1. GİRİŞ Özel Gereksinimli Bireyin Tanımı Her birey çeşitli özellikleri açısından birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılıklar bazen saç rengi, göz rengi, ten rengi, boy, ağırlık gibi bedensel özelliklerinde gözlenirken bazen kişilik özelliklerinde, bazen de öğrenme özelliklerinde ortaya çıkabilir (Cavkaytar, Diken 2012). Bazı insanlar daha kolay ve daha hızlı öğrenirken bazıları da daha geç ve daha zor öğrenir. Bahsedilen bu farklılıklar sağlıkla ilgili sorunu olan ya da olmayan her bireyde görülebilir. Bireylerdeki bu farklılıklar çok büyük olmadığında herhangi bir sorunla karşılaşılmaz ve yaşamlarını sürdürürken engel teşkil etmez. Ama özel gereksinimli olarak adlandırılan bireyler bu kadar şanslı olmamaktadır. Özel gereksinimli bireylerin bağımsız olarak yaşayabilmesi ve topluma uyum sağlaması için onları iyi bir şekilde anlamak gerekir. “Özel gereksinimli birey” çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey olarak tanımlanmaktadır (Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, 2006). Özel Gereksinimli Bireylerin Sınıflandırılması “Özel gereksinimli birey” kavramı çok geniş bir kitleyi kapsamaktadır. Özel gereksinimli bireyler yetersizliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Buna göre; dil ve konuşma güçlüğü, işitme yetersizliği, zihinsel yetersizlik, ortopedik yetersizlik, görme engeli, duygu ve davranış problemi ve birden fazla veya ileri derecede yetersizlik olarak ayrılmıştır. Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİDA) tarafından Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı olan özel gereksinimli bireylere yönelik olarak, “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması, 2010” ülkemiz genelinde ilk kez gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma ile özürlü bireylerin sayısı ya da nitelikleri değil, Özürlüler Dairesi Başkanlığı (ÖZİDA) tarafından oluşturulan Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı bulunan özel gereksinimli bireylerin günlük yaşam içindeki sorun ve beklentileri tespit edilerek bu alandaki politikaların etkin bir biçimde oluşturulabilmesi hedeflenmektedir. Araştırma; Özürlüler Dairesi Başkanlığı (ÖZİDA) tarafından oluşturulan Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları dâhilindeki hanelerde yaşayan ve sağlık raporunda en az %20 yetersizlik 4 oranına sahip olduğu bildirilen 280.014 özel gereksinimli bireye ait verileri kapsamıştır. Bu araştırma sonuçlarına göre sisteme kayıtlı bireylerin %29,2’sini zihinsel yetersizliği olanlar, %25,6’sını süreğen hastalığı olanlar, %18’ini çoklu yetersizlikleri olanlar, %8,8’ini ortopedik yetersizliği olanlar, %8,4’ünü görme yetersizliği olanlar, %5,9’unu işitme yetersizliği olanlar ve diğer yetersizlik grupları oluşturmuştur. Bu tablo sisteme kayıtlı olan grupların, destek hizmetlere daha çok gereksinimi olan gruplar olduğunun bir göstergesi sayılabilir (TUİK, 2011). Özel Gereksinimli Bireylerin Eğitimi Her çocuğun bir diğerinden farklı olduğu ve bu nedenle de eğitimin bireysel temelli olmasının gerekliliği, çağdaş eğitim anlayışının özünü oluşturmaktadır. Oysa yıllarca vurgulanan normal eğitim- özel eğitim gibi, temelde iyi niyetle yapılan bir ayrım, özel eğitim gereksinimi olan bireylerin normal bireyler ve özürlü bireyler diye iki kutba ayrılmasına neden olmuş ve zihinlerde bu iki grup çok farklı yerlere oturtulmuştur. Zihinsel, duyusal, iletişimle ilgili, duygusal, sosyal, fiziksel özellikleri nedeniyle normal eğitim sureci içerisinde daha özel hizmetlere gereksinim duyan bireyler için farklı eğitsel cabalara ihtiyaç vardır. Örneğin; daha özel müfredat oluşturma, özel materyal kullanımı, özel eğitim uzmanlarından yararlanma, mekânlarda özel fiziksel düzenlemeler yapma gibi; fakat bunlar eğitim surecinin içerisinde zaten var olması gereken unsurlardır. Özel gereksinimi olan çocuklar için özel eğitim anlayışı normaldir, fakat bunu yaparken çocukları etiketlemek yanlıştır (Kulaksızoğlu, 2003). Özel gereksinimli bireyler, yetersizlikleri tanılandıktan sonra erken eğitim kurumlarında eğitim almaya başlarlar. Özel gereksinimli bireyler için erken tanıyla beraber erken eğitim de büyük önem taşımaktadır. Bu bireylere ne kadar erken eğitim verilmeye başlanırsa ilerde yaşanabilecek diğer risk faktörlerinin ortaya çıkması da o kadar engellenebilir. Daha sonra okul öncesi eğitim sürecine dâhil olmaktadırlar. Bu aşamada özel gereksinimli çocuklar akademik, yaşam ve öz bakım becerileri için gerekli temel becerileri öğrenirler. Bu süreçte özel gereksinimli bireyler eğer normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı ortamda eğitim görmelerine yardımcı olacak temel becerilere sahipse, kaynaştırma uygulamasıyla normal sınıflara dâhil edilebilirler. İlköğretim aşamasından sonra özel gereksinimli bireyler ikinci aşamaya geçerler. Bu aşamada mesleki eğitimle beraber tamamen bağımsız bir şekilde yaşayabilecekleri becerileri kazanırlar. Gerek mesleki beceriler kazanarak gerekse de boş zaman etkinlikleri gerçekleştirerek gelecek yaşamları için bir geçiş sürecine girmiş olurlar. 5 İşitme Engelli Bireylerin Eğitimi Ülkemizde işitme engelli bireylerin eğitimi 1889 yılında İstanbul’da açılan bir işitme engelliler okuluyla başlamıştır. Dünyadaki ilk örneklerine paralel olarak başlayan engellilerin eğitimi süreci daha sonra görme engelliler ve en son 1950’li yıllarda zihinsel engelli bireylerin eğitimine kadar devam etmiştir. İlk başladığı yıllarda yatılı kurumlarda sürdürülen işitme engellilerin eğitimi günümüzde kaynaştırma eğitimi ve toplum temelli uygulamalar şeklinde yürütülmektedir. Son yıllarda işitme engelli bireylerin toplumla kaynaşması ve bütünleşmesi üzerine yapılan çalışmalar birlikte eğitimden yana gözükmektedir. Eskişehir işitme engelli bireylerin eğitimi için Türkiye’de birkaç önemli merkezden birisidir. Anadolu Üniversitesi’nde bulunan Engelli Çocuklar Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi (İÇEM), Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİLKOM) ve Engelliler Entegre Yüksekokulu (EEYO) işitme engelli ya da işitme kaybı bulunan bireylere eğitim ve danışmanlık hizmetleri sağlamaktadır. Bu önemli merkez ve okulların Eskişehir’de olması sebebiyle işitme engelli bireylerin aileleri çocuklarına daha iyi bir yaşam kalitesi sağlamak amacıyla Eskişehir’e yerleşmektedir. Aileler kendi aralarında koordine olarak İÇAD (İşitme Engelli Çocukları olan Aileler spor kulübü, kültür dayanışma ve yardımlaşma Derneği) isimli oluşum çatısı altında bir araya gelmişlerdir. Özellikle üniversite çağına gelmiş gençler için sosyal dâhil etme ve kaynaşmayı sağlamak amaçlı olarak Anadolu Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu (EEYO) ile 2006 yılından bu yana ortak olarak geliştirilen Beden Perküsyonu Atölyeleri, eğitmen eğitimleri ve sanatsal projeler, kaynaştırmalı bir hal alarak, diğer bölümlerden (özellikle konservatuar tiyatro bölümü, eğitim fakültesi vb.) öğrenci ve öğretmenlerin de katılımıyla devam etmektedir. Bu bağlamda Anadolu Üniversitesi işitme engelliler ve ailelerine bebeklik döneminden üniversiteye kadar, hatta istihdama kadar pek çok alanda örnek hizmetler yürütmektedir. Özel Gereksinimli Bireylerin Toplumdaki Yeri Özel gereksinimli bireyler, toplumda geçerli olan normlara ve beklentilere uygun davranışlar gösteremeyebilirler. Göremeyen veya işitemeyen bir birey olarak dünyaya gelmiş olmak, toplumun diğer bireylerinden “farklı” olmak demektir. Bu durum, bireyin toplumsal yaşama ilişkin geçerli düzenlemelere (normlara, beklentilere, kurallara, rollere, vb.), tıpkı diğer bireyler gibi uyum sağlamasını, dolayısıyla da başkaları tarafından kabul görmesini 6 zorlaştırabilmektedir. Bu nedenle de, özürlü oldukları için “farklı” olan bireyler yıllarca ölüme terk edilmiş, cadı olmakla suçlanmış, dilenci yapılmış, özürleriyle dalga geçilerek bir eğlence aracı olarak görülmüş, evlenme ve çocuk sahibi olma gibi haklardan yoksun bırakılmış, özetle tarihsel süreç içerisinde bu kişilere karşı son derece olumsuz tutumlar sergilenmiştir. İlkel çağlarda; özel gereksinimli bireylerin tanrılar tarafından lanetlenen ya da cezalandırılan kişiler olduğuna inanılmış, bu nedenle de toplumdan dışlanmışlardır. Özel gereksinimli bireylere yönelik olumsuz ve acımasız tutumlar, dinler ve kutsal kitaplar aracılığıyla değişmeye başlamıştır. Özel gereksinimli bireyler genellikle eğitim, istihdam, ulaşım ve sağlık gibi alanlarda önemli sorunlarla karşılaşmakta ve toplum içinde yer almakta zorlanmaktadır. Buna karşın insanların genellikle bu bireyler hakkında yanlış düşüncelere ve olumsuz duygulara sahip oldukları, dolayısıyla da yanlı davranışlarda bulundukları görülmektedir. Oysa bu sorunların pek çoğu onların dışındaki etmenlerden kaynaklanmaktadır. Bunların başında da özel gereksinimli bireylere yönelik önyargılar ve ayırımcılık gelmektedir. Özel gereksinimli bireyler hem genel olarak hem de özel olarak (Deal, 2007) önyargılara ve ayırımcılığa maruz kalmakta ve günümüzde önyargılar ya da ayrımcılık, eskisinden farklı olarak üstü örtülü biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla özel gereksinimli bireyler çok çeşitli kanallardan, dolaylı ya da doğrudan olumsuz tutumların nesnesi olmaktadırlar. Bu olumsuz tutumların, önyargıların ve ayrımcılığın önlenmesine yönelik tedbirlerin alınmasına, tutum değiştirme programlarının oluşturulmasına ve bunların hayata geçirilmesine ihtiyaç vardır. Özel Gereksinimli Bireylere Yönelik Tutumlar Özel gereksinimli bireylerle etkileşimde bulunan diğer bireyler onlara karşı farklı tutumlar gösterebilirler (Sze, 2009). Özel gereksinimli bireylere yönelik tutumlar denildiğinde görme, işitme, zihin, bedensel, dil ve konuşma yetersizliği olan bireylere karşı diğer bireylerin (anne, baba, kardeş, öğretmen, akran, doktor vb.) duygu, düşünce ve davranışlarının bütünü kast edilir (Freedman vd., 2003). Özel gereksinimli bireylere yönelik tutumlara tarihsel gelişim açısından bakıldığında 18. yüzyıla gelinceye kadar özel gereksinimli bireylerin çoğu zaman ihmal ve istismar edildikleri, kendi kaderlerine terk edildikleri, tuhaf karşılandıkları, küçümsenip dışlandıkları, akıl dışı çeşitli uygulamalara maruz bırakıldıkları; kimi zaman ise bakım ihtiyaçlarının karşılanmasıyla 7 birlikte eğitim-öğretim olanaklarından ve toplumsal hizmetlerden yoksun kaldıkları görülmektedir. 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısına kadarki dönemde, özel gereksinimli bireylerin özel eğitim hizmetlerinden yararlanmasına ve toplumla kaynaşmalarına bir yandan olumlu, bir yandan da kuşkuyla yaklaşılmıştır. 20. yüzyılın ortalarından günümüze kadar gelen süreçte ise bu bireylerin eğitimlerinde çağdaş gelişmelere uygun yasal düzenlemelere gidildiği ve toplumsal hizmetlerden en iyi şekilde yararlanmaları için gereken önlemlerin alındığı görülmektedir (Eripek, 2009; Küçüker, 1997; Shapiro, 1999). Özel eğitim alanında tutumların araştırılması çalışmalarına 1970’li yıllarda ağırlık verilmiş ve bu tarihten itibaren özel gereksinimli bireylerin normal gelişim gösteren akranları tarafından özellikle okul ortamında kabul görüp görmemeleri ve bu konudaki tutumları, öğretmenlerin, idarecilerin, anne, baba ve kardeşlerin, normal gelişim gösteren akranların anne ve babalarının, farklı disiplin alanlarında eğitim alan üniversite öğrencilerinin, işverenlerin vb. toplumu oluşturan farklı kesimlerden bireylerin özel gereksinimli bireylere, kaynaştırma programlarına ve onların istihdamına yönelik tutumları incelenmiştir (Ahmetoğlu, 2004; Akardere, 2005; Küçüker ve Kanık-Richter, 1994; Rosenthal, Chan ve Livneh, 2006; Sarı, Bektaş ve Altıparmak, 2010; Sucuoğlu, 2004; Sze, 2009). Özel Gereksinimli Bireylere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi Tutumların değiştirilmesi, bireylere çeşitli sosyal alanlarda istendik şekilde davranmanın kazandırılmasını mümkün kılabilecek olması açısından önemsenmektedir (Tavşancıl, 2006). Tutum değişiminde; tutuma zıt bir davranışta bulunmak ve ikna edici bir iletişime maruz kalmak üzere iki tür etkili sürecin varlığından söz edilebilir (Arkonaç, 2001). Türkiye’de daha çok özel gereksinimli bireylere yönelik tutumların belirlenmesine yönelik çalışmaların (örn.; Ahmetoğlu, 2004; Akardere, 2005; Avcıoğlu, Sazak-Pınar ve Öztürk, 2005; Baran, 2003; Batu, Kırcaali-İftar ve Uzuner, 2004; Diken ve Sucuoğlu, 1999; Ekşi, 2010; Küçüker ve Kanık-Richter, 1994) gerçekleştirildiği ve özel gereksinimli bireylere yönelik tutumların değiştirilmesi amacı ile gerçekleştirilen çalışmalarda da sıklıkla öğrenme kuramına dayalı uygulamaların gerçekleştirildiği (örn.; Gözün ve Yıkmış, 2004; Küçüker, 1997; Şahbaz ve Peker, 1997) söylemek mümkündür. 8 Projenin Amacı Bu projenin amacı, işiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumlarını belirlemek ve izleyicilerin tutumlarının cinsiyet, yaş ve öğrencilik durumlarına göre farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir. Bu amaçla aşağıda belirtilen sorulara cevap aranmıştır: İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları nedir? İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları ile izleyicilerin yaşları arasında bir ilişki var mıdır? İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları izleyicilerin cinsiyetlerine göre farklılaşmakta mıdır? İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları izleyicilerin öğrenci olup olmamalarına göre farklılaşmakta mıdır? Projenin Önemi Projenin konusu olan işitme engelli bireylerin toplum tarafından tanınması ve üretici olarak bilinmeleri toplum tarafından kabullerini sağlamada yararlı olabilecek bir çalışmadır. Bunun yanı sıra işiten tiyatro öğrencilerinin de işitmeyen akranlarıyla bir tiyatro oyununda bir araya gelmeleri bütünleşmenin sağlanması açısından son derece önemlidir. Bu proje ile hem işiten toplum işitmeyenlerle bir arada yaşanabileceğini görmüş, hem de işitmeyen toplum, işiten akranları tarafından kabul edilmesine yardımcı olmuştur. Tüm bu etkileşim, toplumda engelli bireylerle engeli olmayan bireylerin birlikte özgün şeyler başarabileceklerinin bir göstergesi olmuştur. Ayrıca sergilenen tiyatro oyununu seyretmeye gelen kişilerin engellilere yönelik tutumları ölçülerek gösteri sanatları izleyicilerinin tutumlarının ne olduğu rahatlıkla görülebilmiştir. 9 2. YÖNTEM Bu bölümde katılımcılar, araştırma modeli, veri toplama ve veri analizi konularında ayrıntılı bilgi verilecektir. a. Katılımcılar Proje kapsamında yapılan Güngör Dilmen’in yazdığı “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu toplam 2450 kişi seyretmiştir. Tiyatro oyunun sergilendiği salonun girişinde gönüllü olan seyircilere Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği (ÖYTÖ) dağıtılmıştır. Tiyatro oyununun gösteriminin sonunda toplam 976 ölçek geri dönmüştür. ÖYTÖ’nün değerlendirme kuralları gereği ardışık olarak boş bırakılmış veya puanlamayı etkileyecek şekilde boş bırakılmış soruların bulunduğu 65 ölçek geçersiz olarak sayılmıştır. Geçersiz olarak değerlendirilen ölçekler belirlendikten sonra kalan 911 seyircinin doldurduğu ölçekler araştırma kapsamında değerlendirilmiş ve ölçekleri değerlendirilmeye alınan 911 kişi bu araştırmanın katılımcılarını oluşturmuştur. Tablo 1. Katılımcıların Yaşlarına ilişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri Yaş Aralığı Frekans Yüzde % Kümülatif Yüzde % 11-17 44 4,8 4,8 18-24 807 88,6 93,4 25-31 30 3,3 96,7 32-38 13 1,4 98,1 39-45 4 0,4 98,6 46-52 6 0,7 99,2 53 ve üzeri 7 0,8 100 Toplam 911 100 Tablo 1’de görüldüğü gibi katılımcıların 44’ü 11-17 yaş, 807’si 18-24 yaş, 30’u 25-31 yaş, 13’ü 32-38 yaş, 4’ü 39-45 yaş, 6’sı 46-52 yaş aralığında ve 7’si de 53 yaş ve üstüdür. Ayrıca katılımcıların %93,4’ü 24 yaş altında olduğu göze çarpmaktadır. Tablo 2’ye bakıldığında katılımcıların 416’sının erkek ve 495’inin kadın olduğu göze çarpmaktadır. 10 Tablo 2. Katılımcıların Cinsiyetlerine ilişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri Cinsiyet Frekans Yüzde % Kümülatif Yüzde % Erkek 416 45,7 45,7 Kadın 495 54,3 100 Toplam 911 100 Tablo 3’teki katılımcıların en son mezun olduğu okul türüne bakıldığında 33 kişinin ilköğretim, 822 kişinin ortaöğretim, 44 kişinin yükseköğretim ve 12 kişinin de yüksek lisans/doktora mezunu olduğu görülmektedir. Ortaöğretim ve ilköğretimden mezuniyet sayısının çok fazla olması katılımcıların çoğunun üniversite ve lise öğrencisi olmasından kaynaklanmaktadır. Tablo 3. Katılımcıların En Son Mezun Oldukları Okul Türüne İlişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri Kümülatif Yüzde En Son Mezun Olunan Okul Türü Frekans Yüzde % İlköğretim 33 3,6 3,6 Ortaöğretim 822 90,2 93,9 Yükseköğretim 44 4,8 98,7 Yüksek Lisans/Doktora 12 1,3 100 Toplam 911 100 % Tablo 4’te yer alan katılımcıların öğrenci olup olmama durumlarına ilişkin değerler, katılımcıların %94,4 oranında öğrenci olduğunu göstermektedir. Çalışmaya katılanların büyük çoğunluğunun öğrenci olması, çalışmanın yoğunlukla üniversitede gerçekleştirilmesi ve çoğunlukla üniversite öğrencilerinin çalışmaya katılmış olmasından kaynaklanmaktadır. 11 Tablo 4. Katılımcıların Öğrenci Olup Olmama Durumlarına İlişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri Kümülatif Yüzde Öğrencilik Durumu Frekans Yüzde % Evet 860 94,4 94,4 Hayır 51 5,6 100 Toplam 911 100 % Tablo 5’te yer alan katılımcıların mesleklerine ilişkin değerler, katılımcıların yoğunlukla öğrenci olduğunu göstermektedir. Katılımcıların %94,4’ü öğrenci, %1,4’ü akademisyen, %0,8’i ise öğretmen olarak görülmektedir. Tablo 5. Katılımcıların Mesleklerine İlişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri Meslek Frekans Yüzde % Kümülatif Yüzde % Akademisyen 13 1,4 1,4 Biyolog 1 ,1 1,5 Çalışmıyor 1 ,1 1,6 Emekli 3 ,3 2,0 Ev hanimi 2 ,2 2,2 Grafiker 2 ,2 2,4 Hemşire 2 ,2 2,6 Heykeltıraş 1 ,1 2,7 İşçi 3 ,3 3,1 Memur 1 ,1 3,2 Mühendis 4 ,4 3,6 Oyuncu 3 ,3 4,0 Öğrenci 860 94,4 98,4 Öğretmen 7 ,8 99,1 Resepsiyonist 1 ,1 99,2 Serbest 2 ,2 99,5 12 Servis şoförü 1 ,1 99,6 Sosyolog 1 ,1 99,7 Terzi 1 ,1 99,8 Uzman 1 ,1 99,9 Yapım görevlisi 1 ,1 100,0 Toplam 911 100,0 b. Araştırma Modeli Bu projenin amacı kapsamında nicel araştırmalardan olan ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. İlişkisel tarama modeli, iki veya daha fazla sayıdaki değişkenler arasında değişim varlığını ve derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modelidir. (Karasar, 2003). c. Veri Toplama Aracı Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği: ÖYTÖ; Kaner, Öğülmüş, Büyüköztürk ve Dökmen tarafından 2009 yılında geliştirilmiş ve engelli bireylere yönelik tutumları belirlemeyi amaçlayan bir ölçektir. Ölçek, eğitim ortamı (3 madde), kişilerarası ilişkiler (9 madde), çalışma yaşamı (9 madde), aile yaşamı (3 madde), kişisel özellikler (7 madde) ve yetkinlikbağımsız yaşam (12 madde) olmak üzere toplam 6 alt ölçek ve 43 maddeden oluşan ve beşli likert tipi bir ölçektir. Ölçekteki maddelerin 38’i olumlu ifadelerden 5’i de olumsuz ifadelerden oluşmaktadır. Ölçekte her bir madde 1 ile 5 arasında puanlanmaktadır. Kesinlikle katılıyorum= 5 puan, Katılıyorum= 4 puan; Kararsızım= 3 puan; Katılmıyorum= 2 puan, Kesinlikle katılmıyorum= 1 puan. Ölçekten toplam alınabilecek puanlar 215 ile 43 arasında değişmektedir. Ölçeğin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0,88’dir. Alt ölçeklerin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı ise 0,54 ile 0,82 arasında değişmektedir. Ölçeğin ayırt edicilik indeks değerleri 0,30 ile 0,58 arasında değişmektedir. Ölçeğin ölçüt geçerliği, Dökmen’in Engellilere Yönelik Tutum Ölçeği –EYTÖ ile hesaplanmıştır. İki ölçek arasında 0,21 ile 0,54 arasında değişen korelasyonlar bulunmuştur. (EK – 1) Kişisel Bilgi Formu: Kişisel Bilgi Formu proje kapsamında geliştirilmiştir. Bu formda “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin yaş, cinsiyet, en son mezun olunan okul türü ve mesleklerine ilişkin sorular bulunmaktadır. Kişisel bilgi formu ÖYTÖ’nün önüne eklenerek tek bir veri toplama aracı olarak katılımcılara verilmiştir. (EK – 2) 13 d. Veri Toplama Süreci i. “Midas’ın Kulakları” Adlı Tiyatro Oyununun Hazırlanması Projenin kabul tarihi olan 29 Mart 2013 tarihi ile ilk gösterim günü arasında 12 prova yapılmıştır. Prova sürecinde, Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Anasanat Dalı Oyunculuk Sanat Dalı öğrencileri ile Engelliler Entegre Yüksekokulu öğrencileri “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu birlikte sergilemek için bir araya gelmiştir. İlk 3 provada sahnelenmesi planlanan oyun üzerinde doğaçlama çalışmaları yapılmıştır. Proje kapsamında planlanan 4. provadan sonra oyun metni üzerinde dramaturji çalışması yapılarak, anlam bütünlüğünü kaybetmemek koşuluyla oyun kısaltılmıştır. Oyunun sahnelenmesine ilişkin süreç, bir tiyatro oyununun hazırlık aşamaları birer birer gerçekleştirilerek sürdürülmüştür. Sahne trafiği planlanmıştır. Kostüm tasarımı ve aksesuar tasarımı yapılmıştır. Provalar boyunca, beden müziği konusunda ilk kez çalışan Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Anasanat Dalı Oyunculuk Sanat Dalı öğrencileri bu farklı disiplini sahneye uygularken bir yandan da Engelliler Entegre Yüksekokulu öğrencileri ile ilk kez ortak bir üretimin içinde yer almışlardır. Engelliler Entegre Yüksekokulu öğrencileri açısından 6 yıldır sürdürülen Beden Müziği çalışmaları bu çalışma kapsamında bir tiyatro oyununda yeniden biçimlenmiştir. Tiyatro oyununun sergileneceği tarihlerden 15 gün önce “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununun afiş ve broşürleri çoğaltılarak tanıtımları yapılmıştır. İlk gösterim 20 Mayıs 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey Uygulama Sahnesinde sahnelenmiştir. 22 Eylül 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey Uygulama Sahnesinde, Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu kapsamında gerçekleştirilen 2. gösterim de, gerek oynayanlar açısından gerekse seyirci açısından, tiyatro sanatının evrensel kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen 3. gösterim 30 Ekim 2013 tarihinde Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Ulusal Özel Eğitim Konferansı programında yer almıştır. 4. gösterim 3 Aralık 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey Uygulama Sahnesinde sahnelenmiştir. 17 Aralık 2013 tarihinde Anadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Salonunda 3 gösterim, 18 Aralık 2013 tarihinde aynı salonda 3 gösterim gerçekleştirilerek tiyatro oyununun gösterimi sona ermiştir. 14 ii. Veri Toplama Proje kapsamında yapılan Güngör Dilmen’in yazdığı “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu seyretmek üzere toplam 2450 kişi salonlara gelmiştir. Tiyatro oyunun sergilendiği salonun girişinde gönüllü olan seyircilere Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği (ÖYTÖ) ile kalem dağıtılmıştır. Ölçeği doldurmak için alan izleyicilerden tiyatro oyununun bitiminde ölçekleri oluşturulan ölçek kutularına bırakmaları istenmiştir. Bunun sonucunda proje kapsamında toplam 976 ölçek teslim alınmıştır. e. Veri Analizi Toplanan veriler geçerli ve geçersiz olmak üzere sınıflandırılmıştır. Geçerli sayılan toplam 911 ölçeğin puanları SPSS 21.0 programına girilerek analiz edilmiştir. Katılımcıların yaşları ile ÖYTÖ toplam puanı ve alt ölçek puanları arasında Spearman korelasyon katsayısı hesaplanmıştır. Katılımcıların cinsiyetleri, öğrencilik durumları ile ÖYTÖ toplam puanı ve alt ölçek puanları t testi ile analiz edilmiştir. 15 3. BULGULAR Proje kapsamında cevabı aranan soruların işiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları ne olduğu, bu tutumlar ile izleyicilerin yaşları, cinsiyetleri ve öğrencilik durumları arasında bir ilişkinin olup olmadığı ifade edilmişti. Elde edilen bulgular aşağıdaki tablolarda verilmiştir. Tablo 6. Katılımcıların Yaşları ile ÖYTÖ Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri Eğitim Kişilerarası Çalışma Aile Kişisel Yetkinlik- Ortamı İlişkiler Ortamı Yaşamı Özellikler Bağımsız ÖYTÖ Yaşam Yaş * ,110** ,115** ,097** -,069* ,019 ,083* ,082** Korelasyon ,05 seviyesinde anlamlıdır. ** Korelasyon ,01 seviyesinde anlamlıdır. Tablo 6’da verilen korelasyon değerlerine bakıldığında katılımcıların yaşları ile ÖYTÖ’nün eğitim ortamı alt ölçeği puanları arasında herhangi bir ilişki bulunmamıştır (0,110). Kişilerarası alt ölçeği puanı ile yaş arasında da bir ilişki bulunmamıştır (0,115). Çalışma ortamı alt ölçeği puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (0,097). Aile yaşamı alt ölçeği puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (-,069). Kişisel özellikler alt ölçeği puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (,019). Yetişkinlik-bağımsız yaşam alt ölçeği puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (,083). ÖYTÖ puanı ile katılımcıların yaşları arasında bir ilişki bulunmamıştır (,082). Tablo 7. Katılımcıların ÖYTÖ Puanlarının Cinsiyetlerine Göre t-Testi Sonuçları Cinsiyet N X SS Eğitim Erkek 416 13,19 2,32 Ortamı Kadın 495 13,84 1,78 Kişisel Erkek 416 38,51 5,65 İlişkiler Kadın 495 40,27 4,31 t p -4,73 ,000** -5,31 ,000** 16 Çalışma Erkek 416 36,37 5,90 Yaşamı Kadın 495 38,84 4,72 Erkek 416 10,16 2,90 Kadın 495 11,07 2,42 Kişisel Erkek 416 28,87 4,79 Özellikler Kadın 495 29,67 3,90 Yetkinlik- Erkek 416 49,99 7,04 Kadın 495 52,23 5,53 Erkek 416 177,13 22,88 Kadın 495 185,94 17,64 Aile Yaşamı Bağımsız Yaşam ÖYTÖ * -6,98 ,000** -5,18 ,000** -2,79 ,005* -5,36 ,000** -6,56 ,000** p< ,01 ** p< ,001 Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların eğitim ortamı alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların kişisel ilişkiler alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir ( p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların çalışma yaşamı alt ölçeği puanları arasında oldukça anlamlı farklılık bulunmaktadır (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların aile yaşamı alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların kişisel özellikler alt ölçeği puanları arasındaki ilişki anlamlıdır (p < ,01). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların yetişkinlik-bağımsız yaşam alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların ÖYTÖ puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Tablo 8. Katılımcıların ÖYTÖ Puanlarının Öğrenci Olup Olmama Durumlarına Göre t-Testi Sonuçları Öğrencilik Durumu N X SS Eğitim Evet 860 13,52 2,09 Ortamı Hayır 51 14,03 1,57 t p -1,73 ,083 17 Kişisel Evet 860 39,38 5,07 İlişkiler Hayır 51 40,94 4,12 Çalışma Evet 860 37,61 5,45 Yaşamı Hayır 51 39,49 4,61 Evet 860 10,65 2,70 Hayır 51 10,84 2,45 Kişisel Evet 860 29,25 4,34 Özellikler Hayır 51 30,35 4,24 Yetkinlik- Evet 860 51,05 6,38 Hayır 51 53,86 5,40 Evet 860 181,47 20,80 Hayır 51 189,52 16,57 Aile Yaşamı Bağımsız Yaşam ÖYTÖ -2,14 ,032* -2,40 ,016* -,49 ,619 -1,76 ,078 -3,07 ,002** -2,71 ,007** * p< ,05 ** p< ,01 Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak eğitim ortamı alt ölçeği puanlarında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak kişisel ilişkiler alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak çalışma yaşamı alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak aile yaşamı ve kişisel özellikler alt ölçekleri puanlarında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p> ,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak yetişkinlik-bağımsız yaşam alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<,01). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak ÖYTÖ puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p <,01). 18 4. SONUÇ Araştırmaya katılan katılımcıların engellilere yönelik tutumlarının oldukça olumlu olduğu söylenebilir. Tiyatro oyununun öncesinde tanıtım yapıldığından dolayı oyuna gelen izleyicilerin zaten sahip oldukları olumlu tutumlar sayesinde işiten ve işitmeyen bireylerin sergiledikleri bir tiyatro oyununa gelmesi normal bir sonuç olarak da düşünülebilir. Bir başka deyişle bu oyuna gelmelerinin sebebi engellilere yönelik olumlu tutumlara sahip olmalarıdır diye düşünülebilir. Göze çarpan bir diğer sonuç ise, kadınların erkeklere göre engellilere yönelik tutumlarının daha olumlu olmasıdır. Bu da kadın katılımcıların engelliler konusunda daha duyarlı olduklarını göstermektedir. Ancak katılımcıların yaşları ile tutumları arasında ne pozitif ne de negatif bir ilişki bulunmuştur. Bu da gösteri sanatları izleyicilerinin engellilere yönelik tutumlarında yaşlarının önemli bir etken olmadığını göstermektedir. “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununun tanıtımlarının geniş bir kitleye yapılmasına rağmen Anadolu Üniversitesi Yunusemre ve İki Eylül kampüsünde sahnelenmesinden dolayı daha çok öğrencileri salonlara çekmiştir. Bundan dolayı katılımcıların çoğunu üniversite öğrencileri oluşturmuştur. Bundan yola çıkılarak katılımcıların öğrenci olup olmamasına göre yapılan analizler sonucu öğrencilerin engellilere yönelik tutumlarının öğrenci olmayanlara göre daha olumsuz olduğu görülmüştür. Bu sonucun önemi göz önüne alındığında ilerleyen araştırmalarda öğrencilerin engellilere yönelik tutumlarının daha geniş katılımcı kitlesiyle değerlendirilmesi ve engellilere yönelik tutumların değiştirilmesi konusunda uygulamaya dönük adımların atılması önerilebilir. 19 EK – 1 ÖZÜRLÜLERE YÖNELİK TUTUMLAR ÖLÇEĞİ Bu ölçek, sizin özürlüler hakkındaki tutumlarınızı ifade etmeniz için hazırlanmıştır. Doğru ya da yanlış cevap yoktur. Bu nedenle, herkes farklı cevaplar verebilir. Önemli olan sizin kendi görüşlerinizi dürüst bir şekilde ifade etmenizdir. Gerçekten nasıl hissediyorsanız onu en iyi tanımlayan yanıt seçeneğine çarpı (X) işareti koyunuz. Örneğin, ifade size uygunsa (sizi iyi tanımlıyorsa) “katılıyorum”, uygun değilse “katılmıyorum”, ifadeyle ilgili karar veremezseniz “kararsızım” seçeneğini işaretleyiniz. Lütfen bütün ifadeleri cevaplayınız. İfadelere yanıt verirken lütfen başkalarına danışmayınız. Katılmıyoru m Kararsızım İFADELER Tamamen katılıyorum Katılıyorum Bize ayırdığınız zaman ve katkılarınız için teşekkür ederiz. 1. Özürlülere sadece evlerinde eğitim verilmelidir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 2. Özürlü biriyle aynı masada yemek yemekten rahatsızlık duymam ( ) ( ) ( ) ( ) ( 3. Özürlüler de herkes gibi kendi yaşamlarıyla ilgili kararları verebilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 4. Yasal zorunluluk olmasa bile işverenler özürlü kişileri işe almalıdır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 5. Özürlü olmayanlar bile yeterli eğitimi alamazlarken özürlülere eğitim vermek gereksizdir. 6. İş yerinde özürlüler için kontenjan ayrılmasını doğru buluyorum ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 7. Ailenin maddi durumu iyi olsa bile, özürlü birinin varlığı, ailenin sosyal ( yaşamını sınırlandırır. 8. Özürlüler, çalışmak yerine yardım almayı tercih ederler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( 9. Özürlüler genellikle her şeyden şikâyet ederler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 10. Özürlü biriyle birlikteyken, başkalarının rahatsız edici bakışlarına aldırış etmem. 11. Özürlüler diğer insanlara güvenmezler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 12. Özürlüler iyi ana-babalık yapabilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 13. Özürlüler, diğer insanlar gibi pek çok şeyi öğrenebilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 14. Özürlü bir kişi ile aynı ortamda bulunduğumda onunla sohbet etmekten çekinmem. 15. Özürlüler de herkes gibi kendi düşüncelerini ifade edebilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 16. Ailede özürlü bir kişinin olması, ailenin günlük yaşamını olumsuz etkiler. 17. Özürlüler can sıkıcıdırlar. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 18. Özürlüler aileleri için bir yüktür. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 20 Katılmıyorum Kararsızım Tamamen katılıyorum Katılıyorum İFADELER 19. Teşvik edilirlerse, özürlülerin de, özürlü olmayanlar kadar başarılı olacaklarına inanıyorum. 20. Özürlülerin görünüşleri rahatsız edicidir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 21. Özürlülerin çoğu, özürlü olmayan insanlar gibi bir yaşam sürdürebilir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 22. Özürlüler temiz değildir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 23. Özürlüler kendilerinden başkasını düşünmezler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 24. Özürlüler herkes gibi bir meslek sahibi olabilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 25. İnsanların özürlülere gözünü dikip bakması beni üzüyor. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 26. Hayranlık duyduğum özürlü kişiler var. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 27. Özürlüler herkes gibi evlenip yuva kurabilirler. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 28. Bir iş yerinde özürlü kişilerin çalışması, mal ya da hizmet alanları huzursuz eder. 29. Özürlü bir kişiyle yalnız kalmaktan çekinmem. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 30. Özürlüler sporcu olabilir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 31. Özürlüler de hayatta çok başarılı olabilir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 32. Özürlü biri evimize misafir gelse rahatsızlık duymam ( ) ( ) ( ) ( ) ( 33. Özürlülerin çalışması, işverene maddi yük getirir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 34. Özürlüler diğer çalışanlar kadar verimli olabilirler ( ) ( ) ( ) ( ) ( 35. Birinin özürlü olması, onunla arkadaş olmamı engellemez. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 36. Özürlülerin herkes gibi hayalleri, amaçları vardır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 37. Özürlüler öfkeli ve saldırgandırlar. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 38. Özürlülerle dostluk kurmaktan kaçınmam. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 39. Özürlüler için harcanan para boşa harcanmış paradır. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 40. Özürlü olmayanlar bile iş bulamazken özürlülere iş vermek gereksizdir. ( ) ( ) ( ) ( ) ( 41. Özürlülere sağlık, eğitim, bakım ve rehabilitasyon gibi hizmetler veren bir işte çalışmaktan kaçınmam. 42. Özürlülerin çalışmalarına gerek yoktur. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ( ) ( ) ( ) ( ) ( 43. Özürlüler bir iş yerinin verimliliğini düşürür ( ) ( ) ( ) ( ) ( 21 EK – 2 KİŞİSEL BİLGİ FORMU Değerli Seyirciler; Aşağıda Midas’ın Kulakları adlı tiyatro oyununu izleyen seyircilerin engellilere yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla yapılacak olan proje kapsamında siz katılımcıların kişisel bilgilerinizi öğrenmek amacıyla 4 soru hazırlanmıştır. Vereceğiniz hiçbir bilgi araştırma dışında kullanılmayacaktır. İlginiz için çok teşekkür ederiz. 1. Yaşınız: 2. Cinsiyetiniz: ( ) BAY ( ) BAYAN 3. En Son Mezun Olunan Okul Türü: ( ) İlköğretim ( ) Lise ( ) Üniversite ( ) Yüksek Lisans/Doktora 4. Mesleğiniz: 22 5. KAYNAKÇA Ahmetoğlu, E. (2004). Zihinsel engelli çocukların kardeş ilişkilerinin anne ve kardeş algılarına göre değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Akardere, S. S. (2005). İşverenlerin engelli çalışanlara yönelik tutumları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Arkonaç, S. (2001). Sosyal Psikoloji.2. Baskı. İstanbul: Alfa Yayınları. Avcıoğlu, H., Sazak-Pınar, E. & Öztürk, T. (2005). Kaynaştırma uygulamaları okulöncesi eğitim kurumlarında uygulanan kaynaştırmaya yönelik öğretmen ve anne-baba tutumlarının incelenmesi. XIV. Ulusal Özel Eğitim Kongresi. Ankara: Kök Yayınevi. Baran, N. (2003). İşverenlerin zihin engelli bireylerin istihdamına ilişkin görüş ve önerileri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir. Batu, S., Kırcaali-İftar, G. & Uzuner, Y. (2004). Özel gereksinimli öğrencilerin kaynaştırıldığı bir kız meslek lisesindeki öğretmenlerin kaynaştırmaya ilişkin görüş ve önerileri. Özel Eğitim Dergisi, 5, 33-50. Cavkaytar, A. Diken, İ. H. (2012). Özel eğitim ve özel eğitim gerektirenler. Ankara: Vize Yayıncılık. Deal, M. (2007). Aversive disablism: subtle prejudice toward disabled people. Disability & Society, 22 (1), 93-107. Diken, İ. H. & Sucuoğlu, B. (1999). Sınıfında zihin engelli çocuk bulunan ve bulunmayan sınıf öğretmenlerininzihin engelli çocukların kaynaştırılmasına yönelik tutumlarının karşılaştırılması. Özel Eğitim Dergisi, 2, 25-39. Ekşi, K. (2010). Sınıf öğretmenleri ile özel eğitim öğretmenlerinin kaynaştırma eğitimiyle ilgili tutumlarının karşılaştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Eripek, S. (2009). Zihinsel yetersizliği olan çocuklar. Ankara: Maya Akademi. 23 Freedman, J. L., Sears, D.O. & Carlsmith, J. M. (2003). Sosyal psikoloji (çev: Ali Dönmez). Ankara: İmge Yayınevi. Gözün, Ö. & Yıkmış, A. (2004). Öğretmen adaylarının kaynaştırma konusunda bilgilendirilmenin kaynaştırmaya yönelik tutumlarının değişimindeki etkililiği. Özel Eğitim Dergisi, 5, 65-77. Karasar, N. (2003). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Nobel Yayınları, Ankara. Kulaksızoğlu, A. (2003) Farklı gelişen çocuklar. İstanbul: Epsilon Yayıncılık. Küçüker, S. (1997). Bilgi verici psikolojik danışmanlık programının zihinsel özürlü çocukların kardeşlerinin özürle ilgili bilgi düzeylerine ve özürlü kardeşlerine yönelik tutumlarının etkisi. Yayınlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara Küçüker, S. & Kanık-Richter, N. (1994). Normal çocuğa sahip anne-babaların özürlü çocuklara yönelik tutumları. Özel Eğitim Dergisi, 1, 20-28 MEB (2006). Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği. http://mevzuat.meb.gov.tr/html/26184_0.html (Erişim Tarihi: 7.10.2012). Rosenthal, D. A., Chan, F. & Livneh, H. (2006). Rehabilitation students’ attitudes toward persons with disabilities in high- and low- stakes social context: A concoit analysis. habilitation students’ attitudes toward persons with disabilities in high- and low- stakes social context: A concoit analysis. Disability & Rehabilitation, 30, 1517-27. Sarı, H. Y., Bektaş, M. & Altıparmak, S. (2010). Hemşirelik öğrencilerinin engellilere yönelik tutumlarının belirlenmesi. Yeni Tıp Dergisi, 27, 80-83. Shapiro, A. (1999). Everyone belongs: Changing negative attitudes toward classmates with disabilities. New York: Routledge Falmer. Sucuoğlu, B. (2004). Türkiye’de kaynaştırma uygulamaları. Yayınlar/araştırmalar. Özel Eğitim Dergisi, 4, 55-76. Sze, S. (2009). A literatüre review: Pre-service teachers’ attitudes toward students with disabilities. Education, 130, 53-56. Tavşancıl, E. (2006). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Ankara: Nobel Yayıncılık. 24 TUİK (2011). Özürlülerin sorun ve beklentileri araştırması, 2010. Türkiye İstatistik Kurumu Haber Bülteni, 71. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK). 2011 Nüfus Göstergeleri. Ankara. Yıkmış, A., Şahbaz, Ü. & Peker, S. (1997). Hizmet içi eğitim programlarının öğretmenlerin kaynaştırmaya yönelik tutumlarına etkisi. Özel Eğitim Günleri. Eskişehir: Karatepe Yayınları. 25