Untitled

advertisement
İSTANBUL
TİCARET .
ODASI
OSMANLI MİSAFİRPERVERLİÖİ
· VE AVRUPA'DAKI YANKILARI
HAZIRLAYAN
Yrd. Doç. Dr. Bayram NAZIR
YAYlN N0:2008-37
İstanbul, 2008
Copyright © İTO
Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden
izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi
bir şekilde çoğaltılamaz . Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece
araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek
suretiyle kullanılabilir.
yazılı
ISBN 978-9944-60- ı 8 ı -8 (Basılı)
ISBN 978-9944-60-335-5 (Elektronik)
İTO ÇAGRI MERKEZi
Tel : (212) 444 0486
İTO yayınları için ayrıntılı bilgi
Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi
Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir.
Tel
: (212) 455 63 29
Faks
: (212) 512 06 41
E-posta : ito.yayin@ito.org.tr
İnternet : www.ito.org.tr
Odamız yayınlarına
tam metin ve ücretsiz olarak
internetten ulaşabilirsiniz.
YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT
VİMEKAJANS
Reklamcılık Matbaacılık
Tel: (212) 577 49 12 Fax: (212) 577 49 44
www. vimekajans.com
ÖNSÖZ
Avrupa Birliği tartışmaları ülkemizde yoğun bir şekilde devam ederken bir
kez daha Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin tanıtım eksikliği olduğu
ortaya çıkmıştır. Bu hususta gerek hükümetler ve gerekse sivil toplum örgütlerinin büyük çaba harcadıklarını gözlemlemekteyiz. Avrupa ve Amerika'da
lobi şirketlerine ve reklamcılara ödenen paralar milyon dolarlada ifade
edilmektedir. Aynı zamanda üniversiteler de bilimsel çalışmalarla Türkiye'nin
tanıtımında etkin rol üstlenmiş durumdadır.
diplomasinin bütün enstrümanlarının
tarih boyunca ister siyasi ister dini isterse
başka nedenlerle Osmanlı Devleti'ne sığınanlara gösterilen çarpıcı hoşgörü
ve tolerans örneklerinin gündeme getirilmesi ve ülkemizin tanıtımında kullanılmasının ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira
Osmanlı Devleti, hangi nedenle olursa olsun ülkelerini terk edip gelenlerin
sığındıkları liman olarak tüm dünyanın takdirini toplamıştır. Tarih boyunca
zulme uğrayanların sığınılacak ilk kapı olarak gördükleri Türkler, bu güne
kadar binlerce mağdur ve perişan insana kucak açmıştır. Osmanlı Devleti bu
insanları din, dil ve ırk ayrımı yapmadan kabul ederek, bir çok parlak çağa
kendi hoşgörü damgasını vurmuştur.
Bu
bağlamda uluslararası ilişkilerde
kullanıldığı düşünüldüğünde,
Bu çalışmanın konusu, 1848-49 Avrupa ihtilalleri'nden sonra Osmanlı ülkesine sığınan Macar ve Polonyalı mültecilere, başta Sultan Abdülriıecid olmak
üzere Osmanlı Hükümeti'nin gösterdiği misafırperverlik ve hoşgörüdür.
Ülkelerini terk ederek Osmanlı 'ya sığınan bu insanları yerel yöneticiler ve halk
da büyük bir coşku ile karşılamıştır. Osmanlı Devleti'nin mültecilerebu sıcak
yaklaşımı İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük yankı
uyandırmıştır. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin mültecileri muhafaza edip hürriyet
ve insan haklarını savunucu rolünü üstlenmesi, Rusya ve Avusturya'llın savaş
tehditlerine boyun eğmeyerek onları iade etmemesi Batı' da hayranlık ve
takdirle karşılanmıştır. Gerçekten . de, Macar ve Polonyalı mültecilere
gösterilen misafırperverlik Avrupa' da o derece tesir uyandırmıştı ki, "Paris ve
Londra sokaklarında Frenkler bir fesli görsel er "Yaşasın Türkler" diyerek
gelip öperler ve iltifat ederlerdi". Diğer taraftan Macarlar ve Polonyalılar,
Osmanlı 'nın kendilerine gösterdiği misafırperverliği :unutmamışlar ve
hatırlarında günümüze kadar yaşatmışlardır.
-
3-
Çalışmamız
üç bölümden oluşmaktadır . Birinci bölümde mültecilerin
ülkesine sığınmaları ve Osmanlı Devleti'nin gösterdiği konukseverliğe değinilmiştir. İkinci bölümde, Rusya ve Avusturya'nın bütün tehdit ve
haskılarına rağmen mültecileri iade etmeyen Osmanlı Devleti'nin mültecilere
gösterdiği misafırperverliğin Avrupa ve Amerika' daki yankıları hakkında bilgi
verilmiştir. Nihayet üçüncü bölümde Osmanlı Devleti'ne sığınan ünlü kişilerin
hayat hikayelerine kısa değinmelerde bulunulmuştur.
Osmanlı
Bu
çalışmanın
belge, resim ve dökümanlada ulusumuzun
ortaya koyması nedeniyle tüm ilgili taratlara yararlı
olmasını, geleneklerimizin örnek teşkil etmesini temenni eder, bu çalışmayı
gerçekleştiren Yardımcı Doçent Doktor Bayram N azır' a ve Odamız
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şubesi'ne teşekkür ederim.
misafırperverliğini
Dr. Cengiz Ers un
Genel Sekreter
-
4-
SUNUŞ
belgelere dayanılarak
Böyle bir araştırmanın gerçekleştirilmesi İstanbul
Odası'nın verdiği destek sayesinde mümkün olabilmiştir. Bu desteği
veren başta İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat YALÇINTAŞ ve tüm
yönetim kurulu üyelerine şükranlarımı ifade etmek isterim. Yine İstanbul
Ticaret Odası bünyesinde bulunan Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şub~si
Müdürlüğü'ne teşekkür ediyorum.
u kitap,
B
Ticaret
Başbakanlık Osmanlı Arşivi 'ndeki
hazırlanmıştır.
Ömrünün en verimli çağlarını Almanya' da bir çimento fabrikasında
çalışarak geçiren ve eğitim hayatı boyunca desteklerini hiç esirgemeyen
babam Yaşar NAZIR'ın fedakarlıklarını unutmayacağımı ifade etmek
isterim. Keza, 20 yıla aşkın gurbet yolu bekleyen ve gurbet hasretinin bittiği
anda hayatını kaybeden annem Rukiye NAZIR için Allah'tan rahmet
diliyorum. Her ikisine de hayatım boyunca medyun-ı şükranım. Tahsil
hayatım süresince gösterdiği manevi destekten dolayı Saime NAZIR' a
teşekkür etmek benim için özel bir anlam ifade etmektedir. Y eğenlerim
Fatih ve Bedir NAZIR, kitabın hazırlanması safhasında elinden geleni
fazlasıyla yaptılar. Gösterdikleri destekten dolayı teşekkürü fazlasıyla hak
ediyorlar. Yine, İsmail ATALAY çalışınam süresince önemli katkılarda
bulundu. Yardımlarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum.
·Nihayet bu eserin ortaya çıkmasında gösterdiği yardım ve olağan
üstü sabırla bana her zaman destek olan eşim Hatice NAZIR'a teşekkür
etmek benim için ayrı bir zevk olacaktır. Oğlum Ensar ve kızım İlayda
NAZIR kendilerine ayınnam gereken zaman konusunda benim için çok
anlamlı fedakarlık yaptılar.
-
5-
İÇİNDEKİLER
Önsöz ......................................................................................................... 3
Sunuş ......................................................................................................... 5
Giriş ........................................................................................................... ll
I.BÖLÜM .................................................................................................. 23
MACAR VE POLONYALI ÖZGÜRLÜK SAV AŞÇILARININ OSMANLI
DEVLETİ'NE SIGINMASI VE OSMANLI MİSAFİRPERVERL1Gt
A- Osmanlı Devleti Macar ve Polonyalı İhtilalcilere Kucak Açıyor ....... 24
1- İlk Mülteci Kafilesi ve Osmanlı Devleti'nin Aldığı Tedbirler ............ 24
2- Mülteciler Silahsızlandırılıyor ............................... ............. ................. 26
3- Osmanlı Devleti Hiçbir Mültecinin İade Edilmesini İstemiyor .. ........ 26
·
4- Macar Özgürlük Savaşı'nın Ünlü İsimleri Türk Misafirperverliğine
Yakışır Bir Şekilde Karşılanıyar .......................................................... 28
5- Mehmed Paşa Mültecilerden Özgür Bir Ülkenin Havasını Teneffüs
Etmelerini istiyor ...................................................................................... 30
6- Önemli Şahsiyetlerin Sığınınası Üzerine Meclis-ı Mahsus Olağanüstü
Toplanıyor .................................................................................. .......... 30
7- Vidin Valisi Ziya Paşa'nın Üstün Misafirperverliği ................... ...... ... 31
B- Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth'un Osmanlı Ülkesine Sığınınası 31
1- Kossuth'un Çocuklarından Ayrılması .... .............. ......................... ....... 31
2- Kossuth'un Eşiyle Vedalaşması ... ............ ...... ..... ....................... :......... 32
3- Kossuth Osmanlı Sınırında .......... ............ ..... .. ...................................... 32
4- Kossuth'un Sınırdan Sultan Abdülmecid'e Gönderdiği Mektup ve
Sultanın İnsanlık Dersi Veren Cevabı ................................................... 36
5- Kossuth Macaristan Topraklarını Terk Ederken Öğle Dokunaklı
Konuştu ki Kendisi de Göz Yaşlarını Tutarnadı ................................... 3 6
6- Macar Devlet Başkam Lajos Kossuth Tamnmamak İçin Sakalım ve
Bıyıklarım Kesiyor ................................................................................. 41
7- Kossuth Sırp Kralı'nın Teklifini Reddediyar ...................................... 41
8- Kossuth'un Osmanlı Ülkesinde Olmaktan Duyduğu Mutluluk .. ... :.... 42
C- Osmanlı Devleti'ne Sığınan Diğer Ünlü İsimler ·············~·················· 43
1- Macar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı da Osmanlı Ülkesinde ............. 43
2- Polonyalı Ünlü General JozefBem'in Osmanlı Devleti'ne Sığınınası .. 43
3- Ünlü Şairimiz Nazım Hikmet'in Dedesi de Osmanlı'ya Sığınanlar
Arasındaydı .......................................................................................... 44
-
6-
4- General Kmety'nin Osmanlı Devleti 'ne İlginç Sığınma Öyküsü ..... .. 46
5- Geri Dönmektense KendileriniTuna Nehri'ne Atacaklarını Söyleyen
Mülteciler .. ... ...................................... ................................................... 4 7
6- Osmanlı Şehri Vidin Mülteci Akınına Uğruyor ······························.···· 48
D- Mültecilerin Gündelik Yaşannlarından Kesitler .................................. 48
1- Mülteciler Birbirleriyle Tartışıyorlar ...................................................
2- Mülteciler Vatanlarından Uzak Olmanın Acısını Unutınaya
Çalışıyorlar ............................................................................................
3- Mülteciler Türkçe Öğreniyorlar ...........................................................
4- Kossuth Hakkında Aşk Dedikoduları .................................................
5- Mültecilerin Sebep Olduğu Fiyat Artışları ..........................................
6- Mültecilerden Önemli Şahsiyetler İslamiyet'i Kabul Ediyorlar ........
50
51
52
52
53
53
E- Mültecilerin Şumnu'ya Nakilleri ve Buradaki Hayatları .................... 54
1- Mültecilerin . Şumnu'ya Yolculukları ..................................................... 55
2- Kossuth ve Arkadaşlarının Balkan Yolculukları ................ ...... .... .. .... .. 56
3- Türk Askerlerinin Yolculukta Mültecilere Gösterdiği Misafırperverlik 57
4- Macar Eski Kralı Rakoczy F erenc' in Anı sı Mültecileri
Duygulandırıyor .. ............... ............. ..... ....... .......................... .... ............. 57
5- Eski Cuma'da Kossuth'u Duygulandıran Karşılama ........................... 58
6- Şumnu'da Kossuth ve Arkadaşlarının Karşılaştıkları Büyük Sürpriz .. 58
7- Mülteci Liderlerinin Anadolu'ya Gitmemek İçin Babıali Nezdinde
Başarısız Kalan Girişimleri .................................................................... 59
8- Kossuth ve Arkadaşlarının Yılbaşı Kutlamaları ................... ·............... 60
9- Bayan Kossuth'un Şumnu'ya Gelişi ....... ............................................. 60
10- Macar Devlet Başkanına Başarısızlıkla Sonuçlanan Suikast
Girişimleri ........................................................................................... 61
ll- Mültecilerin Ahmed V efık Efendi Onuruna Yaptıkları Gösteri ......... 62
12- Ahmed Vefık Efendi'nin Kossuth ile Yaptığı Özel Görüşme ............ 63
13- Kossuth Mültecilere "Atalarımızın Geldiği Yer Olan Anadolu'ya
Gönderiliyoruz" dedi .......... ............ .... ... ~~ ............................................ 64
F- Kossuth ve Arkadaşları Kütahya'da ..................................................... 66
1· 234-
Avrupa Gazetelerinde Manşetlerden inmeyen Şehir: Kütahya ............
Kossuth'un Kütahya'daki Gündelik Hayatı .........................................
Kossuth Kütahya'da Türkçe Gramer Hazırladı .. ............................. .....
Kossuth'un Çocukları Kütahya'da Törenle Karşılanıy9r ....................
66
66
68
68
G- Kossuth'u Kütahya'dan Kaçırma Girişimleri ve Osmanlı Devleti'nin
Aldığı Tedbirler ................................................ :......... ~ ......................... 72
-
7-
ı-
23456-
Examiner Gazetesi'nin Ortağı Henningsen Frigyes Karoly'nin
Kütahya'ya Gelişi .... ................................... ...................................... .. ..
Rumlar Kütahya Şehrini Yakmak İstediler ..........................................
Avusturya Ajanı Jasmagy Kütahya' da ................................................
At Tüccarı da Kossuth'u Kaçırmak İstedi .........................................
Kütahya Aktarlarında Zehir Satımı Yasaklanıyor ...............................
Devlet Kossuth ve Arkadaşlarını Bursa'ya Nakletmeyi Düşündü ........
72
73
73
74
75
75
H- Kossuth ve Arkadaşlannın Kütahya' dan Ayrılınalan .......................... 76
II. BÖLÜM ................................................................................................ 79
OSMANLI DEVLETİ'NİN MÜLTECİLERİ HİMAYESİ ve
A VRUPA'DAKİ YANKILARı
A- Osmanlı Devleti'nin Mültecileri Himayesi ve Diplomatik Kriz .......... 79
ı- Rus Çarı Mülteci!erin İadesi İçin Özel Elçisini İstanbul' a Gönderdi .. 79
2- Mültecileri İade etmek Onları Cellada Teslim Etmekten Farksızdı .... 80
3- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti'nden "Evet" veya "Hayır"
Demesini istiyor ............... ... ........................................ .. ............... .......... 8 ı
4- Sultan Abdülmecid "Hayır" Dedi Dünyanı Kendine Hayran Bıraktı .. 8 ı
5- Mustafa Reşid Paşa'nın Hayranlık Uyandıran Sözleri ....................... . 82
6- Mülteciler Sultana Minnettarlıklarını Bildirdiler ................................. 84
7- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti İle Diplomatik Münasebetleri
Kesiyor ......................................................................................... -.......... 86
8- Diplomatik ilişkilerin Kesilmesi Ticari ilişkilere Y ansıtılmıyor .-........ 87
9- Babıali'nin İngiltere ve Fransa Elçileriyle Dirsek Teması ................... 88
ı o- Fuad Efendi Çar'ı ikna İçin Rusya'ya Gönderiliyor ...... .... .... ... ......... 89
ı ı- Fuad Efendi'nin Petersburg'taki İlk Temasları .................................. 9ı
ı 2- Fuad Efendi Rus Çarı İle Görüşüyor .................................................. 94
ı 3- Çar Geri Adım Atıyor ................................... :....................................... 95
ı 4- Sorun Çözülüyor ... :............................................................................. 96
15- Rusya'dan Sonra Avusturya da Osmanlı Devleti'yle Aniaşıyor ...... ,. 97
B- Osmanlı
Misafirperverliğinin
Avrupa' daki
Yankılan
...................... ~ .. 97
ı- İngiltere' de ................ ;.............................. -............................................. 98
a- İngiltere Osmanlı Devleti'ne Destek İçin Donanmasını
1
Çanakkale'ye Gönderiyor ............................................... ~ ................. 98
b- İngiliz Gençlerinin Osmanlı Elçisine Gösterdikleri Olağanüstü·
ilgi .........................................................................,. ........ ~··................. 99
2- Fransa',da .............................. .. ...... ..... .................... .................... ......... ı 00
-
8-
a- Mültecilerin İade Edilmemesinden Dolayı Fransa'nın Duyduğu
Memnuniyet ............................... :.................................................... ıoo
b- Paris'te Türk Büyükelçisine Meslek Hayatının En Mutlu ve Gururlu
Günlerini Yaşatan Olaylar Nasıl Gelişti ......................................... ı 00
3- Amerika Birleşik Devletleri'nde ........................................................ ıo2
a- Amerika'da Binbaşı Emin Efendi'yi Şaşırtan Karşılama .............. ıo2
b- Emin Efendi'nin Amerikan Başkanı Tarafından Kabul Edilmesini
Dünya Şaşkınlıkla izledi ....................................... ... .......... ............. ı 05
4- Macaristan'da ..................................................................................... ıo5
a- Macaristan'da Türk Heyetine Gösterilen Olağanüstü İlgi ....... ...... ıo5
b- Türk Heyeti İmparator Fransuva Jozefe Bile Tahsis Edilmeyen
Konakta Ağırlanıyar ....................................................................... ı 06
c- Türk Heyetini Peşte'de Yüz Bin Kişi Karşılıyor ........................... ıo6
d- Macar Halkı Osmanlı Padişahı İçin Taç Yaptı .............................. ı 07
e- Osmanlı Devleti Szeged Sel Felaketi Mağdurlarına Yardım Yaptı . ı 08
f- Kanuni Sultan Süleyman'ın Macaristan'dan İstanbul'a Getirttiği
Kitaplar 350 Yıl Sonra Macaristan'a Gönderildi ............................ ıo8
III.BÖLÜM .......... ~ ................................................................................... lll
OSMANLI DEVLETİ'NE SIGINAN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİN
HAYAT HİKAYELERt
ı-
23456-
Lajos Kossuth (ı 802- ı 894) ................................................................ ı ı ı
Jozef Bem (Murad Paşa) (1794-ı850) ................................... ·............ ı ı4
Joseph Wysocki (ı 809- ı 873) ............................................................. ı ı 7
Kmety (İsmail Paşa) (ı8ı3-ı865) .................. ............. ...... ....... .......... ı ı 7
Kont Zamoyski (ı 803- ı 868) .............................................................. ı ı 7
Richard Guyon (Hurşid Paşa) (1803-ı856) ............ ........................... ı20
-
9-
-
10-
-
---------------------
Osmanlı Misafırperl iği
ve Avrupa' daki
Yankıl arı
GİRİŞ
"Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik
bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak
ne tatlı. "
İsveç Kralı XII. Demirbaş Şarl
"Sultanınız
mülteciZere gösterdiği misafirperverlik ve üstün hoşgörülü tavrıyla Amerikan
hallanın ve bütün aydın ülkelerin sempatisini
kazanmıştır. "
Amerikan
Başkanı
Zachary Taylor
Osmanlı
Devleti, tarih boyunca hem doğudan hem de batıdan ülkelerını terk eden binlerce kişiye kapılarını severek açmıştır. Örneğin, ı 402
Ankara Savaşı öncesi Timur'un önünden kaçan Celayirli Ahmed ve Karakoyuulu Kara Yusuf Osmanlı'ya sığınmıştır. Timur, bu şahısların iadesini
Yıldırım Bayezid'den istemiş fakat, Osmanlı Sultanı onun bu talebini reddetmiştir. Bu hadise, Ankara Savaşı'nın nedenlerinden biri olmuştur. Doğudan
bu tür sığınmalar daha sonra da vuku bulmuştur.
Konumuz
gereği, doğudan Osmanlı'ya sığınanlar
üzerinde durulma-
yacaktır. Örnek olması bakımından Avrupa'dan Osmanlı'ya sığınanlar
durulacak ve arkasından da asıl konumuz olan ı 848 Avrupa
sonra Osmanlı Devleti'ne sığınan Macar ve Polonyalı
mültecilerden bahsedilecektir.
üzerinde
kısaca
İhtilallerinden
İlk olarak Macar Kralı Thököly Imre' den bahsetmek istiyoruz.
Thököly, Avusturya'ya karşı yaptığı özgüı:lük mücadelesini kaybettikten
sonra eşi İlona Zriny ile birlikte Osmanlı Devleti'ne sığındı. Macar Kralı,
Osmanlı Devleti'nde yaklaşık altı yılını geçirdi. Kral, Türkiye'de önemli
sayıda Türkçe kelime öğrendi ve bu kelimelere Macarca eserlerinde sistemli
şekilde yer verdi. Hayatı boyunca Türk dostu kalan, sadakatini ve bağlılığını
her fırsatta gösteren Thököly kendisini şöyle tanıtıyordu:
Mufn-ı Al-i Osmanım itaat üzereyim emre
Kral-ı
Orta Macarım ki
niimım
Thököly Imre.
- ll -
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa 'daki
Yankıları
- - - -- - - - - - - -- - -- - --
Thököly, ı 705 'te İzmit'te öldü ve naaşı ı 906 yılında kendi ülkesine nakledildi.
Osmanlı
ülkesine sığınan bir başka Macar Kralı II. Ferenc
Rakoczy' dir. Rakoczy'nin ilticası Türk-Macar münasebetlerinde ve hatta
Osmanlı Devleti siyasi tarihinde önemli bir yer tutar. Rakoczy, İstanbul'da
Yeniköy' de ikamet ettiği sırada kendisine lazım olan şarap, Akdeniz' deki
Adalar'dan temin ediliyordu. Divan-ı Hümayun'dan Yeniçeri Ağası'na yazı­
lan hükümde, Adalar'dan Rakoczy'nin ihtiyacı için satın alınacak 2.000
mudra şarabın oturduğu yere nakline engel olunmaması istendi. Aynı zamanda konağına gelecek domuzlardan da gümrük vergisi alınmaması hususunda
ilgililere talimat verildi.
Rakoczy'nin İstanbul'da ikameti uzun sürmedi ve maiyetiyle birlikte
Tekirdağ'a yerleştirildi . Tekirdağ Naibi'ne ve ilgililere gönderilen talimatta
Rakoczy'ye daima saygılı davranılması ve isteklerinin karşılanmasında kusur
gösterilmemesi bildirildi. Kısacası Macar kralının rahat ve huzur içinde yaşa­
mını sürdürebilmesi için Osmanlı Devleti, bütün detayları düşünerek her türlü önlemi almakta tereddüt göstermedi. Macar kralına Tekirdağ'da 23 ev tahsis edildi. Bu evierden sadece birinin kirası 356 akçe idi. Rakoczy'ye ise günlük tayinat olarak 7.500 akçe ödeniyordu. Rakoczy ve maiyetinde bulunanlara bir ayda yapılan masrafın tutarı ise 336.400 akçe kadardı. Türk medeniyet
tarihinin en parlak simalarından ve ilk Türk matbaasının kurucusu · İbrahim
Müteferrika'nın hem Thököly ve hem de Rakoczy ile yakın ilişkisi oldu.
İbrahim Müteferikka, ı 672 Thököly ayaklanması sırasında esir düş­
ve İstanbul' a getirilmişti. Yevmiye 5O akçeye Rakoczy 'nin yanına tercüman tayin edilen Müteferrika, büyük bir gayretle ona hizmet etti ve ayrıca
diplomatik vazifeler de üstlendi. Bu görevinde Osmanlı Devlet adamları ve
Rakoczy'nin takdir ve itimadını kazandı. Ölümünden bir süre önce Rakoczy,
Sadrazam Ali Paşa'ya yazdığı mektupta "bilhassa vefakar tercümanım
İbrahim Efendi 'yi Padişahın iyi niyetine tevdi ediyorum" diye yazmıştı.
müş
Osmanlı
Devleti'nin misafir ettiği kişi bu kez Rusya'ya karşı yaptığı
savaşı kaybeden "Demirbaş" lakaplı Isveç Kralı XII. Şarl idi. Şarl, ı 709
yılında Osmanlı Devleti'ne sığındı ve beş yıl kadar Osmanlı'nın .misafiri
oldu. İsveç Kralı, Osmanlı 'ya sığınıp kurtulmasına rağmen, askerlerinin
çoğu Ruslar tarafından öldürüldü. III. Ahmed, Şarl'ın iltica ettiğini haber
•
-
12-
1
--------------------- Osmanlı Misafırperliği ve A~rupa' daki Yankıları
alınca
onun misafir olarak kabul edilip, bir kral gibi muamele görmesini,
masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanmasını emretti. Osmanlı
ülkesinde kaldığı süre içinde kendisine gündelik maaş bağlandı. Demirbaş
Şarl, Osmanlı Devleti'ne sığındığında niyeti, en fazla iki hafta kaldıktan sonra ülkesine geri dönmekti. Ancak Osmanlı ülkesinde beş yıl üç ay gibi uzun
bir süre kaldı. Şarl, 1714 Ağustos 'unda Sultan III. Ahmed' den izin alarak Osmanlı topraklarından ayrıldı. Kral, hareket etmeden önce tanınmamak için yanındaki 15 subayıyla birlikte sakal bıraktı. Şarl, ülkesine 1714 Kasım'ında
ulaştı. İsveç, Şarl'ın olmadığı dönemde perişan bir hale düşmüştü. Kral, bir
zafer kazanarak ülkesini mevcut durumdan kurtarmak için N orveç' e karşı bir
sefer düzenledi ancak, 1718 'de Fredrishald kuşatması sırasında vurularak 36
yaşında öldü
Demirbaş
Şarl,
Osmanlı
ülkesinde geçirdiği günlerin kendisine
verdiği mutluluğu şu sözlerle ifade etti: "Bu kadar iilicenap, bu kadar asil, bu
kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak ne tatlı" . İsveç
Kralı'nın Türkiye'de kaldığı süre içinde Türkçe'ye ilgi duyduğu anlaşılmak­
tadır.Nitekim eskiz çalışmaları sırasında çizdiği teknelere "Yaramaz" ve "Yıl­
dırım" isimlerini vermişti. Günümüzde aynı isimler İsveç 'te hala kullanılır.
Kralın emriyle yapımına başlanan "Yaramaz" ve "Yıldırım", 1716 yılında
bitirildi. 44 top taşıyan ve 39 metre uzunluğundaki Yaramaz, artık İsveç
donanmasının sancak gemisiydi. Türk korsan teknelerinin çizgilerini taşıyan
bu tekne, İsveç donanma sancağını buharlı tekneler çağına kadar gururla
taşıdı. "Yıldırım" Prusyalılar ile yapılan bir deniz savaşında batırılmış,
İsveçliler tarafından uğruna inanılan "Yaramaz" ise, inşa edilen modem bir
tekneye . adı verilerek efsanevi ününü sürdürmüştür.
Demirbaş Şarl'ın Osmanlı
ülkesinde kalması ve Doğu kültürü ile
üzerinde günümüze kadar devam eden derin izler bıraktı.
İsveç Kralı 'nın ülkesine dönmesinden sonra, "do lma, buzlu şerbet, kahve,
kalabalık, sofa, yıldırım, yaramaz, köşk, divan" gibi kelimeler İsveç diline
girdi.
tanışması İsveç
Osmanlı
Devleti'nin misafir ettiği diğer önemli bir şahsiyet de Palonmilli şairi Adam Mickiewicz' dir. Şair, küçük yaşta haksızlığa ve
baskıya uğrayan vatandaşlarının duygularını şiir diliyle ~nlatmaya başladı.
Çünkü o, hürriyetinden yoksun kalan ulusunun intikamını şiirle almak ve bu
duyguJan her Polenyalının kalbine yerleştirmek için en uygun vasıtanın şiir
yalıların
-
13-
Osmanlı
Misafirperveri iği ve Avrupa' daki
Yankıları
- -- -- - - - - -- - - - -- -- -
olacağını düşünüyordu. Şairin,
esir milletlerin, işgal edilmiş toprakların
savunucusu olan şiirleri tüm gençliğin dilinde dolaşmaktaydı. Aşağıdaki
mısraları gençlik toplantılarında çok sık okunurdu:
"Doğmuşum
kölelik içinde
Zincire vurulmuşum daha beşikte
Selam sana istikbalin evladz
Ardından doğacaktır hürriyet güneşi"
Mickiewicz, bir
dile
başka
ünlü
şiirinde
ulusunun
ıstırabını şöyle
getirmişti:
"Ben kendimi milyon
çekiyorum".
sayarım.
Çünkü, milyonlarca
ezilmiş insanın
ıstırabın ı
Mickiewicz; ezilmiş insanların davası için 25 yıl Avrupa' da sürgünde ·
mücadele ettikten sonra, 1855'te İstanbul'a geldi. Geliş amacı, ı849 yılında
Osmanlı Devleti 'ne sığınan Polonyalıların durumunu incelemek ve ı 853 'te
başlayan Kırım Savaşı'nda onların Osmanlı'nın safında aldıkları yeri güçlendirmekti. Fakat, İstanbul'daki ömrü uzun sürmedi ve ı855 yılının yağmurlu
bir sonbahar gününde, 26 Kasım'da Tarlabaşı'nda oturduğu evinde sessizce
hayata gözlerini kapadı. Şair, Osmanlı ülkesinde kısa bir hayat geçirdi. Fakat, bu kısa süre içerisinde Türklerin kendisine gösterdiği misafırperverlikten
oldukça memnun kaldı. Nitekim o, bu memnuniyetini "Fransa' da bir ilim
akademisinin umumi katibi olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı
tercih ederim" cümlesiyle dile getirmiştir.
Adam Mickiewicz, 1855'te İstanbul'a geldiği zaman gördüklerini,
duygularını zaman zaman Paris 'teki dostlarına gönderdiği mektuplarda tatlı
bir üslupla anlatır. Ölümünden ı 1 gün önce, yani 15 Kasım ı 855 'te yazdığı
bir mektupta İstanbul' da nasıl vakit geçirdiğini ve İstanbul 'u şöyle tasvir eder:
" ...Bazı semtlerden geçerken kendimi tamamen vatanzmzn topraklarznda sandzm. Bazı meydanlarda tavuklar, horozlar ve köpekler bir arada dolaşı­
yor. Bizim oturduğumuz eve gelmek için bir çok dar ve küçük sokaklardan geçiZiyor. Bazen vapurla Boğaziçi'ndeki ahbaplara gidiyord um. Çok hoş vakitler
geçiriyoruz. Buradaki satzczlarla esnaf çok namuslu kişilerdir. Bu durumları
çok hoşuma gidiyor. Çarşılardan geçerken satıcılar sizi hiç rahatsız etmezler.
Satın ala,cağznzz malları, satıcının hiçbir müdahalesine maruz kalmadan, ra-
14 _ .
------------------- Osmanlı Mi safırperverliği
ve Avrupa'daki Yankıları
hatlzkla seçebilirsiniz. Fiyatını sorduğunuz zaman, yalnızca cevaplandırır/ar
ve tekrar kendi meşguliyetlerine dönerler. Türk parası sıkıntım olduğundan bana veresiye mal veriyorlar. Hayatımda ilk defa burada, böyle bir yerde, alışve­
riş etmek zevkini ve arzusunu duydum ".
Polanya, komşuları tarafından işgal edilmek ve parçalanmak istendiği yıllarda, buna bir çok Avrupa devleti ses çıkarmadı. Bu ülkenin parçalanmasına tek itiraz sesi, Türklerden geldi. Büyük şair Mickiewicz, gerek Paris'te gerekse Türkiye'ye geldiğinde Türkiye'nin kendilerine verdiği desteği şu
şekilde dile getirdi:
"Polanya 'nın komşu düşmanlar tarafindan ezilmesine hiçbir devletin
günlerde, tek dostumuz Türkler olmuştur. Biz, Türkleri düş­
manımızın önünde eğilmediği ve Polanya 'nın işgalini kabul etmediği için,
üstün bir millet olarak severiz."
ses
çıkarmadığı
Her ulus gibi özgürlük ve bağımsızlıklarına bağlı olan Macarlar
1848'de Avusturya'ya karşı mücadele verdiler. Fakat Macar Özgürlük Savaşı' nın Rus ve Avusturya orduları tarafından bastırılması üzerine, çaresizlik
içinde kalan Macar ve Polonyalı binlerce vatansever, Ağustos 1849 'da Osmanlı Devleti'ne sığındılar. Sığınanlar arasında başta Macar Devlet Başkanı
Lajos Kossuth olmak üzere bir çok bakan, üst düzey askeri ve sivil Macar ve
Polonyalı devlet erkanı vardı. Orta Avrupa'dan kopup Osmanlı'ya sığınan bu
insanları Türkler, Lajos Kossuth'un deyimiyle "dostluk güvencesi veren bir
yığın sözlerle" karşıladılar. Başta Sultan Abdülmecid olmak üzere Sadrazam
Mustafa Reşid Paşa ve diğer devlet adamlarının Macar ve Polonyalıları himaye altına almaları bir insanlık destanı olarak tarihe geçti. Sultan Abdülmecid, Rusya ve Avusturya'nın mültecileriniade edilmeleri için Babıa1i üzerinde yoğun baskı kurdukları bir dönemde "tacımz veririm, tahtımı veririm fakat, devletime sığınanları asla vermem" deklarasyonunu yayınladı. Bu deklarasyon, mültecilerin Sultan' a büyük sevgi duymalarına neden olduğu gibi,
Avrupa başkentlerinde büyük takdir topladı. İleri görüşlülüğü, zekası ve aldığı eğitimle dönemin önde gelen simalarından biri olan Mustafa Reşid Paşa
ise mültecileri iade etmenin onları eellada teslim etmekle eş değer olacağını,
bu durumun ise asırlar boyu hoşgörüsü ve misafırperverligi ile tanınan Osmanlı Devleti'ne asla yakışmayacağını söyleyerek Macar :ve Polonyalıların
Rusya ve Avusturya'ya iadesine şiddetle karşı çıktı.
-
15-
Osm anlı Misafirp erverliği
ve Avrupa ' daki
Yankı lan
- - - - - - - - - - - -- -- - - -
Macar Lideri Kossuth, Osmanlı ülkesinde yaklaşık iki yıl kaldıktan
sonra Londra'ya gitti. Londra' da büyük bir coşku ile karşılarran Kossuth,
burada yaptığı konuşmada Rusya ve Avusturya'nın bütün haskılarına rağmen
kendisini ve arkadaşlarını muhafaza eden Sultan Abdülmecid ve onun
hükümetine minnet ve şükranlarını ifade eden duygu dolu konuşmasında
"ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşayacağım"
demiştir.
Kuşkusuz,
Türk
topraklarına sığınanlar yukarıda
bahsedilenlerle
terk ederek Türklere sığınan daha binlerce kişi
vardır. Her seferinde Türkler, kendisine sığınan bu insanları kabul ettiler ve
onlara üstün bir misafırperverlik gösterdiler. Zaten hoşgörü ve misafirperverlik Türk milletinin asli karakteridir. Nitekim Osmanlı askeri teşkilatını
Avrupa'ya tanıtınakla meşhur olan Comte de Marsigli, Türk toplumun
misafırperverliği ile ilgili olarak şu gerçekleri dile getirmektedir:
sınırlı değildir. Vatanlarını
"Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son
derece misajirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali
vakti yerinde olanlar öğleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu
bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok
defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile
tutuşurlar".
-
16-
------------------- Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
I.BÖLÜM
MACAR VE POLONYALI ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARININ
OSMANLI DEVLETI'NE SIÖINMASI VE OSMANLI
MİSAFİRPERVERLlöt
"Sizden bir kişinin saçının bir teline zarar gelmektense tebaamdan 5 O. 000 kişinin ölmesini tercih ederim."
Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid
"Padişah Hazretlerinin asaleti ve zat-ı alfnizin
yüce duyguları ve bilgeliğiyle yönetilen hukümetinizin cömertpolitikası sayesinde, mutsuzluğun acılarını hafifleten bir güvenin telkin edildiği Türkiye ye sığınmış bulunmaktayım . "
Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth
Macar ulusal tarihinde ı 5 Mart ı 848 tarihi son derece önemli ve
anlamlı günlerden biridir. Macar Özgürlük Savaşı, Macarların milli şairi
Sandor Petofı'nin ı5 Mart ı848'de Ulusal Marşını okuması ve arkasından M.
Jokai'nin Macar halkının ı2 maddelik taleplerini bildirmesi ile başladı.
Avusturya imparatoru V. Ferdinand, ı 7 Mart ı848'de bu talepleri karşılamak
zorunda kaldı ve Batthyany'yi başbakan olarak atadı. Lajos Kossuth, ilk
Macar Hükümeti'nde Maliye Bakanı olarak görev aldı. Kossuth'un, Macar
birliklerinin İtalya'ya gönderilmesini Viyana'nın kabul etmeyeceği siyasi
koşullara bağlaması, Viyana ile siyasi ilişkileri kopma noktasına getirdi.
Aynı zamanda Kossuth, Sırp ve Hırvat tehdidine karşı ulusal bir ordu
kurulması çağrısında bulundu. Hırvat birliklerinin Eylül ı 848 'de Macaristan' ı
işgal etmeleri onun bu düşüncesinin yersiz olmadığını ortaya koydu. İşgalden
sonra Batthyany görevinden çekildi ve Kossuth geçici , hükümetin başına
getirildi. Macar birlikleri kısa sürede işgal ordularını ülkeden çıkarmayı
başardı. Avusturya imparAtoru V. Ferdinand'ın Aralık ayında yeğeni Franz
Joseph lehine tahttan çekilmesinin ardından yapılan anayasal değişikliklerle,
ı 848 .' ihtilali sırasında Macaristan' ın elde ettiği haklara son verildi. Kossuth
-23-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
hükümetinin buna
ilan etmek oldu.
yanıtı
Yankıları
------------------
ise 14 Nisan 1849'da
Macaristan'ın bağımsızlığını
Yeni Macaristan başkanı olarak Kossuth, 1 Mayıs 1849 'da B ertalan
Szemere'yi hükümet kurmakla görevlendirir. Macarlar, başlangıçta Avusturya'ya karşı başarılı bir şekilde savaştılarsa da, Avusturya'nın yardım çağrısı­
nı kabul eden Rus ordularının Macar topraklarına girmesi ile savaşın seyri
değişmeye başlar. Çarlık Rusya'nın Avusturya ile yaptığı anlaşma sonunda
15 Mart 1848 'de başlayan Macar Özgürlük Savaşı zafere ulaşmak üzere iken
kanlı bir şekilde bastırılır. Arthur Görgei komutasındaki Macar ordularının
10 Ağustos 1849'da Temeşvar savaşında ağır kayıplar vermesi üzerine Kossuth, ll Ağustos 1849' da mücadeleden ümitlerini yitirmiş olarak yetkisini ve
görevlerini Görgei'ye devreder. Görgei ise 13 Ağustos'ta Vilagos'ta silah bı­
rakarak Ruslara teslim olur. Böylece Macarların Avusturya'ya karşı verdikleri bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi sona erer.
A-OSMANLIDEVLETlMACARvePOLONYALI
1HT1LALC1LERE KUCAK AÇlYOR
1- İLK MÜLTECİ KAFİLESİ ve OSMANLI DEVLETİ'NİN
ALDlGI TEDBİRLER
Temeşvar yenilgisi ve Görgei'nin Ruslara teslim olmasından sonra
Macarlar ve Polonyalılar kitleler halinde Osmanlı sınırına yığılmaya başladı­
lar. Mültecilerin iltica sebepleri, Avusturya ve Rusya'ya karşı duyulan
güvensizlik, öldürülme ve hapsedilme korkusuydu. Daha da önemlisi,
Osmanlı Devleti 'nin yardımıyla orduyu tekrar ayağa kaldırıp, kaybedilen
vatanı geri alma ümidiydiı.
Bükreş'te
bulunan Fuad Efendi 2 , Babıali'ye gönderdiği 27 Temmuz
1849 tarihli yazıda sınıra ilk gelen mültecilerin, Erdel 'deki Rus askeri
kumandanı General Lüders'in Kızılkale derbendinde yenilgiye uğrattığı
Macarlar olduğunu ifade eder. Bu kafile, 36'sı subay, gerisi çavuş, onbaşı ve
er olmak üzere toplam 1.120 kişiydi. Fuad Efendi " ... asakir-i hazret-i
şahanenin zir-i cenah-ı fütüvvetine iltica ... " 3 eden subayların iadeleri halinde
ağır cezalara çarptırılacaklarını belirterek, bunların sınırdan uzaklaştırılarak
iç bölgelere yerleştirilmelerini tavsiye ediyordu. Çok geçmeden subaylar
Rimnik şehrine nakledildi. Daha sonra, sınırda görevli bulunan İsmail
1
-24-
Osmanlı Misafırperverliği
Paşa'nın,
ve Avrupa' daki
Yankı ları
- - - - - -- - -- - -- - - - --
Kinin'deki mültecilere yiyecek temin edilmesinde sıkıntılar
üzerine bütüiı mülteciler Rimnik'e nakledildiler4.
yaşanabileceğini belirtınesi
Fuad Efendi söz konusu tahriratında, mültecilerinneden kabul edildiOna göre, bunlar kabul edilmediği takdirde RusJar, Macarları takip edip sıkıştıracak ve sınırdan girmek için Osmanlı askerleriyle de
savaşabileceklerdis. Böylesi bir gelişme ise savaşın Osmanlı topraklarına
sıçraması anlamına geliyordu. Zaten Rusya, öteden beri Osmanlı Devleti 'nin
Macarlara karşı savaşa girmesini istiyordu. Rusya'nın bu isteğini bilen
Babıali, sınıra gönderilen askeri birliklerin kumandanlarına Macarlada
çatışmaya neden olacak hareketlerden kaçınılmasını tembih etmişti.
ğinede değinir.
2- MÜLTECİLER SİLAHSIZLANDIRILIYOR
Bir savaşÇıyı birçok tehlikeli durumda sadıkça koruyan ve onu tatlı ve
acı hatıralarıyla kendine bağlayan ve acı günlerinde teselli eden silahından
ayırmanın ne kadar üzücü olduğu inkar edilemez. Fakat, Osmanlı Devleti
hem kendi iç güvenliği hem de komşuluk gereği Macarların silahlı bir şekil­
de Osmanlı ülkesinde yeniden organize olarak Avusturya'ya karşı harekete
geçmeleri riskini göze alamazdı. Çünkü, böylesi bir gelişmeyle ihtilal
fikirlerinin yayılması sonucu, savaş Osmanlı Devleti 'nin yumuşak karnı olan
Eflak ve Boğdan'a da sıçrayabilirdi. Bu gelişme ise, Osmanlı Devleti'ni iki
komşusu Avusturya ve özellikle de Rusya ile ilişkilerini kritik bir safhaya
sokabilirdi. Bu sebeple, İstanbul' dan bölgedeki görevli m emurlara,
mültecilerin ellerindeki silahların alınması hususunda titiz davranmalarına
dair sürekli emirler yazıldı6.
Gerçekten de Babıali, mültecilerin silahsızlandırılmaları hususuna
azami derecede özen göstermiştir. Çok dikkat etmişti. Hatta, Osmanlı
Hükümeti ı 6 Ağustos ı 849 tarihinde mültecilerin silahlarını teslim etmeleri
şartıyla hiçbirinin iade edilmemeleri yolunda karar aldı?.
3- OSMANLI DEVLETİ HİÇBİR MÜLTECİNİN İADE
EDİL:rvtES1Nt İSTEMİYOR
.
1
Osmanlı Devleti, sığınmak için sınıra gelen Macar ve Polonyalılardan
meslek ve rütbesine bakılmaksızın hiçbir mülteciyi iade·' etmeme yönünde
karar aldı. Nitekim, bu hususta o sırada Bükreş 'te bulunan Fuad Efendi 'ye
-26-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - - - -- - - - -- - - - - - - -
gönderilen talimatta " .. .o makule/eri Avusturyalu/ara veyahud Rusyalu/ara
teslfm etmek canlarını tehlike-i 'azfmeye i/ka eylemek demek olub buna ise
merhamet-i seniyye kail ve şan u şevket-i Devlet-i Aliyye ye bir vechile
muvafik... "s olmayacağı ifade edildi. Böylece Osmanlı Hükümeti, Rusya ve
Avusturya orduları önünden kaçarak kendisine sı ğınmak isteyen bütün
mültecilere kucak açacağını resmen ilan etti.
4- MACAR ÖZGÜRLÜK SAV AŞI'NIN ÜNLÜ İSİMLERİ
TÜRK MİSAFİRPERVERLİGİNE Y AKIŞIR BİR ŞEKİLDE
KARŞILANIYOR
General Mor Perczel neşeli, cesur, yerinde karar verebilen popüler bir
savaşçıydı. Macar Özgürlük Savaşı'nda teşkilatçılık kabiliyeti dolayısıyla
oldukça yararlı ~lmuştu. Perczel, Temeşvar savaşında önemli katkılarda
bulundu. Fakat, savaşın başarısızlıkla neticelerrmesi üzerine 10 Ağustos'ta
Rekas 'ta birkaç kişi ile birlikte yurtdışına gitmek üzere General György
Kmety'den ayrıldı ve Orsova'ya doğru yola çıktı9. Onun yurt dışına çıkmaya
karar vermesi, Temeşvar yenilgisinin en cesur komutanların bile ümitlerini
kırdığını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Perczel, 13 Ağustos 'ta Eski
Orsova'ya geldi. Burada Tuna'nın karşı kıyısındaki Sırplar, kendilerine
düşmanca bir tavır sergilediler. Perczel ve yanındakiler, Sırpların Tuna'yı
geçerek kendilerine saldıracaklarından endişe duyuyorlardı. _Bu yüzden
Perczel, kardeşi Miklos Perczel ile yaverleri Yüzbaşı Johan Somsich, Josef
Halasz, eski subaylardan Al exsander Makai ve diğer birkaç kişi- ile birlikte
Osmanlı sınırına doğru hareke etti ve 16 Ağustos 1849 'da maiyetindekilerle
birlikte Osmanlı Devleti'ne iltica ettiıo.
Perczel ve maiyetindekiler sınırı geçtiklerinde Türk askerleri tarafın­
dan büyük bir coşkuyla karşılandılar 11 • Türk askerleri, onlara hayatlarının garanti altında olduğuna dair güvence verdiler. Bu güvence sayesinde Perczel
ve arkadaşları silahlarını Türk askerlerine teslim ettiler. Bir süre dinlendikten
sonra da Türk askerleri eşliğinde Tumu-Severin'eız gönderildiler. Perczel ve
arkadaşları, Severin'de Türk misafirperver liğine yakışır bir şekilde
karşılandılar. Burada kendileri için hazırlanan çadıriara yer~eştirildilerl3 .
Dembinski ve Meszaros ise 15 Ağustos'ta Ors~va'dan Osmanlı
geldiler. Dembinski ve Meszaros'u dört araba ile ·bir kaç atlı asker
takip ediyordu. Onlar, tebdil-i kıyafet ederek kendilerini tüccar diye tanıtıp
sınırına
-
28-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- --
- - - - - - - - --
-----
Eflak'a geldiler. Oysa, Tür askerleri onların kim olduğunu biliyordu. Adı
geçen iki mülteci şefi de Perczel gibi Severin' e getirildi. Onlara Severin' e
kadar silahlı bir alay eşlik ettiı4.
5- MEHMET PAŞA MÜLTECİLERDEN ÖZGÜR BİR ÜLKENİN
HAVASINI TENEFFÜS ETMELERİNİ İS TİYOR
1
Krayova'nın
mülki amiri olan Mehmed Paşa, 17 Ağustos'ta Severin'e
gelen mültecileri ziyaret etti. Görüşmede Perczel, Türk Hükümeti 'nin
mültecileri Avusturya ve Rusya'ya teslim edeceğine dair aldığı duyumlan ve
bu konudaki endişelerini Paşa'ya iletti. Buna karşılık Paşa da Osmanlı
Devleti'nin böyle bir tutum içerisine girmeyeceğini ve hayatlannın güvence
altında olduğunu ifade etti ıs.
Mehmed .Paşa, birkaç gün sonra mültecileri tekrar ziyaret etti. Bu
ziyarette onlara, Macar Özgürlük Savaşı'nın başarısızlıkla sonuçlanmasından
duyduğu üzüntüyü ve Sultan'ın mültecilere dostça bir yaklaşımı olduğunu
söyledi. Ayrıca, mültecilerin gözetim altında tutulacakları ve yakın
gelecekte İstanbul' a ya da istedikleri bir ülkeye gidebilecekleri hususunda
teminat verdi. Bu güvenceler, mültecileri sevindirdi ve kendilerini uygar bir
ülkenin özgür havasını teneffüs ediyormuş gibi hissetmelerine sebep oldu.
Paşa ile mülteciler arasındaki görüşme bir saatten fazla sürdü ve yapılan
görüşmede Paşa, onlara çeşitli ikramlarda bulundu ı 6.
6- ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİN SIGINMASI ÜZERİNE ­
MECLİS-1 MAHSUS OLAGANÜSTÜ TOPLANlYOR
Dembinski, Meszaros ve Perczel'in Osmanlı Devleti'ne iltica ettikleri
haberi İstanbul'a ulaştığında Meclis-i Mahsus. olağanüstü toplanarak durumu
müzakere etti. Yapılan görüşmelerde adı geçen üç generalin vakit geçirilmed~n Vidin'e gönderilmesine karar verildi. Çünkü, Rusya veya Avusturya ani
bir baskınla onları ele geçirebilirdi 17 . Ancak, alınan karar Severin' e ulaşmadan
mülteciler, birçok araba ve attanoluşan bir kafile ile Vidin'e doğru yola çıka­
nldılar. Bu yolculukta Yüzbaşı Ali Efendi ile yaklaşık 40 kadar Türk askeri de
onlara eşlik ediyordu 1s. Adı geçen mülteci şeflerinden oluşlın kafile, Vidin'e
doğru yola çıkan ilk mülteci grubuydu. Kafile, ilk gün Regova'ya ulaştıktan
soma 20 Ağustos 'ta Boyarlar tarafından misafir edilip iyi bir şekilde karşılan­
dıklan ,K usmir'e geldiler ve 21 Ağustos'ta da Kalafat'a ula'Ştıları 9.
-
301
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
Diğer taraftan Sadaret, Osmanlı ülkesine sığınan bu insanlara karşı dikkatli davranılması ve bu meselede devletin yüzünün akıyla çıkması için gerekli her şeyin yapılması yolunda sınırdaki Fuad Efendi'ye talimatlar gönderdi2o.
7- VİDİN VALİSİ ZİYA PAŞA'NINÜSTÜN
MİSAFİRPERVERLİGİ
Kalafat, Tuna Nehri'nin solunda yer alan bir yerleşim yeridir.
tam karşısında ve Tuna'nın sağında Vidin şehri bulunmaktadır.
Dembinski, Meszaros, Perczel ve maiyetlerinde bulunun 23 kişilik mülteci
kafilesi, Vidin Valisi Ziya Paşa tarafından gönderilen bir yelkenliyle
Kalafat'tan Vidin'e geçtiler21.
Kalafat'ın
Rumeli Ordu-yı Hümayunu Müşiri Ömer Paşa, Vidin Valisi Ziya
Paşa'ya bir yazı göndererek mültecilerin ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanma~ı,
saygıda kusur edilmemesi ve muhafazalarına itina gösterilmesini validen istedi22. Ömer Paşa'nın istekleri, Ziya Paşa tarafından eksiksiz yerine getirildi.
Şehre gelen mülteciler, ilk önce Ziya Paşa'nın konağına götürüldüler. Mülteciler, yanlarındaki eşyalarını konağa bıraktıktan sonra Paşa tarafından kabul
edildiler. Ziya Paşa, onları dostça ve misafirperverce karşıladı ve onlara
kahve ikram etti. Vidin'e gelen bu ilk mülteci kafilesi, daha sonra kendileri
için hazırlanmış konaklara yerleştirildiler. Paşa, onların yiyecek ihtiyaçlarını
karşıladı ve şahsen birkaç defa da ziyaret etti23.
B- MACAR DEVLET BAŞKANI LAJOS KOSSUTH'UN
OSMANLI ÜLKESINE SIGINMASI
1- KOSSUTH'UN ÇOCUKLARıNDAN AYRıLMASI
Kossuth, Temeşvar yenilgisinden sonra Macar Özgürlük Savaş'nın
tamamen kaybedildiği sonucunu çıkardı24 ve görevi Görgei 'ye verdikten
sonra, aynı günün akşamı, yani ll Ağustos'ta, Arad'ı gizlice terk etmeğe
karar verdi. Kossuth'un Ferenc ve Lajos adında iki oğlu ve Julia adında bir
kızı vardı. Temmuz başında Peşte'den Szeged'e gelirken çocuklarını yanına
almamıştı. Çocuklarını bir annanın kenarında saklamış ve bnlara bakma sözü
veren Mator adlı bir köylüye teslim etmişti. Kossuth • ve eşi Theresia,
Macaristan'ın zaferi durumunda ileride çocuklarını yanlarına ahtcaklardı2s.
Fakat, çocukların saklandığı yer herkes tarafından biliniyordu. Kossuth'un
-
31-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
-
- -- -- - --
-
- - - -- - --
çocukları saklandıkları
yerden alınıp, Avusturya askerlerinin gözetiminde
1850 yılının başında büyük annelerine verilmişti.
Daha sonra da değinileceği gibi, Kossuth'un çocukları İstanbul'a
gelecekler ve buradan da Bursa üzerinden anne ve babalarının bulunduğu
Kütahya'ya gönderileceklerdi.
2- KOSSUTH'UN EŞİYLE VEDALAŞMASI
Kossuth, Arad'ı terk etmeğe karar verdiğinde çocuklarının geleceği
bir tahminde bulunacak durumda değildi. Theresia, çocuklarının
geleceğinin belirsiz olması yüzünden eşiyle birlikte gitmek istemiyordu. Bu
yüzden Theresia, Kossuth ile vedalaşıp çocuklarının yanına gitrneğe karar
verdi. Kossuth, eşiyle "Ben insan ve vatandaş olarak vatanını kurtarmak
için elimden gele;ni yaptım ve görevimi yerine getirmediğim için beni kimse
suçlayamaz"26 sözleriyle vedalaştı.
hakkında
Daha sonra da değinileceği üzere, Theresia, 1850
çocukları olmadan Şumnu'ya eşinin yanına gelecekti.
Şubat'ında yanında
3- KOSSUTH OSMANLI SINIRINDA
Kossuth, eşiyle vedalaştıktan sonra, emir subayı Sandor· Asboth'un
refakatinde Arad'dan yola çıktı 27 . Arad'dan ayrılan Kossuth, ll Ağustos'ta
Rus karargahından dönen General Emo Poeltenberg ve Yarbay Lajos
Beniczky ile buluştu. Bu buluşmada Görgei 'nin ordu komutanı olarak
Ruslardan istediğini elde edemediğini öğrendi. Zira Rus Generali Rüdiger,
Rusların Macarlada görüşmek için değil, savaşmak için geldiğini, bu yüzden
Görgei ile ancak Macarların teslim tarihini:...._konuşmaya yanaşabileceğini
iletmişti. Diğer yandan Ruslar, Macarların teslim olmaları halinde hayatları­
nı kurtarabilecekleri izlenimini veriyorlardı. Kossuth' a bu bilgileri veren
Poeltenberg' in yanında Szemere ve Batthyany de vardı. Kossuth bu kişilerle
beraber Redna üzerinden Lugos'a doğru hareket etti. Redna'da Kossuth,
Maliye Bakanı Ferenc Duschek ile buluştuğunda kendisine devlet hazinesinin ne olacağını soran bakana, Görgei 'ye müracaat etmesi emrini verdiıs.
Redna' dan ayrılan Kossuth Lugos 'a vardı.
-
32-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - --
- - - - - - -- - - - --
Kendi ifadesine göre Kossuth'un Lugos'a gidiş sebebi, mücadeleyi
devam ettirmek ve Macar birliklerinin durumunun ne olduğunu görmektiz9.
Kossuth, 12 Ağustos'ta Lugos'tan Görgei'ye bir mektup gönderdi. Bu
mektupta o, istifasının sebeplerini açıkladıktan sonra, Macar ulusunu
kurtarmak için bütün imkanlara başvurmasını, aksi halde onu vatana ihanet
etmiş biri olarak göreceğini şu cümlelerle ifade ediyordu: ''Eğ~r siz, millet
için değil de yalnızca ordu tarafindan, ordu adına ve ordu hesabına
pazarlığa girişirseniz bunu ihanet sayarım". Esasında Kossuth'un Görgei'ye
böylesi ifadeleri kullanması, özgürlük savaşının kaybedilme sorumluluğunu
biraz da başkasına yüklemek amacına matuftu. Nitekim mektuptaki "Bu
bildirim kendime ve vatanıma şükran borcumun ifadesidir, bunu resmi
gazeteye aldırmak istiyorum" 3o ifadesi böylesi bir düşüneeye sahip
olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Lugos' a v~rdığında sokakları mülte~i kaynıyordu ve Kossuth bunların
bir kısmını şahsen tanıyordu. O, Lugos 'ta bir araya gelen orduları ve askerle:..
ri o kadar moralsiz ve zayıf görmüştü ki, onların artık hiçbir savaşta kullanı­
lamayacağına karar verdi. Ayrıca Kmety, birliklerin daha fazla savaşamaya­
caklarını, ilk saldırıda kaçacaklarını Kossuth'a iletti. Yani, Lugos'ta tam bir
kaos vardı ve herkes kendisini kaçışa hazırlıyordu_. Dahası Kossuth, burada
bulunurken Erdel' deki Macar birliklerinin yenildiği haberini aldı. Böylece son
ümitleri de yok oldu3 ı .
Kossuth, 14 Ağustos'ta Lugos'tan Orsova'ya gitmek üzere hareket
etti. Albay Zamoyski Leh ve İtalyan lejyonları da Kossuth'-a katıldı3z.
Lugos'tan ayrıldıktan sonra ilk olarak Teregova'ya geldi. Teregova,
Mehadia'ya bağlı bir yerleşim yeriydi. Teregova'da bir süre kalan Kossuth,
buradan sınır şehri olan Orsova'ya geldi33;
Kossuth, Teregova'ya vardığında Polonyalı General Bem'in mektubu
kendisine ulaştı. Bem, bu mektupta Kossuth'u yeniden iktidarı alması için
ikiıa etmeye çalıştı. Fakat Kossuth, bundan sonra Macar Özgürlük
Savaşı'nda kendisinin artık bir rolü olamayacağını düşündüğünden Bem'e:
"Şu anda ben sıradan bir yurttaştan başka bir şey değilim" şeklinde cevap
verdi34.
-
34/
-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
-
-
-
- - -- - - - --
- - - --
4- KOSSUTH'UN SINIRDAN SULTAN ABDÜLMECİD'E
GÖNDERDİÖİ MEKTUP ve SULTANIN İNSANLIK DERS!
VEREN CEVABI
Bu arada Kossuth, Sultan Abdülmecid, Sırhistan Kralı Kara
Giorgevich ve Vidin Valisi Ziya Paşa'ya birer mektup gönderdi. Mektupta
Kossuth, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulunuyordu3s.
Kossuth'un Sultan'a ve Ziya Paşa'ya gönderdiği mektuplarasahip değiliz.
Bu sebeple söz konusu mektuplarda Sultan' dan sığınma talebinden başka
ne tür isteklerde bulunduğunu tespit edebiimiş değiliz. Ancak Kossuth,
Vidin'den İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Palmerston'a gönderdiği 20
Eylül tarihli mektupta, Sultan'a yazdığı mektuba bazı atıflarda bulunur.
Söz konusu değinmeler onun ve maiyetindekilerin sığınma talepleriyle
ilgilidir. Ayrıca, Sultan'ın onun sığınma isteğine verdiği cevaptan da
bahsetmektedir. Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Kossuth, kendisinin bir
süre için de olsa; Osmanlı Devleti'nde misafir edilmesini istemişti. Sultan
da verdiği cevapta mültecilerin kendisinin riıisafıri olduklarını, saçlarının
bir teline zarar gelmekteuse tebaasından 50.000 kişinin kurban edilmesini
yeğleyeceği cevabını vermişti36.
Ancak Kossuth, düşmanın yaklaşması üzerine Sultan'dan gelecek
beklemeden 19 Ağustos'ta Osmanlı Devleti'ne iltica etti37. Sınır
bölgesindeki Türk komutan, Kossuth'u hemen tanıdı3s. Kossuth'un ilticası,
Fuad Efendi tarafından Macar Özgürlük Savaşı 'nın başarısızlıkla sonuçlandığının kesin bir göstergesi olarak kabul edildi39.
cevabı
5- KOSSUTH MACARİSTAN TOPRAKLARINI TERK EDERKEN
ÖYLE DOKUNAKLI KONUŞTU Kİ KENDİSİ DE GÖZ
YAŞLARINI TUTAMADI
andan itibaren suların şırıltısı ve
rüzgarın uğultusu yabancıdır. İnsanlar, kaderin kendilerine ön gördüğü
birçok olumsuzluğa katlanabilirler, hatta yaşanan talihsizliklere dost bile
olabilirler fakat, vatansızlığın verdiği acılara asla dayanamazlar. Kossuth,
belki de bu düşüncelerle Macaristan topraklarından ayrılmadan önce yere diz
çöküp yerleri kucaklamak istercesine kollarını açtı, çocJklarının kanıyla
sulanmış toprakları öptü ve bütün kaderierin belirleyicisine sessizce bir dua
gönderdi. Yaşlı gözlerle etrafındakilere bakındı ve son b~r nefes çekerek,
vatanın(il şu sözlerle veda etti:
Her insana
anavatanını kaybettiği
-
361
-
-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - - - - - - - - - - --
- -- --
"Tanrı
seninle olsun sevgili vatanımf Tanrı seninle olsun Macarların anavatanı i Tanrı seninle olsun acıkır ülkesi! Artık dağlarının tepesine
bakamayacağım; annemden özgürlüğün ve adaletin sütünü emdiğim
anavatanım diyemeyeceğim artık. .. !
Senin mutluluğun için çalışırken, senden ayrılmak zorunda kaldığım
beni affet. Şu anda senin sadık oğullarınla birlikte diz çöktüğüm bu
küçük alandan başka hiçbir yerini özgür diye nitelendiremediğim için beni
affet. Bakışım senin üzerine düşüyor ey zavallı vatanımf Seni acılar içinde
kıvranıyor görüyorum. Geleceğe bakıyorum, senin geleceğinde acıdan başka
hiçbir şey yok. Ovaların kırmızı kanlarla su/andı. Bu kırmızı kanlar, yapılan
tahribatla oğullarının kutsal topraklarına göz diken düşmaniarına karşı
kazandıkları sayısız zaferierin yasını tutarcasına simsiyah olacak.
ıçın
Kaç minnettar kalp dualarını her şeye kadir Tanrı 'nın kapılarına
gönderdi. Cehennemi bile insafa getiren ne kadar gözyaşı döküldü uğruna.
Macarların vatan sevgisine ve uğrunda öZebilecek olduklarını gösterecek kaç
kan gölü aktı. Buna rağmen sevgili vatanım köle oldun ... !
Sevgili oğulların köleler olarak kutsal olan herşeyi ayaklar altına
alıp kutsal olmayan herşeye hizmet etmek durumunda kalacakları bir yere
sürükleniyor.
Aman
Tanrım !
kazandırdığın halkını
Gör sevgili
Sana yalvarıyorum. Eğer birçok tehlike
seviyorsan onu ezdirme.
vatanım,
oğlunun
çaresizlik içinde
altında başarz
sınırdan
sana
nasıl seslendiğini!
Eğer senin oğullarzn, temsilcin olduğum için, benim yüzümden senin
kan döküyorlarsa, senin alnına kanlı harflerle "tehlike" kelimesi
yazıldığında ben seni koruduğum, bana "köle ol" dendiğinde bu sözü sana
söylenmiş kabul ettiğim için beni affet.
ıçın
Zaman hızla akıp gitti. Kader, senin tarihin üıerine sarı siyah
harflerle senin ölümünü yazdı ve üzerine mühür basma'sı için kuzeydeki
belayı çağırdı . Fakat güneyin kızıllaşan sabah güneşi bu mührü bozacaktır.
1
-
38/
-
Osmanlı Misafirperverliği
rının
ve Avrupa' daki
Yankıları
------------------
Gör sevgili vatanım, uğruna bu kadar kanlar dökülen senin için çocuklakemiklerinden oluşan tepelerde zulüm çiçekleri açarken kimse üzülmüyor.
Bak sevgili vatanımf Meyvelerin/e beslediğin nankörün tepeden tırnağa
kadar seni mahvetmek için sana karşı nasıl durduğunu gör. Fakat sen asil
ulusum, bütün bunlara, ümidini kaybetmediğinden katlandın ve kaderine
küsmedin.
Macarlar gözlerinizi benden ayırmayın. Çünkü şu an dahi, göz yaşiarım
sizin için akıyor ve üzerinde çömeldiğim bu toprak hala sizin adınızı taşıyor.
Düştün, ulusların
en
sadığı
kendi
tokatının altında kaldın.
Senin
mezarını kazan düşmanların ve sana karşı sürülen halkların topları değil;
onlar, senin vatan aşkınla geri püskürtiildüler. Seni silah bırakmaya
zorlayan Karpatlar'dan sızan Moskoflar değildir. Ey sadık vatanım Sf!n
satıldın. Senin · idam kararın, vatan sevgisinden şüphelendiğim biri
tarafından verildi. -Düşüncelerimin en sakin olduğu zamanda bile onun vatan
hain{ o~acagından şüphelenmektense Tanrı 'nın yarlığından şüphelenirdim.
Sen, -bir iki gün önce vatanı kanının son damlasına kadar koruyacağı sözü
üzerine -yiJnetimi kendisine teslim ettiğim kişi tarafindan ihanete uğradın.
Ona - altının rengi, uğruna dökülen kanların renginden çok daha cazip
geldiği için bir vatan hain i _oldu. Şeytanla işbirliği yaptığında altın, onun
gözünde onu terk eden vatanının tanrısından daha değerliydi.
Macarlari Benim sadık v_atandaşlarım! Bu insana yerimi bırakmak
zorunda kaldığım için beni muhakeme etmeyin. Halk ona güvendi, ordu onu
sevdi ve o da, o zamana _kadar sadakatini ispatladı ğı için bunu yapmak
zorundaydım! Yine de bu insan, ulusun güvenini kötüye kullandı ve ordunun
sevgisini küçümsedi.
Seni, uğruna sadakat/e savaştığın özgürlüğü sevdiğim gibi seviyorum.
Ey Avrupa 'nın en sadık halkı ! Özgürlüğün ilahı seni hiç unutmayarak Tanrı
seni her zaman yüceltsin. Benim temel aldığım düşünceler Willhelm Teli 'in
yaptıkları değil, Washington 'un jikirleriydi. Ben sadece Tanrı 'nın insanları
hür yarattığı gibi bir ulus istiyorum Gelecek bahara güzel çiçekler açacak bir
zambak gibi öldün. Kış geldiği için sen ölüsün. Fakat bu kış !Sibirya 'nın soğuk
havası altında ezilen asil kader arkadaşınınki gibi çok ~zun sürmeyecek
Hayır, on beş ulus senin mezarını kazdı, fakat on altıncıs,zndan binleri seni
kurtarrrzak için gelecek.
40
1
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
Şimdiye
kadar olduğun gibi sadık kal, İncil 'in kutsal sözlerine bağ­
lan, kurtulman için dua et ve dağların kurtarıcılarının top sesleriyle çınla­
dığında mi/If marşını söyle.
Tanrı
sizinle olsun sadık vatandaşlarım! Tanrı ve bağımsızlık melekleri sizinle olsun! Kendinizle gurur duyabilirsiniz çünkü Avrupa 'nın asianı
ihtilalcileri yenmek üzere ayağa kalktı. Bütün uygar dünya size kahramanlar
olarak hayranlık duydu ve bu kahraman halkın meselesi özgür ülkelerin en
özgürü tarafindan desteklenecektir.
Bu kadar kahramanın kanıyla sulanan kutsal toprak Tanrı seninle
olsun. Bu kutsal kan lekelerini halkının sana sevgiyle yardıma koşacağının
bir delili olarak sakla.
Tanrı senJnle olsun Macarların genç kralı unutma ki, millelim seni
seçmedi. Ümit ediyorum ki, bu sözün tasdik edildiğini göreceğiniz gün
gelecek. Buda harabeleri üzerinde olsa bile. Her şeye kadir olanın kutsaması sizin üzerinize olsun benim asil milletim. İnan! Ümit etf4o
6- MACAR DEVLET BAŞKANI LAJOS KOSSUTH
TANINMAMAK İÇİN SAKALINI ve BlYlKLARINI KESİYOR
Kossuth, 19 Ağustos 1849'da Osmanlı Devleti'ne iltica ettikten
sonra Severin'e geldi. Sınırı geçerken tanınmamak amacıyla ne kadar
gayret göstermişse de bunda başarılı olamadı. Hatta sakalını tamamen
kestirdi, bıyıklarını kısalttı ve öndeki açıklığı kapatmak için öne doğru
taradığı saçlarını kendisini kel gösterecek şekilde arkaya taradı. Fakat
buna rağmen Kossuth, kamuile olmayı başaramadı. Tanınmamak için her
yolu denemesine rağmen Severin'deki görevliler tarafından, kendi
deyimiyle "Dostluk güvencesi veren bir yığın sözlerle"4ı karşılandı.
Kossuth, Vi din' e geldikten sonra da bir süre aynı şekilde dolaştı fakat,
İngiltere'ye gidebileceğine dair ümitleri sönünce, saçlarını eskisi gibi
taramasırta karşılık, bıyığını kısa tutmaya devam etti.
7- KOSSUTH SlRP KRALI'NIN TEKL1F1N1 REDDEDİYOR
Bu arada Sırhistan Prensi Kara Giorgevich, Kossuth'a bir mektup ve
on pasaport göndererek kendisinin Macar Devlet başkanına yakışacak bir
-
41-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
şekilde karşılanacağını
Yankıları
garanti etti.
-
- --
- -- -- - -- - - -- --
Sırhistan Kralı'nın
iyi niyetine
rağmen
Sırp halkı
onunla aynı fıkirde değildi. Çünkü Macar ve Sırp halkları arasın­
daki sorun henüz ortadan kaldırılamamıştı42. Hatta bu yüzden Macar mültecileri, Osmanlı Devleti'ne iltica ederken Sırhistan üzerinden geçmemişlerdi.
Oysa ki, Wysocki emrindeki Polonya birliği ile Albay Monti emrindeki
İtalyan birliği, birincisi 800, ikincisi 300 kişilik grupla Sırbist~n üzerinden
Osmanlı Devleti'ne iltica etmişlerdi43. Hutter ise Polonyalı mültecilerin
Sırhistan üzerinden Osmanlı Devleti 'ne iltica etmelerini, onların Slavlarla
soy birliğine sahip olmalarına bağlar44.
20 Ağustos'ta Vidin'e doğru yola çıktılar. Onları yolculukları sırasında korumak için yeterli sayıda asker görevlendirildi.
Kossuth, yolculuk boyunca Asboth ve Szöllösy ile birlikte yolculuk ediyordu.
Birkaç at ve 30 arabadan oluşan mülteci kafilesi ise onu takip ediyordu4s.
Vi din' e yolculuk yaklaşık iki gün sürdü. Birlikte yolculuk yaptığı mülteci k~­
fılesi ile geçtiği her yerde sıcak bir şekilde karşılanan Kossuth, 22 Ağustos 'ta
Kalafat' a ulaştı. Kossuth burada, yanındaki mültecilerle birlikte yola devam
etmeyerek onları önden gönderdi ve 23 Ağustos'ta Szöllösy, Asboth ve bir
Türk subayın eşliğinde Vidin'e geçti. Aynı gün, 40 mülteci daha Vidin'e
ulaştı. Kossuth, kendisine tahsis edilen eve yerleştikten sonra ilk iş olarak
Vidin Valisi Ziya Paşa'yı ziyaret etti46.
Kossuth ve
arkadaşları
Dembinski ve Meszaros hariç, Kossuth'tan önce Vidin'e gelen
mülteciler onu karşılamaya çıktılar. Imrefı'nin belirttiğine göre, Kossuth'un
hasta ve çökmüş bir hali vardı. Kossuth, mültecilerin kendi acJına ·yaptığı
konuşmayı dinledikten sonra, onlarla bir süre sohbet etti. Mülteciler bu
karşılama ile en kötü gününde dahi onun yanında yer alacaklarını göstermiş
oldular. Ancak, Vi din' deki mültecilerin ona öfke duydukları şeklinde
haberler yayılmaya başladı47.
Kossuth, 27 Ağustos'ta Ziya Paşa'yı bir kez daha ziyaret etti. Bu ziyarette Paşa'dan İstanbul'a gitmesi için izin istedi. Ancak Paşa, İstanbul'dan bu
hususta kendisine bir emir gelmediğini, bu sebeple izin veremeyeceğini söyledi4s.
8- KOSSUTH'UN OSMANLI ÜLKESİNDE OLMAKTAN
DUYDUGU MUTLULUK
Kossuth, Osmanlı Devleti'ne sığınınaktan son d~rece memnundu.
o, Vi din' den Mustafa Re şi d Paşa'ya gönderdiği mektupta Osmanlı
Nitekiıp.
-42 -
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve
Avnıpa'daki Yankıları
ülkesinde olmaktan duyduğu memnuniyeti şu cümlelerle anlatıyordu: "PadiHazretlerinin asaleti ve zat-ı Iiiinizin yüce duyguları ve bilgeliğiyle
yönetilen hükümetinizin cömert politikası sayesinde, mutsuzluğun acılarını
hafifleten bir güvenin telkin edildiği Türkiye ye sığınmış bulunmaktayım"49.
Kossuth, mektubunda Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği nazik ve
kibar davranışından dolayı, Mustafa Reşid Paşa'ya ve onun şahsında tüm
hükümet üyelerine minnettarlığını sunmuş, bu sıcak karşılamadan dolayı,
Paşa'yı öven ifadeleri esirgememişti 50 • Kossuth'un mektuptaki ifadelerinden
Türklerin mültecilere gösterdiği misafirperverliğin, onun üzerinde memnuniyet verici bir etki bıraktığı anlaşılmaktadır. Nitekim, mektuptaki teşekkür
bahsi önemli bir yer tutmaktadır.
şah
C- OSMANLI DEVLETI'NE SIGINAN DIGER ÜNLÜ
lSIMLER
1- MACAR BAŞBAKANI ve DIŞİŞLERl BAKANI DA OSMANLI
ÜLKESİNDE
Kossuth'tan sonra Macaristan'ın Dışişleri Eski Bakanı Batthyany, eşi
ile birlikte 26 Ağustos'ta Vidin'e geldi. Batthyany, Özgürlük Savaşı'nın sonuna kadar Kossuth'a sadık kaldı ve kaçarken bile Kossuth'tan ayrılmadı. İh­
tilalin önde gelen isimlerinden Szemere de aynı tarihte Vidin' e geldi. Ancak,
Szemere bir süre sonra, Vidin'den ayrılarak Paris'e gitti. Onunfa birlikte birkaç Macar daha Osmanlı Devleti'nden ayrılarak Avrupa'ya gittiler51.
2- POLONYALI ÜNLÜ GENERAL JOSEF BEM'İN OSMANLI
DEVLETİ'NE SIGINMASI
Jozef Bem, Macar Özgürlük Savaşı'nda büyük kahramanlıklar gösterdi. Özellikle Erdel' de Ruslara karşı kazandığı savaşlar onun kahramanlık­
larıyla doludur. Bu başarılar Bem'in ününü doruğa ulaştırdıs 2 • Büyük savaş
kabiliyeti olan Bem, 1830 ihtilali'ne de katılmıştı. Bu savaşta, Polonya
ordusu Ruslara yenildiğinde hayatını zor kurtarabildi.
ı
Kasım
1848 'da Lajos Kossuth tarafından Erdel ordusuna komutan
tayin edildi. Bem, burada Avusturya ordusuna karşı sayısız başarılar elde
etti. Ancak, Avusturya'nın yardım teklifini kabul eden Rusya'nın 200.000
kişili~ bir orduyu Macar ve Polonyalılar üzerine göndermesinden sonra,
-43-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- -- -- - - - - - -- -- --
komuta ettiği kuvvetler dağıldı. Son olarak Dembinski ile birlikte A vusturyalı General Haynau' ya karşı verdikleri mücadelede de başarılı olamadı ve Temeşvar savaşında atından düşerek yaralandı. Macarların Rus ve Avusturya
müttefik orduları karşısında kesin yenilgiye uğramasından sonra iltica etmek
üzere Türk sınırına doğru yola çıktıs3. Yanında yüzbaşı W eppler ve 500 Macar süvarisi bulunuyordu. Sınırda silahlan alındıktan sonra, Türk muhafızıa­
rın eşliğinde ve Yüzbaşı İbrahim Efendi 'nin refakatinde Vidin'e gönderildis4.
Maiyetinde bulunan askerlerden bir kısmı Avusturya'ya esir düşmüş, bir
kısmı da dağlara ve sair mahallere dağılmış ve yanlannda bulunan toplan da
Turla Nehri'ne atmışlardı. Ziya Paşa'nın bildirdiğine göre Bem, Vidin'e
geldiğinde bir kaç yerinden hafifçe yaralıydıss .
Bem,
aynı
zamanda "Legion d 'honneur"
(Şeref nişanı)
sahibiydis6.
Bem, Vidin'e ulaştığında maddi sıkıntı içerisindeydi. Vidin'e geldiğinde Kossuth'a ·alaylı bir mektup göndererek tek kuruşunun kalmadığını
söyledi. Bem'in parasız olarak geldiğini öğrenen Macar subaylar, aralarında
para toplayarak ona yardım etmek istediler. Ancak Zamoyski, Bem'in bu
duruma düşmesini istemediğinden ona 100 duka vererek yardım etti s?.
Bem'den önce Vidin'e gelen mülteciler, Macaristan'ın kurtulabileceği ümidini az da olsa hala taşıyorlardı. Ancak, onun Vidin'e gelişi Macaristan ve Erdel'deki ihtilal Ordusu'nun dağılışının kesin habercisiydi. Bem'den
sonra, Macar süvarİleri Yüzbaşı Ihasz'ın gözetiminde Vidin'e geldilerss.
3- ÜNLÜ ŞAİRİMİZ NAZlM HİKMET'İN DEDESİ DE
OSMANLIYA SIGINANLAR ARASINDAYDI
Asıl adı Konstantyn Borzecki olan Mustafa Celaleddin Paşa, 1848
Polonya ihtilali'ne karıştığı için, önce Fransa, sunrada Türkiye'ye sığınmak
zorunda kalmıştı. Hatta gemiden denize atlayıp yüzerek Boğaz kıyısına
sığındığı şeklinde rivayetler vardır. Borzecki, İstanbul' a gelir gelmez
Osmanlı ordusuna katıldı ve maiyetinde çalıştığı Ömer Lütfi Paşa'nın takdir
ve sevgisini kazandı. Sonradan Müslüman oldu, Ömer Paşa'nın kızıyla
evlendi. Osmanlı İmparatorluğu ' na duyduğu ilgiyle, 1869'da Türklerin
tarihini yazdı. "Les Turcs Anciens et Moderns" (Eski ve ~odern Türkler)
adlı yapıtı önce Fransızca olarak, sonra da başka Avrupa dillerine çevrilip
yayınlandı. Yapıtında Türklerin ulusal bilincini uyandılll'}aya çalışıyordu.
Mustaf"' Paşa'nın ölümünden elli yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti 'nin
1
-44 -
-
-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - -- - - - - - - - -- -- - - -
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, onun fikirlerini önemseyerek daha da
ileriye götürdü. Atatürk'ün, Mustafa Celaleddin Paşa için "Bu Polonyalz
gerçek altından .anı ta layıktır" dediği biliniyor. İstanbul Harp Okulu'nda
uzun yıllar boyunca harita hocalığı yapan Mustafa Celaleddin Paşa,
savaşlara da katılmıştır. Katıldığı tüm savaşlarda üstün yararlıklar gösterdi.
Hayranlık uyandıran -b u cesareti sayesinde, genç yaşta paşalığa kadar
yükseldi. Oğlu, Mirliva Enver Paşa da ünlü komutanlarındandı.
Ünlü şairimiz Nazım Hikmet, Mustafa Celaleddin Paşa'nın torunudur. Nitekim Nazım Hikmet Dedesinin Polonyalı bir mülteci olduğunu eşi
Münevver hanıma yazdığı bir şiirinde şu şekilde dile getirir.
Sevgili m, dayı kızım, Mehmed 'imin anası
Dedelerimizden biri
1848 Polanya muhaciri
Belki ben bu yüzden sarı bıyıklz
Böyle uzun boyluyum
Oğlumuzun gözleri böyle kuzey mavisi
Le histan 'dan gelen dedelerimizden biri
Gözlerinden karanlığı yenilginin
Saçları al kana boyalı
Uykusuz geceleri Borzecki 'nin
Benimkine benzer olmalı.
4- GENERAL KMETY'NİN OSMALI DEVLETİ'NE İLGİNÇ
SIGINMA ÖYKÜSÜ
Macar Özgürlük Savaşı 'nın önde gelen isimleri arasında yer alan
Kmety'nin Osmanlı Devleti'ne ilginç sığınma öyküsü vardır. Şöyle ki,
Temeşvar'da dağılan Macar ordusundan en iyi durumda kalan Kmety'nin
birliği olmuştu. Macar ordusunun kalıntıları, Lugos' a geri çekilirken onun
birliği Erdel' e çekilmişti. Bem ve Guyon'un birliklerinden arta kalanlar geri
çekilirken 80.000 kişilik Rus ve Avusturya ordusu bunları yok etmek
amacıyla iki yönden onları takip ediyordu. Bunun üzerine Kmety, birkaç bin
kişiden oluşan birliği ile önce Lugos 'un dışında ve daha so~ra da içinde adı
geçen devletlerin orduları karşısına çıktı. Kendisinden yak~aşık 20 kat daha
güçlü olan düşmanı yarım gün oyalamayı başardı. Böylece Bem ve Guyon'un /birlikleri kurtulmuş oldu. Görevini bu şekilde başafıyla tamamlayan
ı
-461
------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Av~pa'daki Yankıları
general, ordusunun geri çekilmesinden sonra kendisini zor kurtarabildi. Bir
yaveri ile birlikte sarp yollardan geçip ·Merul adlı bir Eflak köyüne geldi.
Kmety veyaveri adı geçen köye vardıktan sonra halk tarafından kuşatıldılar.
Onların atıarına el konulduğu için kaçma şansları da kalmadı. Köylüler,
kendi aralarında Kmety ve arkadaşlarına nasıl bir ölüm cezası vereceklerini
tartışıyorlardı. Köylülerden birisi onları Avusturya ordusuna teslim etmeyi
önerdi. Fakat bu fikir, cezanın hafif olacağı gerekçesiyle kabul görmedi. Baş­
ka birisi, onların yavaş yavaş ölmesi gerektiğini bu sebeple de vücutlarının
parçalanması fikrini ortaya attı. Diğer birisi de, büyük bir mezar açılıp onları canlı canlı gömmeyi teklif etti. Bazıları da onların asılması gerektiğini söylüyordu. Köylülerin büyük çoğunluğu son teklifi yani, onların asılmalarını
uygun buldu. Merul köylüleri, infazı kimin yerine getireceği konusunda
ihtilafa düştüler. Bu görevi kimse üzerine almak istemiyordu. Bu yüzden
tutukluları bir domuz damına kapatıp sonra da bu damı yakmaya karar
verdiler. Gerçekten de verilen bu karar uygulanmaya kondu. Kmety ve
arkadaşları domuz damına kapatıldılar ve dam alttan ve üstten ateşe verildi.
Fakat tam bu sırada General Bem'in öncü kuvvetleri yetişerek general ve
beraberindekileri bu korkunç ölümden kurtardılars9. Kmety, bu korkunç
olayda canını kurtardıktan sonra Osmanlı Devleti'ne sığındı.
5- GERİ DÖNMEKTENSE KENDİLERİNİ TUNA NEHRİ'NE
ATACAKLARINI SÖYLEYEN MÜLTECİLER
Bu arada iltica edenlerin bu kadar artması üzerine son gelenler kabul
edilmek istenmedi. Bunların bir kısmına ülkelerine geri dönmeleri söylendi.
Buna karşılık "kendilerini Tuna ya atıp geri gitmeyeceklerini "6o belirttiler.
Hatta Fuad Efendi'nin ifadesine göre "biraz daha szkzştırzlzrsa cümlesi
kabul-i İslamiyet "6ı deceklerdi. Ancak sınırdan içeriye bir anda bu kadar
mültecinin girmesinin sakıncaları da vardı. Bunların yiyecek ve giyecek
ihtiyaçları yeterince karşılanamayacağı gibi korunmalarında da bazı
sıkıntılar yaşanacaktı. Fuad Efendi, mevcut durum karşısında hem kendisinin
hem de diğer görevlilerin ne yapacaklarını bilemez olduklarını Sadaret' e
bildirip yardım istedi. Hatta, Türk sınırını geçen mültecilerin sayısı yığınlar
halinde olduğundan, bundan böyle geleceklerin ellerindeki silahların
alınması zorunluluğunun da kaldırıldığını bildiriyordu6ı.
-47-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
-
- -- --
- - - - - -- - - -- -
6- OSMANLI ŞEHRİ VİDİN MÜLTECl AKININA UGRUYOR
Ziya Paşa'nın verdiği rakamlara göre, 26 Ağustos 1849'da Vidin'deki toplam mülteci sayısı, 1.350 kişiydi . Bunlardan 53 'ü Macar, 833 'ü
Polonyalı ve 464 'ü de İtalyan dı. Macarlar Eflak, Polonyalılar ve İtalyanlar
ise Sırhistan üzerinden Osmanlı Devleti'ne iltica etmişlerdi . İltica edenlerin
mesleki durumları da şöyleydi: 2 Politikacı, 4 General, 2 Miralay, 365 Subay,
949 Asker, 1O Hizmetçi, 18 vasıfsız63.
Vidin'e gelen mültecilere 27 Ağustos'ta birkaç önemli isim daha
Bunlar General Kmety, General Richard Guyon, General Baron
Stein ve Yüzbaşı Balog idi64. Mültecilerin Vidin'deki sayısı gün geçtikçe
artıyordu. Öyle ki, bu sayı yaklaşık olarak 5.000'i bulmuştu6 5 • Bunlar
arasında asker kimlikli kişiler olduğu gibi; tüccarlar, kadınlar ve sanatkarlar
da vardı66.
katıldı.
Bu tarihlerde Vidin, 25.000 nüfusa sahip bir şehirdi. Şehrin ticari
hayatı büyük ölçüde Türklerin elindeydi. Terzilik ve yelken bezi Bulgarlar;
tütün ticareti, kahve çekiciliği, silah yapımı, semercilik ve fırıncılık gibi
meslekler de Türkler tarafından icra ediliyordu67. Bütün bu ticari faaliyetlere
rağmen, şehir kendi nüfusunu doyuracak ekonomik potansiyele sahip değil­
di. Bu şartlar altında da, ancak küçük bir mülteci grubunu barındırabilirdi6s.
Dahası, başlangıçta şehre gelen ilk mülteci gurubunun erzakları tükenmiş,
sonradan gelenlerin ellerindeki az miktardaki para da kısa surede suyunu
çekmişti. Öyle ki, JozefBem, henüz şehre yeni gelmiş olan Kosstith'a alaylı
bir şekilde; "tek kuruşumuzun olmadığını size bildirmekten şeref duyarım"69
diye yazıp, mültecilerin Vidin' de düştükleri sıkıntı yı dile getirdi.
İşte,
bu şartlar altında, Vidin Valisi Ziya Paşa, vatanlarını terk ederek
buraya gelen yaklaşık 5.000 mülteciyi OsmanlıTievleti'ne yakışır bir misafirperverlikle ağırlamış, sıkıntılarını gidermiş ve mali olarak onları desteklemişti.
D- MÜLTECİLERİN GÜNDELİK
YAŞANTILARINDAN KESİTLER
i
Tuna N ehri kenarında kurulan çadırlara yerleştirilen mültecilerin
kampında her akşam Macar ve İtalyan ulusal melodileri 9alınıyordu. · Al bay
Kotona, kamp komutanıydı ve kampın denetiminden sorumlu olan Türk
-48 -
Osmanlı Misafırpeı-veiliği
ve Avrupa'daki
Yankıları --------~--.:.____ _ _ _ __
görevlisiyle sürekli-iletişim halindeydi. Kampın dışına çıkmak isteyenler ilk
önce Macar, sonra da Türk kumandanından izin almak zorundaydı. Vidin'i
gezmek için bu izinlerden subaylar her gün, askerler ise haftada ancak bir
defa yararlanabiliyorlardı. Macar subaylardan yanlarında yüklü miktarda
para getirenierin bir kısmı, kendi imkanlarıyla şehrin içinde yaşıyorlardıio.
1
1- MÜLTECİLER BİRBİRLERİYLE TARTlŞıYORLAR
Mülteciler, kampta zaman geçirmek ve konuşulacak bir konu bulabilmek için tuttukları günlük notları gözden geçiriyorlardı. Subaylar, gruplar
halinde bir araya gelerek çubuklarını içiyor ve geçmiş hakkında tartışmalar
yapıyorlardın. Tartışmaların ağırlık noktasını, Avusturya'ya karşı yapılan
Macar Özgürlük Savaşı'nın kaybedilmesi oluşturuyordu. Tartışmalar sakin
bir şekilde başlasa da belirli konulara gelindiğinde ortam gerginleşiyordu.
Subaylar, "Kossu,thçular" ve "Perczelciler" diye ikiye ayrılmıştı. Birinci
grup her zaman çoğunlukta, ikinci grup ise azınlıkta kalıyordu. Kossuth'u
destekleyenler liberalliği savunurken, Perczelci subaylar kendilerini onlardan
daha liberal görüyorlardı. Subayların bir kısmı Kossuth'un yönetici olduğu
zamandaki olayları desteklemelerine karşılık, diğer subay grubu da, ona
büyük suçlamalar yüklemiş ve enerji dolu Perczel'in yapmayacağı hataları
yaptığını ileri sürüyorlardı. Taraflar birbirlerine karşı çok katı bir tutum içine girmişlerdi. Bu tartışmaların karşılıklı meydan okumalada sonuçlandığı
da oluyordu. Subaylar arasındaki bu ikilikten dolayı birçok kişi,_ Macarların
Avusturya'ya karşı yaptıkları savaşta galip gelseler bile daha sonra -kendi
aralarında bir iç savaş yaşayacaklarını söylemiştirn.
Bir araya gelen mültecilerin bütün vakitleri doğal olarak yalnızca tartışmakla geçmiyordu. Mülteciler, birbirlerine savaş sırasındaki kışlalarından,
birlik ve komutanlarından bahsediyorlardı. ~Yine, savaşta karşılaştıkları
tehlikelerden söz ediyorlar, ölümle burun buruna gelmelerine rağmen
kurtulabiimiş olmakla teselli buluyorlardı73.
Diğer
taraftan, Vidin kampında, çöküşün sebepleri hakkında mülteci
şefleri arasında da sert tartışmalar yaşanıyordu. Kossuth'un devlet başkanlı­
ğı görevini Görgei'ye devretmesi, büyük bir hata olarak değerlendiriliyordu.
Perczel, askerlere yaptığı konuşmalarda bağımsızlık savaş~nın kaybedilmesinde Kossuth'un zayıflığı ve korkaklığının büyük rolü ol~uğunu anlatıyor­
du. Mülteci liderleri arasında, Vilagos kalesi önünde Ruslara karşı silahları
-
501
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
bırakan
Görgei'ye büyük tepki
kadar gidiyordu.
vardı
ve Avrupa'daki
ve bu tepkiler "hainli!C'
Yankıları
suçlamalarına
Mülteciler arasında eğitim seviyesi yüksek olanlar, Vi din' deki sosyal
hayattan hareketle Osmanlı Devleti'nin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkın­
da yorumlar yapıyorlardı. Osmanlıların daha önceki yüzyıllarda Macaristan
ile yaptıkları savaşlar, Erdel ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler ve Vidin
şehrinin bu ilişkilerdeki rolü hakkında çıkarımlarda bulunuyorlardı74.
2- MÜLTECİLER VATANLARlNDAN UZAKOLMANIN AClSINI
UNUTMAYA ÇALlŞIYORLAR
iki ay kaldıkları Vidin' de şehir ve sakinlerini
daha yakından tanıma fırsatı da buldular. Yeni bir kültürle tanışmak
mültecilerin ilgisini çekiyor, neşelerini ayakta tutuyor ve vatanlarından ay~ı
kalan bu insanlan oyalıyordu. Değişik bir yaşam biçimi ve kültürle
karşılaşmış olmak da bilgi hazinelerini genişletiyordu7s.
Mülteciler,
yaklaşık
Kampta, askeri gösteriler ve güreş gibi sportiffaaliyetler de yapılıyor­
du. Kossuth, kendisini mültecilerin dert ortağı olarak gösterip grubun
moralini yükseltıneye çalışıyor, zaman zaman da mültecilere hitaben
konuşmalar yapıyordu76. Onun nutukları, mülteciler tarafından kutsal sözler
olarak algılanıyor ve hatasız kabul ediliyordu. Kossuth, mültecilerin
morallerini bu şekilde ayakta tutmaya gayret ediyordun.
Mülteciler, Vidin kampında Avrupa'daki son gelişmelerden haber
alamıyorlardı. Bilhassa, özlemini duydukları vatanları hakkıJ?.da bilgiye sahip
olamamak, onlarda moral bozukluğuna sebep oluyordu. Her ne kadar liderleri Avrupa' da çıkan gazetelerin birkaç sayısını elde edebiliyorlarsa da, bu
gazetelerden edinilen bilgiler doyurucu olmuyordu78. Mülteciler, vatanları
hakkındaki en doyurucu haberleri Rusların elinden kaçarak Vidin'e ulaşahil­
me şansına sahip olabilen Macarlardan öğreniyorlardı. Rus esaretinden
kurtulan kişiler, kendilerinden daha önce Macaristan'dan ayrılmış olan
Vidin'deki mülteciler için ilgi odağı oluyordu. Vatanları hakkında daha fazla
bilgi alabilmek için mülteciler, onları sırasıyla evlerine df!vet ediyorlar ve
onlardan en taze haberleri alıyorlardı79.
-
51-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - - - - - - - - - - - ' - - - - -- -- ------
3- MÜLTECILER TÜRKÇE ÖGRENİYORLAR
yüzünden mültecilerle kamp yetkilileri arasında bazı
sıkıntılar yaşaniyordu. Bu durum, özellikle mülteciterin alış veriş için Vidin
pazarına çıktıklarında kendisini iyice hissettiriyordu. Dahası Ziya Paşa hiçbir
Avrupa dilini konuşamadığından mülteci şefleriyle iletişim kurmakta bazen
güçlük çekiyorduso. Bununla birlikte, bazı mülteciler karşılaştıkları zorlukları daha kolay çözüme kavuşturabilmek amacıyla, dilleri ile aynı grupta yer
almasının avantajından istifade ederek Türkçe öğrenmişlerdisı.
Dil
farklılığı
Vidin kampındaki din değiştirme vakaları mülteciler arasında gerginbirbirlerine kin duymalarına da sebep olmuştu. Zira, din
değiştirmeyenler, değiştireniere soğuk davranıyorlardı. Hatta, bazen
dinlerinden döndükleri için onları küçümsüyor ve onlarla birlikte olmamaya
özen gösteriyorlardı. Böylece, başlangıçtaki sıcak ilişkiler; Macar, Polonyalı
ve İtalyan mülteciler arasında yaşanan din değiştirme hadiselerinden sonra
iyice soğudu ve bu insanlar, her geçen gün birbirlerinden biraz daha
uzaklaşır hale geldiler. Hatta, bu yüzden Kossuth ve Bem'in arası da
açılmıştı. Türkler Bem'i överken, Hıristiyanlar da Kossuth'un yanında yer
liğin yanı sıra
almışlardıs2.
4- KOSSUTH HAKKINDA AŞK DEDİKODULARI
Vidin kampında Kossuth'u üzen hadiseler de yaşanıyordu. Aslında,
Vidin'de bu tür hadiselerin yaşanacağını kimse tahmin edemezdi: Kossuth'la
alakah birçok iddia ortaya atılmıştı ve bu iddialar korkunçtu. Öyle ki, mülteciler, bu iddialara İnanacak olsalar Kossuth'un işi gerçekten zorlaşacaktı.
Söylentilere göre Kossuth, Vidin'e gelirken yolda Erdel köylerinin birinde,
Dembinski 'nin eşiyle aynı odayı paylaşmak zorunda kalmıştı. Bu vesile ile
Bayan Dembinski, değer verdiği Kossuth ile daha yakından tanışma fırsatı
bulmuştu. Bu tanışmadan sonra da ona daha saygılı ve sevecen davranmaya
başlamıştı. Hatta, Vi din' de bir komşu olarak eşi ile birlikte Kossuth'u sürekli ziyaret ettiğinden ve hasta iken kendisine bakıp yemek gönderdiğinden
dolayı kısa bir süre sonra, bu tanışıklıktan derin bir arkadaşlık ortaya
çıkmıştıs3. Kossuth'a düşman olan gazetelerin muhabirlerinden bazıları,
Kossuth'u dünya kamuoyunda gülünç duruma düşürn:iek amacıyla bu
arkadaşlığı bir aşk olarak sundular. İş o kadar ciddi bir bo0ıta ulaşmıştı ki,
Kossuth taraftarı gazeteciler de bunun bir dedikodu o'Iduğunu yazmak
'-,
-
52-
------------------Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
zorunda kaldılar. Hatta, ı O Kasım ı849 tarihli "Ost Deutschen Post"
gazetesinin İstanbul muhabirine göre, bu dedikoduların amacı Kossuth ile
eşinin arasını açmak, Bayan Kossuth'u ortaya çıkarmak ve teslim olmasını
sağlamaktı. Muhabir, Kossuth'u zor duruma sokan dedikodulara karşı bir
savunma yazısı yazma gereği de hissetti. ·Gazetelerdeki bu polemikler uzun
süre devam etti. Ancak, bu iddia ve söylentiler ı850 yılının başlarında Bayan
Kossuth'un Şumnu'ya eşinin yanına gelmesiyle sona erdis4.
5- MÜLTECİLERİN SEBEP OLDUGUFİYAT ARTlŞLARI
Mültecilerin Vidin'e gelmelerinden sonra daha önce ucuz olan sebze
fiyatlarında anormal bir yükseliş olduğu dikkat çekmektedir. Örneğin,
mültecilerin şehre geldikleri gün ı O para olan üzümün kilosu bir iki gün
sonra 20 paraya çıkmıştı. Fiyat tarifelerindeki bu anormal artış üreticileri
sevindirirken, dogaf olarak halk tarafından pek hoş karşılanmıyordu. Bu
anormal yükselişe rağmen mültecilere için bu fiyatlar, yaşadıkları ülkeye
nazaran daha ucuzduss.
6- MÜLTECİLERDEN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER İSLAMİYET'İ
KABUL EDİYORLAR
Mültecilerden 2ı4 kişi, hiçbir teşvik ve baskı görmeden Vi din' de
İslamiyeti kabul ettiler. Bunların ı5'i kadındı. Müslüman olmak isteyenlerin
hepsi, Osmanlı Devletini kendi anayurtları gibi savunacaklarını ve bu toprakları vatan edinmek istediklerini duygusal kelimelerle ifade ettiler. Bu olay,
İstanbul' da büyük heyecan ve sevinç yarattı. İslamiyeti kabul eden askerler
Padişah'ın emriyle Türk ordusunun çeşitli kademelerinde görevlendirildiler.
Bunlardan bir çoğu paşalığa kadar yükseldis6.
ünlü Polonyalı General Bem'in nasıl din
değiştirdiğine kısaca değinmek istiyoruz. General Bem, Temeşvar savaşında
yaralandığı için sürekli yatağında yatıyordu. Bu sebeple, başlangıçta
gelişmelerden habersizdi. Fakat, gelişmeleri öğrendikten sonra, Türk görevliyle tercümanı aracılığı ile konuşmuş ve çok şaşırmıştı. l;'ürk görevlisinin,
Rusya'ya karşı açılacak bir savaşta din değiştiren mülteciterin Türk ordusu
ile birlikte bu devlete karşı savaşacağını söylemesi üzerine Bem, "bu
tamamıyla farklı bir şey ve düşünmeye değer "8 7 dedi. General Zamoyski,
Bem'in din değiştirmeye taraftar olduğunu anlayınca, onu bu düşüncesinden
Burada yeri
gelmişken
-
53-
Osmanlı Misafirperverliği
vazgeçirmeye
ve Avrupa'daki
çalıştı.
Yankıları
Fakat bu
seçti.
-
- - - - - - - - - - - -- - --
girişiminde başarılı olamadı
ve Bem, din
değiştirerek Müslümanlığı
Din değiştirenler için Vi din' de özel bir merasim düzenlenmedi. İslam
dinine kabul merasimi, camide müftü önüne diz çöküp kelime-i şehadet
getirilmesiyle gerçekleşiyordu. Ayrıca din değiştirenler, müftünün önünde
hiçbir zorlama olmadan böyle bir karar aldığını da söylüyorduss. Bu· kısa
törenden sonra Müslüman olanlara yeni isim ve unvanlar verildi. Bem,
Murad Paşa ismini alırken; Kmety, İsmail Paşa; Stein, Ferhat Paşa; Zarchesty
ise Osman Bey isim ve rütbelerini aldılars9. Sünnet ve saç kesimi gibi .diğer
törenler sonraya bırakıldı. Müslüman olan mülteciler, eski arkadaşlarından
ayrıldılar ve onlara yeni bir yerleşim yeri tahsis edildi9o.
Din değiştiren bütün mültecilere maaş bağlandı. Murad Paşa'ya 7.500
kuruş, F erhad ve İsmail Paşalara da 5. 000' er kuruş maaş verilmesi uygun
bulundu9 ı . Bu arada din değiştiren mülteciler, hiçbir baskı ve zorlama
olmadan kendi hür iradeleriyle Müslüman olduklarına dair birer mektup
yazarak Ziya Paşa'ya verdiler. Paşa da söz konusu mektupları İstanbul'a
gönderdi n.
E- MÜLTEClLERlN ŞUMNU'YANAKİLLERİ ve
BURADAKl HAYATLARı
7 Ekim 1849'da Sadrazaının konağında toplanan devlet ricali,
Vidin'in Rusya sınırına yakın olması sebebiyle mültecilerin güvenliklerinin
tam olarak sağlanamayacağı, bu yüzden de onların sınırdan uzak bir yere
yerleştirilmelerini kararlaştırdı. Diğer taraftan İngiltere ve Fransa Elçileri 'nin
isteği de mültecilerin Vi din' den başka bir yere yerleştirilmeleri doğrultusun­
daydı. Hatta, Babıali bu konuda Rusya ve Aviısturya Elçileri'nin görüşlerini
de sormuş, fakat onlar konu hakkında bir görüş bildirmemişlerdi . Babıali,
elçilerin suskunluğunu alınan kararın zımnen kabul edilmesi şeklinde
yorumladı93.
Toplantıda mültecilerin hangi mahalle yerleştiril~ceği de tartışıldı.
Mültecilerin Anadolu'ya gönderİlıneleri gündeme gelmişse de, meselenin
diplomatik safhası neticelenmeden böyle bir karar ~lınmasının doğru
olmayacağı görüşü benimsendi. Toplantıda gündeme gel~n Edirne ve V ama
her ne kadar Rusya sınırına uzak idiyseler de, birincisinin etrafının açık,
-
54-
-
------------------ O smanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
ikincisinin deniz kenarında olması mültecilerin korunmasını zorlaştırabilirdi.
N eticede, mülteciler için en uygun yerin Şumnu olduğuna karar verildi94.
Çünkü bu şehir, gerek İstanbul'a yakınlığı, gerekse ikliminin uygunluğu
bakımından daha elverişliydi. Üstelik, savunma açısından da Vidin'e göre
daha iyi bir konuma sahipti9s.
1- MÜLT1CELER1N ŞUMNU'YA YOLCULUKLARı
Alınan
karar gereği, Vidin'i ilk terk eden grup Polonyalılar oldu.
Ziya Paşa ve Kossuth, at üzerinde Pazaryeri'ne gelerek bu grubun Vidin'den
ayrılışını izlediler. Şehrin bütün sakinleri özellikle de Türk kadınları şehirden
çıkan bu birliğin söylediği şarkıları dinlemek için meraklı bakışlada yollara
dizildiler. Grubun önünde Türk askeri ve başlarında Miralay Mehmed,
Kaymakam İsmail Bey ile iki Kolağası bulunuyordu. Bunların arkasında da
iki sıra halinde yaya gidenler, onların arkasında arabalar ve en arkada da atlı
Türk askerleri vardı. Vi din' den Şumnu'ya sevk edilen Polonyalı mülteciler;
General Dembinski, General Meszaros *, General Wysocki, General
Y omharin, Miralay Zamoyski, Miralay Przyimski, Miralay Fatonye, 4 Kaymakam, 15 Binbaşı, 87 Yüzbaşı, 139 Mülazım, 23 Serçavuş, 165 Çavuş, 347
nefer olmak üzere toplam 790 kişiydi96.
Polonyalı
mültecilerin Vi din' den ayrılışını İtalyanlarınki takip etti.
Bunlar Şumnu'ya değil, Çanakkale Boğazı'ndaki Gelibolu'ya - gidiy?rlardı.
Buradan da tüccar gemilerine bindirilerek ülkelerine gönderileceklerdi97.
Monti önderliğindeki İtalyan mültecilerin Macarlada olan kader birlikteliği
Vi din' de böylece son buluyordu. Bu sebeple, İtalyanlada Macarların
vedalaşması duygusal oldu. Kossuth, onlara hitaben ateşli bir konuşma
yaparak Macar ulusu adına kendilerine duydukları sempati için İtalyanca
teşekkür etti ve onlardan İtalya' daki kardeşlerine dost selamı götürmelerini
istedi98. U zun zamandır bekledikleri özgürlüğe kavuşmaları temennisinde
bulunarak onları gelecekte müttefik olarak yapacakları savaşta buluşmak
üzere uğurladı99. İtalyan mültecilerin sayısı 221 idi.
Vi din' de din değiştiren mülteciler de iki grup
hareket ettiler. Bunların toplam sayısı 256 idi.
~alinde Şumnu'ya
Vidin'i en son terk eden grup Macarlar oldu. Ziya Paşa, bütün subaylar için at tahsis etti. Paşa, rahat yolculuk yapabilmesi için Kossuth'a iki adet
-
55-
Osmanlı Misafirperverliği
fayton verdi.
ve Avrupa'daki
Yankıları
- -- - - - - - - - - - -- - --
Ayrıca
bu kafile içerisinde Türkçe bilen 10 tercüman da
bulunuyorduıoo. Kossuth, toplanma yerine at üzerinde geldi. Perczel,
maiyetiyle birlikte general üniformasını giymiş olarak, Batthyany ise Macar
kıyafeti içinde eşi ile birlikte geldi ıoı . Ziya Paşa, Macar grubuna şehrin
dışına kadar eşlik etti ve yaşlı gözlerle onlarla vedalaştı ı oz. Yanlarına iki
bölük süvari askeri katılarak Miralay İsmail Bey'in maiyetindeıo3 Şumnu'ya
gönderilen Macarlar; Kossuth, Batthyany, General Meszaros, 3 Miralay, 7
Kaymakam, 19 Binbaşı, 1 Kolağası, 53 Yüzbaşı, 90 Mülazım, 56 Serçavuş,
50 Onbaşı, 90 nefer, 26 hizmetçi, 25 aile olmak üzere toplam 423 kişiydi.
2- KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ BALKAN
YOLCULUKLARI
Mültecilerin Vi din' den Şumnu'ya yolculukları yoğun kar yağışı ve
soğuk nedeniyle· yaklaşık üç hafta sürdüıo4. Kossuth, bir yılın yorucu
olaylarının ardından huzurlu ve ümit verici hayallerle Balkan bölgesinde
yolculuk yapıyor ve ilk kez gerçek bir istirahatın keyfini yaşıyordu. N e var
ki, bu süre içerisinde mültecilerin tüm dünya ile bağlantıları kesildi. Bu
sebeple de, büyük devletlerin kendi kaderleriyle ilgili yürüttüğü diplomasi
faaliyetlerinden haberdar olamadılar. Gerçekten mültecilerin Vidin'den
Şumnu'ya yolculuk yaptıkları tarihlerde başta İstanbul olmak üzere öteki
Avrupa başkentlerinde mültecilerle ilgili yoğun bir diploması faaliyeti
yürütülüyordu. Nitekim, bu sırada Petersburg'tan gelen haberler, Rusya'nın
mülteciler meselesinde geri adım attığı ve Polonyalı mültecilerin iade
talebinden vazgeçme eğiliminde olduğu yönündeydi. Oysa Kossuth, Fuad
Efendi'nin Petersburg'ta mülteciler meselesinin Rusya'yı ilgilendiren
yönünü halledemeyeceğini ve Rusya ile Osmanlı Devleti arasında bir
savaşın çıkacağını düşünüyordu. ileriki bölümde de ayrıntılı olarak üzerinde
durulacağı gibi mülteciler Şumnu'ya vardıklarmda kendileriyle ilgili önemli
kararların alındığını öğreneceklerdir. Bu kararlardan en önemlisi, Mülteci
liderlerinin Anadolu'ya gönderilecek olanıydı. Mülteciler, Anadolu'ya
gönderileceklerini duyduklarında, bu karara yoğun bir şekilde itiraz
etmişlerdir.
Şumnu yolculuğu sırasında Kossuth'un İstanbul'c\aki Macar elçisi
Andrassy'ye gönderdiği bir mektubun dışında, hiçbir ya:iışmasına tesadüf
edilemedi. Kossuth, bu mektupta İstanbul' daki siyasi ge Üşmeler hakkında
Andrassy' den bilgi istiyordu ı os.
-
56-
-
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
Mülteciler, Şumnu'ya giderken arazinin dağlık ve mevsimin kış
olması sebebiyle yavaş ve zorlukla ilerliyordu. Mülteci kafılesi, Vidin' den
ayrıldıktan sonra ilk olarak Lompalanga şehrine vardı. Lompalanga'dan 5
Kasım'da ayrılan mültecilerin Plevne'ye kadar yolculukları sırasinda
uğradıkları yerleşim yerleri hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Çünkü, bu
yerler genellikle ya küçük köyler ya da bir mezra niteliğindeydi1o6.
3- TÜRK ASKERLERİNİN YOLCULUKTA MÜLTECİLERE
GÖSTERDlGl MlSAFlRPERVERLİK
Türk askeri, mültecilere yolculukları sırasında saygı ve hürmette
kusur göstermiyordu. Bir Macar, Türk evine misafir olduğunda kendini evindeymiş gibi hissediyor ve en az altı çeşit yemekle sofrası donatılıyorduıo7.
Türk makamlarının mültecilerin her yerde saygı ile karşılanması içi~,
İstanbul' dan sert emirler aldıkları bir gerçektir. Zira Osmanlı Hükümeti,
mültecilerin şikayetçi oldukları subayları cezalandırmakta en ufak bir
tereddüt göstermiyordu 1os.
Diğer taraftan, mülteci liderlerinin daha rahat yolculuk yapabilmeleri
için büyük mülteci grubundan ayrılması şikayetlere sebep oldu. Bazı Türk
subaylarının kendilerine iyi davranmadıkları şikayeti de buna eklenince, iki
mülteci subay açıkça Kossuth ile tartışmaya başladılar. Hatta,. Kossuth'u
yönetici olarak tanımadıklarını söyleme cesaretini bile gösterdiler. Kossuth,
bu tür isyanları Şumnu'ya kadar yaşamak zorunda kaldı1o9.
4- MACAR ESKİ KRALI RAKOCZV FERENC'İN ANISI
MÜLTECİLERl DUYGULANDIRIYOR
Mülteciler, ll Kasım 1849'da Plevne'ye vardılar. Plevne, bu sırada,
Türklerden oluşan 8.000 nüfusa sahip bir şehirdi11o. Burada iki
gün kalan mülteciler, korumalarını yapan kumandandan Rakoczy Ferenc'in
arkadaşlarıyla birlikte yaklaşık 130 yıl önce Plevne'de kaldığı öğrenince
duygusal anlar yaşadılarıı 1 . Mülteci kafılesi, 13 Kasım'da Plevne'den
ayrılarak çoğunluğu Türklerden oluşan, 12.000 nüfuslu ,Losdsa'ya doğru
hareket ettiler. OsmaNehri kenarında bulunan Losdsa'nın Fessamları özendirecek tabi bir manzaraya sahip olması, bütün mültecileri derinden etkiledi 112.
Bir günlük dinlenmeden sonra 14 Kasım'da Losdsa'dan ayrılan mülteci
kafıles,i, etrafı üzüm bağları, erik ve ılılarnur ağaçlarıyla çevrili olan
çoğunluğu
-
57-
Osmanlı Misafirperverliği
ve
Avıupa'daki Yankıları
------------------
Tırnova'ya
16 Kasım'da ulaştı. Mülteciler, 18
da Eski Cuma'ya vardı113.
Kasım'da
Kasım'da
Osman
Pazarı,
21
5~ ESKİ CUMU'DA KOSSUTH'U DUYGULANDIRAN
KARŞILAMA
Tamamıyla Türklerden oluşan Eski Cuma sakinleri, evlerinden çıka­
rak mültecileri karşıladılar 114 . Şehrin paşası, büyük bir hürmetle Kossuth'u
kabul etti. Paşa, Kossuth' a büyük bir saygı göstererek olabilecek her türlü
eksiklikten dolayı özür diledi . Mültecilere dostane duygularını dile
getirmekte zorlanan Paşa, Sultan'ın misafirlerinin her türlü ihtiyaçlarının
özenle karşılanacağını söyledi. Bununla da yetinmeyerek, Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya savaş açacağını bile ifade etti 11 5. Paşa, mültecileringelişini
bütün şehre duyu!ttu. Şehir halkından Moskof a kafa tutacak kadar cesur
olan bu yiğitlerin iyi karşılanmaları ve hoşnut edilmelerini istedi. Zira
Hutter' e göre Türkler, Rus aleyhtarı olan kişilere hizmet etmekten ve
sundukları hizmetlere karşı ücret almamaktan zevk alırlardı 116. Kossuth da
Paşa'nın bu yaptıklarına karşılık olarak, Osmanlı Devleti'nde az vakit
geçirdiklerini, fakat Eski Cuma' da kaldıkları iki üç saatin hepsinden daha
güzel olduğunu söyledi. Paşa'nın kendilerini kabul etmesindeki soyluluk,
misafırperverlik ve yurtseverlik ruhunu Sultan' a ileteceğini de sözlerine
ekledi. Paşa da Kossuth'a teşekkürlerini sundu117.
\
Eski Cuma'yı 22 Kasım' da terk eden mülteciler, aynı gün -Şumnu'ya
ulaştı. Mülteciler Şumnu'ya vardıkları gün Babıali'ye gönderdikleri mektupta, yolculukları boyunca her türlü ihtiyaçlarını karşılayan Osmanlı Devleti'ne
teşekkür ettiler11s.
KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ
KARŞlLAŞTlKLARI BÜYÜK SÜRPRİZ
6-
ŞUMNU'DA
Vi din' de olduğu gibi, Şurpnu' da da büyük bir içtenve kendileri için hazırlanan kışlalara yerleştirildiler.
Şumnu'da en rahat ve en güzel ev, Kossuth'a tahsis edildi. Maviye boyanmış
bu ev, kabul, çalışma ve yatak odaları ile bir mutfaktan o~uşuyordu. Aynı
zamanda bu eve bir de hizmetçi tayin edildi. Evde Kpssuthla beraber
yaveriyle tercümanı da bulunuyordu. Kossuth, bu evde çalışıyor ve
Mülteci
likle
grupları
karşılandılar
1
/
-
58-
------------------ O smanlı Misafirperverl iği
ve Avrupa ' daki
Yankıları
mülteciler için İstanbul' a ve öteki Avrupa başkentlerine mektuplar
gönderiyordu. İmrefi, Kossuth'un kaldığı evi lüks olarak nitelendirir ve bir
zamanların Macaristan devlet başkanının bu evde rahat ve sade bir hayat
sürdüğünü belirtirı19.
Mülteciler ve özellikle de önderleri, Şumnu'ya büyük ümitlerle
gelmişlerdi. Onlar, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, mülteciler meselesi
yüzünden, bir savaşın çıkacağını düşünüyor ve bu savaşın, Macaristan' ın
özgürlüğünü elde etmesi için iyi bir fırsat olacağı kanaatini taşıyorlardı.
Ancak, Osmanlı Devleti, Rusya, Avusturya, İngiltere ve Fransa arasındaki
diploması trafiği, onların istediği gibi gelişmemekteydi. Bu meselede en
fazla gürültü koparan Rusya'nın, Polonyalı mültecileri iade talebinden
vazgeçip onların sınır dışı edilmeleriyle yetineceği, Fuad Efendi tarafından
Babıa.li 'ye iletilmişti. Rusya'nın mülteciler meselesindeki politikasını
değiştirdiği yolundaki haberlerin Şumnu'ya ulaşması, mülteci önderleri
üzerinde derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Çok daha önemli başka bir
gelişme ise mültecilerin, Şumnu 'ya vardıkları gün, Kossuth ve arkadaşlarının
Anadolu'ya gönderilip orada koruma altına alınacakları haberini duymuş
olmalarıydı12o. Gerçekten de Stürmer, Babıali'ye sunduğu ve Avusturya'nın
yeni taleplerini içeren 5 Kasım 1849 tarihli notasında, Osmanlı topraklarında
bulunan Macar mültecilerinin iadesi talebinden, iki devlet arasındaki dostluk
ve iyi komşuluk bağlarının devamı için vazgeçtiğini il etmişti 121 . Buna karşılık
Ali Paşa da, Macar mültecilerinin Kütahya'ya gönderilip Avusturya aleyhine
hiçbir faaliyette bulunamayacak şekilde muhafaza edileceklerini Stürmer' e
garanti etmişti 122.
7- MÜLTECI LIDERLERİNİN ANADOLU'YA GITMEMEK İÇİN
BABIALt NEZDINDE BAŞARISIZ KALAN GİRİŞİMLERİ
Mülteciler ve özellikle de şefleri Anadolu'ya gitmeye kesinlikle
Batthyany ve Perczel, alınan bu kararın uygulanmaması için
Sultan Abdülmecid' e bir mektup gönderdiler. Mektupta kendilerinin
Anadolu'ya gönderİlıneleri halinde Sultan'a olan güvenlerinin sarsılacağı ve
bu kararın kendileri için ölüm fermanı anlamına geleceği belirtiliyordu.
Mektubun en ilginç yeri, mültecilerin Osmanlı Devletifni Avusturya'ya
karşı savaşa çağırmalarını dile getiren şu satırlardı: "Her dn Türk toplarının
sesini duymayı bekliyoruz. Eski zamanlarda olduğu gibi Viyana surları
önünde Macar yurtseverlerinin bayraklarıyla Osmanlı bayraklarının bir
karşıydılar.
ı
-
59-
Osmanlı Misafirperverliği
arada
ve Avrupa'daki
Yankıları ------------------~
dalgalandığı zamanı
dalgalanmasını
özlüyoruz. Dağlar Erde! tepelerinde hilalin
görme ümidi içerisindedir "123.
Mülteciler, Anadolu'ya gitmemek için büyük uğraş verdiler. Ancak
Babıali nezdinde yaptıkları bütün girişimler neticesiz kaldı. Hariciye Nazırı
Ali Paşa, Osmanlı Devleti açısından bu meselenin kapandığını ve Avusturya
ile varılan anlaşma gereğince mültecilerin Kütahya'ya gönderilmelerinin
kesinlik kazandığını belirtti 124.
8- KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ YILBAŞI KUTLAMALARı
Mülteciler, 1850 yılına Şumnu' da girdiler. 1849 yılı Macarlar için
kara bulutlarla başladı ve korkunç bir depremle bitti. Macarlar, bu yılın
sadece baharında Avusturya'ya karşı başarı sağlayabilmişlerdi. Bunun
dışında bütün yıl, ·onlar için acı dolu geçmişti. Büyük ümitlerle başlayıp ·
çaresizliklerle biten bir yılın ardından yılbaşı, mülteciler için bir nebze de
olsa üzüntülerini unutabilecekleri bir gündü. Mülteciler, 1 Ocak 1850 gecesi
Ermeni kilisesinde Kossuth'un da katılımıyla bir araya gelmişlerdi. Gecede
Protestan V aiz Acs, mültecilere Macarca bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan
etkilenen ve savaştan yaralı olarak çıkan bazı mülteciler gözyaşlarını
tutamadılar1 2s. Acs'in konuşmasından sonra, "Tanrı Macarları . Kutsasın"
(Isten aldmega Magyart) marşı okundu 126. Kutlamalar sırasında bazı kişiler,
yaptıkları konuşmalarda Avusturya ve Rusya'yı hedef aldılar.· Yılbaşı
kutlamalarında yapılan bu konuşmaları haber alan Avusturya' nın İs tanbul'daki Elçisi Stürmer, mültecileri Ali ve Reşid Paşalara şikayet etti127.
Noel kutlamaları bittikten sonra mülteciler, yeni yılını kutlamak için
Kossuth'un evine gittiler. Kossuth, mültecilerin yaptığı bu jesti kabul etti ve
gelecek balıarda silahlı olarak Macaristan'ı kurtarmak için yeniden harekete
geçeceklerini söyledi 128.
9- BAYAN KOSSUTH'UN ŞUMNU'YA GELİŞİ
Kossuth'un eşi Theresa'nın 2 Şubat 1850'de Şumnu'ya gelişi mülteciler ve özellikle de Kossuth için hoş bir sürpriz oldu. Ko~suth, Osmanlı
Devleti'ne iltica etmek için Arad'dan ayrılmaya karar verdiği
zaman,
1
çocuklarının geleceğinin belirsizliği yüzünden Theresa, ~endisine eşlik
edememişti. Bayan Kossuth, annelik sorumluluğunu yerine getirmek için
Arad'da .' kocasıyla vedalaşınış ve çocuklarını aramaya karar vermişti.
-
60-
------------------ Osmanlı Misafırperverl iği
ve Avrupa' daki
Yankı l arı
Kossuth, ll Ağustos 1849'da eşinden ayrılmıştı ı 2 9 . Bir taraftan Macaristan' ın içine düştüğü durum, diğer taraftan da çocukları hakkında hiçbir
bilgiye sahip olamaması ve son olarak da eşinden ayrılması, Kossuth için
kuşkusuz üzüntti verici bir durum olmuştu.
Bayan Kossuth, Macar Özgürlük Savaşı 'nda annelik ve eşlik görevini
büyük bir sabırla yerine getirmişti. Onun tek amacı çocuklarını da alarak
saklandığı yerden çıkmak ve ülkeyi terk etmekti. Fakat Theresa, çocuklarıyla
iletişim kurmayı başaramadı. Çünkü Kossuth'un üç çocuğu da Avusturya
tarafından yakalanarak gözetim altına alınmıştı. Bayan Kossuth ise, Avusturya askeri birlikleri tarafından her yerde arandığı halde ele geçirileınedi.
Theresa, Macaristan' da bir soydaşının evinde kalıyordu no. Çocuklarını
beraberinde Osmanlı Devleti'ne getiremeyeceğini anlayınca tek başına eşinin
yanına gitmeye karar verdin ı . Bu kaçışta ona, başlangıçta Mayerhoffer adlı bir
genç eşlik etti. ]\fayerhoffer, bayan Kossuth ile önce Peşte'ye, oradan da
Szemlin' e gitti. Burada pasaport temin edilmesinden sonra bir muhafız
gözetiminde Belgrat'a ulaştılar. Bayan Kossuth bu şehirde Sardunya
Konsolosu'nun evine sığındı. Bu evde bir süre kaldıktan sonra Bridham adlı
bir İngiliz, onu Şumnu ' daki eşinin yanına götürme görevini üstlendi.
Bridham, Macar Özgürlük Savaşı sırasında "Times" gazetesinin muhabirliği
görevini yürütüyordu. Savaş sonrasında da aynı gazetenin Sırhistan
muhabiriydi. Fakat, Sırhistan Kralı'nın hassa alayı ile korunan Theresa'ya
Sırhistan' dan geçerken arkadaşlık etmesinden dolayı işinden ·kovuldu 132.
Bridham'ın yardımları sayesinde bayan Kossuth, 2 Şubat 1850'de Şumnu'ya
ulaştı. Theresa'nın Şumnu'ya gelişi mülteciler arasında büyük sevinç yarattı.
Mülteciler onun kendilerine katılmasını kutlamak üzere bir fener alayı ile bir
de balo düzenledilern3. Theresa'nın Şumnu'ya gelmesi hem mültecilerin
yaşantılarında önemli değişikliklere neden oldu, hem de Kossuth'un
mücadele azınini artırdın 4 .
10- MACAR DEVLET BAŞKANINA BAŞARISIZLIKLA
SUÇLANAN SUİKAST GİRİŞİMLERİ
Yılbaşı kutlamaları
üzerinden çok geçmeden moral bozucu bir geliş­
me yaşandı. Bu gelişme ise, Avusturya'nın Ruscuk Konsolosu Rössler'in
Şumnu'ya gelişiydins. Mülteciler, Rössler'in aralarına ikilik sokmak ve
mülteci şeflerinin faaliyetlerini gözetlernek amacıyla Şumnu ' ya geldiğine
inanıyorlardı. Çok geçmeden Rössler'in asıl amacı ortaya çıktı. Nitekim o
-
61 -
Osmanlı Misafirperverliği
ve
Avıupa ' daki Yankıları
- - - - - - - - - - ----'--- - - - - - -
Türk görevlisinden Kossuth'un kendisine verilmesini ya da öldürülmesini
istedi 136. Şumnu kampında en çarpıcı gelişmelerden biri de, Kossuth' a karşı
suikast planlarının ortaya çıkarılması oldu. Çeşitli ajanlar tarafından tertip
edilen bu eylemler Osmanlı Devleti'nin aldığı etkin önlemler sayesinde
başarısız kaldı.
ll- MÜLTECİLERİN AHMET VEFİK EFENDİ ONURUNA
YAPTlKLARı GÖSTERİ
Ahmed V efik Efendi modem Türk okullarında yetişmiş bir şahsiyet­
tir. Kibar hareketleri, Fransız ve İtalyan dillerini konuşurken sergilediği
ınaharet ona tam bir beyefendi görünüşü vermekteydi. Ahmed V efik Efendi,
mültecilerin nakillerini gerçekleştirmek üzere tüm yetkilerle donatılmış
olarak 31 Ocak 1850'de İstanbul'dan yola çıktı 137 ve 3 Şubat'ta Yama'ya
ulaştı. Aynı gün l)uradan ayrılarak Şumnu'ya hareket etti. Görkemli bir
törenle karşılandığı Şumnu'ya 5 Şubat 1850'de vardı 13 8. Mülteciler, onu
kutsal biri olarak görüyor ve gelişiyle problemlerinin çözüleceğine inanıyor­
lardı. Türk görevliler ve mültecilerin önde gelenleri tarafından Ahmed Vefik
Efendi için görkemli bir karşılama töreni düzenlendi 139. Mülteciler onun için
kırmızı, yeşil ve beyaz renklerden oluşan ışıklı bir ulusal gösteri hazırlamış­
lardı. Esasında bu kutlama, Kossuth'un eşinin Şumnu'ya gelişi sebebiyle 2
Şubat'ta yapılacaktı 14o . Ancak, Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya geleceği
daha önceden mültecilere bildirildiğinden, bu lamb alar onun _karşılama
töreninde kullanılmak üzere saklanmıştı 141 .
\
Ahmed V efik Efendi kendisine gösterilen bu ilgiden çok memnun
kaldı. Bundan böyle mültecilerin hayatlarının daha da kolaylaşacağını,
padişahın onların dertleriyle yakından ilgilendiğini söyledi. Sultan'ın, Rusya
ve Avusturya'nın isteklerine karşı çıkma konl!_sunda bir an bile tereddüt
göstermediğini söyleyerek, onlara teselli verici bir konuşma yaptı. Onun bu
konuşması mülteciler üzerinde olumlu tesir yaptı ve yüzlerce mülteci Balkan
Dağları'na çarpıp vadiye dönen bir ses tonuyla Türkçe olarak, "Padişahzm çok
yaşa" diye bağırdılar 142 . Ahmed Vefik Efendi'nin ifadesine göre mültecilerin
"sada-yı teşekkürleri semaya çıkmış ve dinleyenlerde zar zar ağlamadık can
kalmamıştz" 143 . Ancak, mültecilerin bu sevinci kısa sürdü. Zira, Ahmed Vefik
Efendi 'nin Şumnu'ya kendilerini Anadolu'ya göndermek /üzere geldiğini
öğrendiklerinde büyük bir üzüntü duydular144.
'
-
62-
---------------- Osmanlı Mi safirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
12- AHMET VEFİK EFENDİ'NİN KOSSUTH ile YAPTlGI ÖZEL
GÖRÜŞME
Ahn1ed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya vardıktan sonra yaptığı ilk iş
Kossuth, Murad Paşa, Dembinski ile diğer mülteci liderlerini ziyaret etmek
oldu. Bu ziyaret sırasında Ahmed V efik Efendi, onlara gelecekl'eri hakkında
bilgi verdi ve vatansız kalmalarından dolayı kendilerini teselli etti 145.
Daha önce de değinildiği gibi Kossuth, Kütahya'ya gitmek istemiyordu. Muhalefetini Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya gelişine kadar çok
ciddi bir şekilde de devam ettirdi. Kossuth, "Şumnu 'dan çıkmaktansa
kendimi vururum"146 diyecek kadar Kütahya'ya gitmeye karşıydı. Fakat,
Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya gelişi ile bu meseleyle ertelenemez bir
şekilde yüz yüze gelmişti. Kossuth, ya Kütahya'ya gidecek ya da kendisi
ve mülteciler için başka alternatifler bulacaktı. Üste lik, mültecilerin
yerleştirilmeleri için ileri sürdüğü tezlerin hiçbiri Babıali tarafından kabul
görmedi. Bu konuda itimat ettiği İngiltere ve Fransa' dan da beklediği
desteği alamadı.
Ahmed Vefik Efendi, mülteci liderleri ve özellikle de Kossuth'u
Kütahya'ya gitmeye ikna etmek için büyük çaba harcadı. Bu amaçla,
Kossuth ile içeriği hakkında kaynakların çok az bilgi verdiği, iki saatlik bir
görüşme yaptı. Kossuth, görüşmede Kütahya'ya gitmeye karşı Çıktıysa da
bundan bir netice alamadı. Bu kararın değişmeyeceğini anlayınca da Ahmed
Vefik Efendi'den Şumnu'da kalacak mültecilerin akıbetini ö,ğrenmek istedi.
Ahıned V efik Efendi' den tatmin edici cevaplar alamayınca ikili arasında
şiddetli bir tartışma yaşandı 147 • Bu görüşmede Kossuth, kesin olarak
Kütahya'ya nakledileceklerini ve bu kararın değişmeyeceğini anladı. Nitekim,
Ahmed Vefik Efendi'nin Sadaret'e göndeTdiği yazısında " ... Mösyö
Kossuth 'la şimdilik şöyle iki saate kadar mükdleme olundukda ibtidd-yz
emirde izhar ey/ediği niydt-i _şedfdenin ekserisinden vaz geçirülüp ... " 148
önemli ölçüde ikna edildiğini yazdı. Hatta, bu görüşmenin hemen arkasından
Ahmed Vefik Efendi, Kütahya' da birlikte kalacağı kişilerin isimlerinin yazılı
olduğu bir listeyi ona verdi149.
-
63 -
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankılan
------------------
13- KOSSUTH MÜLTECİLERE "ATALARINIZIN GELD1G1 YER
OLAN ANADOLU'YA GÖNDERİLİYORUZ" DEDİ
Mültecilerin Kütahya ve Halep'e gönderilmeleri için Tair-i Bahri
Yapuru tahsis edildi ıso. İki seferde mültecileri Gemlik ve İskenderun
iskelelerine götürecek gemi kaptanına mufassal bir talimat verildi. Süleyman
Refik Bey Kütahya'yaısı, Mazhar Bey de Helep'e gönderileceklerin nezaret
ve muhafazaları için tayin edildi. Macar ve Polonyalı mülteci şefleri 15
Şubat 1850'de Kütahya'ya gitmek üzere Şumnu'dan ayrıldılar. Lajos
Kossuth'un Şumnu'dan ayrılışı çok dramatik olmuştur.
Mülteciler hatıratlarında, Kossuth'un Şumnu'ya veda ettiği sahneyi,
hayatlarının en acıklı olayı olarak kabul ederler. Bu günün sabahında
mülteciler ve çok sayıda Türk toplanarak sessiz bir şekilde Kossuth'un
gelmesini bekledUerısz. Nihayet Kossuth, ikamet ettiği evden ayrılarak,
kendisini bekleyen topluluğa veda etmek üzere onların karşısına geçti ve şu
konuşmayı yaptı:
"Kardeşlerim! Hayatımda ilk zor adımı anavatanımın topraklarını ve
asil ulusumu terk etmek zorunda kaldığımda atmıştım. İkincisini de cesur
ordumdan artakalan sizlerden ayrılıp, Avrupa 'dan atılıp mezarımın beni
beklediği bir yere sürülmek zorunda kaldığım bugün alıyorum. Siz hala
güçlü ve dayanıklısınız. Siz hala anavatan için silah tutmak gerektiğinde
sırada iken ben, gücümün biraz daha azaldığını hissediyorum. Ben kaderin
kaçınılmaz emrine uyuyor ve benden önce aynı kaderi yaşamış olan
Rakoczy 'yi takip ediyorum. Atalarımız Asya 'dan gelmişlerdi. Biz onların
torunları, şimdi onların geldikleri yere geri dönmek zorundayız. Bu, kaderin
acımasız emridir. Eğer anavatana dönebilme şansına sahip olabilirseniz
kemiklerimin yabancı bir ülkede çürümesine iz('! vermeyiniz. Bunu bana söz
verdiğinizi ve sözünüzü kesinlikle tutacağınızı biliyorum ve bundan
eminim"ıs3.
Kossuth'un bu duygu yüklü konuşması üzerine, GrafLadislaus
da bir mülteci subay öne çıkıp, şunları söyledi:
adın­
"Büyük adam! Sen dünyanın gözü önünde temiz v~ paksın. Macar
ulusunun indinde, seçildiğin ilk günkü saygıyı hala elinde i tutuyorsun. Sen,
yaşama~ zorundasın ve yaşamalısın. Biz, kemiklerini değil, seni canlı olarak
-
64-
Osmanlı Misafirperverliği
anavatana geri
Ladislaus 'un bu
ve Avrupa'daki
Yankıları
-----------------
götüreceğiz.
Buna Tanrı 'nın adına yemin ediyoruz" 154 •
konuşmasından sonra bütün mülteciler "Yemin ederiz" diye
bağırdıları ss.
Mülteciler, ı 8 Şubat'ta Yama'ya geldiler. Bir gün sonra, kendilerine
tahsis edilen gemi ile Yama'dan ayrıldılar. 23 Saat süren bir yolculuktan
sonra 20 Şubat'ta Gemlik iskelesine ulaşıldı. Ancak kötü hava koşulları
nedeniyle Bursa'da bir ay zorunlu bekleyişten sonra 3ı Ocak ı850'de
Kütahya'ya vardılarıs6. Başlangıçta Kütahya'ya 57 mülteci gönderildi. Fakat
bir süre sonra Avusturya Hükümeti ile Babıali, 26 kişilik bir grubun daha
Şumnu'dan Kütahya'ya gönderİlıneleri hususunda mutabakat sağladılarıs7.
F- KOSSUTH ve ARKADAŞLARıKÜTAHYA'DA
1- AVRUPA GAZETELERİNDE MANŞETLERDEN İNMEYEN
ŞEHİR: KÜTAHYA
Kossuth ve diğer mülteci şeflerinin Kütahya'ya gelmesiyle bir anda
bütün dünyanın gözü bu şehir üzerine odaklandı. Çünkü Macarlar ve
Polonyalılardan oluşan yaklaşık ı 00 seçkin mülteci burada yaşıyorlardı.
Avrupa ve Amerika' da Kütahya şehrini sütunlarına çıkarmayan az sayıda
gazete kalmıştı. O tarihlerde Kütahya'nın nüfusu yaklaşık 50.000 kadardı.
Mülteciler için Kütahya' daki hayat çok ucuzdu. Avrupa' da yüksek
meblağlar karşılığında elde edebileceklerini burada gülünecek -bir ücretle
temin edebiliyorlardı.
2- KOSSUTH'UN KÜTAİIYA'DAKİ GÜNDELİKHAYATI
Kossuth ve arkadaşlarının gözetimi vazifesini Süleyman Refik Bey
yapıyordu. Mültecilerin hatıratlarında belirttikleri gibi Süleyman Bey, çok
şakacı ve sevimli bir kişidir. Kossuth, Kütahya' da dünyanın politik konumu
hakkındaki bilgileri Osmanlı Devleti 'nde görevli olan İngiliz ya da
Amerikalı diplomatlar vasıtası ile elde ettiği İngiliz ve Fransız gazetelerden
öğreniyordu. Çalışma saatleri dışındaki vaktini çocukla*na yetiştirmeye
harcıyor, dinlenmek için de oturduğu konağın dışındaki ba~çeyi kullanıyor­
du. Doğu gezginleri tarafından ziyaret edilmediği tek bir hafita bile geçmiyordu. Ontı ziyaret edenler arasında Bursa'daki İngiliz Konsolasunun damadı
-661
Osmanlı Misafirp erverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- --
- - -- - --
--------
Lonkaros da bulunuyordu. Lonkaros, Kossuth, Batthianyi, General Perczel
ve Meszaros ile General Wsocki'nin · resimlerini çizdi. Bu resimleri
İstanbul' da Loto ğrafya destgahında bastırıp talipiiierine satıp yüklü miktarda
para kazandı.
3- KOSSUTH KÜTAHYA'DA TÜRKÇE GRAMER HAZlRLADI
Kossuth da iyi bir dil yeteneği olduğu için kısa sürede Türkçe'yi
öğrendi. Daha sonra öğrendiklerini belirli bir sisteme sokarak bir Türkçe
gramer hazırladı. Bazı tarihçiler, Türkiye'ye sığındıktan üç ay sonra, 1849
Aralık ayında, Kossuth 'un Türkçe konuştuğunu, yazdığını ve okuduğunu
ileri sürerler. El yazısı ile yazılmış bu gramerin özgün nüshası bugün
Ulusal Macar Arşivi'nde bulunmaktadır. Büyük, sert kaplı ve çizgili bir .
defterdir. Üzerinde "Türkçe Gramer" yazılıdır. Defter 48 sayfadan oluş­
makta ve son kısımlarında boşluklar vardır. Kossuth, defteri Kütahya'da
birinci harfinden sonuncu harfine kadar kendisi yazmıştır. Ancak, 48.
sayfada her hangi bir not düşülmeden gramer sona ermektedir. Yani
Türkçe gramer tamamlanmamıştır.
Burada cevaplandırılması gereken soru acaba neden Kossuth grameri
bitİrıneden yarıda bırakmış olduğudur? Öyle anlaşılıyor ki, Kütahya' daki ınİ­
safirliğinin
Avrupa ve Amerika'ya yapılacak yolgrameri bitirmeğe zamanı kalmadı. -Bir diğer
önemli soru ise Kossuth'un Türkçe'yi kimden öğrendiğidir? Şu andakibilgilerimiz Kossuth 'un Türkçe 'yi Adolf Orosdi' den öğrendiğini gösteimektedir.
Gerçekten de mülteciler arasında Orosdi'nin adına tesadüf etmekteyiz. Orosdi, Vidin' de Müslüman olmuş, Şumnu' da Kossuth ve arkadaşlarıyla birlikte
olmuş daha sonra Bem ile Hal ep' e gitmiştirıs s.
ikinci
yarısında artık Batı
culuğa hazırlık yaptığından
4- KOSSUTH'UN ÇOCUKLARI KÜTAHYA'DA TÖRENLE
KARŞILANIYOR
18 Haziran 1850'de Kütahya bir törene şahit oldu. Kossuth, Şum­
ayrılmaya az bir vakit kala eşi Theresa'ya kavuşmuştu. Fakat, en
büyüğü sekiz yaşında olan üç çocuğu ise Macaristan'da kalmıştıı s9. Kütahya'ya vardıktan sonra Ferenc, Lajos ve Julia adlarını taşıyanı~o, çocuklarından
uzun süre haber alamadı. Bu süre içinde onlar Macaristan'da inahkumduları 6 ı .
Avusturya Hükümeti, çocukların babalarının yanına gitmelerine izin verdi. Bu
nu' dan
-
681
/
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
------------------
izinden sonra, Kossuth'un üç çocuğu ile kız kardeşi Lujza Ruttkay,
Kütahya'ya gelmek üzere 26 Mayıs'ta PeŞte'den ayrıldılar. Çocuklar teyzeleriyle birlikte, 7 Haziran 1850' de Türk yöneticiler ve Macarlar tarafından iyi
karşılandıkları İstanbul'a geldilerı6 2 • Kossuth'un çocuklarına İstanbul'da
İngilizler tarafından çok kıymetli hediyeler verildii63. Ancak, İstanbul'dan Kütahya'ya gidecek kadar yol harçlıkları olmadığından kendilerine para verilme.:.
. sini istediler. Bu istek üzerine Babıa.li, onlara 5.000 kuruş yol harçlığı vererek
Kütahya'ya doğru yola çıkardıı6 4 • İstanbul'dan Kütahya'ya kadar güven içinde yolculuk edebilmeleri için de yanlarına asker verildiı6s. Ayrıca, Gemlik liman müdürüne bir buyrultu gönderilerek, Kossuth'un çocukları Gemlik'e yardığında kendilerine her türlü kolaylığın gösterilmesi ve Bursa'ya kadar olan
yolculuklarında gerekli olan binek hayvanlarının hazırlanması istendi. Bursa
müşirine gönderilen buyrultuda da, bunların Kütahya'ya değin bütün ihtiyaçlarının karşılanması hususunda titiz davranılması emredildi. Diğer taraftan
Süleyman Refik Bey'e de Kossuth'un çocuklarının Kütahya'ya doğru yola
çıkarıldıkları haberi gönderildiı66. İstanbul'dan Bursa'ya gelen Kossuth'un
çocukları ve kız kardeşini almak üzere, Kütahya' dan Mülazİm Mestan Ağa,
Ali Çavuş, Ali Onbaşı ve üç nefer süvarİ Bursa'ya gönderildiı67 . Nihayet
Kossuth'un çocukları, 18 Haziran 1850 günü babalarının yanına geldiler.
Kossuth, çocuklarına kavuştuğu için çok mutluydu. Nitekim, Süleyman Refik Bey'in bildirdiğine göre, çocuklarından uzun süre ayrı kalan
Kossuth, onlara kavuştuğu sırada şu konuşmayı yaptı: "Bu biçare çocukları­
mın zalimler ellerinden kurtarub me/ce-i penah ve merhamet-i 'adalet/erine
iltica etmiş fukara baba ve analarına böyle mu 'azzezen ve mükerremen
gönderilmesi ve Der- 'aliyy e'den hin-i müfarakatlarında dahi 'atiyye-i
seniyye ihsan buyuru/ması ve bab-ı merhametlerine iltica edeliden berü
bi '/-cümle Macar fukaralarına olan merhamet ve iniiyatı bir vechile ifası
teşekkür olunur ha/at değildir ve ahali-i Macartstan bütün bütün esir olsalar
yine bir zerresinin eda-yı teşekkürü değildir ve Cenab-ı Allah ruy-ı arzı halk
edeli böyle bir padışah - ı ma 'den-i 'adalet gelmemişdir ve aşina-yı tevarih
olanların malum udur. Rabbim ·'ömr ü şevket-i şahanesini müzdad vefiravan
ve düşmanlarını makhur ve perişan buyursun. Değil Türkistan 'umum üzere
bütün dünyada olan bikes fukarayı bağışlasun ve Sultan Abdulmecid Efendimizin ve Sadrazam Devletlü Ubbehetlü Reşid Paşa Hazretlffrinin bir muyine
ahali-i Macaristan ve 'umum üzere ahali-i Avrupa ku~ban olsun deyü
ağlayarak du' d eyledi ve s dir rüfekaları dahi bülend-avaz )ile Türkçe -amin
deyü feryad ey/emiş oldukları ... "ı 6s
••
1
-
70 /
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' dakiYankılan - - -- - - - - - - - - - --
Kossuth'un kız kardeşi Ruttkay, Kütahya'da 15 gün kaldıktan sonra
tekrar geri döndü. Ruttkay, Bursa üzerinden Gemlik'e ve oradan da vapurla
İstanbul' a gidecekti. Kossuth, çocuklarına kavuşmasında büyük emeği geçen
kız kardeşini Gemlik' e götürmek üzere kendi tercümanı ve bir Macar
yüzbaşısını görevlendirdi. Süleyman Refik Bey de, hem Ruttk~y' a re fakat
etmek hem de tercüman ve yüzbaşıyı Gemlik'ten Kütahya'ya getirmek için
bir mülazım, bir çavuş bir onbaşı ve iki de nefer tayin ettiı69.
Bu arada Eylül 1850'de Perczel'in eşi de Kütahya'ya geldi. O, Avrupa'daki gelişmeleri anlatan kitap ve broşürleri getirerek bütün mültecileri
sevindirdi ı1o.
G- KOSSUTH'U KÜTAHYA'DAN KAÇIRMA
GlRlŞlMLERl VE OSMANLI DEVLETI'NİN ALDlGI
TEDBİRLER
1- EXAMINER GAZETESİNİN ORTAGI HENNINGSEN
FRIGYES KAROLY'NİN KÜTAHYA'YA GELİŞİ
Kossuth ve arkadaşları, Kütahya' da yaklaşık bir buçuk yıl kaldılar.
Bu süre zarfında onların muhafızlığını Süleyman Refik Bey yaptı. Süleyman
Refik Bey'in BabıaJi'ye gönderdiği raporlar, Kossuth'un Kütahya'daki
yaşamı hakkında bizlere kıymetli bilgiler vermektedir.
Kütahya' daki mülteciler, genel olarak vakitlerini okuma yazmayla,
· Türkçe ya da İngilizce öğrenmekle geçiriyorlardı. Kossuth da Kütahya'da
boş durmuyor, İngiltere ve Fransa' daki arkadaşlarıyla sürekli mektuplaşıyor­
du. Çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca bildiğinden mektupları politik
arenada büyük yankı uyandırıyordu. Kossuth, mektuplarında özellikle Macar
. trajedisinden dolayı Avrupa'daki dengenin bozulduğuna dikkat çekiyordu.
Ancak, Kütahya' da bu küçük fakat önemli mülteci grubunu telaşlan­
olaylar da yaşanıyordu. Bu tür olayların ilki, 27 Temmuz 1850'de
Henningsen Frigyes Karoly'nin Kütahya'ya gelmesiyle yaş~ndıı7 ı . Henningsen, İngiltere' de yayın yapan "Examiner" gazetesinin ortağı~dı. Henningsen,
daha önce "Thomson" takma adıyla Vidin'e gelmiş ve Kqissuth ile bir çok
kere görüşmüştü ı n. Onun gazeteci kimliğini bilen Kossuth, kendisiyle
dıracak
-
72 -
--
------------------- Osmanlı Misafırperverliği
yakından ilgilenmiş
sohbetler
ve
Macaristan'ın
o anki durumu ve
ve Avrupa'daki
Yankıları
gelec eği hakkında
yapmıştı.
Kossuth'un Kütahya'ya gelmesinden üç ay sonra, Henningsen'i de
burada görüyoruz. O, İzmir Valisi Halil Paşa'dan yol buyruldusu alarak,
İzmir'den Kütahya'ya geldil73 . Henningsen, Kossuth ile görüşüp , ona çeşitli
makamlardan yazılan mektupları ulaştırdı. Süleyman Refik Bey ile de ·bir
görüşme yaparak, Kütahya ve Karahisar taraflarında av yapmak istediğini
söyledi. Fakat, Henningsen'in, Vidin'de Kossuth ile sık sık görüştüğünü
bilen Süleyman Refik Bey, onun Kütahya'ya gelişine şüphe ile bakıyordu .
Bu şüphe üzerine Süleyman Refik Bey, Henningsen'in ne amaçla
Kütahya'ya geldiğini araştırdı. Sonuçta, gerçekten de, Henningsen'in
Kütahya'ya boş bir amaçla gelmediği ortaya çıktı. Süleyman Refik Bey'in
bazı mültecilerden aldığı bilgilere göre Henningsen, fırsat bulduğunda başta
Kossuth olmak üzere mültecileri kaçırınaya teşebbüs edecektiı74 . Süleyman
Refik Bey, Henningsen'in Kütahya'ya geliş amacını öğrendikten sonra
mültecilerin korunmalarıyla ilgili tedbirleri daha da artırdı.
2- RUMLARKÜTAHYA ŞEHRİNİ YAKMAK İSTEDİLER
Kossuth 'u Kütahya' dan kaçırma planlarından bir başkasını da
Rumlar organize etmek istediler. Plana göre, Rumlardan birkaç kişi
kiralanacak ve bunlar Kütahya şehrini ateşe vereceklerdi. Kossuth, yangında
oluşacak panik havasından istifade edilerek kaçırılacaktı. Fakat bu plan da bir
önceki gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Zira BabıaJi, Kossuth 'u kaçırmak için
yapılan bu planı önceden haber almış ve Süleyman Refik Bey ile Kütahya
Kaymakamını uyarmıştı. Gerek Sadaret gerekse Seraskerlikten Süleyman
Refik Bey' e yazılan bütün yazılarda, başta Kossuth olmak üzere, mültecilerin kaçırılması operasyonlarına karşı dikkatli olunması istenmiştirı7s.
3- AVUSTURYA AJANI JASMAGY KÜTAHYA'DA
Kossuth'u Kütahya'dan kaçırma girişiminde bulunan bir başka kişi
de Jasmagy idi. Bu Avusturya ajanı, aynı zamanda İstanbul'daki Avusturya
elçiliğinin üçüncü tercümanıydı 1 7 6. Jasmagy, Şumnu'da Kossuth'a bir suikast
teşebbüsünde bulunmuştu. Ancak, bu suikast başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Buna rağmen Jasmagy, Kossuth ve diğer mülteci şe tl erinin, peşini bırakmadı.
O, mültecileri gittikleri her yerde adeta gölge gibi takip ediyordu. Mülteciler,
-
73 -
Osmanlı Misafırperverl iği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - -- -- - --
- - - - - --
Şumnu'dan ayrıldıktan
sonra, Jasmagy de yanındakilerle beraber, Kütahya'ya gitmek üzere yola çıkmıştı ın. Jasınagy ' nin mültecileri takip ettiğini
öğrenen Türk görevliler de onu yakın takibe almıştı.
Jasmagy, Eylül1850'de Kütahya'ya geldiı7s. Bunu haber alan Babıa­
li, bu kişinin Kossuth'a karşı daha önce tertip ettiği suikasti bildiğinden, Süleyman Refik Bey'i dikkatli olması hususunda uyardıı79. Jasmagy, Kütahya'ya gelir gelmez, mültecilere şeflerini bırakıp Avusturya Hükümeti'nin
sunduğu korumayı kabul etmelerini teklif etti. O, Kossuth ve General
Meszaros 'u da ayrı ayrı ziyaret etti. Adı geçen iki mülteci şefinden bundan
böyle Avusturya aleyhinde bir harekette bulunmayacaklarına dair söz
vermelerini istedi. Ayrıca bunu yazılı olarak taahhüt etmelerini söyledi ı so.
Fakat, Jasmagy'nin bu girişimi sonuçsuz kaldı. Çünkü, gerek Kossuth
gerekse Batthyany, onun isteklerine olumsuz cevap verdilerısı. Diğer taraftan
Jasmagy'nin Kütahya'ya gelmesinden rahatsız olan mülteciler, Kossuth'a
gidip onu şikayet ettiler. Kossuth da durumu Süleyman Refik Bey'e
bildirdiısı . Mülteciterin şikayeti üzerine Süleyman Refik Bey, Jasmagy'e 30
saat içerisinde Kütahya'yı terk etmesini söylediıs3. Ancak, verilen sürenin
do lmasına rağmen, 1asmagy şehri terk etmemişti. Hatta, Süleyman Refik
Bey' e müracaatta bulunarak, birkaç gün daha Kütahya' da kalmasına izin
verilmesini istedi. Fakat, onun ne maksatla Kütahya'da bulunduğunu bilen
Süleyman Refik Bey, bu isteğe olumsuz cevap verdi. Bunun üzerene
Jasmagy, şehri terk etmek zorunda kaldı ı s4. Jasmagy, Kütahya'dan ayrıldık­
tan sonra Bursa'ya gitti. Ancak, Kütahya' dan ayrılırken Süleyman Refik
Bey' e birkaç gün sonra tekrar · geri döneceğini söyledi. Avusturya basını,
Jasmagy'nin Kütahya'dan ayrılmak zorunda kalmasını Kossuth'a bağladı.
Onun, ülkesinden çok uzaklarda bile hala bir devlet başkanı gibi istediğini
yaptırmasına büyük tepki gösterdiıss.
4- AT TÜCCAR! DA KOSSUTH'U KAÇIRMAK İSTEDİ
Kossuth'u Kütahya'ya kaçırmak amacıyla gelen bir başkası daSaint
Görgei idi. Görgei'nin asıl mesleği at tüccarlığıydı. Birkaç arkadaşıyla
Kütahya'ya gelen Görgei, önce Süleyman Refik Bey ile görüştü. Kossuth ile
görüşmek istediyse de buna izin verilmedi. Çünkü Süley~an Refik Bey,
onların asıl amacının Kossuth'u kaçırmak olduğunu biliyotdu. Bu sebeple,
onlardan şehri terk etmelerini istedi. Ancak, onlar yol harçliktarının olmadı­
ğı bahanesiyle kışı Kütahya' da geçirmek zorunda olduklarını bildirdiler.
-
74-
-
-
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
casustu ve asıl amaçları Kossuth'u kaçırmaktı. Bu sebeple
bunların Kütahya'yı bir an önce terk etmeleri gerekiyordu. Süleyman Refik
Bey, paralarının olmadığını söyleyen bu casusların Bursa'ya kadar olan
menzil ücretlerini bizzat kendisi karşıladı. Ayrıca onlara yol harçlığı olarak
da 100 kuruş verdi. Osmanlı Devleti'nin aldığı etkili önlemler sayesinde
mültecilerin, Görgei ve arkadaşlarının Kütahya'ya geliş ve gidişinden hiç
haberi olmadı ı s6.
Oysa, bu
kişiler
5- KÜTAHYA AKTARLARINDA ZEHİR SATIŞI
YASAKLANıYOR
Diğer
taraftan, Kütahya' da mültecilerin huzurunu bozacak başka
gelişmeler de yaşanıyordu. Kütahya halkından birkaç kişi zehirlenerek
ölmüştü. Ölenler arasında mültecilerden kimse yoktu. Yine de bu olay,
mülteciler arasında korku ve paniğe sebep olmuştu. Yapılan araştırmada,
zehirlenme hadisesinin sebebi ortaya çıkarılamadı. İstanbul'daki mülteciler,
Kütahya'daki zehirlenme olayını haber aldıklarında, Babıali'ye müracaatta
bulunarak arkadaşları için gerekli önlemlerin alınmasını istediler. Bunun
üzerine, Kütahya' da başka zehirlenme hadiselerinin yaşanmaması için, güzel
kokular satan bakkallarda zehir satımının durdurulması yolunu gidildiıs7.
Mülteciler, alınan bütün önlemlere rağmen, özellikle Avusturyalı
bir şekilde takip ediliyordu. Onlardan birinin fırar etmesi veya söz
konusu ajanlarca kaçırılması, Babıali'yı oldukça güç durumda bırakacaktı. Diğer
taraftan, mültecilerin Kütahya' dan fırar edeceklerine dair söylentiler de vardı.
Gerçekten de Süleyman Refik Bey' den gelen raporlar, bu söylentileri
ajanlarcasıkı
doğruluyordu.
6- DEVLET KOSSUTH VE ARKADAŞLARINI BURSA'YA
NAKLETMEYİ DÜŞÜNDÜ
Kütahya' daki mültecilerin firar edebileceklerini hisseden . Babıali,
böylesi bir gelişmenin yaşanmaması için, tedbir alma yoluna gitti. Babıali,
Rusya ve Avusturya'nın bütün haskılarına rağmen mültecileri iade etmemişti.
Kossuth ve arkadaşlarını misafir etmek suretiyle de özgürlüğün koruyucusu
olduğunu Avrupa'ya göstermişti. Bu tavır, Avrupa' da Osmanlı Devleti lehine
olumlu bir kamuoyunun oluşmasına neden olmuştu. Kossuth'u kaçırmak için
tertip edilen bu tür tuzak ve komploların başanya ulaşması halinde, Osmanlı
-
75-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa' daki
Yankılan
-
-
-
- - - - - --
--------
Devleti, Avrupa ' nın sempatisini kaybetmiş olacaktı. Bu yüzden de Babıali,
Kossuth'un güvenliğine büyük önem veriyordu. Nitekim Sadaret, 8 Eylül
ı 85 0' de Süleyman Refik Bey' e bir yazı göndererek; ajanlar tarafından rahatsız
edilen Kossuth ve arkadaşlannın Bursa 'ya nakledilmelerinin uygun olup
olmayacağını sordu ı ss. Mültecilerin Bursa'ya nakledilmek istenmesinin bir
diğer önemli sebebi de, kış mevsiminin Kütahya' da şiddetli geçmesiydi. Bu da,
bu tür iklim koşullarına alışık olmayan mültecileri rahatsız ediyordu. Halbuki,
Bursa'nın havası Kütahya'ya göre daha yumuşaktı. Süleyman Refik Bey,
mültecileri Kütahya'ya götürürken, yaklaşık bir ay Bursa'da kalmıştı. Dolayı­
sıyla o, Bursa'nın mülteciler için uygun olup olmayacağı hakkında en sağlıklı
bilgiye sahipti ı s9.
Ancak Süleyman Refik Bey, Sadaretle aynı görüşte değildi. Zira,
Kossuth ve arkadaşlarının korunmalarına büyük dikkat gösteriyordu. Ayrıca,
Kütahya'ya gelen }asmagy ve diğer ajanların da gerekli uyarılardan sonra·
şehri terk ettiklerini ifade ediyordu. Bu sebeple, mültecilerin Kütahya' dan
Bursa'ya nakledilmelerinin uygun olmayacağını Sadaret'e bildirdi ı 9o.
H- KOSSUTH VE ARKADAŞLARININ
KÜTAHYA'DAN AYRILMALARı
Osmanlı
Devleti ile Avusturya Hükümeti arasında varılan mutabakat
Kütahya' da bulunan mültecilerin bir kısmı serbest bırakılacaktı.
Serbest bırakılacak olan mültecilerin sayısı 69 kişiydi . Fakat Kossuth bu grup
içerisinde yer alınıyordu. Kossuth, Kütahya' daki arkadaşlarının serbest
bırakılmalarını engelleyemeyeceğini anlayınca, aile doktoru Spaczek'ten
başkasına canını emanet edemeyeceğini söyleyerek, onun Kütahya' da
kalmasını istedi. Ayrıca en fazla ihtiyaç duyduğu kişiler arasında yer alan,
tercümanı Cseh'in de Kütahya'da kalmasını sağladı. Kossuth'un girişimleri
sonucunda doktoru ve tercümanından başka ı 1 mülteci daha Kütahya'da
· kalmış ve 56 kişinin Kütahya'dan ayrılması kesinleşmişti. Bu grupta yer alan
26'sı Macar ve 30'u Polonyalı olan mülteciler Ahmed Bey'in refakatinde
Kütahya'dan Gemlik'e götürüldüler ve oradan da Avrupa'ya gönderildiler.
geregı
1
Bu mülteci taifesi Kütahya'dan ayrıldıktan sonra geyide Kossuth'un
da içinde bulunduğu 5 ı mülteci kalmıştı. Avusturya hükümeti ile yapılan
uzun müzakerelerden sonra bu mülteci grubunun da Eylül ) 85 ı' de serbest
bırakılınasına karar verildi.
-
76 -
------------------Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
Süleyman Refik Bey, mültecilerle tek tek görüşerek onların Amerika
veya İngiltere'den hangisine gitmeyi tercih edeceklerini sordu. Batthyany,
Fransa elçisi tarafından kendisine pasaport ve mektup gönderildiğini,
mektupta ı5 Eylül'de Marsilya'ya hareket edecek vapurla kendisinin bu
ülkeye gönderileceğine dair söz verildiğini, dolayısıyla bu zamana kadar
Çanakkale'de kalmayı istediğini Süleyman Refik Bey' e söyledi. Kossuth ve
General Wysocki, hangi ülkeye gideceklerine henüz karar vermediklerini ve
bu kararı Gemlik'te vereceklerini söylediler. General Perczel ise,
Amerika'ya gitmeyi çok istediğini, ancak eşinin hamile ve doğumunun yakın
olması sebebiyle, bunun imkansız olduğunu ifade etti. Eşinin Gemlik'te
doğum yapması halinde burada bir ay kalmak zorunda olduğunu Süleyman
Refik Refik Bey'e iletti. Eğer doğum Gemlik'te olmazsa, bu özel durum
nedeniyle, Amerika yerine İngiltere'ye gideceğini söyledi. Eşinin yolda
doğum yapması halinde ise Malta Adası'na çıkacaktı. Ancak Perczel'in eşi,
Gemlik' e giderken yolda doğum yaptı. Eşinin doğumu üzerine Perczel,
Süleyman Refik Bey' e ,arkadaşlarıyla beraber yolculuk yapamayacağını
söyledi. Süleyman Refik Bey, bunun üzerine Perczel, eşi, çocukları ve
maiyetinde bulunanların Bursa'ya gönderilmelerini uygun gördü.
Süleyman Refik Bey, Kütahya'dan Gemlik'e vardıktan sonra burada
en fazla bir gece kalınacağını, dolayısıyla mültecilerin İngiltere veya
Amerika vapurlarından hangisine bineceklerini kendisine bildirilmesini
istediyse de, kesin bir cevap alamadı.
Nihayet Kossuth yaklaşık ı.5 yılını geçirdiği Kütahya' dan ı Eylül
ı85ı 'de ayrıldı. Eylül' de Gemlik'ten gemiyle yoluna devam etti ve ı O
Eylül'de Çanakkale'ye vardı. Orada Mississippi adını taşıyan Amerikan
savaş gemısıne bindi ve 5ı arkadaşı ile birlikte Osmanlı Devleti'nden
ayrıldı.
-
77-
-
· 78
------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları
II. BÖLÜM
OSMANLI DEVLETI'NİN MÜLTECİLERl HİMAYESİ ve
A VRUPA'DAKİ YANKILARI
"Tacımı
veririm, tahtımı veririm, ülkeme sığı­
asla vermem. "
Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid
nanları
"Osmanlı
Devleti 'ne sığınan bu insanları geri
vermek, onları eellada teslim etmekten farksız­
dır. Böyle bir tutum, asırlar boyu misafirperverliği ile tanınan Osmanlı Devleti 'ne yakışmaz."
Sadrazam Mustafa Reşid Paşa
A- OSMANLI DEVLETİ'NİN MÜLTECİLERİ
HİMAYESI VE DİPLOMATİK KRİZ
Osmanlı
Devleti'nin başta Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth
mültecilere gösterdiği üstün misafırperverliğin Avrupa
başkentlerindeki yankılarına değinmeden önce, mülteciler sorunun Osmanlı
Devleti ile Rusya ve Avusturya Devletleri arasında meydana getirdiği
diplomatik kriz üzerinde durmak istiyoruz. Mültecilerin iadesini isteyen
Rusya ve Avusturya devletlerine karşı Osmanlı Devleti 'nin savaşı da göze
alarak bu mültecileri vermemesi bir insanlık destanı olarak tarihe geçti.
olmak üzere
diğer
1- RUS ÇARI MÜLTECİLERİN İADESİ İÇİN ÖZEL ELÇİSİNİ
İSTANBUL' A GÖNDERDİ
Osmanlı
Devleti 'ne iltica eden Macarların arasında yaklaşık 1.000
kadar Polonyalı bulunuyordu. İmparator Nikola, bunların iade edilmesi için,
niyetini iyi ifade edilmiş terimleri e açıkladığı mektubu Sultan Abdülmecid' e
gönderdi. Mektubu İstanbul' a getirme görevini maiyetinde bulunan
generallerden Leon Radziwill' e vermişti. Radziwill, 4 Eylül 1849 'da
istanbul'a vardıı9ı. Çar mektubunda iki ülke arasında bir sorun yaşanmaması
-79-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa'daki
Yankılan
-------------------
için, Babıali 'nin bu kişilere sığınma hakkı vermemesini ve bunlann tutuklanarak Rusya'ya iade edilmesini Sultan'dan istiyorduın. Çar'ın mektubu
İstanbul' a ulaşmadan Rusya Başbakanı N esselrod, Titof aracılığı ile Babıali 'ye
sunulmak üzere, adeta emir niteliğinde bir nota gönderdi. Bu notada Polonyalı
mültecilerin iade edilmemesi halinde Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş
açmaktan kaçınmayacağı ifade ediliyorduı93. Diğer tarafta~ Rusya'nın
İstanbul' daki Elçisi Titof da konu hakkında hükümetinden kendisine henüz bir
talimat gelmeden Babıali nezdinde girişimde bulundu. Nitekim 15 Ağustos
1849'da Hariciye Nezareti'ne sunduğu notasında, Küçük Kaynarca Anlaşma­
sı'nın II. maddesine atıfta bulunarak Babıali'nin geçmiş anlaşmalardan doğan
yükümlülüklerini yerine getirmesini yani mültecilerin iade edilmesini
istiyordu.
Diğer
taraftan Avusturya Elçisi Stürmer, Titof ile eş zamanlı hareket
ederek Avusturya Başbakanı Schwarzenberg'ten gelen nota ile birlikte
kendisinin kaleme aldığı notalan Babıali'ye takdim etti. Bu notalarcia 1739
Belgrat Anlaşması 'nın XVIII. maddesi hükmünce başta Kossuth olmak
üzere bütün Macarlann iadesi isteniyordu 194.
2- MÜLTECİLERİİADE ETMEK ONLAR! CELLADA TESLİM
ETMEKTEN FARKSIZDI
Gerek Çar'ın mektubu ve gerekse Babıali'ye arda arda sunulan notalardan sonra, Meclis-i Mahsus'da mesele bütün yönleriyle ele alındı. Üyelerden bir kısmı Avusturya ve Rusya'nın isteklerine olumlu cevap verilmesini,
yani mültecilerin iade edilmesi gerektiğini ileri sürdüler. Ancak, Osmanlı
Devleti'nin himayesine sığınan bu insaniann iade edilmeleri, onlann eellada
teslim edilmelerinden farksız olmayacağından bu görüş kabul görmedi.
Mecliste, mültecilerin iade edilmemesi fikrinin · ağırlık kazanmasında, o
dönemde Avrupa Devletleri'nin politik mültecilere bakış açısı da etkili oldu.
Zira, o dönemde Avrupa ülkelerinden firar eden mülteciler iki sınıfa
aynlmaktaydı. Birincisi, adam öldürme ve hırsızlık suçunu işleyenlerdi.
Bunlar, hak ettikleri cezadan kurtulmak için başka ülkelere iltica ettiklerinde
yakalanıp iade edilmeleri gerekiyordu. İkincisi ise, politik endişelerle firar
edenlerdi. Bunlann durumu birinci kategoridekiler gibi! olmayıp, politik
amaçla bir başka devlete iltica edenlerin iade edilmes~ teamülü çoktan
terkedilmişti. Dolayısıyla, siyasi mülteciler hususunda üstinanlı Devleti'nin,
Avrup(;l devletleri arasında adeta hukuki bir sözleşme Şeklini alan genel
-
80-
------------------Osmanlı Misafirperverl iği
ve Avrupa'daki Yankıları
team.ülün dışına çıkması da söz konusu değildi. Üste lik Osmanlı Devleti, bu
teamüle aykırı hareket etmesi halinde bu davranışını Avrupa kamuoyuna izah
etmede sıkıntılar yaşayabilirdi. Ayrıca, Sultan Abdülmecid mültecilere kucak
açıp onların hayatlarını güvence altına almakla, bütün dünya kamuoyuna
Osmanlı misafirperverliğini de göstermiş olacaktı. Meclis üyeleri mesele
hakkındaki genel kanaatlerini bu şekilde ifade ettikten sonra, mültecilerin
Rusya ve Avusturya'ya iade edilmemeleri yönünde görüş birliğine
vardıları9s.
3- RUSYA VE AVUSTURYA OSMANLI DEVLETİ'NDEN
"EVET" VEYA "HAYIR" DEMESİNİ İS TİYOR
Osmanlı
Hükümeti 'nden istedikleri cevabı alamayan elçiler, Babıali
üzerindeki baskıları daha da artırdılar. Onlar, Osmanlı Devleti'nin "evet" ya
da ?hayır" cevabını vermesini istiyorlardı. Elçilerle yapılan bire bir görüşme­
lerde kararlılıklarında bir yumuşama gözlenmeyince konu, ll Eylül'deki
Meclis-i Mahsus toplantısında tekrar görüşüldü. İki devlet tarafından bu
kadar sıkıştırılan Babıali, konu hakkında artık bir karara varmak mecburiyetindeydi. Yani, meclis ya "evet" ya "hayır" cevabını verecek, ya da üçüncü
bir yolu tercih ederek, kesin bir cevap vermekten kaçınacaktı. Yapılan
görüşmelerden sonra, Çar'ı Macarlara karşı kazandığı zaferden dolayı
kutlamak için, Petersburg'a özel bir memur gönderilmesine karar verildi. Bu
memur, Osmanlı Devleti'nin mültecileri neden iade etmediğini Çar'a bizzat
anlatacaktı. Çünkü Babıali, şimdiye kadar Rusya'nın taleplerini h~p Titofun
ağzından öğrenmişti. Rusya'ya bir memur gönderilmesi fikri bütün üyeler
tarafından kabul edildi. Bu konudaki kararlılığı göstermek amacıyla
hazırlanan bir kağıdın sol köşesine Rusya'ya bir memur gönderilmesi veya
mültecilerin hemen iade edilmeleri şıkları yazıldı. Meclis üyelerinden hiçbir
tesir altında kalmadan hangi şıkkı tercih ediyorlarsa onun altına isimlerini
yazmaları istendii96. Yapılan oylamada bütün üyeler Rusya'ya bir elçi
gönderilmesi şıkkının altına isimlerini yazdılar. Diğer taraftan Avusturya
imparatoru'na da bir mektup yazılmasına karar verildii97.
4- SULTAN ABDÜLMECİD "HAYIR" DEDİ DÜNYANI
KENDİNE HAYRAN BIRAKTI
Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti üzerinde yoğun baskı kurdukları bir dönemde Sultan Abdülmecid, sadece Avrupa' da degil aynı zamanda
-
81-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - -- - - - - - - - - - - - - - -
Amerika' da hayranlık uyandıran bir demeçte bulundu. Hürriyetleri uğrunda
ayaklanan ve daha sonra yenilere k Osmanlı 'ya sığınan Macar ve Polonyalı
mültecilerin sonsuz saygı ve sevgi göstermelerine vesile olan Padişah'ın
deklarasyonu şöyleydi:
"Tacımı
geri
vermem" ı 9s
veririm, tahtımı veririm. Fakat devletime sığınanları asla
.
Genç Padişah'ın bu sözleri İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik
Devletleri'nde büyük yankı uyandırmış, Avrupa kamuoyunda Osmanlı
Devleti lehinde büyük sempati oluşturmuştu.
5- MUSTAFA REŞİD PAŞA'NIN HAYRANLIK UYANDlRAN
SÖZLERİ
Reşid Paşa, Osmanlı Devleti'ni her açıdan çağın ihtiyaçlarına cevap
verecek seviyeye getirmek için elinden geleni yapan, ileri görüşlü, zeki ve
eğitimli bir devlet adamıydı. Paşa, devletin son asırda Ruslara karşı girdiği
savaşlarda ne kadar başarısız olduğunu, bunun tabii bir sonucu olarak barış
anlaşmalarının devleti ne kadar zarara soktuğunu biliyordu. Buna rağmen,
şartların Rusya ile savaşmayı gerektirmesi halinde bundan çekinmeyecek
kadar da cesur bir mizaca sahipti 199. Daha Londra ve Paris elçilikleri yaptığı
sıralarda Re şi d Paşa, Avrupa kamuoyunu Osmanlı Devleti lehine· çevirmek
için büyük gayret göstermiştiıoo . Ülkesine döndükten sonra yaptığı i craadar
göz önüne alındığında, Avrupa' daki Osmanlı imaj ının değiştirilmesinin onun
nihai hedeflerinden biri olduğu açıkça görülmektedir. Bu nedenledir ki Reşid
Paşa, hürriyet ve özgürlük mücadelesi veren Macar ve Polonyalı mültecileri
himaye ederek, Türklere karşı Avrupa'da oluşan olumsuz imajı ortadan
kaldırmak için bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu.
Nitekim Paşa, Macar ve Polonyalıların iltica etmek üzere Osmanlı
ülkesine yola çıktıkları haberini aldığında bu gelişmeden memnun kalmıştı.
Paşa, iltica edenler arasında Avrupa ihtilalinin önde gelen isimlerinden
Kossuth, Bem, Kmety, Dembinski, Guyon gibi şahsiyetlerin bulunduğunu
öğrendiğinde, sevincini arkadaşlarından ve Sultan' dan gizlememişti. Zira
Paşa, Osmanlı Devleti'nin bu değerli insanları kabul ve! himaye ederek
Avrupa'ya karşı özgürlüğün koruyucusu imajı vereceğini, bunun da az bir
şey olrpadığını biliyordu 2o1 • Böylece ezeli düşman Rusya'ya karşı
1
-
82-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankılan - - - - - - -- - - - - - - - - - -
Avrupa'nın desteği
ve sempatisini kazanılmış
mültecilere yaklaşımı her zaman olumlu
olacaktı.
Paşa'nın
olmuştu.
Bu sebeple de
Reşid Paşa,
bu mesele karşısındaki tutumunu Rusya ve Avusturya'nın
Babıali üzerinde yoğun baskı kurduğu sırada bile değiştirmedi. Nitekim
Meclis-i Mahsus'un 8 Eylül 1849'daki toplantısından sonra, Sultan'a arz
ettiği tezkiresinde şu görüşleri dile getirdi:
"Mülteciler iade edildiklerinde ya kurşuna dizilecekler ya da Sibirya'da yer altında bulunan maden ocaklarına gönderileceklerdir. Sibirya ya
gönderilmeseler bile bir kalenin zindanına atılmalarz veya küreğe vuru/malarz kesindir. Bu nedenle, Osmanlı Devleti 'ne sığınan bu insanları geri
vermek, onları eellada teslim etmekten farksızdır. Böyle bir tutum ise, asırlar
boyu misafirperver/iği ile tanınan Osmanlı Devleti 'ne yakışmazdı. Rusya 'nın
mültecileri bu kadar ısrarla istemesi, sadece cezalandırma arzusuyla açıkla-.
namaz. Bu ısrarların asıl sebebi, mülteci/erin iadesini sağlayarak Osmanlı
Devleti 'nin onurunu kırmak ve Babıd/i 'yi istediği şekilde yön/endirebi/eceği­
ni Avrupa kamuoyuna ve Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslim
ahaliye göstermektir"2o2.
Reşid Paşa'nın
bu düşünceleri Sultan tarafından da kabul gördü.
Böylece, Osmanlı Devleti'nin mültecileri iade etmeyeceği kesinleşti. Aynı
zamanda, Osmanlı Hükümeti'nin böylesine kararlı bir tutum sergilemesi,
özellikle Fransa ve İngiltere tarafından takdirle karşılandığı gibi; mült_ecilerin de Osmanlı Sultanı'na büyük sevgi duymalarına neden oldu. 6- MÜLTECİLER
BİLDİRDİLER
SULTANA MİNNETTARLIKLARINI
Osmanlı
Devleti'nin mültecileri iade etineme yönünde karar alması
mülteciler arasında büyük bir sevinçle karşılandı. Nitekim Babıali'ye
· sundukları dilekçelerinde bu sevinçlerini şu şekilde dile getirdiler:
"Aşağıda
imzası bulunan Macar mültecilerinin, majestelerinin
cömertçe karşı/anmalarından dolayı minnettarlık/arını
göstermekten başka bir arzuları yoktur.
1
topraklarında
ı
!
1
Kalpten gelen bu minnettarlık duygu/arına Majestelehnin samirniyetle inanm,alarını rica ediyoruz ve şartlar ne olursa olsun bun~n değişmeyece-
84-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankıları - - -- - - - - - - - - - - - - - - -
ğine inanmasını
istiyoruz. Zira, majestelerine hizmette
müddetçe ancak vatanımıza hizmet edeceğöiıiz bilincindeyiz.
bulunduğumuz
Majestelerinin devletlerinde, kendimize sığınacak yer aramamıza neden olan güç, bir taraftan kurtuluşumuzun sizin topraklarınızda old71ğu inancı ki, biz bu kurtuluşu bulduk. Öte yandan Macar halkının tüm kesimlerinde
hakim olan Osmanlı İmparatorluğu 'nun çıkarlarıyla Macarların çıkarları­
nın aynı olduğu inancıdır. Bu inanç, Osmanlı topraklarına ayak bastığımız
andan itibaren daha da arttı ve günden güne Osmanlı 'nın düşmanlarının, vatanımıza saldıranlardan başkası olmadığına inanmaya başladık.
Bu inanç ve duyguZara sahip olan bizler, şimdiye kadar bu inanç ve
duygularımızın yanlış olabileceğini gösteren hiçbir şeyle karşılaşmadık. Bu
yüzden majestelerinin devletlerine yardımcı olmak bize yakzşan bir harekettir.
Efendim! Hiçbir durumda, bizlere göstermiş olduğunuz yüce gönüllülüğünüzden, misafirperverliğinizden ve iyilik/erinizden dolayı majestelerinin
zaferleri ve tacı için Tanrı ya dua etmekten vazgeçmeyeceğiz"2o3.
7- RUSYA VE AYUSTURYA OSMANLI DEVLETİlLE
DİPLOMATİK MÜNASEBETLERİ KESİYOR
Titof ve Stürmer'in bütün haskılarına rağmen BabıaJi'den elçilere
resmi bir açıklama yapılmadı. Elçiler, Ali Paşa'ya mültecilerin iade -edilmemesi halinde Osmanlı Devleti ile resmi ilişkileri kesme emri aldıklarını
ilettiler. Ancak, bu blöflerinden d~ bir netice elde edemediler. Zira All Paşa,
ll Eylül 1849'da toplanan Meclis-i Mahsus'taki gölüşmelerden sonra iki
elçiye, Sultan'ın Rus Çar'ı ve Avusturya İmparator'undan mültecileri kendi
korumasına bırakmalarını bizzat rica edeceğini, lıu nedenle de mültecilerin
iadesinin gerçekleşmeyeceğini bildirdi204.
bu açıklama üzerine bir araya gelerek Babıali'ye karşı oluşturulacak stratejiyi görüştüler ve bir kez daha mültecileri
iade talebinde bulunma noktasında anlaştılar. Aralarında vardıkları mutabakat gereği, 14 Eylüll849'da Hariciye Nazırı'na hemen hemeb aynı mealde
birer nota verdiler. Titof notasında, iki ülke arasındaki mev~ut anlaşmalar
gereği Çar'ın politik sığınınacıların iade edilmesi isteğini yinbliyordu. Titof
notada, B~bıali'nin dikkatini çekmek için bu hatırlatınayı son kez yaptığını
Titof ve Stürmer,
yapılan
-
86-
------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avr~pa'daki Yankıları
ifade ediyor, kaçamak cevapların kabul edilmeyeceğinin bilinmesini de
istiyordu. Elçi, as ıl söylemek istediğini notanın sonuna saklamıştı. Eğer
Pazar akşamına kadar Rusya vatandaşı olup Osmanlı Devleti 'ne iltica eden
asiler geri verilmezse, ikinci bir emre kadar diplomatik ilişkilerin kesilmiş
sayılacağını bildiriyordu2os.
Avusturya Elçisi Stürmer de aynı tarihli ve benzer içerikli notasında,
mültecilerin iadesiyle ilgili notalarına olumlu cevap verilmemesinden yakını­
yor ve Osmanlı ülkesine sığınan bütün Macar mültecilerinin iadesini talep
ediyordu. Stürmer, Osmanlı ülkesine sığınan mülteci sayısının hızla arttığını
buna rağmen, Babıali'nin sürekli kaçamak cevaplar vererek zaman kazanmaya çalıştığına değiniyordu. Stürmer de Titof gibi, asıl söylemek istediğini notasının sonuna saklamıştı. O da bundan sonra verilecek cevabın geciktirilmesini "hayır" olarak değerlendireceğini ifade ediyor, 24 saat içerisinde olumlu bir cevap verilmezse diplomatik ilişkilerin kesileceğini belirtiyordu2o6. ·
Eş zamanlı sunulan bu notalardan sonra elçiler, Hariciye Nazırı
All
Paşa
ile bir kez daha görüştüler ancak, bu görüşmeden de bir sonuç çıkmadı.
bir netice elde edemeyen Titof ve Stürmer, Babıali ile
ilişkilerin kesildiğini bildirdiler2o7. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi üzerine
Çar'ın özel temsilcisi Radziwill, Saraya veda ziyareti yapmadan İstanbul'u
terk etti2os.
Girişimlerinden
8- DİPLOMATİK İLİŞKİLERİN KESİLMESİ TİCARİ
İLİŞKİLERE YANSlTILMlYOR
Sadaret, diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra hem Osmanlı hem
Rusya hem de Avusturya vatandaşlarının zarar görmemeleri için bazı vilayet
ve sancaklara gizli bir talimat gönderdi. Söz konusu emir öncelikle Bursa,
Selanik, Aydın, Edirne, Silistre, Niş, Bosna, Belgrat, Vidin, Trabzon,
Erzurum, Van-Hakkari, Hayda, Halep, Şam, Cezayir-i Balır-ı Sefid, İzmir,
Filibe, Tımova, Tırhala, Mısır, Yanya, İşkodra, Hersek ve Trablusgarb'a
yollandı. Bu talimatta diplomatik ilişkilerin kesilmesine rağmen, ticari
faaliyetlerin önceki gibi devam edeceği ifade ediliyordu. Ayrıca, ülkenin her
yerinde Rusya ve Avusturya'nın konsolos, tüccar ve tebaasının işlerinin
görülmesinde bir engel çıkarılmaması isteniyordu2o9. Kuşkusuz bu talimatın
gönderildiği vilayet ve sancakların hepsinde Rusya ve Avusturya konsoloslukları yoktu. Ancak, bu iki devletin az ya da çok Os~anlı ülkesinin her
-
87-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yaııkıları
- - - -- -- -- - --
-
- - --
tarafına dağılmış,
ticaretle uğraşan vatandaşları vardı. Gerçekten de iki ülkenin Babıali ile diplomatik ilişkilerini kesmesi politik saha ile sınırlı kalmıştı.
Nitekim, Cezayir-i Balır-ı Sefid Valisi Mehmed Ragıb ve Van-Hakkari
Valisi Esad Paşa, Sadaret'e gönderdikleri yazılarda kendilerine verilen emir
doğrultusunda politik münasebetlerin kesilmesinin ticari münasebetlere
yansıtılmadığını ifade etmişlerdiııo.
'
9- BABlAL1'NlN İNGİLTERE VE FRANSA ELÇİLERİYLE
DİRSEK TEMASI
Macar ve Polonyalı mülteciler lehine İngiltere, Fransa ve Amerika' da
bir kamuoyu oluşmuştu. Babıali'nin mültecileri iade etmemesi bir çok Avrupa ülkesinde taktirle ka!şılandı. Reşid Paşa, Avrupa kamuoyunda oluşan bu
olumlu havadan yararlanmak istiyorduı ıı . Mülteciler meselesi yüzünden her
an bir savaş çıkabilirdi. Re şi d Paşa, Titof ve Stürmer'in siyasi münasebetle-.
rin kesilmesi tehdidini içeren notalarının ardından, İngiltere ve Fransa'nın
meseleye bakışlarını öğrenmek istiyordu2 I 2 • Bunun için de Hariciye Nazırı
All Paşa'yı görevlendirdi. All Paşa, 15 Eylül akşamı İngiltere ve Fransa
elçilerine hemen cevaplamalarını rica ettiği bir dizi yazılı soru gönderdi.
İngiltere Elçisi Canning ve Fransa Elçisi Aupick, bir araya gelerek All
Paşa'nın sorduğu sorulara ortak cevap verdiler. Ali Paşa, İngiltere elçiliğin­
den Babıali'ye gönderilen cevapları tercüme ettirerek Reşid Paşa'ya sunduı l3 .
All Paşa'nın elçilere sorduğu sorular ve aldığı cevaplar şöyleydi:
1- Osn1anlı Devleti, Rusya ve Avusturya Devletleriyle imzaladığı Kaynarca ve Belgrat Anlaşmalarına göre mültecileri geri vermek zorunda mıdır?
- Bizim düşüncemize göre hayır.
2- Osmanlı Devleti, mültecilerin iadesini reddedip ilgili devletlerin
isteğine hayır cevabı verirse, söz konusu anlaşmaları ihlal etmiş olur mu?
- Birinci soruya verilen cevap göz önüfıe alınırsa ihlal etmeyeceği
açıktır.
3- Eğer Babıali olumsuz bir cevap verirse Rusya bunu kendisine
yapılmış bir hakaret olarak değerlendirip savaşa karar verebilir mi?
- Doğrulanması güç bir hareketi Rusya 'ya aifetmek ona haksızlık
yapmak olur.
4- Anlaşmalar, Rusya'ya savaş ilan etme haldo ve gerfkçesi vermediği halde Osmanlı Devleti 'ne savaş açması durumunda, Fransa ve İngiltere
böyle bir hareketi nasıl karşılar? Böyle bir hadisenin vuküu l}.alinde İngiltere
ve Fransc;ı Babıali'ye destek verir mi?
·
-
88-
-
------------------- Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Y ankıları
- İki hükümetin Rusya 'nın tutumunu kı nayacağı ve Biibui /i ye gerekli
bilinmesi gerekir.
5- Mülteciler meselesi yüzünden Rusya harp ilan etmeyip, iki devlet
arasındaki ilişkilerde soğukluk meydana gelirse, bunun ortadan kaldırılması
için İngiltere ve Fransa aracılık yapacaklar mıdır?
- Bu durumda her iki devlet de ilişkilerin normale dönmesi için
elinden gelen gayreti sarf edeceklerdir.
6- Vi din' de bulunan mülteciler, Rusya vatandaşı mıdır?
- Bunlar arasında Rusya vatandaşı olanlar olabilir. Ancak, bunlar
Rusya vatandaşı olsalar bile, Kaynarca ve Belgrad Anlaşmalarına göre,
bunların iade edilmesi gerekmez2I4.
desteği sağlayacağının açıkça
Yukarıdaki
soru ve cevaplarda en fazla dikkati çeken husus,
Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş açması ihtimalinden söz edilirken,
Avusturya'nın adının anılmamış olmasıydı. Burada akla gelen ilk husus,
Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde asıl belirleyici rolü Rusya'nın
oynayacağına inanmış olmasıdır. Zira, Rusya'nın, Osmanlı Devleti'ne savaş
açmaya karar vermesi durumunda, müttefikini de benzer bir karara
sürüklernesinin zor olmayacağı gayet açıktı ı ıs.
10- FUAD EFENDİ ÇAR'I İKNA İÇİN RUSYA'YA
GÖNDERİLİYOR
Hatırlanacağı
üzere ı ı Eylül ı849'da toplanan Meclis-i Mahsus'ta
Rus Çarı ve Avusturya imparatoru'na Abdülmecid tarafından birer mektup
gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Bu mektuplardan Avusturya İmparatoruna
olanı Viyana Elçisi Kostaki Mussurus Bey, Rus Çarı'na gönderilecek olanı
ise o sırada Bükreş'te görev yapan Fuad Efendi takdim edecekti. Babıali'nin
Fuad Efendi'yi Petersburg'a göndermekteki asıl amacı, mülteciler meselesinde Rusya'nın görüşünü birinci ağızdan, yani Çar'dan öğrenmekti. Diğer bir
amaç da, Osmanlı Devleti'nin mültecileri iade etmemesi halinde, Rusya'nın
bunu bir savaş nedeni sayıp saymayacağını öğrenme arzusuydu: Ayrıca
Fuad Efendi, Petersburg'a gidip ikili temasıara başlayana kadar zaman
kazanılacak ve bu zaman zarfında İngiltere ve Fransa'nın meseleye bakış
açıları da tam anlamıyla öğrenilmiş olunacaktıı ı 6.
ı
Fuad Efendi,
le
başlangıçta
görevlendirilmişti.
sadece Sultan'ın mektubunu Çar'a iletmekAncak, daha sonra Fuad Efendi'ye "Fevka 'l- (ade
-
89-
Osm anlı Misafırperverl iği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - - -- - --
-
-
- - - - - -- -
Murahhas Büyükelçi" unvanı verildizı 7. Böylesine önemli bir göreve Fuad
Fendi'nin getirilmesinin başlıca sebebi, Fransızca'yı çok güzel konuşabilen
iyi bir diplomat olmasıydı. Ayrıca, onun Bükreş'te bulunmasının da bu
görevlendirmede etkili olduğu anlaşılmaktadır. Zira Bükreş, Petersburg'a
İstanbul'dan daha yakındı. Dolayısıyla, onun Bükreş'ten Petersburg'a
gitmesi daha az bir zaman alacaktıııs .
Fuad Efendi'nin Petersburg'a gönderilmesi kararlaştırıldıktan sonra
kendisine Çar ile meseleyi nasıl müzakere edeceğine dair bir de talimat
verildi. Talimatta, Çar'ın sert mizaçlı olduğu ve bu yüzden de ikna edilmesinin zor olduğu belirtildİkten sonra Fuad Efendi 'nin öncelikle dikkat etmesi
gereken hususlar şu şekilde belirtildi:
Fuad Efendi, Rus devlet adamlarına Osmanlı ülkesine iltica eden
mültecileri kabul .etmenin, onların yaptıkları eylemleri onaylamak anlamına
gelmediğini anlatacaktı. Çar' dan "elini kalbine koyarak" kendini Sultan'ın
yerine koymasını ve meseleye bir de Osmanlı Devleti açısından bakmasını
isteyecekti. Eğer Çar, mültecilerin iade edilmesindeki ısrarlı tutumundan
vazgeçmezse, meseleyi çıkınaza sokmaktan titizlikle kaçınacaktıı ı 9.
Talimatla birlikte Çar' a yazılan mektup Fuad Efendi 'ye gönderildi.
Sultan Abdülmecid'in Çar'a göndereceği mektubun içeriği iki nokta üzerinde odaklanıyordu. Birincisi, Çar'ı Macaristan'da kazandığı zaferden dolayı
kutlamak, ikincisi de mültecilerin iade isteğinden vazgeçmesini sağlamaktı.
Yine mektupta, Çar'ın sıkıntılİ anlarda Osmanlı Devleti'ne gösterdiği iyi
niyet ve dostluğun hiçbir zaman unutulmayacağı da belirtiliyordu. Bu iyi
niyet ve dostluğun güçlendirilmesi arzusu ve bu arzuyu da Çar' a bildirmek
için fırsat kollanıldığı söyleniyordu. Sultan, bu gönül alıcı cümlelerden
sonra, Titof tarafından Babıali 'ye iletilen istekleri ·yerin~ getiremediğinden
dolayı üzgün olduğunu ifade ediyordu. Mültecilerin Osmanlı ülkesinde her
türlü korumalarının sağlanacağına ve bundan sonra Rusya aleyhinde bir
faaliyette bulunmayacaklarına dair Çar'a teminat veriyorduızo.
Fuad Efendi, İstanbul' dan gönderilen talimat ve mektupları aldıktan
sonra, 20 Eylül 1849'da Bükreş'ten ayrıldı. Fuad Efendi'nin Bükreş'ten
ayrıldığı sırada Çar Nikola, kardeşi Grandük Michael'in hJstalığı sebebiyle
Varşova'da bulunuyor ve kardeşini ziyaret ettikten sofıra Petersburg'a
dönmeyi düşünüyordu . Ancak, Michael' e felç inmişti ve hastalığı gittikçe
-
90-
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
ağırlaşmıştı. Bu sebeple de Çar, Petersburg'a gidişini erteledi. Fuad Efendi,
bu haberi Bükreş 'ten hareket ettiği sırada öğrendi. Çok geçmeden Michael
öldü. Fakat, kardeşinin ölümünden sonra Çar'ın Varşova' dan ayrıldığına
dair Fuad Efendi'ye bir bilgi ulaşmadı. Bu nedenle önce Varşova'ya, Çar'ı
burada bulamadığı takdirde de Petersburg'a gitmeyi planladını.
Çar'ın
asker sever bir kişiliğe sahip olduğunu bilen Fuad Efendi,
Minilay Tevfik Bey ve Binbaşı Latif Ağa'yı da beraberinde götürdü. Fuad
Efendi, Bükreş 'ten hareket etmek üzereyken, Rusya ve Avusturya elçilerinin
BabüHi ile olan diplomatik ilişkilerini kestikleri haberini aldı. Bi.ı gelişme,
onun Rusya'daki görevini daha da zorlaştıracaktıııı. Fuad Efendi'nin
Varşova'ya gideceği düşünülerek ıoo . OOO kuruş yol harcırahı tahsis edildi.
Ancak, onun Petersburg'a gitmesi durumunda bu para yetersiz kalacaktı. Bu
sebeple ı 00.000 kuruş ihtiyat poliçesi de gönderilmesi kararlaştırıldı 223 •
Fuad Efendi Bükreş'ten ayrıldıktan ıo gün sonra, 30 Eylül 1849'da
Varşova'ya vardı. Ancak Çar, kardeşinin ölümünden sonra Varşova'da bir
gün kalmış ve Petersburg'a hareket etmişti. Dolayısıyla Fuad Efendi'nin
Çarla Varşova'da görüşme ve Sultan'ın mektubunu takdim etme ihtimali
kalmadı. Fuad Efendi, V arşova' da birkaç saat dinlendikten sonra buradan
ayrılarak Petersburg'a hareket etti ve 6 Ekim'de Petersburg'a ulaştı.
Petersburg'a geldiğini Nesselrod'a bildirip görüşme talebinde bulundu.
Nesselrod, görüşme tarihi olarak 8 Ekim ı 849 tarihini belirledi224 •
ll- FUAD EFENDİ'NİN PETERSBURG'TAKİİLK TEMASLARI
Fuad Efendi, 8 Ekim' de N esselrod tarafından kabul edildi. Görüşme­
de Nesselrod, ilk olarak Çar'ın Osmanlı Devleti'ne yaptığı hizmet ve yardırn­
lara değindi. Bu hizmet ve yardırnlara karşılık, Çar'ın Osmanlı Devleti'nden
iyi bir karşılık ve dostluk görmek ümidinde olduğu halde, isteklerinin geri
çevrilmesine gücendiğini söyledi. Bu kısa giriş konuşmasından sonra,
Kaynarca Anlaşn1ası'nın II. maddesini gündeme getirip, mültecilerinderhal
iade edilmesini istediııs.
Fuad Efendi ise, bu meselenin iki boyutu olduğunıi söyledi. Birinci
boyutu, Kaynarca ve Belgrat Anlaşmalarının yorumlanması, ikinci boyutu
ise, Padişah'ın bu meseleye bizzat el koyup kendisiyle Çar arasında dostane
bir şekilde sonuçlandırmak arzusunda olduğunu belirtti. Mültecilerin iade
-
91-
Osmanlı Mi safirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları ------------------~
edilmesiyle ilgili anlaşma şartlarının gayet aç ık ve bu konuda bir tartı şma
yersiz o lduğunu ifade etti. Ayrıc a, Sultan'ın bu konuyu bir şere f
meselesi olarak değerlendirdiğini, bu yüzden İstanbul' da yapılan görüşmele­
ri dikkate alınayıp doğrudan Çar'ın adalet ve insafına müracaat ettiğini
söyledi. Çar'a duyulan bu güvene karşılık, mültecilerin iadesi talebinden
vazgeçmesini umduğunu belirtti. Sultan'ın, mültecilerin Osmanlı ülkesinde
muhafazasını bir şeref meselesi olarak kabul ettiğini, bu yüzden de iadelerinin onun şerefine dakunacağını ifade etti226.
yapmanın
Fuad Efendi'nin bildirdiğine göre, bu konuşmadan sonra .· Nesselrod'un tutumunda yumuşama oldu. Buna rağmen, Çar'ın kendisini kabul
edip etmeyeceği konusunda önceden bir şey söyleyemeyeceğini Fuad
Efendi'ye bildirdi227.
Nesselrod'un ifadelerinden kendisinin Çar'la görüştürülmek istenmediğini anladı. Oysa, Fuad Efendi'nin asıl amacı Çar ile
görüşmek ve Sultan'ın mektubunu ona takdim etmekti. Öncelikle, Rus
Başbakanı'nın bu konudaki fikrinin değiştirilmesi gerekiyordu. Bu nedenle
Fuad Efendi, Babıali ile ilişkilerin kesilmiş olmasının iki ülke arasındaki
asli ilişkilere zarar vermeyeceğini Nesselrod'a söyledi. Ayrıca, Sultan'ın
Çar'a özel bir elçi göndermesine rağmen, kabul edilmemesinin Çar'ın
Osmanlı Devleti'ne gösterdiği dostluğa ters düşeceğini ifade etti. Bunun
yanı sıra, bu davranışın dünya kamuoyunda nasıl karşılanacağını~ iyi hesap
edilmesi gerektiğini de sözlerine eklediııs.
Fuad
Efend~,
Fuad Efendi'nin bu konuşması üzerine Nesselrod, aralarında geçen
diyalogu Çar' a aktaracağını ve vereceği kararı kendisine ileteceğini söyledi.
Ayrıca Nesselrod, Sultan'ın mektubunun içeriğini öğrenmek için bir suretini
de kendisine vermesini istedi. Bu istek üzerine __Fuad Efendi, mektubun bir
kopyasını Nesselrod'a verdi229.
'--İlk görüşmeden
üç gün sonra Nesselrod, Fuad Efendi'yle tekrar bir
araya geldi. Fuad Efendi, 20 Ekim 1849 'da Babıali 'ye gönderdiği mufassal
tahriratında bü görüşme hakkında ayrıntılı bilgi verir. Onun verdiği bilgiye
göre Nesselrod, ilk görüşmede konuşulanları Çar'a ilettiğini söyleyerek söze
başladı. Daha sonra Sultan' ın verdiği teminatı , yani mültecilerin iyi bir
şekilde muhafaza edilmelerini Çar'ın takdir ettiğini söyledi. k ncak, kendisi
tarafından Osmanlı Devleti'ne bunca yardım ve iyilikler yapılmasının yanı
sıra, iki ~lke arasındaki anlaşmalara uyulması hususunda Rusya'nın küçük
1
-
92 -
.
------------------- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yankıları
bir ihmal göstermediğine değindi. Öte yandan, mültecilerin Osmanlı ülkesinde bulunmalarının Rusya' da sürekli bir huzursuzluk meydana getirebileceği
gibi, Osmanlı Devleti'nin iç güvenliği için de tehlikeli olacağını söyledi23o.
Daha sonra Nesselrod, İngiliz ve Fransız fılolarının Akdeniz'e gönderileceğine dair gazetelerde çıkan haberlere değindi ve Osmanlı Devleti ile
Rusya arasında yürürlükte olan anlaşmalara göre, iki ülke arasındaki ihtilaflara Avrupa devletlerinin müdahaleye hakkı olmadığını belirtti. Anlaşmalar
bu kadar açıkken İngiltere ve Fransa'nın meseleye karışır tavır içerisine
girmelerinin ve bu konuda gazetelerde yer alan haberlerin Çar' ı üzdüğünü de
sözlerine ekledi23ı.
Rus Hükümeti'nin isteklerinden vazgeçmediğini gören Fuad Efendi,
Küçük Kaynarca Anlaşması çerçevesinde Osmanlı Devleti'nin meseleye
bakış açısını bir .kez daha Nesselrod'a anlattı. O, Padişah'ın mülteciler
meselesinde Çar' a duyduğu güven ve dostluktan dolayı bizzat ona müracaat
ettiğini, bu yüzden de Rusya'dan istenilenin, bu müracaata Çar'ın olumlu
karşılık vermesi olduğunu ifade etti. Ayrıca, meselenin diplomasi dairesinden çıkartılarak Sultan ile Çar arasında kişisel bir mesele haline geldiğini,
dolayısıyla Osmanlı Devleti 'nin başka bir devlete yardım için başvuruda
bulunmasının imkansız olduğunu belirtti. Ancak, bir yardım talebi olmadan
adı geçen ülkelerin kendi inisiyatifleri ile Osmanlı Devleti'nin yanında yer
almasında BabıaJi'nin bir sorumluluğunun olmadığını söyledi. Son olarak,
ortada dolaşan bu tür spekülasyonlara son vermenin en iyi yolunun bu
meseleyi bir an önce bitirmek olduğunu da dile getirdi232.
Fuad Efendi'nin belirttiğine göre, başlangıçta Çar'ın kendisini kabul
izlenimi vermeye çalışan Nesselrod, kendisini dinledikten sonra
yavaş yavaş fikir değiştirmeye başladı. Nitekiın Nesselrod, Çar'ın kendisini
kabul edeceğini, ancak iki hükümetin isteklerinde asgari müştereklerin tespit
edilip bir protokol düzenlenmesini istedi. Protokolün düzenlenmesi için de
Fuad Efendi'nin muvafakatİnin şart olduğunu söyledi. Fakat, bu teklifi Fuad
Efendi olumlu karşılamadı. Çünkü onun görevi, Padişahın mektubunu Çar' a
teslim etmekti. Petersburg'a gelirken kendisine resmi bir evrak tanzim edip
imzalama yetkisi verilmemişti. Bu yüzden Fuad Efendi, söz konusu teklifi
Babıali 'ye bildirip gelecek cevaba göre hareket edeceğini bir kez daha
Nesselrod'a söyledi. Görüşme, Nesselrod'un konuşulanlar hakkında Çar'ı
bilgilendirip, vereceği kararı kendisine ileteceğini söylemesiyle son buldu233.
etmeyeceği
-
93-
Osm anlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankı ları
- - - - - - - - - - - - - - - -- --
12- FUAD EFENDİ RUS ÇARI İLE GÖRÜŞÜYOR
Fuad Efendi, Rusya'ya gönderildiğinde genel kanı , onun Çar tarafın­
dan kabul edilmeyeceği yönündeydi. Hatta, Fuad Efendi'nin Petersburg'ta
geçirdiği ilk günlerde bu genel eğilim giderek artıyordu . Her ne kadar
Nesselrod, Fuad Efendi ile yaptığı ikinci görüşmede Çar'ın onu kabul
edeceğini ima etmişse de, şimdiye kadar somut bir gelişme de olmamıştı.
Üstelik, Nesselrod da Çar'ın Fuad Efendi'yi kabul edeceği konusunda
karamsardı.
Öte yandan Petersburg'ta bu gelişmeler olurken Çar, olayları şehre
üç-dört saat mesafede bulunan yazlık sarayından takip ediyordu. Bu esnada,
devletler arası konjonktür giderek Rusya'nın aleyhine gelişiyordu. Şöyle ki,
Osmanlı Devleti'ne destek vermek amacıyla İngiliz ve Fransızların donanmalarını harekete g~çirdikleri haberi Çar' a ulaştı. Bu gelişmeler karşısında ·
endişelenen Çar, geri adım atmanın ve daha ılımlı tekliflerde bulunmanın
mantıklı olacağını anladı234 ve 16 Ekim 1849'da Fuad Efendi'ye görüşme
için randevu verdi23s.
Verilen randevu üzerine Fuad Efendi, Çar'ın kaldığı saraya gitti. Çar,
onu bir odada yalnız olarak kabul etti. Fuad Efendi, daha önce hazırladığı
konuşma metnini Çar'ın huzurunda okudu. Sultan'ın yazdığı mektubu
iletmek üzere ken~isini görevlendirildiğini ve Petersburg'a gönderilme
amacının, Rus ordusunun Macaristan' da elde ettiği parlak zaferi ~utlamak
olduğunu söyledi. Rusya'nın, Avusturya'ya yardım ederek Avrupa'daki
barış ortamının tesisinde önemli bir görev ifa ettiğini Çar' a belirtti. Bu
savaştan canını kurtarıp Osmanlı Devleti'ne sığınan mültecilerin iade
edilememesinden dolayı, Sultan'ın duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Sultan'ın
bunları kabul etmekle, ülkesini onların fesat ve ihtilal·yuvası haline getirmek
gibi bir düşüncesinin olmadığını söyledi. Sultan'ın, Osmanlı ülkesine
sığınma talebinde bulunan bu insanları, bütün ülkelerde özellikle de doğu
kültüründe kutsal sayılan sığınma hakkını hiçe sayarak kabul etmemesinin
imkansızlığına değindi. Çar'ın istemesi halinde Sultan'ın Osmanlı
Devleti'nin bir yerinde onları gözetim altında tutarak, kendi şerefi ve Çar'ın
arzusunu bağdaştırmak istediğini de sözlerine ekledi. .Fuad Efendi,
konuşmasının sonunda Michael'in ölümünden büyük üzün{ü duyduğunu,
Sultan'ın da Çar'ın acısını gerçek bir kardeş gibi paylaştığından emın
olmasını istediğini belirtti236.
1
1
-
94 -
------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları
13- ÇAR GERİ ADlM ATIYOR
Çar, Fuad Efendi 'yi dikkatle dinledikten sonra, kızgın bir şekilde
Osmanlı Devleti hakkındaki dostane düşüncelerine ve yaptığı yardırnlara
dair bir çok söz söyledi. Kendisinin iki ülke arasındaki anlaşmalara tam
uyduğunu belirterek, aynı hassasiyetİn karşı taraftan gösterilmesini beklerken, Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde takındığı tavırdan şikayetçi
oldu. Bu kısa konuşmadan sonra Çar ile Fuad Efendi arasında Avrupa'nın
umumi durumu ve Osmanlı Devleti ile Rusya'nın politikaları üzerine bir
saate yakın sohbet mahiyetinde bir fikir alış verişi oldu237.
Fuad Efendi'nin belirttiğine göre, bu sohbetten sonra Çar aniden fikir
değiştirdi ve iki hükümdar arasındaki muhabbete dayanarak · Sultan'ın
kendisine müracaat etmesine sevindiğini ve onun isteklerinin gerçekleşmesini
kendisinin de arzuladığını söyledi. Ancak, tahtının şerefini ve devletinin
menfaatlerini korumaya n1ecbur olduğunu ve bu konuda vereceği kararı
Nesselrod'a ileteceğini söyledi. Çar, Fuad Efendi'den vereceği kararı Sultan'a
iletmesini ve cevap gelinceye kadar da Petersburg'ta beklemesini istedi.
Böylece onun hem Osmanlı Devleti'ne hem de Rusya'ya hizmet edeceğini
belirttiz3s.
İkili görüşme
bittikten sonra, Fuad Efendi'nin maiyetinde bulunanlar da
Çar' ın talebi üzerine huzura çıktılar. Fuad Efendi, onları tek tek Çar' a takdim
etti. Bir iki dakika süren bu kabulden sonra Çar'ın huzurundan ayrıldılar239.
Fuad Efendi ile yaptığı görüşmeden sonra Çar, Osmanlı Devleti ile en
kısa zamanda diplomatik ilişkilerin normale döndürülmesini Nesselrod'a
bildirdiz4o. Mülteciler meselesinin başından beri, Osmanlı Devleti 'ne karşı
sert politika izleyen Çar, nihayet olayın ne tarafa yöneldiğini fark etmişti.
Çar' ı bu meselede ılımlı bir tavır sergilerneye sevk eden sebeplerin başında,
. BabıaJi ve özellikle de Reşid Paşa'nın ortaya koyduğu kararlı tutum
gelmektedir. Ayrıca, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'nin yanında yer
alacaklarını ilan etmeleri, onun yumuşamasında önemli bir etken olmuştur.
Çar, diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını isteyerek, İngiltere ve Fransa
dananınalarının Rusya'ya daha fazla yaklaşmasını engellemek istiyordu.
Diğer taraftan, Fuad Efendi'nin Petersburg'ta sergilediği diplomatik
performansın, sorunun barışçı yönde çözümlenmesinde önemli bir rol
oynadığı açıktır. Ayrıca, Avrupa' da Osmanlı Devleti lehine hatırı sayılır bir
-
95-
Osmanlı Misafirperverli ği
ve Avnıpa'daki Yankıları - - - -- - - - - -- - - - - - - - -
Çar, Rusya'ya karş ı Avrupa'da ciddi bir karşı duruşun
olduğunu fark etmişti. Frans ız gazetesi "Press" de yayınlanan bir yazıda Çar,
olayların böyle sonuçlanacağını daha önceden bilseydi, mülteciler meselesinde kesinlikle böyle katı davranmazdı deniliyordu. Gazetede herkesin
Osmanlı Devleti'ne sempati duymaya başladığı belirtiliyor ve bu meselede,
Çar'ın Osmanlı Devleti'nin yalnız olmadığı ve onu küçümsemernek
gerektiğini kabul etmek zorunda kaldığı ifade ediliyordu24ı.
kamuoyu
oluşmuştu.
14- SORUN ÇÖZÜLÜYOR
Diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde Çar'dan emir alan Nesselrod, bunu hemen Fuad Efendi'ye iletmek istiyordu. Fuad Efendi'nin ifadesine göre, "na-mizaç" olmasından dolayı, Nesselrod'a "külfet" olmamak için
kendisi onun yanına gitti.
Yapılan
uzun müzakerelerden sonra
Polonyalı
mülteciler sorunu
şu
şekilde sonuçlandırıldı.
iken Macaristan'daki olaylardan sonra Osmanlı
ve isimleri Rusya elçisi tarafından verilecek defterdeki
bir daha geri dönmernek üzere, Osmanlı Devleti'nden sınır
1- Rusya
vatandaşı
topraklarına sığınan
Polonyalıların,
dışı
edilmesi
2- İslamiyet'i kabul edenlerin Halep veya Konya'ya yerleştirilmesi
3- Bundan böyle başka bir devletin vatandaşlığına girerek Osmanlı
Devleti 'ne gelebilecek ve Rusya aleyhine entrikalar kurabilecek kişilerin
sınır dışı edilmesi için pasaportlarının ait olduğu ülke elçisine başvuruda
bulunulması242.
Polonyalı
Devleti ile Rusya
kuruldu.
Rusya'nın
mülteciler sorunu bu şekilde halledildikten sonra Osmanlı
arasındaki diplomatik ilişkilet----25 ' Aralık 1850' de yeniden
geri
adım atması
Osmanlı
Devleti ile siyasi münasebetleri yeniden kurmaları, Babıali'nin kazandığı diplomatik başarı olarak değer­
lendirilebilir. Çünkü o zamana kadar özellikle Rusya, haklı veya haksız her
istediğini Osmanlı Devleti'ne kabul ettirmiş ancak, bu kez bdnu başaramadı.
.
ı
Ayrıca, bu meselede Ingiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devl~ti ile kavlen ve
fiilen müttefik olarak hareket etmeleri Kırım Savaşı'nda bu !üç devletin güç
birliği yqpacaklarının ilk işareti olarak da kabul edilebilir. '
-
ve
96 -
------------------- Osmanlı Misafırperv erliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
15- RUSYA'DAN SONRA AYUSTURYA DA OSMANLI
DEVLETİ'YLE ANLAŞIYOR
Babıali'nin mültecileri iade etmemedeki kararlı tutumu ve Avrupa
kamuoyunda oluşan olumlu hava Avusturya'yı da geri adım atmağa
zorlamıştı. Nitekim uluslararası konjöktürün tamamen aleyhlerine döndüğü­
nü gören Avusturya Hükümeti, mültecilerin iadesi talebinden vazgeçtiğini
Babıali'ye iletti. Fakat iki ülke arasında önemli bir başka sorun daha vardı.
Avusturya, Babıali' den mültecilerin sonsuza kadar gözetim altında tutulmasını istiyordu. Bu mesele iki ülke arasında uzun süren tartışmalara neden
oldu. Tartışmalar uzadıkça da mevcut sorunlara yenileri ekleniyordu. Şubat
1850'de Stürmer, Babıali'den mültecilerin Osmanlı ülkesind~ beş yıl süre
kalmalarını istedi. Babıali ise sürenin bir yılla sınırlandırılmasını istiyordu.
Sorun, Meclis-i Mahsus ve Meclis-iVala'da görüşüldü. Alınan karara göre,
Osmanlı Devleti mültecileri bir sene sonra serbest bırakacaktı. Ancak, bunu
yaparken de Avusturya Devleti 'nin onayını alacaktı. Alınan karar doğrultu­
sunda Stürmer' e bir takrir verilmesi de kararlaştırıldı 24 3 . Mültecilerin Osmanlı Devleti'nde sürekli gözetim altında tutulmalarını isteyen Avusturya için,
bu durum büyük bir avantaj sağlıyordu. Böylece Avusturya iç barış ortamı­
nın sağlanmadığını ileri sürecek ve mültecilerin mümkün olduğu kadar Osmanlı Devleti'nde kalmasını sağlayabilecekti. Gerçekten de Avusturya Hükümeti, bu şartı ileri sürerek mültecilerin Kütahya' dan serbest bırakılınaları­
na uzun süre itiraz etmiştir. N eti ce de Stürmer' e sunulan takrirdeki hususların
Avusturya Devleti tarafından da kabul edilmesiyle iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden kuruldu.
B- OSMANLI MİSAFlRPERVERLlGlNtN
A VRUPA'DAKl YANKILARI
Yukarıda
da değinildiği gibi Macar ve Polonyalı mültecilere, başta
Sultan Abdülmecid olmak üzere Osmanlı Hükümeti üstün bir konukseverlik
örneği göstermiştir. Ülkelerini terk ederek Osmanlı'ya sığınan bu insanları,
yerel yöneticiler ve halk da büyük bir coşku ile karşılamışlardı. Osmanlı
Devleti'nin mültecilere bu sıcak yaklaşımı, hürriyet ve insan haklarının bu
denli savtınucu rolünü üstlenmesi İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik
Devletleri'nde hayranlık ve takdirle karşılandı. Gerçekten de Macar ve
Polonyalı mültecilere gösterilen misafirperverlik Avrupa'çla o derece tesir
uyandırınıştı ki, Paris ve Londra sokaklarında Frenider bir Türk görseler
-
97 -
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankıları - - - - -- - -- - - - - - - - - --
Türkler" diyerek iltifat ederlerdi244. XIX. Yüzyıl ortalarında dünya
siyasetinin ağırlık merkezini oluşturması bakımından İngiltere ve Fransa' da
Türklere bakışın nasıl değiştiğine değineceğiz . Yine, o dönemde Avrupa'daki
siyasi gelişmelere fazla müdahil olmayan Amerika Birleşik Devletleri'nin
Osmanlı Devleti'nin mültecileri korumasından dolayı duyduğu memnuniyeti
ve bir Osmanlı subayına gösterdiği olağanüstü ilgiye temas edeceğiz. Ayrıca
Macarların, Osmanlı Devleti 'nin kendilerine gösterdiği misafirperverliği
((Yaşasın
unutmadıklarını göreceğiz.
1 - İNGİLTERE'DE
A- İNGİLTERE OSMANLI DEVLETİ'NE DESTEK İÇİN
DONANMASINI ÇANAKKALE'YE GÖNDERİYOR
Mültecileriri Osmanlı Devleti'ne sığınmasından sonra Babıali ile ·
Rusya ve Avusturya hükümetleri arasında gelişen siyasi süreç, Londra' da
büyük bir heyecan uyandırdı24s. Rusya ve Avusturya elçilerinin siyasi
.münasebetlerin kesildiğine dair notayı Babıali 'ye iletmelerinden sonra,
Avrupa basınında sık sık mülteciler meselesi yüzünden savaş çıkacağına
dair haberler yer almaya başladı. İngiliz basını, Osmanlı Devleti ve
Macaristan'a karşı sempatik, Rusya'ya karşı ise antipatik bir hava oluştur­
mak için yayınlar yapıyordu24 6. Kamuoyunda oluşan bu havaya rağmen,
İngiltere' den resmi açıklama gecikme li olarak geldi. Çünkü, İngiliz
Parlamentosu tatilde olduğundan meclis üyeleri ve bakanların bir kısmı
Londra'da bulunmuyordu. Meclis, ancak 1 Kasım 1849'da toplanabildi.
Rusya ve Avusturya'ya karşı gösterdiği direnişte Osmanlı Hükümeti'ne
yardımcı olmak amacıyla, 12 gemiden oluşan İngiliz filosuna Akdeniz'den
Çanald(ale Boğazı'na hareket etmesi için emir verildi. Bunlara ek olarak,
Canning'e gerektiğinde filoya Marmara ve iıatta Karadeniz'e girmek
hususunda emir yetkisi verildi 247 . Diplomatik arenada bunlar cereyan
ederken · Londra'da Rusya ve Avusturya aleyhinde sürekli mitingler
düzenleniyordu248.
Lord Palmerston, İngiltere'nin Paris elçisi Normanby'e 29 Eylül
184Q'da..·yazdığı mektupta, Rusya ve Avusturya'nın Babıali ile siyasi
mut;.as~betleri kesmeleri üzerine Hükümeti'nin takınacağı ! tavrı ve kendi
görüşünü şu cümlelerle açıklamıştı: "Ben öyle zanned,iyorum ki, iki
İmparatorluk sefirleri tarafindan vuku bulan bu teşebbüs gözdağı vermek
-
98-
-----------·-------- Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrüpa' daki
Yankıları
ıçun
bir oyundur. Şayed muvaffakiyetle neticelenmeyecek olur ise -ki
şimdiye kadar da hal onu gösteriyor- .o zaman devletleri tarafindan ya
iltizam edilmeyecek veya geri alınacak/ardı r. Fakat bu neticeyi elde etmek
içün yegane çare İngiltere ile Fransa 'nın padişaha samimane ve 'azimkarane yardımda bulunmalarz ve Rusya ile Avusturya devletlerine icabında
Türk 'ü müdafa 'a edecek dostlar bulunduğunu da gösterme/eridir. Bunun
içün de evvela Viyana ile Petersburg'ta dostane fakat 'azim-perverane
vesayada bulunmak padişahın kendisinden istenilen şeyi ifaya bir mecburiyeti bulunmadığını ve tarafindan bir mecburiyel bulunmadığı cihetle de bu
hareketi şeref ve haysiyetine mugayir olarak yapamayacağını anlatmak
lazımdır. Saniyen gerek İstanbul 'u halen veya ani bir ta 'arruzdan vikaye
etmek ve gerek Boğaziçinde bulunarak kendisine ma 'nevi bir istinad teşkil
etmek üzere padişah tarafindan da 'vet olunur olunmaz hazır bulunmak içün
müşterek donanmalarzmızın Çanakkale' de bulunmalarını emr etmelidir Ben
kat 'iyen eminim /9, Almanya 'nın, Lehistan 'zn ve şimaif İtalya 'nın şu günkü
vaz 'iyetinde Avusturya ve ,Rusya böyle bir mesele içün İngiltere, Fransa ve
Türkiye ile bozuşmak tehlikesini göze aldıramaz"249.
B- İNGİLİZ GENÇLERİNİN OSMANLI ELÇİSİNE
GÖSTERDİKLERİ OLAGANÜSTÜ İLGİ
Osmanlı Devleti'nin mültecileri himayesi etmesi ve Rusya ve Avusturya'ya teslim etmemesi İngiltere halkından büyük destek gördü. Nitekim,
Mehmed Emin Paşa'nın yerinde Londra Büyükelçiliği'ne elçi tayin edilen
Kostaki Mussurus Paşa, Londra'ya vardığında İngiliz gençleri, Osmanlı
Hükümeti'nin ülkelerini terk edip Osmanlı'ya sığınan bu insanlara gösterdiği misafirperverliğin bir nişanesi olarak, Paşa'nın bindiği arabanın adarını
sökerek kendileri arabayı çektiler. Aynı zamanda, Kraliyet ailesi Mussurus
Paşa'ya özel bir ihtimam gösterdi. Zira, Mussurus itimatnamesini takdim
ettiği gün, Kraliçe Viktorya tuttuğu hatıra defterine "Yeni Türk sefirini
gördüm, gayet hoş bir zat" cümlesini yazdı. Ayrıca, Mussurus'un iki erkek
ve üç kız çocuğunun hemen hemen yaşıdan olan genç prenslerle gayet sıkı
dostluklar kurmaları, İngiltere'nin Türk Büyük Elçisi'ne verdikleri değerin
bir göstergesi olarak kabul edilebilir. İki ülke arasında mülteciler meselesi ile
daha da ileri noktaya taşınan dostluk ilişkileri uzun bir 1 süre devam etti.
Nitekim, 1856 yılında Paris Sulh Muahedesi 'ni kutlamak için verilen baloda
Kraliçe Viktorya da hazır bulundu.
1
-
99 -
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Mussurus Paşa, 1885'te Londra'dan ayrılması vesilesi ile muhafazakar
"Moming Post" gazetesi Mussurus isminin İngilizlerin nazarında daima
İngiliz- Türk dostluğunun kurulmasını hatırlataeağını yazdı.
2- FRANSA'DA
A- MÜLTECİLERİN İADE EDİLMEMESİNDEN DOLAYI
FRANSA'NIN DUYDUGU MEMNUNİYET
İngiltere,
mülteciler meselesi yüzünden bir savaş çıkması halinde
Fransa Hükümeti'ni bütün imkanlarını seferber ederek Babıali'ye destek
vermeye çağırdızso. Ancak, diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra
takınılacak tavır konusunda Fransa Hükümeti başlangıçta kararsızdı. Ayrıca
Fransız Hükümeti, mülteciler meselesi yüzünden bir savaş çıkarsa Meclis ve
kamuoyu tarafından desteklenip desteklenmeyeceğinden emin değildizsı. ·
Bununla birlikte, Babtali'nin mültecileri iade etmemesi Fransız kamuoyu
tarafından takdirle karşılandı. Nitekim, 27 Eylül 1849'da Fransa Hükümeti'nin İstanbul'daki elçisine gönderdiği talimatta şunlar yazılıydı: {(Şimdiki
halde Saltanat-ı Seniyye 'nin gerek kendi şan ve namusuna ve gerek bütün
insaniyelin menafi 'ine (aid olan bir meselede ibraz buyurduğu se bat ve met{inet-i (alfsini tahsin ve sitayişle iktifa ederim. Şu kadar ki, bu iki devlet-i
Jmparatoriyenin istid 'as ını redd birle beraber nafile ve karlarını ihlal ve
namuslarını tahrik edebilecek şeylerden ictinaba dahi dikkat buyuru/muş
olacağını memul ederim. Her halde Saltanat-ı Seniyye 'nin bir- mevki '-i
müşkile ve mükeddereden çıkmasına Fransa Devlet-i Cumhuriyyesi elinden
geldiği mertebe mu 'avenet eylemeğe hahişkar... "dırzsz.
B- PARİS'TE TÜRK BÜYÜKELÇİS~ MESLEK HAYATININ
EN MUTLU VE GURURLU GÜNLERİNİ YAŞATAN OLAYLAR
NASIL GELİŞTİ
Osmanlı
Devleti'nin Paris Elçisi Kalimaki Bey'in 14 Ekim 1849'da
"gayet mahremane" ifadeyle Babıali'ye gönderdiği müfassal raporda
Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde ortaya koyduğd tavrın Fransız
kamuoyunca nasıl algılandığı anlatılıyordu. Kalimaki, rapd,runda bir sene
öncesine kadar çeşitli gazete ve risalelerde Osmanlı Devleti'nin geleceği
hakkında, düşmanca spekülasyonlar yapıldığını hatta, bazı önyargılı kişilerin
1
-100-
------------------- Osmanlı Misafirperverl iği ve Avrupa'daki Yankıları
gerçekleri görmezlikten gelerek, Osmanlı Devleti'nin hayat ve bekasına
inanmadıklarını belirtiyordu. Ancak, Osmanlı Devleti hakkındaki bütün bu
düşünceler, Rusya ve Avusturya ile siyasi münasebetlerin 17 Eylül 1849'da
kesilmesini takip eden 24 saat içerisinde ortadan kalktığı ifade ediliyordu.
Sadece "National" gazetesi, Osmanlı Devleti hakkındaki asılsız ve çirkin
iftiralarına devam etmekteydi 25 3 ~ Ona göre, Osmanlı Devleti bu politikasını
devam ettirdiği sürece, Fransa' da oluşan bu kamuoyunu hiçbir hükümetin
değiştirmeye gücü yetmeyecektir. Kalimaki Bey, Osmanlı Devleti'nin
mültecilere gösterdiği misafirperverliğin Fransız kamuoyunda oluşturduğu
olumlu izlenimleri özet olarak şu şekilde anlatır:
Sultan'ın mülteciler meselesinde ortaya koyduğu tavrı bütün Avrupa
ve dünya takdir etmiştir. Böylesi önemli kararları ancak, bağımsız ve özgür
ülkeler alabilirdi. Osmanlı Sultanı ve Hükümeti mültecileri iade etmemekle
onurlu bir davranış sergilemiş, buna karşı Rusya ve Avusturya ise dünya
kamuoyunda küçük duruma düşmüşlerdir. Fransız kamuoyu ağız birliği
yaparak kesin olarak Osınanlı Devleti lehinde yayınlar yapmakta ve bu
konuda Osmanlı Hükümeti'ne her türlü yardımı verrneğe hazırdır. Osmanlı
Sultanı ve hükümeti mültecileri korumakla bütün insanlığın takdirini
kazandığı gibi, uluslar arası bir sorunda nasıl davranılacağını bütün dünyaya
göstermiştir. Osmanlı Hükümeti Rusya ve Avusturya'nın isteklerine boyun
eğip, mültecileri iade etseydi dünya kamuoyunda olumsuz bir izienim
bırakmış olacaktı. Osmanlı Devleti, mültecileri iade etmeyerek bütün
dünyanın övgüsünü kazanmıştır. Kalimaki Bey, Osmanlı Devleti'p.in Avrupa
yayın organları tarafından övülmesinin kendisini fazlasıyla sevindirdiğini ve
hatta meslek hayatının en mutlu ve gururlu günlerini yaşadığını da ifade
etmektedir.
Kalimaki Bey, Fransız kamuoyunda Osmanlı Devleti'ne karşı oluşan
havayı yansıttıldan sonra Fransa Başbakanı ile yaptığı görüşme hakkında da
, bilgi verir. Osmanlı Elçisi, Başbakaula Rusya ve Avusturya devletleriyle diplomatik ilişkilerin kesilmesinden hemen sonra görüşmüştür. Kalimaki Bey' e
göre Fransa Başbakanı, Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperveriikten büyük bir memnuniyet duymaktadır. Rusya'nın Osmanlı Devleti
ile siyasi münasebetleri kesmesinden dolayı son derece üzüntü duymakta ve
hatta bu devlete karşı öfke beslemektedir. Ayrıca, Fransa Başbakanı Osmanlı
Devleti'nin mültecilere gösterdiği üstün misafirperverlik ve hoşgörüyü Fransa meclisinde gündeme getireceğinden şüphe duyulmaması~ı istemektedir.
-
101-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
------------------
Kalimaki Bey, mufassal raporunun sonunda Osmanlı Devleti'nin
mültecileri himayesi etmesinden dolayı Rusya tarafından tehdit edilmesi olasılığına karşı, Fransa'nın İngiltere ile ortak hareket ederek bir donanmasını
Çanakkale Bağazı'na göndereceği bilgisini verir. Bu bilgiyi yazdığı anı,
kendi ifadesiyle hayatının "en 'aziz vakti" olarak kabul eder. Elçi, şifre
yazısı bilmediğinden ve postaya da güven duymadığından Fransız devlet
adamlarıyla yaptığı gizli görüşmeler hakkında da bilgi verdiği raporunu Türk
Elçiliği 'nde çalışan Rıza Bey ile gönderdiğini belirtir.
Gerçekten de Fransız kamuoyunda oluşan ~bu müspet hava, Fransız
Hükümeti'ni de etkilemişti. Nitekim Avusturya'nın Paris Elçisi Hübner,
Fransız Dışişleri Bakanı Tocqueville ile görüşmesinin ardından, bu ülkenin
mülteciler meselesindeki ılımlı tutumunu değiştirdiğini hükümetine rapor
etmişti. Hübner raporunda Fransa Dışişleri Bakanı'nın da meseleye İngiltere
Dışişleri Bakanı .Lord Palmerston gibi bakmaya başladığını ifade ediyordu.
Tocqueville, Rusya ve Avusturya'nın mültecileri iade isteklerinde haklı
olsalar bile, mültecilerin durumunu belirleyen anlaşma maddelerinin geçerliliğini yitirdiği görüşündeydi. Bakana göre, Sultan'ı mültecileri iade etmeğe
zorlamak, onu Avrupa ve kendi kamuoyunda küçük düşürmeye çalışmak
demekti2s4.
3-AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETL~Rİ'NDE
A- AMERtKA'DA BİNBAŞI EMİN EFENDİ'Yİ ŞAŞI~TAN
KARŞILAMA
Osmanlı
Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperverlik, Rusya ve
Avusturya'nın mültecilerin iadelerini istemeleri ve buria bağlı olarak gelişen
olaylar, Okyanus'un öteki kıyısındaki Amerika'da da yankı buldu. Macar
Özgürlük Savaşı'nın sonra ermesinden soma Macarlar'ın bir kısmı Osmanlı
Devleti 'ne sığınırken bir kısmı da dünyanın çeşitli ülkelerine gitmişlerdi.
Macarların sığındıkları ülkeler arasında Amerika da vardır. Amerika'ya giden
mülteciler, gerek halk tarafından gerekse yöneticiler tarafından büyük bir
coşkuyla karşılandı. Bu coşkuya rağmen Amerikan yönetimi, mültecilerle
ilgili resmi açıklamasını gecikmeli olarak yaptı. Bilindiği üzere Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Momeo, tarihe kendi adıyl!a geçen Momeo
Doktrini 'yle 2 Aralık 1823 'te Avrupalı güçleri ilgilendiren savaşlara ve
politik<;ılara karışmamayı kararlaştıımıştı. Yani, kendi kıtasına kapanarak
-102-
--------------------Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa'daki
Yarıklları
"İnfirad" politikası izlemeyi esas almıştı. Gerçekten de Birleşik Devletler
Başkanı
Taylor'un, 26 Aralık 1849'da ·konuyla ilgili olarak kamuoyuna
yayınladığı bildiride, bu politikanın esaslarına bağlı kalındığı açık bir şekilde
görülmektedir. Başkan bildiride, Amerika'nın Avrupa'daki savaşlara bilinçli
olarak katılmadığını belirtiyordu. Ancak, Avusturya-Macaristan savaşında
Amerikan halkının Macar vatansevederine karşı duyduğu sempatiyi salıipien­
meyi de görev bildiğini ifade ediyordu. Bu sebeple Avrupa' da bulunan
elçisine, eğer Macarlar bağımsızlıklarını ilan edecek durumdaysalar, onların
devletini resmi olarak tanıyacağını bildirdiğini söylüyordu. Başkan, Macarların savaşı kaybetme nedeni olarak da Rusya'nın müdahalesini gösteriyordu.
Kendilerini özgürlüğe götürecek cesur, fakat başarısız bir girişimde bulunan
bu halkın sıkıntı ve acılarına karşı Amerika'nın derin bir sempati duyduğunu
belirtiyordu2ss.
Ancak Avusturya'ya karşı asıl büyük tepki, Senator General Cass
ortaya kondu. Cass, 4 Ocak 1850 tarihinde Senato'ya sunduğu
önerisinde Amerika halkı ile hiçbir bağlantısı bulunmayan Avusturya ile
diplomatik ilişkilerin kesilmesini önerdi. Bu öneri, Senato'nun büyük kısmı
ve halk tarafından coşku ile karşılandı. Ancak, kamuoyunda sansasyon
yaratan bu öneri, Senato' da kabul edilmedi. Arkasından Senator Sewerd,
Amerikan Senatosu'na yeni bir öneride bulundu. Bu öneride de, Rusya ve
Avusturya'nın Macar ulusunu ve özgürlüğünü yok etmesinin bir haksızlık ve
baskı olduğu ve bu sebeple de kınanınayı hak ettikleri üzerinde dU:ruluyordu.
Sewerd, Macarların başta Birleşik Devletler halkı olmak üzere bütün halkların sempatisini kazandıklarını ve Amerika'ya gelmiş ve gelecek mültecilere
toprak verilmesi önerisinde bulundu. Bu teklifler üzerinde haftalarca
tartışmalar yapıldığı gibi, bir çok yeni öneriler de ortaya atıldı. Bu öneriler
arasında, Macaristan' ın bağımsızlığının geri verilmesinden Avusturya ile
siyasi münasebetlerin kesilmesine kadar bir çok husus vardı. Ancak,
Avusturya ile siyasi ilişkilerin kesilmesi önerisi Senato' da kabul görmedi.
Buna karşın halkın mültecilere duyduğu sempati ilan edildi ve onlara toprak
verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, Kossuth ve arkadaşlarının serbest bırakılma­
ları için Babıali nezdinde girişimlerde bulunulması da kararlaştırıldı2s6.
tarafından
Amerika'nın bu tavrı, Washington'daki Avusturya elçisi ile ABD
Dışişleri Bakanı arasında uzun süren görüşmelere neden oldu. Elçi Ritter von
Hülfeman, Macaristan' a ilişkin olarak yayınladığı bildiriqeki ifadelerinden
dolayı Amerikan Başkanı'nı protesto etti. Ayrıca, Kossuth ve arkadaşlarının
-103-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Amerika'ya gelmeleri için bir girişimde bulunulması halinde, ülkesinin
W aslıington ile diplomatik ilişkilerini keseceğine dair bir nota verdi. Bunun
üzerine Amerika Dışişleri Bakanı, ülkesinin her zaman siyasi mültecileri
kabul etmeye hazır olduğunu, elçinin bu duıumu kabul etmemesi halinde
pasaportunun kendisine hemen teslim edileceğini bildirdi257.
Osmanlı
Devleti ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki resmi
1830'da imzalanan "Ticaret ve Dostluk" anlaşması ile
kurulmuştu. Amerika, İstanbul' daki ilk daimi temsilciliğini maslahatgüzar
düzeyinde açmıştı. İlk maslahatgüzar, ll Ağustos 1831 'de İstanbul' a gelmiş­
ti. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri, 3 Mart 1839'da İstanbul'daki
maslahatgüzarına "elçi" unvanını vermişti 2 ss. Washington ile Viyana
hükümetleri arasındaki gerilim devam ederken, ABD Marsch'ı İstanbul'a
elçi olarak gönderdi. Babıa1i de, 1850 yılında ilk defa resmi temsilci sıfatıy­
la Emin Efendi'yi Washington'a gönderdi. Emin Efendi, Washington 'da üst ·
düzey devlet erkanı gibi karşılandı. İkarnetine tahsis edilen binanın önünde
tören yapıldı ve Amerikan Kongresi tarafından resmen kabul edildi. Daha
sonra Beyaz Saray' da Amerikan Başkan tarafından ağırlan dı. Sıcak bir
şekilde karşılanan Emin Efendi, Amerika'nın başarılı eğitim sistemi
hakkında bilgi edinmek ve ülkesine bilgi vermek amacıyla görevlendirildiği­
ni belirtti. Ayrıca, Sultan'ın Macar mültecileri meselesinde takip ettiği
siyasetin Amerikan kamuoyunca desteklenmesinden büyük sevinç duyduğu­
nu söyledi. Yeni Dünya'ya ayak bastığı andan itibaren kendisine_gösterilen
misafirperverlik ve sevgiyi, Sultan'a duyulan saygının bir işareti olarak
gördüğünü de sözlerine ekledi 2s9. Elçinin konuşmasından sonra, ABD
Başkanı şunları söyledi:
ilişkiler,
7
Mayıs
"Barış ve dostluk niyetleriyle Hal iç 'ten Atiantik Okyanusu 'nun kıyısı­
na geldiniz. Çok eski ve zengin bir tarihe sq~ip · olan bir ülkeden ileri
görüşlü yöneticiniz, sizi ancak 200 yıllık geçmişe sahip 25 milyon nüfuslu
yeni bir cumhuriyetin uygarlığını, yönetimini, yükselişini ve gücünü
incelemek üzere göndermiş. Emin Efendi, farkında mısınız ki, Sultanınız
Macar meselesine karşı takındığı tavırla Amerikan halkının ve bütün aydın
ülkelerin sempatisini kazanmıştır. Bizi ilgilendirmeyen siyasi meselelere
karışmadan Amerikan halkı dünyada olup bitenleri yakından! izliyor"26o.
-104-
------------------- Osmanlı Misafirperverliğ i
ve Avrupa ' daki
Yankı l arı
B- EMİN EFEND1'N1N AMERİKAN BAŞKANI TARAFINDAN
KABUL EDİLMES1Nt DÜNYA ' ŞAŞKINLIKLA İZLEDİ
Amerikan Başkanı tarafından gösterilen bu sıcak karşılama, Emin
Efendi' nin yanı sıra diğer yabancı temsilcileri de şaşırtmıştır. Emin Efendi
BabıaJi'ye gönderdiği raporda, kendisine gösterilen olağanüstü karşılama ve
ilginin başka devletlerin temsilcilerine gösterilmediğini ifade eder. Hatta,
Avusturya Maslahatgüzan'nın Amerikan senatosu ve başkanın kendisine
gösterdiği ilgi ve alaka karşısında şaşırdığını ve bunun neden kaynaklanmış
olabileceği hakkında araştırma yaptığını belirtir. "Bu misillü iltifat ve ikram
sair devletler tarafindan gelenlere bir vakitte vuk« ( bulmuş değil ve bu
tarafta Nemçe (Avusturya) mas/ahatgüzarı ziyadesiyle hayrette ka/up acaba
sebep nedir? Bu tarafta bu derecelerde iltifat olunmaz deyü tecessüs
etmekte bulunduğu ... " şeklinde hayretini dile getirmiştir2 6 1 • Bu karşılama
sanırız Osmanlı . Devleti' nin dünya siyasetindeki konumunu göstermesi
açısından önem taşımaktadır.
4- MACARISTAN'DA
A- MACARISTAN'DA TÜRK HEYETİNE GÖSTERİLEN
OLAGANÜSTÜ 1LG1
Osmanlı- Macar dostluk ilişkilerinin en önemlilerinden biri,
1848/1849 "Macar Özgürlük Savaşı"ndan sonra kuruldu. Rusya ve Avusturya'nın tehditlerine rağmen, Osmanlı Devleti'nin Macar mültecilerini
koruması ve onları misafir etmesi bu dostluğun kurulmasında önemli etken
olmuştur. Diğer taraftan, Osmanlılar gibi Macarlar da Avusturya Devleti'ni
kendilerine düşman olarak gördüklerinden iki ülke arasındaki dostane
ilişkiler artarak devam etti. Bu karşılıklı dostluk daha sonralan iyice pekişti.
Zira, Macar mültecilerinin Osmanlı ülkesinden ayrılmasından sonra iki ülke
bir çok sahada işbirliği yaptılar. Macarlar, Osmanlı Devleti'nin kendilerine
gösterdiği misafirperverliği hiçbir zaman unutmadılar. Nitekim, 1878 yılında
Macaristan'da gönderilen Türk heyetine gösterilen ilgi bunun en güzel
kanıtıdır. Peşte Şehbenderi'nin İstanbul'a gönderdiği raporda Türk heyetinin
Macaristan' da nasıl büyük bir ilgi ve alaka ile karşılandığı tafsilatlı bir
şekilde anlatılır. Şehbender'in yazdıklanna göre, Türk heyeti Orsova' dan
Peşte'ye kadar bütün şehir ve kasabalarda olağanüstü bir hi-irmet ve saygı ile
karşılandı. Osmanlı heyetini taşıyan tren Peşte'ye yaklaştığında şehrin bütün
-105-
Osmanlı Misafırperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - -- - - - - - - -- - - - - - -
ahalisi izdiham içerisinde heyetin şehre girişini izledi. Macaristan' da hiçbir
hükümdaraböylesine saygı ve sevgi gösterilmemiştir. Şehbender'in bu son
ifadesindeki bilgiyi abartılı olabileceği düşüncesiyle ihtiyatla karşılamak
gerekir. Fakat, Türk heyetine gösterilen sevgi ve heyecanı belirtmek için
Şehbender'in böylesi ifadeleri seçmesi, heyetin Macaristan'ı ziyaretinin bu
ülkede meydana getirdiği olumlu tesirleri anlamamız bakımından önemlidir.
Türk heyeti onuruna, Temeşvar, Szeged ve Kiskun' da ziyafetler tertip
edildi. Heyet, nüfusu yetmiş bin olan Szeged' e girdiğinde şehir halkı,
misafirleri için müzikli bir gösteri hazırladı. Aynı zamanda sokaklarda
meşaleler yakıldı. Heyeti karşılamak için kırk bin kişi toplandı. Toplanan
kalabalık, heyetin tren istasyonundan ikamet edecekleri otele kadar bindikleri
arabaların atıarını sökerek kendileri çektiler. Heyetle bulunan Şeyh Süleyman
Efendi'ye halk büyük ilgi gösterdi. Şehbender'in yazdıklarına göre kadın
erkek bir çok ki_şi Süleyman Efendi'nin elini öpmek için onun etrafında
top lan dı262.
B- TÜRK HEYETİ İMPARATOR FRANSUVA JOZEF'E BİLE
TAHSİS EDİLMEYEN KONAKTA AGIRLANIYOR
Peşte Şehbenderi raporunda Türk heyetinin karşılanması hakkında
ilginç bilgiler verir. Onun verdiği bilgilere göre, 1876 yılından önce özel
konağını İmpara~or Fransuva Jozefe bile tahsis etmeyen Barort Dukaric,
Türklerin kendi ınİsafiri olduklarını söyleyerek onlara konağın~a özel bir
ziyafet verdi. Kuşkusuz Türklere gösterilen bu sıcak karşılamanın Osmanlı
Devleti'nin daha birkaç sene önce Macar mültecilerine gösterdiği misafirperverlikle yakın ilgisi vardır. Osmanlı Sultanı, Macarları düşmanıarına
karşı korumuş ve onları himayesi altına almıştı. Şimdi, Macarların
Osmanlı Devleti'nde gördükleri yakın ilgi ve~alakanın bir nişanesi olarak
Osmanlı heyetine ilgide kusur göstermeme gayreti içerisinde oldukları
anlaşılmaktadır263.
C- TÜRK HEYETİNİ PEŞTE'DE YÜZ BİN KİŞİ KARŞILıYOR
Türk heyeti, Temeşvar, Szeged ve Kiskun ziyafetlerinden sonra
Pe şte 'ye hareket etti. Misafirleri taşıyan tren Peşte!' de son durağa
vardığında, buradan heyetin kalacağı Hungarya Oteli'ne kadar caddelerde
tahmin,en yüz bin kişi toplanmıştı. Misafirlerini karşıl~mak için sadece
-106-
------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları
halk sokaklarda değildi. Aynı zamanda hükümet üyeleri, milletvekilleri ve
gazete muhabirieri de Türk heyetini karşılayanlar arasında idiler. Türk
heyetine halkın gösterdiği ilk tepki yüksek sesle "çok yaşa, çok yaşa"
tezahüratı oldu. Bu arada istasyonda Türkçe ve Macarca hazırlanan iki
nutuk okudundu.İstasyondan Hungarya Oteli'ne kadar heyetin geçeceği
caddeler ve cadde üzerinde bulunan binalar çiçeklerle süslendi. Türk
heyetini kalacakları otele kadar takip eden bu büyük kalabalık,
misafirlerine otelde de büyük ilgi gösterdiler. Hatta, Türk heyeti kaldığı
otelin balkonuna çıkarak buradan halkı tekrar selamladı. Şehbender'in
yazdıklarına göre, bütün bu gösterilere hiçbir polis ve hükümet üyesi
müdahale etmedi. Türk heyeti, Pe şte' de kaldığı her gün, Macarlar
tarafından ziyafetlere davet edildi. Aynı zamanda, ınİsafirlerin onuruna
balo, konferans ve eğlenceler tertip edildi. Bu arada heyette yer alan
talebeler, bazı okul ve müzeleri ziyaret ettiler ve bu ziyaretler sırasında
görevliler tarafıı).dan büyük ilgi ve alaka ile karşılandılar. Türk heyetine
sadece Peşte'te yaşayan halk değil, aynı zamanda ülkenin diğer illerinde
yaşanlar da Pe şte 'ye telgraf çekerek misafirlerine olan sevgilerini ilettiler.
Bu arada, Şeyh Süleyman Efendi'ye Szeged'de olduğu gibi Peşte'de de
büyük bir ilgi gösterildi. Süleyman Efendi'ye Macar halkı kadar,
Macaristan'da yaşayan diğer milletler de sevgi gösterisinde bulundular264 •
D- MACAR HALKI OSMANLI PADIŞAHI İÇIN TAÇ YAPTI
Macar şehirlerinden Debrecen halkı, Osmanlı Devleti 'nin kendilerine gösterdiği misafirperverlikten dolayı Osmanlı Sultanı Il. Abdülhamid'e bir taç yaptılar. Debrecen halkının yaptığı taç, bir sandık içerisine
k onarak Pe şte' de bulunan Osmanlı Şehbenderine gönderildi. Tacın üzerinde Osmanlı hilali bulunuyordu. Hilalin üzerine ise "Şevketlü Sultan
Abdülhamid Han HazretZerine ve asakir-i şeci ~a-i Osmaniyeye" ifadesi
yazıldı. Tacı Peşte şehbenderine takdim eden Kont Emil, Osmanlı Devleti 'nin sadece 1849' da kendilerine gösterdiği misafirperverliğe değil, aynı
zamanda daha önceki tarihlerde Rakoczy Frence ve diğer Macar mültecilerini korumasının bir teşekkürü olarak böylesi bir girişimde bulunduklarını ifade etti. Debrecen halkının bu kadirşinaslığı Osmanlı Sultanı'nı
hoşnut etti. Nitekim Sultan, Debrecen halkına teşekkürllerini bildiren bir
ferman gönderdi ı6s.
1
-107-
O smanlı Mi safirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - - - - - -- - -- - - - - - --
E- OSMANLI DEVLETİ SZEGED SEL FELAKETİ
MAGDURLARINA YARDlM YAPTI
İki ülke arasındaki dostluk ilişkileri en üst düzeye çıkmıştı. ı 880 yılın­
da Macaristan'da suların taşması ülkede önemli zararlar meydan,a getirmişti.
Szeged' in halkı da sularından taşmasından etkilenmiş ve zarara uğramıştı.
Hatta, Szeged halkı, Peşte 'de Konsolosluklara müracaat ederek, uğradıkları
zararın telafi edilmesi için yardım talebinde bulundular. Osmanlı Devleti'nin
Pe şte Şehbenderi, durumu İstanbul' a yazarak Szeged halkına yardım
yapılmasını istedi. İstanbul' da yapılan değerlendirme Szeged şehrinin
Peşte'den sonra Macaristan'ın en önemli şehri olduğu ve bu yüzden meydana
gelen su baskıniarına kayıtsız kalınamayacağı yönünde oldu. Başlangıçta
zarara uğrayan halk için 500 Florin gönderilmesi kararlaştırıldı. Fakat, daha
sonra yapılan araştırmada Szeged halkının sel felaketinde uğradıkları
zararların tahmin edilenden daha fazla olduğu anlaşıldı. Bu yüzden yapılacak
yardımın miktarı da artırıldı266.
F- KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN MACARİSTAN'DAN
İSTANBUL'A GETİRTTİGİ KİTAPLAR 350 YIL SONRA
MACARİSTAN'A GÖNDERİLDİ
Osmanlı
Devleti ile Macaristan arasında tesisi edilen dostluk ve iyi
ilişkiler bir çok sahada genişleyerek devam etti. Bu ilişkilerin bir sonucu
olarak II. Abdülhamid, daha önce Kanuni Sultan Süleyman ' ın ı54ı 'de
Budin'i fethi sırasında ganimet olarak alıp İstanbul'a getirdiği 34 adet ilmi ve
tarihi eseri Macaristan'a iade etmiştir. Kitaplar Macaristan'a gönderildikten
sonra, Osmanlı Devleti 'nin Pe şte şehbenderi vasıtasıyla Pe şte Darül
fünunu'na teslim edildi. Macaristan'a gönderil€Jl kitapların isimleri şunlardı:
ı.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Ş.
Vitruvius et Candidus
Paul e de V enire sur Aristote et Aegivius Romanus
Traite sur le movement
Suetone, Vies des Empereures. Les miniatures
Grammaire Latine
Plutarque, vie d' Aristide et de Latou en latin
Mitologie
Albertus magnus de mineralibus
-108 -
-
------------------Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
9. Aelius Spartavus, Aemiluis Probus
1O. Gr arnınair e
ll. Terence, Comedies
12. Simon Sanuensis Ciavis
13. Testus Pompejus
14. Cicero
15 .Plinieus Secundus, Panegyriques
16. Traite de Chirurgie
17. Caeser de be llo galledus et hispanico
18.Collection des ecuimaus des Empereurs Romains
19.Clementius itineraire de St Pierre
20. Simon Samuensis, Synonymes
21. Speculum humanea , Solutions
22. Eheophraste, histoire de Plautes
23. Fertulliaius Cuotra Mauvais
24. Baeitus
25. Siluis He lius
26. Eusebius Preparatıon Evangelique
27. Bible,Manuscrit du 13 erne si eel e tre s ruinee par le teules
28. Livre Religieux
29. Quintus Curtius, Alexander Magnus
30. Dante, Comedia Liria,manuscrit contemporain de Dante
32. Eusebius, Chronique traduit par Seious
33. Historiographes
34. Livre de navigation en Haleius267.
-109-
Yankıları
-110 -
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
III.BÖLÜM
OSMANLI DEVLETI'NE SIGINAN ÖNEMLİ
ŞAHSİYETLERİN HAYAT HlKAYELERt
1- LAJOS KOSSUTH (1802-1894)
19 Eylül 1802' de soylu bir ailenin oğlu olarak Monok'ta dünyaya
geldi. Hukuk öğrenimi gördü ve bir süre avukatlık yaptı. Devlet hizmetine
girmek için yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine babasının yanında
çalışmaya başladı. 1832'de Pozsony'deki (bugünkü Bratislava) ulusal
meclise (Diet) seçilen Pal Vecsey'in bu göreve gitmemesi üzerine yerine
Kossuth gönderildi. Fakat Kossuth, mecliste temsil ettiği kişinin yerine söz
alma hakkına sahip değildi. Yine de, bu meclisin coşkulu ortamı, Kossuth'un
siyasal ve toplumsal görüşlerinin biçimlerrmesinde belirleyici bir rol oynadı.
Kossuth, parlamentonun ilk gününden itibaren bölgesel ve ulusal otururnlara
katıldı. Oturumlarda olup bitenleri dikkatle not etti.
Kossuth, dönemin liberal uygulamalarının Macaristan' da da yaşama
geçirilmesini ve her türlü adaletsizliğe son verilmesini istiyordu. Kossuth için
özgürlük her şeyden önce ulusal özgürlük anlamına geliyordu. Buyüzden öncelik siyasal mücadeleye verilmeliydi.
Kossuth, tutanakları yayımianmayan meclis oturumları üzerine
mektuplar yazarak sesini duyurmaya çalıştı. Bu mektuplar, çoğaltılarak
Macaristan'ın her bir köşesine ulaştırıldı ve çok sayıda kişi tarafından
ilgiyle okundu. Fakat 1836'da meclisin -dağılması üzerine Kossuth,
dokunulmazlık hakkını kaybetti ve yazılarında dile getirdiği görüşler
yüzünden 5 Mayıs 1837'de tutuklandı. Kossuth'un tutuklanması şaşkınlık
uyandırdı ve hükümete karşı bir dizi sert protestolar yapıldı. 18 ay tutukluluk
döneminin ardından yıkıcılık suçundan 4 yıl hapis cezasına çaptırıldı.
Kossuth, hapisteyken vaktini sadece savunmasına harcamakla geçirmedi.
Hapsedilir edilmez annesinden kitaplar istedi ve dış dünya ile bağlantısını
kesmedi. Yabancı dil bilgisini geliştirdi ve Almanca' dan kitaplar çevinneye
başladı.
-lll-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
-------------------
1840 'ta ilan edilen afla serbest bırakıldığında, halkın kahraman
gözüyle baktığı bir kişi durumuna geldi. Kendisine Pesti Hirlap gazetesinin
yayın yönetmenliğini teklif eden Lajos Landerer'e "gazetenin redaksiyonu
görevini bana verdiğin takdirde Pesti Hiralp gazetesinin hiçbir zaman
çıkmayacağından endişe duymuyor musun? diye sordu. Fakat ~anderer,
Kossuth'u teskin etti. Gazetede yayımlanan etkileyici makaleleri kendisine
çok sayıda yandaş kazandırdı. Kossuth pek çok yazısında reform fikirlerini
halk arasında yayarak, var olan feodal durumun devam etmeyeceğini vurguluyordu. Gazetenin baskısı başlangıçta 60 iken sonra 5000 'e kadar yükseldi.
O dönemde Habsburg monarşisinde çıkan tirajı en yüksek gazeteydi. Fakat
onun yazılarının kitlelere ulaşması bazı çevrelerde tedirginlik yarattı.
Kossuth'un yazıları sansürcüleri de uğraştırıyordu. Onun yazılarının sansür
edilebilir gibi olmadığı, zira ya hepsini silmek ya da hepsine izin · vermek
gerektiği Viyana'ya rapor edildi. Onun yazılarına daha fazla tahammül
edilerneyince 1844 'te gazetenin sahibi tarafından görevinden uzaklaştırıldı.
1847'de Peşt eyaleti tarafından toplanacak mecliste eyaleti temsil
etmekle görevlendirildi. Meclisin toplanmasından sonra ulusal muhalefetin
öndediğini üstlendi. Şubat 1848 'de Paris 'ten ihtilal haberleri geldiğinde, bu
ortamın yarattığı koşullardan faydalanarak harekete geçen Kossuth 3 Mart
1848 'de mecliste son derece etkileyici bir konuşma yaptı. Ardından reform
yanlılarının programını temel alarak İmparatora sunmak üzere hazırladığı
bildiriyi meclise onaylattı ve devrimin yarattığı kargaşa ortamından da
faydalanarak Viyana hükümetine bu bildiriyi kabul ettirdi.
Bildirinin onaylanmasından sonra Başbakan Kont Batthyany tarafın­
dan maliye bakanlığına getirildi. Kossuth, Macar birliklerinin İtalya'ya
gönderilmesini Viyana'nın kabul etmeyeceği siyasi koşullara bağlaması,
Viyana ile siyasi ilişkileri kopma noktasına getirdi. Aynı zamanda Sırp ve
Hırvat tehdidine karşı ulusal bir ordu kurulması çağrısında bulundu. Hırvat
birliklerinin Eylül 1848 'de Macaristan' ı işgal etmeleri onun bu düşüncesinin
yersiz olmadığını ortaya koydu. İşgalden sonra Batthyany görevinden
çekildi ve Kossuth geçici hükümetin başına getirildi. Macar birlikleri kısa
sürede işgal ordularını ülkeden çıkarmayı başardı. Avusturya imparatoru
I.Ferdinand'ın aralık ayında yeğeni Franz Joseph lehine tahtah çekilmesi ardından yapılan anayasal değişikliklerle, 1848 ihtilali sırasındi Macaristan'ın
elde ettiği haklara son verildi. Kossuth hükümetinin buna yallhı ise 14 Nisan
1849'da ~acaristan'ın bağımsızlığını ilan etmek oldu.
-112-
Osmanlı Misafirperverliği
ve
Avıupa'daki Yankıları
- -- - - - - - - - --
- - - --
Macarlar, başlangıçta Avusturya' ya karşı başarılı bir şekilde savaş- ·
mışlarsa da, Rus ordularının Avusturya' nın yardım çağrısını kabul ederek
Macar topraklarına girmesi ile savaşın seyri değişmeye başlamıştır.
Son yıllılarını yalnızlık ve hastalıklar içinde geçiren Kossuth, ı 894 'te
öldü. Macaristan'a getirilen cenazesi ulusal bir matem ortamında gömüldü.
Cenaze törenine Macaristan resmi yöneticilerinden pek azı katıldı. Fakat on
binierin katılması milletin Kossuth'a verdiği değeri gösteriyordu. Çünkü
Macaristan'ın doğuşu için onun kadar mücadele eden pek az çağdaşı olmuş '
daha fazlasını yapan hiç kimse belki de çıkmamıştı.
1
Kossuth'un sürgündeki anıları13 ciltlik Irataim az emigraciobol
(1850-95) adlı eserde, makalelerini ve konuşmalarını ise Összes Munkai (ı948-6ı) makaleler ve söylevler başlığıyla yayımlanmıştır. Kütahya'da
bulunduğu yıllarda hazırladığı Türkçe dilbilgisi kitabı ise Lajos Kossuth 'un
Türkçe Grameri (ı 968) S. Kakuk tarafından basılmıştır.
2- JOZEF BEM (MURAD
PAŞA)
(1794-1850)
Macar Özgürlük Savaşı kahramanlarından Jozef Bem, Polonyalı asil
bir ailenin çocuğu olarak ı4 Mart 1794'te Tamov'da dünyaya geldi.
Varşova Askeri Akademisi'nde eğitimini tamamladı. ı8ı3'te Varşova'daki
topçuluk okulunda hocalık yaptı. Daha sonra askerlik görevinderi ayrılarak
teknik ve tabii ilimler üzerinde çalışmalarda bulundu. Ardından topçu olarak
Polonyalıların Rusya'ya karşı gi.riştikleri 1830-3 ı ayaklanmasına iştirak etti.
Bu savaşlarda büyük başarı göstermesine rağmen, V arşova kuşatmasında,
General Paskeviç idaresindeki Rus ordusuna yenilmekten kurtulamadı.
Ayaklanmanın Ruslar tarafından bastırılmasının ardından Batı Avrupa'ya
göç etti. ı832'den sonra Paris'e yerleşen Beni}-butarihten sonra Polonyalı
mültecilerin teşkilatlanması üzerine çalıştı. Burada bazı bilimsel yayınlar
. yaptı. Bu arada İspanya, Portekiz, Belçika ve Hollanda'yı dolaştı. Daha
sonra Viyana'ya geldi ve Macarların Avusturya'ya karşı başlattıkları
özgürlük savaşında aktif rol aldı. Kasım ı 848 'de Lajos Kossuth tarafından
Erde I ordusuna komutan tayin edildi. Bem, burada Avusturya ordusuna
karşı sayısız başarılar elde etti. Ancak, Avusturya'nın yardık teklifini kabul
eden Rusya'nın 200.000 kişilik bir orduyu Macar ve Poldnyalılar üzerine
göndermesinden sonra, komuta ettiği kuvvetler dağıldı. Son ,blarak Dembinski ile Avusturyalı General Hayıiau'ya karşı verdikleri mücadelede de
1
-114-
-
Osmanlı Misafırpeı-verliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
-
-----------------
başarılı olamadı
ve atından düşerek yaralandı. Macarların Rus ve Avusturya
müttefik orduları karşısında kesin yenilgiye uğramasından sonra Osmanlı
Devleti'ne iltica etti. Macar Özgürlük Savaşı'nın kahramanları arasında yer
alan Bem, aynı zamanda "Legion d'honneur" sahibiydi.
1
General Bem, Vi din' de yaklaşık iki buçuk ay kadar kaldı. Bu süre
içerisinde din değiştir~rek İslamiyet' e girdi ve Murad Paşa ismini aldı.
Onunla birlikte yaklaşık 200 Polonyalı mülteci dinlerinden döndüler. Bem
ve diğer din değiştiren mülteci şefleri Vi din' den Şumnu'ya nakl edildiler.
Burada bir süre kaldıktan sonra, Rusya ile varılan anlaşma gereğince
Hal ep' e gönderildiler.
İslamiyet'e
geçtikten sonra Murad Paşa'nın tek amacı yeni vatanına
ve çok değer verdiği Sultan Abdülmecid'e yararlı olabilmekti. Rusya'ya
karşı büyük kin ve nefret duyuyordu. Kurmaya karar verdiği güherçile
fabrikasının temellerini atarak planlarını da İstanbul' a gönderdi. Babıali,
devlet bütçesinden kendisine destek verileceğini temin etmiş ve ondan bu
fabrikayı en iyi şekilde kurmasını istemişti.
Murad Paşa, Hal ep 'te meydana gelen i syanın bastırılmasında da
büyük bir başarı gösterdi. Fakat Türkiye'deki ömrü düşündüklerini hayata
geçirmeye yeterli olmadı ve 10 Aralık 1850'de Halep'te öldü.
Murad
Paşa öldüğünde
56
yaşındaydı.
Onun ölümü Avrupa'da -geniş
yankı uyandırdı. Bazı gazetelerde onun Osmanlı Devleti tarafından zehirletildiği
yolunda yazılar yayınlandı. Bu yazılardan biri de Belçika' da çıkan 26
·Ocak 1851 tarihli "L 'Independance Belge" gazetesinin baş yazarı tarafından
kaleme alındı. Osmanlı Devleti'nin Brüksel Maslahatgüzan Eugene de
Kerckhove, adı geçen gazetede yayınlanan yazı üzerine, bir tekzip yazısı
yayınıatma gereği duydu. Bu yazı, baş yazarın söz konusu yazısından iki gün
sonra yani, 28 Ocak 1851 'de yayınlandı. Maslahatgüzar Kerckhove,
yayınlanan bu tekzip yazısını Babıali 'ye gönderdi.
Öldüğünde Murad Paşa'nın Halep esnafına kabarık borcu vardı. Tere-
kesinin bir kısmı satılarak borçları kapatılmaya çalışıldı. An9ak, terekesinden
elde edilen para borcunu kapatmağa yetmiyordu. Arta kalan borcun cüziyat kabilinden olması hasebiyle Sadaret, bunun Halep Emvali'nd~h karşılanmasını
uygun gördü. İsmail Paşa (Kmety), bu tip şöhretli insanların ölümünden sonra
/
-116-
------------------ Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankılan
bırakmış oldukları eşyaya, Avrupalıların
Murad Paşa'nın
eşyalarının
büyük değer verdiğini ileri sürerek,
müzayede usulüyle satılınasını önerdi.
Murad Paşa'nın naaşı ölümünden 79
bir devlet töreniyle Polanya'ya gönderildi.
yıl
sonra 1929
yılında yapılan
3- JOSEPH WYSOCKI (1809-1873)
Polanya' dan 1831 yılında asteğmen rütbesiyle ayrıldı. Askeri eğitimi­
ni Metz okulunda pekiştirdi. Maddi durumunun kötü olması sebebiyle,
eğitimine ülkesine yararlı insanlar yetiştirmek için kurulmuş olan Polanya
Demokrasi Birliği'nin verdiği parayla devam etti. 1848'de Macarlara yardım
etmek amacıyla Peşte toplanan Polonyalılar, Wysocki 'yi şefleri olarak kabul
ettiler. Daha sonra Macar Hükümeti, ona binbaşı rütbesi verdi. Arad'ı:o.
kuşatılmasındaki ·üstün başarısından dolayı yarbay, Szolnok Savaşı'nda
albay ve nihayet Kornararn Savaşı'ndan sonra da generalliğe yükseldi.
Macar komutanları Wysocki'nin buraya mevki ve rütbe için değil, Macaristan' ın bağımsızlığına destek vermek için geldiğini anlamakta gecikmedil er.
Daha sonra ülkesinin gerçek dostu olan Osmanlı Devleti'ne sığındı ve
Osmanlıya karşı olan sevgi ve bağlılığını dile her fırsatta dile getirdi.
4- KMETY (İSMAİL PAŞA) (1813-1865)
Macar Özgürlük Savaşı'nda, bilhassa Budin ve Temeşvar savaşların­
da kendini gösterdi. Macar Özgürlük Savaşı'nın başarısızlıkla neticelerrmesi
üzerine Osmanlı Devleti 'ne iltica etti. İltica ettikten kısa bir süre sonra din
değiştirerek İsmail Paşa ismini aldı. İsmail Paşa, mirliva rütbesiyle Osmanlı
Ordusu'na girdi, Kırım Savaşı'nda Anadolu Ordusu Erkan-ı Harbiye
Riyaseti'ne tayin olunarak Kars'ı müdafaa etti. İstanbul'a döndüğünde Ferik
rütbesiyle Meclis-i Tanzimat üyeliğine seçildi. Bir süre Girit Valiliği
yaptıktan sonra 1865 'te öldü.
5~
KONT ZAMOYSKI (1803-1868)
Macar Özgürlük Savaşı'nın başanya ulaşacağın~ inanmıyor, bu
yüzden de başlangıçta bu savaşa iştirak etmek istemiyord~. Ancak, Adam
Czartoryski'den Macaristan'a gitme emri alması üzerine bu kararından
-
117-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki Yankıl arı -
------------------
vazgeçerek savaşa katılmak üzere Szeged' e geldi. Burada Kossuth ve Dembinski ile bir görüşme yaptı. Onlardan edindiği izienim her şeyin bittiği ve
ordunun artık savaşamayacak durumda olduğu yolundaydı. Dembinski'nin
isteği üzerine onun yanında subay olarak savaşa katıldı. Savaşın kesin olarak
kaybedilmesini müteakip, Kossuth ve öteki ihtilal liderleriyle birlikte
Osmanlı Devleti'ne iltica etti. Vidin'de bir süre kaldıktan sonra, \bir kısmı
vatandaşı olan diğer mültecilerle birlikte Şumnu'ya nakledildi. Ancak;
Şumnu'da bulunduğu sırada İngiliz elçisi Canning ve Fransız elçisi Aupick,
Rus otoritelerinin kendisini tanıdığını ve bu sebeple de sıkı bir şekilde takip
edildiğini bildirerek, Osmanlı Devleti'ni kendi isteği ile terk etmesini
tavsiye ettiler. O da bu tavsiyeye uyarak, Osmanlı Devleti'nin tahsis etmiş
olduğu gemi ile Malta Adası'na gitti. Zamoyski, Osmanlı Devleti'nde
bulunduğu süre zarfında bütün vaktini Macaristan' dan iltica eden
Polonyalıların işleriyle uğraşmaya ayırdı. Osmanlı Devleti ile Rusya
arasında 1853 'te başlayan Kırım Savaşı'nda Zamoyski tekrar Osmanlı
Devleti'ne geldi. Bu savaş Polonyalıların bağımsızlık ümitlerini iyice
artırmıştı. İstanbul'da bulunan Zamoyski, Sadrazam'ın onayı ile Ömer
Paşa'nın emrindeki orduya katılmak üzere Şumnu'ya gitti. Bu arada,
Ruslara karşı Osmanlı'nın yanında savaşa katılmak isteyen Polonyalıların
sayısı giderek artıyordu. Ömer Paşa, Ruscuk'ta Polonyalılardan bir birlik
oluşturarak Şumnu'ya göndermişti. O ana kadar savaşa aktif olarak katılma­
yan Polonyalılardan oluşan güçlerin kullanılması düşünüldü . Sadrazam,
General Zamoyski'ye Sadık Paşa ile birlikte "Sultan 'zn İkinci Kazak Alayz"
ad;~ altında bir birlik kurmayı kabul edip etmeyeceğini sordu. Qzellikle
Polonyalıların savaşa katılmasını isteyen Zamoyski, bu teklifi kabul etti.
Böyle bir birliğin organizasyonunu da Albay Skubicki'ye bıraktı. Bu arada
Osmanlı ordusunda, İngiliz subaylarının yönetiminde değişik organizasyonlar oluşturulmaya başlanmıştı. General Zamoyski, Polonyalılardan da benzer
bir yapı oluşturulması için Londra'ya çağrıldı. Zamoyski, "Sultan 'zn
Kazak/arz" adı altında İngiliz birliklerine mensup komutanıyla içerisine Türk
birliklerinin de katılacağı bir Polonyalılar tümeni oluşturulmasını teklif etti.
Bu teklifinkabul görmesi üzerine "Sultan 'zn Kazaklarz Tümeni" adıyla, özel
bir Polonyalılar birliği oluşturmak üzere resmi olarak harekete geçti. Bu
birlik, Türk ordusunun içinde yer alacak, fakat İngiliz komutanının emrinde
olacaktı. Tümenin öncelikle iki piyade alayı, bir tabur keski~ nişancı ve bir
topçu bataryasından oluşturulması düşünülmüştü. Zamoys*i, bu birliğin
paralı askerlerden meydana gelmesini istiyordu. Yüzlerce yıllık düşmana
yani Rusl,ara karşı mücadelede dost ve müttefik olarak kabul edilmelerini
-118 -
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
-
- - - - - - - - - -- - - - -- - -
büyük bir memnuniyetle karşılıyordu. Londra'dan İstanbul'a geldikten sonra
bunca çaba harcadığı birliğin kurulması için harekete geçti. Fakat fazla
zaman geçmeden Kırım Savaşı'nı sona erdiren Paris Anlaşması imzalandı.
"Kazak Tümeni" de 3 Ağustos 1856'da dağıtıldı. Zamoyski, birliklerin
dağılmasından sonra, bir yıl süreyle eski askerlerine yardım etmekle meşgul
oldu ve onlardan maddi ve manevi yardımı esirgemedi. Bu arada Reşid Paşa,
Polonyalılara kabul edilebilir şartlarda kendi mülkünden çiftlikler tahsis etti.
Kazak tümeninde yer alan bir kısım Polenyalılar ise, değişik yerlere
dağıldılar. Bazıları yabancı alaylara yazılırken bazıları da Eflak ve Boğdan' a
yerleştirildi. Ruslara karşı büyük bir kin besleyenler, Çerkezlerle birlikte
düşmanıarına karşı savaşmak üzere Albay Lapinski'nin yanında yer alırken,
yüz kadarı yeni kurulmuş olan Polanya Süvari alayına katıldılar. Nihayet
tarımla uğraşmak isteyenler de Adampol'a (Polonezköy) yerleştirildiler.
Zamoyski ise, İstanbul' da bir müddet daha kaldıktan sonra Sultan
Abdülmecid'de11 izin alarak Mayıs 1857'de Paris' e döndü (Gasztowtt, Aynı
eser, s. 226-238).
6- RICHARD GUYON (HURŞİD PAŞA) (1803-1856)
Macar Özgürlük Savaşı'nın kahramanları arasında Guyon'un önemli
bir yeri vardır. Macar ordusu, Avusturya'ya karşı organize edildiği sırada,
askeri bilgilerinden dolayı kısa zamanda yüzbaşılığa yükseldi ve Macar
ordusuna katıldı. Onun Macar ordusunda ilk hizmeti, Macarlar Viyana
önündeyken 29 Ekim 1849 'da Schwechat Savaşı 'nda oldu. _Bu -- savaşta
gösterdiği üstün başarılardan dolayı binbaşılığa getirildi. Gösterdiği büyük
kahramanlıklar sayesinde Manswörth alındı. Ancak, Manswörth'ün ele
geçirilmesi sırasında bindiği at kurşunlandığından, birliğini yürüyerek
yönetmek zorunda kaldı. Guyon, Macaristan'a en büyük hizmeti, Branyiszka
savaşında yaptı. Aslında, Guyon'a Branyisz-ka'yı alma emri verildiğinde
onun bunu başaracağına hiç kimse inanmıyordu. Hatta bu emri ona veren
Görgei bile bu işin "gereksiz kan dökülmesi ve kurşun harcamasz" olacağını
ifade etmişti. Fakat o, kendisine verilen bu görevi, mükemmel bir şekilde
sonuçlandırdı. Guyon'un bu başarısı bütün Macaristan'da mucize olarak
anlatıldı. Orduda herkes, ondan hayranlıkla bahsediyordu. Bu hizmetine
karşılık, ona Macaristan'ın ikinci derece askeri hizmet lmadalyası verildi.
Buna benzer bir kahramanlığı da 22 Nisan 1849'da Kom~rom'un alınışında
göstermişti. Buradaki başarılarından dolayı Macar Hükümeti tarafından
generalliğe yükseltilmişti. Arad'ın Macarlar tarafından alınmasından sonra,
1
)
-120-
------------------Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
General Guyon, Jellacic'in ordusuyla savaşmak üzere Perlass'a gitti. Fakat
Dembinski'nin yardım istemesi üzerine 1 Ağustos 1849'da 10.000 askeriyle
Szeged' e geldi. Bu tarihten sonra talih Avusturya ordusundan yana döndü.
Temeşvar' da Macar ordusu dağıldı. Guyon, dağılan Macar ordusunu
toplamak üzere hemen Lugos' a gitti. Temeşvar yenilgisinden sonra birçok
kimse Macar meselesinden vaz geçti. Guyon, General Bem ile Erdel' e gitti.
Fakat, burada başarı sağlayamadı ve Macarlada birlikte Osmanlı Devleti'ne
iltica etti.
Guyon, Vidin'de bir süre kaldıktan sonra İstanbul'a geldi. İstanbul'da
mülteciler için çalışmalar yapan Guyon, daha sonra Osmanlı ordusunda
istihdam olunmak için istekte bulundu. Onun bu isteği Seraskerlikçe
Sadaret' e bildirildi ve neticede Guyon, 7.500 kuruş maaş ile Arabistan
ordusunun merkezi olan Şam' da istihdam edildi.
-121-
O smanlı Mi safirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
---------------------
I. BÖLÜMÜN NOTLARI
Vahot Imrefı, Die Ungarischen Flüchtlinge in der Türkei, Leipzig 1851, s.7.
Tanzimat döneminin meşhur üç paşasından Fuad Paşa ' dır.
BOA., DUİT., 75-1113-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e gönderdiği 7 N 65/27 Temmuz 1849
tarihli tahrirat.
4
BOA., DUİT., 75-1113-2.
BOA., DUİT., 75-1113-2.
6
Bu hususta bir örnek olması bakımından Silistre Valisine yazılan emirname için BOA.
HR. MKT. 24-65 nolu belgeye bakılabilir.
7
BOA., DUİT., 75-113-1 Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 27 N 65/16 Ağustos 1849
tarihli arz tezkiresi.
BAO., BEO., A.MKT. 220-28.
9
Imrefı, Aynı eser, s.10.
lO BOA., DUİT.,75-115-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 29 N 65/18 Ağustos
1849 tarihli tahrirat; Imrefı, Aynı eser, s.14.
ll
Imrefi, Aynı eser, s.14.
12 Tumu-Severin, Macar kaynaklarında Szöreny olarak geçer. Osmanlı kaynaklarında ise
Sörin ya da Severin şeklinde geçmektedir. Rumen kaynaklarında ise Tumu-Severin
olarak geçmektedir. (F. Eckart, Macaristan Tarihi, çev. İbrahim Kafesoğlu, Ankara,
1949, s.278).
13 Imrefi, Aynı eser, s.14.
14 Imrefi, Aynı eser, s.13-14.
15 Imrefi, Aynı eser, s.16.
16 Imrefi, Aynı eser, s.17.
17 BOA., DUİT., 75-115-1 Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 4 L 65/23 Ağustos 1849
tarihli arz tezkiresi.
18 BOA., BEO., A.MKT. 222-47 Ömer Paşa'nın Vidin Valisi Ziya Paşa'ya gönderdiği 27
N 65/16 Ağustos 1849 tarihli tahrirat.
19 Imrefi, Aynı eser, s.21-24.
2o BOA., BEO., A. MKT. 220-18.
21 Imrefi, Aynı eser, s.38-39.
22 BAO., BEO., A.MKT., 222-18.
23 Imrefi, Aynı eser, s.39.
24 Robert Hermann, Lajos Kossuth ve 1848-49 yıllarında Macar Özgürlük Savaşı,
ı
Budapest 2003, s.82.
25 Imrefi, Aynı eser, s. 31.
26 Imrefi, Aynı eser, s. 31.
27 Imrefı,, Aynı eser, s. 33.
2
-122-
---------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Aviupa'daki Yankıları
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
55
56
57
58
59
60
Herrnann, Aynı eser, s.83
Philipp Kom, Kossuth und dieUngamin der.Türkei, Hamburg und New York 1851, s.51.
Herrnann, Aynı eser, s.83.
Imrefı, Aynı eser, s. 33.
Herrnann, Aynı eser, s.83.
Charles d'Eszlaıy, "L'emigration hongroise de Louis Kossuth en Turqueentre 1849-1850",
Türk Tarih Kongresi, IV, (20-26 Ekim 1961) Ankara 1967, s.434; Imrefi, Aynı eser, s. 33.
Herrnann, Aynı eser, s.83-84.
Kom, Aynı eser, s.55.
Istvan Hajnal, A Kossuth-emigracio Törökorszagban, Budapest 1927, belge no:24,
s.483; Kom, Aynı eser, s.l02; Imrefı, Aynı eser, s. 88.
Kom, Aynı eser, s.55; İmrefı, Aynı eser, s.34.
Eszlaıy, aynı makale, s.436.
BOA., DUİT., 75-1/7-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği Gurre L 65/20 Ağustos
1849 tarihli tahrirat.
Kom, Aynı esei, s.55-60.
Imrefı, Aynı eser, s.36.
Kom, Aynı eser, s.62.
Kom, Aynı eser, s.63.
Joseph Hutter, Von Orsova bis Kiutahia, Braunschweig 1851, s.25.
Imrefı, Aynı eser, s.37.
Imrefı, Aynı eser, s.46.
Imrefı, Aynı eser, s.50.
Imrefı, Aynı eser, s.50.
Hajnal, Aynı eser, belge no: 1O, s.455.
Hajnal, Aynı eser, belge no: lO, s.454-455.
Imrefı, Aynı eser, s.52.
Thadee Gasztowtt, La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s.l87.
Magyar Nagy Lexikon, III., Budapest 1994, s.579-580; Der GroBe Brockhause, II,
Leipzig 1929, s.515.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Dosya Usulü İradeler (DUİT), 75-1113-2 Ziya
Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 10 Şevval Sene 1265/29 Ağustos 1849 tarihli tahrirat.
BOA., DUİT, 75-1113-2 Ziya Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 10 L 65/29 Ağustos 1849
tarihli tahrirat; Imrefı, Aynı eser, s.62.
Thadee Gasztowtt, La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s.204.
Imrefı, Aynı eser, s.63.
Imrefı, Aynı eser, s.63-64.
(Imrefı, Aynı eser, s. 54-59).
,
BOA., DUİT., 75-1111-3 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 7 L 65/26 Ağustos
-123-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - - - - -- - - - - - -- - - - - - - -
ı 849 tarihli tahrirat.
BOA., DUİT . , 75-1/ı ı-3.
62 BOA., DUİT . , 75-1/ı ı-3.
63 BAO., DUİT, 75-ı/1 ı-7.
64 Hutter, Aynı eser, s.36; Imrefı, Aynı eser, s.53.
65 Hutter, Aynı eser, s.38.
66 BOA., ira. Har. 305 ı.
67 Hutter, Aynı eser, s.44-45.
68 Eszlary, Aynı makale, s.437.
69 Istvan Hajnal, Kossuth-Emigracio Törökorszagban, Budapest ı927, belge no:ı4, s.462,
Bem'in Kossuth'a 30 Ağustos ı849 tarihli mektubu; Eszlary, aynı makale, s.437.
70 Koru, Aynı eser, s. 88-89.
71 Hutter, Aynı eser, s.54.
n Hutter, Aynı eser, s54-.55.
73 Imrefı, Aynı eser, s.99.
74 Imrefı, Aynı eser, s. ı 02.
75 Imrefı, Aynı eser, s.ı02.
76 Koru, Aynı eser, s.91.
77 Hutter, Aynı eser, s.83-84.
78 Zamoyski, Belgrat'taki Sardunya Konsolosluğu'na özel ulak göndererek, "Südslavische
Zeitung'' un bazı sayılarını elde ediyordu (Imrefı, Aynı eser, s.ıoı).
79 Imrefı, Aynı eser, s. ı O1.
80 Koru, Aynı eser, s.65.
81 Koru, Aynı eser, s.90; Hutter, Aynı eser, s.57.
n Imrefı, Aynı eser, s.ı92.
83 Imrefı, Aynı eser, s.96.
84 Imrefı, Aynı eser, s.96-97.
85 Hutter, Aynı eser, s.38-39.
86 Taha Toros, Geçmişte Türkiye Polonya İlişkileri 1 Turco-Polish Relations in History,
İstanbul ı983, s. 20.
"
87 Hajnal, Aynı eser, s.ı37.
88 Imrefı, Aynı eser, s.l91.
89 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul ı983, s.2ı9; Hutter, Aynı eser, s.64.
90 Hutter, Aynı eser, s.64-65.
91
BOA., BEO., A.MKT. 234-34.
92 BOA., BEO., A.MKT. 232-26 Ziya Paşa'nın Sadaret'e gönderdiği ı ~ Z 65/29 Ekim
ı 849 tarihli tahriratı.
i
93 BOA., DUİT., 75-1/30-1; Refik, Aynı eser, s.73 Sadrazarnın Mabeyn' e takdim ettiği 20
1
ZA 651,7 Ekim 1849 tarihli arz tezkiresi.
61
-
ı24-
------------------- Osmanlı Misafırperverliği
94
95
*
96
97
98
99
ıoo
ıoı
ıo2
ıo3
104
ıo5
ıo6
ıo7
108
ıo9
ııo
ı ıı
ı ı2
113
114
115
116
117
118
119
12 0
ı 22
123
124
125
126
127
128
129
Yankıları
BOA., DUİT., 75-1/30-1; Refik, Aynı eser, s.74.
Eszlary, Aynı makale, s.442.
General Meszaros Macar olmasına rağmen, Polonyalılarla birlikte Şumnu'ya yolculuk yapmıştır.
BOA., DUİT., 75-1/47-2.
BOA., DUİT., 75-1/47-2; Kom, Aynı eser, s.l43; Hutter, Aynı eser, s.87.
\
Hutter, Aynı eser, s.87; Kom, Aynı eser, s.144
Kom, Aynı eser, s.ı44.
Kom, Aynı eser, s. ı44.
Hutter, Aynı eser, s.89.
Hutter, Aynı eser, s.89.
BOA., DUİT., 75-1/47-2.
Eszlary, Aynı makale, s.442.
Hajnal, Aynı eser, belge no: 49, s.540.
Hutter, Aynı eseı~ s. ı 04.
Kom, Aynı eser, s.ı46.
Hajnal, Aynı eser, s.257.
Hajnal, Aynı eser, s.256.
Kom, Aynı eser, s.148.
Hutter, Aynı eser, s.ı05; Kom, Aynı eser, s.148.
Hutter, Aynı eser, s.ı06.
Hutter, Aynı eser, s. ı ı2-ı 13.
Hutter, Aynı eser, s.113.
Hajnal, Aynı eser, s.257.
Hutter, Aynı eser, s. ı 13; Kom, Aynı eser, s.ı46.
Hutter, Aynı eser, s. ı 13.
Hajnal, Aynı eser, belge no:5ı, s.542.
Imrefi, Aynı eser, s . 2ı8.
eser, belge no:50, s.54ı Gyula Andrassy'nin Kossuth'a gönderdiği ı9
tarihli mektup.
BOA., DUİT., 75-1146; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı55 , s.722; Refik, Aynı eser, s.123-ı24 .
BOA., DUİT., 75-1/46; BEO. A. DVN.DVE ı4-89; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı58,
s.776; Refik, Aynı eser, s.13 1-132.
Hajnal, Aynı eser, belge no5ı, s.545.
Hajnal, Aynı eser, belge no:98, s.649.
Imrefi, Aynı eser, s.225.
Imrefi, Aynı eser, s.225; Kom, Aynı eser, s.165 .
Hajnal, Aynı eser, belge no:167, 794.
Imrefi, Aynı eser, s.225; Kom, Aynı eser, s.ı66.
Imrefi, Aynı eser, s.3 ı.
Hajnal,
Aynı
Kasım ı 849
12 1
ve Avrupa'daki
-125-
Osman lı Misafırperverli ği
130
131
132
133
134
135
136
ve Avrupa'daki
Yankıları
- - -- - - -- - - - --
--------
Korn, Aynı eser, s.174.
Imrefi, Aynı eser, s.228-229.
Korn, Aynı eser, s.174.
Imrefi, Aynı eser, s.229; Kom, Aynı eser, s.174; Eszlary,
Eszlary, Aynı makale, s.446.
BOA., HR.MKT. , 28-100.
BOA., HR.MKT., 29-60.
Aynı
makale, s.446.
137 Cerıde-i
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
Havadis, nr.470, 23 RA 1266/6 Şubat 1850.
Hutter, Aynı eser, s.144; Kom, Aynı eser, s.178; Imrefi, Aynı eser, s.229; BOA., 75-2/13-
13, Ahmed Vefik Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 23 RA 66/6 Şubat 1850 tarihli tahrirat.
Kom, Aynı eser, s.178.
Kom, Aynı eser, s.174.
Hutter, Aynı eser, s.145.
Kom, Aynı eser, s.178 ; BOA., DUİT ., 75-1 / 13-3 Ahmed Efendi 6 Şubat 1850 tarihinde
Sadaret' e sunduğu .tahrirat.
BOA., DUİT. , 75-11 13-3.
Imrefi, Aynı eser, s.229.
Kom, Aynı eser, s.181.
Imrefi, Aynı eser, s.230.
Kom, Aynı eser, s.182.
BOA., DUİT. , 75-11 13-3.
Hutter, Aynı eser, s.146.
152
BOA., DUİT., 75-1148-2 Kaptan Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 27 Z 65/ 13 Kasım
1849 tarihli tezkire'.
BOA., DUİT., 75-1/59-1; Ahmed Refik, Türkiye 'de Mülteciler Meselesi, İstanbur1926, s.145.
Hutter, Kossuth'un beklenınesi sırasında bir idam mahkumunun, idam edileceği yere geç
153
gelmesinde oluşan uğultular gibi bir uğultunun oluştuğundan bahseder (Hutter, Aynı eser, s.148).
Kom, Aynı eser, s.187; Imrefi, Aynı eser, s.231; Hutter, Aynı eser, s.148-149.
15 0
15 1
154
155
156
157
159
160
Hutter, Aynı eser, s.150; Kom,
Kom, Aynı eser, s.188.
Aynı
eser, s.188;
Iı:nr-::fi, Aynı
eser, s.231.
BOA., DUİT., 75-2/39-2 Miralay Süleyman Refik Bey'in Sadaret'e takdim ettiği Gurre
C 66/14 Nisan 1850 tarihli tahrirat; Imrefi, Aynı eser, s.268; İsmail Hakkı Uzunçarşılı,
Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s.277.
BOA., DUİT . , 75-2/23-1 Sadaretİn Mabeyn'e takdim ettiği 2 CA 66/16 Mart 1850 tarihli
arz tezkiresi.
Zs. Kakuk, Lajos Kossuth'un Türkçe Grameri, "X I Türk Dil
Bilimsel Bildiriler', Ankara 1966, s.161.
Hajnal, Aynı eser, belge no: 102, s.660.
Imre:ij, Aynı eser, s.269.
-126)
ı
Kurultayında
!
Okunan
-------------------- Osmanlı Misafirperverliği
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
ve Avrupa'daki
Yankıları
Kom, Aynı eser, s.3ı8.
Imrefi, Aynı eser, s.269.
Kom, Aynı eser, s.3ı8.
BO:, DUİT., 75-2/46-ı Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 5 Ş 66/16 Haziran
ı850
tarihli arz tezkiresi; Ahmed Refik, Aynı eser, s.189.
Imrefi, Aynı eser, s.269.
BOA., HR. MKT., 34-65 Bursa Müşiri, Gemlik Müdürü ve Süleyman Refik Bey' e 27 B
66/8 Haziran ı 850 tarihinde gönderilen buyrultular.
BO:, DUİT . , 75-2/47-5 .
BOA., DUİT., 75-2/49-2, Süleyman Refik'in Seraskerliğe takdim ettiği ı ı Ş 66/22
Haziran ı 8 5O tarihli ariza.
Ahmed Refik, Aynı eser, s.192.
Imrefi, Aynı eser, s.270.
BOA., DUİT., 75-2/56 Süleyman Refik Bey'in 28 Temmuz ı849'da Seraskerliğe
gönderdiği yazı.
172
173
174
175
176
ın
178
179
180
18 1
182
183
184
185
186
187
188
189
190
BOA., DUİT., 75-2/56; Imrefi, Aynı eser, s.84.
BOA., DUİT., 75-2/56; Ahmed Refik, Aynı eser, s.ı93.
BOA., DUİT., 75-2/56.
BOA., Babıali Evrak Odası, (BEO), Sadaret Evrakı Mektubi Mühimme Kalemi Umum
Vilayet (A. MKT.UM) 55-9 1. ı267 . C . ı3.
BOA., DUİT., 75-2/59; Ahmed Refik, Aynı eser, s.196.
Imrefi, Aynı eser, s.270-271.
BOA., DUİT., 75-2/59; Imrefi, Aynı eser, s. ı 71.
BAO., DUİT., 75-2/59, Seraskerliğin Süleyman Refik Bey'e gönderdiği Gurre-iZA 66/8
Eylül ı 849 tarihli tahrirat.
BOA., DUİT., 75-2/59; Süleyman Refik Bey'in Sadaret'e takdim ettiği 9 ZA 66116 Eylül
ı 849 tarihli tezkire.
BOA., DUİT., 75-2/59.
Imrefi, Aynı eser, s.271.
BOA., DUİT., 75-2/59; Ahmed Refik, Aynı eser, s.196; Imrefi, Aynı eser, s.271.
BOA., DUİT . , 75-2/59.
Imrefi, Aynı eser, s.27ı .
Ahmed Refik, Aynı eser, s.ı98.
BOA., A.MKT.UM. 55-91.
BOA., BEO. Sadaret Arnedi (A.AMD), Dosya Nr.21, Sıra Nr.30, 1266.ı2.4.
ı
BOA., BEO. A. AMD., 21-30; BOA., DUİT., 75-2/59.
BOA., DUİT., 75-2/59.
-
ı27-
Osmanlı Misafirperverliği
ve Avrupa' daki
Yankıları
- - -- - - - - - - - - -- - - -- - - -
Il. BÖLÜMÜN NOTLARI
191
192
193
194
195
196
197
198
199
2 00
20 1
2 02
203
204
205
206
Harold Temperley, England end The Near East The Crimea, London 1936, s.262; Kom
Philipp Aynı eser, s. ı 75; Hajnal, Aynı eser, belge no: ı39 s.726, Rusların tutumu ve
Radziwill'in vardığına dair Avusturya elçisi Stürmer'in 5 Eylül ı849 tarihli raporu.
Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecilerine Ait Vesfiik", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.40,
22 C 1327/9 Temmuz 1909, s.4-5.
BOA., AFTE, ı-4ı; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir,
Nr.60, ı3 B 1327/30 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.ı07-ı08;
Bapst, Aynı eser, s.87-88.
BOA., DUİT, 75-119-3; Hajnal, Aynı eser, belge no;ı34, s.716-7ı 7 Stürmer'in Ali
Paşa'ya takdim ettiği 29 Ağustos ı849 tarihli nota.
BOA., DUİT., 75-119-ı; Ahmed Refik, Aynı eser, s.37-38; Saydam, Aynı makale,
s.362-363.
BOA., DUİT., 75-11ı8-ı; BEO. A.MKT.MHM., ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar.
Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.42, 24 C ı327/ı ı Temmuz ı849, s.4; Ahmed Refik,
Aynı eser, s.6ı-62.
BOA., DUİT., 75-ıl18-4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.76; Ahmed Refik, "Fuad
Efendi'nin Çar Birinci Nikola ile MüHikatı, Türk Tarih-i Encümeni Mecmuası, ı2,
(ı3ıı), s.370.
Toros, Aynı eser, s.20.
Imrefi, Aynı eser, s. ı 81.
Ahmed Lütfi, Tarih-i Devlet-i Osmaniyye, VI, Dersaadet 1302, s.60.
Imrefi, Aynı eser, s.18ı-ı82; M. Tayyib Gökbilgin, "Rakoczi Ferenc II. Ve Osmqnlı
Devleti Himayesinde Macar Mültecileri" Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı
Altında II. Rakoczi Frene ve Macar Mültecileri Sempozyumu, (3 ı Mayıs-3 Haziran
ı976), İstanbul ı976, s. ı 7.
BOA., DUİT., 75-11ı8-ı; BEO. A.MKT.MHM., ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar
Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.4ı, 23 C 1327110 Temmuz ı849, s.4; Ahmed Refik,
Aynı eser, s.56.
Hajnal, Aynı eser, belge 99, s.650-653.
Bapst, Aynı eser, s.90-91.
BOA., DUİT., 75-1120-2; Ahmed Refik, Aynı eser, s.52; Ahmed Refik, Aynı makale,
s.36ı; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı45, s.746.
BOA., DUİT., 75-1120-3; Ahmed Refik, Aynı eser, s.54; Ahmed Refik, Aynı makale,
s.36ı; Hajnal, Aynı eser, belge no:l45, s.477; Imrefi, Aynı eser, sı81.
Temperley, Aynı eser, s.262; Bapst, Aynı eser, s.95.
Hajnal, Aynı eser, belge no: ı46, s.75; Imrefi, Aynı eser, s.s. ı 85; Cetide-i Havadis
Nr.452; Bapst, Aynı eser, s95.
1
207
2 08
-
ı28-
-------------------- Osmanlı Misafırperverliği
209
21o
211
212
213
214
215
216
217
218
219
22o
22 1
222
223
224
225
Yankıları
BOA., DUİT., 75-1127-2, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkar, Nr. 44, 25 C 1327/13 Temmuz ı90 9 , sA; BEO. A.MKT. MHM ı 7-64, ı265.1 1.20.
BOA., BEO., A.MKT. 232-69 Esad Paşa ' nın Sadaret' e takdim ettiği ı5 Z 65/1 Kasım
ı849 tarihli tahrirat; BEO.A.MKT., 232-80, Cezayir-i Balır-ı Sefid Valisi Mehmed
Ragıb'ın Sadaret'e takdim ettiği ı6 Z 65/2 Kasım ı849 tarihli tahrirat.
Ahmed Refik, Aynı makale, s.362.
Imrefi, Aynı eser, s. ı 81.
Bapst, Aynı eser, s.9ı-92; Ahmed Refik, Aynı makale, s.362.
BOA., DUİT., 75-1120-5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.68-69; Ahmed Refik, Aynı makale,
s.363-364; Bapst, Aynı eser, s.92.
Bapst, Aynı eser, s.92; Kurat, Aynı makale, s.457.
BOA., DUİT., 75-ı/18-ı; BEO. A.MKT. MHM. ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar
Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.42, 24 C 1327/ 11 Temmuz ı909, s.5 ; Ahmed
Refik, Aynı eser, s.61.
BOA., DUİT . , 7_5-11ı 7-ı; Ahmed Refik, Aynı eser, s 71; Ahmed, Aynı makale, s.s.366;
Ali Fuad, Aynı eser, s.ı45; Mahmud Kemal, Aynı eser, s.ı51 Sadaret'in Mabeyn'e
takdim ettiği 25 Ş 65/ 13 Eylül ı 849 tarihli arz tezkiresi.
BOA., DUİT . , 75 -1/18-1; BEO. A.MKT. MHM. ı7-16; Mehmed Galib, "Leh ve Macar
Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.42, 24 C 132711 ı Temmuz ı909, s.5; Ahmed
Refik, Aynı eser, s.60.
BOA., DUİT., 75-11ı8-3; BEO. A.MKT. 224-56. ı265.10 . 26; Ahmed Refik, Aynı eser,
s.66-67; Ahmed Refik, Aynı makale,s .369-370 25 Ş 65/13 Eylül ı849 tarihli iradeyle
onaylanıp Fuad Efendi 'ye gönderilen tahrirat.
BOA., DUİT., 75-11ı8 - 5; Ali Fuad Türkgeldi'den Satın Alınan Evrak, ı -4ı; Mehmed
Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.43, 25 C 1327112 Temmuz
1909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. ll ı-ı ı2; Ahmed Refik, Aynı eser, s.64-65;
Ahmed Refik, Aynı makale, s.367-368.
BOA., DUİT., 75- 1126-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 2 ZA 65/19 Eylül ı849
tarihli tahrirat.
BOA., DUİT., 75-1126; Ahmed Refik, Aynı eser, s:72.
BOA., DUİT., 7 5 - 1126-ı Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği ll ZA 66/ 28 Eylül ı 849
tarihli arz tezkiresi.
BOA., DUİT., 75-1140-2; Hajnal, Aym eser, belge no:208, s.865; Bapst, Aynı eser, s.107.
BOA., DUİT., 75-1142-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkar, Nr.45; 23 C1327/13 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memduh,Aynı eser, s.ll2;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375; Bfipst, Aynı eser, s.107.
BOA., DUİT. , 75- 1142-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mülteciİeri" Yeni Tasvir-i
ı
Efkar, Nr.45; 25 C1327/ 13 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memdul;i, Aynı eser, s. ı 13;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375.
1
226
ve Avrupa' daki
-129-
Osmanlı Misafirperverli ği
227
22 8
229
2 30
231
232
233
234
235
2 36
ve Avrupa'daki
Yankıları
---------------------
BOA., DUİT ., 75 -1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45; 25 Cl327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.113;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375; Bapst, Aynı eser, s.107.
BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45 , 25 C1327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.113-114;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.86; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375.
BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45; 25 C1327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.1 ı3ı 14; Ahmed Refik, Aynı eser, s.86; Ahmed Refik, Aynı makale, s.376.
BOA., DUİT., 75-1/42-3, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45, 26 C ı327/14 Temmuz ı909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.86-87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.376.
BOA., DUİT., 75-1 /42-3 , Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/14 Temmuz ı909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.377.
BOA., DUİT., 75-1/42-3, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" , Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/ ı4 Temmuz 1909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115;
Ahmed Refik, Aynı eser, s.87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.377.
BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.46, 27 C ı327/15 Temmuz ı909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.88-89;
Ahmed Refik, Aynı makale, s.88; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.l ı 7.
Irnrefi, Aynı eser, s.207.
BOA., DUİT., 75-1/42-3 ; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/14 Temmuz ı909 , s.5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.88; Ahmed
Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. ı ı 7. Temperley, eserinde
İmparator'un Fuad Efendi'yi 7 Ekim'de kabul ettiğini yazar ki, bu tarih yanlıştır
(Temperley, Aynı eser, s.262).
BOA., DUİT ., 75-1/42-3; Ahmed Refik, Aynı eser, s.92-93 Fuad Efendi, İmparator'un
huzurunda Fransızca olarak okuduğu nutkun bir sure!ini de Sadaret'e gönderdi ( BOA.,
DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Multecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir,
Nr.46, 27 C 1327/ı5 Temmuz ı909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89; Ahmed Refik,
Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. i ı8). Bu arada, İstanbul'da Çar'ın
kardeşinin ölüm haberinin duyulması üzerine bir "ta 'zfyet-nfime-i hümfiyiin"
gönderilmesine karar verildi. Bu tür ölüm hadiselerinde, durumun karşı taraftan
bildirildikten sonra bir ta'ziyet-name-i hümayfin yazılması usuldü. Ancak, politik
endişelerle bu usulün dışına çıkıldığı görülmektedir. Zira Sadaret, R\ls Hükümeti ölüm
haberini vermeden Sultan'ın bu müessif olaydan duyduğu üzüntüyü i~eren bir mektubun
ımparator'a gönderilmesinde bir beis olmadığına karar vermişti (BQA., Ira. Har. Nr.
2800 ~adaret'in Mabeyn'e takdim ettiği ı2 ZA 65/ 29 Eylül ı849 tarihli arz tezkiresi).
1
1
o
-130-
o
--------------------- Osmanlı Misafirperverliği
Sultan'ın
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
Yankıları
bu müessif olaydan duyduğu üzüntüyü ifade eden mektup Fuad Efendi
Çar'a takdim edildi (BOA., İra. Har. Nr. 2865 Fuad Efendi'nin Sadaret'e
gönderdiği 19 Z 65/5 Kasım 1849 tarihli tahrirat).
İmparator sohbette "askerinizi epeyce tanzim ve kıyafetinizi tebdil ettiniz. Şimdi de
Fransız ve sair ecnebi lisanlarını öğrenmeye çalıştığınızı haber alıyorum. Bu sizin için
lüziimsuz bir şeydir. Siz kendi lisanınızı öğreniniz, kafidir." demesi üzeri~e Fuad Efendi,
"Elsine-i ecnebiyye tahsil etmek bizim için nasıllüzumsuz addolunur ki, bu gün zat-ı
haşmet-penahınızla o sayede teşerıiif ediyorum" cevabını vermiştir (Mahmut Kemal,
Aynı eser, s. 152).
BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.46, 27 C 1327115
Temmuz 1909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89-90; Ahmed Refik, Aynı makale, s.379;
Mehmed Memduh, Aynı eser, s.118-119.
BOA., DUİT . , 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i
Efkar, Nr.46, 27 C 1327115 Temmuz 1909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89-90;
Ahmed Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.119.
Bapst, Aynı eser~ s.112.
Imrefi, Aynı eser, s.209.
BOA., DUİT., 75-1/59-5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.147; Ahmed Refik, Aynı makale,
s.25; Hajnal, Aynı eser, belge no:164, s.787.
BOA., DUİT., 75-2/26-1.
Cevdet Paşa, Tezakir, yay. Prof. Cavid Baysun, Ankara 1986, s.29.
M. Tayyib Gökbilgin, "XIX. Asır Sonlarında Türk-Macar Münasebetleri ve Yakınlığı",
Nemeth Armağanı, Ankara 1962, s.172.
Imrefi, Aynı eser, s.185.
Bapst, Aynı eser, s.95.
Imrefi, Aynı eser, s.185.
Ahmed Refik, Aynı eser, s.82; Ahmed Refik, Aynı makale, s.373.
Imrefi, Aynı eser, s.184.
Bapst, Aynı eser, s.97-97.
Ahmed Refik, Aynı makale, s.372.
BOA., DUİT., 75-1/43-3 Fransa Elçisi Kalimaki Bey'in Hariciye Nezareti'ne takdim
ettiği 14 Ekim 1849 tarihli ariza.
Hajnal, Aynı eser, belge no: 187, s.822-823 Hübner'in hükümetine sunduğu 3 Ekim 1849
tarihli raporu.
Imrefi, Aynı eser, s.251.
Imrefi, Aynı eser, s.252-253.
Imrefi, Aynı eser, s.254.
Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul 1985, s.l23.
Imrefi, Aynı eser, s.256.
Imr~fi, Aynı eser, s.257.
tarafından
237
ve Avrupa' daki
-131-
Osmanlı Misafırperverliği
261
ve Avrupa ' daki
Yankılan
-
- - - - - - - - - - - -- - -- - - - - -
Ezgü, Fuat, Osmanlı İmparatorluğu-Amerika Birleşik Devletleri, İktisadi, Siyasi ve
Kültürel Münasebetlerin Kuruluşu ve Gelişmesi (1795-1908), [İÜ Edebiyat Fak.
Yayınlanmamış
262
263
264
265
Doktora Tezi], İstanbul ı949, s.96-97.
BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: 16579.
BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: ı6579.
BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: ı6579.
BOA., İra. Har., Dosya no: 275, belge no: ı6775.
Sıra
266
BOA., Y.A.Res. Dosya no:2,
267
BOA., HR. SYS., Dosya No: ı 76,
no: 50
sıra
no:
ı ı,
tarih:
-132-
ı877.4.28.
------------------- Osmanlı Misafirperverliği
ve
Avıupa ' daki Yankıları
A
vrupa'da 1848 ihtilallerinin meydana getirdiği havayla Avusturya ve
Rus işgaline başkaldıran Macar ve Polonyalılar başarılı olarnayınca,
1849 Ağustos'unda Osmanlı topraklarına sığındılar. Osmanlı Devle- ·
ti'ne iltica edenler arasında başta Macar Devlet Başkanı Lajos Ko\ssuth olmak
üzere bakanlar, üst düzey askeri ve sivil yöneticiler vardı. Avrupa'dan kopup
Osmanlı'ya sığınan bu insanları atalarımız Lajos Kossuth'un kendi deyimiyle "dostluk güvencesi veren bir yığın sözlerle" karşıladılar. Mültecilerin
Osmanlı Devleti'ne ilticasıyla yoğun bir diplomasi trafiği başladı. Osmanlı
yönetimi, Avusturya ve Rusya'nın baskısına rağmen mültecileri iade etmedi.
Sultan Abdülmecid, "Tacımı veririm, tahtımı veririm fakat devletime
sığınanları asla geri vermem" demişti. Sultanın bu sözleri, mültecilerin
sultana büyük sevgi duymalarını sağladığı gibi, Avrupa'da da geniş yankı
uyandırdı. Osmanlıların davranışı, hürriyet ve insan haklarının bu denli savıl­
nucu rolünü üstlenmesi İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde
büyük yankı uyandırdı.
Lajos Kossuth sığınmak üzere Osmanlı sınırına geldiği zaman Sultan Abdülmecid'e bir mektup göndermişti. Mektup'ta Kossuth, kendisi ve yanındakiler
için sığınma talebinde bulunuyor ve Osmanlı Hükümeti'nin bu sığınma
talebine nasıl baktığını sultandan öğrenmek istiyordu. Sultan da verdiği
cevapta mültecilerin kendisinin ınİsafiri olduklarını, saçlarının_ bir teline
zarar gelmektense tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği
cevabını vermişti. Avrupa basını, mülteciler meselesinden dolayı Osmanlı
Devleti için sempati, Avusturya ve Rusya için de antipatİ oluşturmak
amacıyla etkili yayınlar yaptı. Özellikle İng~ltere kamuoyunda Osmanlı
Devleti lehinde büyük bir sempati oluştu. Tarihçi ve devlet adamı Ahmed
Cevdet Paşa Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperverliğin
Avrupa başkentlerinde uyandırdığı etki için şunları söyler: "Frenkler, Paris
ve Londra sokaklarında bir fesli görseler yaşasın Türkler diyerek gelip
öperler ve iltifat ederlerdi".
-133-
İTO YAYINLARI (2007)
2007-1 Sigortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri
2007-2 İstanbul Tehlikeli Atık B ertaraf Projesi Fizibilite Etüdü
2007-3 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması
2007-4 Kimyasal Ambalaj ve Atıkların Çevreye Etkileri ve Zararlarının Önlenmesi
2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını
2007-6 Otomotiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni Dönem
2007-7 KOBİ Borsaları
2007-8 2007 Yılı indirimli Kuruluşlar Rehberi
2007-9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklarına ve Alışverişlerin Yer, Zaman
ve Marka Tercihlerine Etkisi
2007-1 O Fiyat İndeksleri
2007-1 1 Yeni Zelanda İhracat Pazar Araştırması
2007-12 Müzik Eserleri Üzerindeki TelifHakları ve Uluslararası Uygulamalar
2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme
2007-14 Otomotiv Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-16 Ayakkabı Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-18 İnşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-19 Konfeksiyon Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü
2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunları ve Çeltik Üretim Potansiyeli
2007-26 Lisanslı Depoculuğun ve Teslimata Bağlı işlemlerin Türkiye Tarım Ürünleri
Piyasasına ve Vadeli işlemlere Olası Etkileri
2007-27 Küreselleşen Ekonomi İçerisinde Ortaya Çıkan Yeni Dağıtım Kanalları:Yaşanan
Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2007-28 Ülkemizde Atık Yönetimi İdaresine İlişkin Düzenlemeler ve Kazançlı Çevre
İdaresi
2007-29 Enerji Sektörünün Geleceği, AlternatifEnerji Kaynakları ve Türkiye'nin
Önündeki Fırsatlar
2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları
2007-31 Rami Gıda Toptancılarının Rekabet Gücünün Geliştirilmesi
2007-32 Ekonomik Göstergeler
-134-
2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancarı Üretiminde Kota Sistemine Geçiş, Bugünkü
Durum ve Geleceği
2007-34 İstihdam Perspektifinde AB Sürecinde Türk Tarımının Genel Sorunları ve Çözüm
Önerileri
2007-35 Müzakere Süreci ve AB Müktesebatına Uyurnun İş Dünyasına Etkileri
2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde Meslek ve
Sivil Toplum Kuruluşları
2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri
2007-3 8 Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa' daki Yankıları
2007-39 1.İTO Tekstil Ş urası
2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nun Alınışının 80.Yılı
2007-41 Yeni Müşteri
2007-42 Eski Eser Binaların Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar
2007-43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi
2007-44 Turkey in Figures
2007-45 International Commercial Arbitration Law Comparative Survey
2007-46 Asgari Ücrette Esnek Modelleme: Bölgesel Asgari Ücret Yaklaşımı
2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programları Rehberi
2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır?
2007-49 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası
2007-50 Avrupa Birliği Fonları ve Türkiye'nin Kullanım Koşulları Rehberi
2007-51 Türkiye İçin Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan Teşvik Uygulamaları ve
Ülkemize Uygulanabilirliği
2007-52 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri
2007-53 Social and Economic Indicators ofistanbul
2007-54 Başarılı İhracatçılar'2006 (kitap+cd)
2007-55 Türkiye ve Avrupa Birliği'nde Sermaye Şirketleri Reformu
2007-56 Elektronik İmza ve Uygulamaları
2007-57 Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti
2007-58 Tarım Sayımı ve Tarımda AlternatifÜrünler Qeliştirilmesi
2007-59 Başarılı Vergi Mükellefleri 2006
'
2007-60 İstanbul Ticaret Odası: görev ve hizmetler
2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi
2007-62 Dünyada ve Türkiye'de Aklllı Tekstiller
2007-63 2006 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması
2007-64 İnternet Üzerinde Güvenlik Sorunları ve Güvenli Ticaret Yapmanın Yolları
2007-65 Ekonomik Rapor
2007-67 Turkey Your Business Partner
1
-135-
2007-68 Gümrük Birliği'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve
Gelirleri Analizi
2007-69 Türkiye' de Turizm Ekonomisi
2007-70 Elektronik İmza Uygulamasının Mobil Sistemler Üzerinde Etkileri
2007-71 Tekstil Aksesuarları Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri
2007-72 Jenerik ilacın Önemi ve Sorunları
2007-73 Dünden Bugüne İstanbul 'un İşgücü ve İstihdam Yapısı
2007-74 Ekonometrik Rekabet Modelleme Pazar Tepki Analizi ve Talep Tahmini
İhracat
İTO YAYINLARI (2008)
2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler Bilişim Suçları
2008-3 Avrupa Birliği'ne Uyum Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi
2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin BASEL II'ye Uyum Süreci ve Öneriler
2008-5 Orta Asya' da Girişimcilik Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2008-6 Lonca'dan Oda'ya Nadir Eserler Kataloğu
2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayii
2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri
2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler
2008-1 O Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye
2008-13 AB ve Diğer Uluslararası Birlikler ile ilişkilerde Türkiye'nin Seçenekleri
2008-17 Fiyat İndeksleri
2008-18 Öğrenci Yönetmeliği
2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri
2008-20 Dersaadet 1 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan Banker, Tüccar ve
Komisyoncuların İsimleri
2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası
. • Mayıs 2008 itibariyle.
Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarıımza inte~et
sitemizden tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir.
-136-
Download