MEME KANSERĠ TANISI ALMIġ HASTALARIN TEġHĠSDEN ÖNCE

advertisement
T.C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
MEME KANSERĠ TANISI ALMIġ HASTALARIN TEġHĠSDEN
ÖNCE STRESLĠ YAġAM OLAYLARIYLA KARġILAġMA
DURUMLARI VE PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK DÜZEYLERĠNĠN
BELĠRLENMESĠ
Yasemin YALÇIN
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI
DANIġMAN
Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
Gaziantep
2015
T.C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
MEME KANSERĠ TANISI ALMIġ HASTALARIN TEġHĠSDEN
ÖNCE STRESLĠ YAġAM OLAYLARIYLA KARġILAġMA
DURUMLARI VE PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK DÜZEYLERĠNĠN
BELĠRLENMESĠ
Yasemin YALÇIN
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI
(PSĠKĠYATRĠ HEMġĠRELĠĞĠ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI)
DANIġMAN
Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
Gaziantep
2015
2
T.C.
GAZĠANTEP ÜNĠVERSĠTESĠ
SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
HEMġĠRELĠK ANABĠLĠM DALI
PSĠKĠYATRĠ HEMġĠRELĠĞĠ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI
MEME KANSERĠ TANISI ALMIġ HASTALARIN TEġHĠSDEN ÖNCE STRESLĠ
YAġAM OLAYLARIYLA KARġILAġMA DURUMLARI VE PSĠKOLOJĠK
DAYANIKLILIK DÜZEYLERĠNĠN BELĠRLENMESĠ
Yasemin YALÇIN
Tez Savunma Tarihi: 09.07.2015
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Onayı
Prof. Dr. Mehmet TARAKÇIOĞLU
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü
Bu tez çalıĢmasının bir "Yüksek Lisans" derecesi için uygun ve yeterli bir çalıĢma olduğunu
onaylıyorum.
Prof. Dr. Kıvanç GÜNGÖR
HemĢirelik Anabilim Dalı BaĢkan Vekili
Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir "Yüksek Lisans" tezi olarak kabul
edilmiĢtir.
Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
Tez DanıĢmanı
Bu tez tarafımca okunmuĢ, kapsamı ve niteliği açısından bir "Yüksek Lisans" tezi olarak kabul
edilmiĢtir.
Tez Jürisi
Ġmzası
Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
Doç. Dr. Serap Parlar KILIÇ
Yrd. Doç. Dr. Döndü ÇUHADAR
3
BEYAN
Bu tez çalıĢmasının kendi çalıĢmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar
bütün aĢamalarda etik dıĢı davranıĢımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik
ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalıĢmasıyla elde edilmeyen bütün bilgi ve
yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine
bu tezin çalıĢılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir
davranıĢımın olmadığı beyan ederim.
09.07.2015
Yasemin YALÇIN
TEġEKKÜR
Yüksek lisans eğitimim süresince bilimsel katkılarıyla çalıĢmalarıma rehberlik eden, bu
süreçte desteğini ve zamanını esirgemeyen, bu zorlu süreçte yılmadan, pes etmeden
devam etmemi sağlayan değerli hocam Sayın Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ‟ ye, Adana
Numune Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi ve Çukurova Üniversitesi Balcalı Tıp Fakültesi
Hastanesi kemoterapi ünitesi hemĢirelerine, bu süreçte yanımda olan ve desteğini
esirmeyen dostlarım, Seher Gürdil ve Canan KayıĢ‟a, Sayın Yrd. Doç. Dr Yarkın Özenli‟
ye, çalıĢmamın veri tabanını oluĢturan hastalarıma, hayatımın her aĢamasında beni
destekleyen, tez aĢamamda da benden daha fazla sabır gösterip, baĢarılı olacağıma
yürekten inanan değerli aileme ve bu süreçte yanımda olan tüm dostlarıma ve
arkadaĢlarıma en içten duygularımla teĢekkür ederim.
Yasemin YALÇIN
Gaziantep/2015
i
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No
TEġEKKÜR .......................................................................................................................... i
TABLO LĠSTESĠ ................................................................................................................ iv
ġEKĠL LĠSTESĠ ................................................................................................................... v
KISALTMA VE SĠMGELER ............................................................................................ vi
ÖZET .................................................................................................................................... 1
SUMMARY .......................................................................................................................... 2
1. GĠRĠġ.............................................................................................................3
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi ........................................................................................... 3
1.2. AraĢtırmanın Amacı ........................................................................................................ 6
2. GENEL BĠLGĠLER ......................................................................................................... 7
2.1. KANSER ........................................................................................................................ 7
2.1.1. Kanserin Epidemiyolojisi ............................................................................................ 7
2.2. MEME KANSERĠ .......................................................................................................... 8
2.2.1. Tarihçe.......................................................................................................................... 8
2.2.2. Epidemiyoloji............................................................................................................... 9
2.2.3. Etiyoloji ..................................................................................................................... 10
2.2.4. Klinik Belirtiler ve Bulgular ...................................................................................... 15
2.2.5. Tanı Yöntemleri ......................................................................................................... 16
2.2.6. Evreleme .................................................................................................................... 18
2.2.7. Tedavi Yöntemleri...................................................................................................... 19
2.2.8. Meme Kanserinden Korunma ve HemĢirelik YaklaĢımı ........................................... 25
2.3. STRES VE FĠZYOLOJĠSĠ ............................................................................................ 28
2.3.1. Streste Etiyolojik Faktörler-Stresörler ....................................................................... 29
2.3.1.1. Strese Yanıt ............................................................................................................. 31
2.3.1.2. Stres ve Kanser ....................................................................................................... 31
2.4. PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK .................................................................................. 32
3. GEREÇ VE YÖNTEM .................................................................................................. 40
3.1. AraĢtırmanın Türü ......................................................................................................... 40
3.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman .......................................................................... 40
3.3. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi ............................................................................... 40
ii
3.4. Verilerin Toplanması ..................................................................................................... 41
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi........................................................................................... 43
3.6. AraĢtırmanın Etik Ġlkeleri ............................................................................................. 43
3.7. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ve Genellenebilirliği ........................................................... 44
4. BULGULAR ............................................................................................... 45
5. TARTIġMA ................................................................................................. 62
6. SONUÇ VE ÖNERĠLER ........................................................................... 75
7. KAYNAKLAR............................................................................................. 79
8. EKLER ........................................................................................................ 92
EK-1: KiĢisel Bilgi Formu ................................................................................................... 92
EK-2: Stresli YaĢam Olayları Formu ................................................................................... 94
EK-3: YetiĢkinler Ġçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği ........................................................ 97
EK-4: AraĢtırmanın Yapılabilmesi Ġçin Gerekli Ġzin Yazısı ................................................. 99
EK-5: Klinik AraĢtırmalar Etik Kurul Onay Formu .......................................................... 101
EK-6: BilgilendirilmiĢ Hasta Onam Formu ....................................................................... 102
ÖZGEÇMĠġ .................................................................................................. 103
iii
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo No
Sayfa No
Tablo 1. Hastaların Tanıtıcı Özelliklerine Göre Dağılımları ............................................... 45
Tablo 2. Hastaların Hastalık Süreci ve Tedavilerine ĠliĢkin Özelliklerinin Dağılımı.......... 46
Tablo 3. Meme Kanseri TeĢhisi AlmıĢ Hastaların Gelecek Hakkındaki DüĢünceleri ve
Destek Kaynaklarının Dağılımı ........................................................................................... 48
Tablo 4. Hastaların Hastalığın Hayata BakıĢ Açısını Etkilemesine ve Ġntihar
DüĢüncesine Yönelik Özelliklerinin Dağılımı ..................................................................... 49
Tablo 5. Hastaların Stresli YaĢam Olaylarıyla KarĢılaĢma Durumları ................................ 51
Tablo 6. Stresli YaĢam Olaylarıyla KarĢılaĢan Hastaların Olayları YaĢama
Zamanlarına Göre Dağılımı ................................................................................................. 54
Tablo 7. Hastaların Kaybettikleri Aile Üyelerinin Dağılımı………. ………………...…....56
Tablo 8. Hastaların Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği Puan Ortalamaları .............................. 57
Tablo 9. Stresli YaĢam Olayı Bildiren ve Bildirmeyenlerin Psikolojik Dayanıklılık
Ölçeğinden Aldıkları Toplam Puan Ortalamalarının KarĢılaĢtırılması ................................ 58
Tablo 10. Hastaların Bazı Özelliklerine Göre Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği Toplam
Puan Ortalamalarının KarĢılaĢtırılması ................................................................................ 60
iv
ġEKĠL LĠSTESĠ
ġekil No
Sayfa No
ġekil 1.1. Psikolojik Dayanıklılık Modeli ........................................................................... 34
v
KISALTMALAR VE SĠMGELER
WHO: Dünya Sağlık Örgütü
IARC: Uluslararası Kanser AraĢtırmaları Ajansı
YSH: Yüz binde YaĢa Standardize Hız
HMLV: Human Mammary Tumor Like Vırus
MMTV: Mause Mammary Tumor Vırus
HRT: Hormon Replasman Tedavisi
KKMM: Kendi Kendine Meme Muayenesi
MR: Manyetik Rezonans Görüntüleme
UICC: Union International Contre Cancer
AJCC: American Joint Committee on Cancer
ER: Östrojen
PR: Progesteron
LAS: Lokal Adaptasyon Sendromu
GAS: Genel Adaptasyon Sendromu
SLES: Stressful Life Experiences Screening ( Stresli YaĢam Olayları Tarama Formu)
YPDÖ: YetiĢkinler Ġçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği
SPSS: Statistical Package for Social Sciences
KETEM: Kanser Erken TeĢhis Tarama ve Eğitim Merkezi
vi
ÖZET
MEME KANSERĠ TANISI ALMIġ HASTALARIN TEġHĠSDEN ÖNCE
STRESLĠ YAġAM OLAYLARIYLA KARġILAġMA DURUMLARI VE
PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK DÜZEYLERĠNĠN BELĠRLENMESĠ
Yasemin YALÇIN
Yüksek Lisans Tezi, HemĢirelik Anabilim Dalı
Psikiyatri HemĢireliği Yüksek Lisans Programı
DanıĢman: Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
2015, Sayfa 103
AraĢtırma meme kanseri hastalarının teĢhisten önce stresli yaĢam olaylarını saptamak ve
psikolojik dayanıklılık düzeylerini belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıĢtır.
AraĢtırma, Adana Numune Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi ve Çukurova Üniversitesi
Hastanesi‟nde ġubat 2012- Haziran 2013 tarihleri arasında, meme kanseri tanısı almıĢ
201 hasta ile yürütülmüĢtür. Veriler, „KiĢisel Bilgi Formu‟, „Stresli YaĢam Olayları
Formu‟ ve „YetiĢkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği‟ ile toplanmıĢtır. Verilerin
değerlendirilmesinde yüzde dağılımı, ortalama ve standart sapma, Independent t-testi ve
Mann-Whitney U Testi kullanılmıĢtır. ÇalıĢmaya katılan hastaların %97‟si kadın olup
yaĢ ortalaması 49.4±10.6‟dır. Hastalara teĢhisten önce yaĢadıkları stresli yaĢam olayları
sorulduğunda, tamamına yakını ağır bir hastalık geçirdiğini, %70.1‟i parasal sorunlar
yaĢadığını, %64.2‟si deprem yaĢadığını, %57.7‟si aileden birini kaybettiğini, %54.2‟si
bir yakınının ağır bir hastalık geçirdiğini, %51.2‟si eĢinin iĢsiz kaldığını, %42.8‟i evlilikte
karĢı
cinsle
iliĢkilerinde
uyuĢmazlıklar
yaĢadığını
söylemiĢtir.
rın %30.8‟inin kürtaj olması, %29.9‟unun sözel olarak Ģiddete maruz
sı, %22.4‟ünün cinsel sorunlar yaĢaması ve %20.4‟ünün de dayak yediğini söylemesi
oranları azımsanmayacak diğer stresli yaĢam olaylarındandır. Hastalara uygulanan psikolojik dayanıklılık ölçeğinin toplam puan ortalaması 123.68±17.45 olarak bulunmuĢ ve
ölçeğin alt boyutlarından sosyal yeterlilik boyutu en yüksek, gelecek algısı boyutunun
da en düĢük olduğu saptanmıĢtır. Hastalardan, stresli yaĢam olayları bildirmeyenlerin,
hastalığının sorumluluklarını yapmasına engel olmadığını söyleyenlerin, iyileĢmek ve
eski yaĢantısına dönmek istediğini belirtenlerin, destek kaynakları bulunanların ve intihar düĢüncesi olmayanların psikolojik dayanıklılıkları yüksek bulunmuĢtur (p<0.05).
Psikolojik dayanıklılığın yaĢanan stresli yaĢam olaylarıyla baĢ etmede önemli bir rolü
olduğu, stresin de kanser gibi yaĢamı tehdit eden bir hastalığın oluĢumunda ve ilerlemesinde olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir buna göre stresle baĢ etme ve psikolojik
dayanıklılığı arttırıcı eğitimler önerilir.
Anahtar kelimeler: Meme kanseri, stresli yaĢam olayları, psikolojik dayanıklılık
1
SUMMARY
DETERMINATION OF THE LEVEL OF PSYCHOLOGICAL RESĠLĠENCEAND ENCOUNTER WITH THE STRESSFUL LIFE EVENTS BEFORE DIAGNOSIS OF PATIENTS DIAGNOSED WITH BREAST CANCER
Yasemin YALÇIN
Master‟s Thesis, Department of Nursing,
Master‟s Degree Program of Psychiatric Nursing,
Counselor: Asso. Prof. Dr. Derya Tanrıverdi
( Pages 103: 2015)
The study has been done as a descriptive design with the aim of determining the level of
psycological resilience and stresful life events of the patients diagnosed with breast
cancer before diagnosis. The study has been carried out with 201 patients diagnosed
with breast cancer in Adana Numune Education and Research Hospital and Çukurova
University Hospital between the date of February 2012-June 2013. The data on it was
collected by „‟Personel Information Form‟‟, „‟Stressful Life Events Form‟‟ and
„‟Resilience Scale for Adults‟‟. Number and percantage distribution, mean and standart
deviation, independent t-test and Mann-Whitney U test was used for evaluation of
data. %97 of the patiens was women and their mean age is 49.4±10.6. When the asked
their stressful life events before diagnosis, almost entire of them experienced serious
ilnesses, %70 of them had financial problems, %64.2 of them had the eartquake
experience, %57.7 of them lost one of family members, %54.2 of them said that their
relatives had serious ilnesses, %51.2 of them said that their husband lost his job, %42.8
of them said that they had problems in the marriage relationship. The rates of %30.8 of
the patients being abortion, %29.9 of the patients being exposed to verbal violence,
%22.4 of the patients having sexual problems, %20.4 of the patients‟ saying that they
were beaten by their partners are the other stress life events which can‟t be regarded.
The total average point of the Resilience Scale for Adults applied to patients has been
found 123.68±17.45 and social adequancy subscale of the scale has been determined
the highest. Future perception subscale of it has been determined the lowest. The
psychological resilience of the patients who didn‟t declare their stressful life events,
who said that their illnesses weren‟t obstacle to perform their responsibilities, who
wanted the recover come back their previous life, who had supporting resource and who
didn‟t have the idea of suicide have been found high. It has been known that
psychological resilience has an important role for managing with the stressful life
events and the stress has a negative effect occuring cancer illness which threatens the
life and its developing. According to this, the education coping with stress and icreasing
psychological resilience are suggested.
Keywords: Breast cancer, stressful life events, psychological resilience
2
1. GĠRĠġ
1.1. Problemin Tanımı ve Önemi
Psikolojik, sosyal ve çevresel etkenlerin hastalıkların baĢlangıç ve ilerlemesinde çok
etkili oldukları düĢünülmektedir. Uzun yıllar bu faktörlerin kanser etiyolojisinde rol
oynadığına inanılmıĢ, son yıllarda ise hastalığa neden olmaktan çok ortaya çıkıĢında
etkileri olduğu kabul edilmiĢtir. Bu faktörler hastanın tedavi beklentisini ve tedavideki
iĢbirliğini etkilemekte, tedavi beklentisi ve iĢbirliği de hastanın yaĢam kalitesini
etkileyerek, kanser tedavisindeki baĢarıya katkı sağlamaktadır (1).
Kanser, kontrolsüz hücre çoğalmasıyla seyreden ve vücudun herhangi bir bölgesini
etkileyebilen bir hastalık grubunu tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir (2).
Günümüz çağdaĢ tıbbın ve insanın en önemli ve güncel sorunlarından olan kanser;
korku, umutsuzluk, suçluluk, çaresizlik, dayanılmaz ağrılar, terk edilme ve ölüm
duygularını, düĢüncelerini çağrıĢtırır. Çok ileri tıbbi araĢtırmaların yapıldığı bu alanda
birçok geliĢmeler kaydedilmiĢtir. Ancak kanser olgusu, tıbbi-fiziksel bir hastalık olduğu
gibi, ruhsal ve psikososyal bileĢenleri yoğun olan bir sorundur (3).
Kanser, dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunudur Dünyada her yıl 14 milyon
yeni kanser vakası tespit edilmektedir. Bu sayının gelecek 20 yıl içinde %70 artarak 22
milyona ulaĢabileceği tahmin edilmektedir (4).
Türkiye‟de kanser sıklığı dünya ve dünyanın geliĢmekte olan ülkeleriyle benzerlikler
göstermektedir. Türkiye‟de 2010 yılında kanser sıklığı erkeklerde yüz binde 261.4;
kadınlarda ise yüz binde 168.7 olarak belirlenmiĢtir. Kanser istatistikleri 2010 yılı
verilerine göre ülkemizde her yıl yaklaĢık 97 bin erkek ve 62 bin kadın kansere
yakalanmaktadır (5).
2012 yılında dünyada kadınlarda en sık görülen beĢ kanser meme, kolorektal, akciğer,
serviks ve mide kanseridir. Türkiye‟deki 2010 verilerine göre kadınlarda en sık görülen
beĢ kanser ise meme, tiroid, kolorektal, rahim, akciğer kanseridir (4, 6).
Kanser önemi giderek artan bir sağlık ve yaĢam sorunu durumundadır. Ölüm nedeni
olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir. 2000‟li yılların
baĢında dünyada yılda 6 milyon insan kansere yakalanırken bu sayı önümüzdeki 20 yıl
içinde 12 milyona yaklaĢacaktır. 2005 yılı içinde 12 milyon kiĢi kansere yakalanmıĢ, 7
milyon insan kanser nedeniyle yaĢamını yitirmiĢ, 25 milyon kiĢi kanserle yaĢamaktadır.
3
2030 yılı tahminlerine göre; 24 milyon insan kansere yakalanacaktır. 17 milyon insan,
aynı yıl yaĢamını kanser nedeniyle yitirecektir. 2030 yılında 75 milyon insan kanserle
yaĢıyor olacaktır. Ortalama bir bakıĢla 2030 yılına kadar kanser görülme sıklığında tüm
dünyada iki katına yakın bir artıĢ öngörülmektedir. Bu artıĢın %75‟inin ülkemizin de
içinde bulunduğu geliĢmekte olan veya geliĢmemiĢ ülkelerde ortaya çıkacak olması ve
bu ağırlığı kaldırmakla karĢı karĢıya kalacak ülkelerin kansere dünyada harcanan
bütçenin ancak %5‟ine sahip bulunuyor olması, kanser kontrol programlarında kanseri
önlemeye ve erken tanıya ağırlık verilmesini zorunlu hale getirmektedir (7).
Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık görülen ve görülme oranı yıllara göre artıĢ
gösteren bir kanser türüdür (8).
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Kanser AraĢtırmaları Ajansı (IARC,
International Agency for Research on Cancer) ortak raporunda her yıl dünyada
1.000.000 kadının meme kanserine yakalandığı, 370.000 kadının ise bu hastalıktan
öldüğü bildirilmiĢtir. Sadece Avrupa‟da her yıl 340.000 yeni meme kanseri olgusu
gözlenmektedir. ABD‟de ise yılda 184.000 yeni meme kanseri vakası tanısı konulmakta
olup, akciğer kanserinden sonra tüm kanser ölümleri arasında %18 ile ikinci ölüm
nedeni olarak bildirilmektedir. Dünyada meme kanseri görülme sıklığı yıllık
ortalama %0.5 oranında artmaktadır (9).
Türkiye‟de, kadınlarda görülen ilk on kanser türü arasında meme kanserinin birinci
sırada (yüz binde 41.60) yer aldığı ve kanser ölümleri arasında akciğer kanserinden
sonra ölüm nedeni olarak ikinci sırada olduğu bildirilmektedir (8, 10-12).
Diğer taraftan meme kanseri sadece kadınlara özel bir hastalık değildir. Tüm meme
kanserlerinin yaklaĢık %1‟i erkeklerde görülmektedir. Meme kanseri erkeklerde görülen
tüm
kanser
çeĢitlerinin %0.2‟sinden
ve
yine erkeklerde
görülen
ölümlerin
ise %0.14‟ünden sorumludur (9).
Meme kanserinin kesin nedeni bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel etkenlerin
meme kanseri oluĢumunda rol aldığı kabul edilmektedir. Kadınlarda erken menarĢ, geç
doğum, geç menopoz, daha fazla hormon replasman tedavisi alma, daha kısa laktasyon
süresi, beslenme alıĢkanlıklarındaki değiĢiklikler, batı tipi yaĢam biçimi, meme
kanserinin insidans hızının artması ile ilgili faktörler arasında sayılabilir (13).
Meme kanseri tanı ve tedavisi fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi (spiritüel) anlamda
kadınların yaĢamını çeĢitli yönlerden etkileyen bir kriz durumudur. Bu süreçte kadınlar
genellikle kanserin yayılma olasılığı, gelecek hakkında belirsizlik, anksiyete, depresyon,
4
öfke, umutsuzluk, acı çekme, beden imajının bozulması, benlik saygısının azalması,
diĢilik özelliklerini kaybetme korkusu gibi çeĢitli sorunlar yaĢamaktadırlar. YaĢanan tüm
bu sorunlar nedeniyle meme kanserinde tedavi ve bakımın çok yönlü olarak ele alınması
son derece önemlidir (14).
Kanserin biyolojik mekanizmaları kısmen açıklansa da stres ve kanser arasındaki iliĢki
net olarak ortaya konulamamıĢtır. Bu iliĢkinin açık olmamasının sebepleri arasında stres
faktörünün izole edilememesi, stresin endokrin ve immün sistemler baĢta olmak üzere
birçok sistemi etkilemesi, konuyla ilgili ciddi bir araĢtırma modeli veya standardı
olmaması gibi sorunlar sayılabilir. Aydoğan ve arkadaĢlarının (2013) yaptığı çalıĢmada
meme kanseri grubunda günlük yaĢantıdaki stres düzeyi (%55.7) kontrol grubuna göre
(%38.4) anlamlı olarak daha yüksek bulunmuĢtur (p<0.005). Yapılan araĢtırmalarda iĢ
kaybı, yakın akrabalardan birinin ciddi sağlık problemi veya vefat etmesi, eĢinden
ayrılmak, ekonomik krizler gibi sorunlar stres faktörleri olarak belirtilse de bu faktörleri
sayısal olarak hesaplamak mümkün değildir (13).
Ülkemizde bu konularla ilgili tıbbi çalıĢmalar ve verilerin kısıtlı olduğu görülmektedir.
Stresli yaĢam olaylarının neden olduğu risk faktörleri ve riskin olumsuz etkilerini
hafifleten koruyucu faktörler, geliĢimsel bir süreç olarak da tanımlanan psikolojik
dayanıklılık kavramına katkıda bulunmaktadırlar (15-16).
Psikolojik dayanıklılık, çok zor koĢullara karĢın kiĢinin bu olumsuz koĢulların
üstesinden baĢarıyla gelebilme ve uyum sağlayabilme yeteneği anlamına gelmektedir.
Psikolojik dayanıklılıkla ilgili yapılan çalıĢmalarda, psikolojik sağlamlık düzeyleri
yüksek bireylerin, karĢılaĢtıkları yoksulluk, Ģiddet, hastalık ve daha pek çok stresli
yaĢam olayıyla, daha baĢarılı bir biçimde mücadele ettikleri saptanmıĢtır. Bu bireylerin,
aynı zamanda etkili problem çözme yeteneği ve etkili kiĢiler arası iletiĢim becerileri gibi
olumlu özelliklere sahip oldukları vurgulanmıĢtır. Benzer olumsuz olaylar yaĢayıp da
baĢarısız
olmuĢ
bireylerin
psikolojik
dayanıklılık
düzeylerinin
geliĢtirilerek,
karĢılaĢtıkları sorunların üstesinden daha kolay gelecekleri ya da bu streslerden en az
zararla kurtulabilecekleri çalıĢmalarla ortaya konmuĢtur (17).
BaĢlangıçta olumsuz duygu durumları yaĢamakla birlikte, kiĢiler stres yaratan olaylar ile
hayatlarını
değiĢtirebilen
durumlara,
zaman
içerisinde
çoğunlukla
uyum
sağlayabilmektedirler. Bu uyumun sağlanmasında en temel faktör, kiĢilerin bir takım
adımlar atmasını gerekli kılan, çaba, ve zaman gerektiren, devam eden bir süreç olan
5
psikolojik dayanıklılık olgusudur (18-20). Psikolojik dayanıklılık ilk bakıĢta stresin
olumsuz etkilerini azaltan ve uyumluluğu destekleyen bir kiĢilik özelliği olarak
görülmektedir. Bu açıdan bazı araĢtırmalar genetik özelliklere odaklanarak bazı kiĢilerin
dayanıklı olarak doğduklarını öne sürmektedir. Fakat yapılan çalıĢmalar psikolojik
dayanıklılığın öğrenilebilir bir kiĢisel özellik olduğunu ortaya çıkarmıĢtır (21-22).
Psikolojik dayanıklılık hastalıktan, depresyondan, değiĢimlerden ya da kötü
durumlardan çabucak iyileĢme
yeteneği;
kendini toparlayabilme; incindikten,
gerildikten sonra eski haline kolayca dönebilme; elastikiyet olarak tanımlanır. Bir
yetenek ve psikolojik bir nitelik olarak tanımlanmakla birlikte psikolojik dayanıklılığın,
sağlıklı
geliĢimin
sürdürülmesine
katkıda
bulunma,
olumsuz
bir
durumla
karĢılaĢıldığında o durumla mücadele edebilme gibi birtakım özellikleri vardır (23-27).
Stresin bağıĢıklık sistemini bozarak kanser oluĢumuna sebep oluĢturabildiği ve
hastalığın tedavi ve prognozunu olumsuz etkilediğini belirten çalıĢmalar literatürde
mevcuttur (28). Varolan strese karĢı bireylerin psikolojik dayanıklılık düzeyleri de strese
verilen yanıtı belirlemektedir. Kanser gibi yaĢamı tehdit eden, ölümlere sebebiyet veren
hastalık grubundaki bireylere stresle baĢ etme ve psikolojik dayanıklılıklarını
güçlendirmeye yönelik eğitimler vermek, sağlık ekibinin önemli bir parçası olan
hemĢirelerin görevleri arasındadır. Meme kanserinin de kadın kanserlerinin baĢında
geldiği ve hastalığın oluĢumunda stresin etkili olabileceğine yönelik çalıĢmalar olduğu
da göz önünde bulundurulduğunda ortaya göz ardı edilemeyecek bir hasta grubu
çıkmaktadır.
Meme kanseri erken dönemde teĢhis edildiğinde, etiyolojide rol oynayan faktörler
bilindiğinde ve gerekli önlemler alındığında baĢarılı bir Ģekilde tedavi edilme Ģansı
yüksek olan bir hastalıktır. Hastalığın tedavisi için harcanan paralar yanında, daha basit
ve ucuz olan tarama yöntemlerinin geliĢtirilmesi ülkemiz için Ģarttır. Bu da batı
ülkelerinin değil, ülkemizin verileri ile kadınlarımızın risk faktörlerini belirlemek ve
bunlara göre programlar ve düzenlemeler yapmakla mümkündür (15).
1.2. AraĢtırmanın Amacı
Bu çalıĢma, meme kanseri teĢhisi almıĢ hastaların; teĢhisten önce yaĢadıkları stresli
yaĢam olaylarının var olup olmadığını incelemek ve hastaların yaĢadıkları stresli yaĢam
olayları karĢısında psikolojik dayanıklılık düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıĢtır.
6
2. GENEL BĠLGĠLER
2.1. KANSER
Kanser modern zamanlara has olmayıp, yüzyıllardır var olan bir hastalıktır. Ancak genç
yaĢlara oranla daha çok ilerleyen yaĢlarda görülen bir hastalık olduğu için bugün;
dünya nüfusundaki artıĢ ve insanların ulaĢtıkları ileri yaĢların da etkisiyle geçmiĢe
oranla daha sık görülmektedir (29). Kanser hem dünyada hem ülkemizde %22„lik oran
ile kardiyovasküler hastalıklardan sonra ikinci ölüm nedenidir (7).
Kanser mutasyona uğramıĢ hücrelerin, yerel ve uzak noktalarda kontrolsüz çoğalıp
büyümelerinin sonucu oluĢan malign hastalıklar grubudur. Bu çoğalma sırasında kanser
hücresinde normal hücrelerden yapısal olarak farklılıklar çıktığı gibi iĢlevleri açısından
da farklılıklar çıkabilir. Bazen hücre normalde yaptığı iĢlevleri yapmazken, bazen de
normalde olmayan bazı yeni iĢlevleri yapmaya baĢlayabilir. Anormal Ģekilde çoğalmaya
baĢlayan bu hücreler bulundukları yerdeki doku ve organları iĢgal ederek bazen
uzaktaki organlara kadar yayılırlar ve bu organların iĢlevlerini yapmalarına engel
olurlar. Kanserler köken aldıkları doku ve organlara göre isim alırlar. Belirti, bulgu ve
sağaltımları da kanserin cinsine göre değiĢmektedir. En sık görülen kanser türleri
akciğer, meme, sindirim ve üreme sistemlerinden kaynaklanan kanserlerdir (17, 30-31).
Kanser; korku, umutsuzluk, çaresizlik, suçluluk, terk edilme ve ölüm duygusu gibi tepki
ve düĢünceleri çağrıĢtıran günümüz çağdaĢ tıbbının ve insanlığın önde gelen
sorunlarından biridir. Kanser sadece tıbbi olarak ele alınması gereken bir hastalık değil
aynı zamanda, içinde ruhsal ve psikososyal bileĢenleri de barındıran ve bu bağlamda bir
bütün olarak ele alınması gereken bir hastalıktır (32-33).
2.1.1. Kanserin Epidemiyolojisi
Uluslararası Kanser AraĢtırmaları Ajansı (IARC) 2008 yılında, 12.4 milyon yeni kanser
vakası, 7.6 milyon kanser nedenli ölüm ve 28 milyon ilk tanıdan bu yana 5 yıl ya da
daha az süre geçmiĢ kanserli hasta olduğunu tahmin etmektedir. IARC ayrıca yeni
vakaların yarısından fazlasının ve kanser nedenli ölümlerin üçte ikisinin düĢük ve orta
gelir grubundaki ülkelerde olduğunu tahmin etmiĢtir. 2008‟de dünya nüfusu tahmini 6.7
milyar olup bunun 2030‟da 8.3 milyara yükselmesi beklenmektedir (29).
7
GLOBACAN; IARC tarafından üretilmiĢ olan ve tüm dünya için kanser görülüĢü ile
ilgili tahminlerin yer aldığı bir veri tabanıdır. Bu veri tabanında tüm ülkeler ve bölgeler
için kanser insidans ve mortalite hızı tahminleri yer almaktadır (34). GLOBACAN,
2012 verilerine göre; 2012 yılında Dünya‟da toplam 14.1 milyon yeni kanser vakası
geliĢmiĢ ve 8.2 milyon kansere bağlı ölüm olmuĢtur. Dünya‟da en çok tanı konulan
kanserler akciğer (%13.0), meme (%11.9) ve kolon (%9.7) iken, kanserden ölümlerin
ise en çok akciğer (%19.4), karaciğer (%9.1) ve mideden (%8.8) kaynaklandığı
bildirilmiĢtir. Bu Ģekilde kanser artıĢ hızının devam etmesi durumunda, Dünya
nüfusunun artıĢına ve nüfustaki yaĢlanmaya bağlı olarak 2025 yılında toplam 19.3
milyon yeni kanser vakası olacağı bildirilmiĢtir. Gerek kanser vakalarının (%56.8)
gerekse de kanserden kaynaklanan ölümlerin (%64.9) yarısından fazlasının az geliĢmiĢ
ülkelerde olduğu gösterilmiĢtir (35-36).
Türkiye kanser insidansı dünyadaki diğer ülkeler ile karĢılaĢtırıldığında, ülkemizin
halen kanser açısından hem kadınlarda hem de erkeklerde daha düĢük bir hızda olduğu
görülmektedir. Ülkemizde görülen ilk 5 kanser türünün dünyadaki ve diğer geliĢmiĢ
ülkelerdeki örüntü ile benzerlikler gösterdiği görülmektedir. YSH (yüzbinde yaĢa
standardize kanser hızı) erkeklerde trakea, bronĢ ve akciğer kanseri (66/100000 kiĢide
YSH), kadınlarda ise meme kanseri (40.6/100000 KiĢide YSH) en sık görülen kanser
türleridir (34).
IARC, 2012 yılında özellikle meme kanserindeki artıĢa dikkat çekmiĢtir. Kadınlarda
meme kanser insidansının bir önceki tahminlere göre %20, meme kanserinden
ölümlerin ise %14 arttığını belirtmiĢtir. Meme kanseri kadın kanserleri içinde en fazla
görülen ve en fazla ölüme neden olan kanserdir. Dünyada kanser olan her 4 kadından
biri meme kanseridir. Meme kanseri insidansı geliĢmiĢ ülkelerde geliĢmekte olan
ülkelere göre daha yüksek, meme kanserinden ölüm ise geliĢmiĢ ülkelerde geliĢmekte
olan ülkelere göre daha düĢüktür (35).
Ülkemizde meme kanseri yaĢ dağılımı incelendiğinde vakaların %42.5‟inin 15-49
yaĢları arasında olduğu görülmektedir (34).
2.2. Meme Kanseri
Memede salgı yapan hücreler tarafından oluĢturulan lobül adı verilen birimler
bulunmakta, lobüllerin birleĢmesiyle de loblar oluĢmaktadır. Lobüller birbirlerine süt
kanalları ile bağlanmakta ve bu süt kanalları da meme baĢına doğru birleĢmektedir.
8
Meme kanseri, lobülleri ya da süt kanallarını oluĢturan hücrelerin kontrolsüz
çoğalmaları ile geliĢmektedir (37-38).
2.2.1. Meme Kanserinin Tarihçesi
Meme muayene ederken göz ve elle ulaĢılması en kolay organlardan biri olduğundan bu
organda ortaya çıkan patolojik değiĢiklikler ilk çağlardan beri insanların ve hekimlerin
dikkatini çekmiĢ dolayısıyla da önemli gözlemlerin yapılmasını sağlamıĢtır (39-40).
Tarihte meme kanserleriyle ilgili ilk kayda Eski Mısır‟da rastlanmaktadır. Sonradan tıp
tanrısı olarak kutsanan ve aynı zamanda Sakkara‟daki basamaklı piramidin mimarı
Ġmphotep‟in yaĢadığı çağda (M.Ö. 3000) yazıldığı tahmin edilen Edwin Smith cerrahi
papirüsünde toraks önündeki kemik ve yumuĢak doku bölgesi olarak tarif edilen
„meme‟nin yer aldığı 8 vaka sunulmuĢtur. Eski Yunan‟da da tıpkı antik Mısır‟da
Ġmphotep için olduğu gibi, Asklepios‟un mucizeler yakıĢtırılmıĢ baĢarılı bir hekim
olduğu, sonradan insanlara Ģifa dağıtan sağlık tanrısına dönüĢtüğü tahmin edilmektedir.
Genellikle ayakta, yaĢamı ve aklı simgeleyen yılana sarılmıĢ bir asa ile tasvir edilen
Asklepios adına yapılan tapınaklarda hastaların bıraktığı votiv‟ler (adak) arasında meme
Ģeklinde olanların bulunması, onların bazı meme hastalıklarından Ģifa beklediklerini
kanıtlar. Rönesans çağında ve 18. yüzyılın sonlarına kadar olan dönemde aile
fertlerinden birçok kiĢinin meme kanserine yakalanması hakkında anlatılan hastalık
öyküleri, 20. yüzyılda olayın genetik kaynaklı olduğunun belirlenmesinden önceki
dönemlerde hastalığın enfeksiyon kaynaklı olduğunun inanılmasına yol açmıĢtır. 19.
yüzyılda malign hücrelerin yayılma göstererek metastaz oluĢturduğunu ilk söyleyen;
Johannes Müller olurken, bunu mikroskopla kanıtlayanlar ise Carl Thierch (1822-1921)
ve Wilhelm von Waldayer (1836-1921) olmuĢtur. Bu düĢünceler meme kanserinin
bölgesel bir merkezden yayıldığı kavramına destek oluĢturmuĢtur. 20. yüzyılda
mamografi meme kanserinin saptanmasında tartıĢmasız en önemli ilerleme olarak
cerrahi ile paralel bir geliĢme göstermiĢtir. Böylece erkenden saptanan küçük meme
kanserlerinin çok daha iyi tedavi edilebildiği anlaĢılmıĢtır (9).
2.2.2. Meme Kanserinin Epidemiyolojisi
Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser olup, tüm kadın kanserlerinin yaklaĢık
%23‟ünü oluĢturmaktadır. Meme kanserinin kadınlarda yaĢam boyu görülme riski
%12.3‟ tür ve her 8 kadından birinde meme kanseri geliĢme riski vardır (9, 41-42).
Meme kanseri, dünyada tüm insanlar arasında akciğer ve mide kanserinden sonra en sık
görülen üçüncü kanser tipidir (9).
9
Dünya Sağlık Örgütü‟ne (WHO) bağlı IARC‟ın verilerine göre, 2008 yılında yaklaĢık
1.380.000 yeni kanser tanısı konulmuĢtur. Bu sayı tüm kanser olguları hesaba
katıldığında, akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı (%10.8) almaktadır (41).
WHO ve IARC‟ın ortak raporuna göre her yıl dünyada 1.000.000 kadında meme
kanseri geliĢmekte ve 370.000 kadın ise bu hastalıktan ölmektedir. Sadece Avrupa‟da
her yıl 340.000 yeni meme kanseri olgusu bulunmaktadır. Ġnsidansı Doğu Afrika‟da
19.3/100.000 olarak görülürken Batı Avrupa‟da 89.9/ 100.000 olarak görülmüĢtür. Bu
iki kıta arasındaki farklılık geliĢmiĢ ülkelerde (Japonya hariç) meme kanserinin
geliĢmekte olan ülkelere göre daha sık olduğu fikrini uyandırmaktadır. Bazı kaynaklara
göre; meme kanseri mortalitesi açısından geliĢmiĢ ülkelerdeki kadınlarda 5. sırada,
geliĢmekte olan ülkelerdeki kadınlarda ise 1. sırada yer almaktadır. Ülkemizde ise;
meme kanseri insidansı sırasıyla batı ve doğu bölgelerinde 50/100.000 ve 20/100.000
olarak bildirilmiĢtir (9).
Meme kanseri insidansı yaĢ, ırk ve cinsiyete bağlı olarak değiĢmektedir. Meme
kanserine yakalanma riski yaĢla birlikte artar; meme kanseri insidansı 30 yaĢından önce
düĢüktür, bu yaĢı takip eden yıllarda hızlı bir artıĢ gösterir. Meme kanserinin %99‟u
kadınlarda görülmekte olup, kadınlarının %78‟inin 50 yaĢ ve üzerinde olduğu
saptanmıĢtır. Erkeklerde meme kanseri görülme oranı %1‟dir. Menopozdan sonra
insidansdaki artıĢ hızı azalır fakat artıĢ oranı az da olsa sürekli artmaya devam eder (4344).
Meme kanseri insidansı ırklara ve etnik kökenlere göre farklılık göstermektedir. Geçen
30 yıl içerisinde beyaz kadınlarda meme kanseri siyahi kadınlara göre daha fazla
görülmüĢtür. Fakat mortalite ise, siyahi kadınlarda daha fazla görülmüĢtür. 1999 ile
2006 yılları arasında 5 yıllık genel sağkalım %89‟dur. Beyaz kadınlarda bu oran, %90.2
iken siyah kadınlarda %77.5 olarak saptanmıĢtır. Hastalık evresine göre 5 yıllık
sağkalım oranları ise Ģu Ģekilde bildirilmiĢtir. Lokalize tümörde %98.0, bölgesel lenfatik
yayılımda %83.6, uzak metastaz olduğu durumda ise %23.4‟tür. Bu verilerin kati bir
değer taĢımadığı, hekimlere ve hastalara hastalık evresi ile sağkalım arasındaki iliĢki
hakkında fikir verdiği akılda bulundurulmalıdır (9).
2.2.3. Meme Kanserinin Etiyolojisi
Ġnsanlarda meme kanserinin nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Meme kanseri
genetik ve çevresel faktörler arasında güçlü etkileĢimin olduğu karmaĢık ve
multifaktöriyel bir hastalıktır. Son araĢtırmalar kadında meme kanserini tetikleyen
10
faktörlerin ne olduğunu bulmaya yönelmiĢtir. Genetik, hormonal, sosyobiyolojik ve
psikolojik etkenlerin oluĢumda rol aldığı kabul edilmekle beraber, meme kanserli
kadınların %70-80‟i bu risk faktörlerine sahip değildir. Çok değiĢik ajanların
kromozomal mutasyonlara neden olarak kanserin ortaya çıkıĢı ve geliĢimi ile yakından
iliĢkili olduğu düĢünülmektedir. Yeni çalıĢmalar en önemli belirleyici faktörün genetik
imza olduğu yönünde veriler içermektedir (41).
Günümüzde bu hastalığa yol açtığı bilinen etiyolojik sebepler toplam meme kanseri
oluĢturan sebeplerin %40‟ını oluĢturmaktadır (9). Meme kanseri geliĢiminde etkili olan
risk faktörlerini Ģu Ģekilde kategorize etmek mümkündür (45):
a. Demografik özellikler (cinsiyet, yaĢ, ırk/etnisite gibi)
b. Reproduktif öykü (menarĢ yaĢı, doğum yapma ve sayısı, ilk tam dönem hamilelik
yaĢı, menapoz yaĢı, laktasyon, infertilite, düĢük yapma)
c. Ailesel/genetik faktörler (aile öyküsü, bilinen veya Ģüphe edilen BRCA1/2, p53,
PTEN veya meme kanseri riski ile iliĢkili diğer gen mutasyonları)
d. Çevresel faktörler (30 yaĢından önce toraks bölgesine radyoterapi, hormon replasman
tedavisi, alkol kullanımı, sigara, virüsler, sosyoekonomik düzey, vb.)
e. Psikososyal faktörler
Bu faktörleri açıklayacak olursak;
a. Demografik Özellikler:
Kadın cinsiyeti en büyük risk faktörüdür ve 100 kat artmıĢ riski ifade eder. Kadın
cinsiyeti kadar yaĢın ilerlemesi de en önemli risk faktörlerinden bir tanesidir.
Günümüzde bir kadının hayat boyu riski non invazif meme kanseri acısından 6‟da 1 ve
invazif meme kanseri bakımından 8‟de 1‟dir. Bu riskin büyük bölümü yaĢın ilerlemesi
ile ortaya çıkar. Artan yaĢ meme kanserinde en önemli prognostik faktör olma özelliğini
halen korumaktadır. Görülen meme kanseri vakalarının büyük kısmının 50 yaĢ üzerinde
veya postmenapozal dönemde olduğu saptanmıĢtır (9, 45).
Tüm yaĢ gruplarına göre dağılım ise Ģu Ģekilde bildirilmiĢtir: 20 yaĢ altında %0; 20-34
yaĢ arasında %1.9; 35-44 yaĢ arasında %10.5; 45-54 yaĢ arasında %22.6; 55-64 yaĢ
arasında %24.1; 65-74 yaĢ arasında %19; 75-84 yaĢ arasında %15.8 ve 85 yaĢ üstü için
ise %5.6 olarak bulunmuĢtur. Ülkemizde yapılan bir çalıĢmada ise; ortalama meme
kanseri yaĢı 51.5 (12-97) olarak saptanmıĢtır. Hastaların %20.2‟si 40 yaĢ ve altında
iken, sadece %2-4 oranında hasta 35 yaĢ altında görülmüĢtür. Meme kanseri insidansı
11
ırklara ve etnik kökenlere göre farklılık göstermektedir. Geçen 30 yıl içerisinde beyaz
kadınlarda meme kanseri siyahi kadınlara göre daha fazla görülmüĢtür (9).
Meme kanseri ile ilgili önemli paradokslardan bir tanesi de beyaz kadınlarda görülme
sıklığının zencilere oranla %20 daha fazla olmasına rağmen, mortalite oranlarının zenci
ırkında daha fazla olmasıdır. Etnik farklılıkların büyük oranda yaĢam tarzı ve
sosyoekonomik durumdan kaynaklandığı düĢünülmektedir (45).
Hastanın kendisinde daha önceden meme kanseri geliĢmiĢ olması: Bu hastaların
karĢı memede meme kanseri geliĢme riski hastalık geçirmeyenlere göre daha fazladır.
Zaten önceki hastalığına bağlı olarak yakın ve periyodik takipte olan hastalarda bu
Ģekilde diğer kanserin erken dönemde yakalanması mümkün olabilmektedir (42).
Yoğun meme dokusuna sahip olunması: Özellikle son dönemlerde çıkan bilimsel
yayınlarda kendi yaĢ grubuna göre mamografisinde saptanan meme dokusu
yoğunluğunun artmıĢ olması meme kanseri riskini arttırdığı belirtilmektedir. Ancak
burada unutulmaması gereken durum, genç kadınlarda meme dokusunun doğal olarak
yoğun olduğudur. Bu nedenle bu durumu değerlendirirken kendi yaĢ grubunda olağan
karĢılanabilecek meme yoğunluk artıĢının doğru bir Ģekilde yorumlanmasıdır. Bu da
ancak deneyimli radyologlar tarafından gerçekleĢtirilebilecek bir husustur (42).
b. Reprodüktif Öykü:
Erken menarĢ, geç menopoz, ilk doğum yaĢının 35 yaĢ üstü olması, sıfır doğurganlık,
meme kanserinde yüksek risk faktörlerindendir. DüĢük yapanlarda risk 1.5 kat fazladır
(46).
Erken menarĢ (Ġlk adetin erken görülmüĢ olması): 12 yaĢ öncesi ilk adet görme, 14
yaĢ ve sonrasına göre meme kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır.
Menopoza geç yaĢta girilmiĢ olması: 55 yaĢ sonrasında menopoza girmek, 45 yaĢtan
önce girmeye göre riski az da olsa arttırır. Örneğin; 45 yaĢ öncesinde her iki
yumurtalığın herhangi bir nedenle cerrahi olarak alınmıĢ olması riski azaltır.
Ġlk doğumunu 35 yaĢ sonrası yapmıĢ olmak: Hiç doğurmamıĢ olmaya göre daha fazla
riski arttırdığı düĢünülmektedir. Ancak yine de tek baĢına önemli derecede risk artıĢına
yol açmaz (42).
Hiç doğum yapmamıĢ olmak: Hiç doğum yapmamıĢ kadınlarda risk diğerlerine göre
1.4 oranında artmıĢtır. Ancak tek baĢına önemli bir risk faktörü olarak algılanmaz.
EmzirmemiĢ olmak: Yapılan toplumsal çalıĢmalarda kiĢinin çocuk sayısı ile iliĢkili
olduğu görülmüĢtür. Doğal olarak çok çocuklu kadınların daha fazla emzirmiĢ olması
12
olasıdır. Bu da çocuk sayısının mı yoksa emzirmenin mi riski azalttığı konusunda
tartıĢmaları gündeme getirmektedir. Ancak yine de son söz emzirmenin riski
azaltabileceği yönündedir (42).
c. Ailesel/ Genetik Faktörler
Anne ve kız kardeĢinde meme kanseri bulunan, özellikle premenopozal dönemde ve
bilateral meme kanseri (aile hikayesi) öyküsü olan kadınlarda meme kanserine
yakalanma riski normal popülasyona göre 25 kat yüksektir (45).
Menopoz öncesi tek taraflı veya çift taraflı meme kanseri geliĢen kadınların
annelerinde, kız çocuklarında ve kardeĢlerinde risk yüksektir (39).
Aynı ailenin 1. ya da 2. derece erkek akrabalarında meme kanseri görülmüĢ olması o
ailenin kadın fertleri için meme kanseri riskinin arttığına iĢaret eder. Hem anne hem de
baba tarafında kanser öyküsü olması riski arttırır. Aile de prostat kanseri öyküsü olması
da meme kanseri riskini arttırır (42-43).
Germ hücrelerindeki mutasyonlara bağlı geliĢen meme kanseri; meme kanseri
vakalarının %10‟unu oluĢturur (43, 47-48). Bunun 2/3- 3/4‟ü birer tümör baskılayıcı
gen olan ve sırasıyla 17. ve 13. kromozomlar üzerinde yer alan BRCA/1 ve 2 genlerinin
iĢlev görememesi sonucu oluĢur. Bu genler çift sarmal DNA tamirinde rol alırlar. Anne
veya babadan gelen bu genlere ait allellerden birinde mutasyonu olan kadınlarda yaĢam
boyu meme kanseri geliĢme riski yaklaĢık %50-87‟dir. BRCA/1 veya 2 mutasyonu olup,
meme kanseri geliĢen hastalarda diğer memede de kanser geliĢme riski yaklaĢık %50
civarındadır (43, 48). BRCA/1 veya 2 geninde mutasyon saptanmıĢ olması o kadının
hem memede hem de overde yüksek olasılıkla kanser geliĢebileceğini gösteren bir
iĢarettir. Bu olasılıklar meme kanseri için kadının ömrü boyunca %66-83 arası, over
kanseri için ise %22-45 arasındadır. Erkeklerde meme kanserinin de genetik mutasyonla
iliĢkili olduğu gösterilmiĢtir (42).
d. Çevresel Faktörler
Meme kanserine sebep olan çevresel faktörler fiziksel ve kimyasal özellikleri ile
karsinogenezi baĢlatabilmektedir. Bunlar arasında iyonize radyasyon, endüstriyel
kimyasal maddeler, organoklorinler, elektromanyetik alan, sigara, alkol ve virüsler gibi
etkenler sayılabilmektedir (9).
Ġyonize Radyasyon: Daha önce göğüs duvarına çeĢitli hastalıklar nedeni ile radyoterapi
almak, bu tedaviyi aldıktan 10 yıl sonra meme kanseri geliĢme riski çok artmaktadır
(42). Otuz yaĢından önce çok kez floroskopik akciğer filmi çekilmiĢ veya artrit,
13
dermatolojik hastalıklar için radyoterapi almıĢ olan kadınlarda doza bağlı olarak meme
kanseri geliĢme riski artar (43).
Sigara: Erken adölesan dönemden itibaren kullanılmaya baĢlanan sigaranın meme
kanserini tetiklediği düĢünülmesine rağmen konu ile ilgili yapılan çalıĢmalar net bir
fikir verememiĢtir. Norveç ve Ġsveç‟te 100.000 kadının katılımı ile yapılan bir çalıĢmada
genç yaĢta baĢlanan, 20 yıl ve üzerinde kullanılan sigaranın, sigara kullanmayan gruba
göre artmıĢ meme kanseri riskine sahip olduğu saptanmıĢtır. ArtmıĢ olan bu risk 20 yıl
ve üzerinde sigara kullanımında görülmemiĢ, ilk doğumdan sonra sigaraya
baĢlayanlarda görülmüĢtür. Bu da meme dokusunun karsinojenlere en çok erken puberte
ve gebelikte duyarlı olduğu fikrini vermiĢtir.
Alkol: Dolaylı etkisiyle meme kanseri etiyolojisinde yer aldığı düĢünülen alkolün
etkilerini östrojen üzerinden gösterdiği düĢünülmektedir. Key ve arkadaĢlarının yaptığı
bir meta analiz çalıĢmasında 98 çalıĢma değerlendirilmiĢ ve alkol tüketiminin fazladan
%22 risk oluĢturduğu saptanmıĢtır (9).
Virüsler: HMLV (Human mammary tumor like virus) ve MMTV (Mause mammary
tumor virus) sporadik meme kanserinin etiyolojisinde rolü olduğu düĢünülen iki
virüstür. MMTV farelerde kanıtlanmıĢ bir meme kanseri sebebi olduğundan benzer
virüsler uzun zamandır insan meme kanserinin de potansiyel nedeni olarak
araĢtırılmıĢlardır. Ayrıca bu virüslerin meme kanseri biyopsilerinin %38‟inde varlığının
gösterilmesi bu konudaki merakları arttırmıĢtır (9).
Hormon Replasman Tedavisi: Sağlıklı kadınlar menopoza girdiklerinde hormon
replasman tedavisi (HRT) olarak verilen östrojen, meme kanseri ve endometriyal kanser
riskinde artıĢa neden olur, fakat aynı zamanda, östrojen eksikliğine bağlı geliĢen
semptomları geçirir, osteoporozise bağlı ölümlerde azalmaya yol açar.
Daha önce meme kanseri için tedavi almıĢ veya halen almakta olan postmenopozal
kadınlarda HRT önerilmesi
bugün için tartıĢmalı
bir konudur, günümüzde
önerilmemektedir. Yapılan meta analizler oral kontraseptif kullanmanın (eskiden
kullanılan yüksek miktarda östrojen içeren) meme kanseri riskinde az bir artıĢa neden
olduğunu göstermektedir. Bu risk oral kontraseptiflere erken yaĢta baĢlayan ve uzun
süre kullananlarda daha fazladır (43).
Sosyoekonomik Düzey: Varlıklı ve sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan kadınlarda,
meme kanseri görülme sıklığının daha fazla olduğu ifade edilmektedir. Bu özelliğe
sahip olan ailelerin kızları daha iyi beslendikleri için daha erken yaĢta geliĢmekte ve
14
bunun sonucu olarak da daha erken yaĢta adet görmeye baĢlamaktadır. Ayrıca bu
çocuklar büyüdükleri zaman eğitim ve iĢ nedeniyle daha geç yaĢta evlendikleri için
daha geç yaĢta çocuk sahibi olmaları söz konusu olmaktadır (37, 49).
e. Psikososyal Faktörler
Yapılan bir meta analiz çalıĢmasında meme kanseri ile anksiyete/depresyon, çocukluk
çağı, aile ortamı, çekingen kiĢilik bozukluğu, inkar/baskılama, kızgınlık ifade biçimi,
stresli yaĢam ve ayrılık gibi psikososyal faktörler değerlendirilmiĢtir. Bunlar arasında
inkar/baskılama, ayrılık ve stresli yaĢam ile anlamlı bir iliĢki gösterilirken, çekingen
kiĢilik bozukluğu ile zayıf bir iliĢki gösterilmiĢtir. Stresli hayat, öfkeyi kontrol
edememe, depresyon gibi faktörlerin de meme kanseri geliĢimi ile ilgili olabileceği
tartıĢılmaktadır (50).
2.2.4. Meme Kanserinin Belirti ve Bulguları
EriĢkin sağlıklı bir kadında memeler simetriktir ancak tamamen eĢit değildir. Memenin
ölçüsü ve Ģekli kadının yaĢı, genetik yapısı, beslenme durumu, gebelik, laktasyon ve
menstruasyon durumuna bağlı olarak değiĢiklikler gösterir. Normal bir memenin dıĢ
görünüĢünde herhangi bir çekilme (retraksiyon), çökme veya kabarıklık bulunmaz (52).
Kadınlarda meme asimetrisi ve büyüklük farkı doğal olabilir fakat sonradan geliĢen
meme Ģekil ve büyüklük değiĢiklikleri dikkatle sorgulanmalıdır. Meme kanserinde
görülen diğer belirtiler Ģunlardır (9, 53-54).
Ülserasyon, kabuklanma, erozyonlar: Meme baĢı ve areola muayenesinde; ülserasyon,
kabuklanma, erozyonlar olabilir. Bu tamamen selim bir hadise olabileceği gibi meme
baĢının Paget hastalığının da bir belirtisi de olabilir.
Kitle: Genellikle serttir ve hareketsizdir. Ancak etrafındaki doku ile hareket eder ve bu
özelliği ile kolayca ayırt edilebilir. Çoğu kez ağrısızdır, geç dönemde ağrı görülebilir.
Tek taraflı ve süreklidir. Kitlenin sınırları çoğu zaman iyi tayin edilemez. Kısmen
belirlenebilir. Üzeri kaba ya da ince pürtüklü olabilir. Memenin büyüklüğüne bağlı
olmakla birlikte 1-2 cm büyüklüğündedir.
Ağrı: Hastaların büyük çoğunluğunda (%90) özellikle ilk dönemlerde memede ağrı
görülmez. Ağrı daha çok son dönemlerde görülmektedir.
Meme BaĢı Akıntısı: Meme kanserli kadınların ortalama %10 kadarında ilk belirti meme
baĢından olan akıntıdır. Bu duruma pek sık rastlanmaz. Kanserin neden olduğu meme baĢı
akıntısı hemen daima tek taraflı, spontandır.
Akıntının önemli bir özelliği de seröz, seröz-kanlı yada kanlı oluĢudur.
15
Forgue Belirtisi: Memenin üst kadranlarında yer alan tümörlerde meme baĢı tümörün
bulunduğu kadrana doğru çekildiğinde görülür. Böylelikle tümörün yer aldığı meme
yukarıda, dik ve dolgun bir görünüme sahip olur.
Meme Derisinde Ödem, Portakal Kabuğu Görünümü (Peau d’orange): Memenin
lenf damarlarına taĢınan tümör hücreleri lenf damarlarını tıkayarak lenfatik akımın
yavaĢlamasına yol açar. Bu durum deri ve deri altı dokusunun beslenmemesine neden
olur. Deri kalınlaĢır, kıl folikülleri içeri doğru çekilmiĢ gibi kalır. Bu durum deriye
portakal kabuğu görünümü kazandırır. Ġleri evre meme kanseri için bir belirtidir.
Meme BaĢında Retraksiyon: Memenin santral kadranında yer alan tümörlerin meme
baĢını içeri doğru çekmesiyle oluĢur. Bazı kadınlarda meme baĢı retraksiyonu yapısaldır.
Bunlar daima bilateraldir ve memelerin geliĢimi ile oluĢmuĢtur.
Deride Eritem ve Ülserasyon: Meme içinde büyüyen tümörün doğrudan meme
derisini infiltre etmesi ile oluĢur. Deri beslenmesi bozulduğu için önce deri kızararak
eritem, daha sonra bozulan deride ülserasyonlar baĢlar.
Lenf Nodlarında Büyüme: Tümörün lenf nodlarına metastazı sonucunda, lenf
nodlarının tıkanmasıyla geliĢir. Sert, 5mm‟den büyük lenf nodlarında metastaz
düĢünülmelidir.
2.2.5. Meme Kanserinde Tanı Yöntemleri
Meme kanserinde tanılama, KKMM (kendi kendine meme muayenesi), mamografi,
ultrasonografi, manyetik rezonans görüntüleme (MR), biyopsi yöntemleriyle konulur.
Kendi Kendine Meme Muayenesi (KKMM) : Erken tanıda değeri tam olarak ortaya
konmamasına rağmen tüm dünyada kadınların düzenli olarak kendi kendilerini muayene
etmeleri gerektiği konusunda fikir birliği vardır. Herhangi bir risk faktörü olmayan
kadınlar 20 yaĢından itibaren her ay düzenli olarak kendi kendini muayene etmelidir. Bu
uygulama hem ucuz hem de risksiz bir yöntemdir. Burada en büyük endiĢelerden birisi
ele gelebilecek kitlelerin normal olup olmadığının anlaĢılmasıdır. Ancak, her ay kendini
düzenli olarak muayene eden kiĢi, bir süre sonra kendi meme dokusunun özelliklerini
tam olarak tanımıĢ olacaktır. Bu sürecin sonucunda geliĢebilecek yeni bir kitle
saptanması mevcut kitlenin büyüklük ve Ģekil bakımından oluĢan değiĢiklikleri daha
rahat fark edecektir. Her kadın kendi meme muayenesinin zamanını tam olarak bilmeli
ve bu muayeneyi her seferinde aynı zamanda yapmaya özen göstermelidir. Bu dönem
adet gören kadınlarda; adetin bitiminden sonraki hafta, menapoza giren kadınlarda her
16
ayın aynı günü, emziren kadınlarda emzirmeyi takiben ve doğum kontrol hapı kullanan
kadınlarda ise yeni kutuya baĢlamadan önceki gündür (42).
Meme muayenesi gözle ve elle yapılmalıdır. Bu iĢlemler ayakta ve yatarak uygulanabilir.
Her iki pozisyonda da meme dokusunun kendisi, meme baĢları, meme cildi, meme altı
bölgeleri ve koltuk altı bölgesi dikkatlice muayene edilir. Bunun için muayenenin iyi
ıĢıklandırılmıĢ bir ortamda ve belden yukarı kısmının tamamen çıkarılmıĢ olarak
yapılması uygundur (42, 55).
Mamografi: Mamografi çekiminde amaç, memenin yüksek kalitede görüntüsünü
mümkün olan en düĢük radyasyon dozu ile elde etmektir. Tanı ve tarama amaçlı
uygulanabilir. Tarama amaçlı yapılan mammogramlar; Amerikan Kanser Derneğinin
belirlediği kriterlere göre;

20 yaĢ üzerindeki tüm kadınlar kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır.

20-39 yaĢ arası kadınlar, her 3 yılda bir hekim muayenesinden geçmelidir.

40 yaĢ ve üzeri kadınlar her yıl meme muayenesi ve mammografik inceleme
yaptırmalıdırlar (9,55).
Ailesinde özellikle menopoz dönemi öncesinde meme kanseri saptanan, geçirilmiĢ
meme kanseri öyküsü olan, geçirilmiĢ meme biyopsisinde atipik değiĢiklikler saptanan,
BRCA/1 ve BRCA/2 meme kanseri gen mutasyonu tespit edilen olgularda tarama
mammogramlarına 40 yaĢ öncesinde baĢlanmalıdır.
Ultrasonografi: Ultrasonografi yüksek frekanslı ses dalgaları kullanılarak yapılan bir
görüntüleme yöntemidir. Vücuda gönderilen ses dalgalarının yansımasıyla görüntü elde
edilir. Radyasyon riski taĢımaz. Meme görüntülemede genellikle mamografiyle birlikte
kullanılır. Meme dokusunun yoğun olduğu durumlarda mamografiye ek olarak meme
ultrasonografisine ihtiyaç duyulur. Genç hastalarda memenin görüntülenmesinde
kullanılacak ilk yöntem ultrasonografi olmalıdır. Mamografide saptanan kitlelerin içi
doku ile dolu (solid)/içi sıvı ile dolu (kistik) ayrımı önemli olup, bu ayrım ultrasonografi
ile yapılır. Yoğun meme dokusuna sahip hastaların yanı sıra, gebelerde ve emziren
kadınlarda, erkek meme dokusunu değerlendirmede, koltuk altı dokularını incelemede
de ultrasonografiden faydalanılır. Biyopsi uygulamaları sırasında ultrasonografi
rehberliğinde istenilen bölgeye ulaĢıldığı ve doğru yerden biyopsi alındığını görerek bu
iĢlemi gerçekleĢtirmek, diğer bir kullanım alanıdır (9).
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR): Manyetik rezonans görüntüleme manyetik
bir alanda, elektromanyetik radyo dalgalarının vücuda gönderilmesi ve geri dönen
17
sinyallerin görüntüye dönüĢtürülmesi temeline dayanan bir görüntüleme yöntemidir.
Manyetik rezonans görüntülemenin meme kanseri saptamadaki duyarlılığı %95-100
civarındadır (9).
Biyopsi: Görüntüleme veya muayene ile memede Ģüpheli bulgular saptandığında kesin
tanı için histopatolojik inceleme yapılması gerekir. Bunun için hücre veya doku
örnekleri alınmalıdır. Bu iĢleme biyopsi denir. Biyopsi iĢlemi sırasında görüntüleme
yöntemlerinden,
özellikle
de
ultrasonografiden
faydalanılır.
Ultrasonografi
rehberliğinde Ģüpheli alana iğne ile ulaĢılıp, biyopsinin doğru yerden alınması sağlanır.
Biyopsi bazen bir enjektör kullanarak, Ģüpheli alandan sıvı/hücre çekilerek yapılır. Bu
tür biyopsilere ince iğne aspirasyon biyopsisi denir. Özel bir iğne kullanılarak,
memedeki kitleden Ģerit Ģeklinde bir parça koparılarak yapılan biyopsiler ise, doku
biyopsisi olarak adlandırılır (42).
Ġnsizyonel ve eksizyonel olmak üzere iki tip biyopsi yöntemi vardır.
Ġnsizyonel biyopside amaç, saptanan Ģüpheli kitleden histopatolojik tanı koyduracak ve
immunhistokimyasal uygulamaları sağlayabilecek yeterli bir parçanın alınmasıdır.
Kitlenin tümünü çıkarmayı hedeflemez.
Eksizyonel biyopsideki amaç ise; saptanan Ģüpheli kitlenin tümünü çıkarmaktır. Asıl
amaç, kitleye histopatolojik tanı koyduracak materyalin elde edilmesi olmasına rağmen
ikincil amaç, kitlenin tamamen çıkarılarak cerrahi tedavinin sağlanmasıdır (9).
2.2.6. Meme Kanserinde Evreleme
Meme kanseri tanısı almıĢ hastaların baĢvurduğu dönemde hastalıklarının yaygınlık
derecesinin tespiti için kullanılan sınıflamaya evreleme denir. Evrelemenin yapılmasının
birçok yararı vardır:

Tedavi seçenekleri evrelere göre yapılmıĢtır, bu nedenle tedavi seçimi ve
planlaması kolaylaĢır.

Uygulanan tedavi etkilerinin takibine yardımcı olur.

Hastanın prognozu hakkında bilgi edinilir.
Klinik evreleme için kullanılan çeĢitli sistemler vardır. Dünya‟da ve ülkemizde en çok
kullanılanı UICC (Union International Contre Cancer) ve AJCC (American Joint
Committee on Cancer)‟nin biçimlendirdiği TNM sistemidir. Buna göre tümör T,
periferik lenf bezleri N (aksiller- internal mammarian- supraklavikular) , uzak
metastazlar M ile temsil edilir (9).
T: Tümörün büyüklüğünü gösterir.
18
Tx: Primer tümör değerlendirilememiĢtir.
T0: Primer tümör bulgusu yoktur.
T1,2,3,4: Tümörün artan boyutu ve lokal yayılımını ifade eder.
T1: Tümörün en büyük boyutu 2 cm‟den küçük.
T2: Tümörün en büyük boyutu 2 cm‟den büyük 5 cm‟den küçük
T3: Tümörün en büyük boyutu 5 cm‟den büyük
T4: Tümörün boyutu ne olursa olsun deri ya da göğüs duvarına invaze.
N: Bölgesel lenf bezi katılımını gösterir.
Nx: DeğerlendirilememiĢ lenf bezini ifade eder.
N1: Ġpsilateral lenf noduna (larına) mobil metastaz varlığı
N2: Ġpsilateral lenf noduna (larına) fiske metastaz varlığı, lenf nodları birbirlerine
veya diğer dokulara yapıĢık olabilir.
N3: Ġpsilateral internal mammaryan lenf noduna (larına) metastaz varlığı.
M: Uzak metastazı gösterir.
Mx: Metastaz değerlendirilmesi yapılamamıĢtır.
M0: Metastaz yok.
M1,2: Uzak metastaz durumunu ifade eder (Ġpsilateral supraklaviküler lenf noduna
yayılım uzak metastaz olarak nitelenir) (9, 56).
TNM Evre Grupları
EVRE 1: T1, N0, M0
EVRE 2A: T0, N1, M0__T1, N1, M0__T2, N0, M0
EVRE 2B: T2, N1, M0__T3, N0, M0
EVRE 3A: T0, N2, M0___T1, N2, M0___T2, N2, M0__T3, N1, M0___T3, N2, M0
EVRE 3B: T4, Herhangi bir N, M0__Herhangi bir T, N3, M0
EVRE 4: Herhangi bir T, Herhangi bir N, M1 (9).
2.2.7. Meme Kanserinde Tedavi Yöntemleri
Meme hastalıkları ilk çağlardan beri insanlığın ilgisini çekmiĢtir. Memedeki tümörlere
ait ilk yazılı bilgiler M.Ö.1600‟lü yıllara kadar uzanmaktadır. Bu kadar uzun süreden
beri bilgi sahibi olunan bu hastalığın baĢlangıçtaki tedavi yöntemleri genellikle tümörün
„dağlanması‟ veya „çıkarılması‟ Ģeklindeydi. Bu uzun geçmiĢ süresince, özellikle son
yüzyıl içerisinde modern cerrahinin geliĢmesine paralel olarak, meme kanserinin tanı ve
tedavisinde birçok olumlu değiĢiklikler meydana gelmiĢtir.
19
19. yüzyılın sonlarında meme kanserinin bölgesel bir hastalık olduğu ve lenf kanalları
yoluyla koltuk altına yayıldığı düĢünülmekteydi. Bu nedenle tedavi için tüm meme
dokusu üzerindeki deriyi de içine alacak Ģekilde, altındaki göğüs duvarı kasları ile
koltuk altındaki tüm dokular tek parça halinde çıkarılması gerektiğine inanılmaktaydı.
Bu yöntemle yapılan geniĢ dokuların çıkarıldığı ameliyatlar 1970‟li yıllara kadar yaygın
olarak uygulanmıĢtır. Ancak günümüzdeki bu yaklaĢım bazı istisnalar dıĢında tamamen
terk edilmiĢtir. Meme kanserinin cerrahi tedavisi son 25-30 yılda büyük oranda
değiĢmiĢtir. Çok büyük hasta gruplarıyla yapılan geniĢ kapsamlı araĢtırmalarda çok kötü
bir kozmetik görüntüye ve ciddi fonksiyon kayıplarına neden olan geniĢ ameliyatların,
hastaların toplam yaĢam sürelerine anlamlı bir katkı sağlamadığı anlaĢılmıĢtır.
Günümüzde meme kanserinin sadece memeyi tutan bir hastalık değil, aynı zamanda
lenf yolları ve bazen de kan damarları yoluyla tüm vücudu tutan bir hastalık olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle güncel tedavide; hastalıklı organın kısmen veya tamamen
çıkarılması ve koltuk altı lenf bezlerinin temizlenmesi öncelikle yapılmaktadır. Böylece
hastalığın bölgesel tedavisi tamamlanmıĢ olmakta ve kanserin evresi saptanarak,
yardımcı tedavilerin planlanması mümkün olabilmektedir (42).
Meme kanserinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi, ve hormonal tedaviler kanserin
evresine bağlı olarak tek baĢına ya da kombine olarak uygulanmaktadır. Cerrahi ve
radyoterapi lokal ve bölgesel hastalığın tedavisi için uygulanırken, kemoterapi ve
hormonal tedavi hastalığın sistemik kontrolü için uygulanır (44).
Meme Kanserinde Yapılan Cerrahi GiriĢimler
Meme kanserinin cerrahi tedavisinin yararlı biçimde yapılabilmesi için klinik olarak çok
ilerlememiĢ olması gereklidir (Erken Evre Meme Kanseri). Eğer fazlasıyla ilerlemiĢse
(Lokal Ġleri Evre Meme Kanseri; Metastatik Meme Kanseri) hastalara öncelikle ilaç
tedavisi (kemoterapi) uygulanabilir. Bu tedaviye iyi yanıt alınan belirli bir kesimde ise
sonradan uygun cerrahi tedavi yapılabilir. Cerrahi tedavide asıl hedefler; tam tedavinin
sağlanması, hastalığın evrelendirilmesi, yaĢam süresinin uzatılması veya hastalığın
tekrarlanmasının önlenmesidir. Meme kanserinde tümörün büyüklüğü ve vücuda
yayılımı, hastanın kansere bağlı yaĢam süresini belirleyen etmenlerdendir. Hastalığın
baĢlangıçta fark edilmesiyle tedavi imkanları ve seçenekleri artmaktadır. Böylelikle hem
daha uzun süre yaĢamın sürdürülebilmesi ve hem de yapılan cerrahi iĢlemin geniĢliğinin
küçülmesi mümkün olabilmektedir. Sonuç olarak hastaların meme kanserine olumsuz
bakıĢ açısı değiĢmektedir. Hastalığın daha erken dönemde fark edilmesinin daha iyi
20
kozmetik sonuçlar doğurduğu gözlenerek hastalar hem kendi kendine muayene
durumlarının hem de tıbbi kontrollerinin farkına vararak konforlu bir yaĢam sürme
imkanı artmaktadır (42).
Meme kanserinde yapılan cerrahi giriĢimleri gruplayacak olursak; meme dokusunu
koruyan ve korumayan ameliyatlar olarak iki gruba ayırmak mümkündür.
Memeyi Korumayan Ameliyatlar:
a. Basit Mastektomi: Meme, meme derisi, meme baĢı, aeorola ve pektoral fasyanın
çıkarılmasıdır (44).
Göğüs duvarı kasları ve koltuk altı lenf bezleri yerinde bırakılır. DıĢarıdan görüntü
olarak „Modifiye Radikal Mastektomi‟ den farkı yoktur.
Bu ameliyatın uygulandığı durumlar Ģöyle özetlenebilir:

Henüz çok baĢlangıç aĢamasındaki meme kanserleri (duktal karsinoma in situ)

Meme kanseri olmayan ancak çok yüksek risk faktörlerine sahip hastalarda
önleyici olarak memenin alındığı durumlar (profilaktik mastektomi)

Meme koruyucu tedaviden sonra tekrarlayan kanserler

Çok aĢırı ilerlemiĢ ve memede kapanmayan bir yara meydana getirmiĢ tümörler
(42).
b. Modifiye Radikal Mastektomi: Meme, meme derisi ve koltuk altı lenf bezlerinin
çıkarılmasıdır. Ancak pektoral kasların yerinde bırakılması sayesinde radikal
mastektomideki kötü, kozmetik görünüm oluĢmamaktadır.
Modifiye radikal mastektomi uygulanmıĢ hastalarda çeĢitli çalıĢmalarda belirtilen
ortalama yaĢama oranı %60-75, tedavi sonrasındaki tekrarlama riski %5-15‟tir.
Bu ameliyatın uygulandığı durumlar Ģöyle sıralanabilir:

Hastalığın meme içinde birbirine uzak birden fazla bölgede bulunması

Meme koruyucu tedavi ve ıĢın tedavisi sonucu kötü kozmetik görünüm
geliĢmesi olasılığı.

Çok büyük kitlesel tümörler.

Hastanın meme dokusunun tamamının alınması yönünde bir tercihte bulunması.

Meme koruyucu tedavinin uygulanmasında sakınca olan veya uygulanamadığı
durumlar( hamilelik, ileri akciğer hastalığı, daha önce ıĢın tedavisi uygulanmıĢ olması
vb.) (42, 44).
c. Radikal Mastektomi: Modifiye radikal mastektomiye ek olarak pektoral kasların da
çıkarılmasıdır. Günümüzde kullanılmayan bir yöntemdir.
21
Yapılan birçok araĢtırma hastaların yaĢam sürelerine fazladan bir katkı sağlamadığını
göstermiĢtir. Ameliyat çok büyük doku kayıplarına ve sonuçta da çok kötü bir görünüm
ve fonksiyon kaybına neden olmaktadır (42, 44).
Meme Koruyucu Cerrahi:
Bu yöntem sayesinde kanser çok daha küçük hacimli cerrahi giriĢimlerle tedavi
edilebilmekte, arkasından verilecek yardımcı tedaviler sayesinde de (kemoterapi,
radyoterapi, hormon tedavileri) hastaların çok daha konforlu ve uzun bir yaĢam
sürmeleri sağlanabilmektedir (42). Bu geliĢmelerin ıĢığında hastanın kendi meme
dokusunu yerinde bırakmayı hedefleyen meme koruyucu cerrahi artık günümüzde çok
daha artan bir sıklıkla hastalara önerilmektedir. Meme koruyucu cerrahide memenin
tamamı alınmamakta, onun yerine tümörün etrafından bir kısım sağlıklı meme
dokusuyla birlikte çıkarılmaktadır. Çıkarılan dokunun miktarı az bir sağlıklı dokudan
memenin dörtte birinin alınmasına kadar değiĢebilir. Cerrahiye gerektiğinde koltuk altı
lenf bezi temizliği, ilaç ve hormon tedavisi eklenebilir. Ancak bu tedavide en önemli
ayrıntı, cerrahiye ek olarak ameliyat edilen bölgeye doğrudan yoğun olarak ıĢın tedavisi
verilmesi zorunluluğudur. Bu iĢlemin hedefi; tümör kitlesinin cerrahi olarak
çıkarılmasından sonra olası tümör kalıntılarını ıĢın tedavisi ile ortadan kaldırılmasıdır.
Hastaların tedavi sonrasında ortalama yaĢama oranları memenin tamamının alınmasıyla
yaklaĢık olarak aynı olmasına rağmen (%65-75), hastalığın tekrarlama riski biraz daha
fazladır (%10-15). Tekrarlama riskini azaltarak meme dokusunun tamamı alınan
hastalarla benzer oranlara düĢürebilmek için mutlaka cerrahi sonrası ıĢın tedavisi
verilmesi gerekmektedir. Böylece hastalar hem benzer tekrarlama oranlarına sahip
olurken hem de kendi meme dokusuna sahip olduğunu görerek sosyal ortamlarda daha
rahat bir psikoloji içinde olabilmektedir (42).
Meme koruyucu ameliyat pek çok erken dönem meme kanserli hastaya uygulanabilir.
Ancak bazı durumlarda uygulanması sakıncalıdır. Bunlar:

Hastalığın meme içinde yaygın olarak (birbirine uzak birden fazla bölgede)
bulunması.

Hamilelik durumu.

Daha önce memeye ıĢın tedavisi uygulanmıĢ olması

Tümörün alınması durumunda memenin kozmetiğinin bozulmasına neden
olabilecek, meme boyutu ile tümör çapı arasında oransızlık olması.

5 cm‟ den büyük tümör varlığı.
22

Hastanın meme koruyucu tedaviyi istememesi (42).
Meme koruyucu cerrahiyi 6 gruba ayırmak mümkündür. Bunlar:
a.
GeniĢ Eksizyon (thylectomy): Kitlenin etrafındaki meme dokusu ile birlikte
çıkarılmasıdır.
b.
Lumpektomi: Tümörün etrafındaki normal meme dokusundan bir kabuk
oluĢturacak Ģekilde geçerek tüm çevresiyle çıkarılmasıdır.
c.
Kadranektomi: Tümörün bulunduğu meme kadranının, üzerindeki deri ve
altındaki pektoral fasya ile beraber çıkarılmasıdır.
d.
Segmental Mastektomi: Tümör üzerindeki küçük deri parçası ve tümör dokusu
ile etrafında sağlam cerrahi sınır sağlayacak meme dokusunun çıkarılmasıdır.
e.
Cilt Koruyucu Mastektomi: Meme dokusunun cildi koruyarak çıkarılmasıdır.
Bir periareolaral insizyon ile meme baĢı-areola kompleksi ve meme dokusu çıkarılır.
Çoğunlukla rekonstruktif bir teknikle birlikte uygulanır.
f.
Meme baĢı-areola koruyucu mastektomi: Ciltle birlikte meme baĢı ve areolayı
da koruyan ameliyatlardır. Ġntraoperatif radyoterapi önerilmektedir (44, 57-60).
Radyoterapi:
Meme kanserinde cerrahi ve radyoterapi lokal ve bölgesel hastalığın tedavisi için
uygulanırken, kemoterapi ve hormonal tedavi hastalığın sistemik kontrolü için uygulanır.
Meme kanserli hastalarda radyoterapi genellikle ameliyattan 6-8 hafta sonra yara
iyileĢmesi tamamlanınca baĢlanır (44).
GeçmiĢte mastektomi sonrası radyoterapinin, lokal yinelemeyi 2/3 oranında azalttığı
bilinmekle birlikte, hayatta kalma süresi üzerindeki etkisi tartıĢmalıydı. Bununla beraber
son zamanlarda yapılan çalıĢmalarda hem premenapozal hem de postmenapozal
kadınlarda, 5 cm‟den büyük tümörlerde, mastektomi sonrası yinelemeyi azalttığı,
hastalıksız sağkalımı arttırdığı ve hastaların meme kanserinden ölüm riskini azalttığı
belirlenmiĢtir (9).
Kemoterapi:
Meme kanserinde tedavinin seçimi için birçok faktör göz önüne alınmalıdır. Bu
faktörler seçilecek ilaç ve tedavinin yöntemini belirlemede çok önemlidir. Bunlar
arasında en önemlileri, koltuk altı lenf bezlerinin durumu, tümörün büyüklüğü, hastanın
yaĢı ve menapoza girip girmemesidir. Koltuk altı lenf bezleri tutulmuĢ tüm hastalar
bütün vücuda etki edecek bir tedavi (sistemik tedavi) almalıdır.
23
Bu tedavi ilaç tedavisi (kemoterapi), hormon tedavisi, bazı özel ilaçlar veya bunların
karması Ģeklinde olmaktadır. Çünkü lenf bezlerine atlamıĢ bir tümörün tekrarlama
ihtimali, atlamamıĢlara göre iki misli daha fazladır. Bu tedavi Ģekline (adjuvant)
destekleyici tedavi denmektedir (42).
Adjuvan kemoterapi: Kemoterapinin cerrahi ya da radyoterapiye ek olarak
kullanılmasıdır. Bunun amacı; kemoterapi hücerelerinin mikroskopik kalıntı ya da
metastazlarının yok edilmesidir. Adjuvant sistemik kemoterapi, koltukaltı lenf
bezlerinde tümör yayılımı olan her hastaya ve koltuk altı lenf bezlerinde tümör yayılımı
olmamasına rağmen tümörü 1 cm‟den büyük olan hastaların önemli bir kısmına
uygulanmaktadır (42, 56).
Neoadjuvan kemoterapi: Cerrahi ya da radyoterapiden önce uygulanan kemoterapidir.
Kombine kemoterapi: Kemoterapinin tek bir ilaç yerine birden fazla ilaçla birlikte
uygulanmasıdır. Bazı ilaçlar bu Ģekilde uygulandığında daha etkili sonuç verir (56).
Koltuk altı lenf bezlerinin yanında, tümörün büyüklüğü de tedavi seçiminde rol
oynamaktadır. Bazen tedavinin cerrahi uygulamadan önce yapılması, tümörün
büyüklüğüne göre uygulanmaktadır. Özellikle henüz baĢlangıç aĢamasında olan
tümörlerde (in situ tümörler) genellikle etrafa yayılım göstermediklerinden destekleyici
ilaç tedavisine gerek yoktur. Tümörün hormon reseptörlerinin de değerlendirilmesi
önemlidir (42).
Hormon reseptörü pozitif olan hastalarda kemoterapi etkinliğinin negatif olanlara göre,
daha düĢük olduğu bilinmektedir. Bu durum bu grup hastalarda endokrin tedavilerin
daha ön plana çıkarılmasını düĢündürmüĢtür (9).
Kemoterapi ilaçların uygulanması sırasında bir takım yan etkiler de ortaya çıkmaktadır.
Kemoterapi ajanları sıklıkla kemik iliğinde baskılanmaya (nötropeni, trombositopeni,
anemi), saç dökülmesi, bulantı, kusma, mukozit, ishal, kabızlık, tırnak değiĢiklikleri, cilt
renginde değiĢiklikler, iĢtahsızlık, halsizlik, damarsal bozukluklara neden olurlar. Ancak
bunların hepsinin bir arada olması gerekmez, yan etkiler kiĢiden kiĢiye farklılık gösterir
(42-43).
Hormoterapi:
Adjuvan hormoterapinin amacı, kanser hücrelerinin çoğalmasını sağlayan östrojen
hormonunun hedef organlar üzerindeki olumsuz etkisinden hastayı korumaktır. Bu
hücreler östrojen (ER) ve progesteron (PR) varlığına göre karakterize edilmektedir. ER
ve
PR
bulunmayan
kanser
hücrelerinde
yapılan
endokrin
tedaviden
yanıt
24
alınmamaktadır. Östrojenin hedef organlardaki etkisi premenapozal ve postmenapozal
kadınlarda, seçici östrojen düzenleyicisi olan oral tamoksifen kullanımı ile bloke
edilebilir. Bunlara ek olarak hormon reseptör durumu kemoterapiye yanıtın
değerlendirilmesinde önemlidir. Son 20 yılda, adjuvan kemoterapinin, ER pozitif meme
kanserli hastalara, ER negatif meme kanserli hastalara göre hayatta kalma süresinde
önemli bir avantaj sağladığı görülmüĢtür (9).
Endokrin tedaviyle anlamlı klinik yarar daha az yan etkiyle sağlanmakla beraber aynı
zamanda hastanın kemoterapiye baĢlama süresi de geciktirilmiĢ olur (43).
2.2.8. Meme Kanserinden Korunma ve HemĢirelik YaklaĢımı
Meme kanserinin insan yaĢamı açısından taĢıdığı riskler göz önüne alındığında erken
tanının büyük önem taĢıdığı görülmektedir. Erken tanı meme kanserinin tedavi
olanağını yükseltmekle birlikte; hastalığa bağlı olarak geliĢen ölümlerin azaltılmasında
etkili olmaktadır. Diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi, meme kanserinin yönetiminde
sağlık profesyonelleri birincil, ikincil ve üçüncül olmak üzere üç tip korunma düzeyi
üzerinde gerekli önlemleri alarak ve giriĢimleri planlayarak bu süreçte yer almalıdır (44)
a. Birincil Koruma: Bireyler bu korunma düzeyinde tamamen sağlıklıdır, henüz
hastalığa iliĢkin geri dönüĢümsüz gen mutasyonları vb. biyolojik olaylar baĢlamamıĢtır
(61).
Birincil
korumanın
esas
hedefi;
hastalığın
oluĢma sıklığının önlenmesi
ve
karsinogenezis sürecini baĢlatabilecek her türlü kanser yapıcı madde ve oluĢumla teması
engellemektir. Meme kanserinin oluĢumunda birçok risk faktörü belirlenmiĢtir. Henüz
spesifik nedeni bilinmemektedir. Kadınlar risk faktörlerinin bazılarını (yaĢ, cinsiyet,
menstrüel durum gibi) kontrol edemezler ancak bu konuda bilgilendirilmeleri risk
durumunun belirlenmesi açısından önem taĢımaktadır. Primer önlemlerde kontrol
edilebilecek risk faktörleri incelendiğinde; yaĢa göre önerilen kilonun korunması,
fiziksel egzersiz ve sağlıklı beslenmedir (düĢük yağlı, bol posalı beslenme). Adet gören
kadınların 20 yaĢından itibaren her ay adetin bitimindeki ikinci ya da üçüncü günde
yapacakları kendi kendine meme muayenesi (KKMM) erken tanı için önemli bir fırsattır.
Adet görmeyen kadınlar için ise ayın belirli bir günü seçilip, her ay atlamaksızın
KKMM yapmaları önerilmektedir (44).
Obezitenin önlenmesi ile ilgili diyetsel ayarlamaların yapılması, alkol alımının
kısıtlanması, adölesan ve eriĢkin dönemde fiziksel aktiviteye ayrılan zamanın
25
arttırılmasına yönelik yaĢam tarzında yapılabilecek değiĢiklikler de meme kanseri
geliĢme riskinin azaltılmasında faydası olacağı düĢünülen diğer yöntemlerdir (43).
KKMM yapılırken meme dokusu önce görsel olarak değerlendirilmeli, sonra yatar
pozisyonda el ile değerlendirilmeli en son olarak da ayakta el ile muayene yapılmalıdır.
Tüm bu bilgiler ıĢığında yapılacak olan halk sağlığı eğitim programlarında danıĢmanlık
hizmetleri yaygınlaĢtırılmalı ve bu sorumluluğu alacak ekipler oluĢturulmalıdır.
Kapsamlı risk danıĢmanlığı uygulanırken; iyi bir tanılama, bilgilendirme yapılmalı ve
bireye özgü bir plan yapılmalıdır (44, 60).
b. Ġkincil Koruma: Bireylerin, risk faktörlerine maruz kaldıktan sonra, vücudunda
biyolojik olarak hastalığın baĢladığı ancak henüz klinik olarak semptomların ortaya
çıkmadığı dönemde, hastalığın erken tanı ve tedavisi yaklaĢımıdır. Bu aĢamada, erken
tanı için “tarama” etkinlikleri çok önemlidir. Bireyler henüz klinik olarak yakınmaları
ve herhangi bir semptomları olmadığından kendilerini sağlıklı olarak algılamaktadır.
Ancak “uygun tarama” muayene ve testleri ile “preklinik lezyon ve bulgular”ın
saptanması mümkündür (61).
Bu önlemler kendi kendine meme muayenesinin yanı sıra; mamografi ve klinik
muayenenin yapılmasıdır. Yıllık mamografiler 40 yaĢ sonrası baĢlar ve kadının sağlıklı
bir yaĢam sürmesiyle devam eder. Mamografi memeye ait herhangi bir bulgunun
gerçekte meme kanseri olduğunu belirleme sürecidir. Klinik muayene hemĢire veya
doktor tarafından periyodik olarak sağlık kontrollerinde yapılır. 20-30 yaĢlarında her 3
yılda bir, 40 yaĢından sonra ise her yıl yapılmalıdır. Ailesel yatkınlığı olan kadınlarda
hekimin öngörmesi halinde mamografiye ek olarak Manyetik Rezonans (MR)
çekilmektedir (44, 62).
c. Üçüncül (Tersiyer) Koruma: Hastalığın klinik bulgu verdiği dönem için uygundur.
Hastalıklı bireylerin, uygun tedavi ve iyileĢtirme yaklaĢımları ile hastalığın olumsuz
sonuçlarından korunmasıdır. Bu aĢamada, hastalığın klinik olarak ortaya çıkmasından
sonra, bireylerin yaĢam sürelerinin uzatılması ve/veya yaĢam kalitelerinin artırılması
hedeflenmektedir (61).
Kanser hastasının etkin tedavi ve rehabilitasyon yöntemlerini kullanarak, hastalık
nedeniyle veya tedaviye bağlı olarak geliĢebilecek lenfödem, metastatik hastalık ve
ortaya çıkabilecek mantar enfeksiyonları gibi problemleri önlemek, erken ölümü
ertelemek ve olası komplikasyonları önlemek ve tedavi etme amaçlı olarak palyatif
26
bakım ilkeleri doğrultusunda hastaların yaĢam kalitesini en üst düzeyde tutmaktır (44,
62-63).
HemĢirelik YaklaĢımı
YaĢamı tehdit eden, hastalıktan korunma, teĢhis ve tedavi süreçlerinde fiziksel ve ruhsal
sağlığı olumsuz etkileyen, ölüme kadar giden önemli bir hastalık olan meme kanserinde
diğer sağlık problemlerinde olduğu gibi hemĢirenin rolleri yadsınamaz. Hastalık tanısı
öncesindeki koruyucu yaklaĢımlardan baĢlayarak, terminal döneme kadar her aĢamada
hemĢirelerin önemli rolleri bulunmaktadır. Bunlar;
1. Tüm kadınları, özellikle de ailede meme kanseri öyküsü bulunan ve meme kanseri
oluĢumunda risk grubunda olan kadınları, meme kanserinden korunma stratejileri
konusunda bilgilendirmek,
2. Meme kanserinin risk faktörleri, koruyucu önlemler (KKMM ve mammografi gibi)
ve taramalar hakkında eğitim aktiviteleri düzenleyerek farkındalığı arttırmak,
3. Hastaların klinik tanı ve prognozu bilme durumu, kayıpların algısı, acı çekme, ihmal
edilme, kontrol kaybına uğrama, içsel ve dıĢsal kaynakların eksikliği gibi hastada
geliĢen korkuları saptamak, hastanın önemli hastalıklar ve krizler ile ilgili geçmiĢ
deneyimleri, olumsuz duygularını paylaĢmasını sağlamak ayrıca hastanın suç ve ceza ile
ilgili yorumların açıklanması, intihar etme düĢüncesin varlığı, güven iyilik duygusu ve
kültürel inançların yeniden gözden geçirilmesi konusunda tedavi edici iletiĢim teknikleri
kullanmak,
4. Meme kanseri tanısı almıĢ hastaların fiziksel, ruhsal ve psikososyal gereksinimlerinin
farkında olmak ve hasta ve ailesine tanı ve tedavi aĢamasında eğitim ve danıĢmanlık
hizmeti vermek, ailenin gereksinim duyduğu alanların, ölüm konusundaki duygu ve
inançlarının, rol iliĢkilerinin değerlendirilmesini sağlamak ayrıca sosyo-ekonomik
durumun ve aile içi rollerin etkilenme durumunun stres durumunda ailenin kullandığı
baĢa çıkma davranıĢlarının, kayıpla ilgili duygu ve düĢüncelerin sorgulanmasını
sağlamak,
5. Meme kanseri tanısı almıĢ hastalara tedavi (kematorepi ve radyoterapi) hakkında
bilgi vermek, tedavinin yan etkileri, kontrollere gelme sıklığı, beslenme ve yaĢam
aktivitelerine yönelik eğitim vermek, tedaviden kaynaklı oluĢabilecek yan etkileri çok
sık ve yakından takip etmek, gözlemlediği bulguları ekibin diğer üyeleriyle paylaĢmak,
6. Hastaların tanı ve tedavi sırasında yaĢadığı güçlüklerle mücalede edebilmesi için
stresle baĢa çıkma stratejilerini öğretmek ve psikolojik dayanıklılığı arttırmaya yönelik
27
eğitimler vermek, hastaların destek kaynakları varsa farkına varmasını sağlamak yoksa
bireyi tedavi süreci boyunca desteklemek,
7. Meme kanseri tanısı almıĢ hastaların sağlık davranıĢlarını, hastalığa uyumunu, yaĢam
doyumunu ve yaĢam kalitesini arttırmalı, hastaya verilen bilginin zamanı ve miktarı
konusuna özen göstermeli, mümkün olduğunca kontrol duygusu ve geleceğe yönelik
umut verilmeli, karamsar/kötümser duyguları kabul etmeli hastanın bu duygularının
farkına varmasını sağlamalı ve bireye kendi yaĢam seçme Ģansı tanımalıdır.
Tanı konulduğu andan baĢlayarak, ölüm sürecini ve yas sürecini de kapsayan bakıma
palyatif bakım adı verilmiĢtir. Hastalığa bağlı olarak ortaya çıkan problemlerle
karĢılaĢan hasta ve ailede; ağrı ve diğer problemlerin, erken tanılama ve kapsamlı bir
değerlendirme ile: fiziksel, psikososyal ve spiritüel gereksinimlerin karĢılanması, acı
çekmenin önlenmesi ya da hafifletilmesine yönelik uygulamaların yer aldığı, yaĢam
kalitesini geliĢtirmenin amaçlandığı bir yaklaĢımdır. Meme kanseri tanısı almıĢ
hastalarda palyatif bakımın amacı, ortaya çıkan semptomları azaltmak, ağrının etkin
yönetimi, hastanın yaĢadığı emosyonel, spiritüel, psikolojik gereksinimleri hasta ve
aileyle tartıĢmak, aile ve arkadaĢlarıyla iliĢkileri arttırmak, ekip ile iliĢkileri
güçlendirmek, bireyin yaĢamını olabilecek en dolu ve aktif Ģekilde geçirmesini
desteklemektir (44).
2.3. STRES VE FĠZYOLOJĠSĠ
Stres, insan organizmasının iç ya da dıĢ etkenlere karĢı homeostatik dengeyi korumak
için verdiği bir seri reaksiyonları içerir. Organizmanın iç ya da dıĢından gelen,
organizmayı tehdit eden ve organizmada uyum reaksiyonlarını baĢlatan uyaranlara
stresör adı verilir. Stres evrensel bir deneyimdir ve yaĢamın doğal bir parçasıdır.
Organizmanın homeostatik dengesini tehdit eden, her stresöre karĢı oluĢturulan yanıt,
organizma için yaĢamsal önem ifade eder. Fransız fizyolog Claude Bernard, 19.
Yüzyılın ikinci yarısında stresi ifade etmiĢ ve organizmanın dengesini bozan uyaranların
strese neden olduğunu belirtmiĢtir. Belçikalı fizyolog Frederico 1877‟de stresi zararlı
etkenlere karĢı tepki olarak ele almıĢ, 1920‟de Walter Cannon, stres ile savaĢ ya da kaç
yaklaĢımını gündeme getirmiĢtir. Hans Selye de 1935‟de stresi her türlü uyarıya
organizmanın verdiği yanıt olarak ifade etmiĢtir. Özellikle 1980‟li yıllardan bu yana da
stres tıbbın çok güncel konularından biri haline gelmiĢ olup, stresin birçok hastalıkta
etkili olduğu düĢünülmektedir. Aynı dönemde stresten korunma/önlem büyük önem
28
kazanmıĢtır. Roy strese tepkilerin; bireyin psikolojik, fizyolojik gereksinimlerine ve
toplumdaki rolüne göre farklılık gösterdiğini ifade etmiĢtir (56).
Akademik çalıĢmalarda stresin “psikolojik bir kavram” olarak ele alınmasının sebepleri
vardır. Bunlardan bir tanesi toplayıcı bir özelliğe sahip olmasıdır. Stres, “endiĢe,
gerginlik, çatıĢma, duygusal çöküntü, ağır dıĢ Ģartlar, benlik tehdidi, engellenme,
güvenliğin tehdidi, uyarılma” yerine kullanılır. Bir diğer sebep ise stres kavramının,
psikolojik olayların fizyolojik belirleyicilerini gösterme imkanı vermiĢ ve bu
bağlantıların kurulmasını kolaylaĢtırmıĢ olmasıdır (64-65).
Sağlığı tehdit eden faktörlere karĢı önlem alma bir yaĢam biçimi olmalıdır. Stresörler,
organizmada yapısal ve kimyasal değiĢikliklere neden olur. Bu değiĢikliklerin temel
nedeni organizmanın;

Psikolojik

Fizyolojik

Sosyo-kültürel

Entellektüel

Spiritüel-Manevi gereksinimleri arasında dengeyi korumak, homeostazisi
korumak içindir. Bir baĢka ifade ile gereksinimler karĢılanmadığında strese neden
olmaktadır (56).
Stres ve bireysel psikolojik özelliklerin etkileĢimin de kiĢilere bağlı önemli farklılıkların
ortaya çıkması kaçınılmazdır. Aynı olaylar kiĢiden kiĢiye son derece farklı tepkilerin
ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Stresi meydana getiren dıĢ ve iç Ģartların kesiĢme
noktasını tanımak ve değerlendirmek için bazı kavramlar ortaya atılmıĢtır. Bunları bir
arada ifade eden kavramları Ģöyle sıralayabiliriz:
Stres toleransı (stress tolerance), ben kuvveti (ego-strength), engellenmeye tolerans
(frustration tolerance), kiĢisel zedelenebilirlik (personal vulnerability). KiĢilerde
tehdidin türüne bağlı olarak eĢikler oluĢur. KiĢilerin psikolojik açıdan farklı stres
vericilere karĢı, farklı zedelenebilirlik düzeylerine sahip olduğunu unutmamak gerekir
(64-65).
2.3.1. Streste Etiyolojik Faktörler-Stresörler:
a. Heredite ya da genetik faktörler
b. Fiziksel, biyolojik ve kimyasal faktörler

Bakteri, virus, parazit, toksinler

Kırık, doku ezilmesi gibi her türlü travma
29

Yanık, radyasyon X ıĢınları, sıcak, soğuk ve ağrı

Cerrahi giriĢim, elektro Ģok, ilaçlar ve organ kayıpları

Yetersiz ya da aĢırı beslenme ve vitamin eksikliği

Hormon vb.
c. Psikolojik faktörler

Bozuk sosyal iliĢkiler

Sosyal baskılar

Mahrum edilme

Hiddet, korku, endiĢe, hapis, izolasyon

Hastanede yatma

Beden bilincinin bozulması

UzaklaĢma
d. Kültürel faktörler

Kültür çatıĢmaları

Kültür Ģoku
e. Ekolojik faktörler
f. GeliĢim dönemleri ve fizyolojik değiĢiklikler

Menapoz

Andropoz

YaĢlılık

Gebelik
g. Normal yaĢamın getirdiği faktörler

Teknoloji

Trafik

Kalabalık
h. Hastalıklar

Özellikle kronik hastalıklar

Akıl hastalıkları
ı. Planlı aktiviteler

Rekabet sporları vb.
Görüldüğü gibi yaĢantıda pek çok neden stres faktörü olabilmektedir, ancak hiçbir
etiyolojik faktör tek baĢına hastalık nedeni olmamaktadır (56).
30
2.3.1.1. Strese Yanıt:
Stresin babası olan Selye, strese yanıtı LAS ve GAS ile ifade etmiĢtir. LAS: Lokal
Adaptasyon Sendromu, GAS: Genel Adaptasyon Sendromu‟dur. Organizmanın strese
verdiği her iki yanıtın temel nedeni, organizmayı korumaya dengede tutmaya yöneliktir.
LAS doku yaralanmalarında organizmanın verdiği lokal yanıt doku onarımıdır.
GAS üç aĢamada oluĢur:

Alarm reaksiyonu

Direnç evresi

Tükenme evresi
Alarm Reaksiyonu; kısa sürelidir ve organizmayı korumaya yönelik olarak bazı
değiĢiklikler görülür. Bu süreçte, kan basıncı yükselir, doku kanlanması artar, hücre
metabolizması hızlanır, kan Ģekeri yükselir, koagülasyon hızı artar ve biliĢsel aktivite
artar.
Direnç Evresinde; otonom sinir sistemi alarmı verdikten sonra, organizma kaçma ya da
savaĢma tepkisi verir ve adrenokortikal yanıtın hâkimiyeti ile organizma bir dizi etkinlik
içine girer. Organizmanın strese karĢı verdiği tepkilerin tümü organizmayı dengede
tutmaya, korumaya ve enerji gereksinimlerini karĢılamaya yöneliktir.
Tükenme Evresinde; strese karĢı direnç devam ettikçe adrenakortikal yanıt sonucu
oluĢan enerji kanalize edilebilir ya da edilemez. Bu evrede birey uyum sürecinde
yetersiz kalır, savunma iyice zayıfladığında bitkinlik/ tükenme aĢaması baĢlar. Bu
evrede zamanla fiziksel ve duygusal sorunlar baĢlar. BaĢlangıçta baĢ ağrısı, uyku
sorunları, bulantı, halsizlik ve hazımsızlık gibi sorunlar görülür. Uzun dönemde de kalp
hastalıkları, hipertansiyon, ülser ve genel sağlığın bozulması gibi durumlar ortaya çıkar
(56).
2.3.1.2. Stres ve Kanser
Psikolojik stres, insanların fiziksel, duygusal, zihinsel baskı altında olduğu zamanlardır.
Bazen psikolojik stresi yaĢamak normal olmasına rağmen, psikolojik stresi uzun süre ve
tekrar tekrar yaĢamak mental ya da fiziksel sağlık problemlerine neden olabilir.
Psikososyal stresin genel ve meme kanserinin etiyolojisinde rol aldığı düĢünülmektedir
(66-67).
Stres, bedenin bağıĢıklık sistemini bozarak kanserojen hücrelerin yerleĢmesine ve tüm
bedene yayılmasına yol açabilmektedir. Hayvan araĢtırmaları stres ile kanser arasında
bu tür bir iliĢki olduğunu göstermiĢtir. Kansere yatkınlığı olan fareler ile 400 gün süren
31
bir çalıĢmada, fareler yoğun kalabalık koĢullarda tutularak insanlar tarafından strese
maruz bırakılmıĢtır. Bu sürenin sonunda farelerin %90‟ında kanser geliĢmiĢtir. Oysa
sessiz, düĢük stres koĢullarında tutulan karĢılaĢtırma grubundaki farelerin sadece
%7‟sinde kanser geliĢmiĢtir. Ġnsanlarla yapılan çalıĢmalar da yaĢam stresi ile kanserin
görülme sıklığı arasında iliĢki olduğunu göstermiĢtir. Kanser tanısı konmuĢ hastaların
tanıdan bir yıl öncesinde çok fazla yaĢam olayı geçirdikleri saptanmıĢtır (28,67).
Stresin ortaya çıkmasına neden olan çeĢitli yaĢam olayları vardır. Bir çalıĢmada
sosyoekonomik
sorunların
stres
düzeyini
artırdığı,
böylece
meme
kanseri
oluĢturabileceği belirlenmiĢtir. BaĢka bir çalıĢmada ise, mamografi birimine baĢvuran
kadınların meme kanseri ile ilgili önemli sayılan risk etkenlerinin bulunmadığı; ancak
yoğun stres, yoksulluk, Ģiddet gibi etkenlerin olduğu bildirilmiĢtir (28).
Aydoğan ve arkadaĢlarının, 2013 yılında yaptıkları bir çalıĢmada, hastaların yaĢadıkları
günlük yaĢamdaki stres düzeyi ve meme kanseri arasında anlamlı bir iliĢki bulunmuĢtur
(13).
Bilge ve Çam‟ın 2008 yılında yaptığı çalıĢmada çalıĢmaya katılan kadınların %62‟si
kanserin en önemli nedeninin stres olduğunu belirtmiĢlerdir. Kadınların stresle baĢa
çıkma tarzları ve sağlıkla ilgili tutumlarının stresin kanser nedeni olma durumlarına
göre dağılımları incelendiğinde, stresin kanser nedeni olduğunu düĢünen bireylerin
stresle baĢa çıkmak için çaresiz yaklaĢım gösterdikleri ve geleneksel sağlık inanıĢlarına
sahip oldukları saptanmıĢtır (28).
2.4. PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK
FarklılaĢan düzeylerde
de olsa hemen hemen her birey yaĢamında stresi
deneyimlemekte, günlük sıkıntılardan daha ciddi düzeydeki travmatik olaylara kadar
birçok stresli durum bireyin iyi oluĢunu olumsuz yönde etkilemektedir. Strese verilen
tepkilerle birlikte stresin etkilerini azaltabilme ya da yok edebilme yetisi bireyler
arasında farklılık göstermektedir. Stres yaratan duruma uyum gösterme, onunla etkili bir
Ģekilde baĢa çıkabilme ve bu durumun etkisini kontrol ederek yeterlik gösterebilmeyi,
baĢka bir deyiĢle strese verilen tepkilerin olumlu tarafını ifade eden kavram psikolojik
dayanıklılık olarak adlandırılmaktadır (68).
Psikolojik dayanıklılık Rutter (1991) tarafından olumsuz yaĢam olayları veya zor
koĢullara uyum süreci ve sonucu olarak tanımlanmaktadır. Dayanıklılık; Klohnen
tarafından dıĢsal ve içsel stresörlere karĢı baĢarılı ve esnek bir uyum sağlama kapasitesi
32
olarak tanımlanmıĢtır. Diğer taraftan Beardslee ve Gladstone (2001) dayanıklılığın
artmasıyla hayat olaylarına uyumun artacağını vurgulamıĢlardır (69-72).
Psikolojik dayanıklılık (resilience), bir olumsuzluk durumu ile karĢı karĢıya
kalındığında, risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin etkileĢimi sonucu oluĢan süreçte,
bireyin
hayatındaki
değiĢikliğe
uyum
göstermesini
içermektedir.
Psikolojik
dayanıklılıkla ilgili yapılan çalıĢmalar risk karĢısında bireyin uyum göstermesi üzerine
odaklanmıĢtır. Stresli yaĢam olaylarının neden olduğu risk faktörleri ve riskin olumsuz
etkilerini hafifleten koruyucu faktörler, geliĢimsel bir süreç olarak da tanımlanan
psikolojik dayanıklılık kavramına katkıda bulunmaktadırlar (16).
Psikolojik Dayanıklılığın GeliĢiminde Risk ve Koruyucu Faktörler
Sağlam‟a (2012) göre psikolojik dayanıklılık, riskli durumların olumsuz etkilerini
azaltan, birçok risk ve koruyucu faktör arasındaki etkileĢimi içine alan bir uyum
sürecidir. Bu uyum sürecinde bireysel özellikler kadar ailesel ve toplumsal özellikler de
büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle kiĢinin psikolojik dayanıklılık düzeyini etkileyen
faktörlerin bilinmesi, psikolojik dayanıklılığın anlaĢılması için atılan önemli bir adımdır
(73).
Psikolojik dayanıklılığın geliĢiminde, maruz kalınan riskler ve bu risk faktörlerinin
olumsuz etkilerinin azaltılmasında ya da ortadan kaldırılmasında koruyucu faktörlerin
bulunması önemlidir. Risk, psikolojik dayanıklılığın oluĢabilmesi için bir önkoĢuldur.
Risk; negatif bir sonuç görülme olasılığını artıran bir ya da daha fazla faktörün ya da
etkinin varlığı; bir baĢka deyiĢle, bir problemin oluĢma, devam etme ya da daha kötüye
gitme olasılığını artıran herhangi bir olay, durum ya da deneyim anlamına gelmektedir.
Koruyucu faktörler ise risklerin ve kötü koĢulların olumsuz etkilerini azaltan ya da ortadan kaldıran faktörlerdir Bu bilgiler doğrultusunda ġekil 1‟de psikolojik dayanıklılık
modeli verilmiĢtir (74).
33
Risk Faktörleri
Koruyucu Faktörler
Stresörler
Sıkıntı/ Kayıp
YaĢam olayları/ Fakirlik
Akrabalık iliĢkileri
Psikolojik
Dayanıklılık
Faktörleri
KiĢisel
Aile/ArkadaĢ
Sosyal/Ekonomik
Kültürel/ Sistemik
Maneviyat
Posttravmatik
OlgunlaĢma
Homeostazis
Psikolojik
Dayanıklılık
Bozulma
Disfonksiyon
Mental Hastalık
ġekil 1.1. Psikolojik Dayanıklılık Modeli ( Stewart 2010)
Yapılan çalıĢmalarda, bazı ortak risk faktörleri ve koruyucu faktörler üzerinde durulmuĢtur. Bu çalıĢmalar sonucunda hem risk hem de koruyucu faktörler üç baĢlık altında toplanarak açıklanmıĢtır. Bunlar; bireysel, ailesel ve çevresel faktörlerdir.
Bireysel risk faktörleri; gebelikte annenin alkol/ilaç kullanımı, adölesan gebelik, prematüre doğum, geçimsiz bir mizaca ya da utangaç bir kiĢiliğe sahip olma, düĢük IQ seviyesi, kronik ya da ruhsal bir hastalık, madde kullanımı, akademik baĢarısızlık ve etnik
bir gruba mensup olmadır.
Bireysel Koruyucu Faktörler; stresle karĢılaĢtığında bireyi koruyan ve kökenini bireyden alan faktörlerdir. Bunlar, iyi düzeyde zeka/biliĢsel yetenek, akademik yeterliliğin
olumlu algılanması, yüksek benlik saygısı, gelecek için plan yapma ve iyimser olma,
kendi yaĢamı üzerinde kontrol sahibi olma, mizah duygusuna ve etkili problem çözme
becerilerine sahip olma, empati, sorumluluk ve yardımseverlik duygusudur.
Ailesel risk faktörleri; en az dört çocuklu kalabalık aileye sahip olma, iki çocuk arasındaki sürenin 2 yıldan az olması, ruhsal/kronik bir hastalığı olan anne-babaya sahip
olma, madde kullanan ya da suç iĢlemiĢ ebeveyne sahip olma, evlat edinilme, ebeveynlerin boĢanması, ölümü ya da tek ebeveyne sahip olma, ailesel Ģiddete maruz kalma gibi
faktörlerdir.
Ailesel Koruyucu Faktörler; bu risk faktörlerine karĢılık ailesel koruyucu faktörler ise,
olumlu anne-çocuk iliĢkisi, çocukların geleceği için ailenin olumlu beklentiler kurması,
aileyle birlikte yaĢama, iyi eğitimli anne ve babaya sahip olma gibi özelliklerdir.
34
Çevresel risk faktörleri; düĢük sosyo-ekonomik durum, fiziksel ve cinsel yönden suistimal, yoksulluk, evsizlik, çocuk ihmali, yetersiz beslenme, olumsuz akran desteği ve
toplumsal Ģiddete maruz kalma gibi faktörlerdir.
Çevresel koruyucu faktörler; bir yetiĢkinle olumlu iliĢkiye sahip olma, olumlu toplumsal destek, olumlu okul iliĢkileri, olumlu arkadaĢ desteği ve olumlu bir rol modelinin olması gibi özelliklerdir.
Söz edilen faktörlere bakıldığında, bireysel, ailesel veya çevresel bir özellik olumluysa,
bireyin sağlıklı geliĢimine katkıda bulunduğu ve psikolojik dayanıklılık düzeyini artırdığı görülmektedir. Buna karĢın sözü edilen faktörler bireyi olumsuz etkilediğinde, ruhsal sağlığı bozulmakta ve psikolojik dayanıklılığı azalmakta ya da yok olmaktadır. Bu
nedenle benzer riskler ya da benzer olumsuz koĢullarda yetiĢen bireylerin de yaĢamda
baĢarılı olabilmeleri, geliĢimlerini sağlayabilmeleri ve psikolojik yönden dayanıklı olabilmeleri için, bu risk faktörlerinin ve koruyucu faktörlerin bilinmesi gereklidir (75-77).
Psikolojik dayanıklılıkla ilgili yapılan çalıĢmalarda, psikolojik dayanıklılık düzeyleri
yüksek bireylerin, karĢılaĢtıkları yoksulluk, Ģiddet, hastalık ve daha pek çok stresli
yaĢam olayıyla, daha baĢarılı bir biçimde mücadele ettikleri saptanmıĢtır. Bu bireylerin,
aynı zamanda etkili problem çözme yeteneği ve etkili kiĢiler arası iletiĢim becerileri gibi
olumlu özelliklere sahip oldukları vurgulanmıĢtır (78).
Benzer olumsuz olaylar yaĢayıp da baĢarısız olmuĢ bireylerin psikolojik dayanıklılık
düzeylerinin geliĢtirilerek, karĢılaĢtıkları sorunların üstesinden daha kolay gelecekleri
ya da bu streslerden en az zararla kurtulabilecekleri çalıĢmalarla ortaya konmuĢtur.
BaĢlangıçta olumsuz duygu durumları yaĢamakla birlikte, kiĢiler bu tür stres yaratan
olaylar ile hayatlarını değiĢtirebilen durumlara, zaman içerisinde çoğunlukla uyum
sağlayabilmektedirler. Bu uyumun sağlanmasında en temel faktör, kiĢilerin bir takım
adımlar atmasını gerekli kılan, çaba, zaman gerektiren ve devam eden bir süreç olan
psikolojik dayanıklılık olgusudur (79-80).
Bazı insanlar felaket karĢısında sakin görünmeye çalıĢır, bazıları ise darmadağın
görünür. Problemlerle baĢa çıkma kabiliyeti olan dayanıklı insanlar, iĢ kaybı, finansal
problemler, hastalık, doğal afet, tıbbi acil durumlar, boĢanma veya sevdiği birinin kaybı
gibi problemlerle ve zorluklarla baĢ etmek için kendi güçlerini ve becerilerini
kullanabilirler ve sakinliklerini korurlar. Dayanıklı olmayan insanlar ise; sorunlar
üzerinde durmak ve onlarla baĢa çıkmak için sağlıksız baĢ etme yöntemleri kullanırlar.
35
Genellikle bu kiĢiler sıkıntılarından kurtulabilme konusunda yavaĢtır ve bu deneyimler
sonucunda daha çok psikolojik stres yaĢarlar (81).
Psikolojik dayanıklılığı olan bireylerin doğuĢtan getirdiği ve sonradan kazandığı bazı
özellikleri vardır. Aslında bu özellikler tüm bireylerde mevcuttur fakat bu özelliklerin,
bireyin sıkıntılarının üstesinden gelebileceği düzeyde olması önemlidir. Bu da koruyucu
faktörlerin yeterince bulunmasıyla sağlanabilmektedir.
Psikolojik dayanıklılığa sahip bireylerin özellikleri Ģu Ģekilde tanımlanabilir:
1. Duygusal Farkındalık: Ne hissettiklerini ve bunu neden hissettiklerini anlarlar.
2. Azim: DıĢsal etkenler ya da içsel stratejiler üzerinde çalıĢıyor da olsalar, eylem odaklıdırlar, sürece güvenirler ve pes etmezler.
3. Ġçsel Kontrol Odağı: DıĢ etkenler yerine kendilerine inanırlar, kendi hayatlarının
kontrolü ellerindedir.
4. Optimizm: Çoğu duruma iyimser bakarlar ve kendi güçlerine inanırlar.
5. Destek: Kendi baĢlarına güçlü bir birey olmaya yatkınken, sosyal desteğin değerini
bilirler ve arkadaĢ ve aile desteğiyle donanırlar.
6. Mizah AnlayıĢı: Hayatın zorluklarına gülebilirler.
7. Perspektif: Psikolojik olarak dayanıklı insanlar onları reddetmek yerine hatalarından
ders çıkarırlar, engelleri mücadele olarak görür ve zorlukların onları daha da güçlendirmesine izin verirler. Aynı zamanda kendilerini kurban olarak görmek yerine hayat mücadelesinde kendi anlamlarını bulurlar.
8. Maneviyat: Maneviyatınızla iletiĢimde olmak psikolojik dayanıklılığınızla bağlantılıdır (özellikle de içsel olarak bağlıysanız ve yalnızca üstünkörü bir Ģekilde faaliyetlere
katılmıyorsanız). Bu demek değil ki ruhani olmayan insanlar duygusal olarak dayanıklı
da olamazlar, yalnızca bu bağlantı yakalanmalıdır (82).
Psikolojik dayanıklılığı olan bireyler ortama daha hızlı uyum sağlayabilmektedir. Bireyin ortama uyum sağlaması sonraki hayatında risk faktörlerinden etkilenmemesine, psikolojik olarak dayanıklı hissetmesine ve olumlu yönde hayatını sürdürmesine yardımcı
olmaktadır (73).
36
Yine psikolojik olarak dayanıklı kimselerin dayanıksız kiĢilere göre; daha iyimser, daha
iyi sosyal becerilere, daha iyi sorun çözme becerisine, daha yüksek benlik saygısına ve
öz yeterlilik duygusuna sahip oldukları ayrıca daha yüksek akademik baĢarıya, daha
yüksek zeka düzeyine sahip oldukları, daha fazla olumlu gelecek yönelimine ve daha
fazla sosyal desteğe sahip, daha duyarlı kimseler olduğu belirtilmektedir (69).
Psikolojik dayanıklılığın geliĢimi, içsel ve dıĢsal birçok değiĢkenin bir araya gelerek
oluĢturduğu koruyucu faktörlerin varlığıyla önemli ölçüde bağlantılıdır. Sosyal yeterlilik, problem çözme becerileri, özerklik, yaĢamda anlam algısı, benlik saygısı, olumlu bir
aile iklimi, sosyal destek ve etkili sağlık ve bakım hizmetleri gibi koruyucu faktörler
bireyin strese daha olumlu tepkiler vermesinde iĢlev görmektedir. Bununla birlikte bireyin ilgilendiği ya da yapmaktan zevk duyduğu faaliyetlerin olması da stres yaratan durumlara uyum gösterilmesinde bir destek sağlamaktadır (68).
Dayanıklılığı geliĢtirmek için önerilen yollar Ģöyledir (83):
1. Ġnsanlarla iliĢki kurmak
KiĢinin aile bireyleri ve arkadaĢlarıyla iyi iliĢkilere sahip olması önemli bir dayanıklılık
göstergesi olarak ele alınmaktadır. Bu nedenle insanların dayanıklılık düzeylerini
arttırmak için diğerleriyle iyi iliĢkiler kurabilmelerini sağlayacak yardım ve giriĢimlerde
bulunulması önemlidir.
2. Kriz durumlarını baĢa çıkılmaz durumlar olarak görmemek
YaĢamda gelgitler kaçınılmazdır. Herkes yaĢamda birtakım zorlu anlar yaĢayabilir.
Bireyler olarak bu gerçeği değiĢtiremeyiz. Fakat bu tür durumları algılayıĢımız,
yorumlamamız ve tepki vermemizin Ģeklini değiĢtirebiliriz. YaĢamın olumsuz anlarını
çözülmez, içinden çıkılmaz durumlar olarak görmeye baĢladığımız anda atacağımız
olumlu adımlar ya sınırlanmıĢ ya da ketlenmiĢ olacaktır.
3. DeğiĢimin kaçınılmaz olduğunun kabulü
YaĢamda emin olunabilecek tek gerçek varsa her Ģeyin sürekli bir değiĢim içinde
olduğudur. Onun için olumsuz bir takım yaĢam olayları yüzünden kiĢi bazen kendisi
için belirlemiĢ olduğu hedeflere ulaĢamayabilir.
KiĢinin
değiĢtiremeyeceği
durumları
kabul
edip,
değiĢtirebilecekleri
üzerine
odaklanması kendi dayanıklılığı için önemli bir göstergedir.
37
4. Hedefleri belirlemek
YaĢamda kiĢinin hedeflerinin olması ve kendisine hedef belirleyebilmesinin önemli bir
dayanıklılık göstergesi olduğu belirtilmektedir. Bir amaç belirleyebilen kimse hem
hedefleri doğrultusunda yaĢama daha sıkı tutunur ve gelecek yönelimi artar hem de
kiĢisel yaĢam zamanını yapılandırabilir. Belirlenen amaç ve hedeflere ulaĢmak için
çalıĢan bir kimse hedeflere ulaĢmak için çalıĢacak, bu çalıĢma ve kazanımlar kendi
baĢlarına birer mutluluk kaynağı olacaktır.
5. Kararlı adımlar atabilmek
Bazı insanlar sorunlarla karĢılaĢtığında pasif kalarak, problemlerin kendi kendilerine
çözülmelerini bekleyebilmektedir. Problemler karĢısında bu tür bir yaklaĢım
dayanıksızlık
göstergesidir.
Herhangi
bir
sorunla
karĢılaĢıldığında
problemin
çözümünün gerekleri doğrultusunda kararlı adımlar atabilmek ise bir dayanıklılık
göstergesi olarak ele alınmaktadır.
6. Sorunlar kendini keĢfetmenin bir yolu olarak görmek
YaĢamda sorunla karĢılaĢmamıĢ, korunaklı bir hayat yaĢamıĢ birisi kendisi hakkında
bilgi sahibi olma konusunda fırsatı olmamıĢ bir kimsedir. Sorunlar aynı zamanda
insanın kendisiyle ilgili bilgiler edinebildiği birer fırsattır. Problem durumlarını bu
Ģekilde değerlendirebilenler dayanıklı kimselerdir.
7. Ġnsanın kendisi hakkında olumlu bir görüĢü olması
Ġnsanın, sorunlarını çözebileceği ve halledebileceği yönünde kendine ve yeteneklerine
güveni, önemli bir dayanıklılık göstergesidir. Zaten problemlerini baĢarılı bir biçimde
çözebilmesi için kiĢinin her Ģeyden evvel bunu yapabileceğine inanması gerekir.
Kendisi hakkında böyle bir inanca sahip olmayan biri, sorunların çözümünde adım
atmaktan çekinir.
8. Olaylara geniĢ bir zaman diliminden bakabilmek
Olumsuz yaĢam olaylarıyla karĢılaĢan kimseler olayı dar bir zaman diliminde
değerlendirdiğinde, yaĢadığı olay, gerçek boyutlarından büyükmüĢ gibi görünür. Onun
için yaĢanılan problem durumlarını geniĢ bir zaman ve bağlam içerisinde
değerlendirebilmek, önemli bir dayanıklılık göstergesidir. Böyle yapabilenler,
problemin anlık duygusal yükünden bağımsız olarak olayı gerçek boyutlarında
algılayabilir. Olumsuz olaylara hem geniĢ bir zaman diliminden bakabilmek, hem de
onları zamansal bir bağlamda ele alabilmek kiĢinin üzerindeki negatif etkilerinin
azalmasını sağlayacaktır.
38
9. Ġyimser olmak
Olaylara ve çevresine karĢı iyimserlikle bakabilmenin, önemli bir dayanıklılık
göstergesi olduğu belirtilmektedir. Ġyimser kimseler iyi Ģeyler olacağı beklentisine
sahipken kötümserler kötü Ģeyler olacağına sahiptirler. Onun için kiĢinin iyimserlik
geliĢtirebilmesi ve geleceğe umutla bakabilmesi önemli bir dayanıklılık göstergesi
olarak kabul edilmektedir.
10. Kendine iyi bakmak
Antik bir öğüt olan kendine iyi bakmanın da önemli bir dayanıklılık göstergesi olduğu
söylenmektedir. Ġnsanın kendi duygularına ve gereksinimlerine duyarlı olması, kendine
zaman ayırması, spor yapması ve hoĢlandığı etkinliklerde bulunması kiĢinin kendine iyi
bakması olarak değerlendirilebilir. Kendini bu Ģekilde hem bedenen hem de ruhen zinde
tutan bir kimse karĢılaĢtığı problem durumlarının çözümüyle uğraĢmak konusunda hem
daha istekli hem de daha gayretli olacaktır.
39
3. GEREÇ VE YÖNTEMLER
3.1. AraĢtırmanın Türü
AraĢtırma, meme kanseri tanısı almıĢ hastaların teĢhisten önce stresli yaĢam olaylarıyla
karĢılaĢma durumlarını incelemek ve psikolojik dayanıklılık düzeylerini belirlemek
amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıĢtır.
3.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yer ve Zaman
AraĢtırma, ġubat 2012- Haziran 2013 tarihleri arasında Adana Numune Eğitim ve
AraĢtırma Hastanesi‟nin Onkoloji Servisi ve Polikliniği, Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi Balcalı Hastanesi‟nin EriĢkin Onkoloji Servisi ve Polikliniğinde yapılmıĢtır.
3.3. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi
Adana Numune Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Balcalı Hastanesi EriĢkin Onkoloji Servisinde ve Polikliniğinde, araĢtırmanın yapıldığı
tarihlerde, yatarak ve ayaktan tedavi alan meme kanseri tanısı almıĢ, tüm hastalar
araĢtırmanın evrenini oluĢtururken, araĢtırmanın örneklemini ise; araĢtırmaya katılmayı
kabul eden ve çalıĢmaya alınma ölçütlerini karĢılayan 201 hasta oluĢturmuĢtur.
ÇalıĢmaya alınma ölçütleri:

ÇalıĢmaya katılım için gönüllü olmak

Meme kanseri tanısı almıĢ olmak

18 yaĢ ve üstünde bulunmak

ĠletiĢim engeli olmamak

Ruhsal bozukluk tanısı ve tedavisi almamak
ÇalıĢmadan dıĢlanma ölçütleri:

Türkçe konuĢma-anlama probleminin olması

Mental retardasyonun olması.

Demans ya da Alzheimer tanısı almıĢ olması.

ĠletiĢime engel olacak kadar iĢitsel, görsel ve biliĢsel fonksiyon bozukluğu
olması.
40

Hastanın terminal dönemde olması.

ÇalıĢmaya katılmayı kabul etmemesi
3.4. Verilerin Toplanması
AraĢtırma, tanımlayıcı bir araĢtırma olarak tek aĢamada yapılmıĢtır. Her hasta ile
iletiĢimi engelleyecek unsurların bulunmadığı, mahremiyete özen gösterildiği bir
ortamda, yüz yüze görüĢmeyle veriler toplanmıĢtır. Veriler, araĢtırmacılar tarafından
hazırlanan „‟KiĢisel Bilgi Formu‟‟, hastaların teĢhisten önce yaĢadıkları stresli yaĢam
olaylarını saptamak amacıyla oluĢturulan „‟Stresli YaĢam Olayları Formu‟‟ ve hastaların
psikolojik dayanıklılık düzeyini belirlemek için „‟YetiĢkinler Ġçin Psikolojik
Dayanıklılık Ölçeği‟‟ uygulanarak toplanmıĢtır.
3.4.1. KiĢisel Bilgi Formu
AraĢtırmacılar tarafından hazırlanan bu formda, hastaların demografik özellikleri,
hastalığın evresi ve bu süreçte gördükleri tedavi yaklaĢımları, destek kaynaklarının olup
olmadığı, hastalık ve stres hakkındaki düĢünce ve tutumları ayrıca hastalığın hastaların
iĢ ve evdeki sorumluluklarını etkileyip etkilemediğini öğrenmeye yönelik verilerin
toplanması amaçlanmıĢtır. Formda hastaya yönelik olarak, hastanın yaĢı, cinsiyeti,
medeni durumu, eğitim durumu, meslek, ekonomik durumu gibi kiĢisel özelliklerin
sorulduğu soruların yanında yaĢadığı yer, birlikte kaldığı bireyler, hastalığın evresi ve
hastanın tedavi surecindeki durumu, intihar etme davranıĢı, hastalığın hastanın
yaĢamına kattığı olumlu ve olumsuz düĢünceler ve davranıĢların bulunduğu toplam 24
soru yer almaktadır (EK-1).
3.4.2. Stresli YaĢam Olayları Formu
AraĢtırmacılar tarafından literatür doğrultusunda hazırlanan bu form, hastaların hastalık
ortaya çıkmadan son 1 yıl içinde ya da önceki yıllarda yaĢadığı stresli bir yaĢam
deneyiminin olup olmadığını saptamaya yönelik oluĢturulmuĢtur (77,84-85). Bu formun
oluĢturulmasında öncelikle Stresli YaĢam Olayları Tarama Formundan (Stressful Life
Experiences Screening=SLES) yararlanılmıĢtır ve bunun yanı sıra araĢtırmanın amacına
uygun bir biçimde literatür doğrultusunda ek sorular dahil edilmiĢtir ve form toplam 44
stresli yaĢam olayını sorgulamaktadır. AraĢtırmacı tarafından hazırlanan formda ayrıca,
41
SLES formundan farklı olarak, stresli yaĢam olaylarını son 1 yılda, daha önceki yıllarda
ve hiç olmadı Ģeklinde üç farklı kategoride değerlendirmesi sağlanmıĢtır (EK-2).
3.4.3. YetiĢkinler Ġçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği
YetiĢkinler Ġçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ), Friborg ve arkadaĢları (2003)
tarafından geliĢtirilmiĢtir ve beĢ boyuttan oluĢmaktadır. Bunlar; „kiĢisel güç‟, „yapısal
stil‟, sosyal yeterlilik‟, „aile uyumu‟ ve „sosyal kaynaklar‟ boyutlarıdır. Ölçek,
bireylerdeki psikolojik dayanıklılık düzeyini ölçmeyi amaçlar (86). Türkiye‟deki
geçerlilik ve güvenirlik çalıĢması ve çevirisi, 2011 yılında Basım ve Çetin tarafından
yapılan YPDÖ, 33 maddeden oluĢmaktadır (25). Ölçeğin belirlenmiĢ bir minimum ve
maximum puan aralığı ya da kesme puanı bulunmamaktadır. Değerlendirmede puanlar
arttıkça psikolojik dayanıklılık artmakta, puanlar azaldıkça psikolojik dayanıklılık
azalmaktadır. Ölçeğin güvenilirliği için toplam Cronbach Alfa katsayısı 0.86
bulunmuĢtur. Bizim çalıĢmamızın Cronbach Alfa Katsayısı 0.82 olarak bulunmuĢtur.
Friborg ve arkadaĢlarının (2005) yaptıkları çalıĢmada „kiĢisel güç‟ boyutu „kendilik
algısı‟ ve „gelecek algısı‟ biçiminde ikiye ayrılmıĢ ve toplam altı boyutlu bir yapı ortaya
çıkmıĢtır. Ölçekte, „yapısal stil‟ (3, 9, 15, 21) ve „gelecek algısı‟(2, 8, 14, 20) 4‟er
madde; „aile uyumu‟ (5, 11, 17, 23, 26, 32), „kendilik algısı‟ (1, 7, 13, 19, 28, 31) ve
„sosyal yeterlilik‟ (4, 10, 16, 22, 25, 29) 6‟Ģar madde, ve „sosyal kaynaklar‟ (6, 12, 18,
24, 27, 30, 33) ise 7 madde ile ölçülmektedir (87).
Ölçeğin alt boyutlarının bireylerde ölçmeyi hedeflediği durumlar Ģöyledir:
Kendilik Algısı: Bireylerin, yeteneklerine güvenme, kendine güvenme, öz yeterlilik,
geleceğin gerçekçi algısı, pozitif bir bakıĢ açısı, planlama kabiliyeti, geleceğe iyimser
bakmak ve hedef odaklı olmak gibi özelliklerden oluĢmaktadır.
Sosyal Yeterlilik: Mizah, dıĢa dönüklük, esneklik, dostluk kurmak gibi özelliklerden
oluĢmaktadır.
Yapısal Stil: Bireylerin hedef odaklı, kurallara ve rutinlere bağlı, kendi zamanını
organize edebilme yeteneği ve planlı yaĢayabilme durumlarını ifade eder.
Aile Uyumu: Aile üyelerinde bulunan ortak zevkler, sadakat, geleceğe ortak iyimser
bakıĢ açısı, uyum, paylaĢılan değerler, aile ile eğlenebilme birlikte güzel vakit
geçirebilme durumlarını ifade eder.
Sosyal Kaynaklar: Sosyal destek, aile dıĢında önemli birinin desteği, cesaret verme,
bağlılık hissi, ihtiyaç duyulduğunda yardım etme, takdir gibi durumları ifade eder.
Ölçekte, maddelerin tercih edilmesinde önyargılı değerlendirmelerden kaçınmak için,
42
olumlu ve olumsuz özelliklerin farklı taraflarda olduğu, yanıtlar için ise beĢ ayrı
kutucuğun yer aldığı bir format kullanılmaktadır. ġematik biçimde yapılan
değerlendirmede psikolojik dayanıklılığın yüksek veya düĢük ölçülmesinde puanlama
Ģekli serbest bırakılmıĢtır.
Ölçek maddelerinin değerlendirilmesi orijinal çalıĢmada olduğu gibi serbest
bırakılmıĢtır. TanıĢıklık (aĢinalık) önyargısından (acquaintance bias) kurtulmak için
hazırlanan ve cevapların karĢısında bulunan 5 kutucuk 5'li Likert biçiminde düĢünülerek
araĢtırmacının istediği biçimde değerlendirme yapmasına olanak sağlamıĢtır.
Bu çalıĢmada, puanlar arttıkça psikolojik dayanıklılığın artması istendiğinden, cevap
kutucuklarının soldan sağa doğru 12345 olarak değerlendirilmiĢtir. Bu görüĢ dikkate
alınırsa ölçekteki; 1-3-4-8-11-12-13-14-15-16-23-24-25-27-31-33 numaralı sorular ters
sorular olarak değerlendirilmiĢtir (EK-3).
3.5. Verilerin Değerlendirilmesi
Veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 18.0 paket programında
değerlendirilmiĢtir. Ġstatistiksel analizde hastalara özgü sosyo-demografik özelliklerinin,
hastalığa iliĢkin değiĢkenlerinin değerlendirilmesinde ve teĢhisten önceki son 1 yılda ve
yaĢam boyu deneyimledikleri stresli yaĢam olaylarının değerlendirilmesinde sayı ve
yüzde dağılımı yapılmıĢtır. Hastaların psikolojik dayanıklılık düzeylerini alt
boyutlarıyla inceleyebilmek için ortalama, standart sapma kullanılmıĢtır. Stresli yaĢam
olayı bildiren ve bildirmeyenlerin psikolojik dayanıklılık ölçeğinin toplam ve alt
ölçeklerinin puan ortalamalarıyla arasındaki farklılığın belirlenmesinde bağımsız
gruplarda t-testi ve Mann-Whitney U Testi kullanılmıĢtır ve p<0.05 düzeyinde anlamlı
olarak kabul edilmiĢtir.
3.6. AraĢtırmanın Etik Ġlkeleri
AraĢtırmaya baĢlamadan önce, araĢtırmanın yapılacağı hastanelerden yazılı ve sözel izin
alınmıĢtır (EK-4). Ayrıca tez önerisi, Gaziantep Üniversitesi Klinik AraĢtırmalar Etik
kuruluna sunulmuĢ ve onay alınmıĢtır (EK-5). Hasta için gizli bilgiler, bireyin tutumu,
inançları, davranıĢları, görüĢleri ve kendisiyle ilgili olarak kaydedilmiĢ tüm bilgilerin
korunacağı söylenerek „‟Gizlilik/mahremiyet hakkı‟‟ etik ilkesine uyulmasına özen
gösterilmiĢtir. AraĢtırma kapsamındaki hastaların haklarının korunması için araĢtırma
verilerini toplamaya baĢlamadan önce aile üyelerine, araĢtırmanın yapılma amacı, süresi
ve araĢtırma süresince yapılacak iĢlemler açıklanarak “AydınlatılmıĢ Onam” etik
ilkesine uyulmuĢtur. Hastaların istedikleri zaman araĢtırmadan çekilebilecekleri
43
belirtilerek “Özerklik” ilkesi, bireysel bilgilerin araĢtırmacı ile paylaĢıldıktan sonra
korunacağı söylenerek “Gizlilik ve Gizliliğin Korunması” etik ilkesine uyulmasına özen
gösterilmiĢtir. AraĢtırmada “insan onuruna saygı” diğer bir etik ilke olarak göz önünde
bulundurulmuĢtur. Ayrıca elde edilen bilgilerin ve cevaplayanın kimliğinin gizli
tutulacağı belirtilerek “Kimliksizlik ve Güvenlik” etik ilkesi yerine getirilmiĢtir (28, 67).
3.7. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ve Genellenebilirliği
AraĢtırmanın evreninin bilinmemesinden ve belli tarihler arasında ulaĢılan hastaların
alınmasından, stres dıĢında hastaların kansere yatkınlığını arttıracak diğer faktörlerle
ilgili kapsamlı bir bilgi toplama durumu söz konusu olmadığından, hastaların stres
yaĢantılarının geriye dönük sorulduğu için unutma ihtimali olma durumundan dolayı
araĢtırma sınırlıdır. Ayrıca örneklem küçüklüğünden dolayı araĢtırma sonuçları
araĢtırmaya katılan meme kanseri teĢhisi alan hastalara genellenebilir.
44
4. BULGULAR
4.1. Hastaların Tanıtıcı Özellikleri
Bu bölümde araĢtırmaya katılan hastaların yaĢı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitim
durumu, mesleği, ekonomik durumu, hastalığının evresi ve tedavi durumu gibi tanıtıcı
özelliklerini açıklamaya yönelik bulgular yer almaktadır.
Tablo 1. Hastaların Tanıtıcı Özelliklerine Göre Dağılımları (n=201)
Tanıtıcı Özellikler
S
%
Erkek
6
3.0
Kadın
195
97.0
Bekâr
17
8.5
Evli
159
79.1
Dul, boĢanmıĢ
25
12.4
Okuryazar değil
43
21.4
Okuryazar
3
1.5
Ġlkokul
85
42.3
Ortaokul
17
8.5
Lise
31
15.4
Üniversite ve üzeri
22
10.9
Ġl
115
57.2
Ġlçe
65
32.3
Köy
21
10.5
Ġyi
17
8.5
Orta
126
62.7
Kötü
58
28.8
YaĢ
X±SS
Ranj
49.4 ±10.6
25-80 yaĢ
Cinsiyet
Medeni Durum
Eğitim Durumu
YaĢadığı Yer
Ekonomik Durum
45
AraĢtırmaya katılan hastaların tanımlayıcı özelliklerine göre dağılımı Tablo 1'de
verilmiĢtir. ÇalıĢmada yer alan hastaların yaĢları minimum 25, maximum 80 olup, yaĢ
ortalamaları 49.4±10.6 bulunmuĢtur. Hastaların %97‟si kadın, %79.1'i evli, %12.4'ü
dul/boĢanmıĢtır, %42.3'ü ilkokul mezunu, %21.4'ü okuryazar değildir, %57.2'si
ilde, %10.5'i köyde yaĢamaktadır. Hastalar ekonomik durumlarını %62.7 oranında orta
düzeyde, %28.8 oranında kötü durumda olduğunu belirtmiĢlerdir.
4.2. Hastaların Hastalık Süreci ve Bakımlarına ĠliĢkin Özellikler
Bu bölümde hastaların hastalık sürecinin, sorumluluklarını etkileme düzeyi, hastalığın
teĢhis zamanı, tedavi Ģekli, evresi ve uygulanan yöntemler gibi tanıtıcı özellikleri
açıklamaya yönelik bulgular yer almaktadır.
Tablo 2. Hastaların Hastalık Süreci ve Tedavilerine ĠliĢkin Özelliklerinin Dağılımı
Özellikler
S
%
Evet
154
76.6
Hayır
47
23.4
Ayaktan
177
88.1
Yatarak
24
11.9
1. Evre
19
9.5
2. Evre
38
18.9
3. Evre
35
17.4
4. Evre
15
7.5
Bilmiyor
94
46.7
2 yıldan daha fazla
67
33.3
1-2 yıl
53
26.4
1 yıldan az
81
40.3
Hastalığın
sorumlulukları
yapmaya
engel durumu
Tedavi ġekli
Evre
TeĢhis Zamanı
46
Tablo 2’nin devamı
Özellikler
Tedavi Türü
S
%
Kemoterapi
11
5.5
Cerrahi
27
13.4
Radyoterapi-kemoterapi/cerrahi
8
4.1
Kemoterapi-cerrahi
79
39.3
Radyoterapi-kemoterapi-cerrahi
76
37.8
Basit mastektomi
78
41.7
Modifiye Radikal Mastektomi
84
44.9
Meme Koruyucu Cerrahi
25
13.4
Cerrahi Yöntemi*
*187 hasta üzerinden değerlendirilmiĢtir.
Hastaların hastalık süreci ve tedavilerine iliĢkin özelliklerinin dağılımı Tablo 2'de
verilmiĢtir. Hastalara sorulan „Hastalık, sorumluluklarınızı yapmanıza engel oldu mu?‟
sorusuna hastaların %76.6‟sı (n=154) „evet‟ cevabı verirken, %23.4‟ü (n=47) „hayır‟
cevabını vermiĢtir. Hastaların tedavi durumları incelendiğinde, %88.1‟i (n=177) ayaktan
tedavi
görmektedir.
Hastalık
evreleri
incelendiğinde,
%18.9‟u
(n=38)
2.
evrede, %17.4‟ü (n=35) 3. evrede, %9.5‟i (n=19) 1. evrede, %7.5‟i de (n=15) 4.
evrededir. Hastaların %40.3'üne (n=81) 2013 yılında yani son 1 yıl içerisinde teĢhis
konulmuĢtur. Hastalara uygulanan tedavi türleri incelendiğinde %39.3 oranında (n=79)
kemoretapi-cerrahi, %37.8 oranında (n=76) radyoterapi-kemoterapi-cerrahi olmak üzere
üç
tedavi
türü
de
uygulanmıĢtır.
Hastaların
geçirdiği
cerrahi
yöntemler
incelendiğinde %44.9'u (n=84) modifiye radikal mastektomi, %41.7' si (n=78) basit
mastektomi, %13.4'ü de (n=25) meme koruyucu cerrahi olmuĢlardır.
47
Tablo 3. Meme Kanseri TeĢhisi AlmıĢ Hastaların Gelecek Hakkındaki DüĢünceleri
ve Destek Kaynaklarının Dağılımı
S
%
165
82.1
Geleceğimden umutlu değilim.
17
8.5
ġuanda hiçbir Ģey düĢünemiyorum.
19
9.4
Var
180
89.6
Yok
21
10.4
EĢim
22
12.2
EĢim ve çocuklarım
48
26.5
EĢim, çocuklarım ve aile büyükleri
46
25.4
Annem, babam, kardeĢim
29
16.0
EĢim, çocuklarım, annem, babam, kardeĢim
5
2.8
ArkadaĢım
2
1.1
Diğer
29
16
Gelecek hakkında düĢünce
ĠyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek
istiyorum.
Destek Kaynakları
Destek olan kiĢiler*
*Birden fazla seçenek iĢaretlenmiĢtir.
Hastaların gelecek hakkında düĢünceleri ve destek kaynaklarının dağılımı Tablo 3'te
verilmiĢtir. Hastalara sorulan „Gelecek hakkında ne düĢünüyorsunuz?‟ sorusuna
hastaların %82.1'i (n=165) „iyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek istiyorum‟ cevabını
verirken, %8.5'i (n=17) „geleceğimden umutlu değilim‟ cevabını vermiĢtir. Hastaların
verdiği
cevapların
büyük
çoğunluğu
gelecekten
umutlu
olarak
çıkmıĢtır.
Hastaların %89.6'sı (n=180) çevrelerinde destek aldıkları insanların olduğunu
söylemiĢlerdir. Bu destek kaynaklarını ise hastaların %26.5'i (n=48) eĢim ve
48
çocuklarım, %25.4'ü (n=46) eĢim, çocuklarım ve aile büyükleri, %16'sı (n=29) annem,
babam ve kardeĢim, %1.1'i de (n=2) arkadaĢım olarak belirtmiĢlerdir.
4.3. Hastaların Hastalıktan Sonra Hayata BakıĢ Açılarına ve Ġntihar DüĢüncelerine
ĠliĢkin Özellikler
Bu bölümde çalıĢmada yer alan hastaların, hastalığın hayata bakıĢ açılarını etkilemesine
iliĢkin verdiği cevapların oranları bulunmaktadır. Hastaların intihar düĢünceleri ve
yaĢanan olumsuz deneyimlerin hastaların verdiği cevaplar doğrultusunda hastalık
oluĢmasında etkisi olup olmadığının dağılımı bulunmaktadır.
Tablo 4. Hastaların Hastalığın Hayata BakıĢ Açısını Etkilemesine ve Ġntihar
DüĢüncesine Yönelik Özelliklerinin Dağılımı
Hastalığın hayata bakıĢ açısına getirdiği değiĢikler
KeĢke her Ģeyi kafama takmasaydım ve kendimi bu kadar
üzmeseydim.
KeĢke daha sık kontrollere gitseydim, kitleyi ilk fark ettiğimde
doktora gitseydim, sağlığıma daha çok dikkat etseydim.
Fazla iyi niyetli olmamak ve çok güvenmemek gerektiğini
anladım. Bu dönemde dostumu düĢmanımı daha iyi tanıdım.
Sabırlı ve hoĢgörülü olmak, ümitsiz olmamak gerektiğini anladım.
Manevi anlamda daha iyi hale geldim.
Hayır demenin önemini ve aĢırı fedakar olmamak gerektiğini
anladım.
Stresten uzak kalmanın, beslenmenin, sağlığın ve hayatın önemini
anladım.
Hayatta her zaman mutlu olabilmek için bir sebebin olduğunu,
hayata pozitif bakmak gerektiğini anladım.
S
%
48
38.7
17
13.7
10
8.1
12
9
9.7
7.3
20
16.1
7
5.6
Sağlıklı yaĢam davranıĢlarının iĢe yaramadığını, ne yaparsak
yapalım hastalığa yakalanacağımızı anladım.
Hastalığa yakalanmada olumsuz yaĢam deneyiminin etkisi
olduğunu düĢünüyor musunuz?
Evet
Hayır
1
0.8
147
54
73.1
26.9
Ġntihar DüĢüncesi
Evet
Hayır
23
178
11.4
88.6
Hastaların hastalıktan sonra hayata bakıĢ açıları ve intihar düĢüncelerine iliĢkin
özellikleri Tablo 4'te verilmiĢtir. Hastalara sorulan, „Hastalığınız hayatınızı nasıl
değiĢtirdi?‟ sorusuna %38.7'si (n=48) „KeĢke her Ģeyi kafama takmasaydım ve kendimi
bu kadar üzmeseydim‟ cevabını en yüksek oranda vermiĢler ve daha sonra sırasıyla
49
yüksek oranda verdikleri cevaplar ise Ģöyledir: %16.1'i (n=20) „Stresten uzak kalmanın,
beslenmenin, sağlığın ve hayatın önemini anladım‟ , %13.7'si (n=17) „KeĢke daha sık
kontrollere gitseydim, kitleyi ilk fark ettiğimde doktora gitseydim, sağlığıma daha çok
dikkat etseydim‟, %9.7'si (n=12) „Sabırlı ve hoĢgörülü olmak, ümitsiz olmamak
gerektiğini anladım' cevabını vermiĢlerdir.
Hastalara sorulan „Hastalığa yakalanmanızda baĢınızdan geçen olumsuz yaĢam
deneyimlerinin etkisi olduğunu düĢünüyor musunuz?‟ sorusuna %73.1'i (n=147) „evet‟
cevabını vermiĢlerdir.
Hastalara sorulan „Bugüne kadar intihar düĢünceniz oldu mu?‟ sorusuna verilen
cevaplar incelendiğinde %88.6'sı (n=178) „hayır‟ cevabı verirken, %11.4 oranında
(n=23) „evet‟ cevabını vermiĢlerdir.
50
4.4. Meme Kanseri TeĢhisi AlmıĢ Hastaların TeĢhisten Önceki Son 1 yıl ve Daha
Önceki Yıllarda Deneyimledikleri Stresli YaĢam Olaylarının Ġncelenmesi
Bu bölümde çalıĢmaya katılan hastaların, yaĢam boyu deneyimledikleri stresli yaĢam
olaylarının dağılımı bulunmaktadır.
Tablo 5. Hastaların Stresli YaĢam Olaylarıyla KarĢılaĢma Durumları
Stresli YaĢam Olayları
Hayır
Evet
S
%
S
%
Ağır bir hastalık geçirdim (S1)
9
4.5
192
95.5
Bir yakınım ağır bir hastalık geçirdi (S2)
92
45.8
109
54.2
Göç etmek zorunda kaldım (S3)
187
93
14
7
EĢim iĢsiz kaldı (S4)
98
48.8
103
51.2
Ben iĢsiz kaldım (S5)
191
95
10
5
Mesleki sorunlar yaĢadım (S6)
178
88.6
23
11.4
Evimize, iĢyerime haciz geldi (S7)
170
84.6
31
15.4
Parasal sorunlar yaĢadım (S8)
60
29.9
141
70.1
Okuldan ayrılmak zorunda kaldım/atıldım (S9)
199
99.0
2
1.0
Gözaltına alındım/hapse girdi (S10)
198
98.5
3
1.5
Bir yakınım hapse girdi (S11)
169
84.1
32
15.9
EĢimden boĢandım (S12)
183
91
18
9
Sevgilimden ayrıldım (S13)
196
97.5
5
2.5
Annem, babam ayrıldı/boĢandı (S14)
196
97.5
5
2.5
Evlilikte ve karĢı cinsle iliĢkilerimde uyuĢmazlıklar
yaĢadım (S15)
115
57.2
86
42.8
Cinsel sorunlar yaĢadım (S16)
156
77.6
45
22.4
EĢim evden ayrıldı (S17)
190
94.5
11
5.5
51
Tablo 5’in devamı
Hayır
Stresli YaĢam Olayları
Evet
S
%
S
%
Silahlı çatıĢmaya katıldım/tanık oldum (S18)
197
98
4
2
Bir yakınım silahlı çatıĢmaya katıldı (S19)
197
98
4
2
Ciddi araba kazası geçirdim, tanık oldum (S20)
176
87.6
25
12.4
Bir yakınım ciddi araba kazası geçirdi (S21)
140
69.7
61
30.3
Deprem yaĢadım (S22)
72
35.8
128
64.2
Sel, yangın felaketi yaĢadım (S23)
182
90.5
19
9.5
Bir yakınım doğal felaket yaĢadı (S24)
180
89.6
21
10.4
Cinsel taciz veya tecavüze uğradım (S25)
197
98
4
2
Bir yakınım cinsel taciz veya tecavüze uğradı (S26)
199
99
2
1
Yaralanma/öldürülme kastıyla saldırıya uğradım (S27)
198
98.5
3
1.5
Bir yakınım yaralanma/öldürülme kastıyla saldırıya
uğradı (S28)
196
97.5
5
2
Ölüm, yaralanma tehlikesi olan baĢka bir olay oldu
(S29)
195
97.0
6
3
Birinin ağır yaralanmasında ya da öldürülmesinde
sorumluluğum olduğunu hissettim (S30)
201
100
0
0
Birinin öldüğünü, ağır yaralandığını gördüm (S31)
194
96.5
7
3.5
ĠĢkence gördüm (S32)
200
99.5
1
0.5
Bir yakınıma iĢkence yapıldı (S33)
201
100
0
0
Ben, yakın bir arkadaĢım ya da aile üyelerinden biri
kaçırıldı ya da rehin alındı (S34)
199
99
2
1
Bıçak veya silahla korkutuldum/tehdit edildim (S35)
201
100
0
0
Birinin bıçak, silahla tehdit edildiğine, korkutulduğuna
tanık oldum (S36)
194
96.5
7
3.5
52
Tablo 5’in devamı
Hayır
Stresli YaĢam Olayları
Evet
S
%
S
%
Cüzdan/telefon çaldırdım (S37)
166
82.6
35
17.4
Kürtaj oldum (S38)
139
69.2
62
30.8
Dayak yedim (S39)
160
79.6
41
20.4
Sözel Ģiddete maruz kaldım (S40)
141
70.1
60
29.9
Sosyal ayrımcılığa maruz kaldım (S41)
176
87.6
25
12.4
Evimize hırsız girdi (S42)
159
79.1
42
20.9
Bunlar dıĢında baĢka olaylar yaĢadım (S43)
145
72.1
56
27.9
Aileden birini kaybettim (S44)
85
42.3
116
57.7
Tablo 5‟e göre hastaların tamamına yakını (n=192) ağır bir hastalık geçirdiğini ifade
etmiĢtir ve bu stresli yaĢam olayı en yüksek oranda çıkmıĢtır (%95.5). Daha sonra
hastaların yüksek oranda yaĢadığı stresli yaĢam olayları Ģu Ģekildedir: %70.1‟i (n=141)
parasal sorunlar yaĢadığını, %64.2‟si (n=128) deprem yaĢadığını, %57.7‟si (n=116)
aileden birini kaybettiğini, %54.2‟si (n=109) bir yakınının ağır bir hastalık
geçirdiğini, %51.2‟si (n=103) eĢinin iĢsiz kaldığını, %42.8‟i (n=86) evlilikte karĢı cinsle
iliĢkilerinde uyuĢmazlıklar yaĢadığını, %30.3‟ü de (n=61) bir yakınının ciddi araba
kazası geçirdiğini belirtmiĢlerdir. Yine bu olaylar dıĢında yaĢanan ve oranları
azımsanmayacak nitelikte olan stresli yaĢam olaylarının sıralaması Ģöyledir. %30.8‟i
(n=62) kürtaj olduğunu, %29.9‟u (n=60) sözel olarak Ģiddete maruz kaldığını, %20.4‟ü
(n=41) dayak yediğini, %22.4‟ü (n=45) cinsel sorunlar yaĢadığını bildirmiĢlerdir.
Hastaların teĢhisten önceki yıllarda yaĢadıkları stresli yaĢam olaylarının; eĢin iĢsiz
kalması ya da baĢka nedenlerle yaĢanan parasal sorunlar, deprem yaĢanması, sevdiği
insanların, yakın akrabanın hastalığı, kaza geçirmesi veya kaybı, evlilikte yaĢanan
Ģiddet, cinsel sorunlar ve uyuĢmazlıklar üzerinde yoğunlaĢması dikkat çeken
bulgulardandır.
53
Tablo 6. Stresli YaĢam Olaylarıyla KarĢılaĢan Hastaların Olayları YaĢama
Zamanlarına Göre Dağılımı
Stresli YaĢam Olayları
Stresli YaĢam
olayıyla
karĢılaĢanlar
Son 1
yılda oldu
Daha önce
oldu
Hem son 1
yıl hem de
daha önce
oldu
S
S
%
S
%
S
%
Ağır bir hastalık geçirdim (S1)
192
116
60.4
73
38.0
3
1.6
Bir yakınım ağır bir hastalık geçirdi (S2)
109
23
21.1
81
74.3
5
4.6
Göç etmek zorunda kaldım (S3)
14
5
35.7
9
64.3
EĢim iĢsiz kaldı (S4)
103
12
11.6
61
59.2
30
29.2
Ben iĢsiz kaldım (S5)
10
2
20
6
60
2
20
Mesleki sorunlar yaĢadım (S6)
23
5
21.7
18
78.3
0
0
Evimize, iĢyerime haciz geldi (S7)
31
3
9.7
27
87.1
1
3.2
Parasal sorunlar yaĢadım (S8)
141
34
24.1
63
44.7
44
31.2
Bir yakınım hapse girdi (S11)
32
5
15.7
26
81.2
1
3.1
EĢimden boĢandım (S12)
18
2
11.1
16
88.9
0
0
Evlilikte ve karĢı cinsle iliĢkilerimde
uyuĢmazlıklar yaĢadım (S15)
86
6
6.9
61
71.0
19
22.1
Cinsel sorunlar yaĢadım (S16)
45
13
29
25
55.5
7
15.5
EĢim evden ayrıldı (S17)
11
4
36.3
7
63.7
0
0
Ciddi araba kazası geçirdim, tanık oldum
(S20)
25
2
8
23
92
0
0
Bir yakınım ciddi araba kazası geçirdi
(S21)
61
8
13.1
53
86.9
0
0
Deprem yaĢadım (S22)
128
0
0
128
100
0
0
Sel, yangın felaketi yaĢadım (S23)
19
4
21.0
15
79.0
0
0
Bir yakınım doğal felaket yaĢadı (S24)
21
0
0
21
100
0
0
Cinsel taciz veya tecavüze uğradım (S25)
4
0
0
4
100
0
0
Ölüm, yaralanma tehlikesi olan baĢka bir
olay oldu (S29)
6
0
0
6
100
0
0
54
Tablo 6’nın devamı
Stresli YaĢam
Olayıyla
KarĢılaĢanlar
Stresli YaĢam Olayları
Son 1 yılda
oldu
Daha önce
oldu
Hem son 1
yıl hem
daha önce
oldu
S
S
%
S
%
S
%
Birinin öldüğünü, ağır yaralandığını
gördüm (S31)
7
0
0
7
100
0
0
Birinin bıçak, silahla tehdit edildiğine,
korkutulduğuna tanık oldum (S36)
7
0
0
7
100
0
0
Cüzdan/telefon çaldırdım (S37)
35
4
11.4
30
85.7
1
2.9
Kürtaj oldum (S38)
62
0
0
62
100
0
0
Dayak yedim (S39)
41
2
4.9
38
92.7
1
2.4
Sözel Ģiddete maruz kaldım.(S40)
60
6
10
41
68.3
13
21.7
Sosyal ayrımcılığa maruz kaldım (S41)
25
4
16
18
72
3
12
Evimize hırsız girdi (S42)
42
10
23.8
32
76.2
0
0
ÇalıĢmaya katılan hastaların teĢhisten önceki yıllarda deneyimledikleri stresli yaĢam
olaylarının, bu olayları deneyimleme zamanlarına göre dağılımı Tablo 6‟da verilmiĢtir.
Hastaların en fazla oranda yaĢadıkları olayların ve zamanlarının sıralaması Ģu Ģekildedir.
„Ağır
bir
hastalık
geçirdim‟ olarak
belirtilen
yaĢam
olayını
deneyimleyen
hastaların %60.4' ü (n=116) bu stresli yaĢam olayını son 1 yılda en yüksek oranda
yaĢamıĢtır ve bu stresli yaĢam olayının son 1 yıl içinde ağırlıklı olarak yaĢanmıĢ olması
dikkat çekici bir bulgudur.
„Bir yakınım ağır bir hastalık geçirdi‟ yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %74.3'ü
(n=81)
bu
olayı
daha
önceki
yıllarda,
„EĢim
iĢsiz
kaldı‟ yaĢam
olayını
deneyimleyenlerin %59.2‟si (n=61) daha önceki yıllarda, „Parasal sorunlar yaĢadım‟
yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %44.7‟sı (n=63) daha önceki yıllarda, „Evlilikte
ve karĢı cinsle iliĢkilerimde uyuĢmazlıklar yaĢadım‟ yaĢam olayını deneyimleyen
hastaların %71‟ (n=61) daha önceki yıllarda, „Bir yakınım ciddi araba kazası geçirdi‟
stresli yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %86.9‟u (n=53) daha önceki yıllarda,
„Deprem yaĢadım‟ yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %100‟ü de (n=128) daha
önceki yıllarda bu yaĢam olaylarını daha yüksek oranda yaĢadıkları bulunmuĢtur.
55
Tablo. 7 Hastaların Kaybettikleri Aile Üyelerinin Dağılımı
Aileden birini kaybettim (S44)
S
%
Anne
24
20.7
Baba
27
23.2
EĢ
23
19.9
NiĢanlı
10
8.7
Akraba
26
22.4
Çocuk
6
5.1
TOPLAM
116
100
„Hastalık tanısı almanıza yakın dönemde aileden birini kaybettiniz mi ?‟ sorusuna evet
cevabı veren hastaların %23.2‟si (n=27) babamı, %22.4‟ü (n=26) akrabamı, %20.7‟si
(n=24) annemi, %19.9‟u (n=23) eĢimi, %8.7‟si (n=10) niĢanlımı, %5.1‟i de (n=6)
çocuğumu kaybettim cevabını vermiĢlerdir. Belirtilen yaĢam olayları dıĢında
deneyimlenen diğer stresli yaĢam olaylarının da daha önceki yıllarda daha yüksek
oranda olduğu bulunmuĢtur.
56
Tablo 8. Hastaların Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği Puan Ortalamaları
Ölçek
Toplam Puan
Ort.±SS
Madde Puan
Ortalamaları
Ölçekten alınan
Ölçekten
alt ve üst değerler alınabilecek alt
ve üst değerler
Alt boyutları
Kendilik algısı
22.31±4.99
4.550
10-30
6-30
Gelecek algısı
11.39±4.53
3.980
4-20
4-20
Yapısal stil
13.36±4.04
4.350
4-20
4-20
Sosyal yeterlilik
23.98±4.68
4.776
9-30
6-30
Aile uyumu
23.69±4.48
4.69
10-30
6-30
Sosyal kaynaklar
28.93±4.49
4.774
13-35
7-35
123.68±17.45
4.276
68-162
33-165
Toplam
Tablo 8‟de hastalara uygulanan psikolojik dayanıklılık ölçeğinin puan ortalamalarının
dağılımı alt boyutlarıyla birlikte verilmiĢtir. Ölçeğin toplam puan ortalaması
123.68±17.45 olarak bulunmuĢtur. Her alt boyutun madde puan ortalamaları
incelendiğinde, sosyal yeterlilik alt boyutu 4.776 bulunmuĢtur ve diğer alt boyutlardan
yüksektir. Diğer alt boyutların puanları Ģöyle sıralanmıĢtır. Sosyal kaynaklar 4.774, aile
uyumu 4.69, kendilik algısı 4.55, yapısal stil 4.35 ve gelecek algısı 3.98 olarak
bulunmuĢtur. Bu bulgular ıĢığında hastaların psikolojik dayanıklılık alt boyutlarından
sosyal yeterlilik alanının en yüksek, gelecek algılarının da en düĢük olduğu ortaya
çıkmıĢtır.
57
Tablo 9. Stresli YaĢam Olayı Bildiren ve Bildirmeyenlerin Psikolojik Dayanıklılık
Ölçeğinden Aldıkları Toplam Puan Ortalamalarının KarĢılaĢtırılması
Stresli YaĢam Olayları
S1
S2
S3
S4
S5
S6
S7
S8
S10
S11
S12
S15
S16
S17
S20
S21
S22
S23
S24
S25
S29
S31
S36
S37
S38
S39
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
X±SS
P değeri
128.66±22.59
123.44±17.21
125.15±17.36
122.44±17.52
123.12±17.44
131.14±16.41
127.40±16.94
120.14±17.28
123.57±17.67
125.80±13.07
122.60±17.09
132.04±18.34
124.52±17.11
119.03±18.85
134.23±13.32
119.19±17.10
123.85±17.51
112.0±7.54
125.43±17.46
114.43±14.40
124.02±16.93
120.16±22.39
127.85±17.01
118.10±16.54
125.91±16.97
115.93±17.06
123.91±17.39
119.72±18.85
123.44±17.12
125.32±19.92
123.17±17.36
124.85±17.76
125.06±17.60
122.90±17.39
124.74±17.06
113.52±18.40
123.34±17.24
126.57±19.41
123.77±17.59
119.00±8.48
123.81±17.63
119.33±10.15
123.40±17.50
131.42±15.13
123.56±16.94
126.95±30.17
122.96±18.07
127.05±13.91
124.57±17.26
121.67±17.85
124.87±17.02
119.02±18.54
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p<0.05
p>0.05
p<0.05
p>0.05
p<0.05
p>0.05
p<0.05
p>0.05
p<0.05
p<0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p<0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
58
Tablo 9’un devamı
S40
S41
S42
S43
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
YOK
VAR
125.84±16.88
118.60±17.87
123.68±17.45
118.40±20.30
123.77±17.49
123.30±17.51
123.80±17.10
123.35±18.49
p<0.05
p>0.05
p>0.05
p>0.05
Tablo 9‟da stresli yaĢam olayı yaĢadığını bildiren ve bildirmeyenlerin psikolojik
dayanıklılık düzeyleri açısından karĢılaĢtırmaları verilmiĢtir. Bazı stresli yaĢam
olaylarının varlığına göre hastaların psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasında anlamlı
farklılık görülmüĢtür. Bu stresli yaĢam olayları; „EĢim iĢsiz kaldı‟, „Mesleki sorunlar
yaĢadım‟, „Parasal sorunlar yaĢadım‟, „Bir yakınım hapse girdi‟, „Evlilikte ve karĢı
cinsle iliĢkilerimde uyuĢmazlıklar yaĢadım‟, „Cinsel sorunlar yaĢadım‟, „Sel, yangın
felaketi yaĢadım‟, „Sözel Ģiddete maruz kaldım‟ Ģeklindedir. Bu stresli yaĢam olaylarını
deneyimlemeyenlerin, deneyimleyenlere göre psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları
daha yüksek bulunmuĢtur ve gruplar arasındaki farklılık anlamlıdır (p<0.05). Sadece
„Mesleki sorunlar yaĢadım‟ stresli yaĢam olayını yaĢadığını bildirenlerin ölçek puan
ortalamaları, bu yaĢam olayını bildirmeyenlere göre daha yüksek bulunmuĢ olup,
farklılık anlamlı düzeydedir (p<0.05).
Diğer stresli yaĢam olaylarına göre psikolojik dayanıklılık düzeyleri açısından gruplar
arasında anlamlı bir fark görülmemiĢtir (p>0.05).
59
Tablo 10. Hastaların Bazı Özelliklerine Göre Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği
Toplam Puan Ortalamalarının KarĢılaĢtırılması
Özellik
Evre
Evre 1
Evre 2
Evre 3
Evre 4
Bilmiyor
Cerrahi Yöntemi
Basit mastektomi
Modifiye Radikal
Mastektomi
Meme Koruyucu Cerrahi
Gelecek Hakkında
DüĢünce
ĠyileĢmek ve eski yaĢantıma
dönmek istiyorum
Geleceğimden umutlu
değilim.
ġuanda hiçbir Ģey
düĢünemiyorum.
Hastalığın,
sorumluluklarını
yapmasını engelleme
durumu
Evet
Hayır
Olumsuz deneyimlerin
hastalığa etkisi olduğunu
düĢünme
Evet
Hayır
Destek Kaynakları
Var
Yok
Ġntihar DüĢüncesi
Evet
Hayır
X±SS
P değeri
126.11±15.53
128.02±15.58
125.25±19.30
125.60±20.41
120.54±17.10
p>0.05
123.10±18.26
121.47±16.65
p>0.05
130.80±17.56
125.38±17.10
p<0.05
110.76±18.0
120.47±15.43
p<0.05
122.07±17.50
128.95±16.42
p<0.05
121.68±17.95
129.11±14.87
124.88±17.43
122.68±16.49
p<0.05
120.39±16.07
124.10±17.62
p>0.05
Tablo 10‟a bakıldığında hastalığın evresi ile psikolojik dayanıklılıkları arasında anlamlı
bir farklılık bulunmamıĢtır (p>0.05) ancak araĢtırmaya katılan hastalardan 1. evre
(126.11±15.53) ve 2. evrede (128.02±15.58) olanların psikolojik dayanıklılıkları 3. ve 4.
evredekilere göre daha yüksektir. Hastalara yapılan cerrahi türü ve psikolojik
dayanıklılık arasında anlamlı bir farklılık olmamakla (p>0.05) birlikte, Meme Koruyucu
Cerrahi olanların (130.80±17.56) psikolojik dayanıklılık düzeyleri en yüksektir.
Hastaların gelecek hakkında düĢüncelerine göre psikolojik dayanıklılık ölçeği puan
60
ortalamalarına bakıldığında, 'ĠyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek istiyorum' cevabını
verenlerin psikolojik dayanıklılıkları (125.38±17.10) en yüksek, gelecekten umutlu
olmayanların dayanıklılıkları (110.76±18.0) ise en düĢüktür ve gruplar arasındaki
farklılık anlamlıdır (p<0.05). Hastalara sorulan 'Hastalık sorumluluklarınızı yapmanızı
engelledi mi?' sorusuna 'hayır' cevabını verenlerin psikolojik dayanıklılık puan
ortalaması (128.95±16.42), „evet‟ cevabını verenlerden daha yüksektir ve farklılık
anlamlı düzeydedir (p<0.05). Olumsuz deneyimlerin hastalığa etkisi olduğunu
düĢünmeyenlerin psikolojik dayanıklılık puan ortalaması(129.11±14.87) daha yüksek
bulunmuĢ olup, gruplar arasındaki fark anlamlıdır (p<0.05). Destek kaynakları bulunan
bireylerin psikolojik dayanıklılıkları (124.88±17.43) daha yüksek bulunmuĢ ve gruplar
arası fark anlamlıdır (p<0.05). Ġntihar düĢüncesi olmayanların psikolojik dayanıklılıkları
(124.10±17.62) daha yüksek bulunmuĢ ve intihar düĢüncesi ve psikolojik dayanıklılık
arasında anlamlı bir farklılık görülmemiĢtir (p>0.05).
61
5. TARTIġMA
Meme kanseri tanısı almıĢ hastaların teĢhisten önce stresli yaĢam olaylarıyla karĢılaĢma
durumları ve psikolojik dayanıklılık düzeyini inceleyen bu araĢtırmada elde edilen
bulgular literatür ıĢığında tartıĢılmıĢtır.
Meme kanseri dünyada ve Türkiye‟de sıklığı giderek artan, ölümlere sebep olan ve
erkeklerde oranı daha düĢük olmasına karĢın azımsanmayacak önem arz eden bir kanser
türüdür. Meme kanserinin etiyolojisinde birçok risk faktörü olmasına karĢın stresle ilgili
çalıĢmalar Türkiye‟de yeterli sayıda değildir. Özellikle kadın kanserlerinde birinci
sırada yer alan meme kanserinin etiyolojisinde stres etkeninin önemli bir rol aldığı
düĢünülerek araĢtırma planlanmıĢ ve meme kanseri teĢhisi almıĢ bireylerin stresli yaĢam
olaylarını deneyimleme durumları ile psikolojik dayanıklılık düzeylerinin belirlenmesi
hedeflenmiĢtir.
5.1. Hastaların Tanımlayıcı Özellikleri
Meme kanseri, dünyada kadınlarda en sık görülen ve görülme oranı yıllara göre artıĢ
gösteren bir kanser türüdür (8, 83). Meme kanseri insidansı yaĢ, ırk ve cinsiyete bağlı
olarak değiĢmektedir ve 30 yaĢından önce düĢüktür. Meme kanserine yakalanma riski
yaĢla birlikte artar, 30 yaĢı takip eden yıllarda hızlı bir artıĢ gösterir (43-44). Meme
kanseri tanısı konan kadınlar üzerinde yapılan çalıĢmalarda, %70.0 oranında hastaların
50 yaĢ ve üzerinde olduğu ifade edilmekte ve 50 yaĢ ve üzerinde olan kadınların meme
kanseri görülme sıklığının, 50 yaĢın altında olan kadınlara nazaran 4 kat daha fazla
olduğunun altı çizilmektedir (88). Diğer taraftan meme kanseri sadece kadınlara özel bir
hastalık değildir. Tüm meme kanserlerinin yaklaĢık %1‟i erkeklerde de görülmektedir
(9).
Bu araĢtırmaya 201 hasta katılmıĢtır ve hastaların yaĢları minimum 25, maximum 80
olup
yaĢ
ortalamaları
49.4±10.6
olarak
bulunmuĢtur
ve
çalıĢmaya
katılan
hastaların %97‟si kadındır. ÇalıĢmamızda meme kanseri tanısı almıĢ kadınların yaĢ
ortalamalarının 49.4±10.6 olması ve çalıĢmaya katılanların büyük kısmının kadın
olması meme kanserinin kadınlarda daha sık görüldüğünün ve yaĢla birlikte yakalanma
riskinin arttığını gösteren literatür bilgisini desteklemektedir.
62
5.2. Hastalık Süreci ve Tedaviye ĠliĢkin Özellikler
AraĢtırmamıza katılan hastaların %88.1'i ayaktan tedavi görmektedir (n=177).
Hastaların hastalık evreleri incelendiğinde, %18.9'u (n=38) 2. evrede, %17'si (n=35) 3.
evrede, %9.5'i (n=19) 1. evrededir.
Meme kanserinde prognozu belirleyen en önemli faktör, erken dönemde tanı
konulmasıdır (7, 89). Erken tanı meme kanserinin tedavi olanağını yükseltmekle
birlikte; hastalığa bağlı olarak geliĢen ölümlerin azaltılmasında etkili olmaktadır. Her
10 kadından biri ömrü boyunca meme kanserine yakalanma tehlikesindedir. Eğer tümör
erken evre 1 de teĢhis edilirse ve hiçbir kanseröz lenf nodu mevcut değilse, meme
kanserlerinin %90'ı tedavi edilebilir (90). Meme kanseri progresif bir hastalıktır, erken
dönem tanıda tedavi edilme ihtimali daha yüksek olduğu için yaĢam beklentisi fazladır
(1, 91). Ancak bu çalıĢmada sadece hastaların %9.5‟i 1. evrede tanı almıĢlardır ve erken
tanının getirdiği tedavideki baĢarı Ģansını az orandaki kiĢi yakalamıĢtır. Hastaların erken
evrede tanı konmasına yönelik tarama programı çalıĢmalarının daha toplumsal düzeyde
yapılması önerilir.
Hastalara uygulanan tedavi türleri incelendiğinde, %39.3 oranında (n=79) kemoterapicerrahi, %37.8 oranında (n=76) radyoterapi-kemoterapi-cerrahi olmak üzere üç tedavi
türü de uygulanmıĢtır.
Hastalara uygulanan cerrahi yöntemler incelendiğinde, %44.9'u (n=84) modifiye radikal
mastektomi, %41.7'si (n=78) basit mastektomi, %13.4'ü de (n=25) meme koruyucu
cerrahi olmuĢlardır. Özellikle meme koruyucu cerrahi yönteminin oldukça düĢük oranda
yapıldığını görmekteyiz. Bunun sebeplerinden ilkinin örneklemi oluĢturan kadınların
hastalıklarının ileri evrelerde olmaları, ikincisinin ise kadınların ileri yaĢlarda
olmalarından kaynaklandığı düĢünülmektedir. Garip'in 2008 yılında yaptığı çalıĢmada,
meme kanseri teĢhisi almıĢ hastaların yaĢları ve cerrahi tercihleri arasında anlamlı bir
iliĢki söz konusudur (p=0.025). Bu çalıĢmaya katılan 50 yaĢın altındaki kadınlar 50 yaĢ
üstündeki kadınlara göre daha fazla Meme Koruyucu Cerrahiyi tercih etmiĢlerdir (92).
Hastalara kanserin yaĢamları üzerine etkilerine iliĢkin bazı sorular sorulmuĢtur. Buna
göre; hastalara sorulan „Hastalık sorumluluklarınızı yapmanıza engel oldu mu?‟
sorusuna hastaların %74.6‟sının evet cevabı vermiĢtir. Bulgularımıza paralel olarak
Gürel‟in (2007) kanser hastalarıyla yaptığı çalıĢmada, hastaların 124‟ü (%82.7)
hastalığın evdeki sorumluluklarını engellediğini, 26‟sı (%17.3) engellemediğini
belirtmiĢtir (93). Bu sonuca göre kronik bir hastalık olan kanserin tedavi süresince ve
63
sonrasında kiĢilerin ev iĢleri ve yaĢam koĢullarını olumsuz yönde etkilediğini
düĢünebiliriz.
Hastalara sorulan 'Gelecek hakkında ne düĢünüyorsunuz?' sorusuna hastaların %82.1'i
(n=165) 'iyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek istiyorum' cevabını verirken, %9.5'i
(n=19) 'ġuanda hiçbir Ģey düĢünemiyorum' cevabını vermiĢ ve %8.5 'i de (n=17)
'Geleceğimden umutlu değilim' cevabını vermiĢlerdir. Gürel'in (2007) kanser
hastalarıyla yaptığı çalıĢmada da, hastaların 89‟unun (%59.3) iyileĢmek ve eski
yaĢantıma dönmek istiyorum, 3‟ünün geleceğimden umutlu değilim, iyileĢememekten
korkuyorum ve 58‟inin (%38.7) Ģuanda hiçbir Ģey düĢünemiyorum Ģeklinde cevap
verdikleri saptanmıĢtır (93). Her iki çalıĢmada da araĢtırmaya katılan hastaların
gelecekle ilgili beklentilerinin yüksek çıkmıĢ olması, pozitif hastalık algısına, umut
düzeyinin yüksek olmasına ve olumlu tedavi uyumuna zemin hazırladığı söylenebilir.
Fadıloğlu ve arkadaĢlarının (2006) meme kanserli hastalarla yaptığı bir çalıĢmada ise,
hastaların umutsuzluk puanlarının oldukça düĢük olduğu ve meme kanserli kadınlar
arasında umutsuzluğun “düĢük”, umut düzeyinin de “yüksek” olduğu saptanmıĢtır (94).
Hastalara sorulan 'Çevrenizde size destek olan bireyler var mı? ' sorusuna %89.6'sı 'evet'
cevabını vermiĢlerdir. Çevrelerinde destek olan bireylerin olduğunu söyleyenlerin de
%26.5'i eĢi ve çocuklarının, %25.4'ü eĢi, çocukları ve aile büyüklerinin, %16'sı anne,
baba ve kardeĢinin, %1.1'i de arkadaĢının destek olduğunu söylemiĢlerdir. Sosyal destek
kanser hastaları için gerektiğinde yaĢamlarını uzatıcı etkilere neden olabilecek kadar
önemli ve genel iyilik hali için bakım kadar yararlı bir kavramdır. Türk toplumunda
özellikle Anadolu‟da yaĢayan insanlarda sosyal yardım ve dayanıĢma oldukça yaygındır. Aile üyelerinden herhangi biri bir sıkıntı yaĢadığında (hastalık, borç, kaza vb.) diğer
aile üyeleri sıkıntı yaĢayan aile üyesine yardım etmek için büyük çaba sarf ederler. Kanser de bu yaĢanan sıkıntılardan biridir. Kanser hastalarında sosyal desteğin önemini vurgulayan birçok çalıĢma vardır. Bunlardan bazıları Ģöyledir: Özyurt'un 2007 yılında yaptığı bir çalıĢmada, kanserli hastaların sahip olduğu en önemli doğal sosyal destek sistemi olan hasta yakınları (eĢ, çocuk, ana-baba, akrabalar, arkadaĢlar vb.) incelendiğinde,
hastaların sosyal desteği en sık eĢlerinden, sonra çocuklarından azalan düzeylerde kardeĢlerinden ve ana-babalarından aldıkları sonucuna ulaĢılmıĢtır (95). Bu çalıĢmada da
bizim çalıĢmamızla uyumlu sonuçlar mevcuttur.
Tanrıverdi ve arkadaĢlarının (2012) kanser hastalarıyla yaptığı bir çalıĢmada, hastaların
ailesinden, onlar için özel olan birisinden veya arkadaĢlarından aldıkları sosyal destek
64
ile posttravmatik büyüme arasında pozitif iliĢki olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ayrıca
çalıĢmaya katılan hastaların sosyal destek puanları; aile, hasta için özel olan kiĢi ve arkadaĢ olarak sıralanmıĢtır (96). Bizim çalıĢmamızda da hastaların en fazla eĢlerinden ve
çocuklarından sonra aile üyelerinden ve en son olarak da arkadaĢlarından destek aldıkları bulunmuĢtur.
Bir baĢka çalıĢmada da meme kanserli kadınlar, eĢlerinin ve diğer aile üyelerinin destekleyici tutumlarının hastalara yardım edici faktörler içinde en baĢta yer aldığını ve bu
sosyal desteğin hastanın iyileĢme sürecine olumlu etkilerinin olduğunu belirtmiĢlerdir
(97).
5.3. Hastaların Hayata BakıĢ Açılarına ve Ġntihar DüĢüncelerine ĠliĢkin Özellikler
Kanser tanısıyla birlikte birey, yaĢamının tüm temel gerçeklerini, örneğin adaletli bir
dünyanın varlığına inanma (herkes hak ettiğini alır düĢüncesi), kendi yaĢamını
anlayabilme, kendi yaĢamı üzerine yeniden kontrolü kazanabilmek için sorgulamaya
baĢlar. YaĢamakta olduğu kanser hastalığıyla, yaĢamın anlamıyla ilgili varsayımları
arasındaki tutarsızlıklar hastayı yeniden bir anlam arayıĢına iter. Bu anlam arama süreci
anlam bulununcaya kadar devam etmek zorunda değildir. Anlam arama bir yandan
kanserin kendisine bir anlam yükleme anlamına gelebilirken diğer yandan çok seyrekte
olsa yaĢamın anlamıyla ilgili varsayımlardan vazgeçilmesine veya sınırlandırılması
anlamına da gelebilir (98).
Meme kanseri tanısı almıĢ olan hastalar; fiziksel, psikolojik ve sosyal boyutlarda olumlu
veya olumsuz olarak etkilenmektedirler (99). Hastalar, hastalık sürecinde olumlu veya
olumsuz birçok Ģey deneyimlemekte ve bunların sonucunda da geçmiĢle ilgili
sorgulamalar ve geleceğe yönelik tutumlar geliĢtirmektedirler. Bizim çalıĢmamızda da
meme kanseri hastalarına yöneltilen sorularla, hastalığın hayatlarına kattığı anlamı
öğrenmek ve hastalığa yüklenen anlamla birlikte çıkardıkları sonuçları belirlemek
hedeflenmiĢtir.
Hastalara sorulan 'Hastalık hayatınızı nasıl etkiledi?' sorusuna hastalar çeĢitli cevaplar
vermiĢlerdir. Hastaların %38.7'si (n=48) 'KeĢke her Ģeyi kafama takmasaydım ve
kendimi bu kadar üzmeseydim' cevabını en yüksek oranda vermiĢler ve hastalar
baĢlarından geçen olaylara karĢı fazla düĢünüp, üzüldükleri için bu hastalığa
yakalandıklarına inanmaktadırlar. Ġkinci olarak hastaların %16.1'i (n=20) 'Stresten uzak
kalmanın, beslenmenin, sağlığın ve hayatın önemini anladım' cevabını vererek stres
yaĢamanın, sağlıklı beslenmemenin kanser oluĢumunu etkileyebileceğine inanmıĢlar ve
65
sağlıklı olmanın ve hayatta kalmanın önemini hastalığa yakalanınca daha iyi fark
ettiklerini söylemiĢlerdir. Hastaların %9.7'si de (n=12) 'KeĢke daha sık kontrollere
gitseydim, kitleyi ilk fark ettiğimde doktora gitseydim, sağlığıma daha çok dikkat
etseydim' cevabını vermiĢler ve kanser öncesi yapılması gerekli olan kontroller ve
sağlıklı yaĢam davranıĢlarının hastalıklarını önleyebileceklerine inanmaktadırlar.
Hastaların %9.7'si (n=12) 'Sabırlı ve hoĢgörülü olmak ve ümitsiz olmamak gerektiğini
anladım. Manevi anlamda daha iyi hale geldim' cevabını vermiĢlerdir. Hastalığın olumlu
davranıĢ değiĢikliği (sabır, hoĢgörü, ümit vb) sağladığı ve manevi yönde geliĢime yol
açtığı görülmüĢtür. Kanser hastalarında yapılan çalıĢma sonuçlarında hastaların yüksek
seviyede posttravmatik olgunlaĢma yaĢadıkları görülmüĢ olup, bulguları destekleyici
niteliktedir. Bunlardan, Tokgöz ve arkadaĢlarının 2008 yılında yaptığı bir çalıĢmada,
çalıĢmaya alınan hastaların ruhsal geliĢme belirtilerinin içerisinde yer alan “Allah'a
inancım arttı” maddesine hastaların %80'i “bana çok uyuyor” Ģeklinde yanıt
vermiĢlerdir (100). Manevi bir boyut olarak inançlar meme kanserinde tedavi sonrası
dönemde, umut, dayanma gücü ve destek sağlayarak, çaresizlik duygularını azaltarak
kiĢilerin psikolojik iyi oluĢlarına ve uyumlarına katkıda bulunabilir (99).
Hastaların %8.1'i (n=10) 'Fazla iyi niyetli olmamak ve çok güvenmemek gerektiğini
anladım. Bu dönemde dostumu, düĢmanımı iyi tanıdım' cevabını vermiĢler ve baĢlarına
gelen hastalığın insanları tanımalarını sağladığını ve kendilerinde düĢünce ve davranıĢ
değiĢikliğine olanak tanıdığına inanmaktadırlar.
Hastaların %7.3'ü (n=9) 'Hayır demenin önemini ve aĢırı fedakar olmamak gerektiğini
anladım' cevabını vermiĢlerdir. AĢırı fedakarca yaklaĢımın ve hayır diyememenin
sağlıklarını olumsuz etkilediğine inanmaktadırlar. Hastaların %5.6'sı (n=7) 'Hayatta her
zaman mutlu olabilmek için bir sebebin olduğunu, hayata pozitif bakmak gerektiğini
anladım.' cevabını vermiĢlerdir. Hastalar ne olursa olsun mutlu olunabilecek bir sebep
bulunabileceğine ve hayata bakıĢ açısında olumlu tutum sergilemenin önemini
anladıklarını
ifade
etmiĢlerdir.
Hastaların
%8.1'i
de
(n=1)
'Sağlıklı
yaĢam
davranıĢlarının iĢe yaramadığını, ne yaparsak yapalım hastalığa yakalanacağımızı
anladım.' cevabını vererek hastalığın kaçınılmaz son olduğu düĢüncesine ve sağlıklı
yaĢam davranıĢlarının önemli olmadığına inandıklarını belirtmiĢlerdir. Bu cevaplar
doğrultusunda hastaların büyük bir kısmında, kanser tanısı aldıktan sonra yaĢamlarında
olumlu yönde geliĢmeler sağladıkları görülmüĢtür. Hastaların verdikleri cevaplardan
hastalıkla ilgili olumlu algı oluĢturdukları gözlenmiĢtir.
66
Kanser; hastaları fiziksel, sosyal, duygusal, psikolojik gibi birçok yolla etkiler ve
fonksiyonel yaĢamlarını kısıtlar. ÇeĢitli çalıĢmalarda kanser tanısının öz kıyım için bir
risk etkeni olduğu bildirilmiĢtir. Bu risk özellikle tanı konulduktan sonraki erken
dönemlerde en yüksek olmakla birlikte, bir çalıĢmada meme kanseri tanısı konduktan
sonraki 30 yıl boyunca risk artıĢının devam ettiği gösterilmiĢtir (101-102). Ġleri evre
meme kanseri ve siyahlarda intihar riski %50 oranında artmıĢtır (102-103).
Bu çalıĢmada hastalara sorulan 'Ġntihar düĢünceniz oldu mu?' sorusuna verilen cevaplar
incelendiğinde, %88.6'sı (n=178) 'hayır' cevabını verirken, %11.4'ü de (n=23) 'evet'
cevabını vermiĢlerdir. „Evet‟ cevabını verenlerin oranı azımsanmayacak düzeydedir.
Tanrıverdi
ve
arkadaĢlarının
(2014)
yaptığı
bir
çalıĢmada
kanser
hastalarının %34.3‟ünün kanser teĢhisinden sonra intiharı düĢündükleri bulunmuĢ ve
çalıĢmada, meme kanseri vakalarının ve kadın hastaların intihar olasılığı ölçek
puanlarının diğerlerine göre daha yüksek olduğu bulunmuĢtur (104).
Literatürde kanser teĢhisi almıĢ kadınların, genel kadın nüfusuyla kıyaslandığında
intihar riski oranının (%50) yüksek olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır (105).
Lee ve arkadaĢlarının (2014) yaptığı çalıĢmada da kanser hastalarının %19.7‟sinde
intihar düĢüncesi olduğu belirlenmiĢtir (106). Bu çalıĢmalarda intihar oranı bizim
çalıĢmamızdan yüksek olmasına rağmen çalıĢmamızla uyumlu niteliktedir.
5.4. Hastaların TeĢhisten Önceki Son 1 Yıl ve Önceki Yıllarda Stresli YaĢam
Olaylarıyla KarĢılaĢma Durumları
Stresli yaĢam olaylarının hem psikiyatrik hem de fiziksel hastalıkların baĢlangıcını
tetiklediği, hastalığın seyrinde kötüleĢme oluĢturduğu ve mortaliteyi arttırdığı
bilinmektedir (107-109). Ruhsal boyutta basit uyum reaksiyonundan intihar eylemine
kadar giden geniĢ bir psikiyatrik yelpazede değerlendirilebilir (107-108).
Fiziksel hastalıklar ile stresli yaĢam olaylarının iliĢkisi 21. yüzyılda tartıĢılmaya
baĢlanmıĢ bir durumdur. Bennett ve arkadaĢlarının (1998) yaptığı çalıĢmada irritable
barsak sendromlu hastaların tamamına yakınında bir yada daha fazla kronik stresli
yaĢam olayı saptanmıĢtır. Bu stres etmenleri kiĢisel hastalık ve yaralanma, iĢ, evlilik,
finansal sıkıntılar ve aile içi ağır sorumluluklar olarak sıralanmıĢtır (109).
Holmes ve Rahe (1967), stresli yaĢam olaylarını puanlamıĢlardır. ÇalıĢmaya göre kiĢi
son 2 yıl içinde eĢ ölümü, yakın akraba ölümü (anne, baba, çocuk), boĢanma, ağır
hastalık öyküsü gibi yüksek stres puanları (200 puan ve üzeri) olan olaylar yaĢadığı
67
takdirde ülser, psikiyatrik problem, kemik kırıkları ve kronik hastalıklara %51 oranında
maruz kalacağı hesap edilmiĢtir (110).
Kanser hastalığı gibi kronik seyirle giden ve baĢlangıcın tanıdan çok önce var olduğu
bilinen ağır hastalıkların etiyolojisinde stresli yaĢam olaylarının varlığı inkâr edilemez.
Yapılan bir meta-analizde, meme kanserinde stresli yaĢam olaylarının etkisi 35 sene
içinde uluslararası yayınlanmıĢ tüm literatürle tartıĢılmıĢtır. Son iki yılda yaĢanmıĢ
stresli yaĢam olaylarının, meme kanseri olma ihtimalini yaklaĢık 2 kat (OR: 1.77)
arttırdığı bulunmuĢtur (111). Bu çalıĢmada eĢ ya da yakın akraba kaybının diğer
stresörler olan finansal, evlilik vb. streslerden daha etkili olduğu ortaya konmuĢtur.
Bizim çalıĢmamızda son 1 yıl ve öncesinde eĢ ve yakın akraba kaybı %57.6 olarak
bulunmuĢtur. Bu bilgi yapılan meta-analizle çalıĢmamızı uyumlu kılmaktadır. Bu metaanalizde stresli yaĢam olayları önem sırasıyla eĢ ya da yakın akraba ölümü, kiĢisel
sağlık problemleri, yakınının sağlık problemleri, evlilik ile ilgili sorunlar ve finansal
sorunlar Ģeklinde sıralanmıĢtır (111). Bizim çalıĢmamızda da eĢ ya da yakın akraba
kaybının oranı yüksek çıkmıĢ olsa da (%57.7), finansal problemlerin oranı daha yüksek
bulunmuĢ (%70.1) ve evlilik ve karĢı cinsle yaĢanan uyuĢmazlıklar ise akraba
kaybından ve finansal problemlerden daha düĢük bulunmuĢtur (%42.8). Bu da bizim
hasta grubumuzda finansal problemlerin, hastaların sevdiği insanların kaybından daha
yüksek düzeyde deneyimlendiği söylenebilir.
Santos ve arkadaĢları (2009) tarafından yapılan bir çalıĢmada, eĢ ölümü ve meme
kanseri riski arasında zayıf bir bağlantı olduğu (OR: 1.37; %KĠ: 1.10-1.71) ve yaĢanan
yüksek yoğunluklu stresin meme kanseri geliĢiminde sınırda iliĢkisi olduğu sonucuna
ulaĢılmıĢtır (112). Ollonen ve arkadaĢlarının (2005) yaptığı bir vaka kontrol
çalıĢmasında, meme kanseri belirtileri olan kadınların çalıĢmaya katılmaları istenmiĢtir.
Kadınlarla görüĢme yapılmıĢ ve onlara herhangi bir tanı konmadan önce yaĢadıkları
olumsuz ve stresli yaĢam olayları rapor etmeleri istenmiĢtir. Bu raporun sonucunda
stresli yaĢam olayları ve meme kanseri riski arasında bir iliĢki olduğu ve stresin immün
sistemin çeĢitli alanlarını bozarak neoplaziye zemin hazırladığı sonucuna ulaĢılmıĢtır
(67). Palesh ve arkadaĢlarının (2007) yılında yaptığı bir çalıĢmada, çalıĢmaya katılan 94
metastatik meme kanseri olan kadına deneyimledikleri travmatik ve stresli yaĢamları
sorulmuĢ ve bu kadınların yaklaĢık %42‟si bir ya da daha fazla travmatik yaĢam olayı
deneyimlediklerini,%28.7‟si
de sadece stresli
yaĢam
olayı
deneyimlediklerini
belirtmemiĢlerdir. Stresli ve travmatik yaĢam olayları bildirenler arasında da
68
hastaların %19'u çocukluk çağı istismarı yaĢamıĢ, tecavüz ve saldırıya uğramıĢ, %16'sı
yaĢamı tehdit eden bir kaza yaĢamıĢ (araba, tekne, boğulma vb.), %4'ü bir doğal afet
yaĢamıĢ, %9'u da cinayet, yaralama, suça ya da ölüme sebep olan hastalığa tanık
olmuĢlardır. Hastaların %26'sı hastalık ya da yaralanma nedeniyle sevdiklerinden birini
kaybetmiĢlerdir. Bu çalıĢmada hastaların geçmiĢ deneyimleri bizim çalıĢmamızdan
farklı olarak stresli yaĢam olayları ve travmatik yaĢam olayları olarak ayrılmıĢ ve stresli
yaĢam olaylarının ve travmatik yaĢam olaylarının hastalıksız geçen sürelerle iliĢkili
olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Stresli veya travmatik yaĢam olayları bildirmeyenlerin
hastalıksız geçen sürelerinin en fazla olduğu (62 ay), travmatik yaĢam olayları
bildirenlerin hastalıksız geçen sürelerinin ise en az olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır (30 ay),
stresli yaĢam olayları bildirenlerin ise 37 ay olarak bulunmuĢtur. Stresli yaĢam olayları
ve travmatik yaĢam olaylarının meme kanserinin ilerlemesine sebep olduğu sonucuna
ulaĢılmıĢtır
(113).
Bizim
çalıĢmamızda
benzer
sonuçlar
bulunmuĢ
olup,
hastalarımızın %3'ü cinsel taciz veya tecavüze uğradığını, %11.4'ü ciddi düzeyde bir
araba kazası geçirdiğini, %3'ü ölüm yaralanma tehlikesi olan baĢka olaylar
yaĢadığını, %9.5'i sel, yangın felaketi ve doğal afet yaĢadığını, %3.5'i birinin
öldürüldüğüne ve ağır yaralandığına tanık olduğunu söylemiĢ ve %57.6'sı da ölüm ya da
hastalık nedeniyle sevdiklerini kaybettiklerini söylemiĢlerdir.
Bizim çalıĢmamızda da hastaların teĢhis zamanından 1 yıl önce stres yaĢadığını
söyleyenler arasında %16.9 (n=34) parasal sorunlar yaĢamıĢ, %1.5'i (n=3) borç
sebebiyle evine haciz gelmiĢ, %57.6'sı ölüm ya da hastalık sebebiyle yakınını
kaybetmiĢlerdir. ÇalıĢmamıza katılan hastaların stresli yaĢam olaylarını, teĢhis
zamanından önceki bir yıllık dönemden ziyade teĢhisten daha önceki yıllarda daha çok
yaĢadıkları bulunmuĢtur. Bu durum stresli yaĢam olayı deneyimleyen hastaların bu
yaĢam olaylarını deneyimledikten hemen sonra değil de uzun dönem sonra hastalığın
ortaya çıkabileceğini düĢündürmektedir.
TaĢ ve arkadaĢlarının (2012) yaptığı çalıĢmada, 768 Türk kanser hastasına tanı
zamanından 1 yıl önceki stresli yaĢam olayı sorgulanmıĢ ve çalıĢmaya katılan
hastaların %41.7'sinin (n=320) en az 1 tane stres yaĢadıkları bulunmuĢ ve bu stres tipleri
ölüm, geçinmekte zorluk çekmek, kavga etmek, hastalık ve borçlu olmak olarak
tanımlanmıĢtır. ÇalıĢmada en çok stres yaĢayanların kadınlar olduğu (%66.3, p=0.006)
ve kanser tipleri arasında da en fazla stres yaĢamıĢ olanların meme kanseri (%41.9,
p=0.04) hastaları olduğu bulunmuĢtur (114). Bu çalıĢmada da stres yaĢayanların yüksek
69
olduğu popülasyonun kadın olması, en çok strese maruz kalan kanser türünün meme
kanseri olması ve yaĢanan stresli olayların benzer olması açısından çalıĢmamızın
bulgularıyla paralellik göstermektedir.
5.5. Hastaların Psikolojik Dayanıklılıkları
Bugün kanser tedavisinde biyomedikal tedavi sağlanmakta, ancak hastalık ile iliĢkili
psikolojik ve sosyal (psiko-sosyal) sorunları çözmek için baĢarısız olunmaktadır.
Hastalığı yönetmek için beceri eksikliği, duygusal sorunlar, iĢ, okul ve aile hayatındaki
bozulmalar içeren bu problemler, hastalar için ek sorunlara neden olabilmektedir.
Psikolojik dayanıklılık en basit anlatımı ile kiĢinin zor koĢullara karĢın bu olumsuz
koĢulların üstesinden baĢarıyla gelebilmesidir. Ayrıca, olumsuz yaĢam olayları veya
risklerle karĢı karĢıya kalındığında, bireyin dinamik kapasitesiyle kendi ruh sağlığını
kurtarma ve sürdürmesi olarak tanımlanır (81).
Psikolojik dayanıklılık; ciddi düzeyde stres, travma ve sıkıntıya maruz kalan insanların
bu zorluklara rağmen geliĢmesini ve hayatını sürdürmesini sağlayan bir süreç olarak
tanımlanır. Psikolojik dayanıklılık; bir zorlukla karĢılaĢıldığında pozitif bir Ģekilde
adapte olabilmektir. Psikolojik dayanıklılık; “Bardağın boĢ tarafı yerine dolu tarafını
öncelikle görebilme”
inancında, zor günler yaĢıyor olanlar için umudu temsil
etmektedir. Zor durumlara maruz kaldıktan sonra, birçoğumuz psikolojik olarak
sorunlar yaĢadığımızı bildiririz (115).
Psikolojik dayanıklılıkla ilgili yapılan çalıĢmalarda, psikolojik dayanıklılık düzeyleri
yüksek bireylerin, karĢılaĢtıkları yoksulluk, Ģiddet, hastalık ve daha pek çok stresli
yaĢam olayıyla, daha baĢarılı bir biçimde mücadele ettikleri saptanmıĢtır. Bu bireylerin,
aynı zamanda etkili problem çözme yeteneği ve etkili kiĢiler arası iletiĢim becerileri gibi
olumlu özelliklere sahip oldukları vurgulanmıĢtır (78).
Psikolojik olarak dayanıklı bireylerin doğuĢtan getirdiği ve sonradan kazandığı bazı
özellikleri vardır. Aslında bu özellikler tüm bireylerde mevcuttur fakat bu özelliklerin,
bireyin sıkıntılarının üstesinden gelebileceği düzeyde olması önemlidir. ÇalıĢma
grubumuzda psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları 123.68±17.45 olup, bu değerin
alınabilecek azami puana bakıldığında ortalamanın üstünde olduğu görülmektedir.
70
Psikolojik dayanıklılık kavramı kansere uyumda koruyucu bireysel davranıĢ olarak
yerini almıĢtır (116).
Psikolojik dayanıklılığın alt boyutları açısından ise hastaların sosyal yeterlilik (dıĢadönüklük, arkadaĢlık kurma gibi), sosyal kaynaklar (sosyal destek gibi), aile uyumu
(bağlılık, ailede hoĢ zaman geçirme gibi) alanının daha yüksek, gelecek algılarının
(geleceğe olumlu bakma gibi) da en düĢük düzeyde olduğu ortaya çıkmıĢtır. Gelecek
algısının daha düĢük düzeyde olması, hem hastalık sürecinde yaĢanan semptomlar hem
de tedavinin yan etkileri ve hastalığın yayılma korkusuna bağlı olabilir.
Çuhadar ve arkadaĢlarının (2014) kemik iliği transplantasyonu geçirmiĢ hasta ve hasta
yakınları üzerinde yaptığı bir çalıĢmada, hastaların sosyal kaynaklar puan ortalamasının
en yüksek, gelecek algısı puan ortalamasının ise en düĢük olduğu bulunmuĢtur. Bu
sonuçlar bizim çalıĢmamızla da uyumludur (81).
Min ve arkadaĢları (2013) tarafından yapılan çalıĢmada düĢük ve orta düzeyde
psikolojik dayanıklılığın anksiyete ve depresyon ile iliĢkili olduğu gösterilmiĢtir (117).
Prostat kanserli hastalarda yürütülen baĢka bir çalıĢmada da psikolojik dayanıklılığın
hastalarda görülen depresyona karĢı önemli bir tampon oluĢturduğu bulunmuĢtur. Bu
hastalarda kanser teĢhisi ve tedavisinin getirdiği stresle hastaların etkili bir Ģekilde baĢ
etme yeterliliğini artırmak için psikolojik dayanıklılık eğitiminden yarar görebileceği
önerisinde bulunulmuĢtur (27). Bu çalıĢmalar sonucunda psikolojik dayanıklılığın hem
günlük yaĢam olaylarıyla baĢa çıkmada hem de kanser gibi önemli bir sağlık sorunu
yaĢayan bireylerde teĢhisten önce veya tedavi sürecinde yaĢanan zorluklarla baĢa
çıkmalarında önemi azımsanmayacak bir özelliktir. Öte yandan psikolojik dayanıklılık
sonradan geliĢtirilebilen bir durumu ifade etmektedir. Buna yönelik olarak; Loprinzi ve
arkadaĢlarının (2011) meme kanseri tanısı almıĢ hastalar üzerinde yaptığı randomize
kontrollü bir çalıĢmada, Stres Yönetimi ve Dayanıklılık Eğitimi Programı‟nın (SMART)
12 haftalık eğitim sonunda hastaların yaĢam kalitesinin ve psikolojik dayanıklılık
düzeylerinin arttığı, anksiyete ve depresyon düzeylerinin ise azaldığı sonucuna
ulaĢılmıĢtır (118). Kanser tanı ve tedavisi hastalar tarafından travmatik bir olay olarak
algılandığı için, bireylerin psikolojik dayanıklılıkları hastalığa verilen tepkileri
etkileyebilir.
Buna yönelik olarak, kanser hastalarında tanı ve tedavi döneminde
yaĢanan stresin azaltılması için psikolojik dayanıklılığı arttırıcı eğitim programlarının
yapılması önerilir.
71
Hjemdal ve arkadaĢlarının (2011) yaptığı bir çalıĢmada, psikiyatrik belirtiler ve
psikolojik dayanıklılık arasında negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir iliĢki olduğu
bulunmuĢtur (21). Psikolojik dayanıklılığın ciddi sağlık problemleriyle karĢılaĢıldığı
zaman ve psikiyatrik semptomlara karĢı bir kalkan olarak kullanılan bir direnç kaynağı
olarak rol aldığı düĢünülmektedir. Psikolojik dayanıklılık düzeyleri yüksek olan
bireylerin stresli yaĢam olaylarıyla daha baĢarılı Ģekilde mücadele ettiği söylenebilir. Bu
nedenle psikolojik dayanıklılık, strese neden olan hayatın olumsuz etkilerini azaltmada
ve ruhsal hastalıkların oluĢumunu önlemede koruyucu bir kalkan olarak düĢünülebilir
(81). Psikolojik dayanıklılığın geliĢimi, içsel ve dıĢsal birçok değiĢkenin bir araya
gelerek oluĢturduğu koruyucu faktörlerin varlığıyla önemli ölçüde bağlantılıdır. Sosyal
yeterlilik, problem çözme becerileri, özerklik, yaĢamda anlam algısı, benlik saygısı,
olumlu bir aile iklimi, sosyal destek ve etkili sağlık ve bakım hizmetleri gibi koruyucu
faktörler bireyin strese daha olumlu tepkiler vermesinde iĢlev görmektedir. Ayrıca
bireyin ilgilendiği ya da yapmaktan zevk duyduğu faaliyetlerin olması da stres yaratan
durumlara uyum gösterilmesinde bir destek sağlamaktadır (68).
Yüksek psikolojik dayanıklılığa sahip bireyler, negatif duyguları daha iyi tolere
edebilirler, daha güçlü bir inançla doğruyu test edebilirler, kendilerini daha güçlü bir
tavırla yansıtabilirler ve yüksek sorumluluğa sahiptirler. Bütün bu özelliklerin kanserle
daha baĢarılı Ģekilde baĢ etmede duygusal stresin azaltılmasında katkıları vardır (117).
Hastanede yatan kanser hastalarında yürütülen bir çalıĢmada yüksek dayanıklılığın,
duygusal stresin en düĢük riskleriyle yakından iliĢkili olduğu ortaya konulmuĢtur (119).
ÇalıĢmamıza katılan meme kanseri hastalarından, mesleki ve finansal sorunlar
yaĢayanların, eĢi iĢsiz olanların, evliliğinde ve karĢı cinsle iliĢkilerinde uyuĢmazlık ve
cinsel sorunlar yaĢayanların, deprem, yangın, sel gibi doğal afet yaĢayanların, sözel
olarak Ģiddete maruz kalanların ve bir yakını hapse girenlerin psikolojik
dayanıklılıklarının anlamlı düzeyde düĢük olduğu ortaya çıkmıĢtır (p<0.05). Hastaların
yaĢadığı stresli yaĢam olaylarından finansal sorunlar, iliĢki sorunları, aile ile ilgili
sorunlar bireyleri olumsuz etkilemekte ve psikolojik dayanıklılık düzeylerini
düĢürmektedir.
DüĢük
dayanıklılığa
sahip
bireylerin de bu
olaylar dıĢında
karĢılaĢabilecekleri stresli durumlarla baĢ etmeleri zorlaĢabilmektedir. Bu durum var
olan stresin yoğunluğunu arttırıp fiziksel ve ruhsal hastalıklara sebep olabilmektedir.
72
ÇalıĢma grubumuzdaki meme kanserli hastalardan intihar düĢüncesi olanların,
hastalığın sorumluluklarına engel olduğunu bildirenlerin ve yaĢadığı olumsuz
deneyimlerin
hastalığa
neden
olduğunu
düĢünenlerin
psikolojik
dayanıklılık
düzeylerinin daha düĢük olduğu görülmüĢtür (p<0.05). Ayrıca dıĢsal olarak etkili destek
kaynağının yokluğunun, psikolojik dayanıklılık düzeylerinin daha kötü olduğu
istatistiksel olarak gösterilmiĢtir.
ÇeĢitli çalıĢmalar sosyal desteğin, fiziksel ve psikolojik sağlığı korumak için gerekli
olduğunu gösterir. Ruhsal hastalıklarda, iyi sosyal desteğin koruyucu etkileri ve zayıf
sosyal desteğin ise zararlı sonuçları iyi bir Ģekilde belgelenmiĢtir. Sosyal destek strese
karĢı dayanıklılık sağlayabilir (120). Bizim çalıĢmamızda da destek kaynakları olmayan
hastaların psikolojik dayanıklılık düzeylerinin düĢük olması, bu bilgiyi destekler niteliktedir.
Lim ve arkadaĢlarının (2014) yaptığı bir çalıĢmada, kanser hastalarının ve eĢlerinin psikolojik dayanıklılıklarının, onların kiĢisel psikolojik distreslerinin güçlü bir belirleyicisi
olduğu bulunmuĢ ve baĢ etme, psikolojik dayanıklılık özellikleri ve distres arasında
iliĢkinin olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Kanser hastaları ve eĢlerinin pozitif düĢüncelerini ve dıĢsal kaynaklarını güçlendirmenin psikolojik dayanıklılığı artırabileceği ve sonucunda da kanserin getirdiği psikolojik distres düzeyleri azaltabileceği söylenmiĢtir
(121).
ÇalıĢmalar genel olarak, genç kanserli hastalardan ziyade daha yaĢlı hastaların psikolojik distreslerinin daha düĢük olduğunu bildirmiĢlerdir. Cohen ve arkadaĢlarının kolorektal kanserli hastalarla yaptığı çalıĢmada (2013); daha yaĢlı erkek hastaların ve kanserle
iliĢkili daha az problem yaĢayanların daha yüksek psikolojik dayanıklılığa sahip olduğu
ve daha düĢük psikolojik distres gösterdiği sonucuna ulaĢılmıĢtır. ÇalıĢmada daha düĢük
psikolojik dayanıklılık düzeyine sahip olan kanser hastalarına verilen profesyonel desteğin arttırılmasını önermiĢlerdir (122).
Psikolojik dayanıklılığı artırma kanser hastalarının psikososyal bakımının kritik bir
elementidir. HemĢireler, hastanın adaptasyon mekanizmalarını optimize ederek, belirli
temel özelliklerini fark etmesini sağlayarak ve geliĢtirerek psikolojik dayanıklılığı
sağlayabilir (123).
73
Psikolojik dayanıklılık düzeylerini artırma ve stresli yaĢam olaylarının etkilerini azaltma
meme kanserli hastalarda uygulama ve destekleyici müdahaleler için potansiyel bir
hedeftir. Psikolojik dayanıklılığı güçlendirme bu popülasyon için çok kritiktir.
74
6. SONUÇ VE ÖNERĠLER
6.1. Sonuçlar
Meme kanseri tanısı almıĢ hastalarda teĢhisten önce stresli yaĢam olaylarıyla karĢılaĢma
durumları ve hastaların psikolojik dayanıklılık düzeylerini saptamak amacıyla yapılan
araĢtırmadan elde edilen bulgular değerlendirildiğinde aĢağıdaki sonuçlara ulaĢılmıĢtır.
1. ÇalıĢmada yer alan hastaların yaĢ ortalamaları 49.4±10.6‟dır. Hastaların %97‟si
kadın, %79.1'i evli, %42.3'ü ilkokul mezunu, %21.4'ü de okuryazar değildir.
2. ÇalıĢmaya katılan hastaların %18.9‟unun 2. evrede, %17.4‟ünün 3. evrede, %9.5‟inin
1. evrede olduğu saptanmıĢtır.
3. Hastaların %5.5‟ine kemoterapi, %13.4‟üne cerrahi, %4.1‟ine radyoterapikemoterapi/cerrahi,
%39.3‟üne
kemoretapi-cerrahi,
%37.8‟ine
de
radyoterapi-
kemoterapi-cerrahi uygulanmıĢtır.
4. Hastaların %44.9'u modifiye radikal mastektomi, %41.7' si basit mastektomi, %13.4'ü
de meme koruyucu cerrahi olmuĢlardır.
5. Hastalara gelecek hakkında düĢünceleri sorulduğunda, %82.1'i iyileĢmek ve eski
yaĢantısına dönmek istediğini belirtirken, %8.5'i de gelecekten umutlu olmadığını
belirtmiĢlerdir.
6.
ÇalıĢmaya
katılan
hastaların
destek
kaynaklarının
olup
olmadığı
sorgulandığında, %89.6'sı çevrelerinde destek alabilecekleri kiĢilerin olduğunu ve bu
kiĢilerden
%26.5'
i
eĢi
ve
çocuklarının,
%25.4'ü
eĢi,
çocukları
ve
aile
büyüklerinin, %16'sı anne, baba ve kardeĢinin, %1.1'i de arkadaĢının destek olduğunu
ifade etmiĢlerdir.
7. Hastalara sorulan, „Hastalığınız hayatınızı nasıl değiĢtirdi?‟ sorusuna %38.7'si
„KeĢke her Ģeyi kafama takmasaydım ve kendimi bu kadar üzmeseydim‟ cevabını en
yüksek oranda vererek yaĢadığı olaylar karĢısında duyduğu stres ve üzüntünün
hastalığını tetiklediği inancındadırlar.
8. Hastaların %76.6‟sı hastalığın, sorumluluklarını yapmasını engellediğini ifade
etmiĢlerdir
9. ÇalıĢmaya katılan hastaların %11.4‟ü de intiharı düĢündüğünü söylemiĢlerdir.
10. Hastaların %73.1'i hastalığa yakalanmasında baĢından geçen olumsuz deneyimlerin
etkisi olduğunu düĢünmektedir.
75
11. Hastaların teĢhisten önce en fazla oranda yaĢadıkları stresli yaĢam olayları
sırasıyla,
%95.5‟i
ağır
bir
hastalık
geçirdiğini,
%70.1‟i
parasal
sorunlar
yaĢadığını, %64.2‟si deprem yaĢadığını, %57.7‟si aileden birini kaybettiğini, %54.2‟si
bir yakınının ağır bir hastalık geçirdiğini, %51.2‟si eĢinin iĢsiz kaldığını, %42.8‟i
evlilikte karĢı cinsle iliĢkilerinde uyuĢmazlıklar yaĢadığını, %30.3‟ü de bir yakınının
ciddi araba kazası geçirmesi Ģeklindedir. Yine bu olaylar dıĢında yaĢanan ve oranları
azımsanmayacak nitelikte olan diğer stresli yaĢam olaylarının sıralaması ise Ģöyledir:
hastaların
%30.8‟i
kürtaj
olduğunu,
%29.9‟u
sözel
olarak
Ģiddete
maruz
kaldığını, %22.4‟ü cinsel sorunlar yaĢadığını, %20.4‟ü dayak yediğini ifade etmiĢlerdir.
12. Hastaların yaĢadıkları stresli yaĢam olaylarının yaĢadıkları zamanlara bakıldığında
„Ağır bir hastalık geçirdim.‟ yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %57.7' sinin bu
olayı, son 1 yılda daha yüksek oranda yaĢadığı saptanmıĢtır. Hastaların diğer yaĢam
olaylarını deneyimleme zamanları ise, „Bir yakınım ağır bir hastalık geçirdi‟ yaĢam
olayını
deneyimleyenlerin
%40.3'ünün,
„EĢim
iĢsiz
kaldı‟
yaĢam
olayını
deneyimleyenlerin %30.3‟ünün, „Parasal sorunlar yaĢadım‟ yaĢam olayını deneyimleyen
hastaların %31.3‟ünün, „Evlilikte ve karĢı cinsle iliĢkilerimde uyuĢmazlıklar yaĢadım‟
yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %30.3'ünün, „Bir yakınım ciddi araba kazası
geçirdi‟ stresli yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %26.4'ünün, „Deprem yaĢadım‟
yaĢam olayını deneyimleyen hastaların %64.2'sinin bu yaĢam olaylarını son 1 yıldan
daha önceki yıllarda yüksek oranda yaĢadıkları bulunmuĢtur. Belirtilen yaĢam olayları
dıĢında deneyimlenen diğer stresli yaĢam olaylarının da daha önceki yıllarda daha
yüksek oranda olduğu saptanmıĢtır.
13. Hastalara uygulanan psikolojik dayanıklılık ölçeğinin toplam puan ortalaması
123.68±17.45 olarak bulunmuĢtur. Hastaların psikolojik dayanıklılık alt boyutlarından
sosyal yeterlilik alanının en yüksek, gelecek algılarından da en düĢük puan aldığı
görülmüĢtür.
14. ÇalıĢmaya katılan hastalardan bazı stresli olayları yaĢayanlar ve yaĢamayanların,
psikolojik dayanıklılık düzeyleri arasında anlamlı farklılık görüldüğü saptanmıĢtır. Bu
stresli yaĢam olayları; „EĢim iĢsiz kaldı‟, „Mesleki sorunlar yaĢadım‟, „Parasal sorunlar
yaĢadım‟, „Bir yakınım hapse girdi‟, „Evlilikte ve karĢı cinsle iliĢkilerimde
uyuĢmazlıklar yaĢadım‟ , „Cinsel sorunlar yaĢadım‟, „Sel, yangın felaketi yaĢadım‟,
„Sözel
Ģiddete
maruz
kaldım‟
Ģeklindedir.
Bu
stresli
yaĢam
olaylarını
deneyimlemeyenlerin, deneyimleyenlere göre psikolojik dayanıklılık puan ortalamaları
76
daha yüksek ve gruplar arasındaki farklılık anlamlı düzeyde bulunmuĢtur. Sadece
„Mesleki sorunlar yaĢadım‟ stresli yaĢam olayını yaĢadığını bildirenlerin ölçek puan
ortalamaları, bu yaĢam olayını bildirmeyenlere göre daha yüksek bulunmuĢ olup,
farklılığın anlamlı düzeyde olduğu saptanmıĢtır. Diğer stresli yaĢam olayları açısından
gruplar arası anlamlı bir fark saptanmamıĢtır.
15. ÇalıĢmaya katılan hastaların evreleri, yapılan cerrahi türü ile psikolojik
dayanıklılıkları arasında anlamlı bir fark bulunamamıĢtır.
16. ÇalıĢmaya katılan hastaların gelecek hakkında düĢüncelerine bakıldığında,
'ĠyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek istiyorum' cevabını verenlerin psikolojik
dayanıklılıkları daha yüksek bulunmuĢ ve gelecek algısı ve psikolojik dayanıklılık
arasındaki farklılığın anlamlı olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.
17. ÇalıĢmaya katılan hastalardan yaĢadığı olumsuz deneyimlerin hastalığa etkisi
olduğunu düĢünenlerin etkisi olmadığını düĢünenlere göre psikolojik dayanıklılığı daha
düĢük bulunmuĢ olup, gruplar arasında anlamlı bir farkın olduğu saptanmıĢtır.
18. ÇalıĢmaya katılan hastalardan destek kaynakları bulunanların bulunmayanlara göre
psikolojik dayanıklılıkları daha yüksek bulunmuĢ ve anlamlı düzeyde bir farkın olduğu
saptanmıĢtır.
19. ÇalıĢmaya katılan hastalardan intihar düĢüncesi olmayanların psikolojik
dayanıklılıkları intihar düĢüncesi olanlara göre daha yüksek bulunmuĢ ve aralarında
anlamlı bir farklılık olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.
6.2. Öneriler
AraĢtırmanın sonuçları doğrultusunda aĢağıdaki önerilerde bulunulmuĢtur.
1. Stresin kanser geliĢimindeki rolü düĢünülerek toplum temelli psikolojik taramaların
belirli zamanlarda uygulanması ve bu uygulamaların sonucunda ruhsal eğitim
programları düzenlenmesi,
2. KETEM‟lerde meme kanseri ve diğer kanser taramalarında uygulanan fiziksel
taramaların yanında stresle baĢa çıkma ve dayanıklılık düzeylerini belirleyen ruhsal
taramalara da yer verilmesi ve bu sayede bireylerin yaĢadıkları stresli yaĢam olayları
karĢısında stresle baĢa çıkma ve psikolojik dayanıklılığı arttırmaya yönelik birey ya da
grup terapileri verilmesi, bu eğitimi veren ekibin içinde mutlaka hemĢirelerin de
bulunması
77
3. Sağlıklı ya da hasta bireylere psikolojik dayanıklılık düzeylerinin geliĢtirilmesi için
hastanelerde, okullarda, iĢ yerlerinde dayanıklılıkla ilgili farkındalık eğitimlerinin
yapılması, “duyarlılık eğitimi”, “duygusal zeka beceri eğitimi” gibi duygusal becerileri
geliĢtirmeye ve sorun çözme, stresle baĢa çıkma, alternatif düĢünmeye yönelik kurs,
seminer, konferans, panel vb. programların düzenlenmesi,
4. Stresli yaĢam olayı deneyimleyen kadınlara yönelik destek çalıĢmalarını arttırması,
bu olaylara maruz kalan kadınlarda duygu dıĢa vurumunu sağlayabilecek, sorunlarla
mücadele etmesinde hem sosyal hem de ruhsal destek olabilecek teröpatik ortamların
arttırılması,
5. Sağlık Bakanlığı‟nın toplumun psikolojik dayanıklılığın arttırılması ve stres yönetimi
ile ilgili kamu spotları oluĢturması, broĢürler bastırması ve belirli aralıklarla toplumun
ulaĢabileceği Aile Sağlığı Merkezlerinde, okullarda, iĢyerlerinde eğitimler düzenlemesi
ve bu eğitimleri alanında uzman yurt dıĢı ya da yurt içinden hekim, psikolog,
hemĢirelerin vermesi,
6. Kanser hastalarına yönelik KLP hemĢireliği hizmetlerinin yaygınlaĢtırılması,
7. Kanser olgularıyla çalıĢan tüm sağlık personelinin, bireylerin karĢılaĢabilecekleri
stresli yaĢam olayları ve bunlar karĢısında stresle baĢa çıkma ve psikolojik dayanıklılık
düzeyleri konusunda duyarlılıklarının arttırılması,
8. Özellikle stresli yaĢam olayı deneyimleyen meme kanserli kadınların psikolojik
dayanıklılıklarını arttırmaya öncelik verilmesi,
9. Türkiye‟de stres ve meme kanseri geliĢimine yönelik yapılan çalıĢmaların arttırılması
önerilir.
78
7. KAYNAKLAR
1. ġener ġ, Günel N, Akçalı Z, ġenol S, Koçkar A. Ġ. Meme kanserinin ruhsal ve sosyal
etkileri üzerine bir çalıĢma. Klinik Psikiyatri, 1999; 2: 254-260.
2.
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs297/en/
Cancer.
(EriĢim
Tarihi:
31.03.2015)
3. Özkan S. Kanser Hastasında Psikiyatrik ve Psikososyal Destek. Onat H, Mandel NM
(Eds.). Kanser Hastasına YaklaĢım Tanı, Tedavi, Takipte Sorunlar. Nobel Tıp
Kitabevleri, 2002; 345-346.
4. Stewart BW, Wild CP (Eds.). World Cancer Report 2014. World Health
Organization. IARC Nonserial Publication, 2014: 16-53.
5. http://kanser.gov.tr/Dosya/Bilgi-Dokumanlari/raporlar/birim.pdf, Kanser Daire BaĢkanlığı 2014 Birim Faaliyet Raporu, Sağlık Bakanlığı, 2015. (EriĢim Tarihi:
25.03.2015).
6. http://kanser.gov.tr/Dosya/Sunular/KanserKontrolu_2014.pdf, Türkiye‟de Kanser
Kontrolü 2014. (EriĢim Tarihi: 31.03.2015).
7. Tuncer MA. Kanserin Ülkemiz ve Dünyada Önemi, Hastalık Yükü ve Kanser Kontrol Politikaları. Tuncer MA (Ed), Türkiye‟de Kanser Kontrolü. T.C Sağlık Bakanlığı
Kanserle SavaĢ Dairesi BaĢkanlığı. Onur Matbaacılık, Ankara, 2007; 5-6.
8. Karayurt Ö, Müezzinler NE, Meme kanseri tedavisine bağlı lenfödem geliĢen kadınların deneyimlerinin incelenmesi. J Breast Health, 2014; 10: 23-29.
9. Aydın S, Akça T (Eds.). Tüm Yönleriyle Meme Kanseri. Ankara: Akademisyen Kitabevi, 2011; 27-423.
10.
http.sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/saglikistatistikleriyilligi2010.pdf.
T.C
Sağlık Bakanlığı Sağlık Ġstatistikleri Yıllığı. (EriĢim tarihi: 11.03.2014).
11. Ekici E, Utkualp N. Kadın öğretim elemanlarının meme kanserine yönelik davranıĢları. Meme Sağlığı Dergisi, 2007; 3: 136–139.
79
12. Tümer A, Baybek H. ÇalıĢan kadınlarda meme kanseri risk düzeyi. The Journal of
Breast Health, 2010; 6(1): 17-21.
13. Aydoğan T, Cakcak E, ġimĢek O, Erginöz E, Aydoğan F, Hatipoğlu S, Kapan S.
Güncel çevresel risk faktörlerinin meme kanserine etkisi. Bakırköy Tıp Dergisi, 2013;
9: 176-182.
14. GümüĢ AB. Meme kanserinde psikososyal sorunlar ve destekleyici giriĢimler. Meme Sağlığı Dergisi, 2006; 2(3): 108-114.
15. Harman, Ö. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bölümüne baĢvuran meme kanserli hastalarda risk faktörlerinin dağılımı. 2007, Hacettepe Üniversitesi, Ġç Hastalıkları Anabilim Dalı, Uzmanlık tezi, 72 sayfa, Ankara, ( Prof. Dr. Nilüfer
Güler).
16. Karaırmak Ö. Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler. Türk Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik Dergisi, 2006; 3(26): 129-142.
17. Kutluk T, Kars A. Kanser Konusunda Genel Bilgiler. Türk Kanser AraĢtırma ve
SavaĢ Kurumu Yayınları, 1994; 9-14.
18. Ramirez ER. Resilience: A concept analysis. Nursing Forum 2007; 42: 73-82.
19. Gürgan U. Grupla psikolojik danıĢmanın üniversite öğrencilerinin yılmazlık düzeyine etkisi. A.Ü. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara, 2006. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi HemĢirelik Dergisi Hacettepe University Faculty of
Health Sciences Nursing Journal 88 Sağlık Bilimleri Fakültesi HemĢirelik Dergisi,
2009; 6: 82-89.
20. Khanlou N, Wray R. A Whole community approach toward child and youth resilience promotion: A review of resilience literature. Int J Ment Health Addiction, 2014.
DOI 10.1007/s11469-013-9470-1.
21. Hjemdal O, Vogel P.A, Solem S, Hagen K, Stiles TC. The relationship between
resilience and levels of anxiety, depression and obsessive-compulsive symptoms in adolescents. Clinical Psychology and Psychotherapy, 2011; 18: 314–321.
80
22. Cherry K (2014). What is resilience? Coping with crisis. http://psychology.about.com/od/crisiscounseling/a/resilience.htm. (EriĢim Tarihi: 10.06.2014).
23. Luthar SS, Cicchetti D, Becker B. The construct of resillience: A crirical evaluation
and guideliness for future work. Child Devolopment, May/June 2000, 71, 543-62.
24. Masten AS. Resilience in developing systems: Progress and promise as the fourth
wave rises. Development and Psychopathology 19, 2007: 921–930.
25. Basım N, Çetin F. YetiĢkinler için psikolojik dayanıklılık ölçeğinin güvenilirlik ve
geçerlilik çalıĢması. Türk Psikiyatri Dergisi, 2011; 22(2): 104-14.
26. O‟Dougherty Wright M, Masten AS, Narayan AJ (2013). Resilience processes in
development: Four waves of research on positive adaptation in the context of adversity.
Goldstein S, Brooks RB (eds.). Handbook of Resilience in Children. DOI 10.1007/9781-4614-3661-4_2, © Springer Science+Business Media New York.
27. Sharpley CF, Bitsika V, Wootten AC, Christie D.R.H. Does resilience „buffer‟ against depression in prostate cancer patients? A multi-site replication study. European Journal of Cancer Care, 2014; 23: 545–552. doi: 10.1111/ecc.12170.
28. Bilge A, Çam O. Kanseri önlemede önemli bir faktör olarak kadınların stres ile baĢa
çıkma tarzları ve sağlık inanıĢlarının incelenmesi, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2008; 9:
16-21.
29. Boyle P, Levin B (Eds.). Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser AraĢtırmalar
Kurumu Dünya Kanser Raporu, 2008; 12-13.
30. Berkarda B, Hatemi H (Eds.). Kanserin Biyolojisi. Medikal onkoloji kitabı. Tavaslı
Matbaacılık, 2002; 9-13.
31. Okçin F. Kanser hastasına bakım veren aile üyelerinin yaĢam kalitesi ölçeği geçerlik
ve güvenirlik çalıĢması. 2007, Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora
tezi, 135 sayfa, Ġzmir, (Prof. Dr. Aysel Karadakovan).
81
32. Özkan S. Psikiyatrik ve Psikososyal Açıdan Kanser. Psikiyatrik tıp: Konsültasyonliyezon Psikiyatrisi Kitabı. Ġstanbul, Roche Yayınları: 1993; 153-174.
33. Bayraktar S. Kanser hastalarında travma sonrası geliĢim olgusunun ve etkileyen
faktörlerin incelenmesi. 2008, Ġstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 90 sayfa, Ġstanbul, (Prof. Dr. Mine
Özkan).
34. Gültekin M, BoztaĢ G (Eds.). T.C Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
Türkiye Kanser Ġstatistikleri Kitabı, 2014: 19-43.
35. http://www.kanser.gov.tr/daire-faaliyetleri/kanser-istatistikleri.html. Kanser istatistikleri. (EriĢim tarihi: 25.04.2014).
36. http://www.iarc.fr/en/media-centre/pr/2013/pdfs/pr223. About Cancer Mondial (EriĢim tarihi : 10.07.2014).
37. . Somunoğlu S. Meme kanserinde risk faktörleri. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi,
2007; 2(5): 1-8.
38. http://www.cancer.ca. Canadian Cancer Society. What is breast cancer? (EriĢim
tarihi: 05.04.2014).
39. Kalaycı G, Acarlı K, Demirkol K, Ertekin C. Meme hastalıkları ve tarihçe. Genel
Cerrahi, Nobel Tıp Kitabevi, 2002; 1: 534-5.
40. Evcimik T. Meme kanserinde prognostik faktörlerin sağkalıma etkisi. 2008, Sağlık
Bakanlığı Göztepe Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi 3. Genel Cerrahi Kliniği, Uzmanlık
tezi, 66 sayfa, Ġstanbul.(Doç. Dr. M. Rafet YiğitbaĢı).
41. Özmen V. Türkiye‟de Meme Kanseri, Klinik Histopatolojik Özellikler ve Standart
Prognostik Faktörler, Türkiye Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu (TMHDF),
Ulusal Meme Kanseri Veri Tabanı Analizleri (UMKVT) Verilerinin Analizi: 2005; 780.
82
42. Aydın S, Akça T (Eds.). Tanıdan Tedaviye Meme Kanseri Gerçeği, Sormaya Korktuğunuz Sorular ve Yanıtları. Nobel Kitabevi: 2008; 15-87.
43. Erol Ç, Onat H (Eds.). Ġç Hastalıkları Onkoloji Kitabı. Ankara: Nobel Tıp Kitabevi,
2010; 1: 20-193.
44. Fadıloğlu ZÇ, YeĢilbakan ÖU, Yıldırım Y. Meme Kanserli Hastaya YaklaĢım. Adana: Nobel Tıp Kitabevi, 2011; 1-152.
45. Koçak S, Çelik L, ÖzbaĢ S, Dizbay Sak S, Tükün A, Yalçın B. Meme kanserinde
risk faktörleri, riskin değerlendirilmesi ve prevansiyon: Ġstanbul 2010 konsensus raporu.
Meme Sağlığı Dergisi, 2011; 7(2): 47-67.
46. AltınbaĢ M. Onkoloji el kitabı. MN Medikal& Nobel Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara,
2005; 409-41.
47. Nathanson KL, Wooster R, Weber BL. Breast cancer genetics: What we know and
what we need. Nature Medicine, 2001; 7(5): 552-556.
48. Martin A, Weber BL. Genetic and hormonal risk factors in breast cancer . J Natl
Cancer Inst, 2000 ; 92(14): 1126-1135.
49. http://www.gata.edu.tr/cerraibilimler/kadindogum/sss/meme.html, Meme kanseri
risk faktörleri, (EriĢim tarihi: 20.05.2014).
50. Aydın S, Akça T, Çolak T (Eds.). Cerrahi Hastalıklarda Tanı ve Fizik Muayene.
Nobel Kitabevi, 2008; 92-93.
52. Seçginli S. Meme kanserinde erken tanıya yönelik sağlığı geliĢtirme programının
tarama davranıĢlarına etkisi. 2007, Ġstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Doktora tezi, 123 sayfa, Ġstanbul.
53. Duran Ö. Kendi kendine meme muayenesi ile ilgili verilen planlı eğitimin kadınların
sağlık inançları ve algılanan sağlık durumlarına etkisi. 2008, Cumhuriyet Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Doktora tezi, 142 sayfa, Sivas,
(Prof. Dr. Mustafa Ferit Koçoğlu).
83
54. Öktem A. Afyon Kocatepe Üniversitesi‟nde sağlıkla ilgili bölümler dıĢındaki 3. ve
4. sınıf kız öğrencilerin meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi hakkında bilgi düzeylerinin ve uygulama durumlarının belirlenmesi, 2012, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Cerrahi Hastalıkları HemĢireliği Anabilim Dalı, Yüksek lisans tezi, 80 sayfa, Afyonkarahisar, (Doç. Dr. Sezgin Yılmaz).
55. Aydın S. 99 sayfada meme kanseri. Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2009; 2830.
56. Akdemir N, Birol L. Ġç Hastalıkları ve HemĢirelik Bakımı Kitabı. 2004, Ankara:
141-152.
57. Sweetland, HM. Surgery for breast cancer. Women‟s Health Medicine, 2006; 3(1):
31-33.
58. Rainsbury RM. Skin-sparing mastectomy. British Journal of Surgery, 2006; 93: 276281.
59. Patani N, Mokbel K. Oncological and aesthetic considerations of skin-sparing mastectomy. Breast Cancer Res Treat, 2008; 111: 391-403.
60. Fitzal F, Riedl O, Langenbecks RJ. Recent developments in breast-conserving surgery for breast cancer patients. Arch Surg, 2009; 394: 591-609.
61. BaĢkan S, Atahan A, Arıbal E, Özaydın N, Balcı P, Yavuz E. Meme kanserinde
tarama ve tanı. (Ġstanbul Meme Kanseri Konsensus Konferansı 2010). The Journal of
Breast Health, 2012; 8(3): 100-125.
62. Kaymakçı ġ. Karadakovan A, Etia-Aslan F (Eds.), Meme hastalıkları. Dahili ve
Cerrahi Hastalıklarda Bakım Kitabı, Nobel Kitabevi, 2014; 977-98.
63. www.ncn.org.tr. Breast cancer risk reduction, practise guidelines in oncology. (EriĢim tarihi: 5.2.2014).
64. BaltaĢ A, BaltaĢ Z. Stres ve BaĢa Çıkma Yolları. Remzi Kitabevi, 9.Basım, Ġstanbul,
1991: 1-324.
84
65. Balcıoğlu Ġ. Stres kavramı ve tarihsel geliĢimi. Ġ. Ü. CerrahpaĢa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Medikal Açıdan Stres ve Çareleri Sempozyum Dizisi,
2005; 09-12.
66. http://www.cancer.gov/cancertopics/factsheet/Risk/stress. Can pschological stress
cause cancer? (EriĢim Tarihi: 20.05.2014).
67. Morris GC. Psikolojiyi Anlamak. Türk Psikologlar Derneği Yayınları, Ayvalık H.
Ankara, 2002; 1-512.
67. Ollonen P, Lehtonen J, Eskelinen M. Stressful and adverse life experiences in patients with breast symptoms; A prospective case-control study in Kuopio, Finland, Antıcancer Research, 2005; 25: 531-536.
68. ġahin M, Yetim A, Çelik A. Psikolojik sağlamlığın geliĢiminde koruyucu bir faktör
olarak spor ve fiziksel aktivite. The Journal of Academic Social Science Studies, 2012;
5(8): 373-380.
69. Eskin M. Sorun çözme terapisi. Ankara, Boylam Psikiyatri Enstitüsü, HYB Yayıncılık, 2. Baskı, 2011; 15-28.
70. Klohnen E. Conceptual analysıs and measurement of the construct of egoresilyency. Journal of Personality and Social Psychology, 1996; 70: 1067-1079.
71. Rutter M. Nature, nurture and psychopathology: A new look at an old topic. Development and Psychopathology, 1991; 3: 125-136.
72. Beardslee W, Gladstone, T. Prevention of childhood depression: Recent findings
and future prospects. Society of Biological Psychiatry, 2001; 49: 1101-1110.
73. Sağlam, H. Lösemi tanısıyla izlenen 15-18 yaĢ grubu adölesanların psikolojik sağlamlık düzeylerinin incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı ve HemĢireliği Programı, Yüksek lisans tezi, 92 sayfa, Ankara, 2012.
85
74. Stewart D. Research brief: Resilience and mental health outcomes. PreVAiL: Preventing Violence Across the Lifespan Research Network. London, ON. 2010
(http://prevail.fims.uwo.ca/docs/Resilience%20Research%20Brief%20Mar10.pdf) (EriĢim Tarihi: 20.05.2014)
75. Hetherington EM, Stanley-Hagan M. The adjustment of children with divorced
parents: a risk and resiliency perspective. J Child Psychol Psychiatry, 1999; 40: 129140.
76. Gizir FA. Psikolojik sağlamlık, risk faktörleri ve koruyucu faktörler üzerine bir derleme çalıĢması. Türk Psikolojik DanıĢma ve Rehberlik Dergisi, 2007; 3(28): 113-128.
77. Fraser M, Jenson JM. A risk and resilience framework for child, youth and family
policy (Electronic Journal). http://www.Sagepub.com/upmdata/5975_Chapter_1_Jenson
Fraser_I_Proof.Pdf. 2008.
78. Öz F, Bahadir-Yilmaz E. Ruh sağlığının korunmasında önemli bir kavram: Psikolojik sağlamlık. Sağlık Bilimleri Fakültesi HemĢirelik Dergisi, 2009; 82–89.
79. Ramirez ER. Resilience: a concept analysis. Nursing Forum 2007; 42: 73-82.
80. Khanlou N, Wray R. A whole community approach toward child and youth resilience promotion: A review of resilience literature. Int J Ment Health Addiction, 2014; DOI
10.1007/s11469-013-9470-1
81. Çuhadar D, Tanrıverdi D, Pehlivan M, Kurnaz G, Alkan S. Determination of the
psychiatric symptoms and psychological resilience levels of hematopoietic stem cell
transplant patients and their relatives, European Journal of Cancer Care, 2014; 1-10.
82. Scott, E. The Traits, Benefits and Development of Emotional Resilience.
http://psychology.about.com/od/crisiscounseling/tp/become-more-resilient.htm.
(EriĢim Tarihi: 09.06. 2014).
86
83.
American
Psichological
Association
the
road
to
resilience.
http://www.apa.org/helpcenter/road-resilience.aspx, (EriĢim Tarihi: 20.05.2015).
84. Stamm BH, Rudolph JM, Dewane S, Gaines N, Gorton K, Paul G, McNeil F,
Bowen G, Ercolano M. Psychometric review of Stressful Life Experiences Screening.
Measurement of Stress, Trauma and Adaptation, Lutherville, MD: Sidran press, 1996;
317-325.
85. Sukan M, Maner F. Stres yaratan yaĢam olaylarının vitiligo ve kronik ürtiker hastalarına etkisi. Klinik Psikiyatri, 2006; 9: 17-26.
86. Friborg O, Hjemdal O, Rosenvinge JH, Matinussen M, Martinussen R. A new rating
scale for adult resilience: What are the central protective resources behind healthy adjustment?. Int J Methods Psychiatr Res, 2003; 12(2): 65-76.
87. Frıborg O, Barlaug D, Martınussen M, Rosenvınge, JH, Hjemdal O. “Resilience in
relation to personality and intelligence”, International Journal of Methods in Psychiatric
Research, 2005; 14(1): 29-42.
88. http://www.nlm.nih.gov, Breast cancer, (EriĢim tarihi: 10.05.2014).
89. Sant M, Allemani C, Berrino F, et al. Breast carcinoma survival in Europa and the
United States . Europan Cocerted Action on Survival and Care of Cancer Patients (EUROCARE) Working Group Cancer, 2004; 15: 100: 715-22.
90. Özdemir A, IĢık S, Ilgıt E, Araç M. Meme kanserinde erken teĢhisin ve mammografik taramanın önemi. Gazi Medical Journal, 1992; 3(4): 251-256.
91. Sankaranarayanan R, Black RJ, Swamınathan R, Parkın DM. An owerview of cancer survival in developing countries. IARC Sci Publ, 1998; (145): 135-73.
92. Garip M. Meme kanseri nedeniyle opere olan hastalarda meme koruyucu cerrahi
veya radikal mastektomi kararını etkileyen faktörler ve cerrahi türünün hasta üzerindeki
etkileri. Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi Aile
Hekimliği, Uzmanlık tezi, 78 sayfa, Ġstanbul, 2008. (Doç. Dr. Orhan Ünal).
87
93. Gürel KD. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi EriĢkin Onkoloji,
Hematoloji Kliniklerinde kemoterapi uygulanan hastaların yaĢam kalitesi ve bunu etkileyen faktörlerin incelenmesi. 2007, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
HemĢirelik Anabilim Dalı, Yüksek lisan tezi, 87 sayfa, Adana. (Yrd. Doç. Dr. Gürsel
Öztunç).
94. Fadıloğlu Ç, Cantilav ġ, Yıldırım KY, Tokem Y. Meme kanserli kadınlarda umutsuzluk düzeyi ve baĢ etme davranıĢları arasındaki iliĢki. Ege Üniversitesi HemĢirelik
Yüksekokulu Dergisi, 2006; 22(2): 147-160.
95. Özyurt BE. Kanser hastalarının algıladıkları sosyal destek düzeyine iliĢkin betimsel
bir çalıĢma. Kriz Dergisi, 2007; 15 (1): 1-15
96. Tanrıverdi D, SavaĢ E, Can G. Posttraumatic growth and social support in Turkish
patients with cancer. Asian Pacific Journal of Cancer Prevention. 2012; 13(9): 43114314.
97. Güner CĠ. Meme kanseri ve eĢlerin desteği. Gaziantep Tıp Dergisi, 2008; 46-49.
98. Park CL. Making sense of the meaning literature: an integrative review of meaning
making and its effects on adjustment to stressful life events. Psychol Bull 2010; 136:
257-301.
99. Üstün, B., Ġnan, ġ. F., Meme Kanseri ve Travma Sonrası GeliĢim, J Breast Health
2014; 10: 75-78.
100. Tokgöz G, Yaluğ Ġ, Özdemir S, Yazıcı A, Uygun K, Aker T. Kanserli hastalarda
travma sonrası stres bozukluğunun yaygınlığı ve ruhsal geliĢim. Yeni Symposium,
2008; 46: 51-61.
101. Twombly R. Decades after cancer, suicide risk remains high. J Natl Cancer Inst
2006; 98: 1356-1358.
102. Güleç G, Büyükkınacı A. Kanser ve psikiyatrik bozukluklar. Psikiyatride Güncel
YaklaĢımlar, 2011; 3(2): 343-367.
88
103. Schairer C, Brown LM, Chen BE, Howard R, Lynch CF, Hall P et al. Suicide after
breast cancer: An international population- based study of 723.810 women. J Natl Cancer Inst 2006; 98: 1416-1419.
104. Tanriverdi, D, Cuhadar D, Ciftci S. Does the impairment of functional life increase
the probability of suicide in cancer patients?. Asian Pacific Journal of Cancer Prevention: APJCP, 2014; 15(21): 9549-53.
105. Mahdi H, Swensen RE, Munkarah AR, et al. Suicide in women with gynecologic
cancer. Gynecol Oncol, 2011; 122: 344-9.
106. Lee SJ, Park JH, Park BY, et al. Depression and suicide ideas of cancer patients
and influencing factors in South Korea. Asian Pac J Cancer Prev, 2014; 15: 2945-50.
107. Lloyd C. Life events and depressive disorder reviewed. II events as precipitating
factors. Arch Gen Psychiatry, 1980; 37: 541-548.
108. Öztürk AB, Özenli Y, YoldaĢcan E, Özdener N. Ġntihar giriĢiminde bulunan hastaların kan lipid seviyeleri. Türkiye klinikleri J Med SCI 2014; 34: 97-103.
109. Bennett EJ, Piesse C, Palmer K, Badcock CA, Tentant CC, Kellow JE. Functional
gastrointestinal disorder, psychological social and somatic features. Gut 1998; 42: 414420.
110. Holmes TH, Rahe RH. The Social readjusment. J Psychosom Res 1967; 11: 13-18.
111. . Duurs FAS, Zeeger MPA, Borne BVd. The association betweeen stressfull life
events and breast cancer risk: A meta-analysis ınt J Cancer 2003; 107: 1023-1029.
112. Santos MC, Horta BL, Amaral JJ, Fernandes PF, Galvão CM, Fernandes AF. Association between stres and breast cancer in women: a meta-analysis. Cad Saude Publica 2009; 25: 453-463.
113. Palesh O, Butler LD, Koopman C, Giese-Davis J, Carlson R and Spiegel D. Stress
History and Breast Cancer Recurrence. J Psychosom Res. 2007 September ; 63(3): 233–
239.
89
114. TaĢ F, Karalar U, Aliustaoğlu M, Keskin S, Can G, Çınar FE. The major stressful life events and cancer: stress history and cancer. Med Onkol, 2012 Jun;
29(2): 1371-7.
115. Bourden O. Resilience: When hope becomes possible for everyone.
MammothMagazine, 2013; 13: 2-3.
116. Southwick S.M., Vythilingam M. & Charney D.S. The psychobiology of depression and resilience to stress: implications for prevention and treatment. Annual Review
of Clinical Psychology, 2005; 1: 255–291.
117. Min J, Jung YE, Kim DJ, Yim HW, Kim JJ. Characteristics associated wiht low
resilience in patients with depression and/or anxiety disorder. Qual Life Res. 2013; 22:
231-241.
118. Loprinzi CE, Prasad K, Schroeder DR, Sood A. Stress Management and Resilience
Training (SMART) program to decrease stress and enhance resilience among breast
cancer survivors: a pilot randomized clinical trial. Clinical breast cancer, 2011; 11(6):
364-368.
119. Min JA, Yoon S, Lee CU. Psychological resilience contributes to low emotional
distress in cancer patients. Supportive Care in Cancer, 2013a; 21: 2469–2476.
120. Özbay F, Johnson DC, Dimoulas E, Morgan CA, Charney D, Southwıck S. Social
Support Resilience to stress: From neurobiology to clinical practise. Psychiatry (May),
2007; 35-40.
121. Lim J, Shon E, Paek M, Daly B. The dyadic effects of coping and resilience on
psychological distress for cancer survivor couples. Support Care Cancer 22, 2014;
3209-3217 DOI 10.1007/s00520-014-2334-9.
90
122. Cohen M, Baziliansky S, Beny A. The association of resilience and age in individuals with colorectal cancer: An exploratory cross-sectional study. Journal of Geriatric
oncology, 2013; 5: 33-39.
123. Molina Y, Yi JC, Martinez-Gutierrez J, Reding KW, Yi-Frazier JP, Rosenberg AR.
Resilience among patients across the cancer continuum: Diverse perspectives. Clin J
Oncol Nurs. 2014 ; 18(1): 93–101. doi:10.1188/14.CJON.93-101.
91
8. EKLER
EK-1
KĠġĠSEL BĠLGĠ FORMU
AĢağıdaki ifadeler, sizin kiĢisel bilgilerinize ve hastalığınıza ait bazı özellikleri
belirlemek için geliĢtirilmiĢtir. Bu ifadeleri dikkatlice inceleyerek en doğru Ģekilde
yanıtlamanız oldukça önemlidir. Ankete vereceğiniz yanıtlar araĢtırmacılar dıĢında hiç
kimse tarafından okunmayacak ve farklı bir amaçla kullanılmayacaktır. Lütfen
aĢağıdaki her bir maddeyi, ilgili madde için size göre uygun gelen tek bir kutucuğu
yuvarlak içine alarak, nokta ile belirtilen kısımları ise yazarak yanıtınızı belirtiniz.
1) Cinsiyetiniz:
1) Erkek
2) Kadın
2) YaĢınız:………
3) Eğitim durumunuz?
1) Okur-Yazar değil
4) Ortaokul
2) Okur –Yazar
5) Lise
3) Ġlkokul
6) Üniversite
4) Medeni durumunuz?
1) Bekar
3) Diğer (Dul, BoĢanmıĢ vb.)
2) Evli
6) YaĢadığınız yer?
1) Ġl
2) Ġlçe
3) Köy
8) Ekonomik durumunuz (Kendi tanımlamanızla) :
1) Ġyi
3) Kötü
2) Orta
9) Hastalığınız sorumluluklarınızı yapmanıza engel oldu mu?
1) Evet
2) Hayır
10) Hastalık teĢhisiniz ne zaman konuldu?.....................................
11) Hastalığın Evresi:……………………
12) Hangi tür tedavi yöntemleri uygulandı?
1) Radyoterapi
2) Kemoterapi
3) Cerrahi tedavi
13) Geçirdiğiniz cerrahi operasyon Ģekli?.......................
14) Geleceğiniz hakkında neler düĢünüyorsunuz?
1) ĠyileĢmek ve eski yaĢantıma dönmek istiyorum.
2) Geleceğimden umutlu değilim, iyileĢememekten korkuyorum.
92
3) ġuanda hiçbir Ģey düĢünemiyorum.
15) Hastalığınız ve öncesinde yaĢadığınız sıkıntılar karĢısında size destek olan birey ya
da bireyler var mı?
2) Hayır
1) Evet
16) Cevabınız evetse kimler?
1) EĢim
2) EĢim ve Çocuklarım
3) EĢim, Çocuklarım ve Aile Büyükleri
5) ArkadaĢım
4) Annem, Babam ve KardeĢlerim
6) Diğer ( Belirtiniz)………………………
17. Hastalığınız hayatınızı nasıl değiĢtirdi?( Kısaca belirtiniz)
……………………………………………………..……………………………………
……..……………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………..
18) Bugüne kadar intihar düĢünceniz oldu mu?
1) Evet
2) Hayır
19) Bu hastalığa yakalanmanızda baĢınızdan geçen olumsuz deneyimlerin etkisi olduğunu düĢünüyor musunuz?
1) Evet
2) Hayır
93
EK-2
STRESLĠ YAġAM OLAYLARI FORMU
AĢağıda bir yaĢam olayları listesi bulunmaktadır. Lütfen cümleleri dikkatle okuyunuz;
daha önce sizin veya bir yakınınızın (anne, baba, kardeĢ, eĢ veya sevgili/niĢanlı)
baĢına gelip gelmediğini, eğer olduysa son bir yıl içinde mi, daha önce mi olduğunu
uygun sütuna çarpı iĢareti atarak belirtiniz. Olay hem geçen yıl, hem daha önce olduysa
iki sütunu da iĢaretleyiniz. Hiçbir soruyu boĢ bırakmamaya çalıĢınız.
HĠÇ
OLMADI
SON 1
YILDA
OLDU
DAHA
ÖNCE
OLDU
HEM SON
1 YIL
HEM
DAHA
ÖNCE
OLDU
1.Ağır bir hastalık geçirdim.
2.Bir yakınım ağır bir hastalık geçirdi.
3.Göç etmek zorunda kaldım.
4.EĢim iĢsiz kaldı.
5.Ben iĢsiz kaldım.
6.Mesleki (iĢ, okul, ev iĢleriyle ilgili, emeklilikten sonra sorunlar) yaĢadım.
7. Evimize-iĢyerimize haciz geldi.
8.Parasal(düĢük gelir-gelir düzeyinde değiĢiklik
vs) sorunlar yaĢadım.
9.Okuldan ayrılmak zorunda kaldım/atıldım.
10.Gözaltına alındım/hapse girdim.
11.Bir yakınım hapse girdi.
12. EĢimden boĢandım.
13.Sevgilimden ayrıldım.
14.Annem, babam ayrıldı/boĢandı.
15. Evlilikte ve karĢı cinsle iliĢkilerimde uyuĢmazlıklar yaĢadım.
16.Cinsel sorunlar yaĢadım.
17.EĢim evden ayrıldı.
94
HĠÇ
OLMADI
SON 1
YILDA
OLDU
DAHA
ÖNCE
OLDU
HEM SON
1 YIL HEM
DAHA
ÖNCE
OLDU
18.Silahlı çatıĢmaya katıldım/tanık oldum.
19.Bir yakınım silahlı çatıĢmaya katıldı.
20.Ciddi araba kazası geçirdim/tanık oldum.
21.Bir yakınım ciddi araba kazası geçirdi.
22.Deprem yasadım.
23.Sel, yangın felaketi yasadım.
24.Bir yakınım doğal felaket yasadı.
25.Cinsel taciz veya tecavüze uğradım.
26.Bir yakınım cinsel taciz veya tecavüze uğradı.
27.Yaralama/öldürme kastıyla saldırıya uğradım.
28.Bir yakınım yaralama/öldürülme kastıyla saldırıya uğradı.
29. Ölüm/yaralanma tehlikesi olan baĢka olay
oldu.
30. Birinin ağır yaralanmasında ya da ölümünde
sorumluluğum olduğunu hissettim.
31. Birinin öldürüldüğünü/ağır yaralandığını
gördüm.
32.ĠĢkence gördüm.
33.Bir yakınıma iĢkence yapıldı.
34.Ben,yakın bir arkadaĢım veya aile üyelerinden
biri kaçırıldı ya da rehin alındı.
35.Bıçak veya silahla korkutuldum/tehdit edildim.
36. Birinin bıçak, silahla tehdit edildiğine, korkutulduğuna tanık oldum.
37.Cüzdan/telefon çaldırdım.
95
HĠÇ
OLMADI
SON 1
YILDA
OLDU
DAHA
ÖNCE
OLDU
HEM SON
1 YIL HEM
DAHA
ÖNCE
OLDU
38.Kürtaj oldum.(Çocuk aldırdım.)
39.Dayak yedim.
40.Sözel Ģiddete (hakaret, küfür, alay edilme)
maruz kaldım.
41.Sosyal ayrımcılığa (dıĢlanma, hor görülme,
yalnız bırakılma gibi) maruz kaldım.
42.Evimize hırsız girdi.
43.BaĢka (belirtiniz _______________________________)
44.Bir yakınım öldü.
I. Kim?
II. Ne zaman? (gün, ay, yıl)
96
EK-3
YETĠġKĠNLER ĠÇĠN PSĠKOLOJĠK DAYANIKLILIK ÖLÇEĞĠ
AĢağıdaki ifadeler, sizin psikolojik dayanıklılığınızı ölçmek için geliĢtirilmiĢtir. Bu ifadeleri dikkatlice inceleyerek en doğru Ģekilde yanıtlamanız oldukça önemlidir. Ankete
vereceğiniz yanıtlar araĢtırmacılar dıĢında hiç kimse tarafından okunmayacak ve farklı
bir amaçla kullanılmayacaktır. AĢağıdaki kutucuklarda bulunan cümleler, 5 kutucuğa
bölünüp yazılmıĢtır. Size uygun olan cümleler 1. kutucuktan 5. kutucuğa göre sıralanmıĢtır. Size uygun olan kutucuğu karalayınız. Hiçbir soruyu boĢ bırakmamaya çalıĢınız.
1. Beklenmedik bir olay olduğunda…
Her zaman bir çözüm bulurum
Çoğu kez ne yapacağımı kestiremem
2. Gelecek için yaptığım planların…
BaĢarılması zordur
BaĢarılması mümkündür
3. En iyi olduğum durumlar Ģu durumlardır…
UlaĢmak istediğim açık bir hedefim olduğunda
4. …olmaktan hoĢlanıyorum
Diğer kiĢilerle birlikte
Tam bir günlük boĢ bir vaktim olduğunda
Kendi baĢıma
5. Ailemin, hayatta neyin önemli olduğu konusundaki anlayıĢı…
Benimkinden farklıdır
6. KiĢisel konuları …
Benimkiyle aynıdır
Hiç kimseyle tartıĢmam
7. KiĢisel problemlerimi…
ArkadaĢlarımla/Aile-üyeleriyle tartıĢabilirim
Çözemem
8. Gelecekteki hedeflerimi…
Nasıl baĢaracağımı bilirim
9. Yeni bir iĢe/projeye baĢladığımda …
Ġlileriye dönük planlama yapmam, derhal iĢe baĢlarım
Nasıl çözebileceğimi bilirim
Nasıl baĢaracağımdan emin değilim
Ayrıntılı bir plan yapmayı tercih ederim
10. Benim için sosyal ortamlarda rahat/esnek olmak
Önemli değildir
11. Ailemle birlikteyken kendimi …hissederim
Çok mutlu
12. Beni … yakın arkadaĢlarım/aile üyeleri
cesaretlendirebilir
13. Yeteneklerim…
Olduğuna çok inanırım
14. Geleceğimin …olduğunu hissediyorum
Ümit verici
15. ġu konuda iyiyimdir…
Zamanımı planlama
16. Yeni arkadaĢlık konusu …bir Ģeydir
Kolayca yapabildiğim
17. Ailem Ģöyle tanımlanabilir …
Birbirinden bağımsız
Çok önemlidir
Çok mutsuz
Hiç kimse cesaretlendiremez
Konusunda emin değilim
Belirsiz
Zamanımı harcama
Yapmakta zorlandığım
Birbirine sıkı biçimde kenetlenmiĢ
97
18. ArkadaĢlarımın arasındaki iliĢkiler …
Zayıftır
19. Yargılarıma ve kararlarıma …
Çok fazla güvenmem
20. Geleceğe dönük amaçlarım …
Belirsizdir
Güçlüdür
Tamamen güvenirim
Ġyi düĢünülmüĢtür
21. Kurallar ve düzenli alıĢkanlıklar …
Günlük yaĢamımda yoktur
Günlük yaĢamımı kolaylaĢtırır
22. Yeni insanlarla tanıĢmak …
Benim için zordur
Benim iyi olduğum bir konudur
23. Zor zamanlarda, ailem …
Geleceğe pozitif bakar
Geleceği umutsuz görür
24. Ailemden birisi acil bir durumla karĢılaĢtığında…
Bana hemen haber verilir
25. Diğerleriyle beraberken
Kolayca gülerim
26. BaĢka kiĢiler söz konusu olduğunda, ailem Ģöyle davranır:
Bana söylenmesi bir hayli zaman alır
Nadiren gülerim
Birbirlerini desteklemez biçimde
27. Destek alırım
Birbirlerine bağlı biçimde
ArkadaĢlarımdan/aile üyelerinden
28. Zor zamanlarda …eğilimim vardır
Hiç kimseden
Her Ģeyi umutsuzca gören bir
Beni baĢarıya götürebilecek iyi bir Ģey bulma
29. KarĢılıklı konuĢma için güzel konuların düĢünülmesi, benim için …
Zordur
30. Ġhtiyacım olduğunda …
Bana yardım edebilecek kimse yoktur
31. Hayatımdaki kontrol edemediğim olaylar (ile) …
BaĢa çıkmaya çalıĢırım
32. Ailemde Ģunu severiz …
ĠĢleri bağımsız olarak yapmayı
Kolaydır
Her zaman bana yardım edebilen birisi vardır
Sürekli bir endiĢe/kaygı kaynağıdır
ĠĢleri hep beraber yapmayı
33. Yakın arkadaĢlarım/aile üyeleri …
Yeteneklerimi beğenirler
Yeteneklerimi beğenmezler
TOPLAMPUAN:…………..
Katılımınız için teşekkür ederim…
98
EK-4
ARAġTIRMANIN YAPILABĠLMESĠ ĠÇĠN GEREKLĠ ĠZĠN YAZILARI
99
EK-5
ETĠK KURUL ONAY FORMU
E
100
EK-5
ETĠK KURUL ONAY FORMU
101
EK-6
BĠLGĠLENDĠRĠLMĠġ HASTA ONAM FORMU
Meme Kanseri Tanısı AlmıĢ Hastaların TeĢhisden Önce Stresli YaĢam Olaylarıyla
KarĢılaĢma Durumları ve Psikolojik Dayanıklılık Düzeylerinin Belirlenmesi
AraĢtırıcı
Yasemin Yalçın
Yrd. Doç. Dr. Derya TANRIVERDĠ
Hastanın
Adı-Soyadı:
YaĢı:
Bilgilendirme Tarihi
Tel:
Adres:
Sayın KATILIMCI,
Meme kanseri gün geçtikçe ağırlığı artan bir sağlık sorunudur. Meme kanserin hem hastanın hem de yakınlarının sağlığı üzerinde fiziksel, sosyal ve ruhsal etkileri bulunmaktadır. Kansere neden olan risk etkenlerini belirlemek, önemli korunma yöntemlerindendir. Meme kanseri riskini yükselten birçok risk faktörünün bulunduğu ifade edilmektedir. Bu risk etkenlerinden birisi de strestir. Çağımızın sorunu olan stresin, birçok hastalıklara temel hazırlayan bir etken olarak her geçen gün önemi artmaktadır. Stres, bedenin bağıĢıklık sistemini bozarak kanserojen hücrelerin yerleĢmesine ve tüm bedene yayılmasına yol açabilmektedir. Stresin ortaya çıkmasına neden olan çeĢitli yaĢam olayları
vardır. Psikolojik dayanıklılık ise stresli yasam olayları ile karĢılaĢıldığında bir direnç
kaynağı olarak çalıĢan kiĢilik özelliğidir. Bunun yanı sıra psikolojik dayanıklılık stresli
yasam durumları ile karĢılaĢıldığında kendini toparlama gücünün en önemli unsurunu
oluĢturmaktadır. Kanserin etiyolojisinde rol oynayabilecek risk faktörlerinin ve kiĢilerin
psikolojik dayanıklılık düzeylerinin araĢtırılması, saptanması hem kanserden korunmada hem de meydana gelen kanserlerin etkili tedavi yöntemlerinin sağlanmasına da yardımcı olacaktır. Bu araĢtırmada, meme kanser tanısı almıĢ hastaların teĢhisten önce
stresli yaĢam olaylarıyla karĢılaĢma durumlarını ve psikolojik dayanıklılık düzeylerini
belirlemek amacıyla tanımlayıcı tipte bir çalıĢma planladık. Bu araĢtırma sonucunda
elde edilen veriler ıĢığında, hastalara uygun yaklaĢımlar geliĢtirmeyi hedefledik. AraĢtırma; yaklaĢık olarak, istekli olan 201 katılımcı ile yürütülecektir. AraĢtırmacı tarafından sizlere üç anket sunulacaktır. Size sorduğumuz sorular bu araĢtırma için bizlere veri
sağlayacaktır. Bu araĢtırmaya katılmanız veya katılmamanız yapılacak iĢlemleri etkilemeyecektir. Ġstediğiniz anda araĢtırmacıya haber vererek çalıĢmadan çekilebilir ya da
araĢtırmacı tarafından gerek görüldüğünde araĢtırma dıĢı bırakılabilirsiniz. Bu çalıĢma
karĢılığı sizden ücret talep edilmeyecektir ve araĢtırmaya katılım gönüllülük ilkesine
bağlıdır. AraĢtırma sadece araĢtırma ekibi tarafından okunup değerlendirilecektir. Vereceğiniz bilgiler bilimsel bir amaçla kullanılacağı için adınız soyadınız belirtilmeyecektir. AraĢtırmanın sonucunun doğru olması için soruları atlamadan, samimi ve tarafsız
olarak yanıtlamanız uygun olacaktır. AraĢtırmaya katıldığınız ve tüm soruları içtenlikle
yanıtladığınız için teĢekkür ederiz.
Hastanın Rızası:
AraĢtırmacı tarafından Ģahsıma anlatılan tüm bu bilgiler doğrultusunda bu çalıĢmaya
katılmayı KABUL EDĠYORUM.
102
Hastanın Adı Soyadı:
Ġmza:
ÖZGEÇMĠġ
1985 yılında Mersin‟de doğdu. Ġlk, orta ve lise eğitimimi Mersin‟in Tarsus ilçesinde
tamamladı. 2005 yılında Hacettepe Üniversitesi HemĢirelik Fakültesi‟ni kazandı ve
2010 yılında eğitimimi tamamladı, aynı yıl Adana Numune Eğitim ve AraĢtırma Hastanesine atandı. 2011 yılında Gaziantep Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri
HemĢireliği Programında Yüksek Lisansa baĢladı. Adana Numune Eğitim ve AraĢtırma
Hastanesinde Onkoloji, Kardiyoloji, Genel Cerrahi, Kulak Burun Boğaz ve Göğüs Hastalıkları, Koroner Yoğun Bakım gibi dâhili ve cerrahi klinik ve yoğun bakımlarda çalıĢtı
ve halen görevi burada devam etmektedir.
103
Download