Ağzımızdan ruhumuza akan sevgi: öpüşme Selçuk Candansayar Đnsan dünyayı ağzıyla tanır. Đlk gerçek yutulan şeyin gerçekliğidir. Ağız beslenmeye, yutmaya, içe almaya yarar. Đnsan yavrusu da doğumundan başlayarak dış dünya ile ilk ilişkisini ve onu tanımayı ağzı aracılığıyla başarır. Bebekler ağızlarına bir şey değdiğinde hemen emmeye başlarlar. Emme refleksi yoluyla hem doyar hem de tanırız. Ağzımız, dudaklarımız başlangıçta gözümüzün de işlevini üstlenir. Beslenme yalnızca karnı doyurmaz, ağzımıza aldığımız her nesne hem bizi besler hem de ağzımızla önce onu ve onun aracılığıyla da dünyayı tanırız. Đnsanlar neden öpüşür sorusuna Desmond Morris, evrimsel bir davranış yanıtını verir. Anne henüz kendi başına besin bulamayacak denli güçsüz olan bebeğini beslemek için, çiğneyerek sindirime hazır ve yutulabilir hale getirdiği besinleri, ağızdan ağza yavrusuna aktarır. Doğadaki temel öpüşme öncelikle bir besin alışverişidir. Ardından tanıma, tanınma, bilme sonra bağlanma ve güvenlik duyguları hep öpme, öpülme, öpüşmeyle gelişir. Öpüşme üç farklı işlev görür; cinsel birleşmeye hazırlık, öpüşenler arasında ruhsal/ duygusal bağ kurma ve romantik aşk davranışı. Her üç durumda da kadın ve erkek beynindeki bazı hormonların ve tükürük sıvısındaki bazı maddelerin salgılanma düzeyi değişir. Öpüşme sırasında beyinde iki hormonun salgılanma düzeyi değişir. Bunlar oksitosin ve kortizoldür. Hem kadın hem de erkekte kortizol salınımının azaldığı gösterilmiştir. Ancak oksitosin hormonu düzeyi erkekte artarken kadında azalmaktadır. Bu farklılık kortizol ve oksitosinin etkilerine bakılarak çözümlenebilir. Kortizol stres hormonu olarak bilinmektedir. Organizma kendisini bir tehlike içinde ya da tehdit altında hissettiğinde kortizol salınımı artmaktadır. Artan kortizol organizmayı kavgaya hazırlar ve saldırgan davranış sırasında da kortizol düzeyi yükselir. Oksitosin ise kadın ve erkekte farklı etkilerde bulunur. Erkekte oksitosin saldırgan davranışın sönmesiyle birlikte, ağrı hissini azaltan enkefalin maddesinin salınımını artırır ve sperm üretimini hızlandırır. Kadın da ise yine enkefalin salınımında artışa, rahimde kasılmaların artmasına, süt salgılanmasına ve annenin bakım verme davranışında artmaya neden olur. Öpüşme sırasında kadında azalan oksitosin, cinsel birleşme ve sonrasındaki orgazm sırasında ise artar. Bu dönemde artan oksitosinin rahimde kasılmalara yol açarak, bir vakum etkisi yarattığı ve bu yolla erkeğin vajinaya boşalttığı spermleri rahme doğru emilmesini sağladığı düşünülmektedir. BU BÖLÜM GRAFĐK HALĐNE GELECEKTĐ. Öpüşme sırasında taraflar birbirlerine tükürüklerini de aktarırlar. Öpüşenlerin tükürükleri birbirine karışır. Đnsan tükürüğünde bulunan opiorphin maddesi bilinen en güçlü doğal ağrı kesicidir. Opiorphin morfinden 6 kat güçlüdür ve bağımlılık yapmaz. Çocuğunun bir yeri acıdığında “öpeyim de geçsin” diyen ana baba bir anlamda acıyan yere opiorphin sürmüş olmaktadır. Öpüşmek, ruhun yaralarının da yalanmasını sağlar. Öpüşenlerin beyinlerinde artan enkefalin maddesinin de ağrı kesici ve antidepresan etkisi vardır. Öpüşme sırasında erkeğin ağzı kadına göre daha çok açılır. Erkeğin öpüşme sırasında ağzı sanki bir şeyi ısıracakmış gibi açılır. Büyük olasılıkla bu anda artan oksitosin düzeyi erkeğin yeme güdüsünden kaynaklanan saldırgan ısırma davranışını engelleyerek, kadının ağzını ısırmasını engellemek üzere evrimleşmiştir. Erkekler öpüşme sırasında kadınların ağzının içine kendi tükürüklerini daha çok bulaştırma eğilimindedirler. Bu davranışın gerisinde erkek tükürük sıvısında bol bulunan testesteronu kadının ağzına geçirerek kadında cinsel uyarılmayı şiddetlendirme amacı olduğunu düşünenler vardır. Erkeklik hormonu olan testesteron kadında cinsel uyarılma ve cinsel davranışı artırır. Bütün bu nörobiyolojik ve biyokimyasal değişimler öpüşmenin sevgi, aşk, bağlanma ve saldırmayıp koruma duygu ve davranışlarının kimyasal temellerini açıklamaktadır. Bu nörobiyolojik düzenek, öpüşmenin ruhsal dinginlik, doyum, şefkat verme ve şefkat görme duygularını güçlendirmesini sağlamaktadır. Bu duygular sevgi ve bağlanma hissini zenginleştirir. Sevebilme ve sevilebilme becerisi kişinin kendi özdeğerini güçlendiren ve özgüveninin artmasını sağlayan duygulardır. Öpmek tıpkı öpülmek gibi öpenin kendisini değerli, dingin ve özgüvenli bulmasını, saldırgan duyguların sönmesini sağlar. Aynı şekilde öpülmek de öpülenin kendisini değerli bulmasını, dinginleşmesini, güvenlikte olduğunu hissetmesini sağlar. Anababasınca sevildiğini hissetmek çocukta saldırganlığı azaltırken özgüveni ve sevebilme becerisini artırır. Sevilebildiğini hisseden insan sevebilir. Aynı şekilde romantik aşk ve cinsellik bağ kurabilmeyi, doyum duygusunun yaşantılanmasını, saldırgan dürtülerin sönmesini ve şefkat, koruma davranışlarının artıp yerleşmesini sağlar. Ağzımızın dokunduğu her nesneyi ısırıp, parçalayıp, yutmak yerine o nesneye ağzımızdan bir şeyler ekleyebilmek insanda verebilme kapasitesini ve bunun sağladığı doyum ve dinginliği artıracaktır. Ne kadar çok öpüşebilirsek o kadar mutlu olur ve mutlu edebiliriz.