İLAHİYAT F AKÜLTESİ • • DERGISI CİLT: I DiYARBAKlR • 1999 KUR'AN VE ŞİİR Yrd. Doç. Dr. Nurettin TURGAY A-Şiirin Tanımı: Arapça bir kelime olan şiir, "şaara-yeşuru" fiilinden türemiş olan bir isimdir. Bu fiil "şaura-yeşuru" olarak da okunabilir. Şiir söylemek, nazm etmek, farkında bilincinde, idrakinde olmak, bilmek, hissetmek, algılamak ve benzeri manaları ifade eder. Şiirin çoğulu eş'ar'dır. 1 Edebiyat alanında şiiri kafıyeli, vezinli etkileyici bir manaya sahip olan söz dizimi diye tarif etmek mümkündür. 2 Son zamanlarda şiirin edebiyat alanındaki tanımı hakkında farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Beliğ bir manaya sahip olan nesir türü yazıları da şiir olarak kabul edenler olmuştur. Buna göre şiiri, manzum şiir ve mensür şiir diye iki kısma ayırmak mümkün olabilmektedir. 3 Şiir kelimesi Arapçada şi'r şeklinde kullanılır; ilm, fi'l, hilm ve sihr gibi kelimelerle aynı vezindedir. Bu kelime Arapçadan Türkçeye geçtiği gibi, Farsçada da aynı şekilde kullanılmaktadır. 4 Şiir kelimesinin menşei, aslı hakkında farklı görüşler de vardır. Fakat makalemizin sınırlarını aşacağı için burada teferruata girmeyeceğiz. B-Araplarda Şiir: Kur'an'ın dönemde, Araplar şiir sanatında zirvede idiler. Fesahat ve belağatın en mükemmelini kullanıyorlardı. Bu gün bile, o zamanın şiirleri yazılamamaktadır. Bu gün elimizde bulunan en eski edebi mahsul, miladi V.yüzyıla kadar çıkan şiirlerdir. Bu şiirler, Arapların 1 2 3 4 nazil olduğu Hüseyn b.muhammed er-Rağıb el-İsfalıani, el-Müfredat, İstanbul 1986, s.384; Cemalueldin Muhammed b.Mukerrem İbn Manzur, Lisanu'l-Amb, Beyrut 1990, IV, 409 vd. Ali b.Muhammed eş-Şerif el-Cürcani, et-Tarifat, Beyrut 1990, s.132 Tahirü'l-Mevlevi, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1994, s.l39 Nihad M.Çetin, Şiir md., İslam Ansiklopedisi (M.E.B.), İstanbul 1979, XI, 530; Amp Şiiri, İstanbul 1973, s.2. 63 islamiyerten önceki hayatlarından kalan en büyük sanat eserleridir. Cahiliye döneminin Arapları, yazıyı bilmedikleri halde, fevkalade mükemmel olan bir şiir diline sahip bulunuyorlardı. 5 Cahiliye döneminde Arap kabilelerinde şiir ve şaire önem veriliyordu. Bu ilgi, şiirin gelişmesini sağlıyordu. Bir kabilede bir şairin bulunması, o kabile için şeref sayılırdı. Herhangi bir kabilede bir şair yetişince, o kabileyi tebrike giderler, o şair için törenler düzenler ve oyunlar sergilerlerdi. 6 Eski Arap cemiyetlerinde kadın şairlerin de ayrı bir yeri ve vazifesi vardı. Kadın şairler, kabilelerinden ölenler için ağlar, onları mersiyeleriyle yaşatır ve öldürülenler için intikam alma teşvikinde bulunurlardı. Bu sebeple kadın şairlerin çoğundan muhtelif tarihi hadiselerle ilgili, ekserisi kısa parçalar halinde olan şiirler kalmıştıc Bununla beraber kadın şairler arasında el-Ransa (ö.24/644'ten önce) gibi şiirleri daha IIIIIX.asırda divan halinde toplanmış ve günümüze kadar kalmış olan şairler de vatdır. 7 Cahiliye döneminin şiiri daha çok fahr, vasf, gazel, medih, risa, hica, 8 hamr ve benzeri konularda yazılmıştır. Bu konular özellikle muallakat şiirlerinde çokça işlenmiştir. Cahiliye döneminin şairlerinin şiirleri arasından seçilip kabenin duvarına asılan 9 şiiriere muallakat şiirleri yani asılı şiirler rlenmiştir. Arapların islamdan önceki dönemleri için, genel olarak cihiliye dönemi rlenmiştir. Cahiliye kelimesi, ilmin zıddı olan bilgisizlik demektir. Buna göre cahiliye dönemi, bilgisizlik dönemi diye anlaşılır. Aslında Araplar o dönemde cahil ve bilgisiz insanlar değildi. Şiir, felsefe, hitabet ve benzeri edebi ilimler hakkında geniş bilgi sahibi idiler. Cahiliye kelimesi, Arapların islamdan önceki tutum ve davranışlarını islami devirdekinden ayırdetmek için kullanılmıştır. O dönemin inanç, ahlak, ve muamelatını yansıtmaktadır.ıo 5 Corci Zeydan, Tarihu Adabi'l-Lugati'l-Arabiyye, kahire 1957, L 26 vd. Abdurrahman Celaluddin es-Suyuti, el-Müzhir fi illumi'l-Luğa ve Envaiha, Mısır tsz., II, 473. 7 Broekelİnann, Gesehiehte der Aralıisehen Litteratur, Leiden 1943 (GAL), L 104; Çetin, E.Arap Şiiri, s.l4. 8 Hanna el Fahüri, el-Cami fi Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1986, 1,140 vd.,Şerafettin Yaltkaya, yedi Askı, İstanbul 1985, s.2 vd. <· 9 Ahmet el-İskenderi ve diğerleri, el-mufassal fi Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1994, s.56; Clement Huart, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Cemal Sezgin Ankara tsz.. ,s. 7. 10 İbn Manzur, Lisanu'l-Arab, XL 128; Mustafa Fayda, Cahiliye md. TDV. İslam Ansiklopedisi, İstanbul1991, YIL 17. 6 64 =-------- -~----------~--- Kur'an'ın nazil olmasından ve islam dininin Arabistan'ın her tarafina yayılmasından sonra, Arap aleminde her alanda değişiklikler meydana geldiği gibi, şiir alanında da değişiklikler meydana gelmiştir. Hz.Muhammed (s.a.v.) çeşitli hikmetleri kapsayan, Kur'an ve sünnete ters düşmeyen şiirleri teşvik etmiş, hatta şairleri mükafatlandırdığı da olmuştur. Artık şiirler inanç, ahlak, dürüstlük, cihad ve benzeri dini konularda yazılmaya başlanmıştır. C-Kur'an'ın Şiire Bakışı: Şiir kelimesi Kur'an'da sadece bir yerde, şair kelimesi ise, biri çoğul plmak üzere beş yerde geçmektedir. 1ı Önce şiir, ondan sonra da şair kelimelerinin bulunduğu ayetleri birer birer inceleyelim. "Biz Ona (Peygambere) şiir öğretmedik. Hem bu ona gerekli de değildir. Onun söyledikleri ancak Allah'tan gelmiş bir hatırlatma, açık bir 12 okumadır. Hz.Muhammed (s.a.v.) Kur'an'ı okuduğu zaman müşrikler onun okuduğu şeyin şiir olduğunu söylüyorlardı. Yüce Allah onların bu iddialarının yanlış olduğunu ortaya koymak için bu ayeti indirmiş ve Peygamberine şiir öğretmediğini anlatmıştır. Bu ayetle beraber, önce ve sonraki ayetlerde üç konu üzerinde durulmuştur: Allah'ın birliği, Peygamberlik ve ahiret. İşte bu ayette Peygamberlik hakkında bilgi verilmiş ve peygamberin anlattığı şeylerin şiir olmadığı anlatılarak bir nevi savunulmuştur. 13 Onun anlattığı şeylerin, açıklayıcı mahiyetteki Kur'an ve Allah'ın kelamı olduğu haber verilmiştir. Bir de Onun anlattığı bu Kur'an, Allah tarafından kendisine öğretilmiştir. 14 Allah Hz. Muhammed (s.a.v.)'e şiiri öğretmemiş. Bu bir eksiklik değildir. Aynı zamanda bu durum, şiirin kötü olduğuna dair bir delil de değildir. Eğer Hz.Peygamber (s.a.v.)'e şiirin öğretilmemesi şiirin kötülüğüne Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mu'ceınu'l-Mufehres li Elfazi'l-Kur'ani'l-Keriın, BeyTUt tsz, s.384. Ayet numaraları için bkz.Yasin 36/69; el-Enbiya 2115; eş-Şuara 26/224; esSa:ffat 37/36: et-Tür 52/30: el-Hakke 69/41. 12 Yasin 36/69 .. 13 Fahruddin er Razi, Mefatihu'l-Gayb, Beyrut 1990, XXVI, 104. 14 İbn Cerir et-Taberi, Caıniu'l-Beyan, Beyrut 1995, XXIII,34; Ali b,muhaınmed b.Habib el-Maverdi, en-Nuketu ve'l-Uyunu, Beyrut 1992, V,30. 11 65 dair bir delil olsaydı, onun yazı bilmemesi de, yazının kötülüğüne dair bir delil olması gerekirdi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığı açıktır. 15 Hz.Muhammed (s.a.v.)'in şiiri bilmemesi, diğer bir ifade ile Allah'ın ona şiiri öğretmemesi, onun için bir fazilettir. Onun yazı ve şiiri bilmemesi, Kur'an'ın kendi uydurması olduğu yönündeki şüpheleri giderip yok etmek için bir delildir. Çünkü yazı ve şiir bilmeyen bir insanın, Kur'an gibi mükemmel bir kitabı yazması mümkün değildir. Dolayısiyle bu ayette şiir bilmenin kötülüğüne delalet eden herhangi bir işaret yoktur. 16 "Şairler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndümleceklerini yakında bileceklerdir." 17 Bu ayetlerde geçen şuara kelimesi şairler demektir ve Kur'an'ın 26. suresinin 224. ayetinde bu kelime geçtiği için, bu sureye şuara (şairler) ismi verilmiştir. Bu ayetlerden önceki ayetlerde, cinlerden bahsedilmektedir. Cahiliye döneminde Araplarda her şairin bir cinni olduğuna inanılıyordu. Şairlerle cinler arasında bir bağlantı kuruyorlardı. Dolayısıyle burada da söz konusu inanışa ima edercesine cinlerden bahsedildikten sonra şairlerden söz edilmiştir. "Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar." ayeti, şiir ve şairlerle ilgili olması bakımından, en çok tartışma konusu olan bir ayettir. Aslında bu ayet, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) için şair ve Kur'an'a da şiir demelerine bir cevap, bir reddiyedir. 18 Rivayet edildiğine göre, ayrı iki kabileden olan iki şair karşılıklı şiir söyleyip atışırlarken, kendi kabilelerinden olanlar da onların etrafinda toplanıp onları kızıştınyorlardı. Bunun üzerine bu ayetler ( 26/ 224-226) nazil olmuştur. ı 9 Hasan .ibn Reşik. el-Umde :fi Melıasini'ş-Şi'ri ve Adabihi ve Nakdihi, Beyrut 1982, 1,20. 16 Muhammed b.Ahmed el-Kurtub~ el-Camiu li Ahkanıi'l-Kur'an, Kahire 1988, XV, 35vd. 17 eş-Şuara 26/224-227 18 Muhammed b.Abdillah el Alüsi, Ruhu'I-Meani :fi Tefsiri'l-Kur'ani'l-Azinı ve's-Seb'ilMesani, Bulak, 1301, XIX, 145. 19 et-Taberi, Cami, xl, 155; Abdulfettah el-Kadi, Esbabü'n-Nuzül, Beyrut tsz., s.167. 15 66 :;_"".: ~-------------------~---··------------~- Hz.Muhammed (s.a.v.)'in zamanında bazı sapık fıkirli şairler aleyhinde şiir söylüyorlardı. Kendileri gibi batıl düşüneeli olan bazı insanlar da onların etrafında toplanıp onları alkışlıyorlardı. İşte bu ayetlerde tenkit edilen, bu çeşit şairlerdir. Yoksa genel olarak bütün şairler kastedilmemiştir. 20 Nitekim sahih hadis kitaplarında yer alan bir çok hadisten de anlaşıldığı üzere, kötülüğü ifade etmeyen ve iyi maksatla kullanılan şiir, bu ayetlerde kötülenen şiirden istisna edilmiştir. Aslıab-ı Kirarn arasında Hz. muhammed (s.a.v.)in takdirlerini kazanmış olan şairler bulunmaktaydı. ilerde bu konuda bilgi verilecektir. Yine rivayet ed il diğine göre, "şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar." mealindeki ayet nazil olunca, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hususi şairlerinden bir grup onun huzuruna gelmiş ve: "Ey Allah'ın Resulü, Allah bu ayeti indirdiğinde, şüphesiz bizim de birer şair olduğumuzu biliyordu. Bu durumda halimiz ne olacak? diyerek üzüntülerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine Hz.Muhammed (s.a.v.), "İman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna." ayetini okuyarak, "İşte bunlar sizlersiniz." demiştir. 21 ·Bu ayetlerdeki "Onlara sapıklar uyarlar" ifadesindeki sapıklar kelimesinde kimlerin kastedildiği hususunda, alimierin çeşitli yorum ve islam'ın görüşleri vardır. 22 Çağdaş müfessirlerden Mevdud~ bu ayetlerde söz konusu olan şairlerle ilgili olarak şu bilgilere yer vermiştir: "Kur'an açıkça şu mesajı veriyor ki, Hz.Muhammed (s.a.v.) ve şairterin davaları, yol ve yöntemleri Şairterin peşinden gidenler, birbirlerinden tamamiyle farklıdır. Hz.Muhammed (s.a.v.) ve onun peşinden giden kimselerden karakter, davranış ve ahlak bakımından farklıdırlar. Bir taraftan ciddi, 'doğru, dindar, muttaki, sorumluluk sahibi, başkalarının hakkına saygılı, ilişkilerde adaletli, iyilik ve ıslah dışında söz sarf etmeyen insanlar, öbür tarafta ise, şiirleriyle fuhuş ve içki sahnelerini tasvir eden, başkalarıyla alay eden ve onları hicveden, hakkı olmayanı bile aşırı bir şekilde metheden, kin, nefret ve kabile taassubunu yayan, halkın alkış ve beğenisini kazanmak için yapmacık davranan, evlerinde oturan iffetli kadınlara bile dil uzatmaktan çekinmeyen insanlar." 23 Aluned es-Savi, Haşiyetün ala Tefsiri'l-Celaleyn, Beynıt tsz.,III, 184. el-Kurtubi, el-Cami, XIII, 153; el-Kadi, Esbabü'n-Niizül, s.167. 22 Bu konuda geniş bilgi için bkz. et-Taberi, Cami, XI, 156 vd. 23 Ebu'I-Ala el-Mevdudi, Teflıimu'l-Kur'au, İstanbul 1991, IV, 81. 20 21 67 Mevdudi, daha sonra Kur'an'ın kınadığı şairler zümresinden istisna edilenlerde şu dört niteliğİn bulunması gerektiğini savunmaktadır: 1- Allah'a, Peygamberlerine, kitaplarına ve ahiret gününe inanmak 2- Günlük hayatlarında muttaki, her istediğini söyleyemeyecek kadar ahlaki sınırlara bağlı olmak. 3- Edebi eserlerine yansıttıkları yaşam biçimleri ile gerçek hayatları arasında tezat içinde olmamak. 4- Kişisel nedenlerle başkalarını hicvetmemek, şiir ve edebi yetenekleri zalim ve hainlere karşı bir silah olarak kullanmak, ırki ve ulusaf ön yargılarla intikam almaya kalkışmamak 24 Yine çağdaş tefsircilerden olan Seyyid Kutup (ö.l386/1966), bu ayetlerin izahını yaparken, şiir hakkındaki görüşlerini şöyle açıklamıştır: "Şiirin mutlaka İslam'ı müdafaa etmesi veya ona karşı yapılan saldırılara bir reddiye niteliğini taşıması gerekli değildir. Şiirin mutlaka İslami davete vasıta olması, İslam'ı methetmesi veya İslam büyüklerini övmesi de şart değildir. Şiirin ille de bu şartlara uyma mecburiyeti yoktur. Gecenin hafif hafif tüllenmesine ya da sabah güneşinin ışıklarının yayılmasına bakıp bu manzarayı nazım olarak duygularına tercüman kılan şairin söylediği şiir de 25 İslam'ın kabul ettiği bir şiirdir. "Hayır dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. Eğer öyle değilse, bize hemen öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin": 26 Kur'an Allah tarafindan Hz.Muhammed (s.a.v.)'e indirilince, onun karşısında şaşkına dönen Mekkeli müşrikler, onun tesirini ve insanların müslüman olmalarını önlemek için, "Bunlar Muhammed'in duyup gördüğü ve Allah tarafindan kendisine vahyedildiğini sandığı saçma sapan rüyalardır" diyorlardı. Diğer bazıları, "Bunlar 1\tiuhammed'in uydurduğu sözlerdir" ve bir kısmı da, "Muhammed bir şairdir ve onun söylediği şeylerde şiirdir", gibi sözleri etrafa yayıyorlardı. İşte bu ayette müşriklerin bu çelişkili fikirleri, tutarsızlık ve kararsızlıkları dile getirilmiştir. 27 Zaten Hz.Muhammed (s.a.v.)'in tebliğ ettiği İslam dini ve bu dinin mukaddes kitabı olan Kur'an taraftar kazanmaya başladığı zaman, Mekkenin ileri gelen müşrikleri, bu gelişmeye karşı bir propagandayı geliştirmeye başladıhir. Senenin her zamanında, özellikle hac mevsiminde Mekkede toplanan insanların çadıriarına gidip onları ziyaret eder ve Hz.Peygamber el-Mevdudi, Teflıim, N, 82 vd. Seyyid Kutup, fi zilali'l-Kur'an, Beyrut 1971, VI, 247 vd. 26 el-Enbiya 21/5. . 27 et-Taberi, Cami, X:,6; Kutup, fi Zilal, V, 518. 24 25 68 --·-·-·-----~·-- -----------~- (s.a.v.)'in aleyhinde konuşarak kamuoyu oluşturuyorlardı. Kimi onun ıçın sihirbaz, kimi deli ve kimi de şair diyorlardı. Bu şekilde İslam'ın ve Kur'an'ın tesirini önlemeye çalışıyorlardı. Müşriklerin bu çeşit olumsuz propagandaları, insanlarda Hz.muhammed (s.a.v.) hakkında merak uyandırıyordu. "Acaba bu adam kimdir? neler anlatıyor?" türünde düşünceler yayılıyordu. Bu tür merak ve düşüncenin neticesinde gidip onu gören ve dinleyen çok kişi, onun okuduklarının sihir ve şiir olmadığını görerek müslüman olmuştur. İslam Tarihi kaynaklarında bu hususa örnek olacak çeşitli misaller vardır. 28 Nitekim başka bir ayette de, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.)'e böyle iftirada bulundukları şöyle haber verilmiştir: "Mecnun bir şair için biz tanrılarımızı bırakacak mıyız? derlerdi. "29 Yüce Allah bu ayette, Hz.Muhammed (s.a.v.)'e yöneltikleri iftiralarına, küfurdeki inatlarına, şaşkınlık ve hezeyanlarına cevap vermiştir. Müşriklerin bu türlü iftira ve şaşkınlarına cevap mahiyetinde olan başka bir ayet de şöyledir: 30 31 "Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!. .. " Bütün bu ayetlerde ifade edildiği gibi Kur'an, kafirlerin iddia ettikleri gibi bir şairin sözleri değildir. Çünkü Kur'an, dil ve edebiyat kültüründe bilinen şiirin vezin ve kafiyelerine uymaz. Dolayısıyle Kur'an bir şiir ve Hz.Muhammed (s.a.v.) de bir şair değildir. 32 Yüce Allah bu son ayette, Hz.Muhammed (s.a.v.)'i şair diye tanıtan ve onun tebliğ ettiği Kur'an'a şiir diyen müşriklere sert çıkmış ve onlara "ne de az iman ediyorsunuz! ... " diye uyarıda bulunmuştur. Bundan sonraki ayette de, Yüce Allah Hz.Muhammed (s.a.v)'in bir kahin ve onun okuduğu Kur'an'ın da bir kahin sözü olmadığını açıklamıştır. Nitekim rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (ö.23/644) şöyle demiş: "Ben müslüman olmadan önce Resülullah'ı takip etmek üzere peşine düştüm. O, mescide girdikten sonra, ben de bir kenarda durup onu gözledim. el-Hakke suresini okumaya başladı. Ondan Kur'an'ı dinledİm ve hoşuma gitti. Kendi kendime: "Vallahi Kureyş'in dediği gibi bu bir şairdir." Resuluilah (s.a.v.) ise, "O bir şair sözü değildir. Ne de az iman Ebu Muhammed Abdulınelik İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, Kahire 1936 tsz., 1,320 vd.; II, 22 vd. 29 es-Saffat 37/36 30 NayıfMaruf, el-Edebu'l-İslaıni fi Alıdi'n-Nubuvveti ve Hilafeti'r-Raşidin, Be)TUt 1990. s.125 vd. 31 el-Hakka 69/41) 32 Muhammed Ali es-Sabüni, Sa:fvetu't-Tefasir, İstanbul1987, III, 438. 28 69 :; ediyorsunuz!. .... 33 ayetini okumaya başladı. Bu kez ben, "Bu bir kahin olmalı ki, içimden geçeni bildi." dedim. Hz.Peygamber (s.a.v.) bu kez, "O bir kahin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!. ..'' 34 ayetini okudu. Bu olay üzerine kalbirnde islam duygusu uyandı ve İslam'a sıcak bakmaya başladım. Nihayet zaman geldi, Allah beni islam'la hidayete erdirdi. "35 Yine bu ayetlerde açıkça ifade edildiği gibi, Kur'an bir şiir kitabı değildir. Kur'an ve şiiri birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü aralarında köklü farklar mevcuttur. Kur'an değişmez gerçekiere dayanan , toplu bir hayat sistemini getiren, kainata ve hayata hükmeden kuralları ortaya koyan· bir kitaptır. Şiir ise, kabaran duygulardan, coşan heyecanlardan ibaret olup, hayatı hep aynı açıdan değil, seven ve öfkelenen, üzülen ve sevinen, hoşlanan ve nefret duyan hallere göre müteessir olan değişken bir görüş açısına sahiptir ve şiirin parlak hayallere dayanan, güzel tasvir ve ifadelere yer veren bir musiki ahengi elbette vardır? 6 Müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) hakkında iftiralarını, ona şair deyip küçümsediklerini anlatan başka bir ayet ise şöyledir: "Yoksa onlar, o bir şairdir. Onun zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetiiyoruz mu? diyorlar." 37 Bu ayette söz konusu olan "Reybü'l-Menün" tabirinden gaye, zamanın acı, musibet, felaket ve hadiseleridir. Mekkeli müşrikler bunu söylemekle şunu kasdetmişlerdir: Peygamberden önceki şairler zaman içinde yok olup gittikleri fsbi, o da zamanın musibetlerine karşı yenik 8 düşerek yok olup gidecektir. · Nitekim tefsir ilmi ile uğraşan alimlerden biri olan Şeyhzade (ö.95l/1545) de, bu ayetin tefsirinde bu istikamette şu bilgileri vermiştir: 11 Bu ayet, müşriklerin Hz.Muhammed (s.a.v.) hakkında, "O bir şairdir" şeklindeki sözlerine bir reddiye olarak nazil olmuştur. Müşrikler şairlere eziyet edip onları rahatsız etmekten çekindikleri için, şöyle bir karara varmışlardır: şiirleri "Biz Muhammed ile karşı karşıya gelmeyeceğiz. Çünkü onun bizi ile mağlup etmesinden korkuyoruz. Bilakis ondan önceki şairlerin 33 el-Hakke 69/41 el-Hakke 69/42 35 İbnHiŞ3m, es-Sire, I, 373; Celalueldin Abdurrahman es-Süyüti, Tarihu'l-Hulefa, Kahire 1952, s. 109 vd.; es- Sabuni, Safve, III, 440. 36 Kutup, fi zilal VIII, 264. 37 et-Tur 52/30 38 Yahya b. Ziyadel Ferra. Maani'l-Kur'an, Basım yeri ve tarihi yok, ID, 93; es-Sabuni, safve, m, 267. 34 70 -----------~- ----··---------~--- yok olup gittikleri gibi, onun da yok olup gitmesini bekleyeceğiz. Zira o öldükten sonra ashabı da dağılacaktır. babası genç yaşta öldüğü gibi, onun da genç yaşta öleceğini ve bu şekilde ondan kurtulacağımızı ümid 39 ediyoruz." D- Hz.Peygamber (s.a.v.)'in Şiire Bakışı: Kur'an'da şiire yer verildiği gibi, Hz.Muhammed (s.a.v.)'in hadislerinde de, şiir hakkında bilgi verilmiştir. Şiirin iyi tarafint anlatan ve şiiri teşvik eden hadisler olduğu gibi, onu kötü ve zararlı taraflarını anlatarak tenkid eden hadisler de mevcuttur. Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sizden birinizin karnımn irin ile 40 dolması, şiir ile dolmasından daha hayırlı dır. " diyerek islam ahlakına ters düşen, kötülüğü ve ahlaksızlığı teşvik eden şiirin durumuna dikkat çekmiştir. Haliyle bu hadiste Peygamber (s.a.v.)'in kasdettiği şiir, islam'a ters düşen, ahlaksızlığı ve şehevi duyguları konu alan, başkasına hakaret mahiyetindeki ifadeleri içeren ve benzeri şiirlerdir. Bu gibi kötü özellikleri taşımayan şiirler, bu şekilde tenkit edilmemiş ve yasaklanmamıştır. nitekim Hz.Aişe (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Hz.Muhammed (s.a.v.) hassan için mescitte bir mimber yaptırmıştt Hassan onun üzerine çıkarak, Hz.Peygamber (s.a.v.)'e yöneltilen tenkitlere şiirle cevap veriyordu ve Hz.Peygamber (s.a.v.)onun için şöyle demiştir: "Muhakkak ki Hassan 41 Allah'ın resulünü savundukça, Ruhu'l-Kudus onunla beraberdir. Rivayet edildiğine göre, sahabelerden Cabir b.semure (ö. 74/693) demiş ki: "Ben Hz.Peygamber (s.a.v.) ile yüz defadan fazla oturdum. Ashabı ona şiirler okuyor, cahiliye dönemiyle ilgili olayları zikrediyorlardı. Allah'ın resülü de sesini çıkarmadan onları dinliyordu ve bazen de onlarla beraber tebessüm ediyordu." 42 ResuluHalı (s.a.v.)'in özel şairlerinden biri olan Ka'b b.malik (ö.S0/670) bir gün kendisine "Şiir hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sorunca, Hz.Peygamber (s.a.v.) ona şu cevabı vermiştir: "Müm'min, kılıcıyla olduğu gibi diliyle de mücadele eder." diyerek, mukaddesin emrinde olan 43 şiirin, hedefine ulaşan oktan daha tesirli olduğunu beyan etmiştir. Muhammed b.Muslihuddin Şeyhzade, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri'l-Kadi Beydavi, İstanbul 1990, IV, 308. 40 Ebu Davud, Ec!eb, 87. 41 Ebu Davud, Edeb,87. 42 AliNasıf, et-Tae, V, 284. 43 İsmail b.Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, Beyrut 1992, III, 367; Bekir Topaloğlu, 39 71 '! Enes b. Malik (ö.93/712)'ten rivayet edildiğine göre, Hz.Muhammed (s.a.v.) Kaza Uroresi için Mekke'ye girdiği zaman, onun özel şairlerinden bir olan Abdullah b. Revaha (ö.8/629) onun önünde yürüyor ve şiir okuyordu. Bunu gören Hz. Ömer, "Ey İbn Revaha, sen Resülullah'ın önünde ve Allah'ın hareminde şiir mi okuyorsun?" diye çıkışınca, Hz.Peygamber(s.a.v.) ona: "Ey Ömer, onu bırak ..... " diyerek müdahalede bulunmuştur. 44 Yine Resulullah (s.a.v.) : "Kesin olarak bilin ki, şiir kelam yani söz mesabesindedir. iyisi iyi söz ve kötüsü de kötü sözdür, 45 diyerek, şiirin iyisinin iyi ve kötüsünün de kötü olduğunu belirtmiştir. Başka açıklamalarında da, "Muhakkak ki şiirde hikmet vardır" ve "Muhakkak ki sözde sihir (etkileyici manevi güç) vardır. "46 diyerek şiirin etkisini ifade etmiştir. Bir gün Arap ediplerinden biri, "Artık emrolunduğun şeyleri oku. "47 ayetini okuyunca, hernan secdeye kapanını ştır. Kendisine: "Sende mi müslüman oldun? diye sorartlara bu edip şu cevabı vermiştir: "Hayır, ben · sadece bu ayetin belağatma secde ettim. "48 İşte bu şekilde Kur'an'ı aniayarak okuyan, ondaki muhtevayı kavrayan insan, şiirin Kur'an karşısındaki basitliğini anlar ve şiir onun gözünden adeta silinir. Tefsir ilmi ile meşgul olan alimlerden biri olan el-Bakıllani (ö.403/1013) de, Kur'an'ın şiir olduğunu söyleyeniere şiddetle karşı çıkarak şu görüşlere yer vermiştir: "Eğer Kur'an şiir olsaydı, Arap şairleri onu kendi şiirlerine benzeyen bir şey olduğunu anlar ve onunla boy ölçüşerek karşı koyarlardı. Zira şiir onların muktedir olduklan en kolay sahalardan biriydi. Kur'an ayetlerinden tam bir beyit ölçüsünde vezinli olarak gelmiş olanlar varsa da, bunlar şiir sayılmaz. Çünkü tek başına ber beyit belli bir vezin üzerine gelse bile ona şiir denmez. Şiirin en az iki veya daha fazla beyitten oluşması gerekir. Müslüman ediplerin çoğu bu kanaattedirler. Üstelik bir sözün şiir sayılması için sadece vezin ve katiye unsurlanna sahip olması yeterli değildir. Aynı zamanda bu sözün şiir niyetiyle söylenmiş olması da İslain Tarihinden Yapraklar, İstanbul1981, s.I59. Ali Nasıf, et-Tae, v, 284. 45 Buhari, Edep, 90; İbn Mace, Edep, 42; Abdurrauf el-menavi, Feyzu'l-Kadir Şehu'lCamii's -Sağir, Mısır 1938, IV, 175, Hadis no: 4939. u 46 - Ebu Davud, Edeb, 87 Ahmed b.Hanbel, ID, 456; V, 125 47 el-Hicr 15/94 48 Bediuzzaman Said-i Nursi, Sözler, İstanbull996, s.350 44 72 --- .. ·--~--~--- .. ------------'--- gerekir. Yoksa herhangi bir niyet olmaksızın tesadüfen vezinli gelen her söz 49 şiir sayılmaz ve bu sözün sahibine de şair denmez. Müsteşriklerden bazıları, Kur'an'ın bazı ayetlerinde, özellikle Mekke döneminde indirilen ayetlerde şiir özelliklerinin olduğunu söylemişlerdir. 50 Ama çeşitli ayet ve hadisler, Kur'an'ın şiir olmadığını haber vermiştir. Kur'an şiir olsa bile, şiirde son derece ileride olan Arapların onun karşısında susmaları ve onun üstünlüğünün kabul edilmesi, yine Kur'an'ın mucize olduğunu ortaya koymaktadır. E- Şiirin Kullanıldığı Alanlar: Şiir, her zaman iyilikte de kötülükte de kullanılmıştır. Kötülükte kötü ve iyilikte kullanılan şiir de iyi olarak kabul edilmiştir. Haliyle islami dönemde müslümanlar, şiiri iyilikte kullanma eğilimi içerisinde bulunmuşlardır. İslamiyetten önceki cahiliye döneminde de, şiiri iyilikte kullanma çabası içerisinde bulunanlar olmuştur. Muallaka şairlerinden Antere b. Şeddad (ö.615), şiirinde doğruluğa ve hak, hukuk yolunda mücadeleye yer vermiştir. 51 . Yine muallaka şairlerinden Züheyr b.Ebi Sülma (ö.609 veya 610) 52 şiirlerinde hikmet'in üzerinde durarak, şiiri iyilikte kullanmıştır. Bir de Kuss b.Saide el-İyadi (ö.600), Ukaz panayır (fuar) larına katılarak hem nesir ve hem de şiiri iyilikte kullanmıştır. İnsanlara yönelttiği hutbe ve şiirlerinde Allah'ı ve ahireti hatırlatmıştır. Meydana getirdiği tesir münasebetiyle, o zaman Arapların en gözde hatibi, şairi ve bilgini olarak mütalaa edilmiştir. Hz.Muhammed (s.a.v.)'in , kendisine peygamberlik gelmeden önce 3 5 yaşlarında iken, O'nun Ukazda okumuş olduğu hutbe ve 53 şiirini dinlediği rivayet edilmiştir. Kuss, inanç ve ahlak açısından son derece etkili olan hutbesini okuduktan sonra, kayde değer olan şiirini okumuştur. Onun bu şiirinin Türkçe karşılığı şöyledir: kullanılan şiir Muhammed b.Tayyib el-Bakıllani, İ'cazu'l-Kur'an. Beyrut 1994, s.93 vd. Ankara, tsz., s.49 vd. 51 el Fahuri, el-Cami', I, 205: Cemal Muhtar, Antere md., TDV.İslam Ansiklopeclisi, İstanbul 1991, II, 237. 52 İlısan en-Nas, Züheyr b. Ebi sülma Hayatu lıu ve Şi'ruhu, Beyrut 1985, s.39 vd., Yaltkaya, Muallakat, s.77. 53 Ebu'l-Ferec el-İsfelıani, Kitabu'l-Eğani, Bulak 1285, XIV, 42; Abdulkaclir elBağdadi, Hizanetu'l-Edeb, Kahire 1989, II, 90; Mehmet Felımi, Tarih-i Edebiyat-i Arabiyye, İstanbul 1332, s.23. 49 sü Clernant Huart, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Ce:rrınl Sezgin, 73 "Gelip geçen asırların halkında bizim için İbretler vardır. Ölüme giden ve dönüşü olmayan yolları gorunce, milletimin de k:üçükleri,büyükleri- ona doğru, çaresiz, koştuğuna şahid olunca, zaten mazi bana geri dönmiyeceği gibi gitmeyenlerden de devamlı kalacak yoktur. Katiyede anladım ki herkesin gittiği yere ben de mutlaka gideceğim." 54 Hz.Muhammed (s.a.v.)'in zamanında da, şiiri İslam'ın hizmetinde kullanan şairler olmuştur. Bilhassa Hassan b. Sabit (ö.55/674)'in şiirlerinin hayra hizmetini kaydetmekte yarar vardır. 55 Ka'b b. Züheyr (ö.25/645) ve Abdullah b. Revaha (ö.8/629) da islam döneminin önde gelen şairıerindendirler ve bu şairler, şiir söylemeye teşvik edilerek ödüllendirilmişlerdir. 56 Şafi mezhebinin imaını olan Muhammed b.İdris eş-Şafii (ö.204/819)'nin ilmi, takva ve fazileti dünya alimleri tarafından çok iyi bilinmektedir. İmam eş-Şafii, ilmi dehasının yanında, aynı zamanda mahir bir şair ve edebiyatçı idi. Onun divanı, fevkalade bir şiir kitabıdır. Onun şiirleri, mana ve edebi teknik bakımından, seçkin şiirlerdir. Şiirlerinin . kafiyelerini, Arap alfabesindeki harflerin sırasına göre tanzim etmiş ve şiirlerinde, İslam kültürünü, Kur'an ve sünnet ahlakını işlemiştir. Onun şiirlerinde, İslam'ın her türlü güzelliklerini görmek mümkündür. Onun, ilmin faziletini ve cebaletin kötülüğünü dile getiren bazı beyideri şöyledir: ..\::; "J --.. L' Y" - ,. .. , r -· ,_ ,·:_\\ ısJ.) - - • .,. ,,l "':.ı :J~' '1 54 , .,. bAr ı ııı.. - !~l L...a!) ~ ~ • !!.\;:. ::..t:J ı , ı.)ı til . lll , • ..ra f:l' ~1; .. t.r. ~ .... ~\ ~ • 64 \~ • , ·ı .. ~ (.$" .. ~ :;~ ·~ ~ s,. .,., . 'r-~.:H ~;lj ~:J .-.. J , ~c, ~! ~ı:; ~\ ~~~:; el-İsfa.hani, el-Ağani, XIV, 42; Amr b.Bahr el-Cahız, el-Beyan ve't-Tebyin, nşr. Abdulselam M.Harun, Kahire 1968, II, 308 vd. Muhammed b. İshak, siretu İbn İshak, thk. Muhammed H3:rn:idullah, Konya 1981, s.296, m.500; s.310, ın.512. 56 İbnReşik, el-Uın(le, XXIV, 113. 55 74 "Herhangi bir öğretmenden ilim öğrenirken, acı ve sıkıntılara karşı ol. Kesin olarak bil ki, ilmin (insanın kafasında) yerleşmesi, öğretmenin gayreti ile mümkün olabilir. Hayatında bir saat ilim öğrenmenin acısını tatmayan, yorgunluğuna katianmayan kişi, hayatı boyunca cehaletin ezikliğinin acısını yutkunarak hisseder. Gençliğinde ilim öğrenmenin fırsatını kaçıran kişi, bir nevi ölüdür; onun için dört tekbir getirerek cenaze namazını kılınız. Allah'ın adı ile yemin ederim ki, insanın şahsiyeti ilim ve takva iledir. Bir insanda ilim ve takva olmayınca, ona herhangi bir değer verı·ı mez. " 57 . İmam-ı Şafii'nin şu beyitleri de, mana ve edebi teknik bakımından çok önemlidir. sabırlı ''-sJ)\s::ı1 . .. , ı.. yl:;tlt :Jrt= v·tr1 ~·--.J (T) , ,. . ~.)~ -~ ' ..t..?- J-c; 'rl:i _J:J_J .. :i J.;i':, . "Köpekler koyunların etini yerken, arslanlar cnnanda açlıktan ölüyorlar. Asalet ve fazilet sahibi olan bir insan toprakta yatıp uyurken, bu vasıfları . taşımayan köle ruhlu bazı insanlar da ipekli yataklarda uyuyorlar. "58 İmam-ı Şafii'nin divanı üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Şiirlerinin ayet ve hadislerin açıklaması mahiyetinde olduğu ortaya konmuştur. Mesela; "Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde 59 olsanız bile!. ... " ayetinde, ölümden kurtulmanın mümkün olmadığı haber verilmiştir. İmam-ı Şafii de; .. .) . . . . _ ....!:Iili,; •ı ~j' . çı ~:n ~~ ·d; ~:, .. ne de gök koruyamaz ve ölümden "Eceli gelen insanı ne yer 60 kurtaramaz", şiirinde bu ayetin ifade ettiği manayı açıklamaya çalışmıştır. 61 Muhanuned b. tdris eş-Şafii, Divanu'ş-Şafii, thk.Muhanuned A:fif ez-Za'bi, Beyrut 1974, s.29. 58 eş-Şafii, Divan, s.l9 59 en-Nisa 4178. 57 75 Netice: '' :i :1 :! :1'1 Cahiliye döneminde yaşayan Araplar, şiir, dil, fesahat, belağat, felsefe ve benzeri alanlarda çok ileride idiler. Kur'an, böyle bir ortamda indirildi. Kur'an'ı çok yönlü tenkit ettiler. Şiir dediler; sihir olduğunu söylediler; bir kahinin kehaneti olduğunu iddia ettiler. Hatta rüya ve hayal malısulu olan bir şey olduğunu ileri sürdüler. Neticede Kur'an'ın karşısında mağlup olup sustular. Yüce Allah Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde Hz.Muhammed'in bir şair ve onun tebliğ ettiği Kur'an'ın da şiir olmadığını haber verdi. Ancak bu durum, şiiri tamamiyle red etmek anlamına gelmemektedir. Kur'an ve sünnetle, şiirin iyi ve yararlı olanı ayrı kabul edilmiştir. Nitekim Hz.Muhammed (s.a.v.)'in döneminde ve daha sonraki yıllarda müslümanlar arasında Kur'an ve sünnete ters düşmeyen şiire yer verilmiş ve şiir çeşitli alanlarda · kullanılmıştır. Bibliyografya ABDULBAKİ, Muhammed Fuad. el-Mu'cemu'l-Mufehres · li Elfazi'lKur'ani'l-Kerim, Beyrut tsz. AHMED, b HANBEL, el-Müsned, Beyrut 1969. ALİ Nasıf, et-Tae, Basım yeri ve tarihi yok. ALUSİ, Muhammed b. Abdillah, Ruhu'I-Meani fı Tefsiri'l-Kur'ani'l-Aiim ve's-Seb'il-Mesani, Bulak 1301 BAGDADİ, Abdulkadir, Hizametu'l-Edeb, kahire 1989. BAKILLANİ, Muhammed b. Tayyib, İ'cazu'l-Kur'an, Beyrut 1994. BROCKELMAN, Geschiste der Arabischen Litteratur (GAL), Leiden 1943. BUHARİ, Muhammed b. İsmail b. İbrahim, el-Camiu's-Sahih, Beyrut tsz. CAIITZ, Amr b. Bahr, el-Beyan ve't-Tebyin , nşr. Abdusselam M.Harun, Kahire 1968. CÜRCANİ, Ali b. Muhammed eş-Şerif, et-Ta'rifat, Beyrut 1990. ÇETİN, Nihat M, Şiir md. İslam Ansiklopedisi (M.E.B.), İstanbul 1979 . ........... ,Arap Şiiri, İstanbul 1973. 60 61 eş-Şafii, Divan, s.17. Hikmet Salih, Dirasetün fenniyetün :fi Şi'ri'ş-Şa:fii, Beyrut 1984, s.41. EBU DAVUD, Süleyman b. Eş' ab, Sünen'ü Ebi Davud, tsz. FAHURİ, Hanna, el-Cami fı Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut, 1986. FAYDA, Mustafa, Cahiliye md., İslam Ansiklopedisi (TDV), İstanbul1991. FEHMİ, Mehmet, Tarih-i Edebiyat-i Arabiyye, İstanbul 1332. FERRA, Yahya b. Ziyad, Meani'l-Kur'an, basım yeri ve tarihi yok. HUART, Clemant, Arap ve İslam Edebiyatı, tre. Cemal Sezgin, Ankara tsz. İBN HİŞAM, Ebu Muhammed Abdulmelik, es-Siretü'n-Nebeviyye, Kahire 1936. İBN İSHAK, Muhammed, Siretu İbn İshak, thk, Muhammed Hamidullah, Konya 1981. İBN KESİR, İsmail, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, Beyrut 1992. İBN MACE, Muhammed b. Yezid, Sünenu İbn Mace, tsz. İBN MANZUR, Cemaluddin b. Muhammed, Lisanu'l-Arab, Beyrut 1990. İBN REŞİK, Hasan, el-Umde fı Mehasini'ş-Şi'ri ve Adabihi ve Nakdihi, Beyrut 1982. İSFEHANİ, Ebu'l-Ferec, Kitabu'l-Eğani, Bulak 1285. İSFAHANİ, Hüseyin b. Muhammed er-Rağıb, el-Müfredat, İstanbul1986. İSKENDERİ, Ahmet ve diğerleri, el-Mufassal fı Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1994. KADİ, Abdulfettah, Esbabü'n-Nuzül, Beyrut tsz. KURTUBİ, Muhammed b. Ahmet, el-Camiu li Ahkami'l-Kur'an, Kahire 1988. KUTUP, Seyyid, fı Zilali'l-Kur'an, Beyrut 1971. MARUF, Nayıf, el-Edebu'l-İslami fı Ahdi'n-Nubuweti ve Hilafeti'rRaşidin, Beyrut 1990. MAVERDİ, Ali b. Muhammed b. Habib, en-Nuketu ve'l-Uyunu, Beyrut 1992. MENAVİ, Abdurrauf, Feyzu'l-Kadir Şerhu'l-Camii's-Sağir, Mısır 1938. MEVDUDİ, Ebu'l-Ala, Tefbimu'l-Kur'an, İstanbul1991. MUHTAR, Cemal, Antere md. İslam Ansiklopedisi (TDV), İstanbul1991. NAS, İhsan, Züheyr b.Ebi Sülma Hayatuhu ve Şi'ruhu, Beyrut 1980. NURSİ, Bediuzzaman Said, Sözler, İstanbul 1996. RAZİ, Fahruddin, Mefatihu'l-Gayb, Beyrut 1990. SABUNİ, Muhammed Ali, Safvetu't-Tefasir, İstanbul1987. SALİH, Hikmet, Dirasetün Fenniyetün fı Şi'ri'ş-Şafıi, Beyrut 1984. SAVİ, Ahmed, Haşiyetün ala Tefsiri'l-Celaleyn, Beyrut tsz. SUYUTİ, Abdurrahman Celaluddin, el-Müzhir fı Ulumi'l-Luğa ve Envaiha, Mısır tsz . ............. , Tarihu'l-Hulefa, Kahire 1952. 77 1 ! ŞAFİİ, Muhammed b. İdris, Divanu'ş-Şafıi, thk. Muhammed Afıf ez-Za'bi, ~ i Beyrut 1974. ŞEYHZADE, Muhammed b. Muslihiddin, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri'lKadi Beydavi, İstanbul 1990. TABERİ, İbn Cerir, Camiu'l-Beyan, Beyrut 1995. TAHİRÜ'L-MEVLEVİ, Edebiyat Lugatı, İstanbul1994. TOP ALOGLU, Bekir, İslam Tarihinden Yapraklar, İstanbul 1981 . . YALTKAY~ Şerafettin, Yedi Askı, İstanbul1985. ZEYDAN, Corci, Tarihu Adabi'l-Lugati'l-Arabiyye, Kahire 1957. 78 ~'-'-----·------·------·--~~ -----------"'---··----··-··-----