TRAVNİK ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKULTESİ HUKUK

advertisement
TRAVNİK ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKULTESİ
HUKUK SOSYOLOJISI ILE SOSYOLOJISI
Hukuk felsefesi
Kendi içindeki her bir akımca farklı olarak tanımlanan ve içeriği oluşturulan hukuk
felsefesi, felsefenin hukuka ilişkin bir alanıdır. Felsefenin temel dallarından bir olan
aksiyoloji içindeki etik başlığına bağlanır. Temel problem alanları; hukukun kaynağı,
amacı, adalet, mevcut hukuk düzenlerinin (pozitif hukuk) meşruiyeti vb. gibi ortaya
konabilir.
Ancak pozitivist yahut realist hukuk teorileri açısından bakıldığında bu tanımlamalar
eksik hatta yanlış kalacaktır. Hukuk felsefesi, hukukun daha çok adaletin gerçekleşmesi
olgusuyla bağdaştırılarak başlıyor kabul edilse de Hans Kelsen gibi pozitif hukuk öncüleri
tarafından, hukukun adalet gibi soyut, bilimsel olmayan tanımlar ile ilgilenmemesi
gerektiği de savunulmuştur.
Hukuki pozitivizm
Hukuki pozitivizm, formel bir bakışla hukukun bir normlar sistemi olduğunu ve
kaynağının da devlet olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla hukuku kendi içinde tutarlı
ve anlamı belirlenmiş bir bütün olarak ortaya koymanın gerekliliği üzerinde durmaktadır.
Yine felsefi pozitivizme koşut olarak adalet, hak, ahlâk gibi kavramların metafizik,
spekülatif ve bilinemez (kimine göre yok) olduklarını dolayısıyla hukukun dışında
tutulması gerektiğini ileri sürer.
Hukuki realizm
Hukuki realizm ise, bir yanıyla sosyolojik bir karakterdedir ve uygulamaya, mahkeme
içtihatlarına büyük önem verir. Bu teoriye göre hukuk büyük ölçüde fiilen
mahkemelerde cereyan eden şeydir ve yasa koyucunun rolü sanıldığı kadar büyük
değildir.
Bunlardan önce ve spekülatif anlamda felsefe içinde değerlendirilebilecek asıl hukuk
felsefesi akımı doğal hukuk yaklaşımıdır. Bu düşünce hukukun Tanrısal yahut akıl
kökenli olduğunu ve insan düşüncesinden bağımsız a priori değerlere dayandığını ileri
sürmektedir. İnsan, hukuku icad eden değil keşfeden konumundadır ve zaten yapması
gereken tek şey de budur. Doğal hukuk en temel problem olarak adalet değerini ele alır.
20. yüzyılda büyük önem kazanmış insan hakları düşüncesinin kaynağında da bu
düşünce yer almaktadır.
MARKSİZMİN HUKUKA BAKIŞI
Karl Marx (1818-1883) i Friedrich Engels (1820-1895)

Karl Marx Almanya doğumlu, kendisi hukukçu, filozof,iktisatçı. Marx'ın ekonomi
alanındaki çalışmaları, günümüzde emeği, emek-sermaye ilişkisini ve bunları takip eden
ekonomi düşüncesini kavramanın büyük bir kısmı için temel oluşturdu.

Sosyoloji ve sosyal bilimleri başlatan isimlerdendir. En bilinenleri Komünist
Manifesto(1848) ve Kapital (1867-1894) olmak üzere hayatı boyunca sayısız kitap
yayımladı.

Orta düzeyde zengin bir ailede, o tarihlerde Prusya'nın içinde yer alan Ren bölgesindeki
Trier şehrinde doğan Marx, Genç Hegelcilerin felsefe düşünceleri ile ilgilendiği Bonn ve
Berlin Üniversiteleri'nde öğrenim gördü. Çalışmalarından sonra Köln'de radikal bir
gazetede yazmaya ve tarihsel materyalizm üzerinde çalışmaya başladı. 1843'te diğer
radikal gazetelerde yazmaya başlayacağı ve kendisinin ömür boyu dostu ve çalışma
arkadaşı olacağı Friedrich Engels ile tanışacağı Paris'e taşındı.

Fransa'da İç Savaş Karl Marx tarafından Enternasyonal'in genel kuruluna gönderilme
amacıyla Nisan-Mayıs 1871'de yazılan kitaptır. Haziran 1871'de basılmış, 1872 yılında
yaygın bir basımla birçok dile çevrilmiş Avrupa ve ABD`de yayımlanmıştır.
MARKSİZMİN HUKUKA BAKIŞI
Felsefesi ve toplum düşüncesi
Marx'ın diğer düşünürlerle polemiği çoğunlukla eleştiri üzerinden olmuştur ve bundan
dolayı "toplum bilimlerinde eleştirel metodun ilk büyük düşünürü" olarak
adlandırılmıştır. Spekülatif felsefeyi, metafiziği ideoloji ile eşitleyerek eleştirmiştir. Bu
yaklaşımı uyarlayarak Marx anahtar bulguları ideolojik önyargılardan ayırmaya
çalışmıştır. Bu çabası onu çağdaşı olan düşünürlerden farklı kılmıştır.
İnsan doğası
Tarih anlayışı
Politik ekonomi
MARKSIZMİN HUKUKA BAKIŞI
Burjuva
köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü,
eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin
oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels
tarafından yazılan Komünist Manifesto'da "kapitalist orta sınıf«
anlamında
kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak "materyalist veya basmakalıp
uygulamalara sadık" anlamında kullanılır.
Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ilk olarak 21 Şubat 1848'de yayımlanan yazı,
Komünizmin ilk bildirgesi. Komünist Birlik tarafından yetkilendirilen Marx ve Engels,
birliğin amacını ve programını da çizer. Komünist Manifesto, proletaryanın burjuva
düzenini ve üretim araçlarının özel mülkiyeti bir devrimle ortadan kaldırarak sınıfsız bir
toplum düzenini gerçekleştirmesi gerektiğini söyler.
EMIL DURKHEİM SOSYOLOJİSİ ( HUKUK SOSYOLOJİSİ )
Emil Durkheim (1858-1917)

Emile Durkheim (15 Nisan 1858, Epinal - 15 Kasım 1917, Paris); Fransız
sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır. Sosyoloji adı her ne kadar
August Comte tarafından verilmiş olsa da, Fransız Sosyolojisi 19. yüzyılın
sonundaki güçlü etkisini ona ve onun kurmuş olduğu L'Année Sociologique isimli
yayına borçludur.
Hayatı ve Düşüncesi

Durkheim toplumbilimi kendi olgularını kendi ön dayanaklarıyla işleyen bir bilim
durumuna getirdi. Auguste Comte'un fiziği, Herbert Spencer'in biyolojiyi örnek
alıp inceledikleri toplumsal olaylar ona göre yalnız kendi türünden olaylarla
açıklanabilir, "toplumsal olay" bireye bağlı ve bireyle başlayıp biten bir süreç
değildir. Toplumsal olay bireyi aşkındır, birey ona katılır. Her birey için toplumsal
olaya katılmak kaçınılmaz bir zorunluktur. Çünkü toplumsal olaylar; genel zorunlu
bireyi ve bireyler arası ilişkileri belirleyen din, ekonomi, hukuk, ahlâk, siyaset,
bilim ve sanat türünden olaylardır. İnsanın kendine özgü bireyliğini ve topluma
özgü toplumsallığını saptar. İnsan genel doğruları hazırca, tartışıp araştırmadan
toplumdan alır. Bu doğrular: bireyin, kendisi, başkaları, insanlar arası ilişkiler,
doğa, evren olguları üzerine yargılarına temel dayanak olur.
EMİL DURKHEİM’İN SOSYOLOJİSİ ( HUKUK SOSYOLOJİSİ )

Durkheim bilgi anlayışında toplumun görüşünü örnek alır. Bilgide en genel
kavramlar tek tek şeylerin tümünden bağımsız olmayıp tersine onlara
uygulanabilen, topluma ilişkin kavramlar olduklarından en geçerli kavramlardır.
Bunların mutlak, öncesiz sonrasızca doğru ve kesin kavramlar oldukları da
söylenemez. Bilginin temel taşları olan genel kavramlar toplumla birlikte zaman
ve uzam bağlamında değişip gelişen kavramlardır.

Din sosyolojisi ile ciddi olarak ilgilenen Durkheim'in eserlerinin bir kısmı Türkçeye
çevrilmiştir. Comte'un takipçisidir. Toplumu, Tanrı yerine koymuştur. Burada
kasıt inançlı bir kimse davranışlarda bulunurken Tanrı'sını nasıl gözetirse
"birey"inde davranışlarda bulunurken toplumu aynı şekilde gözettiğidir.
MAX WEBER’İN SOSYOLOJİK TEORİSİ
Max Weber (1864-1920)

Max Weber (21 Nisan 1864-14 Haziran 1920), Alman düşünür, sosyolog ve
ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivistik sosyoloji incelemesinin
babası olduğu düşünülür. Sosyolojiyi metodolojik olgunluğa eriştirmiştir.
Weber, siyaset sosyolojisi ve eğitim sosyolojisi alanında yaptığı
araştırmalarıyla da tanınır. Marx'ın sınıf temelli çözümlemelerinin yerine
statü kavramını getirmiştir. Bürokrasi üzerine çalışmalarıyla tanınır.
Weber'in düşüncesi

Weber'in düşüncesi büyük ölçüde Alman idealizminden, özellikle de YeniKantcılık'tan etkilenmiştir. Özellikle gerçekliğin kaotik ve anlaşılamaz olduğu,
insanların dikkatlerini gerçekliğin bazı görünümlerine odakladığı ve sonuçta
oluşan algılarını organize etme yoluyla akılcı bir çıkarım yaptıkları şeklindeki
Yeni-Kantçı inanış Weber'in eserlerinde önemlidir. Weber'in fikirleri sosyal
bilimler metedolojisi açısından çağdaşı olan Yeni-Kantçı filozof ve önemli
sosyolog Georg Simmel'in çalışmaları ile paralellik taşır.
MAX WEBER’İN SOSYOLOJİK TEORİSİ

Weber, dinsel kesinliklerin kaybolduğu modern çağda anlamsız hale gelmiş
olmasına rağmen, Kantçı ahlaktan da etkilenmişti. Bunun dışında Friedrich
Nietzsche'nin felsefesinden etkilendiği de belirgindir.

Weber'in hayatı ve fikirleri üzerindeki bir diğer önemli etki ise Karl Marx'ın
yazıları ve akademide ve aktif politikada sosyalist düşüncedeki çalışmalar
oldu. Weber, Marx'ın bürokratik sistemler ile ilgili korkularını paylaşır ve
bunların insan özgürlüğü ve otonomisine zarar verebilecek kapasitede
olduklarını öne çıkarmaya çalışırken, bu yaklaşımı sürekli ve kaçınılmaz
biçimde varolan ütopyalarla çatışıyor ve ütopya ruhuna bir türlü uymuyordu.
Annesinin Kalvinci dinsel bağlılığı Weber'in tüm yaşamı ve eserlerinde
görülür olmasına ve dinlerle ilgili çalışmaları yaşamı boyunca sürdürmesine
karşın, kişisel olarak dinsiz olduğu açıktı.

Bir politik iktisatçı ve iktisadi tarihçi olarak Weber, yeni gelişen ve Gustav
von Schmoller ve öğrencisi Werner Sombart tarafından temsil edilen Alman
Tarih Okulu'ndandı. Weber'in araştırma konuları bu okulla aynı çizgide
olmasına karşın, yöntembilim ve değer teorisi konularında Alman
tarihçilerden ayrılıyor ve bu tarih okulunun geleneksel düşmanları olan Carl
Menger ve Avusturya Okulu'na daha yakın düşünüyordu.
MAX WEBER’İN SOSYOLOJİK TEORİSİ

Weber, diğer klasik düşünürler (Comte, Durkheim) gibi genel olarak sosyal
bilimlere, özel olarak da sosyolojiye hükmeden özel bir kurallar seti
yaratmaya çalışmadı. Durkheim ve Marx ile karşılaştırılsa, Weber daha çok
birey ve kültür üzerine yoğunlaştı ve bu onun yöntembiliminde açıktır.
Durkheim toplum üzerine yoğunlaşırken, Weber birey ve onun eylemleri
üzerine yoğunlaştı. Diğer taraftan Marx maddi dünyanın fikirler dünyası
üzerindeki önceliğini savunurken, Weber en azından büyük resimde fikirlerin
bireylerin davranışlarını motive ettiğini ileri sürdü.
Weber'e göre sosyoloji

« ...akışı ve etkilerinin bir açıklamasına varmak için toplumsal eylemin
yorumlayıcı bir şekilde anlaşılmasına çalışan bir bilimdir. »
MAX WEBER’İN SOSYOLOJİK TEORİSİ
Weber, nesnellik ve öznellik sorunu üzerine yoğunlaştı. Weber toplumsal eylem
ile toplumsal davranışı birbirinden ayırdı ve toplumsal eylemin ancak bireylerin
bir diğeri ile öznel olarak nasıl ilişkiye girdiğinin anlaşılması sayesinde
anlaşılabileceğini belirtti.
« Hiçbir "nesnel" bilimsel kültür analizi yoktur... Kültürel gerçekliğin tüm
bilgisi ... daima belli bir bakış açısının bilgisidir... Ampirik gerçekliği bir takım
"kanunlara" indirgeme amacıyla kültürel olayların bir "nesnel" analizi
anlamsızdır.. [çünkü] ... toplumsal kanunların bilgisi toplumsal gerçekliğin bilgisi
değil, daha çok bu sonuca ulaşmak için değişik araçlar kullanarak çabalayan
aklımızın bilgisidir. »
POZITIVİZM VE HUKUK
Auguste Comte (1798-1857)

Isidore Marie Auguste François Xavier Comte, kısaca Auguste Comte (d. 19
Ocak 1798 - ö. 5 Eylül 1857), Fransız sosyolog, matematikçi ve filozoftur.
Sosyolojinin babası olarak tanımlanmaktadır.

Fransa'nın Montpellier kentinde doğdu. Katolik bir aileden gelen Comte,
ailenin üç çocuğundan biriydi. Babası vergi dairesinde memur, annesi ise ev
hanımıydı.

Auguste Comte, sosyoloji ismini öne süren ilk sosyologtur. "Sosyoloji neden
diğer bilim dalları gibi bir dal olmasın" tezini savunarak sosyolojinin temelini
o zamanlarda attı. Ayrıca felsefede pozitif düşünce üzerine de çalışıyordu.
Daha sonraları fizik, gökbilim ve kimya ile de uğraştı. Ayrıca Comte yaşadığı
çağda altı bilimden söz etmiştir: Fizik, matematik, kimya, biyoloji, sosyoloji
ve astronomidir. Sosyolojiyi bunların üstünde görmüştür. 5 Eylül 1857
tarihinde mide kanseri dolayısıyla hayatını kaybetti.
POZITIVIZM VE HUKUK

Sociology kelimesi 1838’de Auguste Comte tarafından Latince socius
(arkadaş, dost) ve Yunanca logos (bilim) kelimelerinin bir araya getirilmesi
ile oluşturuldu.

Comte insana dair bütün bilimleri – tarih, psikoloji ve ekonomi dahil,
bütünleştirmeyi istiyordu. Onun toplumsal şemasi tam 19. yüzyıla özgüydü;
tüm insanlığın aynı tarihsel aşamalardan (teoloji, metafizik, pozitif bilimler)
geçtiğine inanıyordu ve eğer birisi bu gelişimi kavrarsa toplumsal hastalıklar
için çareler de bulabilirdi. Toplum bilim ‘bilimlerin kraliçesi’ olmalıydı.
Download