Medicana Sağlık Grubu aylık ücretsiz yayınıdır Ekim 2016 • Sayı: 94 Alzheimer geçmişinizi çalmasın! Alzheimer’ın kesin tedavisi yok ancak erken tanı hastalığın seyir hızını yavaşlatabiliyor. Alzheimer, yaşlılık döneminde sinsi bir bellek kaybı ile ortaya çıkan, zamanla kişiyi çevresinden, anılarından ve nihayet kendisinden adım adım uzaklaştıran bir beyin hastalığıdır. Unutkanlık, motor fonksiyonlarda kötüleşme ve davranış bozuklukları hastalığın en önemli karakteristik özellikleridir. Alzheimer’da erken tanı önemli mi? Alzheimer ne yazık ki kesin tedavisi olmayan bir hastalıktır. Ancak erken tanı, hastalığın yavaşlatılması, hastanın yaşam kalitesinin sağlanması açısından önemlidir. Alzheimer hastalığı, erken dönemde depresyon ile karıştırılabilir. Depresyon daha hızlı başlar ve hastaların geçmişlerinde benzer depresyon öyküsü bulunabilir. Alzheimer ise bir demans çeşididir ancak her demans Alzheimer değildir. Demans durumunda; • Hastalar bilmediklerini göstermemek için çaba sarf eder ve inkar süreci yaşarlar. • Bellek kaybı ile beraber dile ilişkin konuşma bozukluğu • Bazı fiziksel etkinliklerin gerçekleştirilememesi veya beceriksizlik • Tanıma yeteneğinde kötüleşme • Yürütücü işlevlerde yetersizlik gibi sorunlar ortaya çıkar. Alzheimer tip demans hastalarında ise; • Hafıza ve konuşma bozukluğu • Kelime bulmada zorlanma • Önceden yapabildiklerini yapamama, cisimleri ve kişileri tanımakta zorlanma • Kendiliğinden bir şey planlayıp üretememe, sosyal ve uğraşı fonksiyonlarında bozulma • Kişilik ve davranış değişiklikleri • Sürekli olan bilişsel yıkım, dereceli olarak artış gösterir. Alzheimer’ın tedavisi var mı? Alzheimer hastalığı beynin bazı bölgelerinde toksik proteinlerin birikmesi ile ortaya çıkar. Günümüzde hastalığın tam bir tedavisi olmasa da belirli bir süre ilerlemesinin durdurulması ya da yavaşlatılması mümkün. Kullanılan bazı ilaçlarla, hastanın kendisine ve çevresine zarar vermesi önlenebilir. Hastanın yaşam kalitesi korunur ve kendine daha uzun süre bakabilmesi sağlanır. Depresyon, huzursuzluk, uykusuzluk gibi ruhsal bozuklukların tedavisi için de uzun zamandır kullanılan çok sayıda etkili ve güvenilir ilaç mevcuttur. Alzheimer hastaları için ilaç tedavisinin yanı sıra, özenli bir bakımın da önemi büyüktür. Hastalık ilerledikçe, günlük yaşamda daha fazla yardım ve güvenlik ihtiyacı doğar. Hasta yakınları ne yapmalı? Alzheimer hastalarının yaşayacağı değişiklikler aileleri için de oldukça üzücüdür. Hastalık ilerledikçe, ortaya çıkacak fiziksel zorluklar hasta yakınlarının hayatını da belli ölçülerde zorlaştırabilir. Alzheimer’lı bir hasta ile yaşamak ve onun bakımını sağlarken, bazı yöntemlerin bilinmesi her iki tarafın da hayatını kolaylaştırır. Örneğin, bu tür hastaları mümkün ise hep aynı evde ikamet ettirmek, eşyalarının yerini hep sabit tutmak yani hayatındaki değişiklikleri en aza indirmeye çalışmak önemlidir. Çünkü öğrenme yetenekleri de kısıtlanan bu tür hastalar yeni çevreye uyum sağlamakta çok zorlanırlar. Bu nedenle yaşadıkları her problemde çevresindekilere sıkıntı verebilecek olaylara neden olurlar. Bu süreçte destek almak ve aile içinde görev dağılımı yapmak gerekir. Giyinmek, yemek yemek gibi alışkanlıklarını unutmaya başlayan bir Alzheimer hastasına yardım etmeli ama onun yerine siz yapmamalısınız. Basit ve kısa cümlelerle konuşmaya özen gösterin. Zamanla tuvalet ihtiyacının geldiğini fark etmeyen ya da tuvaletin yerini hatırlamayan bir hastanız olacak, ona sık sık tuvalete gitmesini hatırlatmanız ve yönlendirmeniz faydalı olacaktır. Hastanızın üzerinde her zaman kimlik ve acil durumda ulaşılacak kişinin bilgilerinin yer aldığı bir not ya da künye bulunmalıdır. Hastanızın hırçınlaştığı, sizin de yorulduğunuz ve tahammülünüzün zorlandığı zamanlar olabilir. Hasta yakınları açısından bu da çok doğal bir duygudur. Sakin ve sabırlı olmaya çalışmalı, şu an belki sizi bile tanımayan kişinin aslında hala orada ve sizin sevdiğiniz kişi olduğunu unutmamalısınız. Eli sabunla 20-30 saniye yıkamak mikroplarla savaşmada çok etkili bir yöntem. El yıkamak bir hastalıkla mücadele yöntemidir. El yıkamak deyip geçmeyin. Çok basit ve her gün yaptığınızı düşündüğünüz bu eylem, yeterli oran ve dikkatle yapılmadığında, pek çok hastalığın kapısını aralayabilecek riskler barındırıyor. Taşıyıcılara dikkat! Günlük hayatımızın içinde, ‘taşıyıcı’ olarak tanımladığımız; kendisi hasta olmadığı halde, başkalarını hasta edebilecek mikropları taşıyan pek çok insan var. Mikroplu hastalıkların kuluçka dönemleri, mikropların en fazla bulaştığı dönem olmasına rağmen, henüz hastalık belirtileri ortaya çıkmadığından, kişi hasta olduğunu fark etmeyebilir. El hijyeninde amaç, zararlı mikropları uzaklaştırmaktır. Sadece su ile yapılan el temizliği etkili bir hijyen sağlamaz ve hatalıdır. Tam bir temizlik için su ile birlikte sabun veya alkol bazlı el antiseptiklerinin kullanılması gerekmekir. Özellikle kalabalık ortamlarda sıvı sabun tercih edilmelidir. Alkol bazlı el antiseptikleri suya ve/veya sabuna erişimin kolay olmadığı hallerde, su ve sabuna göre, daha kısa sürede temizlenebilme fırsatı vererek avantaj sağlayabilirler. Sağlıklı bir yaşam için; • Yemek yemeden ve yemek yedikten sonra, • Tuvaleti kullandıktan sonra, • Çiğ et, tavuk, balık, yumurtaya ve benzeri gıdalara dokunduktan sonra, • Bozulmuş gıda ve çöplere dokunduktan sonra, • Hapşırma ve öksürme sırasında ağzımızı ellerimizle kapattıktan sonra, • Toplu taşıma araçları, para alış verişi, ortak telefon kullanımından sonra, • Kedi, köpek ve diğer hayvanlara dokunduktan sonra, • Okuldan ve işten eve geldikten sonra eller mutlaka doğru yöntemle yıkanmalıdır. Peki el yıkamanın doğru yöntemi nedir… Su ve sabunla temizlikte önce eller suyla yıkanır; sonra sabun alınır. Sabun ellerin tüm yüzeylerine dağıtılır ve iyice köpürtülür. Alkol bazlı antiseptiklerle el hijyeninde, antiseptik avuç içine sıkılır. Bundan sonraki işlem, ister su ve sabun, ister alkol bazlı antiseptik olsun; bilekler, avuç içleri, parmaklar, parmak araları, el sırtı ve tırnak içleri en az 20-30 saniye ovulur. Bir elin başparmağının, diğer el parmaklarıyla kavranarak ovulması; diğer elin avuç içine sürtülerek parmak uçlarının temizliği ve iki elin parmak aralarının birbirine geçirilerek sürtülmesi kuralları ihmal edilmemelidir. Su ve sabunla temizlikte, ovmanın ardından, akan temiz suyla yeterli durulama yapılmalıdır. Durulamanın ardından, yeniden kirletmemek için özellikle umuma açık yerlerde, musluk elle kapatılmamalıdır. Mümkünse tek kullanımlık kâğıt havluyla el iyice kurulanmalı; işi biten havlu yardımıyla el değmeden musluk kapatılmalı ve havlu kağıt çöpe atılmalıdır. Uzun tırnaklar mikropların barınmasını kolaylaştırıp el temizliğini zorlaştırır. Mikropların bulaşmasının engellenmesi ve el hijyeninin etkili olabilmesi için tırnakların kısa olması gerekir. Küçük yaştan itibaren el yıkama alışkanlığının geliştirilmesi ile hastalıklarla mücadele başlamış olur. Okul çağında da bu alışkanlığın devam ettirilmesi çok önemlidir. Çocuklar ilk olarak en yakın çevresini örnek alır. Aileler de çocuklarına el yıkamada iyi bir model olmalıdır. Menopoz kalbinizi yormasın... Menopoz döneminde kadınlarla kalp hastalıkları görülme sıklığı artıyor. Alınacak önlemlerle bu riski azaltmak mümkün. Kadınlar menopoza girdiğinde vücutlarında östrojen üretimi azalır ve kalp damar hastalıkları riski her yıl katlanan bir hızla artar. Kırk beş yaşında bir kadında bu risk dokuzda birken, altmış beşinde ikide bire çıkar. Sağlıklı bir menopoz dönemi geçirirken kalbinizi de korumaya dikkat etmeyi unutmayın. Yaşlanmak ne kadar kaçınılmazsa, sağlıklı yaşlanmak da o kadar mümkün… Günümüzde en başarılı tedavi yöntemi koruyucu hekimliktir. Menopozun erken belirtileri olan, ateş basmaları ve terleme gibi şikayetler tedavi edilebilir. Bunun yanı sıra adet düzensizlikleri, çok adet görme veya gecikmeleri, uykusuzluk, sinirlilik ve konsantrasyon bozuklukları gibi problemleri azalmak mümkün. Geç dönemdeki kemik ağrıları, osteoporoz ve kalp hastalıkları, kırık risklerinden de korunabiliriz. Menopozdan önce kadınların kalp damar hastalıklarına yakalanma olasılıkları erkeklere oranla daha düşüktür. Östrojen hormonunun kadınları koruduğuna inanılıyor. Ancak, kadınlar menopoza girdiğinde vücutlarında östrojen üretimi azalır ve kalp damar hastalıkları riski başlar. Ne yazık ki bu risk her yıl katlanan bir hızla artar. Kırk beş yaşında bir kadında bu risk dokuzda birken, altmış beşinde ikide bire çıkar. Rahim ameliyatı olanlar daha dikkatli olmalı! Kalp damar hastalığı sinsi kalp hastalığı olarak da adlandırılır. Menopozdaki kadınlar farkında olmadan kalp hastası olabilir, hatta kalp krizi bile geçirebilirler. Bazı krizlerde ağrı olmayabilir. Diğerleri de hazımsızlık, ülser veya diğer sorunlara bağlanabilir. Üstünde önemle durulacak faktörlerden biri de histerektomi (rahmin alınması) ameliyatı olmuş veya geçirdiği ameliyattan dolayı menopoza girmiş kadınların kalp hastası olma riskinin inanılmaz boyutlarda arttığıdır. Bu kadınların kalp hastalığına yakalanma riski diğerlerine oranla üç misli fazladır. Çocuklukta başlayıp ilerleyen damar sertliği en ufak bir zorlamada göğüste ağrı ve/veya nefes darlığı yapar. Damar sertliği; atenom plakaları diye adlandırılan koyu, sarımsı mum gibi bir maddenin damar duvarlarında birikip damarı tıkaması sonucu oluşur. Menopoz görmüş kadınların yaklaşık yarıdan fazlasının ölüm nedeni damar sertliğiyle doğrudan bağlantılı kalp hastalıklarıdır. Yüksek kolesterol ve doymuş yağlı gıdalardan oluşan beslenme biçimi bu hastalığın oluşumunda önemli bir etkendir. Bu sebeple yaş ilerledikçe yavaşlayan metabolizma için beslenme giderek önem kazanır. Menopozda nasıl beslenmeli? Menopozda vücuttan kalsiyum atılımı hızlanır, kemik kütlesinde kayıp olur, bunun sonucunda kemikler zayıflar ve kırılma riski artar. Kolesterol dengesi kötüleşir, total kolesterol ve trigliseridlerde artış olur. Çabuk kilo alınır ve vücut yağ dağılımı basen ve kalçada yoğunlaşır. Bu durum beslenme biçiminin değişmesini gerektirir. Kilo almamaya özen gösterilmeli, katı yağlar, nişasta içeren besinler ve kızartmalar diyetten çıkartılmalıdır. Onun yerine kolesterolü bağlayan yüksek lifli besinler diyete eklenmelidir. • Süt ve yoğurt tüketimi az yağlı olarak seçilmelidir. • Kolesterol düşürücü posalı gıdalar (baklagiller, kepekli ekmek) tercih edilmelidir. • Günde 3 porsiyon meyve ve 5 çeşit sebze yenmelidir. • Az tuzlu gıdalar tercih edilmelidir. • Tavuk ve balık tercih edilmelidir. • Yemekler daha çok fırında, ızgarada veya az suda haşlanarak pişirilmelidir. • Kolesterolden zengin sakatatlar, pastırma, mayonez, şekerli tatlılar, krema gibi besinler tüketilmemelidir. • Su tüketimi artırılmalı ve günde en az 1,5 L su içilmelidir. • Öğün sayısı sık ve az miktarda olmalıdır. • Kalsiyum alımı günde 1000mg’dır. Kalsiyum öğünlerle beraber alınmalıdır. D vitamini ihtiyacından dolayı, bu ihtiyacın 400 ila 800’ü Dvit kalsiyum ile alınmalıdır. • Çay, kahve, sigara bırakılmalıdır. Meme kanserinden korunmak mümkün... Meme kanseri kadınlar arasında en yaygın kanser türü. Düzenli kontrol çok önemli. Meme sağlığını korumak, kadınların genel sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Özellikle meme kanserinden korunmak için düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme şart. Meme kanserinin belirtileri nelerdir? Meme kanserinin en önemli belirtisi, memedeki kitledir. Hastaların çoğu memelerinde hissettikleri bir kitle şikayetiyle doktora gelir. Meme başında görülen akıntı en sık karşılaşılan işaretlerden bir diğeridir. Meme başı akıntılarının yüzde 90’ı iyi huylu hastalıkların belirtisi olmakla beraber, 50 yaşından büyük kadınlarda meme başı akıntısı kötü huylu tümör yönünden önemlidir. Tek taraflı, süt olmayan ve tek kanaldan gelen akıntı önemlidir. Akıntının kanlı olması veya akıntıyla birlikte memede kitle bulunması da kanser yönünden önemlidir. Memede ağrı çoğunlukla iyi huylu bir nedene bağlıdır. İleri evre meme kanserinde deride bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Meme başında çekilme, santral yerleşimli bir kanseri akla getirmelidir. Meme kanserinde uzak metastazlara ait belirtiler de görülebilir. Bunlar koltuk altında şişlikler, kolda ödem, köprücük kemiğinin hemen üstündeki alanda şişlik ve kemik ağrılarıdır. Erken adet ve geç menopoz, meme kanseri riskini artırıyor… Kimler daha çok risk altında? • Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş kadınlarda, diğer memede kanser gelişme olasılığı normal kadınlara göre üç, dört kat daha fazladır. • Ailede ya da birinci derece yakınlarda meme kanseri olan kişilerin meme kanserine yakalanma riski de diğerlerine göre iki kat daha fazladır. • Adet görmeye erken başlanması ve menopoza geç girilmesi meme kanseri gelişme riskini arttıran sebepler arasındadır. • İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı, 20 yaşından önce doğuranlara göre iki kat fazladır. • Menopoz nedeniyle 5-10 yıldan fazla östrojen tedavisi alanlarda da meme kanseri riskinin arttığı gözlemlenmiştir. Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı 1-31 Ekim Meme kanserinden nasıl korunabiliriz? Düzenli egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı bilinmektedir. Hafif egzersiz yapılması, haftada dört saat tempolu yürüyüş, şişmanlığın azaltılması ile meme kanseri riski yüzde 30-40 oranında azaltılabilir. Sadece meme kanserinde değil tüm kanser türlerinde, beslenmenin nemli bir rolü vardır. Sebze ve meyveye hayatımızda daha çok yer vermek, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durmak önemlidir. Alkol kullanımına dikkat edilmelidir. Kadınların meme sağlığının korunmasında, düzenli kontroller de önemli yer tutar. Meme kanserinde hangi cerrahi yöntemler uygulanır? Meme kanseri tedavisinde temel olarak üç yöntem uygulanmaktadır. Bunlar; tüm memenin alınması (mastektomi ), sadece kanserli kitlenin çıkarılması (lumpektomi) ve memenin bir bölümünün çıkartılmasıdır (quadranektomi).