Cem Ölmez 03/03/2017 21502061 On Bin Yıllık İnançtan Nasıl Vazgeçilir? Evrim özellikle Türk toplumunun kafasını kurcalayan bir konudur. Çoğu kişinin bu kelimeyi duyduğunda aşağılayıcı bakışlar attığını görürüz. Aslında bu sadece Türk toplumuna veya o topluma, bu topluma özgü bir tavır değil, çoğu insanın sergilediği bir davranıştır. Bunun sebebini hepimiz biliyoruz: inançlar. Bu inanç bir dine özgü olmak zorunda değil tabii ki fakat Hıristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık’ta (ve başka dinlerde, inançlarda) evrim teorisinde kanıtlanan olguların ve süreçlerin aksi iddia edildiği için insanlar genelde inançlarını savunmaya devam ederler. Bu yüzden de insanlar çelişki içine girer. Dünyada 3.8 milyar insanın (yaklaşık olarak dünya nüfusunun yarısının) Hıristiyan veya Müslüman olduğu güncel araştırmalarla ortaya konuldu.1 Bu da demek oluyor ki dünyanın en az yarısının inandığı dinler, evrimi teorisiyle çelişiyor. Peki bu durumda dünyada ve Türkiye’de çoğunluğun öğrenmeye ve kabul etmeye çekindiği bu gerçeği insalara nasıl öğretebiliriz? Öncelikle evet, evrim bir fikir, inanç, din, felsefe değil, bir gerçek. Bu iki yüz yıldan uzun süredir bilinen bir gerçek hem de. İki yüz yıldır da bilim insanları dinlerin aşıladığı inançları kırıp insanlara bu gerçeği öğretmeye çalışıyor. Maalesef pek de başarılı olamıyorlar çünkü bu inançlar insanların duygusal huzurlarından öte toplumların kültürlerini oluşturuyor. Kültür dediğimiz olgu, ortak düşüncelerden ve davranışlardan doğuyor, bu yüzden zihniyet (ya da günümüzde daha yaygın kullanılan haliyle “toplum baskısı”) demek oluyor. Bu zihniyet ise o dinde inanılan şeylerin mutlak doğru olduğunu savunuyor ve çelişen her şeyi fazla sorgulamadan, araştırıp incelemeden aşağılayıp yok sayıyor. Bu tek bir dine ya da topluma özel değil, tüm inançları kuvvetli kişilere ve toplumlara özgü bir davranış. İnsanın bir inancını yok edip o inançla çelişen bir bilgi öğretmek bir hayli zordur. Bir bilgi öğretilmek isteniyorsa bunu yapmanın en kolay yolu bence o inancın oluşmasını engellemektir ya da o inanç oluşmadan bu bilginin öğretilmesidir. Bu da insanda ergenlik dönemi bitmeden demek oluyor. Kişilik, davranışlar ve inançlar bir insanda kesinleşip değiştirilmesi zor hale gelmeden yani. Örneğin kişiliği tam oturmamış bir çocuk hırsızlığın yanlış bir şey olmadığını ve ihtiyacı olduğunda başkalarından çalabileceğini öğrendi ve bunu tüm ilkokul çağı boyunca ailesi, öğretmeni ve arkadaşları öğretti. Bu çocuk büyüdüğünde hırsızlık yapmaması işten bile değil, sizce de öyle değil 1 İşte 6,9 Milyarlık Dünyanın Din Nüfusu. Yeni Şafak. Date accessed 03/03/2017. 1% / 2% Cem Ölmez 03/03/2017 21502061 mi? Aynı şekilde daha neye inandığını ve aslında bir şeylere inanmadan da yaşayabileceğini bilmeyen bir çocuk düşünelim. Aynı şekilde ilkokuldan beri okulda, evde ve medyada hangi davranışları, hangi düşünceleri görürse bunları ilerde sergileyeceğini tahmin edebilir ve gözlemleyebiliriz. Eğer bu düşünceler canlıların son birkaç bin veya milyon yılda ve aynı anda, ayrı ayrı yaratılıp hiçbir zaman değişmediğini savunuyorsa bu çocuk da bu düşüncelere sahip olacaktır ve onun çocuğu da, torunu da,… Bu döngüyü kırmanın, toplumun yanlış bildiği şeyleri yeni nesillere ve toplumlara doğru şekliyle aktarılmasının en kolay yolu erken yaşta verilecek eğitimdir. Bu eğitim ile eskinin yanlışları yeni nesillere aktarılmaktan kaçınılmalıdır. Bruce Hood da Evcilleşmiş Beyin adlı kitabında bu konuya değiniyor. Günümüz insanlarının tarih öncesi insanlarından tek farkının günümüz insanları olarak daha fazla bilgi birikimine sahip olmamız olduğunu savunuyor ve kanıtlıyor.2 Bu da demek oluyor ki aslında şu anki bilgilerimiz bizden önce ve bizimle yaşayan insanların deneyimleri ve bilgileri. Bizi eğitimli, akıllı kılan şey de bu. Bu bilgilerden ve teknolojilerden bazıları binlerce yıl öncesine dayanıyor ve takdir edersiniz ki her zaman doğru olmayabiliyor. Bazı inançlar iki bin, bazılarıysa on bin yıllık olabiliyor ve toplumlar hala bu inançları taşıyabiliyor. Fakat yeni ve kanıtlanmış bilgiler bu inançlarla çelişince yine de eski inançlarını, eski bilgilerini savunmaya devam ediyor insanoğlu. Bunun sebebi de dediğim gibi, eskinin deneyimi, bilgisi ve teknolojisine sahibiz ve genelde bunun üstüne koya koya ilerliyoruz. İnsanlar da eskinin bilgisi sayesinde bugünlere geldiğini içten içe bildiği için bu bilgiyi sorgulamaksızın savunmaya devam ediyor. Fakat asıl önemli olan bugüne nasıl geldiğimiz değil, yarına daha iyi bir şekilde nasıl ilerleyebileceğimiz! Bu yüzden de en güncel ve en doğru bilgiler olabildiğince erken bir zamanda, olabildiğince genç insanlara aktarılmalı. Bu bilgilerle çelişen ve yanlış olduğu kanıtlanmış eski bilgilerse toplumun her kesimine yanlış olduğu ve doğrusunun ne olduğu öğretilmeye çalışılmalı. Ancak bu şekilde daha hızlı gelişen bir toplum, daha bilgili bireyler, daha açık fikirli zihniyetler oluşturulabilir ve ancak bu şekilde yarınlara daha emin adımlarla ilerleyebiliriz! 2 Hood, Bruce. Evcilleşmiş Beyin. N.p.: Yapı Kredi Yayınları, 2016. Print. 2% / 2%