KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE SOFİZMİ DİNSEL -FELSEFİ (ÖĞRETİM GİBİ) OLUŞTURAN MUHİT (ÇEVRE) VE KAYNAKLARI Salmanova Şelale SABİRKIZI* Özet Bildiride sufizmin yaranma tarihi, yaranma nedenleri, kaynakları ve özellikleri yer almışdır. Burada hem de sufizmin nazarı özeyini teşkil etmiş mühtelif cereyanlar, insanların adladığı manevi merheleler, sufizmin teşekkülü ve gelişmesi neticesinde yaranan iki istikamet açıklanmışdır. Sufizmin mehz islam dininin esasında yaranması fikri bu bildiride dikkata çekilir. Anahtar kelimeler: sofizm, artikl, İslam, merhele Abstract In the article have been attached the creation of Sufism, its history, the reasons of the creation, its sources and peculiarities. There have been told about different currents of theorical base of Sufism spiritual periods which a man is crossing directions of its development. In the article has been considered the thought about creation of Sufism on the base of Islam. Key words: sufizm,article,Islam,period Monoteist (tektanrıcılık) dini olan Islam dininin yayılmasıyle dünyanın, insanlık toplumunun siyasal, ekonomik, manevi ve kültürel manzarası (mozaiki) deyişti. Kısa bir sürede İslamın temel ilkelerinın esasında türlü yeni dinsel- felsefi öğrenimler (talimler) meydana geldi. Bunlardan biri de sofizm idi. Sofizm geniş anlamda Kuran ve hedislerde yer alan sorunlara -insanın iç dünyasına, duyğularına ve gönül sevgisine önem veren dünyanın faniliğini kavratmaya çalışan toplumsal şuur biçimlerinden biridir. Sofizmin esaslarından 30 yıllık tecrübesinde faydalanan ünlü psikolog, Sokramento Koliforniya Devlet Üniversitesinin profesörü Linn * Bakü Devlet Üniversitesi, Filoloji Fakültesi, ilmi işçi 113 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Vilkoks sofizm hakkında yazıyordu: “Sofizm dinin gerçekliği, peyğamberlerin yoludur”( Vilkoks, 2005: 201). Bellidir ki, Hazreti Muhammed Peyğamberin esabeleri sırasında terkidünyalar olmuştur. Selman Farisi, Huzayfa, Ebu Zerr, Ebu- d-Derda, hanımı (karısı) Ümmed-Derda ve b. (10, 340). Bunlar ehl- es- suffa adı ile tanınan, fakir, evleri ve sığınakları olmayan, Muhammed Peyğamberin evinin yakınlığındaki caminin çardağı (tercümede sipervegi, çardak) altında yaşayan taraftarları, silah arkadaşlarıdır. Burada 30 kadar adam yaşamış, genellikle ise ehl-es -suffadan doksan üç kişinin adı bellidir. Bu kişiler sofi edebiyatında askerlik sembolu gibi haraket etmış, sofizmin ilk temsilcileri gibi kabullenmişler fakat İslamda asketlikmistik (tasavvufçu) cereyanın oluşması tahminen VIII yüzyılın ortaları, IX yüzyılın evvellerine aittir (İslam, 1985:225). G.E. Fon Qrünebaum araştırmaların ve cereyanların politik ortamdan ve sorumlardan meydana çıkması o zamanki İslam dünyası için karakteriktir (Qryunebaüm,1988:86). Emeviler yönetimi Hazreti Osmanın halifeliği (661-750) ile halifeliye özgü (has) dinsel yönetimi,iktidarı sona ermiş, bu da sırası geldiğinde hoşnutsuzluğa neden olmuşdur. (Musa bin Zubeyrin, Abu Ubayd Sakafinin ve b. üsyanları bunun sonucunda vuku bulmuştur). O devirde halk kitleleri arasında büyük saygı gören müheddisler (onlar hem de fikihçi idiler) aşikar (apaçık) şekilde Emevilerden yana oldukdan memnun olmayan halk kitlesi arasından yeni miüheddisler çıktı. Onlardan talep olunan, kendilerinin esas ilke (prensipi) idi: Hedisleri sadece düzgün biçimde ulaştırmak değil, hem de kendi yaşamlarında yaşatmak asket (çilesi) cereyanın meydana gelmesine tekan verdı (Masse A., 1992 :183; Bertels E., 1965: 14; Vasilyev Z.S., 1983:143;Göyüşov N., 2004). Kaydetmeliyiz ki, bu devirde “sofi” terimi henüz kullanmıyordu, sadece “zahıt”– “ibadet eden” gibi terimler kullanılıyordu. “Sofi” terimi yalnız IX yüzyıldan kullanır olmuştur (Vilkoks Z.,2005:17). İmam Al- Kuşayri bu olayın Hicri takvimiyle II yüzyılın sonuna yakın veya milattan sonra 822’nci yılda vuku bulduğunu gostermiştir (Mir Validdin, 2004:10). Sofiliğin bu devrini bilim adamları zahitlik adı ile oğrenmektedirler (Gölpınarlı A.,1965 ). Tasavvuf tarihinde bu dönem Asri Saadetle başlayan, tabiin ve tabei-t-tabiin devrini ve ilk iki yuz yılı içeren (ihtiva eden) tasavvuf anlayışının meydana çıkmasına (zuhuruna) kadarki devir (dönem) sayılar (Kamil Yılmaz H.,2000:82). İlk olarak zahitlik biçiminde görülen (meydana çıkan) sofizm esasen şu sorunlara dikkat veriyordu. 1) Yalnız ve tenha yerlerde zikirle uğraşmak 2) Ahret dünyasını ve ahret gününü düşünmek 3) Cehennemin dehşetini düşünüp, cennetin faziletini anlayarak günahlarından kaçmak. 114 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE 4) Az yemek, az uyumakla daha fazla ibadetle uğraşmakla (ilave, fazla) nafile namaz ve oruç. Tanrıya kavuşmak için manevi hakk kazanmak, ilk sofiler keza Kura’nın metnini esaslı şekilde kavramayı (benimsemeyi), kitabın ve hedislerin hükümleri ve ciddi şekilde uymayı yalnız Allaha tapınmak ve güvenmeyi, kendi yaşam ve akibetinden memnun olmayı (er-rida), fakir, yaşamı (el-fakr) zülümlere ve azaplara dözmek, tahammül etmeği (sabretmeyi) (es-sabr) kendilerinin önemli işi saymışlar. Göründüyü gibi, ilk tasavvufçular nazariyyeci değil, pratik iş yapanlar idiler. (Ateş S.,1992:82). Bu dönemde bir çok cereyanlar meydana geliyor. Bu cereyanlardan şunları göstere biliyoruz: 1) Politika (siyasetle) ile bağlı. Allahın mutlak tekliği ile ilgili sorulara cevap arayan xariciler; insan tam ihtiyar ve iradeye sahiptir ve bununla bütün amellerine göre sorumluluk taşır diyen kaderiyeler; Kur’anın mecazi şerhini talep eden ve bu şerhlerle de neoplatonizm talimini (öğretimini) yayan batiniler; hind nezeriyyesinin etkisiyle ruhların göçmesini (tenasühü) iddia eden (direnen) hammariler. Bunlarla yanısıra Bağdatta feodalizm (derebeylik) rejiminin aydılarını temsil eden ve sofizmin kurumsal (teori) temelinin oluşumunda en büyük emeyi olan Mütezile (kurucusu Vasil bin Ata) tarikati meydana çıkti. Bellidir ki, Suriyede meydana gelmiş rasyonalizm (akılcılık, usluculuk) bu talimde kendini göstermiştir. Keza o da bellidir ki, rasyanalistler akıl ve mantığa istinat etmişler, mistikler (tasavvufçular) ise duyğu aracılığı ile hakikata ulaşmayı (ermeği) mümkün sayıyorlardı (Masse A.,1992:182).Demeliyiz ki, mütezililik de zahidlikten başlamış, sonra kelamın etkisile rasyonalizme varmışlardır. Ünlü bilgin Y.E.Bertels sofizmin nazari temelinin esaslarını bu cereyanların meydana gelmesinde görüyordu (Bertels E., 1965:41). Hiristianlık gibi İslam dini de yunan felsefesinden yararlanmıştır. Bağdatta ilk defa yunan felsefesini öğrenip kavrayan mütezililer olmuşlar. Z.S.Vasilyev bu etkiye Hind- buddist ve hiristian asketliğini (çileciliğini) ilave etmiş (eklemiş) (Vasilyev Z.S., 1983:144). A.Masse ise ellin eski yunan felsefesinin burada izleri görünen Hırıstian, İran, Hind etkisinin daha fazla olduğunu söylemiştir (Masse A.,1992:184). H.Bammat haklı olarak yazmışdır: “İslam bilginlerinin fikri istikametinde (yönünde) yalnız yunan etkisinde olduğunu kabullenmemiz insafsızlık olurdu, çünkü arap düşünce tarihi henüz yunan eserleriyle temasa geçilmeden önce islamla birlikte başlar (Bammat H.,1994: 37)”. Onu da söylemek gerekir ki, yunan eserleriyle tanışlık yalnız VIII yüzyılın ikinci yarımında ve IX yüzyılın evvellerinde yunan ve Suriye dilinden Arapçaya çevirdikten sonra mümkün olmuşdur (Belyayev Y.A.,1991:41).İ.Qoldsier, R.Nikolson, A. Arberri gibi Avrupa şarkiyatçıları (doğubilimcileri) sofizmin islam kökenli olduğunu, A.Şimmel ve P.Nviya ise Kur’anı ve islamı tasavvuf ve irfanın esas kaynağı saymış, kendi fikirlerini güçlü kanutlarla tespit etmişler (Göyüşov N.,2004:58). Şarkiyatçı (doğubilimci) N.Göyüşov doğru olarak yazmıştır ki, tasavvuf ve irfanın başka kültürlerde benzeri yoktur ve bu da doğal bir durumdur. Ayrı-ayrı kültürlere ait olan okullar arasında tipoloji benzerlik olsa da, bunlar arasında ayniyet aramak 115 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE bilimsel açıdan doğru olmazdı (Göyüşov N.,2004:70). Demek ki, islam zemininde meydana gelmiş sofizm nazari temelinin biçimlenmesi (teşekkülü) ve gelişmesi sonucunda iki kısma 1) mütedil, (uyanıklığı, yani mistik ayıklığı üstün tutan ve İslamın sunni tarikatine yakın sofilere (ünlü temsilcileri Abdulla el-Mühasibi 1857 vef; Ebulkasim el-Cüneyt Bağdadi (910 öl)); 2) yabançı düşüncelerden yararlanarak ittihadi (birleşmeyi) kabullenen ve sarhoşluğu severek (kabul ederek) “Hakk benim” diyen panteist sofilere (Hüseyn El-Hellac Mansur, Ebu Yezid elBistami ve b). ayırmış (İslam,1985:109). Şunu da diyebiliriz ki, ittihat (hülalgeçme, girme) tecessüm ne inkarnasyon fikri esasen Hıristiyanlıktan doğmuştur. Bu düşünceye göre, güya Allah İsa peyğamberde tecessüm etmisdir. Tabii ki, bu şirktir (Tanrıya şirk koşma ve tevhit inancına tamamen aykırıdır (Göyüşov N., 2001:83). Nasip Göyüşov bu mesele üzerine doğru olarak bir fikir söylemiştir. Ona göre (Göyüşov N.,2001:83), akıl ve şariata aykırı olan ittihat, yani insanın şevk ile hakka kavuşması böylelikle de beşerin hakkın zatında (supstansiyasında), fena olması şirktir, çünkü varlığı mutlak tek Allahtır, mahlukat ise vücudu mümkündür varlığı mümkün olandır. Tasavvuf, Hellac Mansura kadar tedricen (azar azar) gelişerek sonda bütün felsefi ve dini sorunları yanıtlayan bir sistem durumuna girdi. Belli olduğu gibi bu sistem Allahla insan arasındaki ilişkiye esaslanır. Bir kaç bilim adamlarına göre, sofizm, ilk önce tasaffufi (sofi) psikolojiden başlar. Sonra tasavvufi ahlaka, oradan da metofizik (fizikötesi) teoriye ve sonunda sofi hukuk sistemine kadar gelişir (Ülken H.Z.,1995: 111). Tasavvuf psikolojisine göre Allahla insan arasındakı ilişki (münasebet) basamaklı (kademe kademe) yükselen bir alem ve Allah iki ayrı ayrı anlayış değildir.Bunlar görünüşte (zahirde) ayrı ayrı görünürler, fakat anlam ve mazmun itibarıyle ayrıdırlar. İnsan sofizmde şu anlamlardan (basamaklardan) geçer: 1) Riza, Allahın rizasını kazanmak; 2) kendini teslim etmek; 3) Sabır; 4) Tevekkül (her şeyi Tanrıya bırakmak ve Tanrıdan isteme); 5) Hicap (utanma, utanc); 6) Fakirlik; 7) Hüzün; 8) Qürbet; 9) Bela; 10) Aşk. Bu psikoloji gelişim sonucunda insan nefsini yenir. IX yüzyıldan sonra sofiler kendi öğrenimlerini daha da geliştirerek, ona şu problemleri de eklemişlerdir: a) Vilayet anlayışı; b) Keramet ve marifet özellikleri; v) Fena- fiillah konsepsiyonu (kavraması) ve onun gerçekleştirme yolları; q) Kamil insan sorunu; c) İbn Arabinin meydana getirdiği vahdeti- vücut felsefi öğrenimi (Tanrı birliği talimi). Sofizm, kainatın (Evrenin) en üstün ve değerli varlığı olan insanla bağlı olduğundan, onun ana hattını ve leitmotifini insan teşkil eder. İnsan, onun psikolojisi, manevi- ahlakı egitimi, yüzyıllardan günümüze kadar sofileri ve sofi şairlerini düşündüren esas sorun olmuştur. Hem ruhani-manevi bir yaşamı, hem de felsefi bir düşüncenin önemli terkib hissesi olan kültürü çok etkilemiştir. Bu bakıma bütün dünyada edebiyyata, sanata, ressamlığa sofizm kadar güçlü etki gösteren ikinci bir cereyan bulmak zordur. R.Aslanova haklı olarak demiştir: “Din bir raslantı eseri değil. Bütün dinler her bir halkın toplumsal ve politik yaşam koşullarına uyğun olarak doğmuş (meydana gelmiş), onun yakın ve ayrılmaz manevi değerine çevrilmiştir”. Ferdi (bireysel) 116 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE manevi değere çevrilmesine rağmen sofizm aslında biricik kaynaktan- islam değerlerinden faydalanmıştır (Aslanova R.N., 2002 :215- 216). Q.E.Fon Qrünebaum yazır: “İslamda her hangi dini yaşamın yönü (istikameti) gibi, mistisizm de “Allahın kelamı (sözü) ile sıkı ilgili idi” (Mehdioğlu A.,2007:122). Sofizm diğer dini mistik cereyanlar gibi, meydana geldiği sosyal-politik mühitle (atmosfer) ve pek çok ta kutsal kitapla- Kur’anla doğru ilgilidir. İslam ahkamlarının (yargılarının) esasında (temelinde) Kur’an olduğu için tasavvufun ana temeli de bu kitapla ilgili olmalıdır. Her şeyden önce, sofi zikr virt (dinsel bir sözü devamlı yineleme) olarak islamın kutsal kitabını okur, onun ayelerinin anlam ve sırları hakta düşünür, bu ayet ve sürelere yeni açıklamalar verir, onun gizli mana inceliklerini açıklamaya çaba gösterir. Tasavvufun Kur’andan gelen temel ilkeleri (prensipleri) hem sofizm nazari problemlerinde, hem de büyük sofi şairlerinin ilahi (tanrısal) hikmet ve var sağılarında verilmiştir. Bu sorunun ilk araştırıcılarından biri türk şairi Yaseviliğin banisi (kurucusu) Hoca Ahmet Yasevi olmuştur. Aynı zamanda, tasavvuf edebiyyatının kocaman şairlerinden Yunus Emrede de meseleler basit, anlaşıklı bir dille açıklanmıştır. Sofi kendi mesleğinde kamilleşdikçe talimi de (öğrenimi de) genişliyordu. Ama o, tüm hallerde Kur’ani Kerimimn şu ilkelerinden kenara çıkmıyor, bu ilkeler şunlardır: tövbe; tefekkür (kavram); tanrı korkusu; göz yaşı; tevekkül (her şeyi Tanrıya burakma ve Tanrıdan bekleme); zikir ; ilmi-ledün. Bununa beraber diyebiliriz ki, tasavvufun bu terimleriyle yanısıra farklı bir çok anlayışları da vardır. N.Göyüşov yazıyor: İlginç durumdur ki, ne felsefe, ne dakik bilimler, ne kelam ve ilahiyyatbilim (tanrıbilim), kısaca, sosyal ve tabii (doğal) bilimlerden hiç biri bu kadar zengin terminolojiye sahib değil (terminolojisi yoktur) ( Göyüşov N.,2001:5) Sofizmin keza tasavvuf şiirinin bir kaynağı da hedislerdir. Sorunlarla ilgili murac aat ettikleri esas kaynaklardan biridir. Muhammed Peyğamberin hayatı, türlü sorunlarla ilgili söylediyi hedislere sofiler çoğu zaman yeni anlam vermiş, bu hedisleri istedikleri biçimde açıklamaya çalışmışlardı. Hoca Ahmet Yasevi ve Yunus Emre, diğer büyük tasavvufun esas konusu insandır. İnsan hem de sofizmin üçüncü büyük kaynağı sayılmaktadır. İnsan doğuşu, topluma getirdiği kendisine özgünlükleriyle her zaman gibi bilginlerini ve şairlerini düşündürmüştür. Tabiatı itibarı ile insan derinliye (enginliğe) sırra ulaşmaya meyilli (eyilimli) olduğundan sofiler bu konu üzerinde de düşünmüş, talimlerini (oğrenimlerini) kurarken kamil insan konsepsiyanın da dikkatı çekmiştir. Bu konsepsiya sofizmin ilk dönemlerinden kullansa da, kendisinin kamil (erişkin) biçimine yalnız XII yuzyılda ulaşabilmiştir. Kamil insan hakkında Türk halkları edebiyyatının büyük sofi şairleri getirtiği yenilikleri şu biçimde qruplaşdıra biliriz: 1. Mömin möminin aynasıdır. İlk mömin kamil insan, ikinci mömin ise Allahın kendisidir. Sofi şairi Sezai bu mesele üzerine yazıyor: Ademi manayı mirat eyleyenler zahira, Seyr eder Allahı halkta, Allahda. 117 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE 2. Möminin kalbi Allahın erşidir. Yani kamil insan Tanrısını gönlünde bulandır. Yunis Emre yazıyor: Gönül çelebin tahtı, Çeleb gönüle baktı İki cihan badbahtı Kim gönül yıkar ise (Yunus Emre.,1958 :176) 3. “Ben gizli hazine idim, bilinmek istedim”. Bu Kur’an kelamından yola çıkan (yolculuk yapan) sofiler, Allahı öğrenip tanımak için kainata (evrene) bakmanın gerekli olduğunu söylüyorlar. Kamil insan alemin (dünyanın) özü ve yekunu olduğundan ona bakmak ve onu tanımak (bilmek) yeterlidir. Niyazı Mısri şöyle söylemiş: Gönlüne aşıkların hu diyerek hikmet dolar “Küntü kenzen” haznesinden yanayana hu deyu. Kamil insan ilahi tecellini (görünmeyi deyil (Aşkar M.,1998 :165) belirmeyi) kendinde birleştirdiğinden bütün gerçeklere, gizli biliklere sahiptir. İnsanın kamillik yolundakı en büyük engeli kendi nefsidir. Çok ünlü islamşünas Vasim Memmadaliyev nefsin pek dakik çözümünü vermiş, mahiyyetini (niteliğini) açıklamıştır: “ İslam tasavvufuna (sofizme göre, ruh Allahın yarattığı en değerli, en temiz manevi cevheridir. Bedene dahil olan ruhun maddeyle kaynayıp birleşmesi sonucunda meydana gelen derecelenmenin ilk katına (basamağına) nefis deyilir. Aslında nefis de ruh demektir. Fakat o, ruhun madde ile birleşen, maddeye kavuşan en alt katıdır. Bedene dahil olan ruh madde ile teması sonucunda nefis adlanarak kendi aslından (kendinden), kendi saflığından (arılığından yedi tabaka (kat, basamak) tecrit olunur... perdeler aradan kalktıktan sonra görülene (zahir olana) saf (kamil adlandırılır). Bu nefis aslında Allahın ilk önce insanın bedenine üflediyi temiz ruhtur”( Memmedalıyev V., 1999 :111-112). Ruh üzerine insanın bildikleri pek azdır. Bir raslantı (tesadüfi) değildir ki, kutsal kitabımız Kur’ani Kerimde Allah Teala buyurmuştur: “Ey Muhammed! Sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir iştir. Size ancak, az bir şey verilmiştir” (Kur’ani Kerimde İsra suresi (17), ayet 85). Sofi edebiyatında Hazreti Muhammed Peyqamber kamil insan timsalı gibi ele alınır. Ahmet Yasevinin hikmetlerinde Hazreti Muhammedi öven (taktir eden) yerler kamil insana da ait edilebilir. Sofizmin esas yönlerinden tasavvuf öğreniminin gelişiminden bahsederken fena-fillah kavrayışına (anlayışına) da dikkat etmek gerek. Hoca Ahmet Yasevi, Yunus Emre yarattıkları araştırılanda bu konuya bir daha dönüleceğinden burada bazı makamlara değinmekle yetindik. Kaybolmak, erimek (zayıflamak) anlamlarına gelen fena Kur’anda da görülmekdedir.(Er-Rehman suresi (Kur’ani Kerim:15/27) yer yüzünde olan her kes fanidir. Fakat büyüklük, kerem sahibi olan Rabbinin zatı bakıdır (ölümsüzdür). 118 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Anri Masse demiştir: “... İlahi kuvvet (güç) hak üreklerine dammış, böyle bir belli sonuca vardırdı ki, dünya ilahi vücutu yansıtan aynadır, dünya ancak görülen cihettir. Demek, gerçeye (hakikata) ulaşmak (erişmek) için bu görünen (zahiri) cihetden el çekmek (uzaklaşmak, yüz döndermek) gerek. Biricik hakikat sayılan Allaha kavuşmak yoluyle kendi kişiliğini mahvetmek (fena) için şahsen mevcutluğundan kurtarmak gerektir. Kimi ilk sofilere has olan vecde gelmek meyllerinin (ruh bilimde özlem) (ses) mantıksal gelişimi böyledir”( 12,184). Kaynaklar: Azerbaycan ve Türk dillerinde 1. Ateş S. 1992, İslam tasavvufu, İstanbul, 591 s. 2. Aslanova R. 2002, N.İslam ve kültür. Bakü, Azerbaycan Universitesinin Basımevi, 406 s. 3. Aşkar M. 1998, Niyazi Mısri ve Tasavvuf anlayışı, Ankara, 426 s. 4. Bammat H. 1994, Batı kültürünün gelişmesinde müslümanların rolu. Bakü, ADN, 62 s. 5. Belyayev Y.A. 1991, Müslüman Tarikatları. Tarihsel reportajlar. Bakü. Azerbaycan Ansiklopedisinin genel (baş) redaksiyonu, 104 s. 6. Göyüşov N. 2004, Kur’an ve İrfan işığında (Hikmet ve düşünce Kervanı hakikat (gerçek) sorağında (aramasında). İktisat Universitesi yayımevi. Bakü, 288 s. 7. Gölpınarlı A. 1965, 100 soruda tasavvuf, Ankara, 222 s. 8. Göyüşov N. 2001, Tasavvuf Anlamları ve Dervişlik remizleri (simgeleri küçük Ansiklopedik Açıklamalar.Bakü) “Tural-E” Basımevi (poligrafik (matbacılık) Merkezi, 237 s. 9. İslam: 1985, Kısa bilgi kitabı / V. Memmedalıyev redaksiyonu ile Bakü, Azerneşr, 163 s. 10. İmanov H., Ahmedli N. Etnik dinler ve dünya dinleri. Bakü. Elm, 2003, 369 s. 11. Kur’ani-Kerim (çevirenler Bünyadov Z.M., MemmedalıyevV.M.) 1992, Bakü, Azerneşr, 710 s. 12. Masse A. İslam: Tarihi reportaj, 3-ncü Baskı (çevirenler.Cabbarov C.:Aleskerov A.Bakü A.E.A. genel Redaksiyonu, 1992, 256 s. 13. Mehdioğlu A.İbn Haldun ve b. 2007, Bakü, Nurlan neşriyatı, 265 s. 14. Memmedalıyev V. 1999, İslam dininde Kamil insan Kavrayışı (idraki). BDU’nun Dil ve Edebiyat Dergisi,№4 (22), s.111-112 15. Kamil Yılmaz H. 2000, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar. Ensar Basımevi, İstanbul, 357 s. 16. Ülken H.Z. 1995, İslam Düşüncesi. İstanbul, 163 s. 119 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE 17. Yunus Emre. 1958, Divan ve Risalet el-Nushiyye (haz.A.Gölpınarlı) İstambul, 419 s. Rus dilinde 18. Bertels E. 1965,Sofizm ve sofi edebiyatı. Moskova Nauka, 522 s. 19. Vasilyev Z.S. 1983, Doğunun Din Tarihi, Moskova, 368 s. 20. Vilkoks Z. 2005, Sofizm ve psikoloji (ingilisceden çeviri), MoskovaSankt-Peterburg. “Dilya”Basımevi, 256 s. 21. Qryunebaüm Q.E. 1988, Klasik islam. Moskova, Nauka, 215 s. 22. Mir Validdin. 2004, Kur’ani Sofizm. Moskova- Sankt- Petersburq,“Dilya”, 219 s. 120