Gerçeğe Dönüş Tony Lawson * Çeviren: Gökmen Tarık Acar Geçtiğimiz aylarda bir grup Fransız öğrenci, bazı öğretin üyelerinin de katılımıyla, modern iktisadın durumuna ilişkin bir tartışma başlattı. Tartışma, iktisadi gerçekliğin araştırılmasında hangi araştırma yöntemlerinin uygun olduğu sorusu etrafında dönüyor. Geçmişte de sık sık görüldüğü gibi, Fransa’da ortaya çıkan bir tartışma, uluslararası bir tepkiyi tetikledi. Bu tartışmanın iktisadın geleceğine ilişkin önemi nedeniyle, konunun ne olduğunun aydınlatılması, özellikle de tartışmanın başlamış olduğu bu sayfalarda büyük önem taşıyor. Basit bir şekilde ifade edilecek olursa, öğrencilerin verdiği mesaj, modern iktisat bölümlerinde çoğulculuğun yetersiz olduğu yönündedir. Özellikle, yalnızca tek bir grup yöntemin, yani matematiksel modellemenin, kullanılmasında ısrar edilmektedir. Bu gözleme karşı, yakın geçmişte Le Monde’un sayfalarında yer alan ve benim de burada değinmek istediğim standart tepki; bu ısrarın kaçınılmaz olduğu, çünkü iktisadın bilimsel olması gerektiği ve bilimselliğin de matematik kullanımını zorunlu kıldığı şeklindedir. Yukarıdaki kadar yalın biçimde ifade edildiğinde, verilen yanıtın yetersiz olduğu görülecektir. Açık bir biçimde, iktisadın neden bilimsel olmak zorunda olduğu konusunu tartışmaya açık bir konu olarak görmemektedir. Fakat bu yanıtın temel eksikliği, aslında bir bilimin zorunlu olarak matematik kullandığını hiç sorgusuz biçimde varsaymasıdır. Bu tür bir varsayım hatalıdır. Daha da ötesi, doğal bilimlerin doğası üzerine biraz düşünmekle görülebileceği gibi, matematikten neredeyse bütünüyle yoksun bir iktisadı bile doğal bilimler anlamında bilimsel olarak görmek için her türlü sebep vardır. Bu yüzden Le Monde’daki 31/10/2000 tarihli başlık; “Les mathématiques, condition nécessaire mais pas suffisante aux sciences économiques”1 aslında bütünüyle yanlıştır. Kısaca açıklamaya çalışayım. Hepimizin temel hedefin sosyal gerçekliği aydınlatmak olduğu konusunda Fransız öğrencilerle aynı fikirde olduğumuzu varsayıyorum. Bu hedefi açıkça reddeden çok az yorumcu vardır. Burada asıl nokta şudur: iktisatçılar tarafından kullanılan türden matematiksel yöntemler, gerçekliği aydınlatmak için yalnızca belirli koşullar altında kullanışlı olabilirler. Özellikle, söz konusu matematiksel prosedür türlerinin kullanışlılığı, olgusal düzenliliklerin (deterministik veya olasılıksal düzenliliklerin) gerçekleştiği sistemlerle sınırlıdır. Bu yüzden bilimin matematik kullanmak anlamına geldiğini düşünenler için “iktisat bilimsel olabilir ve olmalıdır” iddiasında bulunmak aslında olgusal düzenliliklerin sosyal dünyada egemen olduğunu iddia etmektir. Fransa’nın büyük iktisatçılarından biri olan Maurice Allais bu iddiayı açıkça ortaya koyuyordu: Herhangi bir bilim için zorunlu koşul, analiz edilebilecek ve tahminde bulunulabilecek düzenliliklerin varlığıdır. Gök mekaniğindeki durum budur ama bu, aynı zamanda birçok iktisadi olgu için de geçerlidir. Aslında bunların titiz bir analizi, fiziksel bilimlerdeki kadar dikkat çekici düzenliliklerin varlığını göstermektedir. İktisadın bir bilim olmasının, ve bu bilimin fizik ile aynı ilkelere ve yöntemlere dayanmasının sebebi budur. (Allais, 1992, s.25). Fakat Allais aslında iddiasının iki yönünde de fazlasıyla yanılıyordu. Ekonometristler, varsaydıkları korelasyonların ortaya çıkar çıkmaz çökmesine defalarca tanık olmuşlardır. İstenen türdeki sosyal olgusal düzenlilikleri elde etmek çok zordur. Daha da ötesi, bu yalnızca olgusal düzenliliklerin bilim için bir zorunluluk olması meselesi değildir. Bunu biraz daha açalım: Aslında, doğal bilimlerin başarıları geniş çaplı olmasına karşın gerekli türdeki olgusal düzenlilikler doğal dünyada bile oldukça ender bulunur. Bunlar, gök mekaniği dışında, çoğu zaman sıkı kontrollü deney koşullarıyla sınırlıdırlar. Daha da ötesi, kontrollü deneylerin sonuçlarının çoğu, olgusal düzenliliklerin hiçbir şekilde görülmediği durumlarda, kontrollü deneylerin dışında da başarıyla uygulanmaktadır. Bu gözlemleri ancak, kontrollü deneyin ve daha genel olarak bilimin hedefinin, tek başına olgusal düzenlilik üretmek değil, onu açıklayabilecek olan temel mekanizmanın belirlenmesi olduğunun ayrımına * 1 Cambridge University Matematik: iktisat biliminin zorunlu fakat yetersiz koşulu vararak anlamlandırabiliriz. Kütleçekimsel kuvvetler bir vakum deneyinde olgusal düzenliliğe yol açabilir ama aynı kütleçekim güçleri, nerede uçuşurlarsa uçuşsunlar sonbahar yapraklarını etkilemeye devam edecek ve aya roketler göndermemize yardımcı olacaktır. Burada temel hedef bir olgusal düzenlilik üretmek değil, mekanizmayı anlamaktır. Kontrollü deney, kendi başına bir amaç olarak bir olgusal düzenlilik üretmeyi değil, ampirik olarak temel teşkil eden bir mekanizma tanımlamayı (ya da bir teoriyi bu konuda test etmeyi) hedefleyen bir insan müdahalesidir. Tıbbi araştırmacılar hastanın ateşiyle, hastanın vücudunda bulunan beneklerin yoğunluğu veya yeri arasında bir korelasyon kurmakla değil ama virüsü ya da semptomların arkasındaki nedenleri belirlemekle (ve bunları yok etmekle) ilgilenirler. Kısacası, eğer (saf)bilimin birleştirici bir yanı varsa, bu ele alınan olguların arkasındaki nedenlerin araştırılmasıdır. Eğer tüm başarılı bilim dallarında ortak olan temel bir öğe varsa o da bir seviyedeki olgudan, bu olgunun daha derin bir seviyedeki nedenlerinin açıklanmasına olan bu geçiştir. Matematik, gözlemlenebilen olguların birbiriyle ilişkili olduğu birkaç (tipik deneysel) konuda kullanışlıdır. Fakat bilim çalışmaya, gözlemlenebilen olgulardaki karşılıklı ilişkilerin bulunmadığı yerlerde bile, nedenleri ortaya çıkararak başlar. Bu yüzden iktisatta bilimsel yöntem uygundur ve geçerlidir. Bu, ilgilenilen olgunun, örneğin yüksek seviyede işsizliğin veya yoksulluğun, nedenlerini belirlemeyi gerekli kılar. Eğer bu süreç için matematiksel yöntemler uygunsa daha da iyidir. Buna karşın burada önemli olan, herhangi bir araştırma sürecini doğal bilimler anlamında “bilimsel” olarak değerlendirmek için, kullanışlı olsun ya da olmasın, matematiksel modelleme yöntemlerinin kullanılmasının zorunlu olmadığının kabul edilmesidir. Cambridge’den meslektaşım Prof. Amartya Sen’in geçtiğimiz günlerde (31/10/2000) Le Monde’da matematiğin iktisat biliminin tek temeli olmadığına ilişkin yaptığı gözlem doğruydu. Gerçekten de matematik, bir bilim olarak iktisadın temeli değildir. Bu noktadan daha da öteye gidilebileceğini düşünüyorum. Matematiğin geçerlilik kapsamının sosyal dünyada sınırlı olduğunu varsaymak için iyi nedenlerimiz var. Örneğin, yalnızca modern iktisadın düşük başarı seviyesinin değil, modern iktisatçıların arka arkaya aşırı derecede yanlış varsayımlarda bulunmalarının da arkasında, yanlış yerlerde kullanılan matematiksel yöntemler vardır. Bunlar benim Economics and Reality’de (Lawson,1997) uzun uzun yaptığım değerlendirmelerin bir kısmıdır. Fakat bunlar Fransız öğrencilerin üzerinde durdukları noktalar için gerekli olmadığından bunları burada bir kenara koyacağım. Öğrenciler modern akademik iktisat bölümlerinde matematiksel modellemenin tek başına bir amaç olarak kullanılmasından şikayet ediyorlar. Gerçekliğin doğası ile başlamamız (ya da en azından ilgili anlayışları göz ardı etmememiz) gerektiğini savunuyorlar ve ben de kendilerine katılıyorum. Mesele matematiksel yöntemleri a priori reddetmek değil, bu yöntemleri uygun oldukları zaman kullanmaktır. Son bir nokta. Burada bazılarının itiraz edeceği bir bilim kavramı oluşturdum. Bu tanımın yetersiz olduğunun kanıtlanması olasıdır. Ya da zaman benim matematiksel modellemenin uygunluğuna ilişkin kötümserliğimin yersiz olduğunu gösterebilir. Son tahlilde her türlü bilgi yanlışlanabilir. Herhangi bir iddianın yanlış olduğunun ortaya çıkabileceğinin kabul edilmesi, aynı zamanda akademik çevrelerde dogmatik olmayan, daha çoğulcu bir yaklaşıma olan ihtiyacı da kabul etmektir. Bu, elbette, modern iktisadın durumundan memnuniyetsizlik duyan bizlerin yalnızca ilk ve en temel hedefidir. Amaç bir dogmanın yerine diğerini koymak da, iktisatta matematik kullanımını a priori geri plana itmek de değildir. İktisadın bir bilim olarak reddedilmesi ise hiç değildir. Bu geçerliliğe ve uygunluğa dönüşte bilimsel standartların ortadan kaldırılmasını öneren birileri de yoktur. Aksine hedef yalnızca; özellikle yüksek araştırma standartlarının, çeşitliliğe bir dönüş ve yöntemde daha fazla (eleştirel biçimde de olsa) çoğulculuk ile bir araya getirilmesine izin vererek iktisadın akademik çevrelerini daha entelektüel bir yönelime sokmaktır. Referanslar Allais, M. (1992) "The Economic Science of Today and Global Disequilibrium", in Baldassarri M. et. al Global Disequilibrium in the World Economy, Basingstoke: Macmillan. Lawson, T.,(1997) Economics and Reality, London: Routledge.