İSTANBUL TİCARET . ODASI OSMANLI MİSAFİRPERVERLİÖİ · VE AVRUPA'DAKI YANKILARI HAZIRLAYAN Yrd. Doç. Dr. Bayram NAZIR YAYlN N0:2008-37 İstanbul, 2008 Copyright © İTO Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü, yazarın ve İTO'nun önceden izni olmaksızın mekanik olarak, fotokopi yoluyla veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz . Eserin bazı bölümleri veya paragrafları, sadece araştırma veya özel çalışmalar amacıyla, yazarın adı ve İTO belirtilmek suretiyle kullanılabilir. yazılı ISBN 978-9944-60- ı 8 ı -8 (Basılı) ISBN 978-9944-60-335-5 (Elektronik) İTO ÇAGRI MERKEZi Tel : (212) 444 0486 İTO yayınları için ayrıntılı bilgi Bilgi ve Doküman Yönetimi Şubesi Dokümantasyon Servisi'nden alınabilir. Tel : (212) 455 63 29 Faks : (212) 512 06 41 E-posta : ito.yayin@ito.org.tr İnternet : www.ito.org.tr Odamız yayınlarına tam metin ve ücretsiz olarak internetten ulaşabilirsiniz. YAYINA HAZIRLIK, BASKI, CİLT VİMEKAJANS Reklamcılık Matbaacılık Tel: (212) 577 49 12 Fax: (212) 577 49 44 www. vimekajans.com ÖNSÖZ Avrupa Birliği tartışmaları ülkemizde yoğun bir şekilde devam ederken bir kez daha Türkiye'nin en büyük sorunlarından birinin tanıtım eksikliği olduğu ortaya çıkmıştır. Bu hususta gerek hükümetler ve gerekse sivil toplum örgütlerinin büyük çaba harcadıklarını gözlemlemekteyiz. Avrupa ve Amerika'da lobi şirketlerine ve reklamcılara ödenen paralar milyon dolarlada ifade edilmektedir. Aynı zamanda üniversiteler de bilimsel çalışmalarla Türkiye'nin tanıtımında etkin rol üstlenmiş durumdadır. diplomasinin bütün enstrümanlarının tarih boyunca ister siyasi ister dini isterse başka nedenlerle Osmanlı Devleti'ne sığınanlara gösterilen çarpıcı hoşgörü ve tolerans örneklerinin gündeme getirilmesi ve ülkemizin tanıtımında kullanılmasının ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira Osmanlı Devleti, hangi nedenle olursa olsun ülkelerini terk edip gelenlerin sığındıkları liman olarak tüm dünyanın takdirini toplamıştır. Tarih boyunca zulme uğrayanların sığınılacak ilk kapı olarak gördükleri Türkler, bu güne kadar binlerce mağdur ve perişan insana kucak açmıştır. Osmanlı Devleti bu insanları din, dil ve ırk ayrımı yapmadan kabul ederek, bir çok parlak çağa kendi hoşgörü damgasını vurmuştur. Bu bağlamda uluslararası ilişkilerde kullanıldığı düşünüldüğünde, Bu çalışmanın konusu, 1848-49 Avrupa ihtilalleri'nden sonra Osmanlı ülkesine sığınan Macar ve Polonyalı mültecilere, başta Sultan Abdülriıecid olmak üzere Osmanlı Hükümeti'nin gösterdiği misafırperverlik ve hoşgörüdür. Ülkelerini terk ederek Osmanlı 'ya sığınan bu insanları yerel yöneticiler ve halk da büyük bir coşku ile karşılamıştır. Osmanlı Devleti'nin mültecilerebu sıcak yaklaşımı İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük yankı uyandırmıştır. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin mültecileri muhafaza edip hürriyet ve insan haklarını savunucu rolünü üstlenmesi, Rusya ve Avusturya'llın savaş tehditlerine boyun eğmeyerek onları iade etmemesi Batı' da hayranlık ve takdirle karşılanmıştır. Gerçekten . de, Macar ve Polonyalı mültecilere gösterilen misafırperverlik Avrupa' da o derece tesir uyandırmıştı ki, "Paris ve Londra sokaklarında Frenkler bir fesli görsel er "Yaşasın Türkler" diyerek gelip öperler ve iltifat ederlerdi". Diğer taraftan Macarlar ve Polonyalılar, Osmanlı 'nın kendilerine gösterdiği misafırperverliği :unutmamışlar ve hatırlarında günümüze kadar yaşatmışlardır. - 3- Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır . Birinci bölümde mültecilerin ülkesine sığınmaları ve Osmanlı Devleti'nin gösterdiği konukseverliğe değinilmiştir. İkinci bölümde, Rusya ve Avusturya'nın bütün tehdit ve haskılarına rağmen mültecileri iade etmeyen Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafırperverliğin Avrupa ve Amerika' daki yankıları hakkında bilgi verilmiştir. Nihayet üçüncü bölümde Osmanlı Devleti'ne sığınan ünlü kişilerin hayat hikayelerine kısa değinmelerde bulunulmuştur. Osmanlı Bu çalışmanın belge, resim ve dökümanlada ulusumuzun ortaya koyması nedeniyle tüm ilgili taratlara yararlı olmasını, geleneklerimizin örnek teşkil etmesini temenni eder, bu çalışmayı gerçekleştiren Yardımcı Doçent Doktor Bayram N azır' a ve Odamız Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şubesi'ne teşekkür ederim. misafırperverliğini Dr. Cengiz Ers un Genel Sekreter - 4- SUNUŞ belgelere dayanılarak Böyle bir araştırmanın gerçekleştirilmesi İstanbul Odası'nın verdiği destek sayesinde mümkün olabilmiştir. Bu desteği veren başta İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat YALÇINTAŞ ve tüm yönetim kurulu üyelerine şükranlarımı ifade etmek isterim. Yine İstanbul Ticaret Odası bünyesinde bulunan Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Şub~si Müdürlüğü'ne teşekkür ediyorum. u kitap, B Ticaret Başbakanlık Osmanlı Arşivi 'ndeki hazırlanmıştır. Ömrünün en verimli çağlarını Almanya' da bir çimento fabrikasında çalışarak geçiren ve eğitim hayatı boyunca desteklerini hiç esirgemeyen babam Yaşar NAZIR'ın fedakarlıklarını unutmayacağımı ifade etmek isterim. Keza, 20 yıla aşkın gurbet yolu bekleyen ve gurbet hasretinin bittiği anda hayatını kaybeden annem Rukiye NAZIR için Allah'tan rahmet diliyorum. Her ikisine de hayatım boyunca medyun-ı şükranım. Tahsil hayatım süresince gösterdiği manevi destekten dolayı Saime NAZIR' a teşekkür etmek benim için özel bir anlam ifade etmektedir. Y eğenlerim Fatih ve Bedir NAZIR, kitabın hazırlanması safhasında elinden geleni fazlasıyla yaptılar. Gösterdikleri destekten dolayı teşekkürü fazlasıyla hak ediyorlar. Yine, İsmail ATALAY çalışınam süresince önemli katkılarda bulundu. Yardımlarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. ·Nihayet bu eserin ortaya çıkmasında gösterdiği yardım ve olağan üstü sabırla bana her zaman destek olan eşim Hatice NAZIR'a teşekkür etmek benim için ayrı bir zevk olacaktır. Oğlum Ensar ve kızım İlayda NAZIR kendilerine ayınnam gereken zaman konusunda benim için çok anlamlı fedakarlık yaptılar. - 5- İÇİNDEKİLER Önsöz ......................................................................................................... 3 Sunuş ......................................................................................................... 5 Giriş ........................................................................................................... ll I.BÖLÜM .................................................................................................. 23 MACAR VE POLONYALI ÖZGÜRLÜK SAV AŞÇILARININ OSMANLI DEVLETİ'NE SIGINMASI VE OSMANLI MİSAFİRPERVERL1Gt A- Osmanlı Devleti Macar ve Polonyalı İhtilalcilere Kucak Açıyor ....... 24 1- İlk Mülteci Kafilesi ve Osmanlı Devleti'nin Aldığı Tedbirler ............ 24 2- Mülteciler Silahsızlandırılıyor ............................... ............. ................. 26 3- Osmanlı Devleti Hiçbir Mültecinin İade Edilmesini İstemiyor .. ........ 26 · 4- Macar Özgürlük Savaşı'nın Ünlü İsimleri Türk Misafirperverliğine Yakışır Bir Şekilde Karşılanıyar .......................................................... 28 5- Mehmed Paşa Mültecilerden Özgür Bir Ülkenin Havasını Teneffüs Etmelerini istiyor ...................................................................................... 30 6- Önemli Şahsiyetlerin Sığınınası Üzerine Meclis-ı Mahsus Olağanüstü Toplanıyor .................................................................................. .......... 30 7- Vidin Valisi Ziya Paşa'nın Üstün Misafirperverliği ................... ...... ... 31 B- Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth'un Osmanlı Ülkesine Sığınınası 31 1- Kossuth'un Çocuklarından Ayrılması .... .............. ......................... ....... 31 2- Kossuth'un Eşiyle Vedalaşması ... ............ ...... ..... ....................... :......... 32 3- Kossuth Osmanlı Sınırında .......... ............ ..... .. ...................................... 32 4- Kossuth'un Sınırdan Sultan Abdülmecid'e Gönderdiği Mektup ve Sultanın İnsanlık Dersi Veren Cevabı ................................................... 36 5- Kossuth Macaristan Topraklarını Terk Ederken Öğle Dokunaklı Konuştu ki Kendisi de Göz Yaşlarını Tutarnadı ................................... 3 6 6- Macar Devlet Başkam Lajos Kossuth Tamnmamak İçin Sakalım ve Bıyıklarım Kesiyor ................................................................................. 41 7- Kossuth Sırp Kralı'nın Teklifini Reddediyar ...................................... 41 8- Kossuth'un Osmanlı Ülkesinde Olmaktan Duyduğu Mutluluk .. ... :.... 42 C- Osmanlı Devleti'ne Sığınan Diğer Ünlü İsimler ·············~·················· 43 1- Macar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı da Osmanlı Ülkesinde ............. 43 2- Polonyalı Ünlü General JozefBem'in Osmanlı Devleti'ne Sığınınası .. 43 3- Ünlü Şairimiz Nazım Hikmet'in Dedesi de Osmanlı'ya Sığınanlar Arasındaydı .......................................................................................... 44 - 6- 4- General Kmety'nin Osmanlı Devleti 'ne İlginç Sığınma Öyküsü ..... .. 46 5- Geri Dönmektense KendileriniTuna Nehri'ne Atacaklarını Söyleyen Mülteciler .. ... ...................................... ................................................... 4 7 6- Osmanlı Şehri Vidin Mülteci Akınına Uğruyor ······························.···· 48 D- Mültecilerin Gündelik Yaşannlarından Kesitler .................................. 48 1- Mülteciler Birbirleriyle Tartışıyorlar ................................................... 2- Mülteciler Vatanlarından Uzak Olmanın Acısını Unutınaya Çalışıyorlar ............................................................................................ 3- Mülteciler Türkçe Öğreniyorlar ........................................................... 4- Kossuth Hakkında Aşk Dedikoduları ................................................. 5- Mültecilerin Sebep Olduğu Fiyat Artışları .......................................... 6- Mültecilerden Önemli Şahsiyetler İslamiyet'i Kabul Ediyorlar ........ 50 51 52 52 53 53 E- Mültecilerin Şumnu'ya Nakilleri ve Buradaki Hayatları .................... 54 1- Mültecilerin . Şumnu'ya Yolculukları ..................................................... 55 2- Kossuth ve Arkadaşlarının Balkan Yolculukları ................ ...... .... .. .... .. 56 3- Türk Askerlerinin Yolculukta Mültecilere Gösterdiği Misafırperverlik 57 4- Macar Eski Kralı Rakoczy F erenc' in Anı sı Mültecileri Duygulandırıyor .. ............... ............. ..... ....... .......................... .... ............. 57 5- Eski Cuma'da Kossuth'u Duygulandıran Karşılama ........................... 58 6- Şumnu'da Kossuth ve Arkadaşlarının Karşılaştıkları Büyük Sürpriz .. 58 7- Mülteci Liderlerinin Anadolu'ya Gitmemek İçin Babıali Nezdinde Başarısız Kalan Girişimleri .................................................................... 59 8- Kossuth ve Arkadaşlarının Yılbaşı Kutlamaları ................... ·............... 60 9- Bayan Kossuth'un Şumnu'ya Gelişi ....... ............................................. 60 10- Macar Devlet Başkanına Başarısızlıkla Sonuçlanan Suikast Girişimleri ........................................................................................... 61 ll- Mültecilerin Ahmed V efık Efendi Onuruna Yaptıkları Gösteri ......... 62 12- Ahmed Vefık Efendi'nin Kossuth ile Yaptığı Özel Görüşme ............ 63 13- Kossuth Mültecilere "Atalarımızın Geldiği Yer Olan Anadolu'ya Gönderiliyoruz" dedi .......... ............ .... ... ~~ ............................................ 64 F- Kossuth ve Arkadaşları Kütahya'da ..................................................... 66 1· 234- Avrupa Gazetelerinde Manşetlerden inmeyen Şehir: Kütahya ............ Kossuth'un Kütahya'daki Gündelik Hayatı ......................................... Kossuth Kütahya'da Türkçe Gramer Hazırladı .. ............................. ..... Kossuth'un Çocukları Kütahya'da Törenle Karşılanıy9r .................... 66 66 68 68 G- Kossuth'u Kütahya'dan Kaçırma Girişimleri ve Osmanlı Devleti'nin Aldığı Tedbirler ................................................ :......... ~ ......................... 72 - 7- ı- 23456- Examiner Gazetesi'nin Ortağı Henningsen Frigyes Karoly'nin Kütahya'ya Gelişi .... ................................... ...................................... .. .. Rumlar Kütahya Şehrini Yakmak İstediler .......................................... Avusturya Ajanı Jasmagy Kütahya' da ................................................ At Tüccarı da Kossuth'u Kaçırmak İstedi ......................................... Kütahya Aktarlarında Zehir Satımı Yasaklanıyor ............................... Devlet Kossuth ve Arkadaşlarını Bursa'ya Nakletmeyi Düşündü ........ 72 73 73 74 75 75 H- Kossuth ve Arkadaşlannın Kütahya' dan Ayrılınalan .......................... 76 II. BÖLÜM ................................................................................................ 79 OSMANLI DEVLETİ'NİN MÜLTECİLERİ HİMAYESİ ve A VRUPA'DAKİ YANKILARı A- Osmanlı Devleti'nin Mültecileri Himayesi ve Diplomatik Kriz .......... 79 ı- Rus Çarı Mülteci!erin İadesi İçin Özel Elçisini İstanbul' a Gönderdi .. 79 2- Mültecileri İade etmek Onları Cellada Teslim Etmekten Farksızdı .... 80 3- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti'nden "Evet" veya "Hayır" Demesini istiyor ............... ... ........................................ .. ............... .......... 8 ı 4- Sultan Abdülmecid "Hayır" Dedi Dünyanı Kendine Hayran Bıraktı .. 8 ı 5- Mustafa Reşid Paşa'nın Hayranlık Uyandıran Sözleri ....................... . 82 6- Mülteciler Sultana Minnettarlıklarını Bildirdiler ................................. 84 7- Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti İle Diplomatik Münasebetleri Kesiyor ......................................................................................... -.......... 86 8- Diplomatik ilişkilerin Kesilmesi Ticari ilişkilere Y ansıtılmıyor .-........ 87 9- Babıali'nin İngiltere ve Fransa Elçileriyle Dirsek Teması ................... 88 ı o- Fuad Efendi Çar'ı ikna İçin Rusya'ya Gönderiliyor ...... .... .... ... ......... 89 ı ı- Fuad Efendi'nin Petersburg'taki İlk Temasları .................................. 9ı ı 2- Fuad Efendi Rus Çarı İle Görüşüyor .................................................. 94 ı 3- Çar Geri Adım Atıyor ................................... :....................................... 95 ı 4- Sorun Çözülüyor ... :............................................................................. 96 15- Rusya'dan Sonra Avusturya da Osmanlı Devleti'yle Aniaşıyor ...... ,. 97 B- Osmanlı Misafirperverliğinin Avrupa' daki Yankılan ...................... ~ .. 97 ı- İngiltere' de ................ ;.............................. -............................................. 98 a- İngiltere Osmanlı Devleti'ne Destek İçin Donanmasını 1 Çanakkale'ye Gönderiyor ............................................... ~ ................. 98 b- İngiliz Gençlerinin Osmanlı Elçisine Gösterdikleri Olağanüstü· ilgi .........................................................................,. ........ ~··................. 99 2- Fransa',da .............................. .. ...... ..... .................... .................... ......... ı 00 - 8- a- Mültecilerin İade Edilmemesinden Dolayı Fransa'nın Duyduğu Memnuniyet ............................... :.................................................... ıoo b- Paris'te Türk Büyükelçisine Meslek Hayatının En Mutlu ve Gururlu Günlerini Yaşatan Olaylar Nasıl Gelişti ......................................... ı 00 3- Amerika Birleşik Devletleri'nde ........................................................ ıo2 a- Amerika'da Binbaşı Emin Efendi'yi Şaşırtan Karşılama .............. ıo2 b- Emin Efendi'nin Amerikan Başkanı Tarafından Kabul Edilmesini Dünya Şaşkınlıkla izledi ....................................... ... .......... ............. ı 05 4- Macaristan'da ..................................................................................... ıo5 a- Macaristan'da Türk Heyetine Gösterilen Olağanüstü İlgi ....... ...... ıo5 b- Türk Heyeti İmparator Fransuva Jozefe Bile Tahsis Edilmeyen Konakta Ağırlanıyar ....................................................................... ı 06 c- Türk Heyetini Peşte'de Yüz Bin Kişi Karşılıyor ........................... ıo6 d- Macar Halkı Osmanlı Padişahı İçin Taç Yaptı .............................. ı 07 e- Osmanlı Devleti Szeged Sel Felaketi Mağdurlarına Yardım Yaptı . ı 08 f- Kanuni Sultan Süleyman'ın Macaristan'dan İstanbul'a Getirttiği Kitaplar 350 Yıl Sonra Macaristan'a Gönderildi ............................ ıo8 III.BÖLÜM .......... ~ ................................................................................... lll OSMANLI DEVLETİ'NE SIGINAN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİN HAYAT HİKAYELERt ı- 23456- Lajos Kossuth (ı 802- ı 894) ................................................................ ı ı ı Jozef Bem (Murad Paşa) (1794-ı850) ................................... ·............ ı ı4 Joseph Wysocki (ı 809- ı 873) ............................................................. ı ı 7 Kmety (İsmail Paşa) (ı8ı3-ı865) .................. ............. ...... ....... .......... ı ı 7 Kont Zamoyski (ı 803- ı 868) .............................................................. ı ı 7 Richard Guyon (Hurşid Paşa) (1803-ı856) ............ ........................... ı20 - 9- - 10- - --------------------- Osmanlı Misafırperl iği ve Avrupa' daki Yankıl arı GİRİŞ "Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak ne tatlı. " İsveç Kralı XII. Demirbaş Şarl "Sultanınız mülteciZere gösterdiği misafirperverlik ve üstün hoşgörülü tavrıyla Amerikan hallanın ve bütün aydın ülkelerin sempatisini kazanmıştır. " Amerikan Başkanı Zachary Taylor Osmanlı Devleti, tarih boyunca hem doğudan hem de batıdan ülkelerını terk eden binlerce kişiye kapılarını severek açmıştır. Örneğin, ı 402 Ankara Savaşı öncesi Timur'un önünden kaçan Celayirli Ahmed ve Karakoyuulu Kara Yusuf Osmanlı'ya sığınmıştır. Timur, bu şahısların iadesini Yıldırım Bayezid'den istemiş fakat, Osmanlı Sultanı onun bu talebini reddetmiştir. Bu hadise, Ankara Savaşı'nın nedenlerinden biri olmuştur. Doğudan bu tür sığınmalar daha sonra da vuku bulmuştur. Konumuz gereği, doğudan Osmanlı'ya sığınanlar üzerinde durulma- yacaktır. Örnek olması bakımından Avrupa'dan Osmanlı'ya sığınanlar durulacak ve arkasından da asıl konumuz olan ı 848 Avrupa sonra Osmanlı Devleti'ne sığınan Macar ve Polonyalı mültecilerden bahsedilecektir. üzerinde kısaca İhtilallerinden İlk olarak Macar Kralı Thököly Imre' den bahsetmek istiyoruz. Thököly, Avusturya'ya karşı yaptığı özgüı:lük mücadelesini kaybettikten sonra eşi İlona Zriny ile birlikte Osmanlı Devleti'ne sığındı. Macar Kralı, Osmanlı Devleti'nde yaklaşık altı yılını geçirdi. Kral, Türkiye'de önemli sayıda Türkçe kelime öğrendi ve bu kelimelere Macarca eserlerinde sistemli şekilde yer verdi. Hayatı boyunca Türk dostu kalan, sadakatini ve bağlılığını her fırsatta gösteren Thököly kendisini şöyle tanıtıyordu: Mufn-ı Al-i Osmanım itaat üzereyim emre Kral-ı Orta Macarım ki niimım Thököly Imre. - ll - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa 'daki Yankıları - - - -- - - - - - - -- - -- - -- Thököly, ı 705 'te İzmit'te öldü ve naaşı ı 906 yılında kendi ülkesine nakledildi. Osmanlı ülkesine sığınan bir başka Macar Kralı II. Ferenc Rakoczy' dir. Rakoczy'nin ilticası Türk-Macar münasebetlerinde ve hatta Osmanlı Devleti siyasi tarihinde önemli bir yer tutar. Rakoczy, İstanbul'da Yeniköy' de ikamet ettiği sırada kendisine lazım olan şarap, Akdeniz' deki Adalar'dan temin ediliyordu. Divan-ı Hümayun'dan Yeniçeri Ağası'na yazı­ lan hükümde, Adalar'dan Rakoczy'nin ihtiyacı için satın alınacak 2.000 mudra şarabın oturduğu yere nakline engel olunmaması istendi. Aynı zamanda konağına gelecek domuzlardan da gümrük vergisi alınmaması hususunda ilgililere talimat verildi. Rakoczy'nin İstanbul'da ikameti uzun sürmedi ve maiyetiyle birlikte Tekirdağ'a yerleştirildi . Tekirdağ Naibi'ne ve ilgililere gönderilen talimatta Rakoczy'ye daima saygılı davranılması ve isteklerinin karşılanmasında kusur gösterilmemesi bildirildi. Kısacası Macar kralının rahat ve huzur içinde yaşa­ mını sürdürebilmesi için Osmanlı Devleti, bütün detayları düşünerek her türlü önlemi almakta tereddüt göstermedi. Macar kralına Tekirdağ'da 23 ev tahsis edildi. Bu evierden sadece birinin kirası 356 akçe idi. Rakoczy'ye ise günlük tayinat olarak 7.500 akçe ödeniyordu. Rakoczy ve maiyetinde bulunanlara bir ayda yapılan masrafın tutarı ise 336.400 akçe kadardı. Türk medeniyet tarihinin en parlak simalarından ve ilk Türk matbaasının kurucusu · İbrahim Müteferrika'nın hem Thököly ve hem de Rakoczy ile yakın ilişkisi oldu. İbrahim Müteferikka, ı 672 Thököly ayaklanması sırasında esir düş­ ve İstanbul' a getirilmişti. Yevmiye 5O akçeye Rakoczy 'nin yanına tercüman tayin edilen Müteferrika, büyük bir gayretle ona hizmet etti ve ayrıca diplomatik vazifeler de üstlendi. Bu görevinde Osmanlı Devlet adamları ve Rakoczy'nin takdir ve itimadını kazandı. Ölümünden bir süre önce Rakoczy, Sadrazam Ali Paşa'ya yazdığı mektupta "bilhassa vefakar tercümanım İbrahim Efendi 'yi Padişahın iyi niyetine tevdi ediyorum" diye yazmıştı. müş Osmanlı Devleti'nin misafir ettiği kişi bu kez Rusya'ya karşı yaptığı savaşı kaybeden "Demirbaş" lakaplı Isveç Kralı XII. Şarl idi. Şarl, ı 709 yılında Osmanlı Devleti'ne sığındı ve beş yıl kadar Osmanlı'nın .misafiri oldu. İsveç Kralı, Osmanlı 'ya sığınıp kurtulmasına rağmen, askerlerinin çoğu Ruslar tarafından öldürüldü. III. Ahmed, Şarl'ın iltica ettiğini haber • - 12- 1 --------------------- Osmanlı Misafırperliği ve A~rupa' daki Yankıları alınca onun misafir olarak kabul edilip, bir kral gibi muamele görmesini, masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanmasını emretti. Osmanlı ülkesinde kaldığı süre içinde kendisine gündelik maaş bağlandı. Demirbaş Şarl, Osmanlı Devleti'ne sığındığında niyeti, en fazla iki hafta kaldıktan sonra ülkesine geri dönmekti. Ancak Osmanlı ülkesinde beş yıl üç ay gibi uzun bir süre kaldı. Şarl, 1714 Ağustos 'unda Sultan III. Ahmed' den izin alarak Osmanlı topraklarından ayrıldı. Kral, hareket etmeden önce tanınmamak için yanındaki 15 subayıyla birlikte sakal bıraktı. Şarl, ülkesine 1714 Kasım'ında ulaştı. İsveç, Şarl'ın olmadığı dönemde perişan bir hale düşmüştü. Kral, bir zafer kazanarak ülkesini mevcut durumdan kurtarmak için N orveç' e karşı bir sefer düzenledi ancak, 1718 'de Fredrishald kuşatması sırasında vurularak 36 yaşında öldü Demirbaş Şarl, Osmanlı ülkesinde geçirdiği günlerin kendisine verdiği mutluluğu şu sözlerle ifade etti: "Bu kadar iilicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak ne tatlı" . İsveç Kralı'nın Türkiye'de kaldığı süre içinde Türkçe'ye ilgi duyduğu anlaşılmak­ tadır.Nitekim eskiz çalışmaları sırasında çizdiği teknelere "Yaramaz" ve "Yıl­ dırım" isimlerini vermişti. Günümüzde aynı isimler İsveç 'te hala kullanılır. Kralın emriyle yapımına başlanan "Yaramaz" ve "Yıldırım", 1716 yılında bitirildi. 44 top taşıyan ve 39 metre uzunluğundaki Yaramaz, artık İsveç donanmasının sancak gemisiydi. Türk korsan teknelerinin çizgilerini taşıyan bu tekne, İsveç donanma sancağını buharlı tekneler çağına kadar gururla taşıdı. "Yıldırım" Prusyalılar ile yapılan bir deniz savaşında batırılmış, İsveçliler tarafından uğruna inanılan "Yaramaz" ise, inşa edilen modem bir tekneye . adı verilerek efsanevi ününü sürdürmüştür. Demirbaş Şarl'ın Osmanlı ülkesinde kalması ve Doğu kültürü ile üzerinde günümüze kadar devam eden derin izler bıraktı. İsveç Kralı 'nın ülkesine dönmesinden sonra, "do lma, buzlu şerbet, kahve, kalabalık, sofa, yıldırım, yaramaz, köşk, divan" gibi kelimeler İsveç diline girdi. tanışması İsveç Osmanlı Devleti'nin misafir ettiği diğer önemli bir şahsiyet de Palonmilli şairi Adam Mickiewicz' dir. Şair, küçük yaşta haksızlığa ve baskıya uğrayan vatandaşlarının duygularını şiir diliyle ~nlatmaya başladı. Çünkü o, hürriyetinden yoksun kalan ulusunun intikamını şiirle almak ve bu duyguJan her Polenyalının kalbine yerleştirmek için en uygun vasıtanın şiir yalıların - 13- Osmanlı Misafirperveri iği ve Avrupa' daki Yankıları - -- -- - - - - -- - - - -- -- - olacağını düşünüyordu. Şairin, esir milletlerin, işgal edilmiş toprakların savunucusu olan şiirleri tüm gençliğin dilinde dolaşmaktaydı. Aşağıdaki mısraları gençlik toplantılarında çok sık okunurdu: "Doğmuşum kölelik içinde Zincire vurulmuşum daha beşikte Selam sana istikbalin evladz Ardından doğacaktır hürriyet güneşi" Mickiewicz, bir dile başka ünlü şiirinde ulusunun ıstırabını şöyle getirmişti: "Ben kendimi milyon çekiyorum". sayarım. Çünkü, milyonlarca ezilmiş insanın ıstırabın ı Mickiewicz; ezilmiş insanların davası için 25 yıl Avrupa' da sürgünde · mücadele ettikten sonra, 1855'te İstanbul'a geldi. Geliş amacı, ı849 yılında Osmanlı Devleti 'ne sığınan Polonyalıların durumunu incelemek ve ı 853 'te başlayan Kırım Savaşı'nda onların Osmanlı'nın safında aldıkları yeri güçlendirmekti. Fakat, İstanbul'daki ömrü uzun sürmedi ve ı855 yılının yağmurlu bir sonbahar gününde, 26 Kasım'da Tarlabaşı'nda oturduğu evinde sessizce hayata gözlerini kapadı. Şair, Osmanlı ülkesinde kısa bir hayat geçirdi. Fakat, bu kısa süre içerisinde Türklerin kendisine gösterdiği misafırperverlikten oldukça memnun kaldı. Nitekim o, bu memnuniyetini "Fransa' da bir ilim akademisinin umumi katibi olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim" cümlesiyle dile getirmiştir. Adam Mickiewicz, 1855'te İstanbul'a geldiği zaman gördüklerini, duygularını zaman zaman Paris 'teki dostlarına gönderdiği mektuplarda tatlı bir üslupla anlatır. Ölümünden ı 1 gün önce, yani 15 Kasım ı 855 'te yazdığı bir mektupta İstanbul' da nasıl vakit geçirdiğini ve İstanbul 'u şöyle tasvir eder: " ...Bazı semtlerden geçerken kendimi tamamen vatanzmzn topraklarznda sandzm. Bazı meydanlarda tavuklar, horozlar ve köpekler bir arada dolaşı­ yor. Bizim oturduğumuz eve gelmek için bir çok dar ve küçük sokaklardan geçiZiyor. Bazen vapurla Boğaziçi'ndeki ahbaplara gidiyord um. Çok hoş vakitler geçiriyoruz. Buradaki satzczlarla esnaf çok namuslu kişilerdir. Bu durumları çok hoşuma gidiyor. Çarşılardan geçerken satıcılar sizi hiç rahatsız etmezler. Satın ala,cağznzz malları, satıcının hiçbir müdahalesine maruz kalmadan, ra- 14 _ . ------------------- Osmanlı Mi safırperverliği ve Avrupa'daki Yankıları hatlzkla seçebilirsiniz. Fiyatını sorduğunuz zaman, yalnızca cevaplandırır/ar ve tekrar kendi meşguliyetlerine dönerler. Türk parası sıkıntım olduğundan bana veresiye mal veriyorlar. Hayatımda ilk defa burada, böyle bir yerde, alışve­ riş etmek zevkini ve arzusunu duydum ". Polanya, komşuları tarafından işgal edilmek ve parçalanmak istendiği yıllarda, buna bir çok Avrupa devleti ses çıkarmadı. Bu ülkenin parçalanmasına tek itiraz sesi, Türklerden geldi. Büyük şair Mickiewicz, gerek Paris'te gerekse Türkiye'ye geldiğinde Türkiye'nin kendilerine verdiği desteği şu şekilde dile getirdi: "Polanya 'nın komşu düşmanlar tarafindan ezilmesine hiçbir devletin günlerde, tek dostumuz Türkler olmuştur. Biz, Türkleri düş­ manımızın önünde eğilmediği ve Polanya 'nın işgalini kabul etmediği için, üstün bir millet olarak severiz." ses çıkarmadığı Her ulus gibi özgürlük ve bağımsızlıklarına bağlı olan Macarlar 1848'de Avusturya'ya karşı mücadele verdiler. Fakat Macar Özgürlük Savaşı' nın Rus ve Avusturya orduları tarafından bastırılması üzerine, çaresizlik içinde kalan Macar ve Polonyalı binlerce vatansever, Ağustos 1849 'da Osmanlı Devleti'ne sığındılar. Sığınanlar arasında başta Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth olmak üzere bir çok bakan, üst düzey askeri ve sivil Macar ve Polonyalı devlet erkanı vardı. Orta Avrupa'dan kopup Osmanlı'ya sığınan bu insanları Türkler, Lajos Kossuth'un deyimiyle "dostluk güvencesi veren bir yığın sözlerle" karşıladılar. Başta Sultan Abdülmecid olmak üzere Sadrazam Mustafa Reşid Paşa ve diğer devlet adamlarının Macar ve Polonyalıları himaye altına almaları bir insanlık destanı olarak tarihe geçti. Sultan Abdülmecid, Rusya ve Avusturya'nın mültecileriniade edilmeleri için Babıa1i üzerinde yoğun baskı kurdukları bir dönemde "tacımz veririm, tahtımı veririm fakat, devletime sığınanları asla vermem" deklarasyonunu yayınladı. Bu deklarasyon, mültecilerin Sultan' a büyük sevgi duymalarına neden olduğu gibi, Avrupa başkentlerinde büyük takdir topladı. İleri görüşlülüğü, zekası ve aldığı eğitimle dönemin önde gelen simalarından biri olan Mustafa Reşid Paşa ise mültecileri iade etmenin onları eellada teslim etmekle eş değer olacağını, bu durumun ise asırlar boyu hoşgörüsü ve misafırperverligi ile tanınan Osmanlı Devleti'ne asla yakışmayacağını söyleyerek Macar :ve Polonyalıların Rusya ve Avusturya'ya iadesine şiddetle karşı çıktı. - 15- Osm anlı Misafirp erverliği ve Avrupa ' daki Yankı lan - - - - - - - - - - - -- -- - - - Macar Lideri Kossuth, Osmanlı ülkesinde yaklaşık iki yıl kaldıktan sonra Londra'ya gitti. Londra' da büyük bir coşku ile karşılarran Kossuth, burada yaptığı konuşmada Rusya ve Avusturya'nın bütün haskılarına rağmen kendisini ve arkadaşlarını muhafaza eden Sultan Abdülmecid ve onun hükümetine minnet ve şükranlarını ifade eden duygu dolu konuşmasında "ben Türklerden gördüğüm lütuf ve saygının hatıralarıyla yaşayacağım" demiştir. Kuşkusuz, Türk topraklarına sığınanlar yukarıda bahsedilenlerle terk ederek Türklere sığınan daha binlerce kişi vardır. Her seferinde Türkler, kendisine sığınan bu insanları kabul ettiler ve onlara üstün bir misafırperverlik gösterdiler. Zaten hoşgörü ve misafirperverlik Türk milletinin asli karakteridir. Nitekim Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya tanıtınakla meşhur olan Comte de Marsigli, Türk toplumun misafırperverliği ile ilgili olarak şu gerçekleri dile getirmektedir: sınırlı değildir. Vatanlarını "Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misajirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öğleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar". - 16- ------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları I.BÖLÜM MACAR VE POLONYALI ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARININ OSMANLI DEVLETI'NE SIÖINMASI VE OSMANLI MİSAFİRPERVERLlöt "Sizden bir kişinin saçının bir teline zarar gelmektense tebaamdan 5 O. 000 kişinin ölmesini tercih ederim." Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid "Padişah Hazretlerinin asaleti ve zat-ı alfnizin yüce duyguları ve bilgeliğiyle yönetilen hukümetinizin cömertpolitikası sayesinde, mutsuzluğun acılarını hafifleten bir güvenin telkin edildiği Türkiye ye sığınmış bulunmaktayım . " Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth Macar ulusal tarihinde ı 5 Mart ı 848 tarihi son derece önemli ve anlamlı günlerden biridir. Macar Özgürlük Savaşı, Macarların milli şairi Sandor Petofı'nin ı5 Mart ı848'de Ulusal Marşını okuması ve arkasından M. Jokai'nin Macar halkının ı2 maddelik taleplerini bildirmesi ile başladı. Avusturya imparatoru V. Ferdinand, ı 7 Mart ı848'de bu talepleri karşılamak zorunda kaldı ve Batthyany'yi başbakan olarak atadı. Lajos Kossuth, ilk Macar Hükümeti'nde Maliye Bakanı olarak görev aldı. Kossuth'un, Macar birliklerinin İtalya'ya gönderilmesini Viyana'nın kabul etmeyeceği siyasi koşullara bağlaması, Viyana ile siyasi ilişkileri kopma noktasına getirdi. Aynı zamanda Kossuth, Sırp ve Hırvat tehdidine karşı ulusal bir ordu kurulması çağrısında bulundu. Hırvat birliklerinin Eylül ı 848 'de Macaristan' ı işgal etmeleri onun bu düşüncesinin yersiz olmadığını ortaya koydu. İşgalden sonra Batthyany görevinden çekildi ve Kossuth geçici , hükümetin başına getirildi. Macar birlikleri kısa sürede işgal ordularını ülkeden çıkarmayı başardı. Avusturya imparAtoru V. Ferdinand'ın Aralık ayında yeğeni Franz Joseph lehine tahttan çekilmesinin ardından yapılan anayasal değişikliklerle, ı 848 .' ihtilali sırasında Macaristan' ın elde ettiği haklara son verildi. Kossuth -23- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki hükümetinin buna ilan etmek oldu. yanıtı Yankıları ------------------ ise 14 Nisan 1849'da Macaristan'ın bağımsızlığını Yeni Macaristan başkanı olarak Kossuth, 1 Mayıs 1849 'da B ertalan Szemere'yi hükümet kurmakla görevlendirir. Macarlar, başlangıçta Avusturya'ya karşı başarılı bir şekilde savaştılarsa da, Avusturya'nın yardım çağrısı­ nı kabul eden Rus ordularının Macar topraklarına girmesi ile savaşın seyri değişmeye başlar. Çarlık Rusya'nın Avusturya ile yaptığı anlaşma sonunda 15 Mart 1848 'de başlayan Macar Özgürlük Savaşı zafere ulaşmak üzere iken kanlı bir şekilde bastırılır. Arthur Görgei komutasındaki Macar ordularının 10 Ağustos 1849'da Temeşvar savaşında ağır kayıplar vermesi üzerine Kossuth, ll Ağustos 1849' da mücadeleden ümitlerini yitirmiş olarak yetkisini ve görevlerini Görgei'ye devreder. Görgei ise 13 Ağustos'ta Vilagos'ta silah bı­ rakarak Ruslara teslim olur. Böylece Macarların Avusturya'ya karşı verdikleri bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi sona erer. A-OSMANLIDEVLETlMACARvePOLONYALI 1HT1LALC1LERE KUCAK AÇlYOR 1- İLK MÜLTECİ KAFİLESİ ve OSMANLI DEVLETİ'NİN ALDlGI TEDBİRLER Temeşvar yenilgisi ve Görgei'nin Ruslara teslim olmasından sonra Macarlar ve Polonyalılar kitleler halinde Osmanlı sınırına yığılmaya başladı­ lar. Mültecilerin iltica sebepleri, Avusturya ve Rusya'ya karşı duyulan güvensizlik, öldürülme ve hapsedilme korkusuydu. Daha da önemlisi, Osmanlı Devleti 'nin yardımıyla orduyu tekrar ayağa kaldırıp, kaybedilen vatanı geri alma ümidiydiı. Bükreş'te bulunan Fuad Efendi 2 , Babıali'ye gönderdiği 27 Temmuz 1849 tarihli yazıda sınıra ilk gelen mültecilerin, Erdel 'deki Rus askeri kumandanı General Lüders'in Kızılkale derbendinde yenilgiye uğrattığı Macarlar olduğunu ifade eder. Bu kafile, 36'sı subay, gerisi çavuş, onbaşı ve er olmak üzere toplam 1.120 kişiydi. Fuad Efendi " ... asakir-i hazret-i şahanenin zir-i cenah-ı fütüvvetine iltica ... " 3 eden subayların iadeleri halinde ağır cezalara çarptırılacaklarını belirterek, bunların sınırdan uzaklaştırılarak iç bölgelere yerleştirilmelerini tavsiye ediyordu. Çok geçmeden subaylar Rimnik şehrine nakledildi. Daha sonra, sınırda görevli bulunan İsmail 1 -24- Osmanlı Misafırperverliği Paşa'nın, ve Avrupa' daki Yankı ları - - - - - -- - -- - -- - - - -- Kinin'deki mültecilere yiyecek temin edilmesinde sıkıntılar üzerine bütüiı mülteciler Rimnik'e nakledildiler4. yaşanabileceğini belirtınesi Fuad Efendi söz konusu tahriratında, mültecilerinneden kabul edildiOna göre, bunlar kabul edilmediği takdirde RusJar, Macarları takip edip sıkıştıracak ve sınırdan girmek için Osmanlı askerleriyle de savaşabileceklerdis. Böylesi bir gelişme ise savaşın Osmanlı topraklarına sıçraması anlamına geliyordu. Zaten Rusya, öteden beri Osmanlı Devleti 'nin Macarlara karşı savaşa girmesini istiyordu. Rusya'nın bu isteğini bilen Babıali, sınıra gönderilen askeri birliklerin kumandanlarına Macarlada çatışmaya neden olacak hareketlerden kaçınılmasını tembih etmişti. ğinede değinir. 2- MÜLTECİLER SİLAHSIZLANDIRILIYOR Bir savaşÇıyı birçok tehlikeli durumda sadıkça koruyan ve onu tatlı ve acı hatıralarıyla kendine bağlayan ve acı günlerinde teselli eden silahından ayırmanın ne kadar üzücü olduğu inkar edilemez. Fakat, Osmanlı Devleti hem kendi iç güvenliği hem de komşuluk gereği Macarların silahlı bir şekil­ de Osmanlı ülkesinde yeniden organize olarak Avusturya'ya karşı harekete geçmeleri riskini göze alamazdı. Çünkü, böylesi bir gelişmeyle ihtilal fikirlerinin yayılması sonucu, savaş Osmanlı Devleti 'nin yumuşak karnı olan Eflak ve Boğdan'a da sıçrayabilirdi. Bu gelişme ise, Osmanlı Devleti'ni iki komşusu Avusturya ve özellikle de Rusya ile ilişkilerini kritik bir safhaya sokabilirdi. Bu sebeple, İstanbul' dan bölgedeki görevli m emurlara, mültecilerin ellerindeki silahların alınması hususunda titiz davranmalarına dair sürekli emirler yazıldı6. Gerçekten de Babıali, mültecilerin silahsızlandırılmaları hususuna azami derecede özen göstermiştir. Çok dikkat etmişti. Hatta, Osmanlı Hükümeti ı 6 Ağustos ı 849 tarihinde mültecilerin silahlarını teslim etmeleri şartıyla hiçbirinin iade edilmemeleri yolunda karar aldı?. 3- OSMANLI DEVLETİ HİÇBİR MÜLTECİNİN İADE EDİL:rvtES1Nt İSTEMİYOR . 1 Osmanlı Devleti, sığınmak için sınıra gelen Macar ve Polonyalılardan meslek ve rütbesine bakılmaksızın hiçbir mülteciyi iade·' etmeme yönünde karar aldı. Nitekim, bu hususta o sırada Bükreş 'te bulunan Fuad Efendi 'ye -26- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - - - -- - - - -- - - - - - - - gönderilen talimatta " .. .o makule/eri Avusturyalu/ara veyahud Rusyalu/ara teslfm etmek canlarını tehlike-i 'azfmeye i/ka eylemek demek olub buna ise merhamet-i seniyye kail ve şan u şevket-i Devlet-i Aliyye ye bir vechile muvafik... "s olmayacağı ifade edildi. Böylece Osmanlı Hükümeti, Rusya ve Avusturya orduları önünden kaçarak kendisine sı ğınmak isteyen bütün mültecilere kucak açacağını resmen ilan etti. 4- MACAR ÖZGÜRLÜK SAV AŞI'NIN ÜNLÜ İSİMLERİ TÜRK MİSAFİRPERVERLİGİNE Y AKIŞIR BİR ŞEKİLDE KARŞILANIYOR General Mor Perczel neşeli, cesur, yerinde karar verebilen popüler bir savaşçıydı. Macar Özgürlük Savaşı'nda teşkilatçılık kabiliyeti dolayısıyla oldukça yararlı ~lmuştu. Perczel, Temeşvar savaşında önemli katkılarda bulundu. Fakat, savaşın başarısızlıkla neticelerrmesi üzerine 10 Ağustos'ta Rekas 'ta birkaç kişi ile birlikte yurtdışına gitmek üzere General György Kmety'den ayrıldı ve Orsova'ya doğru yola çıktı9. Onun yurt dışına çıkmaya karar vermesi, Temeşvar yenilgisinin en cesur komutanların bile ümitlerini kırdığını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Perczel, 13 Ağustos 'ta Eski Orsova'ya geldi. Burada Tuna'nın karşı kıyısındaki Sırplar, kendilerine düşmanca bir tavır sergilediler. Perczel ve yanındakiler, Sırpların Tuna'yı geçerek kendilerine saldıracaklarından endişe duyuyorlardı. _Bu yüzden Perczel, kardeşi Miklos Perczel ile yaverleri Yüzbaşı Johan Somsich, Josef Halasz, eski subaylardan Al exsander Makai ve diğer birkaç kişi- ile birlikte Osmanlı sınırına doğru hareke etti ve 16 Ağustos 1849 'da maiyetindekilerle birlikte Osmanlı Devleti'ne iltica ettiıo. Perczel ve maiyetindekiler sınırı geçtiklerinde Türk askerleri tarafın­ dan büyük bir coşkuyla karşılandılar 11 • Türk askerleri, onlara hayatlarının garanti altında olduğuna dair güvence verdiler. Bu güvence sayesinde Perczel ve arkadaşları silahlarını Türk askerlerine teslim ettiler. Bir süre dinlendikten sonra da Türk askerleri eşliğinde Tumu-Severin'eız gönderildiler. Perczel ve arkadaşları, Severin'de Türk misafirperver liğine yakışır bir şekilde karşılandılar. Burada kendileri için hazırlanan çadıriara yer~eştirildilerl3 . Dembinski ve Meszaros ise 15 Ağustos'ta Ors~va'dan Osmanlı geldiler. Dembinski ve Meszaros'u dört araba ile ·bir kaç atlı asker takip ediyordu. Onlar, tebdil-i kıyafet ederek kendilerini tüccar diye tanıtıp sınırına - 28- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - -- - - - - - - - - -- ----- Eflak'a geldiler. Oysa, Tür askerleri onların kim olduğunu biliyordu. Adı geçen iki mülteci şefi de Perczel gibi Severin' e getirildi. Onlara Severin' e kadar silahlı bir alay eşlik ettiı4. 5- MEHMET PAŞA MÜLTECİLERDEN ÖZGÜR BİR ÜLKENİN HAVASINI TENEFFÜS ETMELERİNİ İS TİYOR 1 Krayova'nın mülki amiri olan Mehmed Paşa, 17 Ağustos'ta Severin'e gelen mültecileri ziyaret etti. Görüşmede Perczel, Türk Hükümeti 'nin mültecileri Avusturya ve Rusya'ya teslim edeceğine dair aldığı duyumlan ve bu konudaki endişelerini Paşa'ya iletti. Buna karşılık Paşa da Osmanlı Devleti'nin böyle bir tutum içerisine girmeyeceğini ve hayatlannın güvence altında olduğunu ifade etti ıs. Mehmed .Paşa, birkaç gün sonra mültecileri tekrar ziyaret etti. Bu ziyarette onlara, Macar Özgürlük Savaşı'nın başarısızlıkla sonuçlanmasından duyduğu üzüntüyü ve Sultan'ın mültecilere dostça bir yaklaşımı olduğunu söyledi. Ayrıca, mültecilerin gözetim altında tutulacakları ve yakın gelecekte İstanbul' a ya da istedikleri bir ülkeye gidebilecekleri hususunda teminat verdi. Bu güvenceler, mültecileri sevindirdi ve kendilerini uygar bir ülkenin özgür havasını teneffüs ediyormuş gibi hissetmelerine sebep oldu. Paşa ile mülteciler arasındaki görüşme bir saatten fazla sürdü ve yapılan görüşmede Paşa, onlara çeşitli ikramlarda bulundu ı 6. 6- ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİN SIGINMASI ÜZERİNE ­ MECLİS-1 MAHSUS OLAGANÜSTÜ TOPLANlYOR Dembinski, Meszaros ve Perczel'in Osmanlı Devleti'ne iltica ettikleri haberi İstanbul'a ulaştığında Meclis-i Mahsus. olağanüstü toplanarak durumu müzakere etti. Yapılan görüşmelerde adı geçen üç generalin vakit geçirilmed~n Vidin'e gönderilmesine karar verildi. Çünkü, Rusya veya Avusturya ani bir baskınla onları ele geçirebilirdi 17 . Ancak, alınan karar Severin' e ulaşmadan mülteciler, birçok araba ve attanoluşan bir kafile ile Vidin'e doğru yola çıka­ nldılar. Bu yolculukta Yüzbaşı Ali Efendi ile yaklaşık 40 kadar Türk askeri de onlara eşlik ediyordu 1s. Adı geçen mülteci şeflerinden oluşlın kafile, Vidin'e doğru yola çıkan ilk mülteci grubuydu. Kafile, ilk gün Regova'ya ulaştıktan soma 20 Ağustos 'ta Boyarlar tarafından misafir edilip iyi bir şekilde karşılan­ dıklan ,K usmir'e geldiler ve 21 Ağustos'ta da Kalafat'a ula'Ştıları 9. - 301 ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları Diğer taraftan Sadaret, Osmanlı ülkesine sığınan bu insanlara karşı dikkatli davranılması ve bu meselede devletin yüzünün akıyla çıkması için gerekli her şeyin yapılması yolunda sınırdaki Fuad Efendi'ye talimatlar gönderdi2o. 7- VİDİN VALİSİ ZİYA PAŞA'NINÜSTÜN MİSAFİRPERVERLİGİ Kalafat, Tuna Nehri'nin solunda yer alan bir yerleşim yeridir. tam karşısında ve Tuna'nın sağında Vidin şehri bulunmaktadır. Dembinski, Meszaros, Perczel ve maiyetlerinde bulunun 23 kişilik mülteci kafilesi, Vidin Valisi Ziya Paşa tarafından gönderilen bir yelkenliyle Kalafat'tan Vidin'e geçtiler21. Kalafat'ın Rumeli Ordu-yı Hümayunu Müşiri Ömer Paşa, Vidin Valisi Ziya Paşa'ya bir yazı göndererek mültecilerin ihtiyaçlarının eksiksiz karşılanma~ı, saygıda kusur edilmemesi ve muhafazalarına itina gösterilmesini validen istedi22. Ömer Paşa'nın istekleri, Ziya Paşa tarafından eksiksiz yerine getirildi. Şehre gelen mülteciler, ilk önce Ziya Paşa'nın konağına götürüldüler. Mülteciler, yanlarındaki eşyalarını konağa bıraktıktan sonra Paşa tarafından kabul edildiler. Ziya Paşa, onları dostça ve misafirperverce karşıladı ve onlara kahve ikram etti. Vidin'e gelen bu ilk mülteci kafilesi, daha sonra kendileri için hazırlanmış konaklara yerleştirildiler. Paşa, onların yiyecek ihtiyaçlarını karşıladı ve şahsen birkaç defa da ziyaret etti23. B- MACAR DEVLET BAŞKANI LAJOS KOSSUTH'UN OSMANLI ÜLKESINE SIGINMASI 1- KOSSUTH'UN ÇOCUKLARıNDAN AYRıLMASI Kossuth, Temeşvar yenilgisinden sonra Macar Özgürlük Savaş'nın tamamen kaybedildiği sonucunu çıkardı24 ve görevi Görgei 'ye verdikten sonra, aynı günün akşamı, yani ll Ağustos'ta, Arad'ı gizlice terk etmeğe karar verdi. Kossuth'un Ferenc ve Lajos adında iki oğlu ve Julia adında bir kızı vardı. Temmuz başında Peşte'den Szeged'e gelirken çocuklarını yanına almamıştı. Çocuklarını bir annanın kenarında saklamış ve bnlara bakma sözü veren Mator adlı bir köylüye teslim etmişti. Kossuth • ve eşi Theresia, Macaristan'ın zaferi durumunda ileride çocuklarını yanlarına ahtcaklardı2s. Fakat, çocukların saklandığı yer herkes tarafından biliniyordu. Kossuth'un - 31- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- -- - -- - - - - -- - -- çocukları saklandıkları yerden alınıp, Avusturya askerlerinin gözetiminde 1850 yılının başında büyük annelerine verilmişti. Daha sonra da değinileceği gibi, Kossuth'un çocukları İstanbul'a gelecekler ve buradan da Bursa üzerinden anne ve babalarının bulunduğu Kütahya'ya gönderileceklerdi. 2- KOSSUTH'UN EŞİYLE VEDALAŞMASI Kossuth, Arad'ı terk etmeğe karar verdiğinde çocuklarının geleceği bir tahminde bulunacak durumda değildi. Theresia, çocuklarının geleceğinin belirsiz olması yüzünden eşiyle birlikte gitmek istemiyordu. Bu yüzden Theresia, Kossuth ile vedalaşıp çocuklarının yanına gitrneğe karar verdi. Kossuth, eşiyle "Ben insan ve vatandaş olarak vatanını kurtarmak için elimden gele;ni yaptım ve görevimi yerine getirmediğim için beni kimse suçlayamaz"26 sözleriyle vedalaştı. hakkında Daha sonra da değinileceği üzere, Theresia, 1850 çocukları olmadan Şumnu'ya eşinin yanına gelecekti. Şubat'ında yanında 3- KOSSUTH OSMANLI SINIRINDA Kossuth, eşiyle vedalaştıktan sonra, emir subayı Sandor· Asboth'un refakatinde Arad'dan yola çıktı 27 . Arad'dan ayrılan Kossuth, ll Ağustos'ta Rus karargahından dönen General Emo Poeltenberg ve Yarbay Lajos Beniczky ile buluştu. Bu buluşmada Görgei 'nin ordu komutanı olarak Ruslardan istediğini elde edemediğini öğrendi. Zira Rus Generali Rüdiger, Rusların Macarlada görüşmek için değil, savaşmak için geldiğini, bu yüzden Görgei ile ancak Macarların teslim tarihini:...._konuşmaya yanaşabileceğini iletmişti. Diğer yandan Ruslar, Macarların teslim olmaları halinde hayatları­ nı kurtarabilecekleri izlenimini veriyorlardı. Kossuth' a bu bilgileri veren Poeltenberg' in yanında Szemere ve Batthyany de vardı. Kossuth bu kişilerle beraber Redna üzerinden Lugos'a doğru hareket etti. Redna'da Kossuth, Maliye Bakanı Ferenc Duschek ile buluştuğunda kendisine devlet hazinesinin ne olacağını soran bakana, Görgei 'ye müracaat etmesi emrini verdiıs. Redna' dan ayrılan Kossuth Lugos 'a vardı. - 32- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- - - - - - - -- - - - -- Kendi ifadesine göre Kossuth'un Lugos'a gidiş sebebi, mücadeleyi devam ettirmek ve Macar birliklerinin durumunun ne olduğunu görmektiz9. Kossuth, 12 Ağustos'ta Lugos'tan Görgei'ye bir mektup gönderdi. Bu mektupta o, istifasının sebeplerini açıkladıktan sonra, Macar ulusunu kurtarmak için bütün imkanlara başvurmasını, aksi halde onu vatana ihanet etmiş biri olarak göreceğini şu cümlelerle ifade ediyordu: ''Eğ~r siz, millet için değil de yalnızca ordu tarafindan, ordu adına ve ordu hesabına pazarlığa girişirseniz bunu ihanet sayarım". Esasında Kossuth'un Görgei'ye böylesi ifadeleri kullanması, özgürlük savaşının kaybedilme sorumluluğunu biraz da başkasına yüklemek amacına matuftu. Nitekim mektuptaki "Bu bildirim kendime ve vatanıma şükran borcumun ifadesidir, bunu resmi gazeteye aldırmak istiyorum" 3o ifadesi böylesi bir düşüneeye sahip olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Lugos' a v~rdığında sokakları mülte~i kaynıyordu ve Kossuth bunların bir kısmını şahsen tanıyordu. O, Lugos 'ta bir araya gelen orduları ve askerle:.. ri o kadar moralsiz ve zayıf görmüştü ki, onların artık hiçbir savaşta kullanı­ lamayacağına karar verdi. Ayrıca Kmety, birliklerin daha fazla savaşamaya­ caklarını, ilk saldırıda kaçacaklarını Kossuth'a iletti. Yani, Lugos'ta tam bir kaos vardı ve herkes kendisini kaçışa hazırlıyordu_. Dahası Kossuth, burada bulunurken Erdel' deki Macar birliklerinin yenildiği haberini aldı. Böylece son ümitleri de yok oldu3 ı . Kossuth, 14 Ağustos'ta Lugos'tan Orsova'ya gitmek üzere hareket etti. Albay Zamoyski Leh ve İtalyan lejyonları da Kossuth'-a katıldı3z. Lugos'tan ayrıldıktan sonra ilk olarak Teregova'ya geldi. Teregova, Mehadia'ya bağlı bir yerleşim yeriydi. Teregova'da bir süre kalan Kossuth, buradan sınır şehri olan Orsova'ya geldi33; Kossuth, Teregova'ya vardığında Polonyalı General Bem'in mektubu kendisine ulaştı. Bem, bu mektupta Kossuth'u yeniden iktidarı alması için ikiıa etmeye çalıştı. Fakat Kossuth, bundan sonra Macar Özgürlük Savaşı'nda kendisinin artık bir rolü olamayacağını düşündüğünden Bem'e: "Şu anda ben sıradan bir yurttaştan başka bir şey değilim" şeklinde cevap verdi34. - 34/ - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - -- - - - -- - - - -- 4- KOSSUTH'UN SINIRDAN SULTAN ABDÜLMECİD'E GÖNDERDİÖİ MEKTUP ve SULTANIN İNSANLIK DERS! VEREN CEVABI Bu arada Kossuth, Sultan Abdülmecid, Sırhistan Kralı Kara Giorgevich ve Vidin Valisi Ziya Paşa'ya birer mektup gönderdi. Mektupta Kossuth, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulunuyordu3s. Kossuth'un Sultan'a ve Ziya Paşa'ya gönderdiği mektuplarasahip değiliz. Bu sebeple söz konusu mektuplarda Sultan' dan sığınma talebinden başka ne tür isteklerde bulunduğunu tespit edebiimiş değiliz. Ancak Kossuth, Vidin'den İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Palmerston'a gönderdiği 20 Eylül tarihli mektupta, Sultan'a yazdığı mektuba bazı atıflarda bulunur. Söz konusu değinmeler onun ve maiyetindekilerin sığınma talepleriyle ilgilidir. Ayrıca, Sultan'ın onun sığınma isteğine verdiği cevaptan da bahsetmektedir. Mektuptan anlaşıldığı kadarıyla Kossuth, kendisinin bir süre için de olsa; Osmanlı Devleti'nde misafir edilmesini istemişti. Sultan da verdiği cevapta mültecilerin kendisinin riıisafıri olduklarını, saçlarının bir teline zarar gelmekteuse tebaasından 50.000 kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği cevabını vermişti36. Ancak Kossuth, düşmanın yaklaşması üzerine Sultan'dan gelecek beklemeden 19 Ağustos'ta Osmanlı Devleti'ne iltica etti37. Sınır bölgesindeki Türk komutan, Kossuth'u hemen tanıdı3s. Kossuth'un ilticası, Fuad Efendi tarafından Macar Özgürlük Savaşı 'nın başarısızlıkla sonuçlandığının kesin bir göstergesi olarak kabul edildi39. cevabı 5- KOSSUTH MACARİSTAN TOPRAKLARINI TERK EDERKEN ÖYLE DOKUNAKLI KONUŞTU Kİ KENDİSİ DE GÖZ YAŞLARINI TUTAMADI andan itibaren suların şırıltısı ve rüzgarın uğultusu yabancıdır. İnsanlar, kaderin kendilerine ön gördüğü birçok olumsuzluğa katlanabilirler, hatta yaşanan talihsizliklere dost bile olabilirler fakat, vatansızlığın verdiği acılara asla dayanamazlar. Kossuth, belki de bu düşüncelerle Macaristan topraklarından ayrılmadan önce yere diz çöküp yerleri kucaklamak istercesine kollarını açtı, çocJklarının kanıyla sulanmış toprakları öptü ve bütün kaderierin belirleyicisine sessizce bir dua gönderdi. Yaşlı gözlerle etrafındakilere bakındı ve son b~r nefes çekerek, vatanın(il şu sözlerle veda etti: Her insana anavatanını kaybettiği - 361 - - Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - -- - -- -- "Tanrı seninle olsun sevgili vatanımf Tanrı seninle olsun Macarların anavatanı i Tanrı seninle olsun acıkır ülkesi! Artık dağlarının tepesine bakamayacağım; annemden özgürlüğün ve adaletin sütünü emdiğim anavatanım diyemeyeceğim artık. .. ! Senin mutluluğun için çalışırken, senden ayrılmak zorunda kaldığım beni affet. Şu anda senin sadık oğullarınla birlikte diz çöktüğüm bu küçük alandan başka hiçbir yerini özgür diye nitelendiremediğim için beni affet. Bakışım senin üzerine düşüyor ey zavallı vatanımf Seni acılar içinde kıvranıyor görüyorum. Geleceğe bakıyorum, senin geleceğinde acıdan başka hiçbir şey yok. Ovaların kırmızı kanlarla su/andı. Bu kırmızı kanlar, yapılan tahribatla oğullarının kutsal topraklarına göz diken düşmaniarına karşı kazandıkları sayısız zaferierin yasını tutarcasına simsiyah olacak. ıçın Kaç minnettar kalp dualarını her şeye kadir Tanrı 'nın kapılarına gönderdi. Cehennemi bile insafa getiren ne kadar gözyaşı döküldü uğruna. Macarların vatan sevgisine ve uğrunda öZebilecek olduklarını gösterecek kaç kan gölü aktı. Buna rağmen sevgili vatanım köle oldun ... ! Sevgili oğulların köleler olarak kutsal olan herşeyi ayaklar altına alıp kutsal olmayan herşeye hizmet etmek durumunda kalacakları bir yere sürükleniyor. Aman Tanrım ! kazandırdığın halkını Gör sevgili Sana yalvarıyorum. Eğer birçok tehlike seviyorsan onu ezdirme. vatanım, oğlunun çaresizlik içinde altında başarz sınırdan sana nasıl seslendiğini! Eğer senin oğullarzn, temsilcin olduğum için, benim yüzümden senin kan döküyorlarsa, senin alnına kanlı harflerle "tehlike" kelimesi yazıldığında ben seni koruduğum, bana "köle ol" dendiğinde bu sözü sana söylenmiş kabul ettiğim için beni affet. ıçın Zaman hızla akıp gitti. Kader, senin tarihin üıerine sarı siyah harflerle senin ölümünü yazdı ve üzerine mühür basma'sı için kuzeydeki belayı çağırdı . Fakat güneyin kızıllaşan sabah güneşi bu mührü bozacaktır. 1 - 38/ - Osmanlı Misafirperverliği rının ve Avrupa' daki Yankıları ------------------ Gör sevgili vatanım, uğruna bu kadar kanlar dökülen senin için çocuklakemiklerinden oluşan tepelerde zulüm çiçekleri açarken kimse üzülmüyor. Bak sevgili vatanımf Meyvelerin/e beslediğin nankörün tepeden tırnağa kadar seni mahvetmek için sana karşı nasıl durduğunu gör. Fakat sen asil ulusum, bütün bunlara, ümidini kaybetmediğinden katlandın ve kaderine küsmedin. Macarlar gözlerinizi benden ayırmayın. Çünkü şu an dahi, göz yaşiarım sizin için akıyor ve üzerinde çömeldiğim bu toprak hala sizin adınızı taşıyor. Düştün, ulusların en sadığı kendi tokatının altında kaldın. Senin mezarını kazan düşmanların ve sana karşı sürülen halkların topları değil; onlar, senin vatan aşkınla geri püskürtiildüler. Seni silah bırakmaya zorlayan Karpatlar'dan sızan Moskoflar değildir. Ey sadık vatanım Sf!n satıldın. Senin · idam kararın, vatan sevgisinden şüphelendiğim biri tarafından verildi. -Düşüncelerimin en sakin olduğu zamanda bile onun vatan hain{ o~acagından şüphelenmektense Tanrı 'nın yarlığından şüphelenirdim. Sen, -bir iki gün önce vatanı kanının son damlasına kadar koruyacağı sözü üzerine -yiJnetimi kendisine teslim ettiğim kişi tarafindan ihanete uğradın. Ona - altının rengi, uğruna dökülen kanların renginden çok daha cazip geldiği için bir vatan hain i _oldu. Şeytanla işbirliği yaptığında altın, onun gözünde onu terk eden vatanının tanrısından daha değerliydi. Macarlari Benim sadık v_atandaşlarım! Bu insana yerimi bırakmak zorunda kaldığım için beni muhakeme etmeyin. Halk ona güvendi, ordu onu sevdi ve o da, o zamana _kadar sadakatini ispatladı ğı için bunu yapmak zorundaydım! Yine de bu insan, ulusun güvenini kötüye kullandı ve ordunun sevgisini küçümsedi. Seni, uğruna sadakat/e savaştığın özgürlüğü sevdiğim gibi seviyorum. Ey Avrupa 'nın en sadık halkı ! Özgürlüğün ilahı seni hiç unutmayarak Tanrı seni her zaman yüceltsin. Benim temel aldığım düşünceler Willhelm Teli 'in yaptıkları değil, Washington 'un jikirleriydi. Ben sadece Tanrı 'nın insanları hür yarattığı gibi bir ulus istiyorum Gelecek bahara güzel çiçekler açacak bir zambak gibi öldün. Kış geldiği için sen ölüsün. Fakat bu kış !Sibirya 'nın soğuk havası altında ezilen asil kader arkadaşınınki gibi çok ~zun sürmeyecek Hayır, on beş ulus senin mezarını kazdı, fakat on altıncıs,zndan binleri seni kurtarrrzak için gelecek. 40 1 ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları Şimdiye kadar olduğun gibi sadık kal, İncil 'in kutsal sözlerine bağ­ lan, kurtulman için dua et ve dağların kurtarıcılarının top sesleriyle çınla­ dığında mi/If marşını söyle. Tanrı sizinle olsun sadık vatandaşlarım! Tanrı ve bağımsızlık melekleri sizinle olsun! Kendinizle gurur duyabilirsiniz çünkü Avrupa 'nın asianı ihtilalcileri yenmek üzere ayağa kalktı. Bütün uygar dünya size kahramanlar olarak hayranlık duydu ve bu kahraman halkın meselesi özgür ülkelerin en özgürü tarafindan desteklenecektir. Bu kadar kahramanın kanıyla sulanan kutsal toprak Tanrı seninle olsun. Bu kutsal kan lekelerini halkının sana sevgiyle yardıma koşacağının bir delili olarak sakla. Tanrı senJnle olsun Macarların genç kralı unutma ki, millelim seni seçmedi. Ümit ediyorum ki, bu sözün tasdik edildiğini göreceğiniz gün gelecek. Buda harabeleri üzerinde olsa bile. Her şeye kadir olanın kutsaması sizin üzerinize olsun benim asil milletim. İnan! Ümit etf4o 6- MACAR DEVLET BAŞKANI LAJOS KOSSUTH TANINMAMAK İÇİN SAKALINI ve BlYlKLARINI KESİYOR Kossuth, 19 Ağustos 1849'da Osmanlı Devleti'ne iltica ettikten sonra Severin'e geldi. Sınırı geçerken tanınmamak amacıyla ne kadar gayret göstermişse de bunda başarılı olamadı. Hatta sakalını tamamen kestirdi, bıyıklarını kısalttı ve öndeki açıklığı kapatmak için öne doğru taradığı saçlarını kendisini kel gösterecek şekilde arkaya taradı. Fakat buna rağmen Kossuth, kamuile olmayı başaramadı. Tanınmamak için her yolu denemesine rağmen Severin'deki görevliler tarafından, kendi deyimiyle "Dostluk güvencesi veren bir yığın sözlerle"4ı karşılandı. Kossuth, Vi din' e geldikten sonra da bir süre aynı şekilde dolaştı fakat, İngiltere'ye gidebileceğine dair ümitleri sönünce, saçlarını eskisi gibi taramasırta karşılık, bıyığını kısa tutmaya devam etti. 7- KOSSUTH SlRP KRALI'NIN TEKL1F1N1 REDDEDİYOR Bu arada Sırhistan Prensi Kara Giorgevich, Kossuth'a bir mektup ve on pasaport göndererek kendisinin Macar Devlet başkanına yakışacak bir - 41- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki şekilde karşılanacağını Yankıları garanti etti. - - -- - -- -- - -- - - -- -- Sırhistan Kralı'nın iyi niyetine rağmen Sırp halkı onunla aynı fıkirde değildi. Çünkü Macar ve Sırp halkları arasın­ daki sorun henüz ortadan kaldırılamamıştı42. Hatta bu yüzden Macar mültecileri, Osmanlı Devleti'ne iltica ederken Sırhistan üzerinden geçmemişlerdi. Oysa ki, Wysocki emrindeki Polonya birliği ile Albay Monti emrindeki İtalyan birliği, birincisi 800, ikincisi 300 kişilik grupla Sırbist~n üzerinden Osmanlı Devleti'ne iltica etmişlerdi43. Hutter ise Polonyalı mültecilerin Sırhistan üzerinden Osmanlı Devleti 'ne iltica etmelerini, onların Slavlarla soy birliğine sahip olmalarına bağlar44. 20 Ağustos'ta Vidin'e doğru yola çıktılar. Onları yolculukları sırasında korumak için yeterli sayıda asker görevlendirildi. Kossuth, yolculuk boyunca Asboth ve Szöllösy ile birlikte yolculuk ediyordu. Birkaç at ve 30 arabadan oluşan mülteci kafilesi ise onu takip ediyordu4s. Vi din' e yolculuk yaklaşık iki gün sürdü. Birlikte yolculuk yaptığı mülteci k~­ fılesi ile geçtiği her yerde sıcak bir şekilde karşılanan Kossuth, 22 Ağustos 'ta Kalafat' a ulaştı. Kossuth burada, yanındaki mültecilerle birlikte yola devam etmeyerek onları önden gönderdi ve 23 Ağustos'ta Szöllösy, Asboth ve bir Türk subayın eşliğinde Vidin'e geçti. Aynı gün, 40 mülteci daha Vidin'e ulaştı. Kossuth, kendisine tahsis edilen eve yerleştikten sonra ilk iş olarak Vidin Valisi Ziya Paşa'yı ziyaret etti46. Kossuth ve arkadaşları Dembinski ve Meszaros hariç, Kossuth'tan önce Vidin'e gelen mülteciler onu karşılamaya çıktılar. Imrefı'nin belirttiğine göre, Kossuth'un hasta ve çökmüş bir hali vardı. Kossuth, mültecilerin kendi acJına ·yaptığı konuşmayı dinledikten sonra, onlarla bir süre sohbet etti. Mülteciler bu karşılama ile en kötü gününde dahi onun yanında yer alacaklarını göstermiş oldular. Ancak, Vi din' deki mültecilerin ona öfke duydukları şeklinde haberler yayılmaya başladı47. Kossuth, 27 Ağustos'ta Ziya Paşa'yı bir kez daha ziyaret etti. Bu ziyarette Paşa'dan İstanbul'a gitmesi için izin istedi. Ancak Paşa, İstanbul'dan bu hususta kendisine bir emir gelmediğini, bu sebeple izin veremeyeceğini söyledi4s. 8- KOSSUTH'UN OSMANLI ÜLKESİNDE OLMAKTAN DUYDUGU MUTLULUK Kossuth, Osmanlı Devleti'ne sığınınaktan son d~rece memnundu. o, Vi din' den Mustafa Re şi d Paşa'ya gönderdiği mektupta Osmanlı Nitekiıp. -42 - ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avnıpa'daki Yankıları ülkesinde olmaktan duyduğu memnuniyeti şu cümlelerle anlatıyordu: "PadiHazretlerinin asaleti ve zat-ı Iiiinizin yüce duyguları ve bilgeliğiyle yönetilen hükümetinizin cömert politikası sayesinde, mutsuzluğun acılarını hafifleten bir güvenin telkin edildiği Türkiye ye sığınmış bulunmaktayım"49. Kossuth, mektubunda Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği nazik ve kibar davranışından dolayı, Mustafa Reşid Paşa'ya ve onun şahsında tüm hükümet üyelerine minnettarlığını sunmuş, bu sıcak karşılamadan dolayı, Paşa'yı öven ifadeleri esirgememişti 50 • Kossuth'un mektuptaki ifadelerinden Türklerin mültecilere gösterdiği misafirperverliğin, onun üzerinde memnuniyet verici bir etki bıraktığı anlaşılmaktadır. Nitekim, mektuptaki teşekkür bahsi önemli bir yer tutmaktadır. şah C- OSMANLI DEVLETI'NE SIGINAN DIGER ÜNLÜ lSIMLER 1- MACAR BAŞBAKANI ve DIŞİŞLERl BAKANI DA OSMANLI ÜLKESİNDE Kossuth'tan sonra Macaristan'ın Dışişleri Eski Bakanı Batthyany, eşi ile birlikte 26 Ağustos'ta Vidin'e geldi. Batthyany, Özgürlük Savaşı'nın sonuna kadar Kossuth'a sadık kaldı ve kaçarken bile Kossuth'tan ayrılmadı. İh­ tilalin önde gelen isimlerinden Szemere de aynı tarihte Vidin' e geldi. Ancak, Szemere bir süre sonra, Vidin'den ayrılarak Paris'e gitti. Onunfa birlikte birkaç Macar daha Osmanlı Devleti'nden ayrılarak Avrupa'ya gittiler51. 2- POLONYALI ÜNLÜ GENERAL JOSEF BEM'İN OSMANLI DEVLETİ'NE SIGINMASI Jozef Bem, Macar Özgürlük Savaşı'nda büyük kahramanlıklar gösterdi. Özellikle Erdel' de Ruslara karşı kazandığı savaşlar onun kahramanlık­ larıyla doludur. Bu başarılar Bem'in ününü doruğa ulaştırdıs 2 • Büyük savaş kabiliyeti olan Bem, 1830 ihtilali'ne de katılmıştı. Bu savaşta, Polonya ordusu Ruslara yenildiğinde hayatını zor kurtarabildi. ı Kasım 1848 'da Lajos Kossuth tarafından Erdel ordusuna komutan tayin edildi. Bem, burada Avusturya ordusuna karşı sayısız başarılar elde etti. Ancak, Avusturya'nın yardım teklifini kabul eden Rusya'nın 200.000 kişili~ bir orduyu Macar ve Polonyalılar üzerine göndermesinden sonra, -43- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - -- -- - - - - - -- -- -- komuta ettiği kuvvetler dağıldı. Son olarak Dembinski ile birlikte A vusturyalı General Haynau' ya karşı verdikleri mücadelede de başarılı olamadı ve Temeşvar savaşında atından düşerek yaralandı. Macarların Rus ve Avusturya müttefik orduları karşısında kesin yenilgiye uğramasından sonra iltica etmek üzere Türk sınırına doğru yola çıktıs3. Yanında yüzbaşı W eppler ve 500 Macar süvarisi bulunuyordu. Sınırda silahlan alındıktan sonra, Türk muhafızıa­ rın eşliğinde ve Yüzbaşı İbrahim Efendi 'nin refakatinde Vidin'e gönderildis4. Maiyetinde bulunan askerlerden bir kısmı Avusturya'ya esir düşmüş, bir kısmı da dağlara ve sair mahallere dağılmış ve yanlannda bulunan toplan da Turla Nehri'ne atmışlardı. Ziya Paşa'nın bildirdiğine göre Bem, Vidin'e geldiğinde bir kaç yerinden hafifçe yaralıydıss . Bem, aynı zamanda "Legion d 'honneur" (Şeref nişanı) sahibiydis6. Bem, Vidin'e ulaştığında maddi sıkıntı içerisindeydi. Vidin'e geldiğinde Kossuth'a ·alaylı bir mektup göndererek tek kuruşunun kalmadığını söyledi. Bem'in parasız olarak geldiğini öğrenen Macar subaylar, aralarında para toplayarak ona yardım etmek istediler. Ancak Zamoyski, Bem'in bu duruma düşmesini istemediğinden ona 100 duka vererek yardım etti s?. Bem'den önce Vidin'e gelen mülteciler, Macaristan'ın kurtulabileceği ümidini az da olsa hala taşıyorlardı. Ancak, onun Vidin'e gelişi Macaristan ve Erdel'deki ihtilal Ordusu'nun dağılışının kesin habercisiydi. Bem'den sonra, Macar süvarİleri Yüzbaşı Ihasz'ın gözetiminde Vidin'e geldilerss. 3- ÜNLÜ ŞAİRİMİZ NAZlM HİKMET'İN DEDESİ DE OSMANLIYA SIGINANLAR ARASINDAYDI Asıl adı Konstantyn Borzecki olan Mustafa Celaleddin Paşa, 1848 Polonya ihtilali'ne karıştığı için, önce Fransa, sunrada Türkiye'ye sığınmak zorunda kalmıştı. Hatta gemiden denize atlayıp yüzerek Boğaz kıyısına sığındığı şeklinde rivayetler vardır. Borzecki, İstanbul' a gelir gelmez Osmanlı ordusuna katıldı ve maiyetinde çalıştığı Ömer Lütfi Paşa'nın takdir ve sevgisini kazandı. Sonradan Müslüman oldu, Ömer Paşa'nın kızıyla evlendi. Osmanlı İmparatorluğu ' na duyduğu ilgiyle, 1869'da Türklerin tarihini yazdı. "Les Turcs Anciens et Moderns" (Eski ve ~odern Türkler) adlı yapıtı önce Fransızca olarak, sonra da başka Avrupa dillerine çevrilip yayınlandı. Yapıtında Türklerin ulusal bilincini uyandılll'}aya çalışıyordu. Mustaf"' Paşa'nın ölümünden elli yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti 'nin 1 -44 - - - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- - - - - - - - -- -- - - - kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, onun fikirlerini önemseyerek daha da ileriye götürdü. Atatürk'ün, Mustafa Celaleddin Paşa için "Bu Polonyalz gerçek altından .anı ta layıktır" dediği biliniyor. İstanbul Harp Okulu'nda uzun yıllar boyunca harita hocalığı yapan Mustafa Celaleddin Paşa, savaşlara da katılmıştır. Katıldığı tüm savaşlarda üstün yararlıklar gösterdi. Hayranlık uyandıran -b u cesareti sayesinde, genç yaşta paşalığa kadar yükseldi. Oğlu, Mirliva Enver Paşa da ünlü komutanlarındandı. Ünlü şairimiz Nazım Hikmet, Mustafa Celaleddin Paşa'nın torunudur. Nitekim Nazım Hikmet Dedesinin Polonyalı bir mülteci olduğunu eşi Münevver hanıma yazdığı bir şiirinde şu şekilde dile getirir. Sevgili m, dayı kızım, Mehmed 'imin anası Dedelerimizden biri 1848 Polanya muhaciri Belki ben bu yüzden sarı bıyıklz Böyle uzun boyluyum Oğlumuzun gözleri böyle kuzey mavisi Le histan 'dan gelen dedelerimizden biri Gözlerinden karanlığı yenilginin Saçları al kana boyalı Uykusuz geceleri Borzecki 'nin Benimkine benzer olmalı. 4- GENERAL KMETY'NİN OSMALI DEVLETİ'NE İLGİNÇ SIGINMA ÖYKÜSÜ Macar Özgürlük Savaşı 'nın önde gelen isimleri arasında yer alan Kmety'nin Osmanlı Devleti'ne ilginç sığınma öyküsü vardır. Şöyle ki, Temeşvar'da dağılan Macar ordusundan en iyi durumda kalan Kmety'nin birliği olmuştu. Macar ordusunun kalıntıları, Lugos' a geri çekilirken onun birliği Erdel' e çekilmişti. Bem ve Guyon'un birliklerinden arta kalanlar geri çekilirken 80.000 kişilik Rus ve Avusturya ordusu bunları yok etmek amacıyla iki yönden onları takip ediyordu. Bunun üzerine Kmety, birkaç bin kişiden oluşan birliği ile önce Lugos 'un dışında ve daha so~ra da içinde adı geçen devletlerin orduları karşısına çıktı. Kendisinden yak~aşık 20 kat daha güçlü olan düşmanı yarım gün oyalamayı başardı. Böylece Bem ve Guyon'un /birlikleri kurtulmuş oldu. Görevini bu şekilde başafıyla tamamlayan ı -461 ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Av~pa'daki Yankıları general, ordusunun geri çekilmesinden sonra kendisini zor kurtarabildi. Bir yaveri ile birlikte sarp yollardan geçip ·Merul adlı bir Eflak köyüne geldi. Kmety veyaveri adı geçen köye vardıktan sonra halk tarafından kuşatıldılar. Onların atıarına el konulduğu için kaçma şansları da kalmadı. Köylüler, kendi aralarında Kmety ve arkadaşlarına nasıl bir ölüm cezası vereceklerini tartışıyorlardı. Köylülerden birisi onları Avusturya ordusuna teslim etmeyi önerdi. Fakat bu fikir, cezanın hafif olacağı gerekçesiyle kabul görmedi. Baş­ ka birisi, onların yavaş yavaş ölmesi gerektiğini bu sebeple de vücutlarının parçalanması fikrini ortaya attı. Diğer birisi de, büyük bir mezar açılıp onları canlı canlı gömmeyi teklif etti. Bazıları da onların asılması gerektiğini söylüyordu. Köylülerin büyük çoğunluğu son teklifi yani, onların asılmalarını uygun buldu. Merul köylüleri, infazı kimin yerine getireceği konusunda ihtilafa düştüler. Bu görevi kimse üzerine almak istemiyordu. Bu yüzden tutukluları bir domuz damına kapatıp sonra da bu damı yakmaya karar verdiler. Gerçekten de verilen bu karar uygulanmaya kondu. Kmety ve arkadaşları domuz damına kapatıldılar ve dam alttan ve üstten ateşe verildi. Fakat tam bu sırada General Bem'in öncü kuvvetleri yetişerek general ve beraberindekileri bu korkunç ölümden kurtardılars9. Kmety, bu korkunç olayda canını kurtardıktan sonra Osmanlı Devleti'ne sığındı. 5- GERİ DÖNMEKTENSE KENDİLERİNİ TUNA NEHRİ'NE ATACAKLARINI SÖYLEYEN MÜLTECİLER Bu arada iltica edenlerin bu kadar artması üzerine son gelenler kabul edilmek istenmedi. Bunların bir kısmına ülkelerine geri dönmeleri söylendi. Buna karşılık "kendilerini Tuna ya atıp geri gitmeyeceklerini "6o belirttiler. Hatta Fuad Efendi'nin ifadesine göre "biraz daha szkzştırzlzrsa cümlesi kabul-i İslamiyet "6ı deceklerdi. Ancak sınırdan içeriye bir anda bu kadar mültecinin girmesinin sakıncaları da vardı. Bunların yiyecek ve giyecek ihtiyaçları yeterince karşılanamayacağı gibi korunmalarında da bazı sıkıntılar yaşanacaktı. Fuad Efendi, mevcut durum karşısında hem kendisinin hem de diğer görevlilerin ne yapacaklarını bilemez olduklarını Sadaret' e bildirip yardım istedi. Hatta, Türk sınırını geçen mültecilerin sayısı yığınlar halinde olduğundan, bundan böyle geleceklerin ellerindeki silahların alınması zorunluluğunun da kaldırıldığını bildiriyordu6ı. -47- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- -- - - - - - -- - - -- - 6- OSMANLI ŞEHRİ VİDİN MÜLTECl AKININA UGRUYOR Ziya Paşa'nın verdiği rakamlara göre, 26 Ağustos 1849'da Vidin'deki toplam mülteci sayısı, 1.350 kişiydi . Bunlardan 53 'ü Macar, 833 'ü Polonyalı ve 464 'ü de İtalyan dı. Macarlar Eflak, Polonyalılar ve İtalyanlar ise Sırhistan üzerinden Osmanlı Devleti'ne iltica etmişlerdi . İltica edenlerin mesleki durumları da şöyleydi: 2 Politikacı, 4 General, 2 Miralay, 365 Subay, 949 Asker, 1O Hizmetçi, 18 vasıfsız63. Vidin'e gelen mültecilere 27 Ağustos'ta birkaç önemli isim daha Bunlar General Kmety, General Richard Guyon, General Baron Stein ve Yüzbaşı Balog idi64. Mültecilerin Vidin'deki sayısı gün geçtikçe artıyordu. Öyle ki, bu sayı yaklaşık olarak 5.000'i bulmuştu6 5 • Bunlar arasında asker kimlikli kişiler olduğu gibi; tüccarlar, kadınlar ve sanatkarlar da vardı66. katıldı. Bu tarihlerde Vidin, 25.000 nüfusa sahip bir şehirdi. Şehrin ticari hayatı büyük ölçüde Türklerin elindeydi. Terzilik ve yelken bezi Bulgarlar; tütün ticareti, kahve çekiciliği, silah yapımı, semercilik ve fırıncılık gibi meslekler de Türkler tarafından icra ediliyordu67. Bütün bu ticari faaliyetlere rağmen, şehir kendi nüfusunu doyuracak ekonomik potansiyele sahip değil­ di. Bu şartlar altında da, ancak küçük bir mülteci grubunu barındırabilirdi6s. Dahası, başlangıçta şehre gelen ilk mülteci gurubunun erzakları tükenmiş, sonradan gelenlerin ellerindeki az miktardaki para da kısa surede suyunu çekmişti. Öyle ki, JozefBem, henüz şehre yeni gelmiş olan Kosstith'a alaylı bir şekilde; "tek kuruşumuzun olmadığını size bildirmekten şeref duyarım"69 diye yazıp, mültecilerin Vidin' de düştükleri sıkıntı yı dile getirdi. İşte, bu şartlar altında, Vidin Valisi Ziya Paşa, vatanlarını terk ederek buraya gelen yaklaşık 5.000 mülteciyi OsmanlıTievleti'ne yakışır bir misafirperverlikle ağırlamış, sıkıntılarını gidermiş ve mali olarak onları desteklemişti. D- MÜLTECİLERİN GÜNDELİK YAŞANTILARINDAN KESİTLER i Tuna N ehri kenarında kurulan çadırlara yerleştirilen mültecilerin kampında her akşam Macar ve İtalyan ulusal melodileri 9alınıyordu. · Al bay Kotona, kamp komutanıydı ve kampın denetiminden sorumlu olan Türk -48 - Osmanlı Misafırpeı-veiliği ve Avrupa'daki Yankıları --------~--.:.____ _ _ _ __ görevlisiyle sürekli-iletişim halindeydi. Kampın dışına çıkmak isteyenler ilk önce Macar, sonra da Türk kumandanından izin almak zorundaydı. Vidin'i gezmek için bu izinlerden subaylar her gün, askerler ise haftada ancak bir defa yararlanabiliyorlardı. Macar subaylardan yanlarında yüklü miktarda para getirenierin bir kısmı, kendi imkanlarıyla şehrin içinde yaşıyorlardıio. 1 1- MÜLTECİLER BİRBİRLERİYLE TARTlŞıYORLAR Mülteciler, kampta zaman geçirmek ve konuşulacak bir konu bulabilmek için tuttukları günlük notları gözden geçiriyorlardı. Subaylar, gruplar halinde bir araya gelerek çubuklarını içiyor ve geçmiş hakkında tartışmalar yapıyorlardın. Tartışmaların ağırlık noktasını, Avusturya'ya karşı yapılan Macar Özgürlük Savaşı'nın kaybedilmesi oluşturuyordu. Tartışmalar sakin bir şekilde başlasa da belirli konulara gelindiğinde ortam gerginleşiyordu. Subaylar, "Kossu,thçular" ve "Perczelciler" diye ikiye ayrılmıştı. Birinci grup her zaman çoğunlukta, ikinci grup ise azınlıkta kalıyordu. Kossuth'u destekleyenler liberalliği savunurken, Perczelci subaylar kendilerini onlardan daha liberal görüyorlardı. Subayların bir kısmı Kossuth'un yönetici olduğu zamandaki olayları desteklemelerine karşılık, diğer subay grubu da, ona büyük suçlamalar yüklemiş ve enerji dolu Perczel'in yapmayacağı hataları yaptığını ileri sürüyorlardı. Taraflar birbirlerine karşı çok katı bir tutum içine girmişlerdi. Bu tartışmaların karşılıklı meydan okumalada sonuçlandığı da oluyordu. Subaylar arasındaki bu ikilikten dolayı birçok kişi,_ Macarların Avusturya'ya karşı yaptıkları savaşta galip gelseler bile daha sonra -kendi aralarında bir iç savaş yaşayacaklarını söylemiştirn. Bir araya gelen mültecilerin bütün vakitleri doğal olarak yalnızca tartışmakla geçmiyordu. Mülteciler, birbirlerine savaş sırasındaki kışlalarından, birlik ve komutanlarından bahsediyorlardı. ~Yine, savaşta karşılaştıkları tehlikelerden söz ediyorlar, ölümle burun buruna gelmelerine rağmen kurtulabiimiş olmakla teselli buluyorlardı73. Diğer taraftan, Vidin kampında, çöküşün sebepleri hakkında mülteci şefleri arasında da sert tartışmalar yaşanıyordu. Kossuth'un devlet başkanlı­ ğı görevini Görgei'ye devretmesi, büyük bir hata olarak değerlendiriliyordu. Perczel, askerlere yaptığı konuşmalarda bağımsızlık savaş~nın kaybedilmesinde Kossuth'un zayıflığı ve korkaklığının büyük rolü ol~uğunu anlatıyor­ du. Mülteci liderleri arasında, Vilagos kalesi önünde Ruslara karşı silahları - 501 ------------------ Osmanlı Misafirperverliği bırakan Görgei'ye büyük tepki kadar gidiyordu. vardı ve Avrupa'daki ve bu tepkiler "hainli!C' Yankıları suçlamalarına Mülteciler arasında eğitim seviyesi yüksek olanlar, Vi din' deki sosyal hayattan hareketle Osmanlı Devleti'nin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkın­ da yorumlar yapıyorlardı. Osmanlıların daha önceki yüzyıllarda Macaristan ile yaptıkları savaşlar, Erdel ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler ve Vidin şehrinin bu ilişkilerdeki rolü hakkında çıkarımlarda bulunuyorlardı74. 2- MÜLTECİLER VATANLARlNDAN UZAKOLMANIN AClSINI UNUTMAYA ÇALlŞIYORLAR iki ay kaldıkları Vidin' de şehir ve sakinlerini daha yakından tanıma fırsatı da buldular. Yeni bir kültürle tanışmak mültecilerin ilgisini çekiyor, neşelerini ayakta tutuyor ve vatanlarından ay~ı kalan bu insanlan oyalıyordu. Değişik bir yaşam biçimi ve kültürle karşılaşmış olmak da bilgi hazinelerini genişletiyordu7s. Mülteciler, yaklaşık Kampta, askeri gösteriler ve güreş gibi sportiffaaliyetler de yapılıyor­ du. Kossuth, kendisini mültecilerin dert ortağı olarak gösterip grubun moralini yükseltıneye çalışıyor, zaman zaman da mültecilere hitaben konuşmalar yapıyordu76. Onun nutukları, mülteciler tarafından kutsal sözler olarak algılanıyor ve hatasız kabul ediliyordu. Kossuth, mültecilerin morallerini bu şekilde ayakta tutmaya gayret ediyordun. Mülteciler, Vidin kampında Avrupa'daki son gelişmelerden haber alamıyorlardı. Bilhassa, özlemini duydukları vatanları hakkıJ?.da bilgiye sahip olamamak, onlarda moral bozukluğuna sebep oluyordu. Her ne kadar liderleri Avrupa' da çıkan gazetelerin birkaç sayısını elde edebiliyorlarsa da, bu gazetelerden edinilen bilgiler doyurucu olmuyordu78. Mülteciler, vatanları hakkındaki en doyurucu haberleri Rusların elinden kaçarak Vidin'e ulaşahil­ me şansına sahip olabilen Macarlardan öğreniyorlardı. Rus esaretinden kurtulan kişiler, kendilerinden daha önce Macaristan'dan ayrılmış olan Vidin'deki mülteciler için ilgi odağı oluyordu. Vatanları hakkında daha fazla bilgi alabilmek için mülteciler, onları sırasıyla evlerine df!vet ediyorlar ve onlardan en taze haberleri alıyorlardı79. - 51- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - - ' - - - - -- -- ------ 3- MÜLTECILER TÜRKÇE ÖGRENİYORLAR yüzünden mültecilerle kamp yetkilileri arasında bazı sıkıntılar yaşaniyordu. Bu durum, özellikle mülteciterin alış veriş için Vidin pazarına çıktıklarında kendisini iyice hissettiriyordu. Dahası Ziya Paşa hiçbir Avrupa dilini konuşamadığından mülteci şefleriyle iletişim kurmakta bazen güçlük çekiyorduso. Bununla birlikte, bazı mülteciler karşılaştıkları zorlukları daha kolay çözüme kavuşturabilmek amacıyla, dilleri ile aynı grupta yer almasının avantajından istifade ederek Türkçe öğrenmişlerdisı. Dil farklılığı Vidin kampındaki din değiştirme vakaları mülteciler arasında gerginbirbirlerine kin duymalarına da sebep olmuştu. Zira, din değiştirmeyenler, değiştireniere soğuk davranıyorlardı. Hatta, bazen dinlerinden döndükleri için onları küçümsüyor ve onlarla birlikte olmamaya özen gösteriyorlardı. Böylece, başlangıçtaki sıcak ilişkiler; Macar, Polonyalı ve İtalyan mülteciler arasında yaşanan din değiştirme hadiselerinden sonra iyice soğudu ve bu insanlar, her geçen gün birbirlerinden biraz daha uzaklaşır hale geldiler. Hatta, bu yüzden Kossuth ve Bem'in arası da açılmıştı. Türkler Bem'i överken, Hıristiyanlar da Kossuth'un yanında yer liğin yanı sıra almışlardıs2. 4- KOSSUTH HAKKINDA AŞK DEDİKODULARI Vidin kampında Kossuth'u üzen hadiseler de yaşanıyordu. Aslında, Vidin'de bu tür hadiselerin yaşanacağını kimse tahmin edemezdi: Kossuth'la alakah birçok iddia ortaya atılmıştı ve bu iddialar korkunçtu. Öyle ki, mülteciler, bu iddialara İnanacak olsalar Kossuth'un işi gerçekten zorlaşacaktı. Söylentilere göre Kossuth, Vidin'e gelirken yolda Erdel köylerinin birinde, Dembinski 'nin eşiyle aynı odayı paylaşmak zorunda kalmıştı. Bu vesile ile Bayan Dembinski, değer verdiği Kossuth ile daha yakından tanışma fırsatı bulmuştu. Bu tanışmadan sonra da ona daha saygılı ve sevecen davranmaya başlamıştı. Hatta, Vi din' de bir komşu olarak eşi ile birlikte Kossuth'u sürekli ziyaret ettiğinden ve hasta iken kendisine bakıp yemek gönderdiğinden dolayı kısa bir süre sonra, bu tanışıklıktan derin bir arkadaşlık ortaya çıkmıştıs3. Kossuth'a düşman olan gazetelerin muhabirlerinden bazıları, Kossuth'u dünya kamuoyunda gülünç duruma düşürn:iek amacıyla bu arkadaşlığı bir aşk olarak sundular. İş o kadar ciddi bir bo0ıta ulaşmıştı ki, Kossuth taraftarı gazeteciler de bunun bir dedikodu o'Iduğunu yazmak '-, - 52- ------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları zorunda kaldılar. Hatta, ı O Kasım ı849 tarihli "Ost Deutschen Post" gazetesinin İstanbul muhabirine göre, bu dedikoduların amacı Kossuth ile eşinin arasını açmak, Bayan Kossuth'u ortaya çıkarmak ve teslim olmasını sağlamaktı. Muhabir, Kossuth'u zor duruma sokan dedikodulara karşı bir savunma yazısı yazma gereği de hissetti. ·Gazetelerdeki bu polemikler uzun süre devam etti. Ancak, bu iddia ve söylentiler ı850 yılının başlarında Bayan Kossuth'un Şumnu'ya eşinin yanına gelmesiyle sona erdis4. 5- MÜLTECİLERİN SEBEP OLDUGUFİYAT ARTlŞLARI Mültecilerin Vidin'e gelmelerinden sonra daha önce ucuz olan sebze fiyatlarında anormal bir yükseliş olduğu dikkat çekmektedir. Örneğin, mültecilerin şehre geldikleri gün ı O para olan üzümün kilosu bir iki gün sonra 20 paraya çıkmıştı. Fiyat tarifelerindeki bu anormal artış üreticileri sevindirirken, dogaf olarak halk tarafından pek hoş karşılanmıyordu. Bu anormal yükselişe rağmen mültecilere için bu fiyatlar, yaşadıkları ülkeye nazaran daha ucuzduss. 6- MÜLTECİLERDEN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER İSLAMİYET'İ KABUL EDİYORLAR Mültecilerden 2ı4 kişi, hiçbir teşvik ve baskı görmeden Vi din' de İslamiyeti kabul ettiler. Bunların ı5'i kadındı. Müslüman olmak isteyenlerin hepsi, Osmanlı Devletini kendi anayurtları gibi savunacaklarını ve bu toprakları vatan edinmek istediklerini duygusal kelimelerle ifade ettiler. Bu olay, İstanbul' da büyük heyecan ve sevinç yarattı. İslamiyeti kabul eden askerler Padişah'ın emriyle Türk ordusunun çeşitli kademelerinde görevlendirildiler. Bunlardan bir çoğu paşalığa kadar yükseldis6. ünlü Polonyalı General Bem'in nasıl din değiştirdiğine kısaca değinmek istiyoruz. General Bem, Temeşvar savaşında yaralandığı için sürekli yatağında yatıyordu. Bu sebeple, başlangıçta gelişmelerden habersizdi. Fakat, gelişmeleri öğrendikten sonra, Türk görevliyle tercümanı aracılığı ile konuşmuş ve çok şaşırmıştı. l;'ürk görevlisinin, Rusya'ya karşı açılacak bir savaşta din değiştiren mülteciterin Türk ordusu ile birlikte bu devlete karşı savaşacağını söylemesi üzerine Bem, "bu tamamıyla farklı bir şey ve düşünmeye değer "8 7 dedi. General Zamoyski, Bem'in din değiştirmeye taraftar olduğunu anlayınca, onu bu düşüncesinden Burada yeri gelmişken - 53- Osmanlı Misafirperverliği vazgeçirmeye ve Avrupa'daki çalıştı. Yankıları Fakat bu seçti. - - - - - - - - - - - - -- - -- girişiminde başarılı olamadı ve Bem, din değiştirerek Müslümanlığı Din değiştirenler için Vi din' de özel bir merasim düzenlenmedi. İslam dinine kabul merasimi, camide müftü önüne diz çöküp kelime-i şehadet getirilmesiyle gerçekleşiyordu. Ayrıca din değiştirenler, müftünün önünde hiçbir zorlama olmadan böyle bir karar aldığını da söylüyorduss. Bu· kısa törenden sonra Müslüman olanlara yeni isim ve unvanlar verildi. Bem, Murad Paşa ismini alırken; Kmety, İsmail Paşa; Stein, Ferhat Paşa; Zarchesty ise Osman Bey isim ve rütbelerini aldılars9. Sünnet ve saç kesimi gibi .diğer törenler sonraya bırakıldı. Müslüman olan mülteciler, eski arkadaşlarından ayrıldılar ve onlara yeni bir yerleşim yeri tahsis edildi9o. Din değiştiren bütün mültecilere maaş bağlandı. Murad Paşa'ya 7.500 kuruş, F erhad ve İsmail Paşalara da 5. 000' er kuruş maaş verilmesi uygun bulundu9 ı . Bu arada din değiştiren mülteciler, hiçbir baskı ve zorlama olmadan kendi hür iradeleriyle Müslüman olduklarına dair birer mektup yazarak Ziya Paşa'ya verdiler. Paşa da söz konusu mektupları İstanbul'a gönderdi n. E- MÜLTEClLERlN ŞUMNU'YANAKİLLERİ ve BURADAKl HAYATLARı 7 Ekim 1849'da Sadrazaının konağında toplanan devlet ricali, Vidin'in Rusya sınırına yakın olması sebebiyle mültecilerin güvenliklerinin tam olarak sağlanamayacağı, bu yüzden de onların sınırdan uzak bir yere yerleştirilmelerini kararlaştırdı. Diğer taraftan İngiltere ve Fransa Elçileri 'nin isteği de mültecilerin Vi din' den başka bir yere yerleştirilmeleri doğrultusun­ daydı. Hatta, Babıali bu konuda Rusya ve Aviısturya Elçileri'nin görüşlerini de sormuş, fakat onlar konu hakkında bir görüş bildirmemişlerdi . Babıali, elçilerin suskunluğunu alınan kararın zımnen kabul edilmesi şeklinde yorumladı93. Toplantıda mültecilerin hangi mahalle yerleştiril~ceği de tartışıldı. Mültecilerin Anadolu'ya gönderİlıneleri gündeme gelmişse de, meselenin diplomatik safhası neticelenmeden böyle bir karar ~lınmasının doğru olmayacağı görüşü benimsendi. Toplantıda gündeme gel~n Edirne ve V ama her ne kadar Rusya sınırına uzak idiyseler de, birincisinin etrafının açık, - 54- - ------------------ O smanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları ikincisinin deniz kenarında olması mültecilerin korunmasını zorlaştırabilirdi. N eticede, mülteciler için en uygun yerin Şumnu olduğuna karar verildi94. Çünkü bu şehir, gerek İstanbul'a yakınlığı, gerekse ikliminin uygunluğu bakımından daha elverişliydi. Üstelik, savunma açısından da Vidin'e göre daha iyi bir konuma sahipti9s. 1- MÜLT1CELER1N ŞUMNU'YA YOLCULUKLARı Alınan karar gereği, Vidin'i ilk terk eden grup Polonyalılar oldu. Ziya Paşa ve Kossuth, at üzerinde Pazaryeri'ne gelerek bu grubun Vidin'den ayrılışını izlediler. Şehrin bütün sakinleri özellikle de Türk kadınları şehirden çıkan bu birliğin söylediği şarkıları dinlemek için meraklı bakışlada yollara dizildiler. Grubun önünde Türk askeri ve başlarında Miralay Mehmed, Kaymakam İsmail Bey ile iki Kolağası bulunuyordu. Bunların arkasında da iki sıra halinde yaya gidenler, onların arkasında arabalar ve en arkada da atlı Türk askerleri vardı. Vi din' den Şumnu'ya sevk edilen Polonyalı mülteciler; General Dembinski, General Meszaros *, General Wysocki, General Y omharin, Miralay Zamoyski, Miralay Przyimski, Miralay Fatonye, 4 Kaymakam, 15 Binbaşı, 87 Yüzbaşı, 139 Mülazım, 23 Serçavuş, 165 Çavuş, 347 nefer olmak üzere toplam 790 kişiydi96. Polonyalı mültecilerin Vi din' den ayrılışını İtalyanlarınki takip etti. Bunlar Şumnu'ya değil, Çanakkale Boğazı'ndaki Gelibolu'ya - gidiy?rlardı. Buradan da tüccar gemilerine bindirilerek ülkelerine gönderileceklerdi97. Monti önderliğindeki İtalyan mültecilerin Macarlada olan kader birlikteliği Vi din' de böylece son buluyordu. Bu sebeple, İtalyanlada Macarların vedalaşması duygusal oldu. Kossuth, onlara hitaben ateşli bir konuşma yaparak Macar ulusu adına kendilerine duydukları sempati için İtalyanca teşekkür etti ve onlardan İtalya' daki kardeşlerine dost selamı götürmelerini istedi98. U zun zamandır bekledikleri özgürlüğe kavuşmaları temennisinde bulunarak onları gelecekte müttefik olarak yapacakları savaşta buluşmak üzere uğurladı99. İtalyan mültecilerin sayısı 221 idi. Vi din' de din değiştiren mülteciler de iki grup hareket ettiler. Bunların toplam sayısı 256 idi. ~alinde Şumnu'ya Vidin'i en son terk eden grup Macarlar oldu. Ziya Paşa, bütün subaylar için at tahsis etti. Paşa, rahat yolculuk yapabilmesi için Kossuth'a iki adet - 55- Osmanlı Misafirperverliği fayton verdi. ve Avrupa'daki Yankıları - -- - - - - - - - - - -- - -- Ayrıca bu kafile içerisinde Türkçe bilen 10 tercüman da bulunuyorduıoo. Kossuth, toplanma yerine at üzerinde geldi. Perczel, maiyetiyle birlikte general üniformasını giymiş olarak, Batthyany ise Macar kıyafeti içinde eşi ile birlikte geldi ıoı . Ziya Paşa, Macar grubuna şehrin dışına kadar eşlik etti ve yaşlı gözlerle onlarla vedalaştı ı oz. Yanlarına iki bölük süvari askeri katılarak Miralay İsmail Bey'in maiyetindeıo3 Şumnu'ya gönderilen Macarlar; Kossuth, Batthyany, General Meszaros, 3 Miralay, 7 Kaymakam, 19 Binbaşı, 1 Kolağası, 53 Yüzbaşı, 90 Mülazım, 56 Serçavuş, 50 Onbaşı, 90 nefer, 26 hizmetçi, 25 aile olmak üzere toplam 423 kişiydi. 2- KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ BALKAN YOLCULUKLARI Mültecilerin Vi din' den Şumnu'ya yolculukları yoğun kar yağışı ve soğuk nedeniyle· yaklaşık üç hafta sürdüıo4. Kossuth, bir yılın yorucu olaylarının ardından huzurlu ve ümit verici hayallerle Balkan bölgesinde yolculuk yapıyor ve ilk kez gerçek bir istirahatın keyfini yaşıyordu. N e var ki, bu süre içerisinde mültecilerin tüm dünya ile bağlantıları kesildi. Bu sebeple de, büyük devletlerin kendi kaderleriyle ilgili yürüttüğü diplomasi faaliyetlerinden haberdar olamadılar. Gerçekten mültecilerin Vidin'den Şumnu'ya yolculuk yaptıkları tarihlerde başta İstanbul olmak üzere öteki Avrupa başkentlerinde mültecilerle ilgili yoğun bir diploması faaliyeti yürütülüyordu. Nitekim, bu sırada Petersburg'tan gelen haberler, Rusya'nın mülteciler meselesinde geri adım attığı ve Polonyalı mültecilerin iade talebinden vazgeçme eğiliminde olduğu yönündeydi. Oysa Kossuth, Fuad Efendi'nin Petersburg'ta mülteciler meselesinin Rusya'yı ilgilendiren yönünü halledemeyeceğini ve Rusya ile Osmanlı Devleti arasında bir savaşın çıkacağını düşünüyordu. ileriki bölümde de ayrıntılı olarak üzerinde durulacağı gibi mülteciler Şumnu'ya vardıklarmda kendileriyle ilgili önemli kararların alındığını öğreneceklerdir. Bu kararlardan en önemlisi, Mülteci liderlerinin Anadolu'ya gönderilecek olanıydı. Mülteciler, Anadolu'ya gönderileceklerini duyduklarında, bu karara yoğun bir şekilde itiraz etmişlerdir. Şumnu yolculuğu sırasında Kossuth'un İstanbul'c\aki Macar elçisi Andrassy'ye gönderdiği bir mektubun dışında, hiçbir ya:iışmasına tesadüf edilemedi. Kossuth, bu mektupta İstanbul' daki siyasi ge Üşmeler hakkında Andrassy' den bilgi istiyordu ı os. - 56- - ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları Mülteciler, Şumnu'ya giderken arazinin dağlık ve mevsimin kış olması sebebiyle yavaş ve zorlukla ilerliyordu. Mülteci kafılesi, Vidin' den ayrıldıktan sonra ilk olarak Lompalanga şehrine vardı. Lompalanga'dan 5 Kasım'da ayrılan mültecilerin Plevne'ye kadar yolculukları sırasinda uğradıkları yerleşim yerleri hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Çünkü, bu yerler genellikle ya küçük köyler ya da bir mezra niteliğindeydi1o6. 3- TÜRK ASKERLERİNİN YOLCULUKTA MÜLTECİLERE GÖSTERDlGl MlSAFlRPERVERLİK Türk askeri, mültecilere yolculukları sırasında saygı ve hürmette kusur göstermiyordu. Bir Macar, Türk evine misafir olduğunda kendini evindeymiş gibi hissediyor ve en az altı çeşit yemekle sofrası donatılıyorduıo7. Türk makamlarının mültecilerin her yerde saygı ile karşılanması içi~, İstanbul' dan sert emirler aldıkları bir gerçektir. Zira Osmanlı Hükümeti, mültecilerin şikayetçi oldukları subayları cezalandırmakta en ufak bir tereddüt göstermiyordu 1os. Diğer taraftan, mülteci liderlerinin daha rahat yolculuk yapabilmeleri için büyük mülteci grubundan ayrılması şikayetlere sebep oldu. Bazı Türk subaylarının kendilerine iyi davranmadıkları şikayeti de buna eklenince, iki mülteci subay açıkça Kossuth ile tartışmaya başladılar. Hatta,. Kossuth'u yönetici olarak tanımadıklarını söyleme cesaretini bile gösterdiler. Kossuth, bu tür isyanları Şumnu'ya kadar yaşamak zorunda kaldı1o9. 4- MACAR ESKİ KRALI RAKOCZV FERENC'İN ANISI MÜLTECİLERl DUYGULANDIRIYOR Mülteciler, ll Kasım 1849'da Plevne'ye vardılar. Plevne, bu sırada, Türklerden oluşan 8.000 nüfusa sahip bir şehirdi11o. Burada iki gün kalan mülteciler, korumalarını yapan kumandandan Rakoczy Ferenc'in arkadaşlarıyla birlikte yaklaşık 130 yıl önce Plevne'de kaldığı öğrenince duygusal anlar yaşadılarıı 1 . Mülteci kafılesi, 13 Kasım'da Plevne'den ayrılarak çoğunluğu Türklerden oluşan, 12.000 nüfuslu ,Losdsa'ya doğru hareket ettiler. OsmaNehri kenarında bulunan Losdsa'nın Fessamları özendirecek tabi bir manzaraya sahip olması, bütün mültecileri derinden etkiledi 112. Bir günlük dinlenmeden sonra 14 Kasım'da Losdsa'dan ayrılan mülteci kafıles,i, etrafı üzüm bağları, erik ve ılılarnur ağaçlarıyla çevrili olan çoğunluğu - 57- Osmanlı Misafirperverliği ve Avıupa'daki Yankıları ------------------ Tırnova'ya 16 Kasım'da ulaştı. Mülteciler, 18 da Eski Cuma'ya vardı113. Kasım'da Kasım'da Osman Pazarı, 21 5~ ESKİ CUMU'DA KOSSUTH'U DUYGULANDIRAN KARŞILAMA Tamamıyla Türklerden oluşan Eski Cuma sakinleri, evlerinden çıka­ rak mültecileri karşıladılar 114 . Şehrin paşası, büyük bir hürmetle Kossuth'u kabul etti. Paşa, Kossuth' a büyük bir saygı göstererek olabilecek her türlü eksiklikten dolayı özür diledi . Mültecilere dostane duygularını dile getirmekte zorlanan Paşa, Sultan'ın misafirlerinin her türlü ihtiyaçlarının özenle karşılanacağını söyledi. Bununla da yetinmeyerek, Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya savaş açacağını bile ifade etti 11 5. Paşa, mültecileringelişini bütün şehre duyu!ttu. Şehir halkından Moskof a kafa tutacak kadar cesur olan bu yiğitlerin iyi karşılanmaları ve hoşnut edilmelerini istedi. Zira Hutter' e göre Türkler, Rus aleyhtarı olan kişilere hizmet etmekten ve sundukları hizmetlere karşı ücret almamaktan zevk alırlardı 116. Kossuth da Paşa'nın bu yaptıklarına karşılık olarak, Osmanlı Devleti'nde az vakit geçirdiklerini, fakat Eski Cuma' da kaldıkları iki üç saatin hepsinden daha güzel olduğunu söyledi. Paşa'nın kendilerini kabul etmesindeki soyluluk, misafırperverlik ve yurtseverlik ruhunu Sultan' a ileteceğini de sözlerine ekledi. Paşa da Kossuth'a teşekkürlerini sundu117. \ Eski Cuma'yı 22 Kasım' da terk eden mülteciler, aynı gün -Şumnu'ya ulaştı. Mülteciler Şumnu'ya vardıkları gün Babıali'ye gönderdikleri mektupta, yolculukları boyunca her türlü ihtiyaçlarını karşılayan Osmanlı Devleti'ne teşekkür ettiler11s. KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ KARŞlLAŞTlKLARI BÜYÜK SÜRPRİZ 6- ŞUMNU'DA Vi din' de olduğu gibi, Şurpnu' da da büyük bir içtenve kendileri için hazırlanan kışlalara yerleştirildiler. Şumnu'da en rahat ve en güzel ev, Kossuth'a tahsis edildi. Maviye boyanmış bu ev, kabul, çalışma ve yatak odaları ile bir mutfaktan o~uşuyordu. Aynı zamanda bu eve bir de hizmetçi tayin edildi. Evde Kpssuthla beraber yaveriyle tercümanı da bulunuyordu. Kossuth, bu evde çalışıyor ve Mülteci likle grupları karşılandılar 1 / - 58- ------------------ O smanlı Misafirperverl iği ve Avrupa ' daki Yankıları mülteciler için İstanbul' a ve öteki Avrupa başkentlerine mektuplar gönderiyordu. İmrefi, Kossuth'un kaldığı evi lüks olarak nitelendirir ve bir zamanların Macaristan devlet başkanının bu evde rahat ve sade bir hayat sürdüğünü belirtirı19. Mülteciler ve özellikle de önderleri, Şumnu'ya büyük ümitlerle gelmişlerdi. Onlar, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında, mülteciler meselesi yüzünden, bir savaşın çıkacağını düşünüyor ve bu savaşın, Macaristan' ın özgürlüğünü elde etmesi için iyi bir fırsat olacağı kanaatini taşıyorlardı. Ancak, Osmanlı Devleti, Rusya, Avusturya, İngiltere ve Fransa arasındaki diploması trafiği, onların istediği gibi gelişmemekteydi. Bu meselede en fazla gürültü koparan Rusya'nın, Polonyalı mültecileri iade talebinden vazgeçip onların sınır dışı edilmeleriyle yetineceği, Fuad Efendi tarafından Babıa.li 'ye iletilmişti. Rusya'nın mülteciler meselesindeki politikasını değiştirdiği yolundaki haberlerin Şumnu'ya ulaşması, mülteci önderleri üzerinde derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Çok daha önemli başka bir gelişme ise mültecilerin, Şumnu 'ya vardıkları gün, Kossuth ve arkadaşlarının Anadolu'ya gönderilip orada koruma altına alınacakları haberini duymuş olmalarıydı12o. Gerçekten de Stürmer, Babıali'ye sunduğu ve Avusturya'nın yeni taleplerini içeren 5 Kasım 1849 tarihli notasında, Osmanlı topraklarında bulunan Macar mültecilerinin iadesi talebinden, iki devlet arasındaki dostluk ve iyi komşuluk bağlarının devamı için vazgeçtiğini il etmişti 121 . Buna karşılık Ali Paşa da, Macar mültecilerinin Kütahya'ya gönderilip Avusturya aleyhine hiçbir faaliyette bulunamayacak şekilde muhafaza edileceklerini Stürmer' e garanti etmişti 122. 7- MÜLTECI LIDERLERİNİN ANADOLU'YA GITMEMEK İÇİN BABIALt NEZDINDE BAŞARISIZ KALAN GİRİŞİMLERİ Mülteciler ve özellikle de şefleri Anadolu'ya gitmeye kesinlikle Batthyany ve Perczel, alınan bu kararın uygulanmaması için Sultan Abdülmecid' e bir mektup gönderdiler. Mektupta kendilerinin Anadolu'ya gönderİlıneleri halinde Sultan'a olan güvenlerinin sarsılacağı ve bu kararın kendileri için ölüm fermanı anlamına geleceği belirtiliyordu. Mektubun en ilginç yeri, mültecilerin Osmanlı Devletifni Avusturya'ya karşı savaşa çağırmalarını dile getiren şu satırlardı: "Her dn Türk toplarının sesini duymayı bekliyoruz. Eski zamanlarda olduğu gibi Viyana surları önünde Macar yurtseverlerinin bayraklarıyla Osmanlı bayraklarının bir karşıydılar. ı - 59- Osmanlı Misafirperverliği arada ve Avrupa'daki Yankıları ------------------~ dalgalandığı zamanı dalgalanmasını özlüyoruz. Dağlar Erde! tepelerinde hilalin görme ümidi içerisindedir "123. Mülteciler, Anadolu'ya gitmemek için büyük uğraş verdiler. Ancak Babıali nezdinde yaptıkları bütün girişimler neticesiz kaldı. Hariciye Nazırı Ali Paşa, Osmanlı Devleti açısından bu meselenin kapandığını ve Avusturya ile varılan anlaşma gereğince mültecilerin Kütahya'ya gönderilmelerinin kesinlik kazandığını belirtti 124. 8- KOSSUTH ve ARKADAŞLARININ YILBAŞI KUTLAMALARı Mülteciler, 1850 yılına Şumnu' da girdiler. 1849 yılı Macarlar için kara bulutlarla başladı ve korkunç bir depremle bitti. Macarlar, bu yılın sadece baharında Avusturya'ya karşı başarı sağlayabilmişlerdi. Bunun dışında bütün yıl, ·onlar için acı dolu geçmişti. Büyük ümitlerle başlayıp · çaresizliklerle biten bir yılın ardından yılbaşı, mülteciler için bir nebze de olsa üzüntülerini unutabilecekleri bir gündü. Mülteciler, 1 Ocak 1850 gecesi Ermeni kilisesinde Kossuth'un da katılımıyla bir araya gelmişlerdi. Gecede Protestan V aiz Acs, mültecilere Macarca bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan etkilenen ve savaştan yaralı olarak çıkan bazı mülteciler gözyaşlarını tutamadılar1 2s. Acs'in konuşmasından sonra, "Tanrı Macarları . Kutsasın" (Isten aldmega Magyart) marşı okundu 126. Kutlamalar sırasında bazı kişiler, yaptıkları konuşmalarda Avusturya ve Rusya'yı hedef aldılar.· Yılbaşı kutlamalarında yapılan bu konuşmaları haber alan Avusturya' nın İs tanbul'daki Elçisi Stürmer, mültecileri Ali ve Reşid Paşalara şikayet etti127. Noel kutlamaları bittikten sonra mülteciler, yeni yılını kutlamak için Kossuth'un evine gittiler. Kossuth, mültecilerin yaptığı bu jesti kabul etti ve gelecek balıarda silahlı olarak Macaristan'ı kurtarmak için yeniden harekete geçeceklerini söyledi 128. 9- BAYAN KOSSUTH'UN ŞUMNU'YA GELİŞİ Kossuth'un eşi Theresa'nın 2 Şubat 1850'de Şumnu'ya gelişi mülteciler ve özellikle de Kossuth için hoş bir sürpriz oldu. Ko~suth, Osmanlı Devleti'ne iltica etmek için Arad'dan ayrılmaya karar verdiği zaman, 1 çocuklarının geleceğinin belirsizliği yüzünden Theresa, ~endisine eşlik edememişti. Bayan Kossuth, annelik sorumluluğunu yerine getirmek için Arad'da .' kocasıyla vedalaşınış ve çocuklarını aramaya karar vermişti. - 60- ------------------ Osmanlı Misafırperverl iği ve Avrupa' daki Yankı l arı Kossuth, ll Ağustos 1849'da eşinden ayrılmıştı ı 2 9 . Bir taraftan Macaristan' ın içine düştüğü durum, diğer taraftan da çocukları hakkında hiçbir bilgiye sahip olamaması ve son olarak da eşinden ayrılması, Kossuth için kuşkusuz üzüntti verici bir durum olmuştu. Bayan Kossuth, Macar Özgürlük Savaşı 'nda annelik ve eşlik görevini büyük bir sabırla yerine getirmişti. Onun tek amacı çocuklarını da alarak saklandığı yerden çıkmak ve ülkeyi terk etmekti. Fakat Theresa, çocuklarıyla iletişim kurmayı başaramadı. Çünkü Kossuth'un üç çocuğu da Avusturya tarafından yakalanarak gözetim altına alınmıştı. Bayan Kossuth ise, Avusturya askeri birlikleri tarafından her yerde arandığı halde ele geçirileınedi. Theresa, Macaristan' da bir soydaşının evinde kalıyordu no. Çocuklarını beraberinde Osmanlı Devleti'ne getiremeyeceğini anlayınca tek başına eşinin yanına gitmeye karar verdin ı . Bu kaçışta ona, başlangıçta Mayerhoffer adlı bir genç eşlik etti. ]\fayerhoffer, bayan Kossuth ile önce Peşte'ye, oradan da Szemlin' e gitti. Burada pasaport temin edilmesinden sonra bir muhafız gözetiminde Belgrat'a ulaştılar. Bayan Kossuth bu şehirde Sardunya Konsolosu'nun evine sığındı. Bu evde bir süre kaldıktan sonra Bridham adlı bir İngiliz, onu Şumnu ' daki eşinin yanına götürme görevini üstlendi. Bridham, Macar Özgürlük Savaşı sırasında "Times" gazetesinin muhabirliği görevini yürütüyordu. Savaş sonrasında da aynı gazetenin Sırhistan muhabiriydi. Fakat, Sırhistan Kralı'nın hassa alayı ile korunan Theresa'ya Sırhistan' dan geçerken arkadaşlık etmesinden dolayı işinden ·kovuldu 132. Bridham'ın yardımları sayesinde bayan Kossuth, 2 Şubat 1850'de Şumnu'ya ulaştı. Theresa'nın Şumnu'ya gelişi mülteciler arasında büyük sevinç yarattı. Mülteciler onun kendilerine katılmasını kutlamak üzere bir fener alayı ile bir de balo düzenledilern3. Theresa'nın Şumnu'ya gelmesi hem mültecilerin yaşantılarında önemli değişikliklere neden oldu, hem de Kossuth'un mücadele azınini artırdın 4 . 10- MACAR DEVLET BAŞKANINA BAŞARISIZLIKLA SUÇLANAN SUİKAST GİRİŞİMLERİ Yılbaşı kutlamaları üzerinden çok geçmeden moral bozucu bir geliş­ me yaşandı. Bu gelişme ise, Avusturya'nın Ruscuk Konsolosu Rössler'in Şumnu'ya gelişiydins. Mülteciler, Rössler'in aralarına ikilik sokmak ve mülteci şeflerinin faaliyetlerini gözetlernek amacıyla Şumnu ' ya geldiğine inanıyorlardı. Çok geçmeden Rössler'in asıl amacı ortaya çıktı. Nitekim o - 61 - Osmanlı Misafirperverliği ve Avıupa ' daki Yankıları - - - - - - - - - - ----'--- - - - - - - Türk görevlisinden Kossuth'un kendisine verilmesini ya da öldürülmesini istedi 136. Şumnu kampında en çarpıcı gelişmelerden biri de, Kossuth' a karşı suikast planlarının ortaya çıkarılması oldu. Çeşitli ajanlar tarafından tertip edilen bu eylemler Osmanlı Devleti'nin aldığı etkin önlemler sayesinde başarısız kaldı. ll- MÜLTECİLERİN AHMET VEFİK EFENDİ ONURUNA YAPTlKLARı GÖSTERİ Ahmed V efik Efendi modem Türk okullarında yetişmiş bir şahsiyet­ tir. Kibar hareketleri, Fransız ve İtalyan dillerini konuşurken sergilediği ınaharet ona tam bir beyefendi görünüşü vermekteydi. Ahmed V efik Efendi, mültecilerin nakillerini gerçekleştirmek üzere tüm yetkilerle donatılmış olarak 31 Ocak 1850'de İstanbul'dan yola çıktı 137 ve 3 Şubat'ta Yama'ya ulaştı. Aynı gün l)uradan ayrılarak Şumnu'ya hareket etti. Görkemli bir törenle karşılandığı Şumnu'ya 5 Şubat 1850'de vardı 13 8. Mülteciler, onu kutsal biri olarak görüyor ve gelişiyle problemlerinin çözüleceğine inanıyor­ lardı. Türk görevliler ve mültecilerin önde gelenleri tarafından Ahmed Vefik Efendi için görkemli bir karşılama töreni düzenlendi 139. Mülteciler onun için kırmızı, yeşil ve beyaz renklerden oluşan ışıklı bir ulusal gösteri hazırlamış­ lardı. Esasında bu kutlama, Kossuth'un eşinin Şumnu'ya gelişi sebebiyle 2 Şubat'ta yapılacaktı 14o . Ancak, Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya geleceği daha önceden mültecilere bildirildiğinden, bu lamb alar onun _karşılama töreninde kullanılmak üzere saklanmıştı 141 . \ Ahmed V efik Efendi kendisine gösterilen bu ilgiden çok memnun kaldı. Bundan böyle mültecilerin hayatlarının daha da kolaylaşacağını, padişahın onların dertleriyle yakından ilgilendiğini söyledi. Sultan'ın, Rusya ve Avusturya'nın isteklerine karşı çıkma konl!_sunda bir an bile tereddüt göstermediğini söyleyerek, onlara teselli verici bir konuşma yaptı. Onun bu konuşması mülteciler üzerinde olumlu tesir yaptı ve yüzlerce mülteci Balkan Dağları'na çarpıp vadiye dönen bir ses tonuyla Türkçe olarak, "Padişahzm çok yaşa" diye bağırdılar 142 . Ahmed Vefik Efendi'nin ifadesine göre mültecilerin "sada-yı teşekkürleri semaya çıkmış ve dinleyenlerde zar zar ağlamadık can kalmamıştz" 143 . Ancak, mültecilerin bu sevinci kısa sürdü. Zira, Ahmed Vefik Efendi 'nin Şumnu'ya kendilerini Anadolu'ya göndermek /üzere geldiğini öğrendiklerinde büyük bir üzüntü duydular144. ' - 62- ---------------- Osmanlı Mi safirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları 12- AHMET VEFİK EFENDİ'NİN KOSSUTH ile YAPTlGI ÖZEL GÖRÜŞME Ahn1ed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya vardıktan sonra yaptığı ilk iş Kossuth, Murad Paşa, Dembinski ile diğer mülteci liderlerini ziyaret etmek oldu. Bu ziyaret sırasında Ahmed V efik Efendi, onlara gelecekl'eri hakkında bilgi verdi ve vatansız kalmalarından dolayı kendilerini teselli etti 145. Daha önce de değinildiği gibi Kossuth, Kütahya'ya gitmek istemiyordu. Muhalefetini Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya gelişine kadar çok ciddi bir şekilde de devam ettirdi. Kossuth, "Şumnu 'dan çıkmaktansa kendimi vururum"146 diyecek kadar Kütahya'ya gitmeye karşıydı. Fakat, Ahmed Vefik Efendi'nin Şumnu'ya gelişi ile bu meseleyle ertelenemez bir şekilde yüz yüze gelmişti. Kossuth, ya Kütahya'ya gidecek ya da kendisi ve mülteciler için başka alternatifler bulacaktı. Üste lik, mültecilerin yerleştirilmeleri için ileri sürdüğü tezlerin hiçbiri Babıali tarafından kabul görmedi. Bu konuda itimat ettiği İngiltere ve Fransa' dan da beklediği desteği alamadı. Ahmed Vefik Efendi, mülteci liderleri ve özellikle de Kossuth'u Kütahya'ya gitmeye ikna etmek için büyük çaba harcadı. Bu amaçla, Kossuth ile içeriği hakkında kaynakların çok az bilgi verdiği, iki saatlik bir görüşme yaptı. Kossuth, görüşmede Kütahya'ya gitmeye karşı Çıktıysa da bundan bir netice alamadı. Bu kararın değişmeyeceğini anlayınca da Ahmed Vefik Efendi'den Şumnu'da kalacak mültecilerin akıbetini ö,ğrenmek istedi. Ahıned V efik Efendi' den tatmin edici cevaplar alamayınca ikili arasında şiddetli bir tartışma yaşandı 147 • Bu görüşmede Kossuth, kesin olarak Kütahya'ya nakledileceklerini ve bu kararın değişmeyeceğini anladı. Nitekim, Ahmed Vefik Efendi'nin Sadaret'e göndeTdiği yazısında " ... Mösyö Kossuth 'la şimdilik şöyle iki saate kadar mükdleme olundukda ibtidd-yz emirde izhar ey/ediği niydt-i _şedfdenin ekserisinden vaz geçirülüp ... " 148 önemli ölçüde ikna edildiğini yazdı. Hatta, bu görüşmenin hemen arkasından Ahmed Vefik Efendi, Kütahya' da birlikte kalacağı kişilerin isimlerinin yazılı olduğu bir listeyi ona verdi149. - 63 - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankılan ------------------ 13- KOSSUTH MÜLTECİLERE "ATALARINIZIN GELD1G1 YER OLAN ANADOLU'YA GÖNDERİLİYORUZ" DEDİ Mültecilerin Kütahya ve Halep'e gönderilmeleri için Tair-i Bahri Yapuru tahsis edildi ıso. İki seferde mültecileri Gemlik ve İskenderun iskelelerine götürecek gemi kaptanına mufassal bir talimat verildi. Süleyman Refik Bey Kütahya'yaısı, Mazhar Bey de Helep'e gönderileceklerin nezaret ve muhafazaları için tayin edildi. Macar ve Polonyalı mülteci şefleri 15 Şubat 1850'de Kütahya'ya gitmek üzere Şumnu'dan ayrıldılar. Lajos Kossuth'un Şumnu'dan ayrılışı çok dramatik olmuştur. Mülteciler hatıratlarında, Kossuth'un Şumnu'ya veda ettiği sahneyi, hayatlarının en acıklı olayı olarak kabul ederler. Bu günün sabahında mülteciler ve çok sayıda Türk toplanarak sessiz bir şekilde Kossuth'un gelmesini bekledUerısz. Nihayet Kossuth, ikamet ettiği evden ayrılarak, kendisini bekleyen topluluğa veda etmek üzere onların karşısına geçti ve şu konuşmayı yaptı: "Kardeşlerim! Hayatımda ilk zor adımı anavatanımın topraklarını ve asil ulusumu terk etmek zorunda kaldığımda atmıştım. İkincisini de cesur ordumdan artakalan sizlerden ayrılıp, Avrupa 'dan atılıp mezarımın beni beklediği bir yere sürülmek zorunda kaldığım bugün alıyorum. Siz hala güçlü ve dayanıklısınız. Siz hala anavatan için silah tutmak gerektiğinde sırada iken ben, gücümün biraz daha azaldığını hissediyorum. Ben kaderin kaçınılmaz emrine uyuyor ve benden önce aynı kaderi yaşamış olan Rakoczy 'yi takip ediyorum. Atalarımız Asya 'dan gelmişlerdi. Biz onların torunları, şimdi onların geldikleri yere geri dönmek zorundayız. Bu, kaderin acımasız emridir. Eğer anavatana dönebilme şansına sahip olabilirseniz kemiklerimin yabancı bir ülkede çürümesine iz('! vermeyiniz. Bunu bana söz verdiğinizi ve sözünüzü kesinlikle tutacağınızı biliyorum ve bundan eminim"ıs3. Kossuth'un bu duygu yüklü konuşması üzerine, GrafLadislaus da bir mülteci subay öne çıkıp, şunları söyledi: adın­ "Büyük adam! Sen dünyanın gözü önünde temiz v~ paksın. Macar ulusunun indinde, seçildiğin ilk günkü saygıyı hala elinde i tutuyorsun. Sen, yaşama~ zorundasın ve yaşamalısın. Biz, kemiklerini değil, seni canlı olarak - 64- Osmanlı Misafirperverliği anavatana geri Ladislaus 'un bu ve Avrupa'daki Yankıları ----------------- götüreceğiz. Buna Tanrı 'nın adına yemin ediyoruz" 154 • konuşmasından sonra bütün mülteciler "Yemin ederiz" diye bağırdıları ss. Mülteciler, ı 8 Şubat'ta Yama'ya geldiler. Bir gün sonra, kendilerine tahsis edilen gemi ile Yama'dan ayrıldılar. 23 Saat süren bir yolculuktan sonra 20 Şubat'ta Gemlik iskelesine ulaşıldı. Ancak kötü hava koşulları nedeniyle Bursa'da bir ay zorunlu bekleyişten sonra 3ı Ocak ı850'de Kütahya'ya vardılarıs6. Başlangıçta Kütahya'ya 57 mülteci gönderildi. Fakat bir süre sonra Avusturya Hükümeti ile Babıali, 26 kişilik bir grubun daha Şumnu'dan Kütahya'ya gönderİlıneleri hususunda mutabakat sağladılarıs7. F- KOSSUTH ve ARKADAŞLARıKÜTAHYA'DA 1- AVRUPA GAZETELERİNDE MANŞETLERDEN İNMEYEN ŞEHİR: KÜTAHYA Kossuth ve diğer mülteci şeflerinin Kütahya'ya gelmesiyle bir anda bütün dünyanın gözü bu şehir üzerine odaklandı. Çünkü Macarlar ve Polonyalılardan oluşan yaklaşık ı 00 seçkin mülteci burada yaşıyorlardı. Avrupa ve Amerika' da Kütahya şehrini sütunlarına çıkarmayan az sayıda gazete kalmıştı. O tarihlerde Kütahya'nın nüfusu yaklaşık 50.000 kadardı. Mülteciler için Kütahya' daki hayat çok ucuzdu. Avrupa' da yüksek meblağlar karşılığında elde edebileceklerini burada gülünecek -bir ücretle temin edebiliyorlardı. 2- KOSSUTH'UN KÜTAİIYA'DAKİ GÜNDELİKHAYATI Kossuth ve arkadaşlarının gözetimi vazifesini Süleyman Refik Bey yapıyordu. Mültecilerin hatıratlarında belirttikleri gibi Süleyman Bey, çok şakacı ve sevimli bir kişidir. Kossuth, Kütahya' da dünyanın politik konumu hakkındaki bilgileri Osmanlı Devleti 'nde görevli olan İngiliz ya da Amerikalı diplomatlar vasıtası ile elde ettiği İngiliz ve Fransız gazetelerden öğreniyordu. Çalışma saatleri dışındaki vaktini çocukla*na yetiştirmeye harcıyor, dinlenmek için de oturduğu konağın dışındaki ba~çeyi kullanıyor­ du. Doğu gezginleri tarafından ziyaret edilmediği tek bir hafita bile geçmiyordu. Ontı ziyaret edenler arasında Bursa'daki İngiliz Konsolasunun damadı -661 Osmanlı Misafirp erverliği ve Avrupa'daki Yankıları - -- - - -- - -- -------- Lonkaros da bulunuyordu. Lonkaros, Kossuth, Batthianyi, General Perczel ve Meszaros ile General Wsocki'nin · resimlerini çizdi. Bu resimleri İstanbul' da Loto ğrafya destgahında bastırıp talipiiierine satıp yüklü miktarda para kazandı. 3- KOSSUTH KÜTAHYA'DA TÜRKÇE GRAMER HAZlRLADI Kossuth da iyi bir dil yeteneği olduğu için kısa sürede Türkçe'yi öğrendi. Daha sonra öğrendiklerini belirli bir sisteme sokarak bir Türkçe gramer hazırladı. Bazı tarihçiler, Türkiye'ye sığındıktan üç ay sonra, 1849 Aralık ayında, Kossuth 'un Türkçe konuştuğunu, yazdığını ve okuduğunu ileri sürerler. El yazısı ile yazılmış bu gramerin özgün nüshası bugün Ulusal Macar Arşivi'nde bulunmaktadır. Büyük, sert kaplı ve çizgili bir . defterdir. Üzerinde "Türkçe Gramer" yazılıdır. Defter 48 sayfadan oluş­ makta ve son kısımlarında boşluklar vardır. Kossuth, defteri Kütahya'da birinci harfinden sonuncu harfine kadar kendisi yazmıştır. Ancak, 48. sayfada her hangi bir not düşülmeden gramer sona ermektedir. Yani Türkçe gramer tamamlanmamıştır. Burada cevaplandırılması gereken soru acaba neden Kossuth grameri bitİrıneden yarıda bırakmış olduğudur? Öyle anlaşılıyor ki, Kütahya' daki ınİ­ safirliğinin Avrupa ve Amerika'ya yapılacak yolgrameri bitirmeğe zamanı kalmadı. -Bir diğer önemli soru ise Kossuth'un Türkçe'yi kimden öğrendiğidir? Şu andakibilgilerimiz Kossuth 'un Türkçe 'yi Adolf Orosdi' den öğrendiğini gösteimektedir. Gerçekten de mülteciler arasında Orosdi'nin adına tesadüf etmekteyiz. Orosdi, Vidin' de Müslüman olmuş, Şumnu' da Kossuth ve arkadaşlarıyla birlikte olmuş daha sonra Bem ile Hal ep' e gitmiştirıs s. ikinci yarısında artık Batı culuğa hazırlık yaptığından 4- KOSSUTH'UN ÇOCUKLARI KÜTAHYA'DA TÖRENLE KARŞILANIYOR 18 Haziran 1850'de Kütahya bir törene şahit oldu. Kossuth, Şum­ ayrılmaya az bir vakit kala eşi Theresa'ya kavuşmuştu. Fakat, en büyüğü sekiz yaşında olan üç çocuğu ise Macaristan'da kalmıştıı s9. Kütahya'ya vardıktan sonra Ferenc, Lajos ve Julia adlarını taşıyanı~o, çocuklarından uzun süre haber alamadı. Bu süre içinde onlar Macaristan'da inahkumduları 6 ı . Avusturya Hükümeti, çocukların babalarının yanına gitmelerine izin verdi. Bu nu' dan - 681 / Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları ------------------ izinden sonra, Kossuth'un üç çocuğu ile kız kardeşi Lujza Ruttkay, Kütahya'ya gelmek üzere 26 Mayıs'ta PeŞte'den ayrıldılar. Çocuklar teyzeleriyle birlikte, 7 Haziran 1850' de Türk yöneticiler ve Macarlar tarafından iyi karşılandıkları İstanbul'a geldilerı6 2 • Kossuth'un çocuklarına İstanbul'da İngilizler tarafından çok kıymetli hediyeler verildii63. Ancak, İstanbul'dan Kütahya'ya gidecek kadar yol harçlıkları olmadığından kendilerine para verilme.:. . sini istediler. Bu istek üzerine Babıa.li, onlara 5.000 kuruş yol harçlığı vererek Kütahya'ya doğru yola çıkardıı6 4 • İstanbul'dan Kütahya'ya kadar güven içinde yolculuk edebilmeleri için de yanlarına asker verildiı6s. Ayrıca, Gemlik liman müdürüne bir buyrultu gönderilerek, Kossuth'un çocukları Gemlik'e yardığında kendilerine her türlü kolaylığın gösterilmesi ve Bursa'ya kadar olan yolculuklarında gerekli olan binek hayvanlarının hazırlanması istendi. Bursa müşirine gönderilen buyrultuda da, bunların Kütahya'ya değin bütün ihtiyaçlarının karşılanması hususunda titiz davranılması emredildi. Diğer taraftan Süleyman Refik Bey'e de Kossuth'un çocuklarının Kütahya'ya doğru yola çıkarıldıkları haberi gönderildiı66. İstanbul'dan Bursa'ya gelen Kossuth'un çocukları ve kız kardeşini almak üzere, Kütahya' dan Mülazİm Mestan Ağa, Ali Çavuş, Ali Onbaşı ve üç nefer süvarİ Bursa'ya gönderildiı67 . Nihayet Kossuth'un çocukları, 18 Haziran 1850 günü babalarının yanına geldiler. Kossuth, çocuklarına kavuştuğu için çok mutluydu. Nitekim, Süleyman Refik Bey'in bildirdiğine göre, çocuklarından uzun süre ayrı kalan Kossuth, onlara kavuştuğu sırada şu konuşmayı yaptı: "Bu biçare çocukları­ mın zalimler ellerinden kurtarub me/ce-i penah ve merhamet-i 'adalet/erine iltica etmiş fukara baba ve analarına böyle mu 'azzezen ve mükerremen gönderilmesi ve Der- 'aliyy e'den hin-i müfarakatlarında dahi 'atiyye-i seniyye ihsan buyuru/ması ve bab-ı merhametlerine iltica edeliden berü bi '/-cümle Macar fukaralarına olan merhamet ve iniiyatı bir vechile ifası teşekkür olunur ha/at değildir ve ahali-i Macartstan bütün bütün esir olsalar yine bir zerresinin eda-yı teşekkürü değildir ve Cenab-ı Allah ruy-ı arzı halk edeli böyle bir padışah - ı ma 'den-i 'adalet gelmemişdir ve aşina-yı tevarih olanların malum udur. Rabbim ·'ömr ü şevket-i şahanesini müzdad vefiravan ve düşmanlarını makhur ve perişan buyursun. Değil Türkistan 'umum üzere bütün dünyada olan bikes fukarayı bağışlasun ve Sultan Abdulmecid Efendimizin ve Sadrazam Devletlü Ubbehetlü Reşid Paşa Hazretlffrinin bir muyine ahali-i Macaristan ve 'umum üzere ahali-i Avrupa ku~ban olsun deyü ağlayarak du' d eyledi ve s dir rüfekaları dahi bülend-avaz )ile Türkçe -amin deyü feryad ey/emiş oldukları ... "ı 6s •• 1 - 70 / Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' dakiYankılan - - -- - - - - - - - - - -- Kossuth'un kız kardeşi Ruttkay, Kütahya'da 15 gün kaldıktan sonra tekrar geri döndü. Ruttkay, Bursa üzerinden Gemlik'e ve oradan da vapurla İstanbul' a gidecekti. Kossuth, çocuklarına kavuşmasında büyük emeği geçen kız kardeşini Gemlik' e götürmek üzere kendi tercümanı ve bir Macar yüzbaşısını görevlendirdi. Süleyman Refik Bey de, hem Ruttk~y' a re fakat etmek hem de tercüman ve yüzbaşıyı Gemlik'ten Kütahya'ya getirmek için bir mülazım, bir çavuş bir onbaşı ve iki de nefer tayin ettiı69. Bu arada Eylül 1850'de Perczel'in eşi de Kütahya'ya geldi. O, Avrupa'daki gelişmeleri anlatan kitap ve broşürleri getirerek bütün mültecileri sevindirdi ı1o. G- KOSSUTH'U KÜTAHYA'DAN KAÇIRMA GlRlŞlMLERl VE OSMANLI DEVLETI'NİN ALDlGI TEDBİRLER 1- EXAMINER GAZETESİNİN ORTAGI HENNINGSEN FRIGYES KAROLY'NİN KÜTAHYA'YA GELİŞİ Kossuth ve arkadaşları, Kütahya' da yaklaşık bir buçuk yıl kaldılar. Bu süre zarfında onların muhafızlığını Süleyman Refik Bey yaptı. Süleyman Refik Bey'in BabıaJi'ye gönderdiği raporlar, Kossuth'un Kütahya'daki yaşamı hakkında bizlere kıymetli bilgiler vermektedir. Kütahya' daki mülteciler, genel olarak vakitlerini okuma yazmayla, · Türkçe ya da İngilizce öğrenmekle geçiriyorlardı. Kossuth da Kütahya'da boş durmuyor, İngiltere ve Fransa' daki arkadaşlarıyla sürekli mektuplaşıyor­ du. Çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca bildiğinden mektupları politik arenada büyük yankı uyandırıyordu. Kossuth, mektuplarında özellikle Macar . trajedisinden dolayı Avrupa'daki dengenin bozulduğuna dikkat çekiyordu. Ancak, Kütahya' da bu küçük fakat önemli mülteci grubunu telaşlan­ olaylar da yaşanıyordu. Bu tür olayların ilki, 27 Temmuz 1850'de Henningsen Frigyes Karoly'nin Kütahya'ya gelmesiyle yaş~ndıı7 ı . Henningsen, İngiltere' de yayın yapan "Examiner" gazetesinin ortağı~dı. Henningsen, daha önce "Thomson" takma adıyla Vidin'e gelmiş ve Kqissuth ile bir çok kere görüşmüştü ı n. Onun gazeteci kimliğini bilen Kossuth, kendisiyle dıracak - 72 - -- ------------------- Osmanlı Misafırperverliği yakından ilgilenmiş sohbetler ve Macaristan'ın o anki durumu ve ve Avrupa'daki Yankıları gelec eği hakkında yapmıştı. Kossuth'un Kütahya'ya gelmesinden üç ay sonra, Henningsen'i de burada görüyoruz. O, İzmir Valisi Halil Paşa'dan yol buyruldusu alarak, İzmir'den Kütahya'ya geldil73 . Henningsen, Kossuth ile görüşüp , ona çeşitli makamlardan yazılan mektupları ulaştırdı. Süleyman Refik Bey ile de ·bir görüşme yaparak, Kütahya ve Karahisar taraflarında av yapmak istediğini söyledi. Fakat, Henningsen'in, Vidin'de Kossuth ile sık sık görüştüğünü bilen Süleyman Refik Bey, onun Kütahya'ya gelişine şüphe ile bakıyordu . Bu şüphe üzerine Süleyman Refik Bey, Henningsen'in ne amaçla Kütahya'ya geldiğini araştırdı. Sonuçta, gerçekten de, Henningsen'in Kütahya'ya boş bir amaçla gelmediği ortaya çıktı. Süleyman Refik Bey'in bazı mültecilerden aldığı bilgilere göre Henningsen, fırsat bulduğunda başta Kossuth olmak üzere mültecileri kaçırınaya teşebbüs edecektiı74 . Süleyman Refik Bey, Henningsen'in Kütahya'ya geliş amacını öğrendikten sonra mültecilerin korunmalarıyla ilgili tedbirleri daha da artırdı. 2- RUMLARKÜTAHYA ŞEHRİNİ YAKMAK İSTEDİLER Kossuth 'u Kütahya' dan kaçırma planlarından bir başkasını da Rumlar organize etmek istediler. Plana göre, Rumlardan birkaç kişi kiralanacak ve bunlar Kütahya şehrini ateşe vereceklerdi. Kossuth, yangında oluşacak panik havasından istifade edilerek kaçırılacaktı. Fakat bu plan da bir önceki gibi başarısızlıkla sonuçlandı. Zira BabıaJi, Kossuth 'u kaçırmak için yapılan bu planı önceden haber almış ve Süleyman Refik Bey ile Kütahya Kaymakamını uyarmıştı. Gerek Sadaret gerekse Seraskerlikten Süleyman Refik Bey' e yazılan bütün yazılarda, başta Kossuth olmak üzere, mültecilerin kaçırılması operasyonlarına karşı dikkatli olunması istenmiştirı7s. 3- AVUSTURYA AJANI JASMAGY KÜTAHYA'DA Kossuth'u Kütahya'dan kaçırma girişiminde bulunan bir başka kişi de Jasmagy idi. Bu Avusturya ajanı, aynı zamanda İstanbul'daki Avusturya elçiliğinin üçüncü tercümanıydı 1 7 6. Jasmagy, Şumnu'da Kossuth'a bir suikast teşebbüsünde bulunmuştu. Ancak, bu suikast başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Buna rağmen Jasmagy, Kossuth ve diğer mülteci şe tl erinin, peşini bırakmadı. O, mültecileri gittikleri her yerde adeta gölge gibi takip ediyordu. Mülteciler, - 73 - Osmanlı Misafırperverl iği ve Avrupa'daki Yankıları - - -- -- - -- - - - - - -- Şumnu'dan ayrıldıktan sonra, Jasmagy de yanındakilerle beraber, Kütahya'ya gitmek üzere yola çıkmıştı ın. Jasınagy ' nin mültecileri takip ettiğini öğrenen Türk görevliler de onu yakın takibe almıştı. Jasmagy, Eylül1850'de Kütahya'ya geldiı7s. Bunu haber alan Babıa­ li, bu kişinin Kossuth'a karşı daha önce tertip ettiği suikasti bildiğinden, Süleyman Refik Bey'i dikkatli olması hususunda uyardıı79. Jasmagy, Kütahya'ya gelir gelmez, mültecilere şeflerini bırakıp Avusturya Hükümeti'nin sunduğu korumayı kabul etmelerini teklif etti. O, Kossuth ve General Meszaros 'u da ayrı ayrı ziyaret etti. Adı geçen iki mülteci şefinden bundan böyle Avusturya aleyhinde bir harekette bulunmayacaklarına dair söz vermelerini istedi. Ayrıca bunu yazılı olarak taahhüt etmelerini söyledi ı so. Fakat, Jasmagy'nin bu girişimi sonuçsuz kaldı. Çünkü, gerek Kossuth gerekse Batthyany, onun isteklerine olumsuz cevap verdilerısı. Diğer taraftan Jasmagy'nin Kütahya'ya gelmesinden rahatsız olan mülteciler, Kossuth'a gidip onu şikayet ettiler. Kossuth da durumu Süleyman Refik Bey'e bildirdiısı . Mülteciterin şikayeti üzerine Süleyman Refik Bey, Jasmagy'e 30 saat içerisinde Kütahya'yı terk etmesini söylediıs3. Ancak, verilen sürenin do lmasına rağmen, 1asmagy şehri terk etmemişti. Hatta, Süleyman Refik Bey' e müracaatta bulunarak, birkaç gün daha Kütahya' da kalmasına izin verilmesini istedi. Fakat, onun ne maksatla Kütahya'da bulunduğunu bilen Süleyman Refik Bey, bu isteğe olumsuz cevap verdi. Bunun üzerene Jasmagy, şehri terk etmek zorunda kaldı ı s4. Jasmagy, Kütahya'dan ayrıldık­ tan sonra Bursa'ya gitti. Ancak, Kütahya' dan ayrılırken Süleyman Refik Bey' e birkaç gün sonra tekrar · geri döneceğini söyledi. Avusturya basını, Jasmagy'nin Kütahya'dan ayrılmak zorunda kalmasını Kossuth'a bağladı. Onun, ülkesinden çok uzaklarda bile hala bir devlet başkanı gibi istediğini yaptırmasına büyük tepki gösterdiıss. 4- AT TÜCCAR! DA KOSSUTH'U KAÇIRMAK İSTEDİ Kossuth'u Kütahya'ya kaçırmak amacıyla gelen bir başkası daSaint Görgei idi. Görgei'nin asıl mesleği at tüccarlığıydı. Birkaç arkadaşıyla Kütahya'ya gelen Görgei, önce Süleyman Refik Bey ile görüştü. Kossuth ile görüşmek istediyse de buna izin verilmedi. Çünkü Süley~an Refik Bey, onların asıl amacının Kossuth'u kaçırmak olduğunu biliyotdu. Bu sebeple, onlardan şehri terk etmelerini istedi. Ancak, onlar yol harçliktarının olmadı­ ğı bahanesiyle kışı Kütahya' da geçirmek zorunda olduklarını bildirdiler. - 74- - - ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları casustu ve asıl amaçları Kossuth'u kaçırmaktı. Bu sebeple bunların Kütahya'yı bir an önce terk etmeleri gerekiyordu. Süleyman Refik Bey, paralarının olmadığını söyleyen bu casusların Bursa'ya kadar olan menzil ücretlerini bizzat kendisi karşıladı. Ayrıca onlara yol harçlığı olarak da 100 kuruş verdi. Osmanlı Devleti'nin aldığı etkili önlemler sayesinde mültecilerin, Görgei ve arkadaşlarının Kütahya'ya geliş ve gidişinden hiç haberi olmadı ı s6. Oysa, bu kişiler 5- KÜTAHYA AKTARLARINDA ZEHİR SATIŞI YASAKLANıYOR Diğer taraftan, Kütahya' da mültecilerin huzurunu bozacak başka gelişmeler de yaşanıyordu. Kütahya halkından birkaç kişi zehirlenerek ölmüştü. Ölenler arasında mültecilerden kimse yoktu. Yine de bu olay, mülteciler arasında korku ve paniğe sebep olmuştu. Yapılan araştırmada, zehirlenme hadisesinin sebebi ortaya çıkarılamadı. İstanbul'daki mülteciler, Kütahya'daki zehirlenme olayını haber aldıklarında, Babıali'ye müracaatta bulunarak arkadaşları için gerekli önlemlerin alınmasını istediler. Bunun üzerine, Kütahya' da başka zehirlenme hadiselerinin yaşanmaması için, güzel kokular satan bakkallarda zehir satımının durdurulması yolunu gidildiıs7. Mülteciler, alınan bütün önlemlere rağmen, özellikle Avusturyalı bir şekilde takip ediliyordu. Onlardan birinin fırar etmesi veya söz konusu ajanlarca kaçırılması, Babıali'yı oldukça güç durumda bırakacaktı. Diğer taraftan, mültecilerin Kütahya' dan fırar edeceklerine dair söylentiler de vardı. Gerçekten de Süleyman Refik Bey' den gelen raporlar, bu söylentileri ajanlarcasıkı doğruluyordu. 6- DEVLET KOSSUTH VE ARKADAŞLARINI BURSA'YA NAKLETMEYİ DÜŞÜNDÜ Kütahya' daki mültecilerin firar edebileceklerini hisseden . Babıali, böylesi bir gelişmenin yaşanmaması için, tedbir alma yoluna gitti. Babıali, Rusya ve Avusturya'nın bütün haskılarına rağmen mültecileri iade etmemişti. Kossuth ve arkadaşlarını misafir etmek suretiyle de özgürlüğün koruyucusu olduğunu Avrupa'ya göstermişti. Bu tavır, Avrupa' da Osmanlı Devleti lehine olumlu bir kamuoyunun oluşmasına neden olmuştu. Kossuth'u kaçırmak için tertip edilen bu tür tuzak ve komploların başanya ulaşması halinde, Osmanlı - 75- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa' daki Yankılan - - - - - - - - -- -------- Devleti, Avrupa ' nın sempatisini kaybetmiş olacaktı. Bu yüzden de Babıali, Kossuth'un güvenliğine büyük önem veriyordu. Nitekim Sadaret, 8 Eylül ı 85 0' de Süleyman Refik Bey' e bir yazı göndererek; ajanlar tarafından rahatsız edilen Kossuth ve arkadaşlannın Bursa 'ya nakledilmelerinin uygun olup olmayacağını sordu ı ss. Mültecilerin Bursa'ya nakledilmek istenmesinin bir diğer önemli sebebi de, kış mevsiminin Kütahya' da şiddetli geçmesiydi. Bu da, bu tür iklim koşullarına alışık olmayan mültecileri rahatsız ediyordu. Halbuki, Bursa'nın havası Kütahya'ya göre daha yumuşaktı. Süleyman Refik Bey, mültecileri Kütahya'ya götürürken, yaklaşık bir ay Bursa'da kalmıştı. Dolayı­ sıyla o, Bursa'nın mülteciler için uygun olup olmayacağı hakkında en sağlıklı bilgiye sahipti ı s9. Ancak Süleyman Refik Bey, Sadaretle aynı görüşte değildi. Zira, Kossuth ve arkadaşlarının korunmalarına büyük dikkat gösteriyordu. Ayrıca, Kütahya'ya gelen }asmagy ve diğer ajanların da gerekli uyarılardan sonra· şehri terk ettiklerini ifade ediyordu. Bu sebeple, mültecilerin Kütahya' dan Bursa'ya nakledilmelerinin uygun olmayacağını Sadaret'e bildirdi ı 9o. H- KOSSUTH VE ARKADAŞLARININ KÜTAHYA'DAN AYRILMALARı Osmanlı Devleti ile Avusturya Hükümeti arasında varılan mutabakat Kütahya' da bulunan mültecilerin bir kısmı serbest bırakılacaktı. Serbest bırakılacak olan mültecilerin sayısı 69 kişiydi . Fakat Kossuth bu grup içerisinde yer alınıyordu. Kossuth, Kütahya' daki arkadaşlarının serbest bırakılmalarını engelleyemeyeceğini anlayınca, aile doktoru Spaczek'ten başkasına canını emanet edemeyeceğini söyleyerek, onun Kütahya' da kalmasını istedi. Ayrıca en fazla ihtiyaç duyduğu kişiler arasında yer alan, tercümanı Cseh'in de Kütahya'da kalmasını sağladı. Kossuth'un girişimleri sonucunda doktoru ve tercümanından başka ı 1 mülteci daha Kütahya'da · kalmış ve 56 kişinin Kütahya'dan ayrılması kesinleşmişti. Bu grupta yer alan 26'sı Macar ve 30'u Polonyalı olan mülteciler Ahmed Bey'in refakatinde Kütahya'dan Gemlik'e götürüldüler ve oradan da Avrupa'ya gönderildiler. geregı 1 Bu mülteci taifesi Kütahya'dan ayrıldıktan sonra geyide Kossuth'un da içinde bulunduğu 5 ı mülteci kalmıştı. Avusturya hükümeti ile yapılan uzun müzakerelerden sonra bu mülteci grubunun da Eylül ) 85 ı' de serbest bırakılınasına karar verildi. - 76 - ------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları Süleyman Refik Bey, mültecilerle tek tek görüşerek onların Amerika veya İngiltere'den hangisine gitmeyi tercih edeceklerini sordu. Batthyany, Fransa elçisi tarafından kendisine pasaport ve mektup gönderildiğini, mektupta ı5 Eylül'de Marsilya'ya hareket edecek vapurla kendisinin bu ülkeye gönderileceğine dair söz verildiğini, dolayısıyla bu zamana kadar Çanakkale'de kalmayı istediğini Süleyman Refik Bey' e söyledi. Kossuth ve General Wysocki, hangi ülkeye gideceklerine henüz karar vermediklerini ve bu kararı Gemlik'te vereceklerini söylediler. General Perczel ise, Amerika'ya gitmeyi çok istediğini, ancak eşinin hamile ve doğumunun yakın olması sebebiyle, bunun imkansız olduğunu ifade etti. Eşinin Gemlik'te doğum yapması halinde burada bir ay kalmak zorunda olduğunu Süleyman Refik Refik Bey'e iletti. Eğer doğum Gemlik'te olmazsa, bu özel durum nedeniyle, Amerika yerine İngiltere'ye gideceğini söyledi. Eşinin yolda doğum yapması halinde ise Malta Adası'na çıkacaktı. Ancak Perczel'in eşi, Gemlik' e giderken yolda doğum yaptı. Eşinin doğumu üzerine Perczel, Süleyman Refik Bey' e ,arkadaşlarıyla beraber yolculuk yapamayacağını söyledi. Süleyman Refik Bey, bunun üzerine Perczel, eşi, çocukları ve maiyetinde bulunanların Bursa'ya gönderilmelerini uygun gördü. Süleyman Refik Bey, Kütahya'dan Gemlik'e vardıktan sonra burada en fazla bir gece kalınacağını, dolayısıyla mültecilerin İngiltere veya Amerika vapurlarından hangisine bineceklerini kendisine bildirilmesini istediyse de, kesin bir cevap alamadı. Nihayet Kossuth yaklaşık ı.5 yılını geçirdiği Kütahya' dan ı Eylül ı85ı 'de ayrıldı. Eylül' de Gemlik'ten gemiyle yoluna devam etti ve ı O Eylül'de Çanakkale'ye vardı. Orada Mississippi adını taşıyan Amerikan savaş gemısıne bindi ve 5ı arkadaşı ile birlikte Osmanlı Devleti'nden ayrıldı. - 77- - · 78 ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları II. BÖLÜM OSMANLI DEVLETI'NİN MÜLTECİLERl HİMAYESİ ve A VRUPA'DAKİ YANKILARI "Tacımı veririm, tahtımı veririm, ülkeme sığı­ asla vermem. " Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid nanları "Osmanlı Devleti 'ne sığınan bu insanları geri vermek, onları eellada teslim etmekten farksız­ dır. Böyle bir tutum, asırlar boyu misafirperverliği ile tanınan Osmanlı Devleti 'ne yakışmaz." Sadrazam Mustafa Reşid Paşa A- OSMANLI DEVLETİ'NİN MÜLTECİLERİ HİMAYESI VE DİPLOMATİK KRİZ Osmanlı Devleti'nin başta Macar Devlet Başkanı Lajos Kossuth mültecilere gösterdiği üstün misafırperverliğin Avrupa başkentlerindeki yankılarına değinmeden önce, mülteciler sorunun Osmanlı Devleti ile Rusya ve Avusturya Devletleri arasında meydana getirdiği diplomatik kriz üzerinde durmak istiyoruz. Mültecilerin iadesini isteyen Rusya ve Avusturya devletlerine karşı Osmanlı Devleti 'nin savaşı da göze alarak bu mültecileri vermemesi bir insanlık destanı olarak tarihe geçti. olmak üzere diğer 1- RUS ÇARI MÜLTECİLERİN İADESİ İÇİN ÖZEL ELÇİSİNİ İSTANBUL' A GÖNDERDİ Osmanlı Devleti 'ne iltica eden Macarların arasında yaklaşık 1.000 kadar Polonyalı bulunuyordu. İmparator Nikola, bunların iade edilmesi için, niyetini iyi ifade edilmiş terimleri e açıkladığı mektubu Sultan Abdülmecid' e gönderdi. Mektubu İstanbul' a getirme görevini maiyetinde bulunan generallerden Leon Radziwill' e vermişti. Radziwill, 4 Eylül 1849 'da istanbul'a vardıı9ı. Çar mektubunda iki ülke arasında bir sorun yaşanmaması -79- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yankılan ------------------- için, Babıali 'nin bu kişilere sığınma hakkı vermemesini ve bunlann tutuklanarak Rusya'ya iade edilmesini Sultan'dan istiyorduın. Çar'ın mektubu İstanbul' a ulaşmadan Rusya Başbakanı N esselrod, Titof aracılığı ile Babıali 'ye sunulmak üzere, adeta emir niteliğinde bir nota gönderdi. Bu notada Polonyalı mültecilerin iade edilmemesi halinde Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş açmaktan kaçınmayacağı ifade ediliyorduı93. Diğer tarafta~ Rusya'nın İstanbul' daki Elçisi Titof da konu hakkında hükümetinden kendisine henüz bir talimat gelmeden Babıali nezdinde girişimde bulundu. Nitekim 15 Ağustos 1849'da Hariciye Nezareti'ne sunduğu notasında, Küçük Kaynarca Anlaşma­ sı'nın II. maddesine atıfta bulunarak Babıali'nin geçmiş anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini yani mültecilerin iade edilmesini istiyordu. Diğer taraftan Avusturya Elçisi Stürmer, Titof ile eş zamanlı hareket ederek Avusturya Başbakanı Schwarzenberg'ten gelen nota ile birlikte kendisinin kaleme aldığı notalan Babıali'ye takdim etti. Bu notalarcia 1739 Belgrat Anlaşması 'nın XVIII. maddesi hükmünce başta Kossuth olmak üzere bütün Macarlann iadesi isteniyordu 194. 2- MÜLTECİLERİİADE ETMEK ONLAR! CELLADA TESLİM ETMEKTEN FARKSIZDI Gerek Çar'ın mektubu ve gerekse Babıali'ye arda arda sunulan notalardan sonra, Meclis-i Mahsus'da mesele bütün yönleriyle ele alındı. Üyelerden bir kısmı Avusturya ve Rusya'nın isteklerine olumlu cevap verilmesini, yani mültecilerin iade edilmesi gerektiğini ileri sürdüler. Ancak, Osmanlı Devleti'nin himayesine sığınan bu insaniann iade edilmeleri, onlann eellada teslim edilmelerinden farksız olmayacağından bu görüş kabul görmedi. Mecliste, mültecilerin iade edilmemesi fikrinin · ağırlık kazanmasında, o dönemde Avrupa Devletleri'nin politik mültecilere bakış açısı da etkili oldu. Zira, o dönemde Avrupa ülkelerinden firar eden mülteciler iki sınıfa aynlmaktaydı. Birincisi, adam öldürme ve hırsızlık suçunu işleyenlerdi. Bunlar, hak ettikleri cezadan kurtulmak için başka ülkelere iltica ettiklerinde yakalanıp iade edilmeleri gerekiyordu. İkincisi ise, politik endişelerle firar edenlerdi. Bunlann durumu birinci kategoridekiler gibi! olmayıp, politik amaçla bir başka devlete iltica edenlerin iade edilmes~ teamülü çoktan terkedilmişti. Dolayısıyla, siyasi mülteciler hususunda üstinanlı Devleti'nin, Avrup(;l devletleri arasında adeta hukuki bir sözleşme Şeklini alan genel - 80- ------------------Osmanlı Misafirperverl iği ve Avrupa'daki Yankıları team.ülün dışına çıkması da söz konusu değildi. Üste lik Osmanlı Devleti, bu teamüle aykırı hareket etmesi halinde bu davranışını Avrupa kamuoyuna izah etmede sıkıntılar yaşayabilirdi. Ayrıca, Sultan Abdülmecid mültecilere kucak açıp onların hayatlarını güvence altına almakla, bütün dünya kamuoyuna Osmanlı misafirperverliğini de göstermiş olacaktı. Meclis üyeleri mesele hakkındaki genel kanaatlerini bu şekilde ifade ettikten sonra, mültecilerin Rusya ve Avusturya'ya iade edilmemeleri yönünde görüş birliğine vardıları9s. 3- RUSYA VE AVUSTURYA OSMANLI DEVLETİ'NDEN "EVET" VEYA "HAYIR" DEMESİNİ İS TİYOR Osmanlı Hükümeti 'nden istedikleri cevabı alamayan elçiler, Babıali üzerindeki baskıları daha da artırdılar. Onlar, Osmanlı Devleti'nin "evet" ya da ?hayır" cevabını vermesini istiyorlardı. Elçilerle yapılan bire bir görüşme­ lerde kararlılıklarında bir yumuşama gözlenmeyince konu, ll Eylül'deki Meclis-i Mahsus toplantısında tekrar görüşüldü. İki devlet tarafından bu kadar sıkıştırılan Babıali, konu hakkında artık bir karara varmak mecburiyetindeydi. Yani, meclis ya "evet" ya "hayır" cevabını verecek, ya da üçüncü bir yolu tercih ederek, kesin bir cevap vermekten kaçınacaktı. Yapılan görüşmelerden sonra, Çar'ı Macarlara karşı kazandığı zaferden dolayı kutlamak için, Petersburg'a özel bir memur gönderilmesine karar verildi. Bu memur, Osmanlı Devleti'nin mültecileri neden iade etmediğini Çar'a bizzat anlatacaktı. Çünkü Babıali, şimdiye kadar Rusya'nın taleplerini h~p Titofun ağzından öğrenmişti. Rusya'ya bir memur gönderilmesi fikri bütün üyeler tarafından kabul edildi. Bu konudaki kararlılığı göstermek amacıyla hazırlanan bir kağıdın sol köşesine Rusya'ya bir memur gönderilmesi veya mültecilerin hemen iade edilmeleri şıkları yazıldı. Meclis üyelerinden hiçbir tesir altında kalmadan hangi şıkkı tercih ediyorlarsa onun altına isimlerini yazmaları istendii96. Yapılan oylamada bütün üyeler Rusya'ya bir elçi gönderilmesi şıkkının altına isimlerini yazdılar. Diğer taraftan Avusturya imparatoru'na da bir mektup yazılmasına karar verildii97. 4- SULTAN ABDÜLMECİD "HAYIR" DEDİ DÜNYANI KENDİNE HAYRAN BIRAKTI Rusya ve Avusturya Osmanlı Devleti üzerinde yoğun baskı kurdukları bir dönemde Sultan Abdülmecid, sadece Avrupa' da degil aynı zamanda - 81- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- - - - - - - - - - - - - - - Amerika' da hayranlık uyandıran bir demeçte bulundu. Hürriyetleri uğrunda ayaklanan ve daha sonra yenilere k Osmanlı 'ya sığınan Macar ve Polonyalı mültecilerin sonsuz saygı ve sevgi göstermelerine vesile olan Padişah'ın deklarasyonu şöyleydi: "Tacımı geri vermem" ı 9s veririm, tahtımı veririm. Fakat devletime sığınanları asla . Genç Padişah'ın bu sözleri İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük yankı uyandırmış, Avrupa kamuoyunda Osmanlı Devleti lehinde büyük sempati oluşturmuştu. 5- MUSTAFA REŞİD PAŞA'NIN HAYRANLIK UYANDlRAN SÖZLERİ Reşid Paşa, Osmanlı Devleti'ni her açıdan çağın ihtiyaçlarına cevap verecek seviyeye getirmek için elinden geleni yapan, ileri görüşlü, zeki ve eğitimli bir devlet adamıydı. Paşa, devletin son asırda Ruslara karşı girdiği savaşlarda ne kadar başarısız olduğunu, bunun tabii bir sonucu olarak barış anlaşmalarının devleti ne kadar zarara soktuğunu biliyordu. Buna rağmen, şartların Rusya ile savaşmayı gerektirmesi halinde bundan çekinmeyecek kadar da cesur bir mizaca sahipti 199. Daha Londra ve Paris elçilikleri yaptığı sıralarda Re şi d Paşa, Avrupa kamuoyunu Osmanlı Devleti lehine· çevirmek için büyük gayret göstermiştiıoo . Ülkesine döndükten sonra yaptığı i craadar göz önüne alındığında, Avrupa' daki Osmanlı imaj ının değiştirilmesinin onun nihai hedeflerinden biri olduğu açıkça görülmektedir. Bu nedenledir ki Reşid Paşa, hürriyet ve özgürlük mücadelesi veren Macar ve Polonyalı mültecileri himaye ederek, Türklere karşı Avrupa'da oluşan olumsuz imajı ortadan kaldırmak için bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünüyordu. Nitekim Paşa, Macar ve Polonyalıların iltica etmek üzere Osmanlı ülkesine yola çıktıkları haberini aldığında bu gelişmeden memnun kalmıştı. Paşa, iltica edenler arasında Avrupa ihtilalinin önde gelen isimlerinden Kossuth, Bem, Kmety, Dembinski, Guyon gibi şahsiyetlerin bulunduğunu öğrendiğinde, sevincini arkadaşlarından ve Sultan' dan gizlememişti. Zira Paşa, Osmanlı Devleti'nin bu değerli insanları kabul ve! himaye ederek Avrupa'ya karşı özgürlüğün koruyucusu imajı vereceğini, bunun da az bir şey olrpadığını biliyordu 2o1 • Böylece ezeli düşman Rusya'ya karşı 1 - 82- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankılan - - - - - - -- - - - - - - - - - - Avrupa'nın desteği ve sempatisini kazanılmış mültecilere yaklaşımı her zaman olumlu olacaktı. Paşa'nın olmuştu. Bu sebeple de Reşid Paşa, bu mesele karşısındaki tutumunu Rusya ve Avusturya'nın Babıali üzerinde yoğun baskı kurduğu sırada bile değiştirmedi. Nitekim Meclis-i Mahsus'un 8 Eylül 1849'daki toplantısından sonra, Sultan'a arz ettiği tezkiresinde şu görüşleri dile getirdi: "Mülteciler iade edildiklerinde ya kurşuna dizilecekler ya da Sibirya'da yer altında bulunan maden ocaklarına gönderileceklerdir. Sibirya ya gönderilmeseler bile bir kalenin zindanına atılmalarz veya küreğe vuru/malarz kesindir. Bu nedenle, Osmanlı Devleti 'ne sığınan bu insanları geri vermek, onları eellada teslim etmekten farksızdır. Böyle bir tutum ise, asırlar boyu misafirperver/iği ile tanınan Osmanlı Devleti 'ne yakışmazdı. Rusya 'nın mültecileri bu kadar ısrarla istemesi, sadece cezalandırma arzusuyla açıkla-. namaz. Bu ısrarların asıl sebebi, mülteci/erin iadesini sağlayarak Osmanlı Devleti 'nin onurunu kırmak ve Babıd/i 'yi istediği şekilde yön/endirebi/eceği­ ni Avrupa kamuoyuna ve Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslim ahaliye göstermektir"2o2. Reşid Paşa'nın bu düşünceleri Sultan tarafından da kabul gördü. Böylece, Osmanlı Devleti'nin mültecileri iade etmeyeceği kesinleşti. Aynı zamanda, Osmanlı Hükümeti'nin böylesine kararlı bir tutum sergilemesi, özellikle Fransa ve İngiltere tarafından takdirle karşılandığı gibi; mült_ecilerin de Osmanlı Sultanı'na büyük sevgi duymalarına neden oldu. 6- MÜLTECİLER BİLDİRDİLER SULTANA MİNNETTARLIKLARINI Osmanlı Devleti'nin mültecileri iade etineme yönünde karar alması mülteciler arasında büyük bir sevinçle karşılandı. Nitekim Babıali'ye · sundukları dilekçelerinde bu sevinçlerini şu şekilde dile getirdiler: "Aşağıda imzası bulunan Macar mültecilerinin, majestelerinin cömertçe karşı/anmalarından dolayı minnettarlık/arını göstermekten başka bir arzuları yoktur. 1 topraklarında ı ! 1 Kalpten gelen bu minnettarlık duygu/arına Majestelehnin samirniyetle inanm,alarını rica ediyoruz ve şartlar ne olursa olsun bun~n değişmeyece- 84- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - -- - - - - - - - - - - - - - - - ğine inanmasını istiyoruz. Zira, majestelerine hizmette müddetçe ancak vatanımıza hizmet edeceğöiıiz bilincindeyiz. bulunduğumuz Majestelerinin devletlerinde, kendimize sığınacak yer aramamıza neden olan güç, bir taraftan kurtuluşumuzun sizin topraklarınızda old71ğu inancı ki, biz bu kurtuluşu bulduk. Öte yandan Macar halkının tüm kesimlerinde hakim olan Osmanlı İmparatorluğu 'nun çıkarlarıyla Macarların çıkarları­ nın aynı olduğu inancıdır. Bu inanç, Osmanlı topraklarına ayak bastığımız andan itibaren daha da arttı ve günden güne Osmanlı 'nın düşmanlarının, vatanımıza saldıranlardan başkası olmadığına inanmaya başladık. Bu inanç ve duyguZara sahip olan bizler, şimdiye kadar bu inanç ve duygularımızın yanlış olabileceğini gösteren hiçbir şeyle karşılaşmadık. Bu yüzden majestelerinin devletlerine yardımcı olmak bize yakzşan bir harekettir. Efendim! Hiçbir durumda, bizlere göstermiş olduğunuz yüce gönüllülüğünüzden, misafirperverliğinizden ve iyilik/erinizden dolayı majestelerinin zaferleri ve tacı için Tanrı ya dua etmekten vazgeçmeyeceğiz"2o3. 7- RUSYA VE AYUSTURYA OSMANLI DEVLETİlLE DİPLOMATİK MÜNASEBETLERİ KESİYOR Titof ve Stürmer'in bütün haskılarına rağmen BabıaJi'den elçilere resmi bir açıklama yapılmadı. Elçiler, Ali Paşa'ya mültecilerin iade -edilmemesi halinde Osmanlı Devleti ile resmi ilişkileri kesme emri aldıklarını ilettiler. Ancak, bu blöflerinden d~ bir netice elde edemediler. Zira All Paşa, ll Eylül 1849'da toplanan Meclis-i Mahsus'taki gölüşmelerden sonra iki elçiye, Sultan'ın Rus Çar'ı ve Avusturya İmparator'undan mültecileri kendi korumasına bırakmalarını bizzat rica edeceğini, lıu nedenle de mültecilerin iadesinin gerçekleşmeyeceğini bildirdi204. bu açıklama üzerine bir araya gelerek Babıali'ye karşı oluşturulacak stratejiyi görüştüler ve bir kez daha mültecileri iade talebinde bulunma noktasında anlaştılar. Aralarında vardıkları mutabakat gereği, 14 Eylüll849'da Hariciye Nazırı'na hemen hemeb aynı mealde birer nota verdiler. Titof notasında, iki ülke arasındaki mev~ut anlaşmalar gereği Çar'ın politik sığınınacıların iade edilmesi isteğini yinbliyordu. Titof notada, B~bıali'nin dikkatini çekmek için bu hatırlatınayı son kez yaptığını Titof ve Stürmer, yapılan - 86- ------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avr~pa'daki Yankıları ifade ediyor, kaçamak cevapların kabul edilmeyeceğinin bilinmesini de istiyordu. Elçi, as ıl söylemek istediğini notanın sonuna saklamıştı. Eğer Pazar akşamına kadar Rusya vatandaşı olup Osmanlı Devleti 'ne iltica eden asiler geri verilmezse, ikinci bir emre kadar diplomatik ilişkilerin kesilmiş sayılacağını bildiriyordu2os. Avusturya Elçisi Stürmer de aynı tarihli ve benzer içerikli notasında, mültecilerin iadesiyle ilgili notalarına olumlu cevap verilmemesinden yakını­ yor ve Osmanlı ülkesine sığınan bütün Macar mültecilerinin iadesini talep ediyordu. Stürmer, Osmanlı ülkesine sığınan mülteci sayısının hızla arttığını buna rağmen, Babıali'nin sürekli kaçamak cevaplar vererek zaman kazanmaya çalıştığına değiniyordu. Stürmer de Titof gibi, asıl söylemek istediğini notasının sonuna saklamıştı. O da bundan sonra verilecek cevabın geciktirilmesini "hayır" olarak değerlendireceğini ifade ediyor, 24 saat içerisinde olumlu bir cevap verilmezse diplomatik ilişkilerin kesileceğini belirtiyordu2o6. · Eş zamanlı sunulan bu notalardan sonra elçiler, Hariciye Nazırı All Paşa ile bir kez daha görüştüler ancak, bu görüşmeden de bir sonuç çıkmadı. bir netice elde edemeyen Titof ve Stürmer, Babıali ile ilişkilerin kesildiğini bildirdiler2o7. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi üzerine Çar'ın özel temsilcisi Radziwill, Saraya veda ziyareti yapmadan İstanbul'u terk etti2os. Girişimlerinden 8- DİPLOMATİK İLİŞKİLERİN KESİLMESİ TİCARİ İLİŞKİLERE YANSlTILMlYOR Sadaret, diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra hem Osmanlı hem Rusya hem de Avusturya vatandaşlarının zarar görmemeleri için bazı vilayet ve sancaklara gizli bir talimat gönderdi. Söz konusu emir öncelikle Bursa, Selanik, Aydın, Edirne, Silistre, Niş, Bosna, Belgrat, Vidin, Trabzon, Erzurum, Van-Hakkari, Hayda, Halep, Şam, Cezayir-i Balır-ı Sefid, İzmir, Filibe, Tımova, Tırhala, Mısır, Yanya, İşkodra, Hersek ve Trablusgarb'a yollandı. Bu talimatta diplomatik ilişkilerin kesilmesine rağmen, ticari faaliyetlerin önceki gibi devam edeceği ifade ediliyordu. Ayrıca, ülkenin her yerinde Rusya ve Avusturya'nın konsolos, tüccar ve tebaasının işlerinin görülmesinde bir engel çıkarılmaması isteniyordu2o9. Kuşkusuz bu talimatın gönderildiği vilayet ve sancakların hepsinde Rusya ve Avusturya konsoloslukları yoktu. Ancak, bu iki devletin az ya da çok Os~anlı ülkesinin her - 87- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yaııkıları - - - -- -- -- - -- - - - -- tarafına dağılmış, ticaretle uğraşan vatandaşları vardı. Gerçekten de iki ülkenin Babıali ile diplomatik ilişkilerini kesmesi politik saha ile sınırlı kalmıştı. Nitekim, Cezayir-i Balır-ı Sefid Valisi Mehmed Ragıb ve Van-Hakkari Valisi Esad Paşa, Sadaret'e gönderdikleri yazılarda kendilerine verilen emir doğrultusunda politik münasebetlerin kesilmesinin ticari münasebetlere yansıtılmadığını ifade etmişlerdiııo. ' 9- BABlAL1'NlN İNGİLTERE VE FRANSA ELÇİLERİYLE DİRSEK TEMASI Macar ve Polonyalı mülteciler lehine İngiltere, Fransa ve Amerika' da bir kamuoyu oluşmuştu. Babıali'nin mültecileri iade etmemesi bir çok Avrupa ülkesinde taktirle ka!şılandı. Reşid Paşa, Avrupa kamuoyunda oluşan bu olumlu havadan yararlanmak istiyorduı ıı . Mülteciler meselesi yüzünden her an bir savaş çıkabilirdi. Re şi d Paşa, Titof ve Stürmer'in siyasi münasebetle-. rin kesilmesi tehdidini içeren notalarının ardından, İngiltere ve Fransa'nın meseleye bakışlarını öğrenmek istiyordu2 I 2 • Bunun için de Hariciye Nazırı All Paşa'yı görevlendirdi. All Paşa, 15 Eylül akşamı İngiltere ve Fransa elçilerine hemen cevaplamalarını rica ettiği bir dizi yazılı soru gönderdi. İngiltere Elçisi Canning ve Fransa Elçisi Aupick, bir araya gelerek All Paşa'nın sorduğu sorulara ortak cevap verdiler. Ali Paşa, İngiltere elçiliğin­ den Babıali'ye gönderilen cevapları tercüme ettirerek Reşid Paşa'ya sunduı l3 . All Paşa'nın elçilere sorduğu sorular ve aldığı cevaplar şöyleydi: 1- Osn1anlı Devleti, Rusya ve Avusturya Devletleriyle imzaladığı Kaynarca ve Belgrat Anlaşmalarına göre mültecileri geri vermek zorunda mıdır? - Bizim düşüncemize göre hayır. 2- Osmanlı Devleti, mültecilerin iadesini reddedip ilgili devletlerin isteğine hayır cevabı verirse, söz konusu anlaşmaları ihlal etmiş olur mu? - Birinci soruya verilen cevap göz önüfıe alınırsa ihlal etmeyeceği açıktır. 3- Eğer Babıali olumsuz bir cevap verirse Rusya bunu kendisine yapılmış bir hakaret olarak değerlendirip savaşa karar verebilir mi? - Doğrulanması güç bir hareketi Rusya 'ya aifetmek ona haksızlık yapmak olur. 4- Anlaşmalar, Rusya'ya savaş ilan etme haldo ve gerfkçesi vermediği halde Osmanlı Devleti 'ne savaş açması durumunda, Fransa ve İngiltere böyle bir hareketi nasıl karşılar? Böyle bir hadisenin vuküu l}.alinde İngiltere ve Fransc;ı Babıali'ye destek verir mi? · - 88- - ------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Y ankıları - İki hükümetin Rusya 'nın tutumunu kı nayacağı ve Biibui /i ye gerekli bilinmesi gerekir. 5- Mülteciler meselesi yüzünden Rusya harp ilan etmeyip, iki devlet arasındaki ilişkilerde soğukluk meydana gelirse, bunun ortadan kaldırılması için İngiltere ve Fransa aracılık yapacaklar mıdır? - Bu durumda her iki devlet de ilişkilerin normale dönmesi için elinden gelen gayreti sarf edeceklerdir. 6- Vi din' de bulunan mülteciler, Rusya vatandaşı mıdır? - Bunlar arasında Rusya vatandaşı olanlar olabilir. Ancak, bunlar Rusya vatandaşı olsalar bile, Kaynarca ve Belgrad Anlaşmalarına göre, bunların iade edilmesi gerekmez2I4. desteği sağlayacağının açıkça Yukarıdaki soru ve cevaplarda en fazla dikkati çeken husus, Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne savaş açması ihtimalinden söz edilirken, Avusturya'nın adının anılmamış olmasıydı. Burada akla gelen ilk husus, Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde asıl belirleyici rolü Rusya'nın oynayacağına inanmış olmasıdır. Zira, Rusya'nın, Osmanlı Devleti'ne savaş açmaya karar vermesi durumunda, müttefikini de benzer bir karara sürüklernesinin zor olmayacağı gayet açıktı ı ıs. 10- FUAD EFENDİ ÇAR'I İKNA İÇİN RUSYA'YA GÖNDERİLİYOR Hatırlanacağı üzere ı ı Eylül ı849'da toplanan Meclis-i Mahsus'ta Rus Çarı ve Avusturya imparatoru'na Abdülmecid tarafından birer mektup gönderilmesi kararlaştırılmıştı. Bu mektuplardan Avusturya İmparatoruna olanı Viyana Elçisi Kostaki Mussurus Bey, Rus Çarı'na gönderilecek olanı ise o sırada Bükreş'te görev yapan Fuad Efendi takdim edecekti. Babıali'nin Fuad Efendi'yi Petersburg'a göndermekteki asıl amacı, mülteciler meselesinde Rusya'nın görüşünü birinci ağızdan, yani Çar'dan öğrenmekti. Diğer bir amaç da, Osmanlı Devleti'nin mültecileri iade etmemesi halinde, Rusya'nın bunu bir savaş nedeni sayıp saymayacağını öğrenme arzusuydu: Ayrıca Fuad Efendi, Petersburg'a gidip ikili temasıara başlayana kadar zaman kazanılacak ve bu zaman zarfında İngiltere ve Fransa'nın meseleye bakış açıları da tam anlamıyla öğrenilmiş olunacaktıı ı 6. ı Fuad Efendi, le başlangıçta görevlendirilmişti. sadece Sultan'ın mektubunu Çar'a iletmekAncak, daha sonra Fuad Efendi'ye "Fevka 'l- (ade - 89- Osm anlı Misafırperverl iği ve Avrupa' daki Yankıları - - - -- - -- - - - - - - - -- - Murahhas Büyükelçi" unvanı verildizı 7. Böylesine önemli bir göreve Fuad Fendi'nin getirilmesinin başlıca sebebi, Fransızca'yı çok güzel konuşabilen iyi bir diplomat olmasıydı. Ayrıca, onun Bükreş'te bulunmasının da bu görevlendirmede etkili olduğu anlaşılmaktadır. Zira Bükreş, Petersburg'a İstanbul'dan daha yakındı. Dolayısıyla, onun Bükreş'ten Petersburg'a gitmesi daha az bir zaman alacaktıııs . Fuad Efendi'nin Petersburg'a gönderilmesi kararlaştırıldıktan sonra kendisine Çar ile meseleyi nasıl müzakere edeceğine dair bir de talimat verildi. Talimatta, Çar'ın sert mizaçlı olduğu ve bu yüzden de ikna edilmesinin zor olduğu belirtildİkten sonra Fuad Efendi 'nin öncelikle dikkat etmesi gereken hususlar şu şekilde belirtildi: Fuad Efendi, Rus devlet adamlarına Osmanlı ülkesine iltica eden mültecileri kabul .etmenin, onların yaptıkları eylemleri onaylamak anlamına gelmediğini anlatacaktı. Çar' dan "elini kalbine koyarak" kendini Sultan'ın yerine koymasını ve meseleye bir de Osmanlı Devleti açısından bakmasını isteyecekti. Eğer Çar, mültecilerin iade edilmesindeki ısrarlı tutumundan vazgeçmezse, meseleyi çıkınaza sokmaktan titizlikle kaçınacaktıı ı 9. Talimatla birlikte Çar' a yazılan mektup Fuad Efendi 'ye gönderildi. Sultan Abdülmecid'in Çar'a göndereceği mektubun içeriği iki nokta üzerinde odaklanıyordu. Birincisi, Çar'ı Macaristan'da kazandığı zaferden dolayı kutlamak, ikincisi de mültecilerin iade isteğinden vazgeçmesini sağlamaktı. Yine mektupta, Çar'ın sıkıntılİ anlarda Osmanlı Devleti'ne gösterdiği iyi niyet ve dostluğun hiçbir zaman unutulmayacağı da belirtiliyordu. Bu iyi niyet ve dostluğun güçlendirilmesi arzusu ve bu arzuyu da Çar' a bildirmek için fırsat kollanıldığı söyleniyordu. Sultan, bu gönül alıcı cümlelerden sonra, Titof tarafından Babıali 'ye iletilen istekleri ·yerin~ getiremediğinden dolayı üzgün olduğunu ifade ediyordu. Mültecilerin Osmanlı ülkesinde her türlü korumalarının sağlanacağına ve bundan sonra Rusya aleyhinde bir faaliyette bulunmayacaklarına dair Çar'a teminat veriyorduızo. Fuad Efendi, İstanbul' dan gönderilen talimat ve mektupları aldıktan sonra, 20 Eylül 1849'da Bükreş'ten ayrıldı. Fuad Efendi'nin Bükreş'ten ayrıldığı sırada Çar Nikola, kardeşi Grandük Michael'in hJstalığı sebebiyle Varşova'da bulunuyor ve kardeşini ziyaret ettikten sofıra Petersburg'a dönmeyi düşünüyordu . Ancak, Michael' e felç inmişti ve hastalığı gittikçe - 90- ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları ağırlaşmıştı. Bu sebeple de Çar, Petersburg'a gidişini erteledi. Fuad Efendi, bu haberi Bükreş 'ten hareket ettiği sırada öğrendi. Çok geçmeden Michael öldü. Fakat, kardeşinin ölümünden sonra Çar'ın Varşova' dan ayrıldığına dair Fuad Efendi'ye bir bilgi ulaşmadı. Bu nedenle önce Varşova'ya, Çar'ı burada bulamadığı takdirde de Petersburg'a gitmeyi planladını. Çar'ın asker sever bir kişiliğe sahip olduğunu bilen Fuad Efendi, Minilay Tevfik Bey ve Binbaşı Latif Ağa'yı da beraberinde götürdü. Fuad Efendi, Bükreş 'ten hareket etmek üzereyken, Rusya ve Avusturya elçilerinin BabüHi ile olan diplomatik ilişkilerini kestikleri haberini aldı. Bi.ı gelişme, onun Rusya'daki görevini daha da zorlaştıracaktıııı. Fuad Efendi'nin Varşova'ya gideceği düşünülerek ıoo . OOO kuruş yol harcırahı tahsis edildi. Ancak, onun Petersburg'a gitmesi durumunda bu para yetersiz kalacaktı. Bu sebeple ı 00.000 kuruş ihtiyat poliçesi de gönderilmesi kararlaştırıldı 223 • Fuad Efendi Bükreş'ten ayrıldıktan ıo gün sonra, 30 Eylül 1849'da Varşova'ya vardı. Ancak Çar, kardeşinin ölümünden sonra Varşova'da bir gün kalmış ve Petersburg'a hareket etmişti. Dolayısıyla Fuad Efendi'nin Çarla Varşova'da görüşme ve Sultan'ın mektubunu takdim etme ihtimali kalmadı. Fuad Efendi, V arşova' da birkaç saat dinlendikten sonra buradan ayrılarak Petersburg'a hareket etti ve 6 Ekim'de Petersburg'a ulaştı. Petersburg'a geldiğini Nesselrod'a bildirip görüşme talebinde bulundu. Nesselrod, görüşme tarihi olarak 8 Ekim ı 849 tarihini belirledi224 • ll- FUAD EFENDİ'NİN PETERSBURG'TAKİİLK TEMASLARI Fuad Efendi, 8 Ekim' de N esselrod tarafından kabul edildi. Görüşme­ de Nesselrod, ilk olarak Çar'ın Osmanlı Devleti'ne yaptığı hizmet ve yardırn­ lara değindi. Bu hizmet ve yardırnlara karşılık, Çar'ın Osmanlı Devleti'nden iyi bir karşılık ve dostluk görmek ümidinde olduğu halde, isteklerinin geri çevrilmesine gücendiğini söyledi. Bu kısa giriş konuşmasından sonra, Kaynarca Anlaşn1ası'nın II. maddesini gündeme getirip, mültecilerinderhal iade edilmesini istediııs. Fuad Efendi ise, bu meselenin iki boyutu olduğunıi söyledi. Birinci boyutu, Kaynarca ve Belgrat Anlaşmalarının yorumlanması, ikinci boyutu ise, Padişah'ın bu meseleye bizzat el koyup kendisiyle Çar arasında dostane bir şekilde sonuçlandırmak arzusunda olduğunu belirtti. Mültecilerin iade - 91- Osmanlı Mi safirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları ------------------~ edilmesiyle ilgili anlaşma şartlarının gayet aç ık ve bu konuda bir tartı şma yersiz o lduğunu ifade etti. Ayrıc a, Sultan'ın bu konuyu bir şere f meselesi olarak değerlendirdiğini, bu yüzden İstanbul' da yapılan görüşmele­ ri dikkate alınayıp doğrudan Çar'ın adalet ve insafına müracaat ettiğini söyledi. Çar'a duyulan bu güvene karşılık, mültecilerin iadesi talebinden vazgeçmesini umduğunu belirtti. Sultan'ın, mültecilerin Osmanlı ülkesinde muhafazasını bir şeref meselesi olarak kabul ettiğini, bu yüzden de iadelerinin onun şerefine dakunacağını ifade etti226. yapmanın Fuad Efendi'nin bildirdiğine göre, bu konuşmadan sonra .· Nesselrod'un tutumunda yumuşama oldu. Buna rağmen, Çar'ın kendisini kabul edip etmeyeceği konusunda önceden bir şey söyleyemeyeceğini Fuad Efendi'ye bildirdi227. Nesselrod'un ifadelerinden kendisinin Çar'la görüştürülmek istenmediğini anladı. Oysa, Fuad Efendi'nin asıl amacı Çar ile görüşmek ve Sultan'ın mektubunu ona takdim etmekti. Öncelikle, Rus Başbakanı'nın bu konudaki fikrinin değiştirilmesi gerekiyordu. Bu nedenle Fuad Efendi, Babıali ile ilişkilerin kesilmiş olmasının iki ülke arasındaki asli ilişkilere zarar vermeyeceğini Nesselrod'a söyledi. Ayrıca, Sultan'ın Çar'a özel bir elçi göndermesine rağmen, kabul edilmemesinin Çar'ın Osmanlı Devleti'ne gösterdiği dostluğa ters düşeceğini ifade etti. Bunun yanı sıra, bu davranışın dünya kamuoyunda nasıl karşılanacağını~ iyi hesap edilmesi gerektiğini de sözlerine eklediııs. Fuad Efend~, Fuad Efendi'nin bu konuşması üzerine Nesselrod, aralarında geçen diyalogu Çar' a aktaracağını ve vereceği kararı kendisine ileteceğini söyledi. Ayrıca Nesselrod, Sultan'ın mektubunun içeriğini öğrenmek için bir suretini de kendisine vermesini istedi. Bu istek üzerine __Fuad Efendi, mektubun bir kopyasını Nesselrod'a verdi229. '--İlk görüşmeden üç gün sonra Nesselrod, Fuad Efendi'yle tekrar bir araya geldi. Fuad Efendi, 20 Ekim 1849 'da Babıali 'ye gönderdiği mufassal tahriratında bü görüşme hakkında ayrıntılı bilgi verir. Onun verdiği bilgiye göre Nesselrod, ilk görüşmede konuşulanları Çar'a ilettiğini söyleyerek söze başladı. Daha sonra Sultan' ın verdiği teminatı , yani mültecilerin iyi bir şekilde muhafaza edilmelerini Çar'ın takdir ettiğini söyledi. k ncak, kendisi tarafından Osmanlı Devleti'ne bunca yardım ve iyilikler yapılmasının yanı sıra, iki ~lke arasındaki anlaşmalara uyulması hususunda Rusya'nın küçük 1 - 92 - . ------------------- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yankıları bir ihmal göstermediğine değindi. Öte yandan, mültecilerin Osmanlı ülkesinde bulunmalarının Rusya' da sürekli bir huzursuzluk meydana getirebileceği gibi, Osmanlı Devleti'nin iç güvenliği için de tehlikeli olacağını söyledi23o. Daha sonra Nesselrod, İngiliz ve Fransız fılolarının Akdeniz'e gönderileceğine dair gazetelerde çıkan haberlere değindi ve Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yürürlükte olan anlaşmalara göre, iki ülke arasındaki ihtilaflara Avrupa devletlerinin müdahaleye hakkı olmadığını belirtti. Anlaşmalar bu kadar açıkken İngiltere ve Fransa'nın meseleye karışır tavır içerisine girmelerinin ve bu konuda gazetelerde yer alan haberlerin Çar' ı üzdüğünü de sözlerine ekledi23ı. Rus Hükümeti'nin isteklerinden vazgeçmediğini gören Fuad Efendi, Küçük Kaynarca Anlaşması çerçevesinde Osmanlı Devleti'nin meseleye bakış açısını bir .kez daha Nesselrod'a anlattı. O, Padişah'ın mülteciler meselesinde Çar' a duyduğu güven ve dostluktan dolayı bizzat ona müracaat ettiğini, bu yüzden de Rusya'dan istenilenin, bu müracaata Çar'ın olumlu karşılık vermesi olduğunu ifade etti. Ayrıca, meselenin diplomasi dairesinden çıkartılarak Sultan ile Çar arasında kişisel bir mesele haline geldiğini, dolayısıyla Osmanlı Devleti 'nin başka bir devlete yardım için başvuruda bulunmasının imkansız olduğunu belirtti. Ancak, bir yardım talebi olmadan adı geçen ülkelerin kendi inisiyatifleri ile Osmanlı Devleti'nin yanında yer almasında BabıaJi'nin bir sorumluluğunun olmadığını söyledi. Son olarak, ortada dolaşan bu tür spekülasyonlara son vermenin en iyi yolunun bu meseleyi bir an önce bitirmek olduğunu da dile getirdi232. Fuad Efendi'nin belirttiğine göre, başlangıçta Çar'ın kendisini kabul izlenimi vermeye çalışan Nesselrod, kendisini dinledikten sonra yavaş yavaş fikir değiştirmeye başladı. Nitekiın Nesselrod, Çar'ın kendisini kabul edeceğini, ancak iki hükümetin isteklerinde asgari müştereklerin tespit edilip bir protokol düzenlenmesini istedi. Protokolün düzenlenmesi için de Fuad Efendi'nin muvafakatİnin şart olduğunu söyledi. Fakat, bu teklifi Fuad Efendi olumlu karşılamadı. Çünkü onun görevi, Padişahın mektubunu Çar' a teslim etmekti. Petersburg'a gelirken kendisine resmi bir evrak tanzim edip imzalama yetkisi verilmemişti. Bu yüzden Fuad Efendi, söz konusu teklifi Babıali 'ye bildirip gelecek cevaba göre hareket edeceğini bir kez daha Nesselrod'a söyledi. Görüşme, Nesselrod'un konuşulanlar hakkında Çar'ı bilgilendirip, vereceği kararı kendisine ileteceğini söylemesiyle son buldu233. etmeyeceği - 93- Osm anlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankı ları - - - - - - - - - - - - - - - -- -- 12- FUAD EFENDİ RUS ÇARI İLE GÖRÜŞÜYOR Fuad Efendi, Rusya'ya gönderildiğinde genel kanı , onun Çar tarafın­ dan kabul edilmeyeceği yönündeydi. Hatta, Fuad Efendi'nin Petersburg'ta geçirdiği ilk günlerde bu genel eğilim giderek artıyordu . Her ne kadar Nesselrod, Fuad Efendi ile yaptığı ikinci görüşmede Çar'ın onu kabul edeceğini ima etmişse de, şimdiye kadar somut bir gelişme de olmamıştı. Üstelik, Nesselrod da Çar'ın Fuad Efendi'yi kabul edeceği konusunda karamsardı. Öte yandan Petersburg'ta bu gelişmeler olurken Çar, olayları şehre üç-dört saat mesafede bulunan yazlık sarayından takip ediyordu. Bu esnada, devletler arası konjonktür giderek Rusya'nın aleyhine gelişiyordu. Şöyle ki, Osmanlı Devleti'ne destek vermek amacıyla İngiliz ve Fransızların donanmalarını harekete g~çirdikleri haberi Çar' a ulaştı. Bu gelişmeler karşısında · endişelenen Çar, geri adım atmanın ve daha ılımlı tekliflerde bulunmanın mantıklı olacağını anladı234 ve 16 Ekim 1849'da Fuad Efendi'ye görüşme için randevu verdi23s. Verilen randevu üzerine Fuad Efendi, Çar'ın kaldığı saraya gitti. Çar, onu bir odada yalnız olarak kabul etti. Fuad Efendi, daha önce hazırladığı konuşma metnini Çar'ın huzurunda okudu. Sultan'ın yazdığı mektubu iletmek üzere ken~isini görevlendirildiğini ve Petersburg'a gönderilme amacının, Rus ordusunun Macaristan' da elde ettiği parlak zaferi ~utlamak olduğunu söyledi. Rusya'nın, Avusturya'ya yardım ederek Avrupa'daki barış ortamının tesisinde önemli bir görev ifa ettiğini Çar' a belirtti. Bu savaştan canını kurtarıp Osmanlı Devleti'ne sığınan mültecilerin iade edilememesinden dolayı, Sultan'ın duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Sultan'ın bunları kabul etmekle, ülkesini onların fesat ve ihtilal·yuvası haline getirmek gibi bir düşüncesinin olmadığını söyledi. Sultan'ın, Osmanlı ülkesine sığınma talebinde bulunan bu insanları, bütün ülkelerde özellikle de doğu kültüründe kutsal sayılan sığınma hakkını hiçe sayarak kabul etmemesinin imkansızlığına değindi. Çar'ın istemesi halinde Sultan'ın Osmanlı Devleti'nin bir yerinde onları gözetim altında tutarak, kendi şerefi ve Çar'ın arzusunu bağdaştırmak istediğini de sözlerine ekledi. .Fuad Efendi, konuşmasının sonunda Michael'in ölümünden büyük üzün{ü duyduğunu, Sultan'ın da Çar'ın acısını gerçek bir kardeş gibi paylaştığından emın olmasını istediğini belirtti236. 1 1 - 94 - ------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları 13- ÇAR GERİ ADlM ATIYOR Çar, Fuad Efendi 'yi dikkatle dinledikten sonra, kızgın bir şekilde Osmanlı Devleti hakkındaki dostane düşüncelerine ve yaptığı yardırnlara dair bir çok söz söyledi. Kendisinin iki ülke arasındaki anlaşmalara tam uyduğunu belirterek, aynı hassasiyetİn karşı taraftan gösterilmesini beklerken, Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde takındığı tavırdan şikayetçi oldu. Bu kısa konuşmadan sonra Çar ile Fuad Efendi arasında Avrupa'nın umumi durumu ve Osmanlı Devleti ile Rusya'nın politikaları üzerine bir saate yakın sohbet mahiyetinde bir fikir alış verişi oldu237. Fuad Efendi'nin belirttiğine göre, bu sohbetten sonra Çar aniden fikir değiştirdi ve iki hükümdar arasındaki muhabbete dayanarak · Sultan'ın kendisine müracaat etmesine sevindiğini ve onun isteklerinin gerçekleşmesini kendisinin de arzuladığını söyledi. Ancak, tahtının şerefini ve devletinin menfaatlerini korumaya n1ecbur olduğunu ve bu konuda vereceği kararı Nesselrod'a ileteceğini söyledi. Çar, Fuad Efendi'den vereceği kararı Sultan'a iletmesini ve cevap gelinceye kadar da Petersburg'ta beklemesini istedi. Böylece onun hem Osmanlı Devleti'ne hem de Rusya'ya hizmet edeceğini belirttiz3s. İkili görüşme bittikten sonra, Fuad Efendi'nin maiyetinde bulunanlar da Çar' ın talebi üzerine huzura çıktılar. Fuad Efendi, onları tek tek Çar' a takdim etti. Bir iki dakika süren bu kabulden sonra Çar'ın huzurundan ayrıldılar239. Fuad Efendi ile yaptığı görüşmeden sonra Çar, Osmanlı Devleti ile en kısa zamanda diplomatik ilişkilerin normale döndürülmesini Nesselrod'a bildirdiz4o. Mülteciler meselesinin başından beri, Osmanlı Devleti 'ne karşı sert politika izleyen Çar, nihayet olayın ne tarafa yöneldiğini fark etmişti. Çar' ı bu meselede ılımlı bir tavır sergilerneye sevk eden sebeplerin başında, . BabıaJi ve özellikle de Reşid Paşa'nın ortaya koyduğu kararlı tutum gelmektedir. Ayrıca, İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'nin yanında yer alacaklarını ilan etmeleri, onun yumuşamasında önemli bir etken olmuştur. Çar, diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını isteyerek, İngiltere ve Fransa dananınalarının Rusya'ya daha fazla yaklaşmasını engellemek istiyordu. Diğer taraftan, Fuad Efendi'nin Petersburg'ta sergilediği diplomatik performansın, sorunun barışçı yönde çözümlenmesinde önemli bir rol oynadığı açıktır. Ayrıca, Avrupa' da Osmanlı Devleti lehine hatırı sayılır bir - 95- Osmanlı Misafirperverli ği ve Avnıpa'daki Yankıları - - - -- - - - - -- - - - - - - - - Çar, Rusya'ya karş ı Avrupa'da ciddi bir karşı duruşun olduğunu fark etmişti. Frans ız gazetesi "Press" de yayınlanan bir yazıda Çar, olayların böyle sonuçlanacağını daha önceden bilseydi, mülteciler meselesinde kesinlikle böyle katı davranmazdı deniliyordu. Gazetede herkesin Osmanlı Devleti'ne sempati duymaya başladığı belirtiliyor ve bu meselede, Çar'ın Osmanlı Devleti'nin yalnız olmadığı ve onu küçümsemernek gerektiğini kabul etmek zorunda kaldığı ifade ediliyordu24ı. kamuoyu oluşmuştu. 14- SORUN ÇÖZÜLÜYOR Diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde Çar'dan emir alan Nesselrod, bunu hemen Fuad Efendi'ye iletmek istiyordu. Fuad Efendi'nin ifadesine göre, "na-mizaç" olmasından dolayı, Nesselrod'a "külfet" olmamak için kendisi onun yanına gitti. Yapılan uzun müzakerelerden sonra Polonyalı mülteciler sorunu şu şekilde sonuçlandırıldı. iken Macaristan'daki olaylardan sonra Osmanlı ve isimleri Rusya elçisi tarafından verilecek defterdeki bir daha geri dönmernek üzere, Osmanlı Devleti'nden sınır 1- Rusya vatandaşı topraklarına sığınan Polonyalıların, dışı edilmesi 2- İslamiyet'i kabul edenlerin Halep veya Konya'ya yerleştirilmesi 3- Bundan böyle başka bir devletin vatandaşlığına girerek Osmanlı Devleti 'ne gelebilecek ve Rusya aleyhine entrikalar kurabilecek kişilerin sınır dışı edilmesi için pasaportlarının ait olduğu ülke elçisine başvuruda bulunulması242. Polonyalı Devleti ile Rusya kuruldu. Rusya'nın mülteciler sorunu bu şekilde halledildikten sonra Osmanlı arasındaki diplomatik ilişkilet----25 ' Aralık 1850' de yeniden geri adım atması Osmanlı Devleti ile siyasi münasebetleri yeniden kurmaları, Babıali'nin kazandığı diplomatik başarı olarak değer­ lendirilebilir. Çünkü o zamana kadar özellikle Rusya, haklı veya haksız her istediğini Osmanlı Devleti'ne kabul ettirmiş ancak, bu kez bdnu başaramadı. . ı Ayrıca, bu meselede Ingiltere ve Fransa'nın Osmanlı Devl~ti ile kavlen ve fiilen müttefik olarak hareket etmeleri Kırım Savaşı'nda bu !üç devletin güç birliği yqpacaklarının ilk işareti olarak da kabul edilebilir. ' - ve 96 - ------------------- Osmanlı Misafırperv erliği ve Avrupa' daki Yankıları 15- RUSYA'DAN SONRA AYUSTURYA DA OSMANLI DEVLETİ'YLE ANLAŞIYOR Babıali'nin mültecileri iade etmemedeki kararlı tutumu ve Avrupa kamuoyunda oluşan olumlu hava Avusturya'yı da geri adım atmağa zorlamıştı. Nitekim uluslararası konjöktürün tamamen aleyhlerine döndüğü­ nü gören Avusturya Hükümeti, mültecilerin iadesi talebinden vazgeçtiğini Babıali'ye iletti. Fakat iki ülke arasında önemli bir başka sorun daha vardı. Avusturya, Babıali' den mültecilerin sonsuza kadar gözetim altında tutulmasını istiyordu. Bu mesele iki ülke arasında uzun süren tartışmalara neden oldu. Tartışmalar uzadıkça da mevcut sorunlara yenileri ekleniyordu. Şubat 1850'de Stürmer, Babıali'den mültecilerin Osmanlı ülkesind~ beş yıl süre kalmalarını istedi. Babıali ise sürenin bir yılla sınırlandırılmasını istiyordu. Sorun, Meclis-i Mahsus ve Meclis-iVala'da görüşüldü. Alınan karara göre, Osmanlı Devleti mültecileri bir sene sonra serbest bırakacaktı. Ancak, bunu yaparken de Avusturya Devleti 'nin onayını alacaktı. Alınan karar doğrultu­ sunda Stürmer' e bir takrir verilmesi de kararlaştırıldı 24 3 . Mültecilerin Osmanlı Devleti'nde sürekli gözetim altında tutulmalarını isteyen Avusturya için, bu durum büyük bir avantaj sağlıyordu. Böylece Avusturya iç barış ortamı­ nın sağlanmadığını ileri sürecek ve mültecilerin mümkün olduğu kadar Osmanlı Devleti'nde kalmasını sağlayabilecekti. Gerçekten de Avusturya Hükümeti, bu şartı ileri sürerek mültecilerin Kütahya' dan serbest bırakılınaları­ na uzun süre itiraz etmiştir. N eti ce de Stürmer' e sunulan takrirdeki hususların Avusturya Devleti tarafından da kabul edilmesiyle iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler yeniden kuruldu. B- OSMANLI MİSAFlRPERVERLlGlNtN A VRUPA'DAKl YANKILARI Yukarıda da değinildiği gibi Macar ve Polonyalı mültecilere, başta Sultan Abdülmecid olmak üzere Osmanlı Hükümeti üstün bir konukseverlik örneği göstermiştir. Ülkelerini terk ederek Osmanlı'ya sığınan bu insanları, yerel yöneticiler ve halk da büyük bir coşku ile karşılamışlardı. Osmanlı Devleti'nin mültecilere bu sıcak yaklaşımı, hürriyet ve insan haklarının bu denli savtınucu rolünü üstlenmesi İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde hayranlık ve takdirle karşılandı. Gerçekten de Macar ve Polonyalı mültecilere gösterilen misafirperverlik Avrupa'çla o derece tesir uyandırınıştı ki, Paris ve Londra sokaklarında Frenider bir Türk görseler - 97 - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - -- - -- - - - - - - - - -- Türkler" diyerek iltifat ederlerdi244. XIX. Yüzyıl ortalarında dünya siyasetinin ağırlık merkezini oluşturması bakımından İngiltere ve Fransa' da Türklere bakışın nasıl değiştiğine değineceğiz . Yine, o dönemde Avrupa'daki siyasi gelişmelere fazla müdahil olmayan Amerika Birleşik Devletleri'nin Osmanlı Devleti'nin mültecileri korumasından dolayı duyduğu memnuniyeti ve bir Osmanlı subayına gösterdiği olağanüstü ilgiye temas edeceğiz. Ayrıca Macarların, Osmanlı Devleti 'nin kendilerine gösterdiği misafirperverliği ((Yaşasın unutmadıklarını göreceğiz. 1 - İNGİLTERE'DE A- İNGİLTERE OSMANLI DEVLETİ'NE DESTEK İÇİN DONANMASINI ÇANAKKALE'YE GÖNDERİYOR Mültecileriri Osmanlı Devleti'ne sığınmasından sonra Babıali ile · Rusya ve Avusturya hükümetleri arasında gelişen siyasi süreç, Londra' da büyük bir heyecan uyandırdı24s. Rusya ve Avusturya elçilerinin siyasi .münasebetlerin kesildiğine dair notayı Babıali 'ye iletmelerinden sonra, Avrupa basınında sık sık mülteciler meselesi yüzünden savaş çıkacağına dair haberler yer almaya başladı. İngiliz basını, Osmanlı Devleti ve Macaristan'a karşı sempatik, Rusya'ya karşı ise antipatik bir hava oluştur­ mak için yayınlar yapıyordu24 6. Kamuoyunda oluşan bu havaya rağmen, İngiltere' den resmi açıklama gecikme li olarak geldi. Çünkü, İngiliz Parlamentosu tatilde olduğundan meclis üyeleri ve bakanların bir kısmı Londra'da bulunmuyordu. Meclis, ancak 1 Kasım 1849'da toplanabildi. Rusya ve Avusturya'ya karşı gösterdiği direnişte Osmanlı Hükümeti'ne yardımcı olmak amacıyla, 12 gemiden oluşan İngiliz filosuna Akdeniz'den Çanald(ale Boğazı'na hareket etmesi için emir verildi. Bunlara ek olarak, Canning'e gerektiğinde filoya Marmara ve iıatta Karadeniz'e girmek hususunda emir yetkisi verildi 247 . Diplomatik arenada bunlar cereyan ederken · Londra'da Rusya ve Avusturya aleyhinde sürekli mitingler düzenleniyordu248. Lord Palmerston, İngiltere'nin Paris elçisi Normanby'e 29 Eylül 184Q'da..·yazdığı mektupta, Rusya ve Avusturya'nın Babıali ile siyasi mut;.as~betleri kesmeleri üzerine Hükümeti'nin takınacağı ! tavrı ve kendi görüşünü şu cümlelerle açıklamıştı: "Ben öyle zanned,iyorum ki, iki İmparatorluk sefirleri tarafindan vuku bulan bu teşebbüs gözdağı vermek - 98- -----------·-------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrüpa' daki Yankıları ıçun bir oyundur. Şayed muvaffakiyetle neticelenmeyecek olur ise -ki şimdiye kadar da hal onu gösteriyor- .o zaman devletleri tarafindan ya iltizam edilmeyecek veya geri alınacak/ardı r. Fakat bu neticeyi elde etmek içün yegane çare İngiltere ile Fransa 'nın padişaha samimane ve 'azimkarane yardımda bulunmalarz ve Rusya ile Avusturya devletlerine icabında Türk 'ü müdafa 'a edecek dostlar bulunduğunu da gösterme/eridir. Bunun içün de evvela Viyana ile Petersburg'ta dostane fakat 'azim-perverane vesayada bulunmak padişahın kendisinden istenilen şeyi ifaya bir mecburiyeti bulunmadığını ve tarafindan bir mecburiyel bulunmadığı cihetle de bu hareketi şeref ve haysiyetine mugayir olarak yapamayacağını anlatmak lazımdır. Saniyen gerek İstanbul 'u halen veya ani bir ta 'arruzdan vikaye etmek ve gerek Boğaziçinde bulunarak kendisine ma 'nevi bir istinad teşkil etmek üzere padişah tarafindan da 'vet olunur olunmaz hazır bulunmak içün müşterek donanmalarzmızın Çanakkale' de bulunmalarını emr etmelidir Ben kat 'iyen eminim /9, Almanya 'nın, Lehistan 'zn ve şimaif İtalya 'nın şu günkü vaz 'iyetinde Avusturya ve ,Rusya böyle bir mesele içün İngiltere, Fransa ve Türkiye ile bozuşmak tehlikesini göze aldıramaz"249. B- İNGİLİZ GENÇLERİNİN OSMANLI ELÇİSİNE GÖSTERDİKLERİ OLAGANÜSTÜ İLGİ Osmanlı Devleti'nin mültecileri himayesi etmesi ve Rusya ve Avusturya'ya teslim etmemesi İngiltere halkından büyük destek gördü. Nitekim, Mehmed Emin Paşa'nın yerinde Londra Büyükelçiliği'ne elçi tayin edilen Kostaki Mussurus Paşa, Londra'ya vardığında İngiliz gençleri, Osmanlı Hükümeti'nin ülkelerini terk edip Osmanlı'ya sığınan bu insanlara gösterdiği misafirperverliğin bir nişanesi olarak, Paşa'nın bindiği arabanın adarını sökerek kendileri arabayı çektiler. Aynı zamanda, Kraliyet ailesi Mussurus Paşa'ya özel bir ihtimam gösterdi. Zira, Mussurus itimatnamesini takdim ettiği gün, Kraliçe Viktorya tuttuğu hatıra defterine "Yeni Türk sefirini gördüm, gayet hoş bir zat" cümlesini yazdı. Ayrıca, Mussurus'un iki erkek ve üç kız çocuğunun hemen hemen yaşıdan olan genç prenslerle gayet sıkı dostluklar kurmaları, İngiltere'nin Türk Büyük Elçisi'ne verdikleri değerin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. İki ülke arasında mülteciler meselesi ile daha da ileri noktaya taşınan dostluk ilişkileri uzun bir 1 süre devam etti. Nitekim, 1856 yılında Paris Sulh Muahedesi 'ni kutlamak için verilen baloda Kraliçe Viktorya da hazır bulundu. 1 - 99 - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Mussurus Paşa, 1885'te Londra'dan ayrılması vesilesi ile muhafazakar "Moming Post" gazetesi Mussurus isminin İngilizlerin nazarında daima İngiliz- Türk dostluğunun kurulmasını hatırlataeağını yazdı. 2- FRANSA'DA A- MÜLTECİLERİN İADE EDİLMEMESİNDEN DOLAYI FRANSA'NIN DUYDUGU MEMNUNİYET İngiltere, mülteciler meselesi yüzünden bir savaş çıkması halinde Fransa Hükümeti'ni bütün imkanlarını seferber ederek Babıali'ye destek vermeye çağırdızso. Ancak, diplomatik ilişkilerin kesilmesinden sonra takınılacak tavır konusunda Fransa Hükümeti başlangıçta kararsızdı. Ayrıca Fransız Hükümeti, mülteciler meselesi yüzünden bir savaş çıkarsa Meclis ve kamuoyu tarafından desteklenip desteklenmeyeceğinden emin değildizsı. · Bununla birlikte, Babtali'nin mültecileri iade etmemesi Fransız kamuoyu tarafından takdirle karşılandı. Nitekim, 27 Eylül 1849'da Fransa Hükümeti'nin İstanbul'daki elçisine gönderdiği talimatta şunlar yazılıydı: {(Şimdiki halde Saltanat-ı Seniyye 'nin gerek kendi şan ve namusuna ve gerek bütün insaniyelin menafi 'ine (aid olan bir meselede ibraz buyurduğu se bat ve met{inet-i (alfsini tahsin ve sitayişle iktifa ederim. Şu kadar ki, bu iki devlet-i Jmparatoriyenin istid 'as ını redd birle beraber nafile ve karlarını ihlal ve namuslarını tahrik edebilecek şeylerden ictinaba dahi dikkat buyuru/muş olacağını memul ederim. Her halde Saltanat-ı Seniyye 'nin bir- mevki '-i müşkile ve mükeddereden çıkmasına Fransa Devlet-i Cumhuriyyesi elinden geldiği mertebe mu 'avenet eylemeğe hahişkar... "dırzsz. B- PARİS'TE TÜRK BÜYÜKELÇİS~ MESLEK HAYATININ EN MUTLU VE GURURLU GÜNLERİNİ YAŞATAN OLAYLAR NASIL GELİŞTİ Osmanlı Devleti'nin Paris Elçisi Kalimaki Bey'in 14 Ekim 1849'da "gayet mahremane" ifadeyle Babıali'ye gönderdiği müfassal raporda Osmanlı Devleti'nin mülteciler meselesinde ortaya koyduğd tavrın Fransız kamuoyunca nasıl algılandığı anlatılıyordu. Kalimaki, rapd,runda bir sene öncesine kadar çeşitli gazete ve risalelerde Osmanlı Devleti'nin geleceği hakkında, düşmanca spekülasyonlar yapıldığını hatta, bazı önyargılı kişilerin 1 -100- ------------------- Osmanlı Misafirperverl iği ve Avrupa'daki Yankıları gerçekleri görmezlikten gelerek, Osmanlı Devleti'nin hayat ve bekasına inanmadıklarını belirtiyordu. Ancak, Osmanlı Devleti hakkındaki bütün bu düşünceler, Rusya ve Avusturya ile siyasi münasebetlerin 17 Eylül 1849'da kesilmesini takip eden 24 saat içerisinde ortadan kalktığı ifade ediliyordu. Sadece "National" gazetesi, Osmanlı Devleti hakkındaki asılsız ve çirkin iftiralarına devam etmekteydi 25 3 ~ Ona göre, Osmanlı Devleti bu politikasını devam ettirdiği sürece, Fransa' da oluşan bu kamuoyunu hiçbir hükümetin değiştirmeye gücü yetmeyecektir. Kalimaki Bey, Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperverliğin Fransız kamuoyunda oluşturduğu olumlu izlenimleri özet olarak şu şekilde anlatır: Sultan'ın mülteciler meselesinde ortaya koyduğu tavrı bütün Avrupa ve dünya takdir etmiştir. Böylesi önemli kararları ancak, bağımsız ve özgür ülkeler alabilirdi. Osmanlı Sultanı ve Hükümeti mültecileri iade etmemekle onurlu bir davranış sergilemiş, buna karşı Rusya ve Avusturya ise dünya kamuoyunda küçük duruma düşmüşlerdir. Fransız kamuoyu ağız birliği yaparak kesin olarak Osınanlı Devleti lehinde yayınlar yapmakta ve bu konuda Osmanlı Hükümeti'ne her türlü yardımı verrneğe hazırdır. Osmanlı Sultanı ve hükümeti mültecileri korumakla bütün insanlığın takdirini kazandığı gibi, uluslar arası bir sorunda nasıl davranılacağını bütün dünyaya göstermiştir. Osmanlı Hükümeti Rusya ve Avusturya'nın isteklerine boyun eğip, mültecileri iade etseydi dünya kamuoyunda olumsuz bir izienim bırakmış olacaktı. Osmanlı Devleti, mültecileri iade etmeyerek bütün dünyanın övgüsünü kazanmıştır. Kalimaki Bey, Osmanlı Devleti'p.in Avrupa yayın organları tarafından övülmesinin kendisini fazlasıyla sevindirdiğini ve hatta meslek hayatının en mutlu ve gururlu günlerini yaşadığını da ifade etmektedir. Kalimaki Bey, Fransız kamuoyunda Osmanlı Devleti'ne karşı oluşan havayı yansıttıldan sonra Fransa Başbakanı ile yaptığı görüşme hakkında da , bilgi verir. Osmanlı Elçisi, Başbakaula Rusya ve Avusturya devletleriyle diplomatik ilişkilerin kesilmesinden hemen sonra görüşmüştür. Kalimaki Bey' e göre Fransa Başbakanı, Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperveriikten büyük bir memnuniyet duymaktadır. Rusya'nın Osmanlı Devleti ile siyasi münasebetleri kesmesinden dolayı son derece üzüntü duymakta ve hatta bu devlete karşı öfke beslemektedir. Ayrıca, Fransa Başbakanı Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği üstün misafirperverlik ve hoşgörüyü Fransa meclisinde gündeme getireceğinden şüphe duyulmaması~ı istemektedir. - 101- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları ------------------ Kalimaki Bey, mufassal raporunun sonunda Osmanlı Devleti'nin mültecileri himayesi etmesinden dolayı Rusya tarafından tehdit edilmesi olasılığına karşı, Fransa'nın İngiltere ile ortak hareket ederek bir donanmasını Çanakkale Bağazı'na göndereceği bilgisini verir. Bu bilgiyi yazdığı anı, kendi ifadesiyle hayatının "en 'aziz vakti" olarak kabul eder. Elçi, şifre yazısı bilmediğinden ve postaya da güven duymadığından Fransız devlet adamlarıyla yaptığı gizli görüşmeler hakkında da bilgi verdiği raporunu Türk Elçiliği 'nde çalışan Rıza Bey ile gönderdiğini belirtir. Gerçekten de Fransız kamuoyunda oluşan ~bu müspet hava, Fransız Hükümeti'ni de etkilemişti. Nitekim Avusturya'nın Paris Elçisi Hübner, Fransız Dışişleri Bakanı Tocqueville ile görüşmesinin ardından, bu ülkenin mülteciler meselesindeki ılımlı tutumunu değiştirdiğini hükümetine rapor etmişti. Hübner raporunda Fransa Dışişleri Bakanı'nın da meseleye İngiltere Dışişleri Bakanı .Lord Palmerston gibi bakmaya başladığını ifade ediyordu. Tocqueville, Rusya ve Avusturya'nın mültecileri iade isteklerinde haklı olsalar bile, mültecilerin durumunu belirleyen anlaşma maddelerinin geçerliliğini yitirdiği görüşündeydi. Bakana göre, Sultan'ı mültecileri iade etmeğe zorlamak, onu Avrupa ve kendi kamuoyunda küçük düşürmeye çalışmak demekti2s4. 3-AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETL~Rİ'NDE A- AMERtKA'DA BİNBAŞI EMİN EFENDİ'Yİ ŞAŞI~TAN KARŞILAMA Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperverlik, Rusya ve Avusturya'nın mültecilerin iadelerini istemeleri ve buria bağlı olarak gelişen olaylar, Okyanus'un öteki kıyısındaki Amerika'da da yankı buldu. Macar Özgürlük Savaşı'nın sonra ermesinden soma Macarlar'ın bir kısmı Osmanlı Devleti 'ne sığınırken bir kısmı da dünyanın çeşitli ülkelerine gitmişlerdi. Macarların sığındıkları ülkeler arasında Amerika da vardır. Amerika'ya giden mülteciler, gerek halk tarafından gerekse yöneticiler tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Bu coşkuya rağmen Amerikan yönetimi, mültecilerle ilgili resmi açıklamasını gecikmeli olarak yaptı. Bilindiği üzere Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Momeo, tarihe kendi adıyl!a geçen Momeo Doktrini 'yle 2 Aralık 1823 'te Avrupalı güçleri ilgilendiren savaşlara ve politik<;ılara karışmamayı kararlaştıımıştı. Yani, kendi kıtasına kapanarak -102- --------------------Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yarıklları "İnfirad" politikası izlemeyi esas almıştı. Gerçekten de Birleşik Devletler Başkanı Taylor'un, 26 Aralık 1849'da ·konuyla ilgili olarak kamuoyuna yayınladığı bildiride, bu politikanın esaslarına bağlı kalındığı açık bir şekilde görülmektedir. Başkan bildiride, Amerika'nın Avrupa'daki savaşlara bilinçli olarak katılmadığını belirtiyordu. Ancak, Avusturya-Macaristan savaşında Amerikan halkının Macar vatansevederine karşı duyduğu sempatiyi salıipien­ meyi de görev bildiğini ifade ediyordu. Bu sebeple Avrupa' da bulunan elçisine, eğer Macarlar bağımsızlıklarını ilan edecek durumdaysalar, onların devletini resmi olarak tanıyacağını bildirdiğini söylüyordu. Başkan, Macarların savaşı kaybetme nedeni olarak da Rusya'nın müdahalesini gösteriyordu. Kendilerini özgürlüğe götürecek cesur, fakat başarısız bir girişimde bulunan bu halkın sıkıntı ve acılarına karşı Amerika'nın derin bir sempati duyduğunu belirtiyordu2ss. Ancak Avusturya'ya karşı asıl büyük tepki, Senator General Cass ortaya kondu. Cass, 4 Ocak 1850 tarihinde Senato'ya sunduğu önerisinde Amerika halkı ile hiçbir bağlantısı bulunmayan Avusturya ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini önerdi. Bu öneri, Senato'nun büyük kısmı ve halk tarafından coşku ile karşılandı. Ancak, kamuoyunda sansasyon yaratan bu öneri, Senato' da kabul edilmedi. Arkasından Senator Sewerd, Amerikan Senatosu'na yeni bir öneride bulundu. Bu öneride de, Rusya ve Avusturya'nın Macar ulusunu ve özgürlüğünü yok etmesinin bir haksızlık ve baskı olduğu ve bu sebeple de kınanınayı hak ettikleri üzerinde dU:ruluyordu. Sewerd, Macarların başta Birleşik Devletler halkı olmak üzere bütün halkların sempatisini kazandıklarını ve Amerika'ya gelmiş ve gelecek mültecilere toprak verilmesi önerisinde bulundu. Bu teklifler üzerinde haftalarca tartışmalar yapıldığı gibi, bir çok yeni öneriler de ortaya atıldı. Bu öneriler arasında, Macaristan' ın bağımsızlığının geri verilmesinden Avusturya ile siyasi münasebetlerin kesilmesine kadar bir çok husus vardı. Ancak, Avusturya ile siyasi ilişkilerin kesilmesi önerisi Senato' da kabul görmedi. Buna karşın halkın mültecilere duyduğu sempati ilan edildi ve onlara toprak verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, Kossuth ve arkadaşlarının serbest bırakılma­ ları için Babıali nezdinde girişimlerde bulunulması da kararlaştırıldı2s6. tarafından Amerika'nın bu tavrı, Washington'daki Avusturya elçisi ile ABD Dışişleri Bakanı arasında uzun süren görüşmelere neden oldu. Elçi Ritter von Hülfeman, Macaristan' a ilişkin olarak yayınladığı bildiriqeki ifadelerinden dolayı Amerikan Başkanı'nı protesto etti. Ayrıca, Kossuth ve arkadaşlarının -103- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Amerika'ya gelmeleri için bir girişimde bulunulması halinde, ülkesinin W aslıington ile diplomatik ilişkilerini keseceğine dair bir nota verdi. Bunun üzerine Amerika Dışişleri Bakanı, ülkesinin her zaman siyasi mültecileri kabul etmeye hazır olduğunu, elçinin bu duıumu kabul etmemesi halinde pasaportunun kendisine hemen teslim edileceğini bildirdi257. Osmanlı Devleti ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki resmi 1830'da imzalanan "Ticaret ve Dostluk" anlaşması ile kurulmuştu. Amerika, İstanbul' daki ilk daimi temsilciliğini maslahatgüzar düzeyinde açmıştı. İlk maslahatgüzar, ll Ağustos 1831 'de İstanbul' a gelmiş­ ti. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri, 3 Mart 1839'da İstanbul'daki maslahatgüzarına "elçi" unvanını vermişti 2 ss. Washington ile Viyana hükümetleri arasındaki gerilim devam ederken, ABD Marsch'ı İstanbul'a elçi olarak gönderdi. Babıa1i de, 1850 yılında ilk defa resmi temsilci sıfatıy­ la Emin Efendi'yi Washington'a gönderdi. Emin Efendi, Washington 'da üst · düzey devlet erkanı gibi karşılandı. İkarnetine tahsis edilen binanın önünde tören yapıldı ve Amerikan Kongresi tarafından resmen kabul edildi. Daha sonra Beyaz Saray' da Amerikan Başkan tarafından ağırlan dı. Sıcak bir şekilde karşılanan Emin Efendi, Amerika'nın başarılı eğitim sistemi hakkında bilgi edinmek ve ülkesine bilgi vermek amacıyla görevlendirildiği­ ni belirtti. Ayrıca, Sultan'ın Macar mültecileri meselesinde takip ettiği siyasetin Amerikan kamuoyunca desteklenmesinden büyük sevinç duyduğu­ nu söyledi. Yeni Dünya'ya ayak bastığı andan itibaren kendisine_gösterilen misafirperverlik ve sevgiyi, Sultan'a duyulan saygının bir işareti olarak gördüğünü de sözlerine ekledi 2s9. Elçinin konuşmasından sonra, ABD Başkanı şunları söyledi: ilişkiler, 7 Mayıs "Barış ve dostluk niyetleriyle Hal iç 'ten Atiantik Okyanusu 'nun kıyısı­ na geldiniz. Çok eski ve zengin bir tarihe sq~ip · olan bir ülkeden ileri görüşlü yöneticiniz, sizi ancak 200 yıllık geçmişe sahip 25 milyon nüfuslu yeni bir cumhuriyetin uygarlığını, yönetimini, yükselişini ve gücünü incelemek üzere göndermiş. Emin Efendi, farkında mısınız ki, Sultanınız Macar meselesine karşı takındığı tavırla Amerikan halkının ve bütün aydın ülkelerin sempatisini kazanmıştır. Bizi ilgilendirmeyen siyasi meselelere karışmadan Amerikan halkı dünyada olup bitenleri yakından! izliyor"26o. -104- ------------------- Osmanlı Misafirperverliğ i ve Avrupa ' daki Yankı l arı B- EMİN EFEND1'N1N AMERİKAN BAŞKANI TARAFINDAN KABUL EDİLMES1Nt DÜNYA ' ŞAŞKINLIKLA İZLEDİ Amerikan Başkanı tarafından gösterilen bu sıcak karşılama, Emin Efendi' nin yanı sıra diğer yabancı temsilcileri de şaşırtmıştır. Emin Efendi BabıaJi'ye gönderdiği raporda, kendisine gösterilen olağanüstü karşılama ve ilginin başka devletlerin temsilcilerine gösterilmediğini ifade eder. Hatta, Avusturya Maslahatgüzan'nın Amerikan senatosu ve başkanın kendisine gösterdiği ilgi ve alaka karşısında şaşırdığını ve bunun neden kaynaklanmış olabileceği hakkında araştırma yaptığını belirtir. "Bu misillü iltifat ve ikram sair devletler tarafindan gelenlere bir vakitte vuk« ( bulmuş değil ve bu tarafta Nemçe (Avusturya) mas/ahatgüzarı ziyadesiyle hayrette ka/up acaba sebep nedir? Bu tarafta bu derecelerde iltifat olunmaz deyü tecessüs etmekte bulunduğu ... " şeklinde hayretini dile getirmiştir2 6 1 • Bu karşılama sanırız Osmanlı . Devleti' nin dünya siyasetindeki konumunu göstermesi açısından önem taşımaktadır. 4- MACARISTAN'DA A- MACARISTAN'DA TÜRK HEYETİNE GÖSTERİLEN OLAGANÜSTÜ 1LG1 Osmanlı- Macar dostluk ilişkilerinin en önemlilerinden biri, 1848/1849 "Macar Özgürlük Savaşı"ndan sonra kuruldu. Rusya ve Avusturya'nın tehditlerine rağmen, Osmanlı Devleti'nin Macar mültecilerini koruması ve onları misafir etmesi bu dostluğun kurulmasında önemli etken olmuştur. Diğer taraftan, Osmanlılar gibi Macarlar da Avusturya Devleti'ni kendilerine düşman olarak gördüklerinden iki ülke arasındaki dostane ilişkiler artarak devam etti. Bu karşılıklı dostluk daha sonralan iyice pekişti. Zira, Macar mültecilerinin Osmanlı ülkesinden ayrılmasından sonra iki ülke bir çok sahada işbirliği yaptılar. Macarlar, Osmanlı Devleti'nin kendilerine gösterdiği misafirperverliği hiçbir zaman unutmadılar. Nitekim, 1878 yılında Macaristan'da gönderilen Türk heyetine gösterilen ilgi bunun en güzel kanıtıdır. Peşte Şehbenderi'nin İstanbul'a gönderdiği raporda Türk heyetinin Macaristan' da nasıl büyük bir ilgi ve alaka ile karşılandığı tafsilatlı bir şekilde anlatılır. Şehbender'in yazdıklanna göre, Türk heyeti Orsova' dan Peşte'ye kadar bütün şehir ve kasabalarda olağanüstü bir hi-irmet ve saygı ile karşılandı. Osmanlı heyetini taşıyan tren Peşte'ye yaklaştığında şehrin bütün -105- Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - -- - - - - - - -- - - - - - - ahalisi izdiham içerisinde heyetin şehre girişini izledi. Macaristan' da hiçbir hükümdaraböylesine saygı ve sevgi gösterilmemiştir. Şehbender'in bu son ifadesindeki bilgiyi abartılı olabileceği düşüncesiyle ihtiyatla karşılamak gerekir. Fakat, Türk heyetine gösterilen sevgi ve heyecanı belirtmek için Şehbender'in böylesi ifadeleri seçmesi, heyetin Macaristan'ı ziyaretinin bu ülkede meydana getirdiği olumlu tesirleri anlamamız bakımından önemlidir. Türk heyeti onuruna, Temeşvar, Szeged ve Kiskun' da ziyafetler tertip edildi. Heyet, nüfusu yetmiş bin olan Szeged' e girdiğinde şehir halkı, misafirleri için müzikli bir gösteri hazırladı. Aynı zamanda sokaklarda meşaleler yakıldı. Heyeti karşılamak için kırk bin kişi toplandı. Toplanan kalabalık, heyetin tren istasyonundan ikamet edecekleri otele kadar bindikleri arabaların atıarını sökerek kendileri çektiler. Heyetle bulunan Şeyh Süleyman Efendi'ye halk büyük ilgi gösterdi. Şehbender'in yazdıklarına göre kadın erkek bir çok ki_şi Süleyman Efendi'nin elini öpmek için onun etrafında top lan dı262. B- TÜRK HEYETİ İMPARATOR FRANSUVA JOZEF'E BİLE TAHSİS EDİLMEYEN KONAKTA AGIRLANIYOR Peşte Şehbenderi raporunda Türk heyetinin karşılanması hakkında ilginç bilgiler verir. Onun verdiği bilgilere göre, 1876 yılından önce özel konağını İmpara~or Fransuva Jozefe bile tahsis etmeyen Barort Dukaric, Türklerin kendi ınİsafiri olduklarını söyleyerek onlara konağın~a özel bir ziyafet verdi. Kuşkusuz Türklere gösterilen bu sıcak karşılamanın Osmanlı Devleti'nin daha birkaç sene önce Macar mültecilerine gösterdiği misafirperverlikle yakın ilgisi vardır. Osmanlı Sultanı, Macarları düşmanıarına karşı korumuş ve onları himayesi altına almıştı. Şimdi, Macarların Osmanlı Devleti'nde gördükleri yakın ilgi ve~alakanın bir nişanesi olarak Osmanlı heyetine ilgide kusur göstermeme gayreti içerisinde oldukları anlaşılmaktadır263. C- TÜRK HEYETİNİ PEŞTE'DE YÜZ BİN KİŞİ KARŞILıYOR Türk heyeti, Temeşvar, Szeged ve Kiskun ziyafetlerinden sonra Pe şte 'ye hareket etti. Misafirleri taşıyan tren Peşte!' de son durağa vardığında, buradan heyetin kalacağı Hungarya Oteli'ne kadar caddelerde tahmin,en yüz bin kişi toplanmıştı. Misafirlerini karşıl~mak için sadece -106- ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları halk sokaklarda değildi. Aynı zamanda hükümet üyeleri, milletvekilleri ve gazete muhabirieri de Türk heyetini karşılayanlar arasında idiler. Türk heyetine halkın gösterdiği ilk tepki yüksek sesle "çok yaşa, çok yaşa" tezahüratı oldu. Bu arada istasyonda Türkçe ve Macarca hazırlanan iki nutuk okudundu.İstasyondan Hungarya Oteli'ne kadar heyetin geçeceği caddeler ve cadde üzerinde bulunan binalar çiçeklerle süslendi. Türk heyetini kalacakları otele kadar takip eden bu büyük kalabalık, misafirlerine otelde de büyük ilgi gösterdiler. Hatta, Türk heyeti kaldığı otelin balkonuna çıkarak buradan halkı tekrar selamladı. Şehbender'in yazdıklarına göre, bütün bu gösterilere hiçbir polis ve hükümet üyesi müdahale etmedi. Türk heyeti, Pe şte' de kaldığı her gün, Macarlar tarafından ziyafetlere davet edildi. Aynı zamanda, ınİsafirlerin onuruna balo, konferans ve eğlenceler tertip edildi. Bu arada heyette yer alan talebeler, bazı okul ve müzeleri ziyaret ettiler ve bu ziyaretler sırasında görevliler tarafıı).dan büyük ilgi ve alaka ile karşılandılar. Türk heyetine sadece Peşte'te yaşayan halk değil, aynı zamanda ülkenin diğer illerinde yaşanlar da Pe şte 'ye telgraf çekerek misafirlerine olan sevgilerini ilettiler. Bu arada, Şeyh Süleyman Efendi'ye Szeged'de olduğu gibi Peşte'de de büyük bir ilgi gösterildi. Süleyman Efendi'ye Macar halkı kadar, Macaristan'da yaşayan diğer milletler de sevgi gösterisinde bulundular264 • D- MACAR HALKI OSMANLI PADIŞAHI İÇIN TAÇ YAPTI Macar şehirlerinden Debrecen halkı, Osmanlı Devleti 'nin kendilerine gösterdiği misafirperverlikten dolayı Osmanlı Sultanı Il. Abdülhamid'e bir taç yaptılar. Debrecen halkının yaptığı taç, bir sandık içerisine k onarak Pe şte' de bulunan Osmanlı Şehbenderine gönderildi. Tacın üzerinde Osmanlı hilali bulunuyordu. Hilalin üzerine ise "Şevketlü Sultan Abdülhamid Han HazretZerine ve asakir-i şeci ~a-i Osmaniyeye" ifadesi yazıldı. Tacı Peşte şehbenderine takdim eden Kont Emil, Osmanlı Devleti 'nin sadece 1849' da kendilerine gösterdiği misafirperverliğe değil, aynı zamanda daha önceki tarihlerde Rakoczy Frence ve diğer Macar mültecilerini korumasının bir teşekkürü olarak böylesi bir girişimde bulunduklarını ifade etti. Debrecen halkının bu kadirşinaslığı Osmanlı Sultanı'nı hoşnut etti. Nitekim Sultan, Debrecen halkına teşekkürllerini bildiren bir ferman gönderdi ı6s. 1 -107- O smanlı Mi safirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - -- - -- - - - - - -- E- OSMANLI DEVLETİ SZEGED SEL FELAKETİ MAGDURLARINA YARDlM YAPTI İki ülke arasındaki dostluk ilişkileri en üst düzeye çıkmıştı. ı 880 yılın­ da Macaristan'da suların taşması ülkede önemli zararlar meydan,a getirmişti. Szeged' in halkı da sularından taşmasından etkilenmiş ve zarara uğramıştı. Hatta, Szeged halkı, Peşte 'de Konsolosluklara müracaat ederek, uğradıkları zararın telafi edilmesi için yardım talebinde bulundular. Osmanlı Devleti'nin Pe şte Şehbenderi, durumu İstanbul' a yazarak Szeged halkına yardım yapılmasını istedi. İstanbul' da yapılan değerlendirme Szeged şehrinin Peşte'den sonra Macaristan'ın en önemli şehri olduğu ve bu yüzden meydana gelen su baskıniarına kayıtsız kalınamayacağı yönünde oldu. Başlangıçta zarara uğrayan halk için 500 Florin gönderilmesi kararlaştırıldı. Fakat, daha sonra yapılan araştırmada Szeged halkının sel felaketinde uğradıkları zararların tahmin edilenden daha fazla olduğu anlaşıldı. Bu yüzden yapılacak yardımın miktarı da artırıldı266. F- KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'IN MACARİSTAN'DAN İSTANBUL'A GETİRTTİGİ KİTAPLAR 350 YIL SONRA MACARİSTAN'A GÖNDERİLDİ Osmanlı Devleti ile Macaristan arasında tesisi edilen dostluk ve iyi ilişkiler bir çok sahada genişleyerek devam etti. Bu ilişkilerin bir sonucu olarak II. Abdülhamid, daha önce Kanuni Sultan Süleyman ' ın ı54ı 'de Budin'i fethi sırasında ganimet olarak alıp İstanbul'a getirdiği 34 adet ilmi ve tarihi eseri Macaristan'a iade etmiştir. Kitaplar Macaristan'a gönderildikten sonra, Osmanlı Devleti 'nin Pe şte şehbenderi vasıtasıyla Pe şte Darül fünunu'na teslim edildi. Macaristan'a gönderil€Jl kitapların isimleri şunlardı: ı. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Ş. Vitruvius et Candidus Paul e de V enire sur Aristote et Aegivius Romanus Traite sur le movement Suetone, Vies des Empereures. Les miniatures Grammaire Latine Plutarque, vie d' Aristide et de Latou en latin Mitologie Albertus magnus de mineralibus -108 - - ------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki 9. Aelius Spartavus, Aemiluis Probus 1O. Gr arnınair e ll. Terence, Comedies 12. Simon Sanuensis Ciavis 13. Testus Pompejus 14. Cicero 15 .Plinieus Secundus, Panegyriques 16. Traite de Chirurgie 17. Caeser de be llo galledus et hispanico 18.Collection des ecuimaus des Empereurs Romains 19.Clementius itineraire de St Pierre 20. Simon Samuensis, Synonymes 21. Speculum humanea , Solutions 22. Eheophraste, histoire de Plautes 23. Fertulliaius Cuotra Mauvais 24. Baeitus 25. Siluis He lius 26. Eusebius Preparatıon Evangelique 27. Bible,Manuscrit du 13 erne si eel e tre s ruinee par le teules 28. Livre Religieux 29. Quintus Curtius, Alexander Magnus 30. Dante, Comedia Liria,manuscrit contemporain de Dante 32. Eusebius, Chronique traduit par Seious 33. Historiographes 34. Livre de navigation en Haleius267. -109- Yankıları -110 - ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları III.BÖLÜM OSMANLI DEVLETI'NE SIGINAN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLERİN HAYAT HlKAYELERt 1- LAJOS KOSSUTH (1802-1894) 19 Eylül 1802' de soylu bir ailenin oğlu olarak Monok'ta dünyaya geldi. Hukuk öğrenimi gördü ve bir süre avukatlık yaptı. Devlet hizmetine girmek için yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine babasının yanında çalışmaya başladı. 1832'de Pozsony'deki (bugünkü Bratislava) ulusal meclise (Diet) seçilen Pal Vecsey'in bu göreve gitmemesi üzerine yerine Kossuth gönderildi. Fakat Kossuth, mecliste temsil ettiği kişinin yerine söz alma hakkına sahip değildi. Yine de, bu meclisin coşkulu ortamı, Kossuth'un siyasal ve toplumsal görüşlerinin biçimlerrmesinde belirleyici bir rol oynadı. Kossuth, parlamentonun ilk gününden itibaren bölgesel ve ulusal otururnlara katıldı. Oturumlarda olup bitenleri dikkatle not etti. Kossuth, dönemin liberal uygulamalarının Macaristan' da da yaşama geçirilmesini ve her türlü adaletsizliğe son verilmesini istiyordu. Kossuth için özgürlük her şeyden önce ulusal özgürlük anlamına geliyordu. Buyüzden öncelik siyasal mücadeleye verilmeliydi. Kossuth, tutanakları yayımianmayan meclis oturumları üzerine mektuplar yazarak sesini duyurmaya çalıştı. Bu mektuplar, çoğaltılarak Macaristan'ın her bir köşesine ulaştırıldı ve çok sayıda kişi tarafından ilgiyle okundu. Fakat 1836'da meclisin -dağılması üzerine Kossuth, dokunulmazlık hakkını kaybetti ve yazılarında dile getirdiği görüşler yüzünden 5 Mayıs 1837'de tutuklandı. Kossuth'un tutuklanması şaşkınlık uyandırdı ve hükümete karşı bir dizi sert protestolar yapıldı. 18 ay tutukluluk döneminin ardından yıkıcılık suçundan 4 yıl hapis cezasına çaptırıldı. Kossuth, hapisteyken vaktini sadece savunmasına harcamakla geçirmedi. Hapsedilir edilmez annesinden kitaplar istedi ve dış dünya ile bağlantısını kesmedi. Yabancı dil bilgisini geliştirdi ve Almanca' dan kitaplar çevinneye başladı. -lll- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları ------------------- 1840 'ta ilan edilen afla serbest bırakıldığında, halkın kahraman gözüyle baktığı bir kişi durumuna geldi. Kendisine Pesti Hirlap gazetesinin yayın yönetmenliğini teklif eden Lajos Landerer'e "gazetenin redaksiyonu görevini bana verdiğin takdirde Pesti Hiralp gazetesinin hiçbir zaman çıkmayacağından endişe duymuyor musun? diye sordu. Fakat ~anderer, Kossuth'u teskin etti. Gazetede yayımlanan etkileyici makaleleri kendisine çok sayıda yandaş kazandırdı. Kossuth pek çok yazısında reform fikirlerini halk arasında yayarak, var olan feodal durumun devam etmeyeceğini vurguluyordu. Gazetenin baskısı başlangıçta 60 iken sonra 5000 'e kadar yükseldi. O dönemde Habsburg monarşisinde çıkan tirajı en yüksek gazeteydi. Fakat onun yazılarının kitlelere ulaşması bazı çevrelerde tedirginlik yarattı. Kossuth'un yazıları sansürcüleri de uğraştırıyordu. Onun yazılarının sansür edilebilir gibi olmadığı, zira ya hepsini silmek ya da hepsine izin · vermek gerektiği Viyana'ya rapor edildi. Onun yazılarına daha fazla tahammül edilerneyince 1844 'te gazetenin sahibi tarafından görevinden uzaklaştırıldı. 1847'de Peşt eyaleti tarafından toplanacak mecliste eyaleti temsil etmekle görevlendirildi. Meclisin toplanmasından sonra ulusal muhalefetin öndediğini üstlendi. Şubat 1848 'de Paris 'ten ihtilal haberleri geldiğinde, bu ortamın yarattığı koşullardan faydalanarak harekete geçen Kossuth 3 Mart 1848 'de mecliste son derece etkileyici bir konuşma yaptı. Ardından reform yanlılarının programını temel alarak İmparatora sunmak üzere hazırladığı bildiriyi meclise onaylattı ve devrimin yarattığı kargaşa ortamından da faydalanarak Viyana hükümetine bu bildiriyi kabul ettirdi. Bildirinin onaylanmasından sonra Başbakan Kont Batthyany tarafın­ dan maliye bakanlığına getirildi. Kossuth, Macar birliklerinin İtalya'ya gönderilmesini Viyana'nın kabul etmeyeceği siyasi koşullara bağlaması, Viyana ile siyasi ilişkileri kopma noktasına getirdi. Aynı zamanda Sırp ve Hırvat tehdidine karşı ulusal bir ordu kurulması çağrısında bulundu. Hırvat birliklerinin Eylül 1848 'de Macaristan' ı işgal etmeleri onun bu düşüncesinin yersiz olmadığını ortaya koydu. İşgalden sonra Batthyany görevinden çekildi ve Kossuth geçici hükümetin başına getirildi. Macar birlikleri kısa sürede işgal ordularını ülkeden çıkarmayı başardı. Avusturya imparatoru I.Ferdinand'ın aralık ayında yeğeni Franz Joseph lehine tahtah çekilmesi ardından yapılan anayasal değişikliklerle, 1848 ihtilali sırasındi Macaristan'ın elde ettiği haklara son verildi. Kossuth hükümetinin buna yallhı ise 14 Nisan 1849'da ~acaristan'ın bağımsızlığını ilan etmek oldu. -112- Osmanlı Misafirperverliği ve Avıupa'daki Yankıları - -- - - - - - - - -- - - - -- Macarlar, başlangıçta Avusturya' ya karşı başarılı bir şekilde savaş- · mışlarsa da, Rus ordularının Avusturya' nın yardım çağrısını kabul ederek Macar topraklarına girmesi ile savaşın seyri değişmeye başlamıştır. Son yıllılarını yalnızlık ve hastalıklar içinde geçiren Kossuth, ı 894 'te öldü. Macaristan'a getirilen cenazesi ulusal bir matem ortamında gömüldü. Cenaze törenine Macaristan resmi yöneticilerinden pek azı katıldı. Fakat on binierin katılması milletin Kossuth'a verdiği değeri gösteriyordu. Çünkü Macaristan'ın doğuşu için onun kadar mücadele eden pek az çağdaşı olmuş ' daha fazlasını yapan hiç kimse belki de çıkmamıştı. 1 Kossuth'un sürgündeki anıları13 ciltlik Irataim az emigraciobol (1850-95) adlı eserde, makalelerini ve konuşmalarını ise Összes Munkai (ı948-6ı) makaleler ve söylevler başlığıyla yayımlanmıştır. Kütahya'da bulunduğu yıllarda hazırladığı Türkçe dilbilgisi kitabı ise Lajos Kossuth 'un Türkçe Grameri (ı 968) S. Kakuk tarafından basılmıştır. 2- JOZEF BEM (MURAD PAŞA) (1794-1850) Macar Özgürlük Savaşı kahramanlarından Jozef Bem, Polonyalı asil bir ailenin çocuğu olarak ı4 Mart 1794'te Tamov'da dünyaya geldi. Varşova Askeri Akademisi'nde eğitimini tamamladı. ı8ı3'te Varşova'daki topçuluk okulunda hocalık yaptı. Daha sonra askerlik görevinderi ayrılarak teknik ve tabii ilimler üzerinde çalışmalarda bulundu. Ardından topçu olarak Polonyalıların Rusya'ya karşı gi.riştikleri 1830-3 ı ayaklanmasına iştirak etti. Bu savaşlarda büyük başarı göstermesine rağmen, V arşova kuşatmasında, General Paskeviç idaresindeki Rus ordusuna yenilmekten kurtulamadı. Ayaklanmanın Ruslar tarafından bastırılmasının ardından Batı Avrupa'ya göç etti. ı832'den sonra Paris'e yerleşen Beni}-butarihten sonra Polonyalı mültecilerin teşkilatlanması üzerine çalıştı. Burada bazı bilimsel yayınlar . yaptı. Bu arada İspanya, Portekiz, Belçika ve Hollanda'yı dolaştı. Daha sonra Viyana'ya geldi ve Macarların Avusturya'ya karşı başlattıkları özgürlük savaşında aktif rol aldı. Kasım ı 848 'de Lajos Kossuth tarafından Erde I ordusuna komutan tayin edildi. Bem, burada Avusturya ordusuna karşı sayısız başarılar elde etti. Ancak, Avusturya'nın yardık teklifini kabul eden Rusya'nın 200.000 kişilik bir orduyu Macar ve Poldnyalılar üzerine göndermesinden sonra, komuta ettiği kuvvetler dağıldı. Son ,blarak Dembinski ile Avusturyalı General Hayıiau'ya karşı verdikleri mücadelede de 1 -114- - Osmanlı Misafırpeı-verliği ve Avrupa'daki Yankıları - ----------------- başarılı olamadı ve atından düşerek yaralandı. Macarların Rus ve Avusturya müttefik orduları karşısında kesin yenilgiye uğramasından sonra Osmanlı Devleti'ne iltica etti. Macar Özgürlük Savaşı'nın kahramanları arasında yer alan Bem, aynı zamanda "Legion d'honneur" sahibiydi. 1 General Bem, Vi din' de yaklaşık iki buçuk ay kadar kaldı. Bu süre içerisinde din değiştir~rek İslamiyet' e girdi ve Murad Paşa ismini aldı. Onunla birlikte yaklaşık 200 Polonyalı mülteci dinlerinden döndüler. Bem ve diğer din değiştiren mülteci şefleri Vi din' den Şumnu'ya nakl edildiler. Burada bir süre kaldıktan sonra, Rusya ile varılan anlaşma gereğince Hal ep' e gönderildiler. İslamiyet'e geçtikten sonra Murad Paşa'nın tek amacı yeni vatanına ve çok değer verdiği Sultan Abdülmecid'e yararlı olabilmekti. Rusya'ya karşı büyük kin ve nefret duyuyordu. Kurmaya karar verdiği güherçile fabrikasının temellerini atarak planlarını da İstanbul' a gönderdi. Babıali, devlet bütçesinden kendisine destek verileceğini temin etmiş ve ondan bu fabrikayı en iyi şekilde kurmasını istemişti. Murad Paşa, Hal ep 'te meydana gelen i syanın bastırılmasında da büyük bir başarı gösterdi. Fakat Türkiye'deki ömrü düşündüklerini hayata geçirmeye yeterli olmadı ve 10 Aralık 1850'de Halep'te öldü. Murad Paşa öldüğünde 56 yaşındaydı. Onun ölümü Avrupa'da -geniş yankı uyandırdı. Bazı gazetelerde onun Osmanlı Devleti tarafından zehirletildiği yolunda yazılar yayınlandı. Bu yazılardan biri de Belçika' da çıkan 26 ·Ocak 1851 tarihli "L 'Independance Belge" gazetesinin baş yazarı tarafından kaleme alındı. Osmanlı Devleti'nin Brüksel Maslahatgüzan Eugene de Kerckhove, adı geçen gazetede yayınlanan yazı üzerine, bir tekzip yazısı yayınıatma gereği duydu. Bu yazı, baş yazarın söz konusu yazısından iki gün sonra yani, 28 Ocak 1851 'de yayınlandı. Maslahatgüzar Kerckhove, yayınlanan bu tekzip yazısını Babıali 'ye gönderdi. Öldüğünde Murad Paşa'nın Halep esnafına kabarık borcu vardı. Tere- kesinin bir kısmı satılarak borçları kapatılmaya çalışıldı. An9ak, terekesinden elde edilen para borcunu kapatmağa yetmiyordu. Arta kalan borcun cüziyat kabilinden olması hasebiyle Sadaret, bunun Halep Emvali'nd~h karşılanmasını uygun gördü. İsmail Paşa (Kmety), bu tip şöhretli insanların ölümünden sonra / -116- ------------------ Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankılan bırakmış oldukları eşyaya, Avrupalıların Murad Paşa'nın eşyalarının büyük değer verdiğini ileri sürerek, müzayede usulüyle satılınasını önerdi. Murad Paşa'nın naaşı ölümünden 79 bir devlet töreniyle Polanya'ya gönderildi. yıl sonra 1929 yılında yapılan 3- JOSEPH WYSOCKI (1809-1873) Polanya' dan 1831 yılında asteğmen rütbesiyle ayrıldı. Askeri eğitimi­ ni Metz okulunda pekiştirdi. Maddi durumunun kötü olması sebebiyle, eğitimine ülkesine yararlı insanlar yetiştirmek için kurulmuş olan Polanya Demokrasi Birliği'nin verdiği parayla devam etti. 1848'de Macarlara yardım etmek amacıyla Peşte toplanan Polonyalılar, Wysocki 'yi şefleri olarak kabul ettiler. Daha sonra Macar Hükümeti, ona binbaşı rütbesi verdi. Arad'ı:o. kuşatılmasındaki ·üstün başarısından dolayı yarbay, Szolnok Savaşı'nda albay ve nihayet Kornararn Savaşı'ndan sonra da generalliğe yükseldi. Macar komutanları Wysocki'nin buraya mevki ve rütbe için değil, Macaristan' ın bağımsızlığına destek vermek için geldiğini anlamakta gecikmedil er. Daha sonra ülkesinin gerçek dostu olan Osmanlı Devleti'ne sığındı ve Osmanlıya karşı olan sevgi ve bağlılığını dile her fırsatta dile getirdi. 4- KMETY (İSMAİL PAŞA) (1813-1865) Macar Özgürlük Savaşı'nda, bilhassa Budin ve Temeşvar savaşların­ da kendini gösterdi. Macar Özgürlük Savaşı'nın başarısızlıkla neticelerrmesi üzerine Osmanlı Devleti 'ne iltica etti. İltica ettikten kısa bir süre sonra din değiştirerek İsmail Paşa ismini aldı. İsmail Paşa, mirliva rütbesiyle Osmanlı Ordusu'na girdi, Kırım Savaşı'nda Anadolu Ordusu Erkan-ı Harbiye Riyaseti'ne tayin olunarak Kars'ı müdafaa etti. İstanbul'a döndüğünde Ferik rütbesiyle Meclis-i Tanzimat üyeliğine seçildi. Bir süre Girit Valiliği yaptıktan sonra 1865 'te öldü. 5~ KONT ZAMOYSKI (1803-1868) Macar Özgürlük Savaşı'nın başanya ulaşacağın~ inanmıyor, bu yüzden de başlangıçta bu savaşa iştirak etmek istemiyord~. Ancak, Adam Czartoryski'den Macaristan'a gitme emri alması üzerine bu kararından - 117- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıl arı - ------------------ vazgeçerek savaşa katılmak üzere Szeged' e geldi. Burada Kossuth ve Dembinski ile bir görüşme yaptı. Onlardan edindiği izienim her şeyin bittiği ve ordunun artık savaşamayacak durumda olduğu yolundaydı. Dembinski'nin isteği üzerine onun yanında subay olarak savaşa katıldı. Savaşın kesin olarak kaybedilmesini müteakip, Kossuth ve öteki ihtilal liderleriyle birlikte Osmanlı Devleti'ne iltica etti. Vidin'de bir süre kaldıktan sonra, \bir kısmı vatandaşı olan diğer mültecilerle birlikte Şumnu'ya nakledildi. Ancak; Şumnu'da bulunduğu sırada İngiliz elçisi Canning ve Fransız elçisi Aupick, Rus otoritelerinin kendisini tanıdığını ve bu sebeple de sıkı bir şekilde takip edildiğini bildirerek, Osmanlı Devleti'ni kendi isteği ile terk etmesini tavsiye ettiler. O da bu tavsiyeye uyarak, Osmanlı Devleti'nin tahsis etmiş olduğu gemi ile Malta Adası'na gitti. Zamoyski, Osmanlı Devleti'nde bulunduğu süre zarfında bütün vaktini Macaristan' dan iltica eden Polonyalıların işleriyle uğraşmaya ayırdı. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1853 'te başlayan Kırım Savaşı'nda Zamoyski tekrar Osmanlı Devleti'ne geldi. Bu savaş Polonyalıların bağımsızlık ümitlerini iyice artırmıştı. İstanbul'da bulunan Zamoyski, Sadrazam'ın onayı ile Ömer Paşa'nın emrindeki orduya katılmak üzere Şumnu'ya gitti. Bu arada, Ruslara karşı Osmanlı'nın yanında savaşa katılmak isteyen Polonyalıların sayısı giderek artıyordu. Ömer Paşa, Ruscuk'ta Polonyalılardan bir birlik oluşturarak Şumnu'ya göndermişti. O ana kadar savaşa aktif olarak katılma­ yan Polonyalılardan oluşan güçlerin kullanılması düşünüldü . Sadrazam, General Zamoyski'ye Sadık Paşa ile birlikte "Sultan 'zn İkinci Kazak Alayz" ad;~ altında bir birlik kurmayı kabul edip etmeyeceğini sordu. Qzellikle Polonyalıların savaşa katılmasını isteyen Zamoyski, bu teklifi kabul etti. Böyle bir birliğin organizasyonunu da Albay Skubicki'ye bıraktı. Bu arada Osmanlı ordusunda, İngiliz subaylarının yönetiminde değişik organizasyonlar oluşturulmaya başlanmıştı. General Zamoyski, Polonyalılardan da benzer bir yapı oluşturulması için Londra'ya çağrıldı. Zamoyski, "Sultan 'zn Kazak/arz" adı altında İngiliz birliklerine mensup komutanıyla içerisine Türk birliklerinin de katılacağı bir Polonyalılar tümeni oluşturulmasını teklif etti. Bu teklifinkabul görmesi üzerine "Sultan 'zn Kazaklarz Tümeni" adıyla, özel bir Polonyalılar birliği oluşturmak üzere resmi olarak harekete geçti. Bu birlik, Türk ordusunun içinde yer alacak, fakat İngiliz komutanının emrinde olacaktı. Tümenin öncelikle iki piyade alayı, bir tabur keski~ nişancı ve bir topçu bataryasından oluşturulması düşünülmüştü. Zamoys*i, bu birliğin paralı askerlerden meydana gelmesini istiyordu. Yüzlerce yıllık düşmana yani Rusl,ara karşı mücadelede dost ve müttefik olarak kabul edilmelerini -118 - Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - - - - - - -- - - - -- - - büyük bir memnuniyetle karşılıyordu. Londra'dan İstanbul'a geldikten sonra bunca çaba harcadığı birliğin kurulması için harekete geçti. Fakat fazla zaman geçmeden Kırım Savaşı'nı sona erdiren Paris Anlaşması imzalandı. "Kazak Tümeni" de 3 Ağustos 1856'da dağıtıldı. Zamoyski, birliklerin dağılmasından sonra, bir yıl süreyle eski askerlerine yardım etmekle meşgul oldu ve onlardan maddi ve manevi yardımı esirgemedi. Bu arada Reşid Paşa, Polonyalılara kabul edilebilir şartlarda kendi mülkünden çiftlikler tahsis etti. Kazak tümeninde yer alan bir kısım Polenyalılar ise, değişik yerlere dağıldılar. Bazıları yabancı alaylara yazılırken bazıları da Eflak ve Boğdan' a yerleştirildi. Ruslara karşı büyük bir kin besleyenler, Çerkezlerle birlikte düşmanıarına karşı savaşmak üzere Albay Lapinski'nin yanında yer alırken, yüz kadarı yeni kurulmuş olan Polanya Süvari alayına katıldılar. Nihayet tarımla uğraşmak isteyenler de Adampol'a (Polonezköy) yerleştirildiler. Zamoyski ise, İstanbul' da bir müddet daha kaldıktan sonra Sultan Abdülmecid'de11 izin alarak Mayıs 1857'de Paris' e döndü (Gasztowtt, Aynı eser, s. 226-238). 6- RICHARD GUYON (HURŞİD PAŞA) (1803-1856) Macar Özgürlük Savaşı'nın kahramanları arasında Guyon'un önemli bir yeri vardır. Macar ordusu, Avusturya'ya karşı organize edildiği sırada, askeri bilgilerinden dolayı kısa zamanda yüzbaşılığa yükseldi ve Macar ordusuna katıldı. Onun Macar ordusunda ilk hizmeti, Macarlar Viyana önündeyken 29 Ekim 1849 'da Schwechat Savaşı 'nda oldu. _Bu -- savaşta gösterdiği üstün başarılardan dolayı binbaşılığa getirildi. Gösterdiği büyük kahramanlıklar sayesinde Manswörth alındı. Ancak, Manswörth'ün ele geçirilmesi sırasında bindiği at kurşunlandığından, birliğini yürüyerek yönetmek zorunda kaldı. Guyon, Macaristan'a en büyük hizmeti, Branyiszka savaşında yaptı. Aslında, Guyon'a Branyisz-ka'yı alma emri verildiğinde onun bunu başaracağına hiç kimse inanmıyordu. Hatta bu emri ona veren Görgei bile bu işin "gereksiz kan dökülmesi ve kurşun harcamasz" olacağını ifade etmişti. Fakat o, kendisine verilen bu görevi, mükemmel bir şekilde sonuçlandırdı. Guyon'un bu başarısı bütün Macaristan'da mucize olarak anlatıldı. Orduda herkes, ondan hayranlıkla bahsediyordu. Bu hizmetine karşılık, ona Macaristan'ın ikinci derece askeri hizmet lmadalyası verildi. Buna benzer bir kahramanlığı da 22 Nisan 1849'da Kom~rom'un alınışında göstermişti. Buradaki başarılarından dolayı Macar Hükümeti tarafından generalliğe yükseltilmişti. Arad'ın Macarlar tarafından alınmasından sonra, 1 ) -120- ------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları General Guyon, Jellacic'in ordusuyla savaşmak üzere Perlass'a gitti. Fakat Dembinski'nin yardım istemesi üzerine 1 Ağustos 1849'da 10.000 askeriyle Szeged' e geldi. Bu tarihten sonra talih Avusturya ordusundan yana döndü. Temeşvar' da Macar ordusu dağıldı. Guyon, dağılan Macar ordusunu toplamak üzere hemen Lugos' a gitti. Temeşvar yenilgisinden sonra birçok kimse Macar meselesinden vaz geçti. Guyon, General Bem ile Erdel' e gitti. Fakat, burada başarı sağlayamadı ve Macarlada birlikte Osmanlı Devleti'ne iltica etti. Guyon, Vidin'de bir süre kaldıktan sonra İstanbul'a geldi. İstanbul'da mülteciler için çalışmalar yapan Guyon, daha sonra Osmanlı ordusunda istihdam olunmak için istekte bulundu. Onun bu isteği Seraskerlikçe Sadaret' e bildirildi ve neticede Guyon, 7.500 kuruş maaş ile Arabistan ordusunun merkezi olan Şam' da istihdam edildi. -121- O smanlı Mi safirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları --------------------- I. BÖLÜMÜN NOTLARI Vahot Imrefı, Die Ungarischen Flüchtlinge in der Türkei, Leipzig 1851, s.7. Tanzimat döneminin meşhur üç paşasından Fuad Paşa ' dır. BOA., DUİT., 75-1113-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e gönderdiği 7 N 65/27 Temmuz 1849 tarihli tahrirat. 4 BOA., DUİT., 75-1113-2. BOA., DUİT., 75-1113-2. 6 Bu hususta bir örnek olması bakımından Silistre Valisine yazılan emirname için BOA. HR. MKT. 24-65 nolu belgeye bakılabilir. 7 BOA., DUİT., 75-113-1 Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 27 N 65/16 Ağustos 1849 tarihli arz tezkiresi. BAO., BEO., A.MKT. 220-28. 9 Imrefı, Aynı eser, s.10. lO BOA., DUİT.,75-115-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 29 N 65/18 Ağustos 1849 tarihli tahrirat; Imrefı, Aynı eser, s.14. ll Imrefi, Aynı eser, s.14. 12 Tumu-Severin, Macar kaynaklarında Szöreny olarak geçer. Osmanlı kaynaklarında ise Sörin ya da Severin şeklinde geçmektedir. Rumen kaynaklarında ise Tumu-Severin olarak geçmektedir. (F. Eckart, Macaristan Tarihi, çev. İbrahim Kafesoğlu, Ankara, 1949, s.278). 13 Imrefi, Aynı eser, s.14. 14 Imrefi, Aynı eser, s.13-14. 15 Imrefi, Aynı eser, s.16. 16 Imrefi, Aynı eser, s.17. 17 BOA., DUİT., 75-115-1 Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 4 L 65/23 Ağustos 1849 tarihli arz tezkiresi. 18 BOA., BEO., A.MKT. 222-47 Ömer Paşa'nın Vidin Valisi Ziya Paşa'ya gönderdiği 27 N 65/16 Ağustos 1849 tarihli tahrirat. 19 Imrefi, Aynı eser, s.21-24. 2o BOA., BEO., A. MKT. 220-18. 21 Imrefi, Aynı eser, s.38-39. 22 BAO., BEO., A.MKT., 222-18. 23 Imrefi, Aynı eser, s.39. 24 Robert Hermann, Lajos Kossuth ve 1848-49 yıllarında Macar Özgürlük Savaşı, ı Budapest 2003, s.82. 25 Imrefi, Aynı eser, s. 31. 26 Imrefi, Aynı eser, s. 31. 27 Imrefı,, Aynı eser, s. 33. 2 -122- ---------------------Osmanlı Misafirperverliği ve Aviupa'daki Yankıları 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 55 56 57 58 59 60 Herrnann, Aynı eser, s.83 Philipp Kom, Kossuth und dieUngamin der.Türkei, Hamburg und New York 1851, s.51. Herrnann, Aynı eser, s.83. Imrefı, Aynı eser, s. 33. Herrnann, Aynı eser, s.83. Charles d'Eszlaıy, "L'emigration hongroise de Louis Kossuth en Turqueentre 1849-1850", Türk Tarih Kongresi, IV, (20-26 Ekim 1961) Ankara 1967, s.434; Imrefi, Aynı eser, s. 33. Herrnann, Aynı eser, s.83-84. Kom, Aynı eser, s.55. Istvan Hajnal, A Kossuth-emigracio Törökorszagban, Budapest 1927, belge no:24, s.483; Kom, Aynı eser, s.l02; Imrefı, Aynı eser, s. 88. Kom, Aynı eser, s.55; İmrefı, Aynı eser, s.34. Eszlaıy, aynı makale, s.436. BOA., DUİT., 75-1/7-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği Gurre L 65/20 Ağustos 1849 tarihli tahrirat. Kom, Aynı esei, s.55-60. Imrefı, Aynı eser, s.36. Kom, Aynı eser, s.62. Kom, Aynı eser, s.63. Joseph Hutter, Von Orsova bis Kiutahia, Braunschweig 1851, s.25. Imrefı, Aynı eser, s.37. Imrefı, Aynı eser, s.46. Imrefı, Aynı eser, s.50. Imrefı, Aynı eser, s.50. Hajnal, Aynı eser, belge no: 1O, s.455. Hajnal, Aynı eser, belge no: lO, s.454-455. Imrefı, Aynı eser, s.52. Thadee Gasztowtt, La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s.l87. Magyar Nagy Lexikon, III., Budapest 1994, s.579-580; Der GroBe Brockhause, II, Leipzig 1929, s.515. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Dosya Usulü İradeler (DUİT), 75-1113-2 Ziya Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 10 Şevval Sene 1265/29 Ağustos 1849 tarihli tahrirat. BOA., DUİT, 75-1113-2 Ziya Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 10 L 65/29 Ağustos 1849 tarihli tahrirat; Imrefı, Aynı eser, s.62. Thadee Gasztowtt, La Pologne et L'Islam, Paris 1907, s.204. Imrefı, Aynı eser, s.63. Imrefı, Aynı eser, s.63-64. (Imrefı, Aynı eser, s. 54-59). , BOA., DUİT., 75-1111-3 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 7 L 65/26 Ağustos -123- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa'daki Yankıları - - - - - -- - - - - - -- - - - - - - - ı 849 tarihli tahrirat. BOA., DUİT . , 75-1/ı ı-3. 62 BOA., DUİT . , 75-1/ı ı-3. 63 BAO., DUİT, 75-ı/1 ı-7. 64 Hutter, Aynı eser, s.36; Imrefı, Aynı eser, s.53. 65 Hutter, Aynı eser, s.38. 66 BOA., ira. Har. 305 ı. 67 Hutter, Aynı eser, s.44-45. 68 Eszlary, Aynı makale, s.437. 69 Istvan Hajnal, Kossuth-Emigracio Törökorszagban, Budapest ı927, belge no:ı4, s.462, Bem'in Kossuth'a 30 Ağustos ı849 tarihli mektubu; Eszlary, aynı makale, s.437. 70 Koru, Aynı eser, s. 88-89. 71 Hutter, Aynı eser, s.54. n Hutter, Aynı eser, s54-.55. 73 Imrefı, Aynı eser, s.99. 74 Imrefı, Aynı eser, s. ı 02. 75 Imrefı, Aynı eser, s.ı02. 76 Koru, Aynı eser, s.91. 77 Hutter, Aynı eser, s.83-84. 78 Zamoyski, Belgrat'taki Sardunya Konsolosluğu'na özel ulak göndererek, "Südslavische Zeitung'' un bazı sayılarını elde ediyordu (Imrefı, Aynı eser, s.ıoı). 79 Imrefı, Aynı eser, s. ı O1. 80 Koru, Aynı eser, s.65. 81 Koru, Aynı eser, s.90; Hutter, Aynı eser, s.57. n Imrefı, Aynı eser, s.ı92. 83 Imrefı, Aynı eser, s.96. 84 Imrefı, Aynı eser, s.96-97. 85 Hutter, Aynı eser, s.38-39. 86 Taha Toros, Geçmişte Türkiye Polonya İlişkileri 1 Turco-Polish Relations in History, İstanbul ı983, s. 20. " 87 Hajnal, Aynı eser, s.ı37. 88 Imrefı, Aynı eser, s.l91. 89 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul ı983, s.2ı9; Hutter, Aynı eser, s.64. 90 Hutter, Aynı eser, s.64-65. 91 BOA., BEO., A.MKT. 234-34. 92 BOA., BEO., A.MKT. 232-26 Ziya Paşa'nın Sadaret'e gönderdiği ı ~ Z 65/29 Ekim ı 849 tarihli tahriratı. i 93 BOA., DUİT., 75-1/30-1; Refik, Aynı eser, s.73 Sadrazarnın Mabeyn' e takdim ettiği 20 1 ZA 651,7 Ekim 1849 tarihli arz tezkiresi. 61 - ı24- ------------------- Osmanlı Misafırperverliği 94 95 * 96 97 98 99 ıoo ıoı ıo2 ıo3 104 ıo5 ıo6 ıo7 108 ıo9 ııo ı ıı ı ı2 113 114 115 116 117 118 119 12 0 ı 22 123 124 125 126 127 128 129 Yankıları BOA., DUİT., 75-1/30-1; Refik, Aynı eser, s.74. Eszlary, Aynı makale, s.442. General Meszaros Macar olmasına rağmen, Polonyalılarla birlikte Şumnu'ya yolculuk yapmıştır. BOA., DUİT., 75-1/47-2. BOA., DUİT., 75-1/47-2; Kom, Aynı eser, s.l43; Hutter, Aynı eser, s.87. \ Hutter, Aynı eser, s.87; Kom, Aynı eser, s.144 Kom, Aynı eser, s.ı44. Kom, Aynı eser, s. ı44. Hutter, Aynı eser, s.89. Hutter, Aynı eser, s.89. BOA., DUİT., 75-1/47-2. Eszlary, Aynı makale, s.442. Hajnal, Aynı eser, belge no: 49, s.540. Hutter, Aynı eseı~ s. ı 04. Kom, Aynı eser, s.ı46. Hajnal, Aynı eser, s.257. Hajnal, Aynı eser, s.256. Kom, Aynı eser, s.148. Hutter, Aynı eser, s.ı05; Kom, Aynı eser, s.148. Hutter, Aynı eser, s.ı06. Hutter, Aynı eser, s. ı ı2-ı 13. Hutter, Aynı eser, s.113. Hajnal, Aynı eser, s.257. Hutter, Aynı eser, s. ı 13; Kom, Aynı eser, s.ı46. Hutter, Aynı eser, s. ı 13. Hajnal, Aynı eser, belge no:5ı, s.542. Imrefi, Aynı eser, s . 2ı8. eser, belge no:50, s.54ı Gyula Andrassy'nin Kossuth'a gönderdiği ı9 tarihli mektup. BOA., DUİT., 75-1146; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı55 , s.722; Refik, Aynı eser, s.123-ı24 . BOA., DUİT., 75-1/46; BEO. A. DVN.DVE ı4-89; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı58, s.776; Refik, Aynı eser, s.13 1-132. Hajnal, Aynı eser, belge no5ı, s.545. Hajnal, Aynı eser, belge no:98, s.649. Imrefi, Aynı eser, s.225. Imrefi, Aynı eser, s.225; Kom, Aynı eser, s.165 . Hajnal, Aynı eser, belge no:167, 794. Imrefi, Aynı eser, s.225; Kom, Aynı eser, s.ı66. Imrefi, Aynı eser, s.3 ı. Hajnal, Aynı Kasım ı 849 12 1 ve Avrupa'daki -125- Osman lı Misafırperverli ği 130 131 132 133 134 135 136 ve Avrupa'daki Yankıları - - -- - - -- - - - -- -------- Korn, Aynı eser, s.174. Imrefi, Aynı eser, s.228-229. Korn, Aynı eser, s.174. Imrefi, Aynı eser, s.229; Kom, Aynı eser, s.174; Eszlary, Eszlary, Aynı makale, s.446. BOA., HR.MKT. , 28-100. BOA., HR.MKT., 29-60. Aynı makale, s.446. 137 Cerıde-i 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 Havadis, nr.470, 23 RA 1266/6 Şubat 1850. Hutter, Aynı eser, s.144; Kom, Aynı eser, s.178; Imrefi, Aynı eser, s.229; BOA., 75-2/13- 13, Ahmed Vefik Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 23 RA 66/6 Şubat 1850 tarihli tahrirat. Kom, Aynı eser, s.178. Kom, Aynı eser, s.174. Hutter, Aynı eser, s.145. Kom, Aynı eser, s.178 ; BOA., DUİT ., 75-1 / 13-3 Ahmed Efendi 6 Şubat 1850 tarihinde Sadaret' e sunduğu .tahrirat. BOA., DUİT. , 75-11 13-3. Imrefi, Aynı eser, s.229. Kom, Aynı eser, s.181. Imrefi, Aynı eser, s.230. Kom, Aynı eser, s.182. BOA., DUİT. , 75-11 13-3. Hutter, Aynı eser, s.146. 152 BOA., DUİT., 75-1148-2 Kaptan Paşa'nın Sadaret'e takdim ettiği 27 Z 65/ 13 Kasım 1849 tarihli tezkire'. BOA., DUİT., 75-1/59-1; Ahmed Refik, Türkiye 'de Mülteciler Meselesi, İstanbur1926, s.145. Hutter, Kossuth'un beklenınesi sırasında bir idam mahkumunun, idam edileceği yere geç 153 gelmesinde oluşan uğultular gibi bir uğultunun oluştuğundan bahseder (Hutter, Aynı eser, s.148). Kom, Aynı eser, s.187; Imrefi, Aynı eser, s.231; Hutter, Aynı eser, s.148-149. 15 0 15 1 154 155 156 157 159 160 Hutter, Aynı eser, s.150; Kom, Kom, Aynı eser, s.188. Aynı eser, s.188; Iı:nr-::fi, Aynı eser, s.231. BOA., DUİT., 75-2/39-2 Miralay Süleyman Refik Bey'in Sadaret'e takdim ettiği Gurre C 66/14 Nisan 1850 tarihli tahrirat; Imrefi, Aynı eser, s.268; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kütahya Şehri, İstanbul 1932, s.277. BOA., DUİT . , 75-2/23-1 Sadaretİn Mabeyn'e takdim ettiği 2 CA 66/16 Mart 1850 tarihli arz tezkiresi. Zs. Kakuk, Lajos Kossuth'un Türkçe Grameri, "X I Türk Dil Bilimsel Bildiriler', Ankara 1966, s.161. Hajnal, Aynı eser, belge no: 102, s.660. Imre:ij, Aynı eser, s.269. -126) ı Kurultayında ! Okunan -------------------- Osmanlı Misafirperverliği 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 ve Avrupa'daki Yankıları Kom, Aynı eser, s.3ı8. Imrefi, Aynı eser, s.269. Kom, Aynı eser, s.3ı8. BO:, DUİT., 75-2/46-ı Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 5 Ş 66/16 Haziran ı850 tarihli arz tezkiresi; Ahmed Refik, Aynı eser, s.189. Imrefi, Aynı eser, s.269. BOA., HR. MKT., 34-65 Bursa Müşiri, Gemlik Müdürü ve Süleyman Refik Bey' e 27 B 66/8 Haziran ı 850 tarihinde gönderilen buyrultular. BO:, DUİT . , 75-2/47-5 . BOA., DUİT., 75-2/49-2, Süleyman Refik'in Seraskerliğe takdim ettiği ı ı Ş 66/22 Haziran ı 8 5O tarihli ariza. Ahmed Refik, Aynı eser, s.192. Imrefi, Aynı eser, s.270. BOA., DUİT., 75-2/56 Süleyman Refik Bey'in 28 Temmuz ı849'da Seraskerliğe gönderdiği yazı. 172 173 174 175 176 ın 178 179 180 18 1 182 183 184 185 186 187 188 189 190 BOA., DUİT., 75-2/56; Imrefi, Aynı eser, s.84. BOA., DUİT., 75-2/56; Ahmed Refik, Aynı eser, s.ı93. BOA., DUİT., 75-2/56. BOA., Babıali Evrak Odası, (BEO), Sadaret Evrakı Mektubi Mühimme Kalemi Umum Vilayet (A. MKT.UM) 55-9 1. ı267 . C . ı3. BOA., DUİT., 75-2/59; Ahmed Refik, Aynı eser, s.196. Imrefi, Aynı eser, s.270-271. BOA., DUİT., 75-2/59; Imrefi, Aynı eser, s. ı 71. BAO., DUİT., 75-2/59, Seraskerliğin Süleyman Refik Bey'e gönderdiği Gurre-iZA 66/8 Eylül ı 849 tarihli tahrirat. BOA., DUİT., 75-2/59; Süleyman Refik Bey'in Sadaret'e takdim ettiği 9 ZA 66116 Eylül ı 849 tarihli tezkire. BOA., DUİT., 75-2/59. Imrefi, Aynı eser, s.271. BOA., DUİT., 75-2/59; Ahmed Refik, Aynı eser, s.196; Imrefi, Aynı eser, s.271. BOA., DUİT . , 75-2/59. Imrefi, Aynı eser, s.27ı . Ahmed Refik, Aynı eser, s.ı98. BOA., A.MKT.UM. 55-91. BOA., BEO. Sadaret Arnedi (A.AMD), Dosya Nr.21, Sıra Nr.30, 1266.ı2.4. ı BOA., BEO. A. AMD., 21-30; BOA., DUİT., 75-2/59. BOA., DUİT., 75-2/59. - ı27- Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa' daki Yankıları - - -- - - - - - - - - -- - - -- - - - Il. BÖLÜMÜN NOTLARI 191 192 193 194 195 196 197 198 199 2 00 20 1 2 02 203 204 205 206 Harold Temperley, England end The Near East The Crimea, London 1936, s.262; Kom Philipp Aynı eser, s. ı 75; Hajnal, Aynı eser, belge no: ı39 s.726, Rusların tutumu ve Radziwill'in vardığına dair Avusturya elçisi Stürmer'in 5 Eylül ı849 tarihli raporu. Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecilerine Ait Vesfiik", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.40, 22 C 1327/9 Temmuz 1909, s.4-5. BOA., AFTE, ı-4ı; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.60, ı3 B 1327/30 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.ı07-ı08; Bapst, Aynı eser, s.87-88. BOA., DUİT, 75-119-3; Hajnal, Aynı eser, belge no;ı34, s.716-7ı 7 Stürmer'in Ali Paşa'ya takdim ettiği 29 Ağustos ı849 tarihli nota. BOA., DUİT., 75-119-ı; Ahmed Refik, Aynı eser, s.37-38; Saydam, Aynı makale, s.362-363. BOA., DUİT., 75-11ı8-ı; BEO. A.MKT.MHM., ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar. Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.42, 24 C ı327/ı ı Temmuz ı849, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.6ı-62. BOA., DUİT., 75-ıl18-4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.76; Ahmed Refik, "Fuad Efendi'nin Çar Birinci Nikola ile MüHikatı, Türk Tarih-i Encümeni Mecmuası, ı2, (ı3ıı), s.370. Toros, Aynı eser, s.20. Imrefi, Aynı eser, s. ı 81. Ahmed Lütfi, Tarih-i Devlet-i Osmaniyye, VI, Dersaadet 1302, s.60. Imrefi, Aynı eser, s.18ı-ı82; M. Tayyib Gökbilgin, "Rakoczi Ferenc II. Ve Osmqnlı Devleti Himayesinde Macar Mültecileri" Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında II. Rakoczi Frene ve Macar Mültecileri Sempozyumu, (3 ı Mayıs-3 Haziran ı976), İstanbul ı976, s. ı 7. BOA., DUİT., 75-11ı8-ı; BEO. A.MKT.MHM., ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.4ı, 23 C 1327110 Temmuz ı849, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.56. Hajnal, Aynı eser, belge 99, s.650-653. Bapst, Aynı eser, s.90-91. BOA., DUİT., 75-1120-2; Ahmed Refik, Aynı eser, s.52; Ahmed Refik, Aynı makale, s.36ı; Hajnal, Aynı eser, belge no:ı45, s.746. BOA., DUİT., 75-1120-3; Ahmed Refik, Aynı eser, s.54; Ahmed Refik, Aynı makale, s.36ı; Hajnal, Aynı eser, belge no:l45, s.477; Imrefi, Aynı eser, sı81. Temperley, Aynı eser, s.262; Bapst, Aynı eser, s.95. Hajnal, Aynı eser, belge no: ı46, s.75; Imrefi, Aynı eser, s.s. ı 85; Cetide-i Havadis Nr.452; Bapst, Aynı eser, s95. 1 207 2 08 - ı28- -------------------- Osmanlı Misafırperverliği 209 21o 211 212 213 214 215 216 217 218 219 22o 22 1 222 223 224 225 Yankıları BOA., DUİT., 75-1127-2, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkar, Nr. 44, 25 C 1327/13 Temmuz ı90 9 , sA; BEO. A.MKT. MHM ı 7-64, ı265.1 1.20. BOA., BEO., A.MKT. 232-69 Esad Paşa ' nın Sadaret' e takdim ettiği ı5 Z 65/1 Kasım ı849 tarihli tahrirat; BEO.A.MKT., 232-80, Cezayir-i Balır-ı Sefid Valisi Mehmed Ragıb'ın Sadaret'e takdim ettiği ı6 Z 65/2 Kasım ı849 tarihli tahrirat. Ahmed Refik, Aynı makale, s.362. Imrefi, Aynı eser, s. ı 81. Bapst, Aynı eser, s.9ı-92; Ahmed Refik, Aynı makale, s.362. BOA., DUİT., 75-1120-5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.68-69; Ahmed Refik, Aynı makale, s.363-364; Bapst, Aynı eser, s.92. Bapst, Aynı eser, s.92; Kurat, Aynı makale, s.457. BOA., DUİT., 75-ı/18-ı; BEO. A.MKT. MHM. ı 7-ı6; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.42, 24 C 1327/ 11 Temmuz ı909, s.5 ; Ahmed Refik, Aynı eser, s.61. BOA., DUİT . , 7_5-11ı 7-ı; Ahmed Refik, Aynı eser, s 71; Ahmed, Aynı makale, s.s.366; Ali Fuad, Aynı eser, s.ı45; Mahmud Kemal, Aynı eser, s.ı51 Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği 25 Ş 65/ 13 Eylül ı 849 tarihli arz tezkiresi. BOA., DUİT . , 75 -1/18-1; BEO. A.MKT. MHM. ı7-16; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.42, 24 C 132711 ı Temmuz ı909, s.5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.60. BOA., DUİT., 75-11ı8-3; BEO. A.MKT. 224-56. ı265.10 . 26; Ahmed Refik, Aynı eser, s.66-67; Ahmed Refik, Aynı makale,s .369-370 25 Ş 65/13 Eylül ı849 tarihli iradeyle onaylanıp Fuad Efendi 'ye gönderilen tahrirat. BOA., DUİT., 75-11ı8 - 5; Ali Fuad Türkgeldi'den Satın Alınan Evrak, ı -4ı; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.43, 25 C 1327112 Temmuz 1909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. ll ı-ı ı2; Ahmed Refik, Aynı eser, s.64-65; Ahmed Refik, Aynı makale, s.367-368. BOA., DUİT., 75- 1126-2 Fuad Efendi'nin Sadaret'e takdim ettiği 2 ZA 65/19 Eylül ı849 tarihli tahrirat. BOA., DUİT., 75-1126; Ahmed Refik, Aynı eser, s:72. BOA., DUİT., 7 5 - 1126-ı Sadaret'in Mabeyn'e takdim ettiği ll ZA 66/ 28 Eylül ı 849 tarihli arz tezkiresi. BOA., DUİT., 75-1140-2; Hajnal, Aym eser, belge no:208, s.865; Bapst, Aynı eser, s.107. BOA., DUİT., 75-1142-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.45; 23 C1327/13 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memduh,Aynı eser, s.ll2; Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375; Bfipst, Aynı eser, s.107. BOA., DUİT. , 75- 1142-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mülteciİeri" Yeni Tasvir-i ı Efkar, Nr.45; 25 C1327/ 13 Temmuz ı909, s.4; Mehmed Memdul;i, Aynı eser, s. ı 13; Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375. 1 226 ve Avrupa' daki -129- Osmanlı Misafirperverli ği 227 22 8 229 2 30 231 232 233 234 235 2 36 ve Avrupa'daki Yankıları --------------------- BOA., DUİT ., 75 -1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45; 25 Cl327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.113; Ahmed Refik, Aynı eser, s.85; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375; Bapst, Aynı eser, s.107. BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45 , 25 C1327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.113-114; Ahmed Refik, Aynı eser, s.86; Ahmed Refik, Aynı makale, s.375. BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45; 25 C1327/13 Temmuz 1909, s.4; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.1 ı3ı 14; Ahmed Refik, Aynı eser, s.86; Ahmed Refik, Aynı makale, s.376. BOA., DUİT., 75-1/42-3, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45, 26 C ı327/14 Temmuz ı909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115; Ahmed Refik, Aynı eser, s.86-87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.376. BOA., DUİT., 75-1 /42-3 , Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/14 Temmuz ı909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115; Ahmed Refik, Aynı eser, s.87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.377. BOA., DUİT., 75-1/42-3, Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri" , Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/ ı4 Temmuz 1909, s.5; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.115; Ahmed Refik, Aynı eser, s.87; Ahmed Refik, Aynı makale, s.377. BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.46, 27 C ı327/15 Temmuz ı909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.88-89; Ahmed Refik, Aynı makale, s.88; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.l ı 7. Irnrefi, Aynı eser, s.207. BOA., DUİT., 75-1/42-3 ; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.45, 26 C 1327/14 Temmuz ı909 , s.5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.88; Ahmed Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. ı ı 7. Temperley, eserinde İmparator'un Fuad Efendi'yi 7 Ekim'de kabul ettiğini yazar ki, bu tarih yanlıştır (Temperley, Aynı eser, s.262). BOA., DUİT ., 75-1/42-3; Ahmed Refik, Aynı eser, s.92-93 Fuad Efendi, İmparator'un huzurunda Fransızca olarak okuduğu nutkun bir sure!ini de Sadaret'e gönderdi ( BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Multecileri", Yeni Tasvir-i Efkfir, Nr.46, 27 C 1327/ı5 Temmuz ı909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89; Ahmed Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s. i ı8). Bu arada, İstanbul'da Çar'ın kardeşinin ölüm haberinin duyulması üzerine bir "ta 'zfyet-nfime-i hümfiyiin" gönderilmesine karar verildi. Bu tür ölüm hadiselerinde, durumun karşı taraftan bildirildikten sonra bir ta'ziyet-name-i hümayfin yazılması usuldü. Ancak, politik endişelerle bu usulün dışına çıkıldığı görülmektedir. Zira Sadaret, R\ls Hükümeti ölüm haberini vermeden Sultan'ın bu müessif olaydan duyduğu üzüntüyü i~eren bir mektubun ımparator'a gönderilmesinde bir beis olmadığına karar vermişti (BQA., Ira. Har. Nr. 2800 ~adaret'in Mabeyn'e takdim ettiği ı2 ZA 65/ 29 Eylül ı849 tarihli arz tezkiresi). 1 1 o -130- o --------------------- Osmanlı Misafirperverliği Sultan'ın 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 Yankıları bu müessif olaydan duyduğu üzüntüyü ifade eden mektup Fuad Efendi Çar'a takdim edildi (BOA., İra. Har. Nr. 2865 Fuad Efendi'nin Sadaret'e gönderdiği 19 Z 65/5 Kasım 1849 tarihli tahrirat). İmparator sohbette "askerinizi epeyce tanzim ve kıyafetinizi tebdil ettiniz. Şimdi de Fransız ve sair ecnebi lisanlarını öğrenmeye çalıştığınızı haber alıyorum. Bu sizin için lüziimsuz bir şeydir. Siz kendi lisanınızı öğreniniz, kafidir." demesi üzeri~e Fuad Efendi, "Elsine-i ecnebiyye tahsil etmek bizim için nasıllüzumsuz addolunur ki, bu gün zat-ı haşmet-penahınızla o sayede teşerıiif ediyorum" cevabını vermiştir (Mahmut Kemal, Aynı eser, s. 152). BOA., DUİT., 75-1/42-3; Mehmed Galib, Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.46, 27 C 1327115 Temmuz 1909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89-90; Ahmed Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.118-119. BOA., DUİT . , 75-1/42-3; Mehmed Galib, "Leh ve Macar Mültecileri", Yeni Tasvir-i Efkar, Nr.46, 27 C 1327115 Temmuz 1909, s.4; Ahmed Refik, Aynı eser, s.89-90; Ahmed Refik, Aynı makale, s.379; Mehmed Memduh, Aynı eser, s.119. Bapst, Aynı eser~ s.112. Imrefi, Aynı eser, s.209. BOA., DUİT., 75-1/59-5; Ahmed Refik, Aynı eser, s.147; Ahmed Refik, Aynı makale, s.25; Hajnal, Aynı eser, belge no:164, s.787. BOA., DUİT., 75-2/26-1. Cevdet Paşa, Tezakir, yay. Prof. Cavid Baysun, Ankara 1986, s.29. M. Tayyib Gökbilgin, "XIX. Asır Sonlarında Türk-Macar Münasebetleri ve Yakınlığı", Nemeth Armağanı, Ankara 1962, s.172. Imrefi, Aynı eser, s.185. Bapst, Aynı eser, s.95. Imrefi, Aynı eser, s.185. Ahmed Refik, Aynı eser, s.82; Ahmed Refik, Aynı makale, s.373. Imrefi, Aynı eser, s.184. Bapst, Aynı eser, s.97-97. Ahmed Refik, Aynı makale, s.372. BOA., DUİT., 75-1/43-3 Fransa Elçisi Kalimaki Bey'in Hariciye Nezareti'ne takdim ettiği 14 Ekim 1849 tarihli ariza. Hajnal, Aynı eser, belge no: 187, s.822-823 Hübner'in hükümetine sunduğu 3 Ekim 1849 tarihli raporu. Imrefi, Aynı eser, s.251. Imrefi, Aynı eser, s.252-253. Imrefi, Aynı eser, s.254. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul 1985, s.l23. Imrefi, Aynı eser, s.256. Imr~fi, Aynı eser, s.257. tarafından 237 ve Avrupa' daki -131- Osmanlı Misafırperverliği 261 ve Avrupa ' daki Yankılan - - - - - - - - - - - - -- - -- - - - - - Ezgü, Fuat, Osmanlı İmparatorluğu-Amerika Birleşik Devletleri, İktisadi, Siyasi ve Kültürel Münasebetlerin Kuruluşu ve Gelişmesi (1795-1908), [İÜ Edebiyat Fak. Yayınlanmamış 262 263 264 265 Doktora Tezi], İstanbul ı949, s.96-97. BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: 16579. BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: ı6579. BOA., İra. Har. Dosya no: 273, belge no: ı6579. BOA., İra. Har., Dosya no: 275, belge no: ı6775. Sıra 266 BOA., Y.A.Res. Dosya no:2, 267 BOA., HR. SYS., Dosya No: ı 76, no: 50 sıra no: ı ı, tarih: -132- ı877.4.28. ------------------- Osmanlı Misafirperverliği ve Avıupa ' daki Yankıları A vrupa'da 1848 ihtilallerinin meydana getirdiği havayla Avusturya ve Rus işgaline başkaldıran Macar ve Polonyalılar başarılı olarnayınca, 1849 Ağustos'unda Osmanlı topraklarına sığındılar. Osmanlı Devle- · ti'ne iltica edenler arasında başta Macar Devlet Başkanı Lajos Ko\ssuth olmak üzere bakanlar, üst düzey askeri ve sivil yöneticiler vardı. Avrupa'dan kopup Osmanlı'ya sığınan bu insanları atalarımız Lajos Kossuth'un kendi deyimiyle "dostluk güvencesi veren bir yığın sözlerle" karşıladılar. Mültecilerin Osmanlı Devleti'ne ilticasıyla yoğun bir diplomasi trafiği başladı. Osmanlı yönetimi, Avusturya ve Rusya'nın baskısına rağmen mültecileri iade etmedi. Sultan Abdülmecid, "Tacımı veririm, tahtımı veririm fakat devletime sığınanları asla geri vermem" demişti. Sultanın bu sözleri, mültecilerin sultana büyük sevgi duymalarını sağladığı gibi, Avrupa'da da geniş yankı uyandırdı. Osmanlıların davranışı, hürriyet ve insan haklarının bu denli savıl­ nucu rolünü üstlenmesi İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde büyük yankı uyandırdı. Lajos Kossuth sığınmak üzere Osmanlı sınırına geldiği zaman Sultan Abdülmecid'e bir mektup göndermişti. Mektup'ta Kossuth, kendisi ve yanındakiler için sığınma talebinde bulunuyor ve Osmanlı Hükümeti'nin bu sığınma talebine nasıl baktığını sultandan öğrenmek istiyordu. Sultan da verdiği cevapta mültecilerin kendisinin ınİsafiri olduklarını, saçlarının_ bir teline zarar gelmektense tebaasından 50 bin kişinin kurban edilmesini yeğleyeceği cevabını vermişti. Avrupa basını, mülteciler meselesinden dolayı Osmanlı Devleti için sempati, Avusturya ve Rusya için de antipatİ oluşturmak amacıyla etkili yayınlar yaptı. Özellikle İng~ltere kamuoyunda Osmanlı Devleti lehinde büyük bir sempati oluştu. Tarihçi ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa Osmanlı Devleti'nin mültecilere gösterdiği misafirperverliğin Avrupa başkentlerinde uyandırdığı etki için şunları söyler: "Frenkler, Paris ve Londra sokaklarında bir fesli görseler yaşasın Türkler diyerek gelip öperler ve iltifat ederlerdi". -133- İTO YAYINLARI (2007) 2007-1 Sigortacılık Yasa Tasarısının Getirdikleri 2007-2 İstanbul Tehlikeli Atık B ertaraf Projesi Fizibilite Etüdü 2007-3 Türk Yan Sanayi Borsası Üye Profili Araştırması 2007-4 Kimyasal Ambalaj ve Atıkların Çevreye Etkileri ve Zararlarının Önlenmesi 2007-5 Türkiye'de Kalıpçılık Sektörünün Bugünü ve Yarını 2007-6 Otomotiv Sektöründe Grup Muafiyeti ve Yeni Dönem 2007-7 KOBİ Borsaları 2007-8 2007 Yılı indirimli Kuruluşlar Rehberi 2007-9 Kredi Kartı Kullanımının Tüketici Alışkanlıklarına ve Alışverişlerin Yer, Zaman ve Marka Tercihlerine Etkisi 2007-1 O Fiyat İndeksleri 2007-1 1 Yeni Zelanda İhracat Pazar Araştırması 2007-12 Müzik Eserleri Üzerindeki TelifHakları ve Uluslararası Uygulamalar 2007-13 Bilirkişi Bilgilendirme 2007-14 Otomotiv Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-15 Hazır Giyim Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-16 Ayakkabı Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-17 Mobilya Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-18 İnşaat Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-19 Konfeksiyon Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-20 Ev Tekstili Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-21 Makine Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-22 Oyuncak Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-23 Kırtasiye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-24 Züccaciye Sektörü ve Çin Mallarıyla Rekabet Gücü 2007-25 Türkiye Pirinç Piyasasının Sorunları ve Çeltik Üretim Potansiyeli 2007-26 Lisanslı Depoculuğun ve Teslimata Bağlı işlemlerin Türkiye Tarım Ürünleri Piyasasına ve Vadeli işlemlere Olası Etkileri 2007-27 Küreselleşen Ekonomi İçerisinde Ortaya Çıkan Yeni Dağıtım Kanalları:Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2007-28 Ülkemizde Atık Yönetimi İdaresine İlişkin Düzenlemeler ve Kazançlı Çevre İdaresi 2007-29 Enerji Sektörünün Geleceği, AlternatifEnerji Kaynakları ve Türkiye'nin Önündeki Fırsatlar 2007-30 100 Soruda Mortgage Uygulamaları 2007-31 Rami Gıda Toptancılarının Rekabet Gücünün Geliştirilmesi 2007-32 Ekonomik Göstergeler -134- 2007-33 Türkiye'de Şeker ve Şekerpancarı Üretiminde Kota Sistemine Geçiş, Bugünkü Durum ve Geleceği 2007-34 İstihdam Perspektifinde AB Sürecinde Türk Tarımının Genel Sorunları ve Çözüm Önerileri 2007-35 Müzakere Süreci ve AB Müktesebatına Uyurnun İş Dünyasına Etkileri 2007-36 Türkiye'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlayışının Gelişiminde Meslek ve Sivil Toplum Kuruluşları 2007-37 İstanbul'un Rekabetçi Sektörleri 2007-3 8 Osmanlı Misafırperverliği ve Avrupa' daki Yankıları 2007-39 1.İTO Tekstil Ş urası 2007-40 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu'nun Alınışının 80.Yılı 2007-41 Yeni Müşteri 2007-42 Eski Eser Binaların Yapımında Yaşanan Bürokratik Zorluklar 2007-43 Rakamlarla Türkiye Ekonomisi 2007-44 Turkey in Figures 2007-45 International Commercial Arbitration Law Comparative Survey 2007-46 Asgari Ücrette Esnek Modelleme: Bölgesel Asgari Ücret Yaklaşımı 2007-47 Avrupa Birliği'nin Türk KOBİ'lerine Yönelik Programları Rehberi 2007-48 Nasıl E-ticaret Yapılır? 2007-49 Yargıtay Kararları Işığında Sorularla 4857 Sayılı İş Yasası 2007-50 Avrupa Birliği Fonları ve Türkiye'nin Kullanım Koşulları Rehberi 2007-51 Türkiye İçin Model Olabilecek Ülkelerde Uygulanan Teşvik Uygulamaları ve Ülkemize Uygulanabilirliği 2007-52 İstanbul'un Ekonomik ve Sosyal Göstergeleri 2007-53 Social and Economic Indicators ofistanbul 2007-54 Başarılı İhracatçılar'2006 (kitap+cd) 2007-55 Türkiye ve Avrupa Birliği'nde Sermaye Şirketleri Reformu 2007-56 Elektronik İmza ve Uygulamaları 2007-57 Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti 2007-58 Tarım Sayımı ve Tarımda AlternatifÜrünler Qeliştirilmesi 2007-59 Başarılı Vergi Mükellefleri 2006 ' 2007-60 İstanbul Ticaret Odası: görev ve hizmetler 2007-61 Risk Sermayesi Finansman Yönetimi 2007-62 Dünyada ve Türkiye'de Aklllı Tekstiller 2007-63 2006 Yılı İstanbul Küçük Sanayi Kapasite Kullanım Araştırması 2007-64 İnternet Üzerinde Güvenlik Sorunları ve Güvenli Ticaret Yapmanın Yolları 2007-65 Ekonomik Rapor 2007-67 Turkey Your Business Partner 1 -135- 2007-68 Gümrük Birliği'nin Getirdikleri ve Götürdükleri: Dış Ticaret Vergileri ve Gelirleri Analizi 2007-69 Türkiye' de Turizm Ekonomisi 2007-70 Elektronik İmza Uygulamasının Mobil Sistemler Üzerinde Etkileri 2007-71 Tekstil Aksesuarları Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri 2007-72 Jenerik ilacın Önemi ve Sorunları 2007-73 Dünden Bugüne İstanbul 'un İşgücü ve İstihdam Yapısı 2007-74 Ekonometrik Rekabet Modelleme Pazar Tepki Analizi ve Talep Tahmini İhracat İTO YAYINLARI (2008) 2008-2 İnternet Üzerinde Hukuki Yükümlülükler Bilişim Suçları 2008-3 Avrupa Birliği'ne Uyum Sürecinde Otomotiv Sektörü Rehberi 2008-4 Türkiye'de KOBİ'lerin BASEL II'ye Uyum Süreci ve Öneriler 2008-5 Orta Asya' da Girişimcilik Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri 2008-6 Lonca'dan Oda'ya Nadir Eserler Kataloğu 2008-7 Organik Pamuk ve Tekstil Sanayii 2008-8 İş Dünyasına Yönelik Bilgi Merkezleri 2008-9 İstanbul Ticaret Odası Görev ve Hizmetler 2008-1 O Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye 2008-13 AB ve Diğer Uluslararası Birlikler ile ilişkilerde Türkiye'nin Seçenekleri 2008-17 Fiyat İndeksleri 2008-18 Öğrenci Yönetmeliği 2008-19 Yeni Başlayanlar İçin Tüccarlığın Prensipleri 2008-20 Dersaadet 1 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'nda Kayıtlı Olan Banker, Tüccar ve Komisyoncuların İsimleri 2008-21 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası . • Mayıs 2008 itibariyle. Not: 2004 yılı ve sonrası çıkan bütün yayınlarıımza inte~et sitemizden tam metin olarak ücretsiz ulaşılabilmektedir. -136-