50. YıLıNDA İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ Oya ÇiTct ] O Aralık 1998 insan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün 50. yıldönümü. Yıldö­ nümleri geçmişle hesaplaşma olanağı sağladıkları ve geleceğe ilişkin yeni çaba ve araç arayışına yol verdikleri ölçüde önemli olgulardır. Bu bağlamda, 1998 yılı Evrensel Bil­ dirgenin kabulünden bu yana insan haklarının yaşama geçirilmesinde ve korunmasında sağlanan gelişmeyi değerlendirmek, kuııanılan yöntem ve tekniklerin etkililiğini araş­ tırmak ve karşılaşılan engelleri belirlemek açısından önemli bir yıl olmuştur. Daha önce kimi girişimlerin bulunmasına karşılık, çağdaş anlamda insan haklarının u­ luslararası düzlemde düzenlenmesi çabaları, İkinci Dünya Savaşı öncesinde faşist re­ jimlerin insanlık dışı uygulamalarıyla savaş sırasında yaşanan şiddet ve insan haklarının kitlesel ihlallerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. 1945 yılında Birleşmiş Millet­ ler Antlaşması ile insan haklarının korunması yolunda uluslararası önlemlerin gelişti­ rilmesine yönelik ilk adım atılmıştır. Antlaşmanın ı. maddesinde Birleşmiş Milletler örgütünün amaçlarının gerçekleştirilmesinin temeli ve öncelikli aracı olarak insan hak­ larına saygı vurgulanmıştır. Ayrıca 55. ve 56. maddelerde taraf ülkeler ve Birleşmiş Milletler Örgütü ırk cinsiyet, din ya da dil ayrımı yapılmaksızın herkes için insan hak­ ları ve temel özgürlüklerin evrenselolarak gözetilmesi ve saygı görmesi için eylemde bulunmakla yükümlü tutulmuştur. Bu çerçevede başlatılan çalışmalar sonucunda ulaşı­ lan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ise, Nazilerin sistematik soykırımıyla, bir büyük • Doç. DL TODAiE insan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi Müdürii. İnsan Hakları Ytflığı, Cilt /9-2(), /997-/998. insan Hakları Yıllığı 4 savaşın yıkıntısını anlamına ve dehşetini gelmekteydi. yaşayan dünyada insanlık için 1948 yılında yeni umutlar Bu Bildirge, farklı, hatta çatışan, siyasal rejimierin, kültürel geleneklerin, felsefe ve din sistemlerinin Birleşmiş Milletler çatısı altında zor da olsa bütünleşmesini temsil etmek­ teydi.l Bu bütünleşmenin ürünü olan Bildirge, bir yandan Batı'nın liberal demokrasile­ rinin savunduğu doğal haklar doktrininden yola çıkar ve kişisel ve siyasal hakları buna dayandırırken, öte yandan da Doğu'nun halk demokrasilerinin kendi anayasalarında gü­ vence altına aldıkları "eşitleştinne" politikasının odağında yer alan ekonomik ve sosyal hakları kapsamaktaydı. Bu anlamda, kolayolmasa da ulaşılmış bir uzlaşmaya dayan­ maktaydı. Bu uzlaşmayla ilk kez birinci ve ikinci kuşak insan hakları bir insan hakları belgesinde birlikte yer almaktaydı. 2 İdeal bir İnsan ve toplum projesi olarak ortaya çıkan bu belgenin, liberal yaklaşımı tü­ müyle yansıtan ilk bölümü, liberal düşüncenin soyut eşitlik anlayışından yola çıkmakta­ dır. Bu, Bildirgenin 1. maddesinde açık bir biçimde gözlenebilmektedir. "Tüm insanlar özgür, onur ve haklarda eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmış olup, birbirle­ rine karşı kardeşlik anlayışıyla davranırlar." Bu çerçevede, Bildirgenin dayalı olduğu temel ilkeler şöyle özetlenebilmektedir: Insan haklarının temelini her insanın doğuştan kazandığı onur oluşturmaktadır. Bu onur ve bundan türeyen eşitlik ve özgürlük hakları vazgeçilemez ve geri alınamazdır. Bu haklar,kendilerini düzenleme yetkisi olan ancak kaldırma yetkisi olmayan devlet de dahilolmak üzere, tüm güçlerin üzerindedir. Insan hakları, kişinin ait olduğu ülke ya da bölgenin siyasal, yargısal ve uluslararası statüsü ne olursa olsun, nitelik olarak evrenseldir ve insanlık ailesinin tüm üyelerince ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken mülkiyet doğuş ya da benzeri bir başka statü gibi herhangi bir ayrım söz konusu olmaksızın do­ ğuşla elde edilirler. Bu kabullerin yaşanan gerçekleri ne ölçüde yansıttığı tartışmalı iken, hükümetler açısın­ dan uygulamada kullanılabilecek nesnel unsurları içennemesinin Bildirgenin 1. madde­ sini insani ve toplumsal açıdan uygulanamaz hale getirdiği, bu maddenin diğer madde­ lerin uygulanmasını da olanaksız kıldığı ve bu maddede tanımlanan insanın gerçekte var olmadığı ileri sürülmektedir:' Bildirgenin 2. maddesi eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkelerini kapsarken, 3. madde, bir­ biriyle karşılıklı bağlantılı olan yaşama, kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği haklarını kurala bağlamakta, böylelikle 4-21. maddelerle dUzenlenen kişisel ve siyasal hakların dayana­ ğını oluşturmaktadır. Bildirgede kişisel ve siyasal haklar, kölelik ve kulluk yasağı, iş­ kence ya da zalimce, insanlıkdışı ya da onur kıncı davranış ve ceza yasağı, yasa önünde i 2 J The United Nations and Human Rights 1945-1995. United Nations Blue Books Series, Vol. 7, New York, 1995, s. 24. Liberal yaklaşımın ekonomik ve toplumsal hakların Bildirgede yer almasına ilişkin süregelen eleştirileri İçin bkz. Maurice Cranston, "İnsan Hakları Nelerdir?", çev. A Yayla, Atilla Yayla (Der.), Sosyal ve Siyasal Teori, Siyasal Kitabevi. Ankaru, 1993; Ayn Rand, "jnsan(ın) Hakları", çev. M. Erdoğan. Atilla Yayla (Der.), Sosyal ve Siyasal Teori, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1993. Luciana Luisa Papeselıi, "Declaration of Interest for II Joint Strategy", Conferanza Europea Di Lando del Decenio per L'educazine ai Diritti Umani, 3-4 dkembre 1993. Presidenza del Consiglio dei Ministri Dipartimaeto per L'lnformazione L'editoria, Roma, 1993,5.36. 50. Yi/mda insan Hakları Evrensel Bildirgesi 5 kişi olarak tanınma, eşit korunma hakkı, yargı yerlerine başvuru hakkı, keyfi tutukIan­ ma, alıkonulma, ya da sürgün yasağı, bağımsız yargı kuruluşları önünde açık yargılan­ ma hakkı, suçun kanıtlanmasına kadar suçsuz sayılma hakkı, özel yaşam, aile, konut ve haberleşmenin gizliliği ve dokunulmazlığı hakkı, yer değiştirme ve yerleşme özgürlüğü, ülkeden ayrılma ve ülkeye yeniden dönme hakkı, uyrukluk hakkı, sığınma hakkı, ev­ lenme ve aile kurma hakkı, mülkiyet hakkı, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, görüş ve anlatım özgürlüğü, dernek kurma ve derneklere üye olma özgürlüğü, toplanma özgürlü­ ğü, doğrudan ya da seçilmiş temsilciler yoluyla kamu hizmetine giriş hakkı, gizli, ser­ best ve eşit oy hakkı, olarak sıralanmaktadır. Bildirgenin 22. maddesi ise, yine tüm insanlar için tanınmış olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakları düzenleyen ikinci bölümüne temeloluşturmuştur: "Herkesin toplumun bir üyesi olarak sosyal güvenliğe hakkı vardır. Ulusal çabalarla ve uluslar arası işbirliği yoluyla ve her devletin örgüt ve kaynaklanna göre her insan, onur ve kişiliğinin gelişmesinin ayrılmaz bir öğesi olarak ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının gelişmesi hakkına sahiptir." Bu çerçevede her ınsanın, sosyal güvenlik, işini özgürce seçme ve iş­ sizlikten korunma, eşit çalışma karşılığında eşit ücret adil ve yeterli ücret, sendika kur­ ma, dinlenme, eğlenme ve ücretli izin, sağlık ve gönenç için yeterli bir yaşam düzeyi, a­ na ve çocuğun özel korunması, eğitim, topluluğun kültürel yaşamına katılma ve bilimsel gelişmede pay sahibi olma hakları tanınmaktadır. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara oldukça geniş bir yelpazede yer veri Imekle birlikte, her devletin örgüt ve kaynaklarına göre, bu hakların gerçekleştirilebileceği (ya da gerçekleştirileıneyeceği) vurgusu, kişisel ve siyasal haklara ilişkin düzenlemelerle karşılaştırıldığında önemli bir söylem farklılığı oluşturmaktad ır. Her koşu ıda i 948 için öneml i bir adım oluşturan Bildirgeye günümüzden bakıldığında kimi eksiklikler görülebilmektedir. Bildirgenin kimi konulardaki boşlukları da gm~ıeııc bilmektedir. Örneğin, Bildirgede kişisel ve siyasal haklar arasında dilekçe hakkı yer al­ mamaktadır. Ayrıca, kendi yazgısını belirleme (self-determination) ve gelişme haklarına yer vermediği gibi, dezavant~jlı kesimleri de yokumsayar:ık soyut bir özgürlük ve eşit­ lik anlayışını pekiştirmektedir. Bu bağlamda, azınlık Iıakları, yerli halkların hakları, ka­ dın hakları, çocuk hakları gibi konulardaki boşluklar cl:ı Bildir!!eye yöneltilen eleştiriler arasında yer almaktadır. Öte yandan, Genel Kurul kararı olarak benimsenen Bildirge hukuksal niteliği açısından bağlayıcı olmadığından taraf devletlere yükümlülük getirmemektedir..ı Daha açık bir anlatll11la, Bildirge insan haklarını ve temel özgürlükleri sayıp tanımlamakla birlikte devletler için bağlayıcılık ve yaptırım gücünden yoksun olduğundan aykırı uygulamala­ ra karşı bir denetim sistemi oluşturamamakta ve "dünya halkları için ulaşılacak ortak bir ülkü"yü dile getiren bir belge niteliği taşımaktadır. Ne var ki, bu eksiklikler ya da boşluklar Bildirgenin uluslararası ve ulusal düzeylerde insan hakları hukukunun temel referans kaynağı olmasına engelolmamıştır. Bildirge, kendisinden sonra gelen bir çok uluslararası sözleşmenin ve bir çok ülkede yasal ve .ı 1948'dc Bildirgenin Genci Kuruldaki oylanması sırasında gerekse daim sonra pek çok delege Bildirgenin bir program niteliği taşıdığına dikkati çekmişlerdir. Bkz. The United Nations and Human Rights 1945-1995. s. 27. yalnızca insan Haklan YII/I/!:t 6 yargısal uygulamanın olarak belirlenmiş, uluslararası ve ulusal insan ve gelişmesinde güçlü bir etmen olmuştur. Somutlaş­ tırmak gerekirse, ı 948'den bu yana Birleşmiş Milletlerce kabul edi len insan haklarına ilişkin, hukuksalolarak bağlayıcı, 80'den fazla belgenin temel referansını İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi oluşturmuştur. Ek olarak, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliğİ, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı vb. bölgesel nitelikli kuruluşların insan hakları konusun­ daki düzenlemelerinde de ana kaynak olarak anılmıştır. Böylelikle Bildirge, zaman i­ çinde hiçbir insan hakları belgesinin kazanamadığı çok özgül bir moral ve normatif de­ temel kaynağı hakları hukuklarının oluşmasında s ğer kazanmıştır.(' Evrensel Bildirgenin hukuksal bağlayıcılığının olmayışı, bir denetim mekanizması ön­ kabulünün hemen ardından hukuksal bağlayıcılığı olan ve denetim meka­ nizması getiren bir sözleşme arayışını gündeme getirmiştir. Buna karşılık, Bildirgeye temeloluşturan uzlaşma, bu aşamada çatlamış, "soğuk savaş" ve karşıt iki ideoloji te­ melinde Birleşmiş Milletlere üye devletler Doğu ve Batı Blokları olarak adlandırılan iki grup olarak karşı karşıya gelmişlerdir. Amerika Birleşik Devletlerinin önderliğinde Batı Bloku devletlerinin delegeleri kişisel ve siyasal hakların talep edilebilir ve yargı dene­ timine bağlanabilir haklar olduğu, koşullara bağlı olmaksızın gerçekleştirilebileceği, buna karşılık, ekonomik sosyal ve kültürel hakların ancak devletlerin gelişme düzey ve koşullarına göre zaman içinde aşamalı olarak gerçekleştirilecek hedefler oluşturduğu gerekçesiyle iki ayrı sözleşme hazırlanmasını savunmuştur. Sovyetler Birliğinin önder­ liğinde Doğu Bloku devletlerinin delegeleri ise, iki hak bütününün birbirinden ayrılma­ sının insan haklarının eşitliği, ayrılamazlığı ve birliği ilkesine aykırı olduğunu ileri süre­ rek kişisel ve siyasal haklarla birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kapsayacak tek bir sözleşme üzerinde ısrarlı olmuştur. Bu görüşe göre, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar olmaksızın kişisel ve siyasal hakların yaşama geçmesi olanaksızdı. Buna karşılık, sonuçta Batı Blokunun yeğlediği biçimde iki ayrı sözleşme hazırlanmıştır. görmeyişi, 7 Evrensel Bildirgenin kabulünden 18 yıl sonra, 1966 yılında kabul edilip ancak on yıl sonra yürürlüğe giren bu "ikiz sözleşmeler" -Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşll1esi-, Bildirge­ de genel nitelikte düzenlenen hakları daha ayrıntılı ve kapsamlı bir biçimde düzenlemiş, yer verilmeyen kimi haklara ilişkin kurallar içermiştir. Bu çerçevede, bu sözleşmelerde yer alan en önemli yeniliklerden birisi, kendi yazgısını belirleme (self-determination) hakkı olmaktadır. Bildirgenin eleştiri konusu olan bir başka boşluğu ise, her iki sözleş­ menin 3. maddesinde yer alan "bu Sözleşmeye Taraf Devletler, bu Sözleşmede öne sü­ rülen tüm ekonomik sosyal kültürel haklardan/kişisel ve siyasal haklardan erkeklerle kadınların eşit olarak yararlanma hakkını tanır." biçimindeki düzenleme ile doldunıl­ muştur. Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde kapsanan yeni düzenlemeler ise savaş propagandası yapılmasının, ayrım gözeticiliğinin ve şiddet körükleyiciliğinin, ırksal ve dinsel düşmanlık savunuculuğunun yasaklanması olmuştur. Ayrıca, bu iki sözleşme ta­ 5 i, 7 Janusz Syınonidcs and Vladimir Volodin, Human Rights Major International Instrııments, UNESCO. 1998, s.:l. Thomas BuergenthaL International Hııman Rights in n NutshelL, West Publishing Co., St. Paul, Minn .. 1995, s. 27. H. J. Steiner and P. Alston tEds.), Internatiomıl HlIman Riglıts in Context-L~ıw, Politics, Moral, Oxford University Press. Oxford. 19%. s. 26 i. 5(). ytlmda Insan Haklart Evrensel Bildirgesi 7 raf devletlere farklı yükümlülükler getirirken, farklı denetim mekanizmaları öngörmüş­ tür. Böylelikle Bildirgeden yola çıkılarak, insan hakları konusunun göreli olarak daha ayrıntılı ve devletleri de yükümlü tutan bir biçimde düzenlenmesi siireci başlamıştır. 1998 yılına gelindiğinde, Ekonomik. Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesine taraf olan devletlerin sayısı 137'ye ulaşmıştır. Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesini onaylayan­ ların sayısı ise 140'a erişmiştir. Bu sözleşmeleri onaylamayan,büyük çoğunluğu Asya ve Afrika'dan olan, devletlerin içinde Türkiye her iki sözleşmeyi de onaylamayanlar a­ rasında yer alırken, Amerika Birleşik Devletleri Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini hala onaylamamıştır. K İnsan haklarının gerçekleştirilmesinde taraf devletlere yükümlülükler tanınması ve de­ netim mekanizmalarının oluşturulması yaklaşımı, soyut bir özgürlük ve eşitlik anlayışı­ nın varolan sorunları ortadan kaldırmadığının anlaşılması üzerine daha da güçlenmiştir. Daha sonraki aşamada ise, uluslararası ya da bölgesel insan hakları bildirgeleri. sözleş­ meleri çerçevesinde birinci ve ikinci kuşak haklara üçüncli kuşak haklar eklenmiştir. Diğer yenilikler de bir yandan bireysel hakların düzenlenmesi an layışından grup hakla­ rının, kollektif hakların düzenlenmesine doğru bir gidiş, öte yandan da genel İnsan hak­ ları anlayışından dezavantajlı kesimlerin haklarının düzenlemesine geçişle gündeme gelmiştir: Kadınlar, çocuklar, yabancılar, mülteciler, uyruksuzlar, yerli halklar hakları bildirge ya da sözleşmelerle hakları düzenlenen kesimler arasında yer almıştır. Bu bağlamda örneğin, uluslararası insan hakları belgeleri arasında en fazla onaylanan i­ ki sözleşme olan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi bu farklı anlayışın somut örnekleri olmuştur. Önsözlerindc İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine yollamada bulunulan bu sözleşmeler, insan hakları konusunda bir yandan genelden özele geçişi temsil ederken. diğer yandan edilgenlikten etkin bir yaklaşıma geçişi belgelemektedirler. Bu belgelerle hükümetlere, insan hakları­ nın gerçekleştirilmesi bakımından, dezavantajlı kesimlere yönelik politikalar geliştirme, önlemler alma ödevi verilmektedir. Bu çerçevede diğer politikaların yanında dezavan­ tajlı kesimlerin insan hakları ve demokrasi konusunda eğitilmeleri gereği vurgulanıııaya ve bu gereği yerine getirmekle devlet yükümlü sayılmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım ı 993 yılında toplanan Dünya insan Hakları Viyana Konferansı ile bir kez daha vurgulanmıştır. Evrensel Bildirgenin uluslararası insan hakları belgelerinin stan­ dartları açısından esin kaynağı ve temeloluşturduğunu yinelcyen Viyana Deklarasyonu ve Eylem Planında özelolarak anılan kesimler arasında ulusal, etnik. dinsel, dilsel azın­ lıklar, yerli halklar, göçmen işçiler, kadınlar, çocuklar, özürlüler, kayıplar yer almakta­ dır. Hakların evrenselliği, nesnelliği, ayrılamazlığı, karşılıklı bağımlılığı ve eşitliği dile getirilerek, devletlerin bunlarııı yaşama geçirilmesindeki sorumlulukları vurgulaıınıak­ tadır. Bu belgede. ayrıca, insan haklarıilin gerçekleşebitmesi bakımından demokrasi ve hukuk devletinin varlığının önemine de değinilmektedir. Belgede insan haklarının ge­ liştirilmesi ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması yolunda barış, demokrasi, ge­ lişme ve sosyal adaleti kapsayan insan hakları eğitimi temel bir araç olarak belirlen­ mekte, böylelikle Birleşmiş Milletler insan Hakları Eğitimi On Yılının ilk adımı atılmış ii Symonides and volodin, a.g.k., s, 19,20. 8 insan Haklan Yillığı olmaktadır.') Sonuç olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiyle başlayan insan hakları­ düzeyde düzenlenmesi çabalarında genelden özele, tekilden çoğula, so­ yuttan somuta, edilgenlikten etkinliğe, yükümsüzlükten yükümlülüğe doğru bir gidiş yaşanmıştır. Ulaşılan noktada, konu ve kategori ya da kesim olarak kapsayıcı bir aşa­ maya erişildiği, bundan sonrasında ise, ulusal düzeylerde insan haklarının geliştirilme­ sinde uluslararası işbirliğinin de desteğiyle bilgilendirme, bilinç oluşturma ve yaygın­ laştırma çabalarının öncelik taşıyacağı, insan haklarının gerçekleşmesi için elverişli bir toplumsal, siyasal, bürokratik kültür oluşturulmasının zorunlu olduğu görüşü ağırlık ka­ nın uluslararası zanmaktadır. i 998 yılına gelindiğinde insan haklarının gelişimi konusunda yapılan değerlendirmeler bir cümle ile özetlenecek olursa, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesiyle başlayan sürecin 50. yılında, insan haklarına ilişkin uluslararası standartların geliştirilmesi bakımından bir başarının söz konusu olduğu, buna karşın ulusal düzeylerde bu standartların yaşama geçirilmesinde önemli sorunların varlığını sürdürdüğü yolunda genel bir kabulün olduğu söylenebilir. Gerçekten de Bildirgenin öngördüğü insan projesinin yaşama geçmesini öngören ulusla­ rarası insan hakları hukuku belgeleri ve denetim mekanizmaları artmış ve çeşitlenmiştir. Ancak, nicelikler her zaman niteliksel gelişmelerin göstergesi ya da güvencesi olma­ maktadır. Varolan belgelere taraf devletlerin koydukları çekinceler bile insan hakları konusunda hala ortak bir anlayış ve yaklaşım paydasında buluşulamadığının bir göster­ gesini oluşturmaktadır. Dahası, belgelerin çekincesiz onaylanması da bunların tümüyle yaşama geçmesi anlamını taşımamaktadır. Nitekim, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca, uluslararası insan hakları standartlarının tam ve evrensel bir saygı görmediği, dünyanın tüm bölgelerinde insan haklarına aykırı uygulamaların süregeldiği, kişilerin hala yoksuııuk ile yüzyüze yaşadıkları ve kişisel, e­ konomik, sosyal, kültürel, siyasal haklarını kuııanmaktan yoksun oldukları kabul edil­ mektedir. 1II Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar taraf devletler için hala, değişen ölçü­ lerde olmakla birlikte, yerine getirilmemiş yükümlülükler olarak kalırken, kişisel ve si­ yasal hakların kullanılması da ekonomik, sosyal ve kültürel hakların yokluğunda ger­ çekleşememektedir. Öte yandan hakların karşılıklı bağımlılığı ilkesini doğrular biçimde kişisel ve siyasal haklar olmaksızın da ekonom ik, sosyal ve kti Itürel haklar güvence al­ tına alınamamaktadır. 11 Öte yandan insan haklarının değil de hak ihlallerinin neredeyse kurumsallaştığı Yirınin­ ci yüzyılın sonunda insanlar yeniden gelişen ve artan eşitsizliklerle yüzyüze gelmekte­ dir. Bir yandan küreselleşme, yeni dünya düzeni söylemlerinin egemenliğinde yeni sağ politikaların, piyasa ekonomisinin, serbest rekabet düzeninin giderek yaygll1laşmasl, re­ fah devleti modelinin terkedilmesi, bu koşullar altında temel hakların güvencesinin ve özeııikle yoksulluk, işsizlik, enflasyon koşullarında insan haklarınll1 hüküınetlerce ko­ runmasının nasıl sağlanacağı yaşamsal bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Diğer ') Bkz. The United Nations and Human Rights 1945-1995, s. 448-463. lh iii High Commissioner for Human Rights, 1998 50 Anniversary of the Universal Declanıtion of Human Rights, Basic Information Kit, No.l, 19 June 1997, United Nations, New York and Geneva. 1997. s. LO. IIThe United Nations anel Human Rights 1945-1995, s. 43. 5(). rı/ında insan Hakları Evrensel Bildirgesi 9 yandan, dinsel akımlar, yükselen mikro milliyetçilikler, etnik ve dinsel çatışmalar içer­ dikleri hoşgörüsüzlük ve şiddet ile kişisel ve siyasal hakları bir çok örnekle somutlaştığı gibi kullanılamaz hale getirmektedirler. Bu bağlamda, kabulünden bu yana 50 yıl geçmesine karşın, İnsan Hakları Evrensel Bil­ dirgesi yeniden sorgulanmaya başlanmakta, normatif ilkeleri ve ideolojik temelleri tar­ tışma konusu olmaya devam etmektedir. 12 Özellikle kültürel relativizm tartışmaları in­ san haklarının evrenselleşmesinin önünde önemli bir engeloluşturmaktadır. Bu özelliklerin sonucu olarak Evrensel Bildirgenin ana kaynağını oluşturduğu uluslara­ rası insan hakları belgelerindeki tüm gelişmelere karşın uluslar düzeyinde insan hakları sorunlarının hala yaşanıyor olması, hala insan hakları bilincinin yaygınlaşamaması, bir başka anlatımla İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 50. yılında, 1948'de insan hakları­ nın küreselleşememesi, insanlığa bir umut olarak sunulan birey ve toplum projesine ula­ şılamamış olması, Bildirgenin hala güncel, hala önemli kalmasına neden olmaktadır. Bu önemli belgenin 50. yılının kutlanması geçmişin başarı ve başarısızlıklarından alına­ cak esinle insan haklarına yeni bir dürtü kazandırmak için önemli bir olanak sağlaması birçok kesimin temel dileklerinden birisini oluşturmaktadır. Amaçlanan, gelecek yüz­ yılda tüm ülkelerde ve uluslararası ilişkilerde insan haklarının rolünün barış, demokrasi ve gelişme temel ilkeleri ile birlikte geliştirilmesi, ekonomik, toplumsal, kültürel, kişisel ve siyasal düzlemlerde insan haklarının yaşama geçirilmesinin sağlanması, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, ve bu yolda işbirliğinin geliştirilmesidir. Belki o zaman insan Hakları Evrensel Bildirgesi tarihsel bir belge niteliği kazanacaktır. 11 F. Mahmood Monshipouıi, The Muslim 'World Half a Century after the Universal Declaration of Human Rights: Progress and Obstacles". Ncthcrlands Quatcrly of Human Rights. Vol. 16, No. 3, Septeınhcr ı l)l)8, s. 287.