1 - Anadolu Üniversitesi

advertisement
1. GİRİŞ
Özel Gereksinimli Bireyin Tanımı
Her birey çeşitli özellikleri açısından birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılıklar bazen saç
rengi, göz rengi, ten rengi, boy, ağırlık gibi bedensel özelliklerinde gözlenirken bazen kişilik
özelliklerinde, bazen de öğrenme özelliklerinde ortaya çıkabilir (Cavkaytar, Diken 2012).
Bazı insanlar daha kolay ve daha hızlı öğrenirken bazıları da daha geç ve daha zor öğrenir.
Bahsedilen bu farklılıklar sağlıkla ilgili sorunu olan ya da olmayan her bireyde görülebilir.
Bireylerdeki bu farklılıklar çok büyük olmadığında herhangi bir sorunla karşılaşılmaz ve
yaşamlarını sürdürürken engel teşkil etmez. Ama özel gereksinimli olarak adlandırılan
bireyler bu kadar şanslı olmamaktadır. Özel gereksinimli bireylerin bağımsız olarak
yaşayabilmesi ve topluma uyum sağlaması için onları iyi bir şekilde anlamak gerekir.
“Özel gereksinimli birey” çeşitli nedenlerle, bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri
açısından akranlarından beklenilen düzeyden anlamlı farklılık gösteren birey olarak
tanımlanmaktadır (Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, 2006).
Özel Gereksinimli Bireylerin Sınıflandırılması
“Özel gereksinimli birey” kavramı çok geniş bir kitleyi kapsamaktadır. Özel gereksinimli
bireyler yetersizliklerine göre sınıflandırılmaktadır. Buna göre; dil ve konuşma güçlüğü,
işitme yetersizliği, zihinsel yetersizlik, ortopedik yetersizlik, görme engeli, duygu ve davranış
problemi ve birden fazla veya ileri derecede yetersizlik olarak ayrılmıştır.
Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİDA) tarafından Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı
olan özel gereksinimli bireylere yönelik olarak, “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri
Araştırması, 2010” ülkemiz genelinde ilk kez gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma ile özürlü
bireylerin sayısı ya da nitelikleri değil, Özürlüler Dairesi Başkanlığı (ÖZİDA) tarafından
oluşturulan Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı bulunan özel gereksinimli bireylerin
günlük yaşam içindeki sorun ve beklentileri tespit edilerek bu alandaki politikaların etkin bir
biçimde oluşturulabilmesi hedeflenmektedir. Araştırma; Özürlüler Dairesi Başkanlığı
(ÖZİDA) tarafından oluşturulan Ulusal Özürlüler Veri Tabanında kayıtlı ve Türkiye
Cumhuriyeti sınırları dâhilindeki hanelerde yaşayan ve sağlık raporunda en az %20 yetersizlik
4
oranına sahip olduğu bildirilen 280.014 özel gereksinimli bireye ait verileri kapsamıştır. Bu
araştırma sonuçlarına göre sisteme kayıtlı bireylerin %29,2’sini zihinsel yetersizliği olanlar,
%25,6’sını süreğen hastalığı olanlar, %18’ini çoklu yetersizlikleri olanlar, %8,8’ini ortopedik
yetersizliği olanlar, %8,4’ünü görme yetersizliği olanlar, %5,9’unu işitme yetersizliği olanlar
ve diğer yetersizlik grupları oluşturmuştur. Bu tablo sisteme kayıtlı olan grupların, destek
hizmetlere daha çok gereksinimi olan gruplar olduğunun bir göstergesi sayılabilir (TUİK,
2011).
Özel Gereksinimli Bireylerin Eğitimi
Her çocuğun bir diğerinden farklı olduğu ve bu nedenle de eğitimin bireysel temelli olmasının
gerekliliği, çağdaş eğitim anlayışının özünü oluşturmaktadır. Oysa yıllarca vurgulanan normal
eğitim- özel eğitim gibi, temelde iyi niyetle yapılan bir ayrım, özel eğitim gereksinimi olan
bireylerin normal bireyler ve özürlü bireyler diye iki kutba ayrılmasına neden olmuş ve
zihinlerde bu iki grup çok farklı yerlere oturtulmuştur. Zihinsel, duyusal, iletişimle ilgili,
duygusal, sosyal, fiziksel özellikleri nedeniyle normal eğitim sureci içerisinde daha özel
hizmetlere gereksinim duyan bireyler için farklı eğitsel cabalara ihtiyaç vardır. Örneğin; daha
özel müfredat oluşturma, özel materyal kullanımı, özel eğitim uzmanlarından yararlanma,
mekânlarda özel fiziksel düzenlemeler yapma gibi; fakat bunlar eğitim surecinin içerisinde
zaten var olması gereken unsurlardır. Özel gereksinimi olan çocuklar için özel eğitim anlayışı
normaldir, fakat bunu yaparken çocukları etiketlemek yanlıştır (Kulaksızoğlu, 2003).
Özel gereksinimli bireyler, yetersizlikleri tanılandıktan sonra erken eğitim kurumlarında
eğitim almaya başlarlar. Özel gereksinimli bireyler için erken tanıyla beraber erken eğitim de
büyük önem taşımaktadır. Bu bireylere ne kadar erken eğitim verilmeye başlanırsa ilerde
yaşanabilecek diğer risk faktörlerinin ortaya çıkması da o kadar engellenebilir. Daha sonra
okul öncesi eğitim sürecine dâhil olmaktadırlar. Bu aşamada özel gereksinimli çocuklar
akademik, yaşam ve öz bakım becerileri için gerekli temel becerileri öğrenirler. Bu süreçte
özel gereksinimli bireyler eğer normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı ortamda eğitim
görmelerine yardımcı olacak temel becerilere sahipse, kaynaştırma uygulamasıyla normal
sınıflara dâhil edilebilirler. İlköğretim aşamasından sonra özel gereksinimli bireyler ikinci
aşamaya geçerler. Bu aşamada mesleki eğitimle beraber tamamen bağımsız bir şekilde
yaşayabilecekleri becerileri kazanırlar. Gerek mesleki beceriler kazanarak gerekse de boş
zaman etkinlikleri gerçekleştirerek gelecek yaşamları için bir geçiş sürecine girmiş olurlar.
5
İşitme Engelli Bireylerin Eğitimi
Ülkemizde işitme engelli bireylerin eğitimi 1889 yılında İstanbul’da açılan bir işitme
engelliler okuluyla başlamıştır. Dünyadaki ilk örneklerine paralel olarak başlayan engellilerin
eğitimi süreci daha sonra görme engelliler ve en son 1950’li yıllarda zihinsel engelli bireylerin
eğitimine kadar devam etmiştir. İlk başladığı yıllarda yatılı kurumlarda sürdürülen işitme
engellilerin eğitimi günümüzde kaynaştırma eğitimi ve toplum temelli uygulamalar şeklinde
yürütülmektedir. Son yıllarda işitme engelli bireylerin toplumla kaynaşması ve bütünleşmesi
üzerine yapılan çalışmalar birlikte eğitimden yana gözükmektedir.
Eskişehir işitme engelli bireylerin eğitimi için Türkiye’de birkaç önemli merkezden birisidir.
Anadolu Üniversitesi’nde bulunan Engelli Çocuklar Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi
(İÇEM), Dil ve Konuşma Bozuklukları Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİLKOM)
ve Engelliler Entegre Yüksekokulu (EEYO) işitme engelli ya da işitme kaybı bulunan
bireylere eğitim ve danışmanlık hizmetleri sağlamaktadır. Bu önemli merkez ve okulların
Eskişehir’de olması sebebiyle işitme engelli bireylerin aileleri çocuklarına daha iyi bir yaşam
kalitesi sağlamak amacıyla Eskişehir’e yerleşmektedir. Aileler kendi aralarında koordine
olarak İÇAD (İşitme Engelli Çocukları olan Aileler spor kulübü, kültür dayanışma ve
yardımlaşma Derneği) isimli oluşum çatısı altında bir araya gelmişlerdir. Özellikle üniversite
çağına gelmiş gençler için sosyal dâhil etme ve kaynaşmayı sağlamak amaçlı olarak Anadolu
Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu (EEYO) ile 2006 yılından bu yana ortak olarak
geliştirilen Beden Perküsyonu Atölyeleri, eğitmen eğitimleri ve sanatsal projeler,
kaynaştırmalı bir hal alarak, diğer bölümlerden (özellikle konservatuar tiyatro bölümü, eğitim
fakültesi vb.) öğrenci ve öğretmenlerin de katılımıyla devam etmektedir. Bu bağlamda
Anadolu Üniversitesi işitme engelliler ve ailelerine bebeklik döneminden üniversiteye kadar,
hatta istihdama kadar pek çok alanda örnek hizmetler yürütmektedir.
Özel Gereksinimli Bireylerin Toplumdaki Yeri
Özel gereksinimli bireyler, toplumda geçerli olan normlara ve beklentilere uygun davranışlar
gösteremeyebilirler. Göremeyen veya işitemeyen bir birey olarak dünyaya gelmiş olmak,
toplumun diğer bireylerinden “farklı” olmak demektir. Bu durum, bireyin toplumsal yaşama
ilişkin geçerli düzenlemelere (normlara, beklentilere, kurallara, rollere, vb.), tıpkı diğer
bireyler gibi uyum sağlamasını, dolayısıyla da başkaları tarafından kabul görmesini
6
zorlaştırabilmektedir. Bu nedenle de, özürlü oldukları için “farklı” olan bireyler yıllarca
ölüme terk edilmiş, cadı olmakla suçlanmış, dilenci yapılmış, özürleriyle dalga geçilerek bir
eğlence aracı olarak görülmüş, evlenme ve çocuk sahibi olma gibi haklardan yoksun
bırakılmış, özetle tarihsel süreç içerisinde bu kişilere karşı son derece olumsuz tutumlar
sergilenmiştir. İlkel çağlarda; özel gereksinimli bireylerin tanrılar tarafından lanetlenen ya da
cezalandırılan kişiler olduğuna inanılmış, bu nedenle de toplumdan dışlanmışlardır. Özel
gereksinimli bireylere yönelik olumsuz ve acımasız tutumlar, dinler ve kutsal kitaplar
aracılığıyla değişmeye başlamıştır.
Özel gereksinimli bireyler genellikle eğitim, istihdam, ulaşım ve sağlık gibi alanlarda önemli
sorunlarla karşılaşmakta ve toplum içinde yer almakta zorlanmaktadır. Buna karşın insanların
genellikle bu bireyler hakkında yanlış düşüncelere ve olumsuz duygulara sahip oldukları,
dolayısıyla da yanlı davranışlarda bulundukları görülmektedir. Oysa bu sorunların pek çoğu
onların dışındaki etmenlerden kaynaklanmaktadır. Bunların başında da özel gereksinimli
bireylere yönelik önyargılar ve ayırımcılık gelmektedir.
Özel gereksinimli bireyler hem genel olarak hem de özel olarak (Deal, 2007) önyargılara ve
ayırımcılığa maruz kalmakta ve günümüzde önyargılar ya da ayrımcılık, eskisinden farklı
olarak üstü örtülü biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla özel gereksinimli bireyler çok
çeşitli kanallardan, dolaylı ya da doğrudan olumsuz tutumların nesnesi olmaktadırlar. Bu
olumsuz tutumların, önyargıların ve ayrımcılığın önlenmesine yönelik tedbirlerin alınmasına,
tutum değiştirme programlarının oluşturulmasına ve bunların hayata geçirilmesine ihtiyaç
vardır.
Özel Gereksinimli Bireylere Yönelik Tutumlar
Özel gereksinimli bireylerle etkileşimde bulunan diğer bireyler onlara karşı farklı tutumlar
gösterebilirler (Sze, 2009). Özel gereksinimli bireylere yönelik tutumlar denildiğinde görme,
işitme, zihin, bedensel, dil ve konuşma yetersizliği olan bireylere karşı diğer bireylerin (anne,
baba, kardeş, öğretmen, akran, doktor vb.) duygu, düşünce ve davranışlarının bütünü kast
edilir (Freedman vd., 2003).
Özel gereksinimli bireylere yönelik tutumlara tarihsel gelişim açısından bakıldığında 18.
yüzyıla gelinceye kadar özel gereksinimli bireylerin çoğu zaman ihmal ve istismar edildikleri,
kendi kaderlerine terk edildikleri, tuhaf karşılandıkları, küçümsenip dışlandıkları, akıl dışı
çeşitli uygulamalara maruz bırakıldıkları; kimi zaman ise bakım ihtiyaçlarının karşılanmasıyla
7
birlikte eğitim-öğretim olanaklarından ve toplumsal hizmetlerden yoksun kaldıkları
görülmektedir. 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısına kadarki dönemde, özel gereksinimli bireylerin
özel eğitim hizmetlerinden yararlanmasına ve toplumla kaynaşmalarına bir yandan olumlu, bir
yandan da kuşkuyla yaklaşılmıştır. 20. yüzyılın ortalarından günümüze kadar gelen süreçte ise
bu bireylerin eğitimlerinde çağdaş gelişmelere uygun yasal düzenlemelere gidildiği ve
toplumsal hizmetlerden en iyi şekilde yararlanmaları için gereken önlemlerin alındığı
görülmektedir (Eripek, 2009; Küçüker, 1997; Shapiro, 1999).
Özel eğitim alanında tutumların araştırılması çalışmalarına 1970’li yıllarda ağırlık verilmiş ve
bu tarihten itibaren özel gereksinimli bireylerin normal gelişim gösteren akranları tarafından
özellikle okul ortamında kabul görüp görmemeleri ve bu konudaki tutumları, öğretmenlerin,
idarecilerin, anne, baba ve kardeşlerin, normal gelişim gösteren akranların anne ve
babalarının, farklı disiplin alanlarında eğitim alan üniversite öğrencilerinin, işverenlerin vb.
toplumu oluşturan farklı kesimlerden bireylerin özel gereksinimli bireylere, kaynaştırma
programlarına ve onların istihdamına yönelik tutumları incelenmiştir (Ahmetoğlu, 2004;
Akardere, 2005; Küçüker ve Kanık-Richter, 1994; Rosenthal, Chan ve Livneh, 2006; Sarı,
Bektaş ve Altıparmak, 2010; Sucuoğlu, 2004; Sze, 2009).
Özel Gereksinimli Bireylere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi
Tutumların değiştirilmesi, bireylere çeşitli sosyal alanlarda istendik şekilde davranmanın
kazandırılmasını mümkün kılabilecek olması açısından önemsenmektedir (Tavşancıl, 2006).
Tutum değişiminde; tutuma zıt bir davranışta bulunmak ve ikna edici bir iletişime maruz
kalmak üzere iki tür etkili sürecin varlığından söz edilebilir (Arkonaç, 2001).
Türkiye’de daha çok özel gereksinimli bireylere yönelik tutumların belirlenmesine yönelik
çalışmaların (örn.; Ahmetoğlu, 2004; Akardere, 2005; Avcıoğlu, Sazak-Pınar ve Öztürk,
2005; Baran, 2003; Batu, Kırcaali-İftar ve Uzuner, 2004; Diken ve Sucuoğlu, 1999; Ekşi,
2010; Küçüker ve Kanık-Richter, 1994) gerçekleştirildiği ve özel gereksinimli bireylere
yönelik tutumların değiştirilmesi amacı ile gerçekleştirilen çalışmalarda da sıklıkla öğrenme
kuramına dayalı uygulamaların gerçekleştirildiği (örn.; Gözün ve Yıkmış, 2004; Küçüker,
1997; Şahbaz ve Peker, 1997) söylemek mümkündür.
8
Projenin Amacı
Bu projenin amacı, işiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in
“Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumlarını
belirlemek ve izleyicilerin tutumlarının cinsiyet, yaş ve öğrencilik durumlarına göre
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir. Bu amaçla aşağıda belirtilen sorulara cevap
aranmıştır:
 İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın
Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları nedir?
 İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın
Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları ile
izleyicilerin yaşları arasında bir ilişki var mıdır?
 İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın
Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları izleyicilerin
cinsiyetlerine göre farklılaşmakta mıdır?
 İşiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri Güngör Dilmen’in “Midas’ın
Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik tutumları izleyicilerin
öğrenci olup olmamalarına göre farklılaşmakta mıdır?
Projenin Önemi
Projenin konusu olan işitme engelli bireylerin toplum tarafından tanınması ve üretici olarak
bilinmeleri toplum tarafından kabullerini sağlamada yararlı olabilecek bir çalışmadır. Bunun
yanı sıra işiten tiyatro öğrencilerinin de işitmeyen akranlarıyla bir tiyatro oyununda bir araya
gelmeleri bütünleşmenin sağlanması açısından son derece önemlidir. Bu proje ile hem işiten
toplum işitmeyenlerle bir arada yaşanabileceğini görmüş, hem de işitmeyen toplum, işiten
akranları tarafından kabul edilmesine yardımcı olmuştur. Tüm bu etkileşim, toplumda engelli
bireylerle engeli olmayan bireylerin birlikte özgün şeyler başarabileceklerinin bir göstergesi
olmuştur. Ayrıca sergilenen tiyatro oyununu seyretmeye gelen kişilerin engellilere yönelik
tutumları ölçülerek gösteri sanatları izleyicilerinin tutumlarının ne olduğu rahatlıkla
görülebilmiştir.
9
2. YÖNTEM
Bu bölümde katılımcılar, araştırma modeli, veri toplama ve veri analizi konularında ayrıntılı
bilgi verilecektir.
a.
Katılımcılar
Proje kapsamında yapılan Güngör Dilmen’in yazdığı “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro
oyununu toplam 2450 kişi seyretmiştir. Tiyatro oyunun sergilendiği salonun girişinde gönüllü
olan seyircilere Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği (ÖYTÖ) dağıtılmıştır. Tiyatro oyununun
gösteriminin sonunda toplam 976 ölçek geri dönmüştür. ÖYTÖ’nün değerlendirme kuralları
gereği ardışık olarak boş bırakılmış veya puanlamayı etkileyecek şekilde boş bırakılmış
soruların bulunduğu 65 ölçek geçersiz olarak sayılmıştır. Geçersiz olarak değerlendirilen
ölçekler belirlendikten sonra kalan 911 seyircinin doldurduğu ölçekler araştırma kapsamında
değerlendirilmiş ve ölçekleri değerlendirilmeye alınan 911 kişi bu araştırmanın katılımcılarını
oluşturmuştur.
Tablo 1. Katılımcıların Yaşlarına ilişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri
Yaş Aralığı
Frekans
Yüzde %
Kümülatif Yüzde %
11-17
44
4,8
4,8
18-24
807
88,6
93,4
25-31
30
3,3
96,7
32-38
13
1,4
98,1
39-45
4
0,4
98,6
46-52
6
0,7
99,2
53 ve üzeri
7
0,8
100
Toplam
911
100
Tablo 1’de görüldüğü gibi katılımcıların 44’ü 11-17 yaş, 807’si 18-24 yaş, 30’u 25-31 yaş,
13’ü 32-38 yaş, 4’ü 39-45 yaş, 6’sı 46-52 yaş aralığında ve 7’si de 53 yaş ve üstüdür. Ayrıca
katılımcıların %93,4’ü 24 yaş altında olduğu göze çarpmaktadır. Tablo 2’ye bakıldığında
katılımcıların 416’sının erkek ve 495’inin kadın olduğu göze çarpmaktadır.
10
Tablo 2. Katılımcıların Cinsiyetlerine ilişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri
Cinsiyet
Frekans
Yüzde %
Kümülatif Yüzde %
Erkek
416
45,7
45,7
Kadın
495
54,3
100
Toplam
911
100
Tablo 3’teki katılımcıların en son mezun olduğu okul türüne bakıldığında 33 kişinin
ilköğretim, 822 kişinin ortaöğretim, 44 kişinin yükseköğretim ve 12 kişinin de yüksek
lisans/doktora mezunu olduğu görülmektedir. Ortaöğretim ve ilköğretimden mezuniyet
sayısının çok fazla olması katılımcıların çoğunun üniversite ve lise öğrencisi olmasından
kaynaklanmaktadır.
Tablo 3. Katılımcıların En Son Mezun Oldukları Okul Türüne İlişkin Frekans, Yüzde ve
Kümülatif Yüzdeleri
Kümülatif Yüzde
En Son Mezun Olunan Okul Türü
Frekans
Yüzde %
İlköğretim
33
3,6
3,6
Ortaöğretim
822
90,2
93,9
Yükseköğretim
44
4,8
98,7
Yüksek Lisans/Doktora
12
1,3
100
Toplam
911
100
%
Tablo 4’te yer alan katılımcıların öğrenci olup olmama durumlarına ilişkin değerler,
katılımcıların %94,4 oranında öğrenci olduğunu göstermektedir. Çalışmaya katılanların büyük
çoğunluğunun öğrenci olması, çalışmanın yoğunlukla üniversitede gerçekleştirilmesi ve
çoğunlukla üniversite öğrencilerinin çalışmaya katılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
11
Tablo 4. Katılımcıların Öğrenci Olup Olmama Durumlarına İlişkin Frekans, Yüzde ve
Kümülatif Yüzdeleri
Kümülatif Yüzde
Öğrencilik Durumu
Frekans
Yüzde %
Evet
860
94,4
94,4
Hayır
51
5,6
100
Toplam
911
100
%
Tablo 5’te yer alan katılımcıların mesleklerine ilişkin değerler, katılımcıların yoğunlukla
öğrenci olduğunu göstermektedir. Katılımcıların %94,4’ü öğrenci, %1,4’ü akademisyen,
%0,8’i ise öğretmen olarak görülmektedir.
Tablo 5. Katılımcıların Mesleklerine İlişkin Frekans, Yüzde ve Kümülatif Yüzdeleri
Meslek
Frekans
Yüzde %
Kümülatif Yüzde %
Akademisyen
13
1,4
1,4
Biyolog
1
,1
1,5
Çalışmıyor
1
,1
1,6
Emekli
3
,3
2,0
Ev hanimi
2
,2
2,2
Grafiker
2
,2
2,4
Hemşire
2
,2
2,6
Heykeltıraş
1
,1
2,7
İşçi
3
,3
3,1
Memur
1
,1
3,2
Mühendis
4
,4
3,6
Oyuncu
3
,3
4,0
Öğrenci
860
94,4
98,4
Öğretmen
7
,8
99,1
Resepsiyonist
1
,1
99,2
Serbest
2
,2
99,5
12
Servis şoförü
1
,1
99,6
Sosyolog
1
,1
99,7
Terzi
1
,1
99,8
Uzman
1
,1
99,9
Yapım görevlisi
1
,1
100,0
Toplam
911
100,0
b. Araştırma Modeli
Bu projenin amacı kapsamında nicel araştırmalardan olan ilişkisel tarama modeli
kullanılmıştır. İlişkisel tarama modeli, iki veya daha fazla sayıdaki değişkenler arasında
değişim varlığını ve derecesini belirlemeyi amaçlayan araştırma modelidir. (Karasar, 2003).
c. Veri Toplama Aracı
Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği: ÖYTÖ; Kaner, Öğülmüş, Büyüköztürk ve Dökmen
tarafından 2009 yılında geliştirilmiş ve engelli bireylere yönelik tutumları belirlemeyi
amaçlayan bir ölçektir. Ölçek, eğitim ortamı (3 madde), kişilerarası ilişkiler (9 madde),
çalışma yaşamı (9 madde), aile yaşamı (3 madde), kişisel özellikler (7 madde) ve yetkinlikbağımsız yaşam (12 madde) olmak üzere toplam 6 alt ölçek ve 43 maddeden oluşan ve beşli
likert tipi bir ölçektir. Ölçekteki maddelerin 38’i olumlu ifadelerden 5’i de olumsuz
ifadelerden oluşmaktadır. Ölçekte her bir madde 1 ile 5 arasında puanlanmaktadır. Kesinlikle
katılıyorum= 5 puan, Katılıyorum= 4 puan; Kararsızım= 3 puan; Katılmıyorum= 2 puan,
Kesinlikle katılmıyorum= 1 puan. Ölçekten toplam alınabilecek puanlar 215 ile 43 arasında
değişmektedir. Ölçeğin Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı 0,88’dir. Alt ölçeklerin Cronbach
alfa iç tutarlılık katsayısı ise 0,54 ile 0,82 arasında değişmektedir. Ölçeğin ayırt edicilik
indeks değerleri 0,30 ile 0,58 arasında değişmektedir. Ölçeğin ölçüt geçerliği, Dökmen’in
Engellilere Yönelik Tutum Ölçeği –EYTÖ ile hesaplanmıştır. İki ölçek arasında 0,21 ile 0,54
arasında değişen korelasyonlar bulunmuştur. (EK – 1)
Kişisel Bilgi Formu: Kişisel Bilgi Formu proje kapsamında geliştirilmiştir. Bu formda
“Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin yaş, cinsiyet, en son mezun olunan
okul türü ve mesleklerine ilişkin sorular bulunmaktadır. Kişisel bilgi formu ÖYTÖ’nün önüne
eklenerek tek bir veri toplama aracı olarak katılımcılara verilmiştir. (EK – 2)
13
d. Veri Toplama Süreci
i. “Midas’ın Kulakları” Adlı Tiyatro Oyununun Hazırlanması
Projenin kabul tarihi olan 29 Mart 2013 tarihi ile ilk gösterim günü arasında 12 prova
yapılmıştır. Prova sürecinde, Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro
Anasanat Dalı Oyunculuk Sanat Dalı öğrencileri ile Engelliler Entegre Yüksekokulu
öğrencileri “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu birlikte sergilemek için bir araya
gelmiştir. İlk 3 provada sahnelenmesi planlanan oyun üzerinde doğaçlama çalışmaları
yapılmıştır. Proje kapsamında planlanan 4. provadan sonra oyun metni üzerinde dramaturji
çalışması yapılarak, anlam bütünlüğünü kaybetmemek koşuluyla oyun kısaltılmıştır. Oyunun
sahnelenmesine ilişkin süreç,
bir tiyatro oyununun hazırlık aşamaları birer birer
gerçekleştirilerek sürdürülmüştür. Sahne trafiği planlanmıştır. Kostüm tasarımı ve aksesuar
tasarımı yapılmıştır. Provalar boyunca, beden müziği konusunda ilk kez çalışan Devlet
Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümü Tiyatro Anasanat Dalı Oyunculuk Sanat Dalı
öğrencileri bu farklı disiplini sahneye uygularken bir yandan da Engelliler Entegre
Yüksekokulu öğrencileri ile ilk kez ortak bir üretimin içinde yer almışlardır. Engelliler
Entegre Yüksekokulu öğrencileri açısından 6 yıldır sürdürülen Beden Müziği çalışmaları bu
çalışma kapsamında bir tiyatro oyununda yeniden biçimlenmiştir. Tiyatro oyununun
sergileneceği tarihlerden 15 gün önce “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununun afiş ve
broşürleri çoğaltılarak tanıtımları yapılmıştır.
İlk gösterim 20 Mayıs 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey Uygulama
Sahnesinde sahnelenmiştir. 22 Eylül 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey
Uygulama Sahnesinde, Tepebaşı Belediyesi tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Eskişehir
Pişmiş Toprak Sempozyumu kapsamında gerçekleştirilen 2. gösterim de, gerek oynayanlar
açısından gerekse seyirci açısından, tiyatro sanatının evrensel kuralları çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen 3. gösterim 30 Ekim 2013 tarihinde Bolu Abant İzzet
Baysal Üniversitesinde Ulusal Özel Eğitim Konferansı programında yer almıştır. 4. gösterim
3 Aralık 2013 tarihinde Devlet Konservatuvarı Ergin Orbey Uygulama Sahnesinde
sahnelenmiştir. 17 Aralık 2013 tarihinde Anadolu Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu
Salonunda 3 gösterim, 18 Aralık 2013 tarihinde aynı salonda 3 gösterim gerçekleştirilerek
tiyatro oyununun gösterimi sona ermiştir.
14
ii. Veri Toplama
Proje kapsamında yapılan Güngör Dilmen’in yazdığı “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro
oyununu seyretmek üzere toplam 2450 kişi salonlara gelmiştir. Tiyatro oyunun sergilendiği
salonun girişinde gönüllü olan seyircilere Özürlülere Yönelik Tutum Ölçeği (ÖYTÖ) ile
kalem dağıtılmıştır. Ölçeği doldurmak için alan izleyicilerden tiyatro oyununun bitiminde
ölçekleri oluşturulan ölçek kutularına bırakmaları istenmiştir. Bunun sonucunda proje
kapsamında toplam 976 ölçek teslim alınmıştır.
e.
Veri Analizi
Toplanan veriler geçerli ve geçersiz olmak üzere sınıflandırılmıştır. Geçerli sayılan toplam
911 ölçeğin puanları SPSS 21.0 programına girilerek analiz edilmiştir. Katılımcıların yaşları
ile ÖYTÖ toplam puanı ve alt ölçek puanları arasında Spearman korelasyon katsayısı
hesaplanmıştır. Katılımcıların cinsiyetleri, öğrencilik durumları ile ÖYTÖ toplam puanı ve alt
ölçek puanları t testi ile analiz edilmiştir.
15
3. BULGULAR
Proje kapsamında cevabı aranan soruların işiten ve işitmeyen bireylerin birlikte sergiledikleri
Güngör Dilmen’in “Midas’ın Kulakları” adlı tiyatro oyununu izleyenlerin engellilere yönelik
tutumları ne olduğu, bu tutumlar ile izleyicilerin yaşları, cinsiyetleri ve öğrencilik durumları
arasında bir ilişkinin olup olmadığı ifade edilmişti. Elde edilen bulgular aşağıdaki tablolarda
verilmiştir.
Tablo 6. Katılımcıların Yaşları ile ÖYTÖ Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri
Eğitim
Kişilerarası
Çalışma
Aile
Kişisel
Yetkinlik-
Ortamı
İlişkiler
Ortamı
Yaşamı
Özellikler
Bağımsız
ÖYTÖ
Yaşam
Yaş
*
,110**
,115**
,097**
-,069*
,019
,083*
,082**
Korelasyon ,05 seviyesinde anlamlıdır.
** Korelasyon ,01 seviyesinde anlamlıdır.
Tablo 6’da verilen korelasyon değerlerine bakıldığında katılımcıların yaşları ile ÖYTÖ’nün
eğitim ortamı alt ölçeği puanları arasında herhangi bir ilişki bulunmamıştır (0,110).
Kişilerarası alt ölçeği puanı ile yaş arasında da bir ilişki bulunmamıştır (0,115). Çalışma
ortamı alt ölçeği puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (0,097). Aile yaşamı alt ölçeği
puanı ile yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (-,069). Kişisel özellikler alt ölçeği puanı ile
yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (,019). Yetişkinlik-bağımsız yaşam alt ölçeği puanı ile
yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır (,083). ÖYTÖ puanı ile katılımcıların yaşları arasında
bir ilişki bulunmamıştır (,082).
Tablo 7. Katılımcıların ÖYTÖ Puanlarının Cinsiyetlerine Göre t-Testi Sonuçları
Cinsiyet
N
X
SS
Eğitim
Erkek
416
13,19
2,32
Ortamı
Kadın
495
13,84
1,78
Kişisel
Erkek
416
38,51
5,65
İlişkiler
Kadın
495
40,27
4,31
t
p
-4,73
,000**
-5,31
,000**
16
Çalışma
Erkek
416
36,37
5,90
Yaşamı
Kadın
495
38,84
4,72
Erkek
416
10,16
2,90
Kadın
495
11,07
2,42
Kişisel
Erkek
416
28,87
4,79
Özellikler
Kadın
495
29,67
3,90
Yetkinlik-
Erkek
416
49,99
7,04
Kadın
495
52,23
5,53
Erkek
416
177,13
22,88
Kadın
495
185,94
17,64
Aile Yaşamı
Bağımsız
Yaşam
ÖYTÖ
*
-6,98
,000**
-5,18
,000**
-2,79
,005*
-5,36
,000**
-6,56
,000**
p< ,01
** p< ,001
Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların eğitim ortamı alt ölçeği puanları arasındaki farklılık
oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların kişisel
ilişkiler alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir ( p < ,001).
Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların çalışma yaşamı alt ölçeği puanları arasında oldukça
anlamlı farklılık bulunmaktadır (p < ,001). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların aile
yaşamı alt ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001).
Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların kişisel özellikler alt ölçeği puanları arasındaki ilişki
anlamlıdır (p < ,01). Erkek katılımcılar ile kadın katılımcıların yetişkinlik-bağımsız yaşam alt
ölçeği puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı görülmektedir (p < ,001). Erkek
katılımcılar ile kadın katılımcıların ÖYTÖ puanları arasındaki farklılık oldukça anlamlı
görülmektedir (p < ,001).
Tablo 8. Katılımcıların ÖYTÖ Puanlarının Öğrenci Olup Olmama Durumlarına Göre
t-Testi Sonuçları
Öğrencilik
Durumu
N
X
SS
Eğitim
Evet
860
13,52
2,09
Ortamı
Hayır
51
14,03
1,57
t
p
-1,73
,083
17
Kişisel
Evet
860
39,38
5,07
İlişkiler
Hayır
51
40,94
4,12
Çalışma
Evet
860
37,61
5,45
Yaşamı
Hayır
51
39,49
4,61
Evet
860
10,65
2,70
Hayır
51
10,84
2,45
Kişisel
Evet
860
29,25
4,34
Özellikler
Hayır
51
30,35
4,24
Yetkinlik-
Evet
860
51,05
6,38
Hayır
51
53,86
5,40
Evet
860
181,47
20,80
Hayır
51
189,52
16,57
Aile Yaşamı
Bağımsız
Yaşam
ÖYTÖ
-2,14
,032*
-2,40
,016*
-,49
,619
-1,76
,078
-3,07
,002**
-2,71
,007**
* p< ,05
** p< ,01
Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak eğitim ortamı alt ölçeği
puanlarında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama
durumuna ilişkin olarak kişisel ilişkiler alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık
bulunmaktadır (p<,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak çalışma
yaşamı alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p<,05). Katılımcıların
öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak aile yaşamı ve kişisel özellikler alt ölçekleri
puanlarında anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p> ,05). Katılımcıların öğrenci olup olmama
durumuna ilişkin olarak yetişkinlik-bağımsız yaşam alt ölçeği puanlarında anlamlı bir farklılık
bulunmaktadır (p<,01). Katılımcıların öğrenci olup olmama durumuna ilişkin olarak ÖYTÖ
puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır (p <,01).
18
4. SONUÇ
Araştırmaya katılan katılımcıların engellilere yönelik tutumlarının oldukça olumlu olduğu
söylenebilir. Tiyatro oyununun öncesinde tanıtım yapıldığından dolayı oyuna gelen
izleyicilerin zaten sahip oldukları olumlu tutumlar sayesinde işiten ve işitmeyen bireylerin
sergiledikleri bir tiyatro oyununa gelmesi normal bir sonuç olarak da düşünülebilir. Bir başka
deyişle bu oyuna gelmelerinin sebebi engellilere yönelik olumlu tutumlara sahip olmalarıdır
diye düşünülebilir. Göze çarpan bir diğer sonuç ise, kadınların erkeklere göre engellilere
yönelik tutumlarının daha olumlu olmasıdır. Bu da kadın katılımcıların engelliler konusunda
daha duyarlı olduklarını göstermektedir. Ancak katılımcıların yaşları ile tutumları arasında ne
pozitif ne de negatif bir ilişki bulunmuştur. Bu da gösteri sanatları izleyicilerinin engellilere
yönelik tutumlarında yaşlarının önemli bir etken olmadığını göstermektedir. “Midas’ın
Kulakları” adlı tiyatro oyununun tanıtımlarının geniş bir kitleye yapılmasına rağmen Anadolu
Üniversitesi Yunusemre ve İki Eylül kampüsünde sahnelenmesinden dolayı daha çok
öğrencileri salonlara çekmiştir. Bundan dolayı katılımcıların çoğunu üniversite öğrencileri
oluşturmuştur. Bundan yola çıkılarak katılımcıların öğrenci olup olmamasına göre yapılan
analizler sonucu öğrencilerin engellilere yönelik tutumlarının öğrenci olmayanlara göre daha
olumsuz olduğu görülmüştür. Bu sonucun önemi göz önüne alındığında ilerleyen
araştırmalarda öğrencilerin engellilere yönelik tutumlarının daha geniş katılımcı kitlesiyle
değerlendirilmesi ve engellilere yönelik tutumların değiştirilmesi konusunda uygulamaya
dönük adımların atılması önerilebilir.
19
EK – 1
ÖZÜRLÜLERE YÖNELİK TUTUMLAR ÖLÇEĞİ
Bu ölçek, sizin özürlüler hakkındaki tutumlarınızı ifade etmeniz için hazırlanmıştır.
Doğru ya da yanlış cevap yoktur. Bu nedenle, herkes farklı cevaplar verebilir. Önemli olan
sizin kendi görüşlerinizi dürüst bir şekilde ifade etmenizdir. Gerçekten nasıl hissediyorsanız
onu en iyi tanımlayan yanıt seçeneğine çarpı (X) işareti koyunuz. Örneğin, ifade size uygunsa
(sizi iyi tanımlıyorsa) “katılıyorum”, uygun değilse “katılmıyorum”, ifadeyle ilgili karar
veremezseniz “kararsızım” seçeneğini işaretleyiniz. Lütfen bütün ifadeleri cevaplayınız.
İfadelere yanıt verirken lütfen başkalarına danışmayınız.
Katılmıyoru
m
Kararsızım
İFADELER
Tamamen
katılıyorum
Katılıyorum
Bize ayırdığınız zaman ve katkılarınız için teşekkür ederiz.
1. Özürlülere sadece evlerinde eğitim verilmelidir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
2. Özürlü biriyle aynı masada yemek yemekten rahatsızlık duymam
(
)
(
)
(
)
(
)
(
3. Özürlüler de herkes gibi kendi yaşamlarıyla ilgili kararları verebilirler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
4. Yasal zorunluluk olmasa bile işverenler özürlü kişileri işe almalıdır.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
5. Özürlü olmayanlar bile yeterli eğitimi alamazlarken özürlülere eğitim
vermek gereksizdir.
6. İş yerinde özürlüler için kontenjan ayrılmasını doğru buluyorum
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
7. Ailenin maddi durumu iyi olsa bile, özürlü birinin varlığı, ailenin sosyal (
yaşamını sınırlandırır.
8. Özürlüler, çalışmak yerine yardım almayı tercih ederler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
)
(
)
(
)
(
)
(
9. Özürlüler genellikle her şeyden şikâyet ederler.
( )
(
)
(
)
(
)
(
10. Özürlü biriyle birlikteyken, başkalarının rahatsız edici bakışlarına
aldırış etmem.
11. Özürlüler diğer insanlara güvenmezler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
12. Özürlüler iyi ana-babalık yapabilirler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
13. Özürlüler, diğer insanlar gibi pek çok şeyi öğrenebilirler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
14. Özürlü bir kişi ile aynı ortamda bulunduğumda onunla sohbet
etmekten çekinmem.
15. Özürlüler de herkes gibi kendi düşüncelerini ifade edebilirler.
(
)
(
)
( )
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
16. Ailede özürlü bir kişinin olması, ailenin günlük yaşamını olumsuz
etkiler.
17. Özürlüler can sıkıcıdırlar.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
18. Özürlüler aileleri için bir yüktür.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
20
Katılmıyorum
Kararsızım
Tamamen
katılıyorum
Katılıyorum
İFADELER
19. Teşvik edilirlerse, özürlülerin de, özürlü olmayanlar kadar başarılı
olacaklarına inanıyorum.
20. Özürlülerin görünüşleri rahatsız edicidir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
21. Özürlülerin çoğu, özürlü olmayan insanlar gibi bir yaşam sürdürebilir.
(
)
(
)
( )
(
)
(
22. Özürlüler temiz değildir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
23. Özürlüler kendilerinden başkasını düşünmezler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
24. Özürlüler herkes gibi bir meslek sahibi olabilirler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
25. İnsanların özürlülere gözünü dikip bakması beni üzüyor.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
26. Hayranlık duyduğum özürlü kişiler var.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
27. Özürlüler herkes gibi evlenip yuva kurabilirler.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
28. Bir iş yerinde özürlü kişilerin çalışması, mal ya da hizmet alanları
huzursuz eder.
29. Özürlü bir kişiyle yalnız kalmaktan çekinmem.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
30. Özürlüler sporcu olabilir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
31. Özürlüler de hayatta çok başarılı olabilir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
32. Özürlü biri evimize misafir gelse rahatsızlık duymam
(
)
(
)
(
)
(
)
(
33. Özürlülerin çalışması, işverene maddi yük getirir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
34. Özürlüler diğer çalışanlar kadar verimli olabilirler
(
)
(
)
(
)
(
)
(
35. Birinin özürlü olması, onunla arkadaş olmamı engellemez.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
36. Özürlülerin herkes gibi hayalleri, amaçları vardır.
(
)
(
)
( )
(
)
(
37. Özürlüler öfkeli ve saldırgandırlar.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
38. Özürlülerle dostluk kurmaktan kaçınmam.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
39. Özürlüler için harcanan para boşa harcanmış paradır.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
40. Özürlü olmayanlar bile iş bulamazken özürlülere iş vermek gereksizdir.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
41. Özürlülere sağlık, eğitim, bakım ve rehabilitasyon gibi hizmetler veren
bir işte çalışmaktan kaçınmam.
42. Özürlülerin çalışmalarına gerek yoktur.
(
)
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
(
)
(
)
(
43. Özürlüler bir iş yerinin verimliliğini düşürür
(
)
(
)
(
)
(
)
(
21
EK – 2
KİŞİSEL BİLGİ FORMU
Değerli Seyirciler;
Aşağıda Midas’ın Kulakları adlı tiyatro oyununu izleyen seyircilerin engellilere
yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla yapılacak olan proje kapsamında siz katılımcıların
kişisel bilgilerinizi öğrenmek amacıyla 4 soru hazırlanmıştır. Vereceğiniz hiçbir bilgi
araştırma dışında kullanılmayacaktır. İlginiz için çok teşekkür ederiz.
1. Yaşınız:
2. Cinsiyetiniz:
( ) BAY
( ) BAYAN
3. En Son Mezun Olunan Okul Türü:
(
) İlköğretim
( ) Lise
( ) Üniversite
( ) Yüksek Lisans/Doktora
4. Mesleğiniz:
22
5. KAYNAKÇA
Ahmetoğlu, E. (2004). Zihinsel engelli çocukların kardeş ilişkilerinin anne ve kardeş
algılarına göre değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Akardere, S. S. (2005). İşverenlerin engelli çalışanlara yönelik tutumları. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Arkonaç, S. (2001). Sosyal Psikoloji.2. Baskı. İstanbul: Alfa Yayınları.
Avcıoğlu, H., Sazak-Pınar, E. & Öztürk, T. (2005). Kaynaştırma uygulamaları okulöncesi
eğitim kurumlarında uygulanan kaynaştırmaya yönelik öğretmen ve anne-baba tutumlarının
incelenmesi. XIV. Ulusal Özel Eğitim Kongresi. Ankara: Kök Yayınevi.
Baran, N. (2003). İşverenlerin zihin engelli bireylerin istihdamına ilişkin görüş ve önerileri.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü,
Eskişehir.
Batu, S., Kırcaali-İftar, G. & Uzuner, Y. (2004). Özel gereksinimli öğrencilerin kaynaştırıldığı
bir kız meslek lisesindeki öğretmenlerin kaynaştırmaya ilişkin görüş ve önerileri. Özel Eğitim
Dergisi, 5, 33-50.
Cavkaytar, A. Diken, İ. H. (2012). Özel eğitim ve özel eğitim gerektirenler. Ankara: Vize
Yayıncılık.
Deal, M. (2007). Aversive disablism: subtle prejudice toward disabled people. Disability &
Society, 22 (1), 93-107.
Diken, İ. H. & Sucuoğlu, B. (1999). Sınıfında zihin engelli çocuk bulunan ve bulunmayan
sınıf öğretmenlerininzihin engelli çocukların kaynaştırılmasına yönelik tutumlarının
karşılaştırılması. Özel Eğitim Dergisi, 2, 25-39.
Ekşi, K. (2010). Sınıf öğretmenleri ile özel eğitim öğretmenlerinin kaynaştırma eğitimiyle
ilgili tutumlarının karşılaştırılması. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Eripek, S. (2009). Zihinsel yetersizliği olan çocuklar. Ankara: Maya Akademi.
23
Freedman, J. L., Sears, D.O. & Carlsmith, J. M. (2003). Sosyal psikoloji (çev: Ali Dönmez).
Ankara: İmge Yayınevi.
Gözün, Ö. & Yıkmış, A. (2004). Öğretmen adaylarının kaynaştırma konusunda
bilgilendirilmenin kaynaştırmaya yönelik tutumlarının değişimindeki etkililiği. Özel Eğitim
Dergisi, 5, 65-77.
Karasar, N. (2003). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Nobel Yayınları, Ankara.
Kulaksızoğlu, A. (2003) Farklı gelişen çocuklar. İstanbul: Epsilon Yayıncılık.
Küçüker, S. (1997). Bilgi verici psikolojik danışmanlık programının zihinsel özürlü
çocukların kardeşlerinin özürle ilgili bilgi düzeylerine ve özürlü kardeşlerine yönelik
tutumlarının etkisi. Yayınlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara
Küçüker, S. & Kanık-Richter, N. (1994). Normal çocuğa sahip anne-babaların özürlü
çocuklara yönelik tutumları. Özel Eğitim Dergisi, 1, 20-28
MEB (2006). Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği.
http://mevzuat.meb.gov.tr/html/26184_0.html (Erişim Tarihi: 7.10.2012).
Rosenthal, D. A., Chan, F. & Livneh, H. (2006). Rehabilitation students’ attitudes toward
persons with disabilities in high- and low- stakes social context: A concoit analysis.
habilitation students’ attitudes toward persons with disabilities in high- and low- stakes social
context: A concoit analysis. Disability & Rehabilitation, 30, 1517-27.
Sarı, H. Y., Bektaş, M. & Altıparmak, S. (2010). Hemşirelik öğrencilerinin engellilere yönelik
tutumlarının belirlenmesi. Yeni Tıp Dergisi, 27, 80-83.
Shapiro, A. (1999). Everyone belongs: Changing negative attitudes toward classmates with
disabilities. New York: Routledge Falmer.
Sucuoğlu, B. (2004). Türkiye’de kaynaştırma uygulamaları. Yayınlar/araştırmalar. Özel
Eğitim Dergisi, 4, 55-76.
Sze, S. (2009). A literatüre review: Pre-service teachers’ attitudes toward students with
disabilities. Education, 130, 53-56.
Tavşancıl, E. (2006). Tutumların ölçülmesi ve SPSS ile veri analizi. Ankara: Nobel
Yayıncılık.
24
TUİK (2011). Özürlülerin sorun ve beklentileri araştırması, 2010. Türkiye İstatistik Kurumu
Haber Bülteni, 71.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK). 2011 Nüfus Göstergeleri. Ankara.
Yıkmış, A., Şahbaz, Ü. & Peker, S. (1997). Hizmet içi eğitim programlarının öğretmenlerin
kaynaştırmaya yönelik tutumlarına etkisi. Özel Eğitim Günleri. Eskişehir: Karatepe Yayınları.
25
Download