SOFİE’NİN DÜNYASI Her insanın kaçınamayacağı sorunlardan biri kendini tanımaktır. Hayattaki bazı özellikleri seçmek ve ona göre yaşamak her zaman insanın elinde değildir.Arkadaş seçmek insanın elinde olduğu halde,kendi kendisini seçmek elinde değildir.İnsan olabilmek onun fikri değildir.Kendiliğinden oluvermişti.İnsan neydi?İnsan bir beni oluşturuyordu.Peki gündelik ben gerçek ben miydi?İşte bu insanı meraka sokan ve onu düşüncelere sevk eden soruydu.Ben arayışında insan farklı sorularla karşılaştı.En önemli sorulardan birisi beni oluşturan neydi?Beni oluşturan sonsuz bir varlıktı(Allah).Bu yüzden Allah yaratılışının başında,devamında ve sonunda var olmalıydı. Jostein Gaarder sofienin dünyasında bir benin arayışını anlatmaktadır.Romanda BM taburunda binbaşı olarak görev yapan Albert Knag’ın felsefe bilgisinin yetersiz olduğunu ve felsefenin önemini vurgulamak amacıyla Sofie adındaki bir kızın felsefe tarihi içindeki heyecanını bir o kadar da düşündürücü serüvenini anlatan bir roman yazıp bunu on beşinci yaş günündeki kızı Hilde’ye hediye etmesi anlatmaktadır.Sofie’nin serüveni okuldan eve döndüğü sırada posta kutusuna kendi adına bırakılmış ve kimden belli olmayan sarı bir zarfla başlar.Kağıtta yazan ‘’kimsin’’sorusuna takılıp bunun üzerine kim olduğu konusunda düşünmeye başlar.Bu esrarengiz mektup olayı tek bir zarfla kalmaz.Daha sonraki günlerde posta kutusunda içinde değişik ve düşündürücü soruların bulunduğu zarfları posta kutusunda bulmaya başlar.Daha sonra posta kutusuna mektup bırakan Albert Knox ile tanışmaya ve felsefe sohbetlerine katılmaya başlar.Bu sırada Sofie ile felsefe öğretmeni arasında geçen mektuplaşmaları ve sohbetleri okudukça Sokrates’ten Marx’a kadar tüm filozoflar hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.Böylece Jostein Gaarder ilk çağdan itibaren günümüze kadar tüm felsefe tarihini kuru kuru anlatmayarak,felsefe tarihini eğlenceli bir şekilde anlatmayı başarmış ve mistik tarihin felsefe taşını oluşturmuştur. Sofie kitabın somlarına doğru kendisi ile Hilde arasında bir benzerlik olduğunu düşünür.Ve bir felsefe bahçe partisi yamayı planlar.Parti vermeyi kendi doğum günü değil de Hilde’nin babasının geldiği gün yapmaya karar verir.Böylece Hilde ve babasına olaşmış olacaktı.Ancak partide normal insanlar tarafından görülmezler,artık Sofie binbaşının denetiminde değildir.Böylece Sofie’nin beni bulma arayışı sona erdi. Kitabın amacı insanın dünyayı olduğu gibi kabullenmeyip varoluşlarını,kim olduklarını,neden ve nasıl yaşamaları hakkında düşünmelerini sağlamaktır.Felsefi sorular her insanın kendisine tekrar tekrar sorması gereken sorulardır.Geçmişin hesabını yapmayan insan günübirlik yaşayan insandır.Aristoteles’in deyimiyle geçmişi sorgulamak için ne korkak ne de çılgınca atılgan olmalıyız,sadece cesur olmalıyız.Yani denge(orta) insanı olmalıyız.Ancak böyle kendimizi ve yaşamayı kavrayabiliriz. Filozof geçmişini düşünen gelecek hakkında fikirde bulunmaya çalışan insandır.Filozof sıradan bir insan değildir.Sıradan insan büyüdükçe dünyaya hayret etmeyi,düşünmeyi yitirdiğini görürüz.Çünkü büyüklerin çoğu için dünya sıradan bir şeye dönüşmüştür.filozoflar diğer büyüklerden farklıdır.Filozof bir çocuk gibidir,hala merak eder,şüpheci davranır.Yazarında der ki:’’bütün gerçek filozofların gözleri hep açık olmalı.Hiç beyaz karga görmemiş olsak da,aramayı sürdürmeliyiz.Günün birinde benim gibi bir şüpheci bile daha önce inanmak istemediği bir olguyu kabul etmek zorunda kalabilir.Bu olasılığın kapısını açık tutmasam,dogmatik biri olurdum.gerçek bir filozof olamazdım.’’ Bu roman insanın biraz düşünmesi, yorum yapması, kendisini aramasını, geçmişini sorgulaması için bir ışıktır. bu yüzden felsefeye ilgi duyan insanlar için harika bir kitaptır.Kitabı okudukça hem eğlenecek hem de çok şaşıracaksınız.İnsan sınırlı bir varlık olduğu için tek başına düşünerek yaşamı,yaratılışı kavrayamaz.Akıl akıldan üstündür diyerek ancak geçmişi filozofların düşüncelerinden yardım alarak kavrayabilir.Bunun için de en önemli kaynak bu romandır.