TÜRK YE’DE HERMENEUT K (YORUMB LG S ) Mustafa Günay Bu çal mada, “Türkiye’de hermeneutik felsefe” konusundaki çal malar üzerinde durulacakt r. Önce k saca 1.Türk felsefe dünyas nda etkin olan felsefe ak mlar na de#inilecek, 2. Ülkemizde hermeneuti#in ba lang c n olu turan Kamuran Birand’ n çal malar ndan söz edilecek, 3.hermeneuti#in geli me dönemini olu turan Do#an Özlem’in eserleri üzerinde durulacak, ve 4. Hermeneutik alan nda yap lan ba ka çal malara de#inilecektir. 1. Türk felsefe dünyas#ndaki ba&l#ca ak#mlar Bilindi#i gibi ülkemizde felsefi dü üncenin tarihi, yakla k yüz elli y ll k bir zaman dilimini kapsamaktad r. Örne#in bir Bat Avrupa felsefesi gelene#ine göre, bu oldukça k sa bir zaman parças d r. Ancak yine de bu k sa zaman parças içinde, ülkemizde pek çok felsefecinin yeti mesi ve eserler vermesi söz konusudur. Özellikle son y llarda felsefe alan nda daha üretken/verimli bir döneme girildi#i görülmektedir. Henüz Bat da oldu#u gibi bir “okulla ma”dan, kendimize özgü felsefe geleneklerinin do#u undan söz edemeyiz. Ancak yine de,Türkiye’de üretilen felsefe eserlerinde, baz dü ünce geleneklerinin etkili oldu#unu saptamak mümkündür. Bunlar aras nda ayd nlanma felsefesini/ ayd nlanmac l # , pozitivizmi, liberalizmi, marksizmi, neo-pozitivizmi, tarihselcili#i/ hermeneuti#i ve son y llarda bütün dünyada da yayg la an postmodernizmi sayabiliriz. Bunlar aras ndaki en etkili ve yayg n olanlar , ayd nlanmac ve pozitivist görü ler olmu tur. Bu yaz n n konusunu olu turan “hermeneutik gelenek” ise pek fazla geli me imkan bulamam t r. Ayn durum bizdeki kadar olmasa bile, dünya geneli için de söz konusudur. Çünkü hermeneutik Anglo-Amerikan kültürden çok K ta Avrupas nda kök salm bir felsefe gelene#i ve bak aç s d r. Ancak günümüzde hermeneuti#e yönelik ilginin bütün dünyada artmakta oldu#unu görüyoruz. 4imdi Kamuran Birand’ n çal malar ndan söz etmeye ba layabiliriz. 1 2. Kamuran Birand ve Türkiye’de Hermeneuti-in Do-u&u Hermeneutik konusunda ilk çal malar yapan Kamuran Birand’d r. Ayn zamanda ilk kad n felsefe profesörümüz olan Birand, 1964’te yakaland # ani bir hastal k sonucu vefat etti. Do#an Özlem’in deyimiyle, “Ya asayd de#erli katk lar na yenilerini ekleyece#i kesindi. Ya ad # dönem, ülkemizde Frans z tipi pozitivizmin hakim oldu#u bir dönemdi. Küçücük bir çevre d nda, Kamuran Birand’ n eserleri bir etki b rakmad , b rakamazd .”(Özlem 2001:Söyle i) Bu felsefecimiz sosyal bilimlerde büyük bir eksi#imiz olan anlama ve yorumbilim yöntemini, çal malar n n ekseni haline getirmi ti. Hilmi Ziya Ülken onun için yazd # yaz da hakl olarak öyle demektedir: “Tarihimize ve kültürümüze nüfuz etmek, onu ya ayarak anlamak ve anlatmak isteyenler, bu yöntemi kullanmakta devam ederlerse, rahmetli Birand’ n ad her zaman bu ç # ra ba#l olarak an lacakt r.”(Kaynarda# 1999:29) Birand’ n sosyal bilimler ve hermeneutik konusunda ba l ca iki eseri mevcuttur: Dilthey ve Rickert’te Manevi limlerin Temellendirilmesi ve Manevi limler Metodu Olarak Anlama. ?lki ayn zamanda onun doktora tezidir. Bu eserinde manevi/tinsel bilimleri temellendirme giri imleri aç s ndan Dilthey ve Rickert’in görü leri kar la t rmal biçimde ele al nmaktad r. ?kinci önemli eserinde ise Dilthey’dan günümüze kadar, hermeneutik gelenekte yer alan dü ünürlerin “anlama” konusndaki katk lar n de#erlendirmektedir. Birand’a göre, manevi bilimler, “insanl k hayat n n, topluluk, hukuk, adet, e#itim, ekonomi, teknik gibi kurumlar içindeki düzenlenmesi ve dünyan n din, sanat, bilim, mitos gibi olu umlar içindeki yorumlanmas ile ilgilenen ve bunlar kendilerine konu yapan bilimlerdir.” Birand, do#a bilimlerine göre tinsel bilimlerin ortaya ç k n n çok yeni oldu#una de#inerek, u saptamay yapar: “bu bilimlerin yöntemleri ve lojik (mant ksal) yap lar üzerine dü ünceler, ancak XIX. Yüzy l n ikinci yar s nda görülmü , bu bilimlerin varl # , bir bilgi teorisi problemi olarak, ancak bu yüzy l sonlar na do#ru söz konusu olmu tur.”(Birand 1954:2) Birand, tin bilimlerinin temellerini ve yöntemlerini inceleyerek, bütün bu bilimler aras nda bir birlik kurmay , bütün bu bilimleri bir ba# nt içinde ku atmay hedef edinen bu ak m içinde, mücadeleler, çat malar ve kar tl klar n da mevcut oldu#unu vurgular. Ona göre, “bu alanda, metodik dü üncelerin daha ziyade felsefi güdülerle ta nm olmas , manevi ilimlerin 2 tabiat ilimlerinde oldu#u gibi, kesin bir metot uuru ile belirlenmelerine ve temellendirilmelerine engel olmu tur.”(Birand 1954:2) Tinbilimleri gelene#i içindeki ilk tart malardan biri, terminoloji ve yöntem konusunda meydana gelmi tir. Dilthey' n “tinbilimi”(manevi bilim) terimine kar l k Rickert “kültür bilimi” kavram n tercih eder. Dilthey, do#a bilimleri ile tinbilimlerini birbirlerinden, aç klay c ve anlay c bilimler olarak ay r r. Rickert ise, do#abilimlerini genelle tirici, kültür bilimlerini bireyselle tirici bilimler olarak göz önünde tutar. Birand’a göre, “bu ay rmalardan her birinin kendine göre hakl oldu#u bir yönü, kendine göre bir üstünlü#ü vard r. Bununla birlikte, daha sonraki geli me içinde, daha ziyade anlama ve aç klamay göz önünde tutan ay rman n a# r bast # na da (Rothacker, Spranger) i aret etmek laz md r.”(Birand 1954:3) Bilindi#i gibi hermeneutik yakla m, felsefeyi (problemlerini, konular n ve bunlara ili kin yakla m tarz n ) tarihsel-kültürel gerçeklikle olan ba# nt s aç s ndan ele almaktad r. Hermeneutik yakla ma dayanan Birand da Dilthey ve Rickert’in içinde yeti tikleri dönemin ana çizgilerini belirtir ve özellikle 19. Yüzy l ortalar nda Avrupa’da felsefenin ya ad # bir “kriz”e i aret eder. Ona göre, “asl nda bu kriz ilk defa Kant’la ba lam t . Kant, metafizikle bilimi birbirinden ay rm , bir yandan günden güne ilerleyen ve önemi günden güne artan do#a bilimini, öte yandan, biri ötekini çürüten denemelerle yüklü olan felsefeyi göz önünde tutmu tu.”(Birand 1954:7) Birand, söz konusu eserinde daha çok, Dilthey ve Rickert’in kültür bilimlerinin niteli#i ve yöntemi konusundaki çat an ve uyu an dü üncelerini ele al r. Dilthey’la Rickert’in üzerinde birle tikleri nokta tarihsel ve sosyal gerçeklikle ilgilenen manevi bilimin, do#a bilimi gibi, aç klay c bir yasa bilimi olmad # d r. Birand’a göre, “Dilthey’la Rickert’in üzerinde uyu amad klar mesele, manevi ilimlerle ilgili bir psikoloji meselesidir. Dilthey’a göre, manevi ilme konu olan manevi dünyay , insanl # n, manevi hayat n verimi olan, insan ruhundan, insan n iç hayat ndan ç kan olgular meydana getirir. Bu dünyay meydana getiren olgular, içten ya anarak bilinen ve anla labilen olgular oldu#u için manevi ilim de zorunlulukla anlay c bir ilimdir, anlay c ilim, anlama metodunu art ko ar. ? te bunun için, anlay c bir psikolojinin manevi ilimlere temel olmas gereklidir.”(Birand 1954:4) Rickert’in bu konudaki yakla m ise farkl d r. “O, manevi ilimler ba#l l # n anlay c bir psikoloji yoluyla de#il, bu ilimlerin lojik yap lar ndaki ve kavramlar ndaki hususilikler yoluyla belirlemeye çal r. 3 Rickert, historik ve sosyal gerçeklikle ilgili olan materyalin kendisinden ziyade, bu materyale ait olan bilginin kavramlar ndan hareket eder. Onu, canl tarihin kendisinden ziyade historik materyale ait bilgi teorisi alakadar eder.”(Birand 1954:5) Görüldü#ü gibi Rickert “antipskologist” bir yakla ma sahiptir. Bu ayn zamanda Yeni-Kantç l k ak m n n temel bir özelli#idir. Anlay c bir psikolojiyi ve ba l ba na bir yöntem olarak “anlama”y reddeden Yeni_Kantç l k, mant # n psikolojiye, daha do#rusu zaman üstü geçerli#i olan mant k yasalar n n, psikolojinin olgu yasalar na dayand r lamayaca# n ileri sürer. A priori yasal l # n tipik örne#i olan bu yasalar, zaman içindeki bir dü ünce olgusunun gerçek ak n tasvir edemezler, çünkü bunlar, dü üncesinin normlar d rlar.”(Birand 1998:21) Birand’a göre, Dilthey manevi bilimler için psikolojik bir temelin gere#i üstünde dururken, Rickert ise böyle bir psikoloji kavram n n imkans zl # ndan söz eder. Bu iki filozof aras ndaki temel ayr l k noktas konusunda Birand unlar belirtir: “Bu ayr l k, manevi ilimlerin temellendirilmesi ve bilgi teorisi ile ilgili bir ayr l kt r. Dilthey, manevi ilimlerin bilgi teorisini, ruh yap s n n ba#l l # ile, yani psi ik olgular n içten ya anarak bilinen düzenli ba#l l # yoluyla temellendirmek ister. ?ç denemede, içten bilinen bu ba#l l k, ya anan bir ba#l l k olarak hayat ba#l l # , iç denemenin kendisi ise ya anan bir deneme olarak hayat denemesidir.(...) Dilthey böylece, do#rudan do#ruya verilmi olan kendi birli#i ve kendi bütünlü#ü içindeki ya ant dan hareket eder. Ya ant n n objektifle tirilmesini, ya ant n n kendisini temsil ederek objektif bir ifadeye bürünerek bu ifade içinde tesbit edilmesini ister. Halbuki, Rickert için ya ant , oldu#u gibi tesbit edilerek objektifle tirilmesine imkan olmayan ve sonsuz bir çe itlilik içinde akan bir olgular seli, bir olgular karma as d r.”(Birand 1954:89) Birand’a göre, Rickert’in dahil oldu#u bilinç felsefesi aç s ndan ya ant n n bütünlü#üne ve derinli#ine uzak kalmas söz konusudur. Çünkü Rickert’e göre, iç dünya hakk nda bilgi elde edilebilmesi, onun da t pk d dünya gibi çe itlili#inin ortadan kald r lmas canl elemanlar n, canl olmayan faktörler yoluyla, ba ka ekle sokulmas ile mümkündür.”(Birand 1954:90) Birand’a göre, bireyi/bireyseli içinde bulundu#u tarihsel ve sosyal bütünün bir organ olarak göz önünde tutan Rickert, onun her çe it tiple tirilmesini de reddeder. Rickert için, tarihsel bilimlerin ideali, bir kezlik tarihsel olgular n, kendi bireysel ekillenmeleri içindeki tasviridir. Birand’a göre Rickert, yaln zca tarihsel bilimlerin mant ksal yap s yla ilgilendi#i için, Dilthey’ n birbirinden ay rd # tarihsel tin bilimleriyle, sistematik tin 4 bilimleri aras ndaki ayr l # da farketmemi tir. Birand’a göre, “insan ruhunun ve tarih dünyas n n derinliklerini kavrayan Dilthey, manevi dünyan n, insan n iç hayat ndan ç kan, içten ya an labilen olgulardan kuruldu#unu kavram t r. Tarihin ak içinde ortaya ç k p geli en manevi kurum ve olu umlar, historik ve sosyal gerçeklik içinde objektifle en ya ant n n ifadeleridir. Ya ant n n bir ifadesi olan hayat denemeleri, historik ve sosyal dünya içinde objektifle mi lerdir. Bundan dolay , bu dünyan n kavranmas , bir anlama metoduna göre i lenmesi ile mümkündür.”(Birand 1998:22-23) Birand, Dilthey ve Rickert’in dü üncelerini kar la t rmakla kalmay p, bu iki filozof aras nda ele al nan problemleri çözmeye ve bir sentez getirmeye yönelik sonraki baz giri imlere de de#inir. Örne#n E. Spranger’in bu iki filozof aras nda bir uzla t rma denemesine giri mesinden söz eder. Çünkü Birand’a göre, “Dilthey taraf ndan program çizilen anlay c psikoloji, devri için bir yenilik olmu , manvi ilimler dünyas na yeni bir ufuk açm , ama rolünü de hemen devrinde tamamlam t r. Bununla birlikte, bir metot olarak anlama, Dilthey ç # r nda giden dü ünürler taraf ndan verimli ekilde geli tirilmi tir.”(Birand 1998:23) Manevi bilimlerin en önemli sorunlar ndan birinin, bu bilimler grubunun “nesnel kesinli#i” sorunu oldu#unu belirten Birand, nesnellik kavram n n ve bu kavram n genel-geçerlik ile ili kisi hakk nda, özellikle Bollnow’un dü üncelerini de izlemekte ve u saptamada bulunmaktad r: “Asl nda söz konusu olan bu objektiflik kavram , aç k ve seçik bir ba lang ç noktas ndan hareket ederek kapal kavram sistemleri kuran, rationalist (ak lc ) ç # rlar n kabul ettikleri bir objektiflik kavram d r.” Birand, bu kavram n, bu çe it kapal kavram sistemlerinin (metafiziklerin) gerçeklik ile ilgileri olmad # kabul edildi#inden beri de#erini kaybetti#ini söyler. “Çünkü dü ünce ve kavramlar, hayat n derinlikleri içinde köklenmektedirler.” Bundan dolay , bu “eski” anlamdaki nesnellik/objektiflik kavram n n bir yana b rak lmas ve tin bilimleri için yeni bir ç k noktas olu turan yeni bir görü söz konusudur. Birand’ n deyimiyle, “bu da, her türlü teorik çal madan önce mevcut olan ve hayat n kendi içinde verilmi bulunan hayat anlay d r. Manevi ilimlerin yap s , gerçek hayat içinde bulunan ve hayat felsefesi ile de ilgili olan bu hayat anlay ile belirlenmektedir.”(Birand 1998:41) Kamuran Birand, hermeneuti#i büyük ölçüde bir yöntem, bir anlama yöntemi olarak görmektedir. Ve bu yöntemin ortaya konulmas ve geli tirilmesi aç s ndan Dilthey’dan günümüze kadar olan katk lar ve 5 giri imleri de#erlendirmektedir. Buradan hareketle hermeneutik dü üncenin, ülkemize ve felsefe dünyam za, tin bilimlerinin yöntemi tarz nda girdi#ini söylemek mümkündür. Elbette hermeneuti#i bir felsefe ve bir ele tiri tarz olarak görenler de mevcuttur. Ancak hermeneuti#in daha sonraki dönemlerdeki geli mesi de, tin bilimlerinin yöntemi tarz nda devam etmi tir. Bu konuda üzerinde durulmas gereken felsefeci, hiç üphesiz ki Do#an Özlem’dir. Tarihselci#in ülkemizdeki öncüsü olan Özlem’in çal malar yla birlikte, hermeneuti#in yeni bir canlanma/geli me dönemine girdi#ini görüyoruz. 3. Do-an Özlem ve Hermeneuti-in Geli&imi Felsefe çal malar n uzun bir süredir hermeneutik (yorumbilgisi) gelene#i içinde sürdüren Do#an Özlem, oldukça üretken bir felsefeci ve ö#retim üyesidir. Onun ilgi alan ve çal malar mant ktan bilim felsefesine, siyasetten tarih felsefesine kadar geni bir alan kapsamaktad r. Ancak bir bak ma tek bir felsefi konu ve felsefi problemati#i i ledi#ini saptamak da mümkündür: mant k-bilgi-bilim-tarih-kültür ba# nt s ve bu ba# nt n n tarihselli#i. O hangi konuyu ve problemi ele al rsa als n, tarihselci/hermeneutik gelenek ve bak aç s içinde hareket eder. Onun üretkenli#i kadar, eserlerinin/çal malar n n amaç ve ilkeler de büyük önem ta maktad r. Özlem, felsefe dünyam za ne getirmi , felsefe kültürümüze nas l bir katk sa#lam t r, daha do#rusu sa#lamaktad r? Öncelikle, onun, bizde pek tan nmayan “tarih felsefesi” ve “kültür felsefesi” gibi felsefe disiplinlerinin konu ve problemlerini dile getirdi#ini ve bunu da yine bizde pek yayg n olmayan bir yakla mla gerçekle tirdi#ini söyleyebiliriz. Bu yakla m “tarihselci/hermeneutik” bilim ve kültür felsefesinin yakla m d r. Özlem’in de eserlerinde belirtti#i gibi, ülkemizde uzun y llar bilimden anla lan ey, do#a bilimleri olmu , bu bilimler tek ve biricik bilme etkinli#i olarak görülmü ve ba ka bir bilim anlay n n da bulundu#u neredeyse unutulmu tur. ? te bu saptamadan hareketle, Özlem’in eserleri pozitivizmin dar ve tek yanl anlay na yönelten bir ele tiri ve sorgulama olarak yorumlayabiliriz. Özlem, “Bilgi ve Bilimde Olguculuk-tarihselcilik Tart mas Üzerine” adl bir yaz s nda, “günümüzde olguculu#un yaln zca bir bilgi ve bilim tutumu olmad # n , beraberinde bir olgucu kültür olu tu#unu ve bu kültürün Bat ülkelerinin bir bölü#ünde ve baz “azgeli mi ” ülkelerde toplumsal 6 sorunlara bak tarz nda yayg n bir yanl alg lamaya yol açt # n ” ifade eder.(Özlem 2000:50) Özlem, bilim anlay nda tarihselci, kültür ve tarih felsefesinde insanc ve bütün konular n ve problemlerini ele alma yöntemi bak m ndan ise hermeneutik bir perspektif ve gelenek içinde yer al r. Kültür bilimleri felsefesi tarz na ba#l d r. Hem bir ifade biçimi hem de bir de#erlendirme ölçütü olarak hermeneutik bir söyleme sahiptir. Eserlerinde tarihselci/hermeneutik yakla m uygulad # kadar, zaman zaman da bu yakla m ve gelene#i tan t c /aç klay c çal malar da gerçekle tirmektedir. Kendisiyle yap lan bir söyle ide hermeneuti#e ili kin yakla m n öyle dile getirir: “Bence felsefi hermeneuti#in kurucular ve ona en uygun çerçeveyi çizenler Schleiermacher ve Dilthey’d r. Heidegger hermeneutik miras kendi keyfince yorumlam t r ve hermeneuti#i kendi felsefesine uyarmlam t r. Oysa hermeneutik herhangi bir felsefeye uyarlanamaz; tersine o felsefenin neli#i üzerine de gerçekle tirilen bir yorumlama faaliyetinin ö#retisi,bu yönüyle felsefenin felsefesidir. Gadamer de, 20. Yüzy lda hermeneuti#in Almanya d nda ve tüm dünyada tan nmas na büyük hizmeti geçmi olsa da, Heidegger’in bir ö#rencisi olarak, hermeneuti#i ana amac ndan sapt rarak, onu bir çe it do#ruluk (hakikat) ö#retisine dönü türmek istedi. En ünlü yap t n n ad (Do#ruluk ve Hakikat) bile, onun niyetini belli eder. Oysa hermeneutik, binlerce y ll k tarihine bakt # m zda, her eyden önce bir yorumlama ö#retisi ve sanat d r. Schleiermacher ve Dilthey’la birlikte bir felsefe, ama varolan yöntem ö#retisine k tutan ve her türlü bilme ediminin temellerini ve niteliklerini i aret eden bir felsefe de hermeneuti#e eklendi. Ben Diltheyc çizgide, hermeneutikten üç ey anl yorum: 1.biny llar n yorum sanat , yöntemi ve tekni#i, 2.bu sanat, yöntem ve tekni#e k tutan bir yorum ö#retisi, 3.bu yorum ö#retisini temellendiren felsefe. Burada tart ma, esasen hermeneuti#in bu üçüncü görünümü, onun "felsefe"”olmak bak m ndan neli#i üzerinde yo#unla yor. O, felsefeyi ve “felsefeler”i de anlamay amaçlar; bu yönüyle “felsefenin felsefesi” görünümüne de sahiptir. Gerçi unu da belirtmek gerekir ki, “felsefenin felsefesi” de, en nihayet bir “felsefe”dir. Ama hermeneutik, bana göre, bir felsefe olmaktan çok, bir felsefe yapma tarz d r. Bu bak mdan hermeneutik, di#e felsefe yapma tarzlar aras nda yer alan bir felsefe yapma tarz ve en önemli bir felsefi ele tiri tarz olarak da görülmelidir.”(Özlem 2001:Söyle i) Özlem, hermeneuti#in pozitivizme kar tutumu konusunda ise unlar vurgulamaktad r: “Hermeneuti#in pozitivizme kar ç k , bir rekabet veya 7 cephele menin sonucu de#ildir. Çünkü hermeneutik faaliyet, insan eli ve dü üncesinden ç km olan her eyi anlamak ve yorumlamak gibi bir görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Dolay s yla pozitivizm de, tüm görünümleriyle, hermeneutik yorumlaman n bir nesnesidir. Ne var ki, ayn pozitivizm, insan , tarihi ve toplumu kavramak konusunda pek s # ve sekter bir ak m olmas dolay s yla, hermeneuti#in anlamac tav r yan nda ayn zamanda ele tirel tav rla da yakla mak durumunda kald # bir ak m olmu tur.”(Özlem 2001:Söyle i) Tarihselcili#in öncelikle bir insan felsefesi oldu#unu vurgulayan Özlem’e göre, “o, insan n yap p ettikleri temelinde, yani tarihte tan nabilece#inden, tarih-d ve tarih-üstü bir konumdan hareketle insan hakk nda konu ulamayaca# ndan hareket eder.(...) Tarihselcilik , en önemli yönüyle, insan varolu unun sabit, de#i mez, ezeli-ebedi nitelikleri bulunmad # n , onun bir özünün olmad # veya bu “öz”ün, paradoksal olarak, ancak ve sadece “insana özgü ve ona ait zamansall k” olarak “tarihsellik” oldu#unu iddia eden felsefe anlay d r.”(Özlem 1999:164-65) Özlem’e göre, “tarihselcilik, insan kendi gerçekle tirdikleri temelinde anlamay /kavramay esas alan tutumuyla, öncelikle bir insan felsefesi oldu#u kadar, felsefeyi tarihin içerisine almak ve onu orada de#erlendirmekle, bir “felsefenin felsefesi” konumuna da sahiptir.(Özlem 1999:202) Özlem’in deyimiyle, felsefe tarihinde “evrenselci/ak lsalc felsefelerle septik, rölativist, nominalist, irrasyonalist felsefeler birbirleriyle çeki ip durmu , hatta baz dönemlerde evrenselci/ak lsalc felsefelerin kendi d ndaki felsefelere kar ac mas z bir sava yürüttü#ü dönemler olmu tur. Evrenselci/ak lsalc felsefe unu görmemi veya gördü#ü halde örtbas etmi tir: Bizzat felsefeler aras bu çeki me ve sava olgusunun kendisi, “felsefenin tarihselli#i”nin kan t d r. Ancak felsefenin tarihselli#inin göstergesi olarak felsefeler çoklu#u, kendi içerisindeki çe itlenmeleriyle yine bizzat bir felsefe, evrenselci/ak lsalc felsefe taraf ndan ortadan kald r lmak istenmi tir.”(Özlem 1999:194-195) Hermeneutik yakla mla birlikte felsefenin yeniden konumland r lmas n sa#layan hiç ku kusuz Dilthey’d r. Özlem de çal malar n n ço#unda Dilthey’ n dü üncelerinden hareket etmekte ve Diltheyc bir hermeneutik gelene#i geli tirmeye çal maktad r. Özlem’in son y llardaki baz çal malar nda bir “Dilthey devrimi”nden söz etti#ini görüyoruz. Bu konuda, Bilim, Tarih , Yorum adl kitab ndaki “Dilthey’ n tin bilimlerini temellendirme sürecinde epistemolojide yapt # devrim” ba l kl yaz s oldukça ayd nlat c d r. Özlem’e göre, “özellikle, Riedel, 8 Krausser gibi Dilthey yorumcular n n çabalar yla, Dilthey, modern felsefenin ve hatta genelinde felsefenin bunal m kar s nda yeni bir dü ünme tipi ortaya atan, hatta felsefede devrim yapan bir dü ünür olarak görülmeye ba lam t r.”(Özlem 1998:65) Özlem’e göre Dilthey, felsefeyi bir bilgi tarz olarak de#il, bir tarihsel ifade formu olarak görmü olmas bak m ndan devrimcidir. Dilthey’la birlikte, felsefe ya ama “üzerine” bir etkinlik de#il, ya aman n içinde varolan bir etkinlik olarak görülmeye ba lanm ve felsefe, temelini, bir ya ama fenomeni olmas nda bulmu tur.”(Özlem 1994:245) Özlem’e göre, bizim içinde yeti ti#imiz, yo#ruldu#umuz, al m oldu#umuz, bize ö#retilen bir felsefe tarz vard r. Dolay s yla Dilthey’ da bu felsefe tarz na göre kavramak zorunda kalmaktay z. Ama burada Dilthey’ n bizi zorlamas söz konusudur. Burada söz konusu olan, Dilthey’ n bizi yeni bir felsefeye do#ru zorlamas d r. Ya da ba ka deyi le, geleneksel felsefenin kavram ablonlar alt nda bir yana b rak lmas gere#i ortaya ç kmaktad r. Özlem’e göre, Dilthey’ n yapmaya çal t # ey, “bir felsefe” ortaya koymak de#ildir. O, hermeneuti#e bir felsefi söylem eklemeye çal maz, tam tersine felsefi söylemlere hermeneutik aç dan nas l bak labilece#ini soru turur. Özlem’e göre, Dilthey’ n bu tavr n ve aray n gözden uzak tutmamak gerekir.”(Günay 1996:128) Bilindi#i gibi hermeneutik gelenekte, felsefe, insan n bir nesnelle tirmesi ve ifade formu olarak anla l r. Bu nedenle, “felsefeyi tarihin üstüne yerle tirmek imkans zd r; fakat ayn felsefeyi bir insani nesnelle tirme olarak reel yerinde, tarihin içerisinde de#erlendirmek mümkün ve gereklidir ve bu de#erlendirme de yine bir felsefe, tarihselcilik içerisinden yap labilir.” Özlem’e göre, metafizi#in temel sorusu, “varl k nedir?” sorusuna Aristoteles’ten N. Hartmann’a kadar verilmi olan cevaplar çoklu#u, (...) felsefenin tarihselli#ine kan t te kil eder. Bu, varl # n upuygun bilgisi,varl # n “öz”ünün bilgisi anlam nda “hakikat”in de tarihselli#ini beraberinde getirir. Buna göre varl # n anlam , yani hakikat, ancak ve sadece insan eliyle olu turulmu dünyaya, tarihsel dünyaya ait ve tarihsel dünya içerisinde elde edilebilen bir anlamd r, tarihsel kalan bir hakikattir. Çünkü zaman boyutundan ve tarihsellikten ba# ms z bir hakikat yoktur.”(Özlem 1999:202-3) Hermeneutik felsefe gelene#inde “tarihsellik” ve “tarih bilinci” temel kavramlar aras nda yer al r. Tarihselcili#in bir bilgi felsefesi oldu#u kadar, bir özgürlük felsefesi ve bir siyaset felsefesini de içerdi#ini belirten Özlem’e göre, “ahlaksal ve siyasal aç dan saptanmas gereken en önemli husus udur: 9 Evrenselcilik, tarihsellik bilincinden yoksun insan n bir bili sel tavr olmakla kalmaz hatta o, daha çok, özellikle siyasette, güçlülerin güçsüzleri ikna ve ba#l olarak ayn güçsüzlerin bireysel olarak ahlaken ve toplumsal olarak siyaseten hegemonya alt na alma konusunda yararlan lan en güçlü araç da olur. Tarihsellik bilincinden yoksun insan ve insan topluluklar n ise, evrensellik fikrine inanmaya ikna etmek zor de#ildir.”(Özlem 1999:211) Özlem hermeneutik felsefe gelene#i içindeki çal malar nda, özellikle bilim felsefesi konular nda yo#unla makla birlikte, ayn felsefe gelene#i aç s ndan, siyaset ve tarih felsefesi sorunlar na da yönelmekte ve kendi yakla m n ortaya koymaktad r. Tarihselci/hermeneutik bir yakla mla Cumhuriyet dönemini ve Cumhuriyet kavram n da keskin bir ele tiri ve sorgulamadan geçiren Özlem, “bizim insan m z n ve ülkemizin tarihsellik bilinci yönünden hangi kategoride yer ald # n n tart mal ” oldu#unu belirtir. Ancak, “bunun aç #a ç kar lmas , gelece#imiz bak m ndan hayati önem ta maktad r.”(Özlem 1999:213) Ona göre, bu konuda felsefenin en önemli i levlerden biri de, toplumsal belle#imize “tarih bilinci”ni sokmakt r. Yine ayn tarihsel bilinç yoluyla, Anglosakson felsefenin ülkemizde, yak n zamana kadar süren yayg nl # n n, felsefi geli imimizi engellemesini ve felsefecilerimizin toplumumuz ve tarihimizle ba# kurmas n engellemesini de görebiliriz.”(Özlem 1999:273-74) Hermeneuti#in ülkemizde, özellikle sosyal bilimler alan nda etkili olmas n bekledi#ini belirten Özlem, son y larda gitgide artan teolojik hermeneutik çal malar konusunda unlar söyler: "Son zamanlarda, ?slam’ ve onun ba l ca kayna# olan Kur’an’ yeniden yorumlama ihtiyaç ve arzusunun ülkemizde artm olmas n ve bunun için hermeneutik yönteme ba vurulmas n pek tabii ki olumlu buluyorum. Bununla birlikte unlar n alt n n çizilmesi gerekir: Dogmas z dinsel teoloji hiç olmaz; bu nedenle en incelmi bir dinsel ideoloji bile felsefeyle ba#da maz. Teolojik hermeneutik, dinsel dogmalar # nda gerçekle tirilen bir yorumlama faaliyetidir, bundan öteye geçemez. Öbür yandan, felsefi hermeneuti#in çerçeveledi#i yorumlama faaliyeti, dogmatik yorumlamay ve bunun ürünü olan yorumlar ve onlar n # nda gerçekle tirilen dinsel/teolojik de#i imleri de, di#er insani/kültürel/tarihsel ürünler yan nda anlamay hedefler.” Özlem, bu saptamalardan hareketle, nas l bir yorumlama tarz na ihtiyac m z oldu#unu öyle ifade eder: “Dolay s yla bizim ihtiyaç duydu#umuz yorumlama tarz , dinsel/dogmatik yorumlama tarz ndan daha öncelikli olarak, devletinden ekonomisine, sanat ndan diline, sosyal tabakalar ndan örf ve adetlerine kadar, tarihimizin tüm görünümlerine yönelik bir yorumlama tarz d r. 10 Dogmatik/dinsel yorumlama tarz , bu i in üstesinden gelemez. Bizde örne#in Yahya Kemal’de, Kemal Tahir’de, Yusuf Akçura’da, Hikmet K v lc ml ’da, Attila ?lhan’da, Halil ?nalc k’ta, Taner Timur’da, ?lber Ortayl ’da, her biri ayr telden çalsalar da (ki, ba ka türlüsü olmaz), felsefi hermeneutik aç s ndan olumlanacak yorumlama tarzlar na rastlamak mümkündür.”(Özlem 2001:Söyle i) Buraya kadar tarihselcilik ve hermeneutik konusundaki yakla m n özetlemeye çal t # m Özlem, bu yöntemi verdi#i yüksek lisans derslerinde felsefe metinlerine de uygulam t r. Bu konuda Metinlerle Hermeneutik (Yorumbilgisi) Dersleri 1-2 adl eserini anabiliriz. Söz konusu eserde Manfred Riedel, Jürgen Habermas ve H-Georg Gadamer’in Dilthey ve hermeneutik hakk ndaki yaz lar /dü ünceleri tart lmaktad r, ö#rencileriyle birlikte. Burada unu da belirtmek gerekir ki, Özlem Diltheyc hermenuti#i aç klama ve geli tirme çabas n n yan s ra, bundan farkl nitelikte ve yöndeki hermeneutik yakla mlar da ele almakta ve de#erlendirmektedir. Böylece hermeneuti#in günümüzde hangi yollarda/tarzlarda geli meye devam etti#ini görme imkan söz konusu olmaktad r. Telif eserleri yan nda Özlem’in, hermeneutik üzerine iki önemli derleme ve çeviri çal mas bulunmaktad r. Bunlardan biri, Dilthey’ n çe itli yaz lar n bir araya getiren Hermeneutik ve Tin Bilimleri adl kitap (Paradigma yy.), di#eri ise hermeneutik üstüne çe itli makalelerden olu an ve bir k sm derslerde çözümlenip de#erlendirilmi olan yaz lar içeren Hermeneutik (Yorumbilgisi) Üzerine Yaz#lar (Ark yy.) adl kitaplard r. 4imdi de k saca hermeneutik konusunda yap lm olan ba ka çal malardan söz ederek yaz m bitirece#im. 4.Hermeneutik Alan#nda Ba&ka Çal#&malar Çal malar n n ilgi oda# hermeneutik olmamakla birlikte, çe itli felsefecilerimizin bu felsefi gelenek ve içerdi#i sorunlar hakk nda yaz lar/kitaplar yazd # n saptamak mümkündür. Ancak henüz kitapla m çal malar n say ca fazla olmad # n görüyoruz. Burada k saca birkaç kitaba de#inece#im. Ayr bir çal mada bu eserlerin de#erlendirilmesi yerinde olur. Önay Sözer’in Anlayan Tarih(1981) adl eseri, “Dil-tarih ili kisi üzerine bir inceleme” altba l # n ta yor. Sözer, bu eserinde yorumbilgisinin kültür, dil ve tarih kar s ndaki genel tutumunu ve özellikle dil-tarih ili kisini ele almaktad r. Erol Göka, Abdullah Topçuo#lu ve Yasin Aktay’ n birlikte haz rlad klar Önce Söz 11 Vard#-yorumsamac#l#k üzerine bir deneme(1996), hermeneutik felsefe gelene#ini tarihsel ve sistematik aç dan tan tan ve bu alanda ortaya ç km önemli felsefecilerin dü üncelerini ve tart malar n dile getiren bir çal ma niteli#ini ta maktad r. Ad n anaca# m üçüncü ve son kitap, Zeki Özcan’ n Teolojik Hermeneutik adl eseridir. Özcan, söz konusu eserinde hermeneuti#i kutsal kitaplar n yorumlanm sa ve bu kitaplardaki problemlerin aç mlanmas bak m ndan ele almaktad r. Hermeneuti#e yönelik ilginin artmas n , yak n bir gelecekte bu alandaki eserlerin ço#alaca# na dair bir i aret olarak dü ünmek yanl olmasa gerek. KAYNAKÇA Kamuran Birand, Dilthey ve Rickert’te Manevi ?limlerin Temellendirilmesi, A.Ü. ?lahiyat Fakültesi yay n , 1954. -------------------, Manevi ?limler Metodu Olarak Anlama, Akça# yay nevi, 1998. Mustafa Günay, “Hermenutik (Yorumbilgisi) Üzerine ?ki Kitap: Yorumbilgisinin I # nda Felsefe, bilim, kültür ili kileri”, Felsefe Tart malar 20 Kitap, 1996. Arslan Kaynarda#, Kad n Felsefecilerimiz, Türkiye Felsefe Kurumu yay n , 1999. Do#an Özlem, Metinlerle Hermeneutik (Yorumbilgisi) Dersleri 2, Prospero yay nevi, 1994. ----------------, Bilim, Tarih ve Yorum, ?nk lap Kitabevi, 1998. ----------------, Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci, 1999. ----------------, Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi, ?nk lap Kitabevi, 2000. ----------------, Kendisiyle yap lan söyle i, Marjinal dergisi, Haziran-2001 say s , ?zmir. 12