ve genç tüketicilerin davranışlarına etkisi

advertisement
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
REKLAMCILIK VE TANITIM BİLİM DALI
GİYİM MODASINDA “YENİ LÜKS” VE GENÇ
TÜKETİCİLERİN DAVRANIŞLARINA ETKİSİ
Doktora Tezi
AYŞE NİL KİREÇCİ
İstanbul, 2015
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI
REKLAMCILIK VE TANITIM BİLİM DALI
GİYİM MODASINDA “YENİ LÜKS” VE GENÇ
TÜKETİCİLERİN DAVRANIŞLARINA ETKİSİ
Doktora Tezi
AYŞE NİL KİREÇCİ
Danışman: PROF. DR. PEYAMİ ÇELİKCAN
İstanbul, 2015
GENEL BİLGİLER
İsim ve Soyadı
: Ayşe Nil Kireçci
Anabilim Dalı
: Halkla İlişkiler ve Tanıtım
Programı
: Reklamcılık ve Tanıtım
Tez Danışmanı
: Prof. Dr. Peyami Çelikcan
Tez Türü ve Tarihi
: Doktora, Nisan 2015
Anahtar Kelimeler
: Yeni Lüks, Lüksün Demokratikleşmesi, Giyim Modası,
Hızlı Moda
GİYİM MODASINDA “YENİ LÜKS” VE GENÇ TÜKETİCİLERİN
DAVRANIŞLARINA ETKİSİ
ÖZET
Çağdaş tüketim kültüründe nelerin lüks olarak tanımlanabileceği ve lüksün kimler
tarafından tüketildiğine dair bir değişim süreci yaşanmaktadır. Bu bağlamda, “lüksün
demokratikleşmesi” söylemi, lüks ürün ve markaların daha fazla kişi için ulaşılabilir olduğuna
dikkat çekmektedir. Ekonomik göstergeler, artan refah seviyesine bağlı iyileşmeyi müjdelese
de, bireylerin lüks tüketim nesneleri karşısında eşitliği fikrinin ideolojik açıdan
değerlendirilmesi gerekmektedir. Tezimizin amaçlarının önemli bir kısmını meydana getiren
bu değerlendirmeye göre; günümüzde “lüks” olgusu, niteliksel ve niceliksel bakımdan
oldukça esnek bir biçimde tanımlanmaktadır. Bu gelişmeyle ortaya çıkan “yeni lüks”
kavramı; üretim, dağıtım ve fiyatlandırma stratejileri açısından kitlesel ürün özellikleri
taşıyan, bununla birlikte konumlandırma ve tutundurma stratejilerinde tüketiciye daha iyi bir
i
deneyim sunma noktasında farklılık gösteren yeni bir ürün/marka segmentini ve tüketim
davranışını ifade etmektedir. Bu durumun en açık biçimde izlendiği alan ise toplumsal
statünün belirgin göstergeleri olan giysiler; yani, giyim modası tüketim davranışlarıdır.
Teknoloji sayesinde “lüks”ün belirli niteliklerine sahip olan ve “lüks” stratejileriyle
konumlandırılan daha özellikli ürünler düşük fiyatlarla daha fazla tüketiciye ulaşmaktadır.
Tezimiz, lüksün tüketiciler tarafından nasıl algılandığını sorgulamış ve “yeni lüks”
ürün ve marka uygulamalarının tüketicilerin satın alma davranışları üzerindeki etkisi
ölçülmüştür. Araştırmamızda tüketici tutum ve davranışlarını ölçmeyi amaçlayan niceliksel
bir araştırma yöntemi kullanılmış ve modaya en duyarlı tüketici grubunu oluşturduğu için
araştırma evreni genç tüketiciler ile sınırlandırılmıştır. Tüketiciler lükse ilişkin tutumları
bağlamında giyim modası tüketim davranışları açısından anlamlı bölümlere ayrılmış ve
Elitistler, Tutumlular, Reddedenler ve Deneyim Odaklılar olmak üzere dört segment
tanımlanmıştır.
ii
GENERAL KNOWLEDGE
Name and Surname
: Ayşe Nil Kireçci
Field
: Public Relations and Publicity
Program
: Advertising and Publicity
Supervisor
: Prof. Dr. Peyami Çelikcan
Degree Awarded and Date
: Doctorate, April 2015
Keywords
: New Luxury, Democratization of Luxury, Apparel
Fashion, Fast Fashion
“NEW LUXURY” IN FASHION AND ITS EFFECTS ON YOUNG
CONSUMERS
ABSTRACT
In contemporary consumer culture, what can be described as luxurious is changing and so are
the consumers of luxury products. In this respect, the discourse on the “democratization of
luxury” points to the fact that luxurious products and brands are available for more people.
Economic indicators reveal some good news and show that there is an economic enhancement
due to the increase in welfare; however, the notion that individuals’ equality in purchasing
luxury products need to be evaluated on ideological grounds. This analysis is a significant part
of this paper and indicates that in the present day, the concept of luxury is very flexible both
quantitatively and qualitatively. This development has created the concept of “new luxury”,
and it includes a new product/brand segment and consumer behavior which has the qualities
of mass products in terms of production, distribution, and pricing, while it differs in terms of
providing a better experience to consumers with positioning and promotion strategies. This
situation is best observed in the purchase of clothes since it is the clearest indicator of social
iii
status. Thanks to technological developments, higher quality products that have the significant
qualities of luxury and are positioned by luxury strategies can be purchased by more
consumers at lower prices.
This study examines how consumers perceive luxury and measured the influence of
“new luxury” products and brands on consumers’ purchasing behavior. This is a quantitative
study aimed at measuring consumer behavior and attitudes. The study population included
only young consumers since they are the most fashion-sensitive consumer group. Consumers
were classified into groups that were significant in terms of their fashion purchasing behaviors
and attitudes towards luxury: Elitist, Economizer, Rejecter and Experience-focused.
iv
ÖNSÖZ
Moda, binlerce yıldır kim olduğumuzun ve neye inandığımızın aynası olmuştur.
Çağdaş moda ise; ekonomik, teknolojik, politik, kültürel faktörler ve küresel şirketlerin
yönetim kararları ile şekillenen, büyük bir hızla değişen bir alan olarak araştırmacılara sonsuz
bir keşif fırsatı sunmaktadır. Bu tablo içinde bireyin diğerlerine benzeme yoluyla aidiyetini
sağlayan, diğer yandan da biricikliğini oluşturma çabalarının en görünür göstergelerini sunan
moda, özellikle tüketici davranışları açısından önemli bir çalışma alanı oluşturmaktadır. Bu
bağlamda tezimiz de bu geniş çalışma alanına katkıda bulunmuş olmayı ummaktadır.
Tezimizin hazırlanma sürecinde yardımlarını minnetle hatırlayacağım çok kişi var.
Görüş ve önerilerini ilgi ve sabırla paylaşan tez danışmanım Prof. Dr. Peyami Çelikcan’a,
değerli vaktini ayırarak çalışmama destek olan Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin
Karasar’a, bana yol gösteren ve bu çalışmaya inancımı arttıran Prof. Dr. Filiz Otay Demir’e,
çalışmalarıma sabırla katkıda bulunan Prof. Dr. Şengül Özerkan’a, Doç. Dr. Ayşe Melahat
Kalay’a, Prof. Dr. Nurhan Babür Tosun’a, Prof. Dr. Funda Savaş Gün’e ve Araş. Gör. Gökçen
Civaş’a teşekkürü borç bilirim.
Ayrıca, bana inanan ve bu çalışmaya gereken vakti ayırmama yardımcı olan anneme,
babama, kardeşime, eşime ve bu konuda en önemli fedakarlığı yapan sevgili kızım Selin’e
çok teşekkür ederim.
v
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
TABLO LİSTESİ .................................................................................................................... xi
ŞEKİL LİSTESİ .................................................................................................................... xiv
GRAFİK LİSTESİ ................................................................................................................. xv
KISALTMALAR ................................................................................................................... xvi
1. GİRİŞ..................................................................................................................................... 1
2. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE GİYİM MODASI ....................................................... 6
2.1. Giyim Modası Kavramı ............................................................................................. 6
2.2. Giyim Modasının Gelişimi ...................................................................................... 12
2.2.1. Temel Yaklaşım ve Kuramlar ..................................................................... 17
2.2.1.1. Çağdaş Tüketimde Giyim Modası ....................................................... 17
2.2.1.2. Giyim Modasında Yayılma ve Adaptasyon ......................................... 25
2.2.1.2.1. Tabana İnme ya da Sınıf Farklılığı Kuramı ......................... 26
2.2.1.2.2. Kolektif Seçim Kuramı ......................................................... 30
2.2.1.2.3. Kitle Pazarı Kuramı .............................................................. 33
2.2.2. Giyim Modasının Küreselleşme ve Endüstrileşme Süreci .......................... 36
vi
Sayfa No.
2.3. Günümüzde Giyim Modası Sektörü ve Yeni Moda Yayılım Kanalları .................. 56
2.3.1. Geleneksel Moda Yayılım Kanalları ........................................................... 65
2.3.2. Moda Halkla İlişkileri.................................................................................. 69
2.3.2.1. Temel Halkla İlişkiler Yöntemleri .................................................. 70
2.3.2.2. Ünlü Kullanımı ............................................................................... 72
2.3.2.3. Sponsorluk ..................................................................................... 77
2.3.2.4. Moda Basını .................................................................................... 78
2.3.2.5. Tüketici Kaynaklı Moda Yayılımı .................................................. 80
3. MARKA STRATEJİLERİ AÇISINDAN “YENİ LÜKS” ............................................ 84
3.1. Lüks Olgusu ve Lüks Tüketim .............................................................................. 84
3.1.1. Ekonomik Yaklaşım ............................................................................... 87
3.1.2. Sosyolojik Yaklaşım ............................................................................... 98
3.1.3. Psikolojik Yaklaşım .............................................................................. 104
3.2. Lüks Ürün ve Markanın Pazardaki Konumu ....................................................... 110
3.3. Giyim Modasında “Lüksün Demokratikleşmesi” ve “Yeni Lüks” Markalar ...... 118
3.3.1. “Lüksün Demokratikleşmesi” Söylemi ................................................ 119
3.3.2. “Yeni Lüks” Ürün ve Markalar ............................................................ 132
vii
Sayfa No.
3.3.3. Giyim Modasında Demokratikleşme ve “Yeni Lüks” Markalar .......... 140
3.3.3.1. “Modanın Demokratikleşmesi” Söylemi ............................... 142
3.3.3.2. Giyim Modasında “Yeni Lüks” Markalar.............................. 147
3.3.3.3. Modanın Demokratikleşmesinde Hızlı Moda Stratejisi ......... 154
4. TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI AÇISINDAN “YENİ LÜKS” .................................... 161
4.1. Yeni Tüketicinin Analizi ................................................................................................. 162
4.1.1. Tüketiciyi Tanımlamaya İlişkin Çeşitli Yaklaşımlar ....................................... 162
4.1.1.1. Sosyo-ekonomik Segmentasyon ........................................................ 166
4.1.1.2. Rokeach Değerler Sistemi ................................................................. 169
4.1.1.3. Değerler, Tutumlar ve Yaşam Biçimleri ........................................... 170
4.1.1.4. Değerler Listesi .................................................................................. 173
4.1.1.5. Yaşam Biçimleri ................................................................................ 174
4.1.1.6. Psikografi ........................................................................................... 180
4.1.2. Yeni Tüketiciyi Temsil Eden Nitelikler ........................................................... 181
4.1.2.1. Demografik ve Toplumsal Nitelikler ................................................. 182
4.1.2.2. Yaşam Tarzı Özellikleri ..................................................................... 190
4.2. “Yeni Lüks” ve Tüketici ................................................................................................. 194
4.2.1. “Yeni Lüks” Kategorisinin Tüketici Perspektifinden Değerlendirilmesi ......... 196
viii
Sayfa No.
4.2.2. “Yeni Lüks” Tüketiminin Ekonomik Boyutu ................................................... 199
4.2.3. “Yeni Lüks” Tüketimin Toplumsal ve Psikolojik Boyutları ............................ 205
4.3. “Yeni Lüks” ve Giyim Modası Tüketimi ....................................................................... 214
4.3.1. Giyim Modasında Tüketici Davranışları .......................................................... 214
4.3.2. “Yeni Lüks”ün Giyim Modası Tüketici Davranışlarına Etkisi ........................ 220
5. ARAŞTIRMA: “YENİ LÜKS” BAĞLAMINDA LÜKSE İLİŞKİN TUTUMLAR VE
GENÇ TÜKETİCİLERİN GİYİM MODASI DAVRANIŞLARI .................................. 232
5.1. Araştırmanın Konusu ve Önemi ...................................................................................... 232
5.2. Araştırmanın Amacı ........................................................................................................ 237
5.3. Araştırma Sorusu ............................................................................................................. 239
5.4. Araştırma Yöntemi .......................................................................................................... 239
5.5. Çalışma Evreni ve Örneklem Seçimi ............................................................................. 247
5.6. Bulgular ve Değerlendirme ............................................................................................. 251
5.6.1. Araştırmanın Güvenilirlik Analizi ve Örneklem Yeterliliği ............................ 252
5.6.2. Örneklemin Demografik Özellikleri................................................................. 254
5.6.3. Araştırmada Kullanılan İstatistiki Teknikler .................................................... 259
5.7. Bulguların Yorumlanması ve Nihai Tüketici Segmentasyonu ........................................ 268
5.7.1. Üniversite Öğrencisi Genç Tüketicilerin Lükse İlişkin
Tutumları Açısından Değerlendirmesi ..................................................................... 268
ix
Sayfa No.
5.7.2. Üniversite Öğrencisi Genç Tüketicilerin Giyim Modası Tüketim Davranışları
Açısından Segmentasyonu ..................................................................................................... 273
5.7.2.1. Segment 1: Elitistler .......................................................................... 279
5.7.2.2. Segment 2: Tutumlular ..................................................................... 281
5.7.2.3. Segment 3: Reddedenler .................................................................... 284
5.7.2.4. Segment 4: Deneyim Odaklılar ......................................................... 287
5.8. Sınırlılıklar ve Öneriler ................................................................................................... 289
SONUÇ .................................................................................................................................. 292
EKLER .................................................................................................................................. 301
KAYNAKÇA ........................................................................................................................ 315
x
TABLO LİSTESİ
Sayfa No.
Tablo 2.1:
Moda ve Giyim Kavramlarının Farklılıkları..................................................... 10
Tablo 2.2:
Giyim Modası Sektöründe Yer Alan Şirket Grupları ve Markaları ................. 57
Tablo 3.1:
Yeni Lüks, Standart Lüks, Geleneksel Lüks Karşılaştırması ........................ 149
Tablo 4.1:
Demografik Segmentasyon Unsurları ve Satın Alma Davranışları ............... 163
Tablo 4.2:
Coğrafi Segmentasyon Satın Alma Davranışı Segmentasyonu ..................... 164
Tablo 4.3:
Satın Alma Davranışı Segmentasyonu ........................................................... 165
Tablo 4.4:
Sosyal Sınıflar ve Özellikleri ......................................................................... 167
Tablo 4.5:
Rokeach Değerler Sisteminin Boyutları ......................................................... 170
Tablo 4.6:
Yaşam Biçimi Unsurları ................................................................................. 176
Tablo 4.7:
Yaşam Biçimi ve Davranışsal Etkiler ............................................................. 177
Tablo 4.8:
Yaşam Biçimleri Temelinde Tüketici Tipolojisi ............................................ 178
Tablo 4.9:
Moda Tüketicilerinin Yaşam Biçimlerine İlişkin Anket Örneği .................... 179
Tablo 4.10:
Psikografik Segmentasyon.............................................................................. 181
Tablo 4.11:
Amerikan Nesilleri Tüketici Segmentasyonu ................................................. 183
Tablo 4.12:
Statü Tüketimi ve Gösterişçi Tüketimin Tüketici Odaklı Faydaları .............. 197
Tablo 4.13:
Moda Tüketicisi Kategorileri .......................................................................... 220
Tablo 5.1:
Lükse İlişkin Tutum Ölçen İfadeler ................................................................ 242
Tablo 5.2:
Giyim Modasında Tüketim Davranışları Ölçen İfadeler ................................ 243
xi
Sayfa No.
Tablo 5.3:
İstanbul’da Yer Alan Devlet ve Vakıf Üniversitelerinin
Öğrenci Sayıları ..................................................................................................................... 247
Tablo 5.4:
Örneklemin Güven Seviyesi ve Hata Payı Hesaplaması ............................... 250
Tablo 5.5:
Örnekleme Hatalarına Göre Örnekleme Büyüklükleri .................................. 250
Tablo 5.6:
Araştırma Örnekleminin Üniversiteler Ve Katılımcı
Sayısına Göre Dağılımı ......................................................................................................... 251
Tablo 5.7:
Güvenilirlik Analizi ....................................................................................... 252
Tablo 5.8:
Cronbach Alpha Değer Tablosu .................................................................... 253
Tablo 5.9:
KMO ve Örneklem Uygunluk Ölçüsü Verileri ............................................. 253
Tablo 5.10:
Kaiser-Meyer-Olkin Örnekleme Ölçüsü ........................................................ 253
Tablo 5.11:
Cinsiyete Göre Dağılım ................................................................................. 254
Tablo 5.12:
Üniversite Tipine Göre Dağılım ..................................................................... 254
Tablo 5.13:
Burs Durumuna Göre Dağılım ....................................................................... 255
Tablo 5.14:
Aylık Net Harcamaya Göre Dağılım ............................................................. 256
Tablo 5.15:
Aylık Giyim Modası Harcamalarına Göre Dağılım ...................................... 257
Tablo 5.16:
Cinsiyete Göre Alışveriş Sıklığı Dağılımı ..................................................... 257
Tablo 5.17:
Cinsiyete Göre Giyim Modası Harcamaları Dağılımı .................................... 258
Tablo 5.18:
Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Barlett Küresellik Testi ............................... 260
Tablo 5.19:
Varyans Analizi (ANOVA-Analysis of varience) Tablosu ........................... 261
Tablo 5.20:
Açıklanan Varyans Oranı Tablosu ................................................................. 262
xii
Sayfa No.
Tablo 5.21:
Faktörler ve sahiplendiği ifadeler ................................................................... 263
Tablo 5.22: K-Means Kümeleme Analizinde Faktörlerin Anlamlılığı ................................. 265
Tablo 5.23:
Nihai Segment Dağılımları (K-Means Kümeleme Analizi) ........................... 266
Tablo 5.24:
Segmentlere Göre Vaka Sayısı ....................................................................... 267
Tablo 5.25:
Lükse İlişkin Tutum İfadelerine Katılımın Segmentlere Göre
Değerlendirilmesi .................................................................................................................. 270
Tablo 5.26:
En Fazla Tercih Edilen Giyim Modası Markaları .......................................... 272
Tablo 5.27:
En Fazla Tercih Edilen Ayakkabı Markaları .................................................. 272
Tablo 5.28:
En Fazla Tercih Edilen Çanta Markaları ........................................................ 272
Tablo 5.29:
En Fazla Tercih Edilen Aksesuar Markaları ................................................... 273
Tablo 5.30:
Alışveriş Sıklığına Göre Dağılım ................................................................... 273
Tablo 5.31:
“Trend” Takip Mecralarına Göre Dağılım ..................................................... 276
Tablo 5.32:
Moda Tüketim Davranışlarının Segmentlere Göre Değerlendirilmesi ........... 278
Tablo 5.33:
Elitistlerin Tercih Ettikleri Markalar ............................................................. 281
Tablo 5.34:
Tutumluların Tercih Ettikleri Markalar ......................................................... 284
Tablo 5.35:
Reddedenlerin Tercih Ettikleri Markalar ....................................................... 286
Tablo 5.36:
Deneyim Odaklıların Tercih Ettikleri Markalar ............................................ 289
Tablo 5.37:
Segmentlerin ve Sahiplendiği İfadeler............................................................ 298
xiii
ŞEKİL LİSTESİ
Sayfa No
Şekil 2.1:
Yeniliğin Yayılması Modeli ............................................................................ 21
Şekil 3.1:
Lüks ve Prestij Ürün Kategorileri .................................................................. 112
Şekil 3.2:
Vigneron ve Johnson’ın Prestij Marka Skalası ............................................... 115
Şekil 4.1:
Araçlar- Amaçlar Zinciri ............................................................................... 171
Şekil 4.2:
VALS 2 Modeli ............................................................................................. 173
Şekil 4.3:
Piramit Modeli Marka Genişlemesi ............................................................... 202
Şekil 4.4:
“Yeni Lüks” Tüketici Segmentasyon Analizi ................................................ 212
Şekil 5.1:
Cinsiyete Göre Dağılım ................................................................................. 258
Şekil 5.2:
Üniversite Tipine Göre Dağılım .................................................................... 258
Şekil 5.3:
Burs Durumuna Göre Dağılım ....................................................................... 258
xiv
GRAFİK LİSTESİ
Sayfa No
Grafik 3.1: Çevrimiçi ve Küresel Kişisel Lüks Ürün Pazarı ............................................... 114
Grafik 5.1: Cinsiyete Göre Dağılım ..................................................................................... 254
Grafik 5.2: Üniversite Tipine Göre Dağılım ........................................................................ 255
Grafik 5.3: Burs Durumuna Göre Dağılım .......................................................................... 257
Grafik 5.4: Aylık Net Harcamalara Göre Dağılım ............................................................... 256
Grafik 5.5: Moda Ürünleri İçin Gerçekleştirilen Aylık Harcamaya Göre Dağılım ............. 257
Grafik 5.6: Cinsiyete Göre Alışveriş Sıklığı ......................................................................... 258
Grafik 5.7: Cinsiyete Göre Giyim Modası Harcamaları ....................................................... 259
Grafik 5.8: Nihai Segment Dağılımlarının (K-Means Kümeleme Analizi)
Grafik Sunumu ....................................................................................................................... 267
Grafik 5.9: Alışveriş Sıklığına Göre Dağılım ....................................................................... 274
Grafik 5.10: “Trend” takip mecralarına göre dağılım ........................................................... 275
xv
KISALTMALAR
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
LVMH
Louis Vuitton Moët Hennessy
WF
World Panel Fashion
WGSN
World Global Style Network
xvi
1. GİRİŞ
Antik çağdan bu yana, olumlu ya da olumsuz anlamlar yüklenmiş olan lüks olgusu,
ekonomik, siyasi ve kültürel yönden farklılık göstermekte olan pek çok toplumun, en azından
belirli kesimlerinde önem arz etmiştir. Ortaçağda dini kabullerin etkisiyle kötülük ve günahla
ilişkilendirilmişse de çağdaş tüketim kültüründe bu olumsuz çağrışımlardan büyük oranda
kurtulmuştur. Lükse dair farklılık gösteren tanımların vurguladığı ortak nitelikler temelinde
kavram, parasal kaynak ve entelektüel birikim sahibi olmakla farklılaşan, çeşitli kültürlerde
ortak değerler taşıyan az sayıda bireyin sahip olabileceği; yaşamsal ihtiyaçların ötesinde
sembolik fayda sağlayan mal, hizmet ve bunların tüketimine ilişkin deneyim olarak
tanımlanabilir.
Geleneksel yaklaşımlarda lüks, somut nitelikleri açısından ayrıcalıklı olan ve
sembolik anlamını bu ayrıcalıklılık üzerinden edinen, kültürel anlam yüklü malların mülkiyeti
temelinde tanımlanmaktadır. Bununla birlikte, güncel pazarlama ve marka yönetimi
uygulamaları nesnenin sahip olması beklenen somut özelliklere ilişkin bu sınırlar esnemiş;
soyut hazları temel alan bir yaklaşım benimsenmesini sağlamıştır. Böylelikle, nesnel olarak
özellikli, yüksek fiyatlı ve ulaşılması zor olanların dışında, bireye iyi bir duygu ve deneyim
sağlayan daha geniş bir alandaki ürünlerin lüks olarak tanımlanabilmesi mümkün olmuştur.
Bu durum, ürünü son tüketiciyle buluşturan süreçlerin kolaylaşması ve maliyetlerinin
azalması sonucu, temel yararların ötesinde faydalar sunan çok sayıda nitelikli ürünün
ulaşılabilir olması süreciyle paralellik göstermektedir. Lüksün daha fazla kişi için ulaşılabilir
olduğunu müjdeleyen bu gelişmeler, küresel eğilimler ve kapitalist tüketim kültüründeki rolü
açısından lüks olgusunun sınırlarına dair kapsamlı bir değerlendirmeyi zorunlu kılmıştır.
Günümüzde “lüks”, kimliğini ve yaşam tarzını meydana getiren çeşitli unsurları
tüketim faaliyetleriyle elde eden çağdaş bireyin tüketim davranışlarına ilişkin, sınırları
oldukça belirsiz bir terim olarak kavramsallaştırılmaktadır. Buna bağlı olarak, bireyin sahip
olduğu en görünür tüketim nesneleri olan giysiler, tüketici kimliğini oluşturan ve diğerlerine
yansıtan semboller olarak lüks tüketime ilişkin akademik kaynaklarda önemli bir yer
edinmiştir. Çağdaş pazarlama uygulamalarının anlamları hızlı bir biçimde değişen ve bu
değişim hızı temelinde değerlenen gösteregeler olarak arzulanır kıldığı giyim modası,
dinamiklerini küresel ekonominin şekillendirdiği ve dünyanın giderek genişleyen bir
bölümünde, toplumların hemen her kesimindeki bireyler için önem arz eden bir tüketim alanı
meydana getirmiştir.
İnsanlık tarihi boyunca toplumun değerlerini yansıtmış olan giysiler, son yüzyıllarda
kapitalist ekonomik sistem içinde kullanım değerinin ötesinde birer toplumsal kod olarak
sembolik bir işlev göstermektedir. Bu nedenle, geleneksel olarak toplumsal statünün iyi
korunmuş sınırlarının somut göstergelerini meydana getiren lüks giyim modası, son yüz yılda
yaşamın tüm alanlarında etkisini gösteren postmodern değerlerle paralellik gösterecek
biçimde değişmiştir.
Modern anlayışın giyim modasına yüklediği farklılaştırma rolünün aksine
postmodern kabuller, farklılıkların dışlanmak yerine kabul gördüğü, kavramlar arasındaki
sınırların bulanıklaştığı, göstergelerin esnek bir biçimde anlamlandırıldığı bir sosyokültürel
ortam oluşturmuştur. Buna bağlı olarak, çağdaş tüketim kültürünün bireylere birer ihtiyaç
olarak sunduğu rasyonel olmayan faydalar temelinde, ideolojik olarak birey kimliğini
meydana getiren göstergeler olarak sunulan ve bu oranda arzulanır kılınan giyim modası,
ekonomik göstergelerin harcanabilir gelir düzeyleri açısından daha olumlu bir tablo
sergilemesiyle birlikte daha fazla bireyin yaşamının merkezinde yer almaya başlamıştır.
Lüksün geleneksel anlamı, postmodern değerlerden gücünü alan pazarlama iletişimi
uygulamalarının lüks vaatleriyle çelişmeye başlamıştır. Bu noktada dikkat çeken “yeni lüks”
kavramı, yeni bir ürün tanımı, marka stratejisi ve tüketici davranışı olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu bağlamda “lüksün demokratikleşmesi”; giyim modası özelinde ise “modanın
demokratikleşmesi” kavramları, ekonomik boyutta giyim modası ürünlerinin erişilebilirliğini,
ideolojik boyutta ise geniş kitleler tarafından bunlara sahip olmanın arzulanırlığını ortaya
koyan kavramlar olarak dikkat çekmektedir.
Bu bağlam için “demokratikleşme” söylemi, teknolojik gelişmenin üretimi
kolaylaştırma yoluyla ekonomik erişebilirliği sağladığı tüketim pratiklerinin ideolojik
boyutunu yansıtmaktadır. Günümüzde pek çok tüketim nesnesi gibi giysiler de daha
2
erişilebilirdir. Ekonomik refah düzeyi açısından çeşitlilik gösteren bireyler, geçmişe oranla
çok daha fazla sayıda giysiye sahip olmakta ve bunları kimliklerini ortaya koyma amacıyla
kullanmaktadırlar. Ancak yine de, “lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle ifade edilen lüks
giyim modasının herkes için erişilebilir olması, nesnel göstergelerle kısmen doğrulanabilen
bir iddiadır.
Tüketici kredileri, kredi kartı kullanımı ve taksitlendirme, ürünlerin fiziksel
ulaşılabilirliği gibi ekonomik göstergeler ışığında lüks giyim modasının geleneksel
koşullardan daha ulaşılabilir olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte, bu iddianın
geri kalanı, lüksü tüketmeye en istekli tüketici grubu olarak nitelendirilen orta sınıfın
genişlemesi ve bunun dünya modasına yön veren şirketler tarafından fırsat olarak
değerlendirilmesi temelinde şekillenen marka stratejilerini yansıtmaktadır.
Geleneksel lüks giyim modası ile kitlesel hazır giyim modası pratiklerinin bir araya
getirildiği, uluslararası kaynaklarda “masstige” yani “kitlesel lüks” olarak adlandırılan bu
strateji, yeni ve oldukça kârlı bir marka yaklaşımını ifade etmektedir. Bu gelişmeler ışığında
“lüksün demokratikleşmesi” iddiasının giyim modasının nesnel koşullarını kısmen yansıttığı
söylenebilir. Bu ekonomik ve kültürel gelişmeler, lüks ve varlıklı birey denklemini; yani lüks
ve yüksek sosyoekonomik statü tutarlılığını geçersiz kılmakta; bu durum “trading up” olarak
nitelendirilen belirli kategorilerde daha saygın ve yüksek fiyatlı ürün satın almak üzere diğer
alanlarda tasarruf etmeye ilişkin yeni bir tüketici davranışını ortaya çıkarmaktadır.
“Lüksün demokratikleşmesi” ve bununla birlikte ortaya çıkan “yeni lüks” ve “kitlesel
lüks” kavramlarına dair kaynaklar sınırlıdır ve bunların birçoğu, açık bir farkla lüks tüketimin
en yüksek düzeyde olduğu Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir. Uluslararası pazarda kitlesel
lüks moda markalarının menşei konumundaki İsveç, İspanya, İngiltere gibi ülkeler sayesinde
bu kaynakların ABD dışında, Avrupa ülkelerindeki lüks giyim modası tüketimini yansıttığı
ifade edilebilir. Bununla birlikte, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin belirgin bir biçimde yer
aldığı “yeni lüks” pazarına ve buna bağlı olarak yeniden şekillenen lüks algısına dair
çalışmalar, giyim modasının küresel kaynaklarını temsil etmesi açısından değerli olsa da, bu
alanın yerel kültürle etkileşimi, ekonomik koşullar, tüketici algısı, tüketim alışkanlıkları
açısından farklı ülkeler temelinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
3
Söz konusu kaynaklar küresel moda eğilimlerine ilişkin oldukça yararlı bilgiler
sağlarken, Türkiye’deki lüks marka stratejilerine ve tüketici davranışlarına ilişkin sağlıklı
değerlendirmeler yapılabilmesi için yeterli değildir. Bu duruma ilişkin sorun, lüks tüketimin
gelişmiş olduğu ülkelerin pazarında kitlesel stratejilerle olarak konumlandırılan markaların,
Türkiye’de daha saygın bir imaja ve yüksek bir fiyatlandırma stratejisine sahip olması gibi
uygulamalarda kendini göstermektedir.
Bu çalışma, ABD ve Avrupa’nın bir kısmında sistematize edilmeye çalışılan lüks
marka stratejilerinin, giyim-kuşam geleneklerindeki değişim ve küresel giyim modasına hızla
uyum sağlama süreci sayesinde dikkat çekici bir örnek teşkil eden Türkiye açısından
değerlendirilmesini içermektedir. Türkiye’de hızla gelişen giyim perakendeciliğinde lüksün
tanımı, tüketicinin lüks ürün ve markalardan beklentileri, satın alma kararlarını etkileyen
faktörlere ilişkin çokyönlü veri sunacak derinlemesine bir inceleme yapmak önem arz
etmektedir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki tüketicilerin lükse dair
tutumlarının, bu alandaki iki kutbu oluşturduğu söylenebilecek “geleneksel lüks” ve “yeni
lüks” olguları düzleminde nerede yer aldığını belirlemek ve tüketicileri “yeni lüks”
stratejileriyle birlikte esnekleşen lüks tanımı bağlamında giyim modası tüketim davranışları
açısından anlamlı segmentlere ayırmaktır.
Bu amaç doğrultusunda, tezimizin “Küreselleşme Sürecinde Giyim Modasi” başlıklı
ikinci bölümünde küreselleşme sürecinde giyim modası endüstrisinin gelişim süreci
incelenecektir. Öncelikle giyim modası kavramının sınırları, etimolojik köken ve bir giysiyi
moda nesnesine dönüştüren koşullar çerçevesinde değerlendirilecektir. Sonrasında oluşum ve
gelişim sürecinde giyim modası, sırasıyla, alandaki klasik kuram ve yaklaşımlar; küreselleşme
ve endüstrileşme süreci; geleneksel ve yeni moda yayılım kanalları açısından incelenecektir.
Tezimizin “Marka Stratejileri Açısından ‘Yeni Lüks’” başlıklı üçüncü
bölümünde, öncelikle, farklı disiplinlerin bakış açısıyla lüks olgusu ve lüks tüketim
değerlendirilecek ve ardından lüks ürünlerin pazardaki konumlarına dair güncel yaklaşımlar
değerlendirilecektir. Sonrasında ise “lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle ortaya koyulan
“yeni lüks” markalar, giyim modası özelinde “modanın demokratikleşmesi” ve “hızlı moda”
markaları ile birlikte tanımlanacaktır.
4
“Tüketici Davranışları Açısından ‘Yeni Lüks’” başlıklı dördüncü bölümde,
değişen tüketicinin tanımlanabileceği çeşitli yaklaşımların incelenmesinin ardından, yeni
tüketici
kavramıyla
incelenen
çağdaş
birey,
“yeni
lüks”
tüketimi
bağlamında
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme, yeni lüks tüketimini ekonomik boyutları ile toplumsal
ve psikolojik boyutlarına odağında gerçekleştirilmiştir. Literatüre dair son bölüm, yeni lüksün
tüketici davranışları üzerindeki etkisinin değerlendirilmesiyle tamamlanacaktır.
Tezimizin “Araştırma: “Yeni Lüks” Bağlamında Lükse İlişkin Tutumlar Ve Genç
Tüketicilerin Giyim Modası Davranışları” başlıklı araştırma bölümünde tüketicilerin lükse
ilişkin tutumlarının ve “yeni lüks” stratejileri bağlamında giyim modası tüketim
davranışlarının ölçüldüğü araştırmanın yöntem ve sonuçlarının detaylı analizine yer
verilmiştir. Tüketicileri lüks algısı ve moda tüketim davranışları açısından anlamlı bölümlere
ayırmayı hedefleyen araştırmamız sonucunda elde edilen dört tüketici segmentine ilişkin
kapsamlı bir tanım ve değerlendirme yapılmıştır.
5
2. KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE GİYİM MODASI
2.1. Giyim Modası Kavramı
Moda kavramı pek çok yönüyle medyanın, sanatın, endüstrinin ve akademik alanda
çeşitli disiplinlerin ilgi odağı olmuştur. Tarih boyunca farklı çağrışımlara sahip olan modaya 1
ilişkin üzerinde uzlaşılan kesin bir tanıma rastlamak zordur. Diğer kültürel olgular için de söz
konusu olduğu gibi modanın tek bir tanım içine sığdırmaya çalışmak, kavramın hem insanlık
tarihinin çeşitli dönemlerinde hem de çeşitli kültürlerde değişiklik gösteren kabullerinin
gözden kaçırılmasına neden olacaktır2.
Alana ilişkin kaynaklar, modanın nasıl tanımlanabileceği ve neyin moda olarak
nitelendirilebileceğine ilişkin belirsizliklere dikkat çekmektedir. Modayı tanımlamak için
terimin etimolojik bir incelemesini yapmak aydınlatıcı olabilir. Bununla birlikte modanın
ifade ettiklerinin kültürden kültüre ve dönemden döneme farklılık gösteriyor olmasının
terimin anlamının çeşitli dillerde de farklılık göstermesine neden olduğu unutulmamalıdır. Bu
nedenle modanın herhangi bir dildeki etimolojik incelemesinin yanı sıra küresel değerler
bağlamında, gündelik dilde, medyada ve popüler kültürdeki kullanım biçimlerinin de dikkate
alınması gerekmektedir.
Türkçe’de moda terimi, batılılaşma sürecinde kullanılmaya başlandığı için devrin
kültüründen ziyade Fransız zevkinin Osmanlı sosyal hayatına hâkim olmasına ilişkin bir
anlam taşımaktadır3. Bu nedenle olacak ki Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde “moda” terimi; (1)
“Değişiklik gereksinimi veya süslenme özentisiyle toplum yaşamına giren geçici yenilik”, (2)
“Belirli bir süre etkin olan toplumsal beğeni, bir şeye karşı gösterilen aşırı düşkünlük”, (3)
“Geçici olarak yeniliğe ve toplumsal beğeniye uygun olan” olarak tanımlanmaktadır4.
1
Yuniya Kawamura, Fashion-ology: An Introduction to Fashion Studies, New York: Berg, 2006, s.4.
E. Wilson, Adorned in Dreams: Fashion and Modernity, Londra: Virago, 1985 Aktaran: Malcolm Barnard,
Fashion as Communication, 2. Basım, ABD: Routledge, 2004, s.11.
3
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Modernleşme Sürecinde Moda ve Zihniyet, İstanbul: İz Yayıncılık, 1995,
s.26.
4
Türk Dil Kurumu, “Moda”, http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.
530b488a071071.40405500 (24 Şubat 2014).
2
6
Modaya ilişkin kaynakların önemli bir kısmını meydana getirdiği için kavramın
İngilizce kökenini incelemek yararlı görünmektedir. İngilizce’de “moda” kelimesini temsil
eden “fashion” sözcüğü; Oxford Sözlüğü’nde “giyim, saç, dekorasyon ya da davranışın
popüler ya da en yeni biçimi” olarak tanımlanmıştır. Sözlükte bulunan bu anlamı
doğrultusunda terimin eş anlamlıları; rağbet, eğilim, akım, çılgınlık, arzu, düşkünlük, beğeni,
geçici beğeni, mevcut biçim, son şeyler, son eğilimler, stil, görünüm, genel eğilim, gelenek,
uygulama ve kullanım olarak sunulmuştur5. Bu tanıma göre moda, yaşam tarzlarını da içine
alan geniş bir kavram olarak kabul edilmektedir. Belirli bir grup tarafından benimsenmiş
olması, yeni eğilimlere uyum sağlamanın bireyler tarafından arzu edilir olması, modanın
dikkat çeken nitelikleridir. Bu tanımda kabul edildiği biçimiyle en yeni olma, yani güncellik
ve geçicilik, modaya ilişkin diğer önemli özellikler olarak tanımlanabilir.
Terimin aynı sözlükte bulunan farklı bir tanımı ise “giyim ve kozmetikte yeni
biçimlerin üretim ve pazarlaması” olarak verilmiştir. Bu tanımla birlikte sunulan eş anlamlı
kavramlar ise giysi, giysi endüstrisi, giysi tasarımı, terzilik, cazibedir6. Bu tanım, modayı
yalnızca giysi ve aksesuar ürünleriyle sınırlı tutan genel eğilimi yansıtmaktadır. Gündelik
dilde “moda” terimi, sıklıkla giysiler ve tamamlayıcı aksesuarların belirli dönemlerde ve
çeşitli kitleler tarafından benimsenen tarzlarını tanımlamak için kullanılmakta; özellikle de
kitle medyasında ele alınış biçimi bu eğilimi desteklemektedir.
Yukarıdaki tanımlarda da görüldüğü gibi modanın yalnızca giyim alanındaki
değişimleri içerdiği ya da yaşamın her alanında gözlemlenebilen bir olgu olduğuna dair farklı
iki yaklaşım bulunmaktadır. Moda teriminin yaygın olarak giyim-kuşamı ifade etmek üzere
kullanılması alışkanlığı, iki terimin neredeyse eş anlamlı olarak kabul edilmesine neden
olmuştur7. Giyim ve beraberinde kullanılan aksesuarlar, tek olmasa da modanın en önemli
unsurunu meydana getirmekte ve bu nedenle moda terimi giyim-kuşam alandaki yenilikleri ve
değişimleri ifade etmek üzere kullanılmaktadır8. Özellikle medyadaki kullanım biçimi bu
durumu yaygınlaşmasında etkili olmaktadır. Moda dergisi, moda programı, moda mağazası
5
Oxford Dictionaries, “Fashion”, http://www.oxforddictionaries.com/definition /english/fashion?q=fashion (24
Şubat 2014).
6
Oxford Dictionaries, “Fashion”, http://www.oxforddictionaries.com/definition /english/fashion?q=fashion (24
Şubat 2014).
7
Kawamura, s.3.
8
Dominique Waquet ve Marion Laporte, Moda, Işık Ergüden (çev.), İstanbul: Dost Kitabevi, 2011, s.8, 9.
7
gibi sık kullanılan kavramlarla giysi modası; modacı kavramıyla da giysi tasarımcısı ifade
edilmektedir.
Giysi ve aksesuarlar, bireyin dış görünümünü ayırt edici kılan göstergeler niteliğini
taşımaktadır. Giysi ve aksesuarların hızlı anlamlandırılabilir birer kod olarak somut
göstergeler niteliği taşıması, moda alanında öne çıkmalarını sağlamıştır. Giysilerin moda
çalışmalarında önemli bir yer tutmasını ve hatta modanın giyim ürünlerindeki eğilimlerden
ibaret olarak kabul edilmesini, giysilerin sosyal etkilere duyarlı ve görünür ürünler
olmalarıyla ilişkilendirilmektedir9.
Kavramın etimolojik kökeni de modanın sıklıkla doğrudan giyim ile ilişkilendirilme
geleneğini doğrulamaktadır. Çevrimiçi Etimoloji Sözlüğü moda kavramını 1300’lerdeki
kullanım biçimiyle “form, tarz, biçim” olarak tanımlamıştır. Kelimenin kökeni, 12. yüzyılda
Eski Fransızca’da kullanılan façon; “yüz, görünüm; inşa, desen ya da kalıp, tasarım; yapılan
şeyler; güzellik; tarz, tipik nitelik” ve Latince factionem; “birlikte hareket eden insan grubu”,
“yapma ya da etme” ve facere, “yapmak” kelimelerine dayanmaktadır. 15. yüzyılın
sonlarından itibaren “yaygın alışkanlık”; 1520’lerden itibaren “giysi stili” anlamı
kazanmıştır10. The Dictionnarie de la Mode au XXe siecle ise, daha kesin bir biçimde,
Fransızcada “moda” kelimesinin ilk kez 1482 yılında “kolektif giyim tarzı” olarak
tanımlandığını belirtmektedir11.
Modaya ilişkin tanımlamalarda benimsenen diğer yaklaşım, modayı yalnızca giyim
stilleriyle sınırlı tutmayarak bireylerin yaşamlarının pek çok alanında kendini gösteren
eğilimler bağlamında açıklamaktadır. Bu yaklaşıma göre moda; kıyafetler ve buna eşlik eden
aksesuarlar dışında, yüzyıllar boyunca bireylerin nasıl düşündüklerini, nasıl davrandıklarını ve
sürekli bir değişim içinde olan toplumsal kodlarla dünyayı nasıl anlamlandırdıklarını ortaya
koyan daha geniş bir olgu olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımda moda; giyim de dahil olmak
9
Melika Husic ve Muris Cicic, “Luxury Consumption Factors”, Journal of Fashion Marketing and
Management, Vol.13, No.2, 2009, s.234.
10
Online Etymology Dictionary, “Fashion” http://www.etymonline.com/index.php? term=fashion (24 Şubat
2014).
11
Kawamura, s.3.
8
üzere geniş bir tüketim alanında, sanat, politika ve bilimi de kapsayan ve modern dünyanın
merkezinde yer alan bir olgu olarak kabul edilmektedir12.
Norveçli filozof Lars Svendsen modayı; “Ortaçağın sonlarından itibaren, modern
dünyanın hemen her muhtemel alanına uygulanan bir mekanizma ya da ideoloji”
13
olarak
tanımlamıştır. Svendsen’in tanımı, modanın neyi kapsadığına dair geniş bir tanım yaparken
modanın Ortaçağın sonlarından itibaren varolan bir mekanizma olduğunu belirterek moda
olgusunun ne zamandan itibaren ortaya çıktığına ilişkin bir sınırlandırma getirmiştir. Bu
görüş, modanın modern bireyin yaşamında merkezi bir role sahip olduğunu ifade etmektedir.
Buna dayanarak modanın bireyin yaşamına ilişkin sistemli bir şekilde değişim içinde olan
içeriklerin, belirli kaynaklardan bireye aktarılması olduğu söylenebilir.
Modaya dair benzer bir tanım yapmış Fransız filozof Gilles Lipovetsky, modanın tek
bir nesneden bağımsız olarak belirli bir zaman aralığında, kolektif yaşamın çeşitli
katmanlarındaki değişim ile karakterize edilen bir sosyal mekanizma olduğunu belirtmiştir.
Modanın kolektif yaşam üzerindeki etkisinin sınırları değişiklik göstermektedir14.
Lipovetsk’in tanımı; modanın belirli bir zaman aralığında yaşanan değişimleri içerdiğine, yani
belirli bir zamanda başlayan ve sona eren sistemli değişimlerin bütününden oluşan bir
mekanizma olduğuna dikkat çekmektedir.
Çalışmalarında modaya geniş yer veren İskoç filozof Adam Smith de modanın
yalnızca giysilerden ibaret olmadığını; modanın tüm alanlara uygulanabilir bir kavram
olduğunu belirtmektedir. Smith, modanın etkilerinin giyim ve mobilyada daha fazla dikkat
çektiğine; bununla birlikte müzik, şiir ve mimaride ve hatta oldukça az da olsa manevi
konularda da modanın etkisi görülebildiğini eklemektedir15. Modayı giyim ile sınırlı tutmayan
yazarlardan biri de Alman sosyolog Georg Simmel’dir. Simmel’e göre moda, tüm sosyal
alanlara uygulanabilen geniş bir sosyal olgu iken giyim ise bu geniş alandaki konulardan
yalnızca birini oluşturmaktadır. Ancak Simmel de giysilerin modanın ilgi alanının oldukça
12
Lars Svendsen, Fashion: A Philosophy, İngiltere: Reaktion Books, 2006, s.10-12.
Svendsen, s.10-12.
14
Gilles Lipotevsky, The Empire of Fashion: Dressing Modern Democracy, Catherine Porter (Ed.), ABD:
Princeton, 1994, s.16 Aktaran Svendsen, s.13.
15
Adam Smith, The Theory of Moral Sentiments, Indianapolis, 1759, s.195 Aktaran Svendsen, s.12.
13
9
merkezinde olduğuna da dikkat çekmektedir16. Buna göre kimi zaman giysilerin beğeniler ve
eğilimler bütününü kapsar şekilde tanımlanan modanın yalnızca bir bölümünü oluşturduğunu,
giyim ile modanın eş anlamlı olmadığı sonucuna varılabilir.
Moda alanındaki bu ikileme dikkat çeken moda akademisyeni Steven Faerm, moda
ve giyimin kavramlarının aynı görünmelerine rağmen birbirinden oldukça uzak terimler
olduğunu ifade etmiş ve ikisi arasındaki ayrımı, bazı anahtar kelimelerle ortaya koymuştur17.
Tablo 2.1
Moda ve Giyim Kavramlarının Farklılıkları
Moda
Giyim
Tutku
Kimlikten yoksun
Hayal
Homojen
Vizyoner
Genel/generic
Zengin içerikli
Tanımlanamayan
Bağlamsal
Duygusuz
Katkısız
Sıradan
Mesaja doymuş
Anlamsız
Yenilikçi
Banal
Meydana okuyucu
‘Mal’
Yeni
Filtrelenmiş
Biricik
Yavan
Hikayesi/anlatımı güçlü
Özgülükten yoksun
Sanatsal
Tasarımı geliştirmekle ilgili
16
George Simmel, Gesamtausgabe, x: Philosophie der Mode, Frankfurt am Main, 1989, s.13 Aktaran Svendsen,
s.12.
17
Steven Faerm, Fashion Design Course - Principles, Practice and Techniques: The Ultimate Guide for
Aspiring Fashion Designers, İngiltere: Thames & Hudson, 2010, s.9.
10
Kaynak: Steven Faerm, Fashion Design Course - Principles, Practice and Techniques: The Ultimate Guide
for Aspiring Fashion Designers, İngiltere: Thames & Hudson, 2010, s. 9.
Modanın giyim ve moda ilişkisi bağlamında neleri kapsadığı da giyim modasına
ilişkin önemli bir bilgi sunmaktadır. Tüm giysiler moda olarak tanımlanamaz, giysiler
modadan daha dar bir kavramdır. Bu noktada Svendsen modanın evrensel olmadığına ve
giysilerin modadan çok daha eskiye dayandığını ifade etmektedir. Modayı giyim nesneleriyle
sınırlı tutmayan yaklaşıma göre modanın içeriği, yaşam tarzını ortaya koyan nesne ve
eylemleri içerdiğinden dolayı giyimden daha geniş bir kavramdır18.
Moda olarak tanımlanabilecek bir şeyin, ayırt edici bir biçimde sosyal işleve sahip
olması ve kendisinin oldukça hızlı bir biçimde yenisiyle değiştirildiği bir sistemin parçası
olması gerekmektedir. Bu tanım, yaygın bir biçimde kabul edildiği üzere moda olan bir şeyin
sosyal olarak ayırt edici ve yeni olma özelliklerine vurgu yapmaktadır. Ancak bu niteliklere
sahip olmayan bir şeyin de moda olabileceği ya da bu niteliklere sahip olan bir şeyin moda
olarak kabul edilmediği durumlar da söz konusu olmaktadır. Yeni olma, neyin moda olarak
tanımlanacağının temel özellikleri arasında kabul edilirken bazen modanın yeni bir şey
sunmadığı ve hatta belirli bir şeyi yapmamanın bile moda haline geldiği görülmektedir19.
Alman filozof Hans-Georg Gadamer, modanın yalnızca açık bir şekilde tamamen
farklı olarak değerlendirilebilen şeylerden ibaret olduğunu belirterek modanın derin bir temele
dayanmayan, gelişigüzel bir şey olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu bakış açısı modanın
önemsiz şeylerden ibaret olacağı sonucuna işaret ederken bu değerlendirmenin aksine bilim,
sanat, felsefe gibi alanlarda da moda olan eğilimlerden bahsetmek mümkündür. Gadamer,
bilim ve sanat gibi alanların moda kavramının yaygın biçimde desteklediği giysi, davranış
biçimleri gibi alanlardan daha üstün olarak kabul edilmesinden dolayı bu alandaki yaygın
eğilim ve değişimlerin modayla ilişkilendirilmesinin rahatsız edici olduğunu ifade etmektedir.
Simmel de benzer bir biçimde bilim ve din gibi olguların, gelişimindeki tarafsızlıktan
yoksunluk nedeniyle moda için fazla önemli olduğunu belirtmiştir20.
18
Svendsen, s.14.
Svendsen, s 14.
20
Svendsen, s.16.
19
11
Yukarıda yer alan farklı yaklaşımlar değerlendirildiğinde, sosyal ve kültürel işlevi
temelinde moda olarak nitelendirilen ürünlere dair bir akademik çalışmanın kavramsal
sınırları çizmesi gerekmektedir. Tezimizde, “giyim modası” kavramı; giysi ve bunlara eşlik
eden aksesuarlar, bunların kullanım ya da reddediliş biçimleri ile sürekli bir biçimde değişim
içinde oluşlarına vurgu yapmak üzere tercih edilmiştir.
2.2. Giyim Modasının Gelişimi
Belirli bir biçimde giyinmek anlamında modanın ilk izlerine, insanlık tarihinin erken
dönemlerinde rastlanmaktadır. Bu tanımda, korunmak ve örtünmekten farklı olarak
toplumdaki bireyler ve çeşitli gruplar tarafından paylaşılan belirli sosyal kurallar ve eğilimler
doğrultusunda giyinmek ifade edilmektedir. Antik çağlardan bu yana giysilerin çevre
koşullarından korunma amacıyla kullanılmasının yanı sıra bireyin kimliğini ifade eden sosyal
işleve sahip oldukları görülmektedir. İnsanlık tarihinin her döneminde, farklı sınıflar için
çeşitlilik gösteren giysi biçimleri bulunmaktadır. Kazılardan çıkan renkli kumaş parçaları ve
kadınların süslenme gereçleri, modanın varlığını gösteren deliller olarak kabul edilmektedir21.
Bununla birlikte bu örnekler sosyal işlevlerine rağmen çağdaş giyim modasının temelini
oluşturan kabuller ile farklılık göstermektedir.
Giyim modasının çağdaş dinamiklerini temsil eden nitelikler temelinde tanımlanması
hedeflendiğinde, giyim modasının hangi dönemden itibaren incelenmesi gerektiği tartışmalı
bir konudur. Bu konudaki ikna edici iddialardan biri, giyim modasının ticari kapitalizmin
başladığı Geç Ortaçağ döneminde ve Rönesansın ilk döneminde başladığıdır. Bu bakış açısı,
belirli bir oranda giysi çeşitliliği olasılığının varlığına rağmen, giysi seçiminde henüz bireysel
estetik özerklik bulunmadığı için Yunan ve Roma uygarlıklarında olduğu biçimiyle modayı
dışarıda tutmaktadır22.
14. yüzyıla dek Avrupa’da giysiler, kullanım amaçları ve formları açısından
toplumdaki çeşitli sınıflar arasında benzerlik gösteriyorken varlıklı ve yoksul sınıfların
giysileri arasındaki farklılık, kullanılan malzemeler ve detaylarda ortaya çıkmaktaydı. Varlıklı
21
22
Barbarosoğlu, s.27.
Svendsen, s.21
12
kişiler daha pahalı malzemelerden yapılan giysiler giymekte ve bunları tamamlayacak çeşitli
aksesuarlar kullanıyorlardı. İnsanlık tarihinin erken dönemlerine dek uzanan süs eşyalarının
kullanımı, günümüzdeki kullanım biçiminden farklı olarak modaya özgü yenilik, geçicilik gibi
bir nitelik taşımamaktadır. Bu nedenle, yalnızca kendi için ve oldukça sık bir biçimde değişim
koşullarını gerekli kılan moda sistemi dahilinde değerlendirilmemektedir23.
Bu sınırlamalara rağmen Batı giysi tarihinde moda sisteminin başlangıcına ilişkin
kesin bir tarih belirlemek zordur. Farklı yaklaşımlar içindeki güçlü iddialardan biri, modanın
giysilerin bazı unsurlarında belirgin ve kısa süreli değişimler şeklinde kendini göstermeye
başlamasını, bireylerin ekonomik kaynaklarından artı değer elde ettikleri ve dolayısıyla
fiziksel varlığını sürdürmenin ötesinde giyim konusunda tercih yapabilir hale gelmeleriyle
ilişkilendirmektedir. Eğer bir sosyal grubun içindeki bireyler giysilerde çeşitli stiller yaratıyor
ve buna bağlı olarak diğerleri de sınırlı bir süre içinde bunu benimsiyorlarsa bu toplumsal
yapıda moda sisteminin temel fikrinin oluştuğu kabul edilebilir24.
Ticari kapitalizmin güçlenmekte olduğu geç Ortaçağ Avrupasında, ekonomik
gelişmeler temelinde önemli kültürel değişimler gerçekleşmiştir. Buna bağlı olarak,
giysilerdeki değişim nadir ve gelişigüzel olmaktan çıkmış; giysi stilleri kısa sürede ve sürekli
bir biçimde değişmeye başlamıştır. 15. yüzyılın ortalarına gelindiğinde yaratıcı kesimler, yeni
renkler ve dokular ortaya çıkmaya başlamış; omuz ve göğüs genişlikleri, etek boyları, şapka
ve ayakkabı tasarımlarında çeşitlilik oluşmuştur. Giysilerdeki bu değişim, toplumdaki bireyler
için bir mutluluk kaynağı haline gelmiştir. Giysilerdeki sürekli değişime uyum sağlamak
yüzyıllar boyunca yalnızca zengin sınıf için olasıyken modaya uyum sağlama arzusu içinde
olan burjuvanın ortaya çıkmasıyla birlikte kademeli bir biçimde topluma yayılmaya
başlamıştır25.
Hızlı değişimler ve sürekli bir biçimde çağı yakalama arzusunun oluşturduğu çağdaş
kabullere uygun biçimde şekillenen moda hareketlerinin toplumdaki güçlü etkileri 18.
yüzyıldan sonra gerçekleşmiştir. Söz konusu değişim sürecinin temel faktörü, burjuva
sınıfının oluşmasıdır. Bu dönemde feodal aristokrasi ile güç savaşında olan burjuvazi sınıfı,
sosyal statüsünü sergilemek için giysileri kullanmıştır. 1770’lerin ikinci yarısında
23
Svendsen, s.21, 22.
Kawamura, s.49.
25
Svendsen, s.22,23.
24
13
yayınlanmaya başlayan ilk moda dergileri, neyin moda olup olmadığına dair daha hızlı bir
biçimde ve daha çok kişiye bilgi ulaştırdığı için modanın dolaşım hızını arttırmıştır26.
Kapitalizmin güçlenmesi ile sosyal ve kültürel alandaki gelişmeler, geleneksel sınıf
sistemini değişikliğe uğratmış; bu durum 19. yüzyılda belirgin bir hal almıştır. Bireyin kimliği
geleneksel kabullere göre doğuştan elde edilen bir şey olmaktan çıkmış, tüm bireylerin birer
tüketici oldukları gerçeği temelinde seçtikleri tüketim nesneleriyle meydana getirilmeye
başlamıştır27. Sınıflar arası farklılıklar önemini korumaya devam ederken bireylerin artan
parasal imkanlarına bağlı olarak sahip olduğu göstergeler olarak tüketim nesneleri ve boş
zaman aktiviteleri, sınıflar arası hareketliliği -en azından belirli toplumlar için ve tüketim
düzeyinde- mümkün kılmıştır. Ekonomik refah, tüketim ve boş zaman alanının genişlemesiyle
tüketim nesneleri sınıflar arası hareketliliği mümkün kılan ve bu amaçla bireylerin kimliğini
inşa ettiği araçlar halini almıştır.
Bu dönemde Avrupa’da ortaya çıkan toplumsal gelişmeler, moda sisteminin etkin
olabileceği sosyokültürel ve ideolojik şartları da oluşturmuştur. Bu sosyokültürel ve ideolojik
şartlar, moda sisteminin etkin olabileceği toplumlarda birden fazla sosyoekonomik grubun
giyim davranışlarında modaya bağlı değişime ayak uydurabileceği çok seviyeli bir açık sınıf
sistemi olmasıdır. Ayrıca sınıflar arasında geçiş olasılığı olmalı ve en az iki sınıf arasında
rekabet bulunmalıdır. Modaya bağlı değişim ve yenilik fikrinin söz konusu kültürel grup için
olumlu bir değere sahip olması da önemli unsurlardan birini meydana getirmektedir28.
Bunların yanı sıra bireyler açısından moda değişimlerine uyum sağlamak arzulanan
bir davranış olmalı ve belirli bir gruptaki her birey tarafından anlamlı bulunan davranış
değişiklikleri, bireye psikolojik ve sosyal fayda sağlamalıdır. Bu ortamda, üst sınıfların moda
ürünlerini tüketim motivasyonunu alt sınıflardan farklılaşmak ve toplumdaki ayrıcalıklı
konumlarını açığa çıkarmak; alt sınıflarınkini ise üst sınıflara benzemek oluşturmaktadır.
Oluşum ve gelişim sürecinde giyim modasının değerlendirildiği bu bölümde moda,
çağdaş uygulamaların temellerinin atıldığı moderniteyle birlikte ele alınmaya başlanmıştır.
Günümüz modasının dinamiklerini meydana getiren modern uygulamalar, modayı “yeni”
26
Svendsen, s.22.
Svendsen s.19.
28
Kawamura, s.49.
27
14
olanla ilişkilendirmiştir. Yeni olana ulaşabilirlik, ekonomik ve toplumsal statü ile doğrudan
ilgilidir. Bu kabuller bağlamında giyim modasına dair çağdaş akademik yaklaşımların önemli
bir kısmı ABD ve Avrupa ülkelerindeki tüketim biçimlerini ele almakta ya da Batı modasının
bu sınırlar dışındaki (özellikle Uzak Doğu ülkeleri) etkisini ölçmektedir. Bu çalışmalar, Batı
tüketim kültürü içinde giysilerin taşıdığı kültürel anlamlara odaklanırken çoğu zaman eleştirel
bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Modern Batı toplumlarında giyim modası, giysilerin temel
göstergeler olduğu bir toplumsal anlamlandırma sistemi olarak betimlenmektedir. Buna bağlı
olarak bireyin toplumsal kimliği ve statüsüyle ilişkilendirilmiş olan giysiler, sınıflar arası
farklılık ve hareketliliğin araçları olarak kabul edilmiştir.
Yeni bir stilin moda olduktan sonra üst sınıflardan alt sınıflara doğru yayılması,
dönemin kuramsal yaklaşımlarının temelini oluşturmaktadır. Önceki dönemlerde bireyin
giysilerle olan ilişkisi, başta bireyin mesleği olmak üzere toplumsal statü göstermeye ilişkin
işlevsel ve sembolik boyutta değerlendirilmekteyken bu döneme ilişkin yaklaşımlarda, alt
sınıflardan farklılaşma isteği ve üst sınıflara öykünme doğrultusunda gösterişçi bir biçimde
gerçekleştirilen bir tüketim biçimi tasvir edilmektedir. Modernitede birer gösterge olarak
giysiler, sınıflar arası geçiş için kullanılan araçlar, bireyin kimliğini yansıttığı göstergeler
olarak kuramsallaştırılmıştır.
Simmel, sınıflar arasındaki bariyerlerin tüketim ile esnekleşmesi kabulüne dayanarak
moda ile kimlik arasındaki ilişkiye vurgu yapmıştır. Moda özelinde değerlendirildiğinde
giysiler, bireyin sosyal oluşumunu ve kimlik inşasının önemli bir parçasını meydana
getirmektedir29. Simmel, moda ve stilin bireyin kendini ifade ettiği araçlar olduğuna dikkat
çekmiştir. Bu bağlamda, moda farklılaşma ile değişimin çekiciliğini ve benzerlik ile uyumun
çekiciliğiyle birleştiren; toplumsal farklılıkları ifade etmek üzere kendini gösteren bir
toplumsal form olarak tanımlamıştır30. Bireyler, metropol hayatının getirdiği yabancılaşmayla
başa çıkabilmek için statü, moda etiketleri ya da bireysel farklılık yaratmak üzere “sahte
29
Diana Crane, Moda ve Gündemleri: Giyimde Sınıf, Cinsiyet ve Kimlik, Özge Çelik (çev.), İstanbul: Ayrıntı
Yayınları, 2003. s.88.
30
Georg Simmel, Modern Kültürde Çatışma, Tanıl Bora ve Diğerleri (çev.), İstanbul: İletişim Yayınları, 2003,
s.42 Aktaran Pelin Hürmeriç ve Ece Babacan, “Simmel, Veblen ve Sombart’ın Penceresinden Hedonik Tüketim:
Ütopyada
Negotium
ve
Otium”,
Global
Media
Journal,
2012,
Cilt.2,
Sayı.4,
(http://globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/makaleler/GMJ_4._sayi_Bahar_2012/pdf/Hurmeric_Baban.pdf),
s.93.
15
bireysellikler” gerçekleştirmeye çalışmaktadır. .Modern birey, yoksun olduğu bireyselliği
moda aracılığıyla elde etmeye çalışmaktadır31.
Bireyler, modern tüketim ideolojisi doğrultusunda gerçekleştirilen sosyal ve kültürel
uygulamaların etkisiyle -ekonomik güçleri yeterli olmasa bile- arzu ettiği kimlik ve sosyal
statünün sembolü olduğuna inandıkları mallara sahip olmayı arzu etmektedirler. Bunun
sonucunda tüketim yalnızca temel insan gereksinimlerini karşılayan bir eylem olmaktan
oldukça uzaklaşmış, sistem tarafından ortaya konulan arzulardan meydana gelen ekonomik ve
kültürel bir eylem halini almıştır32. Sistemin yarattığı arzulara dayanan bu gereksinimler,
sadece tüketim nesneleri ile kapatılan birer çukur metaforuyla açıklanmaktadır. Bu arzular
tatmin edilir edilmez tüketiciler, doygunluğa yol açan aynı düzeneklerce yeni ihtiyaçlar
doğrultusunda tahrik edilmektedir33.
Bu sosyokültürel atmosferde yeni; yani, moda olana sahip olmak, sosyoekonomik
statünün üst basamaklarında yer edinmenin koşullarından birini meydana getirmektedir. Bu
bağlamda yeni bir moda eğiliminin toplumdaki üst sınıflardan başlayarak alt sınıflara doğru
yayıldığı, bu süreçte söz konusu eğilimin yeni olmaktan uzaklaşmasıyla birlikte sınıflar
arasındaki farklılıkların sergileneceği kabulü yaygındır. Buna göre moda olana erişim hızı,
sınıfsal ayrımın görünür göstergelerinden biridir34.
Çağdaş modanın oluşum ve gelişim süreci değerlendirildiğinde bir diğer önemli evre,
modanın küreselleşme ve endüstrileşme süreciyle birlikte bir sektör haline gelmesidir.
Modanın bir sanat ya da zanaat olmaktan öte bir endüstri halini alması, bu endüstrideki
sahiplik yapıları ve şirketlerin kâr etme hedefi, giyim modasının dinamiklerini önemli ölçüde
değiştirmiştir. Küreselleşmeye dair kuramlarla birlikte endüstrileşme süreci, moda olana dair
bilgi edinilen kaynaklar ve bu kaynaklardan bireylere bilgi akışının gerçekleştiği araçları
önemli hale getirmiştir. Marka ve bireyin kimliği arasındaki ilişki hiç olmadığı kadar
güçleşmiş; pazarlama iletişimi uygulamaları, marka, stiller ve birey kimliğinin ilişkisini
31
Georg Simmel, Modern Kültürde Çatışma, Tanıl Bora ve diğerleri (çev.), İstanbul: İletişim Yayınları, 2003,
s.461 Aktaran Hürmeriç ve Babacan, s.93.
32
Robert Bocock, Tüketim, 2. Baskı, İrem Kutluk (çev.), Ankara: Dost Yayınevi, 2003, s.13.
33
H. Lefebvre, Modern Dünyada Gündelik Hayat, Işın Gündüz (çev.), İstanbul: Metis Yayınları, 1998, s.83
Aktaran Hürmeriç ve Babacan, s.94.
34
Crane s.18.
16
inceleyen çok sayıda araştırma gerçekleştirilmiştir. Postmodern bireyin markalarla ilişkisi de
bu doğrultuda ele alınmıştır.
Bunun sonrasındaki aşamada ise postmodern bireye verilen önem artmış; çeşitli
ekonomik, politik ve sosyal gelişmelerle birlikte giyim ve birey arasındaki ilişki, markaların
adının daha az zikredildiği yaşam tarzı bütününde ele alınmaya başlanmıştır. Bireyin
kimliğini doğrudan belirli markalarla ilişkilendirmekten uzaklaştığı, çeşitli bağlamlarda farklı
stilleri bir araya getirmek yoluyla özgün kimliğini yansıttığı görülmektedir. Bu dinamiklerin
izlenildiği moda ve toplum yapısında; tek bir stilin, yaşam tarzının varlığından bahsetmek
olanaksız hale gelmiştir. Moda eğilimlerinin kaynağı, moda markalarının pazarlama iletişimi
uygulamaları olmaktan uzaklaşmış; internet ve sosyal medya uygulamalarının yoğun biçimde
kullanılmasıyla birlikte bu kaynaklar hiç olmadığı kadar çeşitlenmiştir.
Sonraki bölümler; çağdaş giyim modasının gelişim sürecini, temel yaklaşımlardan
başlayarak önemli bir değişim noktası olarak küreselleşmenin etkisi altında şekillenişini ve
modanın kâr amaçlı kurumsal yapıların birbirleriyle rekabet halinde olan bir alan haline
gelişini açıklamayı hedeflemektedir.
2.2.1. Temel Yaklaşım ve Kuramlar
2.2.1.1. Çağdaş Tüketimde Giyim Modası
Çağdaş tüketim kalıpları, modernizmin de temelini oluşturan; özerklik, yenilik, hız,
başarı, eşsizlik gibi sosyokültürel değerlerle ilişkilendirilmektedir. Çağdaş tüketimin
dinamikleri; bireyin bağımsızlığına, başarısına ve diğerlerinden farklı olmasına ilişkin
modernist görüş ile şekillenmiştir35.
Bu bağlamda moda ve modernite kavramları,
birbirleriyle
varoluşlarını
ilişkili;
biri
diğerinin
açıklayan
iki
kavram
olarak
değerlendirilmektedir36.
35
Wilfred Dolfsma. “Paradoxes of Modernist Consumption – Reading Fashions”. Review of Social Economy.
Vol.62, No.3, 2004, s.351-354.
36
Svendsen, s.24, 25.
17
Moda ve modernite kavramlarının dikkat çekici ortak özelliği, geleneğe karşı çıkıyor
olmalarıdır. 18. yüzyılda Aydınlanma ile birlikte yaygınlaşan ve Latince modernite kavramına
temel teşkil eden modernus kelimesi, “yeni” olanı ifade etmekte ve modernite ile yenilik
arasındaki güçlü bağı sergilemektedir37. Çağdaş tüketim içinde modanın ortaya çıkışı ve yeni
moda arayışlarının önem kazanması bu bağlam içinde değerlendirildiğinde anlam
kazanmaktadır.
Amerikalı iktisatçı Thorstein Veblen, modernitenin temel niteliklerinden birinin
akılcı olmayan tüketim düşkünlüğü olduğunu belirtirken modanın temel prensibinin de yenilik
ihtiyacı olduğunu ifade etmiştir. Veblen’e göre yeni stillerin sürekli bir biçimde ortaya
çıkmasının sosyal işlevlerinden biri, bunların kimler tarafından sahip olunabilir olduğunu
göstermektir. Bu nedenle bireyin yalnızca servet ve güç sahibi olması yeterli değildir;
bunların görünür olması da bireyin sosyal konumu için önemlidir. Bu durum, bireyin akılcı
değil; gösteriş amaçlı tüketim yapmasına neden olmaktadır38.
Alman filozof Immanuel Kant, modanın temel niteliği olarak “yeni” olana vurgu
yapan ilk moda teorisyeni olarak kabul edilmektedir. Önceki yazarlar modayı güzellikle
ilişkilendirirken Kant modanın “zevk” ile değil, “rekabet” ile ilgili olduğunu belirtmiştir.
Benzer şekilde Roland Barthes da modern dünyanın “eski” ve “yeni” karşıtlığıyla
değerlendirildiğini belirtmiştir. Bu görüşlere göre modernitede “güzellik”, temel bir estetik
ölçünü olmaktan uzaklaşmaya başlamış; bunun yerini “yeni olma” değeri almıştır. Moda
olanın güzelliği ve ilgi çekiciliği, “yeni” ve “kısa süreli” oluşuyla ilişkilendirilmiştir. Giyim
modasının temel prensibi, yeni bir stile yer açmak üzere bir öncekini olabildiğince hızlı bir
biçimde gereksiz kılmaktır. “Geçicilik”, modanın temel niteliğidir. Moda her zaman radikal
yeniliklerde ısrar etmekte ve orijinallik aramaktadır39.
Giyim modası söz konusu olduğunda, “yenilik” olarak adlandırılabilecek stillerin
tam anlamıyla bir yenilik meydana getirmediğine dikkat çekilmelidir. Giyim modasında
yenilik olarak adlandırılan stillerin, “geri dönüştürülmüş” olma niteliği taşıdığı belirtilebilir.
Moda bir yandan eski stilleri geri dönüştürerek geçmişin hatırlanmasını sağlarken diğer
37
Svendsen, s.24, 25.
Svendsen, s.40, 41.
39
Svendsen, s.27-29.
38
18
yandan geçmişin tam olarak ne olduğu, hangi stilleri, hangi biçimde kullandığı unutturmaya
çalışmaktadır. Bu bağlamda moda, unutmak ve hatırlamak arasındaki süreçte varolmaktadır40.
Modernite; deneyimlenen zaman ve deneyimlenen mekânın hiç olmadığı kadar
sıkıştığı, daraldığı bir dönemi ifade etmektedir. Bu nedenle, modernite ve moda bağlamında
“yenilik”
ve
“geri
dönüştürülmüş”
olma
niteliklerinin
yeniden
değerlendirilmesi
gerekmektedir. Modada “geçicilik” süreci, modernitede değişime uğramıştır. Önceleri moda
alanında çizgisel bir geçicilik söz konusuyken; bu süreç döngüsel hareketliliğe sahip olmaya
başlamıştır. Moderniteden önce de giyim modasında döngüsel bir değişim sürecinden söz
etmek mümkün olsa da moda tarihinin erken dönemlerinde bu döngüsellik, ilerlemeyi
anımsatacak kadar uzun zamana yayılmış durumdaydı41.
Moda döngüleri 19. yüzyıldan itibaren sıklaşmaya başlamış, özellikle de son elli
yılda ani bir şekilde hızlanmıştır. Modanın yenilik hızının yüksek olması, stillerin çok daha
kısa aralıklı döngülerle yeniden oluşturulmasını gerektirmektedir. Bu süreçte radikal bir
biçimde yeni stiller meydana getirmek mümkün olmadığı için önceki stilleri yeniden
dönüştürülmektedir. Bu yeniden dönüşüm nadiren saf bir değişim ortaya koymakta,
çoğunlukla önceki stillerden unsurların farklı şekillerde bir araya getirilmiş halini ya da belirli
bir stilin daha belirgin bir biçimde ortaya konulmasını içermektedir. Giyim modasında
tüketicileri şaşırtacak ölçüde yeniliklerin meydana gelmemesi sebebiyle moda döngülerinin
yeni ve eski olanı değil, neyin moda olduğu ve neyin moda olmadığını gösterdiği söylenebilir.
Hatta günümüzde bu döngünün farklı stillerin bir arada varolmasını sağlayacak kadar
hızlandığına tanık olunmaktadır42.
Giyim modasında yenilik; farklı bir kumaş, kalıp, renk kombinasyonu ya da bir
detayın yeniden biçimlendirilmesi, bir aksesuarı kullanmanın farklı yolları, ayırt edici stille
ifade edilmiş bir ruh hali gibi olabilir. Söz konusu yenilikler bir sinema filminde, televizyon
programında, müzik videosunda ya da moda defilesinde görülebilmekte ve çeşitli kaynaklar
aracılığıyla yayılmaya devam edebilmektedir. Bir yenilik sunulduktan sonra giderek daha
fazla tüketici tarafından kabul edilme ya da reddedilme süreciyle topluma yayılmaktadır.
40
Svendsen, s.30.
Svendsen, s.30.
42
Svendsen, s.30-32.
41
19
Yayılma süreci, yeniliğe zaman içinde verilen yanıtı sergilemektedir ve kabul edilmesi ya da
reddedilmesi, yeniliğin yaşam döngüsünü belirlemektedir.43.
Önerilen bir moda stilinin yenilik olarak kabul edilmesi için tüketicinin gardrobunda,
bir sosyal grupta ya da pazarda varolan stillerle karşılaştırdığında fark yaratıyor olması
gerekmektedir. Varolan stillerden farklılık derecesi yeniliği tanımlayan ilk niteliktir. Bir
yenilik; görünür, açık bir biçimde alternatiflerinden daha iyi, kolay anlaşılır, kolay
denenebilir, tüketicinin değer sistemiyle uyumlu olması halinde daha hızlı ve kolay
kabullenilirdir. Everett Rogers, bir yeniliğe uyum sağlamayı kolaylaştıracak ya da
engelleyecek özellikleri şu şekilde tanımlamıştır44:
 Göreli avantaj; yeniliğin aynı sınıfta varolan nesnelerden daha tatmin edici olduğuna
dair algıyı ifade etmektedir.
 Uygunluk; yeniliğin potansiyel uyum sağlayanların değer ve normları ile uyumunu
ifade etmektedir.
 Zorluk; tüketicinin yeniliği anlama ve kullanırken karşılaştığı zorluğun ölçütüdür.
 Denenebilirlik; karar vermeden önce yeniliği test etme kolaylığını ifade etmektedir.
 Gözlemlenebilirlik; yeniliğin sağladığı görünürlük derecesini ifade etmektedir.
Rogers’ın “Yeniliğin Yayılması Teorisi”, yeni moda stillerinin toplumdaki yayılma
sürecini açıklamakta kullanılan önemli kuramsal yaklaşımlardan biridir. Rogers, bir yeniliğin
zaman içinde çeşitli kanallar üzerinden belirli bir sosyal sistemin katılımcılarına iletilme
sürecini “yayılma” olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda teori; yeni fikir ve teknolojilerin
kültürlere nasıl, neden ve hangi oranda yayıldığını açıklamaya çalışmakta ve yeni bir fikrin
yayılımına etki eden dört temel unsur önermektedir45:




Yenileşme
İletişim kanalları
Zaman
Sosyal sistem
43
Evelyn L. Brannon, Fashion Forecasting, 2. Basım, ABD: Fairchild Publications, 2005, s.42.
Brannon, s.44.
45
Wikipedia, “Diffusion of Innovations”, (t.y.) en.m.wikipedia.org/wiki/Diffusion _of_innovations (25 Ağustos
2014).
44
20
“Yayılma eğrisi”, 1960’ların başında Rogers tarafından önerilen bir modeldir.
Rogers, bu modelde yeniliğin yayılmasını sol tarafta ilk uyum gösterenler, yeniliğin ilk
yayılması; ortada çoğunluğun benimsemesi; sağ tarafta geç uyum gösterenler, geride kalanlar
olmak üzere, çan biçiminde bir eğri ile görselleştirmiştir. Önerilen modelde yatay boyut
zamanı, dikey boyut ise uyum sağlayan kişi sayısını göstermektedir (Şekil 2.1)46.
Şekil 2.1: Yeniliğin Yayılması Modeli
Kaynak: Wikipedia Diffusion of Innovations, en.m.wikipedia.org/wiki/Diffusion_of_innovations (25 Ağustos
2014).
Bir stilin moda haline gelebilmesi için öncelikle bir grup bireye sunulması, bu
gruptaki bireylerin çoğunluğu tarafından kabul edilmesi, sonrasında ise grup tarafından
sıradaki yenilik ya da yeni stile yer açmak üzere söz konusu moda eğiliminin terk edilmesi
gerekmektedir. Bu sunuş, kabul ve reddetme süreci moda döngüsü olarak adlandırılmaktadır.
Rogers’ın önermiş olduğu yenilik benimseme modelindeki çan biçimindeki eğri, moda
döngüsünün başlangıç ve sona erişini göstermektedir47.
“Moda yenilikçileri”, bu süreçte yeni stillere ilk uyum gösteren tüketici grubudur. Bu
tüketici grubundaki bireyler, yeni bir giysi stilini ya da saç modelini ilk deneyenler
46
47
Brannon, s.42
Jennifer Yurchisin ve Kim K. P. Johnson, Fashion and the Consumer, Oxford: Berg, 2010, s 3.
21
arasındadır. Moda yenilikçileri kendi stillerini yaratmakta ya da çeşitli parçaları kendilerine
has bir biçimde bir araya getirerek herkes tarafından taklit edilecek stiller meydana
getirmektedirler. Bu kişiler uyguladıkları yenilikleri izleyenler tarafından moda lideri olarak
kabul edilmektedir. Moda yenilikçileri, hayatın her alanından olabilirken, ünlülerin yüksek
görünürlükleri ve popüleriteleri nedeniyle moda yenilikçisi olma potansiyelleri yüksektir 48.
Günümüzde, sosyal paylaşım sitelerinin yaygın olarak kullanılması ve bireylerin kendilerini
geniş kitlelere ifade edebilme gücü, az sayıda da olsa modaya ilgi duyan tüketicilerin bu
alanda popüler hale gelmesini sağlamaktadır.
Zaman içinde daha fazla kişi söz konusu yenilik unsurunu ya da yeni stili kabul
etmeye ve benimsemeye başlamaktadır. “İlk takipçiler” ve “ilk çoğunluk” olarak tanımlanan
tüketici grupları sırasıyla yenilikleri benimsemektedir. “İlk takipçiler” ve “ilk çoğunluk”
olarak tanımlanan tüketici grupları, gruptaki bireylerin yeni şeyler denemeye istekli olmaları
gibi birçok ortak özellik taşımaktadır. Bununla birlikte “ilk çoğunluk” grubunu temsil eden
bireyler satın alma konusunda daha dikkatli davranmakta, bir yeniliği benimsemeden önce
bunun diğer birçok birey tarafından da benimsenmiş olmasına dikkat etmektedirler49.
Rogers’ın 1962 yılında yayınlanan modeline göre, yayılma sürecini başlatan çok
küçük bir yenilikçi grubun daha büyük bir fikir lideri grubu tarafından takip edildiği
görülmektedir. Bu iki grubu meydana getiren tüketiciler “değişim ajanı” (change agent)
olarak tanımlanmakta ve ait oldukları sosyal gruplarında yeniliğin yayılmasında oynadıkları
rollere değinilmektedir. Bulundukları sosyal grupta ideali temsil eden değişim ajanları diğer
bireyler için giyinmenin standartlarını belirleyen kişiler olarak tanımlanmaktadır50.
Yeni bir stili benimseyen kişilerin sayısı arttıkça, yenilik benimseme eğrisi de
yükselmektedir. Belirli bir süre sonunda yeniliğe uyum sağlayan bireylerin sayısı azalmaya
başlamaktadır. Söz konusu yeniliği bu süreçte benimseyen grup ise “geç çoğunluk” olarak
adlandırılmaktadır. Bu grupta yer alan bireyler belirli bir stili benimsemek için çok sayıda
kişinin
kullanmasını
beklemektedirler.
Bu
48
Yurchisin ve Johnson, s.4.
Yurchisin ve Johnson, s.4, 5.
50
Brannon, s.48.
49
22
aşamada,
stilin
fiyatı
da
ilk
sunuş
aşamasındakinden çok daha düşük olacaktır. Düşük fiyat, geç çoğunluğu bu ürünleri satın
almaya teşvik eden faktörlerden birini meydana getirmektedir51.
Son aşamada ise stile uyum sağlayan az sayıda kişi bulunmaktadır. Bu aşamada, stil
bir yenilik olmaktan çıkmıştır. Ürünleri bu aşamada satın almak isteyen tüketici grubu,
“geride kalanlar” olarak tanımlanmaktadır. Bu kişiler kimi zaman ucuzluk fırsatlarını
değerlendiren bireyler olabilirken, çoğu zaman ekonomik durumlarının yetersiz olması
nedeniyle yeniliklere sahip olamayacak kitleyi oluşturnaktadır52.
Yeniliğin
Yayılması
Modeli,
yeniliğe
karşı
oluşan
grup
dinamiklerini
görselleştirmektedir. Her birey, önerilen yeniliği kabul etme ya da reddetme konusunda bir
seçim yapmaktadır. Tüketici, uyum sağlama sürecinde kendisini diğerlerine nasıl takdim
edeceğini ve diğerlerinin söz konusu sonuca nasıl tepki vereceğini dikkate almaktadır. Rogers,
bu sürecinin basamaklarını şu şekilde sıralamıştır53:
 Farkındalık (Awareness); tüketicinin önerilen yeniliği ilk kez farkettiği aşamadır.
 İlgi (Interest); tüketicinin yenilik hakkında bilgi arayışında olduğu dönemdir.
 Değerlendirme (Evaluation); tüketicinin bilgiyi değerlendirmek için ihtiyacı olan süre
ve yeniliğe karşı tutumudur.
 Deneme (Trial); benimsemeden önce yeniliği test etmesidir.
 Yeniliğin benimsenmesi ya da reddedilmesidir.
Rogers’ın yeniliklerin benimsenmesine ilişkin daha güncel bir yaklaşımında şu adımları
içermektedir54:
 Bilgi; tüketicinin bir yenilik hakkında ilk kez bilgi edindiği aşamadır.
 İkna; tüketicinin söz konusu yeniliğe karşı olumlu ya da olumsuz tutum geliştirdiği
aşamadır.
 Karar; benimseme ya da reddetmeye yönlendiren etkinlikleri ifade etmektedir.
51
Yurchisin ve Johnson, s.5.
Yurchisin ve Johnson, s.5.
53
Brannon, s.45.
54
Brannon, s.45.
52
23
 Uygulama; yeniliği gerçek anlamda kullandığı aşamadır.
 Onaylama; tüketicinin yeniliği benimsedikten sonra verdiği kararın doğru olduğunu
onaylamaya çalıştığı aşamadır.
Giyim modasında yeni stillerin yayılması söz konusu olduğunda, yenilikçilerin ve
moda liderlerinin rolünün, alana ilişkin kaynaklarda önemli bir yer kapladığı görülmektedir.
Giyim modasında “yenilikçi” olarak tanımlanan tüketici profili, ait oldukları sosyal grupta
yeni ürünleri göreli olarak daha kısa zamanda satın alan bireyleri ifade etmektedir. Bu kişilere
ait genel nitelikler, genç ve eğitimli olmaları, belirli bir ürün kategorisine oldukça ilgi
duymaları ve gösterişçi tüketimde bulunmaları olarak tanımlanmaktadır. Moda ürünlerini ilk
satın alan ve yeni stilleri ilk giyenler, genellikle bunun için yüksek ücretler ödemek
zorundadır. Bu nedenle, yenilikçi tüketicilerin daha az fiyat hassasiyetine ve daha fazla
gösterişçi tüketim arzusuna sahip oldukları belirtilebilir55.
Venkatraman (1991), “yenilikçi” tüketicileri, farklı eğilimleri temelinde üç gruba
ayırmıştır56:
 Bilişsel yenilikçiler, yeni zihinsel deneyimler tercih etmekte ve düşünce ve problem
çözmeyle ilişkilendirdiklerinde yenilikten zevk almaktadır.
 Duyusal yenilikçiler, duyuları uyaran deneyimleri tercih ederler, hayata karşı kaygısız
bir tutumlar sergilerler, risk alırlar, üzerinde fazla düşünmeden zevk verici etkinliklere
katılırlar, hayal ve fantezilerle uğraşmaktadır.
 Bilişsel-duyusal yenilikçiler, hem bilişsel hem de duyusal deneyimleri tercih
etmektedir.
Giyim modası hem bilişsel hem de duyusal unsurlar içerdiği kabul edilmektedir:
Yeni bir silüet, renk ya da desen gibi tasarıma dayalı yenilikler, bireylerin duyusal
deneyimlerine yönelirken; yeni bir kumaş, farklı bir kesim, bir aksesuarı kullanmanın yeni bir
biçimi ise bireylere problem çözücü olarak bilişsel yönelim önerisine örnek gösterilebilir 57.
55
Brannon, s.48-50.
M.P. Venkatraman, “The Impact of Innovativeness and Innovation Type on Adoption”, Journal of Retailing,
Vol.67, No.1, 1991, ss.51‐67 Aktaran Brannon, s.49.
57
Brannon, s.49.
56
24
Yenilikçi tüketicilerin yanı sıra “moda liderleri” olarak tanımlanan tüketici grubuna
da modanın yayılmasına ilişkin kaynaklarda yer verilmektedir. Moda liderliği, bazı bireylerin
giyim tüketim davranışlarında başkalarını etkilemesine ilişkin kişisel bir özellik olarak
tanımlanmaktadır58. Bu kişiler, sonraki alıcılar üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Uluslararası kitle medyası ve sosyal medya uygulamalarıyla son yıllarda özellikle dikkat
çeken moda liderliği kavramı; psikoloji, felsefe, sosyoloji, pazarlama gibi alanlarda farklı
amaçlarla inceleme konusu olmuştur. Moda liderliğine ilişkin yaklaşımlar, 1960 ve 70’lerden
itibaren pazarlama uygulamacılarının daha fazla kişiye ulaşmak için önem verdikleri stratejik
bir alan olarak kabul edilmektedir. Bu kişiler, moda liderlerinin belirli bir ürünü satın almak
konusunda ikna edildiğinde diğer tüketicilerin bu kişileri izleyeceği öngörüsüne dayanarak
önem verilen tüketici gruplarından biridir59.
2.2.1.2. Giyim Modasında Yayılma ve Adaptasyon
Giyim modasında stillerin nasıl yayıldığına ve bireylerin yeni stilleri nasıl
benimsediğine ilişkin çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Moda yayılma kuramlarına ilişkin
çok sayıda kaynak içinde üç temel modelin varlığından söz edilebilir:
 Tabana inme ya da sınıf farklılığı kuramı (trickle-down theory)
 Kolektif seçim kuramı (collective choice theory ya da trickle across theory)
 Kitle pazarı kuramı (mass market theory ya da horizontal flow theory)
2.2.1.2.1. Tabana İnme ya da Sınıf Farklılığı Kuramı
“Tabana inme kuramı”, oldukça yakın bir zamana dek moda yayılımı teorilerine
hâkim olan temel yaklaşım olarak kabul görmüştür. Bu kuram; yeniliklerin öncelikle
58
S.B. Kaiser, Social Psychology of Clothing: Symbolic Appearances in Context, İkinci Basım, New York:
Fairchild, 1997 Aktaran Hye-Shin Kim ve Heesook Hong, “Fashion Leadership and Hedonic Shopping
Motivations of Female Consumers”, Clothing and Textiles Research Journal, Vol.29, No.4, 2011, s.314.
59
Pierre Beaudoin, Mary Ann Moore ve Ronald E. Goldsmith, “Fashion Leaders’ and Followers’ Attitudes
Toward Buying Domestic and Imported Apparel”, Clothing and Textiles Research Journal, Vol.18, No.1,
2000, s.57.
25
toplumun üst sosyo-ekonomik sınıflarında ortaya çıktığını, sonrasında ise alt sınıflar
tarafından
toplumsal
konumlarını
yükseltme
arzusuyla
benimsendiği
görüşüne
dayanmaktadır. Bu yaklaşımda; tüketim nesnelerinin sunduğu sembolik değerlere karşı
duyulan arzu, sosyal eşitsizliğin hem nedeni hem de sonucu olarak kendini göstermektedir 60.
Görüşlerindeki çeşitli farklılıklara rağmen Adam Smith, Immanuel Kant, Herbert Spencer,
Georg Simmel, Theorstein Veblen, Pierre Bourdieu gibi yazarlar modayı tabana inme
yaklaşımı çerçevesinde değerlendirmişlerdir.
Smith ve Kant, bireylerin modaya uyum sağlamadaki gönüllülüğünü bir yaradılış
özelliği olarak nitelendirmişlerdir. Smith, “The Theory of Moral Sentiments”de, modayı
belirleme ve yönlendirme gücüne sahip olan daha varlıklı ve başarılı insanlara hayran olma ve
onları taklit etmenin insanın doğal bir özelliği olduğunu belirtmektedir. Taktir edilen bu
kişilerin giysileri, konuşma biçimleri, davranışları; hatta ahlaksız ve aptalca davranışları bile
moda olabilmektedir. İnsanların önemli bir kısmı, bu kişileri taklit etmek ve onlara
benzemekle gurur duymaktadır61.
Kant, “Anthropolgy From a Pragmatic Point of View”da kendi davranışlarını daha
önemli diğer kişilerle karşılaştırmanın ve bunları taklit etmenin insanın doğal bir eğilimi
olduğunu belirtmektedir. Diğerlerinden daha önemsiz görünmemek adına yapılan bu taklit
etme sürecinde önemli bir adım da modaya uyum sağlamaktır. Kant, modada söz konusu olan
dürtünün içsel bir değere sahip olmaması nedeniyle bu tür bir tüketimin gösteriş amacı
taşımakta olduğunu belirtmiştir62.
Herbert Spencer, modanın statüyü temsil eden amblemler ve diğer göstergelere dek
uzandığını belirtirken bunların gerçekte sahip olmayı hak edenlerden daha fazlası tarafından
kullanıldığına dikkat çekmektedir. Spencer’a göre bu yayılma, alt sınıfların üst sınıflara ait
olan çeşitli göstergeleri kullanmak yoluyla kendileri statülerini yükseltme arzularını
yansıtmaktadır63.
60
Svendsen, s.39, 40.
Adam Smith, The Theory of Moral Sentiments [1759], Indianapolis, 1982, s.64 Aktaran Svendsen, s.39.
62
Immanuel Kant, Anthropology From a Pragmatic Point of View, Victor Lyle Dowdell (çev.), Carbondale
and Edwardsville, 1978, s.148 Aktaran: Svendsen, s.39, 40.
63
Svendsen, s.40.
61
26
Modanın üst sınıflardan alt sınıfa doğru yayılması, Simmel’in de modaya ilişkin
görüşlerine temel teşkil etmektedir. Simmel “moda değişimi kuramı”nda (1957), modayı
seçkinlerin toplumsal astları tarafından taklit edilmeleri süreci olarak tanımlamıştır. Simmel’e
göre; moda önce üst sınıflar, ardından ise orta ve alt sınıflar tarafından benimsenmektedir. Alt
statü grupları, üst statü gruplarının giyim tarzlarını benimseyerek statü kazanmaya çalışırken
stillerin birbirini izleyen alt statü grupları tarafından benimsendiği kademeli bir toplumsal
yayılma sürecini meydana getirmektedirler. Bu durumda en üst statü grupları, yeni stiller
benimseyerek kendilerini yeniden astlarından farklılaştırmaya çalışmaktadırlar64.
Simmel’e göre moda, bir toplumsal sınıflar arasındaki farklılıkları görünür kılmak
amacıyla oluşmuş bir sistemdir. Çeşitli sosyo-ekonomik sınıflardan oluşan ve sınırlar arasında
hareketliliğin mümkün olduğu bir toplumda, elit sınıf görünür işaretler aracılığıyla kendini
farklılaştırmaya çalışmaktadır. Bunların alt sınıfındaki bireyler ise bu işaretleri, kendilerini
daha üstün bir statüyle tanımlama çabalarını tatmin etmek üzere benimsemektedirler. Bu
işaretler alt sınıf tarafından taklit edilmeye başlanınca, elit sınıfın ayırt edici göstergeleri sınıf
piramidinin alt sıralarına inmektedir. Toplumdaki statüsünü temsil eden göstergeleri kaybeden
elit sınıf, ayrıcalıklı konumunu görünür kılacak işaretler arayışına girmektedir. Bunların tekrar
alt sınıflar tarafından kopyalanması ve elit sınıfın yeni işaretler bulması döngüsü, Simmel
tarafından modanın doğası ve işleyiş mekanizması olarak tanımlanmaktadır65.
Simmel’in görüşleri, -giyim modasının tarihi ve demokratikleşme sürecine ilişkin
diğer değerlendirmeler için de söz konusu olduğu gibi- toplumdaki çok az sayıda kişinin
tüketim davranışlarını fazla genelleme eğiliminde bir yaklaşım olarak değerlendirilerek
eleştirilmiştir. Simmel, 1800’lerin sonlarında üst sınıfın tüketim alışkanlıklarını ifade eden
modaya uygun eşyaların, gecikmeyle de olsa işçi sınıfı tarafından benimsendiğini ifade
etmiştir. Simmel’in bu çıkarımı, orta sınıfla temaslarda bulunan ve şehir sokaklarında kendini
gösterme eğilimi olan işçi kategorileriyle sınırlıdır ve geniş bir yayılım göstermeyen bir
eğilimi ortaya koymaktadır. Kadın ve erkek zanaatkârlar ile ofislerde ve alışveriş
64
Crane, s.18.
Herbert Blumer, “Fashion: From Class Differentiation to Collective Selection”. The Sociological Quarterly,
Vol.10, No.3, 1969, s.277, 278.
65
27
mağazalarında çalışan bekâr işçi sınıfı kadınlarının giyim yönelimleri, orta sınıfla temas
halinde olmalarından dolayı diğer işçi kategorilerine mensup bireylerden farklılaşmıştır66.
Modanın yayılma sürecini tabana inme kuramı bağlamında inceleyen diğer bir yazar
ise Veblen’dir. Veblen, gösterişçi tüketim modelinde modanın üst sınıflardan alt sınıflara
doğru yayılmasına ve üst sınıfların kendilerini farklılaştırmak için yeni moda biçimlerini
kullanmalarına değinmiştir. Üst sosyo-ekonomik sınıflar, alt sosyo-ekonomik sınıfların kendi
moda eğilimlerini taklit etmesi nedeniyle kendi sosyal konumlarını sergilemek üzere sürekli
bir biçimde yeni moda unsurları benimsemektedir. Böylelikle kendilerini işçi sınıfından
farklılaştırmak üzere bu sınıf tarafından benimsenmiş stil ve eğilimlerden vazgeçmektedirler.
Veblen’e göre gösterişçi tüketim yoluyla kendi sosyal durumlarını gösteren ürünler, bireyler
tarafından gündelik hayatlarını inşa etmek için kullanılmaktadır.67.
Veblen, gösterişçi tüketimin iki güdüsü arasında ayrım yapmıştır. Veblen’in
gösterişçi tüketimin iki temel güdüsü üzerine yaptığı değerlendirme, günümüzde lüks olgusu
ve lüks tüketim davranışlarının açıklanmasında temel teşkil etmektedir68:

Üstünlük Gösterisi (Invidious Comparison): Yüksek sınıf üyesi bir bireyin,
kendini daha alt sınıftaki bireylerden farklılaştırmak için gösterişçi tüketimde bulunduğu
durumları ifade etmektedir.

Parasal Öykünme (Pecuniary Emulation): Alt sınıf üyesi bir bireyin daha
yüksek bir sınıfın üyesi olarak algılanmak üzere gösterişçi tüketimde bulunmasını ifade
etmektedir.
Pierre Bourdieu, kültürel yeniden üretim ve kültürel beğenilere dair kuramında,
bireyin parasal erişilebilirliğinin yanı sıra kültürel birikimine de değinmiştir. Bourdieu’nun
yaklaşımı, çok katmalı toplumlardaki farklı toplumsal sınıfların kültürel mallara ve maddi
kültüre gösterdikleri tepkiyi ortaya koyması açısından faydalıdır. Bourdieu, toplumsal
yapıları; kültürel beğeni sistemleri ve onlarla ilişkili yaşam tarzları kümelerini içine alan
66
Crane, s.84.
C. C. Rüling, Theories of (Management?) Fashion: The contributions of Veblen, Simmel, Blumer, and
Bourdieu. 2000 s.3, 4 Aktaran Nilay Ertürk, “Moda kavramı, moda kuramları ve güncel moda eğilimi
çalışmaları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ART-E. 2011, Sayı.7,
ss.3-32, http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/gsfsd/article/viewFile/2768/2452 (27 Kasım 2014).
68
Laurie Simon Bagwell ve B. Douglas Bernheim, “Veblen Effects in a Theory of Conspicuous Consumption”,
The American Economic Review, Vol.86, No.3, 1996, s.350.
67
28
karmaşık sınıf kültürü sistemleri olarak tanımlamaktadır. Bireylerin, çocukluk dönemi
boyunca ailede ve eğitim sistemi içinde kazanılan kültürel pratikler, hem kültüre ilişkin bilgiyi
hem de kültürü değerlendirme ve takdir etmeye yarayan eleştirel yetenekleri içermektedir.
Bireyler, kültürel malların kendi sınıflarının zevk ve davranış standartlarına uygunluğunu
değerlendirme yetilerine dayanarak toplumsal farklılık ve kültürel sermaye elde etmeye
çalışmaktadırlar69.
Tabana inme kuramı bağlamında değerlendirildiğinde, sınıflı toplumlarda en saygın
kültür üst sınıfa aittir. Üst sınıfın beğenileri, orta ve alt sınıfların erişemeyecekleri bir takım
bilgi ve davranış kalıplarını gerekli kıldığı için, bu sınıflar tarafından toplumsal altyapıları ve
kültürel pratikleri bağlamında özümsenememektedir. Bourdieu’nun kuramında dikkat çektiği
nokta, alt sınıflardan orta sınıfa yükselenlerin bu sınıfın giyim davranışlarını benimsemeleri
beklenirken, alt sınıflar yetersiz toplumsallaşma ve eğitime bağlı olarak aynı zevki
sergileyememesidir. Bourdieu, kültürel değerlendirme ve yargılarda başvurulan standartların
çocukluk döneminde ve eğitim sistemi içinde kazanıldığını vurgulamaktadır70.
Tabana inme yaklaşımı çeşitli yönlerden eleştirilmiştir. Simmel’in önerdiği moda
yayılım modeli, yeni tarzların yaygın olarak benimsendiğini varsaymaktadır ancak
toplumdaki belirli eğilim öncülerinin kim olduğu, bunların kimler tarafından hangi ölçüde
benimsendiği konusunda eleştiri almıştır71. Dönemin toplumsal yapısı içinde işçi sınıfının
önemli bir kısmının tüketim davranışlarını açıklıyor gibi görünse de Simmel ve Bourdieu’nun
önerdiği kuramlar, yalnızca orta sınıfla temas halindeki vasıflı işçi sınıfının moda eşyaları
benimsemesine açıklık getirmektedir72.
1875 yılından sonra daha az vasıflı olan alt işçi sınıflarının beceri ve ustalık
düzeylerini aşan ekonomik kaynaklara sahip olmaya başlamaları, tabana inme kuramının her
bir tabakanın hemen altındakinden açık bir biçimde üstün olduğu bir doğrusal sınıfsal
hiyerarşinin var olduğu varsayımıyla çelişmektedir. Bu varsayımın geçersiz kalmasını
sağlayacak temel gelişme, vasıfsız işçilerin, orta sınıfla teması daha fazla olan vasıflı işçi
sınıfından daha yüksek bir gelir ortalamasına sahip olmaya başlamasıdır. Bu durumda, her
69
Crane, s.19.
Crane, s.20.
71
Crane, s.18, 19.
72
Crane, s.88, 89.
70
29
sınıfı ve işçi sınıfındaki her katmanı mesleki saygınlığa göre derecelendiren göstergeler
netliklerini kaybetmiş ve mesleki saygınlık eksiklikleri ekonomik kaynaklarla kapatılabilir
olmuştur. Bourdieu’nun sembolik sınırlar kuramı, bu dönemde işçilerin neden bazı giyim
nesnelerini benimserken bazılarını benimsemediklerini açıklamaya yardımcı olmaktadır.
İşçilerin belirli eşyaları kullanmak konusundaki isteksizlikleri bunların fiyatlarının yüksek
olması değil, bu eşyaların orta sınıfın görgü kurallarının standartlarına ilişkin daha derin bir
kavrayış gerektirmesiyle açıklanmaktadır73.
Mesleğe bağlı sosyal statü ve gelir düzeyinin orantılı bir biçimde yükselmesine
ilişkin net kurallar bu dönemden itibaren geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Günümüze
bakıldığında ise meslek, sosyal statü, ekonomik düzey arasındaki bağlantıların oldukça esnek
ve bağlamına uygun olarak şekillendiğini söylemek mümkündür. Yüksek sosyal statüsüne
sağlayan meslek grupları bireylere yüksek ekonomik kaynaklar sağlamazken postkapitalist
ekonominin içinde değer bulan yeni iş kolları ve meslekler, genç girişimcilere sosyal statüye
ilişkin göstergelerden bağımsız olarak yüksek ekonomik kaynaklar sağlayabilmektedir.
2.2.1.2.2. Kolektif Seçim Kuramı
Herbert Blumer tarafından ortaya atılmış olan kolektif seçim kuramı, tabana inme ya
da sınıf farklılığı kuramının eksiklikleri temelinde şekillendirilmiş bir kuramdır. Kuram,
sosyolojinin bir alt disiplini olan “kolektif davranış”ın bazı temel kavramlarını
kullanmaktadır. Blumer’in kuramı, hiyerarşik sınıf ilişkilerinin moda sürecini harekete
geçirdiğini ve dolayısıyla bunların öncelikle sembolik işleve sahip olduğunu savunmaktadır74.
Blumer, Paris’teki kadın moda endüstrisini gözlemlediği sırada modanın ne olduğuna
dair üç temel ipucu tespit ettiğini belirtmiştir: Bunların ilki, modanın tespit edilmesi ya da
belirlenmesinin yoğun bir seçim süreci sonunda gerçekleştiğidir. Paris’teki bir modaevinin
sezon açılışında yüzden fazla tasarım, iki yüz kişilik bir müşteri grubuna sunulmaktadır.
Yöneticiler, müşterilerin seçtikleri tasarımlardan yola çıkarak bu tasarımlardan altı ile sekiz
parça arasındaki bir bölümünü belirlemektedirler. Müşterilerin bu seçimleri yaparken
73
74
Crane, s.89.
Fred Davis, Fashion, Identity, Culture, ABD: University of Chicago Press, 1994, s.115.
30
birbirlerinin seçimlerden haberdar olmadıkları; yani etkilenmedikleri halde az sayıdaki ürün
üzerinde yüksek oranda mutabık kaldıkları görülmüştür. Müşterilere neden belirli tasarımları
seçtikleri sorulduğunda ise bunları güzel buldukları cevabı alınmıştır75.
Blumer bu gözleminin ardından müşterilerin, yoğun uyarımların ortak dünyasına tabi
olduklarını ve ortak seçimlerini bu yolla meydana getirdiklerini ileri sürmüştür. Moda
yayınları okumak, diğerlerinin giysilerini yakından gözlemlemek gibi eylemler, kadın
modasında ortak zevklerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Müşteriler; kadın moda pazarını,
tüketim toplumunun giyim alanındaki egemen ve olası zevklere dair ortak hassasiyetler ve
benzer beğeniler geliştirmeye başlamaktadır. Böylelikle müşteriler; ayrım yapma duygularını
şekillendirecek ve yönlendirilecek, algılarını yönetecek ve hassaslaştıracak, muhakeme ve
tercihlerini kanalize edecek kitlesel kavrama sürecinden geçmektedir. Blumer, müşterilerin
moda evi açılışlarında birbirlerinden bağımsız olarak aynı tercihleri yapmalarını bu şekilde
açıklamaktadır76.
Blumer’in diğer gözlemi ise giysi tasarımcılarına ilişkindir: Tasarımcılar müşterilerin
içinden seçim yapabilecekleri çeşitli tasarımlar ortaya koymakta ve bu yaratımlarının ne
ölçüde benimseneceğini gözlemlemektedirler. Bu bağlamda tasarımcıların fikir edindiği üç
alan tanımlanmıştır. Bunların ilki, önceki modaların ve geçmişteki insanların kostümlerini
tasvir edilmesini içermektedir. İkincisi, güncel ve en son stilleri yansıtan tasarımlar
gerçekleştirmektir. Üçüncü olarak ise güzel sanatlar, edebiyat, politik tartışma ve gelişmeler
gibi alanlarda kendini göstermekte olan modernitenin en son ifadeleri ile yoğun bir benzerlik
geliştirmektir. Giysi tasarımcıları, bu alanlar ve medyadan temaları giysi tasarımlarına
yansıtmaktadır. Bu nedenle tasarımcılar modern gelişmelerle oldukça ilgilidir ve bu
gelişmelerini ruhunu giysilerde yakalamanın ve ifade etmenin yollarını aramaktadırlar.
Blumer, rekabet ve gizlilik içinde çalışan giysi tasarımcılarının birbirlerinden bağımsız bir
biçimde benzer tasarımlar gerçekleştirilmesini bu şekilde açıklamaktadır77.
Blumer’in tabana inme kuramına dair gerçekleştirdiği eleştirilerde dikkat çeken bir
nokta da moda işleyişinde en önemli rolün toplumdaki elitlerin ayrıcalıklı konumlarına
verilmesi olmuştur. Buna göre belirli bir stil toplumdaki elit sınıfın onları ayrıcalıklı kabul
75
Blumer, s.278, 279.
Blumer, s.279.
77
Blumer, s.279, 280.
76
31
etmesiyle moda haline gelmektedir. Blumer’e göre, bir stili moda yapan unsurlar elitlerin
ayrıcalıklı konumlarıyla sınırlı değildir. Tasarımların modadaki yeni zevklerinin yönelimlerini
karşılaması gerekmektedir. Elitlerin saygınlığı bu yeni zevkleri etkilese de yönelimlerini
kontrol edememektedir78.
Bu yaklaşımda dikkat çekilen diğer hususlar, toplumdaki elitlerin de diğer
tabakalardaki bireyler gibi moda ile ilgili olduğudur. Tabana inme kuramında belirtilenin
aksine, modadan uzaklaşma değil; modanın içinde olma eğilimindedirler. Ayrıca modadaki
yeniliklerin ortaya çıkışını toplumdaki elitlerle sınırlandırmak mümkün değildir. Modada
yeniliği yaratan kişi elit sınıftan olmayabilir79.
Moda mekanizması, sınıf farklılığı ve belirli bir sınıfa benzeme isteği sonucunda
değil; modanın içinde olma, değişen dünyadaki yeni beğenileri ifade etme isteği sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Blumer, bu bağlamda modayı, geleneksel sosyolojik analizde verilenden
farklı bir biçimde; moda mekanizmasını rekabet halindeki bir sistem içinden sürekli bir
biçimde kolektif seçim yapma süreci olarak tanımlamıştır. Toplumu elitler ve diğer sınıflar
olarak ayıran görüşlerden farklı olarak yenilikçiler, liderler, takipçiler ve katılımcılar süreçte
yer almaktadır. Böylece moda mekanizması, tarihsel devamlılık, modernlik, kolektif beğeni
ve psikolojik güdümlere dair temelinde kuramsallaştırılmaktadır80.
Kolektif seçim kuramının önemli yanı, modayı, moda düzenleme etkinliklerinden
ayırarak kendi kendisine var olan bir sosyal görüngü olarak kabul etmesidir. Tabana inme
kuramından altmış yıl sonra ortaya atılan ve modaya getirdiği farklı bakış açısıyla hala
önemini koruyan kuram, Davis (1997) tarafından moda sürecinin evrelerinin belirtilip
tanımlanmaması nedeniyle eleştirilmektedir. Baş aktörlerin kimler olduğunun açıkça
belirtilmemesi, araştırmacının hedef alabileceği kesin silüetlerin yoksunluğuna yol
açmaktadır81.
Kurama getirilen bir başka eleştiri de kolektif seçim fikrinin modanın dağılımına dair
dengeli bir bakış açısı sunmasına rağmen, tasarımların kaynağını basit bir biçimde dönemin
78
Blumer, s.280.
Blumer, s.281.
80
Blumer, s.282.
81
Ertürk, s.9, 10.
79
32
önemli olayları olarak tanımlamanın sınırlandırıcı olmasıdır. Berlin duvarının yıkılması,
Bosna’daki soykırım ya da 9/11 ardından teröre karşı açılan savaş gibi olaylar dönemin
ruhunu önemli parçalarını meydana getiriyor olsa da giyim modasında askeri üniformaları
yansıtan bazı tasarımlar dışında önemli bir etki meydana getirmemiş; geniş bir alandaki farklı
tasarımcıların ortaya koydukları tasarımlardaki önemli boyuttaki benzerliği açıklamaya
yetmemiştir82.
2.2.1.2.3. Kitle Pazarı Kuramı
Kitle pazarı kuramı, kitle üretiminin yeni tarzları, kitle iletişim araçları ile tüm
sosyoekonomik sınıflar tarafından bilinir hale getirdiğini savunmaktadır. Buna göre modanın
yayılımı,
Simmel
ve
Veblen’in
kuramında
belirtildiği
gibi
yukarıdan
aşağıya
gerçekleşmemekte; yatay biçimde yayılmaktadır. Böylece toplumdaki bütün sınıflar yeni
moda eğilimlerini aynı anda tüketmeye başlamaktadır83.
King, modanın neden aynı anda bütün sınıflar arasında yayıldığını dört madde ile
açıklamaktadır84:
 Bir moda sezonunda, moda endüstrisinin stil stratejisi tüm sosyoekonomik gruplarda
yeni tarza eş zamanlı uyumu sağlamaktadır. Silüet, kumaş, renk, detaylardaki değişimi
kapsayan yeni tarzlar, tüm tüketiciler tarafından aynı anda ulaşılabilir konumdadır.
 Tüketiciler, mevcut ve yeni tarzların geniş çeşitliliğinde özgürce seçim yapmakta ve
üst sınıfın öncülüğünü takip etmek yerine özgürce kişisel beğeni ve ihtiyaçlarını
karşılamaktadırlar.
 Her sosyal sınıf, yeni modaları kendi grupları içinde başlatan moda öncüleri ve kanaat
önderlerine sahiptir.
 Sosyal eşitler arasındaki moda etkisi, üst sınıflardan alt sınıflara doğru moda akışına
hâkim olduğu için moda bilgisi ve kişisel etki, tüm sosyal sınıflarda yataydır.
82
Svendsen, s.56.
C. V. King, Fashion adoption: A rebuttal to the “Trickle Down” Theory, Toward Scientific Marketing
içinde, Chicago: American Marketing Association, 1963, ss.108-125 Aktaran Ertürk, s.11.
84
Ertürk, s.11.
83
33
Bu yaklaşım, Crane’in sınıf modasının yerini tüketici modasının aldığı yorumuyla
tutarlılık göstermektedir. Yazara göre sınıf modası ve tüketici modası arasındaki farklılıklar
şu şekilde açıklanabilir85:
 Sınıf modası ve tüketici modası, tasarımcılar arasındaki uzlaşma düzeyi, biçimsel
değişimin doğası, örnek kişilerin seçimi gibi unsurlar açısından değişiklik göstermektedir.
Sınıf modasında, moda olanın ne olduğu konusunda uzlaşım yüksektir.
 Hangi giyim nesnesinin ne şekilde kullanılacağı kesin sınırlarla belirlenmiştir.
Reddedilme korkusu sonucu oluşan uyumculuk, sınıf modasının en belirgin değeri halini
almıştır. Merkezi bir şekilde oluşan sınıf modasının aksine, toplumun tüm katmanlarına
genişleyen bir moda yaratım süreci söz konusu olduğu için tüketici modasında, moda olanın
ne olduğu konusunda uzlaşım düşüktür.
 Sınıf modası yalnızca toplumsal seçkinlerin beğenilerine yönelmekteyken tüketici
modası tüm katmanlardaki toplumsal grupların beğenilerini dikkate alır. Bu nedenle biçimsel
çeşitlilik yüksektir.
Crane, tüketici modası kavramını üçe ayırmıştır86:
 Lüks moda tasarımı, birkaç ülkedeki tasarımcılar tarafından yayılmıştır. Moda
tasarımcılarına özerk bir rol atfetmekte ve moda liderliği kavramını beraberinde
getirmektedir. Her müşterinin siparişine göre hazırlanan “haute couture” giysiler, yüksek
maliyetlerinden ötürü oldukça az kişi tarafından ulaşılabilirdir. Lüks hazır giysiler ise daha
büyük bir pazara sahip olmakla birlikte, yüksek maliyetleri ve yoğun işgücü gerektiren üretim
süreçleri nedeniyle sınırlı bir kesim için erişilebilirdir.
 Endüstriyel moda, benzer ürünleri farklı ülkelerdeki benzer toplumsal gruplara satan
üreticiler ve faaliyetleri belirli ülke ya da kıtayla sınırlı kalan küçük firmalar tarafından ortaya
85
86
Crane, s.177, 178.
Crane, s.177-179.
34
atılmıştır. Satılmakta olan ürünün kendisi de dâhil çeşitli iletişim kanallarında yer alan kitlesel
reklamlar sayesinde çeşitli moda eğilimleri değil; bunların kitlesel medya kültüründe rekabet
eden imgeleridir.
 Sokak tarzları, şehirli altkültürler tarafından yaratılmıştır. Farklı kitlelerin farklı
tarzları vardır ve ne giyileceğine dair kesin kurallar ve idealler yoktur. Bu bağlı olarak ortaya
atılan alt kültür etkisi kuramı, modanın toplumdaki azınlık gruplarından, gençlerden, müzik
alt kültürlerinden geniş kitlelere yayıldığı görüşü üzerine şekillenmiştir. Kurama göre,
toplumdaki azınlık grupları ve alt kültürler, kitle iletişim araçlarının sunduğu olanaklar
sayesinde görünürlük kazanmıştır. Bu grupların giyim tercihleri, popüler kültür ve medyanın
etkisiyle topluma yayılmaktadır. Alt kültürlerin giyim alışkanlıkları; popüler müzik, sinema
ve televizyondan kaynak bulmaktadır.
Hip-hop hareketinin doğduğu 1980’lerin başlarında, Harlem ve Bronx’daki sokak
çocukları; Gucci, Dior, Louis Vuitton ve Chanel gibi markaların logolarını büyük ölçülerde ve
parlak renklerde tişört, eşofman altı, şapkalarına basmakta ve bunları hip-hop klüplerinde
giymekteydi. Lüks sektörünün bu eğilimi benimsemesiyle birlikte Chanel tasarımcısı Karl
Lagerfeld, Chanel’in çift C logosunu getto çocuklarının kullandığı biçimde tasarlamıştır. Bu
tasarımlarda çift C logosu kolyelerden ve zincirli kemerlerden sarkmakta, belirgin bir biçimde
giysilerin üzerindeki baskılarda bulunmaktadır. Louis Vuitton’un tasarımcısı Marc Jacobs,
Gucci’nin tasarımcısı Tom Ford, Christian Dior’un tasarımcısı John Galliano ve Yves Saint
Laurent de geleneksel lüks ürünleriyle sokak stilini bir araya getiren tasarımcılar
arasındadır87.
2.2.2. Giyim Modasının Küreselleşme ve Endüstrileşme Süreci
Modanın ve bireylerin yaşamındaki etkisinin tarihsel, sosyal, politik, ekonomik,
teknolojik ve kültürel gelişmelere bağlı olarak yeniden tanımlanması gerekmiştir. Moda
sektöründe üretim ve dağıtım biçimleri, ekonomik ve ideolojik olarak kimin hangi nitelikteki
giysilere sahip olabildiği, giysilerin sembolik işlevleri ve toplumsal sınıflar arasındaki
hareketlilik unsurları, modanın sunduğu stiller gibi sürekli bir değişim içindedir. Bunlara bağlı
87
Dana Thomas, Deluxe: How Luxury Lost Its Luster, ABD: Penguin Books, 2007, s.262, 263.
35
olarak, moda alanında etkin olan aktörler; tasarımcılar, moda markaları, bu markaların sahibi
konumundaki şirket toplulukları, moda basını ve moda ikonları, modanın küresel bir sektör
haline gelme sürecinde ele alınmalıdır.
Çağdaş giyim modasını mevcut koşullarını meydana getiren çarpıcı değişimler,
büyük
ölçüde
Sanayi
Devrimiyle
ortaya
çıkan
yeni
üretim
teknolojileriyle
ilişkilendirilmektedir88. Bunun öncesinde giysiler, varlıklı kesim dışındaki bireylerin örtünme
ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılan ve belirli bir ölçüde meslek ve ekonomik statüyü
ortaya koyan araçlar işlevini göstermektedir. Sanayi Devriminde giysiler, ulaşılmasının zor
olması nedeniyle kişinin en değerli mallarından biri olarak kabul edilmekteydi. Gelirleri
düşük olan bir kişiler hiçbir zaman yeni giysilere sahip olamamakta, birçok defa el değiştiren
giysileri kullanmaktalardı. Giysiler, varlıklı kişilerin akraba ve hizmetçilerine miras bıraktığı
eşyalar statütsündeydi. Sahip oldukları bu değer nedeniyle giysiler, bir değişim aracı olarak
altın yerine kullanılmakta ve hatta diğer ziynet eşyaları gibi rehin verilmekteydi 89.
Bu dönemde varlıklı kişilerin giysileri, çoğunlukla posta siparişiyle sahip oldukları
kalıpları kullanan terziler tarafından yapılmaktaydı90. Müşterilerin beğendikleri kalıp ve
kumaşları terzilere gönderdiği bu sistemin uygulamaları yasalarla sınırlandırılmıştı: Bu
dönemde
terzilerin
kumaşları
depolamasına
ve
hazır
giysiler
yapmalarına
izin
verilmemekteydi. 1791 yılında söz konusu sınırlandırmaları belirleyen kurumların yürürlükten
kaldırılmasıyla birlikte kumaşların hazır giyim ürünlerinde kullanılması olanaklı hale
gelmiştir. Terzilerin ve üreticilerin kumaş depolayabilmelerini sağlayan bu gelişme, alt
sınıflar için –giysilerini kendilerinin dikmesi91 dışında bir seçeneğe- kitlesel olarak üretilen
giysileri satın almalarına olanak sağlamıştır92.
1845’de Amerikalı Elias Howe, dikiş
makinesini icat ederek (dikiş makinesini geliştiren ve ilk kez patentini alan Amerikalı Isaac
88
Faerm, s.12.
Peter Stallybrass.“Worn Worlds: Clothes, Mourning, and the Life of Things”, Yale Review, 81, 1993, s.37
Aktaran Crane, s.14.
90
Faerm, s.12.
91
Faerm, s.12.
92
Karl Aspelund, Fashioning Society: A Hundred Years of Haute Couture by Six Designers, New York:
Fairchild Books.2009, s.16.
89
36
Merritt Singer’dir), terzileri saatlerce süren zahmetli işlerden kurtarması oldukça önemli
gelişmelerden biri olarak değerlendirilmektedir93.
Giysi üretiminin teknoloji sayesinde kolaylaşması ve ucuzlamasıyla birlikte modanın
toplumla olan ilişkisi, çok daha fazla kişinin dâhil olacağı biçimde değişmiştir. Böylece
yalnızca toplumdaki elitler için ulaşılabilir olan moda; üst sınıftan orta ve alt sınıflara doğru
yayılmaya başlamış, alt sınıfların da zevk ve beğeniye dayalı bir tüketim anlayışı
benimsemesi mümkün olmuştur. 1789 yılına dek etkisi saray çevresiyle sınırlı olan giyim
zevki, bu dönemde devrimin eşitlik ve özgürlük ortamından yararlanarak toplumun bütün
katmanlarında etkili bir duruma gelmiştir94. İşçi sınıfının çalışan, genç kadınları, maaşlarının
önemli bir kısmını modaya uygun giyinmek üzere harcamaya başlamışlardır. Modanın geniş
kitlelere yayılma sürecinin erken aşamalarını oluşturan bu dönemde, işçi sınıfı için modaya
uygun giyinmenin yolu üst sınıfları taklit etmeye çalışmakla sınırlı kalmıştır95.
Sanayi devrimi, seri üretimi mümkün kılarak moda ürünlerinin daha fazla kişi için
ulaşılabilir olmasını sağlamıştır. 19. yüzyılda ise kumaşları ören, dokuyan ve boyayan;
dolayısıyla giysi üretim sürecini hızlandıran ve ucuzlatan makineler ortaya çıkmıştır. Üretim
biçimlerinin çeşitlenmesi ve ucuzlaması, üreticiler arasında rekabete yol açarken tüketicilerin
daha düşük fiyata sunulan birçok seçenek arasından seçim yapabilmesini olanaklı kılmıştır.
Giyim modası, 19. yüzyılın sonuna dek ağırlıklı olarak Paris ve Londra’nın
hâkimiyetinde görünürken bundan sonraki dönemde modayı belirleyen kaynaklar çoğalmış ve
çok sayıda ülkede faaliyet gösteren binlerce kurum, tüketicilere farklı seçenekler sunmaya
başlamıştır. Giderek güçlenen moda ve birey ilişkisi dahilinde bireylerin kimliklerine dair
temel izlenimlerin önemli bir kısmı, kişinin dış görünümünün önemli bir kısmını meydana
getiren giysiler sayesinde edinilmektedir. Bu nedenle, bireylerin dışsal görünümü ister
istemez moda ve giderek hızlanan moda döngülerinin etkisi altındadır. Bu etki o kadar
belirgindir ki günümüzde modanın ekseni dışında kalmak neredeyse imkânsız görünmektedir.
93
Katie Daynes, Modanın Göz Kamaştıran Hikayesi, Nurten Hatırnaz (çev.), İstanbul: Bilge Kültür Sanat
Yayınları, 2007, s.43-45.
94
Barbarosoğlu, s.28, 29.
95
Crane, s.15
37
Batı dünyasında maddi olanakları kısıtlı olan bireyler dahi modanın etki alanının içinde kabul
edilmektedir96.
Bu değişimle birlikte özellikle I. Dünya Savaşının sonrasındaki otuz yılı izleyen
süreçte güçlenen moda sektöründe iki önemli gelişme fark edilmektedir: Bunlardan ilki, moda
evlerinin mülkiyetlerinin, ana faaliyet konusu moda olmayan yatırım holdinglerine
devredilmesidir. Daha önce yaygın olarak tasarımcının mülkiyetinde olan moda evleri,
yükselen maliyetler nedeniyle pazardaki rekabet güçlerini kaybederek holdinglere teslim
olmuştur. Bu durum ise önemli ikinci etkene; bu holdinglerin faaliyet gösterdikleri pazarların
küreselleşmesine yol açmıştır. Bu gelişmeler, bir kültürel ürün alanı olan modanın sınırlı
sayıda büyük firmanın denetiminde olduğu bir pazar yapısını meydana getirmiştir97. “Haute
couture” firmaları, bu holdinglerin kâr odaklı yaklaşımlarının sonucu olarak ana gelir
kaynağını çeşitli ek ürünlerin lisans anlaşmalarının oluşturduğu yeni bir sektörü temsil etmeye
başlamıştır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren moda kurumlarının doğasında meydana gelen bu
değişimler, pazara giren kurumların sayısının hızla artmasına da neden olmuştur98.
Moda endüstrisinin de içinde bulunduğu iş alanlarındaki büyük değişimlerden bir
diğeri de elektronik devrimdir. Elektronik devrim; küreselleşme, yeni kurumsal yapılanma
biçimleri, bilgi ve iletişim teknolojileri, maliyet temelli stratejilerin yerini alan farklılaştırma
stratejileri, değişken tüketici davranışıyla karakterize edilen tüketimciliğin artışı gibi sonuçları
meydana getirerek 21. yüzyılı şekillendiren ana unsur olarak dikkat çekmektedir99.
Günümüz moda dinamiklerinin tarihine ilişkin bir incelemenin nereden başlaması
gerektiği tartışmalı bir konudur. Çünkü bu alandaki önemli gelişmeler, diğer gelişmelere yol
açarak bir zincirin parçaları gibi geçmişe uzanmaktadır100. Bununla birlikte modern modanın
gelişimi söz konusu olduğunda özel dikimin “babası” olarak kabul edilen Charles Frederick
Worth’ün 1890 yılında “House of Worth” isimli modaevini açması, çağdaş modanın
değerlerini yansıtan önemli bir değişimi simgelediği için çağdaş modanın başlangıç noktası
kabul edilmektedir.
96
Svendsen, s.19.
Ben H. Bagdikian, The Media Monopoly, Beşinci Basım, ABD: Beacon Press, 1997 Aktaran Crane, s.185.
98
Crane, s.175.
99
Tony Hines ve Margaret Bruce, Fashion Marketing: Contemporary Issues, 2. Basım, Hollanda:
Butterworth-Heinemann, 2007, s.2.
100
Aspelund, s.3.
97
38
Charles Worth’ün kurduğu ve Fransa’da toplumun üst sınıfına mensup kişiler için
seçkin giysiler hazırladığı101 modaevini, diğer modaevlerinden önemli hale getiren bir unsur
bulunmaktadır: Worth, zengin müşterilerine sadece onların istedikleri giysileri dikmek yerine
kendi tasarladığı giysileri sunarak hizmet vermiştir. Böylece varlıklı sınıfın belirli bir sezonda
nasıl giyineceğine yön veren Worth, bu özelliğiyle moda dünyasında büyük bir değişimin
sembolü haline gelmiştir102. Ayrıca, müşterileri için ilk kez moda şovu düzenleyen ve
ürünlerini modeller üzerinde sergiyleyen Worth, bu alanlarda da moda sektörünün önemli
geleneklerine öncülük etmiştir103.
Worth, “haute couture”ün yaratıcısı olmanın yanı sıra, henüz 19. yüzyılda moda
endüstrisinde pazarlama iletişimi araçlarının önemini fark etmesiyle de dikkat çeken bir
tasarımcıdır. Worth’un uygulamaları, günümüz moda sektöründe faaliyet gösteren markalar
tarafından sürdürülmektedir. Worth, modaevini tanıtmak için Fransa’nın Avusturya
büyükelçisinin eşi, Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’in arkadaşı olan ve bu dönemin
moda tercihleri üzerinde önemli bir etkiye sahip Prenses Von Metterich ile yakın bir ilişki
yürütmüştür. Von Metterich ve diğer ünlü müşterileri, Worth’ün başarısına önemli bir katkı
sağlamıştır104.
19. yüzyıl sona ererken Paris kültürel ve politik karmaşanın merkezi konumuna
gelmiştir. Fransız toplumunda politik, ruhsal ve sanatsal alanlarda otorite boşluğu kendini
göstermeye
başlamıştır.
Üçüncü
Cumhuriyetin
ilanıyla
birlikte
İkinci
Fransa
İmparatorluğu’nun moda ve sosyal alışkanlıkları eski toplumun sembolleri haline gelmiş, fikir
ve uygulamalarda çok sayıda yenilik dikkat çekmeye başlamıştır. Sanat, müzik ve moda
üzerinde gençliğin etkisi kendini göstermekte, bitmekte olan yüzyılla birlikte eski dünyanın
izleri de silinmektedir105.
Paul Pioret, moda alanında eski dünya anlayışını değiştirerek modayı 20. yüzyıla
taşıyan ilk kişi olarak anılmaktadır. Pioret’ın moda tasarımına katkısını anlamak için söz
konusu yıllarda Paris’in sanatsal ve politik durumunu da değerlendirmek gerekmektedir.
101
Daynes, s.45.
Faerm, s.12.
103
Faerm, s.14.
104
Uche Okonkwo, Luxury Fashion Branding, New York: Palgrave Macmillan, 2007, s.156.
105
Aspelund, s.63.
102
39
Pioret’ın eski giyim geleneklerinden oldukça farklı tasarımları, modanın, tasarımcının bireysel
yaratıcılığını ortaya koyacağı bir araç haline gelmesinin, bu bakımdan tasarımcının bir sanatçı
kabul edilmesinin yolunu açmıştır106.
Bu dönemde sanat giderek artan bir biçimde yeni ortaya çıkmakta olan orta sınıf
kültürüne bağlı hale gelirken sanatın orta sınıf için bir ticari nesne haline gelmesi, sanatçının
pazarda
görünür
olmasını
zorunlu
kılmıştır.
Paris’teki
gençler,
kendileri
için
ebeveynlerininkine hiç benzemeyen bir dünya yaratmaya başlamışlardır. Bu süreçte modern
olana talep, bu neslin temel çağrısını meydana getirmektedir. Tasarımlarını tam anlamıyla
“modernist” olarak tanımlamak mümkün olmasa da Pioret’nın tasarımları modern çağın
beklentilerine karşılık vermesi açısından önem arz etmektedir. Temelinde var olan özel dikim
geleneğinin üzerine sanat ve mimarideki modern gelişmelerin etkisi altında ve aristokrat
olmayan yeni müşterilerinin ihtiyaçlarına bağlı olarak, geleneksel olmayan bir üslup
geliştirmiştir. Bununla birlikte Poiret’ın geçmişten kopuşu, diğer görsel sanat dallarında
olduğu kadar radikal bir değişim meydana getirmemiştir107.
“Modanın kralı” olarak tanınan Paul Poiret, tasarımlarındaki oryantalist etkiyle
anılmaktadır. Poiret’ın romantik ve abartılı tasarımlarındaki oryantalist etki canlı renk
kombinasyonları ve gizemli silüetlerinde kendisini göstermektedir108. Pioret’ın tasarımlarında
kendini gösteren Asya etkisi, bu dönemde Avrupalıların daha çok seyahat etmeye
başlamasıyla kitlelerin ilgisini uyandırmıştır109. Ayrıca Poiret, modern giysinin kurallarını
ortaya koyarak modern moda endüstrisinde reform niteliğinde bir değişikliğe yol açmış;
kadınları 1903 yılında iç eteklikten, 1906 yılında ise korseden kurtarmıştır110. Korse
kullanılmayan giysilerin ortaya çıkışı, Pioret’in dönemin modasına yaptığı en önemli biçimsel
katkı olarak değerlendirilmektedir111. Bu dönemde kadınlar için özgürleşme girişimleri de
Poiret ve Mariano Fortuny gibi tasarımcıların yüzyıllardır kadın bedeninden ayrı
düşünülemeyecek korse geleneği gibi kuralları yıkmasına uygun bir ortam yaratmıştır.
106
Aspelund, s.63-65.
Aspelund, s.63-65.
108
Harold Koda ve Andrew Bolton. “Heilbrunn Timeline of Art History Paul Pioret (1879-1944)” (t.y.)
http://www.metmuseum.org/toah/hd/poir/hd_poir.htm (27 Mayıs 2014).
109
Faerm, s.12.
110
Harold Koda ve Andrew Bolton. “Heilbrunn Timeline of Art History Paul Pioret (1879-1944)” (t.y.)
http://www.metmuseum.org/toah/hd/poir/hd_poir.htm (27 Mayıs 2014).
111
Cyoto Costume Institute, Fashion: A Fashion History of the 20 th Century, Köln: Taschen, 2012, s.7.
107
40
Kadınların giyinirken başkasının yardımına ihtiyaç duymayacak kadar özgürleşmesi ve
bağımsızlaşması, daha kolay hareket eden silüetler yaratmış, boş zaman ve spora olan ilginin
artmasına olanak sağlamıştır112.
Poiret’ın moda dünyasına pazarlama konusunda getirdiği yeniliklerden bir diğeri ise
ünlü tasarımcıların dönem sahnelerini bir tanıtım aracı olarak kullanmasıdır. 1911 yılında St.
Petersburg’un da dâhil olduğu bir Avrupa turunda modellerle yeni giysilerini tanıtan ilk
tasarımcıdır. Poiret, 1912 yılında ilk moda şovunu düzenleyerek moda dünyasının en önemli
geleneklerinden birini başlatmıştır113.
Pioret’ın günümüz moda markalarına öncülük ettiği başka bir alan; ilk kez bir giyim
markasına ait parfümü, Rosine adında ürünü satışa sunmuş olmasıdır. Günümüzde çok sayıda
moda markasının kozmetik ürünlerine önem verdikleri, bu ürünlerin satışlarının markaların en
önemli kâr kaynaklarından birini meydana getirdiği bilinmektedir114. Bu bağlamda
modacıların sundukların başlıca yan ürün, oldukça gelir sağlayan parfümlerdir. İki dünya
savaşı arasındaki dönemde “haute couture” firmalarının neredeyse üçte biri parfüm
koleksiyonları geliştirmiştir115.
Poiret, egzotik canlı renklerde oryantal motifler taşıyan halı, kanepe, perde, yastık,
püslüllü abajurlar bulunan bir iç mekân tasarım işi de yürütmeye başlamıştır.
Bu durum bir
tür marka esnetme stratejisinin ilk örneklerinden biri olarak da kabul edilebilir. Poiret’ın
dikkat çeken başarılarından biri de düşük gelirli Paris’li kadınlar için bir tasarım sanat okulu
açmasıdır. Pioret’ın okulundaki öğrenciler tarafından yapılan birçok çalışma çeşitli iç mekan
tasarımlarında kullanılmıştır116.
Birinci Dünya Savaşı ile birlikte modada önce gençlik kültürü etkisi, sonrasında ise
kadınların toplumdaki yeni konumları açısından belirleyici olmuştur. Bu dönemin kadın
silüeti “garçon” olarak tanımlanmaktadır: Kısa saçlı, düz hatlara sahip ve kadınsılıktan
112
Faerm, 2010, s.12.
Paul
Pioret
1879-1944:
Biography
of
Paul
Pioret
Fashion
http://headtotoefashionart.com/paul-poiret-1879-1944/ (27 Mayıs 2014).
114
Paul
Pioret
1879-1944:
Biography
of
Paul
Pioret
Fashion
http://headtotoefashionart.com/paul-poiret-1879-1944/ (27 Mayıs 2014).
115
Alice Mackrell, Coco Chanel, Londra: B.T. Batsford, 1992 Aktaran Crane, s.186.
116
Paul
Pioret
1879-1944:
Biography
of
Paul
Pioret
Fashion
http://headtotoefashionart.com/paul-poiret-1879-1944/ (27 Mayıs 2014).
113
41
Designer
(t.y.)
Designer
(t.y.)
Designer
(t.y.)
uzaklaşan kadınlar bu dönemin belirgin tarzını yansıtmaktadır. Buna uygun giyim tarzı,
kadınların daha rahat hareket etmesi ve seyahat etmesini sağlamıştır. Savaşın şiddetinden
uzaklaşmaya çalışan kitlelerin yaşam tarzlarının merkezini oluşturan partiler, çarliston dansı
ve içki kaçakçılığı ile birlikte moda bir uçarılık ve eğlence aracı olmaya başlamıştır117.
I. Dünya Savaşı sırasında sorumlulukları artan ve zorlu bir dönem geçiren kadınların
moda beğenileri oldukça değişmiştir. Lüks moda ürünlerine ilgileri devam etse de savaş
öncesindeki aşırılığın yerini sadelik almıştır. Gabrielle ‘Coco’ Chanel, tüketicideki bu
değişimi fark ederek yeni tarzın öncüsü olmuştur. 1910 yılında Fransız aristokratlarına şapka
tasarlayarak moda sektörüne adım atan Chanel, klasik siyah elbise gibi rağbet gören
tasarımlara imza atmış ve sade ve modern tarzıyla 1920’lerin modasına oldukça önemli izler
bırakmıştır. Aynı dönemde yıldızı parlayan ve çağdaş moda tarihinde verev kesimin yaratıcısı
olarak önemli bir yere sahip olan Madeleine Vioneet ve The House of Lanvin’in kurucusu
Jeanne Lanvin, Worth ve Pioret gibi tasarımcıların popülaritesini yitirdiği sırada modanın
içinde bulunduğu şartlara daha uygun bir yaklaşımla tasarladıkları giysileriyle beğeni
toplamayı başarmışlardır118.
Bu dönemde Paris dışında İtalya ve Amerika’da da moda alanında önemli gelişmeler
yaşanmıştır. Günümüzde de moda dünyasının en seçkin markalarından olan Prada 1913,
Gucci ise 1921 yılında sektöre adım atmışlardır. Amerika’da ise moda perakendeciliği farklı
bir yönde ilerlemiş; Avrupa’daki Paris butik modasından farklılaşarak özellikle bölümlü
mağazacılık alanında gelişmeyi sürdürmüştür. Bu gelişme, modanın daha hayatın her alanında
daha belirgin biçimde yer alması ve Amerikan orta sınıfı için daha ulaşılabilir olmasını
sağlamıştır. Bu moda perakendeciliği eğilimi, temeli New York’da atılan hazır giyim
perakendeciliğinin yolunu açmıştır119.
19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın ilk on yılı, günümüzde moda sektörünün değerli
markaları olan Cartier, Burberry, Louis Vuitton gibi markaların kurulmasıyla önem kazanan
bir dönemdir. Bu markalar, değişen moda eğilimleri ve ekonomi şartlara uyum sağlarken
kendilerini başarılı bir biçimde gelenek ve mirasları temelinde konumlandırmışlardır. Bu
117
Faerm, s.12, 13.
Okonkwo, s.29.
119
Okonkwo, s.29.
118
42
markalar, mal ve hizmet grupları açısından değişiklik gösterirken tarihi değer ve geleneklerine
bağlı kalmayı başarmışlardır120.
II. Dünya Savaşı, 1940 ve 1950’lerde moda eğilimlerinde önemli bir değişim
yaşanmasına neden olmuştur. Savaş, moda da dâhil tüm ürün gruplarında kısıtlamaya yol
açmıştır121. Bu dönemde hem kumaş kullanımı hem de ulaşılabilirliğini oldukça kısıtlanmış
olması nedeniyle etek boylarını kısalmış ve siluetler incelmiştir. II. Dünya Savaşı’nda
Fransa’nın dünyanın geri kalanıyla iletişimini kısıtlaması sayesinde Amerikalı tasarımcılar
kendilerini göstermeye başlamıştır. Dönemin dikkat çeken tasarımcılardan Claire McCardell;
kot, jersey ve hafif pamukluları, hem şık hem de sade bir görünüm için bir arada kullanarak
modada farklı malzemelerin dikkat çekmesini sağlamıştır. McCardell, değişik biçimlerde bir
araya getirilebilir pratik tasarımlarıyla bireyin sahip olduğu giysi ve stillerde çeşitliliğin
önemli bir moda değeri olmasını sağlamıştır122.
1940’ların olumsuz atmosferinden kaçış yolunu arayan toplum Hollywood
sinemasına yönelmiştir. Savaş sonrası bunalım ortamında sinemanın toplumdaki, modanın ise
sinemadaki önemi, bu mecranın modanın yayılmasını sağlayan bir araç dikkat çekmesini
sağlamıştır. Bu dönemde sinema ve kitle medyası, ünlü oyunculardan efsaneler yaratırken bu
kişilerin giysilerini tasarlayan ve hazırlayan modacılar da çarpıcı ve büyüleyici olmaya
çalışmaktadır. Film stüdyolarının yıldızları hem ekranlarda hem de ekran dışında giydirmeleri
için tasarımcılarla anlaşma yapıyor olması, bu dönemde imaj ve kostüm arasındaki ilişkinin
bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir123.
Sesli filmler ve yıldızların gücü, bu dönemde kadınların beyaz perde ikonlarına
benzemeye çalışmasına yol açmıştır124. Marlyn Monroe, Liz Taylor, Audrey Hepburn,
Brigitte Bardot, Grace Kelly gibi Hollywood yıldızları moda akımlarını yaratma ve yayma
konusunda önemli aktörler konumuna yükselmişlerdir. Audrey Hepburn ile Hubert de
Givenchy’nin profesyonel yaşamlarının dışında sürdürdükleri ve medyaya yansıyan
120
Okonkwo, s.30.
Okonkwo, s.30.
122
Faerm, s.13, 15.
123
Faerm, s.13.
124
Faerm, s.13.
121
43
dostlukları, tasarımcı ve ünlü ilişkisiyle moda tanıtımı geleneğinin ilk örneğini
yansıtmaktadır.
Bu gelişmelerin dışında, kendilerine has görsel kimliklere sahip olan sokak grupları
da 1940’ların sonundan bu yana moda dünyasında önemli bir yere sahip olmaktadır. Sokak
grupları, her dönemde anaakım modayı etkileyen, sıra dışı ve özgün bir görüntüye sahip olan
gruplardır. Motosikletli “greaser” ve “rocker”lar, bunlara tezat bir tarza sahip olan “mod”lar,
Batı Hindistanlı-İngiliz “rude-boy”lar ve “dazlak”lar, “Punk”lar hippi kültüründen ve “rock”
yıldızlarından etkilenerek ortaya çıkmıştır. New York Dolls ve Sex Pistols müzik grupları da
bu akımların ikonları haline gelmiştir. “Punk”lar ve gotikler hem kitle piyasası hem de moda
tasarım üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Günümüzde ise sokak kültürü yalnızca belli bir
gruba ait olmakla kalmamakta ve ana akım modayı etkilemektedir125.
Christian Dior’un İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sunduğu “Yeni Görünüm”,
geleneksel
cinsiyet
kavramlarının
vurgulandığı
burjuva
modasının
geri
dönüşünü
göstermektedir. Savaş yıllarındaki zorunlu kısıtlamaların aksine, önemli miktarda malzeme
kullanmayı gerektiren tasarımları126 Dior’un moda dünyasındaki sınırlamalara karşı
koyuşunun sembolü niteliğindedir. Bir parça için yaklaşık 23 metre kumaş kullanılan hacimli
etekler, kadınları tekrar arzu ettikleri romantik görünüme kavuşturmuştur. Dior’un kadınların
hareket kısıtlılığına da çözüm olacak kısa etekleri, moda endüstrisinde heyecanla
karşılanmıştır127. Dior, her sezon istikrarlı bir biçimde sunduğu yeni tasarımlarıyla modanın
günümüzdeki ritmini belirleyen tasarımcılarından biri olarak da moda sektöründe önemli bir
yere sahiptir.
1960’larda moda eğilimleri ve silüetler, önceki yıllardan önemli bir biçimde farklılık
göstermiştir. Apollo 11’in aya inişi, Vietnam Savaşı gibi toplumsal olayların, medyanın gücü
sayesinde toplumun her alanında olduğu gibi giyim modasında da dikkat çekici yansımaları
bulunmaktadır. Bunlara bağlı olarak Pierre Cardin, Andre Courneges gibi tasarımcıların
gelecek ve uzay çağı temalı tasarımları, Paco Rabanne’in metalik ve endüstriyel görünümlü
125
Anna Fischel, Ann Baggaley, Scarlett O’hara, Alison Sturgeon, Camila Gersh, Ashwin Khurana (Ed.), Moda:
Geçmişten Günümüze Giyim Kuşam ve Stil Rehberi, Duygu Özen (çev.), İstanbul: Kaknüs Yayıncılık, 2013,
s.404.
126
Svendsen, s.29, 30.
127
Faerm, s.13, 15.
44
tasarımları, Twiggy ile popüler hale gelen zayıflık ve erkeksi silüetler, Andy Warhol’un
popüler kültürdeki etkisi bu dönemi ayırt edici hale getiren gelişmelerden bazılarıdır.
1960’larda kadınların özgürlüğü, toplumun gündeminin önemli bir kısmını
oluşturmuştur ve giyim modası da arzu edilen yeni kadını tanımlamanın en belirgin yolu
olarak dikkat çekmiştir128. Gençlik kültürü de 1960’lar modası üzerinde etkili olan diğer
gelişmelerden biridir. Demokratik toplum fikri önem kazandıkça, giysiler ve toplumsal statü
arasındaki ilişki daha az önemli hale gelmiştir129. Bireyler moda diktelerine daha az uyarken
giysileri ve aksesuarlarıyla bireysel tutum ve ruh hallerini ifade etmeye başlamışlardır130.
1960’lar, bugün hâlâ geçerli olan “ünlü tasarımcı” döneminin başlangıcına işaret
etmektedir. Dior modaevi için çalışan Yves Saint Laurent, 1962 yılında kendine ait modaevini
ve 1966 yılında ilk butiğini açmıştır. Emilio Pucci, Paco Rabanne, Mary Quant, Milo Schön,
Nina Ricci, Valentino ve Franco Moschino bu onyılın dikkat çeken diğer tasarımcılarıdır.
Moda tasarımcılarının yanı sıra Hollywood yıldızları, uluslararası ikonlar, özellikle
Amerika’nın ilk “first lady”si Jackie Kennedy, 1960’lar modasınn gelişmesine katkıda
bulunmuştur131. Bu dönemdeki tasarımcılar moda endüstrisini şekillendiren önemli
gelişmelere imza atmıştır. Yves Saint Laurent, tam bir koleksiyon oluşturan ilk tasarımcıdır.
Emilio Pucci, lüks giysiler üzerinde cesur desenler kullanarak “haute couture” tarihinde bir
ilke imza atmıştır. Modada İtalyan etkisi ve aksesuar pazarının gelişmesi dikkat çekmiştir.
Metal, plastik, tel gibi malzemelerin kullanımı da 1960’ların moda alanındaki önemli
gelişmelerindendir132.
1970’ler ise dans kulüpleri, partiler, eğlence ve uyuşturucu kullanımının görünür
olduğu bir yaşam tarzını yansıtmaktadır. Amerika’daki Studio 54, Andy Warhol, Bianca
Jagger, Mick Jagger, Liz Taylor, Diana Ross, Salvador Dalí, John Travolta, Jackie Kennedy
Onassis, Brooke Shields gibi ünlü müdavimleriyle bu yaşam tarzının bir göstergesi haline
gelmiş ve modaya yön veren bir kaynak olmuştur. Müzik ve moda arasındaki ilişki bu
dönemde kuvvetlenmiştir. Rolling Stones ve Mick Jagger gibi yıldızlar birer moda ikonu
128
Okonkwo, s.31.
Faerm, s.13.
130
Okonkwo, s.31.
131
Okonkwo, s.30, 31.
132
Okonkwo, s.31.
129
45
haline gelmiş, kendi yaşam tarzlarıyla toplumsal kurallara uymama fikrini toplum geri kalanı
için cazip hale getirmişlerdir133.
Önceki dönemlerde modada hâkimiyet kuran sosyal sınıf sisteminin yok olması,
modayı farklı bir boyuta taşıyan kültürel gelişmeleri beraberinde getirmiştir. 1970’lerdeki
ekonomik seyir orta sınıfın servet birikimini olanaklı kılmış; bu durum moda bağımsızlığı,
kişisel beğeni ve özgün stilleri değerleri hale getirmiştir. Giyim modası ürünleri daha
ulaşılabilir olmuş ve bireylerin yaşam tarzını yansıtan temel bir unsur olarak benimsenmeye
başlamıştır. Moda kuralları ve diktelerine daha az önem verilmesiyle birlikte, “haute couture”
kadınların yaşamındaki önemini kaybetmeye başlamıştır134. Günümüzde temel bir moda
eğilimi olan “çabasız şıklık” fikrinin bu dönemde doğduğu söylenebilir. Bireylerin kişisel
beğenilerinin moda diktelerinden daha önemli hale gelme sürecinin başlangıcı olarak kabul
edilen 1970’ler modası, giyimde hiçbir şeyin demode olmadığı çağdaş anlayışın da
belirlemeye başladığı dönemdir.
1970’ler, moda sektöründe Amerikan hazır giyim üreticilerinin başarılarıyla
anılmaktadır. Bu dönemde üretim teknolojilerindeki gelişmeler hızlı tasarım ve ürün
döngüsünü olanaklı kılmış, hazır giyim ihracatının tüm dünyada artmasını sağlamıştır.
Kitlesel üretim ilk kez Paris modasının ayrıcalıklı konumunu tehdit etmeye başlamıştır. Ralph
Lauren ve Calvin Klein gibi bu dönemde popüler hale gelen tasarımcıların yarattığı sadelik
eğilimi, Paris ve Londra gibi modaya yön veren diğer şehirlerde de etkisini göstermiştir.
Tasarımlarında statü karşıtlığını vurgulayan Yves Saint Laurent,
Amerikan tarzı
sadeleştirilmiş moda stilini benimseyen bir Fransız tasarımcı olarak dikkat çekmektedir. Lüks
giysilerde pahalı ve ayrıcalıklı malzeme kullanma geleneğini yıkan moda eğilimlerinden biri
de kot kumaş kullanımıdır. Christian Dior ve Louis Vuitton günümüzde radikal biçimde kot
kumaş kullanan lüks markalar arasındadır135.
1970’lerde Ossie Clark’ın öncülük ettiği hippi hareketi, Diane von Fürstenberg’in
ulaşılabilir fiyatlarla gece-gündüz parti şıklığı önerisi, Vivienne Westwood punk akımını
görünür hale getirmesi dikkat çeken moda eğilimlerindendir. John Travolta, Farrah Fawcett,
Diane Keaton, Bianca Jagger, Prenses Caroline ve hâlâ klasik moda parçalarından biri kabul
133
Okonkwo, s.32.
Okonkwo, s.32.
135
Okonkwo, s.31, 32.
134
46
edilen Hermès “Birkin Bag” çanta modeline adını veren Jane Birkin, 1970’lerin giyim
modasına yön veren önemli ikonlarındandır.
1970’lerin gündelik moda eğilimi 1980’lerin moda çevresine ve çeşitli moda
oluşumlarına zemin oluşturmuştur. İletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte moda her
zamankinden daha ulaşılabilir, dolayısıyla da daha çok kişinin dâhil olabildiği bir olgu
olmuştur. Amerikan, Japon, İtalyan modası, küresel eğilimlere yön vermiştir. Donna Karan,
Tommy Hilfiger ve Ralph Lauren küresel boyutta ün kazanan Amerikan moda
tasarımcılardandır ve bu yıllardan günümüze dek Amerikan kültürünü temsil etmekten
vazgeçmeyerek başarılarını sürdürmektedir136.
Gianne Versace, Georgio Armani gibi tasarımcılar giyim modasında İtalyan
duygusunu diğer önemli moda çevrelerinde görünür kılmışlardır. Bu tasarımcıların sunduğu
ürün çeşitleri, elbiseden bardağa, ayakkabıdan masaya çok geniş bir alana yayılmış olmasıyla
dikkat çekmiştir. Böylece, günüzdeki moda anlayışında değer bulan “yaşam tarzı” kavramını
öne çıkararak giysi tasarımının ötesine geçmişlerdir. Renkler, desenler, tezat malzemeler,
pahalı kumaşlar, kusursuz kalıp ve dikiş, bu dönemde küreselleşen İtalyan modasının temel
unsurlarını meydana getirmektedir. Versace’nin, dönemin önemli televizyon dizi filmlerinden
olan “Miami Vice” stilinin de etkisinin görüldüğü renkli, desenli gömlekleri, t-shirt ve ceket
kombinleri dönem stilinin dikkat çekici örneklerini oluşturmaktadır137.
1970 ve 80’ler, ayrıca Asya ülkelerinin Kenzo Takada, Kansai Yamamoto, Issey
Miyake gibi Japon modacılarının tanınırlığının arttığı bir dönemdir. Özellikle de Yojhi
Yamamoto ve Rei Kawakubo, Paris’in daha önce gördüğü her şeyden tamamen farklı,
paramparça giysilerden oluşan koleksiyonları, moda dünyasının şaşkınlık ama aynı zamanda
takdir içinde izlediği modacılar haline gelmişlerdir138. Bu tasarımcıların siyah rengi cesur bir
biçimde kullanımı, 1980’lerin moda eğilimleri içinde radikal bir gelişme olarak kabul edilmiş
ama çok kısa bir zamanda dünya modasının belirleyici güçleri tarafından da kabul görmeye
başlamıştır.
136
Okonkwo, s.32.
Okonkwo, s.33.
138
Radha Chadha ve Paul Husband, The cult of the luxury brand: Inside Asia's love affair with luxury,
Londra: Nicholas Brealey International, 2006, s.15, 16.
137
47
Bu dönemde ünlü modeller ve tasarımcı-model ilişkileri, giyim modasının sunduğu
ürünler kadar dikkat çekmekteydi. 1980’ler değerlendirildiğinde, Cindy Crawford, Christy
Turlington, Claudia Scheffer, Linda Evangelista, Naomi Campell gibi modellerin moda
eğilimleri ve markaları kadar hatırlanır olduğu belirtilebilir. Benzer bir durum müzik
sanatçıları için de söz konusudur. Madonna, Micheal Jackson, David Bowie, Boy George, Sex
Pistols gibi dönemin ikonları da 1980’lerin giyim modasına yön veren isimlerdendir. Ayrıca
Prenses Diana, zarif ve modern duruşuyla İngiltere sınırlarını aşarak küresel moda
eğilimlerinin etkisi altındaki tüm ülkelerde takip edilen bir moda ikonu olmuştur. Sonuç
olarak, 1980’leri moda ikonu kavramının giyim modasında önem kazanmaya başladığı yıllar
olarak değerlendirmek mümkündür.
Kıyafetler aracılığıyla kimliğini ifade etme ve statü gösterme fikri uygarlık tarihi
kadar eskidir. Bununla birlikte moda tarihçileri bireylerin giysileri aracılığıyla statülerine
ilişkin mesaj vermek üzere gösterişçi tüketimde bulunması eğiliminin 1980’lerde belirgin bir
biçimde arttığını belirtmektedirler. Bu durum, büyük oranda kadınların çalışma yaşamında
daha fazla yer almalarıyla ilişkilendirilmektedir. Kadınlar, geleneksel olarak erkekleri
görmeye alışkın olduğumuz meslek ve iş çevrelerinde yer almaya başladığından beri kadınsı
görünümlerinden de ödün vermeden otoritelerinin sergilemenin yollarını aramışlardır. Bu
nedenle 1980’ler, vatkalı omuzlar, parlak renkler, yapılı saçlar, büyük aksesuarlar, sivri
burunlu ve ince topuklu ayakkabıların popüler hale geldiği yıllardır. “Dallas” ve “Dynasty”
gibi dönemin televizyon dizileri bu dönemde kadınların giyim tarzını etkileyen en önemli
unsurlardan birini meydana getirmiştir139.
1980’ler, küreselleşmenin lüks moda şirketlerinde önemli yapısal ve yönetimsel
değişimlerin meydana geldiği yıllar olarak da öneme sahiptir. Çeşitli şirket birleşmeleri, şirket
alımları ve yeni ortaklıklar, marka değeri ve şirketlerin soyut değerleri olarak marka
kavramının önemini de ortaya koymaktadır. Bu bağlamda yaşanan en önemli gelişme,
Bernard Arnault’nun LVMH’nin başkanlığını üstlenmeye başlamasıdır. Arnault, LVMH’yi
dünyanın en önemli lüks şirketi haline getirerek, modern lüks moda sektöründe stratejik
yönetime ilişkin yeni bir dönemin başlamasını sağlamıştır140.
139
140
Fischel ve Diğerleri, s.396.
Okonkwo, s.33.
48
1980’ler, modada tasarımcının kimliğinin önem kazandığı yıllar olarak da öneme
sahiptir. Tasarımcı markaları kavramının giyim modasında önem kazandığı bu dönemin
tasarımcıların isimleri ikonik tasarımları ile birlikte anılmaya başlanmıştır. Gianni
Versace’nin vücuda oturan metalik elbiseleri, Christian Lacroix’in gül desenli kabarık etekleri
ve Madonna’nın şov kıyafetleriyle birlikte dikkat çeken Jean Paul Gaultier’in koni biçimli
sütyenleri, 1980’lerdeki tasarımcıların ve bunların ikonik tasarımlarının en dikkat çekici
örneklerinden bazılarıdır141.
1980’lerde ortaya çıkan ve günümüzde hâlen mevcut olan eğilimlerden biri de spor
giysilerin spor salonlardan çıkarak, gündelik hayatın bir parçası haline gelmesidir. Formda
olmak kavramının 1980’lerde önem kazanmaya başlamasıyla birlikte, jimnastik salonu ya da
antrenmana giden kişilerin sayısı artmış ve spor merkezleri insanların toplanıp sosyalleştiği ve
şık spor kıyafetlerini sergilediği yerler haline gelmeye başlamıştır. Jane Fonda ile popülerlik
kazanan dansçı mayosu ve tozluk gibi aksesuarlar bu dönem modasının temel unsurları haline
gelmiştir. Bu durum, spor kıyafetlerde kullanılan kumaşların gündelik yaşantıya uygun hale
gelmek üzere değişmesine; bir yandan da daha önceleri yalnızca spor kıyafetlerde kullanılan
kumaşların gündelik tasarımlarda kullanılmasın neden olmuştur142.
1990’lı yıllarda giyim modası değerlendirildiğinde, en belirgin unsurların yine süper
modeller olduğu görülmektedir. Bu dönemin süper modelleri, atletik ve sağlıklı görünen
kıvrımlı vücut hatlarına sahip olmanın yanı sıra güçlü kişilikleri ve yaşam tarzlarıyla da
medyada yer almaktaydı. Sıradan modellerden farklı olarak, bu süper modeller en ünlü moda
dergilerinin kapaklarında yer alıyor, kozmetik şirketleri ile anlaşmalar imzalıyor, şampuan ve
alkolsüz içecek gibi ürünlerin reklamlarında yer alıyorlardı. Bazıları televizyon şovlarında ya
da filmlerde rol alıyor ve hatta kendi isimleriyle anılan ürün ve markalarını
oluşturuyorlardı143.
1990’ların sonlarına gelindiğinde, sağlıklı ve kalemle çizilmiş gibi duran modeller
popülerliklerini yitirmeye başlamıştır. Bunların yerine daha kırılgan, zayıf, genç modeller
popüler hale gelmeye başlamıştır. Koyu renk göz makyajlı, dağınık saçlı ve soluk tenli
modellerin moda çekimlerinde boy göstermeye başlamasıyla, “heroin chic” kavramı ortaya
141
Fischel ve Diğerleri, s.392.
Fischel ve Diğerleri, s.392.
143
Fischel ve Diğerleri, s.409.
142
49
çıkmıştır144. Bu kavramın en belirgin örneği ise Calvin Klein reklamlarıyla birlikte şöhreti
zirveye ulaşan model Kate Moss olmuştur. Moss’un sağlıklı kadın imajına karşı zayıf ve
sağlıksız görünümü, Kurt Cobain ile popüler hale gelen grunge stili bu dönemi yansıtan
stillerden bazılarıdır. Ayrıca 1990’lar internetin giyim modası üzerinde önemli bir etkiye
sahip olmaya başladığı bir dönem olarak da ayırt edicidir. Bu durum moda stillerinin hızlıca
yayılmasını ve daha geniş kitleler üzerinde etki yaratmasını sağlamıştır.
Moda endüstrisinin gelişimini konu alan kaynaklarda, modanın 1900’lerden
günümüze doğru nasıl bir değişim gösterdiğinin onar yıllık süreçlerde incelenmesi yaygın bir
alışkanlıktır. Bu onar yıllık süreçlerde moda, yarattığı silüetler, tasarımcının ile tüketicinin
rolü, sektörün günümüze uzanan gelenekleri ve pazarlama yöntemlerinin biçimlenmesi
bakımından önemli adımlar içermektedir. 2000’lere kadar her on yılda moda alanında belirgin
değişimlerin gerçekleştiğini ve buna bağlı olarak her on yılın kendinden önceki ve
sonrakilerden kolaylıkla ayırt edilebilen siluetlere sahip olduğu görülmektedir. 2000’lerden
sonra ise neredeyse hiçbir baskın silüetin tanımladığını belirtmek mümkündür. Bu durum,
küreselleşme, bilgi ve iletişim teknolojileri, değişen tüketici davranışları gibi unsurlar
bağlamında giyim modası sektöründe yaşanan değişimlerle ilgilidir.
2000’lerin başında özel koleksiyonlar konusunda maddi zorluklar yaşamaya başlayan
modaevleri, markalarının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayacak ve talebi arttıracak sahne
şovları düzenlemeleriyle başlamışlardır. Modaya uygun, şık bir görünümü herkes için
ulaşılabilir kılmayı hedefleyen kitlesel markalarla rekabette zorlanan ve bu nedenle hazır
giyim ürünlerinde güç kaybeden lüks markalar, kârlılıklarını arttırmak için ayakkabı, parfüm,
mücevher sektörlerinde güçlenmeye çalışmışlardır. “Entry-to-luxury”; yani “lükse giriş”
ürünleri olarak adlandırılan bu kategori, geleneksel lüks tüketicilerinden farklı bir kitlenin,
sosyo-ekonomik statünün daha alt basamaklarında bulunan tüketici grubunun da “yüksek
moda” markalarına yönelmesini sağlamıştır. Bu kişilerin gösterişçi tüketim eğiliminde
olmaları, lüks moda markalarının özellikle el çantası, şal, saat ve mücevher gibi ürünlerde
marka isminin giderek daha görünür olduğu bir tasarım eğilimini ortaya çıkarmıştır145.
144
145
Fischel ve Diğerleri, s.409.
Fischel ve Diğerleri, s.415.
50
2010 yılından sonra giyim modası, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak vaadinden
uzaklaşmış; bireylerin giyim tarzlarıyla farklı ve kendilerine has tarzlar edinmesi fikri belirgin
hale gelmiştir. Tüketicilerin kendilerini markalarla özdeşleştirme eğilimi, bu yıllardan itibaren
önemini kaybetmeye başlamıştır. Paris, Milano, Londra ve New York gibi moda
başkentlerinin büyük markalarından memnun olmayan ve logo taşımak istemeyen tüketiciler,
taze görünümler ve orijinal fikirler arayışına girmişlerdir146. Bu durum sokak tarzlarının ve
genç tasarımcıların önem kazanmasının yanı sıra bireylerin ürünleri bir araya getirerek
kendilerine has bir stil oluşturması da belirgin bir eğilim olarak dikkat çekmektedir.
2000’lerden önce bir piramidi andıran moda sektöründe en üstte “haute couture”,
tasarımcıların hazır giyim markaları, ortada bunlara meydana okuyan markalar, en altta ise
perakende ürünler kitlesi bulunmaktaydı. Günümüzde ise sokak giyimi, spor giyim, semicouture ve birçok tarz bir arada yer almaktadır147. Baskın tek bir stilden söz etmek mümkün
değilken, lüks ya da kitlesel markalardan bir araya getirilen farklı tarzlardaki ürünleri bir
arada kullanılmasının giyim modasındaki ana eğilim olduğu belirtilebilir. Mark Tungate’in
“Modada Marka Olmak” adlı kitabı için yaptığı görüşmelerden birinde, moda gurusu JeanJacques Picart, bireylerin modaya uygun giyinmenin ötesinde zeki görünmek istediklerini
belirterek, yeni tüketici eğilimini açıklamaktadır. Tipik bir tüketici, geleneksel lüks olarak
kabul edilebilen Dior’dan yeni sezonda alacağı çanta için yüksek bir ücret ödemeyi kabul
ederken Zara’dan oldukça düşük fiyata bir tişört ve bundan biraz daha pahalı, az tanınmış bir
tasarımcıya ait bir etek alabilmektedir. Tüm bu ürünleri bir araya getirdiğinde çevresine
kendisinin zeki bir tüketici olduğu, pazarlama oyunlarına kanmadığı ve kendi imajını kendi
belirlediği mesajını vermektedir148.
Giyim modasında pahalı ve ucuz ürünleri bir arada kullanma cesaretini gösteren kişi
olarak kabul edilebilecek Shraron Stone, 1996 yılında Oscar Ödül Töreni’ne dik yakalı GAP
marka bir kazak ile Valentino marka etek giyerek moda tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
Bu durum, ucuz modanın her sınıf tarafından kabul edilmeye başlamasının göstergesi
olmuştur. California Fashion Association’ın başkanı Ilse Metchek, bu yıllarda farkına
varılmasa bile Stone’un bu tercihin hızlı modanın kabul edilir olmaya başlaması anlamına
146
Fischel ve Diğerleri, s.416.
Mark Tungate, Modada Marka Olmak, Günhan Günay (çev.), İstanbul: Rota Yayınları, 2006, s.56.
148
Tungate, 2006, s.56.
147
51
geldiğini belirtmektedir. Günümüzde ise ünlüler tasarımcı giysileri ile çok daha ucuza H&M,
Target gibi mağazalardan aldıkları giysilerle bir araya getirmektedir. Ünlü oyuncu ve
şarkıcıların yanı sıra first lady Michelle Obama defalarca Target’dan Merona elbisesi ile
görüntülenmiş, bir televizyon programında H&M ürünü giymesiyle basında fazlaca yer
almıştır149. Cambridge Düşesi Kate Middleton da Zara markalı blazer, aksesuar gibi
ürünleriyle basında, internette ve moda takipçilerinin kişisel bloglarında yer almış, markanın
poşetleriyle görüntülenmiş ve böylelikle daha fazla tüketicinin kitlesel markalara yönelmesini
sağlamıştır.
Sonuç olarak 2000’lerden günümüze dek giyim modasında gerçekleşen en belirgin
değişimin, körü körüne marka esareti devrinin sona ermesi olduğu belirtilebilir. Moda ve
magazin basınında Kasım 2002’de yer alan ünlü oyuncu Dannielle Westbrook’un tepeden
tırnağa Burberry giyinmiş haldeki görüntülerinin aldığı tepki bunun bir kanıtı niteliğindedir.
Westbrook’un “moda katliamı” olarak nitelendirilen bu görüntülerinde kendi giysileri,
çantası, kızının giysileri, bebek arabasının tekstil ürünleri Burberry’nin bej, kırmızı ve siyah
deseninden ibaret görünmektedir. Bu görüntler, Burberry’nin sonraki koleksiyonlarında,
klasik desenini daha az kullanmak gibi önlemler almasına neden olmuştur. Bu durum basında
Westbrook’un yanı sıra diğer aktör ve şarkıcıların markalara bürünmüş biçimde giyinmesini
alaycı bir biçimde ele alınmasına neden olmuştur150.
Lüks ve kitleseli bir araya getirmenin, bireyin özgünlüğü, yaratıcılığı ve zevkini
yansıttığı bu eğilim, lüks moda tasarımcılarının ve ünlülerin kitlesel markalar için ya da bu
markalarla birlikte yaptığı özel koleksiyonlar şeklinde radikal bir gelişmeyi de beraberinde
getirmiştir. 2004 yılında Chanel’in ünlü tasarımcısı Karl Lagerfeld’ın H&M için tasarladığı
ilk uygun fiyatlı koleksiyon, satışa sunulduğu günün sonunda, H&M’in Manhattan’daki yedi
mağazasının yanı sıra Londra’dan Milano’ya, Münih’ten Stockholm’e kadar tüm mağazalarda
tamamen tükenmiştir. Lagerfeld ile H&M arasındaki işbirliğinin ardında yatan fikir, kitlelerin
uzun süre para biriktirmek pahasına da olsa lüks ürünlere sahip olmaya çalışması ve zengin
149
Elizabeth L. Cline, Over-dressed: The shockingly high cost of cheap fashion, ABD: Penguin Books, 2013,
s.19.
150
Harry Wallop, Consumed: How shopping fed the class system, İngiltere: Collins, 2013, s.144.
52
müşterilerin
de
ucuz
mağazalarda
günün
modasına
uygun
ürünleri
almaktan
kaçınmamasıdır151.
Giyim modasında ortaya çıkan eğilimlerde belirli otoritelerin yanı sıra tüketicilerin
de yer alması, satın alma gücüne bağlı olarak çok çeşitli tüketici gruplarının bulunması ve
tüketicilerin önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar karmaşık satın alma davranışları
sergilemesi, giyim modası sektörünün dinamiklerini önemli biçimde değiştiren unsurlardan
biridir. Tüketicilerle birlikte markalar ve ait olduğu şirket grupları, bunların rekabet halinde
oldukları pazar da önemli bir değişim sürecinden geçmektedir. Geleneksel tüketici
modellerinden farklılık gösteren eğilimler, giyim modası sektöründeki şirket gruplarının, çoğu
zaman yeni marka ya da alt markalar aracılığıyla ve yeni ürün ve pazarlama stratejileri ile
farklı tüketicilere ulaşmasını zorunlu kılmıştır.
Üretim ve dağıtım maliyetlerinin azalması bir yana, moda markalarının daha fazla
tüketiciye ulaşma çabaları modanın daha demokratik olmaya başladığına dair söylemleri de
ortaya çıkarmıştır. Postmodern eğilimlerin de etkisiyle birlikte herkesin, her şeyin daha
kabullenilebilir olduğu bir sosyal ve politik bir ortam içinde giyim modası da bireylerin
kendilerini ifade ettikleri bir platform haline gelmiştir. Bu durum giyim modasını, rekabet
koşullarının zorlaştığı ve geleneksel kabulünde yer alan tasarım, estetik, sanat gibi vurguların
yanı sıra iyi bir yönetim, markalama, tanıtım ve tutundurma faaliyetlerinin de önem kazandığı
bir alan haline getirmiştir.
Giyim modası, 21. yüzyılın başından itibaren iletişim teknolojilerinin büyük etkiye
sahip olduğu küresel bir sektör olarak tanımlanmaktadır152. Herkesin rahatlıkla ulaşabileceği
moda dergileri, tematik moda kanalları, televizyon programları ve büyük oranda ünlülerin
giysilerine odaklanan magazin dergileri sayesinde günümüzde moda eğilimleri hızlı bir
biçimde çok sayıda kişiye ulaşmaktadır153. Lüks tasarımcı modası alanında yer alan
markaların oldukça önem verdiği etkinliklerden olan biri olan Oscar Ödülleri gibi küresel
boyutta takip edilen organizasyonlar, moda tasarımcılarına neyi nasıl tasarlayacakları
konusunda rehberlik eden bir kaynak haline gelmiştir.
151
Tungate, 2006, s.55-57.
Fischel ve Diğerleri, s.415.
153
Fischel ve Diğerleri, s.415.
152
53
2000’li yıllarda tüketicilerin özgün fikirleri ve sokak modasının önem kazanması,
farklı kaynakların giyim eğilimlerini hızlıca yayma gücüyle de ilişkilidir. Hollywood
yıldızları ve müzik yıldızlarının yanı sıra belirli tüketici grupları, farklı uzmanlıklara sahip
ama ortak noktası modaya ilgileri olan “blogger”lar modayı etkileyen güçler konumuna
ulaşmıştır154. İnternetin sağladığı olanaklar, dünyanın farklı yerlerindeki eğilimleri, yaşam
tarzlarını, zevkleri diğerleri için ulaşılabilir kılmıştır. Bu geniş bilginin kaynağında yalnızca
tasarımcılar, markalar ve ana akım medya kurumlarının değil; giyim modası hakkında
uzmanlığa sahip olmayan tüketicilerin de olması sektörün işleyiş ve yönetim biçiminde
önemli değişimlere neden olmuştur.
Bu süreçte moda blogların rolünden bahsetmek, günümüzde moda üzerindeki en
etkili mecralardan biri olmaları açısından önemlidir. Bloglar, post ve yazılar içeren ve
kurumlar, markalar, basın kuruluşları ya da bağımsız kullanıcılar tarafından oluşturulabilen
web siteleri olarak tanımlanabilir. Giyim modası alanındaki bağımsız “blogger”lar, moda
konusunda uzmanlığa ya da sektörde bir pozisyona sahip olmayan ama modaya ilgi duyan ve
güncel haberleri takip ederek özgün bir biçimde yazılarında yer veren kullanıcılar olabilir.
“Vlogging” kavramı ise blogların kullanıcılar tarafından video formatında yüklenmesini ifade
etmektedir. Çok sayıda moda takipçisi, “Youtube.com” gibi platformlarda açtıkları kanallarda
modayla ilgili haber, bilgi, deneyim ve önerilerini paylaşmaktadır.
Son satın alınan ürünler, bunların fiyatları da dâhil olmak üzere detaylı bilgiler içeren
ve internete yüklenen “haul video”lar, 2007 yılından bu yana giyim modasında dikkat çekici
eğilimlerden biridir. Çoğu kadın olmak üzere genç internet kullanıcıları, yeni aldıkları
ürünleri, güzellik ve tasarım yorumlarıyla birlikte “Youtube.com” ve benzeri video paylaşım
sitelerinde paylaşmaktadır. Mağaza adı, ürün kategorisi vb. temelinde gruplandırılan videolar,
milyonlarca kez görüntülenebilmektedir. Bunlar, marka yöneticileri tarafından pazarlama
programlarını desteklemek amacıyla kullanılabilirken, birçok kullanıcı, modada uzman kabul
edilmek gibi sosyal tatmin yaşamak için videolar oluşturmakta ve paylaşmaktadır. Bu
kullanıcıların bazıları, belirli markalardan, ürünlerine videolarında yer vermek üzere ürün ya
da ücret almaktadır155.
154
155
Fischel ve Diğerleri, s.413.
Wikipedia, “Haul Video” (t.y.) en.wikipedia.org./wiki/Haul_video (30 Ekim 2014).
54
Günümüzde yüksek bilinirlik ve geniş üretim ve dağıtım hacmine sahip olan moda
kurumları, temel kaygısı estetik açıdan üstünlük ya da yenilikten çok kâr etmek olan
yöneticiler tarafından yönetilmektedirler. Burberry’yi 2006 ve 2014 yılları arasında yöneten
ve markanın kriz halinde olduğu, kârlılığını ve itibarını yitirmeye başladığı yıllarda tekrar
dünyanın en önemli markalarından biri haline getiren iş kadını Angela Ahrendts buna örnek
olarak verilebilir. Geleneksel olarak bir moda markasının yöneticisinin tasarımcı olması
beklenirken bu alanda uzmanlığa sahip olmayan bir yönetici markanın imajını ve kârlılığını
yükseltecek girişimlerde bulunmuştur. Çok sayıda ülkede faaliyet gösteren, çok sayıda ve
farklı beklentilere sahip tüketiciye, çok sayıda ve kısa süre içinde yenilenen ürünler üreten
lüks moda markalarının yönetimi, bir moda kurumunun geleneksel yönetim tanımlarından
farklılaşmıştır156. Bu bağlamda sonraki bölüm, giyim modasını mevcut haliyle bir sektör
olarak
değerlendirerek
temel
aktörlerin
pazardaki
konumlarına
açıklık
getirmeye
çalışmaktadır.
2.3. Günümüzde Giyim Modası Sektörü ve Yeni Moda Yayılım Kanalları
Moda ürünlerinin çeşitliliği, bunların belirli özellikleri temelinde kategorize
edilmesini zorunlu kılmıştır. Moda ürünleri türleri, üreticileri temelinde aşağıdaki gibi
sınıflandırılabilir157:







156
157
Markasız giyim ürünleri
İkinci el ürünler
İndirimli moda markaları
Markalı giyim ürünleri
Tasarımcı markaları
Üretici markaları
Perakende markaları
Crane, s.175, 176.
Tim Jackson ve David Shaw, Mastering Fashion Marketing, İngiltere: Palgrave McMillan, 2009, s.92, 93.
55



Perakende markalarının alt marka ya da ürün grupları
Süpermarket markaları
Sahte ürünler
Giyim modası sektörü ürün kategorizasyonunda en genel yaklaşım; kadın, erkek ve
çocuk ürün kategorileri arasında ayrım yapmaktır. Bu üç ürün kategorisinin dışında giyim
sektöründe yer alan ürün gruplarını sınıflandırmak, faaliyet alanının sınırlarını belirlemek
açısından önemlidir. Buna göre modanın temel faaliyet alanları şu şekilde tanımlanabilir:









Giyim
Aktif (spor) giyim
İç giyim ve gecelik
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
Mücevher
Saat
Gözlük
Giyim modası sektörü, çok sayıda farklı faaliyet kategorisi içeren karmaşık bir pazar
olarak değerlendirilebilir158. Bu pazara ilişkin daha kapsamlı bir bakış açısı kazanmak için
başlıca ürün ve marka kategorilerinin incelenmesi ve sektöre yön veren önemli markalar ve
bunların içinde bulunduğu şirket gruplarının değerlendirilmesi yararlı olacaktır.
Giyim modası sektöründe rekabet eden çok sayıda marka ve tasarımcı
bulunmaktadır. Çoğu zaman bunların aynı şirket grubu tarafından yönetiliyor olması,
tüketicilerde şaşkınlık yaratmaktadır. Bu durumun temel nedeni, şirketlerin farklı tüketici
gruplarına hizmet veren çeşitli markaları bir araya getirerek kârlılığını arttırmayı hedeflemesi
olarak değerlendirilebilir. Küresel giyim modası sektörüne yön veren şirket grupları ve farklı
pazar ve hedef kitlelere yönelen markaları aşağıdaki tabloda görülebilir (Markaların çeşitli
segmentlere göre dağılımı için Bkz. EK 1 Segment Bazında Marka Pazar Payları).
158
Jackson ve Shaw, s.263.
56
Tablo 1.2
Giyim Modası Sektöründe Yer Alan Şirket Grupları ve Markaları
LVMH Louis Vuitton – Moët Hennessy
Benefit
Emilio Pucci
Hublot
Make Up For
Tag Heuer
Berluti
Fendi
Kenzo
Ever by Marc
Marc
Thomas Pink
Bvulgari
Fred
Little Marc
Jacobs
Marc Jacobs
Zenith
Celine
Fresh
Jacobs
Loewe
Monyat
Chaumet
Givenchy
Loro Piana
Nicholas
DKNY
Guerlian
Louis Vuitton
Kirkwood
Sephora
Compagnie Financiere Richemont S.A.
A. Lange & Sohne
Dunhill
Jeager-LeCoultre
Roger Dubuis
Baume & Mercier
Glashütte
Lancel
See by Chloe
Cartier
Original
Harrys of
Montblanc
Shanghai Tang
Chloe
London
IWC
Piaget
Vacheron
Van Cheef & Arpels
Kering Group Constantin
Alexander McQueen
Christopher Kane
Jeanrichard
Saint Laurent
Balenciaga
Dodo
McQ
Sergio Rossi
Bottega Veneta
Electic
Pomellato
Stella McCartney
Boucheron
Girard-Perregaux
Puma
Tretorn
Brioni
Gucci
Qeelin
Volcom
Philips-Van
Corporation
Arrow
Heusen Inditex SA
Bershka
The Jones Group H&M
Hennes&
Inc.
Mauritz
Anne Klein
& Other Stories
Bass
Massimo Dutti
Easyspirit
Cheap Monday
Calvin Klein
Oysho
Jones New York
COS
Calvin Klein Collection
P&B Pull&Bear
Kurt Geiger
H&M
Calvin Klein Underwear
Stradivarius
Nine West
Monki
ck Calvin Klein
Uterque
Stuart Weitzman
Weekday Mtwtfss
Izod
Zara
57
Karl Lagerfeld
Tommy Hilfiger
Van Heusen
Prada SPA
GAP Inc.
Aigle
Car Shoe
Athleta
Ralph
Lauren
Corporations
Chaps
Gant
Church’s
Banana Republic
Club Monaco
Lacoste
Miu Miu
GAP
Ralph Lauren
Prada
Old Navy
Maus Freres S.A.
Punto Fa SL
H.E. by Mango
Mango
Violeta by Mango
Kaynak: www.fashionbi.com (6 Haziran 2014).
Birçok markanın tek bir şirket altında yer alıyor olması, günümüzde oldukça sık
biçimde yenilenen eğilimlerin hızlı ve tutarlı bir biçimde yayılıyor olmasına kısmen açıklık
getirebilir. Moda eğilimlerinde küresel
boyutta uzlaşmaların sağlanması şaşkınlık
yaratmaktadır. Giyim modasının yayılma ve etki gücü tartışılmazdır. Küresel tüketim
alışkanlıkları, dünyanın farklı yerlerinde benzer yaşam biçimlerine ve giyim tercihlerinde
bulunan tüketici grupları meydana getirmiştir. Giyim modası endüstrisi ve tüketicileri
arasındaki güncel eğilimleri ifade eden “trend”lerin takipçileri, oldukça sık değişen yeni
görünümleri hızlı bir biçimde benimseyip tüketmekte ve moda dünyasının sunduğu yeni
eğilimlere yönelmektedir.
Giyim modası endüstrinin tüm dünyadaki etki alanı göz önüne alındığında, büyük ve
küçük çok sayıda işletmenin yer aldığı bu pazarda yenilik ve eğilimlerin nasıl ortaya çıktığı,
tüm tasarımcılar ve perakendeciler tarafından bu eğilimlere nasıl tutarlı bir biçimde uyum
sağlandığı tartışılmalıdır. Modanın güncel gelişmelerin etkisi altında olduğu, eğilimlerin
toplumdaki elitlerden tabana doğru yayıldığı ve hatta moda sektörüne yön veren birkaç büyük
şirketten markalarına doğru yayılan karar süreçlerine ilişkin moda yayılma yaklaşımları
günümüzde modanın etki gücünü açıklamakta yetersiz kalmaktadır.
58
Günümüzde moda eğilimlerinin yayıldığı çok sayıda kanal bulunmaktadır. Paris’teki
bir
defileden,
Tokyo’nun
seçkin
caddelerindeki
insanlardan,
moda
dergisindeki
fotoğraflardan, bir tasarımcının web sitesinden, mağaza raflarından, Oscar töreninde kırmızı
halı geleneğinden neyin moda olduğunu takip etmek mümkündür. Ancak bunun ötesinde 21.
yüzyılda yaşanan bilgi devrimi neticesinde, hem eğilimlerin yayılma yolları hem de bireylerin
moda hakkında bilgi sahibi olma yolları oldukça karmaşık hale gelmiştir. Yüz yıl önce bilgi
bağlantıları daha belirgin, somut ve izlenebilir olarak tanımlanabilirdi: Neyin moda olduğu iyi
bilinen, varlıklı ve zanaatkâr güçler tarafından dikte edilmekteydi 159, Günümüzde ise bireyleri
etki altında bırakan çok sayıda, tutarlılık göstermeyen moda eğilimi kaynağından söz
edilebilir.
Bu sürecin ilk adımı, sektörde yer alan şirketlerin yeni eğilimlere ilişkin ortak
kararlar almasıdır. Önemli sayıda küresel ve yerel giyim modası işletmecisi ve tasarımcısının
baş gelecek eğilimlere ilişkin bilgileri, moda endüstrisine bu konuda bilgi sağlayan
kuruluşlardan edinmektedir. Bu bağlamda WGSN (World Global Style Network) ve WF
(World Panel Fashion), moda endüstrisine araştırma verisi sağlayan iki önemli kurum olarak
dikkat çekmektedir. WGSN, çevrimiçi niteliksel veri sağlayıcısı olarak tanımlanabilir. İlettiği
verinin kapsamı, derinliği, değeri ve hızı açısından, giyim modası endüstrisinde benzeri
olmayan bir bilgi kaynağı konumundadır. WGSN, eskizler, renk, desen, silüet, stil detayları,
mağaza vitrinleri gibi görsel bilgi edinilmesini sağlamaktadır. Araştırma amaçlı kullanılan bir
hizmet olarak tanımlansa da, sunduğu pazar araştırma verisi değildir. Sağladığı veriler, ürün
satışları, pazar payı verileri, bir tüketici grubunun belirli bir marka hakkındaki tutumlarıyla
ilgili verileri içermemektedir160.
WGSN, 1998 yılından beri güçlü “trend” tahminleri ve küresel stil yönelimlerine
ilişkin bilgi sağlamaktadır. Dünyanın en önemli markaları, gelecek eğilimlerle ilgili bilgi
almak
ve
koleksiyonlarını,
ürün
karmalarını
belirlemek
üzere
WGSN
verilerini
kullanmaktadır. Renk, malzeme ve tasarım eğilimlerine ilişkin ilk izlenimler; tüm dünyadan
defile, perakende, ticari şovlar, sokak stillerine ilişkin kapsamlı bilgi; güncel pazar ve endüstri
159
Marian Frances ve Connie Heller Horacek, Uncovering Fashion: Communications Across the Media,
ABD: Fairchild Books, 2009, s.4.
160
Jackson and Shaw, s.47.
59
haberleri, tasarımcılar, perakendeciler, satın alma uzmanları, pazarlama uzmanları, stratejistler
ve marka yöneticileri tarafından kullanılmak üzere burada paylaşılmaktadır.
WGSN, iki yıl önceden eğilim ve renk tahmini sunmakta, her ay 17’den fazla ürün
kategorisinde 350’den fazla yeni eğilimi rapor etmeyi vaat etmektedir. Sürekli değişim içinde
olan tüketiciye ilişkin bir resim sunarak bu değişime ayak uydurmaya yönelik ipuçları
sunmakta, tüketicilerin dünyasını şekillendiren ve dolayısıyla satın alma kararlarını etkileyen
kültürel etkiler, sokak modasındaki güncel eğilimler, sektördeki yenilikler ve teknolojik
gelişmeler hakkında bilgi vermektedir. Buna bağlı olarak hangi renklerin, desenlerin,
malzemelerin kullanılacağına ilişkin kaynak sunmaktadır161.
WGSN ve benzer oluşumlar, giyim modası endüstrisinde yeni bir uzmanlığın; moda
tahminciliğinin ortaya çıkışını göstermektedir. Moda kaynaklarında “fashion forecasting”
başlığı altında ele alınan bu uzmanlık alanına ilişkin çok sayıda bilimsel yayın bulunmaktadır.
Giyim modası eğilimlerini takip edenler, herhangi bir moda eğiliminin hangi temelde
meydana geldiğini saptamakta ve bunları bilgi ve becerileri doğrultusunda yorumlamaktadır.
Moda tahmincileri, moda olarak adlandırılan zinciri başlatmak üzere bulgularını diğer
tahmincilere, ürün geliştirme uzmanlarına, pazarlamacılara ve basına iletmektedirler. Sonuç,
yeni ve özgün biçime sahip ürünlerin sürekli bir biçimde akışı ve yenilikçi kullanıcılardır162.
Diğer “trend” izleyiciler, moda endüstrisi için danışmanlık yapmak yerine ürün
geliştirme
sürecini
yorumlamaktadırlar.
etkileyebilecek
Bu
şirketlerden
kültürel
biri
olan
değişiklikleri
Style-Vision’ın
gözlemlemekte
amacı,
ve
toplumdaki
değişikliklerin bir analizini yapmak ve tasarım üzerinde etkili olabilecek gelişmeleri tahmin
etmektir. Bunun için farklı sektörlerden uzmanların yorumları ve tüketici görüşleri
harmanlanmaktadır. Style-Vision, iki ayda bir “mega-trendler” raporlarının yanı sıra farklı
sektörlere ilişkin anketler de gerçekleştirmekte ve gelişmekte olan tüketici eğilimlerinin ele
alındığı toplantılar düzenlenmektedir. Bu toplantılar; pazarlama yöneticileri, reklamcılar,
tasarımcılar,
mimar,
marka
oluşturma
uzmanları
edilmektedir163.
161
www.wgsn.com
Brannon, s.4, 5.
163
Tungate, 2006, s.109.
162
60
ve
gazeteciler
tarafından
takip
Tarz büroları da bir moda sezonunda hangi stillerin popüler olacağına ilişkin
tahminlerde bulunan ve endüstriyi etkileyen kurumlardandır. Bunlardan biri olan Nelly
Rodi’nin dünyanın çeşitli yerlerinde “trend” izleme ekipleri bulunmaktadır. Bunlar da
toplumsal olguları izlemekte, yeni gençlik gruplarının ortaya çıkışını incelemekte, Rio ya da
Tokyo gibi birçok şehrin sokaklarında gün ışığına çıkmamış eğilimleri saptamaktadırlar.
Nelly Rodi’nin yayınladığı “trend” kitaplarında; fotoğraflar, çizimler, kumaş örnekleri,
açıklayıcı metinler yer almaktadır., Yaklaşan eğilimlere dair bilgiler vererek tasarımcılar
yönlendirilmektedir. Bu kitapları hazırlarken moda, tasarım, sosyoloji, sanat alanlarından
bağımsız uzmanlardan oluşan bir ekip bir araya gelmekte; burada ortaya çıkan kuramları
pekiştirmeye ve yazıya dökmeye yönelik yaklaşık bir buçuk ay süren toplantılar
gerçekleştirilmektedir164.
Bu gelişmeler, moda tahminin giderek önem kazanan bir meslek dalı haline geldiğini
ortaya koymaktadır. Moda tahmini alanındaki uzmanlar; doğru ürünü yapmak, doğru
zamanda piyasaya sunmak, doğru kanallardan dağıtmak ve doğru tüketicinin ilgisi çekmek
için çabalamaktadır165. Giyim modası markalarının yöneticileri ve tasarımcılar, moda
tahminlerini planlama için gerekli veriler olarak kullanmaktadır. Pazarlama yöneticileri,
ürünleri pazarda kısa vadeli ve uzun vadeli tahminler doğrultusunda konumlandırmaktadır.
Rekabet stratejisi planlamacıları tahmin tekniklerini rakiplerinin pazardaki payı ve konumunu
değerlendirmek için kullanmaktadırlar. Ürün geliştirme departmanı, perakendeciler ve ürün
yöneticileri koleksiyon oluşturmak üzere renk, kumaş ve stil yönelimine dair kısa vadeli
“trend” tahminlerini kullanmaktadırlar166.
Moda tahmini, geleceği görme gücüne sahip az sayıda yetenekli insan tarafından
uygulanan bir sihir değildir. Moda tahminciliği olarak tanımlanan süreç, moda eğilimlerini
yakalamak üzere kendini popüler kültür ve ticaret haberlerine adamış kişiler tarafından
gerçekleştirilmektedir ve bu kişiler diğerlerinin fark etmediği ipuçlarını toplamakta ve
yorumlamakta uzmanlaşmışlardır. Modanın anahtar kelimesi olan “trend”, gelişen tüketici
ihtiyaçları, istekleri ve arzuları doğrultusunda ortaya çıkan yönelimleri ifade etmektedir ve
buna bağlı olarak moda tahminciliği de gerekli araçlara sahip olan herkes tarafından
164
Tungate, 2006, s.105-107.
Brannon, s.8, 9.
166
Brannon, s.6.
165
61
anlaşılabilen, gerçekleştirilebilen ve uygulanabilen bir yaratıcı süreci tarif etmektedir.
Bununla birlikte moda tahminciliği, oldukça küçük bir bilgi sahasıyla kısıtlı bir alanda
çalışmalar yapmayı gerektiren bir uzmanlık alanıdır167.
Çağdaş tüketim pazarının rekabetçi ortamında tanımlanan en önemli değerler bilgi ve
öğrenmedir. Bilgi, yönetilebilen bir işletme varlığı olarak kabul edilmelidir. Bununla birlikte
bilgi edinme adımı; düzenleme, analiz etme, anlama ve ders çıkarma sürecinin yalnızca bir
kısmını oluşturmaktadır. Bilgi edinmek kolaydır fakat öğrenmenin gerçekleşebilmesi için
bilgiyi ayıklamak, yapılandırmak ve birleştirmek zordur. Bu bağlamda tahmin, bilgiyi
öğrenmenin gerçekleşebileceği bir biçime çeviren süreç olarak tanımlanabilir168.
Tahminciler kullandıkları yöntemler açısından değişiklik gösteriyor olsa da hepsi
tüketicinin duygu durumu, davranışı ve satın alma alışkanlıklarını tahmin etmelerine yardımcı
olacak araçlar aramaktadırlar. Defilelere katılmak ve olası eğilimleri yakalamak, moda
tahmini sürecinin düşük maliyetlerle tamamlanabilecek bir parçasını meydana getirmektedir.
Moda tahminciliğinin temel yöntemi, geçmiş eğilimleri geleceğe yansıtmaktır. Moda değişim
mekanizması arka planda deneyimli moda takipçilerinin aşina olduğu izler modeller
bırakmaktadır. Moda hareketleri anlamak ve eğilimleri öngörmekte faydalanılan üç temel
desen bulunmaktadır. Bunlar eğilimlerin oluşma, yayılma, benimsenme ve zayıflama
süreçlerini ortaya koymaktadır169:
- Moda eğimleri modeli: Moda eğilimleri modeli, moda eğilimlerinin devam süresi ve nüfus
etmesi temelinde sınıflandırılmasına dayanmaktadır. Moda eğimi modeli görselleştirilirken,
yatay ekseninde zaman, dikey ekseninde ise tüketici benimseme oranlarının yer aldığı bir
tablo kullanılmaktadır. Bu model, giyim modası endüstrisinde stratejik kararlara kaynaklık
edecek kısa süreli eğilimler olarak tanımlanan hevesler (“fads”) ve uzun süreli eğilimler
olarak klasikleri göstermek için uygundur.
- Sarkaç hareketi modeli: Sarkaç hareketi, modanın aşırı uçlar arasındaki periyodik hareketi
kabulüne dayanan bir yaklaşımdır. Uzun ve kısa etek boylarındaki dar ya da geniş silüetler
167
Brannon, s.5-8.
Brannon, s.8.
169
Brannon, s.6-8.
168
62
arasındaki eğilim dalgalanmaları buna örnek verilebilir. Bu hareketler bazen bir asır sürerken,
bazen bir moda sezonunda tamamlanabilir.
- Moda döngüsü: Moda döngüsü yaklaşımına göre, giyim modası eğilimlerinin sabit, düzenli
periyodları vardır. Ekonomik ve ticari döngüler önerilmiş olsa da bunlar tartışmalı
bulunmaktadır. Döngülerin uzunluğu ve derinliğindeki çeşitlilik, terime dair yanlış bir
çağrışımda bulunulmasına neden olmaktadır. Yaygın biçimde kullanılan terime rağmen, genel
olarak ticaret ve moda özelinde, bir sonraki döngüyü kesin olarak tahmin edebilecek sabit ve
düzenli olarak tekrarlayan döngüler tanımlanmamıştır.
Moda tahminleri, sistematik olarak uygulanan araç ve teknikler temelinde
gerçekleştirilmektedir. Moda eğilim tahmini; eğilimin kaynağı, altında yatan model, yönelim
ve ritmi temelinde tanımlanmaktadır. Buna göre, moda tahmini aşağıdaki adımlardan
oluşmaktadır170:
1) Geçmişteki moda eğilimleri ve tahminlerine dair temel unsurları tanımlamak,
2) Geçmişteki değişimin nedenlerini belirlemek,
3) Geçmişteki tahminler ve gerçek davranışlar arasındaki farklılıkları belirlemek,
4) Gelecekteki moda eğilimlerini etkileyebilecek faktörleri belirlemek,
5) Kesinlik ve güvenilirlik konularına dikkat ederek tahmin araç ve tekniklerini
uygulamak,
6) Önemli sapmaların nedenlerini belirlemek için tahmini sürekli bir biçimde izlemek,
7) Gerekli olduğunda tahmini yeniden gözden geçirmek.
Moda tahminin günümüzde önem kazanması, belirli moda hareketlerini ortaya koyan
neredeyse gelişigüzel görünen desenler, aslında moda endüstrisi ile tüketici arasında ve
tedarik zinciri tarafındaki pek çok bölüm arasındaki uzlaşma sürecini yansıtması kabulünden
gelmektedir171.
170
171
Brannon, s.8.
Brannon, s.8.
63
Yöneticiler, şimdiki zamana dair kararlar alırken geçmiş ve gelecek arasında bir
denge kurmalıdır. Yaygın olarak yöneticiler, moda tarihi, geçmişteki satışlar, geleneksel iş
yapma modelleri gibi geçmiş deneyimler temelinde kararlar vermektedirler. Ancak başarılı bir
karar süreci geleceğe açılan metaforik pencereleri de değerlendirmeyi gerektirmektedir.
Bunlar; yeni buluşlar, kültürel değişimler ve alternatif iş yapma modellerini içermektedir.
Bunun için de çevresel inceleme yapmak gerekmektedir. Yöneticiler; günlük haberleri takip
ederek, haber programlarını izleyerek, radyo dinleyerek, iş yerinde bilgi alışverişinde
bulunabileceği ilişkiler yürüterek de verimli harici bilgi edinebilmektedir. Bu tür gayrı resmi
bilgi toplama biçimleriyle çevresel inceleme arasındaki fark, daha sistematik bir yaklaşım ve
bilgi yönetim araçlarının kullanımıdır. Moda eğilim tahmini, yöneticilerin kültürel boyutta
ortaya çıkan en yeni moda stillerini incelemesini ve değişen demografik gerçeklikleri,
hevesler ve uzun dönem değişimlerini tanımlamayı gerektirmektedir172.
Moda tahmincileri, gerçekleştirdikleri değerlendirme sürecinin sonunda kısa vadeli
ve uzun vadeli eğilimleri tanımlamaktadırlar173:
- Uzun dönem moda tahmini: Uzun dönem moda tahmini, beş yıl ya da daha uzun bir süreyi
kapsayan tahminleri içermektedir. Uzun dönem tahmini, olası gelecekleri keşfedilmesi ve bir
kurumun yönelim ve gelişimine dair ortak vizyon belirlenmesi yöntemidir.
- Kısa dönem moda tahmini: Kısa dönem moda tahmini bir yıl ve daha fazlasına dair
gerçekleştirilen tahminleri içermektedir. Kısa dönem tahminleri, uzun dönem tahminleri
periyodik olarak değerlendirilmesini ve olası gelişmeler temelinde yeniden düzenlenmesini
kapsamaktadır. Bunun yanı sıra, sektör ve pazar bağlamında kurumun etkinliklerini
düzenleme görevini de üstlenmektedir.
Moda yayılımının sonraki adımda ise mevcut eğilimlerin tasarımcılar, markalar ve
perakendecilerden moda basını ve tüketiciye nasıl aktarıldığı incelenmelidir. Bunlar
geleneksel moda yayılım kanalları ile giyim modası endüstrisinde eğilimlerin yayılmasında en
önemli role sahip olan kurum ya da tüketici kaynaklı halkla ilişkiler araçları olmak üzere iki
ana başlık altında incelenecektir.
172
173
Brannon, s.9.
Brannon, s.9.
64
2.3.1. Geleneksel Moda Yayılım Kanalları
Geleneksel moda yayılım kanallarının en sık kullanılanı reklamdır. Reklam, marka
imajı hakkında iletişim kurmayı sağlayan temel bir araçtır. Tüm mecralarda değişik
biçimlerde güçlü imge ve mesaj yaratabilme gücü, reklamların tüketicilerin ilgisini çekmesini
sağlamıştır174. Giyim modası reklamları, markanın kimliği, hedef kitlesi, statü düzeyi,
tüketicinin ulaştığı lokasyon gibi farklı unsurlar temelinde çeşitlilik gösterir. Buna bağlı
olarak giyim modası reklamları, moda dergileri, gazeteler gibi basılı mecralarda,
televizyonda, internette, açıkhava ve mağaza içinde yer almak üzere tasarlanabilir.
Lüks ürünler söz konusu olduğunda aylık moda dergileri tercih edilen bir iletişim
yöntemidir. Moda dergilerinin önemli bir kısmı prestijli markaların reklamlarından
oluşmaktadır. Bunun dışında, kitlesel pazara hitap eden ama lüks marka niteliklerini taşımaya
yönelimli markaların reklamlarının da prestijli moda dergilerinde yer almaya başladığı
görülmektedir. Bu markaların reklamları ayrıca kitlesel moda markalarının tüketicilerine hitap
eden alışveriş dergilerinde de yer almaktadır.
Ulusal kanallardaki televizyon reklamları, geniş bir kitleye ulaştığı için kitlesel moda
markaları tarafından tercih edilmektedir. Türkiye’de Mavi Jeans, De Facto, LC Waikiki,
Koton gibi markalar televizyon reklamlarını tüketiciye ulaşmada önemli bir iletişim aracı
olarak kullanmaktadır. Bunun dışında prestijli markaların “entry-to-luxury” olarak
nitelendirilen, orta sınıf tarafından da ulaşılabilir olan parfüm gibi ürünlerinin reklamlarının
da televizyonda yer aldığı görülebilmektedir. Bunun dışında yalnızca moda sektöründe değil;
prestijli ve niş bir kitle için konumlandırılmış olan otomobil, mobilya, gıda alanındaki lüks
ürünlerin reklamlarının televizyonda yer alması alışıldık bir durum değildir. Aynı durumun
gazete reklamları için de söz konusu olduğu belirtilebilir.
İnternet reklamcılığı farklı sosyo-ekonomik statü gruplarına yönelen çok sayıda
giyim modası markası için uygun bir iletişim ortamı sağlamaktadır. Doğru kullanıcıyı, doğru
markayla buluşturmaya yönelik yazılım teknolojisi markaların reklam bütçelerini etkin
174
Jackson ve Shaw, s.161.
65
biçimde değerlendirmelerini olanaklı kılmıştır. Küresel moda endüstrisinde yer edinmeye
çalışan markalar başta olmak üzere çevrimiçi adreslerini marka kimliklerinin sunumunda
kullanan moda markaları, internet reklamlarını tüketiciyi bu alana yönlendirmek için de
değerlendirmektedir. Kullanıcıların moda markalarının web sitesine yönlendirilmesi, marka
imajını kuvvetlendirmenin yanı sıra çevrimiçi satışı yönlendirmek amacını da taşıyabilir.
İnternetin sağladığı olanaklar, markalar tarafından tüketiciyle marka arasında
doğrudan bir bağ kurulduğu bir platform olarak önemlidir. Bu nedenle moda markaları,
ağızdan ağıza iletişimi kuvvetlendirmek üzere çevrimiçi video, çevrimiçi reklam, çevrimiçi
kampanya, e-posta mesajı, interaktif uygulama, mobil cihaz uygulamaları, zengin medya
içerikli reklamları kullanabilirler. Bu reklamların sosyal paylaşım siteleri üzerinden
kullanıcılar arasında paylaşılması ağızdan ağıza iletişimi kuvvetlendirirken, çevrimiçi tanıtım
araçlarının markanın diğer çevrimdışı pazarlama iletişimi uygulamaları ile bütünleştirilmesi
de sık rastlanan bir uygulamadır.
Giyim modası markalarının kullandığı reklam türlerinden biri de satın alma
noktasında gerçekleştirilen tanıtımlardır. Prestijli moda markalarının mağazaları ve ürün
sunumları oldukça niteliklidir ve ürün satışından çok tüketicinin markayla buluşma sürecinde
ayrıcalıklı bir deneyim yaşatmayı hedeflemektedir. Bu nedenle satışa teşvik edecek
reklamlara bu mağazalarda rastlanmamaktadır. Kitlesel moda markaları, bölümlü mağazalar,
ucuzluk markaları ise tüketicinin mağaza içinde daha fazla ürün satın almasını teşvik edecek
reklamlar kullanmaktadır.
Dış mekân reklamları, hem lüks hem de kitlesel markalar tarafından tercih edilen bir
iletişim ortamıdır. Prestij markalar, çoğu zaman imaj oluşturmaya yönelik olarak yazılı
mesajların sınırlı olduğu, büyük şehirlerin seçkin noktalarında yer alan dış mekân reklamları
kullanmaktadır. Kitlesel markalar hedef kitlesini oluşturan tüketiciyle en sık buluşabileceği
kalabalık caddeler, toplu taşıma araçları ve durakları, gibi noktalarda bulunmaktadır. Bunlar,
imaj oluşturmanın yanı sıra ürün, fiyat, indirim fırsatları gibi satışa teşvik eden mesajları da
içermektedir.
66
Bireysel müşteri ya da olası müşteri ile doğrudan bir ilişki yaratan ve kullanan tüm
reklam etkinlikleri olarak tanımlanan doğrudan pazarlama175, moda markaları tarafından
değerlendirilen geleneksel iletişim yöntemlerindendir. Geleneksel pazarlama iletişimi
uygulamalarından biri olan doğrudan pazarlama, tüketiciyle doğrudan ve anlamlı bir iletişim
oluşturma süreç ve tekniklerini içermektedir. İnternet tabanlı uygulamalar, telefon çağrıları,
kişisel temaslar, yazılı iletişim araçları doğrudan pazarlama uygulamalarının bazılarıdır176.
Moda markalarının “web site”leri, tüketicinin markayla etkileşime geçtiği alanlar
olarak önemle değerlendirilmelidir. Kullanıcıyı çeşitli yöntemlerle markanın “web sitesi”ne
yönlendirdikten sonra buradaki tasarım ve içerik unsurlarıyla, kişiselleştirilmiş uygulamalarla
marka ve kullanıcı arasındaki temasın sürdürülmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bugün
hemen her moda markası web sitesine, kullanıcılara, markanın istediği ve denetlediği biçimde
mesaj aktaran birer iletişim kanalı olarak oldukça önem vermektedir. “Web site” üzerinden
satış yapmak gibi hedeflerin yanı sıra kullanıcıyla uzun vadeli ilişki kurmayı olanaklı kılacak
bilgiler, CRM çalışmalarına ve diğer tanıtım yöntemlerine kaynaklık etmektedir.
Doğrudan pazarlama uygulamaları arasında en sık kullanılan ve internetin sağladığı
olanaklar sayesinde günümüzde daha etkin bir biçimde değerlendirilen elektronik posta
reklamları, moda markaları tarafından yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Yeni ürünler,
kampanyalar hakkında bilgi vermek, doğrudan satış yapılan dijital platforma yönlendirmek ya
da marka imajına katkıda bulunacak bilgi aktarmak için kullanılabilecek e-posta bildirimleri,
moda markası ve tüketici arasında etkileşimli bir üretim sürecini meydana getirmektedir.
Telefon çağrıları ve etkinliklere özel davetiyleler, prestij markalarının doğrudan
pazarlama yöntemleri içinde değerlendirilmektedir. Özel ürünler, belirli müşterilere özel
indirim fırsatları, sezon öncesinde gerçekleştirilen ve sınırlı sayıda müşterinin davet edildiği
mağaza içinde yer alan defileler gibi etkinliklerin duyurulması için çoğu zaman mağaza
müdürü sürekli müşterilerle doğrudan iletişime geçebilmektedir. Bu etkinliklerde kullanılan
kişiye özel davetiyeler de bu kapsamda değerlendirilebilir.
Tutundurma karmasının en doğrudan ve en uzun süredir var olan yöntemi olan
kişisel satış, modanın önemli etkinliklerinden biridir. Kişisel satış, olası tüketicilerle ürünlerin
175
176
Drayton Bird, Commonsense Direct and Digital Marketing, 5.. Basım, İngiltere: Kogan Page, 2007, s.17.
Jackson ve Shaw, s.160.
67
ve ilgili ikna edici iletişimin sunumu olarak tanımlanabilir. Özellikle mal ve hizmet
gösteriminin
gerekli
olduğu
firmadan
firmaya
(“business-to-business”)
ilişkilerde
kullanılmaktadır177. Tüketici markaları için söz konusu olduğunda, tüketicinin moda
organizasyonunun tüketiciye satış yapan ya da danışmanlık yapan insan yüzü ile karşılaşması
olarak iyi yönetilmesi gereken etkinliktir. Bu nedenle, her tür satış etkinliğini, değersiz olarak
kabul eden yaygın görüşün aksine, bu alanda eğitimli, yetenekli ve istekli işgücünün
sağlanması, rekabetin her geçen gün arttığı moda sektörü için büyük önem arz etmektedir178.
Kişisel satış, özellikle lüks giyim modası sektöründe yer bulan bir satış etkinliğidir.
Lüks sektörü, özel alışveriş (“private shopping”) programları, özel tüketici etkinlikleri, özel
ürün gösterimleri, çevrimiçi ayrıcalıklı bilgi erişimi, moda şovlarındaki satışlar gibi pek çok
kişisel satış yöntemi kullanmaktadır. Lüks sektöründe kişisel satış, ürünün yaratıcısı ya da
ürünün bileşenlerine hâkim olan diğer uzmanların mevcudiyetini gerektirmektedir.
Uzmanlaşmış bilgi ve birebir etkileşim kişisel satışın çekirdeğini meydana getirmektedir.
Ayrıca, kişisel satış, kişiselleştirilmiş ve özelleştirilmiş müşteri ilişkileri hizmeti sağlamanın
yollarından biridir. Bu strateji, aynı zamanda veri madenciliği ve tüketici istek ve beklentileri
doğrultusunda mal ve hizmetlerin yeniden tasarlanmasında kullanılabilecek tüketici verisini
edinmek için faydalı bir stratejidir179.
Halkla ilişkiler moda pazarlamacıları için en önemli iletişim aracı olarak
değerlendirilebilir.
Benzer amaçları
gerçekleştirmek üzere aynı
iletişim
araçlarını
kullanmaları açısından reklam ile aynı nitelikleri taşımaktadır. Örneğin ikisi de farkındalığı
arttırmak ve tüketicilerin ürün ve markalara yönelik tutumlarını değiştirmek için oldukça etkin
metodlar kullanmaktalarsa da bunları kullanma biçimleri değişiklik göstermektedir.
Reklamcılar belirli bir yayında yer edinmek için ücret öderlerken, halkla ilişkilerin amacı,
ürün ya da marka hakkında haber ya da bilginin bulunduğu bir elde etmeye çalışmaktadır180.
Bunun için de özellikle moda basınında yer edinmek üzere etkinlikler gerçekleştirmektedir.
Moda yayılım sürecinde önemli rol oynayan diğer iletişim yöntemleri, halkla ilişkiler
araçları başlığı altında değerlendirilmektedir. Moda halkla ilişkileri başlığı altında
177
Okonkwo, s.152.
Jackson ve Shaw, s.179.
179
Okonkwo, s.153, 154.
180
Jackson ve Shaw, s.184.
178
68
değerlendirilen bu alan, giyim modasına ilişkin kaynaklarda önemli bir yer tuttuğu için ayrı
bir başlıkta ele alınacaktır.
2.3.2. Moda Halkla İlişkileri
Marka kimliğini destekleyen ve oluşturduğu imajlarla markayı tüketicinin yaşam
tarzıyla anlamlı bir şekilde ilişkilendirmeye çalışan uygulamalar da moda halkla ilişkileri
kapsamında değerlendirilebilir. Markanın hangi tüketici grubu için hangi fiyat aralığında,
hangi çağrışımlarla konumlandırılacağı markaya ilişkin stratejik kararları meydana
getirmektedir.
Bu
kararlar
doğrultusunda
markanın
tüketiciyle
buluştuğu
alanlar
şekillendirilmektedir.
Marka kimliğinin görsel tasarımı bu alanların başında yer alan unsurlar arasındadır.
Görsel kimlik, tüketici zihninde markanın yer edinmesi ve diğer markalardan farklılaşması
açısından oldukça önemlidir. Markanın vaadine ilişkin sembolik ipuçları aktaran görsel
kimliği diğer tüm iletişim unsurlarında tutarlı bir biçimde kullanılmaktadır. Bunlardan en
önemlisi, markanın logosudur. Tipografik unsurlar markanın kimliğine ilişkin mesaj verme
gücüne sahiptir. Renk ve diğer grafik elemanlarla bir araya geldiğinde marka logosunun etkin
bir mesaj verme kapasitesi bulunmaktadır. Örneğin, siyah, altın, krom renkler lüks markaların
kimliklerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Görsel kimlik unsurları, bir giyim modası markasının
mağaza tasarımı gibi temel tasarım alanlarının yanı sıra, alışveriş poşetleri, hediye paketleri,
faturalar, ürün etiketleri gibi detaylarda da stratejik bir biçimde kullanılmaktadır.
Çoğu zaman bir halkla ilişkiler kampanyasının amacı haber olmaya değer hikâyeler
aracılığıyla tanıtım gerçekleştirmektir. Bu hikâyeler; bir markanın yıllık kârlılığına ilişkin
bilgiler gibi şirket çıktıları, gerilla pazarlama uygulamaları, markanın ünlüler tarafından
tasarlanan koleksiyonları, bir markanın medyada yer edinmek için gerçekleştirdiği bir
araştırma sonucunu basınla paylaşması gibi etkinlikler, markaların gerçekleştirdikleri haber
olmaya değer halkla ilişkiler uygulamaları arasında kabul edilmektedir181.
181
Jackson ve Shaw, s.186, 187.
69
2.3.2.1. Temel Halkla İlişkiler Yöntemleri
Halkla ilişkiler etkinliklerinin giyim modasında tanıtım gerçekleştirdiği farklı yollar
bulunmakla birlikte birçok markanın medyada yer almak üzere gerçekleştirdiği ortak bir dizi
halkla ilişkiler etkinliği bulunmaktadır182:
Halkla İlişkiler Kitleri (PR Packs): Basın için hazırlanmış bilgiler içeren ve çoğunlukla sezon
öncesinde paylaşılan dosyalardır. Çoğunlukla sezon öncesi basına yönelik hazırlanan moda
şovları ve basın günlerinde paylaşılmaktadır.
Stil rehberi (Look Book): Fotoğraflardan oluşan stil rehberleri, temel görünüm ve stilleri
açıkça göstermeyi amaçlamaktadır. Basının fotoğraf ya da stil çekimleri için örnek modeller
isteyebilmesi için her ürün detaylı bir şekilde açıklanmaktadır. Moda editörü sayfalarında yer
verecekleri giysileri seçerken bu kataloglardan yararlanmaktadır.
Tanıtım materyalleri paylaşım siteleri: prshots.com gibi markaların basın için hazırladığı
tanıtım materyallerini yükleyebildiği web siteleri, moda basınının güncel haber ve görsel
malzemelere ulaşabilmesini sağlamaktadır.
Haber bülteni: Düzenlenen belirli etkinlikler hakkında özel haberler, moda gazetecilerine
gönderilmektedir.
Örnek koleksiyon: Önemli moda markaları ve perakendecilerin basın ofisleri, sezona ilişkin
ana stilleri ve sezondan önce hazırlanan fotoğraf çekimlerini basınla paylaşmaktadır.
Basın günleri: Moda perakende markaları, yılda üç kere koleksiyonlarını moda basınına
tanıtmak için birer hafta ayırmaktadırlar. Bu haftalar, yıllık moda takviminde belirlenmiştir.
Nisan ayında sonbahar için, Temmuz ayında Noel için, Kasım ayında sonraki yılın bahar
koleksiyonlarının tanıtımı gerçekleştirilmektedir. Marka yöneticileri, bütçe ve konumlandırma
kararları neticesinde moda basınını markanın halkla ilişkiler ofisleri ya da bir dış mekâna
davet ederek yeni koleksiyonlarını tanıtmaktadırlar. Bu buluşmalarda gazetecilere basın
kitleri, stil rehberlerinin yanı sıra bir takım hediyeler dağıtılmaktadır. Basın günlerinin amacı,
gazetecilerin yakında çıkacak ürünlere ilgi göstermesini sağlamaktır.
182
Jackson ve Shaw, s.186-189.
70
Moda şovları: Bir moda şovu, çoğunluğu basın ve tüketicilerden oluşan hedef kitleye moda
tasarımları ve pazarlama mesajlarını aktarmak üzere tasarlanan bir pazarlama etkinliğidir.
Moda şovları, hem yeni tasarımcılar hem de varolan moda markalarının yeni fikir dizileri,
marka konumları ve ürün çeşitleri hakkında basın ve tüketicilerle iletişim kurmasını
sağlamaktadır. Moda şovları çeşitli biçimlerde kullanılabilir. Kitle pazarı düzeyinde,
perakendeciler ve küçük markalar moda şovlarını, perakende yönetimi ve personele yeni
sezonun ürünlerini göstermek üzere kurum içinde gerçekleştirmektedir. Daha seçkin markalar
düzeyinde moda tasarımcıları ve markalar, yılda iki kez uluslararası basın ve alıcılara yönelik
defile düzenlemektedir. Bu şovların davet edilen basın mensuplarının marka hakkında haber
yapmasını sağlamak ve katılımcıların koleksiyondan ürün satın almasını sağlamak olmak
üzere iki temel amacı bulunmaktadır. Söz konusu katılımcılar, bireysel moda tüketicilerinin
yanı sıra uluslararası bölümlü mağazalar ve butikler da olabilir. Moda şovları, sıklıkla şovda
yer alan ürünler, modeller ve yaratıcı yönelimler odağında moda basınına konu olmakta;
tasarımcı ve markaya ücretsiz basın içeriği sağlamaktadır. Bu içerik, ürün özellikleri ve fiyat
bilgilerinden çok tasarımcı, marka ya da defilede yer alan moda temasına odaklanmaktadır.
Moda şovları, genellikle ilgili oldukları moda sezonundan beş ay önce gerçekleştirilmektedir.
Moda haftaları: Moda haftaları, moda evleri ve lüks markaların sonraki sezonda yer alacak
ürünlerini tanıtmaları için temel buluşma yerleri olarak tanımlanabilir. Hazır giyim
markalarının
bahar/yaz
gerçekleştirilmektedir.
dönemi
şovları
Sonbahar/kış
önceki
dönemi
yılın
şovları,
eylül
aynı
ve
yılın
ekim
şubat
aylarında
ayında
gerçekleştirilmektedir. Dünyanın birçok yerinde çok sayıda hazır giyim moda haftası
düzenleniyor olsa da dört temel şov sırasıyla, New York, Londra, Milano ve Paris’te
düzenlenmektedir. Bu şehirlerde yılda iki kere gerçekleşen hazır giyim şovlarına yüksek
bütçeler ayrılmaktadır. Bu şovlar büyük oranda, her şehir kendi ulusal tasarımcı ve
markalarını ağırlamaktadır. Milano Moda Haftasında Prada, Gucci, Armani gibi markalar;
Paris Moda Haftasında Chanel, Louis Vuitton, Christian Dior gibi önemli markaları New
York Moda Haftasında Calvin Klein, Ralph Lauren gibi ülkenin önemli markaları yer
almaktadır. Moda haftalarında yer alan lüks markaların çoğunluğunun ortak özelliği, bunların
oldukça yüksek reklam bütçelerine sahip olmalarıdır. Bu bütçelerin çoğunluğu, özellikle
Vogue ve Elle gibi prestijli moda dergileri olmak üzere basılı mecralar ve diğer iletişim
kanallarında değerlendirilmektedir.
71
Dijital şovlar: Bazı markalar daha önceden sahnelenerek kaydedilmiş ve Moda Haftasında
yayınlanan dijital şovlar hazırlamaktadır. Dijital şovlar, sahne arkadaşında görüntüler,
röportajlar, saç, makyaj ve ürünlere yakından bakış gibi ek değerler de içermektedir. Böylece
içerik yaratmak ya da koleksiyon satın almak amacıyla hareket eden editör ve perakendeciler,
fiziksel olarak orada bulunmak zorunda kalmadan şova katılabilmektedirler. Bu gelişme
endüstrinin aktörleri kadar izleyicileri için de avantaj sağlamaktadır183.
2.3.2.2. Ünlü Kullanımı
Yukarıda yer alan tanıtım araçlarına ek olarak moda halkla ilişkileri kapsamında
değerlendirilebilecek etkinliklerden biri de ünlülerin modayla ilişkilendirilmesidir. Ünlülerle
ilişkilendirme, özellikle son yıllarda çok sık uygulanıyor olsa da lüks giyim moda marka ve
tasarımcıları tarafından uzun zamandır gerçekleştirilen bir etkinliktir. Çağdaş modanın önemli
isimlerinden olan Charles Worth, 19. yüzyılda henüz bir pazarlama iletişimi aracı olarak
değer kazanmadan önce, markalar ile ünlülerin ilişkilendirilmesinin önemini fark etmiştir. Bu
nedenle moda evi “La Maison Worth”de, Fransa’daki Avusturya büyükelçisinin eşi ve
Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’in yakın arkadaşı olan Prenses Von Metternich ile
ilişkisine özen göstermiştir. Bu kişinin La Maison Worth’le olan ilişkisi, moda evinin
statüsünü ve başarısını arttırmış ve Paris’deki etkisinin ötesinde dünyanın en etkili moda evi
olarak anılmasını sağlamıştır184. Tasarımcıların ünlülerle medyaya yansıyan yakın dostlukları
da benzer bir tanıtım etkisine sahiptir. Audrey Hepburn ve Hubert de Givenchy gibi tasarımcı
ve ikon dostluklarının tasarımlara ünlünün imajını aktaran bir işleve sahip olduğu
söylenebilir.
Ünlüler, özellikle lüks moda sektöründe markalar için önemli ve değerlidir. Ünlüler,
markaların yükselmesine ve düşüşüne önemli düzeyde katkıda bulunabilirler. Örneğin
Marilyn Monroe’nun uyurken yalnızca Chanel No. 5 kullandığını söylemesi, ürünün eşi
183
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17 Eylül 2014).
184
Okonkwo, s.156.
72
2012.
bulunmaz bir ikon konumuna yükselmesine katkıda bulunmuştur. Sonrasındaki başarılı
pazarlama iletişimi çalışmalarıyla bu konumu günümüzde hâlâ devam etmektedir185.
Lüks markalarının her kesimden tüketiciye ulaşan ürün grubu olan parfümler söz
konusu olduğunda, ünlüleri kullanmak neredeyse bir gelenek haline gelmiştir. Reklamların
Dili adlı kitabında Judith Williamson, basılı reklamları değerlendirirken bu ürün grubunun
hakkında bilgi verilmesi mümkün olmaması nedeniyle, dışarıdan alınan bir imgeyle
anlamlandırılması gerekliliğinden bahsetmektedir. Williamson’ın çözümlemeleri, parfüm gibi
ancak koku alma duyusuyla deneyimlenen ve buna bağlı olarak reklamlarında imgeye dayalı
anlatıma gerek duyan parfümlerin yanı sıra diğer moda ürün kategorilerinde birer imge olarak
ünlülerle mesaj iletme çabalarının nasıl şekillendiğine ilişkin açıklayıcı bir örnek niteliğini
taşımaktadır.
Çok sık rastlanan bir reklam biçimi, ünlü ile parfüm şişesinin yan yana
gösterilmesidir. Bu yan yana koymanın amacı bu iki imgeyi ilişkilendirmektir. Bu iki imge
arasındaki bağlantı gelişigüzel olsa da reklam okumaya alışkın tüketici bunların ortak bir
anlama sahip olduğu varsayımına sahiptir. Catherine Deneuve’un yer aldığı Chanel No. 5
reklamını çözümleyen Williamson, Deneuve ile parfüm şişesi arasında hiçbir bağlantı
bulunmadığını, bağlantılının Deneuve’un reklam okuyucusu için ifade ettikleri ile
kurulduğunu belirtmektedir. Buna göre parfümün Deneuve ile aynı anlamı taşıması
hedeflenmektedir. Reklam aracılığıyla bu ürün için istenenin, bir gösterge olarak anlama sahip
olan Catherine Deneuve’un parfümle ilgili yeni bir anlamalılık sistemi yaratmak üzere
kullanılmasıdır. Bu durumda ancak Catherine Deneuve’un bir gösterge olarak anlamını bilen
şık Fransız güzelliğiyle ilişkilendiren okuyucu için anlamlı olmaktadır186.
Moda sektöründe bir tanıtım aracı olarak ünlülerin kullanımı, ürün ve ünlü arasında
yukarıda özetlenen biçimde derin bir bağ kurmakta olduğu için, marka ve ürün için çok büyük
öneme sahiptir. Bu nedenle bu yönde alınacak kararlar dikkatle değerlendirilmelidir. Ayrıca
ünlü ve marka arasındaki ilişki, bir reklamda ürün ve ünlünün yer almasıyla sınırlı değildir.
Özellikle
günümüzde
ünlüler
ve
markaların
185
işbirliği
yaptığı
farklı
uygulamalar
Okonkwo, s.156.
Judith Williamson, Reklamların Dili: Reklamlarda Anlam ve İdeoloji, Ahmet Fethi (çev.), Ankara: Ütopya
Yayınları, 2000, s.24, 25.
186
73
bulunmaktadır. Bir markayı desteklemesi için ünlü seçiminde değerlendirilmesi gereken
birçok faktör ve boyut bulunmaktadır187.
Okonkwo’ya göre öncelikle kimlerin ünlü olarak kabul edildiğinin değerlendirilmesi
gerekmektedir. Ünlüler; sanat, müzik, film ve televizyon, spor, kültür, eğitim, politika,
hükümet ve hatta din alanında gibi toplumun çeşitli yüzlerinde önemli bir etkiye sahip olan
kişilerdir. Bunlar film ve televizyon yıldızlarından müzisyenlere, sporculara, bilim
adamlarına, mühendislere, toplumun seçkinlerine, politikacılara ve hatta güzelliği ve doğru
etkinliklerde yer alması dışında belirli bir kariyere sahip olmayan kişilere dek uzanan geniş
bir alandaki bireyleri kapsamaktadır. Moda dünyasında ise bu ünlüler listesi; tasarımcılar,
bunların esin kaynakları, modeller, fotoğrafçılar, imaj ve stil danışmanları ve makyaj
sanatçısı, moda danışmanı ve hatta Mark Tungate gibi moda yazarlarını da içermektedir188.
Bu kişilerin marka iletişiminde kullanılma nedenleri; öncelikle markanın mesajını,
rakiplerin reklam ve vaatleri arasında dikkat çekmesini sağlamak ve tüketicileri markanın
güvenilirliğine ikna etmektir. Özellikle yeni markalar söz konusu olduğunda markanın
ünlülerle desteklenmesi marka farkındalığı yaratma konusunda çok yararlıdır. Ünlüler,
markanın konumlandırılması ve yeniden konumlandırılmasında etkin bir işleve sahiptirler ve
markanın konumunu kuvvetlendirebilirler. Bir markanın ürünlerini ya da cazibesini
yükseltebilecek
ünlüler,
markanın
küresel
pazarda
tanınması
reklamlar
olmakla
birlikte
için
de
fırsat
yaratabilmektedir189.
En
sık
kullanılan
biçimi
ünlülerin markaları
desteklemesinin çeşitli yolları bulunmaktadır190:

Ünlülerin moda dergilerinde ve açık hava mecralarında sıklıkla yer alan
reklamlarda yer almasıdır. Louis Vuitton, Kate Moss, Gisele Bündchen, Eva Herzigova,
Naomi Campell gibi modellerin yanı sıra Kanye West, Madonna, Jennifer Lopez, Uma
Thurman, Scarlett Johansson gibi müzik ve sinemanın ünlü isimlerini reklamlarında
kullanmaktadır.
187
Okonkwo, s.157.
Okonkwo, s.157.
189
Okonkwo, s.157, 158.
190
Okonkwo, s.158, 159.
188
74

Televizyon, sinema ve internette kullanılan reklam filmleri de ünlülerin yer
aldığı reklam çeşitlerinden birini meydana getirmektedir. Chanel No. 5’ın Nicole Kidman
ile gerçekleştirdiği reklam filmi buna örnek verilebilir.

Filmlerde, televizyon programlarında, sitcom, dizi filmlerde markanın
ürünlerinin yer alması bu kapsamda örnek verilebilmektedir. Bu alanda en önemli
örneklerden birini, Richard Gere’in başrolünde oynadığı “American Gigolo” filmi
oluşturmaktadır. Bu filmde Georgio Armani markası ve İtalyan görünümü ön plana
çıkarılmıştır. Bu klasik örneğin dışında, günümüzde hemen her sinema filmi ve
televizyon dizisinde bu tür ürün yerleştirme örnekleri görebilmekteyiz. Ancak Legally
Blonde II (Jimmy Choo), Le Divorce (Hermès) gibi sinema filmleri, Sex & the City gibi
dizi filmler, moda markalarının ön planda olduğu örneklerdendir. Bugün ayrıca sosyal
medya kullanıcılarının aktif katılımıyla belirli ünlülere ait stiller hızla kişiler arasında
yayılabilmektedir. Türkiye’de Aşk-ı Memnu adlı dizinin ardından Medcezir dizisi, konu
aldığı lüks yaşam tarzıyla ilişkili olarak oyuncular ve giydikleri ürünler önem
kazanmaktadır.

Markaların giysi ve aksesuarlarının çeşitli etkinlik ve mekânlarda ünlülerin
üzerinde görünmesi, ünlülerin moda markalarıyla ilişkilendirilmesinin temel örneklerini
meydana getirmektedir. Moda ve magazin dergilerinde çok sık yer alan, ünlülerin
sezonun favori ürünlerini kullandığı fotoğrafların ardında çoğu zaman marka ve ünlünün
yaptığı sponsorluk anlaşmaları yer almaktadır. Markalar bu ünlülere, ürünlerini günlük
yaşamlarının bir parçasıymış gibi sergilemeleri karşılığında ödeme yapmaktadır. Bu
uygulamanın ünlüler tarafından zaten arzulanır olduğu için lüks ürünler söz konusu
olduğunda tercih edilmeyeceği düşünülse de lüks markalar da bundan sıklıkla
yararlanmaktadır. Ünlülerin günlük yaşamları içinde doğal bir şekilde ürünleri
kullanıyorken görüntülenmeleri çoğu zaman ürünün ücretli reklamlarından daha dikkat
çekici ve etkili olabilmektedir.

Ünlülerin ücret karşılığında markaların ürünleriyle görüntülenmesinin yanı
sıra, ücretsiz olarak ürünleri kullanırken fotoğraflanması, “gratis” ürün yerleştirme olarak
tanımlanmaktadır. Bu durum ünlü kişinin bir marka ya da ürünü benimsemesi, gerçekten
hoşlanması durumunda gerçekleşmektedir. Bununla birlikte ünlülerin tüketiciler
üzerindeki olağanüstü etkilerinin farkında olmalarından ve bunu kendilerini için kara
75
dönüştürmek istediklerinden dolayı bu çok sık rastlanan bir ünlü-marka ilişkisi örneği
meydana getirmemektedir.

Markaların isimlerinin şarkı sözlerine dâhil edilmesi de ünlü ile markanın
işbirliğinin bir örneği olarak değerlendirilmektedir. Örneğin Beyonce’nin şarkı sözlerinde
Jimmy Choo, Mariah Carey’nin şarkı sözlerinde ise Louis Vuitton yer almaktadır. Jay
Z’nin “Tom Ford” adlı şarkısında olduğu gibi markanın adının doğrudan kullanıldığı
durumların yanı sıra “red and green G’s all on my hat” (“şapkamın her yerinde kırmızı ve
yeşil G’ler”) sözlerinde Gucci markasının ima edilmesi gibi örnekler de bulunmaktadır.

Ünlüleri belirli ürünlerin tasarımında ortak yaratıcı ya da ortak olmaya davet
etmek de çok sık rastlanan uygulamalardan biridir. Amerikalı rap müzik sanatçısı ve
yapımcısı Pharrel Williams’ın Louis Vuitton ile gerçekleştirdiği sınırlı üretim güneş
gözlüğü koleksiyonu gibi lüks marka örneklerinin yanı sıra kitlesel markaların özellikle
de marka statüsünü yükseltmek ve lüks markalara yakın bir imaj elde etmek üzere
gerçekleştirdiği ünlüler tarafından tasarlanmış ürün koleksiyonları bulunmaktadır. H&M
bu konuda önemli bir örnek niteliğindedir. Madonna ve Beyoncé gibi ünlülerle
gerçekleştirdikleri koleksiyonlar büyük ilgi görmüştür. H&M’in ayrıca David Beckham
adına bir erkek iç giyim ürün grubu da bulunmaktadır. Ancak Beckham ve Lana Del Ray
gibi ünlüler bu işbirliğinde marka için tasarım yapmamışlardır.

Ürünlere
ünlülerin
isimlerini
vermek
de
bu
ilişkiler
içinde
değerlendirilmektedir. Gucci’nin Jeckie Kennedy’nin adını kullandığı “Jackie bag”
ürünü, Hermès’in Grace Kelly ve Jane Birkin’in adını kullandığı “Kelly bag” ve “Birkin
bag” buna örnek verilebilir.
Ünlüler, bir markaya çok az bir çaba karşılığında iyi tanımlanmış bir kişilik kazanma
olanağı sunmaktadır. Tüketicilerin ünlülerle bir geçmişi vardır: Onları yalnızca filmlerde ve
dergilerde görmüş olsalar da aralarında bir bağ kurar ve onları dost bir yüz ve güvenilir zevk
sahipleri olarak kabul ederler. İfadesiz yüzleri ve bu dünyaya ait değilmiş gibi görünen
bedenleriyle modellerin böyle bir etki yaratması daha az olasıdır. Moda endüstrisinde yalnızca
markalar değil, moda basını da ünlülerin tüketicilerin stillerine olan etkisini fark etmiştir. Son
76
yıllarda ünlü moda dergilerinin kapaklarında modellerin yerini giderek daha fazla sayıda
ünlüler almaya başladığı görülmektedir191.
Özellikle son yüz yıldır giyim modası ve yaşam tarzlarının yayılmasında, ünlü moda
ikonlarının rolü önemlidir. Elizabeth Taylor, Audrey Hepburn, Marliyn Monroe, Madonna,
Micheal Jackson, Lady Diana, Kate Moss’un en popüler örneklerini oluşturduğu moda
ikonları, geniş kitlelerin yeni eğilimleri ve moda silüetlerini benimsemesini sağlamıştır.
Geleneksel medya araçlarının yanı sıra sosyal medyanın toplumdaki önemli kişilerin
yaşamlarını yakından takip edebilir hale getirmesiyle birlikte, moda ikonlarının moda
yayılımındaki etkisi giderek artmıştır. Tüketiciler bu kişilerin gündelik yaşamlarını takip
etmekte, çeşitli sosyal medya uygulamaları ile paylaşabilmektedir. Moda ikonları da kişisel
tanıtımlarının bir parçası olarak giyim tarzlarını, kullandıkları markaları; genel olarak, yaşam
tarzlarını meydana getiren her unsuru yayınlayabilmektedirler.
2.3.2.3. Sponsorluk
Sponsorluk, olumlu bir imaj yaratma ve markanın güvenilirliğini arttırmak gibi ortak
hedeflere sahip olduğu için halkla ilişkilerin uzantısı olarak kabul edilebilmektedir. Halkla
ilişkilerden farklı olarak sponsorluk girişimlerinde, çoğunlukla sanat, spor, iyi niyet
etkinliklere bütçe oluşturmak için finansal destek kullanmaktadır. Bu etkinlikler tüketicilerin
zihninde markaya dair uzun süreli olumlu bir imaj kazanmasını sağlamaktadır. Bu nedenle
özellikle sponsorluğu gerçekleştirilen etkinliğe katılan ya da bu etkinliğin temsil ettikleriyle
bağ kuran tüketiciler için marka sadakati oluşturma konusunda önemli bir role sahiptir. Bu
bağlamda Louis Vuitton, Pierre Cardin gibi markaların sanat etkinliklerine verdiği destekler
değerlendirilebilir192.
Sponsorluk etkinlikleri, markanın belirli pazar segmentlerine yönelmesinin ve belirli
tüketici kitleleriyle bağ kurmasının bir yolu olarak değerlendirilebilir. Louis Vuitton’un her
yıl düzenlenen “American Yacht Regatta” yarışlarına, kupaya “Louis Vuitton Cup” adının
191
192
Tungate, 2006, s.148-151.
Okonkwo, s.155.
77
verilmesi karşılığında sponsor olması bu duruma örnek verilebilir. Bu sponsorluk çalışması
sayesinde Louis Vuitton, dünyanın en zengin bireylerine ulaşma ve olumlu tanıtım yapma
şansı yakalamıştır193.
Sponsorluğun sağladığı en önemli faydalardan biri, markaya kendine ait bir alan
sağlamasıdır. Bu hem markanın hem de mesajının dikkat çekmesini sağlamaktadır. Aynı
alanda faaliyet gösteren markaların rekabet edebilmesi adına da önemli bir etkinliktir. Diğer
halkla ilişkiler faaliyetlerinde olduğu gibi, sponsorluk programları da şirketin mevut
durumunu, açıkça tanımlanmış hedefleri, iyi belirlenmiş hedef kitleyi değerlendirmeyi
içermelidir194.
2.3.2.4. Moda Basını
Moda halkla ilişkileri, en temel düzeyde moda basını ile birlikte çalışmaktadır. Moda
basını mensupları giyim modasıyla ilgilenen okuyucunun beklentilerini karşılamak için moda
hikâyeleri, yazıları, ürünlerine ihtiyaç duymaktadır. Buna karşılık moda halkla ilişkilerinin de
markanın tüketicileriyle iletişim kurmak üzere medyada yer almaya ihtiyacı vardır.
Dolayısıyla moda halkla ilişkilerinin, moda basınıyla birbirlerinin varlığından beslenen bir
ilişki içinde olduğunu söylemek mümkündür195.
Etkinlik pazarlaması tutundurma ve iletişim karması içinde yer almakla birlikte, daha
sık kullanılan reklam, halkla ilişkiler ve satış tutundurma araçlarının gölgesinde kalmaktadır.
Herhangi bir pazarlama faaliyetinde; reklam, halkla ilişkiler ve satış tutundurma kitlesel
pazarlamanın en önemli araçları olarak değerlendirilirken giyim modası söz konusu
olduğunda en önemli ve etkili kitle iletişim aracı halkla ilişkiler uygulamaları, özellikle de
etkinlik pazarlaması uygulamalarıdır. Halkla ilişkileri bu konuma taşıyan; giyim modası
endüstrisinde, marka, moda basını ve bunlar arasındaki ilişkide basının göreli yansızlığıdır.
Herhangi bir mal ya da hizmetle ilgili tanıtım yapmakla karşılaştırıldığında giyim modası,
tüketicilerin ilgilerini çeken ve kendilerini ilişkilendirebilecekleri göz alıcı başlıklar
193
Okonkwo, s.156.
Okonkwo, s.156.
195
Jackson ve Shaw, s.187.
194
78
sunmaktadır. Ünlülere ve modaya ilişkin haberler, bir yayının baskı sayısını arttırmanın yanı
sıra yayının pazardaki konumuna da güçlendirmektedir. Moda basını, okuyucularına modanın
değişen gerçekliğini yansıtmak için gerçek ürün ve haberlere ihtiyaç duymaktadırlar 196. Bu
nedenle giyim modası markaları ve moda basını arasındaki ilişkiler, marka yöneticilerinin
basında yer almak için büyük çabalar harcadığı zahmetli süreçlerden farklı olarak giyim
modasında basın ve marka yöneticilerinin karşılıklı ihtiyaçlarına dayalıdır.
Moda basını ile markalar arasındaki ilişkiye farklı bir açıdan yaklaşan Mark Tungate,
Modada Marka Olmak adlı kitabında moda basınının büyük moda şirketlerinin pazarlama
bölümlerinin birer uzantısı olarak kabul edilebileceğine dikkat çekmektedir. Bu ilişkinin
içyüzüne bakıldığında, yüksek reklam bütçeleriyle moda markalarının moda basınını ayakta
tutma niteliğinin yanı sıra moda markalarının basınla dostluklarını geliştirmek için kullandığı
hediyeler ve tatillerin, bu ikisi arasındaki dostluk ilişkisini güçlendirdiği görüşmektedir. Bu
nedenle moda dergilerinde, moda markalarına ilişkin eleştirel görüşlere çok sık
rastlanmamakta; bunlar adeta modadaki gelişmeleri ve moda markalarının güncel haberlerini
iletme işlevini göstermektedirler 197.
Mark Tungate’in moda markaları ve moda basını arasındaki ilişkilere ilişkin
sektörden ve basından kişilerle yaptığı görüşmeler oldukça aydınlatıcıdır. Tungate,
İngiltere’de “Condè Nast”ın direktörü olan Nicholas Coleridge ile yaptığı görüşmeden şu
bilgileri aktarmıştır: Vogue ve diğer moda dergileri, moda dünyasını eleştirmek üzere değil;
“trend”leri haber yapmak için yayınlanmaktadır. Editörler, sayfalarında yer almasını
istedikleri giysileri kendileri seçmektedirler. Reklam desteği karşılığında sayfalarda bir
markaya ne kadar yer verileceğine ilişkin anlaşmalar yapılmamaktadır. Editörler, büyük
markalara yer vermek kadar fazla tanınmayan tasarımcılara yer vermeye de isteklidirler198.
Bununla birlikte moda basınının bu konuda ne kadar özgür olduğu, yayının pazardaki
konumuyla da ilgilidir. Vogue’un Fransız baskısının editörü olan Carine Roitfeld de
Vogue’un editörlerinin belirli bir tasarımcıya yer vermek zorunda olmadıklarını; pazardaki
güçlü konumları sayesinde olağanüstü bir özgürlüğe sahip olduklarını belirtmektedir. Buna
rağmen genç tasarımcılar, belirli bir özgürlüğe sahip görünen moda dergilerini, sayfalarında
196
Jackson ve Shaw, s.188.
Tungate, 2006, 154, 155.
198
Tungate, 2006, 156.
197
79
reklam verenlere yer vermekle eleştirmektedirler. Bunlardan kalan yerleri de genç ve reklam
bütçesine sahip olmayan tasarımcıları vermektedirler199.
Pazarda güçlü bir konuma sahip olmayan yayınlarda editörler reklam verenlerle
yapılan anlaşmalara bağlı kalabiliyorlar. Roitfeld, okuyucuların bu tür bir derginin okuyucular
tarafından, özgür editörler tarafından hazırlanmış olanlardan kolaylıkla ayırt edilebileceğini
belirtmektedir. Harvey Nichols’dan April Glassborow ise okuyucuların reklam ile haber
arasındaki farkı anlayabileceklerini ama zaten okuyucuların reklamı moda paketinin bir
parçası
olarak
kabul
ettiklerinden
dolayı
bunu
rahatsız
edici
bulmayacaklarını
belirtmektedir200.
2.3.2.5. Tüketici Kaynaklı Moda Yayılımı
1980’lerin son yılları ve özellikle 1990’lardan itibaren modada tabana inme
kuramının öne sürdüğünün aksine bir eğilim ortaya çıkmıştır. İnternetin sunduğu erişim ve hız
olanağı, tüketici davranışlarındaki değişim, giyim modasını herkesin ulaşabileceği, hakkında
konuşabileceği bir platform haline getirmiştir. Toplumsal kabullerin esnekleşmesiyle, giyim
modada bireylerin benzer ya da aynı giyinmesinin makbul olduğu gerçeği değişmeye başlamış
ve tüketim tercihlerinde özgünlük yansıtmak bir birey olarak tüketicinin en önemli
arzularından biri haline gelmiştir.
Modern moda tarihinde tüketicilerin moda akımlarına kaynaklık ettiği durumlar
dikkat çekicidir. Alt kültürlerde ortaya çıkan eğilimlerin, doğal gelişmelerin toplumun giderek
genişleyen bir bölümünde benimsenmesine ilişkin örnekler bulunmaktadır. Bunların
çoğunluğunu; toplumdaki yaygın eğilimlerin aksine hareket eden, başkaldıran ya da bunlarla
uyumsuzluk gösteren davranışlar medyana getirmektedir. Örneğin 1990’ların başlarında öne
çıkan iki önemli eğilim olan bağcıksız spor ayakkabı ve giyenin iç çamaşırının bel lastiğini
gösteren düşük ve bol blucinler kaynağı suçlulardır. Hapse girdiklerinde önlem olarak
199
200
Tungate, 2006, 156, 157.
Tungate, 2006, 156, 157.
80
suçlulardan kemer ve ayakkabı bağcıkları alınırken, bu dönemde çok sık hapse girip çıkan
rapçiler sayesinde bu eğilim yaygınlaşmıştır201.
Moda portallarıının yaygınlaşması, canlı yayın ve sosyal medya, markalar ve
tüketiciler arasındaki boşluğu, yüksek modayı hiç olmadığı kadar erişilebilir hale getirerek
doldurmaktadır202. Son on yılda ise tüketici kaynaklı moda eğilimlerinin internet ve sosyal
medya uygulamaları sayesinde hızla yayıldığını görmekteyiz. Bu uygulamaların en popüler
olanları moda bloglarıdır. Moda blogları, modayla ilgilenen pek çok kişinin yeni ürünleri,
görünümleri, stilleri paylaştığı alanlar olarak dikkat çekmektedir. Bloglar, “video bloglar” ve
“shopping hauls” olarak adlandırılan kullanıcıların satın aldıkları ürünlere yer verdiği
videolar, popüler moda yayılım araçları olarak önem kazanmaktadır. Her gün kullanıcılar
tarafından binlerce blog oluşturulduğu ve bunlardan sayısız içerik paylaşıldığı göz önünde
bulundurulduğunda çok sayıda takipçi ve beğeni kazanan başarılı bir moda bloğu yaratmanın
oldukça zor olduğu söylenebilir.
Bununla birlikte çok sayıda moda takipçisi “shopping haul”, “video blog” ve
“blog”larında diğer tüketicilerin moda eğilimlerine yön verecek düzeyde başarı elde
etmişlerdir. Yayınladıkları her bir videonun milyonlarca kez izlendiği başarılı kullanıcılar,
moda markaları ve perakendeciler tarafından takip edilmektedir. Moda markaları ve
perakendecileri geleneksel tanıtım yöntemlerinin yanı sıra popüler kullanıcıların bir sonraki
videolarında yer almasını sağlamak üzere ücretsiz ürünler göndermek gibi tüketiciye
ulaşmanın yeni yollarını da değerlendirmektedir203.
iPhone için hazırlanan “vSuch” uygulaması gibi moda “microblog”ları, modayı
sosyal ağlarla bir araya getirerek bireyler ve moda markaları arasında etkileşim yaratmayı
hedeflemektedir. Bu uygulamada kullanıcılar markalara ait en son haberleri edinmenin yanı
sıra kendi düşüncelerini ve fotoğraflarını paylaşabilmektedir. Tasarımcılar, ünlüler ve moda
201
Tungate, 2006, s.219.
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17 Eylül 2014).
202
203
Cline, s.14.
81
2012.
severleri bir araya getiren bu tür uygulamalar, sanat ve kitleler arasındaki boşlukları
doldurmayı hedeflemektedir204.
Bu gelişmelerle önem kazanan tüketici modası, toplumsal seçkinlerin beğenilerine
yönelmek yerine, toplumun tüm katmanlarındaki tüketici gruplarının beğeni ve ilgilerine
yönelmektedir205. Hazır giyim markası Rebecca Minkoff’un CEO’su Uri Minkoff, moda
şovlarının daha önceleri editörler ve alıcıları hedef aldığını belirtmektedir. Varlıklı kişiler
moda şovlarında gördükleri ürünleri satın alırken editörler ise 4 ile 6 ay arasında değişen bir
süreçte yani ürün sıradanlaşmaya başladığı zaman koleksiyon hakkında bilgi paylaşmaktaydı.
Dolayısıyla tüketicilerin ürünler popülerliğini yitirene dek giyim modasında neyin moda
olduğunu bilme şansı çok azdı. Ancak sosyal medya uygulamaları sayesinde tüketiciler, yeni
eğilimlere henüz podyumdayken, Instagram, Pinterest, Facebook platformlardan ulaşmakta,
bunlara ilişkin gerçek zamanlı yorumlar yapmaktadır206.
“Style.com” gibi web siteleri, moda şovlarında ön sıralardan fotoğraf çeken moda
blogcularının fotoğraflarını anında sosyal medyada paylaşmasını sağlamaktadır. “Style.com”,
on yıldan uzun bir süredir ilk 24 saat içinde moda şovlarından fotoğrafları yayınlamaktadır
ama günümüzde tüketicilerin bir saatten fazla beklemeye bile tahammülleri olmadığı
görülmektedir. Sitenin editörü Dirk Standen, modanın demokratikleşmesini endüstri açısından
hem iyi hem de kötü bir gelişme olarak değerlendiriyor. Bu durum, tüketici beğenilerini
geleneksel endüstri takviminden daha kısa bir sürede ulaşılabilir olmasını gerektiriyor. Artık
yalnızca elit bir kesim değil, modayla ilgilenen oldukça geniş bir tüketici kitlesi birkaç aydan
önce mağazalarda olamayacak görünümleri podyumda görüyor, beğeniyor ve talep ediyor.
Sektör bu talebe bağlı olarak değişim göstermekte olsa da bu durum lojistik olarak karmaşık
bir durum meydana getirmektedir207.
Tüketicilerin hızlı memnuniyet taleplerine çözüm bulmak isteyen bazı markalar,
koleksiyonlarının defilelerden satın alma ya da Moda Operandi gibi e-ticaret sitelerinden ön
204
Lao Li. “The First Fashion Microblog in China”, 7 Nisan 2011. http://www.techinasia.com/vsuch-the-firstfashion-microblog-in-china/ (30 Eylül 2014).
205
Crane , 2003, s.177.
206
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül 2012.
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17 Eylül 2014).
207
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17 Eylül 2014).
82
2012.
sipariş verme imkânı sunmaktadır. Moda Operandi’nin kurucusu ve yöneticisi Aslaug
Magnusdottir, tüketicilerin genellikle bir koleksiyonun en pazarlanabilir olan bölümünden
sipariş verdiği kabulüne dayanarak faaliyet göstermektedir208. Bu gelişme de tüketicilerin
moda endüstrisinin işleyişinde ne denli önemli değişimler gerçekleştirme gücüne sahip
olduğunun bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.
“Polyvore.com”, “bukombin.com” gibi web siteleri, tüketicilere yeni eğilimleri takip
etme, çevrimiçi alışveriş yapma ve burada yer alan ürünlerle kendi stillerini oluşturup
paylaşmalarını sağlamaktadır. Kullanıcılar bu platformlarda binlerce ürün arasından seçim
yapmakta ve değişik kategorilerden ürünleri bir araya getirerek kendi kombinlerini
yaratmaktadırlar. Bu sırada ürün hakkında bilgi edinmekte ve aynı zamanda satın
alabilmektedir. Bu uygulamaların sosyal boyutu ise bunların farklı platformlarda paylaşılabilir
olmasıdır. Diğer kullanıcılar, bir ürünün kaç kişinin hazırladığı kombinde kullanıldığını, hangi
diğer ürünlerle bir arada kullanıldığını takip edebilmektedir.
3. MARKA STRATEJİLERİ AÇISINDAN “YENİ LÜKS”
3. 1. Lüks Olgusu ve Lüks Tüketim
Lüks kavramının ilk lüks nesneler olan mücevherat ve değerli taşları ifade ettiği
kabulüne dayanarak209 lüksün tarihinin insanlık tarihinin erken dönemlerine dek uzandığını
208
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17 Eylül 2014).
209
2012.
Davide Luzzini ve Stefano Ronchi. “Purchasing Management in the Luxury Industry: Organization and
Practices”. Operations Management Research, Vol.3, No.1-2, 2010, s.7.
83
söylemek mümkündür. İlkel çağlarda ölülerin değerli mücevherleri ya da güçlerini temsil
eden diğer nesnelerle birlikte gömülmeleri bu görüşü desteklemektedir. İnsanlık tarihi;
örgütlenmiş toplumlar, bunlara öncülük eden gruplar ve bu gruplara özgü nesneler, semboller
ve yaşam tarzlarını barındırmaktadır. Lüks tüketimin kökenlerinin de ilkel toplumlardaki bu
gruplar ve bunlara özgü nesne ve sembollere dek uzandığı söylenebilir210.
Online Etimology Dictionary’ye yer göre Fransızca luxurie; 1300’lerde cinsel ilişki,
luxurious; şehvet düşkünlüğü ve ahlaksızlık anlamlarını taşırken 14. yüzyıl ortalarında ise
şehvet, günahkâr kendine düşkünlük anlamlarına sahip olmuştur. Terim, 17. yüzyıla dek bu
olumsuz anlamını sürdürmeye devam etmiştir. 1630’lardan sonra kaliteli ve pahalı olana
bağımlılık; 1704’den itibaren şaşaalı; 1780’den itibaren yaşamın gerekliliklerinin ötesinde
zevkli ve konforlu şey anlamını kazanmıştır. Lüks kelimesinin kökenini oluşturan modern
Fransızca bir terim olan “luxure” ise sefahat, hovardalık, şehvet anlamlarına sahiptir.
İspanyolca “lujuria”, İtalyanca “lussuria”nın da kökenini meydana getiren Latince “luxuria”,
aşırılık, savurganlık, israf, lezzetlilik; “luxus”, aşırılık, görkem anlamlarını taşımaktadır211.
Lüks terimi, yüzyıllar içinde ve çeşitli toplumlarda farklı anlamlara sahip olmuştur.
İlkel toplumlardan beri lüks nesnelerin sahipliğinin önemi fark edilmekteyse de bazı dönem
ve toplumlarda lükse olumsuz bir anlam atfedilmiştir. Örneğin, Antik Yunan şehir devletinde
lüks, sosyal istikrara karşı bir tehdit olarak kabul edilmiştir. Hristiyanlığın lüks kavramını
günah ilan etmesi, çeşitli toplumların lükse bakış açısının uzun bir süre boyunca olumsuz
olmasına neden olmuştur212. Lüks, her zaman arzu ile ilişkilendirilmiştir. Ancak 18. yüzyıla
kadar bu ilişkilendirme güçlü bir şekilde arzuların tehlikeli ve zararlı olduğu kabulüne
dayanmış, lükse dair ahlaki eleştirel tutum 19. yüzyıl boyunca sürdürmüştür. Bu eleştirilerin
yankıları hâlâ çağdaş kültürel değerlendirmelerde dikkat çekmektedir213.
Lüksün günümüzdekine benzer bir anlam kazanması ise orta sınıfın oluşması ve
lüksün daha fazla sayıda kişi için ulaşılabilir olması ile gerçekleşmeye başlamıştır. Bu
210
Jean-Noël Kapferer ve Vincent Bastien, The Luxury Strategy: Break the rules of marketing to build
luxury brands, Londra: Kogan Page Limited, 2009, s.6.
211
Online Etymology Dictionary, “Luxury”, http://www.etymonline.com/index.php? allowed_in_frame
=0&search=luxury&searchmode=none (24 Şubat 2014).
212
Luzzini ve Ronchi, s.7.
Christopher J. Berry, The idea of luxury: A conceptual and historical investigation, İngiltere: Cambridge
University Press, 1994, s.3, 4.
213
84
gelişmeyle birlikte lüksle ilgili tartışmalar ahlâki boyuttan ekonomi-politik boyuta taşınmaya
ve kavrama olumlu anlamlar yüklenmeye başlanmıştır. Fransız Devrimi ile birlikte oluşmaya
başlayan orta sınıf, pahalı nesnelerin yalnızca miras yoluyla elde edilebilir olması yerine satın
alınabilir hale gelmesiyle birlikte lüks tüketime yönelmiştir. Bu dönemde lüks nesnelerin
mülkiyetinin yalnızca seçkin bir azınlık tarafından elde ediliyor olmaması ve bunların servet,
seçkinlik ve güç ile ilişkilendirilmesi214, lüks nesnelere ulaşmaya çalışan kişi sayısını
arttırmıştır.
20. yüzyıldan itibaren tüketimin sosyal anlamı, satın almanın soyut, sembolik ve
duygusal boyutu gibi lüks tüketime ilişkin pek çok ayrıntı incelenmeye başlanmıştır215.
Dünyanın farklı yerlerindeki insanların kendilerini ayrıcalıklı malların mülkiyeti ile tatmin
etmesi nedeniyle lüks ürünler, yoğun bir ilgi ve tartışma konusu olmuştur. Tüketicilerin
gelirlerinin keyfi kullanıma daha fazla olanak sağlayacak şekilde artması ve bireylerin lüks
ürünler için dikkate değer bir şekilde harcama yapmaya istekli olmaları216, lüks tüketimi
önemli bir araştırma alanı haline getirmiştir. Teknolojik gelişmeler ve küreselleşmenin
etkisiyle çağdaş tüketim alışkanlıklarının belirlendiği bir dönem olarak kabul edebileceğimiz
20. yüzyılda lüks malların, eşsizlikleriyle tanımlanan ve kitle pazarının seri üretimini bozan,
sıra dışı, ender ve mülkiyetinin sahibine ayrıcalık kattığı ürünler olduğu vurgulanmakta ve bu
bağlamda lüks malların tüketiminin gerekli olanı aşan bir çeşit tüketimi ifade ettiği
belirtilmektedir217.
2000’li yılların başlarında ise bir yanda maddi olmayan, sembolik ve duygusal
bileşenler önemini korurken, diğer yanda gösteriş amacıyla seçkin ve pahalı ürünleri satın
almaya dair yeni yaklaşımlar belirmeye başlamıştır. Çünkü günümüzde lüks ürünlerin satın
alımını, varlıklı sınıf ile sınırlandırılmış bir tüketim davranışı olarak açıklamak her
zamankinden daha zordur218. Buna göre; günümüzde lüksün belirli bir sınıfa ait tüketim
davranışı değil, belirli bir grup insanın yaşam tarzını ifade ettiğini söylemek mümkündür.
214
Luzzini ve Ronchi, s.7.
Luzzini ve Ronchi, s.7.
216
Husic ve Cicic, s.231.
217
Luzzini ve Ronchi, s.1.
218
Luzzini ve Ronchi, s.1.
215
85
Lükse ilişkin bu değişim, modern topluma geçiş sürecinde tüketim olgusuna
yüklenen anlamlar ve modern tüketimin sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla açıklanabilir.
Geleneksel olarak ekonomik parametreler ile açıklanan bir olgu olan tüketimin, ekonomik
olduğu kadar toplumsal ve kültürel bir süreç219 olduğu artık yaygın bir şekilde kabul
edilmektedir. Birey, bireylerden oluşan topluluklar ve daha büyük ölçekte toplumlar, çeşitli
üretim ve tüketim faaliyetleri ile yaşamlarını şekillendirmişlerdir.
Çağdaş pazarlama kaynaklarında kabul gördüğü şekliyle tüketim kavramı, bireylerin
istek ve ihtiyaçları doğrultusunda pazardaki çeşitli ürünleri satın almalarını ifade etmektedir.
Bu anlamda çeşitli disiplinlerin katkı sağladığı bağımsız bir çalışma alanı haline gelen tüketim
alışkanlıkları ya da tüketici davranışları, dünyanın farklı yerlerinde tüketim kültürünün etkisi
altındaki küresel pazar, markalar ve bireylerin ilişkisini incelemektedir.
Modern tüketim modeli olarak da adlandırılan bu tüketim olgusu, devrim öncesinde
saltanat zamanında şekillenmeye başlamıştır. Bu bağlamda Fransa’da tüketici kralı olarak
tanınan 14. Louis döneminin özellikle de modern lüks tüketim davranışlarının ilk örneklerini
sunduğu belirtilmektedir. 14. Louis dönemi; askeri, dini ya da politik olaylar ile değil, şaşaalı
yaşam tarzı ile anılmaktadır. Fransa’nın lüks kavramıyla ilişkilendirilmesini sağlayan bu
yaşam tarzının amacı, kral ve saltanatına lüksün hazzını yaşatmanın ötesinde diğerlerine
politik güç gösterisi yapmayı da içermektedir. Zira bu dönemdeki tüketim pratikleri ölçülü bir
sistemin parçalarıydı ve amacı bireysel haz değil, politik güç elde edilmesiydi220.
Bugün ise lüks tüketim, kısıtlı bir toplumsal sınıfa ait olmanın ötesine geçmiş,
neredeyse her sosyo-ekonomik sınıftan bireyin deneyimleyebileceği bir olgu haline gelmiştir.
Önceleri tüketim davranışları yalnızca ihtiyaçlar doğrultunda şekillenmekteyken bugün bir
bireyin tüketim davranışlarının ardında inançlar, korkular ve arzuların dahil olduğu
çözümlenmesi oldukça güç olan birçok neden yer almaktadır. Dünyada oldukça fazla sayıda
kişinin lüks tüketimde bulunması, bireyin psikoloji ve sosyoloji alanlarında tartışılan birçok
ihtiyaç ile ilişkilendirilmektedir.
Bugün içinde bulunduğumuz bu durumun nedeni, 20. yüzyılın sonlarında karşılaşılan
türde tüketim olgusunun yalnızca yararcılık açısından ve ekonomik bir süreç olarak değil,
219
220
Bocock, s.76.
Kawamura, s.90.
86
gösterge ve sembollerin de içinde olduğu bir sosyal ve kültürel süreç olmasıdır. Bu anlamda
tüketim; yalnızca gereksinimlere değil, arzulara dayanan bir olgudur. Günümüzde lüks
tüketim, birçok bireysel ve toplumsal ihtiyacın karşılığı haline gelmiş durumdadır. Üretilen
malların gösterge ve semboller kullanılarak tüketicilere satılmasıyla tüketim ile arzular
arasında yapay bir bağlantı kurulmaktadır. Birey bir kez modern tüketim ideolojisiyle ilgili
sosyal ve kültürel uygulamalardan etkilendikten sonra çeşitli ihtiyaç ve arzuları ile
ilişkilendirilmiş ürünleri satın almayı arzu etmektedir221.
Lüks tüketim, özellikle 20. yüzyıldan itibaren çeşitli disiplinlerin ilgi odağı haline
gelmiştir. Lüks ürünlerin mülkiyetinin belirli bir sınıfa ait bir yaşam biçiminin parçası iken
halkın geri kalanı tarafından elde edilebilir hale gelmiştir. Bu durum, lüks tüketimin
anlaşılabilmesi için iktisadi yaklaşımların ötesinde, sosyoloji ve psikoloji gibi disiplinlerin de
yaklaşımlarını gerektirmiştir. Bu bölümde; ekonomi, sosyoloji ve psikoloji disiplinlerinin lüks
tüketime dair kuramsal yaklaşımları incelenecektir.
3.1.1. Ekonomik Yaklaşım
Lüks ve lüks tüketimin yalnızca ekonomik yaklaşımla açıklanması olanaklı değildir.
Bireyin kendine ya da diğerlerine parasal varlığının göstergesi olarak nesneleri ya da belirli
bir yaşam biçimini sergilemesinin birey ya da topluma has bir boyutunu psikolojik ve
sosyolojik yaklaşımlar ile de değerlendirmek gerekmektedir. Bu kabulle birlikte bireylerin
parasal varlığını sergilemesini mümkün ve anlamlı kılacak şartları ve parasal varlığına işaret
eden göstergeleri, lüks tüketime temel teşkil etmesi açısından ekonomi yaklaşımıyla
açıklamak yararlı olacaktır. Bu bölümde lüks tüketim, birçoğu geleneksel yaklaşımlar içinde
yer alan başlıklar altında; temel tartışma konusu olan ihtiyaç karşıtlığı, kapitalist ekonomik
sistem, fiyatlandırma stratejileri ve sınıflı toplumlarda ekonomik statünün sergilenmesi
açısından incelenmiştir.
20. yüzyılın sonlarında tüketimin özellikle Batı ülkelerinde, yalnızca yararcılık
yaklaşımıyla değerlendirilebilecek ekonomik bir süreç olmaktan uzaklaşmıştır. Gösterge ve
221
Bocock, s.13.
87
sembollerin dahil olduğu bir sosyal ve kültürel süreç olarak tanımlanmaya başlanmış olması
lükse dair bir tanımlama yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte ekonomik yaklaşımın
geçerliliğini koruduğu ekonomik ve sosyal yapılar da mevcuttur. Ekonomik yaklaşım,
dünyanın az gelişmiş bazı bölgelerinde ve Batı kapitalizminin en yoksul bölgelerinde hâlâ
geçerliliğini korumaktadır222.
Ana akım ekonomistlere göre, lüks bir ürün talebin yüksek gelir esnekliğinden
faydalanan bir mal ya da hizmettir. Ekonomik boyutuyla değerlendirildiğinde lüks kavramı;
ihtiyaçların ötesinde yer alan, gerekli ya da faydalı olmayan bir tüketim biçimini tanımlamak
için kullanılmaktadır. Filozof ve politik-ekonomist Bernard Mandeville, lüksü bir insanının
varlığını sürdürmek için “o anda ihtiyacı olmayan her şey” olarak tanımlamıştır. Ekonomist
ve sosyolog Werner Sombart da benzer biçimde lüksü, gerekli olan aşan harcama olarak
tanımlamış; filozof Garret Thomson, lüks nesnelerin temel özelliklerinin gerekli ya da
kullanışlı olmamak olduğunu belirtmiştir. Buna göre lüks; fazladan olan, ihtiyaç duyulmayan
ve onsuz yaşanabilen, sahip olması hoş, ancak sahip olmamanın belirli bir acı yaşatmayacağı
bir şey olarak tanımlanabilir223.
Lüks olanın gereksizliği vurgusuna dayanan eleştirilerin çıkış noktasını, bir malın
faydalı olması gerektiği kabulüne dayanan ahlaki bir tüketim yaklaşımı oluşturmaktadır. Tarih
boyunca tüm toplumlar zorunlu harcamalar ötesinde harcama ve tüketimde bulunmuştur.
Sosyolog Jean Baudrillard bu durumu; bireyin var olmanın ötesinde yaşadığını aşırı,
gereğinden fazla tüketim gerçekleştirdiğinde hissedebildiğine dair bir tüketici güdüsüyle
açıklamaktadır224.
Günümüzde küresel ekonominin etkisini sürdürdüğü dünyanın giderek genişleyen bir
bölümündeki tüketiciler için lüksün geleneksel tanımını meydana getiren gereğinden fazla
olanın nerede başladığı ve nerede sona erdiğini belirlemek zordur. Gerekli ve faydalı olanın
sınırlarının ne olduğuna, savurganlığın nerede başladığına dair sorularının cevaplarını bulmak
neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Rasyonel ve ekonomik kökenli faydalılık olgusu temelinde
değerlendirildiğinde, savurganlık irrasyonel bir artık olarak kabul etmektedir. Günümüzde
222
Bocock, s.13.
Berry, s.24-26.
224
Jean Baudrillard, Tüketim Toplumu Söylenceleri/Yapıtları, 5. Basım, Hazal Deliçaylı ve Ferda Keskin
(çev.), 2012, s.39
223
88
olguyu karmaşık hale getiren ise, savurganlığın irrasyonel bir artık olmaktan çok, üst bir
toplumsal işlevsellikte rasyonel faydalılığın yerine geçerek olumlu bir işlev kazanmış
olmasıdır225.
Christopher Berry, gerekli olan ve gerekli olmayan ayrımı bağlamında lüks ürünleri,
gıda, barınak, giysi ve boş zaman olarak dört kategoriye ayırmıştır. Berry’ye göre bu
kategorilerin ortak noktası, bunların tümünün negatif çağrışımlara sahip olmasıdır. Berry’ye
göre; W. Hamish Fraser’ın “The Coming of the Mass Market” adlı çalışmasında belirtmiş
olduğu ve İngilizlerin elde ettikleri artıkdeğerleri daha fazla ve daha iyi yiyecek, giyside
çeşitlilik, daha gösterişli ev mobilyaları ve daha çeşitli boş zaman etkinlikleri için
değerlendirdiklerine ilişkin görüşleri bunu destekler niteliktedir. Buna göre, pazarda lüks
olarak nitelendirilen herhangi bir ürün bu dört kategoriden birine dâhil olacaktır226.
Bu tanıma rağmen ihtiyaçlar ve arzular arasındaki ayrım çoğu zaman oldukça
belirsizdir. Örneğin yemek, hem bir ihtiyaç hem de bir lüks olarak nitelendirilebilir. Lüks
olarak kabul edildiğinde yemek bir arzu nesnesidir. Berry, ihtiyaçlar ve arzular arasındaki
farkları açıklarken iki kıstasın önemine değinmiştir: Bunların ilki, arzuların kasıtlı olmasıdır.
İhtiyaçlar ise kişiye özeldir. Arzulardan farklı olarak ihtiyaçlarımız, diğer kişiler tarafından da
fark edilebilir. Örneğin besin ihtiyacı olan bir kişi, yemek tercihini arzusuna göre yapabilir ve
ne yemeyi istediğine kendisi karar verir. Ancak bir kişinin hastalıktan korunmak için C
vitaminine ihtiyacı olması, kişinin inancı ya da vitamin içeren besinler tüketmek isteyip
istememesi ile ilgili değildir. İkincisi ise arzulardan farklı olarak isteklerin evrensel olması
kişiye özel değil, insan türüne özel olmasıdır227.
Lüksün ekonomik boyutları değerlendirilirken dikkat çekilmesi gereken unsurlardan
biri de lüks tüketimin söz konusu dinamiklerinin küresel kapitalist ekonomik sistem içinde
anlam kazandığıdır. Bireyin ekonomik, profesyonel, kültürel açıdan toplumsal statünün üst
basamaklarındaki mevcudiyetini gösteren lüks ürünler, rasyonel faydalarının ötesinde
anlamlar sunmaktadır. Çoğu zaman ürünlerin rasyonel niteliklerinden şaşırtıcı derecede
bağımsız olan bu anlamların ve bunların toplamının oluşturduğu anlamlar zincirinin serbest
piyasa ekonomisi ideolojisi içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Endüstriyel kapitalizm
225
Baudrillard, 2012, s.39.
Berry, s.5, 6.
227
Berry, s.6.
226
89
olarak tanımlanabilecek bu dönemin en belirleyici unsuru, tüketim mallarının üretimidir.
Modern kapitalizmin en önemli kuramcılarından kabul edilen Karl Marx; bir tüketim malını,
doğrudan kullanım ve tüketim amacıyla değil, pazarda satılması amacıyla üretilen ürün olarak
tanımlamıştır228. Bir tüketim malının bir ihtiyacı karşılamanın yanı sıra geniş bir pazarda
farklı beğeni ve beklentilere sahip tüketicileri satın almaya dair arzu yaratmak ve dolayısıyla
üreticisine kazanç sağlamak amacıyla üretilmektedir.
Günümüzde işlevsel olarak kullanılabilecek bir tüketim analizinde salt ekonomik
yaklaşımdan kaçınılmasının nedeni, ekonomik statünün belirleyiciliğine rağmen bireysel ve
toplumsal faktörlerin satın alma davranışları üzerindeki belirleyiciliğidir. Bir toplumda etkin
olan kültürel değerler ve sembollerin tüketim alışkanlıklarında oynadığı rolün de ekonomik
faktörlerin yanı sıra değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada Max Weber’in modern
kapitalizmin gelişiminde kültürel değerlerin önemiyle ilgili incelemesi, Marx’ın görüşlerine
katkı niteliğinde değerlendirilebilir. Weber’e göre; tüketicinin modern kapitalizmin kendisine
sağladığı mal ve hizmetleri satın alma arzusu ve imkânı ile bu malları bir pazar için üretip
satmak yoluyla kazancın sürdürülmesi gibi ekonomik hareketler, daha geniş bir toplumsal ve
kültürel bir bağlam içinde oluşmaktadır229.
Endüstriyel kapitalizmin ilk dönemlerinde bireylerin toplumsal yaşamlarındaki en
belirleyici unsur çalışma yaşamındaki rolleri olmuştur. Bu dönemde bireylerin meslekleri,
onların toplumsal kimliğinin temelini oluşturmaktadır. 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise
meslek dışında farklı roller de toplumsal kimliği oluşturmada önem kazanmıştır. Kişinin
parasal varlığı, ailesi ve çoğu zaman buna bağlı toplumsal statüsü, entelektüel sermayesi,
eğitiminin sağladığı ayrıcalıkları, boş zaman etkinlikleri ve tükettikleri ürünler, bireyin kim
olduğunu ortaya koyan unsurlardır. Sınıflar arası geçişin olası hale gelmesiyle toplumsal alt
sınıflar üst sınıflara benzeme arzularını pazarda bu amaçla üretilmiş tüketim nesneleri ile
gerçekleştirmeye çalışır hale gelmişlerdir. Yani tüketim nesneleri, ihtiyaçların ötesinde
bireyin kimliğini sergilediği hazırda göstergeler olma rolünü de üstlenmeye başlamıştır. Bu
değişimle birlikte bireyler ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak malları satın almanın
228
229
Bocock, s.42, 43.
Bocock, s.42, 43, 47.
90
ötesinde, kimliğinin farklı boyutlarını meydana getirecek tüketim mallarını satın almaya
başlamışlardır230.
Buna bağlı olarak ortaya çıkan tüketimcilik ideolojisi, bireylerin yalnızca yaşamlarını
sürdürebilmek için değil; pazardaki tüketim mallarına sahip olmak üzere çalışması ve
ekonomik kaynak elde etmeye çalışmasını ifade etmektedir. Tüketimcilik ideolojisi, yaşamın
anlamının bir şeyler satın almak, önceden düzenlenmiş deneyimleri yaşamak olduğunu öne
süren ideolojidir ve bu ideoloji içinde birçok kişiyi ayakta tutan şey, tüketim malları ve
deneyimleri ile ilgili yaratılmış hayallerdir231. Toplumsal olarak ayrıcalıklı bir sınıfın tüketim
alışkanlıklarını ifade eden lüks malların tüketimi, yalnızca estetik haz sağlamanın ötesinde,
hem bireyin toplumdaki ayrıcalıklı konumuna işaret etmek hem de bu ayrıcalıklı sınıfa ait
olmadığı halde onun sembollerini taşımayı arzulayan bireylere tatmin sağlamak gibi işlevlere
sahiptir.
Tüketim mallarının sahip olduğu sembolik anlamlar modern bireyi; giysiler,
otomobiller, ev eşyaları gibi pek çok ürün kategorisinde tercih yapar ve satın alırken
etkilemektedir. Satın alınanlar yalnızca yaşamsal ihtiyaçları karşılayan maddi nesneler değil;
bireyin iletişim içinde olduğu diğerlerine belirli anlamlar ileten, tüketicinin kendine dair
arzuladığı imajı sergilemek amacıyla kullanacağı nesnelerden oluşmaktadır. Kimliğini
toplumdaki diğerlerine sergilerken, söz konusu toplum içindeki bireylerin üzerinde hemfikir
olduğu kodların var olması temel bir koşuldur. Yani kapitalizm ürünlerinin tüketicisi olmak,
bir dizi özel kültürel değer ve sembolün de öğrenilmesini gerektirmektedir. Modern
tüketimcilik, kendine has bir dizi değerin yeterli sayıda insan grubu arasında geçerli ve
anlaşılabilir hale gelmesine bağlıdır232.
Mevcut toplumsal yapıyı öncekilerden farklılaştıran temel özelliklerden biri;
nesneler, hizmetler, maddi malların çoğaltılmasıyla oluşturulmuş tüketim ve bolluk
gerçekliğidir233. Tüketim nesnelerine özgü bu bolluk, kapitalist ideolojinin değerleri
temelinde, bireylerin savurganca harcama yapmasına neden olmaktadır. Baudrillard’a göre
lüks savurganlık, kültürel planda ekonomik süreçlerle bütünleşmiş çok daha derin ve
230
Bocock, s.56, 57.
Bocock, s.56, 57.
232
Bocock, s.59, 61.
233
Baudrillard, 2012, s.15.
231
91
sistematik bir savurganlığın maddi malların üretimiyle aynı zamanda üretilen, bu mallara
yedirilmiş olan ve zorunlu olarak tüketim nesnesinin nitelik ve boyutlarından biri olarak
tüketilen, işlevsel ve bürokratik bir savurganlığın yerini almıştır234.
Baudrillard’ın tarif ettiği bu süreçte kitle iletişim araçlarının rolü önemlidir.
Kapitalizmin en önemli araçlarından biri olarak kabul edilebilecek reklamlar, nesnelerin
kullanım değerini arttırmak üzere değil, onları moda ve hızlı yenilenmeye tabi kılmak üzere
değerini azaltmayı amaçlanmaktadır. Baudrillard’a göre günümüzde üretilen her şey, kullanım
değeri ya da kullanım süresine göre değil, hızla yok oluşuna göre üretilmektedir. Bugün
üretim düzeni, nesnelerin moda biçiminde örgütlenen bu geçersizleşme ile karakterize
edilmektedir235.
Günümüzde lüksün içinde bulunduğu çelişkili durumu belirgin bir biçimde gözler
önüne seren uygulamalardan biri, çağdaş reklamcılığın ürünleri lüks ile ilişkilendiriş
biçimidir. Reklamı yapılan kurum, kişi ya da marka, bir yandan lüks olarak nitelendirdikleri
ürünlerini mümkün olan en yüksek sayıda kişiye satmaya çalışırlarken lüksün geleneksel
tanımının önemli bir parçası olan ayrıcalıklı ve az sayıda kişinin sahip olabilmesini
unsurlarıyla çelişkili bir durum sergilemektedir236.
Lüks tüketimin ekonomik boyutunun içinde değerlendirilebilecek unsurlardan biri,
hem ürünün sahip olması gereken niteliklerin zorunlu bir sonucu olarak hem de ürünü
ayrıcalıklı ve zor ulaşılır bir konuma yükseltmek üzere lüks ürünlerin stratejik bir biçimde
yüksek fiyatlandırılmasıdır. Her ne kadar günümüzde bu iki unsur arasındaki ilişki zayıflamış
görünse de geleneksel olarak pahalılık lüks ile doğrudan ilişkilendirilmiş bir niteliktir. Lüks
bir ürün, sahip olduğu tasarım, malzeme, işçilik, hizmet gibi değerlerin yüksek maliyeti
nedeniyle olabileceği gibi özellikli bir ürün olmadığı halde üreticisinin tüketicinin zihnindeki
oluşturmak istediği ayrıcalıklı konumu nedeniyle de yüksek fiyatlandırılabilmektedir.
Lüks ürünler söz konusu olduğunda fiyat, vurgulanmaması gereken bir özellik haline
gelebilir. Lüks ürünlerin reklamlarında çoğu zaman yalnızca ürün yer almakta; ürün, tanıtım
amaçlı bir yazı ya da fiyat bilgisi olmadan sunulmaktadır. Giyim modası endüstrisi dışında da
234
Baudrillard, 2012, s.43.
Baudrillard, 2012, s.43.
236
Berry, s.5.
235
92
bu kuralın uygulandığı görülebilir. Örneğin lüks restoranların mönülerinde fiyat bilgilerine
yer verilmemektedir237. Lüks ürünlerin aksine kitlesel perakende mağazaları, restoranlar ve
benzer hizmet alanları, fiyat bilgisi üzerine odaklanabilmektedir.
Lüks ürünlere ilişkin genel bir kurala göre, ürünün tahmin edilen fiyatının gerçek
fiyatın üstünde olması değer yaratan unsurdur. Lüks ürünlerin fiyatlandırma stratejisinde,
önce ürün hazırlandıktan sonra fiyat belirlenmektedir238. Ulaşılabilir olmayı hedefleyen
kitlesel giyim modası markaları ise müşterilerin karşılayabileceği fiyatları belirledikten sonra
buna uygun tasarım, malzeme ve işçilik detayları planlayabilmektedir. Bir ürün, müşteri
tarafından lüks algılandığı ölçüde yüksek fiyatlandırılabilir. Kitlesel ve lüks markaların benzer
ürünlerinin fiyatları arasında dikkat çekici farklılıklar bulunabilir. Giyim modası, benzer
ürünlerin farklı markalar ya da markaların ürün grupları arasındaki fiyatlandırma stratejisi
farklılıkların kolaylıkla gözlemlenebildiği bir sektördür.
Lüks, arz temelli bir işletme modeli olarak tanımlanabilir. Klasik pazarlama teorisi,
fiyatın azalmasıyla birlikte talebin artacağını öngörürken lüks ürünler söz konusu olduğunda
fiyat ve talep ilişkisi bunun tam tersi olabilmektedir239. Çünkü lüks ürünlerin amacı, bunları
satın alan ya da tüketen kişilerin ekonomik statüsüne dikkat çekerek bireyleri toplumda güç ve
statü ile ilişkilendirilen bir konuma yükseltmektir. Dolayısıyla yüksek fiyat ödeme gücü
önemli bir gösterge haline gelmekte, kimi zaman ürünün yüksek fiyatı dolayısıyla
ulaşılmasının zor olması, sunulan tüm ayrıcalıkların yanı sıra ürünü özel kılan temel bir
özellik haline gelebilmektedir.
Berry, lüks ürünlerin pahalılığı ve nadirliği ile ilgili olan ayrıcalıklılığın tüketimi
arttırmaya yönelik bir aldatmaca olduğuna dikkat çekerken, bir ürünün pahalı ya da nadir
olmasının söz konusu ürünün lüks olarak kabul edilmesi için yeterli olmaması da farklı bir
görüşü meydana getirmektedir. Berry, pahalı ve nadir olma nitelikleriyle lüks arasındaki
ilişkileri ortaya koymaya çalışırken bir kitabın ilk baskısının nadir olma niteliğinden dolayı
çok yüksek fiyatlara satılabileceğini, ancak hem pahalı hem nadir olmasına rağmen bunun
lüks bir ürün olarak sunulmaması örneğini vermektedir. Günümüzde lüks olarak etiketlenen
ürünlerden farklılık gösteren bu örnek, lüks ürünlerin arzu edilirliğin ne denli önemli
237
Kapferer ve Bastien, s.70.
Kapferer ve Bastien, s.70.
239
Kapferer ve Bastien, s.70, 71.
238
93
olduğuna dikkat çekmektedir. Nadir olmaları, zor ulaşılır olmalarının yanı sıra çok fazla kişi
tarafından arzulanması da günümüzde lüks olarak tanımlanan ürünlerin temel bir niteliğidir.
Berry lüks bir ürünün, çok az kişinin sahip olabildiği, ancak çok sayıda kişinin sahip olmayı
arzu ettiği bir ürün olması gerektiğine dikkat çekmektedir240.
Lüks tüketime dair önemli yaklaşımlardan biri olarak Thorstein Bunde Veblen’in
“aylak sınıfı” kuramında, varlıklı bireylerin çoğunlukla servetlerini sergilemek ve bu şekilde
daha yüksek bir sosyal statüye ulaşmak için gösterişçi mal ve hizmetler tükettiğini belirtir.
Veblen’in görüşleri, prestij ve statü malları üzerine yapılan sonraki çalışmalara kaynaklık
etmiştir. Bu bağlamda ilgili kaynaklarda Veblen etkisi olarak yer alan kavram, tüketicinin
fonksiyonel olarak aynı özelliklere sahip ürünlerden birine daha yüksek bir fiyat ödemek
konusunda ortaya çıkan istekliliğini tanımlamaktadır241. Bu tüketici davranışı, bireylerin
toplumda prestij elde etmek için pahalılıkla ilişkilendirilen lüks ürünlere yönelmesini ifade
etmektedir. Benzer şekilde alana ilişkin kaynaklarda sıklıkla kullanılan “Veblen ürünleri”
kavramı da yükselen fiyatın ürüne olan talebi arttırmasını ifade etmektedir242.
Veblen’in çalışmalarının yeniden değerlendirmelerinin bazıları, teorinin fiyatın
faydayı arttıracağı önermesinden yola çıktığına ilişkin ortak bir yanlış kanaate sahiptirler.
Bunun aksine Veblen, bir nesnenin fiyatının yararını doğrudan etkileyeceğine ya da insanların
sadece daha fazlasıymış gibi görünmek için daha çok ödemeye çalıştığına dair bir görüşü
savunmamaktadır. Veblen, bireylerin statü arzusu içinde olduğunu ve bu statünün servetin
maddi sergilenişiyle artacağını savunmaktadır. Veblen’e göre, bir bireyin saygınlık kazanması
ve bunu sürdürmesi için servetin bir delil olarak sunulması gerekmektedir. Saygınlık yalnızca
deliller üzerine verilmektedir ve sosyal geleneklerde bu delil, gösterişçi tüketimin onaylanmış
ölçütleri içinde bulunan, aşırı derecede yüksek fiyatlı mallardan oluşmaktadır. Bu nedenle
Veblen’in analizine sadık bir gösterişçi tüketim teorisinde yararlılık, tüketim ve fiyatlar
üzerinden değil; tüketim ve statü üzerinden tanımlanmalıdır. Ayrıca Veblen, bireylerin
servetlerine kanıt sağlamak ve sergilemek için gösterişçi tüketimde bulunduklarını iddia ettiği
240
Berry, s.4,5.
Bagwell, Laurie Simon ve Bernheim, B. Douglas.“Veblen Effects in a Theory of Conspicuous Consumption”,
The American Economic Review, Vol.86, No.3, 1996, s.349.
242
Kapferer ve Bastien , s.95.
241
94
için fiyat ve statü arasındaki denklik ilişkisi, yüksek fiyatın statüyü göstermesinin sonucunda
ortaya çıkmaktadır243.
Bireyin özel mülkiyeti ile toplumsal statüsü arasındaki ilişki, toplumlar artı değer
üretmeye başladığından bu yana çeşitli disiplinlerin ilgi odağı olmuştur. Lüks tüketimin
ekonomik yaklaşımı, psikolojik boyutları da değerlendirerek analiz eden Veblen’e göre bir
kişinin toplum içindeki saygınlığı, o kişinin sahip olduğu servet doğrultusunda
belirlenmektedir. Buna bağlı olarak ortaya çıkan toplumsal hiyerarşi olgusu, bir toplumdaki
bireylerinin parasal varlıkları arasındaki farklılıklar temelinde oluşmaktadır. Bu görüşe göre;
toplumsal hiyerarşi içinde varlık sahibi olmak statü ve onur sahibi olmakla ilişkilendirilirken,
varlık sahibi olmamak ise statü sahibi olmamakla anlamına gelmektedir244.
Lüks tüketimi modern kapitalizm bağlamında ekonomik ve psikolojik unsurlarla
değerlendiren Veblen’in gösteriş tüketimi ve aylak sınıfı teorileri, lüks olgusu ve lüks tüketim
kavramına temel yaklaşımlarının da zeminini oluşturmaktadır. Veblen; iktisat, antropoloji,
sosyoloji, psikoloji ve tarihi bir arada dokuyan bir yaklaşım geliştirmiş ve özellikle de
“içgüdü” kavramının üzerinde durmuştur. Veblen’e göre, bir sanayi toplumunun gelişimini ve
işleyişini kavramak için insan doğasının özellikleri ile kültür arasındaki karmaşık ilişkinin
anlaşılması gerekmektedir. Birey, bir kültür içinde var olmakta ve kendisini, geçmiş döneme
ait toplum ve kültür ilişkisi mirasının belirlediği yerleşik davranış kalıpları içinde
bulmaktadır. Veblen’e göre, bu davranış biçimleri kurumsal bir yapı kazanmıştır.
Veblen“kurum” (institute) kavramını, düşünce alışkanlıkları olarak tanımlamaktadır ve bu
bağlamda işaret ettiği nispeten sabit insan davranışı özelliklerine de “içgüdü” adını vermiştir.
Veblen, insan davranışlarını belirleyen dört içgüdüyü şu şekilde sınıflandırmıştır245:

Ana-baba içgüdüsü (parental instinct)

Ustalık/zanaat içgüdüsü (workmanship instinct)

Boş merak içgüdüsü (idle curiosity instinct)

Açgözlülük içgüdüsü (acquisitiveness instinct)
243
Bagwell ve Bernheim, s.349, 350.
Andrew B. Trigg, “Veblen, Bourdieu and Conspicious Consumption”, Journal of Economic Issues, Vol.35,
No.1, 2001, s.100.
245
Vural Savaş, İktisatın Tarihi, 4. Basım, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2000, s.648-653.
244
95
Veblen, ilk üç içgüdü ile dördüncü içgüdünün bir arada olmasının bazı gerginliklere
neden olacağını belirtmiştir: İlk üç içgüdü; insanları kaliteli mallar üretmeye ve başkalarını
düşünmeye, son içgüdü ise sadece kendisi için yararlı olacak şekilde davranmaya teşvik
etmektedir. Veblen’e göre bu gerginlik ve zıtlık, hem insan tabiatının aslını hem de
ekonominin temelini oluşturmaktadır. Ayrıca Veblen, ilk üç içgüdüden kaynaklanan sebepsonuç ilişkisine dayanan faaliyetlere “endüstriyel istihdam”adını vermekte, bunları ilkel
toplumlarda bulunan yararsız, teknik ve bilimsel yöntemden uzak, bir otoriteye yakarış
şeklinde kendini gösteren “törensel davranış”tan ayırmaktadır246.
Kültür ve ekonomi ile ilgili analizlerini, içgüdüler arasındaki ikiliğe dayandıran
Veblen’in“Aylak Sınıfı” (the Leisure Class) kavramı da törensel-endüstriyel ikilemiyle
ilişkilendirilmiştir. Veblen bu ikilemi, 1899 yılında yayımlanan “The Theory of Leisure
Class”adlı
kitabında
“gösteriş
tüketimi”(conspicious
consumption),
“gösteriş
aylaklığı”(conspicious leisure), gösteriş israfı (conspicious waste), “parasal taklit” (pecuniary
emulation) ve “parasal kültür”ün bir ifadesi olan giyim-kuşam kavramlarını tartışmak için
kullanmıştır247.
Az gelişmiş kültürlerde bir kişiye ya da kabileye ait soyguncu gücün, o kabile içinde
saygı gördüğü belirten Veblen, çağdaş sanayi ekonomisinde bu soyguncu güçlerin kendilerini
toplumun az sayıda üyesine yüksek gelir sağlayan çalışma alanlarında (endüstriyel istihdam)
gösterdiğini belirmektedir. Bu yüksek gelirlilerin, kendilerini gösteremedikleri takdirde hiçbir
değeri olmayacaktır. Bu nedenle çağdaş kültür, servet gösterisini mümkün kılacak çeşitli
mekanizmalar üretmiştir. Bu bağlamda gösteriş tüketimi amacıyla satın alınan mallar,
bireylerin soygunculuk becerilerini yansıtan araçlar niteliğindedir. Bireylerin sahip oldukları
evler, otomobiller ve özellikle de giysiler, onların soygun düzenindeki yerlerinin açık
göstergeleridir. Bu bağlamda, aylak sınıfı da, ilkel kültürlerdeki soyguncu güçler gibi saygın
bir statü beklentisi içindeki kesimi ifade etmektedir248.
Veblen’in gösteriş tüketimi kuramı, aylak sınıfının ortaya çıkışına dayandırılmıştır.
Aylak sınıfı; çalışma gereksinimi olmayan, maddi birikimini çalışan sınıfın artı değerinden
elde eden sınıftır. Veblen, mirasla gelen servetin çalışma ile elde edilen servetten daha yüksek
246
Savaş, s.653.
Savaş, s.655.
248
Savaş, s.655.
247
96
bir statüye sahip olduğunu düşünmektedir. Yani Veblen’e göre, çalışma gereksinimi olmadan
sahip oldukları için aristokrat ailelerin birikimi toplum içinde en yüksek statüyü sağlayan
servet türüdür249.
Statü, toplumdaki diğer bireylerin bir bireyin toplum içindeki konumu hakkında
yaptığı değerlendirmelerden ortaya çıkmaktadır ve bu konumun değerlendirilebilmesi için
bireyin varlığın sergilenmesi gerekmektedir. Maddi varlıklar, aylak sınıfı üyelerinin sosyal
etkinlikleri
ile
toplumsal
statü
sağlamaktadır.
Veblen’e
göre,
bireyin
varlığını
sergileyebileceği iki sosyal etkinlik türü vardır: Bunların ilki boş zaman etkinliği; diğeri ise
mal ve hizmetler için israf boyutunda harcamalardır. Bu iki sergileme türünde de israf (waste)
söz konusudur: İlkinde zaman ve çabanın, ikincisinde ise malların israf edilmesi. Bu iki türde
harcama etkinlikleri, aylak sınıfının varlık ve statüsünü sergilediği temel yollardır. Bununla
birlikte Veblen’e göre; daha hareketli bir toplum yapısı içindeki bireyler, diğerlerinin meşgul
olduğu boş zaman etkinliklerinden daha az haberdar olma şansına sahip olacağı için malların
tüketimi yoluyla varlığın sergilenmesi, boş zaman etkinliklerinden daha önemlidir. Bu durum,
Veblen’in gösteriş tüketimi kuramı başlığı altında ele aldığı konuların temelini
oluşturmaktadır ve Veblen’e göre tüm sosyal sınıflar için geçerli olan tüketici davranışlarını
açıklamaktadır. Çeşitli toplumsal sınıfların üyeleri, kendisinden daha yüksek olan sınıfın
yaşam şemasına uygun toplumsal davranış biçimlerini, bir ideal olarak benimsemekte ve
enerjilerini bu ideale erişmek üzere kullanmaktadır250.
Veblen’in görüşleri, günümüzde lüks tüketime ilişkin yaklaşımlara önemli bir
kaynak niteliği taşımaktadır. Bununla birlikte tüketime ilişkin güncel yaklaşımlar, bireyin
sahip olduğu servet ve toplumsal statü arasında Veblen’inki kadar katı bir ilişki
öngörmemektedir. Günümüzde bireyin toplumsal statüsü ve maddi birikimleri arasında
kurulan ilişki, özellikle kişinin varlığını sergileme biçimleri açısından değişime uğramıştır.
Toplumun parasal ve kültürel açıdan yüksek statü sahibi elitleri, geleneksel lüks tüketim
alışkanlıklarını sürdürürken, diğer sınıflar üst sosyoekonomik sınıflara öykünerek benzer
tüketim faaliyetlerinde bulunabilmektedir.
249
250
Trigg, s.100.
Trigg, s.100, 101.
97
Lüks markaya ilişkin akademik kaynaklarda ve lüks marka stratejisi ve
uygulamalarıyla da ortaya koyulduğu üzere lüks ürünlerin yalnızca satın alma gücü yüksek
tüketiciler tarafından satın alınmamaktadır. Birikimleri ve harcanabilir gelirleri kısıtlı olan
bireylerin lüks giyim modası ürünlerine ilgi duyması, bazı lüks ürünleri piyasaya çıktığı anda
edinmesi ve ürünler yüksek statüye işaret etme özelliklerinden yoksun kalmaya başladığı anda
bunlardan uzaklaşmaları bu durumu örnekler niteliktedir. Banka kredileri, kredi kartları,
taksitlendirme olanakları gibi harcamayı kolaylaştırıcı ekonomik uygulamalar da tüketicilerin
lüks ürünlere daha kolay sahip olabilmesini sağlamaktadır. Dolayısıyla günümüzde ekonomik
refah, harcanabilir gelir ve lüks tüketimi arasında oldukça karmaşık bir ilişki olduğu
söylenebilir.
3.1.2. Sosyolojik Yaklaşım
Çağdaş sosyolojinin önemli kuramcılarından Pierre Bourdieu, tüketim üzerine
yaptığı değerlendirmelerde semboller ve göstergeler üzerinde durmuştur. Bourdieu, çeşitli
tüketim mallarının, yenilen yemeklerin, bunların sunulma biçimlerinin, ev eşyaları ve
dekorasyonun, sosyo-ekonomik sınıflar tarafından farklı yaşam tarzlarını belirginleştirmek ve
kendilerini diğerlerinden ayırt etmek için nasıl kullanıldığını analiz etmiştir. Bourdieu,
“Seçkinlik: Zevklerin Değerlendirilmesi Konusunda Toplumsal Bir Eleştiri” (Distintion: A
Social Critique of the Judgement of Taste) adlı eserinde; sosyal alanlarda var olduğunu öne
sürdüğü iki değişik tipte sermayeye ulaşma olanağı olan grup arasındaki ayrıma dikkat
çekmiştir. Bunların ilki, Avrupa’daki ve özellikle de Fransa’daki varlıklı eski aileler; ikincisi
ise Kuzey Amerika ya da Avrupa’daki yeni zenginlerdir. Bourdieu, bu iki grubu, toplumdaki
üst düzey gelir grubuna mensup farklı bireyler arasındaki farklılıkları incelemek için
kullanmıştır251.
Varlıklı eski aileler yeni zenginlerle karşılaştırıldığında, daha az gösterişli tüketim
yapma ve dikkat çekici davranma eğilimi göstermektedir. Bu kişiler, yeni zenginlerden farklı
olarak köklü sanat biçimlerini değerlendirebilecek entelektüel bilgi ve deneyime sahiptirler ve
kendilerine ayrıcalıklı bir konum yaratmak için bunu toplumsal bir dışlama aracı olarak
251
Bocock, s.68, 69.
98
kullanmaktalardı. Yeni zenginler, eski aileler tarafından eğitimsiz ve gelişmemiş olarak
nitelendirilen zevklere sahipti. Yeni zenginlerin gelişmemiş zevkleri, güzel sanatlar ve yemeiçme alışkanlıklarında aşırı süslenme ve abartılı tarzlar kullanma gibi eğilimlerle kendini
göstermekteydi. Bu eğilimleri, aynı ekonomik sınıf içindeki bireylerin sosyal ve kültürel
farklılıklarını görünür kılan alışkanlıklar olarak tanımlamak mümkündür. Bourdieu, eski
ailelere özgü olan ve ekonomik sermaye biçiminden farklı olan bu sermaye biçimini
entelektüel sermaye (ya da kültürel sermaye) olarak tanımlamıştır. Entelektüel sermaye,
sanatsal ve entelektüel geleneklerin ürünleri hakkında, eğitim ve sosyal yetiştirme yoluyla
edinilmiş bilgi birikimini ifade etmektedir252.
Bourdieu’ya göre; entelektüel sermayeyi belirleyen en önemli unsurlardan biri,
eğitimdir. Yüksek entelektüel sermayeye sahip bireylerin estetik zevkleri, bir farklılık işareti
olarak sosyal hiyerarşideki konumlarını korumak üzere kullanılmaktadır. Zevk; ayırt etmek ve
takdir etmek üzere edinilmiş bir yatkınlık, bir ayırt etme süreci ile farklılıkların tespit edilmesi
ve ortaya konması olarak tanımlanabilir. Bu ayırt etme süreci, yeni zenginlerin hâkim
olamadığı ve buna bağlı olarak lüksün, acemi bir görünümüne sahip olan gösterişçi tüketim
sergilemelerinden oldukça farklıdır253.
Bourdieu, tüketim kalıplarını etkileyen tek unsurun parasal kaynaklar olmadığına,
kültürel ve sembolik değerlerin de bu süreçte önemli bir rol oynadığına dikkat çekmiştir. Yani
tüketim; bir dizi özerk ekonomik etken sonucunda yerleşmiş farklılıkları ifade etmeye değil,
sosyal gruplar arasında farklılıklar oluşturmaya yarayan bir toplumsal ve kültürel uygulamalar
dizisi olarak kabul edilebilir. Yiyecek, içecek, giyim, yaşam alışkanlıkları gibi konularda
çalışan sınıfların tüketim tarzları ile orta sınıfın alt gelir grubu arasında önemli farklılıklar
vardır. İkinci gruptakilerin hedefi saygınlık kazanmaktır ve bunun için orta sınıfın
kendilerinden daha yüksek gelire sahip bireylerin tüketim alışkanlıklarıyla ilgili ipuçları
yakalamaya çalışmaktadırlar. Veblen başta olmak üzere benzer yaklaşımlara sahip iktisadi
görüşler de lüks tüketimin gösterişçi yönünü orta sınıfın belirmesi ve bunların üst sınıfın
tüketim tarzlarını taklit etmesiyle ilişkilendirmektedir.
252
253
Bocock, s.69.
Trigg, s.105.
99
Çağdaş lüks tüketimin sosyolojik boyutuna ilişkin incelemelerin önemli bir kısmı ise
postmodern tüketim başlığı altında yer alan unsurlarla ilişkilendirilmektedir. Batı
kapitalizminin 1890’lerden itibaren postmodernterimiyle tanımlanabilecek yeni bir kuramsal
düzenlemeye gereksinim duyacak kadar köklü bir değişim geçirdiği öne sürülmektedir254.
Postmodernizm terimi ilk kez 1934 yılında Ferderico de Onis tarafından modernizme küçük
çapta bir tepki olarak tanımlanmıştır. Postmodernlik kavramı ise Toynbee tarafından 1947
yılında Batı medeniyetinin yeni bir aşamasını ifade etmek üzere kullanıldı. 1960’lı yıllara
gelindiğinde terimin çağı işaret eden kullanımının yanı sıra sanat alanında, tükendiği
düşünülen modernizmin ötesine geçen bir hareketi tarif etmek için de kullanılmıştır. Kimi
yazarlar, postmodernizm terimini geçici ve sığ bir entelektüel heves olarak değerlendirirken
kimileri ise bütün bir modernlik çağından derin bir kopuşa işaret ettiğini kabul etmektedir255.
Bu durumun tüketim alanına yansımaları ise postmodern tüketim ve postmodern
tüketici başlıkları altında yer almaktadır. Pazarlamanın modern ve postmodern kabullerini
birbirinden ayıran önemli yaklaşımlar bulunmaktadır. Modern pazarlama anlayışı, tüketicileri
benzer tüketim davranışları sergileyen farklı gruplara ayırmakta; kitlesel üretim, standart
ürünler ve kurallar ile şekillenmektedir256. Postmodernizm, modernist düşüncenin birbirlerini
dışlayan ikili karşıtlıklarını ve sınıflandırmacı, düzenleyici yaklaşımlar içeren kategorik
düşünce sistemini reddetmektedir. Postmodern tüketici, öznel ve eklektik düşünmeyi
önemser; sınıflandırmaları, simetrik ve kesin bir biçimde tanımlanmış bir sistem içine
konmaktan kaçınır. Bölünmüşlük, parçalılık, çeşitlilik, farklılık duyguları önemsenmekte;
farklılıkların bir arada bulunmasına özellikle değer verilmektedir257.
Postmodern
tüketim
bağlamında
değerlendirilen
ve
günümüz
tüketici
davranışlarındaki etkisi açıkça görülebilen yaklaşımlardan biri de bireyin kimlik ya da benlik
oluşturma sürecinde yaşanan parçalanmışlıktır. Bireylerin benzer özellikler temelinde tüketici
grupları olarak sınıflandırılmasının ötesinde postmodern yaklaşım, her bireyin benliğinin de
parçalara ayrılmış olduğunu kabul etmektedir. Bu durumun tüketim davranışlarına yansıması
254
Bocock, s.13.
Mike Featherstone, Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, 2. Basım, Mehmet Küçük (çev.), 2005, İstanbul:
Ayrıntı Yayınları s.63, 92.
256
Muazzez Babacan ve Ferah Onat. “Postmodern Pazarlama Perspektifi”, Ege Akademik Bakış. 2002, Cilt.2,
Sayı.1, ss. 11-19. http://eab.ege.edu.tr/pdf/2_1/C2-S1- M2.pdf (2 Aralık 2008). s.13-16.
257
Yavuz Odabaşı, Postmodern Pazarlama: Tüketim ve Tüketici, İstanbul: MediaCat Kitapları, 2004, s.49.
255
100
ise bireylerin benliklerini ürünler ve markalarla oluşturması258 ve marka yöneticilerinin de
bundan hareketle ürünleri rasyonel faydaları temelinde değil; tüketicinin kimliğine katkıda
bulunacak nitelikleri temelinde konumlandırma stratejileri oluşturması şeklinde ortaya
çıkmaktadır.
Batı kapitalizmini benimsemiş toplumlarda üretilen mallar, gösterge ve semboller
kullanılarak tüketicilere satılmakta; böylece tüketim ile arzular arasında bir bağ
kurulmaktadır. Giysiler, mobilyalar, otomobiller gibi çeşitlilik gösteren kategorilerde satın
alınan ürünler, bireylerin tüketim yoluyla belli bir kişilik kalıbına girebilme arzusuyla
ilişkilendirilmektedir259.Postmodern pazarlama ve tüketimin farklı bir boyutunu meydana
getiren karşıtlıkların kabulü260yaklaşımıyla bir arada değerlendirildiğinde, tüketicilerin
benliğinin oldukça karmaşık bir biçimde oluştuğunu söylemek mümkündür. Bu durum
tüketicilerin zevklerinin ve ilgilerinin değişken, öngörülebilmesi zor, tutarlılık göstermeyen
bir zeminde incelenmesini gerektirmektedir.
Tüketicilerin, ürünlerin ve markaların yukarıda sözü edilen postmodern kabuller
doğrultusunda şekillenmesiyle, lüks tüketimi önemli derecede etkileyen bir gelişme meydana
gelmiş; sosyolojinin temel kavramlarından biri olan toplumsal sınıfların etkilerinin son
yıllarda azaldığına dair görüşler ortaya çıkmıştır. Postmodernist yaklaşım, sınıf kavramının
erken endüstriyel döneme dair belirleyici bir kavram olduğunu, ancak çağdaş toplum
eşitsizliklerini ortaya koymak konusunda kullanışlı olmadığını belirtmektedir. Standart sınıf
kategorileri, sosyal davranışın geleneksel kantitatif analizindeki gelir, maaş, eğitim ile yer
değiştirmiştir261. Günümüzde sınıf kültürleri yerine toplumsal sınıflar içindeki kültürel ilgi
alanı parçalarının sayısının arttığı gözlemlenmektedir262.
Çağdaş tüketim alışkanlıkları dikkate alındığında, yaşam tarzlarının sınıf statüsünden
daha belirgin bir gösterge olduğu fark edilmektedir. Buna bağlı olarak güncel pazarlama
çalışmalarında tüketici gruplarını tanımlayan sınıf, sosyo-ekonomik statü gibi terimlerin
258
Odabaşı, s.51.
Bocock, s.13.
260
Odabaşı, s.61.
261
David B.Grusky ve Kim A. Weeden, “Are there social classes? A framework for testing sociology’s favorite
concept”, Annette Lareau ve Dalton Conley (Ed.), Social Class How Does It Work? içinde (65-92), New York:
Russell Sage Foundation, 2008, s.66.
262
Crane, s.22.
259
101
yerini yaşam tarzı kavramı almaya başlamıştır. Farklı tüketicileri kavramsallaştırmanın
giderek zorlaştığı günümüz toplumunda, tüketiciyi analiz etmek için tüketicileri yaşam tarzları
arasındaki farklılıklar ve benzerlikler temelinde sınıflandıran yaşam tarzı tipolojileri
kullanılmaktadır263.Tüketicilerin yaşam tarzlarına odaklanan bu yönlü bir yaklaşım, yaş,
cinsiyet, gelir, eğitim, kültürel donanım gibi değişkenlerin dışında bireyleri, büyük oranda,
boş zaman etkinlikleri ve tüketim alışkanlıklarının yer aldığı tercih ve alışkanlıklar temelinde
tanımlamaktadır. Postmodern bireyin değişken ve tutarlılık göstermeyen tüketim arzuları
doğrultusunda şekillenen tüketim alışkanlıklarının, yaşam tarzı yaklaşımıyla değerlendirilmesi
daha uygundur.
Sınıf kavramının yerine yaşam tarzı kavramının tüketim çalışmalarında önem
kazanmasının nedeni, sosyo-ekonomik statü ile tüketim arasındaki ilişkinin değişimiyle
ilgilidir. Geleneksel sınıf yaklaşımın terminolojisinden yararlanarak açılanacak olursa, lüks
ürünler ve lüks tüketim değerlendirildiğinde yüksek sosyo-ekonomik statüye sahip bireylerin
lüks mal ve hizmetleri tüketmeye devam ettiğini; bunun yanı sıra eskiden lüks tüketime dâhil
olmayan daha alt gelir grubundan bireylerin de lüks mal ve hizmetleri edinme arzusu ve
gayreti içinde olduğu söylenebilir. Harcanabilir gelirin yükselmesi, tüketim mallarının bireyin
kimliğini oluşturmasına olanak sağlayan göstergeler olarak önem kazanması, kredi
olanaklarının pahalı ürünlere erişimini kolaylaştırması ve tüketicilerin belirli kategorilerde
pahalı ürünler satın almak üzere diğer kategorilerde tasarrufta bulunması gibi unsurlar,
günümüzde lüks tüketimin eskisinden çok daha geniş ve gelir durumundan bağımsız
tanımlanan bir kitle için arzulanır ve ulaşılır olmuştur.
Geleneksel olarak lüks tüketim; pahalı mal ve hizmetlerin, yüksek statülü markaların
tüketimine dayalı bir süreci tanımlarken postmodern yaklaşımın etkisi altında eski, net
sınırlarla çizilmiş ve otoriteler tarafından belirlenmiş bir yol olarak sunulan lüks anlayışı
geçerliliğini yitirmiştir. Tüketici davranışlarına dair geleneksel kabulleri önemli oranda
değiştiren bu durum, lüks ürünlerin daha geniş bir kesimin yönelmesinin tam aksine bir
gelişmeye de yol açmıştır: Geleneksel olarak lüksün tüketicisi olarak kabul edilen yüksek
sosyo-ekonomik statüye sahip bireyler de ulaşılabilir kitlesel ürünleri kullanmaya daha fazla
yönelmiş görünmektedir. Geleneksel olarak birbirini dışlayan lüks ve kitlesel, günümüzde bir
263
Crane, s.25, 26.
102
araya gelmekte hatta bunların birlikteliği, tüketicinin yaratıcılığının ve özgünlüğünün ispatı
olarak değerli kabul edilmektedir.
Özellikle giyim modasında kendini gösteren bu durum, alt sınıfların görünür giysi ve
aksesuarlarında lüks ve pahalı ürünleri tercih ederken diğer ürünlerde kitlesel markaları
kullanması şeklinde kendini gösteren bir tüketici davranışına yol açmıştır. Bu nedenle
günümüzde lüks ürün ve markaların hedef kitlesi yalnızca varlıklı kesim değildir. Orta sınıflar
da lüks ürünleri satın alma eğiliminde olduğu için prestijli markaların “lükse giriş” (entry-toluxury) ürün kategorilerini meydana getiren ayakkabı, çanta, şal gibi aksesuar ürünleri,
markalara kâr getiren temel kategori olarak önemsenmektedir. Geleneksel kuramların iddia
ettiğine uygun biçimde alt sınıfların bu markaları gösterişçi bir biçimde tüketeceği görüşü,
markaların bu kategorideki ürünlerinin markayı temsil eden sembol, desen ve logoların
görünür olduğu tasarımların öne çıkmasıyla uygunluk göstermektedir.
Bu gelişmeler, pazarlama ve marka iletişimi uygulamaları sonucunda oluşturulan
marka kimliklerinin tüketicilerin benliklerinin arzulanan parçaları olarak sunulmasını birlikte
getirmiştir. Günümüzde markaların kimlikleri, kişiliklerinden söz edilmekte; markalara çekici,
tutkulu, ciddi, ağırbaşlı, seçkin, neşeli gibi insana özgü özellikler atfedilmektedir. Tasarım,
markalama ve pazarlama iletişimi uygulamalarıyla iletilen ürün ya da markaya özgü mesajlar,
bireylerin toplumsal benliklerini görünür kılan göstergeler işlevi göstermektedir. Bu bağlamda
postmodernizm ve postmodern tüketimi tanımlamada önemli kavramlardan biri haline gelen
üst gerçeklik, ürünlerin esas özelliklerinden ayrılarak sembolik anlamlar ve imajlarla
konumlandırılmasını ifade etmektedir. Ürüne dair yaratılan yeni gerçekler, tüketiciler
tarafından kolaylıkla kabul edilmekte ve bu özellikleri nedeniyle tercih edilmektedir. İletişim
çalışmaları yoluyla üreticiler tarafından yaratılan imajlar çoğu zaman ürünün gerçek kullanım
değerinden daha önemli olabilmektedir264.
3.1.3. Psikolojik Yaklaşım
264
Odabaşı, 2008, s.45, 46.
103
İnsanların tükettikleri mal ve hizmetler ile benlikleri ve kişilikleri arasında önemli bir
ilişki olduğunun kabulü, tüketim davranışlarının psikolojik boyutunun önem kazanmasını
sağlamıştır. Benlik, bireyin dış çevresiyle ve diğer insanlarla karşılaştırmalı olarak kendisini
tanımlamasını ifade etmekte ve bireyin kendisi hakkında olduğu kadar diğer insanlar
hakkındaki düşünce ve hislerini de içermektedir265 . Kimliğin kuruluşu ve diğerlerine sunumu,
günümüz bireyinin yaşamının her aşamasında başlıca düşünsel uğraş haline gelmiştir.
Bireylerin neredeyse tüm karar ve davranışları, diğerlerine nasıl bir kimlik sergileyeceği fikri
temelinde şekillenmektedir. Birer tüketici olarak bireylerin; geçmiş, bugün ve gelecek
anlayışının dâhil olduğu kişisel anlatılar yaratarak kimliklerini oluşturduğu kabul
edilmektedir. Birey; ideal benliğini, geçmişteki deneyimleri ve mevcut deneyimlerine bağlı
olarak değişen zihinsel ve fiziksel benliklerine ilişkin görüşlerine göre yeniden
değerlendirmektedir266.
Bu süreçte gerçekleşen sembolleştirme olgusu, somut bir işaret ile soyut bir gerçeklik
veya değer arasında uzlaşmaya dayalı, pek çok kişi tarafından algılanabilen bir bağ kurmak
olarak
tanımlanabilir.
Eşya
sembolizmi,
konotasyon
alanının
zenginliğiyle
ilişkilendirilmektedir. Bir eşyada sembole dönüşebilecek renk, biçim, hat, marka, model gibi
nitelikler, eşyayı sıradan bir nesne olmanın ötesinde bireyler için anlamlı bir gösterge
konumuna
taşıyabilir.
Eşyalar,
kişiliğe,
renklere,
kılıflara
bürünerek,
bilinçaltı
mekanizmalarına bağlanmakta, psiko-sosyal anlamlar kazanmakta ve değişik kişilere, değişik
nitelikler temelinde hitap etmektedir267.
Birey ve eşya arasındaki ilişkiyi inceleyen Nuri Bilgin, bireyin eşyadan beklediği
sonuçların sadece yapım anında belirlenen işlevleri değil, bir takım psiko-sosyal işlevleri de
kapsadığına dikkat çekmektedir. Eşyaların rasyonel ve psiko-sosyal işlevleri, çoğu kez
birbirinden ayrılmamakta; eşyalar bireyler için tek bir özellik ile var olmamaktadır. Zengin bir
tüketim sembolizmi ile anılan modern Batı toplumlarının, eşya ve tüketim konusunda birey
davranışları giderek rasyonel temellerden uzaklaşmıştır268.
265
Erdoğan Koç, Tüketici Davranışı ve Pazarlama Stratejileri, 4. Baskı, Ankara: Seçkin, 2012, s.261, 262.
Crane, s.23.
267
Nuri Bilgin, Eşya ve İnsan, Ankara: Gündoğan Yayınları, 1991, s.360.
268
Bilgin, s.357.
266
104
Bireyin, benlik ve ürünler arasında kurduğu ilişki, nesnelerin düzenleniş biçimini ve
tüketicilerin nesnelerle olan ilişkisini değişikliğe uğratmıştır. Bu bağlamda, Jean Baudrillard
günümüz toplumlarının en çarpıcı betimleyici özelliğinin bolluğun görünümü olduğunu
belirtmektedir. Bolluk içindeki nesneler, takım ya da koleksiyon biçiminde düzenlenmekte;
kendilerinden söz eden bir nesneler bağlamı ile birlikte sunulmaktadır. Bu durum, tüketicinin
bir nesneye sağladığı özel fayda bağlamında yönelmekten, bir nesneler kümesine, sağladığı
bütünsel anlamı bağlamında yönelmeye doğru bir davranış değişimine girmesine neden
olmaktadır269.
Ürünlerin bütünsel anlam ve işlevlerini değerlendiren Baudrillard; marka, üretici
firma, reklam ve vitrinin bir bütünlük içinde birbirine bağlı ve tutarlı parçaları meydana
getirdiğini belirtmektedir. Bunlar sıradan nesneleri değil, gösterenleri birbirine bağlayan bir
zincir gibi her nesne daha karmaşık bir üst nesne olarak diğerlerini gösterecek biçimde
düzenlenmektedir. Nesneler; tüketicilere yönlendirici kanallar açmak, satın alma itkisini
nesneler ağına yöneltmek, baştan çıkarmak ve yapılabilecek en yüksek yatırım ve ekonomik
potansiyelin sonuna kadar götürmek üzere düzenlenmektedir. Giysiler, aletler, bakım ürünleri,
tüketicide atalete neden olan bir zincirleme alışverişi oluşturmaktadır ve bu durumda tüketici
mantıksal olarak bir nesneden öbürüne gidecektir270.
Baudrillard, günümüzde gösterge nesnelerle çevrilmiş bireyler için söz konusu olan
özel bir kolektif tüketici zihniyetinin varlığına dikkat çekerek modern tüketim edimlerini
açıklamıştır. Bu tüketici zihniyeti, göstergelerin mutlak gücüne duyulan inanç temelinde
şekillenmektedir. Bolluk ve refah olarak tanımlanan durum, mutluluk göstergelerinin
birikimiyle elde edilmektedir. Nesnelerin verdiği tatminler, bolluğun yansımaları olarak kabul
edilmektedir ve nesneler, günlük pratikte bir üretim sürecinin sonucu olarak değil, bir mucize
olarak algılanmaktadır. Böylece tüketiciler, tüketim mallarını ele geçirilmiş güç gibi
görmekte; hatta nesnel belirlenimlerden uzaklaşarak doğanın bir lütfu, Tanrı’nın iyiliği ve
yardımı olarak kavramaktadır. Bolluk fantezisiyle kuşatılmış, reklam vaatleriyle her şeyin
kendisine önceden verileceğine ve bolluk üzerinde meşru ve devredilmez bir hakka sahip
olduğuna ikna olmuş tüketici, bolluğu doğanın bir sonucu gibi yaşamaktadır. Böylece
göstergelerle beslenen ve göstergelere sığınarak yaşayan tüketim düzeni, çağdaş toplumların
269
270
Baudrillard, 2012 s.17.
Baudrillard, 2012, s.18.
105
temel özelliklerinin giderek bir anlamlandırmalar mantığının, bir simgesel kodlar ve sistemler
çözümlemesinin parçası haline geldiğini göstermektedir271.
Dinamik pazarlama ve estetik duygusu, yiyecekten pahalı giyim eşyalarına dek
uzanan geniş bir alanda önem kazanmıştır. Tüketiciyi bu vaatlerle bir araya getiren alışveriş
merkezleri, modern ritmin ve antik aylaklığın bir uzlaşımını sunmaktadır. Alışveriş merkezi,
çekici mağazaların yanı sıra restoranlar, sigorta şirketleri, sinemalar, bankalar, sanat sergileri
de barındırarak günlük yaşamın bütününün düzenlenmesini sağlayan, mevsim ve hava
değişikliklerinden bütünüyle kurtarılmış, iklimlendirme sistemi ile her daim ilkbaharı yaşatan,
gece gündüz farkı olmadığından saatin kölesi olunmayan, haftanın yedi günü açık olan, yapay
ağaçlar, banklar ve su oyunları ile sokaklara benzetilmiş alanlar olarak günümüzdeki tüketim
alışkanlıkları üzerinde büyük bir etki göstermektedir272.
Lüks tüketim değerlendirmelerinde, ürün ya da markanın birey ile ilişkisini
açıklamada kullanılan psikoloji temelli yaklaşımlardan biri de “benlik tamamlama” (selfcompletion) teorisi olarak adlandırılmaktadır. Teori, sembollerin kullanımı ve sahipliğinin bir
bireyin kimliğini ve kendine dair imajını oluşturmasına ve korumasına katkıda bulunduğu
fikrine dayanmaktadır. Benlik tamamlama kavramı, bireylerin kendilerini belirli bir özellik
(müzisyen, sporcu vb.) ile tanımlamak üzere bu özelliğe ait becerilerin göstergelerini
kullandıklarına ilişkin kuramdır. Böylece birey; prestijli bir işe sahip olma, iyi bir eğitime
sahip olma ya da diğerleri tarafından saygı duyulmasına neden olacağını düşündüğü herhangi
bir şeyi, kimliğini tamamlayacak bir gösterge olarak kullanmaktadır273.
Benlik tamamlama teorisi, bireylerin sahip olmayı arzu ettikleri imajların
göstergelerini meydana getiren sembollere sahip olmadıklarında kendilerini tanımlayacak
alternatif semboller edinmek için uğraşacaklarını savunmaktadır274. Orta sınıfın lüks tüketime
yönelmesini bu tüketici içgüdüsüyle açıklamak mümkündür. Yüksek gelir ve varlık sahibi
olan sınıfla ilişkilendirilen lüks tüketim ve modayı takip edebilme gücüne öykünmekte olan
orta sınıf, lüks göstergelerine sahip olmak için çaba sarf etmekte ya da gerçekten lüks olmasa
271
Baudrillard, 2012, s.23-25.
Baudrillard, 2012, s.19, 20.
273
Robert A. Wicklund ve Peter M. Gpllwitzer, “Symbolic Self-Completion, Attempted Influence, and SelfDeprecation”, Basic and Applied Social Psychology, Vol.2, No.2, 1981, s.89.
274
Wicklund ve Gpllwitzer, s.89.
272
106
da tasarım ve imaj bakımından lüksün izlerini taşıyan ürünleri, toplumdaki ayrıcalıklı yere
işaret edebilmek adına birer sembol olarak kullanmaktadır. Bu bağlamda, bir sembol, bireyin
söz konusu kimliğe sahip olduğunu diğerlerine işaret etme potansiyeline sahip herhangi bir
görünüm olarak tanımlanabilir. Bugün bazı kitlesel markaların gerçekleştirmeye çalıştığı
tüketicinin ayrıcalıklı ürünlere sahip olduğunu düşündürmektir.
Bireyler; adeta diğerlerinin kendilerini nasıl gördüğünü, kendi benliklerini izledikleri
bir ayna olarak kullandıkları için fiziksel görünüm ve moda birçok bireyin yakından
ilgilenmekte olduğu ve diğerlerinin onayını kazanmak üzere stratejik biçimde kullandığı
alanlar haline gelmiştir. Tüketiciler, prestiji ürünlerini birer sembol olarak kullanarak referans
gruplarına kendileri hakkında anlam aktarmaktadır. Çoğu tüketici, öncelikli olarak sembolik
anlamlara dair arzularını tatmin etmek için lüks ürünler satın almaktadır275.
Bireysel kimlik saplantısı, karmaşıklaşan toplum ve kültür dahilinde çeşitli
biçimlerde tanımlanmış yaşam tarzlarının tipik niteliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireysel
kimliğe verilen önem, toplumsal ve kültürel karmaşanın yeni biçimlerine uyum sağlama
yollarından biridir276. Lüks ürün ve markaların tüketimi, bireyin kimliğini ve toplum içindeki
yerini ifade etmesi ile ilişkilendirilmektedir. Doğum, sosyal sınıf, aile konumu ya da meslek
gibi katı sosyal düzenlerin yanı sıra, ne kadar paraya sahip olunduğu da temel bir toplumsal
sınıflandırma kıstası olarak kabul edilmektedir. Bu tür bir bakış açısı, lüks giyim eşyaları ve
aksesuarların yalnızca bir tutku olmadığını, bunların bireylerin kimliğinin, bedeninde taşıdığı
markalar tarafından belirlendiği yeni bir sosyal protokolün parçaları olduğunu söylemek
mümkündür277.
Moda, yalnızca varlıklı sınıfın erişebileceği bir tüketim alışkanlığıyken modaya
uygun olmak da saygınlık ve lüksün göstergesi temel bir göstergesi olarak önem kazanmıştır.
Bireyin bedenini tamamlayan unsurlar olarak giysiler, bir varlık göstergesi olarak sosyal
etkilere en duyarlı olan, en görünür olan nesnelerdir278 ve bu nedenle kimliğin sosyal
inşasında temel bir role sahiptir279. Giyim; insanlar arasındaki sosyal ilişkilerin oluşturulduğu,
275
Husic ve Cicic, s.234.
Crane, s.27.
277
Husic ve Cicic, s.233.
278
Husic ve Cicic, s.234.
279
Crane, s.11.
276
107
deneyimlendiği ve anlaşıldığı en belirgin yollardan biri olarak tanımlanmaktadır. İnsanların
giydiği şeyler, sosyal ayrımcılıklar ve eşitsizliklere şekil vererek bunları meşrulaştırmakta ve
doğallaştırmaktadır280.
Bu
nedenle
giyim
modası,
sosyal
ve
ekonomik
statünün
sergilenmesinde önemli ve öncelikli bir toplumsal kod işlevi göstermektedir.
Tüketime ilişkin psikolojik yaklaşımlardan biri de özellikle lüks tüketim
davranışlarına ışık tutması bakımından önem arz eden hedonik tüketimdir. Bir mal ya da
hizmeti lüks olarak tanımlarken bunların arzu edilirliği hakkında da bir iddiada bulunulduğu
varsayılabilir. Buna göre, lüks olmak ve arzu nesnesi olmak arasında mutlak bir bağlantı
vardır281. Bu nedenle lüks ürünler bireylerin arzuları temelinde konumlandırılmakta ve
bilinçaltındaki istek ve beklentileri yerine getirmeyi vaat etmektedir. Bu süreç, bireylerin
ürünlerle bağ kurarken bunların kullanımından ya da sahipliğinden alınacak hazlara
yönelmesi durumunu ortaya çıkarmaktadır. Tüketimin psikolojik boyutunu meydana getiren
hedonizm, günümüzde özellikle lüks tüketim davranışlarını açıklamakta kullanılan önemli bir
yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir ürünün somut ve soyut olmak üzere iki tür özellik ekseninde tanımlanabileceğini
kabulünden yola çıkarak lüks ürünlerin somut fiziksel olanlardan ziyade karmaşık tutum ve
değerleri dayalı soyut yararlar içeren özellikler temelinde konumlandırıldığını söylemek
mümkündür. Soyut bir nitelik doğrudan tüketici bakış açısıyla ilişkilendirilmiş, çoğu zaman
somut özelliklerden daha yüksek seviyede bir özellik olarak tanımlanmaktadır282. Günümüzde
somut nitelikleri açısından birbirine benzeyen birçok ürün, ilişkilendirilmiş olduğu soyut
özellikler sayesinde rekabet edebilmekte ve tüketiciler tarafından tercih edilmektedir.
Ürünlerin soyut özellikleri de ikiye ayrılmaktadır: Fonksiyonel özellikleri ile ilgili
olan ve sağladığı hedonik değerlere dayalı olanlar. Örneğin, bir alarmlı saatin dakik olması
fonksiyonel bir özelliğe dayalı soyut bir özellikken; şıklığı hedonik bir özelliktir283.
Fonksiyonel nitelikler, tüketicilerin ürünü kullanmayı gerçekten deneyimlemeden de
280
Barnard. s.9.
Berry, s.3.
282
Thierry Lageat, Sandor Czellar, Gilles Laurent, “Engineering Hedonic Attributes to Generate Perceptions of
Luxury: Consumer Perception of an Everyday Sound”, Marketing Letters, Vol.14, No.2, 2003, s.98.
283
Lageat Ve Diğerleri, s.98.
281
108
tanımlayabilecekleri somut ürün özellikleriyken284 lüks tüketimde hedonik etki, duyguları
harekete geçirmesi gücü ile elde edilen algılanan fayda olarak tanımlanmaktadır285.
Lüks
tüketim
ürünleri,
kullanıcılarına
çoğunlukla
subjektif
soyut
yarar
sağlamaktadır. Dubois ve Laurent (1994), duygusal değerin, lüks ürünlerden elde edilecek
algılanan faydanın temel özelliği olduğunu belirtmektedir. Bu görüş bireylerin lüks ürünleri;
olumlu duygular yaşamak, kendilerini iyi hissetmek için satın aldığı desteklemektedir. Lüks
ile ilgili çalışmaların birçoğu da bu yaklaşımdan yola çıkarak, tüketimle ilişkilendirilen
duyusal hoşnutluk, estetik değer ve coşku gibi duyusal tepkiler üzerine odaklanmıştır286.
Günümüzde lüks malların daha kolay ulaşılabilir ve karşılanabilir hale gelmesiyle
birlikte geçim mücadelesi veren bireylerin bile varlıklı kişilerle aynı marka otomobil
kullandıklarını, aynı marka kıyafetler giyerek ve aynı yüksek sınıf restoranlarda yemek
yediklerini, tüketim alışkanlıkları ve boş zaman etkinlikleri açısından sosyo-ekonomik statüsü
daha yüksek olanları taklit ettikleri görülebilmektedir. Ekonomik olanakları sınırlı olan
kişiler, prestijli ürünlere kredi ve taksit imkânlarıyla ve çoğu zaman da diğer tüketim
kategorilerinde tasarruf ederek ulaşabilmektedir. Ayrıca otomobilden tasarımcı giysilerine ve
pahalı aksesuarlara dek uzanan geniş bir alanda kiralama hizmeti veren kurumların varlığı ve
bunların popülaritesi, bireylerin ekonomik koşulları değerlendirilerek satın alması
öngörülemeyecek ürünlere ulaşma arzularını değerlendirildiği yeni bir iş alanı meydana
getirmiştir. Sosyo-ekonomik statüsü açısından toplumsal üst sınıflara ait olan varlıklı kişiler,
lüks ürünleri statülerini sergilemek ve elit bir sınıfa ait olduklarını beyan etmek için
tüketirlerken ortalama gelir düzeyine sahip olan bireylerin bu ürünleri, tamamen gösterişçi bir
amaçla statü kazanmak için tükettikleri varsayılmaktadır287.
284
Lageat Ve Diğerleri, s.98.
Franck Vigneron ve Johnson W. Lester. “A Review and a Conceptual Framework of Prestige-Seeking
Consumer
Behavior”.
Academy
of
Marketing
Science
Review.
No.1,
1999,
http://www.academia.edu/4793340/Vigneron_and_Johnson_A_Review_and_a_Conceptual_Framework_of_Pres
tige_A_Review_and_a_Conceptual_Framework_of_Prestige-Seeking_Consumer_Behavior (24 Mart 2015), s.8.
286
Vigneron ve Johnson, s.8.
287
Yann Truong, Geoff Simmons, Rodd McCollc, ve Philip J. Kitchend. “Status and Conspicuousness – Are
They Related? Strategic Marketing Implications for Luxury Brands”, Journal of Strategic Marketing, Vol.16,
No.3, 2008, s.190.
285
109
3.2. Lüks Ürün ve Markanın Pazardaki Konumu
Lüks, bir mal ve hizmete ilişkin niteliklerin yanı sıra üretici ve dağıtıcılarının
ürünlere atfettikleri ve çeşitli yollarla tüketiciye ilettikleri anlamlar bütününü ifade etmektedir.
Lüks pazarındaki markaların ardındaki şirket toplulukları ve bunların konumlandırma çabaları
ile birlikte lüks tüketim davranışlarında, lüks ürün tüketiminden lüks marka tüketimine doğru
bir eğilim gözlemlenmektedir288. Bu nedenle lüks ürünlerin kendisinden bağımsız olarak
düşünülemeyecek marka kavramı temelinde, tüketici pazarında yer alan bir ürün kategorisi
olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bölümde, küresel pazarda lüks olarak tanımlanan
ürün ve markalara, işletme ve pazarlama iletişimi odaklı bir bakış açısıyla yaklaşılmış ve lüks
ürün ve markaların pazardaki konumlarına ilişkin farklı görüşler değerlendirilmiştir.
İşletme disiplinine ilişkin kaynaklarda, tüketicinin bir kurumdan belirli bir ücret
karşılığında aldığı mal ya da hizmet, ürün olarak adlandırılmaktadır. Pazarlama yaklaşımına
göre, bir ürünün iki boyutu bulunmaktadır: Beş duyumuzla algılayabildiğimiz somut
nitelikleri ile ürünün tüketiciye hissettirdiği ve deneyimlettiği soyut niteliklerin toplamı ürünü
meydana getirmektedir289. Günümüz pazarında benzer somut işlevlere sahip ürünler, farklı
duygusal vaatler temelinde konumlandırılarak rakiplerinden farklılaşmaya çalışmaktadır. En
sık kullanılan tanımına göre, gereğinden fazlasını ifade eden lüks kategorisi söz konusu
olduğunda pazardaki ürünlerin fonksiyonel niteliklerine bağlı somut yararlarının ötesinde
tüketicisinin duygusal ihtiyaç ve taleplerini karşılayan soyut yararlarının önem arz edeceği
açıktır.
Tüketicilerin satın aldığı özenle üretilmiş lüks ürünler; marka imajı, marka tüketici
profili, perakende atmosferi, hizmet politikası, garanti olanakları gibi çeşitli soyut faydalar
içermektedir. Örneğin lüks bir markaya ait güneş gözlüğü, bilinen somut faydalarının yanı
sıra üzerinde yer alan lüks marka logosuyla da toplumdaki diğerlerine kullanıcısının statüsünü
hakkında bilgi iletmek ve izlenim oluşturmak gibi bir soyut fayda içermektedir. Böyle bir
durumda ürünün satın alınma sebebi nadiren sadece işlevsel özellikleridir. Bu bağlamda lüks
ürünler, bireyin kendine dair arzu ettiği imajı başkalarına yansıtması noktasında sembolik bir
288
289
Husic ve Cicic, s.234.
Okonkwo, s.129.
110
araç olarak kullandığı; toplumdaki prestijli konumunu, ekonomik refahını ve ince zevk sahibi
oluşunu gösteren ürünler olarak tanımlanmaktadır290.
Lüks bir ürünü satın almak ya da kullanmak, marka ya da ürünün vaat ettiği
duygusal, sosyal ve psikolojik faydalara bağlı olarak sembolik bir işleve sahiptir. Bu nedenle;
özellikle ürünü, ürüne ait olmayan soyut faydalarla ilişkilendirmeyi amaçlayan markalama
unsurları, lüks ürün geliştirme stratejilerinin önemli bir kısmını meydana getirmektedir.
Çünkü lüks ürünler, lüks olmayan ürünlerden farklı olarak tüketiciler tarafından ürünle ilgili
olmayan çağrışımlara odaklı soyut bir düzeyde değerlendirilmektedir291.
Okonkwo’ya göre; hangi ürün kategorisinde olursa olsun, lüks bir ürünün gelişim
sürecinde yadsınamayacak bazı temel nitelikler bulunmaktadır292:






Yenilikçi, yaratıcı, ve çekici bir ürün ve ambalaj tasarımı,
Klasik ve zamansız olma
Yüksek kaliteli malzeme kullanımı
Özellikli işçilik detayları
Üretim yöntem ve süreçlerinde hassasiyet
Tasarım döngüsünde hız faktörü
Lüks ürünler; daha önceleri nadir, ayrıcalıklı, kaliteli ve pahalı somut nesnelerle
sınırlandırılmış olmasa da sıklıkla bunlara işaret etmekteydi. Günümüz pazarında ise bu
nitelikteki malların mülkiyetinden farklı olarak tüketiciye iyi bir deneyim öneren hizmetler de
lüks ürün kategorisinde önemli bir yer edinmeye başlamışlardır. Okonkwo, lüks sektöründeki
ürün kategorilerine ilişkin yaptığı sınıflandırmada geleneksel lüks malların yanı sıra lüks
hizmet pazarının yeni bölümlerine de yer ayırmıştır. Okonkwo’nun yapmış olduğu lüks ve
prestij ürün kategorilerinden moda, parfüm ve kozmetik, saat ve mücevher, gözlük grupları,
geleneksel lüks gruplarını temsil etmektedir. Küresel pazarda değişen eğilimlerle birlikte
bireylerin deneyime odaklı lüks ürünlere yönelmesi, geleneksel ürün gruplarına ek olarak
290
Okonkwo, s.129.
Okonkwo, s.129, 130.
292
Okonkwo, s.130.
291
111
seyahat, otel ve spalar, müze ve galeriler gibi deneyimlerin de lüks ürün kategorileri içinde
yer almasını sağlamıştır293.
Şekil 3.1: Lüks ve Prestij Ürün Kategorileri
Kaynak: Okonkwo, 2007, s. 131.
Bain&Company’nin294 2013 yılına ait kişisel lüks ürün pazarı araştırması, küresel
perakendecilikte en çok tüketilen lüks ürün grubunun yüzde 28 oranla aksesuarlar olduğunu
ortaya koymuştur. Bunu yüzde 25 oranıyla giyim ürünleri; yüzde 16 oranıyla güzellik ürünleri
oluşturmaktadır. Literatürde geleneksel lüks olarak yer bulan ve pazardaki en yüksek fiyat
skalasına konumlandırılmış olan gerçek lüks (“hard luxury”) ürünlerin oranı ise yüzde 23’tür.
Bunun dışında kalan lüks ürün grubu ise toplam pastadan yüzde 4’lük dilimini meydana
getirmektedir.
293
Okonkwo, s.131.
Bain & Company, 2013 Luxury Goods Worldwide Market Study, 2013.
ukaszSzymula/2013-luxury-goods-worldwide-market (4 Haziran 2014).
294
112
www.slideshare.net/
Lüks ürün ve markalar açısından özellikle son on yılda belirleyici değişimlerden biri
olan çevrimiçi satışlar da lüksün tüketim biçimlerini farklılaştırmıştır. Bain&Company’ye ait
aynı araştırma; çevrimiçi lüks satın almalarında aksesuar kategorisinin toplam satışların yüzde
41’ini, giyim ürünleri kategorisinin satışlarının yüzde 30’unu, güzellik ve bakım ürünleri
kategorisinin yüzde 16’sını, gerçek lüks ürünlerin yüzde 10’unu, diğer lüks ürün gruplarının
ise yüzde 3’ünü oluşturduğunu göstermektedir295. Buna göre çevrimiçi satın alma
opsiyonunun lüks aksesuar ürünlerinin satın alımında oldukça teşvik edici bir faktör olduğunu
söylemek mümkündür. Bu etki giyim ürünlerinde sınırlı bir fark yaratırken diğer ürün
gruplarında satışların çevrimiçi satın alma seçeneğiyle birlikte düştüğü fark edilmektedir.
21. yüzyılda değişen pazar yapısı ve küresel değerler, lüksün oldukça farklı
anlamlara sahip olmasına ve lüks olanın daha esnek bir biçimde tanımlanmasına neden
olmuştur. Buna göre lüks, küresel pazarda bir ürün kategorisidir. Artık bu ifade ile kastedilen,
belirli bir toplumsal sınıfın sahip olabildiği ayrıcalıklı ve pahalı ürünler ile sınırlı değildir.
Lüks, bireye özgü hoş bir deneyim ve bir tür bireysel bakış açısı gibi karmaşık soyut süreçleri
tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu durum, giderek artan sayıda nesnenin soyut
özellikler ekseninde lüks olarak tanımlanabilmesine yol açmıştır.
Lüks pazarındaki olağanüstü büyüme ile birlikte prestij markalarına ilişkin
çalışmalar, özellikle son on yılda pazarlama literatüründe önemli bir yere sahip olmuştur296.
Bu bölümde, 21. yüzyılda pazarlama odaklı bakış açısıyla lüks ürünlere yönelik bu
yaklaşımlardan bazıları ele alınacaktır.
295
Bain & Company, 2013 Luxury Goods Worldwide Market Study, 2013.
ukaszSzymula/2013-luxury-goods-worldwide-market (4 Haziran 2014).
296
Vigneron ve Johnson, s.1.
113
www.slideshare.net/
50
40
30
20
10
0
Diğer
Gerçek Lüks Güzellik ve
Bakım
Çevrimiçi Lüks
Giyim
Aksesuar
Küresel Lüks
Grafik 3.1
Çevrimiçi ve Küresel Kişisel Lüks Ürün Pazarı (2013)
Kaynak: Bain & Company, 2013 Luxury Goods Worldwide Market Study, 2013.
www.slideshare.net/ ukaszSzymula/2013-luxury-goods-worldwide-market (4 Haziran 2014).
Lüks pazarının giderek genişlemesi ve rekabet içindeki markaların sayısının her
geçen gün artması, bunların çeşitli nitelikler temelinde kategorileştirilmesini gerekli kılmıştır.
Lüks pazarında yer alan markaların fiyatlandırma ve konumlandırma stratejilerindeki
farklılık, markaların tüketicilere sunduğu somut ve soyut faydalar arasında ayrım yapılması
gerekmektedir. Vigneron ve Johnson’ın (1999), önerdiği model, lüks marka pazarındaki
marka analiz etmeye uygun bir yaklaşıma ilişkin ihtiyacı karşılar niteliktedir.
Yazarlar, prestij markalarının çeşitli disiplinlerde farklı şekillerde tanımlandığına
değinmişlerdir. Örneğin, konuya ilişkin ekonomik yaklaşım, gerekli olan ve gerekli olmayan
karşıtlığından yola çıkarak lüks kavramı üzerine odaklanmayı tercih etmektedir. Ekonomik
yaklaşım, gerekli olmayan her tüketim türünü lüks olarak nitelendirmektedir. Pazarlama
odaklı
bakış
açısı
ise
kavramı,
markaya
ilişkin
stratejik
bir
yaklaşım
olarak
değerlendirmektedir. Bu nedenle yazarlar, konunun pazarlama odaklı değerlendirmesinde
markanın yüksek kalite ya da seçkinlik ile konumlandırması ifade eden prestij kavramını
dikkat çekmişlerdir. Bir markanın yüksek kaliteli ve seçkin olarak konumlandırılmasında
114
fiyatlandırma stratejileri önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca yarattığı grup etkisi de markanın
prestij derecesini değerlendirmede kullanılmaktadır297.
Yazarlar; tüketicilere sunulan çok sayıda prestij markasını, düşük katılım ve yüksek
katılım farklılıkları açısından sınıflandırılmıştır. Yüksek katılımlı ürünler (high-involvement
products), tüketicinin, aramak için önemli oranda zaman ve çaba harcamaya hazır olduğu
ürünler olarak tanımlanırken298; düşük katılımlı ürünler (low-involvement products), sık ve
tüketicinin yaşam tarzında önemli bir etkiye sahip olmadığı için asgari düzeyde düşünme ve
çabayla satın alınan ürünler olarak tanımlanmaktadır299.
Yüksek katılım ve düşük katılım arasındaki farklılıklara göre prestij markalarını üç
kategoriye ayıran yazarlar, bunları yüksekten düşüğe göre “upmarket”, “premium” ve
“luxury” olarak sıralamıştır. Yazarların önerdiği sınıflandırmaya göre, geleneksel olarak
ayrıcalıklı lüks ürünler, prestij marka kategorisinin en sonunda yer almaktadır300.
Upmarket
Premium
Luxury
Şekil 3.2: Vigneron ve Johnson’ın Prestij Marka Skalası
Kaynak: Vigneron ve Johnson, 1999, s. 2.
Vigneron ve Johnson’ın yaptığı sınıflandırmanın içinde yer alan “premium” ve
“luxury” kategorileri arasındaki farklılığa ilişkin yazarlarınkiyle tutarlılık göstermeyen
görüşler bulunmaktadır. Buna göre lüks markalar, kalite, marka mirası, tarihi, menşei, işçilik
297
Vigneron ve Johnson, s.1.
“High-Involvement Products”, (t.y.) http://en.mimi.hu/marketingweb/high-involvement_products.html (3
Nisan 2010).
299
“Low-Involvement Products”, (t.y.) http://en.mimi.hu/marketingweb/low-involvement_products.html (3
Nisan 2010).
300
Vigneron ve Johnson, s.1.
298
115
değeri gibi niteliklerle sahibine ayrıcalık sunmaktadır. Bu niteliklere bağlı olarak lüks ürünler,
oldukça esnek bir biçimde fiyatlandırılmaktadır. “Premium” ürünler ise pazarda yer alan aynı
kategorideki ürünlerle karşılaştırıldığında, daha üstün ve ayrıcalıklı bir konumda bulunan
ürünlerdir. Premium ürünlerin, lüks ürünlerde söz konusu olduğu gibi marka mirası, tarihi
dikkat çekici olsa da bu ürünle doğrudan ilişkilendirilmiş ve ürünü pazarda yüksek fiyatla
konumlandırmaya yeterli bir özellik değildir. Premium ürünler, tüketiciye işlevsel yararlar da
sunmaktadır.
Bu bağlamda lüks ve premium arasındaki farka ilişkin verilebilecek en belirgin
örnek, Vertu ve iPhone cep telefonlarıdır. Vertu, kullanıcısına üstün servis hizmetleri de dâhil
olmak üzere ayrıcalıklar sunan, işlevine göre oldukça yüksek fiyatlandırılmış bir üründür.
Ürünün yüksek fiyatlandırması, daha az kişinin ürüne sahip olmasına neden olarak
kullanıcısını seçkin bir konuma taşımaktadır. Bu markalar; ürünlerini karşılayabilecek kitleye
yönelik tanıtım çalışmaları gerçekleştirir, uygun mecraları ve birebir iletişim yollarını
kullanır, çoğunlukla kitlesel tanıtımdan kaçınmaktadır. iPhone ise pazardaki rakiplerinden
üstün ve ayrıcalıklı bir konuma sahip olmakla birlikte kendisine ayrıcalık getiren bu nitelikler
büyük oranda rasyonel nedenlere dayandırılabilir. Yine de premium kabul edilemeyecek bir
ürünle karşılaştırıldığında tüketiciye önerdiği duygusal mesajların oranı yüksektir. Premium
ürünler, tüketiciye belirli bir kategori dahilinde beklenenden daha iyisini vaat eden ürünlerdir.
Lüks ürünlerle karşılaştırıldığında, yüksek olmasına rağmen daha ulaşılabilir bir strateji
temelinde fiyatlandırıldığı fark edilebilir ve kullandığı iletişim kanalları konusunda daha
esnek olarak değerlendirilebilir.
Farklı bir yaklaşımda ise O’Cass ve Frost (2004), lüks tüketim ve lüks markaları,
statü kavramı odağında incelemişlerdir. Yazarlara göre, statüyle ilişkilendirilen nesnelere
sahip olma, insanın doğal bir özelliğidir. Benzer yaklaşımlardan farklı olarak yazarlar, statü
tüketimin diğerlerine sergilenmek üzere gerçekleştirilmesi gerekmediğine dikkat çekmiştir301.
Shermach (1997), yüksek statülü markaları algılanan yüksek kalite, lüks ve sınıf
kavramlarıyla ilişkilendirmiştir. Bu markalar, kendini ödüllendirme gibi içsel nedenlerle ya da
301
Truong ve Diğerleri, s.190.
116
servetini sergilemek gibi dışsal nedenler ile satın alınabilir302. Bu yönüyle statü tüketimi,
varlığın açık bir şekilde sergilenmesini amaçlayan gösterişçi tüketimden ayrılmaktadır.
Veblen’in gösteriş tüketimi kuramının öne sürdüğünden farklı olarak günümüzde
lüks ürünler ve markalar, toplumdaki diğerlerine varlığını sergilemenin ötesinde yeni işlevler
üstlenmişlerdir. Mevcut sosyo-ekonomik koşullar altında lüks ürünler sadece statü belirtmek
üzere varlığın gösterişçi bir şekilde ortaya konulması fonksiyonuyla ilişkilendirilemez.
Bireylerin statülerini, varlıklarını görünür kılmaktan çok daha karmaşık yollarla yansıttığı
kabul edilmektedir303. Mason’ın (2002) da belirttiği gibi tamamen gösterişçi tüketici, ürünün
değerinin kendisinden değil; sergilenen varlığının diğerleri üzerinde yarattığı etkiden tatmin
olmaktadır. Bu nedenle Truong vd. göre, statü ve gösterişçi tüketici davranışlarına ilişkin
kaynaklarda yer alan birbirinden farklı iki kavram olarak değerlendirilmelidir304.
Lüks tüketimin tüketicileri lüks markalara yönelten motivasyonlar temelinde
değişiklik gösterdiğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda Vigneron ve Johnson, prestij
davranışının beş değerini, beş ilgili motivasyon ile birleştirerek tanımlamışlardır. Vigneron ve
Johnson’ın lüks ürün kategorisine göre hedonist ve mükemmelliyetçiler, lüks ürün
kullanımından doğan hazlarla ve fiyattan ziyade kalite, ürün özellikleri performansıyla daha
ilgili fazla ilgilenmektedir. Bu tüketiciler ne istediklerini bilen, kendi yargılarını kullanan
kişiler olarak kabul edilmektedir ve yüksek fiyat bu tüketici grubu için sadece kalitenin
kanıtıdır305.
Veblen, snob ve bandwagon etkileri, tüketicilerin daha yüksek fiyatın daha fazla
prestijin kanıtı olduğu kabulüyle, fiyatı en önemli faktör olarak kabul edilmesini ifade
etmektedir. Bu tüketiciler, genellikle nadir olan ürünleri satın alırlar ve bu şekilde statülerini
vurgularlar.
Vigneron ve Johnson, lüks tüketimi, aşağıdaki belirtilen etkiler açısından
açıklamışlardır306:
302
K. Shermach, “What Consumers Wish Brand Managers Knew”, Marketing News, 31, 1997 Aktaran Troung
ve Diğerleri, s.190.
303
Troung ve Diğerleri, s.190.
304
Troung ve Diğerleri, s.190.
305
Husic ve Cicic, s.232.
306
Husic ve Cicic, s.232.
117
 Veblen etkisi - algılanan çarpıcı değer: Bu bireylerin öncelikli amaçları diğerlerini
etkilemek olduğu için, bir prestij göstergesi olarak fiyata en yüksek önemi veren tüketici
grubunu meydana getirmektedirler.
 Snob etkisi – algılanan eşsiz değer: Snob tüketiciler, fiyatı ayrıcalıklılığın bir
göstergesi olarak görmektedirler. Popüler markaları reddederler.
 Bandwagon
(sürü)
etkisi
–
algılanan
sosyal
değer:
Snob
tüketicilerle
karşılaştırıldığında sürü müşterileri, bir prestij göstergesi olarak fiyata daha az önem
vermekte; çoğunlukla prestij markalarını tüketirken diğerleri üzerinde yarattıkları etkiye önem
vermektedirler.
 Hedonik etki – algılanan duygusal değer: Hedonik tüketiciler kendi düşünce ve
duygularıyla daha ilgilidir ve bu nedenle bir prestij göstergesi olarak fiyata daha az önem
vermektedir.
 Mükemmelliyetçi etki – algılanan kalite değeri: Mükemmelliyetçi müşteriler, bir
ürünün kalitesine ilişkin kendi algılarına dayanarak karar vermekte ve fiyatı kalitenin bir
kanıtı olarak kullanmaktadır.
3.3. Giyim Modasında “Lüksün Demokratikleşmesi” ve “Yeni Lüks” Markalar
Geleneksel kabullere göre lüks marka anlayışının Fransa’da, Bourbon ve Bonapart
Hanedanlarının egemenliği sırasında doğduğu iddia edilmektedir. Louis Vuitton, Hermès,
Cartier gibi lüks markaların birçoğu 18. ve 19. yüzyılda kraliyet için en iyi malları üretmeye
çalışan zanaatkârlar tarafından kurulmuştur. 19. yüzyılda monarşinin sona erişi ve endüstrinin
gelişimine bağlı olarak elde edilen servet sayesinde lüks; eski zengin Avrupa aristokratları ve
elit Amerikan ailelerinin alanı haline gelmiştir. Lüks, yalnızca bir ürün değil; gelenek, üstün
kalite ve çoğu zaman aşırıya kaçan bir alışveriş deneyimini ifade etmekteydi. Gerçekten de bu
ürünler az miktarlarda ve son derece sınırlı sayıda bireyden oluşan elit bir müşteri grubu için
üretilmekteydi. Bu dönemde lüks, üst sınıfların yaşamının doğal ve alışılagelmiş bir parçasını
oluşturmaktaydı307.
307
Thomas, s.7.
118
Son yıllarda lüks kavramı pek çok yönden bu geleneksel anlamından ve
uygulamalarından uzaklaşmıştır. Lüks kavramına ilişkin bu değişim, bir ürün ya da deneyimin
eskisinden daha esnek bir biçimde lüks olarak tanımlanması; lüks olarak kabul edilen ürünlere
parasal ve kültürel sermaye sahibi elit bir gruptan daha fazla kişi tarafından ulaşılıyor olması
gibi sonuçlarla bir arada gözlemlenmektedir. Bu süreç, akademik alanda ve medyada “lüksün
demokratikleşmesi” söyleminin ortaya çıkmasını sağlamıştır. “Lüksün demokratikleşmesi”
söylemi bağlamında, geniş bir alanda faaliyet gösteren markaların sunduğu özellikli ama
geleneksel lüks niteliklerini taşımayan ürün ve deneyimleri tanımlamak için “yeni lüks”
kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Bu bölümde, küresel lüks endüstrisinde, lüks kavramının
kabullerinde ve tüketim pratiklerinde meydana gelen değişimleri ortaya koyan bu kavramlar
tartışılacaktır.
3.3.1. “Lüksün Demokratikleşmesi” Söylemi
Günümüzde lüks olarak konumlandırılarak ürün sayısının artması ve bu lüks ürünlere
erişebilen kitlenin giderek genişlemesi, hem ekonomik hem de kültürel açıdan dikkat
çekicidir. Bu gelişme, medyada ve akademik çalışmalarda “lüksün demokratikleşmesi”
söylemiyle tarif edilmektedir. Geleneksel kabuller çerçevesinde değerlendirildiğinde, lüksün
demokratikleştiğine dair iddialar pek çok yönden tartışılmaya değerdir. Bu iddia, bazı
boyutlarıyla kanıtlanabilir göstergelere dayanıyor olsa da “lüksün demokratikleşmesi”
söyleminin ortaya çıkışının ardında retorik bir cazibe yaratma çabasının olduğu da dikkat
alınmalıdır. Bu bölümde, lüksün demokratikleştiğine ilişkin iddialarının hangi noktalarda
gerçeklik zeminine oturduğu tartışılacak ve “demokratikleşme” olarak nitelendirilen sürecin
dinamikleri değerlendirilecektir.
“Lüksün demokratikleşmesi” söylemi, küresel kapitalist sistem içinde, endüstriyel
üreticiler ile pazarlama ve iletişim uzmanları tarafından yaratılmış, tüketim nesneleri
düzeyinde bir eşitliği tarif etmektedir. Bu kabule dayanarak “lüksün demokratikleşmesi”
söylemi değerlendirilirken, hem “lüks” hem de “demokrasi” kavramı ile neyin ifade edildiğini
değerlendirmek gerekmektedir. Öncelikle “lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle açıklanan
gelişmelerin demokrasi kavramının felsefi boyutuyla derinlemesine bir bağlantı kurmadığını
119
söylemek mümkündür. Bu noktada “demokratikleşme”nin lüks tüketime ilişkin söz konusu
gelişmelere “sansasyonel” bir boyut eklemek amacıyla medyanın tüketime teşvik etmek
amacıyla marka yöneticilerin tercih ettiği bir kavram olduğu iddia edilebilir.
Aristoteles, Platon gibi Antik Çağ felsefi görüşlerine dek uzanan “demokrasi”
kavramı, kimi zaman ideal bir yönetim biçimi olarak yüceltilmekte kimi zaman da çeşitli
yönleriyle de eleştirilmektedir. Son yıllarda siyasal, kültürel ve ekonomik bağlamda giderek
daha fazla tartışılan“demokrasi” kavramı günümüze dek sosyal, ahlaki ve politik gündemleri
açısından farklılık gösteren pek çok şekilde tanımlanmıştır308. En sık kullanılan biçiminin
işaret ettiği anlam bağlamında tanımlandığında, demokrasi;halk tarafından yönetilmeyi ifade
etmektedir ki bu da
kavramın politika alanında sık yinelenen kullanımına denk düşen
yönetim odaklı bir demokrasi tanımını meydana getirmektedir.
Yönetim odaklı demokraside özellikle üzerinde durulan kavramlardan biri,
katılımdır309. Bundan yola çıkarak “lüksün demokratikleşmesi” söylemi ile ifade edilmek
istenen fikrin, eskisine oranla daha fazla kişinin lüks tüketime katılımı olduğunu söylenebilir.
“Demokratikleşme”nin özellikle son yıllarda birçok toplumsal hareket ve söylemin odak
noktası haline gelmiş olduğu ve dünyanın pek çok yerinde toplumsal eşitlik yankılarıyla
dikkat çekilen bir kavram olduğu göz önünde bulundurulduğunda kavramın bu popüler
kullanım şeklinin lüksün herkes için ulaşılabilir olduğunu ifade eden çarpıcı bir söylem
olduğu kabul edilebilir.
Kapferer ve Bastien, “lüksün demokratikleşmesi” söyleminin herkesin lükse
ulaşmasının mümkün olması fikrinin yanı sıra tarihsel sosyal tabakalaşmanın giderek ortadan
kalktığı fikrini vurguladığını da eklemişlerdir310. Tüketim toplumunun ideolojik bir analizini
gerçekleştiren Baudrillard ise bunun tam aksi bir görüş benimsemekte, tüketicilerin tüketim
nesneleri karşısında eşitlik elde ettiğini savunan demokratikleşme iddialarına şüpheyle
yaklaşmaktadır. Baudrillard’a göre, demokratikleşme olgusunun sık bir biçimde dile
308
Bernard Crick, Democracy: A Very Short Introduction. New York: Oxford University Press, 2002, s.1.
Christian W. Haerpfer, Patrick Benhagen, Ronald F. Inglehart ve Christian Welzel, Democratization, New
York: Oxford University Press, 2009, s.12.
310
Kapferer ve Bastien, s.11, 12.
309
120
getirilmesi, aslında bireylerin tüketim nesneleri temelinde demokratik olmayan tüketim
toplumunun içindeki konumlarını gizlemeye çalışan bir ideolojiyi yansımasıdır311.
Baudrillard’a göre, tüketim toplumunun mutlak göndergesi, mutluluktur. Ancak bu
bağlamda ele alınan “mutluluk” kavramı, bireyin mutluluğa yönelik doğal eğiliminden ileri
gelmemektedir. Baudrillard’a göre, “Mutluluk kavramının ideolojik gücü toplumsal ve
tarihsel olarak modern toplumlarda mutluluk söyleninin Eşitlik söylenini devşiren ve
canlandıran söylen olmasından ileri gelir”. Eşitliğin sanayi devriminden ve 19. yüzyıl
devrimlerinden bu yana üstlendiği politik ve sosyolojik güç, mutluluk kavramına
devredilmiştir312.
Baudrillard, eşitlikçi söylenin aracı olabilmesi için mutluluğun nesneler ve
göstergeler aracılığıyla ölçülebilir olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Kendisini görünür
kılacak göstergelerden bağımsız olan ve kanıtlara ihtiyaç duymayan türde mutluluk, tüketim
idealine dâhil değildir. Tüketim idealinde mutluluk, eşitlik talebidir ve kendini görünür
ölçütler aracılığıyla göstermek zorundadır. Burada söz konusu olan demokrasi ilkesi, gerçek
bir eşitlikten farklılaşmakta; nesnenin ve toplumsal başarının ve mutluluğun açık göstergeleri
önündeki bir eşitliğe dönüşmektedir. Baudrillard bunu “toplumsal ve ekonomik konum
demokrasisi” olarak tanımlamaktadır. Bu anlamda kavram, toplumsal çelişkilerin ve
eşitsizliklerin ötesinde, somut ve tamamen biçimsel bir demokrasiyi ifade etmektedir313.
Burada tanımlandığı biçimde bir demokrasi, tüm insanların ihtiyaç ve tatmin ilkesi
önünde yani nesnelerin ve malların kullanım değeri önünde eşit olduğu kabulüne
dayanmaktadır. Ancak gerçek, insanların değişim değeri önünde eşitliksiz ve bölünmüş
olduklarıdır. Bu bağlamda, tüketim toplumunun politik oyunu, niceliksel olarak eşitleme ve
herkes için bütünsel refah anlamına gelen nihai bir denge düzeyi perspektifinde mal
yoğunluğunu arttırarak çelişkileri aşmayı hedeflemektedir314.
“Lüksün demokratikleşmesi” söylemi değerlendirilirken dikkatleri üzerine çeken
“demokrasi” kavramının yanı sıra “lüks” kavramıyla ifade edilenin ne olduğunu tartışmak da
311
Baudrillard, 2012, s.48.
Baudrillard, 2012, s.48.
313
Baudrillard, 2012, s.48.
314
Baudrillard, 2012, s.49.
312
121
önemlidir. Her ne kadar dikkat çekmek için kullanılmış olsa da “demokratikleşme” iddiası,
lüksün küresel tüketim alışkanlıkları ve endüstri kabulleri açısından önemli bir değişim
sürecinde olduğuna işaret etmektedir.
Bu söylemin geçerliliğini değerlendirirken öncelikle lüks pahalı, nadir, seçkin olarak
lüksün geleneksel tanımına uygunluk gösteren ürün ve deneyimlere -herkesin olmasa daönceki yıllara oranla daha çok kişinin ulaşmasının gerçekten mümkün olup olmadığı
değerlendirilmelidir. Ekonomik göstergeler ve üretim teknolojilerinin gelişimi son yıllarda
daha umut verici bir tablo sergilese de, lüksün herkes için ulaşılabilir olması iddiasının
olanaksızlığı, lüks kavramının anlamsal bir dönüşüm içinde olduğunu düşündürmektedir.
Nitekim “lüksün demokratikleşmesi” kavramıyla birlikte çeşitli kaynaklarda sık bir biçimde
yer alan “yeni lüks”, “ulaşılabilir lüks”, “kitlesel lüks” gibi kavramlar da lüksün taşıdığı
anlama ilişkin bu değişimi ortaya koymaktadır.
Geleneksel kabullere göre lüks, parasal kaynak ve entelektüel birikim sahibi olmakla
farklılaşan, çeşitli kültürlerde ortak değerler taşıyan çok sınırlı sayıda bireyden oluşan bir grup
tüketici tarafından ulaşılabilen yaşam tarzı ve bunun içinde yer alan çeşitli tüketim nesneleri
ve alışkanlıklarını ifade etmektedir. Yüksek gelir düzeyi, sosyal statü ve entelektüel seviye
açısından toplumun geri kalanına üstünlük gösteren bu tüketici grubu, pahalı, nadir ve zor
ulaşılan ürün ve deneyimleri tüketen az sayıda ayrıcalıklı bireylerden oluşmaktadır. Bu denli
zor elde edilir olması; lüks tüketimin bu bireyler tarafından kendilerini maddi, sosyal ve
entelektüel açıdan toplumdaki diğerlerinden farklılaştırıcı bir unsur olarak kullanılmasını
olanaklı kılmaktadır.
Günümüzde “lüks” kavramının kullanım sıklığı ve kavram ile ifade edilen mal,
hizmet ve deneyimin nitelikleri; lüksün krallar, kraliçeler ve bir grup seçkin insanın sahip
olduğu bir ayrıcalık olmaktan uzaklaştığını ve gündelik yaşamın kitlesel pazarlama
olgularından biri haline geldiğini göstermektedir. Lüks kavramı, oldukça değişkendir ve
taşıdığı anlam çeşitli zaman ve kültürlerde önemli bir değişim göstermektedir. Önceleri
şampanya, havyar, özel tasarım giysiler ve spor arabalar ile ilişkilendirilirken; günümüzde
122
lüks artan refah seviyesine de bağlı olarak tüketimi toplumdaki az sayıda elit kişi ile sınırlı
olmayan, bulanık bir ürün ve marka kategorisi olarak değerlendirilmektedir315.
Lüks kavramının semantik dönüşümü ve lüksün ulaşılabilir bir ürün ya da deneyim
haline geldiğine ilişkin söylemler, lüksün tüm dünyada sayısı giderek genişleyen ve tüketici
bölümlendirmelerinde genellikle üst-orta ve orta sosyo-ekonomik sınıf olarak adlandırılan
geniş bir tüketici kitlesi tarafından da ulaşılabilir olduğu fikrine dayanmaktadır. Lüksün
yalnızca az sayıda, ayrıcalıklı bir tüketici grubu tarafından sahip olunabileceğine ilişkin
geleneksel kabulünün aksine günümüzde lüks olarak nitelendirilen ürün ve deneyimlerin
dünyanın çeşitli yerlerinde oldukça esnek sosyal ve ekonomik statü ve nitelikler etrafında
tanımlanabilecek geniş bir tüketici kitlesi tarafından tüketilebildiğini tanık olunmaktadır.
Lüksün ulaşılabilirliği söylemi ile lüks tüketimle ilgili bu dönüşüm dâhilinde
birbirleriyle bağlantılı üç temel gelişmeye dikkat çekmek faydalı olacaktır:

Lüks kavramı, kapsamı ve anlamı değişikliğe uğramış; lüksün temel
belirleyicilerine dair kabullerde esnekleşme meydana gelmiştir.

Daha fazla kişi lüks tüketimde bulunmaya ya da yaşamını sürdürmek için
gerekli olanın dışındaki mal ve hizmetleri tüketmek için yeterli maddi kaynağa
ve boş vakte sahip hâle gelmiştir.

Lüksün daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir hale gelmesi, günümüzde daha
fazla kişinin lüks tüketimde bulunmak istediğine dair ideolojik boyutu ortaya
çıkarmaktadır.
Bu gelişmelerin ilki, lüks kavramının geleneksel tanımında oldukça net bir biçimde
çizilmiş sınırların esnekleştiği fikrine dayanmaktadır. Lüks ürün ve deneyimlerin daha fazla
kişi tarafından ulaşılabilir hâle geldiği söylemlerinin ardında, lüksün nasıl tanımlandığına,
neyin lüks olarak nitelendirildiğine ve dolayısıyla nasıl algılandığına ilişkin bir değişim yer
almaktadır.
315
Ian Yeoman, “The Changing Behaviours of Luxury Consumption”, Journal of Revenue and Pricing
Management. Vol.10, No.1, 2011, s.47.
123
Geleneksel kabullere göre bir nesne, ürün, marka ya da deneyimin lüks olarak
adlandırılması için pahalı, nadir ve zor ulaşılır olması ve toplumsal statü işareti olarak kabul
edilmesi gerekmektedir. Buna göre yalnızca en iyi, en kaliteli ve en üstün niteliklere sahip
olanlar “lüks” olarak nitelendirilme ayrıcalığına sahip olabilmektedir. Günümüzde ise, bu
niteliklere sahip olmayan bir ürün ya da deneyim de lüks olarak nitelendirilebilmektedir.
Çünkü kavram, bir nesneye özgü niteliklerin ötesinde, oldukça esnek bir biçimde tüketici
açısından tanımlanmış olumlu deneyimleri ifade etmeye başlamıştır. Buna göre, bir ürün ya
da deneyimin lüks olarak nitelendirirken bu deneyimin pahalı, nadir ya da zor ulaşılabilir
olması değil; bireylere ayrıcalıklı bir deneyim ve olumlu duygular yaşatması esas
alınmaktadır316. Lüksün ne derece soyut ve ürün ya da markadan bağımsız tanımlanabildiğine
ilişkin oldukça şaşırtıcı örnekler bulunmaktadır: Takdir, onaylanma, beğenilme, belirli bir
gruba aidiyet, gençlik, bilgelik, lüks ürünlerle birlikte tüketiciye vaat edilen bu özelliklerden
bazılarıdır.
Bu bağlamda, Ekim 2014’te bir forumda yer alan “lüks nedir sizce?” sorusuna alınan
cevaplardan bazıları incelemeye değerdir317:

“Sağlıklı ve mutlu olan herkes benim gözümde lükstür.”

“Kimseye muhtaç olmadan yaşamak da lükstür.”

“Birileri tarafından sevilmek”

“Sevdikleri yaninda olan herkes büyük lüksün içindedir.”

“Gülebilmek lükstür.”
Bu tanımlarda oldukça esnek bir biçimde tarif edilmiş “lüks” kavramı, ürün ve
markalar odağında da değerlendirildiğinde de benzer bir eğilim gözlemlenmektedir.
Günümüzde lüks kavramının ayrıcalıklı ürün ve deneyimlerle sınırlı olmadığının en belirgin
göstergelerinden biri, lüks olmayanı lüksten ayıran temel belirleyici olan “ulaşılabilirlik”
kavramının lüks kavramı ile bir arada kullanılmasıdır. Pazarlama disiplinine ilişkin akademik
kaynaklarda ve medyada yer edinen ve birbirine karşıt bu iki olguyu bir araya getiren
316
Pamela N. Danziger, Let Them Eat Cake: Marketing Luxury to the Masses – as well as the classes, ABD:
Dearborn Trade Publishing, 2005, s.19.
317
KizlarSoruyor, “Lüks Nedir Sizce?”, 17 Şubat 2015.
http://www.kizlarsoruyor.com/toplum-sosyaliliskiler/q1942098-luks-nedir-sizce (1 Mart 2015).
124
“ulaşılabilir lüks” kavramı, özellikle de giyim modasındaki gelişme ve eğilimleri, güncel
moda markalarının stratejilerini ve yeni bir tüketici beklentisini tanımlamak üzere giderek
artan bir biçimde kullanılmaktadır.
Bununla birlikte lüksün daha fazla sayıda kişinin ulaşabileceği bir olgu haline
geldiğini söylemek lüksün tasvir edilen geleneksel niteliklerinin ve işlevlerinin değiştiği
anlamına gelmemektedir. Günümüzde hâlâ yalnızca çok az sayıda birey tarafından
ulaşılabilecek lüks ürün ve deneyimler mevcuttur. Bu ürün ve deneyimler, lüksün temel
nitelikleri olan nadir olmaları ve çoğunlukla oldukça pahalı oldukları için zor ulaşılabilir
olmaları açısından geleneksel anlamda lüksü meydana getirdiği söylenebilir.
Lüksün tanımına dair bu değişim, geleneksel olarak lüks niteliklerini taşıyan ürünleri
tanımlamak konusunda güçlük yaratmaktadır. Bu durum lüksü değerlendirebilmek için
pazarlama uzmanları ve yöneticiler tarafından yeni terimlerin türetilmesine neden olmuştur.
Dubois vd., lükse karşı tutumlar arasında ayrım
yaparak bunları “seçkin” ve
“demokratik”olarak ikiye ayırmıştır. Seçkin tutum, geleneksel lüks tanımından yola çıkarak
lüksün sadece kısıtlı sayıda elit bireyler için ulaşılabilir olduğunu ifade ederken; lükse dair
demokratik tutum ise terimin güncel kullanımıyla uyumlu bir biçimde lüksün herkes için
ulaşılabilir olması fikrine dayanmaktadır318.
Geleneksel anlamda lüksü tanımlamak için “gerçek lüks”, “yüksek kaliteli”, “ultra
yüksek kaliteli”, “hiperlüks” gibi terimler kullanılmaktadır. Küresel kaynaklarda bu tanımlar,
“true luxury” ya da “hard luxury” gibi terimlerle karşılık bulmaktadır. İki farklı strateji olan
kitlesel markalar ve prestij markalarının özelliklerini bir arada bulunduran karma strateji için
kullanılan “masstige”, yine retorik bir çekiciliğe sahip olması açısından “mass” ve “prestige”
kavramlarının bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. Lüksün eski anlamını kaybetmesi
sonucu geleneksel anlamda lüksü tanımlamak için yeni kavramlar ve sınıflandırmalar yapma
çabası olarak kabul edilebilecek bu kavram, Türkçe’ye “kitlesel lüks” olarak tercüme
edilebilir319.
Bu gelişmeler bağlamında lüksün neden böyle bir anlamsal dönüşüm içinde olduğu
tartışılmalıdır. Buna yanıt olarak, öncelikle bu durumu olanaklı kılan düşünsel altyapının,
318
319
Dubois ve Diğerleri, s.120.
Kapferer ve Bastien, s.1.
125
modernizmden postmodernizme geçiş süreciyle birlikte yaşama ilişkin tüm kavramların
sorgulanabilir olmaya başlamasına dayandığı söylenebilir. Postmodernizm; mevcut otorite,
edinilmiş bilgi, kültürel ve politik normlar gibi pek çok kabule kuşkuyla yaklaşan bir akım
olarak kabul edilmektedir320. Pek çok kavram gibi, lüksün de postmodernizm ile birlikte sahip
olduğu belirleyici sınırlar esnekleşmeye başlamıştır. “Lüks” kavramının ulaşılabilirlik
olgusuyla bir arada kullanılması ve lüks ile kitlesel stratejileri birlikte kullanan markaların
ortaya çıkışı, karşıtlıkların bir arada bulunmasını hoşgörüyle ve hatta istekle karşılayan
postmodern görüş içinde mümkün olmaktadır.
Pazarlamada ve tüketici davranışlarında postmodern yaklaşım, bir ürün imajının
yapılandırılma sürecinde söz konusu ürün ya da buna dair deneyimin bireye sağlayacağı
sosyal ve psikolojik yararlarının, işlevsel özelliklerinden daha belirleyici olabileceğini kabul
etmektedir. Zira postmodern pazarlama uygulamaları nadiren rasyonel mesajlar kullanmakta,
bu mesajlar çoğunlukla tüketiciye vaat edilen deneyime odaklanmış görünmektedir. Böylece
bir ürünün imajı sınırsız bir alana yayılmış göstergeler kullanılarak oluşturulabilir ve pek çok
kez yenilenebilir. Bu kabul, ürün ve markaların geleneksel lüks nitelikleri taşımadığı halde
tüketicilere ayrıcalıklı bir deneyim yaşatması bakımından lüks olarak konumlandırılmasını
olanaklı kılmaktadır. Pazarlama uzmanları, bir ürünün lüks olduğunu söylemek için çok neden
bulabilir. Bu mesajları okumaya alışkın postmodern tüketici çoğu kez bunları rasyonel bir
biçimde değerlendirmez.
“Lüksün
demokratikleşmesi”
söylemi
ile
ifade
edilen
değişim
dâhilinde
değerlendirilen ikinci gelişme ise günümüzde bireylerin gerekli olanlar dışındaki ürün ve
deneyimleri tüketebilmeleri için daha fazla maddi kaynağa ve boş vakte sahip olmasıdır. Bu
gelişme sürecinde ekonomik faktörlerin rolüne dikkat çekilmelidir. Özellikle Batı ülkeleri
olmak üzere, bireylerin satın alma gücü günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar yükselmiş
bulunmaktadır. Bu süreçte, özellikle de orta sosyo-ekonomik sınıfın harcanabilir gelirinde
artış ve tüketim alışkanlıklarında değişimler meydana gelmiştir321.
320
Stuart Tim, “Postmodernism and Philosophy”. Stuart Tim (Ed.), The Routledge Companion to
Postmodernism içinde, Londra: Routledge, 2001. s.3.
321
Truong ve Diğerleri, s.191.
126
Bunun yanı sıra orta sınıf olarak tanımlanabilecek tüketici sayısının artışı da dikkat
çekicidir322. Çin Halk Cumhuriyeti gibi oldukça yakın bir tarihe dek orta sınıf bulunmayan,
tüketim toplumunun değerlerine adapte olmamış bazı toplumlarda da orta ve üst-orta sosyoekonomik sınıfın ortaya çıkmış olması ve bunların Batı temelli tüketim alışkanlıklarını
edinmeleri de bu süreçte değerlendirilmelidir. Bu gelişmeler, son 30 yılda küresel lüks
pazarının tüketicisi haline gelen, yeterli düzeyde harcanabilir gelire sahip geniş bir tüketici
kitlesini ortaya çıkarmıştır323.
Ayrıca tüketim mallarının üretimine ve dolayısıyla erişilebilirliğine ilişkin
kolaylıklar da tüketim alışkanlıklarına etkilemiş; bireylerin ürünlere eskisinden daha kolay
sahip olmasını sağlamıştır. Dünyanın çeşitli bölgelerindeki şirketlerin üretimlerini işgücü
maliyetinin düşük olduğu ülkelerde planlaması, yüksek kaliteli ürünlerin daha düşük
maliyetlerle ve kitlesel olarak üretilmesini, dolayısıyla düşük fiyatlarla tüketiciyle
buluşmasını sağlamıştır324. Böylelikle daha önceleri zor ulaşılan, az sayıda üretilen ve yüksek
fiyatlı olan bir takım tüketim ürünleri daha geniş bir tüketici grubu için erişilebilir hale
gelmiştir ve bu durum lüksün ulaşılabilirliğine dair söylemlerin yolunu aralamıştır.
Özellikle orta sosyo-ekonomik sınıfın lüks tüketim alışkanlıkları değerlendirildiğinde
lüks ürünlere ulaşmada tüketici kredilerinin kredi kartlarının ve taksit imkânlarının da tüketim
alışkanlıklarına etkisinin üzerinde durulmalıdır. Özellikle de belirli markaların tüketiciye
sağladığı taksit imkânı, tüketim ürünlerinin ulaşılabilirliğini önemli bir boyutta arttırmıştır.
Böylelikle ortalama bir gelire sahip olan bir tüketici bile lüks olarak kabul edilebilecek bir
ürüne sahip olabilmektedir. Buna karşın geleneksel lüks ya da gerçek lükse yakın durmaya
çalışan bir takım markaların kredi kartı taksitlendirme işlemlerini stratejik bir biçimde tercih
etmedikleri görülmektedir.
Marka stratejileri açısından değerlendirildiğinde lüksün sahip olduğu geleneksel
niteliklerin lüks markaların nadir ve seçkin olma özellikleri ile çoğu kişi için bu ürünleri
ulaşılmaz hale getiren yüksek fiyat politikalarının zayıflamaya başlaması da bu değişim
sürecinin bir parçasını meydana getirmektedir. Lüks markalar demokratikleşme süreciyle
birlikte “sofistike” olma özelliklerini korurken “seçicilik” özelliklerini yitirmişlerdir. Bu
322
Truong ve Diğerleri, s.191.
Okonkwo, s.225, 226.
324
Truong ve Diğerleri, s.191.
323
127
şekilde ortaya çıkan ulaşılmaz ve kitlesel lüks ürünleri birbirine bağlayan şey, tüketici için
fazladan yaratıcı ve duygusal değer ile nadiren yerine getirilen kalite vaadidir325.
Geleneksel lüks markaların marka esnetme girişimleri, indirimli satışlar, seri sonu
mağazaları, taksitli ödeme seçenekleri gibi hedef kitlesinin kısıtlı bir elit tüketici grubundan
orta
sosyo-ekonomik
demokratikleşmesi”
sınıfa
doğru
söyleminin
genişlemesini
önemli
sağlayan
göstergelerindendir.
uygulamalar
Geleneksel
“lüksün
lüks
ile
ilişkilendirilen tasarımcıların düşük ve orta bütçeye sahip tüketicileri de kapsayan geniş
kitleler tarafından ulaşılabilir olmayı hedefleyen kitlesel hazır giyim markaları için hazırladığı
koleksiyonlar, lüks ve kitlesel olanın bir araya gelişinin en belirgin uygulamalarından biri
olarak dikkat çekmektedir.
Lüksün daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir hale gelmesi, günümüzde daha fazla
kişinin lüks tüketimde bulunmak istediğine dair ideolojik boyutu da ortaya çıkarmaktadır.
İnsanlık tarihinin başlangıcından 19. yüzyılın sonuna dek ekonominin geri kalanından izole
edilmiş durumda olan lüks, toplumdaki sınırlı sayıdaki seçkin kişinin yaşam tarzını ifade eden
ve nüfusun geri kalanından uzak bir dünya iken 20. yüzyıldan itibaren nüfusun giderek artan
bir bölümü lükse erişebilmeye başlamış ama daha da önemlisi lüks tüketim arzusu tüm
dünyayı fethetmeye başlamıştır326.
Kapferer ve Bastien’e göre lüks dünyası ve lüks tüketime ilişkin bu değişimin
ardında iki önemli sosyolojik faktör bulunmaktadır: Bunların ilki kadın haklarıdır. Her ne
kadar tüm zengin toplumlarda, hatta feminist olmayan Osmanlı İmparatorluğu’nda bile lüks
pazarı mevcut olsa da lüksün geniş kitlelere açılma sürecinde kadın haklarının ve
özgürlüğünün önemli bir rolü vardır. Yazarlara göre, lükse ilişkin değişimin ardındaki ikinci
önemli sosyolojik faktör ise dünya barışıdır. Bu iki temel faktör, günümüzde lüksün
dönüşümünü açıklayan, demokratikleşme, satın alma gücünün yükselmesi, küreselleşme ve
iletişim olmak üzere dört itici gücü ortaya çıkarmıştır327.
325
Mark Tungate, Luxury World: The Past, Present and Future of Luxury Brands, Londra: Kogan Page
Limited, 2009, s.2, 3.
326
Kapferer ve Bastien, s.10, 11.
327
Kapferer ve Bastien, s.11-16.
128
Özellikle lüks tüketime sonradan dâhil olan orta sosyo-ekonomik sınıfa mensup
bireylerin diğer ihtiyaç ve ürün kategorilerinde ihtiyaç ve harcamalarını kısıtlama ve hatta
bankaya borçlanma pahasına lüks ürünler satın aldıkları görülmektedir. Farklı bir açıdan
yaklaşılacak olursa lüksün daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir hale gelmesi, bir yandan da
daha fazla kişinin lükse sahip olma arzusu içinde olduğuna işaret etmektedir. Bu durumun
gerekçeleri, günümüz tüketim toplumunun dinamiklerinde bulunabilir. Konuya tüketici odaklı
bir bakış açısıyla
yaklaştığımızda, bireylerin toplum içindeki imajlarının gerçek
kimliklerinden daha önemli hale gelmiş olduğu ve bu imajları oluşturmanın temel yolunun
tüketim nesneleri olması nedeniyle lüks tüketime yöneldikleri çıkarımı yapılabilir. Bireyler,
kimliklerini belirli bir yaşam tarzının uygulayıcısı ve tüketicisi olarak kazanmaktadır. Böylece
bireyin kimliği doğrudan tüketime yansımakta ve tükettikleri kimliğini yansıtabilmektedir. Bu
anlamda nesneler, benliğin eklentileri olarak kabul edilebilirler ve hem kişisel hem de grup
düzeyinde birey kimliğini yansıtır hale gelebilirler. Lüks de bireyin kimlik oluşturma
sürecinde yer edinen göstergelerden biridir. Bu anlamda tüketim pratikleri, kimlik
oluşumunun önemli bir bölümünü meydana getirmektedir328. Birçok birey belirli yaşam
tarzları içinde kendilerine ait bir imaj yaratmak ve bunu korumak için tüketmekte, tüketmek
için ve tüketimin bir parçası olarak çalışmaktadır.
Lüks tüketim davranışlarındaki değişim sürecine neden olan sosyal etkilerin
başlangıcına dair daha kesin bir tarih verilmek istendiğinde, 1960’ların gençlik hareketlerini
lüksün zenginler ve ünlülere ait bir alan olmaktan uzaklaşması açısından önemli olduğu
belirtilebilir. Batı dünyasındaki politik hareketler pek çok sosyal bariyerin yok olmasını
sağlamıştır. Buna varlıklı kişileri toplumun geri kalanından ayıran göstergeler de dâhildir.
1980’lerde finansal olarak güçlü bir nüfusun ortaya çıkışı, lüks tüketimin boyutlarını
etkilemiştir. Endüstrileşen ülkelerde, bireylerin harcanabilir gelirleri oldukça yükselmeye
başlamıştır. Bu nüfusun en dikkat çekici aktörleri, evli olmayan kadın profesyonellerdir.
Ayrıca, hem kadınların hem de erkeklerin daha geç evlenmeleri, kendileri için daha fazla
harcama yapmalarını sağlamıştır. Tüketicinin önceki nesillerle karşılaştırıldığında çok daha
328
Schau, Hope Jensen ve Albert M. Muniz Jr. “Brand Communities and Personal Identities: Negotiations in
Cyberspace”. Susan M. Broniarczky ve Kent Nakamoto (Ed.). Advances in Consumer Research Volume 29
içinde, Valdosta, GA: Association for Consumer Research, 2002, s. 344.
129
eğitimli olması, daha fazla seyahat etmiş olması gibi faktörler de daha iyi şeylere yönelik
beklentilerinin de artmasına neden olmuştur329.
Lüksün tüketilme biçimindeki değişimi fark eden holdingler, lüks ürün şirketlerini
kurucularından ya da mirasçılarından satın alarak birer küresel marka haline getirmiştir330.
Özellikle 1990’lardan beri, birçok lüks markanın yatırım ve sahiplik yapılarında önemli
değişimler gerçekleşmiştir331. Kurucunun geleneğinden ayrılarak, kâr amaçlı kurumlar
tarafından yönetilen lüks mal ve hizmetler homojenleşmiş; lüks markalar benzer mağazalarda
benzer ürünler sunmaya başlamışlardır. Sonraki aşamada, yöneticiler orta sınıfın lüks
tüketimde oldukça umut vadeden bir müşteri grubu olduğunu fark etmişlerdir. Orta sınıf
pazarı, öğretmenler, girişimciler, hizmet elemanları, kısa zaman önce varlık sahibi olan kişiler
ve hatta zengin suçluları da kapsayan çok geniş sosyo-ekonomik ve demografik özellikler
temelinde tanımlanan bir tüketici grubunu ifade etmektedir. Yöneticiler, bu gelişmeyi “lüksün
demokratikleşmesi” söylemi ile tarif etmiş ve lüksün ulaşılabilirliği fikrini öne çıkarmışlardır.
“Demokratikleşme” kavramı altında oldukça komünist görüşe dayandığı söylenebilecek bu
fikir aslında markaların kârlarını arttırma hedeflerine dayalı, oldukça kapitalist bir görüş
barındırmakla da eleştirilmektedir332.
Thomas, lüks endüstrisinde faaliyet gösteren şirketlerin demokratikleşme çabaları
dâhilinde iki farklı yönde girişimleri olduğuna dikkat çekmektedir333:

Markalarını olduğundan daha fazlasıymış gibi göstermişlerdir. Bu anlamda
markanın mirası olan zanaat geleneğini, lüks olarak tanımladıkları ürünlerine
meşruiyet sağlamak üzere vurgulamışlardır. Tasarımcıları yüksek maliyetli ve
dikkat çekici moda şovları gerçekleştirmeye teşvik etmiş, tartışma yaratarak
gündemde kalmak üzere bu şovlara çok yüksek bütçeler ayırmışlardır. Benzer
şekilde, oldukça sıra dışı ve çarpıcı reklam kampanyaları da tanıtım bütçelerinin
önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Reklamların sıklığı ve görünürlüğü, lüks
markaların kitlesel markalar gibi ulaşılabilir görünmesini sağlamıştır. Ayrıca,
329
Thomas, s.8.
Thomas, s.9.
331
Okonkwo, s.225, 226.
332
Thomas, s.9.
333
Thomas, s.9, 10.
330
130
ünlü kişilerin giysilerini tasarlayarak da medyada yer almaya çalışmışlardır.
America’s Cup, Cannes Film Festivali gibi önemli ve seçkin spor ve eğlence
etkinliklerine sponsor olmuşlardır.

Ürünlerini hem fiziksel olarak hem de ekonomik olarak daha ulaşılabilir hale
getirmişlerdir.
Herkesin
ulaşabileceği
düşük
fiyatlı
aksesuar
grupları
oluşturmuşlardır. Perakende noktalarının erişilebilirliğini arttırmak üzere küresel
genişleme için “franschise” uygulamaları da dâhil olmak üzere binlerce mağaza
açmışlardır.
Böylece
lüks
markaların
erişilebilirlik
açısından
kitlesel
markalardan önemli bir farkı kalmamıştır. Kalan ürünleri satmak için seri sonu
mağazaları (outlet) açmışlar, e-ticaret siteleri oluşturmuşlar ve gümrük
vergisinden muaf (duty-free) satış paylarını genişletmişlerdir. Özellikle son
maddenin kârlılığının altını çizmek gerekmektedir. 2005 yılında yapılan bir
değerlendirmeye göre, yolcular 9.7 milyar dolarlık lüks ürün alışverişi
gerçekleştirmişlerdir. Bu rakam, tüm dünyadaki seyahat perakende satışlarının
üçte
birini
oluşturmaktadır.
Uluslararası
Sivil
Havacılık
Kurumu’nun
değerlendirmelerine göre, küresel hava trafiğinin 2015 yılında 2.1 milyardan, 2.8
milyar yolcuya yükseleceği göz önünde bulundurulduğunda, lüks markaların bu
alana verdiği önem anlaşılabilir.
Lüks tüketime artan ilginin önemli bir kısmı, lüks ve kitlesel markaların kâr odaklı
yeni yaklaşım ve uygulamaları sonucunda ortaya çıkmıştır334. Tungate’e göre, 21. yüzyılın
başında büyük şirket gruplarına devredilen lüks markalar, kârlılıklarını genişletmek üzere
cüzdan, spor ayakkabı, güneş gözlüğü, kemer gibi “lükse giriş” ürünlerine önem vermiş;
oldukça ulaşılabilir fiyatlar ile satışa sunulmasını ve dolayısıyla orta sınıfın da sahip
olabilmesini sağlamıştır335. Böylelikle eskiden yalnızca saygın, varlıklı ve ünlü kişilerin
girebildiği lüks markaların mağazaları, üst-orta ve orta sosyo-ekonomik sınıflara da açılır
olmuştur.
Yatırım getirisi ve hissedar değerinin artışını için çözüm arayan finansal kurumlar,
lüks markaların yüksek soyut varlık yararlarını fark ederek lüks sektörüne yatırım yapmaya
334
335
Okonkwo, s.225, 226.
Tungate, 2009, s.2.
131
başlamışlardır. Bu markalar, yüksek kârlılık elde etmek üzere lüks pazarına girmeye
çalışırken lüks markalar da rekabetin arttığı bu pazarda müşteri kitlelerini genişletmek ve
yüksek satış hızından kâr elde etmek üzere kitlesel stratejilere yönelmişlerdir. Bu gelişmelerle
ortaya çıkan “gerçek lüks” (true luxury) ve “sıradan lüks” (common luxury) ya da “moda
lüks” (fashionable luxury) stratejileri ile lüks ve kitlesel markalarınüretim, satış, tutundurma
ve perakende uygulamaları benzerlik göstermeye başlamış ve iki sektör arasındaki ayrım
giderek belirsizleşmiştir336.
Sonuç olarak lüks sektörünün yüzyıllardır korumakta olan yüksek kabul
bariyerlerinin alçalmış vebuna bağlı olarak “lüks” olarak tanımlanabilecek markaların sayısı
artmıştır. Bununla birlikte kitlesel moda markaları da yönetim stratejilerine yeniden yön
vererek çeşitli uygulamalarıyla geleneksel lüks markalara benzemeye; benzer ürünleri daha
düşük fiyatlarla tüketicilere sunmaya başlamıştır337. “Lüksün demokratikleşmesi” ve lüks
ürünlerin fiyatları açısından daha ulaşılabilir olması birçok sektörde ve medyada ilgi
uyandırmış; bu konuyla ilgili kitaplar, belgeseller, dergiler hazırlanmıştır338. Lüksün yeni,
ulaşılabilir, kitlesel haline ilişkin tartışmalar, bu yeni gelişmeyle ilgili yeni tanımlar ortaya
çıkmasını da sağlamıştır. Lüksün demokratik boyutu, yeni tanımlar altında, farklı yönleriyle
derinlemesine incelenmiştir. Bu bağlamda ortaya çıkan ve pazarlama disiplini kaynaklarında
güncel kavramlardan biri olan “yeni lüks”, günümüzde değişen lüks kavramına, pazarlama
uygulamalarına ve tüketici davranışlarına açıklık getirmektedir.
3.3.2. “Yeni Lüks” Ürün ve Markalar
Lüksün demokratikleştiğine ilişkin tartışmalar, lüks olarak tanımlanan ürün ve
deneyimlerin
geleneksel
lüksle
çelişkileri
ve
farklılıkları
temelinde
yeniden
değerlendirilmesini gerekli kılmıştır. Araştırmacıların, çeşitli endüstrilerden gözlemcilerin ve
medyanın, lüks algısının genişleyen sınırları içinde yer alan bu oluşumu çeşitli terimler altında
açıkladıkları görülmektedir. Bu terimlerin en sık kullanılanı “yeni lüks”, bireylerin ürün ve
yaşam tarzlarını deneyimlerine ilişkin yeni bir bakış açısını ifade etmektedir.
336
Okonkwo, s.225, 226.
Okonkwo, s.225, 226.
338
Tungate, 2009, s.3.
337
132
“Yeni lüks”, lüksün geleneksel kabulünden farklı olarak lüks deneyimini pahalı
nesneler, seçkin markalar gibi statünün somut nesneleriyle sınırlı tutmayan bir yaklaşımdır.
Küresel ekonomik sistem ve yarattığı kültürel evren içindeki çağdaş bireyleri tanımlayan en
belirgin ve kaçınılmaz unsur, birer tüketici olmalarıdır. Bu bağlamda, bireylerin sahip olduğu
ürünler ve boş zaman etkinlikleri şeklinde gerçekleştirilen tüketim eylemleri, kimliklerini
şekillendiren ve görünür kılan göstergeler niteliğindedir. Birey için neyin ayrıcalıklı olduğuna
ilişkin değişimi yansıtan daha genel bir bakış açısını ifade etmekle birlikte yeni lüksün,
tüketici, ürün ve tüketim deneyimi üçgeninde tanımlanmış olduğu görülmektedir.
“Yeni lüks”ü tüketim özelinde ele alan kaynaklar, yaşamın her alanında özel
hissettirecek, nitelikli bir deneyim arayışında olan; tükettikleri ile kimliği arasında derin bir
bağ bulunan tüketicilere yönelen ürünler, markalar ve bunların imajlarına odaklanmıştır. Bu
açıdan “yeni lüks”ün postmodern tüketici kavramıyla da tutarlılık göstermekte olduğu
söylenebilir. Lüks markaların bir değişim süreci geçirdiği kabulüyle bir ürün kategorisi ya da
marka stratejisini tanımlamak üzere kullanılan “yeni lüks” tüketim pazarında her geçen gün
daha fazla yer kazanmaktadır. Bu bağlamda, lüksün kabul gören bazı temel niteliklerine sahip
olmasa da lüksün sağladığı sosyal ve psikolojik hazları olanaklı kılan ürün ve deneyimler
“yeni lüks” olarak adlandırılmaktadır.
Çoğu kez “ulaşılabilir lüks”, ”kitlesel lüks” marka kavramlarıyla yer değişebilir
biçimde kullanılan “yeni lüks”, geleneksel görüşün aksine daha karşılanabilir bir lüks
olgusuna işaret etmektedir339. Tüm bu kavramlar, öncekinden farklı bir lüks algısının
varlığının kabulüne dayanmaktadır. “Lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle ifade edilen ya
da postmodernizm ile birlikte ele alınan bu değişim sürecine ilişkin en detaylı tanım, yeni
lükse dair en kapsamlı kaynaklardan biri olarak kabul edilebilecek, “Let Them Eat Cake:
Marketing Luxury to the Masses – as well as the classes” kitabının yazarı Pamela D. Danziger
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Danziger, yeni lüksün tam olarak 1984 yılında ortaya çıkmış olduğunu iddia etmekte
ve dönüşüm sürecini bu yıl gerçekleşen üç olayla ilişkilendirmektedir340:
339
340
Danziger, s.18, 19.
Danziger, s.1-4
133

1984 yılı ABD başkanlık seçimlerinde Ronald Reagen’ın büyük bir zafer elde
ederek yeniden seçilmesi, bu dönüşüm sürecindeki önemli olaylardan ilkidir.
Reagen’ın döneminde, ekonomik rehavet ve Carter dönemindeki “small is
beautiful” anlayışı tarihe karışmıştır. 1984’te ekonomi, ulusal durgunluğun
ardından canlanmaya başlamış, bastırılmış talepler ve yükselen gelirlerin yön
vermesiyle birlikte Amerikan tüketimciliği tüm gücüyle geri dönmüştür.
Reaganlar, belirledikleri trendler ile kitleleri peşlerinden sürüklemişlerdir. Tarihin
en görkemli başkanlık konuşması için 11 milyon $ harcanmıştır. Ayrıca Beyaz
Saray’daki yenileme çalışmaları için de 44 milyon $ harcayarak gösteriş
tüketimine yeni bir boyut getirmiştir. Nancy Davis Reagan’ın tasarım giysilere
olan tutkusu bir efsane haline gelmiştir. Nancy Davis’in binlerce dolar değerinde
giysi ve mücevher hediyesini gizli olarak kabul etmesi skandal olmuş; kendisini
bu giysileri sonrasında iade ettiği ya da çeşitli kurumlara bağışladığı için kiralamış
olmakla savunmuştur. Bu savunma ve aynı giysileri çok kez giymesi,
gösterişçiliğin yanı sıra tutumlu bir duruş da sergilemiştir.

Bernard Arnault’un, dünyanın en büyük lüks ürün şirketler topluluğu LVMH’nin
temeli, olacak Christian Dior lüks modaevini satın alması, bu süreçte yer alan
ikinci olaydır. Günümüzde LVMH; şarap ve damıtılmış içkileri, mücevher ve kol
saatlerini, giyim ve deri ürünleri, parfüm ve kozmetiği, lüks perakendeciliği içeren
bir imparatorluk haline gelmiştir. Louis Vuitton çanta, Moet and Dom Peringon
şampanyaları, Donna Karan giyim ve TAG Heuer saat gibi markaları içeren
LVMH, günümüzde, küresel lüks ürün pazarının uluslararası belirleyici
güçlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Üçüncü olay ise American Express’in, kart sahipleri içinde başarılı ve seçkin bir
gruba American Express Platinum Card vermesidir. Gold ve yeşil kartlarından
daha pahalı olan American Express Platinum Card, seyahat tutkusu olan lüks
tüketiciler için hazırlanmıştır. Platinum Card, dünyanın her yerinden telefon ile
haftanın her günü ve her saati ulaşılabilir bir seçkin tam hizmet seyahat acentesi
aracılığıyla üstün hizmet sağlamaktadır. American Express’den Sylvia Bass,
Platinum Card’ın sağladığı hizmet ve faydalar ile stil, zevk ve belirli bir yaşam
tarzına erişimi temsil ettiğini belirtmektedir. Çünkü Bass’a göre, lüks tüketicisinin
134
beklentileri maddi unsurlardan, kendilerini özel hissettirecek eşsiz deneyime
doğru bir değişim göstermiştir Bu durum postmodern tüketicinin doğuşu olarak da
yorumlanabilir.
Bu gelişmeler, geleneksel olandan farklı niteliklerle tanımlanan bir lüks anlayışını
ortaya çıkarmıştır. Bu yeni lüks anlayışı ve ayırt edici nitelikleri, özellikle tüketim
pratiklerinde dikkat çekici olmuştur. Pazarlama uzmanları ve akademisyenlerinin ilgi odağı
haline gelen “yeni lüks” ve “yeni lüks” marka gibi kavramlar, pazarlama alanında dikkat
çekmeye başlamıştır. “Yeni lüks” markalar, fiyat ve ulaşılabilirlik açısından lüks
stratejilerinden farklılık gösterirken, tüketimlerinin sosyal ve psikolojik faydaları bakımından
bireye ayrıcalıklı hissettiren markaları tanımlamak için kullanılmaktadır. “Yeni lüks” marka
kavramına dair sınırlı kaynaklarda vurgulanan temel özellik, “yeni lüks”ün geleneksel lükse
oranla daha ulaşılabilir olmasıdır. “Yeni lüks” ürünler, yüksek kaliteli ve gösterişli olarak
algılanan,
bununla
birlikte
ulaşılamaz
derecede
pahalı
olmayan
ürünler
olarak
tanımlanmıştır341.
Lüksün ulaşılabilirliği, öncelikle ayrıcalıklı ürünlerin parasal olarak karşılanabilirlik
ya da elde edilebilirliğini ifade etmektedir. Bir yandan da yalnızca sınırlı seçkin bir tüketici
grubuna yönelen ve diğer tüketiciler için ulaşılamaz görünen marka imajının aksine, daha
geniş bir tüketici kitlesini hedefleyen; ancak tüketicilere geleneksel lüks ile elde edilen hazzın
belli bir oranda yaşatmaya yönelik bir stratejiye de işaret etmektedir.
Troung Ve Diğerleri de geleneksel lüks kavramıyla karşılaştırarak yaptıkları
tanımda, “yeni lüks” ürünlerin daha karşılanabilir, ulaşılabilir olduğuna ve geleneksel lüksün
tüketicisinden farklı bir grubu hedeflediğine dikkat çekmişlerdir. Lüks ürünlerin yeni
tüketicileri, Geleneksel lüks ürünlerin müşterilerinden daha genç, sayıca çok daha fazladır. Bu
kişiler; sahip oldukları parayı daha kısa sürede elde etmiş, finansal açıdan daha esnek ve
kararlarında değişkendir342.Benzer şekilde, Silverstein ve Fiske, “yeni lüks” ürünlerin kitlesel
olarak üretilmiş “ortalama” ürünlerle karşılaştırıldığında daha yüksek kalite, zevk ve
341
Tanneeru, Manav. “New Luxury Caters to the Middle Class”, CNN U.S. 28 Kasım 2006. http://articles.cnn.
com/2006-10-18/us/bin.luxury.overview_1_new-luxury-goods-neil-fiske-luxury-products?_s=PM:US
(19
Haziran 2012).
342
Troung ve Diğerleri s.189.
135
çekiciliğe sahip olduğuna; ucuz olmamakla birlikte ulaşılamayacak kadar yüksek
fiyatlandırılmadığına dikkat çekmişlerdir343.
Yeni lükse dair tanımlarda vurgulanan bir diğer temel nokta ise deneyimdir.
Geleneksel lüks bir nesnenin somut niteliklerini ifade ederken; “yeni lüks”, bir deneyim ya da
duyguyu ifade etmektedir. Geleneksel lüks, nesneye özgü özellikler ile tanımlanmaktadır. Bir
ürünün kalitesi, nitelikleri, özellikleri bir nesnenin lüks olarak sınıflandırılmasını sağlayabilir
ve yalnızca en iyiler lüks olma ayrıcalığını sahip olabilmektedir. Yeni lüks markalar ise
tüketicinin bakış açısıyla tanımlanmış bir deneyimi ifade etmektedir. Yeni lüks olarak
tanımlanmış olması için en kaliteli, pahalı ve ayrıcalıklı ürün olması gerekmemekte;
tüketicide iyi duygular ve deneyimler uyandırması yeterli olmaktadır344.
Günümüzde bireylerin önceki nesillerle karşılaştırıldığında daha konforlu bir yaşam
sürdükleri fark edilebilir. Bu durum kültürel değişime yol açarak bireylerde kişisel
memnuniyet ve arzulara ulaşmaya çalışmak biçiminde bir eğilime yol açmaktadır. Bu nedenle
günümüzde lüksün giderek maddi değerden uzaklaştığı ve deneyim temelinde tanımlandığı
söylenmektedir. Lüks yalnızca statü ile ilgili değildir ve maddi değerden daha fazlasını ifade
etmektedir. Arzu ve deneyimlere olan yoğun ilgi, bireylerin kişisel gelişim sürecine verdikleri
önemin artmasına ilişkin bir gösterge olarak değerlendirilebilir: Tüketiciler, yaşamlarını
iyileştirmek istemektedir. Bu durum, çeşitli yazarların “lüksün feminenleşmesi” olarak
adlandırdıkları gelişmeyle de ilgilidir. Buna göre lüks, erkeklere özgü bir zafer ve statü
sembolü olmaktan uzaklaşarak iyi bir deneyim ya da bir çeşit kendini şımartma yolu olmaya
doğru bir değişim göstermektedir. Bu durum, kadınların satın alma gücünün artması ile de
ilişkilendirilmektedir345.
“Yeni lüks” ürünler, otomobiller, ev mobilyaları ve araç-gereçleri, elektronik ürünler,
giyim ürünleri ve aksesuarlar, yiyecek, sağlık, evcil hayvan ürünleri, spor ekipmanları,
oyuncaklar gibi çok geniş bir alanda tüketiciyle buluşmaktadır. Geleneksel lüksün aksine
“yeni lüks” temel ihtiyaçları karşılayan ürünler de dâhil olmak üzere, çok geniş bir alandaki
ürün grubunu içermektedir. Bu noktada belirleyici özellik, temel ihtiyaçları karşılıyor olsa
343
Michael J. Silverstein ve Neil Fiske. Trading Up: Why consumers want new luxury goods and how
companies create them. Londra: Penguin Group, 2005, s.1.
344
Danziger, s.19.
345
Yeoman, s.47, 48.
136
dahi tüketicide olumlu duygular uyandırıyor olması ve daha iyi bir yaşama dair arzularını
besliyor olmasıdır346.
Pazarlama kaynaklarında “yeni lüks” ürünleri sistematik bir biçimde inceleyen
Silverstein ve Fiske, bunları üç temel kategoride gruplandırmıştır347:
 Ulaşılabilir yüksek kaliteli ürünler
 Geleneksel lüks markaların esnetme stratejileri
 Prestijli kitlesel ürünler
Yazarların “ulaşılabilir yüksek kaliteli ürünler” olarak tanımladıkları ürünler, ait
oldukları kategorinin fiyat aralığının en üst noktasında ya da bunun yakınında olan ürünler
olarak tanımlanmıştır. Ancak ürün kategorisinin fiyatları ulaşılabilir olduğu için “yeni lüks”
ürünlerin bu kategori içindeki yüksek fiyatlarına rağmen, orta sosyo-ekonomik sınıf mensubu
tüketiciler bunlara sahip olabilmektedir.
Ait olduğu kategoriye göre fiyatları yüksek olsa da, söz konusu kategorinin fiyat
aralıklarının ulaşılabilir olduğu bu tür ürünler için verilebilecek pek çok örnek mevcuttur.
Örneğin Starbucks, ürün kategorisi içinde oldukça yüksek fiyata sahipken markanın en pahalı
ürünü bile orta sınıf tarafından kolaylıkla ulaşılabilirdir. Benzer şekilde Uno’nun farklı bir
lezzet önerisi ve daha iyi bir ambalajla sunulan “premium” ürünleri, sıradan bir ekmekten
pahalı olsa da ulaşılabilir fiyatlarla satılmaktadır. Tasarımı, ambalajı, reklam kampanyaları
özelliklerle
kategorisi
içinde
yüksek
fiyatlara
sahip
olan
ve
yeni
lüks
olarak
değerlendirilebilecek markalardan biri de Pringles’tır. Bu örneklerden yola çıkarak ulaşılabilir
yüksek kaliteli ürünlerin çoğunlukla, fiyat aralıkları düşük olan kategorilerde, özellikle de
hızlı tüketim ürünleri kategorisinde yer aldığını söylemek mümkündür.
Geleneksel lüks markaların genişletme stratejileri sonucunda ortaya çıkan bu “yeni
lüks” kategorisinde, geleneksel olarak yüksek gelir grubuna mensup tüketiciler tarafından
karşılanabilir olan markaların, orta sınıf pazarında yer edinmek üzere piyasaya sürdüğü daha
düşük fiyatlı ürünler değerlendirilmektedir. Bu ürünler kategori içinde yüksek fiyatlı olsalar
bile geleneksel lüks markanın güçlü imajı sayesinde tüketiciler bunları satın almaya isteklidir.
346
347
Silverstein ve Fiske, 2008, s.48.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.4, 5.
137
Bu durumun en belirgin örnekleri otomobil sektöründe yer almaktadır. BMW’nin 1 serisi ya
da Mercedes Benz’in A ve B serisi, yüksek fiyatları nedeniyle markanın tüketicisi olamayan
bir tüketici kitlesinin markanın lüks ve ayrıcalıklı kimliğini deneyimlemesini sağlamıştır.
Otomobil sektörünün yanı sıra giyim sektöründe de bu tür bir eğilim yaygındır. Bu
nedenle günümüzde geleneksel lüks giyim modası markaların birçoğu marka genişletme
stratejileri uyguladığı ve orta sınıfın da ulaşması mümkün olan daha düşük fiyatlı bir ürün
hattı ya da alt marka uygulaması gerçekleştirdiği görülmektedir. Giorgio Armani’nin Armani
Xchange ya da Emporio Armani ürün hattı, lükse ilgi duyan ama lüks giyim ürünleri
karşılayacak gelir grubunda bulunmayan tüketiciler için hazırlanmıştır. Benzer şekilde
Vakko’nun Vakkorama markası, Prada’nın Miu Miu markası, Burberry’nin Burberry Brit
markasının da hedefleri budur. Düşük fiyatlı bir ürün hattına sahip olmasının geleneksel lüks
markaların önemli sorunlarından biri olan imitasyon ürünlerin satın alımını azaltacağı da
düşünülebilir.
Bu kategori dahilinde geleneksel lüks markaların düşük fiyatlı ürünleri de
değerlendirilebilir. Kitlesel markalarla rekabet etmekte zorlanan ve kâr etme endişesi içinde
olan lüks giyim markalarının, orta sınıfın zor da olsa ulaşabileceği çeşitli ürün grupları
bulunmaktadır. Louis Vuitton marka kartlık, Burberry çizmeler, Prada gözlük çerçeveleri,
lüks markaların bu bağlamda orta sınıfa hitap eden ve “lükse-giriş” olarak adlandırılan
ürünleridir.
Giyim sektöründe öne çıkan bir başka eğilim de geleneksel lüks markaların kitlesel
markalar ile yaptıkları işbirlikleridir. Günümüzde geleneksel lüks ile ilişkilendirilebilecek
marka ve tasarımcıların, kitlesel moda markaları için koleksiyonlar hazırladığı görülmektedir.
H&M gibi küresel örneklerin yanı sıra Hotiç gibi Türkiye markaları da bu uygulamalara yer
vermektedir. İlgili uygulamalar diğer sektörlerde de görülmektedir. Prada LG cep telefonu
için Dolce&Gabbana Motorolla cep telefonu için, Armani Samsung cep telefonları için özel
tasarımlar gerçekleştirmiştir. Benzer şekilde, ünlü tasarımcılar duvar kâğıdı, ev aletleri,
mutfak ekipmanları markaları için tasarımlar gerçekleştirmektedir. Bu durum, geleneksel
lüksün kitleselleşmesinin en somut görünümü olarak yorumlanabilir.
138
Prestijli kitlesel ürünler kategorisinde yer alan “yeni lüks” ürünler, pazardaki kitlesel
ürünlerden daha ayrıcalıklı olmakla birlikte geleneksel lüks ürünlerden çok daha düşük
fiyatlandırılmıştır. Örneğin el yapımı bakım ürünleri ve kozmetik markası olan Lush;
mağazaları, ürünleri, satış deneyimi ile tüketiciye kitlesel ürünlerden oldukça farklı bir
deneyim sunmaktadır. Bu ürünlerin fiyatları da kitlesel ürünlerden yüksek olmakla birlikte
geleneksel lüks ürünlerden çok daha ucuzdur.
Kitlesel prestij ürünlerine en sık rastlanan alan giyim sektörüdür. Giyim sektöründe,
güncel modayı yakından takip ederek, geleneksel lüks markaların tasarımlarıyla benzer
tasarımları daha düşük fiyatlarla tüketiciyle buluşturan çok sayıda kitlesel prestij markası
bulunmaktadır. Bu markalar, orta sınıf tüketiciler için sahip olması tatmin edici ürünlerdir ve
bireylere belli bir oranda geleneksel lüksün hazzı yaşatmaktadır. Marka imajları, tasarımların
güncelliği, mağazacılık deneyimleri ile geleneksel lükse yakın durmaya çalışan bu markalar,
geleneksel lükse ulaşabilecek yüksek gelir düzeyine sahip tüketiciler tarafından da tercih
edilebilecek ürünler sunmaktadır.
“Yeni lüks” ürünlerin pazardaki konumuna dair belirleyici bir tanım yapmak zordur.
Her ne kadar konumlandırma ve fiyatlandırma stratejilerine dair açıklayıcı bir bilgi verilmiş
olsa da, “yeni lüks” ürünler çeşitli sektörlerden, farklı ihtiyaçlara ve bireylere yönelen ve
oldukça farklı fiyat aralığında bulunan ürünleri kapsamaktadır. Ayrıca bir ürünün “yeni lüks”
olarak değerlendirilmesi, bireylerin bu ürünü nasıl algıladığıyla da ilgilidir ve bu durum
ürünlerin çeşitli toplumlar ve bireyler tarafından farklı algılanmasına neden olmaktadır.
Örneğin Tommy Hilfiger, Amerika Birleşik Devletleri’nde “yeni lüks” hatta kitlesel bir moda
markası olarak kabul edilebilir. Buradaki fiyatlandırma ve konumlandırma stratejisi markayı
tüketiciler için daha ulaşılabilir kılarken Türkiye’de ise daha prestijli bir marka olarak kabul
edildiği
söylenebilmektedir.
Çünkü
Tommy Hilfiger’ın,
Türkiye’de
daha
prestijli
lokasyonlarda mağazaları bulunmaktadır ve fiyatları geleneksel lüks markalarla benzerlik
göstermese de ABD ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir.
139
3.3.3. Giyim Modasında Demokratikleşme ve “Yeni Lüks” Markalar
Lüks giyim modası endüstrisi; statünün ve gösterişli bir yaşamın göstergelerini
taşıyan giysi, deri ürünler, ayakkabı, ipek şal ve kravat, saat, mücevher, parfüm ve kozmetik
ürünlerini kapsayan bir iş alanıdır. Bu iş alanının yüzde altmışını otuz beş ana marka kontrol
etmekte, geri kalanı için ise çok sayıda küçük işletme rekabet etmektedir. Günümüzde
varlığını sürdüren lüks ürün şirketleri, yüz yıl ya da daha uzun bir zaman önce özel el yapımı
parçalar satan, tasarımcının kendisine ait mağazalar olarak işe başlamışlardır. Bugün bu
şirketler kurucularının adını taşımaya devam ediyor olsa da birçoğu, kendilerini oldukça
yüksek maddi varlığa sahip küresel markalar haline getiren şirket grupları tarafından satın
alınmış ve yönetiliyor durumdadır348.
Bugün lüks giyim modası pazarı küresel bir endüstri olarak kabul edilse de tüm
dünyada ortak bir gelişim sürecinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Özellikle de sosyal
medya uygulamalarının çeşitli kaynaklardan çok sayıda stili görünür kılmasından önce
dünyanın moda başkenti olarak kabul edilebilecek birkaç şehir ve ülkeden bahsetmek
mümkündür. Lüks giyim modası değerlendirildiğinde Paris, küresel yönelimlerde belirleyici
olan kültürel etkilerin temel kaynağı olarak kabul edilebilir. Çağdaş moda endüstrisinin
dinamiklerini yansıtması bakımından 1900’lerden sonrasını değerlendirecek olursak tüm
Avrupa’da savaş, özgürlük arayışları, ekonomik kıtlık gibi unsurların izlendiği zamanlarda
bile Paris’in şıklık ve stil anlayışını koruduğu görülmektedir. Bu nedenle lüks tüketim ve
giyim modası söz konusu olduğunda, dünyaya yön veren ayrıcalıklı stiller yaratan Paris’in
küresel lüks tüketimde bir otorite konumunda olduğu söylenebilir. Her ne kadar günümüzde
çok sayıda stil kaynağının olduğu oldukça geniş ve farklı bir lüks tüketim pazarından
bahsedilmekte olsa da Paris’in hala dünyanın lüks moda başkenti olduğu belirtilebilir349.
Paris’in lüks tüketim ve giyim modası eğilimleri uzun bir süre Amerikan tüketicileri
tarafından takip edilmiştir. Bu dönemde birkaç Amerikalı tasarımcı dikkat çekmişse de bu
kişiler de Fransa’da eğitim görmüş oldukları için moda anlayışları Paris’le uyumluluk
göstermektedir. 1900’lerin ikinci yarısından sonra ise, Amerika’nın lüks ve moda bağlamında
ortaya çıkan yeni markalama yaklaşımları, küresel kabullere yön verecek kadar etkili
348
349
Thomas, s.3, 4.
Chadha ve Husband, s.14.
140
olmuştur. Bu markalama yaklaşımı, yalnızca tasarım ya da ürüne değil, markanın yarattığı
imaj ve yaşam tarzına odaklanmasıyla fark yaratmaktadır. 1980 yılında Brooke Shields’in yer
aldığı Calvin Klein reklamında kullanılan “Hiçbir şey Calvinlerim ve benim arama giremez”
sloganı büyük bir ilgi uyandırmıştır. Marka ve tüketici arasında bağ kurmayı hedefleyen bu
strateji, daha sonraları Fransızlar tarafından daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşmak üzere
uygulanacak olan kitlesel lüks pazarlaması dönemine öncülük etmiştir350.
Küresel lüks ve giyim modasının belirleyicilerinden biri olan İtalya, II. Dünya
Savaşı’nın sonuna dek tasarım değil; üretim gücü ile dikkat çekmiştir. İtalya’nın bu
dönemdeki konumu, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2000’li yıllardaki durumu ile benzerlik
göstermektedir. İtalya, deri materyallerde ve özel dikim elbisede iyi zanaatkârlık geleneği
oldukça yüksek kaliteli malzemeleri, modern üretim teknolojisi ve en önemlisi “la dolce vita”
tutkusunu bir araya getirerek hazır giyim ürünlerine seçkinlik katmışlardır. Örneğin Armani
takım elbise; zarif kumaşı, stilistik kesimi, kusursuz görünümü, konfor sağlayan mühendislik
yaklaşımının yanı sıra fiyatlarının ulaşılabilirliği ile de lüksün daha fazla kişiye yayılmasında
etkili olmuştur351.
Bunun yanı sıra İtalyan tasarımcıları ve markaları, lüks kültürünü yaymada önemli
bir araç olan doğru türde söylenti yaratma konusunda yani ağızdan ağza pazarlama konusunda
uzmanlaşmışlardı. İtalyan tasarımcıların lüks ve gösterişli tasarımları, zamanının büyüleyici
kadınları ile ilişkilendirilerek ayrıcalık kazanmıştır. Jackie Kennedy’nin evlilik töreni için bir
Valentino tasarımı giymesi, Gianni Versace gibi tasarımcıların prensesler, ünlüler ve yüksel
sosyal statüye sahip kadınlardan oluşan müşterileri ile medyada yer alması buna örnek
verilebilir352.
İngiltere ise lüks tüketim ve marka uygulamalarında tasarımın yanı sıra
perakendecilik ve tutundurma alanlarına verdikleri önem sayesinde küresel lüks modasında
önemli bir yer edinmiştir. Örneğin Fransız markaları, modaya değerli ve korunması gereken
bir sanat biçimi olarak yaklaşmaktayken İngiliz markalar, “sanatsal yeteneklerin ön planda
350
Chadha ve Husband, s.14.
Chadha ve Husband, s.15.
352
Chadha ve Husband, s.15, 16.
351
141
olduğu bir yönetim girişimi” olarak yaklaşmaktadır. Bu nedenle İngiliz markalar yaratıcılık
kadar kurumsal strateji geliştirme ve uygulamaya da önem vermişlerdir353.
Son yıllarda İspanya, Inditex ve Mango gibi markalarla giyim modasında lüksün
yeniden tanımlanmasını gerekli kılan etkiler yaratmıştır. Hızlı tasarım ve üretim döngüsü
sayesinde tüketicileri en son stillerle buluşturan bu markalar, lüksün ve modanın
demokratikleşmesi
sürecinin
önemli
aktörleridir.
Düşük
fiyatları
sayesinde
moda
takipçilerinin her sezon daha çok sayıda yeni ürün alabilmesini sağlayan bu markalar,
geleneksel lüks müşterisini de tatmin edebilen yüksek bir imaja sahiptir. Benzer şekilde İsveç
menşeli H&M de lüksün demokratikleşmesi sürecinde adı anılan markalardandır. Düşük
fiyatlarla kitlesel ürünler sunmakla birlikte, dünyaca ünlü lüks moda tasarımcıları ve ünlülerle
gerçekleştirdiği koleksiyon ve reklam çalışmaları sayesinde seçkin stilleri tüketicilerle
buluşturmasıyla dikkat çekmektedir.
Küresel lüks pazarı ve giyim modası değerlendirildiğinde Avrupa ülkeleri ve
Amerika Birleşik Devletleri’nin etkileri değerlendirilmesi genel bir eğilimdir. Bunların yanı
sıra yarattığı stillerle küresel pazarda etkisi olan ülkelerden biri de Japonya’dır.
Asya
ülkelerinde lüks tutkusuna yol açan gelişmelerin yaklaşık yüz yıl önce başladığını söylemek
mümkündür. 1900’lerin başlarında Avrupa’da 19. yüzyılın sonlarından I. Dünya Savaşı’na
dek Asya ülkelerine de az miktarda ithal lüks ürün ulaşmaya başlamış; ancak bunlar sadece
çok az sayıdaki servet sahibi elitlere ulaşmıştır. Japonya’nın II. Dünya Savaşı’na
katılmasından sonra Asya’daki lüks tüketim, 1970’lerde oldukça yavaş bir biçimde tekrar
ortaya çıkacak şekilde duraklamıştır354. Bu dönemden sonra Issey Miyake, Rei Kawakubo ve
Yojhi Yamamoto gibi Japon modacılar, küresel lüks ve moda pazarına yön verecek ölçüde
etkili olmayı başarmışlardır.
3.3.3.1. “Modanın Demokratikleşmesi” Söylemi
“Modanın demokratikleşmesi” söylemi, özellikle ABD’deki giyim alanına ilişkin bir
takım gelişmeleri yansıtmaktadır. ABD, hem bir bölgeden diğerine göç oranının yüksekliği,
353
354
Okonkwo, s.310-314.
Chadha ve Husband, s.11, 14.
142
hem de farklı ülkelerden gelen göçmenlerin bulunduğu bir toplum olduğu için bireyin
toplumsal kimliğini beyan etmesi, görünür göstergelerle sergilenmesi ya da belirsizleştirilmesi
süreçlerinin özellikle önem taşıdığı bir toplum olarak kabul edilmektedir355. Bu koşullar
nedeniyle ABD’nin “modanın demokratikleşmesi” sürecinin ilk kez oldukça açık ve güçlü
biçimde seyredildiği toplumsal şartlara sahip olduğu belirtilebilir.
“Modanın demokratikleşmesi” kavramı ilk kez 1860’larda, giysi üretimini hızlı ve
kolay hale getiren patron kâğıtlarının kitlesel boyutta üretilmesi ve bunun kültürel etkilerini
ifade etmek için kullanılmıştır. Bu gelişme, kadınların daha önce finansal güç ve sosyal statü
ile ilişkilendirilmiş olan modaya uygun giysileri dikmesini ve giysilerinde çeşitlilik
yaratmasını sağlamıştır. Avrupa ülkelerinde moda olan giysilerin benzerlerini usta terzilerden
ya da kadın dergilerinde gördükleri modelleri üreten kasaba ve şehir terzilerinden edinilen
giysilere ulaşamayan kadınlar, bu gelişme sayesinde modaya uygun giysileri kendileri
üretebilir hâle gelmişlerdir356.
1860 yılından itibaren dikiş makinelerinin Amerikan firmaları tarafından kitlesel
olarak üretilmeye ve hem ticari alanda hem de evlerde yaygın biçimde kullanılmaya
başlanması demokratikleşme sürecine önemli bir katkıda bulunmuştur. Kullanımı kolay dikiş
makinelerinin evlerde yer almaya başlaması, özellikle alt sosyo-ekonomik sınıfların modaya
erişebilmesini sağlamıştır. Böylelikle bu sosyo-ekonomik sınıf, çeşitli giysi modellerini hızlı
bir biçimde üretilebilir ve giysilerine olağanın dışında bir görünüm katacak detaylar
ekleyebilir hâle gelmiştir. Dikiş makineleri sayesinde, yüksek maliyetleri nedeniyle ancak
varlıklı kesimin sahip olabildiği karmaşık modeller daha kolay ve dolayısıyla daha düşük
maliyetlerle üretilebilmeye başlanmıştır357.
İç savaş döneminde oldukça rağbet gören bu giysi üretim biçimini, büyük
miktarlarda üretilen ve rahatlıkla ulaşılabilen hazır giysilerin sipariş katalogları ve posta ile
satın alınması eğilimi takip etmiştir. El yapımı giysilerden hazır giysilere geçiş süreci
“modanın demokratikleşmesi” sürecini hızlandıran sonraki gelişme olarak kabul edilebilir. Bu
gelişme, giysiler için model ve beden ölçüsü sisteminin geliştirilmesi ile bir arada
355
Crane, s.93.
Margaret Walsh, “The Democratization of Fashion: The Emergence of the Women’s Dress Pattern Industry”,
The Journal of American History, 66, 1979, s.299.
357
Crane, s.102, 103.
356
143
değerlendirilmelidir. Dikiş makinelerinin ticari alanda kullanımı, hazır giysilerin kitlesel
üretimi olanaklı kılan oransal ölçüler sisteminin ve bunun sonrasında oransal bedenler
sisteminin geliştirilmesiyle artmıştır358.
19. yüzyılda orta sınıfa mensup gözlemcilerin kendi çevrelerindeki yaşantıları
genelleştirme eğiliminde bulunan “modanın demokratikleşmesi” iddialarına bir eleştiri olarak
sunulmaktadır. Bu dönemde işçi sınıfının yeni tarzları yaygın olarak benimsediğini söylense
de dergilerde ve gazetelerde yazan orta sınıf mensubu eleştirmenler, işçi sınıfının giyimine
dair yorumlarında, esnaf ve hizmetçiler gibi göz önünde insanların görüşlerinden
yararlanmışlardır. Bu kişilerin dışında orta sınıf ile teması daha kısıtlı olan bireylerin yeni
tarzları benimsemesi olanaklı görünmemektedir. Kostüm tarihçileri, giyimin 19. yüzyılda
demokratikleştiğini belirtseler de bu dönemde işçi sınıfının orta sınıfın gardıroplarını
“demokratikleşme”
olarak
nitelendirilebilecek
ölçüde
taklit
edebilmesi
mümkün
görünmemektedir359. Dolayısıyla söz konusu “demokratikleşme” eğilimi, orta sosyoekonomik sınıfa mensup Amerikalı kadınlarla sınırlı kalmış, işçi sınıfını da içine alacak kadar
genişlememiştir360.
Giysiler, geniş kitlelere ulaşan ilk tüketim malı olarak dikkat çekmiş ve toplumun
farklı sosyoekonomik özellikler taşıyan kesimleri için düşkünlük nesnesi olmuştur. 19.
yüzyılın sonlarında ucuzlamaya başlamasıyla giysiler alt sınıflar için de daha kolay erişilir
hale gelmiştir. Ucuz giysilere ulaşmak, ekonomik hiyerarşinin alt basamaklarında bulunan
bireylerin zenginlere satılan stilleri taklit etmek yerine kendi kimliklerini algılama biçimlerini
ifade eden kişisel tarzlarını ortaya koymalarına olanak tanımaktadır. Ucuz giysilere ulaşma
olanağı, dar gelirlilerin gerçek hedef kitlesi toplumdaki seçkin kesimi taklit etmek yerine
kendi kimliklerini algılama biçimlerini ifade eden kişisel tarzlarını yaratabilmelerini
sağlamaktadır. Moda, toplumun tüm katmanlarındaki bireyler için ulaşılabilirdir, hem
kimliklerini ifade eden tarzlar yaratmalarına hem de giyim firmalarının yarattığı stilleri
benimsemelerine olanak tanımaktadır361.
358
Crane, s.102, 103.
Crane, s.19.
360
Crane, s.99.
361
Crane, s.15-17.
359
144
Genel olarak lüks tüketim için geçerli erişilebilir hâle gelme durumu, giyim modası
alanında daha görünürdür. Geleneksel anlamda lüks moda, her zaman tarih ve toplumun temel
parçalarından biri olmuştur. Modern lüks modanın başlamış olduğu 19. yüzyılın başlarından
20. yüzyılın ortalarına dek lüks moda pazarı, aristokratlar, ünlüler ve dünyanın seçkinlerinden
oluşan küçük ve belirli bir niş tüketici sektörüydü. Bu dönemde, günün belirleyici kuralı moda
aynılığıydı (fashion sameness). Yani lüks moda tüketicileri, aynı şekilde giyinmektelerdi362.
Geleneksel anlamda lüks olarak kabul edilen ürünler, yalnızca şanslı azınlığın (happy few)
sahip olabileceği türden ürünlerdir. Günümüzde ise lüks olarak tanımlanan ürünlerin böyle bir
özellik etrafında tanımlanamayacağı açıktır. Günümüzde çok sayıda kişi lüks bir ürüne sahip
olabilmektedir. Lüks tüketim kültürü, Avrupa’daki elitlerden, dünya üzerindeki herkese
yayılmış durumdadır363. Bu nedenlerden dolayı 21. yüzyılda tamamen farklı bir lüks tüketim
pazarından söz edilmektedir364.
Her müşterinin siparişi doğrultusunda hazırlanan özel dikim (haute couture) giysilerin
fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle tüm dünyada sayısı bini aşmayan kadın için
erişilebilir olduğu tahmin edilmektedir. Lüks hazır giyim ürünleri ise çok daha büyük bir
pazara sahip olmakla birlikte, malzeme maliyetleri ve yoğun işgücü gerektiren üretimlerine
bağlı olarak ancak ayrıcalıklı bir kesim tarafından ulaşılabilirdir365.
Geleneksel lüks giyim modası ürünlerini karşılayamayacak tüketiciler, daha ucuz
ürünlerle bir arada kullanmak üzere lüks bir çanta satın alabilir. Lüks markaların logolu
çantaları, lükse ilgili tüketicinin diğerlerine sergileme ya da yalnızca lüks bir ürünün sahibi
olma arzusunu gerçekleştirmek için uygun bir çözüm sunmaktadır. Beklenenin aksine,
müşteri kitlesi yalnızca varlıklı tüketiciler olmayan lüks markaların en çok kar ettiği ürün
gruplarından biri bunlardır. Bir çantanın kâr marjının, üretim maliyetinin ortalama on-on iki
katı olduğu366 göz önünde bulundurulduğunda lüks markaların orta sınıf için de biraz daha
ulaşılabilir olmayı kabullenmeleri anlaşılabilir bir durumdur.
362
Okonkwo, s.225.
Husic ve Cicic, s.235.
364
Okonkwo, s.225.
365
Crane, s.179.
366
Thomas, s.4.
363
145
Lükse giriş ürünleri, çanta ve aksesuarların yanı sıra parfüm ve kozmetik ürünlerini
de içermektedir. Bu ürünler, markanın daha pahalı ürünlerini karşılayamayan tüketici için lüks
mağazadan içeri adımını atıp bir parça marka rüyası almasını sağlamaktadır. Giyim modası
markalarının kozmetik ürünlerine bu kadar önem vermesi tesadüf değildir. Lükse ilgi duyan
ancak karşılamakta zorlanan tüketiciler, çantalarından lüks bir markaya ait kozmetik
ürünlerini çıkarmanın maddi varlıklarını ve zevklerini sergilemenin bir yolu olarak
değerlendirmektedir367.
Lüks bir mağazanın alışılagelmiş bir deneyimi; koyu renk takım elbiseli, kulaklıklı
birinin sessizce ağır kapıları müşteriye açmasıyla başlamaktadır. Mağazada ilk karşılaşılan
ürünler, birer heykel gibi sergilenen son moda çantalar ve klasik çanta modelleridir. Camlı
bölümler, markanın logosunu taşıyan cüzdanlar, kartlıklarla doludur. Lüks markalar,
uyguladıkları pazarlama stratejilerinin yanı sıra moda dergilerinin desteğiyle “sezonun
çantası” olgusunu yaratmışlardır. Bu strateji, modaya uygun olmak isteyenlerin her sezon yeni
ürünleri satın almaya teşvik edecektir. Bu düşük fiyatlı ve lükse giriş düzeyi olarak
tanımlanan ürün kategorilerinin birincil hedefi, lükse ilgi duyan orta sınıf müşterileridir368.
Çanta ve kozmetik ürünlerinden sonra ulaşılabilen, çoğu zaman bir basamakla
ayrılmış diğer bir alanda lüks markanın hazır giyim ürünleri bulunmaktadır. Bu bölüm, lüks
için biraz daha harcama yapma imkânı olan müşterilerin devam etmeyi tercih edecekleri bir
bölümdür. Orta sınıf müşteriler çoğu zaman bu bölüme uğramamaktadır. Yine de
günümüzdeki deneyimin; lüks markaların elit bir müşteri grubuna hizmet veren, özel, seçkin
işletmeler olduğu daha önceki dönemlerdekinden çok daha farklı olduğunu söylemek
mümkündür. Müşteriyle kurulan özel temas, özenli servis ilkelerinden verilen taviz
neticesinde, lüks markaların mağaza yönetimi ve satın alma deneyimi, kitlesel markalarla
karşılaştırılabilecek düzeyde olduğu söylenebilir369. Bu durumun orta sınıf müşterilerin
mağazaya girdiklerinde kendilerini lüks dünyasından soyutlanmış birer yabancı gibi
hissetmemelerini sağlayarak modanın demokratikleşmesi sürecine katkıda bulunması da
mümkün görünmektedir.
367
Thomas, s.5.
Thomas, s.4.
369
Thomas, s.5.
368
146
3.3.3.2. Giyim Modasında “Yeni Lüks” Markalar
Moda tarihinde, çok sayıda küçük aile işletmesinin yüksek kâra sahip küresel moda
imparatorlukları olma konumuna yükseldikleri görülmektedir. Bu şirketler, az sayıda
müşteriye yüksek kâr oranlarıyla ürün satmakla karakterize edilen bir endüstrinin
parçalarıydılar. Ancak günümüzde lüks moda endüstrisinin yaptığı şey, bir yandan ürünleri
seçkinlik vurgusu temelinde konumlandırır ve buna dayalı yüksek fiyat stratejisi uygularken;
aynı zamanda bunları mümkün olduğunca çok sayıda kişiye satmaya çalışmaktır. Husic ve
Cicic’e göre “yeni lüks” olgusunu önemli hale getiren gelişme bu yöndeki strateji
değişikliğidir370.
Giyim modasında “yeni lüks”, geleneksel lüks giyim modası ve kitlesel ya da ucuz
moda markalarının arasında kalan bir stratejik markalama alanını ifade etmektedir. Geleneksel
lüks giyim modası markalarının daha ulaşılabilir fiyatlandırma stratejileri, lüks sektöründe
alışılagelmemiş tutundurma etkinlikleri ve daha erişilebilir hale gelmelerini sağlayan çok
sayıda satış noktası oluşturma girişimleri, bu markaların lüksün temel ilkelerinden
uzaklaştığını göstermektedir. Lüks markalar bunu yaparak hedefledikleri müşteri kitlesini,
varlıklı elit kesimden orta sosyo-ekonomik sınıfa doğru genişletmiş görünmektedir.
Geleneksel lüks markalar, orta sınıfa mensup tüketici kitlesine yaklaşmış olsa da
“kitlesel lüks” olarak da adlandırılan “yeni lüks” kavramı, ürün nitelikleri ve imajlarını
yükselten kitlesel perakende zincirlerinin uygulamalarına işaret etmektedir. Örneğin kitlesel
moda markalarından biri olan Gap, daha önce lüks markalarla birlikte çalışan yöneticiler ve
tasarımcılarla çalışmaya başlamış; modaya uygun, daha özellikli ürünlerine yönelik değişimi
vurgulamak için bir moda ikonu olan Sarah Jessica Parker ile reklam kampanyası
gerçekleştirmiştir. Bu strateji değişikliğiyle birlikte Gap, lüks olarak tanımlanmasa da daha
önce rakibi olan kitlesel moda markalarından gözle görünür biçimde farklı bir konuma
yerleşmiştir371.
Kitlesel moda markaları; satın alma ve tüketim davranışları açısından daha karmaşık,
eskisinden daha zor tatmin olan orta sınıfa yönelmek üzere bir giysiden fazlasını, modaya
uygun görünümü ve bunun ötesinde bireyin değerli hissetmesini sağlayacak deneyimleri
370
371
Husic ve Cicic, s.235.
Tungate, 2006, s.58.
147
sunmak üzere lüks pazarlama stratejilerine yönelmişlerdir. Bu durum, kitlesel markaların
klasik pazarlama karmasının her aşamasında ürün, fiyat, konum ve tutundurma etkinlikleri
açısından önemli bir değişim geçirmelerine neden olmuştur.
Kitlesel lüks markalarının bu yönde bir eğilim göstermesinin bir sebebi de son
yıllarda pazardaki konumlarını ve satış oranlarını oldukça güçlendirmeyi başaran süpermarket
markaları ya da ucuz moda markalarından farklılaşmaktır. Süpermarket markalarının en
önemlisi, aynı zamanda dünyanın en büyük mağaza grubu olan Wal-Mart’tır. Wal-Mart’ın
1990 yılında lanse ettiği markası, her ne kadar nitelikli bir mağaza ortamı ve alışveriş
sunmuyor olsa da ortalama kalitedeki giysileri, kitlesel moda markalarından çok daha ucuza
satmaktaydı. George, günümüzde İngiliz perakendecisi Marks&Spencer’dan daha çok yüksek
adet giysi satacak kadar başarılı hale gelmiştir. Benzer şekilde Türkiye’de de faaliyet gösteren
Tesco, tasarımları H&M ile benzerlik gösteren Cherokee ve Florence&Fred markalarını
sunmuştur. Süpermarket içinde bu markalara ayrı bir yer ayrılmış olması, tüketicinin
marketten giysi satın almaktan daha iyi bir deneyim yaşamasını sağlamaktadır372.
Yeni lüks markalar, yalnızca çok seçkin ve en yüksek fiyatlı ürünlerden oluşan
geleneksel lüks pazarının ötesinde bir alana yayılmış durumdadır373. Kitlesel moda markaları
olarak kabul edilen birçok marka, son yıllarda, yeni perakende ve markalama teknikleriyle
hızlı ve devrimsel nitelikte değişimler geçirmektedir374. Zara, H&M, Mango, Top Shop gibi
markaların söz konusu girişimleri, geleneksel pazarlama anlayışındaki iki zıt kutup olan
“lüks” ve “kitlesel” birbirine benzemesine neden olmuştur.
Örneğin kitlesel moda markaları arasında pazar lideri olarak kabul edilen Zara, lüks
bir moda markası olmamasına rağmen, nüfusunun dörtte üçü memnun edilmesi zor lüks moda
tüketicileri olan Fransa da dâhil olmak üzere, küresel pazarın büyük bölümünde önemli bir
başarı elde etmiştir375. Aralarında Zara’nın da bulunduğu şirketler topluluğu Inditex’in
372
Tungate, 2006, s.60, 61.
Troung ve Diğerleri, s.191.
374
Okonkwo, s.226, 227.
375
Okonkwo, s.227.
373
148
kurucusu Amancio Ortega, Zara’nın amacının son modayı, orta düzeyde bir kalite ve
karşılanabilir fiyatlarla sunarak, modayı demokratikleştirmek olduğunu belirtmektedir376.
Tablo 3.1
Yeni lüks, standart lüks, geleneksel lüks karşılaştırması
Yeni Lüks
Standart
Geleneksel Lüks
Etki
Çekici
Yavan
Uzak
Erişilebilirlik
Karşılanabilir
Sık rastlanan
Herkese açık değil
Fiyat
Kategoride yüksek fiyat
Düşük fiyat
Pahalı
Kalite
Kitlesel zanaat
Kitlesel üretim
El işçiliği
Sosyal temel
Değer odaklı
Uygun
Elitist
Kaynak: Silverstein ve Fiske, s.56.
Giyim modası özelinde “yeni lüks” markalar, geleneksel lüks ve kitlesel hazır giyim
markalarının bir karması olarak kabul edilebilir. Bu nedenle bir tür melez marka oldukları
söylenebilir377. Fiyatlandırma stratejileri ile kitlesel stratejilerle tutarlılık gösteren “yeni lüks”
markalar; üretim, pazarlama ve sergileme stratejileri ile de yüksek prestijli markalara
benzemektedir. Yüksek prestijli markalar, geleneksel lüks marka tanımına uyan; yüksek fiyat
ve az kişide bulunma özelliklerini koruyan markalar olarak tanımlanabilir.“Yeni lüks”
markalar ise geleneksel lüks markalara ve prestij markalarına yakın bir duruş sergilerken;
pazarlama karması stratejilerini, “lüks kitle pazarı” olarak tanımlanabilecek, geleneksel lüks
tüketicisinden orta sosyo-ekonomik sınıfa dek uzanan bir kitleye yönelik planlamaktadırlar378.
376
Carmen Lopez ve Ying Fan, “Internalisation of the fashion brand Zara”, Journal of Fashion Marketing and
Management, Vol.13 No.2, 2009, s.281.
377
Okonkwo, s.241.
378
Okonkwo, s.241.
149
Kitlesel markalar, sosyal statü temelinde şekillenen lüks markaların ayrıcalıklı
konumuyla karşılaştırıldığında, bunların daha düşük fiyata sunulan alternatifler hâline
gelmiştir379. “Yeni lüks”, geleneksel lüksün kitleselleşmesi ya da kitlesel olana ayrıcalık
katılması biçiminde gerçekleşebilir. Lüksün kitleselleşmesi süreci, fiyatların düşmesi,
tutundurma etkinlikleri, satın alma noktalarının fazlalaştırılmasıyla ürünlerin ulaşılabilirliği
anlamına gelmektedir. Kitlesele ayrıcalık katılması ise tasarımlara başta güncellik olmak
üzere çeşitli biçimlerde değer katılması ve tüketiciye daha nitelikli bir alışveriş ve kullanım
deneyimi sunulmasını ifade etmektedir.
Modanın demokratikleşmesi bağlamında giyim modasında yeni lüks markalar
değerlendirildiğinde çoğunlukla küresel moda endüstrisine örnek teşkil eden iki perakende
markası olan H&M ve Zara’nın stratejileri ve bunları takip eden perakendecilerin
uygulamalarına işaret edilmektedir. Mark Tungate bu markaları, sokak modasının ikiz
hükümdarları olarak tanımlamıştır380. Bu nedenle bu iki markanın tüketiciye ve ürünlere
yönelik stratejilerinin
tasarım,
üretim,
dağıtım
ve perakendecilik
uygulamalarının
değerlendirilmesi önemlidir.
H&M’in eski pazarlama direktörü Jörgen Andersson, Türkiye’de de faaliyet gösteren
iki önemli İsveç markası olan Ikea ve H&M’in güzel bir tasarıma sahip olmak için zengin
olunmasına gerek olmadığı kuramından doğduğunu belirtmektedir. Andersson, markaların bu
anlayışının yöneticilerin Sosyal Demokrat bir hükümetle büyüdüklerine ve buna bağlı olarak
herkesin fırsat eşitliğine sahip olması gerektiğine inançlarıyla biçimlendiğini belirtmektedir.
H&M’in ilk mağazası, 1947 yılında Stockholm yakınlarında uygun fiyatlarla moda giysiler
satan yeni tür bir hazır giyim mağazasından ilham alınarak açılmıştır. 1960’larda İsveç
dışında da mağaza açmaya başlamıştır. 1982 yılından beri ise, hızlı bir biçimde uluslararası
genişleme politikası izlemektedir381.
H&M’in başarısı üç unsura bağlıdır: Yaratıcı tasarım, en iyi fiyata en iyi kalite
anlayışı ve verimli lojistik. Bu üç unsur, günümüzde kitlesel giyim modası markalarının
ürünlerini yeni lüks konumuna taşımasının formülünü sunmaktadır. Şirketin yüz kişiden
oluşan tasarım ekibi, Stockholm’de çalışmaktadır. Tasarımcılar sürekli olarak seyahat etmekte
379
Okonkwo, s.228.
Tungate, 2006, s.62.
381
Tungate, 2006, s.62, 63.
380
150
ve sokak trendlerini, defileleri, filmleri, dergileri ve ticaret fuarlarını takip etmektedir.
H&M’in, Paris ve Milano sokaklarındaki görünümleri ve ünlü tasarımcıları kopya ettiğine
dair bir iddia varsa da marka yöneticileri bunu reddetmektedir382.
H&M’in ana ürünlerinin tasarım süresi altı ile sekiz ay arasında değişen uzun bir
süreçtir. Bununla birlikte ürünler, tasarımının bilgisayarından çıktıktan iki ya da üç hafta
sonra mağazalardaki yerini almaktadır. Şirketin kendine ait bir fabrikası yoktur. 21 üretim
ofisi, 700’den fazla üretim personeli, üretimlerini gerçekleştiren 750 fabrikayla oldukça katı
kuralların belirlenmiş olduğu tedarik ve denetim sürecini sürdürmektedir. Tedarikçilerden
temel beklenti, H&M’in müşteriye vermiş olduğu söz olan çok uygun fiyata olabilecek en
üstün kaliteli üründür383.
H&M’in dikkatle yürüttüğü süreçlerden biri de sayıları 3200’ün altına düşmeyen bir
kadro tarafından yönetilen lojistiktir. Giysiler, pazardaki dağıtım merkezlerine sevk
edilmeden önce Hamburg’daki bir transit depodan geçmektedir. Lojistik sürecinde H&M;
hem ithalatçı hem toptancı, hem de perakendeci gibi hareket ederek her aşamayı kontrolü
altında tutmaktadır. Bilgisayarlı stok yönetimi sayesinde yeni ürünlerin her gün mağazalara
ulaşması sağlanmaktadır384.
H&M’in kitlesel moda markası olmaktan uzaklaşıp giyim modası pazarında yeni
lüks olarak tanımlanabilecek markalardan biri haline gelmesinde en önemli rol, etkili
pazarlama stratejileridir. H&M, uzun bir süredir reklam çalışmalarını istikrarlı bir şekilde
sürdürmektedir. Markanın bir model üzerinde ürünlerin gösterildiği basit reklam afişleri, kent
yaşamının sırdan bir unsuru haline gelmiştir. Tüketicilerin ürün ve markalardan ayrıcalık
beklediği son yıllarda H&M de daha şık bir tarza kaymaya başlamıştır385.
Markanın en etkili stratejisi ise 2004 yılında geleneksel lüks moda markası Chanel’in
tasarımcısı Karl Lagerfeld ile yapılan iş birliğidir. Lagerfeld’in H&M’in mağazalarında satışa
sunmak üzere bir koleksiyon hazırlamış olması, giyim modası sektöründe lüksün
kitleselleştiğini, kitleselin ise ayrıcalıklı olabileceğinin bir göstergesi olarak çok önemlidir. 13
382
Tungate, 2006, s.63.
Tungate, 2006, s.63, 64.
384
Tungate, 2006, s.64.
385
Tungate, 2006, s.64.
383
151
Kasım 2004’de New York Daily News, Chanel tasarımcısı Karl Lagerfeld’in ilk uygun fiyatlı
koleksiyonunun satışa sunulduğu Amerika ve Avrupa’daki onlarca mağazada aynı gün içinde
tümüyle tükendiğini belirtmiştir386.
Lagerfeld’in elde ettiği büyük başarı sonrasında H&M, geleneksel lüks moda ile iş
birliğini bir gelenek haline getirmiştir. Sonraki yıllarda sırasıyla; Stella McCartney, Viktor
and Rolf, Madonna, Roberto Cavalli, Comme des Garçon, Matthew Williamson, Jimmy
Choo, Sonia Rykiel, Lanvin, Versace, Marni, Anne Dello Russo, Isabel Marant, Beyonce,
Alexander Wang ile benzer çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Markanın iç giyim ürünleri H&M
Bodywear için iş birliği gerçekleştirdiği ünlü sporcu David Beckham koleksiyonu için
çekimleri ünlü yönetmen Guy Ritchie tarafından gerçekleştirilen reklam filmi çok büyük bir
ilgi görmüştür.
Zara’nın ilk şubesi, 1975 yılında uygun fiyatlı gece elbiseleri üretip satmayı
amaçlayan Amancio Ortega tarafından açılmıştır. Ortega, zamanla giysi türlerini arttırır ve
podyum giysilerini sokağa taşıma amacı daha da pekişmiştir. 1980’lerde gelişmeye devam
eden marka, 1989 yılında anavatanı İspanya dışına çıkarak küresel bir moda markası olma
yolunda adım atmıştır387.
Tungate’e göre Zara’nın çekiciliğindeki sır, ürünlerinin fiyatlarının düşük olmasına
rağmen ucuz olduğu duygusu vermemesidir. Zara’nın mağazaları, geleneksel lüks markalara
benzer şekilde merkezi yerlerde konumlanmıştır. Mağazalar, oldukça geniştir ve ucuz bir
markadan beklenmeyecek ayrıcalıklı bir görünüme sahiptir388. Ortega, özel bir mağaza
deneyiminin önemini uzun zaman önce fark ederek yenilikçi vitrin tasarımcısı Jordi
Bernardò’yu projesinin temel elemanlarından biri haline getirmiş ve kendisiyle çok yakın
çalışmıştır389.
Bernardò’nun şirketteki konumu bir vitrin tasarımcısından fazlası olmuştur.
Bernardò, mağaza vitrinlerinin nasıl görünmesi gerektiği ve bunların iç tasarım ile nasıl
ilişkilendirileceği konusunda geniş bir yetkisi vardı. Bu nedenle Bernardò aynı zamanda halkı
386
Tungate, 2006, s.56.
Tungate, 2006, s.68.
388
Tungate, 2006, s.68, 69.
389
Enrique Badiá, Zara and Her Sisters: The Story of the World’s Largest Clothing Retailer, İngiltere:
Palgrave Macmillan, 2009, s.122.
387
152
satışa yönlendirme sürecinin aşama aşama düzenlenmesinde markanın konsept ve felsefesine
katkıda bulunmuştur. Zara’nın mağaza vitrinleri, geleneksel mağazalarla karşılaştırıldığında
dramatik ve hatta sinematografik olarak tanımlanabilirdi. Markanın dikkat çektiği ilk yıllarda
popüler olan Grease filminden esinlenilerek yaratılan mağaza atmosferi, bu filmin hedef
kitlesi olan gençlere yönelmesini de sağlamıştır390.
Sıra dışı ve çekici mağaza atmosferi tasarımı dışında Zara’nın tüketici algısında
kitlesel bir markadan lüks bir markaya doğru yükselmesindeki en önemli unsur, giysileridir.
Zara, geleneksel lüks moda markalarının şovlarında görülen giysilerin bütçeye uygun
yorumlarını soluk kesen bir hızda mağazalara aktarması ile tanınmaktadır. Moda haftasında
bir modelin üzerinde fotoğraflanan bir tasarımcı ürünü, modaevlerine aylarca gelmediği halde
Zara mağazalarında bulunabilmektedir. Tasarımcıları oldukça rahatsız eden bu durum,
ürünlerin orijinallerine ulaşamayan ya da artık gerekli görmeyen tüketicileri memnun ederek
modanın demokratikleşmesi sürecine çok önemli bir katkıda bulunmuştur391.
Tüketiciye moda olan tasarıma ulaşma şansı sağlarken Zara, korsanlık yapmakla
suçlanmış; ancak, bunu her zaman inkâr etmiştir. Zara, kendini talebe yanıt veren bir işletme
olarak tanımlamaktadır. Yeni eğilimler yaratmadığı, var olan eğilimleri izlediği konusunda
açık davranmaktadır. Tarzlar, renkler, kumaşlar hakkındaki trendleri, dergiler, moda
gösterileri, filmler, sokaklarda takip etmekte ve bir yandan da trend izleme ve tahmin
şirketleriyle çalışmaktadırlar392.
Zara, tarihi boyunca alışılmış reklam biçimleri için tek kuruş harcamamış olmasıyla
övünmektedir. Zara yetkilileri; markanın afişleri, basılı reklamları ve özellikle de televizyon
reklamları olmamasının temel sebebinin, müşteriye hiçbir katma değer sağlamaması olarak
açıklamaktadır. Marka, bunun yerine tasarımları, fiyatları, hızlı stok devri ve mağaza
deneyimleriyle müşteriye değer katmayı hedeflemektedir. Zara, en iyi yerlerde bulunan
mağazaları ve mağazalarının cepheleri ve vitrin düzenlemeleri ile iç mekân tasarımına verdiği
önem yoluyla müşteriyle iletişim kurmayı hedeflemektedir. Tungate, mağazaların yanı sıra
lacivert kağıt taşıma poşetlerinin de markanın önemli bir iletişim aracı olduğuna dikkat
390
Badiá, 2009, s.122.
Tungate, 2006, s.69.
392
Tungate, 2006, s.70.
391
153
çekmektedir393. Sokaklardaki, alışveriş merkezlerindeki tüketicilerin kişilerin dışında
Cambridge Düşesi Kate Middleton da dâhil pek ünlü de Zara poşetleriyle basında görünerek
haber olmuşlardır.
Zara, bir yılda 11.000 farklı model üretmektedir. H&M’den farklı olarak Zara’nın
giysilerinin çoğu İspanya’daki kendi fabrikalarında üretilmektedir. Rakip markayla benzer
şekilde lojistik süreci Zara’da da çok önemlidir. Zara’nın dev lojistik merkezi, saatte 60.000
giysinin işlemini gerçekleştirebilecek kapasiteye sahiptir ve siparişleri haftada iki kez
dünyanın her yanındaki mağazalara göndermektedir. Siparişler, mağaza yöneticilerinin
istedikleri ürünler ve son tasarımları içermektedir. Bu noktada mağaza yöneticileri, Zara
stratejisinin çok önemli elemanlardır. Mağaza yöneticileri, müşteri zevk ve isteklerini
izleyerek stoklarını belirleme konusunda geniş bir yetkiye sahiptir. Bu süreçte ürün
yöneticileri mağazalar ile sürekli iletişim halindedir. Mağaza yetkilisi müşterilerden alınan
geribildirimleri aktarırken şirket merkezi ile bağlantılı kasalar, satış verilerinin akışını
sağlayarak ürünün başarılı olup olmadığı hakkında bilgi sunmaktadır394.
H&M ve Zara hem marka felsefeleri hem de tasarımdan perakendeciliğe yönelen
süreçte izledikleri stratejileri, giyim modasında büyük bir değişimi işaret etmektedir. Bu
alandaki karlılığı fark eden ya da benzer koşulları deneyimleyen çok sayıda marka, bu
öncüleri markaları takip etmektedir. Bu nedenle modanın ve lüksün demokratikleşmesini
mümkün kılan yeni yönelimler, tasarım, mühendislik, işletme, pazarlama gibi pek çok
disiplinde yeni bir çalışma alanı haline gelmiş “hızlı moda” kavramını incelemeyi
gerektirmektedir.
3.3.3.3. Modanın Demokratikleşmesinde Hızlı Moda Stratejisi
Modanın ve lüksün nasıl demokratikleştiğine, yüksek satın alma gücüne sahip az
sayıda bireyden dünyanın pek çok yerine, geniş kitlelere nasıl ulaşabiliyor olduğuna ilişkin
soruların cevabı, hızlı moda stratejisinde bulunabilir. Hızlı moda; teknolojik, ekonomik ve
kültürel gelişmelerin hem oluşumuna etki ettiği hem de sonuçlarını meydana getirdiği bir
eğilim olarak bir üretim ve dağıtım stratejisinden daha fazlasını ifade etmektedir. Terime, hem
393
394
Tungate, 2006, s.69.
Tungate, 2006, s.69, 70.
154
modanın üretimine ilişkin teknik bir kavram hem de tüketici ve moda ürünü ilişkisine dair
yeni bir yönelim olarak yaklaşılabilir. Pek çok yönden değerlendirildiğinde hızlı moda,
modada kitlesel üretimin başlangıcı; yani hazır giyimin ortaya çıkışından sonraki en önemli
gelişme olarak kabul edilebilir.
Hızlı moda, satış sezonu geleneğinin yerine tüm yıl boyunca yeni ürün sunulmasını
ifade eden radikal bir perakendecilik yöntemi olarak tanımlanmaktadır. Bir hızlı moda ürünü
çoğunlukla geleneksel hazır giyim perakende ürünlerine göre çok daha düşük fiyatlara
sahiptir. Bu strateji, hem endüstriyel bir ihtiyaç hem de tüketici beklentileri neticesinde ortaya
çıkmıştır. Giyim modası; tasarımların ilgi görmemesi, tahmin edilen oranda satılmaması
ihtimali ve kârlılığı azaltan indirimler ve iadeler nedeniyle riskli bir iş alanıdır. Endüstrinin
gelişmesiyle birlikte sipariş oranları ve dolayısıyla şirketlerin neyin moda olacağına dair
doğru karar almamış olmalarının doğuracağı finansal risk de artmıştır. Üretimin dışarıdan
tedarik edilmesi zorunluluğuyla tedarik zinciri altı aya varan uzun bir sürece yayılmış ve
moda markalarının bir yıl sonraki stilleri tahmin etmelerini gerekli kılmıştır. Beklenildiği gibi
çoğu zaman bu tahminler yanlış çıkmıştır. Uzun tedarik süreci ve yüksek sipariş oranları pek
çok moda kuruluşunun önemli boyutta zarar etmesine neden olmuştur395.
İlk hızlı moda perakendecisi kabul edilen Zara’nın kurucusu Amancio Ortega da
sonraki sezonun moda eğilimlerine ilişkin yanlış bir öngörüde bulunan toptancının
siparişlerini iptal etmesiyle iflasın eşiğine gelmiş, ünlü perakende zincirinin ilk mağazasını
bunları satmak için açmıştır. Ortaga’nın kurucusu olduğu söylenen “hızlı moda” ilkeleriyle
Zara bugün yeni bir ürünü tasarlama, üretme, tüm dünyada farklı lokasyonlara dağıtma ve
mağazada sergileme sürecini iki haftaya sığdırabilmektedir396.
Zara’nın tedarik zinciri, perakende noktaları, fabrikalar ve merkez ofisi arasında
bilgisayar teknolojileri ve telefon görüşmelerine dayalı bilgi aktarımıyla güçlü tutulmaktadır.
Markanın çalışanları, hangi ürünleri satıldığı, tüketicilerin ürünlere olan tepkileri ve yeni
stiller hakkındaki söylentileri anında diğer birimlere aktarabilmek için taşınabilir bilgisayarlar
kullanmaktadır. Yeni ihtiyaç ve beklentilere uyum sağlayabilmek için fabrikalardaki
kumaşların yüzde 50’si boyanmamış halde bekletilmektedir, böylece gerekli olduğunda sezon
sürecinde renk değişimi mümkün kılınmaktadır. Zara’nın bu bilgileri toplamadaki temel
395
396
Cline, s.97.
Cline, s.97, 98.
155
amacı; satmayacak bir stil, renk ve hatta fermuar yerine düğme kullanmadıklarından emin
olmaktır397.
Yine de “hızlı moda” alanında başarı elde etmenin gerçek sırrı, gelişmiş teknoloji ya
da yakındaki üretim alanları değil; daha önce giyim modası endüstrisinde görülmemiş
miktarda giysi satmaktır. Bu nedenle bu strateji sadece ürün döngülerinin çok kısa olduğu
sektörlerde uygulanabilirdir. “Hızlı moda”nın düşük fiyat sağlaması, tüketicilerin mağazaya
ulaştığı anda yeni ürünleri satın almasına bağlıdır. Ürünler oldukça kısa sürede satıldıkları için
Zara, bu ürünler satışa sunuldukları ilk anda en iyi fiyatları sunabilmektedir. Bunun aksine
önceki yıllarda giyim modasındaki yüksek fiyatlandırma eğilimi, gelecek eğilimlerin yanlış
tahmin edilmesi sonucu ürünlerinin fiyatlarının düşürülmesi riskine karşı ortaya çıkmıştır398.
Bu bağlamda, hızlı moda kaynaklarında karşılaşılabilecek önemli kavramlardan biri
de “hızlı yanıt sistemleri”dir. Hızlı yanıt sistemleri, “hızlı mod”aya erişmek için kullanılan
stratejileri kapsayan şemsiye terimdir399. Hızlı yanıt sistemleri, Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki tedarikçiler ve moda perakendecileri arasında okyanus ötesi üreticilerle
rekabet edebilmek üzere geliştirilmiştir400. Bu sistem, tedarik zinciri ortaklarının tüm tedarik
zincirindeki verimsizlikleri bertaraf etmek üzere, iletişim teknolojileri ve esnek üretim
olanaklarını kullanarak doğru ürünleri, doğru yerde ve zamanda bulunmasını sağlamak için iş
birliği içinde çalışmasını ifade eden tüketici güdümlü bir işletme stratejisi olarak
tanımlanmaktadır401.
“Hızlı moda”ya ilişkin literatür incelendiğinde kavramın, markaların stratejilerinin
iki boyutunda değerlendirilebileceği görülmektedir: Tasarım, üretim, lojistik stratejileri ile
marka kimliğine ilişkin stratejiler.
397
Cline, s.98, 99.
Cline, s.97-99.
399
S.G. Hayes ve Nicola Jones, “Fast Fashion: A Financial Snapshot”, Journal of Fashion Marketing and
Management, Vol.10, No.3, 2006, s.284.
400
Mandy Sheridan, Christopher Moore ve Karinna Nobbs, “Fast Fashion Requires Fast Marketing: The Role of
Category Management in Fast Fashion Positioning”, Journal of Fashion Marketing and Management,
Vol.10, No.3, 2005, s.302.
401
H.McMichael, D. Mackay ve G. Altmann, “Quick response in the Australian TCF industry: a case study of
supplier response”, International Journal of Physical Distribution & Logistics Management, Vol.30, No.7/8,
2000, s.613 Aktaran Sheridan ve Diğerleri, s.302.
398
156
Tasarım, Üretim ve Lojistik Stratejileri: “Hızlı moda”, modanın ilk çevreleri olarak
tanımlanan geleneksel lüks modanın stillerini kopyalanarak ve bunları orta sınıfın satın
alacağı şekilde tasarlandığı ve daha düşük fiyatla satışa sunulmasını sağlayacak uygun
malzemelerle üretildiği bir tasarım stratejisine dayanmaktadır402. “Hızlı moda” markalarının
belirgin bir stilleri olmadığını söylemek mümkündür. Örneğin Tommy Hilfiger, Gap gibi
markaların tasarımları açık bir biçimde marka kimliğini yansıtır nitelikteyken Zara ve Mango
gibi hızlı moda markaların ürünlerinin herhangi bir kaynaktan gelen mevcut eğilim ve
“trend”lere göre şekillendiği görülmektedir403.
“Hızlı moda” markalarının diğer markaların tasarımlarından ne ölçüde etkilendiği
değişiklik göstermektedir. Bir yandan orijinallikten uzak olmakla eleştirilen, diğer yandan
tasarımcı modasını kitlelere ulaştırdığı için takdir edilen Zara; denim, kazak, dış giyim gibi
kategorilerde temel tasarımları önceden hazırlayıp sezonun yeni “trend”leri doğrultusunda
bunlar üzerinde değişiklik yapmaktadır. Zara’nın lüks markalarının moda şovlarında görülen
tasarımlarının, kesimlerin, desenlerin, kumaşların çok benzerlerini bu marklarla aynı anda
satışa sunduğu bilinmektedir404.
Zara’nın oldukça başarılı olduğu uygulamalardan biri, diğer markaların yasal olarak
hakları korunan tasarımlarını mahkemede kendileri aleyhinde bir karar alınamayacak şekilde
taklit edebilmesidir. Ayrıca marka ürünleri ya da renkleri doğru şekilde bir araya getirerek
tasarımların orijinallerinin genel havasını yakalamak konusunda da başarılıdır405. Geleneksel
lüks moda markaları tarafından Zara’ya her yıl çok sayıda dava açılmakta ve çoğu kez bunlar
markanın lehine sonuçlanmaktadır.
Hızlı modanın tasarım ve üretim sürecindeki dikkate değer farklılıklardan biri, “hızlı
tasarım döngüsü”dür. “Hızlı moda”, satış noktalarına, her moda sezonu yerine çok sık
aralıklarla
yeni
tasarımların
girmesini
destekleyen
bir
işletme
modeli
olarak
tanımlanmaktadır. Bu strateji, tüketicilerin mağazayı her ziyaret ettiklerinde yeni bir şey
bulmasını ve böylece mağazaları daha sık ziyaret etmesini sağlamaktadır. Bu stratejinin
402
Waquet ve Laporte, s.15.
Cline, s.106.
404
Cline, s.106.
405
The Fashion Law, “Guess What Brand Zara is Channeling for Spring …”, 25 Ekim 2014.
http://www.thefashionlaw.com/guess-which-collection-zara-is-channeling-for-spring/ (27 Ekim 2014).
403
157
önemli bir yararı da hızlı tasarım ürünlerinin nadiren indirime girmesi ve böylece markaya
daha yüksek kâr getirmesidir406.
Kitlesel moda markalarının benimsediği bu üretim stratejisi öyle kuvvetli bir rekabet
gücü oluşturmuştur ki birçok geleneksel lüks markası da bu stratejiye uyum sağlamak; sık
ürün değişimini mümkün kılacak ve ürünlerin raf ömrünü kısaltacak taktikler üretmek
zorunda kalmıştır. Örneğin Dolce&Gabbana, Chanel ve Prada gibi markalar bu stratejiyi
sezonun ana koleksiyonundan önce piyasaya sürdükleri “pre-collections” koleksiyonlarıyla
gerçekleştirmektedir. Dior ve Gucci gibi diğer markalar ise sezon öncesi sunulan bu
koleksiyonlara “capsule collection”, “cruise collection” gibi isimler vermişlerdir. Geleneksel
lüks markaların bu uygulamalara en az moda şovları kadar önem verdiği görülmektedir407.
Sınırlı sayıda (limited edition) ürünler, hızlı moda stratejisinin sonucunda ortaya
çıkan avantajdır. “Hızlı moda” stratejisini uygulayan markalar, bir tasarımdan oldukça az
sayıda olduğu ve raf süresinin kısalığı sayesinde sınırlı sayıda üretilmiş olma ayrıcalığına
sahip olacaktır. Bu durum geleneksel lüks tanımının temellerinden biri olan nadir olma
özelliğini ortaya çıkaracaktır. Sınırlı sayıda üretilmiş ürünler, bireylere, kendi stillerini
oluştururken
sağlamaktadır
ihtiyaç
408
duydukları,
bireysellik,
kişiselleştirme
ve
bağımsızlığı
da
.
“Hızlı mod”a şirketleri, bilinçli bir şekilde ürünlerini sınırlı sayıda üretmekte ve
tüketici geribildirimine göre oranını azaltmakta ya da arttırmaktadırlar. H&M, Topshop,
Mango, Zara gibi perakende zincirleri, çoğunluklu yüksek sayıda sipariş vermektelerse de
dünyanın pek çok yerindeki mağazalara dağıtım yapıldığında her satış noktasına sınırlı sayıda
ürün ulamış olmaktadır409.
Marka Kimliğine İlişkin Stratejiler: Bir markanın mağazasının lokasyonu, markanın
prestiji hakkında bilgi veren bir unsurdur. Günümüzde birçok kitlesel markanın, geleneksel
lüks markalar ile bir arada en prestijli lokasyonlarda bulunduğunu görmek mümkündür410.
Mağaza prestiji, mağaza atmosferi ve mal/hizmetin kalitesi ve modaya uygunluğu gibi
406
Okonkwo, s.229.
Okonkwo, s.231.
408
Okonkwo, s.229.
409
Cline, s.100, 101.
410
Okonkwo, s.230.
407
158
unsurlar açısından ne derece prestijli bir imaj sergilediği ile ilişkilidir ve özellikle bunun farklı
aşamalarını sınıflandırmaya da çalışan birçok araştırma, mağaza prestijinin önemini
vurgulamıştır411.
Bu bağlamda Baker (1994), mağaza atmosferinin üç boyutu olduğunu belirtmiştir:
Müzik, ışıklandırma gibi arka plan koşulları ya da çevresel faktörler; personel ve diğer
müşteriler dahil olmak üzere mağaza çevresinde bulunan insanı temsil eden sosyal faktörler
ve hem fonksiyonel hem de estetik dizayn unsurlarını içeren mağaza dizayn faktörleri. Berry
(1969) ise bir malın (ya da hizmetin) fiyat, kalite, çeşit, stil olmak üzere dört kategoriden
oluştuğunu ifade ederek kavramı tanımlamıştır412.

Ünlülerle ilişkilendirme Stratejisi: Lüks markaların öncülüğünü yaptığı, markanın bir
ünlü ile ilişkilendirilerek desteklenmesi geleneği, yeni lüks markalar tarafından da
benimsenen bir stratejidir. Claudia Schiffer Mango’nun, Sarah Jessica Parker GAP’in,
Madonna H&M’in reklamlarında yer almıştır. Bu ünlülerin birçoğu, bir yeni lüks marka ile
aynı zamanda geleneksel bir lüks markayı desteklemektedir ki bu durum başlı başına bir
geleneksel lüks marka ile yeni lüks marka arasında denklik izlenimi yaratacaktır 413. Örneğin
bir dönem OMEGA reklamında yer alan Cindy Crawford, yakın zamanda Deichman’ın da
modelliğini yapmıştır.

Ünlü Tasarımcılarla İşbirliği Stratejisi: Kitlesel moda markaları, marka statülerini
yükseltmek için geleneksel lüks markalarının tasarımcıları ile işbirliği yapmaktadır. Örneğin
H&M, sınırlı sayıda üretilen bir grup ürün için Karl Lagerfeld, Stella McCartney gibi ünlü
tasarımcılarla anlaşmıştır414. Adidas da benzer bir yaklaşımla Yoji Yamamoto, Stella
McCartney gibi tasarımcılarla çalışmış; hem bu tasarımcıları vurgulayarak hem de ürün
grubunu revize ederek lüks pazarına konumlandıran alt markalar oluşturmuştur.

Mesaj Olarak Lüks Medya Kullanımı: Kitlesel moda markaları, daha önceler yalnızca
geleneksel lüks markalarının reklam vermekte olduğu Vogue, Vanity Fair gibi moda
dergilerine reklam bütçelerinin önemli bir kısmını ayırmaktadır. Kitlesel moda markalarının
iletişim dizaynları ve mesajları da lüks moda markalarına benzer bir hale gelmiştir. Bu tür bir
411
Deeter-Schmelz, s.1, 2.
Malaika Brengman ve Kim Willems, “Determinants of Fashion Store Personality: A Consumer Perspective”.
Journal of Product & Brand Management, Vol.18, No.5, 2009, s.348.
413
Okonkwo, s.229, 230.
414
Okonkwo, s.230.
412
159
marka iletişimi, tüketicilerin lüks markalar ve geleneksel markalara dair algılarını değiştirmek
için yararlı bir stratejidir. Örneğin aynı dergi içinde birbirine oldukça benzeyen Hermes ve
GAP reklamlarını gören bir tüketici, Hermes’in imajı ile GAP’i ilişkilendirecektir415.
Geleneksel lüks markalarını görmeye alışık olduğumuz dergilerin araç olarak seçimi bile yeni
moda markaların lükse dair verdikleri mesajdır.
415
Okonkwo, s.229.
160
4. TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI AÇISINDAN “YENİ LÜKS”
Bu bölümde; “yeni lüks” ürün ve marka uygulamalarının satın alma ve tüketim
davranışları üzerindeki etkisi değerlendirilmektedir. Tüketici davranışlarına ilişkin çağdaş
yaklaşımlardan başlayarak “yeni lüks” giyim modası bağlamında tüketici davranışlarına
odaklanan bu bölüm, dünya nüfusunun oldukça sınırlı bir bölümünün tüketim davranışlarının
değerlendirmektedir. Küresel ekonomik sistemin ve beraberinde getirdiği tüketim kültürünün
etkisi altındaki bireyler; kitle iletişim araçları ve sosyal medya uygulamaları sayesinde
kendileriyle benzerlik gösteren kişilerle etkileşim içindedir. Bu nedenle bireyler, bu
mecralarda karşılaştıkları yaşam tarzlarının, neredeyse tüm dünyadaki insanların yaşantılarına
dair genel bir resmi temsil ettiğini düşünme eğilimi içindedir. Tüketim kültürünün temelini
oluşturan da sonraki her mesajın anlamlı olmasını sağlayacak olan yaşamın, bireylerin,
duyguların, anlamların tüketim nesneleriyle ya da tüketilmek üzere kurgulanan deneyimlerle
sınırlı olduğu fikridir. Böylece birey tüketmek zorunda olduğuna, tüketim nesnelerinin
hayatın kalıcı ve olağan bir parçası olduğuna inanmaktadır.
Oysaki Dünya Bankası’nın Dünya Kalkınma raporu verileri, dünya nüfusunun
yarısının çağdaş toplumlarda refah içinde yaşayanların tahayyül edemeyecekleri kadar az bir
gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalıştığını ortaya koymaktadır. Dünya üzerinde 800 milyon
kişi açlık sınırının altında yaşamakta ve her yıl 11 milyon çocuk açlıktan ölmektedir. Buna
karşılık dünya nüfusunun yüzde 10’u, dünya toplam gelirinin yüzde 70’ine sahiptir416. İletişim
sistemlerinin gelişmesiyle hızlanarak yayılan küresel tüketim kültürü sayesinde, benliğini ve
yaşamını tüketim nesneleri ile tanımlayan kişilerin sayısı son yıllarda çarpıcı şekilde
artmışken bile, bu bölümde değerlendirilen tüketicilerin dünya nüfusunun çok sınırlı bir
kısmını temsil ettiğine dikkat çekilmelidir.
Benzer bir değerlendirmeyi giyim modası kapsamında da yapmak mümkündür.
Giyim modasındaki “trend”ler çok sayıda tüketiciyi etkisi altına almaktadır. Tasarımcılar,
küresel markalar, üreticiler, moda basını, moda tahmincileri ve diğer kurumların içinde
bulunduğu giyim modası sektörü, 2016 yılı sonunda 3,748.7 milyar ABD dolarına ulaşması
416
Koç, s.23.
161
beklenen tekstil, giyim ve lüks ürün endüstrisinin417 önemli bir kısmını meydana
getirmektedir.
Sektörün büyüklüğü, değişim hızı ve etki gücü küresel giyim modası eğilimlerinin
etkisi altındaki tüketici davranışlarını açıklamayı önemli hale getirmiştir. Bununla birlikte
modanın toplumun alt katmanlarına yayılmakta olduğu 1900’lerden sonra bile, belirli bir
dönemde ortaya çıkan bir stilin söz konusu kuşakta ancak sınırlı bir grup kişi tarafından
giyilmekte olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle, moda tarihçilerinin giyim
modasındaki “trend”leri toplumdaki genel eğilimler gibi yansıtmalarına rağmen, tarih
boyunca insanların çoğunlukla “moda” değil, giysi giydiklerinin göz önünde bulundurması
gerekmektedir418.
Sınırlarımızı oldukça dar bir biçimde tanımlamamıza rağmen, tüketim kültürünün
gücü ve etkisi altındaki tüketiciler ve yaşam tarzlarının çok geniş bir alanda ekonomik, sosyal
ve kültürel etkiler yaratmakta olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle bu sistemi
sürdüren temel unsurlardan biri olan tüketicilerin analiz edilmesi önem taşımaktadır.
4.1. Yeni Tüketicinin Analizi
4.1.1. Tüketiciyi Tanımlamaya İlişkin Çeşitli Yaklaşımlar
Bir marka ya da kurumun pazarlama planı; tüketicilerin ihtiyaç, istek ve arzuları
temelinde şekillenmektedir. Bu nedenle, tüketicinin analiz edilmesi, ihtiyaç ve arzuları
açısından anlamlı bir şekilde sınıflandırılması çok önemlidir. Bu bağlamda, tüketiciyi
sınıflandırmaya ilişkin yaklaşımların en önemlisi ve sık kullanılanı demografik yaklaşımdır.
Tablo 4.1’de görüldüğü gibi demografik unsurlar; yaş, cinsiyet, medeni durum, gelir düzeyi
gibi temel bilgileri içermektedir. Demografik unsurların yanı sıra coğrafi unsurlar da (Tablo
4.2) bir kurum ya da markanın pazarlama planının temelini oluşturmaktadır.
417
Reportlinker,
“Global
Textiles,
Apparel
&
Luxury
Goods”,
Mayıs
2012.
http://www.reportlinker.com/p016087-summary/Global-Textiles-Apparel-Luxury-Goods.html ( 23 Ocak 2015).
418
Jackson ve Shaw, s.51.
162
Tablo 4.1
Demografik Segmentasyon Unsurları ve Satın Alma Davranışları
Yaş
Cinsiyet
Aile genişliği
Aile durumu
Gelir
Genç tüketiciler moda ürünleri için daha fazla harcama
eğilimindedir.
Kadınlar genellikle moda ürünleri erkeklerden daha fazla
harcama eğilimindedir.
Geniş aileler, küçük ailelerden daha farklı harcama önceliği ve
eğilimlerine sahiptir.
Çocuksuz aileler, çocuklu ailelerle karşılaştırıldığında moda
ürünleri için daha fazla harcama yapabilirler.
Yüksek gelirli kişiler, ortalama gelire sahip kişilere göre daha
fazla harcama eğilimindedir.
Genellikle doğrudan gelir düzeyi ve dolayısıyla beklenen
Meslek
yıllık harcamalarla ilgilidir. Bazı meslekler farklı bir giyim
stilini gerektirebilir.
Gelecekteki harcanabilir gelir potansiyeli için önemli bir
Eğitim
göstergedir. Eğitim seviyesi yükseldikçe yaşam boyu kazanç
potansiyeli de yükselmektedir.
Din
Irk
Uyruk
Tutucu dinler daha kısıtlayıcı giyim kurallarına sahip olma
eğilimindedir.
Belirli ırklar, geleneksel ve kimi zaman muhafazakâr giyim
kurallarına sahiptir.
Farklı uluslar belirli giyim eğilimlerine sahiptir. Örneğin,
ABD giyim tarzı, gündelik ve spor/dış mekân odaklıdır.
Kaynak: Jackson ve Shaw: s. 54.
163
Tablo 4.2
Coğrafi Segmentasyon ve Satın Alma Davranışlarına Etkisi
Ülke
Şehir
Muhtemel gelir, tüketici sayısı ve giyim tarzını
tanımlamaktadır.
Muhtemel giyim tarzı ve tercih edilen perakende dağıtım
yöntemi
Yaşanan yer ikamet eden kişinin profili, evinin değeri
Asıl yaşam alanı
hakkında bilgi vermekte ve dolayısıyla muhtemel sosyal
gruplaşma hakkında fikir vermektedir.
Mesafe
İklim
Yarıküre
Şehir dışındaki perakendeciler müşterilerin ulaşım koşullarını
araştırmalıdır.
Yaygın yerel hava durumu ve mevsimsel özellikler, giyinme
alışkanlıklarını ve giysi türlerini belirlemektedir.
Mevsimsel talep zamanlamaları, kuzey ve güneyde değişiklik
göstermektedir.
Kaynak: Jackson ve Shaw, s. 54.
Günümüzde, sosyal ve demografik yapılara ilişkin kabullerdeki değişim neticesinde
tüketicilerin daha küçük ve farklılaşmış gruplar şeklinde bölümlenmesi ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Bu durum da farklı pazar segmentlerini meydana getiren değişkenlerin daha iyi
analiz edilmesini gerekli kılmıştır419. Bu nedenle, demografik ve coğrafi segmentasyonun yanı
sıra farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Satın alma davranışı segmentasyonu (Tablo 4.3)
tüketiciyi analiz etme sürecinde en çok başvurulan yaklaşımlardan biri olarak dikkat
çekmektedir.
419
Jackson ve Shaw, s.53.
164
Tablo 4.3
Satın Alma Davranışı Segmentasyonu
Kullanım sebebi
Evlilik, davet, spor, gündelik, resmi vb.
Beklenen yararlar
İmaj güçlendirme, değer, yüksek kalite, hizmet üstünlüğü
Düzenli tüketiciler ve marka sadakati olmayan tüketicileri
Sadakat seviyesi
karşılaştırır.
Satın alma sıklığı: günlük, haftalık, aylık, yıllık vb.
Satın almaya
Tüketicinin farkındalıktan, ilgi, arzu ve eylemde bulunma
isteklilik
sürecindeki aşamalar.
Kaynak: Jackson ve Shaw, s. 54.
Çeşitli tüketici davranışları yaklaşımlarında kullanılan ve giyim modası özelinde sık
bir biçimde tercih edilen diğer tüketici bölümlendirme modelleri ise şu şekilde sıralanabilir:

Sosyo-ekonomik Segmentasyon

Rokeach Değerler Sistemi

Değerler, Tutumlar ve Yaşam Biçimleri

Değerler Listesi

Yaşam Biçimleri

Psikografi
165
4.1.1.1. Sosyo-ekonomik segmentasyon
Moda tüketicilerini tanımlamada en sık kullanılan yaklaşımlardan biri sosyoekonomik segmentasyondur. Sosyo-ekonomik gruplar; gelir düzeyi, meslek ve eğitim başta
olmak üzere birçok faktör kullanılarak tanımlanmaktadır420.
Birçok ülkede toplumu anlamlı segmentlere bölmek için kullanılan sosyo-ekonomik
segmentasyon yaklaşımı, bireylerin ait oldukları sosyal sınıfları ve gelir seviyelerini temel
almaktadır. Bu gruplandırmalar, uzun bir süre tüketicileri anlamak ve uygun pazarlama
etkinlikleri planlamak üzere etkin bir biçimde kullanmıştır. Özellikle de katı sınıf sistemin
ortaya koyduğu basmakalıp tüketici tiplerinin gelir, beğeni, bilgi ve arzuları bakımından
tutarlılık gösterdiği savaş sonrası yıllarda bu model oldukça kullanışlı olmuştur. Çünkü bu
dönemde işçi sınıfı çalışmaya devam etmiş, zenginler varlıklarını korumuş ya da daha zengin
olmuşlardır. Yani, toplum tutarlı bir yapı sergilemektedir ve sınıf hareketliliği yok
denebilecek düzeydedir421.
Günümüzde ise durum farklılık göstermektedir: Orta sınıfın eskiye oranla daha
yüksek harcanabilir gelir sahip olması, tüketim alışkanlıkları ve pazarlama uygulamalarını
önemli ölçüde etkilemiştir. Gelirlerin dengelenmesi, sosyal hareketlilik ve sınıflar arası
hareket olguları, lüks markalara olan talebi tüm sosyo-ekonomik segmentlerdeki tüketiciler
için arttırmıştır. Sınıflar arası hareketlilikte önemli bir gösterge olması nedeniyle, alt sosyoekonomik sınıflar için yoksulluktan kurtulmanın en görünür biçimi lüks markaların ürünlerini
satın almak ve kullanmak olmuştur422.
Yoksul ve yoksul olmamak arasındaki sınırlar çizilirken lüks giyim ürünlerinin
şaşırtıcı biçimde önemli bir rol oynadığı görülmektedir. ABD Nüfus Bürosu’na göre
“Yoksulluk” kelimesi gerekli gıdalar, giysiler ve barınacak yerden yoksunluğu tanımlamak
için kullanıldığında, 46.2 milyon kişilik nüfusun oldukça küçük bir kısmı “yoksul” olarak
nitelendirilmektedir. Gerçekleştirilen araştırmalar, yoksul kişilerin lüks olarak tanımlayacağı
nesnelere sahip olduklarını ortaya koymuştur. Gerçekten yiyecekten yoksun olan kişilerin
sayısı çok azdır. Gelirleri kısıtlı birey ve ailelerin birçoğunun klima sistemi ve kablolu
420
Jackson ve Shaw, s.62.
Jackson ve Shaw, s.62, 63.
422
Jackson ve Shaw, s.63.
421
166
televizyon yayınına; yarısının kişisel bilgisayarlara; üçte birinin ise gösterişli televizyonlara
sahip olduğu görülmektedir. Bu durum, ekonomistlerin gelir seviyesi temelinde değil, tüketim
temelinde gerçekleştirilen yeni bir yoksulluk ölçütü geliştirmelerine dair tartışmaları ortaya
çıkarmıştır423.
Tüketicileri gruplandırmak için kullanılan temel yöntemlerden birisi olan sosyoekonomik segmentasyon, toplumun mevcut durumunu daha fazla yansıtamıyor olması
nedeniyle yerini yeni yaklaşımlara bırakmaya başlamıştır. Giyim modası tüketici
davranışlarında da bu yaklaşımın anlamlılığı ve kullanışlılığı büyük oranda azalmıştır. Çünkü
endüstri toplumu bilgi çağına doğru ilerledikçe, sınıflar arası bariyerler ve bunlarla bağlantılı
giyim kuralları önemini yitirmeye başlamıştır. Bu nedenle bireylerin sosyal statü ve gelir
seviyeleri ile giyim davranışları açısından anlamlı ilişkiler kurmayı hedefleyen bu sistem
işlevselliğini yitirmiştir424.
Bu durumun fark edilmesiyle birlikte tüketiciyi anlamlı özellikler çevresinde
gruplandırmayı hedefleyen yeni yaklaşımlar belirmiştir. Değerler, yaşam biçimleri, psikografi
ve kültür alanlarına odaklanılarak geliştirilen yeni yöntemler, demografik özellikler
bakımından benzerlik gösteren kişilerin farklı tüketim davranışlarına açıklık getirmektedir425.
Tablo 4.4
Sosyal Sınıflar ve Özellikleri
ÜST/ÜST
Elit, köklü aile, miras zengini,
Parayı önemsemezmiş gibi
elit kulüp üyeliği, çocuklar özel
harcarlar; harcamaları rahat
paralı okullara, yurt dışına gider,
fakat gösterişçi değildir.
sosyal normlardan kolayca
Muhafazakar giyim tarzları
sapabilir.
vardır, sosyal partilerde çok
şıktırlar. Zenginlikleri
görünürdür; aristokrat, geniş
423
Sarah Halpern-Meekin, It’s Not Like I’m Poor: How working families make ends meet in a post-welfare
world, ABD: University of California Press, 2015, s.23, 24.
424
Jackson ve Shaw, s.62, 63.
425
Koç, s.303.
167
köşkler, yazlıklar, hizmetçiler,
sanat, seyahat, pahalı lobiler.
ÜST/ALT
Sosyal bakımdan hareketli,
Gösterişçi tüketimde bulunurlar.
üniversite yüksekokul bitirmiş,
Ürünler; başarı ve zenginliği
aktif, prestij arayan, çocukları
yansıtır: Yat, yüzme havuzu,
mal mülke boğan aileler.
kürk, büyük ev, özel markalı
giyimler, modaya bağlılık gibi.
ÜST/ORTA
Kariyer merakı, olan daha çok
Kaliteli ürün alımı, modaya
ikinci kalitede yüksek
uyumluluklarını gösterir. İyi bir
okullardan mezun, mesafesiz
semt ve eve sahiptirler.
yaşayan, çocuklarından çok şey
Göstermelik ürünler alırlar ama
bekleyen, kültürel konularla
pek göstermeye çalışmazlar,
ilgilenen.
otomobil, ev ve giyim başarının
sembolüdür.
ALT/ORTA
Saygınlık, statü ararlarken yasa
En önemli mülk evdir (iyi semtte
ve kurallara bağlıdırlar. İyi iş
iyi görünüşlü) birçok ev işini
yapmaya çalışırlar, yenilikçilik
kendileri yapmayı severler,
yerine uyum önemlidir. Eve,
standart mobilyalar vb. Satın
evde ve giyimde temizlik ve
alırlar, ev dekorasyon ve döşeme
düzene önem verirler, maçları
için dergilere bakarlar, sıkı
severler, çok sigara ve içki
alışveriş yaparlar, fiyata karşı
içerler.
duyarlıdırlar, yeni aygıtları, av
ve balıkçılığı severler.
ALT/ÜST
Asıl aradıkları güvence, sonra
Şehirlerinin önemi azalan
saygınlık ve sahip olduklarını
yerlerinde otururlar, küçük ve
korumak, erkek egemenliği,
dar evlerde, yeni ürünleri hemen
kadın ev kadını. Günlük
satın alırlar, marka sadakati
yaşarlar, değişmeye fazla istekli
oluşur, ülkesel markaları
değildirler. Çocuklarda övünme,
168
ev dışı fazla ilişki yok, daha çok
seçerler.
akraba ziyareti, fazla yükselme
umudu yok, dar görüşlü, ince
olmayan zevkler, eğlenceye
dönüktür.
ALT/ALT
Apati (tutuculuk), kadercilik,
Dürtüsel satın alma, çoğu kez en
anlık tatmin, eğitim zayıf, sık
yüksek parayı öderler, kalitesiz
işsizlik, gecekondu evleri,
ürünleri alırlar, kaliteyi
standartların altında evler.
değerlendiremezler ve bilgi
aramazlar. TV, gıda ve
kullanılmış araçlar için pazar
oluştururlar.
Kaynak: Ö.B. Tek, Pazarlama İlkeleri: Global Yönetimsel Yaklaşım Türkiye Uygulamaları (8.
Baskı), İstanbul: Beta Yayınları, 1999 Aktaran Koç, s. 338.
4.1.1.2. Rokeach Değerler Sistemi
Rokeach Değerler Sistemini ortaya koyan Milton Rokeach, değerlerin davranışlar
üzerindeki etkisine dikkat çekmiştir. Rokeach’ın bireylerin ideal davranış tarzları ya da yaşam
amaçları hakkındaki inançları olarak tanımladığı değerler, tutum ve davranışları
belirlemektedir. Değerler, bireylerin belirli bir hareket tarzından ya da varoluş biçiminden
ziyade bir başkasını tercih etmesiyle ilgilidir426.
Bu yaklaşım; bireylerin neyi, hangi nedenle ve nasıl satın aldıklarının, onların
değerleriyle ilgili olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bireylerin, ürün ve hizmet
tüketimlerinin temelini teşkil eden kişisel dürtü ve anlamlar, kişisel değerlere bağlı olarak
gelişmektedir. Değerler; demografik özellikler ve gelire dayalı sınıflandırmaların aksine, birey
benliğinin değişime direnen bir boyutunu oluşturmaktadır. Bu nedenle, tüketicilerin karar
426
Koç, s.304-306.
169
alma tarzını ve sürecini ortaya koymak konusunda daha aydınlatıcı bir yaklaşım olarak
değerlendirilebilir427.
Tablo 4.5
Rokeach Değerler Sisteminin Boyutları
Kişisel Değerler
Kültürel Değerler
Sosyal Değerler
İş Değerleri
Müşfik,
Kültürler
Karşılık olmadan
Bağımsızlık,
yardımsever, cesur,
farklılıkları
yardım etme,
inisiyatif,
yaratıcı, arkadaş
kabullenme, etnik
doğaya duyarlılık,
rekabetçilik, kararlı
canlısı, dürüst,
kökenler, dini
eşitlik, adaletli
ve istikrarlı olma,
onurlu, bağımsız,
inanç, dil ile ilgili
olma, aile
kendini
dindar olma.
bağlar, dinsel
yakınlığı, sevgi
verme/adama, etik
bağlar, gelenekler
dolu olma, ahlaklı
olma, sadakat,
olma, güvenilirlik.
profesyonellik,
dakiklik.
Kaynak: Koç, s.307.
Rokeach, insanların sahip oldukları değerleri, amaçsal ve bu amaçsal değerlere
ulaşmak için çeşitli davranış biçimlerini içeren araçsal değerler olarak iki seviyede
değerlendirmiştir. Amaçsal değerler; rahatlık, keyifli ve zevkli yaşam, aile güvenliği,
özgürlük, kendine saygı, sosyal kabul, diğerlerinden saygı görme, arkadaşlık ve dostluk gibi
bireyin hayatında nihai olarak ulaşmak istediği yeri, olmak istediği durum ya da ortamları
ifade etmektedir. Araçsal değerler ise; hırslı, temiz, dürüst, neşeli, kibar, güvenilir, yaratıcı ve
akılcı olma gibi davranış tarzlarıyla ilgili bir takım ara değerleri içermektedir. Pazarlama
uzmanları, mal ve hizmetlerin özelliklerini, tüketicilerin amaçsal değerleriyle ilişkilendirerek
anlamlı hale getirmeye çalışabilirler. Bu bağlamda, pek çok ürünün pazarlama iletişiminde
427
Koç, s.306.
170
amaçsal değerlere göndermeler yapılmakta ve ürünün bu amaçsal değerlere ulaşmada araç
olduğu mesajı verilmektedir428.
Tüketicilerin satın alma karar sürecinde ürünün rasyonel faydalarına ilişkin bilgilerin
yanı sıra, ürünün tüketiminin sağladığı psikososyal sonuçlar ve değerler belirleyici
olmaktadır429. Çoğu zaman benzer rasyonel faydalara sahip ürünleri farklılaştıran tek özellik,
üreticiler tarafından pazarlama iletişimi mesajlarıyla tüketicilere iletilen değerler olmaktadır.
Özellikle de giyim modası söz konusu olduğunda, bu değerlere dayalı psikososyal sonuçlar
çoğunlukla markaların tüketicilere verdikleri mesajın tamamını meydana getirmektedir.
Ürün
Ürün
Özellikleri
Fonksiyonel
Sonuçlar
Psikososyal
Sonuçlar
Değerler
Şekil 4.1: Araçlar-Amaçlar Zinciri
Kaynak: L.G. Schiffmann, L.L. Kanuk, Consumer Behaviour (9. Basım), NJ: Prentice Hall
Aktaran Koç, 2012, s. 305.
4.1.1.3. Değerler, Tutumlar ve Yaşam Biçimleri
Pazarlama alanındaki uzman ve araştırmacılar, yaşam biçimlerinin çok farklı
değişkenleri barındırmasına bağlı olarak her tüketicinin oldukça farklı biçimlerde yaşadığı,
karar aldığı ve davranışta bulunduğunu fark etmişlerdir. Bireyi tek bir yaşam tarzı kategorisi
içine yerleştirmek olanaklı görünmemektedir. Bunun aksine, bireylerin yaşam tarzı, pek çok
yaşam tarzı kalıbıyla tutarlılık gösterecek biçimde şekillenmiştir. Dolayısıyla, tüketicilerin
yaşamları ve kültürlerinin giderek daha karmaşık bir görünüm sergilediği çağdaş pazar yapısı
428
429
Koç, 2012, s.304.
Koç, 2012, s.305.
171
içinde, pazarlama uzmanlarının tüketicileri tek bir kategori içinde tanımlama girişimleri
başarısızlıkla sonuçlanmaktadır430.
Arnold Mitchell tarafından geliştirilen “Değerler, Tutumlar ve Yaşam BiçimleriValues, Attitudes and Life Styles (VALS)” modeli, bu bağlamda farklı tüketici türlerini
tanımlama sürecinde oldukça yaygın biçimde kullanılan bir yaklaşımdır. VALS, tüketicilerin
demografik ve psikografik özellikleri ile Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi modeli temel
alınarak hazırlanmıştır. Model, bireyleri içe dönük ya da dışa dönük olmaları temelinde iki
gruba ayırmıştır431.
VALS modeli, pazarlama disiplinine yeterince katkıda bulunamadığı için
geliştirilmiş ve böylece VALS 2 modeli ortaya çıkmıştır. VALS 2 modelinde, sekiz farklı
yaşam biçimi grubuna yer verilmiştir. Tüketiciler iki faktöre göre kategorilere ayrılmıştır:
Bunların ilki “tüketicinin kaynakları”, diğeri ise “tüketicinin kişisel yönelimleri”dir.
Tüketicinin kaynakları; gelir, eğitim, kendine güven, sağlık, satın alma isteği, zeka, sahip
olunan enerji seviyesi faktörlerinden oluşmaktadır. Tüketicinin kişisel yönelimleri; ilke, statü
ve eylem uyumundan oluşmaktadır. VALS 2 modeli, kişiliklerini tamamlayan ürünleri satın
aldıkları varsayımından hareket ederek, tüketicileri finansal kaynaklarına göre iki gruba
ayırmıştır: Yüksek finansal kaynaklara sahip olanlar ve az kaynağa sahip olanlar432.
VALS 2 modelinde yer alan kategorilerdeki bireylerin sık rastlanan ortak özellikleri
şöyledir433:

“Gerçekleştirenler” grubu; aktif ve girişimci kişilerden oluşur; gelişmiş
zevkleri doğrultusunda niş ürünler satın aldıkları kabul edilmektedir.

“Hayatından memnun olanlar”; orta yaşlarda, hayatlarıyla ilgili olumlu
duygulara sahip kişilerdir. Sağlam ve fonksiyonel ürünleri tercih
ettikleri kabul edilmektedir.

“Başarılılar”; başarılı profesyonellerden oluşmaktadır. Bu kişiler,
prestijli ürünleri satın alma eğilimindedir.
430
Jackson ve Shaw, 2009, s.65.
Koç, 2012, s.308.
432
Koç, 2012, s.309, 310.
433
Koç, 2012, s.310, 311.
431
172

“Deneyenler”; genç, enerjik, dinamik ve isyankar kişiler olarak
tanımlanmaktadır. Bu grupta yer alan kişilerin, müzik, etnik yemekler
ve teknik ürünlere özel ilgi gösterdikleri kabul edilmektedir.

“İnanalar”; muhafazakâr ve geleneksel kişilerdir. Bu özellikleri
nedeniyle, daha önce bildikleri ürünleri tercih ettikleri kabul
edilmektedir.

“Mücadele edenler”; hiçbir şeye ve hiç kimseye güvenmeyen, şüpheci
bir yapıya sahiptirler. Bu kişilerin, yüksek gelir gruplarında kullanılan
ürünlere benzeyen moda ürünlerini satın aldıkları görülmektedir.

“Yapanlar”; pratik, kendine yeten, ailesine bağlı kişilerdir. Bu kişiler,
elektrikli aletler, tamir aletleri, marangoz aletleri ve yaratıcı aletlere ilgi
duymaktadır.

“Çabalayanlar”; yaşlı, pasif, emekli kişilerden oluşmaktadır. Bu kişiler,
dikkatli para harcamaktadır ve marka sadakatleri yüksektir.
Şekil 4.2: VALS 2 Modeli
Kaynak: MBAlib, http://wiki.mbalib.com/zh-tw/VALS2%E6%A8%A1%E5%9E%8B, (24 Mart 2015)
173
4.1.1.4. Değerler Listesi
Lynn Kahle’nin 1985 yılında önerdiği “Değerler Listesi - List of Values (LOV)”
ölçeği, Feather (1977), Maslow (1954) ve Rokeach (1973) modellerini temel alarak
geliştirilmiştir. Ölçekte, tüketicilerin sahip oldukları sekiz değer tanımlanmıştır. Bu değerler
ve bunlara sahip olan tüketici davranışları şöyle açıklanmaktadır434:

Ait olma: Bu duyguya daha çok kadın tüketicilerde rastlanmaktadır.
Bu kişilerin diğerlerinin görüşlerine önem verdikleri ve uyumlu kişiler
oldukları kabul edilmektedir.

Heyecan: Daha çok genç tüketicilerle ilişkilendirilen bir duygudur. Bu
özellik, bireyleri eğlence tüketimine yöneltir. Markaların pazarlama
iletişim stratejilerinde, mesaj veren, açıklama yapan kişilere ve
özellikle ünlülere güvenmektedirler. Cinsel temaya sahip mesajlar da
bu değere sahip tüketiciler için ikna edici olabilir. Marka sadakati ve
marka farkındalığına sahiptirler.

Sıcak ilişkiler kurma: Çoğunlukla kadınların sahip olduğu bir
değerdir. Bu değere sahip kişiler, çok fazla arkadaşa sahip olma
eğilimindedir ve diğerlerine hediye vermeyi severler.

İsteklerini gerçekleştirme: Bu değer genellikle genç profesyonellerle
ilişkilendirilmektedir. Bu kişiler, eğitimli ve duygusal açıdan dengeli
olarak tanımlanmaktadır.

Eğlence: Bu değer genellikle genç tüketicilerle ilişkilendirilmektedir.
Bu kişiler, boş vakitlerini değerlendirmeye ve hayattan zevk almaya
önem vermektedir. Vatansever, marka farkındalığına sahip, nostaljik
ve zarafete önem veren kişiler olarak tanımlanmaktadır.

Güvenlik: Bu değeri önemseyen tüketici grubu çoğunlukla düşük
gelirli ve fakir bireylerden oluşmaktadır. Bu kişilerin psikolojik
güvenlik seviyeleri düşük olarak tanımlanmaktadır.

434
Özsaygı: Bu değer, tüketicinin kendine duyduğu saygıyla ilgilidir.
Koç, s.313.
174

Başarma: Bu değer, genellikle erkeklerle ilişkilendirilmektedir. Bu
kişilerin, başarılı olma istekleri yüksektir.
4.1.1.5. Yaşam Biçimleri
Yaşam biçimi, benlik kavramının dışa yansıması olarak tanımlanmakta ve bireyin
nasıl yaşadığını ifade etmektedir. Tüketicilerin yaşam biçiminin temelini oluşturan benlik
kavramı, satın alma davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardan biridir435. Tüketim
kalıplarının sosyo-ekonomik sınıf tarafından belirlendiği görüşü geçerliliğini yitirmeye
başlayınca, bireylere ilişkin yaşam dönemleri, cinsiyetleri, bağlı oldukları etnik gruplar gibi
faktörlerin tüketim üzerindeki etkisi değerlendirilmeye başlanmıştır436.
Mike Featherstone “yaşam tarzı” kavramının belirli statü gruplarının yaşam tarzları
kapsamında kullanıldığında daha sınırlı sosyolojik anlam ifade eden bir deyim olarak, tüketici
kültürü içinde bireysellik, kendini ifade şekli ve belli tarza sahip bir öz bilinç gibi çeşitli
çağrışımlarına dikkat çekmiştir. Yaşam tarzı bireyin vücudunun, giysilerinin, konuşmasının,
boş zamanlarını değerlendirme şeklinin, yeme-içme tercihlerinin, evi ve arabasının, tatil
seçimlerinin ve buna benzer tercihler dahilinde tüketilen malların sahibi ya da tüketicisinin
bireysel zevki ve stil duygusu hakkında fikir vermektedir437.
Yaşam tarzı; kültürel trendler, tüketici tutumları ve kararlarını etkilemektedir.
Tüketici segmentasyonu ve yaşam tarzı, tüketici tercihlerini gerçekleştirmeyi ve kurumsal
amaçları yerine getirmeyi hedefleyen stratejiyi olanaklı kılan iki kavram olarak kabul
edilebilir. Bu bağlamda, yaşam tarzı segmentasyonu ve yaşam tarzı pazarlaması geniş bir
pazardaki
tüketicileri
anlamlı
bölümlere
ayrıma
sürecinde,
bireylerin
yaşamlarını
değerlendirme ve para harcama yollarını temel almaktadır. Yaşam tarzı analizi tüketicilerin
etkinliklerini, ilgi alanları ve fikirlerini tanımlamaya çalışmaktadır. Tüketicilerin etkinlikleri;
spor, iş, eğlence ve hobiler olarak sınıflandırılabilir. İlgi alanları; iş, ev, aile, moda ve yiyecek
435
Yavuz Odabaşı ve Gülfidan Barış, Tüketici Davranışı, 7. Basım, İstanbul: MediaCat, 2007, s.218, 219.
Bocock, s.39.
437
M. Featherstone, “The body in consumer culture”, The Body. Social Process and Cultural Theory içinde,
Londra: Sage, 1991, s.83 Aktaran Bocock, 2005, s.39.
436
175
gibi unsurları içermektedir. Fikirler ise; sosyal konular, siyaset, eğitim, iş ve geleceğe bakış
unsurlar şeklinde sınıflandırılabilir438.
David Chaney, yaşam biçimi olarak adlandırılan olgunun bir çeşit toplumsal harita
olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir. Bu yaklaşım, ürünlerin farklı kullanıcılarının
haritasının çıkarılmasını olanaklı kılmaktadır. Bu bağlamda yaşam biçimleri yöntemini,
gelecekteki pazarlar açısından ne yönde bir gelişme olasılığı sunduğunu anlayabilmek için
insanların alışkanlık ve davranışlarının dolaysız bir biçimde araştırılması olarak tanımlamak
mümkündür439.
Tablo 4.6
Yaşam Biçimi Unsurları
Demografik
Faaliyetler
İlgiler
Fikirler
Özellikler
İş
Aile
Kendisi/ailesi
Yaş
Hobiler
Ev
Sosyal konular
Eğitim
Sosyal olaylar
İş
Politika
Gelir
Tatil
Çevre
İş hayatı
Meslek
Eğlence
Rekreasyon
Ekonomi
Aile büyüklüğü
Dernek üyeliği
Moda
Eğitim
Oturulan yapı
Alışveriş
Gıda
Ürünler
Yerleşim yeri
Çevre
Medya
Gelecek
Şehir büyüklüğü
Spor
Başarılar
Kültür
Yaşam eğrisi
Kaynak: Odabaşı ve Barış, s. 220.
438
Ronald D. Michman, Edward M. Mazze ve Alan J. Greco, Lifestyle Marketing: Reaching the New
American Consumer. ABD: Praeger Publishers, 2003, s.1-3.
439
Chaney, Yaşam Tarzları. İrem Kutluk (çev.). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 1999, s.35, 36.
176
Yaşam biçimini etkileyen unsurlar sonucunda ortaya çıkan yaşam biçimi özellikleri
ve bunların tüketici davranışları üzerindeki etkisi aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
Tablo 4.7
Yaşam Biçimi ve Davranışsal Etkiler
Yaşam Biçimlerini
Etkileyenler
Yaşam Biçimi
Davranışsal Etkiler
Demografik
Faaliyetler
Satın almalar
Sosyal sınıf
İlgiler
Kişilik
Beğenme/beğenmeler
Nasıl?
Ne zaman?
Nereden?
Değerler ve güdüler
Tutumlar
Aile yaşam eğrisi
Tüketim
Kültür
Beklentiler
Geçmiş deneyimler
Ne?
Kim ile?
Tüketim
Nerede, nasıl?
Kim ile?
Ne zaman?
Ne?
Kaynak: Odabaşı, s. 219.
Farklı sosyal sınıflara ve kültürlere sahip bireylerin ilgileri, faaliyetleri, fikirleri ve
tutumlarının değişiklik göstermesi beklenmektedir. Belirli bir yaşam tarzı, yukarıda gösterilen
tablonun ilk sütununda yer alan verilerin toplam etkileşimi ile meydana gelmektedir. Salt
demografik yaklaşım tüketici yaşam biçimi analizinde yetersiz kalması nedeniyle, yaşam
177
tarzına dayalı pazar bölümlemesinde ilgiler, değer yargıları, fikirler, faaliyetler, kişilik
özellikleri, tutumlar ve demografik değişkenler bir arada kullanılmaktadır440.
Tüketicilerin yaşam biçimlerine bölümlemelerde sık kullanılan bir yaklaşım da, belirli
tüketici özelliklerinin baş harflerinden oluşturulan tüketici tipolojileridir:
Tablo 4.8
Yaşam Biçimleri Temelinde Tüketici Tipolojisi
Young urban professionals
Yuppies
Şehirli genç profesyoneller
Double income no kids yet
Dinkies
Çocuksuz, çift gelirli
Single income no kids yet
Sinkies
Çocuksuz, tek gelirli
Burnt-out but opulent people
Bobos
Well-off older people
Woopies
Yaşlı ve varlıklı kişiler
Jet-setting oldsters with lots of loot
Jollies
Bol ganimet sahibi yaşlı jet sosyete
Glams
Boş zaman zengini orta yaşlılar
Greying leisure-affluent middleaged people
Wives and girlfriends (of
footballers)
Mums and dads (of footballers)
Wags
Mads
Yorgun ve zengin (burjuva ve
bohem kelimelerinin ilk heceleri)
Eşler ve kız arkadaşlar
(futbolcuların)
Anne ve babalar (futbolcuların)
Kaynak: Jackson ve Shaw, s. 12.
440
J. T. Plummer, “The Concept and Application of Life Style Segmentation”, Journal of Marketing, Ocak
1974, s.34 Aktaran: Odabaşı ve Barış, 2007, s.219.
178
Aşağıda yer alan anket, giyim modası özelinde yaşam biçimlerini temel alan bir
tüketici profili çizilmesinde yol gösterici soruların örneklerini içermektedir:
Tablo 4.9
Moda Tüketicilerinin Yaşam Biçimlerine İlişkin Anket Örneği
Temel Sorular
Yaşınız?
Mesleğiniz? İşteki düzeyiniz?
İkamet ettiğiniz yere ilişkin detaylı bilgi veriniz.
Medeni durumunuz? Çocuğunuz var mı?
Eğitim düzeyiniz nedir? Hangi alanda eğitim aldınız?
Tercihler
En sevdiğiniz filmler hangileridir?
En sevdiğiniz tatil türü nedir? Hangi lokasyonları tercih etmektesiniz?
En sevdiğiniz restoranlar hangileridir?
Üye olduğunuz süreli yayınlar hangileridir?
En sevdiğiniz sanatçı ya da sanat akımı hangisidir?
En sevdiğiniz müzik türü, müzik sanatçısı ya da grubu hangisidir?
Sevdiğiniz tasarımcılar hangileridir?
Kaynak: Faerm, s. 26.
179
4.1.1.6. Psikografi
Geleneksel tüketici araştırma yöntemleri olan güdü araştırmaları ve demografik
analizlerin ihtiyaçları karşılayamaz duruma gelmesiyle, 1960’larda “psikografik” adı verilen
araştırma ve ölçme yöntemini geliştirilmiştir441. Psikografi; tüketici benliği ve kişiliği
hakkında geliştirilen bilgilere ek olarak psikolojik, sosyolojik ve antropolojik faktörlerin de
etkilerini araştırarak hedef pazarın yaşam biçimleri bakımından bölümlere ayrılmasını
amaçlamaktadır442.
Daha önce kimlerin satın aldığına ilişkin soruları yanıtlayan demografik yaklaşımın
aksine psikografi yöntemi, tüketicilerin neden satın aldıkları sorusunu cevaplandırmaya
yönelmiştir. Bu bağlamda psikografik araştırmaların amacı, tüketicilerin yaşam biçimini
ölçmek ve tanımlamaktır. Böylece hangi yaşam biçiminin yeterli düzeyde tüketiciden oluşan
bir pazar bölümü oluşturabildiği belirlenmeye çalışılır. Ürün ve markayı kimlerin kullandığı
ve kimlerin tükettiğine ilişkin sorulara karşılık, çok/orta/az kullananlar gibi gruplandırmalar
gerçekleştirilmektedir443.
Psikografi yöntemi; tüketicilerin yaşam biçimlerini, gerçekleştirdikleri aktiviteler,
ilgi alanları ve fikirler odağında açıklamaya çalışmaktadır444:

Aktiviteler: İş, hobiler, sosyal faaliyetler, eğlenme ve dinlenme, kulüp üyelikleri,
yapılan sporlar, alışveriş tarzları vb. bilgiler, bireylerin yaşam tarzı profillerinin
çıkarılmasında yardımcı olmaktadır.

İlgi alanları: Aile, yaşanılan ev, çevre, moda, yiyecek, medya, başarılar, ilgi alanları
gibi unsurlardır.

Fikirler: İnsanların kendileri, diğer insanlar, sosyal çevre vb. çeşitli konular
hakkındaki fikirlerini kapsamaktadır.
441
Odabaşı ve Barış, s.220.
Koç, s.317.
443
Odabaşı ve Barış, s.220, 221.
444
Koç, 317-319.
442
180
Tablo 4.10
Psikografik Segmentasyon
Sosyal sınıf
Yaşam tarzı
Kişilik tipleri
Harcama
alışkanlıkları
Harcama gücü, eğitim ve iş statüsü hakkında fikir
vermektedir.
Bireylerin farklı yaşam tarzlarını kategorilere bölerek
tanımlamaktadır.
Bireyin iç ve dış yönelimli olması modayı takip etme
eğilimleri hakkında fikir vermektedir.
Bazı tüketiciler harcama; bazıları biriktirme eğilimindedir.
Kolay kredi alma olanakları vb tüketicilerin harcama
eğilimlerinde değişiklik yaratmaktadır.
4.1.2. Yeni Tüketiciyi Temsil Eden Nitelikler
Tüketim ve tüketici üzerine tartışmaların önemli bir kısmının odağında, değişen
tüketici bulunmaktadır. Tüketiciler beklentileri, arzuları, kararları, tercihleri açısından hiç
olmadığı kadar belirsiz bir görünüm sergilemektedir. Tüketicilerin, satın aldıkları ürünlerle
arasındaki rasyonel çıkarıma dayalı ihtiyaç ilişkisi büyük oranda geçerliliğini yitirmiştir. Bu
nedenle, bireyi tanımlayan özellikler doğrultusunda istek ve ihtiyaçlarını belirlemek, üreticiler
için her zamankinden daha zordur.
Sosyal bilimler alanındaki yeni kuramlarda çağdaş birey, geçmiştekinden daha esnek
ve daha az kısıtlayıcı bir toplumsal yapı içinde kavramsallaştırılmaktadır. Toplumun sanayi
sonrası, kültürün ise postmodern olarak nitelendirilmesi, toplumsal yapının farklı öğeleri
arasındaki ilişkileri ile kültürün doğası ve dönüşümü ortaya koymaktadır445. Görülmektedir ki,
tüketiciler tanımlar ve anlamaya çalışırken, eski varsayımlar üzerinden hareket etmeyip,
445
Crane, s.12, 13.
181
günümüzde tüketicinin kim olduğu ve nasıl bir değişim gösterdiği değerlendirilmelidir. Bu
bağlamda çalışmamızın takip eden bölümünde, günümüz tüketim kültürünün etkisi altındaki
bireyler ve tüketim eğilimlerini ifade etmekte kullanılan “yeni tüketici” kavramı çeşitli
nitelikler temelinde açıklanmıştır.
4.1.2.1. Demografik ve Toplumsal Nitelikler
Günümüzde tüketicilerin ve tüketim eğilimlerinin değişim sürecinin kaynağını
meydana getiren pek çok faktör vardır. Bunların arsında, demografik ve toplumsal değişimin
temel koşulları oluşturduğunu söylemek mümkündür. Amerikan toplumunun belirli yaş
grupları özelinde yaşam tarzı, kişilik özellikleri hakkında fikir vermeyi hedefleyen “Amerikan
nesilleri segmentasyonu”, bireylerin tüketim alışkanlıklarını demografik sınıflandırmalar
temelinde açıklayan bir yaklaşım olarak yararlıdır. Amerikan tüketicisine odaklanmış bir
yaklaşım olsa da, küreselleşmenin ortak bir tüketim kültürü yarattığı günümüzde, özellikle X,
Y ve Z kuşağı olarak adlandırılan tüketici gruplarının daha geniş ölçekte analiz edilmesinde
kullanılabilir.
Lüks tüketim araştırmaları danışmanı ve yazar Danziger, tüketici pazarında aktif olan
dört temel nesil olduğunu belirtmektedir: “Savaş nesli”, “bebek patlaması nesli”, “X kuşağı”
ve “Y kuşağı”. Danziger’in bu saptaması, 20 ile 84 yaş arasındaki geniş bir kitleyi işaret
etmektedir. Bununla birlikte, “bebek patlaması” nesli ve bunların çocukları olan “X
kuşağı”ndaki bireylerden oluşan tüketici grupları, lüks tüketim pazarının en güçlü tüketicileri
olarak dikkat çekmektedir446. Lüks markaların, hedefledikleri öncelikli müşteri grubu, 30 ve
50 yaş aralığındaki -ekonomik açıdan güçlü- kadınlardır. Ancak, yaş aralığının dünya
genelinde geçerli olmadığına dikkat çekmek gerekmektedir. Asya ülkelerinde, lüks
tüketicilerinin 25 yaş grubundan başlayan daha genç bir kitleyi meydana getirdiği
görülmektedir447.
446
447
Danziger, s.14, 15.
Thomas, s.4.
182
Tablo 4.11
Amerikan Nesilleri Tüketici Segmentasyonu
Nesil
Doğum Tarihi
Bunalım öncesi nesil (Pre-depression)
1930 öncesi
Savaş nesli (Depression)
1930-1945
Bebek patlaması nesli (Baby boom)
1946-1964
X kuşağı (Generation X)
1965-1976
Y kuşağı (Generation Y)
1977-1994
Z kuşağı (Genertion Z)
1994 sonrası
Kaynak: Kaylene C. Williams ve Robert A. Page, “Marketing to the Generations”. Journal of Behavioral
Studies in Business (t.y.). http://www.aabri.com/manuscripts/10575.pdf (7 Kasım 2014).
Pazarlamacıların hedef kitlelerini oluşturan yeni tüketiciye ilişkin fark edilmesi
gereken; bu tüketicilerin geleneksel yaklaşımda hedeflenen daha yüksek yaş aralığında
tanımlanmış olmalarıdır. Çünkü tüketim kültürünün yoğun biçimde etkisi altında olan
ülkelerdeki yaşam koşullarının iyileşmesi bireylerin çok daha uzun yaşamasını sağlamıştır.
Bunun yanı sıra, önceki nesillerle karşılaştırıldığında bireylerin değerleri, tutumları ve yaşam
tarzları açısından daha uzun bir süre “genç tüketici” özelliklerini koruduklarını söylemek
mümkündür. Buna bağlı olarak, 40 ve 50’li yaşlardaki kadınlar pazarlamacıların vazgeçtikleri
tüketiciler değildir. Özellikle kozmetik, kişisel bakım, giyim sektöründeki markaların bireyin
“hissettiği yaşta” hareket etmesine- yani tüketmesine- ilişkin mesajlara medyada çok sık
rastlanmaktadır448.
Gençlerin moda eğilim ve değişimlerine karşı daha duyarlı olduğunu söylemek hâlâ
mümkün olsa da, 50 yaş ve üstündeki tüketicilerin modaya olan ilgisi de dikkate değerdir.
448
Jackson ve Shaw, s.18.
183
Önceleri, 50 yaşını tamamlayan tüketicilerin modaya ilgilerini yitireceklerine ilişkin doğal bir
varsayım hâkim olmuştur. Bu yaş grubunda yer alan tüketicilerin modaya olan ilgilerinin daha
uzun sürmesi, yeni bir kavram olan “Peter Pan pazarlaması” kavramını ortaya çıkarmıştır.
Adını hiç büyümeyen bir çocuk olan masal kahramanı Peter Pan’den alan bu pazarlama
stratejisi, 50 yaş ve üzerindeki tüketici kitlesinin gençler kadar modaya önem veren ve
dolayısıyla önemli bir tüketici segmenti olarak olarak dikkate alınması gerekliliği üzerinde
durmaktadır. Yalnızca gençlere odaklanan moda markaları, 50 yaş ve üzeri tüketici grubunun
en hızlı gelişen ve harcanabilir gelirleri en yüksek bireylerden meydana gelen bu segmenti
gözden kaçırmakla eleştirilmektedirler. Oysa ki bu eğilim, gelişmiş küresel ekonomiye uyum
sağlamış tüm pazarlarda, orta yaş grubunun daha genç görünüyor ve davranıyor olması
yönünde bir davranış değişikliği yaratmıştır449.
Giyim modası için harcama yapan tüketicinin demografik özelliklerinin eskisi kadar
öngörülebilir olmaması ve buna bağlı olarak markaların hangi tüketiciye odaklanmalarının
daha kârlı olacağını belirlemekte zorlanmaları yeni marka stratejilerin ortaya çıkmasını
sağlamıştır. Bu stratejide perakende moda mağazaları tek bir hedef kitleye yönelmek yerine,
yaş ve yaşam tarzı temelinde farklılaşan pek çok hedef kitleye ayrı ayrı odaklandıkları alt
markalar ya da ürün grupları oluşturmaktadır. Bu şekilde bir bölümleme yapılması moda
alışverişine daha az harcama yapması beklenen tüketici gruplarına daha düşük fiyatlı; daha
fazla harcama yapması olası görünen tüketici grubu için ise daha özellikli ve yüksek fiyatlı
ürünler sunmayı da sağlamaktadır. Böylece bir marka, bebek, çocuk, genç, öğrenci, çalışan,
ebeveyn, yetişkin, yaşlı olmak üzere pek çok farklı yaş grubu ve yaşam tarzına
yönelebilmektedir.
Bu tür bir strateji izlemek, özellikle küresel markaların yerel uygulamalarında da
kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir. Küresel tüketim kültürünün etkisi altında olsalar da her
ülkenin ve hatta bunların belirli bölgelerinde tüketici nitelikleri ve beklentileri değişiklik
gösterecektir. Ülkenin genç ve yaşlı nüfus oranı gibi pek çok faktör markaların yerel
uygulamalarında, özenli bir hedef kitle değerlendirmesi gerçekleştirmesini zorunlu
kılmaktadır ve bu noktada tüm yaş ve yaşam tarzı gruplarına göre bölümlenen ve koleksiyon
geliştiren markaların başarıları daha yüksek olacaktır.
449
Jackson ve Shaw, s.52, 53.
184
ABD kaynaklı araştırmaların sunduğunun aksine, Türkiye’de modaya ilgi duyan ve
tüketen kişilerin çoğunluğunun genç tüketiciler olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’nin
küresel tüketim kültürüne yakınlaşma süreci, önemli ekonomik ve siyasi gelişmelerin
yaşandığı 1980’lerde başlamıştır. Dolayısıyla 1980 ve sonrasındaki kuşakların küresel
eğilimlere daha fazla ilgi gösterdiği öngörülebilir. Çalışmamızın genç tüketiciler üzerine
odaklanmış olmasının nedenlerinden biri de budur.
Genel bir bakış açısı yakalamak üzere, tüketim pazarında aktif olarak tanımlanan tüm
kuşakları incelemek faydalı olacaktır. Çeşitli kuşakları temsil eden nitelikler ve bunların
tüketim alışkanlıklarındaki dikkat çekici nitelikler aşağıda yer almaktadır450:
Bebek patlaması kuşağı (baby boomers; me generation; baboo; love generation;
woodstock generation; sandwich generation), 2015 yılında 51 ve 69 yaş aralığında olan
tüketicileri kapsamaktadır. Temel yaşam tarzı özellikleri, kariyer odaklılık (emeklilik sonrası
da çalışmaya devam etme eğilimi) ve aile sorumluluklarının yüksek olması (ebeveynlerinin ve
çocuklarının bakımını üstlenirler) ile tanımlanır. Bireysellik, kendini ifade etme, iyimserlik,
otorite bilinci, kişisel doyum ve toplumsal kabul bu kuşağın temel değerleridir. Genellikle
sağlık, enerji ve bakım ürünlerine yönelmektedirler: Plastik cerrahi, botox, yaşlanma karşıtı
(anti-aging) ürünler, saç ekimi, Viagra ve eşdeğerleri, sağlık kulüpleri ve spa hizmetleri,
kozmetik, saç boyası, sağlıklı ve organik yiyecekler, yaşamlarını kolaylaştıracak ve vakit
kazandıracak yeni ürün ve teknolojiler. Fiyata hassasiyet göstermekle birlikte, üstün ve
değerli bir ürün için harcama yapabilir. Hizmet kalitesi ve düşük fiyat önerisine önem verirler.
Bebek patlaması kuşağında yer alan bireylerin iletişim yöntemleri ise şöyle
tanımlanmaktadır: Güvenilir kişilerin ya da arkadaşların görüşleri önemlidir. Bu nedenle,
ağızdan ağıza iletişim bu kuşak için değerlendirilebilir bir iletişim yöntemidir. Televizyonu
yoğun bir şekilde kullanırlar. İnternette kolaylık ve kişiselleştirme beklentileri vardır: Sağlık
bilgilerine ulaşmak ve çevrimiçi iş siteleri, sosyal ağları kullanmak isterler. Taşınabilir telefon
için harcama yapmalarına karşın bunları arama yapmak ve kısa mesaj göndermek dışında
kullanmazlar. Olumlu, duygusal olarak anlamlı kavram, kelime ve imge kullanımı önemlidir;
hikaye anlatımı yöntemi ikna edici olabilir; soruların baştan sona cevaplanmasını beklerler.
450
Kaylene ve Page, “Marketing to the Generations”. Journal of Behavioral Studies in Business (t.y.).
http://www.aabri.com/manuscripts/10575.pdf (7 Kasım 2014).
185
X Kuşağı (generation X; baby bust; slackers; why me generation; latchkey
generation), 2015 yılında 38 ve 50 yaş aralığında olan tüketicileri kapsamaktadır. Yaşam
tarzlarını belirleyen temel özellikler; iyi eğitimli olmaları, kendi işini yöneten profesyonel
olma eğilimi, ailelerine önem vermeleri, yaşama kötümser, şüpheci ve gerçekçi yaklaşımları,
gelenekçiliği sorgumaları ile tanımlanmaktadır. Ayrıca, boşanma oranları ve şiddet eğiliminde
artış dikkat çekmektedir. Temel değerleri, çokkültürlülük, küresel düşünme, dengeli aile-işyaşam, çok düşük marka sadakati, bireysellik;,öğrenme, gelişme, yükselmedir. Yöneldikleri
ürünler, iletişim ve teknoloji ürünleri, ev eşyaları ve sigorta ürünleridir. Evleri ve genç
çocukları için harcama yaparlar. Ev sahipliği oranı yüksektir. Önceki kuşaktan çok daha fazla
fiyat hassasiyetine sahiptir ve değer temelli perakendecilere yönelmeleriyle dikkat
çekmektedirler.
X Kuşağı ile iletişim kurarken aile gibi yaklaşmak önemli bir stratejidir. Bu
kuşaktaki kişiler, ürünlerin niteliklerini ve bu niteliklerin onlar için neden önemli olduğunu
öğrenmek isterler. Reklamlara itibar etmezler ve şüpheci yaklaşırlar. Kendi yaşam biçimlerine
uygun bir şekilde tasarlanmış ürün ve mesaj beklentileri vardır: Resmi olmayan iletişim tarzı,
açık sözlülük, dolambaçsız gerçekler, samimiyet, dürüstlüğe önem verirler. Bu kuşakta
televizyonun etkisi azalmış ve bunun yerine internet önem kazanmıştır: e-Posta, multimedya,
doğrudan posta, ağızdan ağıza iletişim, sosyal etkinlikler, akran toplantıları değerlendirilebilir
iletişim yöntemlerini oluşturmaktadır.
Y Kuşağı (generation Y; millenials; echo boomers, why generation; net generation;
gen wired; we generation; dotnet; ne(x)t generation; nexters; first globals; iPod generation;
iYgeneration) 2015 yılında 21 ve 38 yaş aralığında olan tüketicileri kapsamaktadır. Bu
kuşakta yer alan bireylere göre yaşam hızla değişmektedir. Kadınlar tam zamanlı
çalışmaktadır ve aileler çift gelirlidir. Birçoğu üniversite mezunudur, iş gücüne katılmaktadır
ve yaşam boyu eğitim planları bulunmaktadır. Çok farklı aile yapılarını normal kabul
etmektedirler ve etnik ve kültürel farklılığa saygıları yüksektir. Bu kişilere göre her şey
olanaklı ve kabul edilebilirdir. Deneyim önemlidir. Bencil, özgüven sahibi, bağımsız ve özerk
bireyler olarak tanımlanırlar. Ayrıca açık görüşlü, iyimser, hedef odaklı, başarı algısına
odaklıdırlar ve kişiselleştirme, detaylı inceleme, bütünlük, işbirliği, hız, eğlence, yenilik
değerlerine önem verirler. Sosyal kabul, bağlantı kurma, uyma davranışları belirgindir. Sosyal
186
ağ iletişimine ihtiyaçları yüksektir. Bu kişileri tanımlayan diğer değerler, günü yaşamaları,
gerçeklik ve doğruluk, dürüstlük, mizah, eşsizlik, bilgiye önem vermeleridir. Materyalist
değiller; yaşamdan huzur ve içsel anlam beklentileri vardır.
Sosyal farkındalıkları yüksektir ve prestij ürünlerine yüksek oranda harcama
yapmaktadırlar. İmajları kendilerini ifade ediş biçimleridir. Moda, giyim, aksesuar, ayakkabı,
aktif spor ekipmanları, eğlence, otomobil, elektronik ürünler, hızma (piercing) ve dövme,
kişiselleştirilmiş
ürünlere
yönelmektedirler.
Yeni
ürünler
dikkatlerini
çeker
ve
perakendecilerin sürekli yenilik ve değişim içinde olmasını beklerler. Aktif olarak alışveriş
yapmakta ve markaya önem vermektedirler. Prestij ürünleri satın alırlar. Kaliteye değil ama
fiyata önem verirler. Fiyat karşılaştırması yapmakta ve iyi olanı uygun fiyata almaya önem
vermektedirler.
Y Kuşağı, küresel sınırların şeffaflaştığı teknoloji, elektronik ve kablosuz toplumun
bireyleridir. Tercih ve beğenileri erken yaşlarda oluştuğu için bu yaşlarda marka sadakati
yaratmaya çalışılmalıdır. Küreselleşme, küresel vatandaş gibi kavramlar temelinde,
markaların küresel ısınma vb. gerçek hedefler belirlemesi, kurumların bir değişim aracı olarak
konumlandırılması yararlıdır. Reklamlar, dergiler, internet siteleri, televizyon ve radyo
programları, video oyunları içinde yer almalıdır: MTV, American Idol, Big Brother gibi
mecra ve programlar bunlardan bazılarıdır. Çevrimiçi, çevrimdışı ve ağızdan ağıza iletişimin
bir arada kullanımı bu nesil için en uygun iletişim yöntemidir. Daha incelikli, lokal olarak
planlanan kampanyalar etkilidir. Reklamlarda ırk ve etnik köken ayrımcılığından
sakınılmalıdır. Uygun müzik, dil ve imgeler kullanılmalıdır, takım ruhunu vurgulayan
mesajlar verilmelidir. Halkla ilişkiler ve söylenti pazarlaması da reklam kadar etkilidir.
Etkinlik sponsorluğu, elektronik medya, e-posta ve sesli posta, doğrudan posta katalogları,
görsel iletişim yöntemleri kullanılabilir. Mizah ve ironi içeren reklamları tercih ederler. Süreli
yayınlara nadiren üye olurlar. Televizyonu daha az seyrederler. İzledikleri zaman da yayın
akışını takip etmezler. Dijital ortamda ulaşmak daha kolaydır. İnteraktif mesajları tercih
ederler. İçerik her şeyden önemlidir ve içeriğin sınırlama olmadan bir platformdan diğerine
aktarılabilir olması zorunludur. Birçoğu kendi içeriklerinin yaratıcısı, dağıtıcısı ve kullanıcısı
konumundadırlar.
187
Z Kuşağı (generation Z; tweens; baby bloomers; generation 9/11, generation XD),
2015 yılında 21 yaş altında olan tüketicileri kapsamaktadır. Bu kuşaktaki bireylerin
ebeveynleri geç evlenmiştir ve boşanma eğilimleri daha düşüktür. İnternetsiz yaşamı
tanımamakta ve buna bağlı olarak teknolojiye hakimdirler. Ergen yaşam tarzının pazarlama
mesajlarında dayatılması nedeniyle çocukluklarını yitirmiş nesil olarak tanımlanır; Disney
Channel’ın Hannah Montana, Selena Gomez, High School Musical karakterleri bu kuşağın
ikonlarıdır. Bu kuşağın temel değerleri şöyle tanımlanabilir: Geleneksel değerleri benimseyen
yeni muhafazakar nesildir. Aile kurumuna önem verirler, sorumluluk sahibidirler, diğerlerinin
görüşü önemlidir, ait olma ihtiyaçları yüksektir, güvenliğe önem verirler. Bununla birlikte,
kendilerine güveni yüksek ve iyimserdir.
Giyim ürünlerine çok önem verirler. Müzik, moda, kozmetik ve video oyunları satın
alırlar. Sağlıksız ve aşırı kilolu bir nesil olacakları tahmin edildiği için spor salonu üyelikleri
ve sağlık sigortası ürünlerine yönelecekleri tahmin edilmektedir. Akran grubu tarafından
kabul görmelerini ve aidiyet tatmini yaşamalarını vaat eden ürünlere yönelirler. Bilgi çağında
büyüdükleri ve özellikle yabancılara karşı dikkatli ve güvenli bir yaşam fikrine alıştırıldıkları
için yurttaşlık hizmetlerine de önem vermeleri beklenir. Eğitim de güvenlik sağlama yolu
olarak değer kazanmaktadır. 18 aydan itibaren markaları ayırt edebildikleri belirtilmektedir.
Ailelerinin satın alma kararlarında çok etkilidirler. Markalarla en sık karşılaştıkları mecra
televizyondur ve ailelerinden televizyon reklamlarında gördüklerini satın almalarını isterler.
4.1.2.2. Yaşam Tarzı Özellikleri
Özellikle lüks tüketim söz konusu olduğunda tüketicinin yaşamdaki konumunu ifade
eden “sınıf” kavramı, toplumsal tabaka sisteminin çeşitli aşamalarındaki bireylerin tüketim
davranışlarına yol gösteren ve bunları açıklayan bir olgu olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde
ise, bireylerin tüketim davranışları konusunda “yaşam tarzı” kavramının belirleyici olduğu
görülmektedir. Bu terim, tüketicilerin harcanabilir gelirlerinin biraz yükselmeye başladığı
188
1950’lerde ortaya çıkmış, 1960’larda ise dönemin tüketim alışkanlıklarını tanımlamak için
sıkça kullanılmaya başlanmıştır451.
Sınıf sisteminin geçerliliğini yitirmesi, tüketim nesneleri karşısında daha fazla kişinin
eşit duruma gelmesi, pazarın ve içinde yer alan markaların stratejilerinin değişmesine sebep
olmuştur. Çalışan, yalnızca ihtiyaçlarını karşılayabilen ve zaten bundan fazlasını
gerçekleştirmenin toplumda yüksek parasal ve kültürel sermaye sahip bireylere ait bir
ayrıcalık olduğuna inanan sınıfın yerini; toplumdaki yerini tüketim nesneleriyle ortaya koyan
ve bu nedenle çoğu zaman ihtiyaçlarının yanı sıra arzuları temelinde tüketimde bulunan bir
tüketici grubu almıştır. Bu niteliklere sahip tüketici grubu, güncel literatürde “orta sınıf”
olarak adlandırılmaktadır.
Bu durumun İngiltere’deki istatistiksel görünümü, 1950’lerin ikinci yarısından
günümüze uzanan süreçte, kendini “orta sınıf” olarak tanımlayan bireylerin oranı yüzde
15’ten yüzde 70’e yükselmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte, orta sınıf olarak
tanımlanan bu tüketicileri (yani her on kişiden yedisini) temsil eden ortak bir yaşam tarzı
tanımlanamamaktadır. Aksine, beğeni ve tüketim kalıplarının sağlam sınırları günümüzde fark
edilir biçimde belirsizleşmiştir. Bu sınıfa mensup bireylerin çoğu kendi evine sahiptir ve daha
da yüksek oranda birey araba sahibidir. Aksi yönde de bir değişim de meydana gelmiştir.
Devlet başkanları spor ayakkabı giymekte, Cambridge düşesi kitlesel markalar olan Topshop
ve Zara’dan alışveriş yapmaktadır452. Bu örnekler, tüketim alışkanlıklarında sınıf sistemine
ilişkin göstergeleri kaybolduğunun kanıtı olarak değerlendirilmektedir.
Harry Wallop, sosyal statünün eski göstergeleri olan aile, eğitim ve mesleğin,
günümüzde statüye dair belirleyici unsurların bir kısmını oluşturduğunu ve bu süreçte
tüketimin önemli bir role sahip olduğunu belirtmektedir. Bireylerin yaşamını donatacak çok
sayıda mağaza, marka ve ürünün mevcut olması, “orta sınıf” olarak tanımlanan kitlenin çok
farklı özellikler gösteren çeşitli tüketici gruplarını meydana getirmesini sağlamıştır. Tüketim
kararları, orta sınıfa hitap eden hızlı moda markası Zara giysileriyle görünen Cambridge
Düşesi’nden maaş gününe kadar karnını doyurmakta zorlanan, ucuzluk süpermarketinin
451
452
Wallop, s.6.
Wallop, s.8.
189
düşük gelirli müdavimleri olan “Asda kadını”nı kapsayan orta sınıf içinde ayrım yapılmasını
sağlayan unsurdur453.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki orta sınıf olarak tanımlanan bireylerin tüketim
davranışlarını inceleyen Silverstein ve Fiske (2003), bu tüketicilerin günümüzde daha yüksek
kalite ve zevk peşinde olduklarını belirtmişlerdir. Orta sınıf, eskiye oranla daha eğitimli, daha
fazla seyahat etmiş ve daha fazla gelire sahip bir tüketici grubunu oluşturmaktadır. Bunun
sonucu olarak da, iyi tasarım iyi mühendislik ve iyi işçilik ürünleri için yüzde 20 ile yüzde
200 oranında daha fazla harcama yapabilmektedirler454.
Silverstein ve Fiske, tüketicilerin giderek daha seçici bir biçimde alışveriş
yaptıklarını ifade ederken, kendileri için önemli buldukları ürünler için daha fazla para
harcadıkları, önemli bulmadıkları ürünler için de daha az para harcadıklarını belirtmektedir.
Örneğin, tüketiciler önemli buldukları bir ürün için kitlesel bir markanın ürünlerinden daha
fazla bir ücret ödeyerek yeni lüks bir ürün satın alabilirler. Bunun karşılığında önemli
bulmadıkları bir ürünü, düşük fiyatlı ya da özel markalı ürünlerden tercih etmektedirler.
Örneğin,
Mercedes
yapabilmektedir
455
otomobil
kullanan
bir
kişi
ucuzluk
marketinden
alışveriş
. “Prada and Primark” güncel kaynaklarda ve medyada, pahalı ve ucuz
moda ürünlerini bir arada kullanan; varlıklı ama fırsatları yakalamaktan hoşlanan tüketicileri
tanımlamak için kullanılan bir terimdir456.
Bill Webb, sonraki bölümlerde moda tüketimi bağlamında incelenecek yeni
tüketiciye ilişkin şu özelliklere dikkat çekmiştir457:

Yeni tüketici, toplumu sınıf sistemine göre bölümlemeye karşı koyan bir anlayış
benimsemiştir. Bu tüketici grubu istek ve arzuları bakımından daha karmaşık bir
hale geldikçe, onları kategorize etmeye çalışan psikografik segmentasyon
modelleri de benzer bir eğilim göstermektedir. Tüketiciler, tüketim eylemlerinde
doğdukları neslin, bulundukları yaşam evresinin, kendi gelir ve yaşam
453
Wallop, s.11.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.48.
455
Silverstein ve Fiske, 2008, s.50.
456
Jackson ve Shaw, s.13.
457
Bill Webb, “Retail Brand Marketing in the New Millenium”, Tony Hines ve Margaret Bruce (Ed,), Fashion
Marketing: Contemporary Issues içinde İngiltere: Butterworth-Heinemann, 2001, s.70-72.
454
190
biçimlerinin, referans gruplarının ve kişiliklerinin özelliklerini yansıtmaktadır.
Tüketicilerin, çevresindekilerin baskısıyla basmakalıp bir modele uymaya
zorlandığı geleneksel tüketim davranışlarının aksine, yeni tüketiciler “kendileri
olma” özgürlüğüne her zamankinden daha fazla önem vermektedir. Sonuç
olarak, bu tüketici grubu, bireyselliğe hiç olmadığı kadar önem veren
tüketicilerden oluşmaktadır ve bunlar mal ve hizmetleri kendi yaşamlarını
kontrol altında tutma amaçlarına hizmet eden araçlar olarak kullanmaktadırlar.
Bu bireyler, herhangi biri olmadıklarını hissetmek isterler. Bu tüketiciler için
“aile” bir birlik kurumu değil; herkesin kendine ait cep telefonuna, televizyona,
bilgisayara, ev anahtarlarına, yemek düzenine, giyim stiline, arkadaşlara ve
değerlere sahip olduğu bir ortak yaşam alanı olarak kabul etmektedir.

Tüketicilerin kitlesel ürünler ve birbirine benzeyen mağazalar fikrini, kendileri
için doğru olan bir şey ya da bir yer bulmak üzere reddetmektedir. Araştırma
temelli pazarlama yöntemleri, büyük oranda risk azaltmak ve hedef tüketicinin
tanımlanabileceği
kabul
edilebilir
bir
ortak
payda
segmenti
bulmayı
amaçlamaktadır. Bu nedenle, pazarlamanın kendisinin bir tür değişim sürecinden
geçtiği söylenebilir.

Yeni tüketicinin artan bireysellik arayışının yansımaları, ticari birliklerden
politik partilere, dini kurumlardan perakende işbirliğine dek birçok alanda yer
alan kolektif kurumların sayısındaki dikkate değer azalma oranlarında
görülebilir. Bununla birlikte tüketiciler, güvenlik, birlik ve dayanışma
ihtiyaçlarını gruplar ve “kabileler” oluşturarak gidermektedir. Bunun en belirgin
örnekleri spor takımlarının destekleyicileridir. Markalar açısından da benzer
oluşumlar söz konusudur. Örneğin, Harley Davidson markasının kullanıcı grubu
üyelerinin bu duygularını tatmin edebilecek bir birlik meydana getirmişlerdir.

Tüketiciler çeşitli ihtiyaçlarıyla bağlantılı tercihlerini ifade etmektedir: Ev
ihtiyaçları, boş zaman ihtiyaçları, çalışmayla ilgili ihtiyaçlar, “kendini
gerçekleştirme” ihtiyaçları gibi. Kendilerini belirli bir zamanda buldukları
duruma göre farklı satın alma tutumları ve davranışları sergilemektedirler. Bu
nedenle neyi, ne zaman satın alacaklarını belirlemek zordur.
191

Eğitim seviyeleri yükselmiştir. Daha da önemlisi, özellikle son iki nesil, yazılı
basın, televizyon, radyo gibi farklı mecralardaki pazarlama mesajlarına ilişkin
deneyim sahibidir. Dolayısıyla, tüketiciler çeşitli pazarlama stratejileri ve
programlarına karşı bilinçlenmişlerdir. Bu nedenle, yeni tüketicinin pazarlama
mesajları ile ikna edilmesi daha zordur. Tüketiciler, daha iyi bir fırsat
sunduklarına inandıkları alternatif kurum ve markaları değerlendirmeye daha
isteklidir.
İletişim
teknolojisi
ve
dağıtım
olanaklarının
ucuzlayarak
yaygınlaşması, tüketicilerin küresel tedarikçilere yönelmesini kolaylaştırmıştır.

Tüketiciler, kendi problemlerini çözme konusunda daha az yardım almaya
başlamışlardır. Ne zaman neye ihtiyaçları olduğunu, hangi ilacı kullanacakları,
nerede tatil yapacakları, nasıl bir akşam yemeği planlayacakları, ne giyecekleri,
ne okuyacakları gibi kararlar verme aşamasında kendi fikirlerine eskisinden
daha fazla güvenmektedirler. Bu noktada, markaların pazarlama mesajları ve
çeşitli alanlardaki otoriteler tüketici kararlarındaki belirleyiciliğini yitirmiş
görünmektedir.

Yeni tüketiciler için zaman, paradan çok daha değerlidir. Tüketicilerin
çoğunluğu, zamanı paraya tercih etmiş ve kişisel zaman verimliliğini arttırmanın
yollarını aramaya başlamışlardır. Bu bağlamda, yeni tüketicinin en belirgin
söylemi, “şimdi istiyorum”dur. “Vakitten tasarruf etme” pek çok markanın temel
vaadi haline gelmiştir. Bu nedenle markalar ürün değil, ürünü tüketmenin
deneyimini satmaktadır. Bazı perakendeciler, aynı ürünü daha kolay erişilebilir
bir lokasyondan daha hızlı ve pratik biçimde satın alabilmek gibi tüketiciye vakit
kazandıracak düzenlemenin karşılığında daha yüksek fiyatlar ve kâr payı talep
etmektedir ve bu durum tüketici tarafından kabul edilebilir görünmektedir.

Ikea örneğinde görüldüğü gibi, tüketicinin istediği mobilyaları anında satın alma
ve kısa bir işlem sonrasında kullanılabilir duruma getirmesi bu bağlamda önemli
bir faydadır. Benzer şekilde, hızlı moda da tüketicinin gördüğü stillere çok kısa
zamanda sahip olabilmesini sağlayan bir yöntem ve stratejidir. Teknoloji,
tasarım, üretim ve dağıtım süreçlerini hızlandırdıkça, tüketicilerin zamana ilişkin
tahammülleri de azalmaktadır. Hazır yemekler, hızlı restoranlar, yaygınlaşan
vale hizmetleri, danışma hatları, ödeme sırasında beklememeyi vaat eden
192
süpermarketler gibi pek çok mal ve hizmet, tüketicinin zamana karşı hassasiyeti
temelinde anlamlıdır. Çevrimiçi alışveriş deneyimi de tüketiciye sahip olduğu en
değerli şey olan zamanı kazandırmak konusunda fayda sağlamaktadır. Bu
kurumların temel vaadi, tüketiciye çok kısa zamanda fazla ve anlamlı bilgi ve
seçenek sunma sürecinin ardından doğru ürünü satın alabilmeleridir.

Yeni tüketicinin ihtiyaçları ürün kategorileri temelinde değil, çok boyutlu yaşam
tarzları temelinde tanımlanmaktadır. Tüketicilerin eylemleri bulanıklaşmıştır.
Pazarlama iletişiminde ürün faydasının yanı sıra eğlence ve zamandan tasarruf
gibi mesajlar verilmesinin nedeni bu şekilde değerlendirilebilir.
4.2. “Yeni Lüks” ve Tüketici
Günümüzde lüks mal ve hizmetler geleneksel tanımın öngördüğü seçkin azınlık ile
buluşmaya devam ediyorken, geniş kitlelerin sahip olabileceği, ulaşılabilir bir lüks tanımı da
yapılmaktadır. Farklı kaynaklarda çeşitli başlıklar altında ifade edilen ulaşılabilir lüks, bu
seçkin azınlığın dışında kalan; ancak, bu sınıfa öykünmekte olan bir sosyo-ekonomik sınıfın
tüketim biçimini ifade etmektedir. Bu tür bir tüketim söz konusu olduğunda üst-orta ve orta
sınıfın bu tanımlamaya uygun olduğu görülmektedir. Bu nedenle lükse ilişkin yapılan bu yeni
tanımlamalar, söz konusu sosyo-ekonomik sınıfların lüks tüketimine ve dünyanın küresel
ekonomiye adapte olan toplumlarında yakın zamanda tartışılan orta sınıfın lükse ilgisi üzerine
çalışmalarla eşzamanlı olarak artmıştır.
Bu bölüm, tüketicinin “yeni lüks” ile ilişkisi bağlamında iki amaca odaklanmıştır:
Öncelikle, lükse ilişkin algıdaki değişim sürecinin tüketici perspektifinden nasıl
değerlendirildiği incelenecektir. Çeşitli tüketici araştırmalarının sonuçları değerlendirilerek,
lüksün geleneksel kabulünden farklılık gösteren “yeni lüks” kategorisinin tüketici zihnindeki
varlığı değerlendirilecektir. Bunun ardından, tüketicilerin “yeni lüks”e yönelmesini sağlayan
ekonomik ve toplumsal faktörler incelenecek; buna bağlı olarak “yeni lüks”ün tüketiciye vaat
ettikleri ve bireylerin bu ürünleri deneyimlemesinden elde ettikleri kazanımlar tartışılacaktır.
Yeni lüksün, tüketici pazarında geleneksel lüks markalar ile kitlesel markalar arasında bir
konumda olduğu kabulünden yola çıkarak, hem lüks hem de kitlesel markaların geleneksel
193
tüketicilerinin alışılagelmiş tüketim davranışlarından uzaklaşarak bu kategoriye yönelme
nedenleri açıklanacaktır.
“Yeni lüks”e ilişkin kaynakların kitlesel ürünlerin geleneksel kullanıcılarının daha iyi
ve ayrıcalıklı ürünlere yönelmesi yönündeki tüketici davranışını açıklama konusunda zengin
bir kaynak oluşturduğunu belirtmek gerekmektedir. “Lüksün demokratikleşmesi” ve “yeni
lüks” kavramları genellikle orta sınıfın daha ayrıcalıklı ürün ve deneyimlere yönelmesiyle
ilişkilendirilmektedir458. Tüketicilerin bu yönelimi, günümüz tüketici davranışlarına açıklık
getiren, belirli ürün kategorilerinde daha yüksek harcama yapmayı ifade eden “trading-up”
kavramına odaklanılarak açıklanacaktır. Bu harcama eğiliminin, tüketicinin gelir düzeyiyle
gösterdiği tutarsızlık, çoğu kez bireylerin yaşamlarının diğer alanlarında ve belirli ürün
kategorilerinde tasarruf etmelerini gerekli kılmıştır. Bu tüketici davranışı ise “trading down”
başlığı altında açıklanmaktadır. Tüketicilerin ayrıcalıklı ürünlere yönelmesinin aksi yönde bir
tüketici davranışını oluşturan ve geleneksel lüksün tüketicilerinin “yeni lüks” kategorisine
yönelmelerine ilişkin kaynaklar ise sınırlıdır. Bu tüketici davranışının belirgin örnekleri bu
alanda oluştuğu için giyim modası özelinde ele alınacaktır.
4.2.1. “Yeni Lüks” Kategorisinin Tüketici Perspektifinden Değerlendirilmesi
Tüketicilerin, lükse dair inanç ve kabullerinde önemli bir değişim süreci içinde
oldukları,
kavramın
medyada
ve
gündelik
yaşamdaki
kullanım
biçimlerinde
gözlemlenebilmektedir. Tüketici araştırmaları da bireylerin lükse ilişkin inanç ve tutumlarında
farklı yaklaşımların varlığını ortaya koymuştur. Pamela N. Danziger’ın “Let Them Eat Cake:
Marketing luxury to the masses – as well as the classes” adlı kitabında yer alan araştırma,
tüketicilerin lükse dair tutumlarını değerlendirmeyi hedeflemektedir. Söz konusu araştırma,
tüketici algısında lüksün geleneksel anlamından uzaklaştığını ve lüksün sahip olması beklenen
temel niteliklerin önemini yitirdiğini ortaya koyması açısından önemlidir. Sonuçlar,
tüketicilerin lüksü daha esnek ve bireyin yaşadığı olumlu deneyimle ilişkili olarak
458
Tanneeru, Manav. “New Luxury Caters to the Middle Class”, CNN U.S. 28 Kasım 2006. http://articles.cnn.
com/2006-10-18/us/bin.luxury.overview_1_new-luxury-goods-neil-fiske-luxury-products?_s=PM:US
(19
Haziran 2012).
194
tanımladığını göstermiş ve “geleneksel lüksün” yanında bir ürün ya da marka kategorisi
olarak yer alan “yeni lüks” kavramının varlığını onaylamıştır.
Danziger’in araştırması, tüketicilerin lükse ilişkin algılarının lüksün geleneksel
kaynaklarda yer alan tanımına mı yoksa “yeni lüks” olgusuna mı yakın olduğuna ilişkin bir
bakış açısı sağlamaktadır. Araştırmada yer alan sorular, tüketici bakış açısıyla yeni lüksün
geleneksel lüksten farklılaşan niteliklerini sergilemesi açısından çok önemli bir kaynaktır459:
1. Lüks, en pahalı ya da en ayrıcalıklı marka olmak zorunda değildir.
2. Lüks bir parça satın aldığımda, bunun ortalama bir parçadan daha iyi olduğunun belirgin
ölçüde anlaşılmasını isterim.
3. Lüks bir şeyin maliyeti ile değil; bana ne ifade ettiği ile ilgilidir.
4. Lüksü indirimde satın alma duygusundan hoşlanıyorum ve çoğunlukla en düşük fiyat veya
en iyi kaliteyi araştırıyorum.
5. Lüks gösterişçi tüketimle ya da bir şeyleri etkilemek için satın almakla ilgili değildir.
6. Lüks, istediğim şeyi istediğim zaman yapabileceğim duygusuna sahip olmaktır.
7. Lüks, tutku ve ilgilerimin peşinden koşabilmektir.
8. Lüks herkes içindir ve herkes için farklıdır.
9. Bence lüks duygularım ve ailem, arkadaşlarımla güzel hatıralara sahip olabilmemle ilgilidir.
10. Lüks hayatı daha konforlu ve anlamlı hale getiren şeyleri satın alabilmektir.
11. Lüks, giydiğim şeylerde, kullandığım arabada, evimi dekore ediş biçimimde kişiliğimi ve
bireyselliğimi ifade edebilmemdir.
12. Lüks bir yaşam tarzım olduğu için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.
13. Lüks parçalar satın almak sevdiklerimi ve kendimi şımartmanın bir yoludur.
14. Lüks, masaj yaptırmak ya da sıcak bir banyo yapmak gibi, şımarmış hissetmekle ilgilidir.
15. İki ürün kalite açısından eşitse lüks markanın itibarını temel alarak satın alırım.
16. Yaşamımın bu döneminde, daha fazla şey satın almaktan ziyade, paramı hayatımın geri
kalanında hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih ediyorum.
17. Yaşamınızda bir kez lüksü deneyimlediğinizde, bir daha asla sıradan bir yaşama geri dönmek
istemezsiniz.
459
Danziger, s.76, 77.
195
18. Lüks deneyimler, hoş olsalar bile kısa sürelidir. Bu nedenle, saklayabileceğim ve
yaşatabileceğim lüks parçaları satın almayı tercih ederim.
19. Bugün lüks parçalar satın almak, geçmişte olduğundan daha önemsiz görünmektedir.
20. Evim için geçmişte olduğundan daha az lüks parçalar satın alarak tasarruf ediyorum.
21. Lüks ürünün markası ile tanımlanmaktadır. Bu nedenle marka lüks değilse, ürün lüks
değildir.
Tüketicilerin lükse dair tutumlarını, Likert ölçeğinin kullanıldığı anket yöntemiyle
ölçen araştırma kapsamında değerlendirilen, “Lüks, en pahalı ya da en ayrıcalıklı marka
olmak zorunda değildir” ifadesi, tüketicilerin önemli bir kısmı tarafından onaylanmıştır. Bu
sonuç, geleneksel kabulünde lükse dair en belirgin nitelik olarak tanımlanan pahalı ve
dolayısıyla zor ulaşılır olma beklentisinin önemini yitirdiğini göstermektedir. Bunu
destekleyen bir diğer ifade ise, “Lüks, bir şeyin maliyeti ile değil, bana ne ifade ettiği ile
ilgilidir” olmuştur. Bu ifade de tüketiciler tarafından yüksek oranda onaylanmıştır. “Lüks
herkes içindir ve herkes için farklıdır” ifadesine verilen olumlu yanıtlar da tüketicilerin
lüksün demokratikleşmesine ilişkin olumlu yaklaşımlarını gösterir niteliktedir.
“Lüks gösterişçi tüketimle ya da bir şeyleri etkilemek için satın almakla ilgili
değildir” ifadesine katılım oranı da dikkat çekici biçimde yüksektir. Bu durum, tüketicilerin
lüksle ilişkilerinin gösteriş yapma temelinde şekillenmediğini göstermektedir. “Lüks hayatı
daha konforlu ve anlamlı hale getiren şeyleri satın alabilmektir” ifadesinin yüksek oranda
onaylanması, tüketicilerin gösteriş amaçlı tüketim yapmadıkları; lüksü varlıklarını diğerlerine
sergilemek değil; yaşamlarını kolaylaştıracak ve duygusal tatmin yaratacak deneyimler olarak
kabul ettiklerini ortaya koymaktadır. “Lüks ürünün markası ile tanımlanmaktadır. Bu
nedenle, eğer marka lüks değilse, ürün lüks değildir” ifadesine katılmayan tüketici oranının,
katılanlardan belirgin şekilde yüksek olması da bu durumu desteklemektedir.
Bununla birlikte, “Lüks bir parça satın aldığımda, bunun ortalama bir parçadan
daha iyi olduğunun belirgin ölçüde anlaşılmasını isterim” ve “İki ürün kalite açısından eşitse
lüks markanın itibarını temel alarak satın alırım” ifadelerine tüketicilerin çoğunun katılması,
lüksten belirli bir kalite ve statü beklentileri olduğu da göstermektedir. Burada ortaya çıkan
çelişki, geleneksel lüks tüketiminde ortaya çıkan iki tüketici davranışı olan “gösterişçilik” ve
196
“statü tüketimi” eğilimleri arasındaki farkın yansıması olarak değerlendirilebilir. Bu noktada,
O’Cass ve Frost’un (2004) lüks marka algısına ilişkin farklı tüketici davranışı boyutlarını
ortaya koymayı hedefleyen araştırması yararlı bir kaynak olarak kullanılabilir. Yazarlar, statü
ve gösteriş tüketimi kavramlarını arasındaki farka açıklık getirmeyi amaçlamaktadır460.
Bu araştırma, tüketicilerin diğerlerine gösteriş yapma amacının karşısında duran
kendini iyi ve özel hissetme amacında dahi saygı kazanmak üzere tüketimin diğerlerine
sergilenme amacı taşıdığını göstermektedir. Bununla birlikte, bu araştırma “yeni lüks” olarak
tanımlanan ürün ve markalara odaklanmadığı için, bunların tüketiminin statü tüketimi mi
yoksa gösterişçi tüketimle mi ilgili tatmin yarattığı farklı araştırmalar ile sorgulanabilir.
Tablo 4.12
Statü Tüketimi ve Gösterişçi Tüketimin Tüketici Odaklı Faydaları
Statü tüketimi
Gösterişçi tüketim
Diğerleri tarafından fark edilir.
Başarı sembolüdür.
Diğerlerinde de bulunur.
Prestij sembolüdür.
Saygı kazanır.
Varlık göstergesidir.
Popülerlik kazanır.
Başarı göstergesidir.
Kim olduğumu gösterir.
Statüye ilgi duyulur.
Kullanırken görülmek önemlidir.
Statü birey için önemlidir.
Statü imajımı yükseltir.
Kaynak: Aron O’Cass ve Hmily Frost, “Exploring Consumer Status and Conspicuous Consumption”. Journal of
Consumer Behaviour. Vol.4, No.1, 2004, s. 31.
Dubois,
Czellar
ve
Laurent
(2005)
tarafından
20
ülkedeki
tüketicilerle
gerçekleştirilen araştırma sonucunda, tüketiciler lükse ilişkin tutumları doğrultusunda üç
460
Aron O’Cass ve Hmily Frost, “Exploring Consumer Status and Conspicuous Consumption”. Journal of
Consumer Behaviour. Vol.4, No.1, 2004, s.31.
197
anlamlı segmente ayrılmıştır: Elitist, demokratik ve mesafeli. Bu sonuç, pazarda geleneksel ve
yeni lüksün pazardaki mevcudiyetini doğrular nitelikte değerlendirilebilir461:

Elitist: Lüksün sadece elit bir sınıfa uygun olduğunu düşünen geleneksel görüş
hakimdir. Buna göre, lüks ürünler çok az sayıda kişi için ulaşılabilir olmalıdır. Lüks, zevk
sahibi kişilere özeldir ve bir kişinin lüksü gerçek anlamda takdir edebilmesi için belirli bir
eğitim ve görgü seviyesine ihtiyacı vardırç Lüks, beğeni ile ilgilidir ve kullanıcısını
diğerlerinden farklılaştırır. Pahalı olması kaçınılmazdır. Elitist tüketicilere göre lüks kitlesel
olarak üretilemez ve süpermarket gibi kitlesel tüketim ürünlerinin yer aldığı satın alma
noktalarında bulundurulamaz.

Demokratik: Lüksün daha geniş bir kitle için ulaşılabilir olduğunu savunan, daha açık
görüşlü bir tutum benimsenmiştir. Lüks, zevk sahibi kişilere özel değildir ve lüksü takdir
edebilmek için özel bir eğitim ya da görgüye sahip olmaya gerek duyulmaz. Lüks ürünler
kitlesel olarak üretilebilir ve kitlesel olarak satışa sunulabilir. Lükse ilişkin açık görüş,
herhangi bir kısıtlama öngörmeyen pozitif bir tutum sergilemektedir.

Mesafeli: Denekler lüksün, kendilerinin ait olmadıkları farklı bir dünya olduğunu
düşünmektedirler. Bunun çeşitli boyutları bulunmaktadır: Lükse mesafeli tüketiciler lüksü
çekici bulmazlar. Genellikle lüksü daha az severler, lüks hakkında daha az düşünürler, hayatı
güzelleştirdiğini düşünmezler, daha az ilgililer ve hakkında uzun ve detaylı bir şekilde
konuşmaya daha az eğilimlidirler. Bu durum, onların lükse karşı daha olumsuz bir tutum
geliştirmesine sebep olmuştur. Bu nedenle lüksün gereksiz ve fazla pahalı olduğunu
düşünmektedirler. Davranışlar açısından bakıldığında ise, lüks ürün almaya daha az
eğilimlidirler ve iyi bir taklidin de orijinali kadar iyi olduğunu düşünmektedirler. Lüks bir
mağazada kendilerini iyi hissetmemekte, lüks hakkında fazla bilgi sahibi olmadıklarını
düşünmektedirler. Bu olumsuz düşüncelerin sonucu olarak lüksü demode, gösterişçi bulmakta
ve lüks kullanıcılarının züppe olduklarını ya da zengin görünmeye çabaladıklarını
düşünmektedirler. Ayrıca bu grup, lüksün daha yüksek vergilendirilmesi gerektiğine
inanmaktadırlar.
461
Bernard Dubois, Sandor Czellar ve Gilles Laurent, “Consumer Segments Based on Attitudes Toward Luxury:
Empirical Evidence from Twenty Countries", Marketing Letters, Vol.16, No.2, 2005,
198
4.2.2. “Yeni Lüks” Tüketiminin Ekonomik Boyutu
“Yeni lüks” tüketimi, geleneksel lüks tüketim tüketim biçiminden farklılık
göstermektedir. Bu farklılıklar, hem lüksü tüketen kişi hem de lüks ürünün niteliklerinde
ortaya çıkmaktadır. Bu gelişme ekonomik açıdan, tüketici ve ürüne denk gelen iki boyutta
değerlendirilebilir:

Tüketicilerin
belirli
kategorilerde,
gelir
düzeyleriyle
tutarsızlık
gösterecek düzeyde yüksek harcama yapmasını ifade eden yeni tüketici
davranışı (trading up).

Lüks markaların ekonomik olarak ulaşılabilir stratejiler benimsemeleri
sonucu ortaya çıkan kitlesel lüks markalar (masstige).
“Yeni lüks” olarak tanımlanabilecek ürünlerin tüketicileri, oldukça seçici tüketim
davranışlarıyla dikkat çekmektedir. Bu tüketiciler, oldukça titiz ve incelikli bir biçimde belirli
ürün kategorilerinde daha özellikli ürünler satın almak üzere, gelirleriyle orantısız biçimde
yüksek harcama yaparken, birçok ürün kategorisinde gerçekleştirebileceklerinden daha az
ödeme yapmayı tercih etmektedir462. Silverstein ve Fiske, burada söz konusu olduğu biçimde,
belirli kategorilerde daha fazla harcama yapılmasını “trade up”; daha az harcama yapılmasını
ise “trade down” kavramlarıyla açıklamışlardır.
Önceki bölümlerde aktarıldığı gibi dünya genelinde giderek yükselen bir orandaki
birey, artan harcanabilir gelirlerinin sağladığı olanakla tüketim kültürünün cezbedici hale
getirdiği lüks ürün ve deneyimleri satın alabilmektedir. Bu konuda örnek verilebilecek dikkat
çekici küresel ekonomik göstergeler şu şekildedir: 1970’lerden bu yana, ABD’deki hane başı
gelir %30 oranında artış göstermiştir. Buna bağlı olarak ortalama harcama da 1979 ve 1995
yılları arasında %30 ile %70 oranında artış göstermiştir. Avrupa’da da benzer bir eğilim
vardır. Son yirmi yılda İngiltere’de harcanabilir gelir yüzde 88 oranında artış göstermiş; 1970
ve 2000 yılları arasında İtalya’da dört katına, Fransa’da beş katına ulaşmıştır. 2004 yılında
İngiltere’de toplumun neredeyse yarısı son bir yılda en az bir lüks satın aldıklarını ifade
etmişlerdir463.
462
463
Silverstein ve Fiske, 2008, s.15.
Thomas, s.239, 240.
199
1990 ve 1996 yılları arasında ABD’deki tüketicilerin kredi kartı borçları ikiye
katlanmıştır. 1997 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada, yaşları 22 ile 61 arasında değişen
Amerikan tüketicilerinin %41’i alışveriş yapmanın kendilerini iyi hissettirdiğini ifade
etmişlerdir. Eskiye oranla hane başı geliri çok daha yüksek olan tüketiciler, gene de ihtiyaçları
olan her şeyi alamadıklarını ifade etmişlerdir. Tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayamamaları
gelirlerinin yetersizliğinden değil, satın alma arzularının artmasından kaynaklanmaktadır.
1960’lardan önce Amerika Birleşik Devletleri’nde, orta sınıfı lüks tüketim dünyasından uzak
tutan katı bir sınıf sistemi mevcutken insan hakları hareketi ve sosyal devrim bu sınırların
çökmesini sağlamıştır. Bu gelişmeyle birlikte, orta sınıf alay edilme, dışlanma korkusu
yaşamadan varlıklı kişilerin tüketim davranışlarını taklit etmeye ve bu kişilerle aynı yerlerden
alışveriş yapmaya başlamışlardır464.
Bu tüketim davranışı -önceki yüzyıllarda tanımlanan eski orta sınıfa nazaran daha
fazla harcanabilir gelire sahip olan- yeni varlıklı orta sınıfta daha açık bir şekilde
gözlenmektedir. Bu tüketiciler, “lüks kitle sınıfı” olarak adlandırılmaktadır465. Bununla
birlikte, “yeni lüks”ün tüketicisi her yaştan, her meslekten, evli ya da bekar kadın ve erkekleri
içerebilir. Bu nedenle, en azından demografik olarak tipik bir “yeni lüks” tüketicisi
tanımlamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır466.
Silverstein ve Fiske’in Amerikan tüketicileriyle gerçekleştirmiş olduğu araştırmanın
sonuçlarına göre, tüketicilerin %96.2’si kendileri için önemli olan en az bir ürün kategorisi
için daha fazla harcama yapabileceklerini ifade etmişlerdir. Tüketicilerin %70’i ise diğer
kategorilerde yaptığı harcamalarla karşılaştırıldığında, geliriyle orantısız bir biçimde yüksek
harcama yapacakları on ürün kategorisi tanımlamışlardır467.
Bu araştırmanın sonuçları, “yeni lüks”ün tüketicilerinin, gelirleriyle orantılı olmayan
miktarda parayı önemli olduğuna inandıkları bir ürün kategorisi için harcayabilmektedir.
Tüketicilerin ayrıcalıklı kabul ettikleri ürünler değişiklik göstermektedir. Bazı tüketiciler, her
gün Starbucks’tan ürün kategorisine yüksek bir fiyat ödeyerek kahve alabilirken; bazıları ise
464
Thomas, s.237.
Okonkwo, s.227.
466
Silverstein ve Fiske, 2008, s.15.
467
Silverstein ve Fiske, 2008, s.15.
465
200
bunu ev dekorasyonu, iç çamaşırları, pahalı yemekler, masaj seansları ya da otomobiller için
harcayabilmektedirler468.
Orta sınıfın lükse olan tutkusunu fark eden lüks giyim modası markaları farklı sosyoekonomik statülere ve yaşam tarzlarına sahip tüketici beklentilerine karşılık vermek üzere
“piramit modeli” marka yapılandırmasını tercih etmişlerdir. Bu markalar, önemli şehirlerde
tüm ürün kategorilerini barındıran büyük mağazalar açmışlar ve orta sınıfı cezbetmek için
ekonomik açıdan daha ulaşılabilir, markanın adı ve logosunun belirgin olarak kullanıldığı
ürünlerle doldurmuşlardır. Böylece bu mağazalar, hem varlıklı geleneksel lüks tüketicilerine
hem de mağazaları müze gezercesine dolaşan orta sınıfın beklentilerini karşılamaya
başlamıştır469.
Bu iki sınıfı ayırt etmeye çalışan lüks markalar ise daha düşük gelirli tüketiciler için
düşük fiyatlandırılmış alt markalar ya da ürün grupları oluşturmaya başlamıştır470. Bu durum,
“piramit modeli marka esnetme” başlığı altında tanımlanmaktadır. Marka esnetme, lüks
markaların hızlıca büyümesi ve kâr etmesini sağlarken, bu markaların “lüks” ile bağlantısını
zayıflatmaktadır. Özellikle de lisans sistemi bu markaların lüks olarak tanımlanamayacak
ürünlerinin pazarda yer almasını sağlamıştır. Lüks markaların bu uygulamaya yönelmesinin
sağladığı finansal avantajı, marka esnetme sisteminden elde edilen kârın, oldukça masraflı
olan geleneksel lüks markanın gelişimi için kullanılabilecek bir kaynak sağlamasıdır.
Özellikle de, kurucusunun yönetiminde olmayan lüks markaların hissedarları, markanın
kârlılığını sağlamak için bu ürün gruplarına yönelmişlerdir471.
468
Tanneeru Manav. “New Luxury Caters to the Middle Class”, CNN U.S. 28 Kasım 2006. http://articles.cnn.
com/2006-10-18/us/bin.luxury.overview_1_new-luxury-goods-neil-fiske-luxury-products?_s=PM:US
(19
Haziran 2012).
469
Thomas, s.240, 241.
470
Thomas, s.241.
471
Kapferer ve Bastien, s.139.
201
Gerçek
koleksiyon;
eşsiz ve çok pahalı
Küçük koleksiyonlar;
ayrıcalıklı
Geniş koleksiyonlar
Kitle Pazarı
Şekil 4.3: Piramit Modeli Marka Genişlemesi
Kaynak: Kapferer ve Bastien, s. 141
Özel dikim geleneğinden perakendeciliğe yönelmiş giyim modası markaları,
stratejileri ve finansal sonuçları doğrultusunda piramit modeli marka genişlemesini
benimsemektedir. Piramit modelinin uygulayan markalar söz konusu olduğunda akla gelen ilk
örnek Armani modelidir472. Giorgio Armani, oldukça hassas ve riskli bir stratejiyi titizlik ve
başarıyla yöneten bir marka olarak lüks moda sektöründe örnek model oluşturmuştur. Marka,
alt markalarının beslendiği oldukça başarılı ve tek bir şemsiye kimlik, kişilik ve imaj
oluşturmayı başarmıştır. Armani’nin stratejisi üç farklı seviyede işlev göstermektedir473:

Tasarımcı, Giorgio Armani

Armani’nin ana markası

Armani’nin alt markaları
Giorgio Armani, ürün ve marka kategorilerini genişletmek için marka adının gücünü
kullandığı bir strateji benimsemiştir: “Armani” adını duyduklarında tüketicilerin zihninde
472
473
Kapferer ve Bastien, s.139.
Okonkwo, s.280.
202
markanın
belirli
nitelikleriyle
ilişkilendirilmiş
olan
bir
tasarımcı
imajı
oluşması
hedeflenmiştir. Bu imaj; çekicilik, tarz, seksilik, uzmanlık, yetenek, sofistikelik, trend ve
kesinlik kelimeleriyle kavramsallaştırılabilir. Bunlar hem tasarımcı Giorgio Armani hem de
markanın tanımlanabileceği nitelikleridir. Çünkü tasarımcının kimliğinin, Armani markasının
mal ve hizmetleriyle ilişkili her alana taşınması hedeflenmiştir. Armani’nin farklı yüksek ve
orta fiyat aralığında konumlandırılmış kadın, erkek, çocuk modası ve ev ürünlerinin yanı sıra
oteller, gece kulüpleri, çiçekler, şekerleme ve çikolatalar gibi ürünlerinde de bu kimlik
vurgulanmaktadır474.
Armani’nin alt markaları şu şekildedir475:

Giorgio Armani: Markanın özel ve en yüksek fiyatlı ürünlerini içermektedir.
Kadın-erkek giysi ve aksesuarları gibi moda şovlarında sergilenen seçkin
ürünleri bu marka adı altında bulunmaktadır. Giorgio Armani markanın
elçisidir ve markanın imajını, mirasını, kimliğini, ürünlerindeki özen ve
yüksek kaliteyi temsil etmektedir.

Armani Collezioni: Markanın daha kitlesel ürün ve fiyat stratejisi belirlemiş
alt markasıdır. Özel dikim giysiler, spor giyim, kadın ve erkek aksesuarlarının
yanı sıra ev ürünleri de bulunmaktadır.

Emporio Armani: Genç, modern ve modayı takip eden tüketicileri hedefleyen
bir alt markadır. Bu marka giysi, aksesuar, gözlük ve takı ürün kategorilerini
barındırmaktadır.

Armani Jeans: Markanın denim ve tamamlayıcı ürünlerini içermektedir.

Armani Exchange: Markanın daha düşük fiyatlandırılmış gündelik giyim ve
aksesuar ürünlerini içeren alt markadır.

Armani Casa: Ev mobilya ve dekorasyonuna odaklanmış alt markadır.

Armani Junior: Çocuk giyim kategorisine odaklanmış alt markadır.
Alt markalar, lüks tüketim pazarındaki farklı segmentleri hedef alıyor olsalar da farklı
ürün grupları markanın imzası olarak kabul edilen ve kalıp, kesim, aksesuarlarda kullanılan
zarif malzemeler, detaylardaki hassasiyet gibi niteliklerle kendisini gösteren Armani
474
475
Okonkwo, 280, 281.
Okonkwo, 281, 282.
203
dokunuşu ve stiline sahiptir. Marka, modanın ötesine geçerek bir yaşam tarzı markası olmayı
başarmıştır. Bu stratejisini, lüks tüketicisinin önemini erken farketmiş olması sayesinde
belirlemiştir. Lüks markalar, temel satış unsurları olarak markanın ürünlerine önem verirken,
Armani belirli ihtiyaçları ve kişilik özellikleri temelinde müşteri unsuruna odaklanmıştır.
Bunun için lüks müşterisinin çeşitli segmentlerini tanımlamakta ve bunlara yönelik ürünler
tasarlamaktadır476.
Armani ve benzer stratejiler benimseyen markaların daha düşük fiyatlı ürün
kategorileri ya da alt markaları, “yeni lüks” olarak tanımladığımız lüksün daha erişilebilir bir
biçiminin örneklerini sunmaktadır. Bu alt markaların ürünleri kitlesel olarak üretildiği için
daha düşük fiyata tüketicilere sunulabilmektedir. Bununla birlikte, marka kimliğinin gücü
nedeniyle –ya da bu kimliğe zarar vermemek adına- ürünler yer aldıkları kategori içindeki
genel eğilimin üzerinde fiyatlandırılmaktadır. Piramit modeli, bu şekilde marka yöneticileri ve
finansal sahiplerine yükselen iş miktarı, ciro ve kârlılık da sağlamaktadır477.
Armani’nin öncülük ettiği bu model, lüks olarak değerlendirilemeyecek kitle pazarı
odaklı ürün kategorilerini içerdiği için eleştirilmektedir478. Piramit modelinin alt
basamaklarında yer alan markalar, önerdikleri ürün kalitesi ve fiyatlandırma stratejileri
neticesinde lüksü meydana getiren üç temel unsur olan yaratıcılık, mükemmellik ve seçkinlik
niteliklerini yitirme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Lüks, her zaman mesafe yaratmanın bir
aracı olarak kullanılmıştır. Bu nitelik, geleneksel lüks tüketicisinin mal ve hizmetlerden
beklentilerinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. “Lüksün demokratikleşmesi” sonucu
ortaya çıkan “yeni lüks” ise marka ve tüketici arasındaki mesafeyi azaltmış; lüks tüketimi
daha erişilebilir kılmıştır479.
Marka esnetme stratejisi ve dolayısıyla geleneksel lüks markaların daha fazla tüketici
tarafından erişilebilir hale gelmesi, kârlılık arayışındaki markaların ortaya çıkarmış olduğu bir
durumdur. Bu strateji, giderek artan sayıda tüketicinin lüks tüketime ilgi duymakta olduğuna
dair iyi yapılmış bir gözlem neticesinde ortaya çıkmıştır. Ancak bu eğilimi meydana getiren
iki faktörden daha bahsedilmesi gerekmektedir: Öncelikle, ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül
476
Okonkwo, 282.
Kapferer ve Bastien, s.142.
478
Okonkwo, 282.
479
Kapferer ve Bastien, s.142.
477
204
terör saldırısının ardından yaşanan ekonomik durgunluğun lüks tüketicilerini daha tasarruflu
davranmak zorunda bıraktığına dikkat çekilmelidir480.
Lüksün geleneksel anlamını koruması gerektiğine, yani çok fazla kişi tarafından
istenen ama ulaşılamayan şey olarak kalması gerektiğine olan inananlar da mevcuttur. Bugün
az sayıda marka bu etkiyi sürdürmeye çalışmaktadır. Hermès ve Chanel, gerçek lükse
ulaşmaya çalışan bu markalara örnek olarak verilebilecek lüks hazır giyim markalarındandır.
Ürettikleri yüksek fiyatlı ve ayrıcalıklı ürünler bu markaların gerçek lükse erişme çabalarını
ortaya koymaktadır. Bu iki markanın amacı yalnızca kâr etmek değil, lüksün varlığını
sürdürmektir481.
Chanel’in eski Avrupa bölgesi başkanı Françoise Montenay, lüksün bir ayrıcalık
olduğunu; bireyin sahip olduğu ve diğerlerinin olmadığı şey olduğunu ifade etmektedir. Lüks,
en azından kusursuz olmalıdır. Lüksün ulaşabileceği en üst seviye ise eşsizliktir. Bu anlamda
lüks; bireye sesleniş biçimi, ürünü sunma biçimidir. Montenay, lüks anlayışını Japonya’daki
çay seremonisine benzetmektedir. Lüks; ritüel, saygı ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir
geleneği içinde barındırmaktadır482. Bu markalar geleneksel lüksle bağlarını korumak için bu
uygulamadan sakınmakta kararlı davranmaya çalışsalar da, bu stratejinin kârlılığı karşısında
rekabet güçleri her geçen gün azalmaktadır. Chanel geleneksel lüks ile bağını korumak için
kitlesel markalarla ilişkilendirilen bu uygulamadan kaçınmakta ve giysi, çanta ve diğer
aksesuarları oldukça yüksek fiyatlandırmaktadır483.
4.2.3. “Yeni Lüks" Tüketimin Toplumsal ve Psikolojik Boyutları
Günümüzde bireylerin lüks tüketimine yönelmeleri, daha iyi ve mutlu bir yaşam ve
kişisel başarılarına dair bir imaj elde etmek arzusuyla ilişkilendirilmektedir
484
. İyi yaşam
fikri, tüketim toplumunun başarılı bir katılımcısı olmakla ilişkilendirilmektedir. Özellikle de
lüks tüketimin varlıklı olmayan kesim için henüz yeni bir olgu olduğu gelişmekte olan ülkeler
480
Tungate, 2006, s.59.
Thomas, s.323.
482
Thomas, s.324.
483
Kapferer ve Bastien, s.141.
484
Truong ve Diğerleri, s.191.
481
205
ve bunun yanı sıra gelişmiş ülkelerin alt sosyo-ekonomik sınıfları, iyi yaşamla
ilişkilendirilmiş
arzular
temelinde
konumlandırılan
ürünlerin
tüketimine
teşvik
edilmektedir485. Lüks tüketimde bulunmak, ekonomik statüleriyle tutarlılık göstermese de orta
sınıf tarafından “başarılı, zengin, şanslı” algısına erişmesi için bir fırsat olarak
görülmektedir486.
Lüksün tüketicilerini belirleyen temel nitelik, demografik ya da sosyo-ekonomik
özellikleri değil; diğerlerinin kendileri hakkındaki izlenimlere verdikleri önemdir. Bireyler,
lüks ürünleri birer sembol olarak kullanarak referans gruplarına kendileri hakkında anlam
aktarmaktadır. Lüks bir ürünün amacı, diğerlerini etkilemek ve sahibini ait olmak istediği
belirli bir grup içinde konumlandırmaktır. Bu ürünlere sahip olmak belirli bir gelir ya da
maddi varlığa sahip olmayı gerektirmektedir. Bu imkânlara sahip tüketicilerin, yaşamlarının
hemen her alanında lükse yöneldikleri görülebilir. Varlıklı tüketicilerin daha yoğun bir
biçimde lüks tüketimde bulunmaları öngörülebilir bir durumken, günümüzde her sosyal
sınıftan ve gelir kesiminden bireyin lüks tüketimde bulunduğu görülmektedir. Lükse ilgi
duyan daha az varlıklı kişiler, sadece keyif almak için ya da zengin görünmek için lüks ürün
almaya çalışmaktadır487.
Bu tüketici eğilimini fark eden geleneksel lüks markaların biraz daha ulaşılabilir
oldukları takdirde, ürünlerine sahip olmak için fedakarlıkta bulunacak geniş bir tüketici
grubuna sahip olacaklardır. Diğer yandan da kitlesel markaların tüketiciye ürün değil;
kendilerini özel hissettirecek deneyim sunmaları gerekmektedir. Bu durum, “yeni lüks” olarak
adlandırılan geniş bir tüketim alanını ortaya çıkarmıştır. Birçok yeni lüks marka, arzu
yaratmak için üst-pazar beklentilerine yaklaşmaya ya da ulaşılabilir olmak ve kitlesel
markalarla rekabet edebilmek için alt-pazar koşullarına yaklaşmaya çalışmaktadır488.
Böylece, ürünün kalitesi ve işçiliğine bağlı olarak yüksek fiyatlandırılan geleneksel
lüks ürünlerin aksine “yeni lüks” ürün ve markalar, tüketicilere daha ulaşılabilir fiyatlarla
485
Güliz Ger, “Human Development and Humane Consumption: Well-Being Beyond the Good Life”. Journal
of Public Policy & Marketing. Vol.16, No.1, 1997, s.110.
486
J. Schwartz, “Supersize American dream: Expensive? I’ll take it”, 12 Aralık 2002, The New York Times
Aktaran Mandel ve Diğerleri, “Images of Success and the Preference for Luxury Brands”, Journal of Consumer
Psychology, Vol.16, No.1, s.57.
487
Husic ve Cicic, s.242.
488
Michael J. Silverstein ve Neil Fiske. “Luxury for the Masses”, Harvard Business Review, Nisan 2003, s.56.
206
hedonik ve sembolik haz vaat eden bir tüketim alanı oluşturmaktadır. Geleneksel lüks,
ürünlerin nitelikleri ve kalitesi ile ilgilidir ve bu ürünler çekiciliklerinin önemli bir kısmını
statü ve prestijlerinden almaktadır. “Yeni lüks” ise tüketici bakış açısından sağladığı olumlu
duygu ve deneyimler temelinde tanımlanmaktadır. Yani geleneksel lüks, lüksün geleneksel
statü ve prestij idealine odaklanmışken, “yeni lüks” tüketici perspektifinden tanımlanmış
deneyim ile ilgilidir. Bu nedenle, yeni lüksün tüketicileri, lükse sahip olmaya değil; lüks
içeren mal ve hizmetlerin deneyimine odaklanmıştır489.
Silverstein, “yeni lüks” mal ve hizmetlerin tüketicinin stresle baş etmesini sağladığı
ve mutluluk duygusu verdiğini belirtmektedir. Silverstein’a göre aslında lüks ürün, lüks nesne
yoktur; bunun yerine lükse dair bir hikayenin iliştirilmiş olduğu ürünler vardır. Tüketiciler
lüks bir ürün aldıklarında, aslında duygusal ihtiyaçlarını karşılamakta olan bu hikayeyi satın
almaktadır. “Yeni lüks” ürünlerle tatmin edilen bu duygusal ihtiyaç, geleneksel lüks için söz
konusu olduğu gibi gösterişçi bir tüketim biçimiyle ilgili değildir. Silverstein bu durumu, bir
tüketicinin evinde yalnızken ait olduğu ürün kategorisi içinde yüksek fiyatlandırılmış bir çift
kaşmir çorap giymesi örneğiyle açıklamaktadır. Burada söz konusu olan, birey ve ürünün
lükse ilişkin hikayesi ile gelişen bir tatmin duygusudur ve gösterişçi tüketimin temelini
oluşturan diğerlerine sergileme amacını taşımamaktadır490.
Silverstein ve Fiske’in gerçekleştirdiği araştırma, belirli kategorilerde “yeni lüks”
ürün satın almanın tüketiciye ne ifade ettiği üzerine gerçekleştirilmiştir491. Araştırmaya katılan
tüketicilere 44 terimin yer aldığı bir liste sunulmuş ve bunlar üzerinden belirli kategoride daha
nitelikli ürünler almanın kendilerine hissettirdiği duyguları tanımlamaları istenmiştir.
Yazarlar, yanıtlardan yola çıkarak “yeni lüks” ürünlerle ilişkilendirilen dört duygusal alan
tanımlamışlardır492:
489
Danziger, s.7.
Tanneeru, Manav. “New Luxury Caters to the Middle Class”, CNN U.S. 28 Kasım 2006. http://articles.cnn.
com/2006-10-18/us/bin.luxury.overview_1_new-luxury-goods-neil-fiske-luxury-products?_s=PM:US
(19
Haziran 2012).
491
Silverstein ve Fiske, 2008, s.34.
492
Silverstein ve Fiske, 2008, s.35.
490
207

Özen Gösterme: Sağlık, güzellik, gençlik, kendine zaman ayırma

Bağlantı Kurma: Çekicilik, ilişki kurma, kabul edilme, ait olma

Arayış: Zevk, macera, öğrenme ve oyun

Bireysel stil: Başarı ve sofistikelik
Yazarların, “Özen Gösterme: Sağlık, Güzellik, Gençlik, Kendine Zaman Ayırma”
başlığı altında ele aldığı duygusal alan, “yeni lüks” tüketicisi için en kişisel ve öncelikli
alandır. Bu duygusal yönelim, tüketicinin kendini iyi hissetmek için satın aldığı ürünler olarak
tanımlanmaktadır. Bu kategori; fiziksel gençleşme, duygusal yükselme, stres azaltma,
şımartma, konfor, dinlenme ve kendine vakit ayırmakla ilgilidir. Kişisel bakım ürünleri,
dondurma, çikolata, kahve, ev tipi ses sistemleri, küçük ev aletleri, mobilya, yatak gibi
ürünleri içermektedir493.
Kadınların satın alma oranlarının yüksek olduğu mal ve hizmetlerin bir kısmı bu
kategoride değerlendirilebilir. Örneğin, prestijli kozmetik ya da sağlık ürünleri markasından
aldıkları hoş kokulu ve besleyici özellikli bir duş jeline, marketten alınabilecek bir sabundan
çok daha yüksek bir ücret ödeyebilirler. Benzer şekilde, akşamları evde kahvelerini içerken
yüksek fiyatlı aromatik mumlarını yakabilir ve süpermarket rafındaki en yüksek fiyatlı ithal
çikolatalarını atıştırabilirler. Erkeklerin benzer bir tüketim davranışlarında bu tür ürünlerin
yerini büyük oranda kişisel bilgisayarlar, kaliteli ses sistemleri, ev sineması ürünleri
almaktadır494. Bu kategoride değerlendirilebilecek ve çoğunlukla varlıklı sınıfa hitap eden spa
deneyimleri, yoga dersleri, spor salonu üyelikleri de günümüzde daha geniş bir kesim
tarafından ulaşılabilir olmuştur.
Bu kategoride yer alan “yeni lüks” ürünlerin, özellikle hızlı yaşamak zorunda olan
tüketicilerin zamandan tasarruf etmesini sağlama amacı taşıdığı dikkat çekmektedir.
Restoranda yemek yemek, evde tüketilebilecek pahalı yiyecekler, işleri daha hızlı yapmayı
sağlayan ev aletleri de bu ürünler arasında yer almaktadır. Kimi tüketiciler, yoğun iş
yaşamlarındaki stresi azaltmak için dışarıda yemek yemeye ağırlık verir ve bu yönde daha
493
494
Silverstein ve Fiske, 2008, s.35.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.35.
208
yüksek harcamalar yaparken, kimileri ise daha sağlıklı beslenmek üzere daha yüksek fiyatlı
organik gıdalara yönelebilirler495.
“Bağlantı Kurma: Çekicilik, İlişki kurma, Kabul edilme, Ait olma” başlığı altında
değerlendirilen
duygusal
alan,
bireylerin
duygusal
ilişkileri
ve
aile
ilişkilerine
odaklanmaktadır. Yazarlara göre flörtün kural ve pratikleri son yirmi yılda dramatik bir
biçimde değişikliğe uğramıştır. Birçok bekar kişi için flört, büyük bir ciddiyetle
gerçekleştirilmesi gereken bir pazarlama eylemidir. Silverstein ve Fiske’e göre bireylerin en
önemli ihtiyacı zamandır. Bu ihtiyaç doğrultusunda ürünler, bireylerin partnerlerine kim
oldukları ve ne aradıkları hakkında mesaj göndermek göstergelerdir. Flört sürecinde bireylerin
tercih ettikleri ürünler, zevkleri, bilgileri, başarıları ve değerleri hakkında bilgi aktarmaktadır.
Sipariş edilen içki, giyim tarzı, mücevher ve aksesuarlar bireylerin kim olduğunu ortaya
koymaktadır. Yazarlar, bireylerin amacının karşındaki kişiyi etkilemek olduğu durumlarda
belirli bir kategori içindeki sıradan ürünleri değil; “yeni lüks” olarak nitelendirilebilecek daha
özellikli ürünlere yöneldiğini ifade etmişlerdir496.
“Yeni lüks” ürünler yalnızca bekar tüketiciler tarafından değil, ilk defa evlenen
kişiler, boşanan ve ayrılık yaşayan kişiler tarafından da tercih edilmektedir. Yazarlara göre,
yeni evlenen bireyler -özellikle de evlilikleri konusunda tereddütleri varsa- “yeni lüks” ürün
tüketimine yönelmektedir. Kadınlar, giysi, mücevher, kozmetik, dışarıda yemek gibi
kategorilerde; erkekler ise elektronik ürünler ve otomobil kategorilerinde daha yüksek
harcamalar yapmak eğilimindedir. İlişkilerin evlilikle sonuçlanmadan önce sona ermesi ve
boşanma oranları günümüzde oldukça yükselmiştir. Bu durum da bireylerin tüketim
davranışlarında dramatik bir değişime neden olmaktadır. Ayrılık döneminde tüketiciler,
mutsuzluklarını “yeni lüks” ürünlerle yenmeye çalışıyor olabilirler. Sex and the City’nin baş
karakteri Carrie Bradshaw’ın, “Ayrılıklar: kalp için kötü, ekonomi için iyidir” sözü oldukça
sık gözlemlenebilen bu tüketici davranışını özetler niteliktedir497.
“Yeni lüks” ürünlere ilişkin bu duygusal yönelimde en önemli faktör, günümüz
tüketicisinin en fazla yoksun olduğu şey olan zamandır. Birçok aile, yoğun yaşam koşulları
içinde birbirine çok az vakit ayırabilmekte ve bunu en iyi ve değerli biçimde geçirmek
495
Silverstein ve Fiske, 2008, s.37.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.41-43.
497
Silverstein ve Fiske, 2008, s.43.
496
209
istemektedirler. Bu nedenle şık bir restoranda yemek yemek, Starbucks’da kahve içmek, Sony
ev sineması karşısında vakit geçirmek gibi, kategorinin üst sıralarında yer alan ürün ve
deneyimlere yönelmektedir498.
“Arayış: Zevk, Macera, Öğrenme ve Oyun” başlıklı duygusal alan, özellikle son
yıllarda belirgin hale gelmiştir. Bu duygusal alan, bireyin varoluşunu güçlendirecek, yeni bir
deneyimle tanıştıracak, merakını giderecek, fiziksel ve entelektüel dürtü sağlayacak, macera
ve heyecan yaşamasını sağlayacak, yaşama yenilik ve farklılık katacak tüm ürün ve
deneyimlerle ilgilidir ve bunun en yaygın uygulaması seyahat etmektir. Ancak bu duygusal
alanda tüketiciler için seyahatin anlamı değişmiştir; uzaklaşmak ve dinlenmekten daha
fazlasını istemektedirler. “Yeni lüks” tüketicileri, seyahatlerini bilgi edinme, yeni beceriler
kazanma ve hatırlanmaya değer deneyimler biriktirme fırsatı olarak değerlendirmektedir499.
Yazarların tanımladığı son duygusal alan“Bireysel stil: Başarı ve Sofistikelik” başlığı
altında ele alınmıştır. “Yeni lüks” tüketicileri, statü tutkusu ve marka hayranlığı gibi
kavramlara mesafeli olsalar da ürün ve markaların bireysel tarzlarını sergileyen önemli
göstergeler olarak değerlendirmektedir. “Yeni lüks” tüketicilerine göre lüks, bireylerin
kendilerini ifade etmelerine olanak tanımaktadır. Bu tüketiciler, belirli bir ürünü ya da
markayı tercih etmelerinin kendileri hakkında oldukça fazla fikir verebildiğinin farkındadır.
Bu durumda tüketicilerin amacı söz konusu markanın ürününün sahibi olmak değil; markayla
ilişkilendirdikleri belirli nitelikleri edinmektir. Bu açıdan, satın alma davranışlarının altındaki
nedenler gösterişçi tüketimden farklılık göstermektedir. Giysi, otomobil, ev gibi tüketim
nesnelerinin yanı sıra boş zamanlarını değerlendirme biçimleri ve satın aldıkları hizmetler
bireyin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde; kimliğini, değerlerini ve kendisini diğerlerinden
farklılaştıracak tarzını ifade etmeye çalıştığı alanlar olarak dikkat çekmektedir500.
Yukarıda tanımlanan duygusal alanların dışında tüketiciler bir takım demografik
özellikler ve yaşam tarzları sonucunda oluşan duygusal yönelimlerle de “yeni lüks” tüketme
eğiliminde olmaktadır. “Yeni lüks”ün tüketicileri çok farklı demografik ve yaşam tarzı
özellikleri sergilese de yirmili yaşlarında, bekar, çalışan kişilerin, “yeni lüks” tüketicilerinin
498
Silverstein ve Fiske, 2008, s.43, 44.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.45.
500
Silverstein ve Fiske, 2008, s.48.
499
210
önemli bir bölümünü meydana getirdiği görülmektedir501. Bu tüketici grubu, sosyal etkilere en
duyarlı yaş grubunda bulunmaktadır. Henüz evlenmemiş olmaları ve çalışma yaşamının
içinde aktif olmaları, diğer kişilerle sürekli ve yoğun ilişki içinde olmalarını gerektirmektedir.
Bu nedenle, söz konusu tüketici grubu kendilerini ifade etmek ve kimliklerini diğerlerine
sergilemek eğilimindedir ve stratejik biçimde birçok anlam yüklenmiş ürün ve markaları bu
amacı gerçekleştirecek hızlı ve etkili araçlar olarak kullanmaktadır. Çalışıyor ve gelirlerini
bağımsız bir biçimde harcayabiliyor olmaları da “yeni lüks” ürünler için harcama
yapabilmelerini olanaklı kılmaktadır.
Çocukları artık kendileriyle birlikte yaşamayan evli çiftlerin, çift gelire sahip çocuklu
ya da çocuksuz çiftlerin; harcanabilir gelire ve boş zamana sahip oldukları için “yeni lüks”
ürünleri daha fazla tüketme eğilimi göstereceği öngörülmektedir. Daha önce de belirtildiği
gibi, çalışan tüketicilerin zamanlarının sınırlı olması, yaşamlarını daha kolay ve daha az stresli
hale getirecek ürünler için harcama yapmak istemelerine neden olmaktadır502.
Boşanmış kişiler de “yeni lüks”e yönelen bir tüketici grubu olarak tanımlanmaktadır.
Boşanmış kadınlar, diğer müşteri profillerinden oldukça yüksek bir biçimde, yaklaşık 30 ürün
kategorisinde daha yüksek harcama yaptıklarını belirterek, “yeni lüks”ün önemli bir tüketici
grubunu meydana getirmektedir. Eşleriyle bir süreliğine de olsa ayrı yaşayan ya da erkek
arkadaşlarıyla ayrılmış olan kadınlar da belirli kategorilerde orantısız harcama yaptıkları fark
edilmiştir503.
Lüksün, tüketicinin gelir seviyesi, varlık durumu, harcanabilir
bütçesiyle
sınırlandırılmamış, herkese açık bir tüketim biçimi olduğu kabulüyle “yeni lüks” kavramına
odaklanan Danziger, “yeni lüks” tüketicileri tüketime yönlendiren, bu yönde motive eden ve
harekete geçiren faktörleri belirlemek için bir psikografik araştırma gerçekleştirmiştir. Bu
araştırma sonucunda “yeni lüks” tüketicileri, satın alma davranışları ve lüksle ilişkilerinin
derecesi bağlamında dört segmente ayrılmıştır504:
501
Silverstein ve Fiske, 2008, s.16.
Silverstein ve Fiske, 2008, s.16, 17.
503
Silverstein ve Fiske, 2008, s.16, 17.
504
Danziger, s.79-93.
502
211

Lüks Kozasındakiler (Luxury Cocooners)

Kelebekler (Butterflies)

Lükse Hevesliler (Luxury Aspirers)

Çok Zenginler (X-fluents, Extreme Affluents)
20%
24%
Lüks Kozasındakiler
Kelebekler
Lükse Hevesliler
26%
Çok Zenginler
30%
Şekil 4.4: “Yeni lüks” tüketicilerinin segmentasyon analizi
Kaynak: Danziger, s. 79-93.

Lüks pazarındaki en büyük tüketici segmentini oluşturan Kelebekler, son on yılda
içinde bulundukları lüks kozalarından ve kendi zevkine düşkün tutumlarından
kurtularak
yaşama
tekrar
uyum
sağlamaya
başlayan
tüketiciler
olarak
tanımlanmaktadır. Kozalarına arkalarını döndükleri andan itibaren, toplumla ilişki
içindeki kimliklerini tanımlayan sosyal, politik ve kültürel alanlara yönelmişlerdir.
Lüks, bu tüketiciler için kendilerini ifade etme biçimi olarak önemini korusa da satın
alma davranışlarını sorgulayarak lüks tüketimde bulunma eğilimindedirler. Bu
gruptaki bireyler; ayrıcalıklı ürünlere yönelmelerinin gösterişçi tüketim güdüsüyle
açıklanamayacağı, yaşamlarına yeni bir anlam katma arzusuyla tüketimde
bulunmaktadır. Bu kişiler, yerleşmiş inançlara karşı çıkmakta, geleneksel görüşleri
sorgulamakta ve statü sembollerini anlamsız bulmaktadırlar. Hem materyalist olmayıp
hem de çok fazla şeye sahip olmaları çelişkili bir durum yaratmaktadır. Aslında çok
212
fazla şeye sahip olmak gibi bir amaçları yoktur. Yalnızca içsel yaşamları ve kişilikleri
odağında değil; toplumdaki konumları doğrultusunda da tüketim kararı vermektedirler.
Bu nedenle bu kişiler, derneklere katkıda bulunmaya ve bağış yapmaya
yönelmektedir. Lükse ilişkin çok fazla harcama yaptıkları halde en az materyalist
olarak tanımlanan tüketici grubudur. Kendi sosyal çemberlerindeki kişilerin görüşleri
tüketim kararlarında büyük önem taşımaktadır. Sıradışı bir satın alma deneyimi
beklentileri bulunmaktadır. Ürünlerde; hayatlarına ayrıcalık katacak ve sevdiklerine
vakit ayırmalarını sağlayacak, üstün kalite, işçilik ve performans bekleseler de ürünün
statüsü ve seçkinliğinden en az motive olan tüketici grubunu temsil etmektedirler.
Lükse karşı demokratik bir yaklaşımları vardır ve lüksü herkesin hakettiğine
inanmaktadırlar.

Lüks pazarındaki en büyük ikinci tüketici segmenti oluşturan grup ise Lüks
Kozasındakiler olarak adlandırılmıştır. Bu tüketiciler henüz lüks kozasından çıkıp
birer kelebek olmamış ve duygusal boşluklarını lüks tüketimle doldurmaya yönelen
bireylerdir. Kimliklerinin oluşturmanın bir yolu olarak neye sahip oldukları, nasıl bir
evde oturdukları, evlerini nasıl dekore ettiklerini göstermek eğiliminde olmalarıyla
“kelebek”lerden farklılık göstermektedir. Gösterişçi lüks tüketicileri olarak, toplumsal
sorumlulukları daha düşük olan ve lüks tüketim davranışları kendilerini kuşatan
toplumsal olaylardan etkilenmeyen bir tüketici grubu olarak tanımlanmaktadır.

Lükse Hevesliler, toplam pazarın çeyreğini oluşturan bir tüketici grubunu ifade
etmektedir. Bu tüketiciler, arzu ettikleri lükse henüz ulaşamamıştır. Lüksü, neye sahip
oldukları ve gelecekte ne elde etmek istediklerini ifade ediş biçimi olarak kabul
etmektedirler. Lükse karşı daha materyalistik bir yaklaşım benimsemişlerdir ve marka
farkındalıkları yüksektir. Satın aldıkları lüks ürünlerin kimliklerine katkıda
bulunmasına önem vermektedirler. Almayı arzu ettikleri markaların indirimlerini takip
ederler. Lüksün, ürünün markasıyla ilişkili olduğunu düşünen tüketici grubunu
meydana getirirler.

Çok
Zenginler,
lüks
pazarındaki
en
küçük
tüketici
segmentini
meydana
getirmektedirler. Enerjilerinin ve maddi kaynaklarının hatırı sayılır miktarını lükse
ulaşmak için harcamaktadırlar ve elde ettikleri lüks yaşam tarzını severler. Tüketim
deneyimlerinin felsefi boyutundan yoksun olmasıyla “kelebek”lerden farklılaşırlar.
213
Lüks yaşam tarzının sunduğu ürün ve ayrıcalıklardan yararlanırken, toplumun geri
kalanına dair sorumluluk duymamaktadırlar.
4.3. “Yeni Lüks” ve Giyim Modası Tüketimi
4.3.1. Giyim Modasında Tüketici Davranışları
Yarattığı nesne tüketicilerin bireysel ihtiyaçlarını temsil ediyor görünse de, moda
sosyal ihtiyacın ürünüdür505. Giyim modasında tüketici davranışları, bireyin dış etkenlerden
korunma ihtiyacını karşılamak üzere giyinmesinden daha fazlasını ifade etmektedir. Bu
nedenle, tüketici davranışlarının incelendiği bu bölümde giyim modası; kimliklerini ve
kendilerine dair değerleri sergiledikleri bir alan olarak bireyin toplumdaki diğerleriyle ilişkisi
bağlamında değerlendirilecektir.
Giyim, bir topluluktaki kişiler ve bu kişiler arasındaki ilişkilerin toplamı506 olarak
tanımlanan toplumların oluşumunun her aşamasında önemli bir yere sahip olmuştur. Mısır,
Yunan ve Roma İmparatorluklarına dek ilerleyen bir tarihsel analizde, giysi, aksesuar ve
kozmetiğin toplumsal kabul ve değerleri yansıtan temel bir sosyal unsur olduğu fark edilebilir.
Antik Roma İmparatorluğu’nda modanın görsel sunumu, yönetici sınıfın, tüm sosyal sınıfların
üyeleri tarafından giyilmek üzere ayakkabı modeli ve renginin belirleneceği kadar önem
kazanmıştır507.
Sosyolojik yaklaşım, yapıntıların toplumsal davranış ve tutumları -çoğunlukla
bireylerin farkına varamadığı yollardan- etkileyerek, bir çeşit kültürel eylemlilik yaratma
gücüne sahip oldukları fikrini savunur. Bu yapıntılardan biri olan giysiler de toplumsal
kimlikleri empoze etme gücüne sahip olarak bireylerin davranışlarına temel oluşturmakta ve
toplumsal kimliklerini ifade etmelerine olanak sağlamaktadırlar. İhtiyaç nesnesinden farklı
olarak, devam eden bir değişim süreci içindeki eğilimleri tanımlayan giyim modası ise
505
Simmel,
Georg.
“Fashion”,
The
Journal
of
Sociology,
1957,
Vol.62,
No.6,
http://sites.middlebury.edu/individualandthesociety/files/2010/09/Simmel.fashion.pdf (23 Aralık 2013), s.543.
506
İrfan Erdoğan, “Karl Marx İnsan, Toplum ve İletişim”, İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Sayı.25,
2007, s.199.
507
Okonkwo, s.1.
214
yapıntılara sürekli bir biçimde yeni anlamlar yükleyerek, toplumsal kimliklerin yeniden
tanımlanmasını olanaklı kılmaktadır508.
Giyim, toplumsal statünün ve cinsiyetin en belirgin göstergelerinden biri olarak
kabul edilmektedir. Sembolik sınırların korunmasında ya da yıkılmasında etkili olan giyim,
özellikle geçmiş yüzyıllarda statü sınırlarının nasıl belirlendiğini ortaya koyan ve kamusal
alanda kimliği ifade eden başlıca araç olmuştur. Çağdaş giyim modasının temellerinin
oluştuğu 19. yüzyılın sanayileşen toplumlarında, sınıf bağları bireyin kimliğinin en belirgin
yönlerinden birini meydana getirmekteydi. Sanayileşen toplumlarda farklı sınıflardan bireyler
arasındaki ilişkilerin niteliği, ait oldukları toplumsal sınıfların giyim davranışları arasındaki
farklılıklarda kendisini göstermekteydi. Giyim davranışları odağında değerlendirildiğinde üst
ve orta sınıflar arasında belirgin bir fark olduğu dikkat çekmekteydi. Bununla birlikte,
nüfusun çoğunluğunu meydana getiren alt sınıflar, sundukları hizmetler yoluyla orta ve üst
sınıflarla temas halinde olmuşlardır. Özellikle ABD toplumlarında yukarı doğru hareketliliğin
belirgin şekilde gözlemlendiği 19. yüzyılda bu temaslar, çağdaş moda tüketim dinamiklerinin
oluşmaya başladığı modasının yayılım sürecinin ve bunun toplumsal etkilerinin izlenmesi
bakımından önemlidir509.
19. yüzyılın sonlarında giysiler, geniş kitlelerin ulaşabildiği ilk tüketim mallarından
biri olarak özel bir anlam taşımaya başlamışlardır. Toplumsal kısıtlamalardan kurtulma ve
olduğundan daha fazla toplumsal ve ekonomik kaynağa sahip görünmenin yolu olan giysiler,
toplumsal statüyü belirsizleştiren göstergeler niteliğini taşımaya başlamıştır. Bu bakımdan
moda; bireye daha farklı, çekici, güçlü görünme olanağı sunmaktadır. Giysiler, fiilen ulaşılan
toplumsal statüyü gösterme ve belirli toplumsal gruplarla bağları güçlendirmenin aracı olarak
kullanılmışlardır. Buna bağlı olarak giyim modası endüstrisi, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk
yıllarında, giyen bireyin sahip olduğu ya da olmayı arzu ettiği toplumsal konumu gösteren
giyim tarzlarını üretmiştir510.
Fransa ve İngiltere ile karşılaştırıldığında Amerika’daki işçi sınıfının orta sınıf
standartlarına ulaşma ve iyi giyinme arzusunun daha yüksek olduğu fark edilmektedir.
Bireylerin giysilere olan ilgileri, giysilerin bir popüler kültür biçimi olarak ulaşamadıkları
508
Crane, s.12, 27.
Crane, s.11-16.
510
Crane, s. 92, 93, 177.
509
215
şehir kültürüyle kurmak istedikleri bağ ile açıklanmaktadır. Bireyler için modaya uygun
giysilere sahip olmak, evleri dışındaki kültürel yaşama katılmanın mutlak yolu haline
gelmiştir.
İşçi
sınıfının
giyime
ayırdığı
gelir
yüzdesinin
diğer
sosyo-ekonomik
sınıflarınkinden daha yüksek olması, bu sınıfın giysileri toplumsal statülerini yükseltmek için
kullanıldığının göstergelerinden biri olarak kabul edilebilir. Crane, sonradan göç edenler de
dahil olmak üzere Amerikalı işçilerin giysilerine Avrupalı işçilerden daha fazla önem verdiği
belirtmiştir. Bunun nedeni; işçilerin, giysilere daha fazla harcama olanağı tanıyan bazı
kesimlerdeki yaşam standartlarına sahip olması ve bu tür harcamaları teşvik eden bir çevrede
bulunması olabilir511.
20. yüzyılda her bütçeye uygun hazır giyimin yaygınlaşmasıyla birlikte giysiler
ekonomik değerlerini yitirmiş ama sembolik değerlerini korumayı sürdürmüştür512. Giyim
modasının sembolik işlevleri, giyimin belirli bir toplumdaki bireyin cinsiyet, ırk, din, meslek
ve diğer sosyal ve ekonomik statüsüne ilişkin veri sağlama biçimleri ile ilgilidir. Çağdaş
tüketici davranışları yaklaşımları, tüketiciyi birden fazla toplumsal kimlikle tanımlayan, çok
yönlü ve değişken bireyin varlığını kabul etmektedir. Bu bağlamda, giysileri ve moda
akımlarını yaşam tarzınının sembolleri olarak kullanan bireyin moda tüketim davranışları
önemli bir inceleme alanı meydana getirmiştir.
Nesiller arası aktarımla yeniden üretilen toplumsal gruplar olarak tanımlanan
toplumsal sınıf olgusunun belirleyiciliği ve bunun tüketim davranışlarına olan etkileri,
günümüzde büyük oranda kaybolmuş görünmektedir. Özellikle siyaset, ekonomi ve aile
bağlamında sınıf olgusunun, daha önce hiç olmadığı kadar belirsiz hale geldiği ve benlik
imgesinin kuruluşunda eskisi kadar etkili olmadığı iddia edilmektedir. Günümüzde modaya
uygun giysiler ve kültürel malların tüketimi yoluyla birey kimliğinin inşa edilmesi, maddi
ihtiyaçları tatmin etmek ya da üst sınıfları taklit etmekten daha önemli hale gelmiştir.
Günümüzde tüketiciler, moda öncülerini taklit eden kültür bağımlıları ya da moda kurbanları
kimliğinden sıyrılarak, kendi kimlikleri ve yaşam tarzlarını algılama biçimleri doğrultusunda
stiller arasında seçim yapan bireyler olarak tanımlanmaktadır. Amerika ve Avrupa’da 19.
yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında doruk noktasına ulaşan giyimin toplumsal
statüyü yükseltme amacıyla kullanımı, sonraki yıllarda düşüşe geçmiştir. Bu noktada dikkat
511
512
Crane, s.102-108.
Crane, s.17.
216
edilmesi gereken, giysilerin zorunluluk değil seçenek olarak sunuluyor olmasıdır. Tüketiciler,
moda ürünleriyle sunulan çeşitli seçenekler arasından seçim yaparak kendilerine özgü bir
görünüş elde etmekte ve toplumsal kimliklerini kurmaktadırlar. Böylece giyim tarzları, bir
döneme ait baskın bir silüetden çok daha fazlasını ifade etmektedir513.
Giyim modası tüketiminin psikolojik boyutlarını açıklarken, Georg Simmel’in, moda
ile bireyin iki yönlü doğası arasındaki kurduğu ilişkiyi gözden geçirmek yararlı olacaktır.
Buna göre, bireyin ruhsal doğası bir yandan bütünlük içinde olmayı diğer yandan da tek ve
özel olmayı istemektedir. Bütünlük içinde olma arzusu duyan birey, psikolojik tutarlılığını
taklit yoluyla korumaya çalışmaktadır. Taklit, grubun içinde bir parça olarak var olmasını
sağlayarak, bireye eylemlerinde yalnız olmamanın rahatlığını sağlamaktadır. Simmel’e göre
moda da verili bir örneğin taklididir ve bireyi herkesin gittiği yoldan gitmeye sevk ederek,
sosyal uyum ihtiyacını tatmin etmekedir514.
Diğer yandan moda, içeriğin sürekli değişmesi ve modanın farklı sınıflar arasında
değişiklik göstermesiyle, bireyin farklılaşma, değişme ve aykırı olma ihtiyacını da tatmin
etmektedir. Simmel’e göre moda, sınıf farklılığının bir ürünüdür ve sınıf farklılığının diğer
ürünleri gibi, bireyin belirli bir çerçevenin içinde kalmasını sağlarken bir yandan da
diğerlerinden farklı olduğunu vurgulamak gibi bir ikili işleve sahiptir. Bu bağlamda modanın,
aynı sınıftaki olan diğerleriyle birlik içinde olmasını, diğer grupları dışarıda bırakmasını
sağlayan bir işlevi bulunduğu belirtilmektedir515.
Sosyal etki ve uyma davranışı açısından değerlendirmesi de bireylerin tüketim
davranışlarının psikolojik boyutlarını açıklayan yaklaşımlardandır. Uyma davranışı bireyin
temel toplumsal özelliklerinden biridir. Tüketim alanında uyma davranışını inceleyen Hawkes
(1994), insan doğasındaki uyma ve bireysellik davranışlarının en görünür olduğu tüketim
alanının
giyim
modası
olduğunu belirtmektedir.
Uyma
ve
farklılaşma, modanın
şekillenmesinin temel iki unsurudur ve bunlardan birinin yokluğunda moda sona erecektir516.
513
Crane, s.22-30, 106.
Simmel, s.541-543.
515
Simmel, s.543-544.
516
Thinada Piamphongsant ve Rujirutana Mandhachitara, “Psychological antecedents of career women’s fashion
clothing conformity”, Journal of Fashion Marketing and Management, Vol.12, No.4, 2008, s.438, 439.
514
217
Moda tüketim motivasyonlarının ve tüketici davranışlarının değişimiyle birlikte,
moda
pazarı
da
önemli
bir
değişim
sürecinden
geçmiştir.
Önceki
dönemlerle
karşılaştırıldığında, günümüz moda pazarının oldukça bölümlenmiş ve karmaşık bir yapıya
büründüğü fark edilmektedir. Pazar yapısının giderek daha karmaşık bir hale gelmesiyle,
tüketicilerin farklı ürünlere karşı arzu ve istekleri doğrultusunda bölümlendirilmesi çabaları
da ortaya çıkmıştır. Küresel tüketici tercihi hemen her alanda giderek artan bir biçimde
genişlemekteyken, çeşitli tüketici alt grupları bağlamında çok sayıda moda görünümleri ve
bölümleri belirmiştir. Moda tüketicisi çok geniş bir alana yayılmış marka ve ürün çeşitliliğiyle
karşı karşıyadır ve markalar açısından günümüzün seçici tüketicileri anlamak ve uygun moda
ürünlerini sağlamak her zamankinden daha zordur517.
Bu durum şu şekilde de açıklanabilir: Küresel tüketim kültürünün etkili olduğu
toplumlarda modaya ilişkin makro eğilimler sınırlı kaynaklardan yayılmaya devam
etmektedir. Bu eğilimlerden biri de farklı ve özgün bir stile olmaktır. Bunun altında yer alan
mikro eğilimler ise tüketicilerin arzularına ve kendilerine dair sunmak istedikleri kimliğe dair
sorunun çoktan seçmeli yanıtları gibidir. Günümüz tüketicisi, bu mikro eğilimlerden tahmin
edilebilir ya da umulmadık birini ya da birkaçını seçebilir ve bunlara sadık kalmak zorunda
hissetmez. Postmodern tüketici değerlendirmeleri bağlamında, aynı anda pek çok farklı
kimliğe sahip (evlat, anne, yönetici, öğrenci vs.) olduğu söylenebilecek bireyin tüketim
davranışlarına etkide bulunabilecek çok fazla ve değişim halinde faktör vardır. Önceki
bölümlerde de ele alındığı gibi bu belirsizlik içinde tüketiciler tarafından tercih edilmeye
çalışılan giyim modası markalarının yöneldikleri çözümlerin en etkilisinin yaşam tarzı
temelinde strateji geliştirmek olduğu düşünülmektedir.
Bunun dışında marka yöneticilerinin tüketiciye ulaşma çabalarına yol gösterebilecek
bazı noktalara dikkat çekilebilir: Tüketiciler, bilgi edinme süreçlerinde çoğunlukla resmi
olmayan sosyal kaynaklara yönelmektedir. Tüketicilerin mal, hizmet ve markalar hakkında
diğer tüketiciler ile konuşmasını ifade eden tüketici davranışlarının bu yönü; sosyal iletişim,
ağızdan ağıza pazarlama, fikir önderi arayışı ya da söylenti gibi farklı isimler altında ele
alınmaktadır. Modanın ve giyim ürünleri satın alma tercihlerinin yayılmasında, sosyal
iletişimin etkisi geniş ölçüde kabul edilmiştir. Bu nedenle, “fikir liderliği” ve “fikir arayışı”
517
Jackson ve Shaw, s.51.
218
kavramları, giyim modasına ilişkin teorik çalışmalar ve uygulamalarda önemli bir yer
kazanmıştır518.
Rogers’ın modelinde “moda değişim ajanları” olarak tanımlanan tüketici grubu
pazarlamacılar için çok önemli bir hedef kitledir. Bu kişiler, yaşam tarzının belirli unsurları
hakkında bilgiye, yenilik için tutkuya ve ilgilerini diğerleriyle paylaşma arzusuna sahiptirler.
Bu durum yeniliğin yayılmasını sağlayan ağızdan ağıza iletişimi sağlamaktadır. Değişim
ajanları, kişilerarası ağları kullanarak bir eğilimin erken dönemde benimsenmesini ve daha
sonra bunun kitlesel olarak kabul edilmesini sağlayabilir519.
Giyim modası, bireylerin kişiliği ve statüsü hakkında, diğer insanlara bilgi aktaran,
kamusal olarak tüketilen malları içermektedir. Bazı tüketiciler, giyim ve moda ile ile özellikle
ilgili ve meşguldürler ve bu ilgi, deneyim ve bilgileri onları diğerlerinin fikir lideri haline
getirmektedir. Bu bağlamda “moda fikir önderleri”, kendilerini bir bilgi kaynağı olarak
görmekte olan ve satın alma davranışlarında etkide bulunduğu diğer kişiler ile bilgi ve tavsiye
için yeni eğilimlerin yayılmasında önem taşımaktadır520. Fikir liderleri, küçük gruplarda
bireylerin
etkileşimde
bulundukları
kişiler
olabileceği
gibi,
bireylerin
kendilerini
özdeşleştirdikleri modeller, sanatçılar, film yıldızları gibi kişiler de olabilir.
Kim
vd.,
küçük
grupların
bireylerin
moda
tercihlerindeki
etkisine
dair
gerçekleştirdikleri çalışmada, mikro düzeydeki moda tercihlerini anlayabilmek için, küçük
grupların bireysel tercihlerdeki rolünün anlaşılması gerektiğini belirtmişlerdir. Sproles ve
Burns (1994), bir sosyal sistem içindeki stilleri benimsemenin, grup üyeleri arasındaki
etkileşim ve iletişim ile gerçekleştirildiğini; bunun da küçük gruplar arasında modanın
yayılmasını sağladığını belirtmektedir. Bu süreç, “küçük gruplardaki moda yayılma süreci”
olarak da tanımlanabilir521.
518
Ronald E. Goldsmith ve Ronald A. Clark, “An analysis of factors affecting fashion opinion leadership and
fashion opinion seeking”, Journal of Fashion Marketing and Management, Vol.12 No.3, 2008, s.308, 309.
519
Brannon, 2005, s 48.
520
Goldsmith ve Clark, s.309.
521
Hyunsook Kim, Eun-Young Rhee, Jaeyeol Yee, “Comparing Fashion Process Networks and Friendship
Networks in Small Groups of Adolescents”, Journal of Fashion Marketing and Management, Vol.12 No.4,
2008, s.546.
219
Tablo 4.13
Moda Tüketicisi Kategorileri
Çok Harcayanlar
(Big Spenders)
Marka
Düşkünleri
(Label Seekers)
Stil Sahibi
(Stylish)
Modaya Duyarlı
(Fashionconscious)
İyi Giyimli
(Well-dressed)
Alışveriş
Düşkünü
(Shopaholics)
Pratik
(Practical)
“Giysiler için oldukça harcama yapıyorum”
Sportif
(Sporty)
“Hafta en az bir kere bir çeşit spor ya da egzersiz yapıyorum”
Bireyselci
(Individualist)
“Kalabalıkta dikkat çekmeyi isterim”
“Tasarımcı markası bir kişinin imajını yükseltir”
“İyi bir stil anlayışım vardır”
“Son modaya uymayı severim”
“İyi giyinmiş görünmek benim için önemlidir”
“Giyim alışverişi yapmaktan gerçekten hoşlanıyorum”
“Giysileri stil için değil; rahatlık için satın alıyorum”
Kaynak: Clothing Retailing Europe, Mintel (Ekim 2006) Aktaran: Jackson ve Shaw, 2009, s. 13.
4.3.2. “Yeni Lüks”ün Giyim Modası Tüketici Davranışlarına Etkisi
“Yeni lüks”, giyim modasında uygulamalarına çok sık rastlanan bir stratejidir. Çeşitli
biçimlerde, farklı marka segmentleri tarafından uygulanması ve satın alan tüketici
özelliklerinin farklılık göstermesi, giyim modasında yeni lüksün kesin bir tanımını yapmayı
zorlaştırmaktadır.
Giyim modasında yeni lüks stratejisi, üç farklı marka segmentinde uygulanmaktadır:
220
Bu stratejiyi en kolay benimseyen marka segmenti, kitlesel üretimde bulunan hızlı
moda markaları ya da hazır giyim markalarıdır. Her ne kadar “yeni lüks”ün tüketicilerini
herhangi bir demografik nitelik ya da gelir seviyesiyle sınırlandırmak mümkün olmasa da, bu
segmentte yer alan markaların fiyat politikaları ve hedefledikleri ana tüketici kitlesi “yeni
lüks” stratejisiyle en yüksek uyumluluğu göstermektedir. Önceki bölümlerde ele alınan hızlı
moda stratejileri, tüketicilere daha ulaşılabilir fiyatlara iyi bir deneyim sunulmasını olanaklı
kılmaktadır. Bunu giyim modası özelinde değerlendirdiğimizde, “yeni lüks” markaların
tüketicilerin daha ulaşılabilir ücret karşılığında şık ve modaya uygun stiller satın alabilmesini
sağladığı belirtilebilir. Daha önemlisi, bu markaların geleneksel lüks ya da yüksek modadaki
güncel eğilimleri hızlı ve hesaplı bir biçimde tüketiciye sunabilmesidir.
Yeni lüks stratejisini benimseyen diğer marka segmenti ise geleneksel lüks moda
markalarıdır. Bu markaların marka esnetme çalışmaları, ulaşılabilir ürün çeşitliliğini arttırma,
mağaza sayısında artış, seri sonu alışveriş mağazaları, indirim fırsatları, taksitli ödeme
seçenekleri, lüksün daha geniş bir kitleye erişmesini sağlamaktadır. Marka esnetme stratejisi,
lüks geleneğini daha erişilebilir fiyatlarla tüketiciye sunmayı vaat eden markaların ortaya
çıkmasını; dolayısıyla daha fazla kişinin lüks giyim modasına ulaşabilmesini olanaklı
kılmaktadır. Lüks marka dahilinde oluşturulan daha düşük fiyatlı ürün grupları da benzer
şekilde, tüketicinin lükse ulaşabilmesini sağlamaktadır.
Mağazaların sayısının artması, satışların ve kârın artmasını sağlamıştır. Lüks
markaların, satışlarının artması için daha sık aralıklarla yeni ürünler sundukları da göz önüne
alındığında, sezon sonunda daha çok sayıda satılmayan ürün kalıyor olması, yeni bir problem
olarak ortaya çıkarmıştır. Lüks markalar satılamayan ürünlerinin bir kısmı indirim
mağazalarında tüketilmekteyken bir kısmının da yakıldığına ilişkin söylentiler bulunmaktadır.
Deri ürünler, küçük değişiklikler gerçekleştirilerek sonraki sezonda tekrar raflarda yer
almaktadır. Daha fazla kâr etmenin yollarını arayan lüks markalar, seçkin seri sonu
mağazacılığına yönelmiştir. Örneğin, Chelsea Property Group gelir düzeyi yüksek tüketicilere
hitap eden, dünya çapında kırktan fazla seri sonu merkezi kurmuştur. Dior, Prada, Armani,
Ferregamo gibi yüksek statülü markaların seri sonu ürünlerinin, yüzde yetmiş beşe varan
221
indirimlerle sunulması, lüks almaya istekli olan ama sezondaki satış fiyatını karşılayamayan
tüketicilerin ve fırsatları takip edenler tarafından değerlendirilmektedir522.
Seri sonu alışverişi, lüksün herkese ulaşmasını sağlayan en önemli faktörlerdendir.
Bu nedenle seri sonu alışveriş, lüksle çelişen bir uygulamadır523. Lüks markalar, yerel
perakende mağazalarının olduğu şehrin daha düşük statülü bölgelerinde mağazalar açmaya
başlamış; lüks gettoları yaratarak çevreyi ve yerel ekonomiyi etkilemişlerdir. Bunun amacı,
daha fazla tüketiciyi mağazalara çekmektir524.
Moda basınının önemli isimlerinden olan Vogue editörü Anna Wintour, “lüksün
demokratikleşmesi” fikrine olumlu yaklaşan kişilerden biridir. Böylece lüks moda daha fazla
kişi için erişilebilir olacaktır ve daha fazla kişinin modaya ulaşabilmesi iyi bir gelişme olarak
nitelendirilebilir. Bununla birlikte, moda dünyasından pek çok kişi ise bu gelişmelerin
olumsuz sonuçlarını dile getirmektedir: Buna göre, son derece sıradışı bir deneyim alanı olan
lüks mağazaların sayısının ve ulaşılabilirliğinin artması, bunları sıradan mekânlar haline
getirmiştir. Böylece, lüks olarak nitelendirilen deneyim ve hazlar varlığını yitirmiş, bu
mekânlar ayrıcalıklılığını kaybetmiştir525.
Küresel moda endüstrisinin önemli tasarımcılarından Tom Ford, günümüzde lüks
markaların çok fazla ulaşılabilir, tekdüze ve monoton olduğunu söylerken; ürünler ve
ardındaki felsefeyi McDonald’s’ınkine benzetmektedir. Her McDonald’s restoranından alınan
ürün ve deneyim aynıdır. Bugün bu durum, Louis Vuitton’da ya da Gucci’de de geçerlidir.
Ford’a göre, bu durum küreselleşen moda endüstrisinin dinamikleri değerlendirildiğinde
beklenen bir sonuçtur. Bununla birlikte, bugün hem lüks tasarımcıları hem de lüks tüketicileri
bu durumdan bir hayli sıkılmış haldedirler. Bu markaların ürünleri birer reçete gibidir. Bu
nedenle Ford, bugün asıl büyük firmaların küçük işletmeler olduğunu ifade etmekte ve
geleneksel lüksten öğrenilmesi gereken çok şey olduğunu düşünmektedir526.
Son yıllarda, giyim ürünlerinin ortalama fiyatı büyük bir hızla düşerken, ucuz
ürünlerin imajında da önemli bir iyileşme dikkat gözlemlenebilmektedir. Günümüzde, ucuz
522
Thomas, s.245-247.
Thomas, s.247.
524
Thomas, s.241.
525
Thomas, s.322.
526
Thomas, s.325, 326.
523
222
moda, şık, pratik ve “demokratik” olarak kabul edilmektedir. “Hesaplı moda” olarak da
tanımlayabileceğimiz bu stratejiye bağlı olarak ucuz giyimin imajı tüm giyim endüstrisinin
imajını yeniden yapılandırmış ve tüketicilerin giyime dair düşüncelerini değiştirmiştir527.
Ucuz moda stratejisini takip eden perakendeciler, yüksek hacim-düşük fiyat moda
formülünü kullanmaktadır. Bu şekilde elde ettikleri güç, bağımsız bölümlü mağazaları
ortaklık yoluyla bir araya gelmek; orta-sınıf üreticileri faaliyetlerini sona erdirmek; bağımsız
perakendecileri ise pazarda yükselmek ya da çekilmek arasında bir karar vermek zorunda
bırakacak kadar etkili olmuştur528.
Lüksün geleneksel müşterilerinden farklılık gösteren daha az varlıklı tüketiciler, lüks
yaşam tarzının en kolay elde edilebilir ve en hızlı anlamlandırılabilir öğesi olarak giyim
modası ürünlerine yönelmektedirler. Giyim modası markalarının uyguladığı “yeni lüks” ile
ilişkilendirilebilir stratejiler, tüketicilerin satın alma davranışlarını değişikliğe uğratmıştır.
Tüketici davranışlarındaki temel değişimler şu başlıklar altında sıralanabilir:

Gelir seviyeleri ve ekonomik statüleriyle tutarsızlık gösteren giyim harcaması yapmak
üzere tasarruf etmek
527
528

Daha sık alışveriş yapmak

İndirim ve fırsatları takip etmek

Farklı segmentten markaları bir arada kullanmak

Yüksek moda görünümüyle benzerlik gösteren kitlesel ürünleri takip etmek

Düşük fiyat önerisiyle karşılaşınca ihtiyaç dışı ürün satın almak

Ürünleri bir sezon kullanmak

Ulaşılması zor geleneksel lüks ürünleri kiralamak
Cline, s.2, 3.
Cline, s.2, 3.
223
Gelir seviyeleri ve ekonomik statüleriyle tutarsızlık gösteren giyim harcaması yapmak üzere
diğer ürün kategorilerinde tasarruf etmek:
Gelir ve varlık seviyeleriyle tutarsızlık gösteren bir biçimde giyim modası
tüketiminde bulunmak günümüz tüketicisi için sıradan hale gelmiş bir davranıştır.
Uluslararası literatürde “trading up” olarak tanımlanan bu tüketim biçimi, “yeni lüks”
tüketicisini tanımlayan temel niteliklerden biridir. Bu tüketim biçimi, tüketicilerin diğerlerine
sergilemek istedikleri kimlik doğrultusunda, önemli olan ürün kategorilerinde sosyoekonomik düzeyleri bağlamında öngörüldüğünden daha yüksek harcamalar yapmasını ifade
etmektedir. “Yeni lüks”ün tüketicisi bu alanda harcama yapabilmek için, diğer ürün
kategorilerinde tasarruf etmeye yönelmektedir.
Birey kimliğinin en belirgin unsurlarından biri olduğu için giyim modası bu tüketim
davranışının en sık izlendiği tüketim alanıdır. Ayrıca, giyim modası gösterişçi tüketimin
arzulanır olduğu pek çok ürün kategorisinden daha ulaşılabilir fiyat aralığında
konumlandırılmıştır. Ev, otomobil, mobilya gibi yüksek fiyatlı ürünler ya da seyahat gibi
kalıcı bir gösteriş nesnesi sağlamayacak olan ürünlerle karşılaştırıldığında, giyim modası
tüketicilerinin hedonik ve diğerleriyle olan ilişkilerinden doğan sosyal hazları tatmin etmek
konusunda daha az maliyetle yüksek fayda önermektedir. Giyim modası, tüketicilerin
beklenen harcanabilir gelirleriyle tutarsızlık gösterse de, “yeni lüks” tüketicileri için diğer
ürün kategorilerinde tasarruf etme, para biriktirme, taksitli ödeme gibi seçeneklerle
ulaşabileceği ürünler sunmaktadır.
Oldukça karmaşık bir pazar olan “yeni lüks”, tüketicilere aynı kategorideki ürünlerle
karşılaştırıldığında arzulara hitap eden ve daha yüksek kalite ve zevk öneren ürünlerdir.
Fiyatları kategori içinde değerlendirildiğinde yüksek olsa da genellikle orta sınıfın
ulaşılabileceği düzeydedir. Böylelikle tüketicinin lüks tüketimle ulaşılan hazları daha az
harcama yaparak elde etmesini sağlamaktadır. Tüketicilerin daha fazla harcama yapmayı göze
aldıkları “yeni lüks” kategorisinde yer alan ürünlerin tüketicilerle ilişkisi, duygusal, teknolojik
ve işlevsel üstünlük beklentisi üzerinde şekillenmektedir529.
529
Silverstein ve Fiske, 2008, s.1-6.
224
Lüks yaşam tarzının kolay elde edilebilir ürünlerini sunan giyim modası, üst-orta ve
orta sınıf için erişilebilir olması sayesinde, “yeni lüks”e ulaşmak için bireyin ekonomik
statüsüyle tutarlı görünmeyen harcama yapma eğiliminin izlendiği temel ilgi alanlarından biri
haline gelmiştir. Bu nedenle, kitlesel markalar ve hatta ucuzluk markaları, tüketicilere
ihtiyaçların ötesinde nitelikli ürünler sunmak üzere yeniden yapılanmaya çalışmaktadır.
Geleneksel lüks markalar ise, üretim hacmi ve kârlılık hesapları doğrultusunda, daha düşük
fiyatlara tüketiciyle buluşan “yeni lüks” ürün kategorileri ya da markaları oluşturmaktadır.
Hangi ürün kategorisinde yüksek harcama yapacağı, bireyin topluma yansıtmak
istediği kimlik, arzuları, mesleği, ilgi alanları, referans grupları gibi farklılık gösteren
faktörlere bağlıdır. Bu nedenle tüketicileri geleneksel pazarlama kabullerine uygun biçimde
sosyo-ekonomik statüleri temelinde gruplandırmak mümkün olmamaktadır. Giyim modasında
söz konusu tüketici davranışını gerçekleştiren bireyler, demografik ve ekonomik nitelikleriyle
değil; modaya duydukları ilgi temelinde tanımlanabilir.
İndirim markalarına yönelmek ve fırsatları takip etmek
“Yeni lüks” ile ilişkilendirilen bu tüketim davranışı, tüketicilerin daha fazla harcama
yapmak üzere belirli kategorilerde tasarruf etmesini ifade eden “trading down” eğilimiyle
ilişkilendirilebilir. Giyim modası kategorisi içinde değerlendirildiğinde bu eğilim, belirli
ürünlerde indirim markalarına yönelmek şeklinde kendini göstermektedir. İndirim markaları,
tüketicilerin pek çok üründe her zaman indirim fırsatı yakalayabilmesini sağlamıştır. Böylece
tüketiciler belirli kategorilerde daha fazla harcama yapabilecek birikimi yapabilmektedir530.
Tüketiciler “yeni lüks” giysi ve aksesuarları, indirim markalarından aldıkları ucuz
ürünlerle bir arada kullanabilirler. Düşük fiyat önerisi sayesinde bu ürünlerden çok sayıda
edinebilmesi, tüketicilerin yüksek harcama yaptığı “yeni lüks” ürünlerle çok sayıda
kombinasyonunu yapabilmesini olanaklı kılmaktadır. Tesco’nun Florence&Fred markası,
ASDA’nın George markası, Sainsburys’in TU markası gibi düşük fiyatlara uygun moda
ürünlerini satan supermarket giyim markalarının başarı yakalaması da bu durumu
530
Silverstein ve Fiske, 2008, s.21.
225
göstermektedir531. Bu markalar da giysi değil moda satmaya başlayarak, belirli bir oranda
“yeni lüks” pazarının içine girmiş durumdalardır.
Tüketicilerin “yeni lüks” ürünleri almak için indirim ve fırsatları takip etmeleri de bu
bağlamda belirleyici bir tüketicisi davranışıdır. Dijital teknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri,
“yeni lüks” tüketicilerinin geniş bir ürün çeşidi arasından seçim yapmalarına olanak
sağlamaktadır. Tüketicilerin çok sayıda ürün seçeneğine kolay bir şekilde erişim sağlaması
başlı başına bir rekabet unsuru yaratarak düşük fiyat önerisini zorunlu kılmıştır. Bunun yanı
sıra, çeşitli segmentlerden markaların seri sonu satışları ve çevrimiçi fırsat sitelerinde satış
uygulamaları da bu tüketim davranışlarında etkili olmuştur.
Farklı segmentten markaları bir arada kullanmak
Temel bir “yeni lüks” tüketim davranışı olarak tanımlanabilecek farklı segmentlerden
ürün ve markaların bir arada kullanılması, tüketicilerin yüksek harcama ve tasarruf
dengesinden daha derin bir tüketim eğilimini yansıtmaktadır. H&M’in eski pazarlama
direktörü olan ve 2014 yılından beri dünyaca ünlü Japon perakende markası olan Uniqlo’nun
küresel pazarlama sorumlusu olan Jörgen Andersson, lüks ve kitlesel markaların yeni tüketici
davranışları ve algılarındaki durumu hakkında şunları söylemektedir: Bir kişinin tepeden
tırnağa geleneksel lüks bir markadan giyinmesi, bu kişinin zengin olduğunu göstermektedir;
zevkli olduğunu değil. Ancak, geleneksel lüks ürünleri birkaç kitlesel ürünle giymek
yaratıcılıktır532.
Mark Tungate’in Modada Marka Olmak adlı kitabını hazırlarken yaptığı
görüşmelerden birinde moda gurusu Jean-Jacques Picart, tüketicilerin modaya uygun olmanın
ötesinde zeki görünmek istediklerine de dikkat çekmiştir. Tüketici, dergi ve reklamlarda
gördüğü son moda bir Dior çanta için yüksek bir ücret ödemeyi kabul ederken, Zara’dan
oldukça düşük fiyata bir tişört ve bundan biraz daha pahalı, az tanınmış bir tasarımcıya ait bir
etek alabilmektedir. Tüm bu ürünleri bir araya getirdiğinde, çevresine kendisinin zeki bir
531
532
Jackson ve Shaw, s.51.
Tungate, 2006, s.62.
226
tüketici olduğu; pazarlama oyunlarına kanmadığı ve kendi imajını kendi belirlediği mesajını
vermektedir533.
“Yeni lüks” ürünlerin tüketicileri, geleneksel lüks tüketicilerinden farklı bir eğilim
olarak, kendi bireyselliklerini ön plana çıkarma, kendi kendilerinin tasarımcısı olma arzusunu
duymaktadır. Bu durum, herkesin benzer şekilde değil; farklı görünmesi değerini ortaya
çıkarmıştır. Yani, bu tüketicilerin itibar ihtiyaçları yalnızca lüks markaya ait bir çanta ya da
kol saatiyle değil, farklı ürünleri kendi bireysel zevklerini kullanarak bir araya getirmekle
sağlanmaktadır. Ayrıca, varlığın sergilenmesinde pahalı ürün ve pahalı olmayan ürünler
arasındaki net sınırlar da ortadan kalkmıştır. Varlıklı bir tüketici kitlesel markadan aldığı
giysileri, geleneksel lüks çanta, ayakkabı, saat gibi aksesuarlarla kombine etmede tereddüt
etmemektedir534. Bu durum, “yeni lüks” ürünler ve geleneksel lüks ürünler arasında, bir
dönem oldukça net bir şekilde çizilmiş sınırların belirsizleşmesine neden olmuştur.
“Yeni lüks” markaların birçoğunun logosuz ürünler sunması da tüketicilerin bu
amacına uygun şekilde geliştirilmiş bir stratejidir. “Yeni lüks”, yüksek ekonomik güce sahip
tüketici için kullanışlı ve giymekten rahatsız olmayacağı ürünler sunarken, daha düşük
ekonomik imkanlara sahip tüketiciler için ise kendi referans grupları düzeyinde bir statü
nesnesi olarak algılanabilen bir stratejiyi yansıtmaktadır. Buna bağlı olarak “yeni lüks” ürün
sunan giyim modası markaları da alt ürün kategorileri düzeyinde farklılaşmaktadır. Bazı alt
ürün grupları yüksek modayı takip eden güncel görünümleri sunarken, temel ürünler ise
marka kimliğini yansıtan logolu tasarımlardan oluşmaktadır. Örneğin, Mango mağazalarında
logolu temel modellerin yer aldığı bir ürün grubu bulunmaktadır. Benzer şekilde, LC Waikiki
markası da moda eğilimlerine daha duyarlı ürünler sunarken, bir yandan da logolu ve düşük
fiyatlı bir ürün grubu bulundurmaktadır.
Daha sık alışveriş yapmak
Aralarında “yeni lüks” markalarının da yer aldığı hızlı moda stratejisini uygulayan
moda perakendecileri, yeni moda eğilimlerini sık aralıklarla sunarak tüketicileri daha sık
533
534
Tungate, 2006, s.56.
Okonkwo, s.228.
227
alışveriş yapmaya teşvik etmektedir535. Hızlı moda markaları, raflardaki ürünlerini geleneksel
moda sezonlarından çok daha sık yenilemektedir. Bu durum, farklı segmentteki birçok
markanın rekabet gücünü arttırabilmesi için bir moda sezonu içinde birden fazla ürün grubu
sunması yönünde önemli bir değişim yaratmıştır. Yeni moda eğilimlerinin anında takip
edilmesini sağlayan platformlar da tüketicilerin bu yöndeki beklentilerini arttırarak bu
değişim sürecini daha zorunlu kılan faktörler arasındadır.
Bunların yanı sıra, “yeni lüks” ürünlerin daha ulaşılabilir bir fiyatlandırma stratejisi
izlemesi de tüketicilerin daha sık alışveriş yapabilmelerini sağlamıştır. Hızlı moda stratejisinin
kurucusu olan ve pek çok niteliğiyle yeni lüks özellikleri taşıyan Zara markasının
müşterilerinin ortalama olarak yılda 17 kez mağazadan alışveriş yaptıkları belirlenmiştir.
Üretim döngüsünün geleneksel sezon anlayışından çıkmasıyla, tüketicilerin sezonluk alışveriş
alışkanlıkları, sürekli bir alışveriş haline dönüşmüştür536. Sürekli yeni ürünlerle karşılaşmak,
tüketicilerde her zaman mağazalara göz atma ihtiyacı doğurmaktadır.
Bu durum, daha geniş bir çerçevede tüketim kültürünün bireyleri her an satın almaya
hazır hale getirmesiyle de açıklanabilir. Özellikle büyük şehirlerde her şey tüketim yapmak
üzerine kurgulanmış görünmektedir. Birer yaşam alanı halini almış alışveriş merkezleri,
çarşılar, caddeler, meydanlar, iletişim mecraları dikkat çekici ve ikna edici tüketim
mesajlarıyla kuşatılmıştır. Tüketim, ihtiyaçları karşılamanın ötesinde sosyal bir etkinlik halini
almıştır.
Yüksek moda görünümüyle benzerlik gösteren kitlesel ürünleri takip etmek
En belirgin örneğini Zara’nın oluşturduğu moda markaları, yüksek moda
tasarımlarını düşük fiyatlarla sunmaktadır.
Bölüm 3.3.3.3’de belirtildiği üzere, Zara
geleneksel lüks markaların moda şovlarında sergilenen tasarım, desen, kumaş ve renklerin
oldukça benzerlerini sunan koleksiyonları, bu markalardan çok daha düşük fiyata
sunmaktadır537. Zara’nın büyük başarısının ardında, yüksek modayı belirleyen geleneksel lüks
535
Cline, s.2.
Cline, s.99.
537
Cline, s.106.
536
228
markaların tasarımlarındaki etkiyi yaratacak tasarımları, çoğu zaman hukuki açıdan olumsuz
bir sonuca yol açmayacak oranda sunması bulunmaktadır. Tüketiciler bu benzerliği fark
etseler de etmeseler de Zara ve benzeri markaların düşük fiyatlarla son modayı sunduğunu
bilir ve takip ederler.
Bunun yanı sıra birçok mecrada ünlülerin giydiği tasarımcı giysilerinin düşük fiyatlı
alternatiflerinden oluşturulan kombinasyonlar sunulmaktadır. Tüketicilerin stillerini takip
ettiği bu kişiler, prensesler, Hollywood oyuncuları müzisyenler, modeller gibi medyada yer
alan isimler olabilir. Moda ikonu olarak tanımlanabilecek bu kişilerin giyim stillerini takip
eden ve alternatifleri tüketiciyle buluşturan birçok websitesi ve moda dergisi bulunmaktadır.
Bu “yeni lüks” tüketim davranışı, geleneksel lüksün düşük fiyatlı alternatiflerine yönelen
tüketiciler tarafından uygulanmaktadır.
Düşük fiyat önerisiyle karşılaşınca ihtiyaç dışı ürün satın almak
Tüketim psikolojisi uzmanı C. W. Park, tüketicilerin ihtiyaçları olmayan pek çok
şeyi yalnızca kullanma ya da giyme ihtimaline karşı satın aldığına dikkat çekmektedir. Yani,
tüketiciler çoğu kez kullanmadıkları ya da giymedikleri şeyleri de satın alabilmektedir.
Tüketicinin satın alması için bir ürünün faydalı olduğunu düşünmesi yeterlidir538.
“Yeni lüks”, tüketicinin fiyat-değer ilişkisi içinde fayda elde ettiği bir ürün grubudur.
Bu nedenle “yeni lüks” ürünler her zaman tüketiciye anlamlı değer önerisinde ama yüksek
fiyatlı olmayan bir ürün grubu olarak fırsat izlenimi yaratmaya uygundur. Tüketiciler,
ulaşılabilir bir fiyata iyi bir ürün buldukları zaman kendilerini ayrıcalıklı ve zeki hissederler.
Ürünlerin hızlı bir biçimde değişiyor olmasından dolayı da tüketiciler o anda ihtiyaçları
olmadığı halde tükenmeden sahip olmak üzere giysi ve aksesuar satın almaya yönelmektedir.
Bunlar, farklı sezon ürünlerini satın almayı, kendine uygun olmayan bedeni satın almayı, daha
sonra hediye etmek üzere avantajlı bir ürünü satın almayı da içermektedir. Perakendecilerin
ürün iade ve değişimi konusunda sağladığı esneklik de tüketicilerin daha rahat satın almalarını
sağlamaktadır.
538
Cline, s.100.
229
Ürünleri bir sezon kullanmak
“Atılabilir moda” olarak adlandırılan tüketim davranışı, tüketicilerin giyim modası
ürünlerini yalnızca ait olduğu sezon içinde kullanmasını ifade etmektedir. Temel tüketim
gıdaları gibi diğer ürün kategorilerinin sıkça tüketilmesi alışkanlığından ortaya çıkan bu
tüketici tutumu, lüks modasına da aktartılmıştır. Günümüzde tüketiciler, hemen her ürün
kategorisindeki hızlı yenilenme hızına bağlı olarak, “tek kullanımlık” bir tüketim alışkanlığı
benimsemiştir539.
İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde, giysiler bu kadar kolay ulaşılır olmamıştır.
Giysileri tüketiciye ulaştıran süreçlerin kolaylaşması ve maliyetlerinin azalmasının yanı sıra
giyim modasına artan ilgi ve artan satın alma eğilimi, üreticilerin yüksek üretim hacmine
bağlı olarak düşük fiyatlar sunabilmesini olanaklı kılmıştır. Sanayi devriminden önce bireyin
en değerli malları olarak değerlendirilen ve miras değeri taşıyan giysilerin kalite ve
dayanıklılığına bağlı değeri günümüzde son derece farklılaşmıştır. Etik üretim, organik
üretim, yavaş moda gibi eğilimler dikkat çekiyor olsa da, günümüzde tüketicilerin düşük
fiyatlarla edindikleri “yeni lüks” ürünlerden temel beklentisi, bir sonraki “trend” ortaya çıkana
kadar dayanmasıdır540.
Ulaşılması zor geleneksel lüks ürünleri kiralamak
“Yeni lüks” markalar, kitlesel fiyatlandırma stratejilerine rağmen, geleneksel lüks
markalara benzer bir şekilde konumlandırılarak tutundurulmaktadır. Ancak, hızlı moda üretim
stratejisinin bir uzantısı olarak ortaya çıkan atılabilir moda, geleneksel lüks markalardan
oldukça farklılaşan bir pazarlama stratejisidir. Okonkwo541, yüksek fiyatları nedeniyle
geleneksel lüks ürünleri bu şekilde tüketebilecek çok az sayıda tüketicinin bulunduğunu; bu
nedenle, bu stratejiye adapte olmak isteyen lüks pazarında, tüketicilere lüks ürünlerin geçici
sahipliğini sağlayan kurumların ortaya çıktığını belirtmektedir. Örneğin, Bag Borrow ve Steal
gibi kuruluşlar, tüketicilere aylık ücret karşılığında çanta kiralama hizmeti vermektedir.
539
Okonkwo, s.231.
Cline, s.12.
541
Okonkwo, s.231.
540
230
Albright Inc. daha geniş bir ürün kategorisinde haftalık ürün; One Night Stand gece
kıyafetleri kiralarken, yalnızca randevu ile çalışan Quidam de Revel ve yalnızca özel üyelik
hakkı verilen bir grup müşteriye çanta kiralayan Mila ve Eddie gibi şirketler, kitlesel ürün
tüketiminden ortaya çıkan bu tüketim alışkanlığının lüks tüketim pazarında nasıl bir ihtiyaç
haline geldiğini göstermektedir542.
“Yeni lüks” tüketim davranışı, kitlesel tüketim ve geleneksel lüks tüketimle belirli
yönlerden benzerlik göstermektedir. Yukarıda değerlendirilen sekiz farklı tüketim eğiliminin,
“yeni lüks” tüketim davranışının ayırt edilmesi için yol gösterici olması amaçlanmıştır.
Ayrıcalıklı, lüks ve “trend” olana erişmek, “yeni lüks” tüketim davranışlarının temelindeki
mutlak motivasyonlardan biridir. Bununla birlikte “yeni lüks” söz konusu olduğunda
belirsizlik yaratan unsur, tüketici kitlesinin çok geniş bir sosyo-ekonomik statü aralığında
değişiklik gösteriyor olmasına bağlı olarak, ürünün prestijinin tüketicinin ürüne nereden
bakıyor olduğuna bağlı olarak, genelleme yapılması olanaklı olmayan çeşitli faktörlerle
değerlendiriliyor olmasıdır. Bu belirsizlik karşısında pek çok “yeni lüks” marka, tüketicilerin
ekonomik statüleri hakkında ipucu taşıyacak mesaj içeriklerinden kaçınmaktadır.
542
Okonkwo, s.231, 232.
231
5. ARAŞTIRMA: “YENİ LÜKS” BAĞLAMINDA GENÇ
TÜKETİCİLERİN LÜKSE İLİŞKİN TUTUMLARI VE GİYİM MODASI
SATIN ALMA DAVRANIŞLARININ ÖLÇÜLMESİ
5.1. Araştırmanın Konusu ve Önemi
Bu araştırma, üniversite öğrencisi gençlerin lükse dair tutumlarını ve “yeni lüks”
kavramı bağlamında giyim modası sınırları içindeki tüketim davranışlarını betimlemeyi
amaçlamaktadır. Giderek genişleyen bir tüketim pazarı segmenti olan lüks ürün ve markaların
çeşitli stratejilerinin tanımlanması ile bunların tüketici tutumları ve dolayısıyla davranışları
üzerindeki etkilerine ilişkin literatüre katkı sağlamayı amaçlayan bu araştırma, küresel boyutta
gözlemlenen iki gelişmeyle birlikte önem kazanmıştır:
1) “Lüksün demokratikleşmesi” söylemlerini gündeme getiren uygulamalarla birlikte
ortaya çıkan “yeni lüks” kavramı, “lüks” olgusunun küresel tüketim pazarındaki geleneksel
kabulünden farklı bir anlam taşımaya başladığına işaret etmektedir. Ekonomik göstergeler,
son yıllarda çarpıcı bir biçimde genişleyen lüks segmentinin çok daha fazla kişi için
ulaşılabilir hale geldiğini ortaya koymaktadır. Uluslararası kaynaklarda, lüks ürünlerle
deneyimleri farklılaşan tüketicilerin, geleneksel gösterişçi tüketim modelinden uzaklaşan
deneyim odaklı bir lüks anlayışı benimsediğine dikkat çekilmektedir.
2) “Lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle açıklanan gelişmeleri, kurum ve
markaların tüketime teşvik etmek üzere geliştirdiği yeni pazarlama stratejileri dahilinde,
gerçek göstergelerin çarpıtılmış bir görünümü olarak değerlendirmek de olasıdır. Lüksün
demokratikleştiğine ilişkin iddiaları çeşitli platformlarda ve farklı göstergeler eşliğinde
tartışmak; bunları kabul etmek ya da reddetmek mümkünken, küresel tüketim kültürüyle
harmanlanmış marka vaatleri ve lüks kavramının kitle medyasında kullanılış biçiminin, lükse
ilişkin tutumlarda meydana getirdiği olası değişimlerin ölçülerek alana ilişkin güncel bir
yaklaşım geliştirilmesini bir ihtiyaç haline getirdiği belirtilebilir.
Pazarlama alanındaki akademisyen ve uzmanlar için tüketicilerin neden lüks tüketime
yöneldikleri, lüksün ne olduğuna inandıkları ve lüks değerine ilişkin algılarının satın alma
232
davranışlarını nasıl etkilediğine dair yanıtlar bulmak her zamankinden daha önemli hale
gelmiştir. Tüketicilerin lüks ürünlere ilişkin tutumları ve bu tutumlarının satın alma
davranışlarına yansımalarını ortaya koymayı amaçlayan önceki araştırmalar, tüketicilerin
lükse ilişkin tutumları açısından farklılık gösterdiğini ve bunun satın alma davranışlarını
etkilediğini tespit etmiştir.
Tüketici davranışlarına ilişkin yeni yaklaşımlar; bireylerin ihtiyaç, istek ve beklentileri
açısından önce hiç olmadığı kadar çeşitlilik gösterdiğini ve tüketim davranışlarının geleneksel
pazarlama kabulündeki neden-sonuç ilişkileriyle ya da sosyo-ekonomik faktörlerle
ilişkilendirilemez hale geldiğini göstermektedir. Sosyo-ekonomik faktörler ve bireyin
yaşamsal ihtiyaçları, tüketim üzerindeki geleneksel belirleyiciliğini korumaya devam ederken,
aşağıdaki unsurlar lüks tüketici profilinin geleneksel kabullerden farklılaşmasına neden
olmaktadır:

Tüketim nesneleri nezdinde sınıflar arası geçişin ya da bunun göstergelerine sahip
olmanın görece olası hale gelmesi.

“Postmodern tüketici” kavramı altında değerlendirilen, arzular temelinde şekillenen
satın alınabilir göstergelere dayalı kimlik inşası.
Günümüzde lüks tüketim, “lüks tüketen” ve “lüks tüketmeyen” bireyler nezdinde
ayrım yapmanın ötesinde; lükse ilişkin çeşitli inanç, tutum, satın alma ve tüketim davranışları
temelinde sınıflandırılabilecek geniş bir tüketici kitlesini ilgilendiren bir alan haline gelmiştir.
Bu durum üzerinde ekonomik, ideolojik, psikolojik pek çok faktörün etkisi bulunmaktadır.
Ekonomik olarak en çarpıcı gelişmeler, dünyanın önemli bir bölümündeki bireylerin daha
fazla harcanabilir gelire sahip olması, daha nitelikli ürünlerin daha ucuza üretilmesi ve
dağıtılması, buna bağlı olarak daha fazla üretilen ürünlerin tüketilmesi zorunluluğunun marka
yöneticilerinin hedef kitlelerini genişletme kararı almasına neden olması ve yeni pazarlama
stratejilerinin ortaya çıkması şeklinde sıralanabilir.
Diğer faktörler arasında en belirgin gelişmeler ise tüketim nesnelerinin ya da
kurgulanmış deneyimlerin, arzular temelinde şekillenen “simülatif” göstergeler olarak
konumlandırıldığı tüketim kültürü atmosferi içinde değerlendirilmelidir. Lüks tüketimin bu
boyutu ancak daha fazla tüketicinin lükse ulaşmayı arzuladığı, lüksü hak ettiğine inandığı ve
233
tüketim nesnelerinin sunduğu göstergelerle kimliğini inşa ettiğine inandığı kültürel atmosfer
içinde anlamlı hale gelecek eğilimleri içermektedir.
Söz konusu ekonomik ve kültürel ortamda lüks tüketim davranışlarını betimlemek,
tüketicilerin lükse dair inançlarını, lüksü hangi duygular nedeniyle tüketmeye yöneldiği ya da
reddettiği, lüks tüketime nasıl ve hangi boyutta katılımda bulunduğunun bir arada
incelenmesini gerektirmektedir. Bu nedenle araştırmamız bireyleri lükse ilişkin tutumlarını ve
lüks tüketim davranışlarını bir arada sorgulayarak sonuçta lükse ilişkin farklı inançlar
çerçevesinde şekillenen farklı lüks tüketim davranışlarını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Bu alanda yapılan önceki araştırmalar, lüks sektörüne ve tüketici davranışlarına ilişkin
güncel ve kapsamlı bir bakış açısı geliştirebilmek için tüketicileri anlamlı özellikler temelinde
gruplandırmayı amaçlayan segmentasyon analizleri sunmuşlardır (Dubois, Czellar ve Laurent,
2005; Wiedman, Hennigs ve Siebels, 2007; Silverstein ve Fiske 2003, Dubois ve Laurent,
1995). Segmentasyon analizi sunan araştırmalar; genel olarak geleneksel lüks anlayışının
koyduğu sınırlar içinde kalmayı tercih etmiş; tüketicileri lüks tüketime teşvik eden faktörleri
(Husic ve Cicic, 2005) ve çeşitli faktörlere verdikleri önem bağlamında tüketicileri
bölümlendirmişlerdir (Kapferer, 1998).
Ancak lüks tüketim pazarının son yıllarda gösterdiği değişim, tüketicilerin lükse
eğiliminin artmasının yanı sıra “lüks” olgusuna yüklenen anlamların farklılaşmasına da
bağlıdır. Yani, markaların –görünür ya da örtük bir biçimde- neyi “lüks” olarak sunduğu ve
kitle medyasının “lüks”ü yaşamlarımıza ne şekilde yerleştirdiği de oldukça belirleyicidir. Bu
nedenle, lükse ilişkin tüketim davranışlarını belirleyen faktörlerin ne olduğu bireylerin lüksün
ne olduğuna inandığı ile bir arada sorgulanmalıdır.
Tüketicileri lükse ilişkin tutumları temelinde bölümlemeyi amaçlayan bu çalışma,
önceki araştırmalardan farklı olarak ve bunları lüks tüketim davranışlarındaki belirsizliğin,
hareketliliğin ve çeşitliliğin gözlemlendiği; “telafi edici”, “deneyim odaklı”, “kimlik inşası”
yönelimli tüketim davranışlarını da içeren “yeni lüks” kavramı temelinde betimlemeyi
hedeflemektedir. Böylece tüketici davranışları hem geleneksel lüks tanımı hem de yeni ve
daha “demokratik” bir lüks tanımı ile buna bağlı tüketici davranışlarını bir arada
sorgulanacaktır.
234
Ayrıca, bu araştırma önceki araştırmalardan farklı olarak, “yeni lüks” olgusunu genel
eğilimler bağlamıyla değil; giyim modasına ilişkin tüketim davranışlarıyla bir arada
değerlendirmeyi amaçlamakta ve bu açıdan araştırmayı elzem hale getiren bir diğer gelişmeyi
meydana getirmektedir. Burada ele alındığı biçimiyle “yeni lüks”, herhangi bir marka
kategorisine ait bir stratejisine değil; “yeni lüks” stratejisini takip eden tüm pazarlama
çalışmalarının tek bir çerçevede ele alındığı marka stratejisi ile tüketici tutum ve
davranışlarına işaret etmektedir. Bu çalışma, “yeni lüks”ün farklı bağlamlardaki kullanımı
temelinde bütünlüklü bir biçimde ele almaktadır.
Bunun nedeni, “yeni lüks”ün net sınırlarla tanımlanabilecek bir ürün veya marka
kategorisi ya da belirgin ortak özellikler taşıyan bir tüketici grubunun kabul ve davranışlarıyla
sınırlı tutulamamasıdır. “Yeni lüks” olarak tanımlanan markalar, kitleselden lükse uzanan
marka stratejilerinin herhangi bir noktasında bulunabilmektedir. Düşük fiyatlı moda ürünleri
sunan kitlesel bir marka da, geleneksel lüks markaların marka esnetme uygulamaları ile ortaya
çıkan markalar da “yeni lüks” tanımı ile uygunluk göstermektedir. Burada kastedilen,
geleneksel lüksü temsil eden markaların “lükse giriş” ürünlerine ilişkin tüketici deneyimleri
ya da tüm stratejisi “yeni lükse” odaklı markaların tüketicilerinin deneyimlerinin benzer amaç
ve özellikler sergilemesidir. Hatta denilebilir ki tüketiciler de tüm bu farklı stratejileri kişisel
olarak kendi deneyimlerinde harmanlayabilmektedirler. Bu nedenle, “yeni lüks”e ilişkin tüm
akademik tartışmalar esnek bir çerçevede ele alınmak zorundadır. Araştırmamız, bu kabulden
yola çıkarak “yeni lüks”e ilişkin tüketici tutumlarını ve bu tutumların satın alma davranışlarını
nasıl etkilendiğini betimlemektedir.
Bu araştırma, Türk tüketicilerin lükse ilişkin tutumları ve giyim modası satın alma
davranışları açısından anlamlı segmentlere ayırmayı hedeflemesi açısından da önceki önemli
çalışmalardan farklılık göstermektedir. Bu yaklaşım şu açıdan önemlidir: “Elitist” ve
“demokratik” arasında değişmesi beklenen lükse ilişkin tüketici tutumları ve belirli moda
tüketim davranışları tutarlı neden-sonuç ilişkileriyle açıklanamayabilir. Örneğin, lükse ilişkin
elitist bir tutumun tüketim davranışlarına nasıl yansıyacağı değişiklik gösterebilir. Tüketicinin
lükse ilişkin söz konusu kanaati, lüks tüketimde bulunma ya da tüketimi reddetme gibi iki uç
tüketici davranışı şeklinde ortaya çıkabilir. Bu açıdan tüketim davranışlarının tüketicinin lükse
ilişkin tutumları bağlamında derinleştirilmesi daha kapsamlı bir bakış açısı sağlayacaktır.
235
Bu hedef doğrultusunda, araştırmamızın örneklemi İstanbul’daki genç üniversite
öğrencisi tüketicilerle sınırlandırılmıştır. “Lüks” ve “yeni lüks” arasındaki farkı gözeterek
giyim modası satın alma davranışlarını betimlemeye yönelmiş bir çalışmanın örnekleminin
İstanbul’daki genç üniversite öğrencisi tüketicilerle sınırlandırmasının önemi şu göstergelerle
açıklanabilir:
1) Yeni lüks ve kitlesel giyim modası ürünleri sunan yerel ve uluslararası markalar
İstanbul’a yoğun bir biçimde yatırım yapmaktadır. Çok sayıda küresel markanın
Türkiye’deki tek satış noktası İstanbul’dadır. (Yaygınlaşmaya yönelik bir strateji
izleyen markalar söz konusu olduğunda bunu diğer büyük şehirler takip etmektedir.)
Ayrıca, bazı lüks markaların, küresel perakende stratejisi içinde önemli bir karar
olarak birden fazla mağazayla İstanbul’da yer alması da dikkat çekici bir gelişmedir.
2) Giyim modası, İstanbul’un yaşam biçimi ve kültürünün önemli bir unsuru haline
gelmiştir. Küresel giyim modası “trend”leri şehrin sokaklarında takip edilebilmektedir.
Moda haftası organizasyonları ve moda şovlarının düzenlenmesi, moda basın
kuruluşlarının burada bulunuyor olması, modayı yakından takip eden ünlüler ve moda
ikonlarının İstanbul’da ikamet etmesi ve moda alanında teorik ve teknik eğitim veren
meslek lisesi, ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeylerindeki okulların yanı sıra bazıları
önemli uluslararası moda evi ve moda okullarıyla ortaklık ilişkisi içinde olan çok
sayıda eğitim kurumunun yer alması önemli göstergelerdir.
3) Şehrin nüfusunun yüksek olması ve yükselmeye devam etmesi ile birlikte giyim
modası satın alan ya da tüketen birey sayısının artması bu araştırmayı önemli hale
getiren başka bir faktördür. Bu kitlenin sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan çeşitlilik
göstermesi de lükse ilişkin farklı tutum ve farklı giyim modası satın alma davranışları
ve bunlar arasında keşfedilecek ilişkiler markaların stratejilerinde belirleyici bir rol
oynayabilir.
4) Araştırma, üniversite öğrencisi gençlere odaklanarak spesifikleştirilmiş bir grubun
“yeni lüks” stratejileri ile oluşmuş tutum ve bunların satın alma davranışlarına
yansımalarını
tespit
etmeyi
hedeflemektedir.
Bu
noktada,
araştırmanın
uygulanabilirliği açısından gerekli olan hedef kitle sınırlaması, moda tüketim
236
davranışlarının betimlenmesinin diğerlerine oranla daha önemli olan ve söz konusu
markaların birçoğunun öncelikli hedef kitlesi olan genç tüketicileri dahil edecek
şekilde gerçekleştirilmiştir.
5) Çalışma, bu örneklem üzeinde bir segmentasyon yaparak, “yeni lüks” stratejilerinin
giyim modası satın alma davranışlarına etkilerini de derinlikli bir biçimde analiz
etmektedir. Bu ilişkinin kurulmuş olması, akademisyenler için olduğu kadar,
geleneksel lüks, yeni lüks, kitlesel lüks hatta düşük fiyatlı moda markalarının
stratejileri için yol gösterici bir kaynak teşkil etmesi açısından önem arz etmektedir.
Giyim modasında “yeni lüks” olgusunun ortaya çıkışını olanaklı kılacak gelişmelerden
biri “hızlı moda” stratejisidir. Hızlı moda, bireylerin giyinme biçimleri ile giyim modası
ürünlerinin tüketimi açısından tarihi bir gelişme olan “hazır giyim” döneminden sonra tüketim
davranışlarında belirleyici olan; hem markalar hem de tüketiciler açısından pek çok yeniliği
ifade eden bir üretim, dağıtım ve pazarlama stratejisidir. Bu bağlamda araştırmamızı önemli
hale getiren yaklaşımlardan biri de, giyim modası sektöründe devrim niteliğinde bir yenilik ve
kendine has kurallarıyla yeni bir dönemi ifade eden “hızlı moda”nın tüketim davranışlarında
meydana getirdiği çarpıcı değişimleri sunuyor olmasıdır.
5.2. Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencisi genç tüketicilerin lükse ilişkin tutumlarını;
lükse ilişkin elitist bir tutumu yansıtan “geleneksel lüks” ve lükse ilişkin eşitlikçi bir tutumu
yansıtan “yeni lüks” kavramları bağlamında değerlendirmek ve “yeni lüks”ün etkisi
bağlamında bu kitlenin giyim modası tüketim davranışların ölçerek anlamlı segmentlere
ayırmaktır.
Bu amaç doğrultusunda hedef kitlenin giyim modası tüketim davranışlarını ölçmek
üzere hazırlanan davranışsal bir soru seti ile lükse ilişkin tutumları ölçmek üzere çeşitli nitelik
ve sıfatların olduğu bir soru seti hazırlanmıştır. Böylelikle araştırmamızın amacına uygun
biçimde, davranışsal ifadeleri içeren soru setleri üzerinden segmentasyon gerçekleştirilecek,
237
sıfat ve nitelikleri içeren soru seti ile de segmentler derinleştirilerek tam bir kalıba
sokulacaktır.
Bu çalışmada örneklem olarak gerçek ve dinamik tüketiciler olan üniversite
öğrencileri belirlenmiştir. Davranışsal ifadelere verdikleri cevaplara göre hedef kitle faktör
analiziyle gruplara ayrılmıştır. İstanbul’da ikamet etmekte olan üniversite öğrencilerinden
oluşan araştırma evrenini temsil eden örneklemle gerçekleştirilecek bu araştırmanın üç temel
amacı bulunmaktadır:
Öncelikle,
genel
olarak
lükse
ilişkin
tüketici
tutumlarının
ölçülmesi
hedeflenmektedir. Bu sayede tüketiciler, geleneksel lüks anlayışından lüksün daha eşitlikçi bir
kabulüne dayanan “yeni lüks” anlayışına uzanan farklı tutumları temelinde tanımlanacaktır.
Bu yaklaşım, tüketicilerin literatürde ele alınan lüksün daha demokratik bir biçimine dair
tutumları ile “yeni lüks” alanındaki çok sınırlı uluslararası kaynaklardaki değerlendirmelerin,
Türkiye’deki tüketici davranışlarıyla tutarlılığını ortaya koyacaktır. Kısacası, Türk
tüketicisindeki “yeni lüks” algısı sorgulanmış olacaktır.
İkinci amaç ise, giyim modası tüketimi sınırları içinde, “yeni lüks” stratejilerine bağlı
olarak gerçekleşen tüketim davranışlarını ölçmektir. Böylelikle, “yeni lüks” anlayışının
kendisini güçlü bir biçimde gösterdiği giyim modası markalarının stratejilerinin satın alma
davranışlarındaki etkisi tespit edilmiş olacaktır. Bu yaklaşım, uluslararası literatürde
tanımlanan “yeni lüks” giyim modası davranışlarının Türkiye’deki geçerliliğini ölçmesi
açısından da önem arz etmektedir.
Araştırmanın üçüncü amacı ise,
giyim modası satın alma davranışlarına ilişkin
tüketici segmentasyonu ile tüketicilerin lükse dair tutumları arasında bağlantı kurmaktır.
Böylece lükse ilişkin farklı tutumların satın alma davranışlarına etkisinin değerlendirilmesi
hedeflenmiştir.
238
5.3. Araştırma Sorusu
1. İstanbul’daki üniversite öğrencisi gençlerin lükse ilişkin tutumları “geleneksel lüks”
ve “yeni lüks” olgusu bağlamında nasıl değerlendirilebilir?
2. İstanbul’daki üniversite öğrencisi gençler lükse dair tutumları ve giyim modasında
“yeni lüks” tüketim davranışları açısından nasıl segmente edilebilir?
5.4. Araştırma Yöntemi
Önceki bölümlerde belirtilen amaçlar doğrultusunda yapılacak araştırma için en uygun
yöntemin, katılımcıların görüşlerini likert ölçeğinde ifade edeceği bir anket olduğuna karar
verilmiştir. Benzer araştırmalarda yaygın olan yaklaşım, derinlemesine görüşmeler ile lükse
ilişkin çeşitli ifadelerin elde edilmesi süreci ile başlamakta ve bunu daha geniş bir katılımcıya
uygulanacak anket yöntemi takip etmektedir.
Araştırmamız kapsamında hazırlanan ankette yer alan ifadeler belirlenirken önceki
bilimsel çalışmalarda kullanılmış olan ifadelerin yanı sıra çeşitli pazar araştırmalarında kabul
görmüş ve defalarca kullanılmış olan davranış ve ifadeler kullanılmıştır. Bu sebeple bir ön
niteliksel çalışmaya gerek duyulmamıştır ve anket sonuçlarını değerlendirme sürecinde bu
yönde bir ihtiyaç olması halinde uygun niteliksel bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir.
Ancak sonuçlar, uluslararası çalışmalarda kullanılan anket soruları ve ifade setlerinin bu
araştırmanın hedef kitlesi için de anlamlı ve kullanılabilir olduğunu ortaya koymuş ve bu
nedenle bu ek çalışma gerçekleştirilmemiştir.
Bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan anket formunda (Bkz. EK 5) yer alan ilk yedi
soru, cinsiyet, yaş, burs alma durumu, aylık net harcama aralığı (okul harç/ödemeleri hariç),
aylık giyim harcama aralığı, düzenli olarak alışveriş yapılan giyim modası (kıyafet, ayakkabı,
çanta, aksesuar) markaları, alışveriş yapma sıklığı ve “trend” takibinin yapıldığı mecralar
şeklinde sıralanmaktadır.
Bu soruları takiben, araştırma amacına uygun şekilde tasarlanmış iki soru setinden
hazırlanmıştır. İlk soru seti (8. soru), hedef kitlenin lükse ve lüks ürünlere ilişkin inançlarını
239
ölçmek üzere tutum ifadeleri içermektedir. İkinci soru setinde (9. soru) ise, giyim modası
sınırları içinde giyim modası tüketim davranışlarının ölçülmesi amacıyla tutum ifadeleri yer
almaktadır.
Tutum ve davranışları ölçmek üzere hazırlanan soru setlerinde (8. soru ve 9. soru)
daha önce gerçekleştirilmiş iki araştırmada kullanılan soru setleri ve bulgularından
yararlanılmış; ayrıca araştırmanın literatür bölümünde detaylarıyla açıklanan tüketim
davranışını sorgulayacak nitelikte ifade setleri tasarlanmıştır.
Lükse ilişkin tutumları ölçmek üzere tasarlanan ilk soru seti (Soru 8), ABD menşeli
bir lüks pazarı araştırma şirketi olan Unity Marketing543 tarafından geleneksel ve “yeni lüks”
tüketim davranışlarını ölçmek üzere kullanılan soru setinden yararlanılarak düzenlenmiştir
(Bkz. EK 2). Söz konusu araştırma “yeni lüks” olgusunu da kapsar şekilde lüks tutumlarını
betimlemesi açısından araştırmamız açısından çok önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Unity
Marketing tarafından hazırlanmış ifade seti içindeki soruların önemli bir kısmı,
araştırmamızın literatür bölümündeki görüşlerle tutarlılık gösteren ve araştırma amacı
doğrultusunda sorulan sorulara yanıt vermesi beklenen ifade kalıplarını meydana getirmesi
açısından tercih edilmiştir. Bunların İngilizceden Türkçeye tercümesinde ifadenin açıklamayı
hedeflediği tutum ve davranış bağlamında anlamın korunmasına önem verilmiştir. Bu
bağlamda hazırlanan ilk soru setimiz, tüketicilerin lükse ilişkin tutumları ölçülmeyi ve
örneklem içinde yer alan tüketicilerin lükse dair inançlarının geleneksel lüksten “yeni lüks”e
uzanan geniş yelpazenin hangi noktalarında dikkate değer ortak görüşler bulunduğunu ortaya
koymayı amaçlamıştır.
Araştırmamızla benzer amaçlar tayin etmesi açısından örnek teşkil eden diğer
çalışma ise tüketicileri lükse ilişkin tutumları temelinde gruplara ayırmayı hedefleyen Dubois,
Czellar ve Laurent544’e aittir. Yazarların araştırması, lükse ilişkin bilgi, etki ve davranışları
temelinde hazırlanan ifadelerden oluşmaktadır ve sonuç olarak tüketicileri “elitist”,
543
Pamela N. Danziger, Let Them Eat Cake: Marketing to the Masses – as well as the Classes, ABD:
Dearborn Trade Publising, 2005.
544
Bernard Dubois, Sandor Czellar ve Gilles Laurent. “Consumer Segments Based on Attitudes Toward Luxury:
Empirical Evidence from Twenty Countries". Marketing Letters, Vol.16, No.2, 2005, ss. 115-128.
240
“demokratik” ve “mesafeli” olarak segmente etmiştir (Bkz. EK 3). Bu ifade seti de
tüketicilerin geleneksel ve “yeni lüks” anlayışlarındaki farklılıkları yansıtması ve bu
bağlamdaki tüketici davranışlarını ölçmesi açısından önemli bir kaynaktır ve bu nedenle bu
ifadelerin bir kısmı araştırmamızın literatür bölümündeki görüşlerle tutarlılık gösteren ve
araştırma amacı doğrultusunda sorulan sorulara yanıt vermesi beklenen ifade kalıpları olarak
anketimizde yer almıştır. Önceki araştırma için söz konusu olduğu gibi, bu araştırmada da
ifadelerin İngilizceden Türkçeye tercümesinde ölçülmesi beklenen tutum ve davranış
bağlamında anlamın korunmasına önem verilmiştir.
Bu iki örnek araştırmadaki ifadelerin yanı sıra, araştırmamızın literatür bölümünde ele
alındığı biçimiyle, giyim modası markalarının uyguladığı “yeni lüks” stratejilerin tüketicilerin
satın alma davranışlarında yarattığı öngörülen değişimi ölçecek sorular da anketimizde yer
almaktadır. Ölçülmesi beklenen davranışlar şu şekildedir:

Gelir seviyeleri ve ekonomik statüleriyle tutarsızlık gösteren moda harcaması yapmak
üzere diğer tüketim kategorilerinde tasarruf etmek.

Daha sık mağaza ziyareti ve alışveriş yapmak.

İndirimleri takip etmek, fırsatlardan yararlanmak ve sezon sonu mağazalarından
alışveriş yapmak.

Farklı segmentten markaları bir arada kullanmak

Çoğunlukla geleneksel lüks markaların belirlediği yüksek moda eğilimleriyle
benzerlik gösteren kitlesel markaları takip etmek.

Düşük fiyat önerisiyle karşılaşınca ihtiyaç dışı ürün satın almak

Ürünleri bir sezon kullanmak

Ulaşılması zor geleneksel lüks ürünleri kiralamak
Ulaşılması zor geleneksel ürünleri kiramalaya ilişkin son madde, ABD ve bazı Avrupa
ülkelerinde sıklıkla uygulanan lüks ürün kiralama hizmetinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış
bir tüketici davranışıdır. Ancak bu hizmet Türkiye’de oldukça kısa bir zamandır ve çok sınırlı
biçimde uygulanmakta olduğu için davranış ölçeğinde değerlendirilmeyecektir. Bunun yerine,
hedef kitlenin sosyo-ekonomik durumu ve Türk tüketicisine dair gözlemlerimiz göz önünde
bulundurularak öngörülen tüketicilerin bir başkasıyla giysi ve aksesuar değiş tokuşuna ilişkin
bir ifade eklenmiştir.
241
Son olarak, ifadeler düzenlenirken Türk tüketicisinin kültürel eğilimleri bağlamında
şekillenen tüketim davranışlarının ölçülebilmesi hedeflenmiştir. Soru setlerindeki uluslararası
geçerlilikte olabilecek birçok ifade korunmuşken, bunlara ek olarak Türk tüketicisinin
eğilimlerini temsil ettiği öngörülen ifadeler de eklenmiştir. Böylelikle çalışmanın uluslararası
çalışmalar ile birlikte lokal olarak da temsiliyeti güçlendirilmiş, segmentasyonun
olabildiğince net ve doğru olarak yapılmasına fırsat tanınmıştır.
Anket
formu,
tam
kapsamlı
bir
segmentasyon
analizine
uygun
biçimde
hazırlanmıştır. Tüketicilerin “yeni lüks” stratejileri neticesindeki değişen giyim modası
tüketim davranışlarına ilişkin ölçümleme, Soru 9’daki soru seti ile gerçekleştirilecektir. Soru
8'deki ifadelerle ölçümlenecek olan lükse ilişkin tutumlar ve bu bağlamdaki tüketici
segmentasyonu da bulguların anlamlılığa göre analizlere dahil edilecektir. Anlamlılık yeterli
düzeyde olmazsa analiz dışında tutularak çıkan segmentler üzerinden kırılım alınarak hangi
segmentin hangi tutumu sahiplendiği incelenebilecektir.
Tablo 5.1. Lükse ilişkin tutum ölçen ifadeler (Anket formu, Soru 8)
S8_1. Lüks, ayrıcalıklı insanlara ait bir yaşam biçimidir.
S8_2. Lüks bir ürün satın aldığımda, bunun sıradan bir üründen daha iyi olduğunun
anlaşılmasını isterim.
S8_3. Lüks ürünler pahalı olmayı hak eder.
S8_4. Lüks ürünler kitlesel olarak üretilemez.
S8_5. Lüks ürünleri belli bir görgü ve zevk sahibi kişiler değerlendirebilir.
S8_6. Lüks herkes için farklı bir anlama sahiptir.
S8_7. Günümüzde herkes lüks ürünlere erişebilmelidir.
S8_8. Eğer markası lüks değilse, ürün lüks değildir.
S8_9. Lüks bir ürüne sahip olmak, arzu ettiğim kişi olmamı sağlar.
S8_10. Bir kişinin saygınlığı için prestijli markaların ürünlerini giymesi önemlidir.
S8_11. Pahalı ve seçkin olmayan bir marka da lüks olarak değerlendirilebilir.
S8_12. Lüks, bir ürünün maliyeti ile değil; kişiye ne ifade ettiği ile ilgilidir.
S8_13. Lüks hayatı daha konforlu ve anlamlı hale getiren şeyleri satın alabilmektir.
S8_14. Lüks, masaj yaptırmak ya da sıcak bir banyo yapmak gibi, şımartılmış
hissetmekle ilgilidir.
S8_15. Daha fazla şey satın almaktansa, paramı hayatımın geri kalanında
hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih ediyorum.
242
S8_16. Prestijli bir markanın imitasyonu da aynı oranda iyi olabilir.
S8_17. Lüks bir ürün ait olduğu kategoriye göre gereğinden fazla pahalıdır.
S8_18. Günümüzde lüks ürünler daha ulaşılabilir bir tüketim alanı haline gelmiştir.
Tablo 5.2. Giyim Modasında Tüketim Davranışları Ölçen İfadeler (Anket Formu, Soru
9)
S9_1. Moda alışverişi için imkânım olduğundan daha fazla para harcarım.
S9_2. İstediğim moda ürününü satın almak için diğer harcamalarımı kısıtlayabilirim.
S9_3. İstediğim moda ürününün fiyatı ulaşabileceğimden yüksekse ödemelerimi
taksitlendiririm.
S9_4. Herhangi bir ihtiyacım olmasa da satın almaya değer bir şeyler var mı diye
moda mağazalarını kontrol ederim.
S9_5. Sık alışveriş yaparak moda trendlerine uyum sağlarım.
S9_6. Bazı moda ürünlerini ihtiyacım olmamasına rağmen satın alırım.
S9_7. Yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın alabilmek için indirim dönemini
beklerim.
S9_8. Beğendiğim markaların indirim dönemlerini takip ederim.
S9_9. Trendleri düşük fiyatlarla sunan markalardan alışveriş yaparım.
S9_10. Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de trendlere uygun görünmek mümkündür.
S9_11. Prestij markalarının çanta, ayakkabı ve aksesuar ürünleriyle, düşük fiyatlı
giyim ürünlerini birlikte kullanırım.
S9_12. Prestijli bir markanın çanta, ayakkabı, saat gibi ürünlerini kullanınca kendimi
iyi hissederim.
S9_13. Prestijli bir markanın giysilerini kullanınca kendimi iyi hissederim.
S9_14. Kimi zaman oldukça ucuz, kimi zaman oldukça pahalı giyim ürünleri satın
alırım.
S9_15. Daha fazla sayıda moda ürününe sahip olmak için düşük fiyatlı markalardan
satın alırım.
S9_16. İhtiyacım olandan fazla param olduğunda bunu moda ürünleri için harcarım.
S9_17. Neyin trend olduğunu takip eder, bunları uygun fiyata satın almaya çalışırım.
S9_18. En az bir kişinin (ünlü bir kişi de olabilir) giyim tarzını örnek alırım.
S9_19. Popüler kişilerin giysilerinin daha düşük fiyatlı alternatiflerini sunan moda
dergileri, programları vb. okurum/izlerim.
S9_20. Ünlü modacıların kitlesel markalar için hazırladığı koleksiyonların seçkin bir
moda ürününe sahip olmak için iyi bir fırsat olduğunu düşünürüm.
S9_21. Fiyatının düşük olması, ihtiyacım olmasa da bir moda ürününü satın almama
sebep olur.
243
S9_22. Önceki sezonların indirimli moda ürünlerini daha sonra kullanmak için satın
alırım.
S9_23. Düşük fiyata satın aldığım moda ürününü sonraki sezon kullanmaktan
vazgeçebilirim.
S9_24. Düşük fiyata satın aldığım moda ürününün kaliteli olmasını beklemem.
S9_25. Bir sezon giyeceğim “trend” moda ürünleri için düşük fiyatlı markaları tercih
ederim.
S9_26. Moda ürünlerini tanıdıklarımdan ödünç alarak giysilerimde çeşitlilik
yaratırım.
S9_27. Beğendiğim bir markanın logosu görünen bir ürününü satın almayı tercih
ederim.
S9_28. Modayı takip etmek benim için kitap okumak, müzik dinlemek gibi keyifli bir
uğraştır.
S9_29. Günümüzde moda daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir bir tüketim alanı
haline gelmiştir.
Soru 9’daki ifadelerin, tezimizde öngörülen “yeni lüks” tüketici davranışlarını
temsiliyeti ise şu şekildedir:
Gelir seviyeleri ve ekonomik statüleriyle tutarsızlık gösteren moda harcamaları yapmak
üzere diğer tüketim kategorilerinde tasarruf etmek.

(S9_1) Moda alışverişi için imkânım olduğundan daha fazla harcarım.

(S9_2) İstediğim moda ürününü satın almak için diğer harcamalarımı kısıtlayabilirim.

(S9_3) İstediğim moda ürününün fiyatı ulaşabileceğimden yüksekse ödemelerimi
taksitlendiririm.

(S9_16) İhtiyacım olandan fazla param olduğunda bunu moda ürünleri için harcarım.
Daha sık mağaza ziyareti ve alışveriş yapmak.

(S9_4) Herhangi bir ihtiyacım olmasa da satın almaya değer bir şeyler var mı diye
moda mağazalarını kontrol ederim.

(S9_5) Sık alışveriş yaparak moda trendlerine uyum sağlarım.

(S9_6) Bazı moda ürünlerini ihtiyacım olmamasına rağmen satın alırım.

(S9_28) Modayı takip etmek benim için kitap okumak, müzik dinlemek gibi keyifli bir
uğraştır.
244
İndirimleri takip etmek, fırsatlardan yararlanmak ve sezon sonu mağazalarından
alışveriş yapmak.

(S9_7) Yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın alabilmek için indirim dönemini
beklerim.

(S9_8) Beğendiğim markaların indirim dönemlerini takip ederim.
Farklı segmentten markaları bir arada kullanmak

(S9_9) Trendleri düşük fiyatlarla sunan markalardan alışveriş yaparım.

(S9_10) Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de trendlere uygun görünmek mümkündür.

(S9_11) Prestij markalarının çanta, ayakkabı ve aksesuar ürünleriyle, düşük fiyatlı
giyim ürünlerini birlikte kullanırım.

(S9_12) Prestijli bir markanın çanta, ayakkabı, saat gibi ürünlerini kullanınca kendimi
iyi hissederim.

(S9_13) Prestijli bir markanın giysilerini kullanınca kendimi iyi hissederim.

(S9_14) Kimi zaman oldukça ucuz, kimi zaman oldukça pahalı giyim ürünleri satın
alırım.
Çoğunlukla geleneksel lüks markaların belirlediği yüksek moda eğilimleriyle benzerlik
gösteren kitlesel markaları takip etmek.

(S9_15) Daha fazla moda ürününe sahip olmak için düşük fiyatlı moda ürünlerini satın
alırım

(S9_17) Neyin trend olduğunu takip eder, bunları uygun fiyata satın almaya çalışırım.

(S9_18) En az bir kişinin (ünlü bir kişi de olabilir) giyim tarzını örnek alırım.

(S9_19) Popüler kişilerin giysilerinin daha düşük fiyatlı alternatiflerini sunan moda
dergileri, programları vb. okurum/izlerim.

(S9_20) Ünlü modacıların kitlesel markalar için hazırladığı koleksiyonların ayrıcalıklı
moda ürününe sahip olmak için iyi bir fırsat olduğunu düşünürüm.
245
Düşük fiyat önerisiyle karşılaşınca ihtiyaç dışı ürün satın almak.

(S9_21) Fiyatının düşük olması ihtiyacım olmasa da moda ürününün satın almama
sebep olur.

(S9_22) Önceki sezonların indirimli moda ürünlerini daha sonra kullanmak için satın
alırım.
Ürünleri bir sezon kullanmak

(S9_23) Düşük fiyata satın aldığım moda ürününü sonraki sezon kullanmaktan
vazgeçebilirim.

(S9_24) Düşük fiyata satın aldığım moda ürününün kaliteli olmasını beklemem.

(S9_25) Bir sezon giyeceğim trend moda ürünleri için düşük fiyatlı markaları tercih
ederim.
Ulaşılması zor geleneksel lüks ürünleri kiralamak (Bu ifade, Türkiye’de lüks ürün
kiralama servisi gelişmiş olmadığı için tüketicilere dair öngörülen bir davranış olarak
moda ürünleri ödünç almak olarak değiştirilmiştir.)

(S9_26) Moda ürünlerini tanıdıklarımdan ödünç alarak giysilerimde çeşitlilik
yaratırım.
Böylece davranışlara dair ifadeleri içeren soru seti üzerinden segmentasyon
gerçekleştirilmesi ve tutuma dair ifadeleri içeren soru seti ile de segmentlerin derinleştirilerek
tam bir kalıba sokulması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda verileri aralarında ilişki
bulunduğu düşünülen çok sayıdaki değişkenleri anlamlı ortak nitelikler temelinde daha az
sayıda boyuta indirgemeyi hedefleyen bir analiz tekniği olan “faktör analizi” tercih edilmiştir.
Bu araştırmanın sonunda çeşitli davranış ve tutumlara göre bölümlenmiş olan tüketici
segmentlerine ulaşılması hedeflenmiştir. Bu analiz türü, hedef kitlenin giyim modası tüketim
davranış ve tutumlarını belirginleşen özelliklerine göre ayrı ayrı irdelemesine fırsat verecektir.
Toplumdaki bireylerin ve bunların davranışlarının çeşitliliğine ilişkin anlamlı bir
gruplandırma öneren segmentasyon analizinin, tüketicilerin benzer davranış ve tutumları
saptanarak oluşabilecek yeni strateji ve modeller önceden tahmin edilebilir hale getirecektir.
246
5.5. Çalışma Evreni ve Örneklem Seçimi
Bu araştırmada tutum ve satın alma davranışlarının ölçülmesi hedeflenen çalışma
evreni, İstanbul’da yaşamakta olan, 18-25 yaş aralığındaki kadın ve erkek üniversite
öğrencileridir. Söz konusu yaş aralığı, giyim modasına en duyarlı olması beklenen tüketici
grubunu oluşturduğu için tercih edilmiştir. Bu tüketici grubu, “yeni lüks” stratejilerinin
odaklandığı bir hedef kitle olması açısından da araştırma için önemlidir. Ayrıca, öğrencilerden
oluşan bir çalışma alanının seçilmiş olması, moda tüketim davranışlarını şekillendirecek
sosyal etkiler, iletişim kanalları ve referans gruplarının yoğun bir biçimde etkisi altındaki
tutum ve davranışların ölçülmesini sağlaması açısından da önemlidir.
“Yeni lüks” markalar ve tüketicileri üzerine gerçekleştirdikleri kapsamlı çalışmada
Silverstein ve Fiske, “yeni lüks”ün tüketicilerinin çok farklı demografik ve yaşam tarzı
özellikleri sergilediğini belirtmekle birlikte, yirmili yaşlarında, bekar kişilerin, “yeni lüks”
tüketicilerinin önemli bir bölümünü meydana getirdiğine dikkat çekmektedir545. Modaya en
duyarlı tüketici kitlesi olmasının yanı sıra yaşam tarzı nitelikleri açısından, henüz evlenmemiş
olmaları ve öğrenci olmaları nedeniyle sürekli ve yoğun sosyal ilişkiler içinde bulunmaları da
üniversite öğrencisi gençleri lüks algısı ve moda tüketim davranışları açısından incelenmeye
değer bir hedef kitle haline getirmektedir.
Tablo 5.3: İstanbul’da Yer Alan Devlet Ve Vakıf Üniversitelerinin Öğrenci Sayıları
(2013-2014 Eğitim Yılı)
Boğaziçi Üniversitesi
9022
Devlet
Deniz Harp Okulu
751
Devlet
Galatasaray Üniversitesi
2438
Devlet
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
Devlet
İstanbul Üniversitesi
68.668
Devlet
İstanbul Teknik Üniversitesi
20493
Devlet
Marmara Üniversitesi
51896
Devlet
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
5919
Devlet
Türk Alman Üniversitesi
Devlet
Yıldız Teknik Üniversitesi
545
23812
Silverstein ve Fiske, 2008, s.16.
247
Devlet
Acıbadem Üniversitesi
810
Vakıf
Bahçeşehir Üniversitesi
8901
Vakıf
17.059
Vakıf
388
Vakıf
Beykent Üniversitesi
Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi
Biruni Üniversitesi
Vakıf
Doğuş Üniversitesi
4278
Vakıf
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi
512
Vakıf
Fatih Üniversitesi
9747
Vakıf
Gedik Üniversitesi
899
Vakıf
Haliç Üniversitesi
5783
Vakıf
Işık Üniversitesi
3108
Vakıf
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
241
Vakıf
İstanbul Arel Üniversitesi
7532
Vakıf
İstanbul Aydın Üniversitesi
22000
Vakıf
İstanbul Bilgi Üniversitesi
9083
Vakıf
İstanbul Bilim Üniversitesi
1952
Vakıf
İstanbul Esenyurt Üniversitesi
Vakıf
İstanbul Gelişim Üniversitesi
2714
Vakıf
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi
540
Vakıf
İstanbul Kültür Üniversitesi
6931
Vakıf
İstanbul Medipol Üniversitesi
888
Vakıf
İstanbul Mef Üniversitesi
Vakıf
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
209
Vakıf
İstanbul Şehir Üniversitesi
753
Vakıf
İstanbul Ticaret Üniversitesi
5169
Vakıf
Kadir Has Üniversitesi
4340
Vakıf
Koç Üniversitesi
4156
Vakıf
Maltepe Üniversitesi
5844
Vakıf
Murat Hüdavendigar Üniversitesi
Vakıf
Nişantaşı Üniversitesi
Vakıf
Okan Üniversitesi
6846
Vakıf
Özyeğin Üniversitesi
1551
Vakıf
Piri Reis Üniversitesi
551
Vakıf
Sabancı Üniversitesi
2785
Vakıf
Süleyman Şah Üniversitesi
294
Vakıf
Üsküdar Üniversitesi
Kaynak:
Vakıf
Yeditepe Üniversitesi
15531
Vakıf
Yeni Yüzyıl Üniversitesi
1803
Vakıf
Wikipedia,
“Türkiye’deki
Toplam 336197
Üniversiteler
Listesi”,
wiki/T%C3%BCrkiye'deki_%C3%BCniversiteler_listesi (1 Mart 2015).
248
(t.y.)
http://tr.wikipedia.org/
Araştırmanın örnekleminin İstanbul’daki tüketicileri kapsıyor olması, İstanbul’daki
üniversite ve öğrenci sayısının yüksek olması ve bu öğrencilerin kültürel açıdan çeşitlilik
göstermesi açısından anlamlıdır. Ayrıca, bu gruptaki tüketicilerin devlet ve vakıf
üniversiteleri farkı temelinde, ekonomik statüleri açısından farklılık göstereceği tahmin
edilmektedir. En önemlisi de, Türkiye’nin ekonomisinin merkezi konumundaki İstanbul’un,
çok sayıda giyim modası markasını barındırması ve önemli birçok markanın Türkiye’deki tek
satış noktasının burada yer almasıdır. Modanın sokaklarda takip edilebildiği bir şehir olan
İstanbul, çok sayıda geleneksel lüks ve “yeni lüks” markaya ev sahipliği yapması açısından
önem taşımaktadır ve Türkiye’de bu özelliği taşıyan başka bir şehre rastlanmamaktadır.
Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda en verimli sonucu alabilmek için,
hedef kitlenin sınırlandırılmasında bazı temel nitelikler üzerinde durulmuştur. Araştırmanın
örneklemi, kitlesel ve lüks marka stratejilerine aşina olmaları, lüks ve kitlesel markalar,
bunların kimlik ve imaj çalışmaları, tutundurma ve fiyatlandırma stratejileriyle ilişkin bilgi ve
fikir sahibi olmaları öngörüsüyle Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümü öğrencileri
ile sınırlandırılmıştır. Bunun nedeni, oldukça esnek bir biçimde tanımlanan “lüks” olgusunu,
marka stratejisi ya da ürüne ilişkin bir nitelik bağlamında değerlendirilebilecek katılımcıların
görüşlerinin araştırmaya katkı sağlayacağı beklentisidir. Böylelikle; özel ve kitlesel üretim,
lüks ve kitlesel, yüksek ve düşük fiyat, mal ve hizmet, ürün ve marka gibi kavramlar
arasındaki farklılıkları değerlendirebilmek için gerekli bilgi birikimine sahip ve bu bağlamda
anketi tamamlama sürecinde “lüksün demokratikleşmesi”ne ilişkin kanaat sunabilecek olan
tüketicilerle görüşülmüş olması beklenmektedir. Benzer şekilde, Dubois ve Diğerleri (2005)
ve Kapferer (1998) de lükse ilişkin tutumların ölçüldüğü araştırmalarında, araştırma
evrenlerini lüksün aktif ve potansiyel tüketicileri olarak İşletme Bölümü öğrencileriyle
sınırlandırmışlardır.
İstanbul’daki üniversitelerdeki toplam öğrenci sayısı 336.197’dir (Tablo 5.3).
Araştırma evrenini temsil etmesi için kabul edilebilir bir güven seviyesi elde edebilecek
örneklem büyüklüğü 300 kişi olarak belirlenmiştir (Tablo 5.4). Araştırma kapsamında elde
edilen anketlerden yanıt alınamayan, eksik cevap içeren ya da yanıtları tutarlılık göstermediği
için değerlendirmeye alınamayacak olanlar çıkartılmıştır. Geriye kalan 321 anket üzerinden
249
analiz ve değerlendirmeler yapılmıştır. Amaçlı örnekleme yöntemiyle seçilmiş olan bu
örneklem ana kitleyi %95 güven seviyesinde; %5,47’lik bir hata payı ile temsil etmektedir.
Tablo 5.4. Örneklemin güven seviyesi ve hata payı hesaplaması
Araştırmalar İçin Güven Seviyesi ve Kabul Edilebilir Hataya Göre
Önceden Örneklem Büyüklüğü Hesaplama Tablosu
Kabul Edilebilir Hata +/- =
6%
Evren Büyüklüğü =
336.197
HESAPLA
Güven Seviyesi
90%
95%
98%
99%
Önerilen Örneklem
Büyülüğü
212
300
422
517
*Sadece KIRMIZI hücrelere değer giriniz.
Tablo 5.5: Örnekleme Hatalarına Göre Örnekleme Büyüklükleri
Evren
büyüklüğü
+
-
0.03 örnekleme hatası (d)
p=0.5
q=0.5
p=0.8
q= 0.2
p=0.3
q=0.7
0.05 örnekleme hatası
(d)
p=0.5
p=0.8
p=0.3
q=0.5
q= 0.2
q=0.7
+
-
0.10 örnekleme hatası
(d)
p=0.5
p=0.8
p=0.3
q=0.5
q= 0.2
q=0.7
+
-
100
92
87
90
80
71
77
49
38
45
500
341
289
321
217
165
196
81
55
70
750
441
358
409
254
185
226
85
57
73
1,000
516
406
473
278
198
244
88
58
75
2,500
748
537
660
333
224
286
93
60
78
5,000
880
601
760
357
234
303
94
61
79
10,000
964
639
823
370
240
313
95
61
80
25,000
1023
665
865
378
244
319
96
61
80
5,0000
1045
674
881
381
245
321
96
61
81
100,000
1056
678
888
383
245
322
96
61
81
1,000,000
1066
682
896
384
246
323
96
61
81
100milyon
1067
683
896
384
245
323
96
61
81
Kaynak: Yahşi Yazıcıoğlu ve Samiye Erdoğan, SPSS Uygulamalı Bilimsel Araştırma Yöntemleri, Ankara:
Detay Yayıncılık, 2004.
250
İstanbul’daki üniversitelerin Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümlerindeki
öğrencileri temsil edecek bir örneklem belirlenirken öncelikle vakıf ve devlet üniversitelerinin
eşit olarak temsil edilmesine özen gösterilmiştir. İstanbul’daki en yüksek kontenjana sahip
iki devlet ve iki vakıf
üniversitendeki Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümü
öğrencilerinin araştırmamızın örneklemi olarak belirlenmesinde karar kılınmıştır (Bkz. EK 4).
Buna göre örneklemde yer alması belirlenen üniversitelerin isimleri ve katılımcı sayıları
Tablo 5.6’da görülmektedir.
Tablo 5.6: Araştırma Örnekleminin Üniversiteler ve Katılımcı Sayısına Göre Dağılımı
Devlet Üniversiteleri
Katılımcı
sayısı
Vakıf Üniversiteleri
Katılımcı
sayısı
İstanbul Üniversitesi
75
İstanbul Bilgi Üniversitesi
75
Marmara Üniversitesi
75
Yeditepe Üniversitesi
75
Araştırmada
toplam
321
üniversite
öğrencisi
ile
yüz
yüze
görüşmeler
gerçekleştirilmiştir. Hedef kitlenin % 60’ı kadın, % 40’ı erkek tüketicilerden oluşmaktadır.
Gelir seviyeleri ve tüketim alışkanlıkları açısından farklılık göstermesi olası olduğu için
devlet üniversitesi ve vakıf üniversitesi ayrımına dikkat edilmiş; görüşmelerin % 51’i devlet,
% 49’u vakıf üniversitelerdeki öğrencilerle gerçekleştirilmiştir. Genel olarak burslu ve
burssuz okuyan öğrencilerin oranına dikkat edilmiştir. Burs alan öğrenciler hedef kitlenin
%62’sini, burs almayan öğrenciler ise % 38’ini oluşturmaktadır.
5.6. Bulgular ve Değerlendirme
Ankette yer alan ifadeler, örneklem grubu içinde yer alan öğrencilere uygulanmadan
önce, anlaşılabilir olmaları, açık olmaları, araştırma amacına hizmet ediyor olmaları ve
ifadelerin sayıları (anket formunun uzunluğu) açısından küçük bir öğrenci grubu ile
251
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda anket formundaki ifadelerin açıklığı ve
anlaşılabilirliği konusunda iyileştirmeler yapılmıştır.
5.6.1. Araştırmanın Güvenilirlik Analizi ve Örneklem Yeterliliği
Anket yöntemiyle elde ettiğimiz datayı faktör analizine tabi tutmadan önce bir
güvenilirlik analizi uygulanarak ankete verilen yanıtların tutarlılığı ölçülmüştür. Güvenilirlik
analizi için kullanılan temel analiz Cronbach Alpha (α) değeridir. Bu değer, anketin toplam
güvenilirliğini gösterir ve 0,7’den büyük olması beklenir. Bu araştırmada Cronbach Alpha (α)
değeri 0,91 olarak ölçülmüştür (Tablo 5.7). Buna göre datamızın “Mükemmel” güvenilirlik
aralığında olduğu tespit edilmiştir (Tablo 5.8).
Tablo 5.7: Güvenilirlik Analizi (Segmentasyonun temelini oluşturan Soru 9 için)
Case Processing
Summary
N
Cases
Valid
Excluded(a)
Total
Listwise deletion based on all variables in the
procedure.
a
Reliability Statistics
Cronbach's Alpha
0,908
%
275 85,66978193
46 14,33021807
321
100
N of Items
29
Segmentasyonda örneklem yeterliliğinin ölçümünde, verilerin faktör analitik modeli
ile modellenip modellenemeyeceğine ilişkin bir ölçüt sunan Kaiser-Meyer-Olkin Testi (KMO
Measure) uygulanmıştır. Bu analiz sonucunda elde edilen 0,891 KMO değeri (Tablo 5.9),
datanın faktör analitik modeli ile modellenebileceğini göstermiştir. Tablo 5.10, KMO
örnekleme ölçüsünün örneklem uygunluğu aralıklarını göstermektedir. Buna göre,
örneklemimiz için elde edilen 0,891 KMO değeri “Mükemmel” uygunluğu temsil eden
aralıktadır.
252
Tablo 5.8: Cronbach’s Alpha Değer Tablosu
Kaynak:
Wikipedia,
Cronbach’s alpha
Güvenilirlik
α ≥ .9
Mükemmel
.9 > α ≥ .8
İyi
.8 > α ≥ .7
Kabul edilebilir
.7 > α ≥ .6
Şüpheli
.6 > α ≥ .5
Kötü
.5 > α
Güvenilmez
“Cronbach’s
Alpha”
(t.y)
http://en.wikipedia.org/wiki/Cronbach
%27s_alpha (2 Şubat 2015).
Tablo 5.9: KMO ve Örneklem Uygunluk Ölçüsü Verileri
KMO Ölçüsü and Bartlett Testi
Kaiser-Meyer-Olkin ölçümlemesi
Bartlett küresellik testi
0,891
ortalama ki kare ("Chi-Square")
3335,24829
df
435
Sig.
0
Tablo 5.10: Kaiser-Meyer-Olkin örnekleme ölçüsü
KMO Ölçüsü
Örneklem Uygunluğu
1,00>=KMO>=0,90
Mükemmel
0,90>KMO>=0,80
İyi
0,80>KMO>=0,70
Orta düzey
0,70>KMO>=0,60
Zayıf
KMO<0,60
Kötü
Kaynak: Halil Yurdugül, “Faktör Analizinde KMO ve Barlett Testleri Neyi Ölçer?”, (t.y.) Hacettepe
Üniversitesi, http://yunus.hacettepe.edu.tr/~yurdugul/3/indir/Kuresellik.pdf (20 Şubat 2015).
253
5.6.2. Örneklemin Demografik Özellikleri
Araştırmada toplam 321 üniversite öğrencisi ile yüz yüze görüşülmüştür. Yaş
ortalaması 21,68 olan bu örneklem kitlesinin %60’ı kadın, %40’ı erkektir (Tablo 5.11, Şekil
5.1). Gelir seviyeleri ve tüketim alışkanlıkları açısından farklılık göstermesi olası olduğu için
devlet üniversitesi ve vakıf üniversitesi ayrımına dikkat edilmiş; görüşmelerin %51’i devlet,
%49’u vakıf üniversitelerdeki öğrencilerle gerçekleştirilmiştir (Tablo 5.12, Şekil 5.2). Genel
olarak burslu ve burssuz okuyan öğrencilerin oranına da yine dikkat edilmiş olup, bu oran da
burs alan %62, burs almayan %38 şeklindedir (Tablo 5.13, Şekil 5.3).
Tablo 5.11: Cinsiyete Göre Dağılım
Frekans
Yüzde
Kadın
194
60,4
Erkek
127
39,6
Total
321
100
Erkek;
39,6
Kadı
n;
60,4
Grafik 5.1: Cinsiyete göre dağılım
Tablo 5.12: Üniversite tipine göre dağılım
Frekans
Yüzde
Devlet Üniversitesi
163
50,8
Vakıf Üniversitesi
158
49,2
Total
321
100
254
Vakıf
Üniversitesi,
49,2
Devlet
Üniversitesi,
50,8
Grafik 5.2: Üniversite tipine göre dağılım
Tablo 5.13: Burs Durumuna Göre Dağılım
Frekans
Yüzde
Burs alıyor
200
62,3
Burs almıyor
121
37,7
Total
321
100
Burs
almıyor
; 37,7
Burs
alıyor;
62,3
Grafik 5.3: Burs durumuna göre dağılım
Katılımcılara okul harcı ve ödemeleri hariç aylık net harcamaları sorulmuştur (Anket
Formu, Soru 4a). Üniversite öğrencilerinin aylık genel harcama ortalamasının 963, 5 TL’dır.
Harcama aralıklarına göre dağılım incelendiğinde üniversite öğrencilerinin % 36’sının
500TL-999TL aralığında bulunduğu görülmektedir (Tablo 5.14, Grafik 5.4).
255
Tablo 5.14: Aylık net harcamalara göre dağılım
Genel Harcama/Aylık
Frekans
Yüzde
500 TL’den az
87
27,2
500 TL - 999TL
115
35,9
1.000 TL - 1.499TL
64
20,0
1.500 TL – 1.999TL
28
8,8
2.000 TL ve üzeri
26
8,1
Total
320
100
ORTALAMA HARCAMA
1.500 TL –
1.999TL;
8,8
2.000
TL ve
üzeri;
8,1
1.000 TL 1.499TL;
20
963,5 TL
500
TL’den az;
27,2
500 TL 999TL;
35,9
Grafik 5.4. Aylık net harcamalara göre dağılım
Katılımcılara aylık harcamaları içinde moda ürünleri (giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar
vb.) için yaklaşık olarak ne kadar harcama yaptıkları sorulmuştur (Anket Formu, Soru 4b).
Öğrencilerin aylık moda ürünleri harcamalarının ortalaması 559 TL’dir. Harcama aralıklarına
göre dağılım incelendiğinde üniversite öğrencilerini % 75,9’unun 500TL’den az aralığında
bulunduğu görülmektedir (Tablo 5.15, Grafik 5.5).
256
Tablo 5.15: Moda ürünleri için gerçekleştirilen aylık harcamaya göre dağılım
Giyim Harcama/Aylık
Count
Yüzde
500 TL’den az
243
75,9
500 TL - 999TL
49
15,3
1.000 TL - 1.499TL
15
4,7
1.500 TL – 1.999TL
6
1,9
2.000 TL ve üzeri
7
2,2
320
100
Total
ORTALAMA
559,0 TL
HARCAMA
1.000 TL 1.499TL;
4,7
1.500 TL – 2.000 TL
1.999TL; ve üzeri;
1,9
2,2
500 TL 999TL;
15,3
500
TL’den az;
75,9
Grafik 5.5: Moda ürünleri için gerçekleştirilen aylık harcamaya göre dağılım
Tablo 5.16: Cinsiyete göre alışveriş sıklığı
Kadın
Erkek
(Yüzde)
(Yüzde)
Haftada 1 kez
18,42
4,03
Ayda 2-3 kez
41,05
24,19
Ayda 1 kez
13,68
17,74
Her sezon
4,21
8,06
Sadece ihtiyacım olduğunda
22,63
45,97
100
100
Alışveriş Sıklığı
Total
257
Sadece ihtiyacım
olduğunda
Her sezon
Erkek
Ayda 1 kez
Kadın
Ayda 2-3 kez
Haftada 1 kez
0
10
20
30
40
50
Grafik 5.6: Cinsiyete göre alışveriş sıklığı
Örneklemin alışveriş sıklığı değerlendirildiğinde kadın ve erkek tüketiciler arasında
farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. 190 kadın ve 124 erkek öğrencinin verdiği yanıtlar
üzerinden değerlendirilen alışveriş sıklığı ölçümü Tablo 5.16’de yer alan tablodan ve Grafik
5.6’daki grafikten okunabilir. Bunun aksine, cinsiyete göre giyim modası harcamaları
değerlendirildiğinde kadın ve erkek tüketiciler arasında dikkate değer bir istatistiki fark
olmadığı görülmektedir. Buna ilişkin veriler Tablo 5.17’den ve Şekil 5.7’deki grafikten
okunabilir.
Tablo 5.17: Cinsiyete göre giyim modası harcamaları
Kadın
Erkek
(Yüzde)
(Yüzde)
500 TL’den az
73,06
80,31
500 TL - 999TL
18,65
10,24
1.000 TL - 1.499TL
4,66
4,72
1.500 TL – 1.999TL
2,07
1,57
2.000 TL ve üzeri
1,55
3,15
Total
100
100
Giyim Harcama/Aylık
258
2.000 TL ve üzeri
1.500 TL – 1.999TL
Erkek
1.000 TL - 1.499TL
Kadın
500 TL - 999TL
500 TL’den az
0
20
40
60
80
100
Grafik 5.7: Cinsiyete göre giyim modası harcamaları
5.6.3. Araştırmada Kullanılan İstatistiki Teknikler
Araştırmanın amacına uygun biçimde, lükse ilişkin tutumlar ve giyim modası ürünleri
tüketimine dair ifadelerin belirli gruplara göre yoğunlaşmasını ölçmek üzere faktör analizi
kullanılmıştır. Faktör analizi, birbiriyle ilişkili çok sayıdaki değişkeni, aralarındaki karşılıklı
ilişkiyi araştırarak, az sayıda, anlamlı ve bağımsız faktörler haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Faktör analizinin uygulanması sonucunda, soru formunda yer alan ifadelerin belirli
istatistiksel nitelikler temel alınarak daha az sayıda faktöre indirgenmiştir.
Faktör Analizi ve Varyans Açıklama Oranı: Faktör analizi yapılırken, ekstraksiyon
(extraction) yönteminde rahat yorumlama yapabilmek ve Temel Bileşenler Analizini (TBA)
kolaylaştırmak amacıyla Varimax rotasyonu kullanılmıştır. Varimax rotasyonu, analiz edilen
faktörlerin birden fazla faktör altında yer aldığı durumlarda daha kolay okuma yapılabilmesini
sağlamak kullanılan bir analiz yöntemidir.
Tablo 5.18’de görüldüğü üzere Kaiser-Meyer-Olkin değeri 1’e yakındır. Bu değerin
yüksek olması, ölçekteki her bir değişkenin, diğer değişkenler tarafından mükemmel şekilde
tahmin edilebileceğini göstermektedir.
259
Tablo 5.18: Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Barlett Küresellik Testi (Ekstraksiyon
Yöntemi)
Analiz, çeşitli ifadeler çıkartılıp tekrar analize dahil edilmek suretiyle, en mükemmel
olan ayrışmaya varıncaya kadar tekrarlanmıştır. Değişkenlerin rotasyon esnasında toplam 7
faktör üzerinde kararlı olarak ayrıştığı görülmüştür (Tablo 5.19). Faktör analizi sonucunda
elde edilen Rotated Component Matrix(a) tablosu (Tablo 5.21), yedi faktörün temsil ettiği
260
ifadeleri göstermektedir. (Bunlar analizin yorumlarının yer aldığı Bölüm 5.7’de detaylı bir
biçimde değerlendirilmiştir.)
Tablo 5.21’de ifadelerin karşısında yer alan değerler bunların temsiliyet derecesini
göstermektedir. Faktör analizinde, bu değer 1’e ne kadar yakınsa söz konusu faktörü o kadar
kuvvetli temsil ettiği kabul edilmektedir. Toplam 29 değişken üzerinde gerçekleştirilen faktör
analizinde bu 29 değişkenin faktör yükleri 0,424’ün altına düşmemiş, 0,424-0,822 arasında
değişkenlik göstermiştir.
Açıklanan faktör sayısının yüksek olması açıklanan varyans oranını arttırmaktadır.
Araştırmamızda, 7 faktörün toplam varyansı açıklama oranı en iyi ihtimalle % 63,3’de
sabitlenmiştir (Tablo 5.16). Yani, varyans analizinde elde edilen 7 faktör, toplam varyansın %
63'ünü açıklamaktadır. Bu oran, 275 anket için uygundur.
Tablo 5.19: Varyans Analizi (ANOVA-Analysis of varience) Tablosu
ANOVA
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
REGR factor score
for analysis 1
Küme
Ortalama
kare
df
Hata
Ortalama
kare
4,06146151
3
0,9661093 271
4,203936 0,01
9,786929215 3
0,9027277 271
10,84151 0,00
27,01308117 3
0,7120323 271
37,938
15,28756776 3
0,841835
271
18,15981 0,00
31,80949296 3
0,6589355 271
48,27406 0,00
33,3350305
3
0,6420476 271
51,91987 0,00
20,82050325 3
0,7805848 271
26,67295 0,00
df
F
Sig.
Ortalama
kare
df
1
2
3
0,00
4
5
6
7
261
Tablo 5.20: Açıklanan varyans oranı tablosu
262
Tablo 5.21: Faktörler ve sahiplendiği ifadeler
263
Tablo 5.21’e göre faktörlerin genel özellikleri şu şekilde değerlendirilebilir:

Faktör 1: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 6, 5, 1, 2, 4, 3, 16 ve 21’deki
ifadeleri sahiplenen gruptur. Bu grup modayı yakından takip eden, alışveriş
yapmaktan hoşlanan ve modaya uygun olabilmek için çabalayan ve finansal
kaynaklarını zorlayan tüketicileri kapsamaktadır. Bu gruptaki tüketiciler için giyim
modası “ihtiyaç” değil; bir yandan düşük fiyat önerilerinin kaçırılmayacağı diğer
yandan pahalı ürünler için bütçenin zorlanabileceği bir alandır ve bu nedenle satın
almaya ikna olmaları kolaydır.

Faktör 2: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 7, 8, 9 ve 10’daki ifadeleri
sahiplenen gruptur. Bu gruptaki tüketiciler hem “trend”lere uygun bir görünüm elde
etmeyi hem de bunu sağlayacak moda ürünlerine düşük fiyatlarla sahip olmak
önemlidir. Düşük fiyatlı moda ürünlerini “trend”lere uyum sağlamak için
değerlendiren bu tüketici grubu, yüksek fiyatlı moda ürünlerine de sahip olmak
istemekte ama bunlar için indirim dönemlerini beklemektedir. Böylece hem ucuz hem
de pahalı ürünleri bir arada kullandığı belirtilebilir.

Faktör 3: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 20, 19, 18, 28 ve 17’deki ifadeleri
sahiplenen gruptur. “Trend”lere uygun görünmeye önem vermenin yanı sıra modayı
keyif aldıkları bir hobi gibi görürler. Diğerlerinin moda tercihlerini izlemektedirler:
Ünlü modacıların tasarladığı, popüler kişiler ya da “trend”leri temsil eden herhangi
birinin giydiği moda ürünlerini takip ederler. Bununla birlikte, bu ürünlere düşük
fiyatla sahip olmaya da önem verirler.

Faktör 4: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 13, 14, 12, 29 ve 11’deki ifadeleri
sahiplenen gruptur. Modanın ulaşılabilir olduğuna inanır, hem pahalı hem de ucuz
markaları satın alırlar. Bununla birlikte, prestij markalarının kendilerini iyi
hissettirdiğini de ifade ederler.

Faktör 5: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 15, 25 ve 22’deki ifadeleri
sahiplenen gruptur. Moda ürünlerine düşük fiyatlarla sahip olmaya önem verirler.
İndirim dönemlerindeki düşük fiyat önerilerini fırsat olarak görür ve daha sonra
kullanmak için satın alabilirler. Moda ürünlerinde çeşitlilik yaratmaya ya da
“trend”lere uyum sağlamaya önem verir; ancak bunun için ucuz markaları ve indirim
dönemlerini takip ederler.
264

Faktör 6: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 26 ve 27’deki ifadeleri sahiplenen
gruptur. “Gösteriş” amaçlı moda tüketimine ve sosyal etkilere açık olan tüketici
grubudur. Giysilerinde çeşitlilik yaratmak için başkalarından ödünç alır. Beğendiği
markaların ürünlerinin üzerinde görünmesini ister.

Faktör 7: Temsiliyet derecesine göre sırasıyla Soru 24 ve 23’deki ifadeleri sahiplenen
gruptur. Bu tüketicilerin ucuz ürünlerden kalite beklentisi yoktur. Düşük fiyata
aldıkları ürünlerden vazgeçebilirler.
Tablo 5.21’de bazı ifadelerin birden fazla faktörde yer aldığı görülmektedir. Bunların
değerlendirmesi bu faktörlerdeki temsiliyet oranı değerleri dikkate alınmıştır: Her faktörü 1’e
en yakın değere sahip olan ifadenin temsil ettiği kabul edilmektedir. Değerlerin birbirine
yakın olduğu durumlarda ise bunlardan birinin diğerine dahil edilmesi ya da aynı anda iki
faktörü temsil etmesi söz konusu olabilir.
K-Means Kümeleme Analizi ve Segmentasyon: Faktör analiziyle elde edilen 7 faktöre,
bunları daha az sayıda kümeye ayırmayı hedefleyen K-Means Kümeleme Analizi
uygulanmıştır. Böylece istatistiksel olarak benzerlik gösteren ifadelerin birbirine benzemeyen
daha az sayıda kümeye ayrılması hedeflenmiştir. Bu sayede tüketicileri istatistiki olarak
anlamlı ortak nitelikleri ve farklılıkları açısından temsil eden az sayıda segment elde edilmiş
olacaktır. K-Means Kümeleme analizine giren 7 faktörün hepsinin istatistiksel olarak anlamlı
(sig.<0,05) olduğu saptanmıştır (Tablo 5.22). Bu sonuç her bir faktörün segmentasyon için
anlamlı olduğunu göstermektedir.
Tablo 5.22: K-Means Kümeleme analizinde faktörlerin anlamlılığı
265
Bu amaçla, faktör analizi sonunda elde edilen 7 faktör, K-Means Kümeleme yöntemi
ile sırasıyla 3, 4 ve 5 segment için analize tabi tutulmuştur. Her analizin sunduğu segmentler
yorumlanmış ve buna göre en uygun dağılımın 4’lü segmentasyonda gerçekleştiği
görülmüştür. Yani, faktör analiziyle elde edilen 7 faktör ile K-Means Kümeleme analizi
sonucunda 4 segmentin oluşumu istatistiki olarak ortaya çıkmış ve bulgular bu nihai segment
dağılımına göre yorumlanmıştır. Nihai segment dağılımları Tablo 5.23’de görülmektedir.
Tablo 5.23: Nihai segment dağılımları (K-Means Kümeleme Analizi)
Nihai Segment Dağılımları
Segment
REGR factor score 1 for analysis 1
REGR factor score 2 for analysis 1
REGR factor score 3 for analysis 1
REGR factor score 4 for analysis 1
REGR factor score 5 for analysis 1
REGR factor score 6 for analysis 1
REGR factor score 7 for analysis 1
1
2
3
4
0,125
0,173
-0,222
-0,432
-0,397
0,115
0,112
0,721
0,487
-0,608
-0,214
0,973
0,202
0,024
-0,586
0,843
0,210
0,619
-0,702
-0,952
0,830
-0,600
-0,208
-0,321
-0,048
0,448
-0,707
0,604
Bu istatistik ile yorumlanmış olan segmentlerin baz dağılımı Tablo 5.24’de
görülmektedir. Analiz sonucunda datanın durumu ve ayrışma gücü, toplam 275 kişinin bir
segmente dahil olabildiğini, 46 kişinin ise herhangi bir segmente dahil olamadığını
göstermiştir. Bu 46 kişi, segmentlerin kesinliğini ve kararlığını korumak, düzgün bir dağılım
sağlayabilmek amacıyla analiz dışında tutulmuştur.
266
Tablo 5.24: Segmentlere göre vaka sayısı
Her Segment İçin Vaka Sayısı
Segment
1
91
2
88
3
71
4
25
Geçerli
gözlem
Kayıp
gözlem
275
46
1,500
REGR factor score 1 for analysis 1
1,000
REGR factor score 2 for analysis 1
0,500
REGR factor score 3 for analysis 1
0,000
-0,500
REGR factor score 4 for analysis 1
1
2
3
4
REGR factor score 5 for analysis 1
REGR factor score 6 for analysis 1
-1,000
REGR factor score 7 for analysis 1
-1,500
Grafik 5.8: Nihai segment dağılımlarının (K-Means Kümeleme Analizi) Grafik Sunumu
Segmentasyon analizi, Grafik 5.8’deki grafik üzerinden gerçekleştirilmiştir. Grafikte
yer alan barların renkleri, Tablo 5.21’deki tablodaki faktörlerin renkleriyle tutarlıdır. Barların
yüksekliği ve yönü ise yedi faktörün dört segmentteki temsiliyet gücünü ifade etmektedir.
Grafikte yukarıya doğru ilerleyen barlar, yükseklikleri oranında faktör ve segment arasındaki
pozitif ilişkiyi göstermektedir. Aşağıya doğru olan barlar ise, faktör grubundaki ifadelerin
ilgili segmentle barın yüksekliği oranında negatif bir ilişki içinde olduğunu göstermektedir:
Yani bu segmentteki katılımcılar, faktörde yer alan ifadelere oldukça düşük puanlamalar
yapmıştır.
267
5.7. Bulguların Yorumlanması ve Nihai Tüketici Segmentasyonu
5.7.1. Üniversite Öğrencisi Genç Tüketicilerin Lükse İlişkin Tutumları Açısından
Değerlendirmesi
Üniversite öğrencilerinin lükse ilişkin tutumları ve moda tüketim davranışları
açısından segmente edilmesinin yanı sıra bu örneklem içindeki dikkat çekici ortak tutum ve
davranışların,
bunların
çeşitli
demografik
ve
ekonomik
faktörler
temelinde
değerlendirilmesinin yapılması araştırmamızın amacının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Segmentasyon analizi ve örnekleme dair bu genel değerlendirme, akademik alanda lüks
tüketimi ve moda tüketim davranışlarına ilişkin sistematik bir bakış açısı oluşturmanın yanı
sıra alandaki uygulamacıların etkin konumlandırma stratejisi ve tutundurma taktikleri
geliştirmek üzere yararlanabileceği bir kaynak olarak kullanılabilir.
Lüks olgusunun pazarlama iletişimi ve marka yönetimi alanındaki yansımalarını
oluşturan lüks ürün ve marka kategorileri hakkında herhangi bir ön bilgilendirme yapmadan
tutumlarının
ölçülebileceği
spesifik
bir
hedef
kitle
olan
Halkla
İlişkiler
ve
Tanıtım/Reklamcılık Bölümü öğrencilerinin, lükse ilişkin tutumları ve giyim modası tüketim
davranışlarını ölçümlemeyi ve bu bağlamda segmente etmeyi amaçlayan bu araştırmanın
bulgularına göre gerçekleştirilen değerlendirmeler şöyledir:
Örneklem grubu, lüksün geleneksel olarak katı sınırlarla belirlenmiş tanımından farklı
olarak, lüksün daha esnek bir biçimde tanımlanmış, deneyim odaklı bir tarifine inanmaktadır.
Geleneksel lüks anlayışı, lüksü ağırlıklı olarak somut nesne/ürün odağında tanımlamaktadır:
Buna göre söz konusu ürün, nesnel olarak ölçülebilir olmalı ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir
değere sahip olmalıdır. Bu tür bir değere sahip olmasının önemli bir kısmı da bu nesne/ürünün
az bulunur ve zor elde edilir olmasından kaynaklanmaktadır. Böylece çok az kişi tarafından
ulaşılabilmesi ve sahip olunabilmesi, -ürünün rasyonel niteliklerinden neredeyse tamamen
bağımsız olarak- lüks nesne/ürünün sembolik değerinin kaynağını oluşturmaktadır. Bu
kabuller lüks olarak nitelendirilecek nesneleri oldukça sınırlandırmıştır.
Lüksün geleneksel kabulünden farklılaşmış olduğu, pek çok ekonomik ve sosyal
faktörle ilişkilendirilerek, tezimizin önceki bölümlerinde detaylarıyla ele alınmıştır.
Günümüzde bir ürün ya da markanın pazardaki konumuna ilişkin bir tanıma indirgenen lüks
268
olgusunun, pazarlama stratejileri bağlamında ve medyadaki kullanılış biçimleri nedeniyle
sınırlarını çizmek; neyin lüks olduğu ya da neyin lüks olmadığını belirlemek her zamankinden
zor bir hal almıştır. Bu bağlam içinde beliren güncel tartışmalardan biri “lüksün
demokratikleşmesi” söylemi altında gerçekleşmektedir. Söylemin anlatmaya çalıştığı kısaca
şudur: Günümüzde lüks daha fazla kişi için ulaşılabilir hale gelmiştir.
Oysa ki daha fazla kişi tarafından, özellikle de demokratik bir biçimde ulaşılabilir
olması lüksün temel niteliklerinden birini yitirmesi anlamına gelmektedir. Çünkü geleneksel
olarak lüksün değeri, nesnenin ulaşılamaz olması bağlamında ölçülmektedir. Bu durumda söz
konusu söylemde daha demokratik olarak elde edilebilir olan lüks, geleneksel kabuldeki lüks
olgusundan farklılık göstermelidir. Geleneksel tanımına göre zor ulaşılabilir olmanın
sağladığı sembolik anlam, günümüzde ürün ve markaların imajlarına ve tüketiciye sağladığı
hazlar ve faydalara dağılmış durumdadır.
Bu durumda, hem felsefi bir yaklaşım hem de tüketim toplumunun dinamiklerini
anlamak açısından şu sorunun cevabı çok önemlidir: Lüks nedir? Bu soruya tüketim
toplumunun bugün ve gelecekteki belirleyici aktörleri olan genç tüketicilerin nezdinde cevap
aranması ve bunu alandaki küresel gelişmeler bağlamında anlamlı ve karşılaştırılabilir bir
biçimde ölçümlenmesi araştırmamızın amaçlarından birini meydana getirmektedir. Amacımız,
genç tüketicilerin lükse dair tutumlarını, araştırmamızda da ele alınan uluslararası literatürdeki
iki kavram olan “geleneksel lüks” ve “yeni lüks” bağlamında ölçmektir. Bunlar lükse ilişkin
iki farklı tutum olan “elitist” ve “demokratik” tutumları meydana getirmektedir.
Bu amaca uygun olarak uluslararası araştırmalar örnek alınarak tasarlanan soru setiyle
örneklemden alınan yanıtlar, genç tüketicilerin lüksün daha “demokratik” bir tanımına
inandıklarını ortaya koymuştur. Genç tüketiciler “Lüks herkes için farklı bir anlama sahiptir”
ifadesine yüksek katılım göstererek, geleneksel lüks olgusundan farklı bir lüks anlayışını
onaylamışlardır. Ayrıca tüketicilerin, “lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle tutarlılık
gösteren “Günümüzde herkes lüks ürünlere erişebilmelidir”, “Lüks, bir ürünün maliyetiyle
ilgili değil; kişiye ne ifade ettiğiyle ilgilidir”, “Pahalı ve seçkin olmayan bir marka da lüks
olarak değerlendirilebilir” ifadelerine yüksek katılımları da “yeni lüks” olgusunun bu kitle
tarafından benimsendiğini göstermektedir. Tüketiciler tezimizde tanımlanan “yeni lüks”
tüketicisi profiline uygun bir tüketim davranışını açıklayan “Daha fazla şey satın almaktansa,
269
paramı hayatımın geri kalanında hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih
ediyorum” ifadesine de yüksek katılımda bulunmuşlardır.
Tablo 5.25: Lükse İlişkin Tutum İfadelerine Katılımın Segmentlere Göre
Değerlendirilmesi
Lükse ilişkin tutumlar temelinde bu örneklem açısından gözlemlenen farklılıklar,
tezimizde incelenen uluslararası çalışmalar ile tutarlılık gösterir biçimde “yeni lüks” ve
“geleneksel lüks” tanımları arasında yer alır niteliktedir. Tüketicilerin, lüksün ayrıcalıklı
insanlara ait bir yaşam biçimi olması, lüksün diğerlerine sergileme arzusu temelinde gösterişçi
bir biçimde tüketilmesine ilişkin ifadelere katılım göstermeleri ya da reddetmeleri açısından
farklılık gösterdiği görülmüştür. “Lüks bir ürüne sahip olmak, arzu ettiğim kişi olmamı
sağlar” ve “Bir kişinin saygınlığı için prestijli markaların ürünlerini giymesi önemlidir”
ifadelerine yanıtları değerlendirildiğinde “geleneksel lüks” kabulünü temsil eden niteliklere
270
işaret eden bu ifadelere katılımlarının düşük olduğu fark edilmiştir. Bu durum göstermektedir
ki, örneklemimizde yer alan tüketiciler prestij markalarını toplumsal kimliklerini inşa
edecekleri kodlar olarak kullanmalarına dair dikkate değer bir eğilim göstermemişlerdir.
Örneklemimiz olan İstanbul’daki üniversite öğrencisi gençlerin ölçülen tutumları
üzerinden şöyle bir değerlendirme yapmak mümkündür: Bu tüketici grubu “geleneksel
lüks”ün varlığını kabul eder. Bu lüks anlayışı temelinde lüksün elitist konumu ve tüketimiyle
ilgili fiyat, nadir olma gibi özellikleriyle birlikte bir lüks kategorisi olduğunu
doğrulamaktadır. Bununla birlikte bu tüketici grubu, lüksün daha esnek bir biçimde
tanımlanabileceği bir anlayış da benimsemişlerdir ve bu tür bir tüketim biçimine eğilimleri
daha yüksektir. Bu açıdan, “lüksün demokratikleşmesi” ve “yeni lüks” söylemlerinde ele
alındığı üzere; daha eşitlikçi, nesneye değil deneyime dayalı, nesnel olarak değil kişinin
deneyimi temelinde tanımlanan bir lüks kategorisini kabul etmektedirler.
Demografik ve sosyo-ekonomik özellikler temelinde lükse ilişkin tutumlar
değerlendirildiğinde zaten çok spesifik bir kitlenin tanımlanmış olduğu ve birbirine benzerlik
göstermesi beklenen örneklemin cinsiyet, burs alma durumu, aylık ortalama harcama, aylık
ortalama
giyim
modası
harcaması
açısından
anlamlı
bir
farklılık
göstermediği
gözlemlenmiştir. Yapılan analizde, demografik ve sosyo-ekonomik özelliklerin lükse ilişkin
tutumlar üzerinde istatistiki olarak anlamlı fark bulunan ifadeler ise şu şekildedir: “Lüks
herkes için farklı bir anlama sahiptir” ifadesine katılım burs almayan öğrencilerde anlamlı
derecede yüksektir. Elitist bir lüks anlayışına işaret eden “Lüks ürünler pahalı olmayı hak
eder” ifadesi aylık ortalama giyim harcamaları 2000 TL ve üzeri olan tüketicilerde diğerlerine
oranla anlamlı bir biçimde yüksektir. Yine bu grup, “Günümüzde lüks ürünler daha
ulaşılabilir bir tüketim alanı haline gelmiştir” ifadesine diğer tüketicilerden daha yüksek
katılım göstermişlerdir.
Örneklemimizi oluşturan üniversite öğrencisi gençlerin genel değerlendirmesi
bağlamında çeşitli kategorilerde en fazla tercih edilen markalar aşağıdaki tablolardan
izlenebilir. Özellikle giyim modası markalarında öğrencilerin İstanbul’da faaliyet gösteren
yerel ve uluslararası “yeni lüks” markaları tercih ettikleri görülmektedir (Tablo 5.26).
Ayakkabı markalarında ise yakın zamana dek aktif spor ürünleri sunan, son yıllarda ise
strateji değiştirerek “yeni lüks” ve “hızlı moda” markalarıyla benzerlik gösteren
271
uygulamalarıyla dikkat çeken Nike ve Adidas markaları dikkat çekmektedir (Tablo 5.27).
Çanta ve aksesuar markalarına ilişkin soruya verilen yanıt oranı diğer kategorilerle
karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. Bununla birlikte, tercih edilen markaların yerel ve
uluslararası “yeni lüks” markalar olduğu fark edilmektedir (Tablo 5.28 ve Tablo 5.29).
Tablo 5.26: En Fazla Tercih Edilen Giyim Modası Markaları
Tercih Edilen Giyim Modası Markaları
Zara
Koton
H&M
Mango
Bershka
Frekans
100
80
76
62
58
Yüzde
30,7
24,5
23,3
19,0
17,8
Tablo 5.27: En Fazla Tercih Edilen Ayakkabı Markaları
Tercih Edilen Ayakkabı Markaları
Nike
Adidas
Hotiç
Bambi
Zara
Frekans
57
46
26
23
21
Yüzde
17,5
14,1
8,0
7,1
6,4
Tablo 5.28: En Fazla Tercih Edilen Çanta Markaları
Tercih Edilen Çanta Markaları
Mango
Koton
Zara
H&M
Adidas
272
Frekans
37
25
22
15
8
Yüzde
11,3
7,7
6,7
4,6
2,5
Tablo 5.29: En Fazla Tercih Edilen Aksesuar Markaları
Tercih Edilen Aksesuar Markaları
Koton
Accessorize
Zara
H&M
Six
Yüzde
7,1
5,8
5,5
4,9
3,7
Frekans
23
19
18
16
12
5.7.2. Üniversite Öğrencisi Genç Tüketicilerin
Giyim Modası Tüketim
Davranışları Açısından Segmentasyonu
Üniversite öğrencisi genç tüketicileirn giyim modası tüketim davranışları açısından
segmentasyonunu yapmadan önce bu örneklemin satın alma davranışlarında fark edilen bazı
genel eğilimlere dikkat çekmek yararlı olacaktır.
Anket formunda yer alan 6. soruda katılımcılara, giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar vb.
alışverişlerini göz önünde bulundurarak ne sıklıkta alışveriş yaptıkları sorulmuştur. Bu
sorunun yanıtının, tüketicilerin satın alma alışkanlıklarının markaların “yeni lüks”
stratejilerinden ne ölçüde etkilendiklerini ortaya koyması beklenmiştir. Sonuçlar, “yeni lüks”
olgusuyla birlikte ortaya çıkan ve “yeni lüks” marka sınırlarının kısıtlı ama önemli bir
bölümünü meydana getiren “hızlı moda” markalarının ürünlerini bir moda sezonundan çok
daha sık yenilemesine bağlı olarak değiştiğine ilişkin öngörümüzü doğrular niteliktedir.
Tablo 5.30: Alışveriş Sıklığına Göre Dağılım (Anket Formu, Soru 6)
Alışveriş Sıklığı (S6)
Frekans
Yüzde
%
Haftada 1 kez
40
12,7
Ayda 2-3 kez
108
34,4
Ayda 1 kez
48
15,3
Her sezon
18
5,7
Sadece ihtiyacım olduğunda
100
31,8
Total
314
100
273
“Hızlı moda” markaların pazar dinamikleri ve tüketici davranışlarında değişim meydana
getirmeden önce, tüketiciler sezonluk alışveriş yapma eğilimindeydiler. Geleneksel olarak
moda sezonları İlkbahar/Yaz ve Sonbahar/Kış olarak ayrılmakta ve mevsimsel ihtiyaçlar ve
yeni moda eğilimleri temelinde yenilik öneren dört farklı sezonu ifade etmekteydi.
Günümüzde ise “yeni lüks” segmentinin önemli bir kısmını meyadana getiren “hızlı moda”
markalarının uygulamaları sayesinde mağazalara ayda birkaç kez yeni ürün girmektedir. Buna
bağlı olarak tüketici davranışları da sezonluk alışveriş anlayışından sürekli bir biçimde giyim
mağazalarını ve yeni ürünleri takip etme şeklinde değiştiği öngörülmektedir.
40
Sadece ihtiyacım
olduğunda; 31,8
Ayda 2-3 kez; 34,4
35
30
25
20
Ayda 1 kez; 15,3
15 Haftada 1 kez; 12,7
10
Her sezon; 5,7
5
0
Haftada 1 kez
Ayda 2-3 kez
Ayda 1 kez
Her sezon
Sadece ihtiyacım
olduğunda
Grafik 5.9: Alışveriş Sıklığına Göre Dağılım (Anket Formu, Soru 6)
Hedef
kitlenin
alışveriş
sıklığına
göre
dağılımını
gösteren
Tablo
5.30
değerlendirildiğinde, sezonluk alışveriş alışkanlığını sürdürenlerin, katılımcıların yalnızca
yüzde 5,7’sini oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte, katılımcıların yanıtlarının
dağılımda en yüksek orana sahip olan seçenek “Ayda 2-3 kez”dir. Bu da, tüketicilerin yüzde
34,4’ünün giyim modası tüketim davranışlarının “yeni lüks” ve “hızlı moda” stratejilerinin
meydana getirmesi beklenenlerle uyumlu olduğunu göstermektedir. “Haftada bir kez”
alışveriş yapan ve en sık alışveriş yapan kitleyi oluşturan katılımcıların oranı ise yüzde
12.7’dir. Yalnızca ihtiyacı olduğunda giyim modası alışverişi yapan tüketiciler, ihtiyacı
olmasa da alışveriş yapmayı öngören “yeni lüks” tüketici davranışlarından farklılık gösteren
bir grup olarak yüzde 31,8 oranıyla en çok tercih edilen ikinci seçenek olarak dikkat
çekmektedir. Bunu ayda bir kez alışveriş yaptığını ifade eden, katılımcıların yüzde 15,3’ünü
oluşturan tüketiciler takip etmektedir.
274
Anket formunda yer alan 7. soruya verilen yanıtlar üzerinden “trend” takip
mecralarına göre dağılımın izlendiği Tablo 5.31’de moda mağazalarının, katılımcıların yüzde
68’inin moda “trend”lerini takip ettiği mecra olarak dikkat çektiği görülmektedir. Mağazalar
sürekli güncel ürünler sunarak tüketiciler için neyin moda olduğunu gösteren bir kaynak
durumuna gelmiştir (Grafik 5.10).
Bunu yüzde 41,4 oranıyla “bloglar ve sosyal medya uygulamaları” takip etmektedir.
Sosyal medya, modaya ilişkin uluslararası literatürde de dikkat çeken bir moda takip
mecrasıdır ve yukarıdaki tablo göstermektedir ki İstanbul’daki genç tüketiciler de bu eğilime
uyum sağlamış durumdadır. Bunu, örneklemin yüzde 32,4’ünü oluşturan modayı “Markanın
websitesi ve moda şovları”ndan takip eden tüketiciler izlemektedir. Tüketicilerin yüzde 30,1’i
ise modayı çevrelerindeki kişilerden takip ettiklerini ifade etmişlerdir.
Bu sonuçlar, lüksün anlamının da değişime uğradığı tüketim kültürü içinde modanın
kaynağının modanın otoritesi konumundaki tasarımcılar ve moda basınından diğer tüketicilere
doğru bir değişim olduğunu ortaya koymaktadır. Benzer şekilde, geleneksel olarak moda
otoritesi olarak kabul edilen moda dergileri (yüzde 13,3) ve ünlülerin (yüzde 11,7) moda
takibi açısından ilk dört kaynaktan önemli oranda geride kaldığı görülmektedir.
80
70
60
50
40
30
20
10
0
68
41,4
32,4
30,1
13,3
11,7
7,1
6,5
Grafik 5.10: “Trend” takip mecralarına göre dağılım
275
Tablo 5.31: “Trend” Takip Mecralarına Göre Dağılım (Anket Formu, Soru 7)
“Trend” Takibi (S7)
Mağazalar
Bloglar ve sosyal medya uygulamaları
Moda markalarının web siteleri ve moda şovları
Çevremdeki kişiler
Moda ve kadın dergileri
Ünlüler
Moda yarışma programları
Modayı takip etmiyorum/önemsemiyorum
Beğenime/Zevkime göre davranırım
Tarzıma uygun olanı bilir, onu ararım
Defileler/Modacılar/Moda haftaları
TV/ Reklamlar
İndirim ilanları
Modaya karşıyım. Kapitaslist sistemin sunduğu bir şeydir.
Online alışveriş siteleri
Beğendiğim yabancı diziler
Sokak Modası
Total
Frekans
Yüzde
210
128
100
93
41
36
22
20
7
3
2
2
2
1
1
1
1
309
68,0
41,4
32,4
30,1
13,3
11,7
7,1
6,5
2,3
1,0
0,6
0,6
0,6
0,3
0,3
0,3
0,3
100
Örneklemimiz içinde yer alan üniversite öğrencileri giyim modası tüketim davranışları
açısından önemli farklılıklar göstermektedir. Gerçekleştirilen bilimsel analizler, tüketim
davranışları açısından segmentasyon analizi yapılması uygun ve anlamlı olan bir tüketici
grubunun varlığını istatistiki olarak onaylamaktadır.
Segmente ederek kapsamlı bir analiz yapmadan önce, üniversite öğrencisi gençlerin
tüketim davranışlarının demografik ve sosyo-ekonomik açıdan değerlendirilmesi yapılabilir.
Bu bağlamda cinsiyet moda tüketim davranışlarında belirgin farklılıkların okunabileceği bir
değişken olarak dikkat çekmektedir. Lükse ilişkin tutumlar, kadın ve erkekler açısından
benzerlik
gösterirken,
moda
tüketiminde
kadınlar
ve
erkekler
farklı
davranışlar
sergilemektedir.
Kadın katılımcılar, moda ürünlerini satın almak için diğer harcamalarını kısıtlamaya
dair ifadeye erkeklere oranla daha yüksek katılım göstermişlerdir. Kadınlar, modanın keyifli
bir uğraş olduğuna daha çok inanmakta ve ihtiyaçlarından fazla paraya sahip olduklarında
276
bunu moda alışverişi için harcamaktadır. İhtiyacı olmadığı halde mağazaları ziyaret etme,
ürün satın alma, sık alışveriş yapma konusunda da kadınlar erkek katılımcılara oranla daha
belirgin davranışlar sergilemişlerdir. Ayrıca kadın öğrencilerin, düşük fiyat önerilerine ve
indirimlere erkek öğrencilerle karşılaştırıldığında çok daha duyarlı olduğu dikkat
çekmektedir.
Araştırma örneklemimiz bilimsel analizler sonucu elde edilen istatistiki veriler
bağlamında, lükse ilişkin tutumları ve giyim modası tüketim davranışları açısından dört
anlamlı segmente ayrılmış ve grubun öne çıkan niteliği temelinde adlandırılmıştır:
Segment 1: Elitistler (Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Gösterişçi Tüketim
Davranışları)
Segment 2: Tutumlular (Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Gösterişçi Olmayan
Tüketim, Hesaplı Tüketim Davranışları)
Segment 3: Reddedenler (Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Lüks Tüketimin Reddi)
Segment 4: Deneyim Odaklılar (Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Yüksek Moda
Duyarlılığı, Gösterişçi Tüketim Davranışları)
277
Tablo 5.32: Moda Tüketim Davranışlarının Segmentlere Göre Değerlendirilmesi
278
5.7.2.1. Segment 1: Elitistler
(Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Gösterişçi Tüketim Davranışları)
Demografik özellikleri değerlendirildiğinde yaş ortalaması 21,8 olan bu segmentin
yüzde 54’ünün kadınlardan oluştuğu görülmektedir. Bu grubun yüzde 56’sı vakıf
üniversitelerinde eğitim görmekte ve devlet/vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde
60’ı burs almaktadır.
Bu segmentte yer alan öğrencilerin aylık harcamaları ortalamanın üzerindedir
(ortalama 1.077-TL/ay). Ayrıca aylık giyim modası harcamaları en yüksek olan segmenttir
(ortalama 666-TL/ay). Moda eğilimlerini takip ettikleri mecralar değerlendirildiğinde, diğer
segmentler ile benzer şekilde moda mağazalarının öne çıktığı görülmektedir. Bunu bloglar ve
sosyal medya uygulamaları takip etmektedir. Çevrelerindeki diğer kişiler ile moda
markalarının web siteleri ve moda şovları da dikkat çeken moda takip tercihlerini
oluşturmaktadır.
İstanbul’daki üniversite öğrencileri genel olarak lüksün geleneksel tanımıyla örtüşen
bir
tutum
benimsememektedir.
Ancak
bu
segmentteki
öğrencilerin
diğerleriyle
karşılaştırıldığında lükse dair geleneksel kabullere daha yakın durduğu ve bu tutumlarının
moda tüketim davranışları üzerinde etkili olduğu dikkat çekmektedir: Bu tüketici grubu,
lüksün ayrıcalıklı insanlara ait bir yaşam biçimi olduğuna ve lüks ürünlerin daha pahalı
olmayı hak ettiğine inanmaktadır. “Yeni lüks”e dair tanımlarda kabul edildiğinin aksine, lüksü
ürün ve marka ile tanımlamaya diğer gruplardan daha fazla eğilimlidir. Bir ürünün ancak lüks
bir markaya ait olması halinde “lüks” olarak tanımlanabileceğini düşünmektedirler. “Yeni
lüks” tüketim davranışlarının bir niteliği olan lüks ve kitleselin birlikteliğine, diğer
segmentteki katılımcılardan daha az oranda inanmaktadırlar.
Lüksün herkes tarafından erişilebilir bir alan olması gerektiğine en az inanan tüketici
grubunu oluştururlar. Lüksün belirli bir görgüye ve zevke sahip kişilerin alanı olduğuna ve
ancak bu kişiler tarafından takdir edilebilir olduğu görüşüne sahiptirler. Prestijli ürünler
giymenin bireyin toplumdaki saygınlığını arttıracağını inancına inanırlar ve lüks
tükettiklerinde kendi saygınlıklarının artmasını beklerler. Bu bakımdan görüşleri “lüksün
279
demokratikleşmesi” değerlendirmeleriyle en az yakınlık gösteren tüketici grubunu meydana
getirmektedirler.
Bu segmentteki tüketicilerin lükse dair elitist tutumu giyim modasında “gösterişçi”
tüketim davranışları şeklinde kendisini göstermektedir. Bu tüketicilere göre, eğer bir ürün lüks
bir markaya ait değilse lüks olarak kabul edilemez. Beğendikleri markaların logosu görünen
ürünlerini almayı tercih ederek, bu konuda diğer segmentteki tüketicilerden dikkate değer bir
oranda farklılık göstermektedirler. Sosyal etkilere duyarlı tüketicilerdir: Prestijli moda
ürünlerini kullanmanın kendilerini iyi hissettirdiğini ve ihtiyaçlarından fazla paraya sahip
olduklarında bunu giyim modası ürünleri için harcayacaklarını belirtmişlerdir.
Ayda 1500 TL ve üzerinde giyim modası harcaması gerçekleştiren tüketicilerin
neredeyse tamamı bu grupta yer almaktadır. Bununla birlikte, giysilerinde çeşitlilik
yaratmanın daha tutumlu bir yaklaşımı olarak değerlendirilebilecek olan moda ürünlerini
tanıdıklarından ödünç alma oranı, diğer segmentlerdeki tüketicilerle önemli oranda yüksektir.
Gösterişçi tüketim arzusunun yüksek olduğu bu segmentteki tüketicilerin fiyat
konusunda hassasiyet gösterdiği söylenemez. Beğendikleri markaların indirim dönemini takip
eden ve satın almak için bu dönemi bekleyen tüketicilerin oranları dikkat çekici biçimde
düşüktür. Ayrıca modaya uygun bir görünümün düşük fiyatlı moda ürünleriyle elde
edilebileceğine de inanmamaktadırlar. Bununla birlikte, popüler kişilerin giysilerinin düşük
fiyatlı alternatiflerini sunan dergi, program vb. ile ünlü modacıların kitlesel markalar için
hazırladıkları koleksiyonları takip etmektedirler. Diğerlerinin kendileri hakkındaki görüşlerini
önemseyen bir tüketici grubu olarak, bu son iki eğilimin de geleneksel lüksle ilişkili olduğuna
dikkat çekilmelidir: Bu eğilimlerin ilkinde geleneksel lüksün tüketicisinin görünümüne,
diğerinde ise geleneksel lüks tasarımcı/markaya ulaşmak söz konusudur.
Lükse dair elitist tutumlarına ve gösterişçi tüketim eğilimlerine rağmen, lüks ürünlerin
bireyin arzuladığı kişi olmasını sağlayacak bir sihir olduğu görüşünü benimsememektedir.
Başka bir deyişle lüks ile ilişkileri, daha çok toplumsal kimliğin sunumuna dayalı olduğu;
lüks deneyimine ilişkin içsel tatmin motivasyonların daha düşük olduğu yorumu yapılabilir.
280
Tablo 5.33: Segment 1 Elitistlerin Çeşitli Kategorilerde En Fazla Tercih Ettiği Markalar
Giyim Modası
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
Zara
Nike
Koton
Accesorize
H&M
Adidas
Mango
H&M
Koton
Hotiç
Zara
Koton
Mango
Lacoste
H&M
Zara
Bershka
Bambi/Fred Perry
Adidas
Mango
5.7.2.2. Segment 2: Tutumlular
(Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Gösterişçi Olmayan Tüketim, Hesaplı Tüketim
Davranışları)
Demografik özellikleri değerlendirildiğinde yaş ortalaması 21,8 olan bu segmentin
yüzde 54’ünün kadınlardan oluştuğu görülmektedir. Bu grubun yüzde 55,7’si devlet
üniversitelerinde eğitim görmekte ve devlet/vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde
62,5’i burs almaktadır.
Bu segmentte yer alan öğrencilerin aylık ortalama harcamaları 881,1 TL; aylık giyim
modası harcamaları ise 497,5 TL’dir. Bu segmentte yer alan öğrencilerin önemli bir kısmı,
giyim modası ürünleri için ayda 500 TL’den az harcama yapmaktadır. Moda eğilimlerini takip
ettikleri mecralardan en dikkat çekici olanı moda mağazalarıdır. Bunu bloglar ve sosyal
medya uygulamaları, çevrelerindeki diğer kişiler ile moda markalarının web siteleri ve moda
şovları takip etmektedir. Giyim modası alışverişi yapma sıklıklarına ilişkin soruda “ayda 2-3
kez” ile “sadece ihtiyacım olduğunda” ifadelerinin tercih edildiği görülmektedir.
Segment 1 ve Segment 4 ile karşılaştırıldığında, lüksün belirli bir düzeyde görgü ve
zevk sahibi olan ayrıcalıklı kişilere has bir yaşam tarzı olduğuna inançları düşüktür. Bunun
aksine, lüksün herkes tarafından ulaşılabilir olması gerektiğine dair “demokratik” bir
yaklaşımları bulunmaktadır ve bu açıdan lüksün elitist tanımından farklılık gösteren bir lüks
anlayışını
sahiptirler.
Prestijli
ürünlerin
bireye
saygınlık
kazandıracağı
görüşüne
katılmamaktadırlar. Lüks bir ürüne sahip olmanın kendilerini iyi hissettireceği ifadesine de
281
dikkat çekici bir biçimde düşük katılımda bulunmuşlardır. Ayrıca, lüksü diğerlerine sergileme
arzuları da zayıftır.
Lüksün bir ürünün maliyeti ile ilgili değil; birey için ifade ettiği özel anlamıyla ilgili
olduğuna en çok inanan segmenti oluştururlar. Bu nedenle, pahalı ve lüks olmayan bir ürünün
de lüks olarak tanımlanabileceğine dair “demokratik” görüşe inanmaktadırlar. “Yeni lüks”ün
belirgin savlarından biri olan lüksün herkes için farklı bir anlama sahip olmasına dair ifadeye
en yüksek oyu veren segment olarak dikkat çekmektedirler. Benzer şekilde bir ürünün ancak
lüks bir markaya ait olduğu taktirde lüks olarak kabul edilebileceğine ilişkin elitist görüşe
karşıdırlar. Maddi imkanlarını, lüks ürün satın almak yerine hatırlanmaya değer deneyimler
yaşamak üzere harcamayı tercih ederek “yeni lüks” tüketici tanımıyla uygunluk gösteren bir
davranış sergilerler.
Bu segmentteki gençlerin giyim modası tüketim davranışlarındaki dikkat çekici
özelliklerden biri düşük fiyat önerisine çok duyarlı olmalarıdır. Giyim modasında “yeni lüks”
ve “hızlı moda”nın tanımlanan niteliklerine uygun olarak, düşük fiyatlı ürünleri kullanarak
moda “trend”lerine uyum sağlayabileceğini inanmaktadırlar.
Moda duyarlılığı açısından, Segment 1 ve Segment 3 arasında bir konuma sahiptirler.
Moda trendlerini takip ederler. Moda yaşamlarında birincil bir öneme sahip olmasa da
Segment 3 kadar ilgisiz değillerdir. Bu segmentteki tüketiciler diğerlerinin giyim tarzını örnek
almazlar ve buna ilişkin ifadeye en düşük puan veren tüketici grubu olarak diğer
segmentlerden önemli bir farklılık sergilerler. Ayrıca popüler kişilerin giyim tarzları ve ünlü
modacıların koleksiyonlarına ilgi göstermemeleri de dikkat çekmektedir.
Lükse ilişkin “demokratik” bir görüş benimsemesine rağmen lüks ürün/markaları
kitlesel üretim sisteminin dışında kalan bir kategori olarak kabul etmektedirler ki bu da lüksün
geleneksel tanımına uygun düşmektedir. Lüksle ilgili söz konusu kanaatleri tüketicilerin
zihninde iki farklı lüks kabulünün olduğunu düşündürmektedir: Bu tüketiciler lükse ilişkin
“lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle paralellik gösteren ve herkesin erişebileceği lüks
fikrini benimsemekle birlikte, geleneksel tanıma uygun düşen bir lüks kabulünün varlığını da
kabul etmektedir.
282
Lüks ürünlerin pahalı olmayı hak ettiğine dair güçlü bir kanaat sunmasalar da lüks bir
ürünün ait olduğu kategoriye göre gereğinden pahalı olduğuna inanmaktadırlar. Bu
tutumlarına ve ucuz moda ürünlerine/markalarına olan belirgin eğilimlerine rağmen, lüksü
reddetmezler. Kendi bütçeleri dahilinde, kimi zaman ucuz kimi zaman pahalı satın alır; lüks
ve kitlesel ürünleri bir arada kullanabilirler. Bu bakımdan giyim modasında “yeni lüks”ün
tüketicisinin belirgin bir özelliğini daha yansıtmaktadırlar.
Moda “trend”lerini düşük fiyata sunan markalardan alışveriş yapmaları açısından
Segment 1 ve Segment 3’den anlamlı bir biçimde ayrılırlar. Daha fazla ürün alarak
giysilerinde çeşitlilik yaratmak üzere için ucuz markalardan alışveriş yapmayı tercih ederler.
Prestij markalarına dair özel duyarlılıkları bulunmamaktadır. Elitistlerden farklı olarak
beğendiği markaları gösterişçi bir biçimde tüketmezler. Örneğin, giysilerinde logo gibi ürün
sembollerine dair bir arayışta bulunmazlar. Ayrıca, prestij markalarını satın alınca ya da lüks
markaların giysi ve aksesuarlarını kullanınca kendini iyi hissetmek ile ilgili ifadelerine
katılımları – Segment 3 ile birlikte- diğer segmentlerden önemli oranda düşüktür.
Segment 1 ile karşılaştırıldığında, moda alışverişi için parasal kaynaklarını zorlamaya
daha az eğilimlidir. Yine bu gruptan farklı olarak moda alışverişi için diğer harcamalarını
kısıtlama eğiliminde de değildir. İstedikleri moda ürününe sahip olmak için taksitle alışveriş
yapabilirler. Belirli bir ihtiyacı karşılamayı planlamamasına rağmen, satın almaya değer bir
şeyler olup olmadığını kontrol etmek amacıyla mağazaları ziyaret etmektedirler. İhtiyacı
olmayan bir ürünü satın alabilirler. Bu noktada fiyat unsuru önem kazanmaktadır. Bu
tüketiciler ürünün fiyat ve performans/kalite dengesini değerlendirdiğinde kendilerini
avantajlı bir durumda hissederlerse ihtiyaç dışı ürün satın alabilirler. Ucuz ürünlerden yüksek
bir kalite beklentileri de bulunmamaktadır.
Diğer segmentlerden belirgin bir biçimde farklılaştıran tüketim eğilimlerinden biri de,
hızla değişen moda eğilimleri bağlamında bir ürünün popülaritesinin hızlıca düşeceği ya da
ancak tek sezon giyebileceği durumlarda, moda ürününe yüksek bir ücret ödemek
istememeleridir. Bunun yanı sıra, modanın daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir olduğuna
inanan, başka bir deyişle modanın demokratikleştiğine ilişkin söylemlerle tutarlılık gösteren
bir görüşe sahip olarak, hem Segment 1 hem de Segment 3’den belirgin biçimde ayrılan bir
tüketici grubunu meydana getirmektedirler.
283
Tablo 5.34: Segment 2 Tutumluların Çeşitli Kategorilerde En Fazla Tercih Ettiği
Markalar
Giyim Modası
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
Koton
Nike
Mango
Koton
Zara
Adidas
Koton
Accesorize
H&M
Bambi
Zara
Zara
Bershka
Flo
H&M
H&M
Mango
H&M
Adidas/Pull&Bear
Six
5.7.2.3. Segment 3: Reddedenler
(Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Lüks Tüketimin Reddi)
Demografik özellikleri değerlendirildiğinde yaş ortalaması 21,3 olan bu segmentin
yüzde 56’sının kadınlardan oluştuğu görülmektedir. Bu grubun yüzde 56,3’ü devlet
üniversitelerinde eğitim görmekte ve devlet/vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde
62’si burs almaktadır.
Aylık ortalama harcamaları ve aylık ortalama giyim modası harcamaları en düşük olan
gruptur. Bu segmentte yer alan öğrencilerin aylık ortalama harcamaları 875 TL; aylık giyim
modası harcamaları ise 487,2 TL’dir. Bu segmentte yer alan öğrencilerin önemli bir kısmı,
giyim modası ürünleri için ayda 500 TL’den az harcama yapmaktadır.
Moda eğilimlerini takip ettikleri mecralardan en dikkat çekici olanı moda
mağazalarıdır. Bunu bloglar ve sosyal medya uygulamaları, çevrelerindeki diğer kişiler ile
moda markalarının web siteleri ve moda şovları takip etmektedir. Giyim modasını takip
etmediğini/önemsemediğini söyleyenlerin oranı diğer segmentlerdekilerden anlamlı biçimde
yüksektir. Giyim modası alışverişi yapma sıklıklarına dair soruda, “sadece ihtiyacım
olduğunda” ifadesinin, diğer segmentlerle karşılaştırıldığında oldukça yüksek olduğu
görülmektedir. Lüksün ayrıcalıklı bir gruba ait yaşam biçimi olduğuna, lüksün belirli bir
görgü ve zevk seviyesine sahip olan tüketiciler tarafından takdir edilebileceğine ya da lüksün
pahalı olmayı hak ettiğine en az inanan tüketici segmentini meydana getirirler.
284
Diğer segmentlerdeki genel kanıya uygun olarak, lüksün herkes için farklı bir anlama
sahip olduğuna inanırlar. Lüksün herkes tarafından erişebilir olması gerektiğini düşünürler
ama yine de lüksün daha ulaşılabilir bir tüketim alanı olduğuna en az inanan grup olarak
diğerlerinden farklılık göstermektedirler. Bir kişinin saygınlık kazanması için prestijli
markalardan giyinmesine ve lüksün bireyin arzu ettiği kişi olmasını sağlayacağına ilişkin
ifadelere en düşük puanı veren segmenti meydana getirirler.
Bununla birlikte, lükse ilişkin “yeni lüks” olgusuyla tutarlılık gösteren kuvvetli
tutumlar da izlenmemiştir: Pahalı ve seçkin olmayan bir markanın lüks olarak
değerlendirilebileceğine inançları Segment 1’de karşılaşılan sonuçlarla benzerlik göstermekte;
lükse dair daha “demokratik” bir tutum sergileyen Segment 2 ve Segment 4’den belirgin
biçimde ayrılmaktadır. Lüksün şımarmış hissetmekle ilgili olduğunu en az inanan gruptur ve
bu açıdan “yeni lüks” tüketicisinin kabulleriyle karşıtlık göstermektedir. Ayrıca Segment 1 ile
birlikte, daha fazla şey satın almaktansa parasını ayrıcalıklı deneyimlerle doldurmasına ilişkin
ifadeye en düşük puan veren segmentlerdendir. Söz konusu sonuçlar temelinde, bu grubun
lükse ilişkin inançları açısından Segment 1 ile benzerlik gösterdiği görülmektedir. Bu iki
grubun lükse ilişkin benzer kabulleri olmakla birlikte, tüketim davranışları açısından farklılık
gösterdiği de dikkat çekmektedir.
Bu segmentin “yeni lüks” olgusu bağlamında öngörülen moda tüketim davranışlarına
dair ifadelere katılmadığı ya da reddettiği görülmektedir. Bu segmentteki tüketiciler modanın
günümüzde daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir olduğunu reddetmemekle birlikte, bu ifadeye
katılımları diğer segmentlerle karşılaştırıldığında dikkat çekici biçimde düşük katılım
göstermişlerdir. Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de trendlere uygun görünmenin mümkün
olduğunu düşünen bu tüketicilerin oranı Segment 2 ve Segment 4’den düşük olmakla birlikte,
Reddedenler de bu markalardan alışveriş yaptıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca beğendikleri
markaların ürünlerine sahip olmak için indirim dönemlerini takip ettiklerini ve yüksek fiyatlı
ürünler için indirim dönemini beklediklerini ifade etmişlerdir.
Bu segmente dahil olan tüketicilerin düşük fiyat önerisiyle karşılaşmaları daha fazla
moda ürünü satın almaları yönünde bir davranış değişikliğine yol açmamaktadır. Bu
bakımdan değerlendirildiğinde, “yeni lüks” tüketicisini tanımlayan temel niteliklerin birinden
daha yoksun oldukları görülmektedir: Bu tüketiciler için daha fazla ürüne sahip olmak, düşük
285
fiyatlı markalara yönelmeleri için bir motivasyon kaynağı oluşturmamaktadır. Fiyatı düşük
olduğu için ihtiyaçları olmayan ya da daha sonra kullanacakları bir ürünü almaya
yönelmemektedirler.
“Hızlı moda” ya da “yeni lüks” ürünlerin etkisi olduğu düşünülen “atılabilir moda”
eğilimine ilişkin ifadeleri de yoğun biçimde reddeden bu segment, diğerlerinin aksine düşük
fiyata satın aldıkları ürünlerden kalite beklentileri olmaması ve sonraki sezon kullanmaktan
vazgeçebilmesi ifadelerine katılım göstermemişlerdir.
Prestij markalarıyla ilgili tutum ve davranışları da diğer segmentlerden belirgin bir
biçimde farklılık göstermektedir: Prestij markalarının giysi ve aksesuarlarını kullanmanın
kendilerini iyi hissettirdiğine dair ifadelere katılmamaları, lüks moda tüketiminin öngörülen
psikolojik motivasyon kaynaklarının etkisi altında olmayan bir tüketici grubu olduklarını
göstermektedir. Ayrıca, prestij markalarıyla düşük fiyatlı markaların satın alması ve bunların
bir arada kullanılması gibi davranışlara katılmayarak öngörülen “yeni lüks” tüketici
davranışlarından farklılık göstermişlerdir.
Tablo 5.35: Segment 3 Reddedenlerin Çeşitli Kategorilerde En Fazla Tercih Ettiği
Markalar
Giyim Modası
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
Koton
Nike
Mango
H&M
Zara
Adidas
Koton
Six
H&M
Flo
H&M
Mango
Mango
Bambi
Adidas
Bershka
Bershka
Converse
Bershka
Claire’s
286
5.7.2.4. Segment 4: Deneyim Odaklılar
(Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Yüksek Moda Duyarlılığı, Gösterişçi Tüketim
Davranışları)
Değerlendirilen örneklem içindeki en küçük segmenti oluşturan bu grubun yaş
ortalaması 21,1’dir. Diğer demografik özellikleri değerlendirildiğinde, segmentin yüzde
76’sının kadın tüketicilerden oluştuğu görülmektedir. Bu grubun yüzde 48’i devlet
üniversitelerinde eğitim görmekte ve devlet/vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde
68’i burs almaktadır.
Aylık ortalama harcamaları ve aylık ortalama giyim modası harcamaları en yüksek
olan grup olarak dikkat çekmektedir. Bu segmentte yer alan öğrencilerin aylık ortalama
harcamaları 1099,2 TL’dir. Bununla birlikte, 565,6 TL aylık ortalama giyim modası
harcamalarıyla, genel harcamaları daha düşük olan gruplardan önemli bir farklılık
göstermemektedir. Bu segmentteki tüketicilerin önemli bir kısmı haftada 2-3 kez alışveriş
yaptıklarını belirtmiştir. Sezon alışverişi alışkanlığına sahip olmayan tek gruptur. Bu
bakımdan “hızlı moda” tüketim alışkanlıklarına adapte olan bir tüketici grubu olduğu
değerlendirmesi yapılabilir.
Modayı takip ettiği mecralar değerlendirildiğinde diğer üç segmentte olduğu gibi bu
segmentteki tüketicilerin de birincil kaynağını mağazalar oluşturmaktadır. Bununla birlikte,
bloglar ve sosyal medya uygulamaları üzerinden modayı diğer segmentteki tüketicilerden çok
daha yüksek bir oranda kullanıyor olmaları dikkat çekmektedir. Diğer segmentlerle benzer
şekilde moda markalarının websiteleri, moda şovları ve referans grupları bunu izleyen moda
takip yöntemleri olarak dikkat çekmektedir.
Lüks bir ürün satın aldığında bunun sıradan bir ürün olmadığının fark edilmesini ister.
Bu bakımdan Segment 1 ile benzer şekilde gösterişçi bir moda tüketim anlayışı benimsediği
söylenebilir. Lükse ilişkin elitist bir görüş benimsediklerini söylemek mümkündür: Lüks
ürünlerin pahalı olmayı hak ettiğini düşünürler. Lüksün belirli bir görgü ve zevk sahibi
kişilerin tüketim alanı olduğuna inanmaktadırlar. Ancak, lüksü marka ile ilişkilendirmeyerek;
lüks ve seçkin olmayan bir markanın ürünün de lüks olabileceği ifadelerine katılarak lükse
ilişkin elitist kabullerden farklılaşmaktadır.
287
Lükse dair elitist görüşe uygun biçimde bir kişinin saygınlığı için prestij markalarının
ürünlerini kullanması fikrine katılmaktadır. Ancak bu lüks ürünlerin arzulanan birey kimliğini
inşa ettiği fikrine tüm örneklem kitlesini oluşturan öğrencilerle birlikte düşük katılım
göstermişlerdir. Benzer şekilde, lüks bir ürünün ait olduğu ürün kategorisine göre gereğinden
pahalı olduğu ifadesine de katılarak diğer segmentlerle ortak bir tutum yansıtmışlardır.
Lüksün herkes için farklı bir anlama sahip olduğuna dair “yeni lüks” tüketicisi
kabullerine katılmaktadır. Lüksün bir ürünün maliyetiyle ilgili değil; kişiye ne ifade ettiğiyle
ilgili olduğunu düşünmektedir. Lüksün deneyim odaklı tanımına diğer segmentlerden daha
fazla katılım göstermişlerdir. Daha fazla şey satın almaktansa özel şeyler yaşamayı tercih
etmeleri “yeni lüks” tüketici davranışlarıyla tutarlılık göstermektedir. Diğer segmentlerle
benzer şekilde lüksün herkes tarafından erişilebilir olması fikrine katılarak, “lüksün
demokratikleşmesi” söylemiyle tutarlılık gösteren bir görüş ortaya koymaktadır.
Diğer segmentler gibi, günümüzde moda ürünlerinin daha fazla kişi tarafından
ulaşılabilir hale gelen bir tüketim alanı olduğuna inanmaktadır ve bu ifadeye katılım
oranlarıyla diğerlerinden üstünlük göstermektedir. Modanın bu tüketici grubu için
ilgilenmekten zevk aldıkları bir alan olmasına rağmen, moda alışverişi için imkanları
olduğundan daha fazla para harcamaz ya da istedikleri moda ürününü satın almak için diğer
harcamalarını kısıtlamazlar. Bununla birlikte, yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın almak
için indirim dönemini beklemelerine ilişkin ifadeye diğer segmentlerden daha fazla katılım
göstermişlerdir. Beğendikleri markaların indirim dönemlerini takip etmektedirler.
Ucuz moda markalarının ürünleriyle de trendlere uygun bir görünüm elde
edilebileceğini düşünmekte ve diğer segmentlerden daha yüksek oranda bu markalardan
alışveriş yapmaktadırlar. Ayrıca yakından takip ettikleri trendler doğrultusunda ucuzluk
markalarına yönelmiş ve bu konuda diğer üç segmentten daha belirgin şekilde öne
çıkmışlardır. Yine de moda tüketimleri ucuz markalarla sınırlı değildir: Hem ucuz hem pahalı
markalardan alışveriş yaparlar. Prestij markalarının lükse giriş ürünleri olarak nitelendirilen
aksesuar grubunu düşük fiyatlı giyim ürünleriyle bir arada kullanırlar. Bu açıdan çok belirgin
bir “yeni lüks” ve “hızlı moda” tüketim davranışına dahil olmuşlardır.
Prestijli markalar kullanınca kendilerini en iyi hisseden gruptur. Segment 1 ile benzer
şekilde medyada yer alan popüler kişilerin giyim tarzının düşük fiyatlı alternatiflerini sunan
288
programlara ilgi duyar ve ünlü modacıların kitlesel markalara hazırladığı koleksiyonlarını,
lükse ulaşmak için bir fırsat olarak değerlendirirler. Ayrıca giyim tarzını örnek aldıkları en az
bir kişi bulunmaktadır.
Düşük fiyat önerisi, bu tüketici grubunu ihtiyacı olmayan moda ürünlerini satın
almaya motive edebilir ama bu konuda da Segment 1 ve Segment 2’den önemli bir farklılık
göstermemektedirler. “Yeni lüks” tüketicisi için öngörüldüğü gibi “atılabilir moda” anlayışını
benimsemişlerdir; ucuza aldıkları moda ürünlerinden yüksek kalite beklentisi, dayanıklılık ya
da uzun süre modaya uygunluk gibi beklentileri yoktur. Bununla birlikte ucuzluk önerileri,
söz konusu tüketici grubu üzerinde bir dereceye kadar etkili olur: Daha fazla şey almak için
ucuz şeyler almaz ve modası geçecek bir ürünün ucuzunu almaya çalışmazlar.
Tablo 5.36: Segment 4 Deneyim Odaklıların Çeşitli Kategorilerde En Fazla Tercih Ettiği
Markalar
Giyim Modası
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
Zara
Nike
Mango
Accesorize
Mango
Hotiç
Zara
Koton
H&M
Zara
Beymen
Stradivarius
Bershka
Adidas
Guess
Koton
Elle
Matmazel
5.8. Sınırlılıklar ve Öneriler
Türkiye, uluslararası “yeni lüks” moda markalarının dikkate değer bir pazar olarak
değerlendirdiği ve yatırım yaptığı bir ülke olsa da, bu faaliyetlerin ve bunlarla etkileşim
halinde olan tüketicilerin çoğunlukla İstanbul olmak üzere yalnızca birkaç büyük şehirde
bulunmakta olduğu bilinmektedir. İstanbul ve diğer büyük şehirlerin Türkiye’deki moda
tüketiminin genel durumunu temsil edemeyeceğini fark eden yerel markalar ise “modanın
demokratikleşmesi” yolunda küresel eğilimlerden farklı hassasiyetlere sahiptirler.
289
Araştırmamız, uluslararası literatür temelinde tanımlanan ve İstanbul’daki tüketim
faaliyetleriyle örtüşen “yeni lüks” stratejileri üzerinden tüketim davranışlarının ölçülmesini
amaçlamıştır. Bu bakımdan araştırmamızın amacı, küresel markaların faaliyet gösterdiği ve
ABD ve Avrupa ülkeleri kaynaklı tüketim toplumu tezi temelinde tanımlandığı biçimiyle
modaya dair sayısız seçeneğin yer aldığı İstanbul’daki tüketicilerin segmentasyon analizinin
gerçekleştirilmesi ile sınırlandırılmıştır.
Uluslararası
literatürde
kabul
edilen
görüşlerden
farklı
olarak,
“lüksün
demokratikleşmesi” ya da “modanın demokratikleşmesi” söylemlerinin Türkiye genelinde
farklı dinamikler temelinde incelenmesi gerekmektedir. Moda tüketiminde kadın ve erkeğin
konumları, dini inançların moda yönelimlerindeki etkisi, din ve mezheplerin farklı giyim
gereksinimleri ve alt kültürlerin farklı gelenekleri gibi dinamikleri temel alan bir
“demokratikleşme” değerlendirmesi, Türkiye genelindeki moda tüketim davranışlarına ışık
tutabilir.
Batı kaynaklı tüketim kültürünün uluslararası markalar aracılığıyla etkilediği tüketim
davranışlarını değerlendirme amacımıza uygun bir biçimde bu yaklaşım bilinçli olarak
araştırmamızda yer almamıştır. Bu bağlamda araştırmamızın Türkiye’yi bir bütün olarak
temsil edecek bir örneklem üzerinden gerçekleştirilmediğini belirtmek önemlidir. Farklı bir
yaklaşım olarak Türkiye genelinde lüks algısı ve moda davranışlarının ölçülmesini hedefleyen
bir araştırmanın tüketicileri çok daha derin farklılıklar temelinde segmente etmeyi başaracağı
ve İstanbul ile sınırlı tüketicilerden büyük oranda farklılık gösteren bir sonuç elde edileceği
tahmin edilmektedir.
Farklı tutum ve tüketim davranışlarını açıklamasını amaçladığımız tüketici
segmentasyonunda, tercih edilen giyim modası, ayakkabı, çanta ve aksesuar markalarına dair
cevaplanmayan soru oranı çok yüksek olduğu için yanıtların sınırlı sayıda katılımcıyı temsil
ettiğine dikkat edilmelidir. Bununla birlikte, Bölüm 5.7.1’de sunulan sonuçlar, üniversite
öğrencilerinin belirli markaları yoğun biçimde tercih ettiğini göstermesi açısından önemlidir.
Tüketici tutum ve davranışlarını ölçen diğer araştırmalar için söz konusu olduğu gibi,
araştırmamız da yerel ve küresel ölçekte toplumsal, ekonomik etkilerden hızlı bir biçimde
etkilenen tüketiciler hakkında genel geçer ve kesin sonuçlar sunamamaktadır. Bu sebeple
290
yapılan araştırmalar ve bu araştırmaların sonuçlarının bu değişim karşısında sürekli olarak
güncellenmesi gerekmektedir.
291
SONUÇ
GİYİM
MODASINDA
“YENİ
LÜKS”
VE
GENÇ
TÜKETİCİLERİN
DAVRANIŞLARINA ETKİSİ başlıklı tezimizin amacı; üniversite öğrencisi genç
tüketicilerin lükse ilişkin tutumlarını; lükse ilişkin elitist bir tutumu yansıtan “geleneksel lüks”
ve lükse ilişkin eşitlikçi bir tutumu yansıtan “yeni lüks” kavramları bağlamında
değerlendirmek ve “yeni lüks”ün etkisi bağlamında bu kitlenin giyim modası tüketim
davranışlarını ölçerek anlamlı segmentlere ayırmak olarak tanımlanmıştır.
Bu amaç doğrultusunda biri giriş bölümü olmak üzere dört kuramsal bölümü araştırma
bölümü takip etmektedir. Araştırmamızın amacına uygun olarak hazırlanan kuramsal
bölümlerin ikincisi olan KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE GİYİM MODASI; giyim
modasının gelişim sürecini, geleneksel kuramsal yaklaşımları, çağdaş yayılım kanallarını
incelemiştir. Bu bölümde giyim modasının çağdaş dinamiklerinin yanı sıra bireyin giyim
modası ürünleriyle ilişkilerine değinilmiştir.
Bunu takip eden MARKA STRATEJİLERİ AÇISINDAN “YENİ LÜKS” başlıklı
bölümümüzde tezimizin araştırma amacı ve yöntemine yol göstermesi açısından önem
taşımaktadır. Bu bölümde, lüks ürün ve marka farklı yaklaşımlarla tanımlanmış; “lüksün
demokratikleşmesi” söylemi ve “yeni lüks” kavramı derinlemesine incelenmiştir. Lüksün
eşitlikçi bir biçimde tüketimini ifade eden söylemin giyim modasındaki yansımaları olan
“modanın demokratikleşmesi” ve giyim modasında “yeni lüks” ürünlerin sınırları
tartışılmıştır.
Son kuramsal bölümümüz TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI AÇISINDAN “YENİ
LÜKS” başlığı altında, “yeni lüks” tüketiminin çeşitli yönlerden değerlendirmesini ve giyim
modasında “yeni lüks” stratejilerine bağlı değişen tüketici davranışlarını sunmuştur.
Uluslararası akademik kaynaklar ve güncel marka stratejileri bağlamında hazırlanan bu
bölüm, tüketici tutum ve davranışlarını ölçmeyi amaçlayan araştırmamızın uygulanması ve
yorumlanmasında kullanılan kuramsal altyapının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
292
Üniversite öğrencisi gençlerin lükse dair tutumlarını ve “yeni lüks” kavramı
bağlamında giyim modası sınırları içindeki tüketim davranışlarını betimlemeyi amaçladığımız
araştırmamız, “İstanbul’daki üniversite öğrencisi gençlerin lükse ilişkin tutumları
“geleneksel lüks” ve “yeni lüks” olgusu bağlamında nasıl değerlendirilebilir?” ve
“İstanbul’daki üniversite öğrencisi gençler lükse dair tutumları ve giyim modasında
“yeni lüks” tüketim davranışları açısından nasıl segmente edilebilir?” sorularına yanıt
aramıştır. Bu doğrultuda nicel veri sağlamayı amaçlayan anketimizin ilk yedi sorusu, cinsiyet,
yaş, burs alma durumu, aylık net harcama aralığı (okul harç/ödemeleri hariç), aylık giyim
harcama aralığı, düzenli olarak alışveriş yapılan giyim modası (kıyafet, ayakkabı, çanta,
aksesuar) markaları, alışveriş yapma sıklığı ve “trend” takibinin yapıldığı mecralar şeklinde
düzenlenmiştir.
Bu soruları, hedef kitlenin giyim modası tüketim davranışlarını ölçmek üzere
hazırlanan davranışsal bir soru seti ile lükse ilişkin tutumları ölçmek üzere çeşitli nitelik ve
sıfatların olduğu bir soru seti takip etmiştir. Böylelikle araştırmamızın amacına uygun
biçimde, davranışsal ifadeleri içeren soru setleri üzerinden segmentasyon gerçekleştirilmiş ve
lükse dair sıfat ve nitelikleri içeren soru setine verilen yanıtlarla bu segmentler
derinleştirilmiştir.
Tüketim davranışları açısından segmente edilecek örneklemimizin aylık genel
harcama ortalaması 963, 5 TL’dır ve harcama aralıklarına göre dağılım incelendiğinde
üniversite öğrencilerinin yüzde 36’sının 500TL-999TL aralığında bulunduğu görülmektedir.
Katılımcıların aylık giyim modası harcamalarının ortalaması ise 559 TL olarak
hesaplanmıştır. Öğrencilerin yüzde 75,9’u giyim modası ürünleri için aylık ortalama 500
TL’den az harcama yapmaktadır. Bu sonuçlar, modaya oldukça duyarlı olan üniversite
öğrencilerinin güncel moda eğilimlerinin daha düşük fiyatlı alternatiflerini sunan “yeni lüks”
markalara yönelmesi olası görünen bir hedef kitleyi oluşturacağına dair öngörümüzle tutarlılık
göstermektedir.
Öğrencilerin %yüzde 4,4’ü moda ürünleri alışveriş sıklığına ilişkin soruya “Ayda 2-3
kez” yanıtını vermiştir (Tablo 5.30). Tüketim davranışlarının “yeni lüks” moda eğilimlerinin
etkisi altında olduğu söylenebilecek bu grubun aksine örneklemde yer alan öğrencilerin
293
yalnızca
yüzde
5,7’si
geleneksel
moda
alışkanlıklarının
bir
yansıması
olarak
değerlendirilebilecek “sezon alışverişi” alışkanlığına sahiptir.
Moda “trend”lerini nereden takip nereden takip ettiklerine dair soruya öğrencilerin
yüzde 68’i “mağazalar” yanıtını vermiştir (Tablo 5.31). Öğrencilerin hangi markaları tercih
ettikleri sorulduğunda, birkaç uluslararası ve yerel “hızlı moda” ve “yeni lüks” nitelikleri
taşıyan perakende markası üzerinde ortak görüş bildirdikleri görülmüştür. Bunu, “hızlı moda”
ve “yeni lüks” mağazalarının, sezon boyunca aynı ürünleri sergileyen geleneksel moda
perakendeciliğinden farklı olarak modaya dair son bilgi, görünüm ve eğilimlerin izlendiği bir
mecra olarak değerlendirildiği şeklinde yorumlamak mümkündür.
Öğrencilerin önemli bir kısmının mağazaları modaya dair son eğilimleri takip
ettikleri bir mecra olarak kullanmaları, söz konusu markaların mağazaların bu yönde bir
strateji benimseyip benimsemedikleri ile karşılaştırılmak üzere yeni bir araştırma konusu
olarak değerlendirilebilir. Böyle bir araştırmanın sonucu bu hedef kitleye yönelen
perakendecilerin stratejileri belirleme sürecinde yol gösterici olacaktır. Ayrıca, bu tür bir
moda tüketim davranışının yalnızca öğrenci gençler hedef kitlesiyle mi sınırlı olduğu da
önemli bir araştırma sorusu olacaktır. Üniversitelerdeki bölümlerin ders programlarının esnek
oluşu bu örneklemin mağazaları dolaşmak üzere daha fazla boş vakit sahibi olduğunu ya da
mağaza ziyaretlerinin sosyal etkilere duyarlı bu kitle için bir tür ortak vakit geçirme fırsatı
olduğu düşünülebilir.
Öğrencilerin modayı takip ettikleri diğer önemli mecralar ise bloglar, sosyal medya
uygulamalarıdır. Üniversite öğrencisi gençlerin internet ve sosyal medya uygulamalarını sık
kullanan ve bu nedenle bu mecraları değerlendiren “hızlı moda” ve “yeni lüks” markaların
sunduğu daha sık alışveriş yapma, “trend”leri hızlıca takip etme ve yüksek moda ürünlerinin
hesaplı alternatiflerini bulmak gibi davranışlar sergileyebileceği hedef kitle belirlenirken
öngörülmüştü. Bununla tutarlı biçimde, moda markalarının websiteleri ve moda şovları da
örneklemin modayı takip ettiği mecralar olduğu ifadesi çeken bir oranda katılım elde etmiştir.
Bunu, “çevremdeki kişiler” ifadesi takip etmektedir ve bu sonuç da örneklemin sosyal etkiler
açısından modaya duyarlı bir hedef kitle olduğu öngörümüzle tutarlılık göstermektedir.
294
Örneklemin
tüketim
davranışlarına
dair
genel
değerlendirmelerinden
sonra
segmentasyon analizinin temelini oluşturacak soru setleri bulunmaktadır. Araştırma amacına
uygun şekilde tasarlanmış iki soru setinden ilki (8. soru), hedef kitlenin lükse ve lüks ürünlere
ilişkin inançlarını ölçmek üzere tutum ifadeleri içermektedir. İkinci soru setinde (9. soru) ise,
giyim
modası
sınırları
içinde
giyim
modası
tüketim
davranışlarının
ölçülmesini
amaçlamaktadır. Tutum ve davranışları ölçmek üzere hazırlanan soru setlerinde (Soru 8 ve
Soru 9) daha önce gerçekleştirilmiş iki araştırmada kullanılan soru setleri ve bulgularından
yararlanılmış; ayrıca araştırmanın literatür bölümünde detaylarıyla açıklanan tüketim
davranışını sorgulayacak nitelikte ifade setleri tasarlanmıştır.
Tezimizin literatür bölümünde tüketicilerin lükse ilişkin tutumlarının değiştiğine ve
tüketicilerin farklı tutumları doğrultusunda segmente edilebileceğine dair araştırma bulguları,
marka stratejileri ve gözlemlenen tüketim davranışları gibi pek çok gösterge olduğunu
üzerinde durulmuştur. Bu konuda gerçekleştirilen önceki çalışmaları da değerlendirerek (1)
lüks kavramının temel belirleyicilerine dair kabullerde esnekleşme meydana geldiği; (2) daha
fazla kişinin gerekli olanın dışındaki mal ve hizmetleri tüketmek için yeterli maddi kaynağa
ve boş vakte sahip hâle geldiği ve (3) günümüzde daha fazla kişinin lüks tüketimde bulunmak
istediği belirtilmişti. Farklı ülkelerden gerçekleştirilen araştırmalar da bu yönde bulgular
vermiştir. Bu bağlamda araştırmamızın, tüketicilerin literatürde ele alınan lüksün daha
demokratik bir biçimine dair tutumları ile “yeni lüks” alanındaki çok sınırlı uluslararası
kaynaklardaki değerlendirmelerin, Türkiye’deki tüketici davranışlarıyla tutarlılığını ortaya
koyması beklenmiştir.
Örneklem grubumuzun, lüksün geleneksel olarak katı sınırlarla belirlenmiş tanımından
farklı olarak lüksün daha esnek bir biçimde tanımlanmış, deneyim odaklı bir tarifine inandığı
görülmüştür. Lüksü, ürünlerin somut nitelikleri ve ulaşılması zor marka imajı açısından
tanımlayan geleneksel lüks anlayışının aksine; örneklem grubumuz lüksün daha “demokratik”
bir tanımına inanmaktadır. Genç tüketiciler, lüksün herkes için farklı bir anlama sahip
olduğuna güçlü bir biçimde inanmaktadır. Bu da geleneksel lüksün nesnel olarak ölçülebilir
ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir değere sahip olması; ayrıcalıklı ve lüks olma koşulunun bu
tür az bulunur ve zor elde edilir bir değere sahip olması ve sembolik değerine bağlı olduğu
fikrinden farklılık göstermektedir.
295
Ayrıca, üniversite öğrencisi genç tüketiciler “lüksün demokratikleşmesi” söylemiyle
tutarlı bir biçimde lüksün herkes tarafından erişilebilir olması gerektiğine inanmaktadırlar. Bu
noktada lüksün ne olduğuna inandıkları da önemlidir: Genç tüketiciler pahalı ve seçkin
olmayan bir markanın da lüks olarak değerlendirileceğine inanmaktadır. Yani tezimizde,
“yeni lüks” olgusu olarak tanımladığımız lüksün daha esnek bir kabulüne inanmaktadırlar.
Benzer şekilde, “Daha fazla şey satın almaktansa, paramı hayatımın geri kalanında
hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih ediyorum” ifadesine yüksek katılımda
bulunmaları da “yeni lüks” anlayışının deneyim odaklı kabullerine yakın bir tutum
benimsediklerini göstermektedir. Tezimizle bağlantılı olarak bu ifadeden anlaşılması gereken
başka bir şey de genç tüketicilerin lüksü gösterişçi olarak tüketmedikleri; lüksün deneyim
odaklı tüketicileri olduklarıdır. Gösterişçi ve deneyim odaklı lüks tüketimi de tezimizin
kuramsal bölümünde tartışılan kavramlar arasındadır.
Bununla birlikte, kendi deneyimleri odağından değil de bir ürün kategorisi olarak
lüksü değerlendiren ifadelere katılımları değerlendirildiğinde, örneklem grubunun geleneksel
lüksün varlığına da inandıkları görülmektedir. Bu durum uluslararası çalışmalardan yola
çıkarak tezimizde ele aldığımız “geleneksel lüks” ve “yeni lüks” ya da lükse dair “elitist” ve
“demokratik” tutum ayrımının bu tüketici grubu için de anlamlı olduğunu göstermiştir.
Tüketicilerin lükse dair bu görüşleri, sonraki aşamada gerçekleştirilen segmentasyon
analizindeki tüketici niteliklerini derinlikli bir biçimde tanımlarken kullanılmış; segmentlerin
lükse dair tutumları “elitist” ve “demokratik” ifadeleriyle tanımlanmıştır.
Giyim modası tüketimi sınırları içinde, “yeni lüks” stratejilerine bağlı olarak
gerçekleşen tüketim davranışlarını ölçmek ve tüketicileri buna göre segmente etmek,
araştırmamızın ikinci adımını oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, “yeni lüks” anlayışının kendisini
güçlü bir biçimde gösterdiği giyim modası markalarının stratejilerinin satın alma
davranışlarındaki etkisini tespit etmek için kullanılmıştır. Ayrıca, uluslararası literatürde
tanımlanan “yeni lüks” giyim modası davranışlarının Türkiye’deki geçerliliğini ölçmesi
açısından da önem arz etmektedir.
Bu noktada bulgular, tüketicilerin giyim modası tüketim davranışları açısından güçlü
bir biçimde farklılık gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle amacımız olan segmentasyon
analizinin bu örneklemi değerlendirmek için oldukça uygun bir yöntem olduğuna karar
296
verilmiştir. Böylece, giyim modası tüketim davranışlarına dair sunulan 29 ifadenin, örneklemi
oluşturan kitlenin belirli noktalarda uzlaşmasını istatistiki olarak değerlendiren ve bu
değişkenleri az sayıda, anlamlı ve diğerlerinden bağımsız faktörler haline getiren faktör
analizi uygulanmıştır. Bunun sonucunda, sahiplendiği ortak ifadeler bağlamında diğerlerinden
ayrışan anlamlı yedi faktöre ulaşılmıştır (Tablo 5.21).
Daha anlamlı bir segmentasyon yapmak için uygulanan K-Means Cluster analizinde
daha az segment sayısına ulaşmak üzere analizler yapılmış; en anlamlı dağılımın dörtlü
segmentasyon olduğu görülmüştür. Böylece tüketim davranışları açısından farklılık gösteren
dört tüketici grubu tanımlanmıştır. Bu tüketici gruplarının yüksek katılım göstererek
sahiplendiği ifadeler, tanımlanan tüketici segmentlerinin genel değerlendirmesini yapmak
üzere kullanılabilir.
Sahiplendiği ifadelerin yanı sıra reddettiği ifadeler de değerlendirildiğinde Segment 1
Segment 2 ve Segment 4’ün moda tüketim davranışlarına katılım gösterdiği; Segment 4’ün ise
belirli tüketim davranışlarına dair ifadeleri güçlü bir biçimde reddettiği görülmektedir (Tablo
5.10). “Yeni lüks” moda tüketim davranışlarına katılım gösteren diğer üç segment arasında
anlamlı bir ayrım yapabilmek için ise tüm segmentler lükse ilişkin tutumları açısından
değerlendirilmiş ve segmentlerin nitelikleri bu bağlamda derinleştirilmiştir. Bu da
araştırmamızın üçüncü amacının tamamlanmış olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak moda tüketim davranışları ve lükse ilişkin tutumlar bağlamında ortaya
çıkan dört segment, en belirgin özellikleri temelinde adlandırılmıştır:

Segment 1: Elitistler (Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Gösterişçi Tüketim
Davranışları)

Segment 2: Tutumlular (Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Gösterişçi Olmayan
Tüketim, Hesaplı Tüketim Davranışları)

Segment 3: Reddedenler (Lükse Dair Geleneksel Yaklaşım, Lüks Tüketimin Reddi)

Segment 4: Deneyim Odaklılar (Lükse Dair Demokratik Yaklaşım, Yüksek Moda
Duyarlılığı, Gösterişçi Tüketim Davranışları)
297
Tablo 5.37: Segmentlerin Sahiplendiği İfadeler
Segment 2
Segment 1
S9_27. Beğendiğim bir markanın logosu görünen
bir ürününü satın almayı tercih ederim.
S9_16. İhtiyacım olandan fazla param olduğunda
bunu moda ürünleri için harcarım.
S9_26. Moda ürünlerini tanıdıklarımdan ödünç
alarak giysilerimde çeşitlilik yaratırım.
S9_12. Prestijli bir markanın çanta, ayakkabı, saat
gibi ürünlerini kullanınca kendimi iyi hissederim.
S9_13. Prestijli bir markanın giysilerini
kullanınca kendimi iyi hissederim.
S9_19. Popüler kişilerin giysilerinin daha düşük
fiyatlı alternatiflerini sunan moda dergileri,
programları vb. okurum/izlerim.
S9_20. Ünlü modacıların kitlesel markalar için
hazırladığı koleksiyonların seçkin bir moda
ürününe sahip olmak için iyi bir fırsat olduğunu
düşünürüm.
S9_18. En az bir kişinin (ünlü bir kişi de olabilir)
giyim tarzını örnek alırım.
S9_25. Bir sezon giyeceğim “trend” moda
ürünleri için düşük fiyatlı markaları tercih ederim.
S9_9. Trendleri düşük fiyatlarla sunan
markalardan alışveriş yaparım.
S9_10. Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de
trendlere uygun görünmek mümkündür.
S9_15. Daha fazla sayıda moda ürününe sahip
olmak için düşük fiyatlı markalardan satın alırım.
S9_29. Günümüzde moda daha fazla kişi
tarafından ulaşılabilir bir tüketim alanı haline
gelmiştir.
Segment 4
Segment 3
S9_8.
Beğendiğim
markaların
indirim
dönemlerini takip ederim.
S9_10. Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de
trendlere uygun görünmek mümkündür.
S9_7. Yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın
alabilmek için indirim dönemini beklerim.
S9_9. Trendleri düşük fiyatlarla sunan
markalardan alışveriş yaparım.
S9_29. Günümüzde moda daha fazla kişi
tarafından ulaşılabilir bir tüketim alanı haline
gelmiştir.
S9_29. Günümüzde moda daha fazla kişi
tarafından ulaşılabilir bir tüketim alanı haline
gelmiştir.
S9_7. Yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın
alabilmek için indirim dönemini beklerim.
S9_8.
Beğendiğim
markaların
indirim
dönemlerini takip ederim.
S9_17. Neyin trend olduğunu takip eder, bunları
uygun fiyata satın almaya çalışırım.
S9_14. Kimi zaman oldukça ucuz, kimi zaman
oldukça pahalı giyim ürünleri satın alırım.
S9_12. Prestijli bir markanın çanta, ayakkabı, saat
gibi ürünlerini kullanınca kendimi iyi hissederim.
Segment 1 ve Segment 3 moda tüketim davranışları açısından farklılık göstermekle
birlikte, lükse dair elitist bir tutuma sahip olmaları açısından benzerlik göstermişlerdir.
Tüketicileri lükse dair tutumlar açısından “Elitist”, “Demokratik” ve “Mesafeli” olarak
tanımlayan Dubois, Czellar ve Laurent’in (2005) araştırmasından farklı olarak araştırmamız,
elitist tutum benimseyen katılımcıların moda tüketim davranışları açısından farklılık
gösterebileceğini göstermiş olması açısından önem arz etmektedir. Benzer şekilde lüksün
298
eşitlikçi kabulüne inanan Segment 2 ile Segment 4 de moda tüketimleri ve modaya
duyarlılıkları açısından farklılık göstermektedir. Segment 2’deki tüketiciler ucuzluk
mağazalarını, indirim dönemlerini ve diğer fırsatları kollarken, Segment 4’deki tüketicilerin
moda duyarlılığı daha yüksektir. Bu da moda ürünlerine sahip olmak için daha fazla harcama
yapmalarına ve moda ürünlerini daha gösterişçi bir biçimde tüketmelerine sebep olmaktadır.
Dikkat çeken önemli diğer bulguların yorumu ise şu şekildedir: Moda tüketim
davranışlarına olumlu yönde katılım gösteren tüketiciler, Segment 1’de lüksün geleneksel
kabulüne inananlar, Segment 2’de lüksün eşitlikçi kabulüne inanlar, moda ürünlerine sahip
olmak için güçlü bir biçimde parasal fırsatları kollayanlar Segment 4’de lüksün eşitlikçi
tanımına inanarak güçlü bir biçimde “yeni lüks” tüketimde bulunanlar olarak ayrışmıştır.
Araştırmamızın ortaya koyduğu önemli bulgulardan biri de tüm segmentlerdeki
tüketicilerin benzer moda markalarını kullandıklarını ifade etmeleridir. Tablo 26, Tablo 27,
Tablo 28 ve Tablo 29 görülebileceği üzere tüketiciler birkaç yerel ve uluslararası markayı
kullanmaları açısından dikkat çekmektedir: Bunların en fazla tercih edilenleri olan Zara,
Koton, H&M, Mango, Accesorize, Adidas ve Nike gibi markalar “yeni lüks” stratejilerini
belirgin bir biçimde benimsemiş olan markalardır. Tüm gelir ve harcama aralıklarında
bulunan, lükse dair farklı tutumlar benimseyen ve farklı moda tüketim davranışları gösteren
tüketicilerin aynı markaları kendi amaçları doğrultusunda tercih etmeleri tüketicilerin lüksün
farklı aşamalarını temsil eden marka stratejileri kişisel olarak kendi deneyimlerinde
harmanladıklarına dair öngörümüzle tutarlılık göstermektedir.
Tungate’e göre, 21. yüzyılın başında büyük şirket gruplarına devredilen lüks
markaların, kârlılıklarını genişletmek üzere cüzdan, spor ayakkabı, güneş gözlüğü, kemer gibi
“lükse giriş” ürünlerine önem vermiş; oldukça ulaşılabilir fiyatlar ile satışa sunulmasını ve
dolayısıyla orta sınıfın da sahip olduğunu belirtmiştir546. Tezimizin teorik kısmında bunu
“yeni lüks”ün bir uygulaması olarak sunmuş ve araştırmamızda belirli tüketim davranışları
açısından değerlendirmiştik. Segment 2’nin lükse dair tutumları ve moda tüketim davranışları
bu yönde bir tüketici eğiliminin güçlü bir biçimde var olduğunu göstermektedir.
546
Tungate, 2009, s.2.
299
Sonuç olarak, araştırmamız tüketicilerin geleneksel lüks ve “yeni lüks” kavramları
bağlamında lükse dair tutumları açısından farklılık gösterdiğine ve tüketicilerin moda tüketim
davranışları bağlamında dört segmente ayrılabileceğini nicel araştırma ile elde edilen
sonucunda istatistiki verilere dayanarak sunmuş ve bunları konuya ilişkin güncel kaynaklara
bağlı olarak yorumlamıştır.
300
EKLER
301
EK 1 Segment Bazında Marka Pazar Payları
Lüks Markaların Pazar Payları
Marka
Özellikli (Premium)
marka pazarındaki payı
(%)
Chanel
52.98
Loro Piana
13.42
Elie Saab
12.71
Brunello Cucinelli
7.6
Agnona
3.48
Oscar de la Renta
2.82
Zuhair Murad
2.23
Armani Privé
1.57
Zilli
1.5
Stefano Ricci
1.09
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Luxury
apparel
http://fashionbi.com/market/luxury/apparel, (25 Aralık 2014).
market
Özellikli (Premium) Markaların Pazar Payları
Marka
Özellikli (Premium)
marka pazarındaki payı
(%)
Ralph Lauren
17.63
Tommy Hilfiger
8.35
Hugo Boss
8.04
302
report”,
Burberry
7.6
Dolce&Gabbana
3.86
Dior
3.81
Versace
3.71
Micheal Kors
3.35
Giorgio Armani
3.01
Chloe
2.53
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Premium
apparel
market
http://fashionbi.com/market/premium/apparel, (6 Haziran 2014).
report”,
Köprü (Bridge) Markaların Pazar Payları
Marka
Köprü (bridge) marka
pazarındaki payı (%)
Lacoste
13.78
Levi’s
11.09
Guess
6.13
J.Crew
5.84
Abercrombie
4.81
Bebe
3.91
Tory Burch
2.14
Reserva
2.13
G-Star Raw
2.12
Ed Hardy
2.06
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Bridge
apparel
http://fashionbi.com/market/bridge/apparel, (6 Haziran 2014).
303
market
report”,
Kitlesel Markaların Pazar Payları
Marka
Kitlesel marka
pazarındaki payı (%)
H&M
10.9
Zara
8.22
Uniqio
6.12
Old Navy
3.62
Gap
3.53
Mango
2.76
Esprit
2.4
United
Benetton
Primark
Forever 21
Colors
of 2.4
2.21
1.98
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Mass-market
apparel
http://fashionbi.com/market/mass-market/apparel, (6 Haziran 2014).
market
Hızlı Moda Markalarının Pazar Payları
Marka
Hızlı moda marka
pazarındaki payı (%)
H&M
12.01
Zara
9.07
Uniqio
6.74
Old Navy
3.99
Gap
3.9
Mango
3.04
304
report”,
Esprit
United
Benetton
Primark
2.65
Colors
Forever 21
of 2.65
2.44
2.18
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Fast-fashion
apparel
http://fashionbi.com/market/fast-fashion/apparel, (6 Haziran 2014).
market
report”,
Marka Esnetme Stratejisi İzleyen Markalarının Pazar Payları
Marka
Marka esnetme
pazarındaki payı (%)
Loft
26.64
Emporio Armani
18.64
Calvin Klein Jeans
12.62
Armani Jeans
10.68
G by Guess
7.5
Abercrombie Kids
7.1
Armani Collezioni
7.07
Red Valentino
2.26
Armani Junior
1.96
M Missoni
1.42
Kaynak:
Fashionbi.com,
“Diffusion
apparel
http://fashionbi.com/market/diffusion/apparel, (6 Haziran 2014).
305
market
report”,
EK 2 Unity Marketing Tarafından Lükse İlişkin Tutum Ölçümünde Kullanılan İfadeler
(2006)
1. Lüks, en pahalı ya da en ayrıcalıklı marka olmak zorunda değildir.
2. Lüks bir parça satın aldığında, bunun ortalama bir parçadan daha iyi olduğunun
belirgin ölçüde anlaşılmasını istersin.
3. Lüks bir şeyin maliyeti ile değil; bana ne ifade ettiği ile ilgilidir.
4. Lüksü indirimde satın alma duygusundan hoşlanıyorum ve çoğunlukla en düşük
fiyat veya en iyi kaliteyi araştırıyorum.
5. Lüks gösterişçi tüketimle ya da bir şeyleri etkilemek için satın almakla ilgili
değildir.
6. Lüks, istediğim şeyi istediğim zaman yapabileceğim duygusuna sahip olmaktır.
7. Lüks, tutku ve ilgilerimin peşinden koşabilmektir.
8. Lüks herkes içindir ve herkes için farklıdır.
9. Bence lüks duygularım ve ailem, arkadaşlarımla güzel hatıralara sahip
olabilmemle ilgilidir.
10. Lüks hayatı daha konforlu ve anlamlı hale getiren şeyleri satın alabilmektir.
11. Lüks, giydiğim şeylerde, kullandığım arabada, evimi dekore ediş biçimimde
kişiliğimi ve bireyselliğimi ifade edebilmemdir.
12. Lüks bir yaşam tarzım olduğu için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.
13. Lüks parçalar satın almak sevdiklerimi ve kendimi şımartmanın bir yoludur.
14. Lüks, masaj yaptırmak ya da sıcak bir banyo yapmak gibi, şımartılmış
hissetmekle ilgilidir.
15. İki ürün kalite açısından eşitse lüks markanın itibarını temel alarak satın alırım.
306
16. Yaşamımın bu döneminde, daha fazla şey satın almaktan ziyade, paramı
hayatımın geri kalanında hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih
ediyorum.
17. Yaşamınızda bir kez lüksü deneyimlediğinizde, bir daha asla sıradan bir yaşama
geri dönmek istemezsiniz.
18. Lüks deneyimler, hoş olsalar bile kısa sürelidir. Bu nedenle, saklayabileceğim ve
yaşatabileceğim lüks parçaları satın almayı tercih ederim.
19. Bugün lüks parçalar satın almak, geçmişte olduğundan daha önemsiz
görünmektedir.
20. Evim için geçmişte olduğundan daha az lüks parçalar satın alarak tasarruf
ediyorum.
21. Lüks ürünün markası ile tanımlanmaktadır. Bu nedenle, eğer marka lüks değilse,
ürün lüks değildir.
307
EK 3 Dubois, Czellar ve Laurent Tarafından Lükse İlişkin Tutum Ölçümünde
Kullanılan İfadeler (2005)
Lükse İlişkin Tutumlar
Bilgiye İlişkin İçerik
Lüks dünyası hakkında pek fazla bilgim yok
Genellikle, lüks ürünler daha kaliteli ürünlerdir
Lüks bir markanın iyi bir taklidi de aynı oranda iyidir
Lüks ürünler kaçınılmaz şekilde oldukça pahalıdır
Bana göre, lüks olduğu şeye göre çok pahalıdır
Çok az kişi gerçekten lüks bir ürüne sahiptir
Gerçek lüks ürünler kitlesel olarak üretilemez
Lüks bir ürün süpermarketlerde satılamaz
Gerçek bir lüks marka ürünlerinin reklamını yapmaz
Bana göre, lüks hoşnut edicidir
Lüks ürünleri takdir edebilmek için eğitim gereklidir
Bana göre, lüks gerçekten gereksizdir
Bir ürünün lüks olması için bir şekilde gereksiz olması gerekir
Bana göre, lüks modası geçmiş bir şeydir
Bana göre, lüks göz alıcıdır
Bana göre, lüks zevktir
Etkiye İlişkin İçerik
Lüksü diğer şeylere tercih ederim
Lükse ilgim yok
308
Lüks rüyada gibi hissetmemi sağlıyor
Lüks ürünler hayatı daha güzel yapıyor
Lüks hakkında saatlerce konuşabilirim
Lüks bir mağazada kendimi rahat hissetmem
Lüks bir parça giydiğimde, kendimi gizlemiş gibi hissederim
Davranışa İlişkin İçerik
Neredeyse hiç lüks ürün satın almam
Bir kişi lüks ürünleri öncelikle kendi memnuniyeti için satın alır
Çoğu zaman lüks ürünler hediye edilmek içindir
Bir kişinin lüks ürünleri satın alması için biraz züppe olması gerekir
Satın aldığımız lüks ürünler belli bir ölçüde kim olduğumuzu ortaya koyar
Günümüzde herkes lüks ürünlere erişebilmelidir
Bu ürünleri satın alanlar zengin olanları taklit etmeye çalışıyor
Bu ürünleri satın alanlar kendilerini diğerlerinden farklılaştırmaya çalışıyor
Lüks ürün satın alanlar zevk sahibi kişilerdir
(Ek madde) Lüks parçalar daha yüksek vergilendirilmelidir
309
EK 4 İstanbul’daki Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümleri Kontenjanları ve
Üniversite (2014)547
Üniversitenin Adı
Üniversitenin
Kuruluş Yılı
Halkla İlişkiler ve
Tanıtım/Reklamcılık Bölüm
Kontenjanı (2014)
Bahçeşehir Üniversitesi
1998
56
Beykent Üniversitesi
1997
85
Haliç Üniversitesi
1998
50
İstanbul Arel Üniversitesi
2001
64
İstanbul Aydın Üniversitesi
2003
70
İstanbul Bilgi Üniversitesi**
1996
90
İstanbul Ticaret Üniversitesi
2001
30
İstanbul Üniversitesi*
1453
90
Kadir Has Üniversitesi
1992
50
Maltepe Üniversitesi
1997
87 (İngilizce ve Türkçe bölümler)
Marmara Üniversitesi*
1883
100
Nişantaşı Üniversitesi
2012
30
Okan Üniversitesi
1999
30
Yeditepe Üniversitesi**
1996
95
Yeni Yüzyıl Üniversitesi
2009
70
* Kontenjanı en yüksek Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümleri (Devlet)
** Kontenjanı en yüksek Halkla İlişkiler ve Tanıtım/Reklamcılık Bölümleri (Vakıf)
547
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Yükseköğretim Programları Ve Kontenjanları Kılavuzu,
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/Tercih/2014-OSYSKONTKILAVUZU14072014.pdf,
Kasım 2014).
310
(4
EK 5 Araştırmada Kullanılan Anket Formu
Değerli Katılımcı,
Türkiye’deki üniversiteli gençlerin giyim sektöründe lüks tüketime dair algı ve davranışlarını
incelemek üzere düzenlenen bu anket çalışması tamamen bilimsel ve akademik amaçlar için
yapılmaktadır. Araştırmanın başarısı anketin eksiksiz ve doğru bir şekilde doldurulmasına
bağlıdır. Değerli zamanınızı ayırdığınız ve katkılarınız için teşekkür ederiz.
Soru 1. Cinsiyetiniz?
Kadın
Erkek
Soru 2. Yaşınız?
Soru 3. Burs alıyor musunuz? (ÖSYM, vakıf/üniversite bursu ya da diğer burslar)
Burs alıyorum
Burs almıyorum
Soru 4a. Okul harcı/ödemelerini hariç tuttuğunuzda aylık net harcamanız hangi aralıktadır?
500 TL’den az
500 TL - 999TL
1.000 TL - 1.499TL
1.500 TL – 1.999TL
2.000 TL ve üzeri
Soru 4b. Aylık harcamalarınızın içinde, moda ürünleri (giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar vb.) için
yaklaşık olarak ne kadar harcarsınız?
500 TL’den az
500 TL - 999TL
1.000 TL - 1.499TL
1.500 TL – 1.999TL
2.000 TL ve üzeri
311
Soru 5. Düzenli olarak alışveriş yaptığınız giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar markalarını belirtiniz.
Giyim
Ayakkabı
Çanta
Aksesuar
1)
2)
3)
Soru 6. Ne sıklıkta alışveriş yaparsınız? Soruyu cevaplarken giyim, ayakkabı, çanta, aksesuar vb.
alışveriş tiplerini düşünerek bir cevap veriniz.
Haftada 1 kez
Ayda 2-3 kez
Ayda 1 kez
Her sezon
Sadece ihtiyacım olduğunda
Soru 7. Moda trendlerini nerelerden takip edersiniz? Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.
Moda markalarının web siteleri ve moda şovları
Bloglar ve sosyal medya uygulamaları
Ünlüler
Moda ve kadın dergileri
Çevremdeki kişiler
Mağazalar
Moda yarışma programları
Diğer(belirtiniz)
………………………………………………..
Soru 8.Lütfen aşağıdaki ifadelerden her birine katılım derecenize en uygun seçeneği işaretleyerek
belirtiniz:
“(1) Hiç Katılmıyorum”, “(7)Tümüyle Katılıyorum” anlamına gelecek şekilde 1 ile 7
arasında bir puanlama yapınız. Lütfen her bir seçeneği boş bırakmadan doldurunuz.
(1)
Hiç
(7) Tümüyle
katılmıyorum
1.
(1)
Lüks, ayrıcalıklı insanlara ait bir yaşam biçimidir.
312
(2)
Katılıyorum
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
2.
Lüks bir ürün satın aldığımda, bunun sıradan bir üründen daha
iyi olduğunun anlaşılmasını isterim.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
3.
Lüks ürünler pahalı olmayı hak eder.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
4.
Lüks ürünler kitlesel olarak üretilemez.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
5.
Lüks ürünleri belli bir
değerlendirebilir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
6.
Lüks herkes için farklı bir anlama sahiptir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
7.
Günümüzde herkes lüks ürünlere erişebilmelidir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
8.
Eğer markası lüks değilse, ürün lüks değildir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
9.
Lüks bir ürüne sahip olmak, arzu ettiğim kişi olmamı sağlar.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
10. Bir kişinin saygınlığı için prestijli markaların ürünlerini giymesi
önemlidir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
11. Pahalı ve seçkin olmayan bir marka da lüks olarak
değerlendirilebilir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
12. Lüks, bir ürünün maliyeti ile değil; kişiye ne ifade ettiği ile
ilgilidir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
13. Lüks hayatı daha konforlu ve anlamlı hale getiren şeyleri satın
alabilmektir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
14. Lüks, masaj yaptırmak ya da sıcak bir banyo yapmak gibi,
şımartılmış hissetmekle ilgilidir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
15. Daha fazla şey satın almaktansa, paramı hayatımın geri
kalanında hatırlayacağım özel deneyimler için harcamayı tercih
ediyorum.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
16. Prestijli bir markanın imitasyonu da aynı oranda iyi olabilir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
17. Lüks bir ürün ait olduğu kategoriye göre gereğinden fazla
pahalıdır.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
18. Günümüzde lüks ürünler daha ulaşılabilir bir tüketim alanı
haline gelmiştir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
görgü
ve zevk
sahibi kişiler
313
Soru 9. Lütfen aşağıdaki moda alışverişlerinize (giyim, ayakkabı, çanta ve aksesuar) ilişkin
davranışsal ifadelerden her birine ne derece katıldığını belirtiniz.
“(1) Hiç Katılmıyorum”, “(7)Tümüyle Katılıyorum” anlamına gelecek şekilde 1 ile 7 arasında bir
puanlama yapınız.
(1)
Hiç
(7) Tümüyle
katılmıyorum
1. Moda alışverişi için imkânım olduğundan daha fazla para
harcarım.
2. İstediğim moda ürününü satın almak için diğer harcamalarımı
kısıtlayabilirim.
3. İstediğim moda ürününün fiyatı ulaşabileceğimden yüksekse
ödemelerimi taksitlendiririm.
4. Herhangi bir ihtiyacım olmasa da satın almaya değer bir şeyler
var mı diye moda mağazalarını kontrol ederim.
5. Sık alışveriş yaparak moda trendlerine uyum sağlarım.
6. Bazı moda ürünlerini ihtiyacım olmamasına rağmen satın
alırım.
7. Yüksek fiyatlı markaların ürünlerini satın alabilmek için indirim
dönemini beklerim.
8. Beğendiğim markaların indirim dönemlerini takip ederim.
9. Trendleri düşük fiyatlarla sunan markalardan alışveriş
yaparım.
10. Düşük fiyatlı moda ürünleriyle de trendlere uygun görünmek
mümkündür.
11. Prestij markalarının çanta, ayakkabı ve aksesuar ürünleriyle,
düşük fiyatlı giyim ürünlerini birlikte kullanırım.
12. Prestijli bir markanın çanta, ayakkabı, saat gibi ürünlerini
kullanınca kendimi iyi hissederim.
13. Prestijli bir markanın giysilerini kullanınca kendimi iyi
hissederim.
314
Katılıyorum
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
14. Kimi zaman oldukça ucuz, kimi zaman oldukça pahalı giyim
ürünleri satın alırım.
15. Daha fazla sayıda moda ürününe sahip olmak için düşük
fiyatlı markalardan satın alırım.
16. İhtiyacım olandan fazla param olduğunda bunu moda
ürünleri için harcarım.
17. Neyin trend olduğunu takip eder, bunları uygun fiyata satın
almaya çalışırım.
18. En az bir kişinin (ünlü bir kişi de olabilir) giyim tarzını örnek
alırım.
19. Popüler kişilerin giysilerinin daha düşük fiyatlı alternatiflerini
sunan moda dergileri, programları vb. okurum/izlerim.
20.
Ünlü
modacıların
kitlesel
markalar
için
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
hazırladığı
koleksiyonların seçkin bir moda ürününe sahip olmak için iyi bir
fırsat olduğunu düşünürüm.
21. Fiyatının düşük olması, ihtiyacım olmasa da bir moda
ürününü satın almama sebep olur.
22. Önceki sezonların indirimli moda ürünlerini daha sonra
kullanmak için satın alırım.
23. Düşük fiyata satın aldığım moda ürününü sonraki sezon
kullanmaktan vazgeçebilirim.
24. Düşük fiyata satın aldığım moda ürününün kaliteli olmasını
beklemem.
25. Bir sezon giyeceğim “trend” moda ürünleri için düşük fiyatlı
markaları tercih ederim.
26. Moda ürünlerini tanıdıklarımdan ödünç alarak giysilerimde
çeşitlilik yaratırım.
27. Beğendiğim bir markanın logosu görünen bir ürününü satın
315
almayı tercih ederim.
28. Modayı takip etmek benim için kitap okumak, müzik
dinlemek gibi keyifli bir uğraştır.
29. Günümüzde moda daha fazla kişi tarafından ulaşılabilir bir
tüketim alanı haline gelmiştir.
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
ANKETİMİZ BURADA SONA ERİYOR. KATKILARINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİZ.
316
KAYNAKÇA
Aspelund, Karl. Fashioning Society: A Hundred Years of Haute Couture by Six
Designers. New York: Fairchild Books, 2009.
Babacan,
Muazzez ve Ferah Onat. “Postmodern Pazarlama Perspektifi”, Ege Akademik
Bakış. 2002, Cilt.2, Sayı.1, ss. 11-19. http://eab.ege.edu.tr/pdf/2_1/C2-S1- M2.pdf (2
Aralık 2008).
Badiá, Enrique. Zara and Her Sisters: The Story of the World’s Largest Clothing
Retailer. İngiltere: Palgrave Macmillan, 2009.
Bagwell, Laurie Simon ve B. Douglas Bernheim. “Veblen Effects in a Theory of Conspicuous
Consumption”. The American Economic Review. Vol.86, No.3, 1996, ss.349-373.
Bain & Company, 2013 Luxury Goods Worldwide Market Study, 2013.
www.slideshare.net/ukaszSzymula/2013-luxury-goods-worldwide-market (4 Haziran
2014).
Barbarosoğlu, Fatma K. Modernleşme Sürecinde Moda ve Zihniyet. İstanbul: İz Yayıncılık,
1995.
Barnard, Malcolm. Fashion as Communication. Londra: Routledge, 2004.
Baudrillard, Jean. Nesneler Sistemi. 2. Basım. Oğuz Adanır ve Aslı Karamollaoğlu (çev.).
İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2011.
Baudrillard, Jean. Tüketim Toplumu Söylenceleri/Yapıları. 5. Basım. Hazal Deliceçaylı ve
Ferda Keskin (çev.). İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2012.
Beaudoin, Pierre, Mary Ann Moore ve Ronald E. Goldsmith. “Fashion Leaders’ and
Followers’ Attitudes Toward Buying Domestic and Imported Apparel”. Clothing
and Textiles Research Journal. Vol.18, No.1, 2000, ss.56-64.
317
Berry, Christopher J. The Idea of Luxury: A Conceptual and Historical Investigation.
İngiltere: Cambridge University Press, 1994.
Bilgin, Nuri. Eşya ve İnsan. Ankara: Gündoğan Yayınları, 1991.
Bird, Drayton. Commonsense Direct and Digital Marketing . 5. Basım. İngiltere: Kogan
Page, 2007.
Blumer, Herbert. “Fashion: From Class Differentiation to Collective Selection”.
The
Sociological Quarterly. Vol.10, No.3, 1969, ss.275-291.
Brannon, Evelyn L. Fashion Forecasting. 2. Basım. ABD: Fairchild Publications, 2005.
Brengman, Malaika ve Kim Willems. “Determinants of Fashion Store Personality: A
Consumer Perspective”. Journal of Product & Brand Management. Vol.18, No.5,
2009, ss.346-355.
Bocock, Robert. Tüketim. 2. Baskı. İrem Kutluk (çev.). Ankara: Dost Yayınevi, 2005.
Chadha, Radha ve Paul Husband. The Cult of the Luxury Brand: Inside Asia's Love Affair
with Luxury. Londra: Nicholas Brealey International, 2006.
Chaney, David. Yaşam Tarzları. İrem Kutluk (çev.). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 1999.
Cline, Elizabeth L. Over-dressed: The Shockingly High Cost of Cheap Fashion. ABD:
Penguin, 2013.
Crane, Diana. Moda ve Gündemleri: Giyimde Sınıf, Cinsiyet ve Kimlik. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları, 2003.
Crick, Bernard. Democracy: A Very Short Introduction. New York: Oxford University
Press, 2002.
Cyoto Costume Institute. Fashion: A Fashion History of the 20th Century. Köln: Taschen,
2012.
318
Danziger, Pamela D. Let Them Eat Cake: Marketing Luxury to Masses -as well as the
Classes. ABD: Dearborn Trade Publishing, 2006.
Davis, Fred. Fashion, Identity, Culture. ABD: University of Chicago Press, 1994.
Daynes, Katie. Modanın Göz Kamaştıran Hikayesi. Nurten Hatırnaz (çev.). İstanbul: Bilge
Kültür Sanat Yayınları, 2007.
Deeter-Schmelz, Dawn R., Jesse N. Moore ve Daniel J. Goebel. “Prestige Clothing Shopping
by Consumers: A Confirmatory Assessment and Refinement of the PRECON Scale
with Managerial Implications”. Journal of Marketing Theory and Practice. Vol.8,
No.4, 2000, ss.43-58.
Deeter-Schmelz, Dawn R., Jesse N. Moore ve Daniel J. Goebel. ve Paul J. Solomon.
“Measuring the Prestige Profiles of Consumers: A Preliminary Report of the
PRECON Scales”, Brain T. Engelland ve Denise T. Smart (Ed.). Marketing
Foundations for a Changing World. Proceedings of the Annual Meeting of the
Southern Marketing Association içinde Orlando: Southern Marketing Association,
1995, ss.395-399.
Dolfsma, Wilfred. “Paradoxes of Modernist Consumption – Reading Fashions”. Review of
Social Economy. Vol.62, No.3, 2004. ss.351-364.
Dubois, Bernard, Sandor Czellar ve Gilles Laurent. “Consumer Segments Based on Attitudes
Toward Luxury: Empirical Evidence from Twenty Countries". Marketing Letters,
Vol.16, No.2, 2005, ss.115-128.
Ertürk, Nilay. “Moda Kavramı, Moda Kuramları ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ART-E.
2011,
Sayı.7,
http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/gsfsd/article/viewFile/2768/2452
ss.3-32.
(27
Kasım
2014).
Erdoğan, İrfan. “Karl Marx İnsan, Toplum ve İletişim”, İletişim Kuram ve Araştırma
Dergisi, Sayı.25, 2007, ss.199-228.
319
Faerm, Steven. Fashion Design Course - Principles, Practice and Techniques: The
Ultimate Guide for Aspiring Fashion Designers. İngiltere: Thames & Hudson,
2010.
Featherstone, Mike. Postmodernizm ve Tüketim Kültürü. 2. Basım. Mehmet Küçük (çev.).
İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2005.
Fischel, Anna, Ann Baggaley, Scarlett O’hara, Alison Sturgeon, Camila Gersh, Ashwin
Khurana (Ed.), Moda: Geçmişten Günümüze Giyim Kuşam ve Stil Rehberi,
Duygu Özen (çev.). İstanbul: Kaknüs Yayıncılık, 2013.
Frances, Marian ve Connie Heller Horacek. Uncovering Fashion: Communications Across
the Media. ABD: Fairchild Books, 2009.
Ger, Güliz. “Human Development and Humane Consumption: Well-Being Beyond the Good
Life”. Journal of Public Policy & Marketing. Vol.16, No.1, 1997, ss.110-125.
Goldsmith, Ronald E. ve Ronald A. Clark. “An Analysis of Factors Affecting Fashion
Opinion Leadership and Fashion Opinion Seeking”. Journal of Fashion Marketing
and Management. Vol.12 No.3, 2008, s.308-322.
Grinberg, Emanuella. “Social Media Brings Fashion to the Masses”, 10 Eylül 2012.
http://edition.cnn.com/2012/09/09/living/fashion-week-social-media-technology/ (17
Eylül 2014).
Grusky David B. ve Kim A. Weeden. “Are There Social Classes? A Framework for Testing
Sociology’s Favorite Concept”. Annette Lareau ve Dalton Conley (Ed.). Social Class
How Does It Work? içinde. New York: Russell Sage Foundation, 2008. ss.65-92.
Haerpfer, Christian, W. Patrick Benhagen, Ronald F. Inglehart ve Christian Welzel.
Democratization. New York: Oxford University Press. 2009.
Halpern-Meekin, Sarah. It’s Not Like I’m Poor: How Working Families Make Ends Meet
in a Post-welfare World. ABD: University of California Press, 2015.
320
Hayes, S.G. ve Nicola Jones. “Fast fashion: a financial snapshot”. Journal of Fashion
Marketing and Management. Vol.10, No.3, 2006, ss.282-300.
“High-Involvement Products” (t.y.) http://en.mimi.hu/marketingweb/highinvolvement_products.html (3 Nisan 2010).
Hines, Tony ve Margaret Bruce, Fashion Marketing: Contemporary Issues. 2. Basım.
Hollanda: Butterworth-Heinemann, 2007.
Husic, Melika ve Muris Cicic. “Luxury Consumption Factors”, Journal of Fashion
Marketing and Management, Vol.13, No.2, 2009, ss. 231-245.
Hürmeriç, Pelin ve Ece Baban. “Simmel, Veblen ve Sombart’ın Penceresinden
HedonikTüketim: Ütopyada Negotium ve Otium”. Global Media Journal. Cilt.2,
Sayı.4,
ss.87-101.
http://globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/makaleler/GMJ_4._sayi_Bahar_2012
/pdf/Hurmeric_Baban.pdf (24 Mart 2015).
Jackson, Tim ve David Shaw. Mastering Fashion Marketing. İngiltere: Palgrave McMillan,
2009.
Kim, Hyunsook, Eun-Young Rhee, Jaeyeol Yee. “Comparing Fashion Process Networks and
Friendship Networks in Small Groups of Adolescents”. Journal of Fashion
Marketing and Management, Vol.12, No.4, 2008, ss. 545-564.
Kawamura, Yuniya. Fashion-ology: An Introduction to Fashion Studies. New York: Berg,
2006.
Kapferer, Jean-Noël ve Vincent Bastien. The Luxury Strategy: Break the Rules of
Marketing to Build Luxury Brands. Londra: Kogan Page Limited, 2009.
Kim, Eundeok ve Kim K.P. Johnson, “Forecasting the US Fashion Industry with Industry
Professionals – Part 2: Production and Retailing”. Journal of Fashion Marketing
and Management, Vol.13, No.2, 2009, ss. 256-267.
321
Kim, Hye-Shin ve Heesook Hong. “Fashion Leadership and Hedonic Shopping Motivations
of Female Consumers”, Clothing and Textiles Research Journal, Vol.29, No.4,
2011, ss. 314-330.
KizlarSoruyor,
“Lüks
Nedir
Sizce?”,
17
Şubat
2015.
http://www.kizlarsoruyor.com/toplum-sosyal-iliskiler/q1942098-luks-nedir-sizce (1
Mart 2015).
Koç, Erdoğan. Tüketici Davranışı ve Pazarlama Stratejileri. 4. Basım. Ankara: Seçkin
Yayıncılık, 2012.
Koda, Harold ve Andrew Bolton. “Heilbrunn Timeline of Art History Paul Pioret (18791944)” (t.y.) http://www.metmuseum.org/toah/hd/poir/hd_poir.htm (27 Mayıs 2014).
Lageat, Thierry, Sandor Czellar ve Gilles Laurent. “Engineering Hedonic Attributes to
Generate Perceptions of Luxury: Consumer Perception of an Everyday Sound”.
Marketing Letters, Vol.14, No.2, 2003. ss. 97–109.
Li, Lao. “The First Fashion Microblog in China”, 7 Nisan 2011.
http://www.techinasia.com/vsuch-the-first-fashion-microblog-in-china/ (30 Eylül
2014).
Lopez, Carmen ve Ying Fan. “Internalisation of the Fashion Brand Zara”. Journal of
Fashion Marketing and Management. Vol.13, No.2, 2009, ss. 279-296.
“Low-Involvement Products” (t.y.) http://en.mimi.hu/marketingweb/lowinvolvement_products.html (3 Nisan 2010).
Luzzini, Davide ve Stefano Ronchi. “Purchasing Management in the Luxury Industry:
Organization and Practices”. Operations Management Research, Vol.3, No.1-2,
2010, ss. 7-21.
Mandel, Naomi, Petia K. Petrova ve Robert B. Cialdini. “Images of Success and the
Preference for Luxury Brands”. Journal of Consumer Psychology. Vol.16, No.1,
2006, ss. 57-69.
322
MBAlib, http://wiki.mbalib.com/zh-tw/VALS2%E6%A8%A1%E5%9E%8B, (24 Mart 2015)
Michman, Ronald D., Edward M. Mazze ve Alan J. Greco. Lifestyle Marketing: Reaching
the New American Consumer. ABD: Praeger Publishers, 2003.
Odabaşı, Yavuz. Postmodern Pazarlama: Tüketim ve Tüketici. İstanbul: MediaCat
Kitapları, 2004.
Odabaşı, Yavuz ve Gülfidan Barış, Tüketici Davranışı. 7. Basım. İstanbul: MediaCat, 2007.
Okonkwo, Uche. Luxury Fashion Branding: Strategy, Tactics, Techniques. New York:
Palgrave Macmillan, 2007.
Online
Etymology
Dictionary,
“Fashion”
http://www.etymonline.com/index.php?
term=fashion (24 Şubat 2014).
Online Etymology Dictionary, “Luxury”, http://www.etymonline.com/index.php?
allowed_in_frame=0&search=luxury&searchmode=none (24 Şubat 2014).
Oxford Dictionaries, “Fashion” , http://www.oxforddictionaries.com/definition
/english/fashion?q=fashion (24 Şubat 2014).
O’Cass, Aron ve Hmily Frost. “Exploring Consumer Status and Conspicuous Consumption”.
Journal of Consumer Behaviour. Vol.4, No.1, 2004, ss.25-39.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Yükseköğretim Programları Ve Kontenjanları
Kılavuzu,
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2014/OSYS/Tercih/2014-
OSYSKONTKILAVUZU14072014.pdf, (4 Kasım 2014).
Paul Pioret 1879-1944: Biography of Paul Pioret Fashion Designer (t.y.)
http://headtotoefashionart.com/paul-poiret-1879-1944/ (27 Mayıs 2014).
Piamphongsant, Thinada ve Rujirutana Mandhachitara. “Psychological Antecedents of Career
Women’s Fashion Clothing Conformity”. Journal of Fashion Marketing and
Management, Vol.12, No.4, 2008, ss. 438-455.
323
Pluckett Research, Inc., “Punkett’s Apparel & Textiles Industry Almanac”, 2008.
www.plunkettresearch.com, (3 Nisan 2010).
Reportlinker, “Global Textiles, Apparel & Luxury Goods”, Mayıs 2012.
http://www.reportlinker.com/p016087-summary/Global-Textiles-Apparel-LuxuryGoods.html ( 23 Ocak 2015).
Savaş, Vural. İktisatın Tarihi. 4. Basım. Ankara: Siyasal Kitabevi, 2000.
Schau, Hope Jensen ve Albert M. Muniz Jr. “Brand Communities and Personal Identities:
Negotiations in Cyberspace”. Susan M. Broniarczky ve Kent Nakamoto (Ed.).
Advances in Consumer Research Volume 29 içinde. Valdosta, GA: Association
for Consumer Research, 2002. ss. 344-349.
Silverstein, Michael J. ve Neil Fiske. Trading Up: Why Consumers Want New Luxury
Goods and How Companies Create Them. Londra: Penguin Group, 2005.
Silverstein, Michael J. ve Neil Fiske. “Luxury for the Masses”. Harvard Business Review.
Nisan 2003, ss. 48-57.
Sheridan, Mandy, Christopher Moore ve Karinna Nobbs. “Fast Fashion Requires Fast
Marketing: The Role of Category Management in Fast Fashion Positioning”,
Journal of Fashion Marketing and Management, Vol.10, No.3, 2005, ss. 301-315.
Simmel, Georg. “Fashion”, The Journal of Sociology, 1957, Vol.62, No.6, ss. 541-558.
http://sites.middlebury.edu/individualandthesociety/files/2010/09/Simmel.fashion.pd
f (23 Aralık 2013).
Svendsen, Lars. Fashion: A Philosophy. İngiltere: Reaktion Books, 2006.
Tanneeru, Manav. “New Luxury Caters to the Middle Class”, CNN U.S. 28 Kasım 2006.
http://articles.cnn. com/2006-10-18/us/bin.luxury.overview_1_new-luxury-goodsneil-fiske-luxury-products?_s=PM:US (19 Haziran 2012).
324
The Fashion Law, “Guess What Brand Zara is Channeling for Spring …”, 25 Ekim 2014.
http://www.thefashionlaw.com/guess-which-collection-zara-is-channeling-forspring/ (27 Ekim 2014).
Thomas, Dana. Deluxe: How Luxury Lost Its Luster. ABD: Penguin Books, 2007.
Tim, Stuart. “Postmodernism and Philosophy”. Stuart Tim (Ed). The Routledge Companion
to Postmodernism içinde. Londra: Routledge, 2001.
Trigg, Andrew B. “Veblen, Bourdieu and Conspicious Consumption”. Journal of Economic
Issues, 2001, Vol.35, No.1, ss. 99-115. http://mx.nthu.edu.tw/~cshwang/teachingeconomics/econ5005/Papers/Trigg=Veblen%20and%20Bourdieu%20on%20Conspic
uous%20Consumption.pdf
Troung, Yann, Geoff Simmons, Rodd McColl ve Philip J. Kitchen.
“Status and
Conspicuousness – Are They Related? Strategic Marketing Implications for Luxury
Brands”, Journal of Strategic Marketing, Vol.16, No.3, 2008. ss. 189-203.
Tungate, Mark. Luxury World: The Past, Present and Future of Luxury Brands, Londra:
Kogan Page Limited, 2009.
Tungate Mark. Modada Marka Olmak. Günhan Günay (çev.). İstanbul: Rota
Yayınları, 2006.
Türk Dil Kurumu, “Moda”, http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama
=gts&guid=TDK.GTS.530b488a071071.40405500 (24 Şubat 2014).
Waquet, Dominique ve Marion Laporte. Moda. Işık Ergüden (çev.), İstanbul: Dost Kitabevi,
2011.
Wallop, Harry. Consumed: How shopping fed the class system. İngiltere: Collins,
2013.
Webb, Bill. “Retail Brand Marketing in the New Millenium”, Tony Hines ve Margaret Bruce
(Ed). Fashion Marketing: Contemporary Issues içinde. İngiltere: ButterworthHeinemann, 2001.
325
Wikipedia, “Cronbach’s Alpha” (t.y) http://en.wikipedia.org/wiki/Cronbach%27s_alpha (2
Şubat 2015).
Wikipedia,
“Diffusion
of
Innovations”
(t.y.)
en.m.wikipedia.org/wiki/Diffusion
_of_innovations (25 Ağustos 2014).
Wikipedia, “Haul Video” (t.y.) en.wikipedia.org./wiki/Haul_video (30 Ekim 2014).
Wikipedia, “Türkiye’deki Üniversiteler Listesi”, (t.y.) http://tr.wikipedia.org/
wiki/T%C3%BCrkiye'deki_%C3%BCniversiteler_listesi (1 Mart 2015).
Williams, Kaylene C. ve Robert A. Page. “Marketing to the Generations”. Journal of
Behavioral Studies in Business (t.y.). http://www.aabri.com/manuscripts/10575.pdf
(7 Kasım 2014).
Williamson, Judith. Reklamların Dili: Reklamlarda Anlam ve İdeoloji. Ahmet Fethi (çev.).
Ankara: Ütopya Yayınları, 2000.
Walsh, Margaret. “The Democratization of Fashion: The Emergence of the Women’s Dress
Pattern Industry”, The Journal of American History. Vol.66, No.2, 1979, ss. 299313.
Wiedmann, K. Peter, Nadine Hennigs, ve Astrid Siebels. “Value-based Segmentation of
Luxury Consumption Behavior”. Psychology & Marketing. Vol.26, No.7, 2009,
ss.625-651.
Fashionbi, fashionbi.com
www.wgsn.com/en
Vigneron, Franck ve Johnson W. Lester.
“A Review and a Conceptual Framework of
Prestige-Seeking Consumer Behavior”. Academy of Marketing Science Review.
No.1,
1999,
http://www.academia.edu/4793340/Vigneron_and_Johnson_A_Review_and_a_
Conceptual_Framework_of_Prestige_A_Review_and_a_Conceptual_Framework_of
_Prestige-Seeking_Consumer_Behavior (24 Mart 2015).
326
Wicklund, Robert A. ve Peter M. Gpllwitzer. “Symbolic Self-Completion, Attempted
Influence and Self-Deprecation”, Basic and Applied Social Psychology, Vol.2, No.2,
1981, ss. 89-114. http://www.interruptions.net/literature/Wicklund-BASP81.pdf (1
Mart 2013).
Yazıcıoğlu, Yahşi ve Samiye Erdoğan. SPSS Uygulamalı Bilimsel Araştırma
Yöntemleri. Ankara: Detay Yayıncılık, 2004.
Yeoman, Ian. “The Changing Behaviours of Luxury Consumption”, Journal of Revenue and
Pricing Management. Vol.10, 2011, ss. 47-50.
Yurchisin, Jennifer ve Kim K. P. Johnson. Fashion and the Consumer. Oxford: Berg, 2010.
Yurdugül, Halil. “Faktör Analizinde KMO ve Barlett Testleri Neyi Ölçer?”, (t.y.)
Hacettepe
Üniversitesi.
http://yunus.hacettepe.edu.tr/~yurdugul/3/indir/Kuresellik.pdf (20 Şubat 2015).
http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.536369b5583747.
29891506
327
Download