsuz etkilerinden kaçınabilmektedirler.
Dolayısıyla hassasiyet ve zafiyet kavramları devletlerin politika ve davranışlarının
etkilenme derecesi ve koşullarını ortaya koyan kavramlar olarak ortaya
çıkmaktadırlar. Hassasiyet ile zafiyet kavramlarının farkı ise: hassasiyet bir devletin
diğer bir devlet veya devletlerin politika değişikliğine karşı duyarlı olması
durumudur. Bu duyarlılık alınacak politika tedbirleri ile kolay bir şekilde giderilebilir
niteliktedir ve belirli bir maliyete sebep olması şart değildir. Oysa zafiyet,
devletlerarası ilişki ve etkileşimin daha kuvvetli olması nedeni ile politika
değişimleri sonucunda ciddi bir maliyete maruz kalma durumudur. Zafiyet kavramı
ile devletlerin dengeleyici ve giderici politikaları daha zor güdeceği, zarar verme
oranı ve maruz kalınacak olan maliyetin çok daha yüksek olduğu bir bağımlılık
derecesine işaret edilmektedir. Özetle, hassasiyet ve zafiyet birbirlerinden etkinin
boyutu, hız ve vadesi, maliyeti, politik manevra olanağı, etkiye karşı koyma ve
81 alternatif üretme gücü gibi noktalarda farklılaşmaktadırlar. 240 Bu hatırlatmalardan
sonra çalışmamızın yanıt aramaya çalışacağı: AB-Çin ilişkilerindeki hassasiyet ve
zafiyet alanları nelerdir ve bu alanlardaki hassasiyet ve zafiyetin boyutu nedir
soruları ortaya çıkmaktadır. Bu bölümde öncelikle ikili ilişkilerdeki zafiyet ve
hassasiyetler üzerinde durulacak daha sonrasında ise uluslararası alanda işbirliği
geliştirilmesi gereken hassas meseleler genel bir bağlamda konu edilecektir.
AB-Çin arasındaki ekonomik ilişkiler geliştikçe diplomatik ve politik
ilişkilerde paralel bir gelişme göstermiş ve Karşılıklı Bağımlılık derinleştikçe yeni
meseleler gündeme gelmeye başlamıştır. Tarafların büyüklük ve önemleri göz
önünde tutulduğunda söz konusu meseleler sadece ikili ilişkileri etkilemenin ötesine
geçip uluslararası sistemi de etki altına alabilecek kapasitededir. Bu bağlamda ikili
ilişkiler olumlu seyrettikçe uluslararası sisteminde olumlu etkileneceği, ikili
ilişkilerin gerilemesi veya bozulması durumunda ise uluslararası sisteminde belirli
bir maliyete maruz kalacağını iddia etmek yanlış olmaz.
A. İkili İlişkilerde Hassas Meseleler
AB-Çin ilişkilerinin daha da gelişebilmesi için öncelikle ikili ilişkilerde kronik hale
gelmiş üç önemli sorunun çözülmesi gerekmektedir. Bunlar sırası ile ekonomik
sorunlar, insan hakları sorunu ve silah ambargosu meselesidir. Bu kronik sorunlara
rağmen ikili ilişkilerin devamı Karşılıklı Bağımlılık farkındalığının bir sonucu olsa
da bu sorunların çözümü mevcut ilişkileri geliştirmek açısından önemlidir. Fakat söz
konusu sorunlar incelemeden önce AB-Çin ilişkilerinin geleceğini etkileyebilecek
biri içsel biri dışsal iki önemli faktörden kısaca bahsedilmesi gerekir. İlk olarak
240
Joseph S. Nye Jr., The Future of Power, NewYork, PublicAffairs, 2011, s.54-55.
82 AB’nin geleceği ve giderek yakınlaşan, gelişen bu ilişkiyi nasıl idare edeceği merak
konusudur. Üye ülkelerin 241 AB kurumları ile birlikte çalışarak hareket edebilmesi
bu anlamda önem kazanmaktadır. Komisyon ile Bakanlar Konseyi arasındaki
bürokratik koordinasyonun artırılması dahası yakın ilişkiyi yönetecek birimlerin
kurulup, bu birimlere gerekli yetki ve sorumlulukların verilmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde birliğe üye ülkelerin, özelliklede Fransa İngiltere ve Almanya’nın, Çin ile
ikili ilişkiler geliştirme eğilimleri AB ve Çin arasında kurulacak ilişkiyi
sınırlayabilecek unsurlardan biridir. 242 İlaveten, herhangi bir üyenin AB içindeki
dengeleri lehine çevirmek için Çin ile yakınlaşması orta ve uzun vadede sadece AB
için değil aynı zamanda söz konusu ülke içinde dezavantajlı bir durum yaratacaktır.
Birlik üyeleri amaçlar, çıkarlar, stratejiler ve uyum konusunda dağınık bir görünüm
sergilerken Pekin yönetimi kararlı, güçlü ve etkili bir şekilde hareket edebilmektedir
ki bu durum Çin’e avantaj kazandırmaktadır. Çin’e karşı etkili olabilmenin yolu AB
kurumlarının güçlendirilmesinden geçmektedir.
İkinci bir problem ABD’den kaynaklanmaktadır. Eğer ABD’nin pasifik
bölgesindeki güvenlik sorumlulukları nedeni ile Çin-ABD ilişkileri gerginleşirse ABÇin ilişkileri bundan olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Çin’li politikacılar özellikle
ABD’nin AB politikalarını etkileyebilme potansiyelinden rahatsızlık duymaktadırlar.
241
Tam bu noktada Çinli yetkililerin AB kurumları nezdindeki girişimleri sonuçsuz kaldığında üye
ülkeler ile ikili ilişkileri öne çıkarma eğiliminde olduklarını hatırlatmakta yarar vardır bkn. William A.
Callahan, “Future Imperfect: The European Union’s Encounter with China (and the United States)”,
Journal of Strategic Studies, Cilt 30, No 4, 2007, s.777-807, s.789.
242
Joern-Carsten Gottwald, “Europe and China: Convergence, Politicization and Assertiveness”, East
Asia, Cilt 27, 2010, s.79-97, s.79-83 ve Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World
Order, s.9-13.
83 AB politikalarında ABD’nin etkisi görüldüğü müddetçe Çin ile daha yakın bir
ilişkinin kurulması zorlaşacaktır. 243
A.1. Ticari ve Ekonomik Sorunlar
Ticari ilişkiler hacim açısından yoğun ve güçlü olmasına rağmen ekonomik
ilişkilerin doğasında ciddi problemlerde bulunmaktadır. Ekonomik problemlerin
başında AB’nin ticaret açığı yer almaktadır. Bu ticaret açığını yaratan önemli
nedenlerinden biri Çin para birimi Yuan’ın değerinin ABD doları, Euro ve Yen
karşısında düşük seyretmesidir. 244 Ticaret açığını yaratan ve AB yetkilileri ile
Avrupalı firmalar tarafından şikâyet konusu edilen diğer konular arasında adil
olmayan ticaret uygulamaları, fikri mülkiyet hakkı ihlalleri, marka ve ürün taklit
edilmesi, devlet ihalelerinin kapalılığı, piyasaya giriş engelleri ve yerli firmaların
korunması yer almaktadır. Özellikle son dönemde Bürüksel yönetimi, Çin’in
teknoloji üretimini desteklemek için geliştirdiği ‘Önce Çin’ (China First) ve ‘Ulusal
Teknoloji Sertifikası’ (National Technology Certificate) uygulamaları ile ileri
teknoloji gerektiren sektörlerde (yarı iletgenler, süper iletkenler, entegre devre
teknolojileri vb.) Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı bir şekilde
korumacılık yaptığından şikâyet etmektedir. 245 Ayrıca, Brüksel yönetimi teknik
problemleri de objektif bir şekilde tespit ederek, AB-Çin arasındaki ekonomik
243
Xiudian Dai, Understanding EU-China Relations: An Uncertain Partnership in the Making, The
University of Hull Center for European Union Studies Research Paper 1/2006,
http://www2.hull.ac.uk/fass/PDF/Politics-Daipaper.pdf (Erişim Tarihi 09 Ekim 2010), s.24-25.
244
Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of
China”, s.234-235. 2010 yılındaki AB-Çin zirvesinin ana problemide Yuan’ın değeriydi bkn. Hatice
Yazgan, “Avrupa Birliği ve Çin”, 27 Ekim 2010, http://www.abanaliz.com/haberdetay.asp?ID=303,
(Erişim Tarihi 03 Mart 2012).
245
Larrarte ve Mesanza, “Recent Trends in the European Union Trade and Investment Policy Towards
China”, s.80.
84 ilişkilerin çok hızlı bir şekilde büyümesi sonucunda kritik eşiklerin ve uyarı
sinyallerinin hızla geçilmesinin tepki vermeyi zorlaştırdığını, böylelikle ekonomik
ilişkilerin idare edilemez hale geldiğini vurgulamaktadır. 246 Bizce bu iddiası ile
Komisyon, kaynaklarının ekonomik ilişkileri yönetmek için yetersiz kaldığını itiraf
etmektedir.
Çin’li yetkililerin ticaretle ilgili şikâyetlerinde ise en önemli konuyu AB
yetkililerinin politik meseleler ile ticaret arasında bağlantı stratejileri kurmaya
çalışması teşkil etmektedir. Sıklıkla dile getirilen bu şikâyetlerinde AB yetkililerinin
ekonomik bir taviz karşılığında politik bir taviz istemeleri eleştirilmektedir. Bir diğer
önemli sorun ise Çin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olurken Çin’e Piyasa
Ekonomisi Statüsünün (PES) verilmemesinden kaynaklanmıştır. 247 Böylelikle Çin
aleyhine anti-damping davası açmak kolaylaştırılarak, AB tarafından korumacılık
uygulanmıştır. 248 2003 yılında Çin’in ısrarlı bir şekilde PES istemesinin sonucunda
Karşılıklı Bağımlılığı göz önüne alan AB ara bir formülle Çin’e Geçiş Ekonomisi
Statüsü (GES) vermiştir. 249 Fakat bu statü Çin’i tatmin etmekten uzaktır. 250 AB,
sektöründe devlet müdahalesi olmadığını kanıtlayan Çin’li firmalara bireysel olarak
246
Mauro Petriccione ve Adeline Hinderer, “China-EU Trade Relations: A View from Brussels”,
Christoph Herrman ve Jörg Philipp Terhechte (der.), European Yearbook of International Economic
Law 2012, New York, Springer, 2012, s. 3-31, s.14.
247
Shambaugh, “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions to China’s Rise”, s.12.
248
Qingjiang Kong, Trade Disputes Between China and the EU, National University of Singapore
East Asian Institute Background Brief No.416, 04 Aralık 2008, http://www.eai.nus.edu.sg/BB416.pdf.
s.1-13 (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010), s. 5-7.
249
Filippini, “Trade and Investment in the Relations between the European Union and the Republic of
China”, s.237-238.
250
Gerek Ekonomik gereksede demografik büyüklük açısından Çin, Brezilya ve Hindistan gibi
ülkelerden farklılıklar göstermektedir bkn. Julia Ya Qin, “China, India and the Law of the World
Trade Organization”, Asian Journal of Comparative Law, Cilt 3, No 1, 2008.
85 PES statüsü verdiğini söyleyerek kendini savunmaktadır. GES statüsünün geçerliliği
2016 yılında dolduğunda AB-Çin gündeminin ısınacağı tahmin edilmektedir. 251
Ayrıca, AB’nin teknik engeller ve yüksek tarifeler uygulayarak piyasasını koruduğu
da Çinli yetkililer tarafından iddia edilmektedir. Silah ticaretinin engellenmesi
konusundaki
şikâyetler
ise
Çin’li
yetkililer
tarafından
her
fırsatta
dile
getirilmektedir. 252
2007 yılında Çin hakkında açılan 41 anti-damping soruşturması ile DTÖ
nezdinde AB üyelerinin en çok şikâyet ettikleri ülkedir. 253 Ayrıca, her yıl AB
firmaları Çin aleyhine onlarca anti-damping soruşturması açtırmaktadır. 2007 yılının
Temmuz ayında AB Komisyonu ticaretten sorumlu komiseri Peter Mendelson Çin’i
“DTÖ taahhütlerine uygun olarak ticaret yapması” konusunda ciddi bir şekilde
uyarmıştır. Buna cevaben Çin Başbakan yardımcısı Wu Yi yaptığı açıklamada
“ticaret komiserinin yaptığı açıklamadan son derece mutsuz olduğunu” bildirmiştir.
Bu olayın ardından 2007 yılındaki 10’uncu zirvenin ardından iki taraf arasında 2008
yılından başlamak üzere üst seviye Ekonomik ve Ticari diyalog kurulması
kararlaştırılmıştır. 254 Söz konusu diyalog toplantıları ile AB yetkilileri ticaret açığı
problemini gidermek için Çin’in ticaret politikalarını yapısal olarak etkileme şansı
251
Larrarte ve Mesanza, “Recent Trends in the European Union Trade and Investment Policy Towards
China”, s.84.
252
Men, “EU-China Relations: from Engagement to Marriage”, s.5-6.
253
2010 yılı itibari ile AB’nin Çin’e karşı 5, Çin’in ise AB’ye karşı 2 davası bulunmaktadır. Rakamlar
aydan aya değişiklik göstermektedir güncel rakamlar için bkn. World Trade Organization Map of
Disputes
between
WTO
members,
http://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_maps_e.htm?country_selected=EEC&sense=e
(Erişim Tarihi 14 Kasım 2011).
254
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.13-15.
86 aramaktadırlar. 255 AB-Çin arasındaki ekonomik sorunların çözümü için sadece
işbirliği anlayışında değil aynı zamanda rekabet anlayışında (partnership of
competition) da belirli bir ortaklaşma gerektirmektedir. 256 Sonuç olarak, ekonomik
meseleler ikili ilişkilerde sorunlar çıkarsa da karşılıklı bağımlılığın farkında olan
liderler sorunların çatışmaya dönüşmesine izin vermeden çözüm üretmek
istemektedirler. Çünkü her iki tarafta, ilişkinin kötüleşmesi sonucu maruz kalacakları
ekonomik maliyetin telafi edilemez bir nitelikte olacağının farkındadırlar.
AB’nin Çin’e karşı dış ticaret açığı giderek büyümektedir. Bu açık 2010 yılı
itibari ile toplam 395 milyar €’luk ticaret hacminin 169 milyar €’sunu
oluşturmaktadır. Çin’in Avrupa’ya ihracatı sürekli artarken Avrupalı sanayicilerden,
Çin’in adil ticaret yapmadığı, marka taklit ettiği, tüketici sağlığını tehlikeye attığı,
255
Hanns Gunther Hilpert, The EU’s Strategic Economic Dialogue with China: A New Chance for
European Trade Policy, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik Comment No 16, Temmuz 2008,
http://www.swp-berlin.org/fileadmin/contents/products/comments/2008C16_hlp_ks.pdf
(Erişim
Tarihi 03 Mart 2012).
256
Chen Xin, Policy Evolution of the China-EU Trade and Economic Relationship, Pekin, Institute of
European Studies, Chinese Academy of Social Science, Working Paper Series on European Studies,
Cilt 3, No 4, 2009, s.22.
87 telif haklarını ihlal ettiği yönünde artan şikâyetler gelmektedir. Ayrıca, Avrupalı
şirketler ticaret ve yatırım konularında Çin’li yetkililerin engellemelerinden de
şikâyetçidirler. Buna karşılık Çin’li firmalar ise Avrupa’nın kendilerine karşı
korumacı davrandığını iddia etmektedirler. Ekonomik problemlerin artması AB-Çin
arasındaki ilişkileri gerginleştirme potansiyeli en yüksek konudur. 257 Mevcut Serbest
Ticaret Anlaşması bu problemlerin çözümü konusunda yetersiz kalmasına rağmen
Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması müzakereleri zorlukla ilerlemektedir. Çin’in kendine
olan güveni, AB iş dünyasının Çin pazarında yer alma konusundaki kararlılığını
gördükçe, artmaktadır. Böylelikle AB’nin ticaret politikalarını her derde deva bir etki
aracı olarak kullanması ise zorlaşmaktadır. 258 Kısaca Karşılıklı Bağımlılık
varsayımının başarılı bir şekilde öngördüğü gibi Avrupalı firmaların Çin pazarında
var olma isteği AB yetkililerinin pazarlık gücünü (bu durumda negatif olarak)
etkilemektedir. Çin’in devlet kontrollü ekonomisi büyüdükçe, demokratik etkilere
daha açık Batı’nın serbest ticaret silahı kendi aleyhine dönmektedir ve bu trend
ancak uzun vadede değişebilir.
AB-Çin ilişkilerinde zafiyet olarak nitelenebilecek yegâne konu ekonomik
sorunlar ve ticaret açığı meselesidir. Ekonomik ilişkilerdeki bağların zayıflaması
veya güçlenmesi durumunda politik ilişkiler de benzer bir şekilde etkilenecektir.
AB’nin ticaret açığı meselesine hem Brüksel hem de Pekin yönetimi tarafından özel
bir önem atfedilerek yaklaşılmalıdır zira sürdürülebilir olmaktan çıkan ticaret açığı
257
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.8-14.
258
Rafael Leal-Arcas, “EU Relations with China and Russia: How to Approach New Superpowers in
Trade Matters”, Journal of International Commercial Law and Technology, Cilt 4, No1, 2009, s.2241, s.36-37 ve 41.
88 ekonomik ilişkilerin sorgulanmasına, dolayısı ile ilişkilerin bir bütün olarak olumsuz
etkilenmesine neden olabilir. Ticari dengesizliği azaltabilmek için öncelikle turizm,
lüks tüketim mallarının ihracatı, takas anlaşmaları gibi yöntemler başvurulmalıdır.
Avrupa Birliği, eğer Çin’e giden ileri teknoloji yatırımlarını kısıtlayabilir veya tek
elden yönetmeyi başarabilirse, hem ikili ilişkilerde hem de ticaret açığı meselesinde
yeni bir koz elde edecektir.
A.2. İnsan Hakları
Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın (ODGP) hedeflerinden biri insan
haklarının uluslararası alanda yüceltilmesidir. 259 Bu hedefi gerçekleştirebilmek için
kullanılan kaldıraçlar arasında diyalog tesis etmek, özel yardım programları
yürütmek ve anlaşmalara insan haklarını koruma amaçlı bağlayıcı maddeler koymak
yer almaktadır. 260 Peki, söz konusu Çin olduğunda İnsan haklarının yüceltilmesi
konusunda AB ne kadar etkili olabilmektedir? Çin’e İnsan hakları konusunda
baskının dozunun düşük olduğu söylenebilir. Bunun temel nedeni ise Çin’in
hassasiyetleri karşısında AB’nin (özellikle AB komisyonunun) Karşılıklı Bağımlılığı
dikkate alarak hareket etmesidir.
AB’nin kurumsal yapısı içinde insan hakları konusundaki tepkilerin merkezi
Avrupa Parlamentosudur (AP). Bakanlar Konseyinde ise İnsan hakları konusunda
daha etkin olma talebi kuzey ülkelerinden (İsveç, Danimarka, Finlandiya) gelirken,
bazı üye ülkeler (Fransa, İngiltere, Almanya vb.) ikili ilişkilerinin zarar görmemesi
259
Karen E. Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, Cambridge, Polity Press,
2003, s.13.
260
Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, s.97-121.
89 adına Çin’i insan hakları konusunda açık bir şekilde eleştirmekten kaçınmaktadırlar.
AB Komisyonunun 1995 tarihli Çin-Avrupa İlişkilerinde Uzun Dönemli bir Politika
belgesinde insan hakları konusunun AB dış politikasının temelini teşkil ettiği
vurgulanarak bu konuya özel önem verileceği gösterilmiştir. 261 Fakat üye ülkeler
arası ortak bir yaklaşım oluşturulamadığından bu politika değiştirilmek zorunda
kalınacaktır. Dış ilişkiler eski Komiseri Chris Patten’e göre AB-Çin insan hakları
diyalogu, AB’nin herhangi bir ülke ile geliştirdiği en karmaşık ve çok yönlü insan
hakları diyalogudur. 262
1989-1996 yılları arası AB ülkeleri Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği (BMMYK) nezdinde Çin’deki insan hakları ihlallerine yönelik çözüm
önerileri hazırlatmış fakat bunların hepsi gelişmekte olan ülkelerin muhalefeti nedeni
ile kabul edilmemiştir. 263 1995 yılının sonunda tesis edilen AB-Çin İnsan Hakları
ikili diyaloguna rağmen 1997 yılında ilk kez bazı Avrupa ülkeleri (Fransa, İtalya,
Yunanistan, İspanya) BMMYK nezdinde Çin’in insan hakları konusunda hazırlanan
çözüm önerisini imzalamayı reddetmişlerdir. Üye ülkeler arası ortak yaklaşım
oluşturmayı başaramayan AB politikasını değiştirerek, Çin’i insan hakları
konusundaki eksikliklerinden dolayı açık bir şekilde eleştirmekten vazgeçip bu
konuda sessiz diplomasi ve işbirliği uygulamalarına yönelmiştir. 264 Bu politikanın bir
261
Communication of the European Commission, A long-term policy for China-Europe Relations,
Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995, s.4.
262
Chris Patten, “China’s Candidature for Hosting the Olimpic Games in 2008”, Commision
Statements in urgency debates, by External Relations Commissioner in the European Parliament,
Plenary Session, Strasbourg, SPEECH/01/33-5 July 2001.
263
Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership with China, s.56.
264
Barysch et. al., Embracing the Dragon: The EU’s Partnership with China, s.57.
90 göstergesi olarak 14 Mart 1998 tarihli Genel İşler Konseyinde AB üyesi ülkeler
yaklaşan 1998 BMMYK toplantısı nezdinde Çin’in insan hakları meseleleri
konusunda olumlu veya olumsuz görüş bildirmeme kararı almışlardır. 265 Karşılıklı
Bağımlılık farkındalığı ile alınmış bu kararın temel nedeni ise Çin ile gelişen
ilişkilerin zarar görmesi sonucu maruz kalınacak maliyetlerin yüksek olmasıdır.
Avrupa Parlamentosu ise sürekli bir şekilde Çin’in insan hakları konusundaki
eksiklerini eleştirmektedir. Bu eleştiriler özellikle Tayvan, Sincan ve Tibet sorunu,
ifade özgürlükleri, keyfi gözaltılar, idam cezası, azınlık hakları, dini ve politik
özgürlüklerin çiğnenmesi konularında yoğunlaşmaktadır. 266 Pekin yönetiminin
tepkilerine rağmen 2001 yılında Dalai Lama’yı konuşma yapması için davet eden
AP, Sakharov düşünce özgürlüğü ödülünü 1996 yılında Çin’li muhaliflerden Wei
Jing Sheng’e, 2008 yılında ise Hu Jia’ya vermiştir. 267 Karmaşık Karşılıklı Bağımlı
uluslararası sistemde dış politika aktörlerinin çoğul olması nedeniyle dış politika
konusunda çıkar farklılıkları ve koordinasyon eksiklikleri görülmektedir. Bu
bağlamda Komisyon, Çin ile ilişkilerin kötüleşme riskini alamazken, halkın
temsilcisi konumundaki AP ise daha rahat bir şekilde davranabilmektedir.
2007 Aralık ayında Avrupa Parlamentosunda yaptığı bir konuşmada Avrupa
Komisyonunun Dış İlişkilerden sorumlu komiseri Benita Ferrero Waldner insan
265
Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to
Strategic Partnership, s.19.
266
European Parliament Report on Annual Report of Human Rights in the World 2008 and the EU’s
Policy on the Matter, A6-0264/2009, 14 Nisan 2009, s.21.
267
Sakharov ödülleri için bkn. Sakharov Prize for Freedom of Thought,
http://www.europarl.europa.eu/aboutparliament/en/002398d833/Sakharov-Prize-for-Freedom-ofThought.html (Erişim Tarihi 01 Ocak 2012).
91 hakları konusunda Çin de son yıllarda büyük ilerlemeler kaydedilmesine rağmen
özellikle Tibet ve Sincan eyaletlerinde politik haklar, ifade özgürlüğü ve azınlık
hakları konusunda endişe verici olaylar gerçekleştiğini ifade etmiştir. 268
Avrupa Parlamentosu, 2008 yılında AB üyesi devletlere insan haklarındaki
durum iyileşene kadar Çin de düzenlenecek olimpiyatlara 269 katılmama çağrısında
bulunmuşlardır. 2008’de Tibet’te düzenlenen muhalif gösterilerin Çin hükümetince
bastırılmasının ardından AB dönem başkanlığı sadece durum ile ilgili endişelerini
dile getirmiştir. 270
Avrupa Parlamentosu, sınırlı yetkileriyle, AB üyesi ülke ve liderlerini
Çin’deki insan hakları, hukukun üstünlüğü ve azınlık haklarının korunması
konularındaki uygulamaların geliştirilmesi için baskı yapmaya zorlamaktadır. Çin,
insan hakları konularının iç işlerine girdiği iddia ederek bu konuya başka ülkelerin
karışmasını engellemeye yönelik politikalar izlemektedir. AB üyesi ülkeler ve AB
kurumları arasındaki koordinasyon eksikliği ise Çin’in işini kolaylaştırmaktadır. 271
Çin ile ilişkilerde insan hakları meselesi bir hassasiyet alanıdır ve AB için bir
samimiyet testi niteliğindedir. İnsan haklarının yüceltilmesini dış politika hedefi
268
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.23-24.
269
AB-Çin ilişkilerinde olimpiyat oyunlarının etkisi ile ilgili bir çalışma için bkn. David Askew,
“Sport and Politics: The 2008 Beijing Olimpic Games”, Georg Wiessala et. al. (der.), European
Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.103-122.
270
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.23-24.
271
Georg Wiessala, “Duality-Dialogue-Discourse: Some perspectives on Human Rights in EU-China
Relations”, Georg Wiessala et. al. (der.), European Studies 27 The European Union and China,
Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.83-103.
92 olarak belirlemiş bir AB, eğer Çin’deki insan hakları ihlallerinin çözümünde tutarlı
ve etkili bir çizgi izleyemezse uluslararası platformda inandırıcılığını kaybedecektir.
İnsan hakları koşullarını iyileştirmek için öncelikle hemen hemen her meselede
olduğu gibi Çin’lilere hitap edecek bir dil geliştirmekle işe başlanmalıdır. Büyük ve
hızlı adımlar yerine planlı, küçük ama emin adımlar tercih edilmeli, özeli ilgilendiren
radikal haklar yerine toplumun genelini kapsayan hakların geliştirilmesini ön plana
çıkaran bir strateji izlenmelidir.
A.3. Silah Ambargosu
Çin ile AB arasındaki askeri işbirliğinin gelişmesinin önünde iki yasal düzenleme
büyük engel teşkil etmektedir. Bunlardan birincisi AB’nin 1989 silah ambargosu 272
kararı ikincisi ise 1998 tarihli Silah Satış düzenlemesidir. 1989 Tiananmen
olaylarından sonra getirilen Ambargo kararı muğlâk ifadeler içermektedir. 273 Bu
kararda silah ticareti yasaklanmış fakat silah tanımlaması eksik yapılmıştır, herhangi
bir yaptırım da öngörülmemiştir. Silah satılan ülke için sekiz önemli ölçüt belirleyen
AB’nin 1998 Silah Satış düzenlemesine göre; silah satılan ülkenin insan haklarına
saygılı olması, bölgesel istikrarı ve barışı koruması gerekmektedir. 274 İki
düzenlemenin de hem yorumu hem de uygulaması üye devletlere bırakılmıştır. Bu
272
Silah ambargosu kararını AB-Çin-ABD ilişkileri açısından değerlendiren çalışma için bkn. Jano R.
Carlson, The EU Arms Embargo on China, From 2001 to the Present: Implications for the United
States, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Monterey California, Naval Postgraduate School, 2008
ve Kristin Archick et. al., European Union’s Arms Embargo on China: Implications and Options for
U.S. Policy, Washington, Congressional Research Service Report for Congress, 2006.
273
Metin için bkn. Madrid European Council, EU Declaration of Arms Embargo on China, 26-27
Haziran 1989, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/050228_China-initial.pdf (Erişim
Tarihi 02 Ocak 2012).
274
Council of the European Union, EU Code of Conduct on Arms Export, Brüksel, 8 Temmuz 1998,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/08675r2en8.pdf (Erişim Tarihi 01 Şubat 2011).
93 muğlâklık içinde AB’ye üye ülkelerden Çin’e satılan silahlar arasında helikopter,
uçak ve gemi motorları, erken uyarı sistemleri, ateş kontrol radarları, karadan havaya
füzeler yer almaktadır. 275
1989 Tiananmen olaylarından sonra AB, Çin’e Silah satışını 27 Haziran 1989
tarihli Avrupa Konseyi kararı ile yasaklamıştır. O tarihte geçerli olan AB anlaşması
bu konuda bu tarz bir kararın alınabilmesi ile ilgili Avrupa Konseyine yetki veren bir
madde içermemektedir. Bu nedenle Ambargonun boyutları ve kapsamı tam olarak
net değildir. Bu uygulamada farklı ülkelerin farklı yorumlarına neden olmuştur.
Ayrıca, bu Ambargo kararında hem sivil hem askeri amaçlı kullanılabilecek (dualuse) birçok hassas teknolojik ürün kapsam dışında tutulmuştur. 276 Silah
Ambargosunun kaldırılması meselesi ilk defa Fransa ve Almanya’nın öncülüğünde
2003 Aralık Brüksel zirvesinde dile getirilmiş ve bütün üye ülkeler prensip olarak
konunun görüşülmeye başlanmasını kabul etmişlerdir. 277 AB Bürokratları, Çin’in
hem yönetim hem de ekonomik sisteminin gelişme gösterdiği vurgulayarak
Ambargonun kaldırılması meselesinin sembolik bir jest olacağını belirtmiştir.
Ambargonun kaldırılmasına yönelik ilk eleştiriler ise insan hakları ihlallerini sebep
gösteren üye ülkelerin parlamentolarından gelmiştir (Danimarka, İsveç, Hollanda,
Almanya). Avrupa Parlamentosu ise 572 lehte oyla 19 Kasım 2003 tarihinde aldığı
karar ile Ambargonun devam etmesi yönünde iradesini ortaya koymuştur.
275
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
2008, s.15-23.
276
Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to
Strategic Partnership, s.31-33
277
Council of the European Union, Presidency Conclusion, 5381/04, 05 Şubat 2004,
http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/78364.pdf (Erişim Tarihi 08
Eylül 2010).
94 Kaldırılamayan Ambargo meselesi Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın 2005 yıllık
raporu AP de görüşülürken tekrar masaya gelmiştir. AP 431 lehte aldığı oy ile
Konseye, Çin’deki insan hakları uygulamaları önemli bir iyileşme göstermeden
ambargoyu kaldırmaması yönünde görüş bildirmiştir. 278
Silah ambargosunun kaldırılamamasının iki önemli nedeni ABD’nin bu
konudaki şiddetli itirazları ve Çin’in Mart 2005’te Tayvan’ın bağımsızlık ilanına
engel olmak için yasalaştırdığı ‘anti-secession’ kanunudur. Bu yasa ile bölgesinde
çıkarlarını korumak için agresif hareket edebileceğini gösteren Çin, AB içinde birçok
kesimi tedirgin etmiştir. 279 Çin savunma bütçesinin yıllık artış oranı, ekonomik
büyüme oranından daha yüksek seyretmektedir (2009 bölgenin en büyük harcaması
olarak bir önceki yıla göre %15 artışla yaklaşık 100 milyar U.S.$.). 280 Özellikle ABD
kökenli analizler, Çin’in uluslararası ilişkiler anlayışının realist olduğunu, ulusal
egemenliğini korumak için güç dengesini değiştirmeye kalkışabileceğini öne
sürmektedirler. 281 Çin’in ekonomik olarak güçlendikçe dış politikada tek taraflı
hareket etmesinden endişe edilmektedir. 282 Çin ise bu endişelerin yersiz olduğunu,
278
Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to
Strategic Partnership, s.31-32.
279
Casarini, The Evolution of the EU-China Relationship: From Constructive Engagement to
Strategic Partnership, s.32-37.
280
Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI), YearBook 2010: Armaments,
Disarmaments and International Security 2010, Oxford, Oxford University Press, 2010, s.189.
281
David C. Kang, China Rising: Peace, Power and Order in East Asia, New York, Columbia
University Press, 2007, s.8.
282
Bu iddialar ile ilgili bkn. David Scott, The Chinese Century: The Challenge to Global Order,
NewYork, Palgrave&Macmillan, 2008; Mingjiang Li (der.), Soft Power: China’s Emerging Strategy
in International Politics, NewYork, Lexington Books, 2009; Bates Gill, Rising Star China’s New
Security Diplomacy, Washington D.C., Brookings Institution Press, 2007.
95 barışçıl bir dış politika izleyeceğini ileri sürmektedir. 283 ABD’nin Güney Doğu Asya
ve Pasifik bölgesindeki güvenlik yükümlülükleri ve Çin ordusunun Rus silahları ile
hızlı bir şekilde güçlenmesi düşünüldüğünde Washington yönetiminin süreç
açısından endişeli olması normal karşılanmalıdır. 284 Modernizasyon aşamasını 2050
yılında tamamlaması hedeflenen Çin ordusu yapılan analizlere göre hem niteliksel
hem de niceliksel olarak halen ABD’nin çok gerisindedir. 285Avrupa silah sanayinin
teknolojik olarak ABD’li firmalara aşırı bağımlı olmasını bir silah olarak kullanan
ABD, silah ambargosunun kaldırılması halinde teknoloji transferini kesebileceğini
ima etmektedir. 286 AB ile Çin arasındaki Ekonomik Karşılıklı Bağımlılığın farkında
olan ABD, mevcut ilişkilere güvenlik boyutunun eklenmesi sakıncalı bulmaktadır.
Sonuç olarak silah satışı sınırlıda olsa fiilen üye ülkelerin kontrolünde devam
etmektedir, silah ambargosu kararı ise hala yürürlüktedir.
Avrupalı Savunma firmalarının, Çin’e silah satışında Rusya’nın göreceli
düşük fiyatlı silah ve teknoloji transferi içeren anlaşmaları ile rekabet etme şansı
yoktur. Ayrıca, Rus silahları Sovyet dizaynı Çin Ordusu için daha uygundur. Çin’in
283
Bu iddialar çerçevesinde önce barışçıl bir şekilde güçlenmek (peaceful rise) istediğini açıklayan
Çin yönetimi daha sonra bu kavramı da yumuşatarak ‘uyumlu toplum’ (harmonious society) ve
‘uyumlu dünya’ (harmonious world) kavramlarını kullanmaya başlamıştır bkn. Bonnie S. Glaser ve
Evan S. Mederios, “The Changing Ecology of Foreign Policy Making in China: The Ascention and
Demise of the Theory of ‘peaceful rise’ ”, China Quarterly, Cilt 190, 2007, s.291-310, s.297-301.
284
The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual
assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, s.378-382.
285
Sophie-Charlotte Brune et. al., Military Trends in China: Modernizing and Internationalising the
People’s Liberation Army, Berlin, Stiftung Wissenschaf und Politik Research Paper, Şubat 2010,
http://www.swpberlin.org/fileadmin/contents/products/research_papers/2010_RP01_brn_lgs_oer_ks.pdf
(Erişim
Tarihi 03 Mart 2012), s.18.
286
The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010: The annual
assessment of Global Military capabilities and Defence Economies, s.30-35.
96 ısrarla silah ambargosunun kaldırılmasını istemesinin nedeni ise yaratılan rekabet
ortamında Rus silahlarını daha uygun fiyatla alabileceği fikridir. Ayrıca, AB
firmalarının sağlayacağı parça, mühimmat ve erken uyarı sistemleri ile askeri
modernizasyon için gerekli teknoloji ve kaynak çeşitlemesi sağlanabilecektir. 287
AB-Çin İlişkilerinde silah ambargosu meselesi ilişkilerin güvenlik boyutunun
gelişmesini engeller bir niteliktedir. Çözümü en zor meselelerden biri olmasına
rağmen tarafların meselenin çözümü konusundaki beklentileri düşük olduğu için bu
meseleyi bir hassasiyet olarak adlandırmak doğrudur. Ancak, Çin’in bir güvenlik
tehdidi algılaması durumunda bu hassasiyet hızlı bir şekilde zafiyet haline
dönüşebilir. Silah ambargosu meselesinde sorgulanması gereken en önemli
meselelerin başında, Çin’in güvenliğini Rus silahlarına emanet etmenin yaratacağı
maliyetin doğru hesaplanması gelmektedir. Çin’in satın aldığı silahlardaki teknolojiyi
kopyalayarak kendi silahlarını geliştirmesi caydırıcı bir unsur olsa bile Çin için özel
üretilmiş, katı lisans anlaşmaları ile korunan belirli silahların ticaretinin aşama aşama
serbest bırakılması seçeneği dikkatlice değerlendirilmelidir.
287
Casarini, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China Relations and Implications for
East Asia and United States, s.123-139 ve Avrupa Silah Sanayisi ve Çin pazarı ile ilgili bir çalışma
için bkn. Eugene Kogan, The European Union Defence Industry and the Appeal of the Chinese
Market, Viyana, 2005, http://www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/stb1_05_eu_ch.pdf (Erişim
Tarihi 12 Ocak 2012).
97 Tablo 3: Avrupa'dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010
Ülke Fransa Lisans: Çin Silah Hot 2 Anti‐tank missile SA‐342K Gazelle Light Helikopter Compact 100mm Top DUBV‐23 ASW Sonar DUBV‐23 ASW Sonar DUBV‐43 ASW Sonar SS‐12 ASW Sonar DUBV‐23 ASW Sonar PC‐2.5 Dizel motor PC‐2.5 Dizel motor SAM System R‐440 Crotale SAM AS‐365/565 Panther Helikopter AS‐565SA Panther ASW Helikopter SA‐321G Super Frelon ASW Helikopter SA‐321 Super Frelon Helikopter Castor‐2 Ateş Kontrol Radarı DRBV‐15 Sea Tiger Hava/Deniz Radar AS‐365/565 Panther Helikopter PA6 Dizel Motor AS‐350/AS‐550 Fennec Light Helikopter Tarih Sayı
1988‐1989 240 1988‐1989
8 Anti‐tank silahlı, 1989 2 Jianghu‐2 sınıfı Fırkateynler için 1991 2 Çin üretimi Destroyer ve Fırkateynler için 1994‐1996
2 Çin üretimi Fırkateynler için 1994‐1996
2 Çin üretimi Fırkateynler için 1993‐2001 25 Çin üretimi devriye gemileri için 1999 1 Çin üretimi Fırkateyn için 2004 4 Çin üretimi Destek gemileri için 2007‐2010 10 PC 2.6 versiyon, Destek gemileri için 1992‐2010 40 1990‐2010 2000 1982‐1991 30 AS‐365 N versiyon 1989‐2010 39 AS‐365 F versiyon 1989‐1997 12 2001‐2010 33 1994‐2002 14 Destroyer ve Fırkateynler için 1987‐2008
7 Destroyer modernizasyonu için 1992‐2010 208 Anti‐tank versiyon 1991‐2010 81 Çin üretimi Fırkateynler için 1995‐2010 75 Silahlı versiyon 98 Detay Tablo 3: Avrupa’dan Çin'e Satılan Konvansiyonel Silahlar 1989-2010 devam
Compact 100mm Top 2004‐2007
8 Çin üretimi Destroyer Fırkateynler için Almanya MTU‐1163 Dizel motor 1994‐2005 14 Çin üretimi Destroyerler için MTU‐493 Dizel motor 1999 4 Çin üretimi Denizaltılar için MTU‐883 Dizel motor 1998‐2010 350 Çin üretimi Tanklarda kullanılmak üzere MTU‐396 Dizel motor 1999 4 Çin üretimi Denizaltılar için Lisans: Çin BF‐8L Dizel Motor 1982‐2006 4000 Çin üretimi Toplarda kullanılmak üzere BF12L413 Dizel motor 1996‐2000 100 Çin üretimi Toplarda kullanılmak üzere MTU‐396 Dizel motor 2001‐2006 48 Çin üretimi Denizaltılar için İtalya Aspide MK‐1 BVRAAM füze 1990‐1991 200 Birleşik Krallık Spey Turbofan 1988‐2004 140 Jet motoru Searchwater AEW Radar 1999‐2001
6 Uçak radarı Lisans: Çin Spey Turbofan 2004‐2010 170 Kaynak:SIPRI, Arms trade, http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/trade_register.php, (Erişim Tarihi 10 Ekim 2012) 99 B. Uluslararası Hassas Meseleler
Bu bölümde gerçek anlamda etkili bir küresel aktör olabilmek için AB’nin Çin ile
işbirliğini geliştirmek zorunda olduğu uluslararası konulardan bahsedilecektir.
B.1. İklim Değişikliği
İklim değişikliği konusunda AB’nin ilk amacı Çin’in Kyoto protokolünü imzalayarak
vaat ettiği karbon sınırlamalarına uymasıdır. Çin, ekonomisi kalkınma aşamasında
olan bir ülke olarak istediği takdirde Kyoto protokolünde öngörülen sınırlamalara
uymayabilir. Çin’in taahhütlerine uymaması gelişmekte olan diğer ülkeler üzerinde
olumsuz etkide bulunmaktadır. 288 Ayrıca AB, Kyoto protokolünün 2012 yılında
süresi dolduktan sonra bile küresel ısınma ile mücadelenin sürdürülmesini
savunmaktadır. Bu mücadele Çin’in katılımı olmadan sağlanamaz. Çin yönetimi de
iklim değişikliği konusunda hassas davranmasına rağmen alınacak tedbirlerin
bedelinin sanayileşmiş devletler tarafından ödenmesini savunmaktadır. Diğer bir
önemli konuda AB’nin enerji konusunda belirlediği 3 hedefe benzer hedeflerin Çin
tarafından belirlenmesidir. AB, 2020 yılına kadar gaz salınımını %20 azaltmak,
enerjinin %20’sini yenilenebilir kaynaklardan elde etmek ve son olarak da enerji
verimliliği %20 artırmak hedefindedir. Bu ve buna benzer hedeflerin Çin yönetimi
tarafından uygulamaya konması iklim değişikliği ve çevre kirlenmesi ile mücadelede
önemli bir rol oynayacaktır. 289
288
Scott Victor Valentine, “Reframing Global Warming: Toward a Strategic National Planning
Framework”, Kheng-lian Koh et. al. (der.), Critical Issues in Climate Change and Kyoto Protocol:
Asia and the World, Singapur, World Scientific Publishing Co., 2010, içinde, s.31-62., s.35.
289
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.70-77.
100 B.2. Afrika
Çin’in küresel rolünün en çok hissedildiği bölgelerin başında Afrika gelmektedir. 290
Hammadde, enerji ve pazar ihtiyacı nedeni ile Afrika’ya Çin yatırımları artarken
politik bağlarda güçlenmektedir. Çin’in, Afrika’ya yardımlarını AB ve diğer Batılı
devlet ve kurumların yardımlarından ayıran belli başlı özellikler; çıkarların karşılıklı
gözetilmesi, Afrika ülkelerinin iç işlerine müdahale etmeme prensibi, çabuk inşa
edilip gelir üreten projelere öncelik verilmesi ve az para ile çok ve önemli işlerin
yapılmasıdır. 291
Yukarıda
sayılan
özellikler
nedeniyle,
Çin’in
Afrika’daki
mevcudiyetini kolonileşme çabası gibi gören Batılıların aksine, çoğu Afrikalı “en
hızlı
büyüyen
ülkenin
zenginliğini
Afrika
ile
paylaşmak”
istediğini
düşünmektedir. 292 Çin, Afrika’da tren yolu, liman, okul, hastane, devlet binası,
stadyum, otoyol inşa ederek halkın sempatisini de kazanmaktadır. 293 Bu bağlamda
birçok Afrikalı karar verici Pekin ile iyi ilişkiler geliştirmek istemektedir. AB’ni
endişelendiren ilişkiler baskıcı rejimler ile kurulanlardır. AB’nin bölgedeki ülkelere
sağladığı ekonomik ve teknik yardım insan haklarının iyileştirilmesi ve demokrasinin
yüceltilmesi gibi şartlara bağlanarak verilmektedir. Oysa Çin bu ülkelere kendi
290
Leni Wild ve David Mepham, The New Sinosphere: China in Africa, Institute for Public Policy
Research (IPPR), 2006, http://ippr.nvisage.uk.com/ecomm/files/china_africa_intro_conclusions.pdf
(Erişim tarihi 28 Ekim 2010).
291
Deborah Brautigam, “China’s Foreign Aid in Africa: What Do We Know”, Robert I. Rotberg
(der.), China into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution Press,
2008, içinde, s.197-216, s.200.
292
Dibah James Bala ve Wencong Lu, “Integrating Africa to Global Economy: Seeking a Trilateral
Partnership of Sino-US and European Union”, African Journal of Agricultural Research, Cilt 4 (10),
2009, s.903-905.
293
Robert I. Rotberg, “China’s Quest for Resources, Opportunities and Influence in Africa, Robert I.
Rotberg (der.), China Into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington D.C., Brookings Institution
Press, 2008, s.1-21, s.7.
101 yardım programlarından (uluslararası örgütlere ve programlara katılmayarak)
koşulsuz mali yardımlar sağlayarak AB’nin kaldıraçlarını etkisiz kılmaktadır.
2005 yılında Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun koyduğu hedef 294 doğrultusunda
Afrika ile ticaret 2009 yılında 100 milyar ABD $ seviyesine ulaşarak son on yıllık
dönemde on misli artmıştır. 295 Pekin yönetimi, Afrika’ya aktardığı yardım miktarını
resmen açıklamamaktadır. Yardımlar hibeler, sıfır faizli krediler, düşük faizli
krediler ve borç afları şeklinde Çin Ticaret bakanlığı, Finans bakanlığı ve Çin
Eximbank’ın koordinasyonunda karmaşık bir mekanizma ile dağıtılmaktadır. Verilen
yardımların miktarı, spesifik proje ve ülkelere verilen yardımlar nedeni ile yıllar
itibari ile değişiklik göstermektedir. 2005 yılında 2,9 milyar ABD $, 2006 yılında 9
milyar ABD $ ve 2007 yılında 17,9 milyar ABD $ olarak gerçekleşmiştir. 2002-2007
döneminde Çin’in dağıttığı yardımların %44’ü Afrika’ya verilmiştir. 296 2009
yılındaki
yardım
miktarı
ise
2,5
milyar
ABD
$
olarak
gerçekleşmesi
beklenmektedir. 297 Çin’in Afrika’ya sağladığı koşulsuz yardım, uluslararası
örgütlerinin ve AB’nin koşullu yardım miktarının çok çok altında gerçekleşmesine
rağmen AB ve uluslararası örgütlerin Afrika da insan haklarına saygılı, özgürlükçü
ve demokratik rejimler tesis etme amaçlarını engeller niteliktedir. 298 Bu nedenle
Yumuşak bir güç olarak uluslararası etkinliğini artırmak isteyen AB’nin Afrika
294
Wild ve Mepham, The New Sinosphere: China in Africa, 2006, s.2.
295
Trade
Law
Center
for
Southern
Africa
(tralac),
Trade
http://www.tralac.org/cgibin/giga.cgi?cmd=cause_dir_news&cat=1044&cause_id=1694#china
(Erişim Tarihi 28 Ekim 2010).
data,
296
Congressional Research Service Report for Congress, China’s Foreign Aid Activities in Africa,
Latin America and Southeast Asia, 25 Şubat 2009, http://www.fas.org/sgp/crs/row/R40361.pdf
(Erişim Tarihi 08 Ekim 2010), s.6.
297
Deborah Brautigam, The Dragon’s Gift: The Real Story of China in Africa, Oxford, Oxford
University Press, 2009, s.170.
298
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.4.
102 konusunda Çin ile işbirliği geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda AB, Afrika
konusunda Çin’i sorumlu bir güç gibi davranmaya davet ederek, ABD ve uluslararası
örgütlerle işbirliği içinde çalışması yönünde ikna etmeye çalışmaktadır.
299
Çin-
Afrika ilişkileri Batılı akademisyenler tarafından bütün boyutları içerecek şekilde
yakından takip edilmelidir çünkü Konfiçyus medeniyeti ile İslam medeniyeti
arasındaki ilişkilerin gelişmesi açısından uygun bir başlangıç yapılmaktadır. Bu ilişki
ilerleyen dönemde uluslararası ilişkiler gündeminde sıkça yer alabilir.
B.3. Küresel Yönetişim
Dünyanın en kalabalık nüfusuna, en büyük coğrafyalarından, ekonomi ve
ordularından birine sahip olan Çin’in katılımı olmaksızın bir uluslararası işbirliği
platformu düşünmek olanaksızdır. Çin’in uluslararası örgütlere katılımı ile bu
örgütlerde etkili olması ayrı ayrı ele alınması gereken problemlerdir. Çin’in belirli bir
örgüte katılımı sağlansa bile etkili olması veya işbirliği yapması sağlanamayabilir. 300
AB cephesinde ise Birlik çıkarlarının temsilcisi durumundaki Komisyon kendi
gücünü artırmak için küresel ekonomik gelişmeleri ve bütün uluslararası yapıları
teşvik etmektedir. 301 Bu başlık altında post-hegemonik dönemde uluslararası
işbirliğinin tesis edilmesi için önemli bir aktör olan Çin’in uluslararası örgütlere
yaklaşımı genel olarak değerlendirilecektir.
İklim değişikliği ile mücadele ve Afrika’nın yanında, AB ve Çin’in başarılı
birer küresel aktör olabilmek için birlikte çalışmaları gereken başka bir alanda
küresel yönetişimdir. Uluslararası sistemde ekonomik, sosyal, ekolojik ve güvenlik
299
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.82-85.
300
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.89.
301
Tangör, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, s.389.
103 Karşılıklı Bağımlılığı giderek artarken, yönetişimsiz bir Karşılıklı Bağımlılık ortamı
Keohane tarafından bir bombaya benzetilmektedir. 302 Pekin yönetiminin uluslararası
sorunların çözümünde aktif rol almamasının iki önemli nedeni bulunmaktadır. İlk
olarak Pekin yönetimi uluslararası alanda avantaj sağlayabilmek için Çin’i Batı
emperyalizminin bir kurbanı olarak göstermeye devam etmektedir. Bu bağlamda
uluslararası örgütleri batı etkisinin araçları olarak gördüğü için bu örgütlerin
çalışmalarına öncelikle şüphe ile yaklaşmakta, hala gelişme döneminde olduğunu
ileri sürerek işbirliğinden kaçınmaktadır. 303 İkinci olarak, ulusal egemenliğine
düşkün olan Çin’in, Sincan, Tayvan ve Tibet gibi egemenliğini ilgilendiren
konularda kendi iç işlerine müdahale ettirmemek adına diğer ülkelerin iç işlerine
müdahale etmeme yönündeki politikasıdır (non-interference). 304 Sonuç olarak
özellikle güvenlik meseleleri ve başarısız devletler konusunda Çin’den uluslararası
platformlarda destek almak kısa vadede pek mümkün görünmemektedir.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan Çin’in uluslararası
ekonomik örgütlere aktif bir şekilde katılımı sağlanmadıkça, küresel ticaret ve
yatırımın kurallarını tesis eden bu örgütlerin etkili bir şekilde çalışması veya yeniden
yapılandırılması düşünülemez. 305
302
Robert O. Keohane, “Accountability in World Politics”, Scandinavian Political Studies, Cilt 29,
No 2, 2006, s.75-87, s.77-78.
303
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.90-91.
304
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.92.
305
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.94.
104 B.4. Kitle İmha Silahlarının Yayılması
Kitle imha silahlarının yayılmasını engelleme konusunda geçmiş kayıtları pek parlak
olmayan Çin, Pakistan’a nükleer silahlar ve füzeler elde etmesi için yardım etmiş;
İran, Libya, K.Kore, Suriye, Nijerya ve Suudi Arabistan gibi ülkelere nükleer reaktör
ve zenginleştirilmiş uranyum satmakta dâhil çeşitli projelerde destek sağlamıştır. Son
yıllarda karnesi düzelmeye başlayan Çin, 1992 yılında Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesine dair antlaşmayı (Nuclear Non-Proliferation Treaty NPT)
imzalamış, 2004 yılında ise Nükleer Tedarikçi Ülkeler (Nuclear Supplier Group)
grubuna katılmıştır. 306 Çin, bütün bu olumlu gelişmelere rağmen son yıllarda ön
plana çıkan ve kitle imha silahlarının terörist gruplara transferini engellemeyi
amaçlayan girişimlerden Kitle İmha Silahlarının Yayılmasına Karşı Güvenlik
İnisiyatifine (The Proliferation Security Initiative PSI) destek vermemiştir. Biyolojik
ve Kimyasal silahlara da sahip olduğu düşünülen Pekin yönetiminin Kitle İmha
Silahlarının yayılması engellemek için harcadığı çabaların artması AB tarafından
beklenmektedir. Özellikle çatışma çıkarma potansiyelinin yüksek olması açısından
İran ve K.Kore’nin nükleer faaliyetleri konusunda AB ve Çin’in işbirliği
geliştirebilmesi önem kazanmaktadır.
Kitle imha silahlarının yayılması konusunda İran’ın nükleer silah
geliştirmesinin Orta Doğuyu istikrarsızlaştırmasından ve İran-İsrail veya İran-ABD
savaşına neden olmasından korkulmaktadır. Avrupa Birliği, ODGP Yüksek
temsilcisi J. Solana önderliğinde Fransa, İngiltere ve Almanya ile birlikte İran’ı
nükleer hırsından vazgeçirmek için teşvik ve yaptırım paketi hazırlamıştır. Çin ve
306
Arm’s Control Association, “Arms Control and Proliferation Profile: China”, Ağustos 2012,
http://www.armscontrol.org/factsheets/chinaprofile (Erişim Tarihi 28 Ekim 2012), s.1.
105 Rusya’nın bu girişimi desteklemesine (en azından sözde) rağmen İran uranyum
zenginleştirmeye devam etmektedir. Çin, petrol ithalatında yaklaşık olarak %11’lik
pay sahibi 307 olan İran’ın iç işlerine karışmak istememekle birlikte Orta Doğu’da
yaşanacak olası çatışmalar nedeni ile petrol fiyatlarındaki artıştan olumsuz bir
şekilde etkilenmek istememektedir. Bu bağlamda 2004 yılından itibaren AB
liderliğindeki diplomatik çabaları az da olsa desteklemeye başlayan Çin, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2006, 2007 ve 2008 yıllarında İran’a karşı
öngördüğü yaptırımları destekleyerek Tahran yönetimini krizi azaltması yönünde
ikna etmeye çalışmıştır. 308 Eğer İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda Çin’in desteği
tam olarak sağlanabilirse uluslararası alanda yalnızlaşan İran’ın işbirliğine daha
hevesli olacağı açıktır. Bu noktada Tahran yönetiminin işbirliği arayışlarındaki ilk
tercihinin yumuşak bir güç olarak görülen AB olacağını düşünmek yanlış
olmayacaktır. Sonuç olarak İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda AB-Çin işbirliği
sağlandığında, AB’nin Orta Doğudaki etkinliği de artacaktır. Orta Doğudaki
gerilimlerin azalması durumunda ise gevşeyen petrol fiyatlarından hem AB hem Çin
hem de ABD yarar sağlayacaktır.
Küresel güvenliği ve uluslararası düzeni tehdit eden Kitle İmha Silahlarının
yayılması meselesi ile ilgili bir başka önemli kriz bölgeside K.Koredir. Çin,
başlangıçta Kuzey Kore’nin nükleer silahlar elde etme çabalarına karşı tarafsızken,
K.Kore’nin 2006 yılında gerçekleştirdiği nükleer denemenin ardından gelen baskılara
dayanamayarak BM’nin uyguladığı yaptırımlara katılmış fakat K.Kore üzerinde
307
International Energy Agency, “Oil&Gas Security China 2012 Emergency Response of IEA
Countries”, http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/China_2012.pdf (Erişim
Tarihi 28 Ekim 2012), s.6. Aynı rapora göre Çin petrol ihtiyacının yaklaşık olarak %52’sini ithal
etmekte ve bu oran giderek artmaktadır.
308
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.80-81.
106 etkili bir baskı kurmamıştır. 309 Pekin yönetimi, Kuzey ve Güney Kore’nin birleşmesi
durumunda bölgede Amerikan etkisinin artmasından endişe ettiği için K.Kore
yönetimine arka çıkmaktadır. Sorun günümüzde devam etmektedir. Kasım 2010 da
Kore yarımadasında yaşanan krizden sonra ABD ve Japonya, Pekin yönetimine
“yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginleme” çağrısında bulunmuştur. 310
Özetle Pekin yönetiminin, Kitle İmha Silahlarının yayılmasını engellemeye
yönelik girişimlerde ve bölgesel krizlerin çözümünde desteği alınmadan kitle imha
silahlarının yayılması ile etkili bir şekilde mücadele edilmesi pek mümkün
görünmemektedir. Bu noktada AB, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bir
üyesi olarak Çin’in Kitle İmha Silahlarının yayılması ve potansiyel çatışmaların
engellenmesi hususunda daha sorumlu hareket etmesini beklemektedir. Çin ise bir
yandan devletlerin iç işlerine karışmama prensibi, bir yandan küresel aktörlük rolü
ile öte yandan ekonomik ilişkilerini tehlikeye atmamak adına AB ve ABD’den gelen
baskılar arasında sıkışıp kalmaktadır. 311
Sonuç olarak burada sınırlı bir şekilde bahsedilen alanlarda ilişkiler iyi
yönetilmediği ve çıkarlar ortaklaştırılmadığı takdirde Çin ile AB arasında
problemlerin yaşanması kaçınılmazdır. Tek başına hareket eden bir Çin, Kitle İmha
Silahlarının yayılmasına, başarısız devletlerin güçlenip küresel güvenliği tehdit
etmesine, çevre kirliliğine, Afrika’da iç karışıklıklara, yolsuzluğa ve yoksulluğun
artmasına neden olabileceği gibi, Çin ekonomisindeki düzensizlik gelişmiş
ekonomilere de önemli ölçüde zarar verebilecektir. Bütün bu meselelerin etkisi
309
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.78-82.
310
“ABD ve Japonya, Pekin’e yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginlemesi çağrısında bulundu”,
Sabah, 25 Kasım 2010, s.22.
311
Grant ve Barysch, Can Europe and China Shape a New World Order, s.78-79.
107 küresel seviyede gerçekleşecektir ve uluslararası sistemi istikrarsız kılacaktır. AB’nin
bu noktada amacı Çin’i yavaş ve sorunsuz bir şekilde uluslararası sisteme entegre
etmeye çalışmaktır. 312
Avrupa Birliği-Çin ilişkileri kısa tarihi içinde hızla gelişim göstermiştir. Bu
gelişimin içinde en önemli pay ekonomik ve ticari ilişkilerindir. Şüphesiz bu ilişkinin
sorunsuz olduğu söylenemez. Özelilikle AB’nin, Çin ile olan ticaretinde sürekli açık
vermesi, insan hakları ve demokrasi problemleri ve Çin’in Orta Doğu ve Afrika’da
otoriter rejimler ile işbirliği geliştirmesi bu ilişkinin önemli problemleridir. Bu
problemler aşılmadan mevcut ilişkilerin ve işbirliğinin geliştirilmesi pek mümkün
görünmemektedir. Hem Avrupa hem de Çin, ekonomik olarak güçlendikçe
uluslararası alanda daha çok söz sahibi olmak istemektedirler. Bu güç arayışı Çin ile
Avrupa Birliğini yakınlaştırırken uluslararası alanda, uzun vadede, yeni dengelerin
kurulmasına neden olabilir. Bu bağlamda Çin-AB-ABD üçlüsünün birbirleri ile olan
ilişkileri yeni bir uluslararası düzenin oluşmasında belirleyici olacaktır. AB-Çin
ilişkileri tam anlamıyla kriz yönetimi gerektirmektedir. Gelişen Karşılıklı
Bağımlılığın yarattığı etki ile ilişkilerin yönetilmemesi gibi bir seçenek yoktur.
İlişkilerin iyi yönetilmesi durumunda AB hayalini kurduğu küresel aktör olabilme
yolunda önemli bir koz elde edecektir. İlişkilerin kötü yönetilmesi ise sadece AB ve
Çin için değil bütün dünya ve uluslararası düzen için zor günleri beraberinde
getirecektir.
AB-Çin ilişkilerinin daha çok kısa vadeli, dağınık ve ekonomi temelli olması,
geleneksel güvenlik alanında işbirliğinin çok sınırlı olması nedenleri ile stratejik
312
Gill ve Murphy, China-Europe Relations: Implications and Policy Responses for the United States,
s.30.
108 olarak adlandırılması mümkün görünmemektedir. Bu kavram daha çok söylevsel bir
iyi niyet göstergesi olarak kullanılmaktadır. Soğuk Savaş sonrası Küreselleşme
döneminde geliştirilen ‘güvenlikleştirme’ kavramı ve teknolojik ilerlemeler ile
değişen, daha geniş (ekonomik gelişme, çevrenin korunması, sınır aşan suçlarla
mücadele, kitle imha silahlarının yayılması, iklim değişimi vb. gibi) konulara
yayılarak tabir caizse güncellenen güvenlik kavramı ülkeleri birbirleri ile daha yakın
ilişkiler geliştirmek zorunda bırakmıştır. Bu bağlamda strateji tanımlamaları da
genişleyerek geleneksel güvenlik/savunma alanının dışında ekonomi, çevre, enerji,
vb. alanlarda da güvenlikleştirme kavramı çerçevesinde kullanılmaya başlanmıştır.
AB-Çin ilişkileri de bu alanlarda yoğun bir gelişme göstermektedir. ABD’nin
uluslararası ilişkilerde yegâne süper güç olarak tek taraflı hareket ettiği bir dönem de
AB ve Çin, ekonomik ve stratejik ortaklık geliştirerek uluslararası alanda daha çok
söz sahibi olmak istemektedirler. Her iki tarafın da ekonomik problemleri bile ikinci
planda tutarak, bunun yerine stratejik ortaklık söylemini öne çıkarması ekonomik
güvenlik ve gelecek kaygısı nedeniyle artan Karşılıklı Bağımlılığın, uluslararası
alanda daha etkin bir siyasi aktör olabilmenin son olarak da her iki tarafın ABD’ye
olan bağımlılığını azaltması/dengelenmesi arayışlarının bileşke sonucu olarak
değerlendirilebilir.
109 SONUÇ
Karşılıklı Bağımlılık devletlerin ve diğer politik aktörlerin uluslararası alandaki
hareket kabiliyetine açıklama getiren bir yaklaşımdır. Öncelikle Karşılıklı Bağımlılık
devletlerarası ilişkilerde mevcut ilişkiyi bozma veya söz konusu ilişkinin seviyesini
düşürme sonucunda ortaya çıkacak olumsuz sonuçların kaba bir şekilde denk ve
taraflar için karşılıklı olacağı ilişki durumu olarak ifade edilebilir. Geleneksel realist
yaklaşımda uluslararası ilişkiler, sadece egemen ve otonom olduğu varsayılan
devletlerarasında diplomatik kanallar vasıtası ile kurulan resmi ilişkileri ifade
etmektedir. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında ise uluslararası ilişkiler, resmi ve
gayrı resmi kanallar aracılığı ile kurulan tüm toplumlararası ilişkileri kapsayacak
şekilde çoğul aktörlü, çoğul kanallı ve çoğul gündemlidir. Teknoloji geliştikçe
iletişim araçları da gelişmekte ve insanlar arası ilişkiler de sıklaşmaktadır. Teknoloji
ve iletişimin gelişmesi devletlerarası ticareti kolaylaştırırken, banka ve finans
kurumları, sendikalar ve şirketler gibi sivil organizasyonların uluslararası etkinliği
artmakta artan ticari ilişkileri yönetebilmek için devletlerarası işbirliğine, yeni
devletlerarası kurumlara ve düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Kısaca, II. Dünya
Savaşından sonra devletlerin güvenlik endişesi ile şekillendirdiği uluslararası ilişkiler
anlayışının ticari ve ekonomik ilişkileri ön plana alacak şekilde güncellenmesi söz
konusu olmaktadır. Güvenlik endişesi taşımayan yeni aktörler daha çok ticaret,
finans, yatırım, insani meseleler, çevre ve teknoloji gibi konuları uluslararası
ilişkilerin gündemine taşımaktadır. Sonuç olarak teknoloji ve ticaretin gelişmesi
uluslararası ilişkilerin doğasını değiştirmektedir. Uluslararası aktörler, konular ve
iletişim kanalları çoğalırken devletlerin tek başlarına yeni uluslararası meseleleri
110 çözme kabiliyeti azalmakta, egemenlikleri eskiye oranla zayıflamakta, devletlerarası
işbirliği ihtiyacı artmakta ve gücün ekonomik boyutu askeri boyutun önüne
geçmektedir.
Keohane ve Nye’a göre bir devletin diğeri üzerindeki gücünün kaynağı
bağımlılıktır. Bu gücün etki ve miktarı ise bağımlılık derecesi ile orantılıdır. Kısaca,
hassasiyet ve zafiyet olarak ikiye ayrılan bu bağımlılık dereceleri, devletlerin
davranış ve politikalarını etkileyen koşullar olarak ortaya çıkmaktadır. Hassasiyet
durumunda devletlerarası ilişkinin kötüye gitmesi sonucu etkilenme seviyesi
düşükken, zafiyet durumunda bu etkilenmenin derecesi yüksektir ve maliyetli
sonuçlara katlanılması söz konusu olmaktadır. Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımında
devletleri işbirliğine iten çıkarlarının ve işbirliğinin bozulması durumunda maruz
kalınacak maliyetlerin mutlak suretle dengelenmesi söz konusu değildir. Burada
çıkar ve maliyetlerin denk bir seviyede olduğu varsayılmaktadır ve aradaki denklik
farkı tarafların pazarlık gücünü etkilemektedir.
Karşılıklı Bağımlılık analiz birimi olarak aktörler arası etkileşim durumunu
açıklayan bir kavram iken, uluslararası sistem seviyesinde birçok aktör arasındaki
karmaşık etkileşim ağını açıklayan kavram Karmaşık Karşılıklı Bağımlılıktır.
Gelişen teknoloji vasıtası ile toplumlar arasındaki iletişim ve etkileşim sağlayan
kanalların sayısı hızla artarken, bankaların, şirketlerin, suç şebekelerinin, sivil toplum
örgütlerinin sınır aşan davranışları nedeniyle devletlerin davranış ve politikaları
birbirine bağlı hale gelmekte ve uluslararası sistem giderek karmaşıklaşmaktadır.
Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemde yaşanan başlıca değişimler
üç başlık altında toplanmaktadır. Birincisi, aktörler arası iletişim kanallarının
111 çoğalması, ikincisi uluslararası gündem sıralamasındaki sabit öncelik sıralamasının
ortadan kalkması ve üçüncü olarak askeri gücün önemindeki azalmadır. Söz konusu
bu değişimler devletleri zayıflatmakta ve ortaya çıkan zafiyet halinin yönetilmesi
gerekmektedir. İlk olarak yirminci yüzyılın son çeyreğine doğru gelişimi iyice
hızlanan teknoloji sayesinde iletişim ve ulaşım imkânları gelişmiş, üzerinde iletişime
geçilen kanalların sayısı hızla artış göstermiştir. Ulaşım ve iletişim alanlarında
yaşanan teknolojik gelişmeler sayesinde telefon görüşmelerinin ve uluslararası
ulaşım imkânlarının ucuzlamasından dolayı dünya insanlar için giderek küçülürken,
insanlar arası etkileşim artmaktadır. Bu etkileşim ise öncelikle ticari alanda kendini
göstermektedir. Artan devletlerarası ticaret uluslararası ekonomik düzenlemeleri
gerekli kılarken, uluslararası örgütlerin sayısı da paralel bir şekilde artmaktadır.
Ayrıca, sivil toplum örgütleri ve suç şebekeleri de kolaylaşan iletişim ve ulaşım
teknolojisi sayesinde ulus devletin sınırları aşan etkileşimlere girebilmektedirler.
İkinci olarak aktörlerin ve iletişim kanallarının sayısının arttığı, uluslararası ilişkiler
konularının hızla çeşitlendiği bir ortamda güvenlik meselelerinin sabit bir şekilde
uluslararası ilişkiler gündeminin birinci sırasında yer alması anlamsızlaşmaktadır.
Birçok uluslararası mesele artık eş zamanlı bir şekilde birçok aktör tarafından birçok
ortam üzerinde konuşulabilir hale gelmiştir. Üstelik güvenlik meselelerine harcanan
mesai göreceli olarak azalırken, uluslararası ilişkilerin yeni gündem konuları
üzerinde daha çok mesai harcanmaya başlanmıştır. Ayrıca, uluslararası ilişkilerin
yeni gündem konuları devletlerin iç ve dış politika alanları arasında kolay bir ayrım
yapmayı da zorlaştırmaktadır. Çeşitli devlet kurumları kendi sorumluluk alanlarında
doğrudan uluslararası temaslar geliştirirken, dış işleri bakanlıklarının dış politikanın
şekillenmesi üzerindeki hâkimiyeti azalmaktadır. Üçüncü ve son olarak uluslararası
112 meselelerin çözümünde askeri gücün kullanımı azalmaktadır çünkü askeri güç
kullanımı devletler için giderek daha da maliyetli hale gelmektedir. Uluslararası
serbest ticaret mal ve hizmetlerin üretiminde uzmanlaşmayı teşvik etmekte,
böylelikle piyasalar ve devletler birbirleri ile bağlı hale gelmektedir. Bu bağların
kopma riski devletleri birbirlerine karşı askeri güç kullanmaktan caydırmaktadır.
Askeri gücün kullanımının politik maliyetlerinin arttığı bir ortamda bağlantı stratejisi
olarak askeri güç kullanımı da zorlaşmaktadır. Bu bağlamda güçlü devletlerin, diğer
devletleri güç kullanmakla tehdit ederek çıkarlarını gerçekleştirme imkânları ortadan
kalkmaktadır. Uluslararası ilişkilerin gündem konuları çeşitlendikçe bu konulardaki
güç dağılımı farklılaştığından hedef ve politikalar da farklılaşmaktadır. Güç dağılımı
her bir konunun kendi içinde daha önemli hale gelmektedir. Güç dağılımının
konulara göre değişmesi ise devletlerarası klasik hiyerarşiyi zayıflatmaktadır.
Konular, aktörler ve stratejiler çeşitlendikçe devletlerarası işbirliğini düzenleyecek
uluslararası örgütlerinde önemi artmaktadır.
Uluslararası örgütler karşılıklı beklentiler, üzerinde uzlaşılmış kurallar ve
üyeler arası sorumluluk dağılımıyla Karmaşık Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin
yönetildiği kurumlardır. Uluslararası ilişkilerin yeni konuları toplu eylemler için
aktörler arası iletişimi ve işbirliğini gerekli kılmaktadır. Geleneksel realistler için
güvenlik konuları uluslararası politikanın temel sorunudur. Böyle bir dünyada
uluslararası örgütlerin güvenlik nedeni ile teşkil edilmesi kadar doğal bir neden
olamaz. Oysa uluslararası ticaretin her geçen gün geliştiği, birçok konunun ve birçok
aktörün birbirleri ile bağlantılı olduğu ve ulus-ötesi koalisyonların kurulabildiği bir
ortamda uluslararası örgütlerin kuruluş amaçları güvenlik alanının dışına çıkmakta,
bu örgütlerin etkinlikleri ve siyasi pazarlıklardaki rolü de gittikçe önem
113 kazanmaktadır. Bu örgütler Uluslararası gündemi belirleyebilmekte, koalisyonlar için
platform oluşturmakta, küçük devletler için bağlantı stratejileri uygulama zemini
olarak işlev görebilmektedirler. Uluslararası örgütler gündem belirleme konusunda
oldukça önemli aktörlerdir. Önem verilmesi gereken konuları tanımlayarak
uluslararası aktörleri yönlendirmekte ve onların algılamalarını şekillendirmektedirler.
Ayrıca, uluslararası örgütler Karşılıklı Bağımlılık ilişkisinin yürütülmesi için birer
aracı olmanın ötesine geçerek, bu çalışmada gösterilmeye çalışıldığı gibi Karşılıklı
Bağımlılığın öznesi bile olabilmektedirler.
Avrupa-Çin ilişkileri yeni bir olgu değildir. Tarihin eski dönemlerinden beri
ekonomik ilişkiler geliştiren taraflar aynı zamanda birbirlerini kültürel, ideolojik ve
teknolojik olarak da etkilemişlerdir. II. Dünya savaşı sonrası ideolojik kamplaşma
nedeni ile geç tesis edilen ilişkiler hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir. Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımının önem kazanıp, çokça tartışıldığı bir dönemde başlayan ABÇin ilişkileri tesis edildiği 1975 yılından beri hızlı bir şekilde gelişmektedir. İlk
etapta Sovyetler Birliği’ne karşı arayışların bir sonucu olarak tesis edilen ilişkiler
Mao Zedong’un ölümünden sonra yerine Deng Xiaoping’in yönetime gelmesi ile
ekonomi eksenine kayarak hızlı bir gelişme göstermeye başlamıştır. Pekin yönetimi,
Avrupa’dan
Deng
Xiaoping’in
dört
alanda
modernleşme
stratejisinin
uygulanabilmesi için ihtiyaç duyulan finans ve teknoloji kaynağı olarak
faydalanmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda 1978 yılında bir ticaret anlaşması, 1979
yılında Tekstil ticareti ile ilgili bir başka anlaşma imzalanmış; 1983 yılında ise Bilim
ve Teknolojik işbirliği programı başlatılmıştır. Bu dönemde AB-Çin arasındaki
ticaret, neredeyse sıfırdan, hızlı bir şekilde artış göstererek 1980-85 arası dönemde
yıllık ticaret hacmi ortalama 6,5 milyar $ (ABD) olarak gerçekleşmiştir. Hızlı
114 başlayıp, hızlı gelişen ticaret hacmi 1980’lerin ilk yarısının sonunda daha detaylı
yeni bir anlaşmayı gerekli kılmıştır. 1985 yılında imzalanan Ticaret ve Ekonomik
İşbirliği anlaşması ile 1980’lerin sonunda ticaret hacmi gelişerek yıllık ortalama 14,5
milyar $ seviyesine ulaşmıştır. Gelişen ticaret hacminin etkisiyle 1988 yılında
Avrupa Komisyonunun Pekin temsilciliği hizmete açılmıştır. 1989 Tiananmen
olaylarından sonra ilişkiler kısa bir süreliğine dondurulsa da Ekonomik Karşılıklı
Bağımlılığın etkisi ile ilişkiler hızlı bir şekilde normalleşmiştir.
1990’lı
yıllarda
güvenlik
kaygılarının
azalması
ile
birlikte
gelen
liberalleşme/küreselleşme dalgasının sayesinde ticaret hacmi hızlı bir şekilde
artmaya devam etmiştir. Ekonomik ilişkiler zaman içinde gelişip güçlendikçe,
işbirliği arayışı diğer politika alanlarına doğru genişleme göstermektedir. 1992 yılına
gelindiğinde taraflar arasında ilk Politika ve Çevre diyalogu başlatılmış, 1993 yılında
ise Avrupa Komisyonunun Hong Kong temsilciliği açılmıştır. Gelişen ilişkilerin
önemine binaen 1995 yılında Avrupa Komisyonu Çin ile ilgili ilk politika belgesi
olan “Çin-Avrupa ilişkilerinde uzun dönemli bir politika’yı” yayınlamış ve aynı yıl
ilk insan hakları diyalogu başlatılmıştır. 1996 yılına gelindiğinde Çin ve AB’nin aktif
katılımıyla ilk kez Asya-Avrupa Toplantısı (Asia-Europe Meetings ASEM)
düzenlenmiştir. İlişkilerin giderek yoğunlaşması sonucunda 1998 yılında Avrupa
Komisyonunun Çin ile ilgili ikinci politika belgesi olan “Çin ile Kapsamlı Ortaklık
İnşa Etmek” yayınlanmıştır. Aynı yıl daha sonra her yıl tekrarlanacak küresel
seviyede stratejik vizyon sağlamak amaçlı ilk AB-Çin zirvesi Londra’da
toplanmıştır. Bu Zirve sonunda Bilimsel ve Teknolojik işbirliği anlaşması
imzalanmıştır. 1990’lı yılların sonuna gelindiğinde ticaret hacmi yaklaşık olarak 58
milyar $ seviyelerine ulaşmıştır.
115 2000’li yıllarda taraflar arası ilişki hız kesmeden gelişmeye devam etmiştir.
Öncelikle Çin’in DTÖ’ye katılımı ile ilgili meseleler için çalışmalar yürütülmüş ve
2001 yılında katılım sağlanmıştır. Bu katılım AB’nin Çin’i barışçıl bir şekilde
uluslararası sisteme entegre etme hedefinde önemli bir adımdır. 2000’li yılların
başında ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki tek taraflı hareketlerine tepki olarak
birbirlerine daha da yakınlaşan taraflar, uluslararası ilişkilerde çok taraflılığı ve
Birleşmiş Milletleri öne çıkarma eğilimi üzerinde ortaklaşmıştır. Bu bağlamda
2003’den sonra ikili ilişkilerde ‘Politik Diyalog’ yerine ‘Stratejik İlişki’ tanımlaması
ve dili kullanılmaya başlanmıştır. Karşılıklı Bağımlılık kadar gerçek olmadığı için
hayata pek geçmeyen ve klasik anlamının dışında kullanılan Stratejik Ortaklık
adlandırması, Çin ile tartışılan ve eyleme geçilmek istenen çevre sorunları, ekonomik
meseleler, enerji arzı ve güvenliği, uluslararası terörizm ve bölgesel krizler gibi yeni
gündem konularının doğasından kaynaklandığı açıklanmıştır. 2003 yılındaki AvrupaÇin zirvesinin sonunda ilişkilerin dinamik gelişimi ve ilişkileri derinleştirme ve
geliştirmenin önemini ortaya koyan iki önemli politika belgesi ortaya konmuştur.
Bunlar AB Komisyonun, “Olgunlaşan Ortaklık: Avrupa-Çin İlişkilerinde Paylaşılan
Çıkarlar ve Mücadeleler” ile Çin’in “AB Politika” belgesidir. Olgunlaşan Ortaklık:
Avrupa-Çin ilişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler belgesinde küresel bir
oyuncu olarak AB’nin,
daha dengeli bir uluslararası sistem kurmak konusunda
Çin’in endişelerini paylaştığı belirtilmiş ve Çin, AB’nin en önemli stratejik
ortaklarından biri olarak tanımlanmıştır. Pekin yönetiminin hazırladığı ilk strateji
belgesi niteliğindeki AB Politika Belgesi’nde ise askeri konulardan bahsedilmiş, Çin
ile AB arasında yüksek seviyede askeri stratejik güvenlik danışma mekanizmasının
adım adım kurulup geliştirilmesinden bahsedilmiştir. Söz konusu belge ile Çin, AB
116 ile güvenlik alanında da işbirliği geliştirmek istediğini açıkça göstermektedir. 2003
yılındaki 6’ncı AB-Çin zirvesinde Sanayi Politikası ve Fikri Mülkiyet Hakları
diyalogu başlatılmış ve Çin’in GALILEO Uydu Yönlendirme Programına katılım
anlaşması imzalanmıştır. Gelişen ilişkilerin bir göstergesi olarak hemen hemen her
yıl imzalanan yeni anlaşmalara 2004 yılında AB-Çin Gümrük İşbirliği Anlaşması ve
Araştırma Geliştirme ile Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı ile ilgili anlaşmalar
eklenmiştir. 2006 yılına gelindiğinde AB Komisyonunun yayınladığı “AB-Çin Yakın
Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar” belgesinde Birliğin Çin’e yaklaşımı önemli bir
değişim geçirmiş, belgede özellikle ekonomik konularda, eleştirel bir dil
kullanılmıştır. Ekonomik sorunların çözümünün AB-Çin ticaretinin rekabete ve adil
anlaşmalara dayalı bir şekilde yapılandırılmasında olduğu belirtilmiştir. Çin’in iç
istikrarı ilk kez bu belgede incelenerek önemi vurgulanmış, yüksek büyüme oranının
sosyal rahatsızlık ve riskleri gizlediği dile getirilmiştir. Ayrıca, enerji arz ve
güvenliği, iklim değişikliği, Afrika politikaları, terörizm ve nükleer silahların
yayılmasının engellenmesi konularında Çin ile daha yakın işbirliğine gidilmesi
gerektiği önerisinde bulunulmuştur. Ekonomik sorunların gündemde sık sık yer
almaya başlamasına rağmen 2005 yılının da I. AB-Çin Stratejik Diyalog Toplantısı
Londra’da gerçekleştirilmiştir. 2007 yılında gelişen ilişkilerin sivil toplum boyutunu
teşkil edecek ve yılda iki kez düzenlenecek olan AB-Çin Sivil Toplum Yuvarlak
Masa toplantıları düzenlenmeye başlanmıştır. Aynı yıl ekonomik problemlerin
çözümüne yönelik olarak Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalog kurulmuştur. 2008
yılındaki zirvenin iptali edilmesi ardından gerilen ilişkiler 2009 yılında karşılıklı
gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerle hızla onarılmış, gelişen ilişkileri yönetecek
yeni bir Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması’nın görüşmeleri hızlandırılmıştır. AB-Çin
117 ilişkilerinin belkemiğini oluşturan ekonomik ilişkiler 2000’li yıllar boyunca hızla
gelişmeye devam etmiş, ticaret hacmi 2010 yılında toplam olarak 395 milyar €
seviyelerine ulaşmıştır. 2009 yılı itibari ile AB, Çin’in bir numaralı ticaret partneri
konumundadır. Çin ise AB’nin ABD’nin ardından iki numaralı ticaret ortağıdır.
Ticaret hacminin bugün geldiği seviyede AB ekonomisi, ABD ekonomisine bağımlı
olduğu kadar Çin ekonomisine de bağımlı bir duruma gelmiştir (en azından niceliksel
olarak). AB-Çin arasındaki sorunların belkemiğini de ekonomik sorunlar
oluşturmaktadır. En önemli ekonomik sorunların başında ticaret açığı meselesi,
Yuan’ın düşük değeri ve adil olmayan ticaret uygulamaları gelmektedir. AB-Çin
arasındaki ekonomik sorunların çözümsüz kalması durumunda ilişkilerin kötüleşmesi
beklenmelidir.
AB-Çin ilişkilerini Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımını kullanarak açıklamak
mümkündür. Söz konusu bu ilişki Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımının değişen
uluslararası ilişkileri açıklamak için öngördüğü varsayımlarına uygun bir şekilde
gelişmektedir. Öncelikle bu ilişki Karmaşık Karşılıklı Bağımlı uluslararası sistemin
öncüllerine uygun bir şekilde birden fazla iletişim kanalı üzerinden birden fazla
aktörün etkisi ile şekillenmektedir. İlk olarak AB, kendine özgü karakteriyle daha
önce görülmemiş bir uluslararası aktördür. AB’nin kurumlarından devletlerin temsil
edildiği Bakanlar Konseyi, Komisyon ve Parlamento kendi çıkarlarını ilgilendiren
konular üzerinde üretilen politikaları etkilemektedirler. Ayrıca, ekonomik ilişkilerin
gelişmesinde Çok Uluslu Şirketlerin ve finans kuruluşlarının önemli bir payı vardır.
Çin yönetimi, ÇUŞ’leri uluslararası ekonominin bir aktörü olarak tanımakta ve
kalkınması için ihtiyaç duyduğu yatırım ve teknolojiyi bu şirketleri kullanarak elde
etmektedir. Avrupalı şirketler ise Çin pazarı gibi büyük bir pazarda var olabilmek
118 için teknoloji transferine razı olmaktadırlar. Bu noktada ticari organizasyonlar iki
taraf arasındaki ekonomik karşılıklı etkileşimi güçlendirmekte tarafları ekonomik
olarak daha güçlü bir şekilde birbirine bağlamaktadırlar. AB-Çin ilişkilerine 2007
yılından itibaren sivil toplum boyutu da eklenmiştir. Bu ilişkiye her geçen gün yeni
bir boyut eklenmekte ve detaylanan ilişkiyi yönetebilmek için yeni iletişim kanalları
açılmasıyla bu ilişki giderek kurumsallaşmaktadır. 1998 yılından itibaren her yıl
düzenli olarak yapılan AB-Çin zirvelerine ek olarak her biri ayrı ayrı uzmanlık
gerektiren ve farklı seviyelerde yapılandırılmış Çin-AB Troyka toplantıları, İnsan
Hakları Diyalogu, Ortak Komite toplantıları, Çevre Diyalogu, Stratejik Diyalog
toplantıları yapılmaktadır. Ayrıca, ekonomi ile ilgili taşımacılıktan tutunda sosyal
güvenliğe, ürün standartlarından tutunda üniversiteler arası işbirliğine kadar geniş bir
yelpazede 27 ayrı sektörel diyalog geliştirilmiştir. Bütün bu kapsamlı etkileşimler
ağında tabi ki uluslararası güvenlik sorunları da görüşülmektedir fakat uluslararası
güvenlik sorunlarının sabit bir şekilde AB-Çin gündemin birinci sırasında yer aldığı
söylenemez. AB ve Çin, geleneksel anlamda birbirlerine tehdit oluşturamayacak
kadar uzak coğrafyalarda konumlanmışlardır ve aralarında tarihsel bir anlaşmazlık
veya sınır sorunu da yoktur. Askeri kapasiteleri birbirlerine tehdit oluşturacak kadar
gelişmiş değildir. Bu bağlamda aralarındaki çatışma riski de minimumdur. Yalnız,
AB-Çin ilişkisinde gerçek bir çatışma ihtimalinin yokluğu işbirliğini tamamlamak ve
daha da geliştirmek için motivasyon engeli teşkil ederken, Karşılıklı Bağımlılığı
pasifleştirmektedir. Ancak, tarafların uluslararası politikadaki konumları baskı altına
alındığında daha aktif bir şekilde işbirliği geliştirdikleri gözlemlenmektedir (2003
Stratejik İlişki ilanı).
119 AB-Çin ilişkilerinde gündem sadece büyük devletler tarafından güvenlik
ekseninde değil birçok aktör tarafından çoğul eksenli olarak belirlenmektedir. İnsan
hakları meselesinde AP, AB Konseyi, Ulusal Parlamentolar ve Sivil Toplum
örgütleri etkili olurken ekonomi konusunda Komisyon ve Çok Uluslu Şirketler ön
plana çıkmaktadır. Silah ambargosu meselesinde Avrupalı silah lobisinin etkisi
görülürken bürokratik ve teknik meselelerde AB kurumlarının etkisi artmaktadır.
Avrupa Birliği kendine özgü karakteriyle bünyesinde bulunan küçük devletlerin
başka şartlar altında Çin ile geliştirecekleri asimetrik bağımlılık ve güç ilişkisini
üyeler arası dayanışma sağlayarak Karşılıklı Bağımlılığa dönüştürmektedir.
Böylelikle küçük devletler kendi görüş ve çıkarlarını AB üzerinden gündeme taşıma
şansıda elde etmektedirler. Hiç şüphesiz, AB çatısı olmadan üye ülkelerin Çin ile
geliştireceği ilişkide iki taraf denk olmayacaktır.
Hem AB’nin hem de Çin’in dış politikadaki davranışları Karşılıklı Bağımlılık
nedeni ile sınırlanmaktadır. İki taraf da ekonomik olarak birbirlerine muhtaçtır ve bu
ilişkinin kötüleşmesi sonucunda karşılıklı olarak telafi edilemeyecek ekonomik
maliyetlere maruz kalabilirler. Çin, ihtiyaç duyduğu pazar, yatırım ve teknolojiyi
karşılarken, AB ucuz üretim, düşük araştırma maliyeti ve lüks ürünleri için pazar
kazanmaktadır. AB’nin dış politikasını Çin lehine sınırlandığını gösteren ilk olay
Tiananmen olaylarından sonra dondurulan ilişkilerin hızla iyileştirilmesidir. İkinci
bir örnek olarak insan hakları konusunda yapılan eleştirilerin sınırlı tutulması ve
insan hakları sorunları ile diğer meseleler arasında bağlantı stratejisi kurulmaması
gösterilebilir. Normalde insan haklarına saygı ilkesini dış politika hedefi olarak
belirlemiş, ticari anlaşmalarına ve yardım programlarına insan hakları ihlallerini
engelleyecek şekilde maddeler eklemiş AB’nin bu davranışı şaşkınlık yaratmaktadır.
120 Üçüncü olarak Çin’in AB politika belgesinde açıkladığı Tayvan konusundaki
hassasiyetinin AB yetkililerince dikkate alınmasıdır. Karşılıklı Bağımlılığın etkisi
ticaret konularında da kendisini göstermektedir. AB, Çin ile ticaretinde sürekli
açıklar vermesine rağmen ekonomik sorunları tekil bir şekilde ele alıp, diyalog
yoluyla çözmeye çalışmaktadır. Çin, Dünya Ticaret Örgütüne üye olurken yapılan
pazarlıklar sonucu Piyasa Ekonomisi Statüsü alamamış, daha sonra Çin’den AB’ye
gelen baskıların artması sonucu ara bir formülle Çin’e Geçiş Ekonomisi Statüsü
verilmiştir. Hacim olarak dünyanın en büyük ticari ilişkilerinden biri olarak AB-Çin
ticareti, tarafları sürekli bir şekilde işbirliği aramak konusunda isteklendirmektedir.
Bu ilişkinin bozulması sonucu maruz kalınacak maliyet her iki taraf içinde yıkıcı
olacağı için bu ilişki özellikle ekonomi alanında bir zafiyet ilişkisi olarak
tanımlanabilir.
Çin’in dış politika davranışları da AB ile gelişen Karşılıklı Bağımlılık
nedeniyle değişmektedir. Öncelikle Çin’in Batı dünyası ile geliştirdiği en kapsamlı
ilişki Avrupa Birliği iledir. Uluslararası örgütlere temkinli yaklaşımı AB tarafından
yumuşatılan Çin, uluslararası topluma barışçıl bir şekilde entegre edilmeye
çalışılmaktadır. Ulusal egemenliğine oldukça düşkün olan Çin, insan hakları
meselelerinde sadece AB ile işbirliği geliştirmektedir. Karşılıklı Bağımlılığın etkileri
ekonomi alanında da görülmektedir. Çin başka ülkelerden, özellikle ABD ve
Japonya’dan, elde edemediği teknolojileri AB firmaları sayesinde elde ettiğinden,
Çin’li firmaların türlü şikâyetlerine rağmen ekonomik sorunlar AB ile birlikte
hareket edilerek çözülmeye çalışılmaktadır.
AB-Çin ilişkisinde bağlantı stratejilerine değinmek gerekirse AB ve Çin
arasındaki uluslararası meselelerin çözümünde genel olarak askeri ve ekonomik
121 konuların bağlantı stratejisi olarak kullanılmadığı söylenebilir. İlk olarak tarafların
birbirleri üzerinde baskı aracı olarak kullanabileceği askeri gücü bulunmamaktadır.
İkinci olarak Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık nedeni ile ekonomik tavizlerin bir
bağlantı stratejisi olarak diğer sorunların çözümünde kullanılması maliyetli olacaktır.
Buna rağmen tarafların ekonomik meseleleri politik konular ile bağlamaya yönelik
istisnai çabaları detaylı kurumsal yapı ve ilişkiler ağı nedeniyle pek mümkün
olmamaktadır. Genellikle her konu kendi içinde değerlendirildiğinden başka bir
alandaki zafiyetin kapatılması için bir bağlantı aracı olarak kullanılamamaktadır.
Karşılıklı sorunların öne çıktığı konularda fayda ve maliyet hesaplamaları tarafları
işbirliğine teşvik etmektedir.
AB-Çin ilişkisi bir Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir. Çünkü öncelikle
aralarında işbölümü ve işbirliği yapma isteği vardır. Aralarındaki ekonomik, finansal,
teknolojik ve teknik/bürokratik işbirliği gelişmeye devam etmekte iklim değişikliği,
sınır aşan suçlar gibi uluslararası sorunlarda işbirliği fırsatları aranmaktadır. Bu bir
Karşılıklı Bağımlılık ilişkisidir çünkü karşılıklı fayda söz konusudur. Her iki
tarafında en büyük faydası ekonomiktir. Çin ekonomik kalkınma, yatırım, teknoloji
ve pazar elde ederken AB, ucuz üretim, düşük maliyetli araştırmalar ve lüks ürünleri
için potansiyeli çok büyük bir pazara giriş şansı elde etmektedir. Aralarındaki
işbirliğinin bir diğer faydası uluslararası politika alanındadır. Her iki tarafta küresel
bir aktör olmak istemekte, bu hedefi gerçekleştirmek için uluslararası sistemin çok
taraflı bir yapıya dönüştürülmesini desteklemektedir. Bu bir Karşılıklı Bağımlılık
ilişkisidir çünkü ilişkinin bozulması durumunda ödenecek maliyetler söz konusudur
ve bu maliyet hesaplamaları tarafları işbirliğine teşvik etmektedir. Şüphesiz en büyük
maliyet ekonomi alanında ödenecektir. AB, ucuz ürün elde edemediği için refah
122 kaybederken, dünyanın en büyük pazarlarından birine girememe tehlikesi ile
yüzleşecektir. Çin’in ödeyeceği maliyet ise kalkınmasının durması, teknolojik
gerileme, pazar kaybı ve uluslararası alanda yalnızlaşmadır. Bu bir Karşılıklı
Bağımlılık ilişkisidir çünkü karşılıklı çıkar ve maliyet hesaplamaları tarafların
bağımsız karar verme serbestliklerinden feragat etmelerine neden olmaktadır.
Tarafların politika ve eylemlerinde Karşılıklı Bağımlılığın izleri görülmektedir. AB,
ticaret açığı sorunu, Tayvan meselesi, insan hakları problemleri gibi konularda Çin’e
imtiyazlı bir şekilde davranmaktadır. Çin ise ekonomik sorunlar, üretim standartları,
insan hakları konusunda iyileşmeler, uluslararası örgütlere katılım gibi konularda
AB’nin görüşlerini dikkate almaktadır.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişki nasıl
adlandırılsa adlandırılsın bu ilişkideki yadsınamaz tek gerçek derinleşen Karşılıklı
Bağımlılıktır (İngilizce kelime oyunu yapılarak interdeependence denilebilir) ve ikili
ilişkilerin gelişimine damgasını vurmuştur. Taraflarca hayatın bir gerçeği olarak
görülüp yönetilmeye çalışılan Karşılıklı Bağımlılık, ikili ilişkilerin geleceğinde de
belirleyici bir rol oynayacaktır. Post-Hegemonik dönemde uluslararası sistemde
barışı ve devletlerarası işbirliğini hâkim kılmak için az sayıda büyük devletin işbirliği
temelinde ilişki geliştirmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda gelişen AB-Çin ilişkileri
uluslararası sisteme istikrar katmakta, büyük güçler arası yeni kutuplaşmaları
önleyici bir nitelik taşımaktadır. AB-Çin ilişkilerinin başarılı bir şekilde yönetilmesi
uluslararası sistemde kutuplaşma ihtimalini azaltıp, uluslararası sistemde çoğulcu bir
yapı (çok kutuplu veya çok taraflı) kurulmasını kolaylaştırmaktadır. Bu bağlamda
Lisbon Antlaşması’nda geliştirilmesi öngörülen küresel aktörlük hedefi ABD ve Çin
gibi ülkeler arasında denge kurularak gerçekleştirilebilir. Hatta büyük güçler arası
123 dengenin başarılı bir şekilde kurulabilmesi AB’ye uluslararası sistemde eşitler arası
birincilik (primus inter pares) rolünü bile getirebilir.
124 EK
125 1975 1978 1979 1980 1983 1984 EK.1. Avrupa Birliği‐Çin Halk Cumhuriyeti İlişkilerinin Kronolojisi Mayıs Diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi Ticaret anlaşmasının imzalanması ve taraflar arasında Mayıs ortak komite kurulması Şubat Komisyon Başkanı Roy Jenkins'in Çin’i ziyaret etmesi Temmuz Ortak komitenin ilk kez Pekinde toplanması 18 Temmuz Tekstil ticareti konusunda anlaşma 16‐19 Temmuz İlk parlamentolar arası toplantının yapılması (Strasbourg) İlk Bilim ve Teknoloji işbirliğini programının başlatılması. İlk kez Bakanlar seviyesinde Politik danışma toplantıları İdari eğitim ve kırsal kalkınma alanında ilk işbirliği programlarının başlaması 1985 21‐23 Mayıs Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının İmzalanması 1988 4 Ekim Avrupa Komisyonunun Pekinde Temsilcilik açması 1989 Temmuz 1990 Ekim 1992 1993 Temmuz Temmuz Ekim Tiananmen olaylarına tepki olarak Avrupa Topluluklarının Çin ile İlişkileri dondurması, yaptırımlar uygulaması ve silah ambargosu başlatması Konsey ve Avrupa Parlamentosunun Çin ile ilişkileri adım adım normalleştirme kararı Avrupa Toplulukları‐Çin ilişkilerinin silah ambargosu hariç normalleşmesi Çevre konusunda diyalog başlatılması Yeni ikili politik diyalog başlatılması Avrupa komisyonunun Hong Kong da büro açması Avrupa Komisyonunun ilk belgesinin yayınlanması "Çin‐
1995 15 Temmuz Avrupa ilişkilerinde uzun dönemli bir politika" (A long term Policy for China Europe relations) 1995 İnsan hakları konusunda diyalog başlatılması 1996 1‐2 Mart 1998 25 Mart 1999 2 Nisan 22 Aralık 21 Aralık 2000 19 Mayıs Çin ve AB’nin aktif katılımıyla düzenlenen İlk Asya‐Avrupa Toplantıları (Asia Europe Meetings ASEM) Avrupa Komisyonunun "Çin ile Kapsamlı Ortaklık İnşa Etmek" belgesini yayınlaması (Building Comprehensive Partnership with China) 1'inci AB‐Çin Zirvesi, Londra Bilimsel ve Teknolojik İşbirliği Anlaşmasının İmzalanması 2'nci AB‐Çin Zirvesi, Pekin Çin'in DTÖ'ye katılımı ile ilgili anlaşmanın Pekin’de imzalanması 126 11 Temmuz 24 Ekim 2001 15 Mayıs 2002 5 Eylül 17 Eylül 25‐26 Ekim 13 Kasım 30 Kasım 8 Aralık 11 Aralık 30‐31 Ocak 1 Mart 5‐6 Mart 28Mart‐
4Nisan Çin Başbakanı Zhu Rongji'nin Brüksel ziyareti (Brükseli ziyaret eden ilk Çin Başbakanı) 3'üncü AB‐Çin Zirvesi, Pekin Avrupa Komisyonunun "AB'nin Çin stratejisi: 1998 belgesinin uygulanması ve daha etkili AB politikası için atılması gereken adımlar" (EU Strategy towards China: Implementation of 1998 Communication and Future Steps for a more effective EU Policy) belgesinin yayınlanması 4'üncü AB‐Çin Zirvesi, Brüksel Bilgi Toplumu Çalışma grubunun kurulması İnsan hakları diyalogu, Pekin AB‐Çin Troyka toplantısı, New York BM Genel Kurulu Politik Direktörler Troyka Toplantısı, Pekin İnsan hakları Semineri, Brüksel Çin'in 143'üncü üye olarak DTÖ’ye katılımı AB‐Çin Ortak Komitesi, Brüksel 2002‐ 2006 Çin strateji belgesinin yayınlanması İnsan hakları diyalogu, Madrid Komisyon Üyesi Patten'ın Çin ziyareti Çin'in GALILEO projesine katılımı için müzakerelere 16 Mayıs başlanması AB‐Çin Politik diyalogunu güçlendirmek için Haziran mektup değişimi 24 Eylül 5'inci AB‐Çin Zirvesi, Kopenhag 13‐15 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 6 Aralık AB‐Çin Deniz taşımacılığı anlaşmasının imzalanması 2003 14 Şubat AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin 5‐6 Mart İnsan hakları diyalogu, Atina Avrupa Komisyonunun Tayvanda Avrupa Ekonomi ve 10 Mart Ticaret Bürosunu açması 3 Haziran 30 Haziran 10 Eylül AB'nin anti‐damping önlemlerine karşı Çin’in Resmi olarak Piyasa Ekonomisi Statüsü istemesi Çin‐AB Troyka toplantısı, Atina AB Komisyonunun "Olgunlaşan Ortaklık: AB‐Çin İlişkilerinde Paylaşılan Çıkarlar ve Mücadeleler" politika belgesinin yayınlanması (Maturing Partnership: Shared Interests and Challenges in EU‐China Relations) 127 Bakanlar Konseyi'nin Komisyonun "Olgunlaşan Ortaklık " belgesini onaylaması 13 Ekim Çin'in AB politika belgesinin yayınlanması 6'ncı AB‐Çin Zirvesi, Pekin GALILEO Uydu Yönlendirme Programı İşbirliği 30 Ekim Anlaşmasının imzalanması, Sanayi Politikası diyalogu ve AB‐Çin Fikri Mülkiyet hakları diyalogunun başlatılması. 26‐27 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 13 Ekim 2004 10‐11 Şubat Karşılıklı Yayınlanan politika belgeleri üzerine AB‐Çin Semineri, Pekin "Ortak Eylem için Rehber" hazırlıkları Turizm anlaşması konusunda mutabakat zaptı 12 Şubat imzalanması 26‐27 Şubat İnsan Hakları diyalogu, Dublin 26 Şubat Politik Direktörler toplantısı, Pekin 16 Nisan Komisyon Başkanı Romano Prodi'nin Pekini ziyareti Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun Brükseli ziyareti ve yeni dialogların başlaması, Gümrük işbirliği anlaşması 6 Mayıs görüşmelerinin başlaması, "Ortak Eylem için Rehber'in" uygulanmasının liderler tarafından tavsiye edilmesi. 5’inci Yasa dışı göç ve İnsan Kaçakçılığı konusunda 26 Mayıs üst düzey danışma toplantısı 24 Eylül İnsan hakları diyalogu, Pekin 8 Ekim AB‐Çin Troyka toplantısı, Hanoi 12 Kasım Coğrafi Direktörler 3'lü toplantısı, Pekin 7'nci AB‐Çin Zirvesi, Hague Silah kontrolü konusunda ortak açıklama, 8 Aralık AB‐Çin Gümrük İşbirliği anlaşması, Araştırma&Geliştirme İşbirliği ve Nükleer Enerjinin barışçıl kullanımı anlaşması imzalanması 2005 24‐25 Şubat İnsan hakları diyaloğu, Lüksemburg 11 Mayıs AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin 30‐1 Temmuz AB‐Çin Sivil havacılık Zirvesi, Pekin 7 Temmuz İlk Turizm toplantısı, Pekin 14‐18 Komisyon Başkanı J.M.Barroso'nun Çin Ziyareti 8'inci AB‐Çin Zirvesi, Pekin İş, İşçi ve Sosyal konularda mutabakat zaptı imzalanması,
5 Eylül Bilim&Teknoloji ve Uzay keşfi konularında işbirliği için ortak açıklama 25‐27 Ekim İnsan hakları diyalogu, Pekin 4 Kasım AB‐Çin Ortak Komite toplantısı, Brüksel 20 Aralık 1'inci AB‐Çin Stratejik diyalogu, Londra 128 2006 Gıda güvenliği konusunda mutabakat zaptı imzalanması, Pekin 3 Şubat AB‐Çin Troyka toplantısı, Viyana Komisyon ve Çin arasında Güç üretiminde sıfır emisyon 20 Şubat konusunda mutabakat zaptı imzalanması 27 Mart AB‐Çin Troyka toplantısı, Pekin İklim değişikliği ile mücadelede ortaklık konusunda 30 Mart ilk ikili danışma toplantısı 6 Nisan Coğrafi direktörler 3'lü toplantısı, Brüksel 15 Mayıs Bölgesel işbirliği alanında AB‐Çin diyalogunun başlaması 25‐26 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Viyana 6 Haziran 2'nci AB‐Çin Stratejik diyalogu Ocak 9 Eylül 11 Ekim 19 Ekim 24 Ekim 7 Kasım 7 Aralık 11 Aralık 2007 9'uncu AB‐Çin Zirvesi, Helsinki, Kapsamlı Çerçeve Anlaşma için müzakerelerin başlama kararı Çin‐AB Bilim ve Teknoloji yılının resmen başlaması İnsan hakları diyalogu, Pekin Komisyonun "AB‐Çin: Yakın Ortaklar, Büyüyen Sorumluluklar" (EU‐China: Closer Partners, Growing Responsibilities) ve ticaret ve yatırım konusunda politika belgesinin yayınlanması AB‐Çin Ortak Komite toplantısı, Pekin İlk Makroekonomik diyalog toplantısı Konseyin Komisyon'un son politika belgesini onaylaması Dış İlişkiler Komisyon Üyesi F.Waldner'in Çin ziyareti, Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmasının müzakerelerinin başlaması 5 Mart Coğrafi Direktörler 3'lü toplantısı, Pekin Komisyonla Çin arasında ekonomik meseleler ile 3 Mayıs ilgili toplantı, Pekin 8 Mayıs Politik Direktörler toplantısı, Brüksel 15‐16 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Berlin 11‐12 Haziran Komisyon‐Çin Ortak Komite toplantısı, Brüksel AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantılarının 22 Haziran İlk kez yapılması, Pekin 17‐18 Ekim İnsan hakları diyalogu, Pekin 25 Ekim 3'üncü AB‐Çin Stratejik diyalogu, Lizbon 2'nci AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 14 Kasım Brüksel 28 Kasım Çin ile Euro Bölgesi Troyka toplantısı, Pekin 16‐18 Ocak 129 10'uncu AB‐Çin Zirvesi, Pekin Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalogun kurulması İklim değişikliği konusunda işbirliğinin iyileştirilme kararı
2008 11 Mart Coğrafi Direktörler Troyka toplantısı, Brüksel Komisyon Bşk. Barroso ve 9 Komisyon Üyesinin 24‐25 Nisan Çin Ziyareti, Pekin 1'inci AB‐Çin Üst Düzey Ekonomik ve Ticari diyalogu, 25 Nisan Pekin 15 Mayıs Politik Direktörler toplantısı, Pekin 15 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Slovenya 9 Haziran AB‐Çin Troyka toplantısı, 11 Haziran Çin Dış İşleri bakanı Yang Jiechi'nin Brüksel ziyareti 3'üncü AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 23‐26 Haziran Pekin 24‐25 Eylül Komisyon‐Çin Ortak Komite toplantısı, Pekin 4'üncü AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 6‐7 Kasım Paris 28 Kasım İnsan Hakları diyalogu, Pekin 2009 19 Ocak 4'üncü AB‐Çin Stratejik diyalogu, Pekin 30 Ocak Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun Brüksel ziyareti 29‐30 Mart Komisyon Üyesi F.Waldner'in Çin ziyareti 2'nci AB‐Çin Üst düzey Ekonomik ve Ticari diyalogu, 7‐8 Mayıs Brüksel 5'inci AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 18‐19 Mayıs Tianjin 11'inci AB‐Çin Zirvesi, Prag 20 Mayıs Finansal kriz ve iklim değişikliği ile ilgili görüşmeler 14 Mayıs İnsan hakları diyalogu, Prag 27 Mayıs AB‐Çin Troyka toplantısı, Kamboçya 6'ncı AB‐Çin Sivil Toplum Yuvarlak masa toplantısı, 28 Ekim Stokholm 18 Kasım Politik direktörler Troyka toplantısı, Stokholm 20 Kasım İnsan hakları diyalogu, Pekin 29 Kasım Euro Bölgesi Troyka toplantısı, Nanjing 29 Kasım AB‐Çin Troyka Toplantısı, Nanjing 28 Kasım 30 Kasım 17 Aralık 12'nci AB‐Çin Zirvesi, Nanjing Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmelerinin hızlandırılması Kültürel İşbirliği'nin güçlendirilmesi 5'inci AB‐Çin Stratejik diyalogu, Stokholm 130 Dış Politika Yüksek Temsilcisi/ Komisyon Başkan 2010 28 Ocak Yardımcısı Catherine Ashton'ın Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi ile Afganistan konusunda görüşmesi, Londra 6'ncı Avrupa Parlamentosu Gayrı resmi Çin 3 Şubat Diyalog toplantısı 5 Şubat Çin Uzmanları grubu toplantısı 24‐27 Şubat Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmeleri, Pekin 16 Mart Bölgesel Direktörler Troyka toplantısı, Brüksel 26 ‐2 Mayıs Avrupa Kolejinin Pekin ve Şangay ziyareti 20 Mayıs AB‐Çin Bürokrat toplantısı 21 Mayıs 24'üncü AB‐Çin Ortak Komite toplantısı 29 Haziran 29'uncu AB‐Çin İnsan Hakları diyalogu 14 Eylül Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması görüşmeleri, Brüksel 6 Ekim 13'üncü AB‐Çin Zirvesi 6‐7 Ekim Üst Düzey Kültürel Forum European Commision ‐ External Relations http://ec.europa.eu/external_relations/china/index_en.htm (Erişim Tarihi 10 Kasım 2012) 131 KAYNAKÇA
KİTAPLAR VE MAKALELER
Asian Development Bank, Key Indicators for Asia and The Pasific 2011,
Mandaluyong City (Philippines), Asian Development Bank Publishings, 2011.
ALGIERI, Franco, “EU’s Economic Relations with China: An Institutional
Perspective”, The China Quarterly (London), No. 169, Mart 2002, s. 64-77.
ARI, Tayyar, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa yayınları, 2002.
ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Alkım yayınevi, 17. Baskı
2010.
ASKEW, David, “Sport and Politics: The 2008 Beijing Olimpic Games”, Georg
Wiessala; John Wilson; Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European
Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.103-122.
ASH, Robert, “Europe’s Commercial Relations with China”, David Shambough,
Eberhard Sandschneider, Zhou Hong (der.), China Europe Relations: Perception,
Policies and Prospects, NewYork, Routledge, 2008, s. 189-230.
ATAMAN, Muhittin, “The Impact of Non-State Actors on World Politics: A
Challenge to Nation States”, Alternatives, Cilt 2, No 1, 2003, s.42-66.
AYDIN, Mustafa, “Uluslararası İlişkilerin Gerçekçi Teorisi: Kökeni, Kapsamı,
Kritiği”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 1, 2004, s. 33-60.
132 BALA, Dibah James; LU,
Wencong, “Integrating Africa to Global Economy:
Seeking a Trilateral Partnership of Sino-US and European Union”, African Journal
of Agricultural Research, Cilt 4 (10), 2009, s. 903-912.
BAHADOR, Babak, The CNN Effect In Action: How the News Media Pushed the
West toward War in Kosovo, NewYork, Palgrave&Macmillan, 2007.
BALDWIN, David A., “Interdependence and Power: A Conceptual Analysis”,
International Organization, Cilt 34, No 4 Autumn 1980, s. 471-506.
BARNETT, Michael; FINNEMORE, Martha, “The Power of Liberal International
Organizations”, Michael Barnett ve Raymond Duvall (der.), Power in Global
Governance, Cambridge, Cambridge University Press, 2005, içinde s.161-184.
BARYSCH, Katinka; GRANT Charles; LEONARD, Mark, Embracing The Dragon:
The EU’s Partnership with China, London, Center for European Reform, 2005.
BOZDAĞLIOĞLU, Yücel; ÖZEN, Çınar, “Liberalizmden Neoliberalizme Güç
Olgusu ve Sistemik Bağımlılık”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, No 4 (Kış 2004), s.
59-79.
BRAUTIGAM, Deborah, “China’s Foreign Aid in Africa: What Do We Know”,
Robert I. Rotberg (der.), China into Africa: Trade, Aid and Influence, Washington
D.C., Brookings Institution Press, 2008, içinde, s.197-216.
BRAUTIGAM, Deborah, The Dragon’s Gift: The Real Story of China in Africa,
Oxford, Oxford University Press, 2009.
133 BRESLİN, Shaun (der.), Handbook of China’s International Relations, London,
Routledge, 2010.
BROOKS, Stephen G.; WOHLFORTH, William C., World Out of Balance:
International Relations and the Challenge of American Primacy, New Jersey,
Princeton University Press, 2008.
BURCHILL, Scott; LINKLATER, Andrew; DEVETAK, Richard; DONNELLY,
Jack; PATERSON, Matthew, REUS-SMIT, Christian; TRUE, Jacqui (der.), Theories
of International Relations, New York, Palgrave &Macmillan, 3.th edition 2005.
BUSTILLO, Ricardo; MAIZA, Andoni, “An Analysis of the Economic Integration
of China and the European Union: The role of European Trade Policy”, Asia Pacific
Business Review, Cilt 18, No 3, Temmuz 2012, s.355-372.
BUZAN, Barry ve HANSEN, Lene (der.), International Security Volume III:
Widening Security, London, Sage Publications, 2007.
CABESTAN, Jean-Pierre, “The Taiwan Issue in Europe-China Relations: An Irritant
more than Leverage”, David Shambough; Eberhard Sandschneider; Zhou Hong
(der.), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London,
Routledge, 2008, s.84-101.
CAIRA, Mara, “The EU-China Relationship: From Cooperation to Strategic
Partnership”, Federiya Bindi (der.), The Foreign Policy of the European Union:
Assessing Europe’s Role in the World, Washington D.C., Brookings Institution Press,
2010, s.263-270.
134 CALLAHAN, William A., “Future Imperfect: The European Union’s Encounter with
China (and the United States)”, Journal of Strategic Studies, Cilt 30, No 4, 2007,
s.777-807.
CAMERON, Fraser, “The Development of EU-China Relations”, Georg Wiessala;
John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The European Union
and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s. 47-64.
CASARINI, Nicola, Remaking Global Order: The Evolution of Europe-China
Relations and Implications for East Asia and United States, New York, Oxford
University Press, 2009.
CHAN, Steve, International Relations in Perspective, New York, Macmillan
Publishing Company, 1984.
CHOW,
Peter
C.
Y.
(der.),
The
One
China
Dilemma,
New
York,
Palgrave&Macmillan, 2008.
CLARKE, Paul, Interdependence Theory, China and American Security Interests,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Alabama, Auburn University, 2006.
DELREUX, Tom, The EU as International Environmental Negotiator, Burlington,
Ashgate Publishing Company, 2011.
DE VRIES, Michiel S., “Interdependence, Cooperation and Conflict: An Empirical
Analysis”, Journal of Peace Research, Cilt 27, No 4, 1990, s.429-444.
FUKUYAMA, Francis, Tarihin Sonu ve Son İnsan, Çev. Zülfü Dicleli, İstanbul,
Profil Yayınları, 2011.
135 FILIPPINI, Carlo, “Trade and Investment in the Relations between the European
Union and the Republic of China”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja
(der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi,
2009, içinde s. 225-240.
FREESE, Joan Johnson; ERICSON Andrew S., “The Emerging China-EU space
partnership: A geotechnological balancer”, Space Policy, Cilt 22, 2006, s.12-22.
GATTAI, Valeria, “EU-China Foreign Direct Investment: A Double Sided
Perspective”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European
Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.
241-258.
GILL, Bates, Rising Star China’s New Security Diplomacy, Washington D.C.,
Brookings Institution Press, 2007.
GLASER, Bonnie S.; MEDERIOS, Evan S., “The Changing Ecology of Foreign
Policy Making in China: The Ascention and Demise of the Theory of ‘peaceful rise’
”, China Quarterly, Cilt 190, 2007, s.291-310.
GOTTWALD, Joern-Carsten, “Europe and China: Convergence, Politicization and
Assertiveness”, East Asia, Cilt 27, 2010, s.79-97.
GRANT, Charles; BARYSCH, Katinka, Can Europe and China Shape a New World
Order, 2008, Center for European Reform, London, May/2008.
GRIESE, Olaf, “EU-China Relations-an Assessment by the Communications of the
European Union”, Asia-Europe Journal, Cilt 4, 2006, s.545-553.
136 GRIFFITHS, Martin (der.), International Relations Theory for the Twenty First
Century, New York, Routledge, 2007.
GRIFFITHS, Martin; ROACH, Steven C.; SOLOMON, M. Scott, Fifty Key Thinkers
in International Relations, Oxon, Routledge, 2009.
GÜRKAYNAK, Muharrem; YALÇINER, Serhan, “Uluslararası Politikada Karşılıklı
Bağımlılık ve Küreselleşme Üzerine bir İnceleme”, Uluslararası ilişkiler, Cilt 6, No
23, Güz 2009, s.73-92.
HIGGOTT, Richard A.; UNDERHILL, Geoffrey R. D.; BIELER, Andreas (der.),
Non-State Actors and Authority in the Global System, London, Routledge, 2000.
HOLSLAG, Jonathan, “The Elusive Axis: Assessing the EU-China Strategic
Partnership”, Journal of Common Market Studies, Cilt 49, No 2, s.293-313.
HOLSTI, Kal J., “A New International Politics? Diplomacy in Complex
Interdependence”, International Organization, Cilt 32, No 2, 1978, s.513-530.
HOLSTI, K. J., “Scholarship in an Era of Anxiety: The Study of International
Politics during the Cold War”, Tim Dunne, Michael Cox ve Ken Booth (der.), The
Eighty Years’ Crisis: International Relations 1919-1999, New York, Cambridge
University Press, 1998,s.17-47.
HUDSON, G.F. , Europe and China: A Survey of Their Relations from the Earliest
times to 1800, London, Edward&Arnold Co., 1931.
137 HUNTINGTON, Samuel P., Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden
Kurulması, Çev. Mehmet Turhan&Y.Z. Cem Soydemir, İstanbul, Okuyan Us
Yayınları, 5.baskı 2006.
IKENBERRY G. John, “The Future of International Leadership”, Political Science
Quarterly, Cilt 111, No 3, 1996, s.385-402.
International Energy Agency, 2011 Key World Energy Statistics, Paris, 2012.
IŞIKSAL, Hüseyin, “To What Extend Complex Interdependence Theorists
Challenge to Structural Realist School of International Relations?”, Alternatives:
Turkish Journal of International Relations, Cilt 3, No 2&3, 2004, s.130-156.
JABRI, Vivienne, “Reflections on the Study of International Relations”, Trevor C.
Salmon ve Mark F. Imber (der.), Issues in International Relations, New York,
Routledge, 2.nd edition 2008, s.11-33.
KANG, David C., China Rising: Peace, Power and Order in East Asia, New York,
Columbia University Press, 2007.
KENNEDY, Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Çev. Birtane Karanakçı,
İstanbul, İş bankası Kültür Yayınları, 11.basım, 2009.
KEOHANE,
Robert
O.,
“International
Organizations
and
the
Crisis
of
Interdependence”, International Organizations, Cilt 29, No 2, 1975, s.357-365.
KEOHANE, Robert O., “International Institutions: Can Interdependence Work?”,
Foreign Policy, No 110, Spring 1998, s.82-96.
138 KEOHANE, Robert O., “Accountability in World Politics”, Scandinavian Political
Studies, Cilt 29, No 2, 2006, s.75-87.
KEOHANE, Robert O., After Hegemony: Cooperation and Discord in the World
Political Economy, New Jersey, Princeton University Press, 1984.
KEOHANE, Robert O., Power and Governance in a Partially Globalized World,
New York, Routledge, 2002.
KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Review: Power and Interdependence
Revisited”, International Organization, Cilt 41, No 4, Autumn 1987, s. 725-753.
KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Power and Interdependence in the
Information Age”, Foreign Affairs, Cilt 77, No 5, s.81-94.
KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., “Globalization: What’s New? What’s
Not? (and So What?)”, Foreign Policy, No 118, Spring 2000, s.104-119.
KEOHANE, Robert O.; NYE, Joseph S. Jr., Power and Interdependence: World
Politics in Transition, Boston, Little, Brown Company, 1977.
KROLL, John A., “The Complexity of Interdependence”, International Studies
Quarterly, Cilt 37, No 3, 1993, s.321-347.
LARRARTE, Andoni Maiza; MESANZA, Ricardo Bustillo, “Recent Trends in the
European Union Trade and Investment Policy Towards China”, Journal of US-China
Public Administration, Cilt 7, No 2, s.73-87.
139 LEAL-ARCAS, Rafael, “EU Relations with China and Russia: How to Approach
New Superpowers in Trade Matters”, Journal of International Commercial Law and
Technology, Cilt 4, No 1, 2009, s.22-41.
LEHNER, Georg, China in European Encyclopaedias 1700-1850, Boston, Brill,
2011.
LENNON, Alexander T. J.; KOZLOWSKI, Amanda (der.), Global Powers in the
21st Century: Strategies and Relations, Massachusetts, MIT Press, 2008.
Lİ, Mingjiang (der.), Soft Power: China’s Emerging Strategy in International
Politics, New York, Lexington Books, 2009.
MACKERRAS, Colin (der.), Sinophiles and Sinophobes, Oxford, Oxford University
Press, 1995.
MACMİLLAN,
John,
“Liberal
Internationalism”,
Martin
Griffiths
(der.),
International Relations Theory for the Twenty First Century, New York, Routledge,
2007, s.21-34.
MANSFIELD, Edward D.; POLLINS, Brian M., “The Study of Interdependence and
Conflict: Recent Advances, Open Questions and Directions for Future Research”,
The Journal of Conflict Resolution, Cilt 45, No 6, 2001, s.834-859.
MICHALAK, Stanley J. Jr., “Theoretical Perspectives for Understanding
International Interdependence”, World Politics, Cilt 32, No 1 (Ekim 1979), s.136150.
140 MILNER, Helen V.; MORAVCSİK, Andrew (der.), Power, Interdependence and
Non-state Actors in World Politics, New Jersey, Princeton University Press, 2009.
MORAVCSIK, Andrew, “Taking Preferences Seriously: A Liberal Theory of
International Politics”, International Organizations, Cilt 51, No 4, sonbahar 1997,
s.513-553.
MORSE, Edward C., “Interdependence in World Affairs”, James N. Rosenau,
Kenneth W. Thompson and Gavin Boyd (der.), World Politics: An Introduction,
NewYork, The Free Press, 1976, s.666-671.
MÖLLER, Kay, “Diplomatic Relations and Mutual Strategic Perceptions: China and
The European Union”, The China Quarterly, No. 169, 2002, s.10-32.
NARRAMORE, Terry, “China and Europe: Engagement, Multipolarity and
Strategy”, The Pasific Review, Cilt 21, No 1, 2008, s.87-108.
NEEDHAM, Joseph, Science and Civilisation in China, Volume I: Introductory
Orientations, Cambridge, Cambridge University Press, 1961.
NYE, Joseph S. Jr., Soft Power: The Means to Success in World Politics, New York,
Public Affairs Co., 2004.
NYE, Joseph S. Jr., Power in a Global Information Age, London, Routledge, 2004.
NYE, Joseph S. Jr., Understanding International Conflicts: An Introduction to
Theory and History, New York, Pearson and Longman, 2007.
NYE, Joseph S. Jr., The Future of Power, New York, PublicAffairs, 2011.
141 ONEAL, John R.; RUSSETT, Bruce M., “The Classical Liberals Were Right:
Democracy, Interdependence and Conflict 1950-1985”, International Studies
Quarterly, Cilt 41, No 2, 1997, s.267-294.
ÖZDEMİR, Haluk , “Uluslararası İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu Bir Değerlendirme”,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 63, No 3, s.114-144.
ÖZEN, Çınar, “Dünya Düzeni ve Gelişmekte olan Ülkeler”, Ekonomik Yaklaşım,
Sayı 52-53 Yaz-Güz 2004, s.185-205.
PETRICCIONE, Mauro; HINDERER, Adeline , “China-EU Trade Relations: A
View from Brussels”, Christoph Herrman ve Jörg Philipp Terhechte (der.), European
Yearbook of International Economic Law 2012, New York, Springer, 2012, s.3-31.
PEVEHOUSE, Jon C., “Interdependence Theory and Measurement of International
Conflict”, The Journal of Politics, Cilt 66, No 1, 2004, s.247-266.
QIN, Julia Ya, “China, India and the Law of the World Trade Organization”, Asian
Journal of Comparative Law, Cilt 3, No 1, 2008.
REED, William, “Information and Economic Interdependence”, The Journal of
Conflict Resolution, Cilt 47, No 1, 2003, s. 54-71.
REUS-SMIT, Christian, “Constructivism”, BURCHILL, Scott; LINKLATER,
Andrew; DEVETAK, Richard; DONNELLY, Jack; PATERSON, Matthew, REUSSMIT, Christian; TRUE, Jacqui (der.), Theories of International Relations,
NewYork, Palgrave&Macmillan, 2005, s.188-212.
142 RICHARDSON, James L., “The Ethics of Neoliberal Institutionalism”, Christian
Reus-Smit ve Duncan Snidal (der.), The Oxford Handbook of International
Relations, New York, The Oxford University Press, 2008, s.222-233.
ROSECRANCE, Richard, “Reward, Punishment and Interdependence”, The Journal
of Conflict Resolution, Cilt 25, No 1, 1981, s.31-46.
ROTBERG, Robert I., “China’s Quest for Resources, Opportunities and Influence in
Africa”, Robert I. Rotberg (der.), China Into Africa: Trade, Aid and Influence,
Washington D.C., Brookings Institution Press, 2008.
RUGGIE, John Gerard, “International Responses to Technology: Concepts and
Trends”, International Organization 29, Summer 1975, s.557-583.
RUSSETT,
Bruce;
ONEAL,
John,
Triangulating
Peace:
Democracy,
Interdependence and International Organizations, New York, Norton, 2001.
SANDER, Oral, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, İmge Yayınları, 16. Baskı 2007.
SCOTT, David, The Chinese Century: The Challenge to Global Order, New York,
Palgrave&Macmillan, 2008.
SCOTT, David, “China and the EU: A Strategic Axis for the Twenty-First
Century?”, International Relations, Cilt 21, No 23, 2007, s.23-45.
SCOTT, David, “China-EU Convergence 1957-2003: Towards a Strategic
Partnership”, Asia-Europe Journal, Cilt 5, No.1, 2007, s.217-233.
SCOTT, David, “Environmental issues as a ‘strategic’ key in EU-China relations”,
Asia -Europe Journal, No 7, 2009, s.211-224.
143 Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI), YearBook 2010:
Armaments, Disarmaments and International Security 2010, Oxford, Oxford
University Press, 2010.
SHAMBAUGH, David, “China and Europe: The Emerging Axis”, Current History,
September 2004, s.243-248.
SHAMBAUGH, David , “The New Strategic Triangle: U.S. and European Reactions
to China’s Rise”, The Washington Quarterly, Cilt 28, No 3, Yaz 2005, s.7-25.
SHAMBAUGH, David; SANDSCHNEIDER, Eberhard; HONG, Zhou, “From
Honeymoon to Marriage: Prospect for the China-Europe Relationship”, David
Shambough; Eberhard Sandschneider; Zhou Hong (der.), China Europe Relations:
Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008.
SLANTCHEV, Branislav L., Military Threats: The Cost of Coercion and the Price of
Peace, Cambridge, Cambridge University Press, 2011.
SLOMP, Gabriella, “On Sovereignty”, Trevor C. Salmon ve Mark F. Imber (der.),
Issues in International Relations, New York, Routledge, 2.nd edition 2008, içinde
s.33-46.
SMITH, Karen E., European Union Foreign Policy in a Changing World,
Cambridge, Polity Press, 2003.
SMYTHE, Elizabeth, “International Relations Theory and the Study of CanadianAmerican Relations”, Canadian Journal of Political Science, Cilt 13, No 1, 1980,
s.121-147.
144 SNYDER, Francis (der.), The European Union and China, 1949-2008; Basic
Documents and Commentary, Portland, Hart Publishing, 2009.
STEIN, Arthur A., “Neoliberal Institutionalism”, Christian Reus-Smit ve Duncan
Snidal (der.) The Oxford Handbook of International Relations, New York, The
Oxford University Press, 2008, s.201-217.
STUMBAUM, May-Britt, “Opportunities and Limits of EU-China Security
Cooperation”, The International Spectator, Cilt 42, No 3, 2007, s.351-370.
TANEJA, Pradeep, “China’s Search for Energy Security and EU-China Relations”,
Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja (der.), European Studies 27 The
European Union and China, Amsterdam, Rodopi, 2009, içinde s.259-273.
TANGÖR, Burak, “Avrupa Birliği’nin Dış İlişkileri”, Belgin Akçay, Sevilay
Kahraman, Sanem Baykal (der.), Avrupa Birliği’nin Güncel Sorunları ve Gelişmeler,
Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, içinde s.365-396.
TANGÖR, Burak, Avrupa Güvenlik Yönetişimi: Bosna, Kosova ve Makedonya
Krizleri, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008.
The International Institute for Strategic Studies (IISS), The Military Balance 2010:
The annual assessment of Global Military capabilities and Defence Economies,
NewYork, Routledge 2010.
TZU, Sun, Savaş Sanatı, Çev. Sibel Özbudun, İstanbul, Anahtar Kitaplar Yayınevi,
1996.
145 Union of International Associations, Yearbook of International Organizations 20102011: Vol 5 Statistics, Visualizations and Patterns, New York, Walter de Gruyter
Gmbh, 2011.
VALENTINE, Scott Victor, “Reframing Global Warming: Toward a Strategic
National Planning Framework”, Kheng-lian Koh; Lin-heng Lye; Jolene Lin (der.),
Critical Issues in Climate Change and Kyoto Protocol: Asia and the World,
Singapur, World Scientific Publishing Co., 2010, s.31-62.
WAGNER, R. Harrison, “Economic Interdependence, Bargaining Power and
Political Influence”, International Organization, Cilt 42, No 3, 1988, s.461-483.
WALTZ, Kenneth N., “The Myth of National Interdependence”, Charles P.
Kindelberger (der.), The International Corporation: A Symposium, Cambridge, MIT
Press, 1971, s.205-226.
WALTZ, Kenneth N., “Structural Realism After The Cold War”, International
Security, Summer 2000, Cilt 25, No 1, s.5-41.
WALTZ, Kenneth, “Uluslararası Politikanın Değişen Yapısı”, Çev. Burcu Yavuz,
Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 17, Bahar 2008, s.3-42.
WANG, Chaohua (der.), One China, Many Paths, London, Verso, 2003.
WIESSALA, Georg, “Duality-Dialogue-Discourse: Some perspectives on Human
Rights in EU-China Relations”, Georg Wiessala; John Wilson ve Pradeep Taneja
(der.), European Studies 27 The European Union and China, Amsterdam, Rodopi,
2009, içinde s.83-103.
146 XINNING, Song, “China’s View of European Integration and Enlargement”, David
Shambaugh; Eberhard Sandschneider ve Zhou Hong (der), China Europe Relations:
Perceptions, Policies and Prospects, London, Routledge, 2008, s.174-186.
YAHUDA,
Michael,
“Sino-European
Encounter:
Historical
Influences
on
Contemporary Relations”, David Shambaugh; Eberhard Sandschneider and Zhou
Hong (der.), China Europe Relations: Perceptions, Policies and Prospects, London,
Routledge, 2008, s.13-32.
YAZGAN, Hatice, “Normatif Güç Kavramı ile Realpolitik arasında Avrupa
Birliği’nin Orta Asya Ülkeleri ile İlişkileri”, Çankaya Üniversitesi Journal of
Humanities and Social Sciences, Cilt 7, No 1, Mayıs 2010, s.143-162.
YOUNG, Oran R., “The Effectiveness of International Institutions: Hard Cases and
Critical Variables”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel (der.), Governance
without Government: Order and Change in World Politics, Cambridge, Cambridge
University Press, 1992, içinde s. 160-194.
ZACHER, Mark W., “The Decaying Pillars of the Westphalian Temple: Implications
for International Order and Governance”, James N. Rosenau ve Ernst-Otto Czempiel
(der.), Governance without Government: Order and Change in World Politics,
Cambridge, Cambridge University Press, 1992, içinde s.58-101.
147 DİĞER KAYNAKLAR
“ABD ve Japonya, Pekin’e yakın müttefiki Kuzey Kore’yi dizginlemesi çağrısında
bulundu”, Sabah, 25 Kasım 2010, s.22.
ARCHICK, Kristin; GRIMMETT, Richard F.; KAN, Shirley, European Union’s
Arms Embargo on China: Implications and Options for U.S. Policy, Washington,
Congressional Research Service Report for Congress, 2006.
Arm’s Control Association, “Arms Control and Proliferation Profile: China”,
Ağustos 2012, http://www.armscontrol.org/factsheets/chinaprofile (Erişim Tarihi 28
Ekim 2012).
BRUNE, Sophie-Charlotte; LANGE, Sasha; OERTEL, Janka, Military Trends in
China: Modernizing and Internationalising the People’s Liberation Army, Berlin,
Stiftung Wissenschaf und Politik Research Paper, Şubat 2010, http://www.swpberlin.org/fileadmin/contents/products/research_papers/2010_RP01_brn_lgs_oer_ks.
pdf (Erişim Tarihi 03 Mart 2012).
CARLSON, Jano R., The EU Arms Embargo on China, From 2001 to the Present:
Implications for the United States, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Monterey
California, Naval Postgraduate School, 2008.
CASARINI, Nicola, The Evolution of the EU-China Relationship: From
Constructive Engagement to Strategic Partnership, Institute for Security Studies
Occasional Paper No.64, October 2006.
Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate Security for China
and Europe, London, Royal Istitute for International Affairs, Kasım 2007.
148 Chatham House, Changing Climates: Interdependencies on Energy and Climate
Security for China and Europe, London, Royal Istute for International Affairs,
November 2007.
Communication of the European Commission, A long-term policy for China-Europe
Relations, Brüksel, COM(1995) 279 final, 5 Temmuz 1995.
Communication of the European Commission, Building a Comprehensive
Partnership with China, Brüksel, COM(1998) 181 final, 25 Mart 1998.
Communication of the European Commission, EU-China: Closer Partners, Growing
Responsibilities, Brüksel, COM (2006) 632, 24.10.2006 final.
Congressional Research Service Report for Congress, China’s Foreign Aid Activities
in
Africa,
Latin
America
and
Southeast
Asia,
25
Şubat
2009,
http://www.fas.org/sgp/crs/row/R40361.pdf (Erişim Tarihi 08 Ekim 2010).
Council of the European Union, Presidency Conclusion, 5381/04, 05 Şubat 2004,
http://www.consilium.europa.eu/ueDocs/cms_Data/docs/pressData/en/ec/78364.pdf
(Erişim Tarihi 08 Eylül 2010).
Council of European Union, Report on the Implementation of the European Security
Strategy: Providing Security in a Changing World, S407/08, 11 Kasım 2008,
http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/reports/104630.
pdf (Erişim Tarihi 10 Ağustos 2010).
Council of the European Union, 2771st Council Meeting Press Release,16291/06
(Presse
353),
http://register.consilium.europa.eu/pdf/en/06/st16/st16291.en06.pdf
(Erişim Tarihi 10 Ekim 2010).
149 Council of the European Union, EU Code of Conduct on Arms Export, Brüksel, 8
Temmuz 1998, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/08675r2en8.pdf
(Erişim Tarihi 01 Şubat 2011).
Council of European Union, 13th EU-China Summit Joint Press Communique,
14/577/10,Brüksel,http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/
en/er/116908.pdf (Erişim Tarihi 30 Ekim 2010).
Council of European Union, 10th EU-China Summit Joint Statement 16070/07
(Presse 279), 28 Kasım 2007.
Çin’in
13
Kasım
2003
tarihli
AB
politika
http://english.peopledaily.com.cn/200310/13/eng20031013_125906.shtml
belgesi,
(Erişim
Tarihi 25 Mayıs 2009).
DAI, Xiudian, Understanding EU-China Relations: An Uncertain Partnership in the
Making, The University of Hull Center for European Union Studies Research Paper
1/2006, http://www2.hull.ac.uk/fass/PDF/Politics-Daipaper.pdf (Erişim Tarihi 09
Ekim 2010).
Delegation
of
the
European
Union
to
China,
http://eeas.europa.eu/delegations/china/eu_china/science_tech_environmement/envir
onment/index_en.htm (Erişim Tarihi 02 Haziran 2011).
Emerging Markets Group&Development Solutions, Trade Sustainability Impact
Assessment of the Negotiations of a Partnership and Cooperation Agreement
Between the EU and China, Brüksel, Global Analysis Report, Ağustos 2008.
150 EU-China Partnership on Climate Change, MEMO 05/298, Brüksel 2 Eylül 2005,
http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/china/joint_declaration_ch_eu.pdf
(Erişim Tarihi 10 Ekim 2010).
European Commision Policy Paper, A Maturing partnership: Shared interests and
challenges in EU-China relations, COM (2003) 533 Final, 10 Eylül 2003.
European
Commision
-
External
Relations
http://ec.europa.eu/external_relations/china/index_en.htm, (Erişim Tarihi 10 Kasım
2012).
European Council, A Secure Europe in a Better World. European Security Strategy,
2003, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (Erişim Tarihi
09 Ağustos 2010).
European Council, 26-27 Temmuz 1989 tarihli Avrupa Konseyi sonuç bildirgesi.
European Council, 16 Temmuz 1975 tarih ve 1975-1990 sayılı Konsey açıklaması,
s.65-69.
European Advisory Group on Aerospace, STAR 21: Strategic Aerospace Review for
the 21st Century, Brüksel, 2002.
European Parliament Report on Annual Report of Human Rights in the World 2008
and the EU’s Policy on the Matter, A6-0264/2009, 14 Nisan 2009.
Eurostat,
China
Main
Economic
http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2006/september/tradoc_113366.pdf
Tarihi 10 Ekim 2010).
151 Indicators.
(Erişim
Eurostat,
External
trade
Statistics
in
focus,
9/2009,
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-SF-09-009/EN/KS-SF-09009-EN.PDF (Erişim Tarihi 10 Ekim 2010).
Eurostat, Strong Increase in EU27 exports to China in the first half of 2010,
Newsrelease 147/2010, 05 Ekim 2010.
GAMBINI, Alberto, “External Trade”, Eurostat Statistics in Focus 39/2011,
http://epp.eurostat.ec.europa.eu/cache/ITY_OFFPUB/KS-SF-11-039/EN/KS-SF-11039-EN.PDF (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011).
GILL, Bates; MURPHY, Melissa, China-Europe Relations: Implications and Policy
Responses for the United States, Center for Strategic&International Studies,
Washington D.C., Mayıs/2008.
GODEMENT, Francois, China Analysis 27: Climate Policies After Copenhagen,
http://www.centreasia.org/media/files/China_Analysis_Climate_policies_after_Cope
nhagen_june2010.pdf (Erişim Tarihi 20 Temmuz 2010).
HILPERT, Hanns Gunther, The EU’s Strategic Economic Dialogue with China: A
New Chance for European Trade Policy, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik
Comment
No
16,
Temmuz
2008,
http://www.swp-
berlin.org/fileadmin/contents/products/comments/2008C16_hlp_ks.pdf
(Erişim
Tarihi 03 Mart 2012).
International Energy Agency, “Oil&Gas Security China 2012 Emergency Response
of
IEA
Countries”,
152 http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/China_2012.pdf (Erişim
Tarihi 28 Ekim 2012).
JIABAO, Wen, “Vigorously Promoting Comprehensive Strategic Partnership
Between China and the European Union”, China-EU Investment and Trade Forum,
12 Mayıs 2005, http://www.chinamission.be/eng/sthd/t101949.htm (Erişim Tarihi 12
Ocak 2011).
KOGAN, Eugene, The European Union Defence Industry and the Appeal of the
Chinese
market,
Viyana,
2005,
http://www.bmlv.gv.at/pdf_pool/publikationen/stb1_05_eu_ch.pdf (Erişim Tarihi 12
Ocak 2012).
KONG, Qingjiang, Trade Disputes Between China and the EU, National University
of Singapore East Asian Institute Background Brief No.416, 04 Aralık 2008,
http://www.eai.nus.edu.sg/BB416.pdf. s.1-13 (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010).
LINDSTRÖM, Gustav; GASPARINI, Giovanni, The Galileo Satellite System and Its
Security Implications, Institute for Security Studies Occasional Paper No.44, April
2003, s.23.
Madrid European Council, EU Declaration of Arms Embargo on China, 26-27
Haziran 1989, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/050228_Chinainitial.pdf , (Erişim Tarihi 02 Ocak 2012).
MANDELSON,
Peter,
“Living
with
China”,
SPEECH/08/195,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=SPEECH/08/195&format=
153 HTML&aged=1&language=EN&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 11 Ekim 2010),
s.5.
MEN, Jing, The EU-China Strategic Partnership: Achievements and Challenges, EU
Center of Excellence University of Pittsburg Policy Paper No 12, Kasım 2007.
MEN, Jing, EU-China Relations: Problems and Promises, Jean Monnet/Robert
Schuman Paper Series, Vol 8, No 13, June 2008, s.5-6.
MEN, Jing, EU-China Relations: from Engagement to Marriage, College of Europe
EU Diplomacy Papers, 7/2008.
PATTEN, Chris, “China’s Candidature for Hosting the Olimpic Games in 2008”,
Commision Statements in urgency debates, by External Relations Commissioner in
the European Parliament, Plenary Session, Strasbourg, SPEECH/01/33-5 July 2001.
Perseus
Latince–İngilizce
çevrimiçi
sözlük.
http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.04.0059%
3Aentry%3Dpendo , (Erişim tarihi 26 Ocak 2011).
“President Barroso and Chinese Premier Wen Jiabao to open first EU-China HighLevel
Cultural
Forum”,
Press
Release
IP/10/1267,
30
Eylül
2010,
http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/10/1267&format=HTM
L&aged=0&language=en&guiLanguage=en (Erişim Tarihi 10 Kasım 2010).
QUANQUN, Wang, “China, EU open fifth strategic dialogue”, 01 Eylül 2010,
http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-09/01/c_13472970.htm
Tarihi 01 Ekim 2010).
154 (Erişim
Sakharov
Prize
for
Freedom
of
Thought,
http://www.europarl.europa.eu/aboutparliament/en/002398d833/Sakharov-Prize-forFreedom-of-Thought.html (Erişim Tarihi 01 Ocak 2012).
SHAMBAUGH, David, China and Europe: 1945-95, London, SOAS, Contemporary
China Institute, 1995.
SHAMBAUGH, David; WACKER, Gudrun, American and European Relations with
China: Advancing Common Agendas, Berlin, Stiftung Wissenschaft und Politik
Research Paper, 2008.
SOLONA, Javier, “Driving Forwards the EU-China Strategic Partnership”, 6 Eylül
2005, http://www.ceibs.edu/pdf/magazine/0512_en.pdf (Erişim Tarihi 12 Ocak
2011).
Stockholm
International
Peace
Research
Institution,
Arms
trade,
http://armstrade.sipri.org/armstrade/page/trade_register.php, (Erişim Tarihi 10 Ekim
2012)
The Economist, “Bully for China: China tells the EU to dump on Taiwan the EU
asks
how
hard?”,
12
Temmuz
2007,
http://www.economist.com/node/9487102?story_id=9487102 (Erişim Tarihi 26 Ocak
2011).
The Economist, “2030 yılı Dünya Gayrı Safi Milli Hâsılasında Ülkelerin Oranı”, The
Economist, 1 April 2006.
155 Trade
Law
Center
for
Southern
Africa
(tralac),
Trade
data,
http://www.tralac.org/cgibin/giga.cgi?cmd=cause_dir_news&cat=1044&cause_id=1
694#china (Erişim Tarihi 28 Ekim 2010).
United
Nations
Peace
Operations
Year
in
Review
2010,
http://www.un.org/en/peacekeeping/publications/yir/yir2010.pdf, (Erişim Tarihi 14
Kasım 2011.) Rakamlar aydan aya değişmektedir güncel rakamlar için bkn.
http://www.un.org/en/peacekeeping/resources/statistics/contributors.shtml .
WILD, Leni; MEPHAM, David, The New Sinosphere: China in Africa, Institute for
Public
Policy
Research
(IPPR),
2006,
http://ippr.nvisage.uk.com/ecomm/files/china_africa_intro_conclusions.pdf
(Erişim
tarihi 28 Ekim 2010).
World
Trade
Organization
Map
of
Disputes
between
WTO
members,
http://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_maps_e.htm?country_selected=E
EC&sense=e (Erişim Tarihi 14 Kasım 2011).
XIN, Chen, Policy Evolution of the China-EU Trade and Economic Relationship,
Pekin, Institute of European Studies, Chinese Academy of Social Science, Working
Paper Series on European Studies, Vol 3, No 4, 2009.
XING, Yuqing, China’s High Tech Exports: Myth and Reality, National University
of Singapore East Asian Institute Background Brief No.506, 25 Şubat 2010,
http://www.eai.nus.edu.sg/BB506.pdf (Erişim Tarihi 17 Haziran 2010).
156 YANG, Fang, “Strong EU-China relation beneficial, Ashton Says”, 30 Ağustos
2010,
http://news.xinhuanet.com/english2010/china/2010-08/30/c_13469954.htm
(Erişim Tarihi 01 Ekim 2010).
YAZGAN,
Hatice,
“Avrupa
Birliği
ve
Çin”,
27
Ekim
2010,
http://www.abanaliz.com/haberdetay.asp?ID=303, (Erişim Tarihi 03 Mart 2012).
157 ÖZET
Bu çalışma, 1975-2010 yılları arasındaki Avrupa Birliği-Çin Halk Cumhuriyeti
ilişkileri üzerinedir. Çalışmanın amacı, uluslarüstü siyasi bir varlık olarak
adlandırılan Avrupa Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri Karşılıklı
Bağımlılık yaklaşımını kullanarak analiz etmektir. Çalışmamızda Keohane ve Nye’ın
Karşılıklı Bağımlılık perspektifi temel alınarak, AB-Çin arasındaki ekonomik
ilişkilerin politik ve diplomatik ilişkileri etkileme ve belirleme potansiyeli üzerinde
durulmaktadır. Soğuk Savaş sonrası dönemde hızla gelişen ticari ilişkiler sayesinde
AB ekonomisi, ABD ekonomisine bağımlı olduğu kadar Çin ekonomisine de bağımlı
bir hale gelmiştir. Ekonomik büyüklükleri oranında uluslararası politika üzerinde
etkili olmak isteyen AB ve Çin arasındaki ekonomik bağlar her geçen gün
güçlenirken,
paralel
bir
şekilde
politik
ilişkilerde
de
hızlı
bir
gelişme
kaydedilmektedir. Dolayısla, AB-Çin arasında gelişen ekonomik ve politik
işbirliğinin açıklanması ve söz konusu işbirliğinin doğurabileceği muhtemel olumlu
ve olumsuz sonuçların gösterilebilmesi açısından politika yapıcılara bir uyarı niteliği
de taşıyan Karşılıklı Bağımlılık yaklaşımı son dönem AB-Çin ilişkilerini
açıklayabilmek için uygun bir perspektif sunmaktadır.
158 ABSTRACT
This dissertation is about relations between the European Union and China since
1975 till 2010. The aim of this study is to analyze the EU-China relations employing
Interdependence theory. How can we describe the relationship between the European
Union and China is a basic but as much as significant question when we consider the
consequences of this relationship. When we look closely into the relationship we
observe huge volume of trade and economic activity that spills political and
diplomatic relations over. Especially in the wake of Cold War, thanks to fast
developing trade relations the EU economy has become heavilly depend on Chinese
economy as much as the United States. According to the results, economic
interdependence among the EU and China grows fast, political and diplomatic
relations advance day by day as well. In addition, trade deficit of the EU is a
vulnerability condition that can not be sustained in the long run. Mutual dependence
between parties require more international cooperation on certain issues such as
global governance and climate change. If the EU can successfully manage the
process of China’s integration into international society, with the help
interdeependence relations among major powers, the EU may attain the status of
primus inter pares in international system.
159 
Download