Başlarken... Türk edebiyatının yaşayan en önemli şairlerinden biri CEMAL SAFİ 40’ı Orhan Gencebay tarafından olmak üzere şiirlerinden 150’si bestelenen ünlü şairle ‘şiir dolu’ bir söyleşi gerçekleştirdik. TEK HECE Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim... Röportaj: Abdurrahim Uysal Fotoğraf: Ahmet Kızmaz Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğime Toroslar'dan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim... 1 Haziran 2012 YIL: 1 SAYI: Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim... Kamil iken cahil ettim alimi, Vahşi iken yahşi ettim zalimi, Yavuz iken zebun ettim Selim'i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı icin kül eyledim Kerem'i. İbrahim'in atıldığı kor benim... Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... İlahimle Mevlana'yı döndürdüm. Yunus'umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'danım, hayır benim, şer benim... Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da Görünmezim cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet Evliyanın sözündeki muhabbet Embiyanın yüzündeki nur benim Kimsesizim hısmımda yok hasmımda, görünmezim cismimde yok resmimde, dil üzmezim tek hece var ismimde, barınağım gönül denen yer benim. Selahattin DUMAN ŞİİRİN USTASI CEMAL SÂFİ 1938 yılında Samsun’da dünyaya gelen Cemal Sâfi, şiir dünyasına adım attığı günden bu yana daha önce örneği olmayan bir teveccüh ile karşılandı. Bugüne kadar sırasıyla ‘Vurgun’, ‘Sende Kalmış’ ve ‘Kıyamete Kırk Kala’ adlı üç şiir kitabı çıkaran Cemal Sâfi’nin, 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere 150 civarında şiiri bestelendi. Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe’yi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi. Eminescu madalyası başta olmak üzere defalarca Hürriyet'in Altın Kelebek, Milliyet'in Yılın En Sevilen Şarkıları birincilik ödülleri ile TRT'nin Yılın Şair'i gibi sayısız ödüle layık görüldü. Şiirleri İtalyanca, Rumence ve Arnavutça'ya çevrildi. Son şiir kitabında yer alan bu kısa ve etkileyici özgeçmiş Cemal Sâfi’yi anlatmaya yetmez. Tanımak ve onu anlamak için sohbetinde de bulunmak lazım. Şairliğinin sonsuzluğunda ‘Aşk’ diye söze başlıyor. Lafı, kardeşliğe getiriyor. Türkçe’nin kullanımından kültürel değerlerimize kadar her konuya şiir gibi cevap veriyor. Ama şairliğine de kızıyor kendine hiç sır bırakmadığı için. Eğer hala tanışmadıysanız şiirle hayata bakan Cemal Sâfi’nin şiirleri ile bir an önce buluşmanızı diliyor, güzel sohbetinden bir bölümü sizlere ikram ediyoruz. 42 FÇPFSÃ0TSHZPÕYFS 9»WPN^J0FRZ8JS,JSJQ' 5 $0$/$ $53,&,$,./ SÃ 0FRZY»WPÕJ PTSZÇYZ 009( (ZRMZWGFÇPF (52Â/8 , '(1.7$Êâ,$1/$77 IÃP ÂÇGÃWFPYÃPYJUPNRN_NMF^PÃW $ 75.Ä<($<$.7 ÃPQÃÁÃ 9TUQZXµ_QJÇRJIJMF^FQPÃW /.+65$1 â kanı hurbaş ’ndan OĞLUlamalar... ş ER açık Dervi ‘e özel KKTC Cum İ GİB KTAŞ DEN LER ER N D görüşm eleri Lİ MA sözleşmeZA . -Seni toplu bir araya geldi.. Türkiye Kamu mensuplarıyl ... HaER t öncesi teşkila İŞMEZ HAZİRAN 2012 Türk Kıbrıs urKuzey Cumh , uriyeti Eroğlu ’ Cumh ı Derviş hocam f başkan asetteki m Rau ‘siy merhu birlikte dediği aş’ı ve eyen Denkt rı bilinm attı. kla ı anl yaşadı ıraların nı hat hayatı Y ŞM A BÜYÜ K BU LU ET RAN 26 Onun için ne dediler? Orhan GENCEBAY Cemal Safi deyince durmak lazım. O soyadı gibi saf bir şiir adamı ve insanı büyüleyen gerçek bir söz büyücüsü. Şiirlerini bestelemek çok zor. Çünkü ‘o güçlü ifadeleri bozarım’ diye korkuyor insan. Sevgili cemal safi ebediyatımızdaki gelmiş geçmiş tüm değerler arasında en ön saflarda yerini almış, yaşayan bir efsane... Cemal Safi’yi bilmeyenler için yazıyorum. Bana göre yaşayan en büyük şairirmiz.Uzun zamandır Cemal Safi kitaplarını arıyorum, balamıyorum. Mehmet BARLAS Cemal Safi önemli ve değerli bir şair.Şiirlerinden bestelenenlerin sayısı 150’ye ulaşıyor. Örneğin Vurgun’u bilmeyen var mı? Evet. Şiiri özlemişiz değil mi? Cemal Safi’nin şiirlerini derinden hatırlıyoruz. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN kanı, n, urbaş adaya u Cumh sızlığına adadevlet nin kuruc bağım KKTC’ Türklerinin önemli bir sonsuzluğa Kıbrıs bırakan çok Denktaş’ı başsağlığı iz Yıl Teşmize i öğ20. tarihe Sayın Rauf milleti tiğiniz Türkiye Kamu-Sen, mı olan Size ve neler hisset29 Mart-1 Nisan dık. kilat ikleBuluşması, bir uğurla Öncel Antalya’da büyük uz. uz? . . diliyor k istiyortarihlerinde, gerçekleştirildi MDI.. n coşku içinde renme ın genel n itibare TAŞ HOCA sendikalarımız beyılında ını üyeleri, Toplantıya, DENK 1976 ETLİ kurulu Türk davas aş ile yönetin RAHM Denktmerkez Kıbrıs veKıbrıs il temsilcileri ısıyla k için birbaşkanları Sayın er olduk, Dolay verme le berabşube binin üzerinde toplam duk. hep savun neden yön ile birlikte ğine verdik. Bu olduraber gelece dele tte hocam Türkiye ın katılım oldu. Sayın başında, müca siyase halkın Toplantının ısıyla Cumaş’ın ve bağlı sendikalarılikte büyük . Dolay Türk haDenkt Kamu-Sen Kıbrıs ve ebedi Çünkü Sayın söyleyebilirim yapan görev iktir. iken; Kuzey in ğunu mızda ölümü eden da yöneticilerimiz bir eksikl aş’ın intikal durumgösterisi büyük dı. MaDenkt yata üretenvideo ti için hazırlanan yakala e kenhuriye anısına bir şeyleranların ini anidenyaşanmasına dişind n, çalışa duygusal Kerim ık kendisikinci nükse olurken, Kur’an-ı ığın sebep bu hastal dualar ve hastal ttik. ardından aleseftilavetinin ... yötüm kaybe CİYDİ insanın disiniFatiha’lar, kaybettiğimiz KERE birçok şehitlerira üyelerimiz, MÜZA tte l davala neticilerimiz, İYİ BİR aş siyase Ulusa ruhu ÇOKmiz ve devlet büyüklerimizin adır. kararlar konuDenkt onund li . Sayın Sayın okundu. isabet için ı pozisy yoktur müzahocas ve aldığı eşi emsali bir ğı çok iyi kere tutabağlılı Denktaş’ınİŞTEdaSENDİKA’ ‘İŞTE BAŞKAN müzaaçı- , Sayın sunda Koncuk, aynı zaman İsmail ı bütün kişi olarak GenelaşBaşkan çıktı- olduğuDenkt bir kürsüye dir. Yaptığiçin kereci üle bilmiş müza konuşması lış kereci Başkan, e manip bir ını okuya salon “İşte i şekild ğında, naklar tüm çok iyi Kamu- . Türkiye aş’ın, ni istediğsöyleyebilirim DenktSendika, İşte ındaki çınladı. kla İsmail i rahatlı sloganlarıyla nu, karşıs Sen” başında, UTÜRK eceğin edebil konuşmasının Koncuk, KAM İsmail Genel Başkan konuşması Koncuk, açılış tüm için kürsüye çıktığında, İşte salon “İşte Başkan, KamuSendika, Türkiye çınladı. Sen” sloganlarıyla tüm yöneticiletoplantıya katılan teşekkür ettikten re ve protokole 20. Kamu-Sen’in sonra, Türkiye üzerinde bir üyeyılında 400 binin bu başarıda ye ulaştığını belirterek, ve tüm yöneticilere emeği geçen dile getirdi. üyelere olan minnetini Kuzey Kıbrıs ı Toplantıya katılan Cumhurbaşkan Türk Cumhuriyeti :” konuşmasında Derviş Eroğlu ise Türkiye Kıbrıs’la İlgili Düşüncemiz dedi. Kamu-Sen’le Aynıdır” 2012 HAZİ CUMHURİSMAİL KONCUK PLAKET BAŞKANI EROĞLU’NA SUNDU ayakta alkışlanan Uzun süre ı Derviş Eroğlu’na Cumhurbaşkan Türkiye Kamu-Sen daha sonra bir İsmail Koncuk, Genel Başkanı plaket sundu HAZİRAN 2012 25 KAMUTÜRK KAMUTÜRK 24 HAZİRAN 2012 Dergi, hür tefekkürün kalesi... Yukarıdaki başlık, Cemil Meriç’in derginin düşünce dünyasındaki yerini ifade ederken kullandığı cümledir. Bu söz bir fikrin etrafından birleşen, bir ideali savunan insanların bir araya geldiği örgütlerde derginin önemini ortaya koymaktadır. Türkiye Kamu-Sen olarak 20 yılımızı kutladığımız, gençliğimizin ortasında olduğumuz bu dönemde “Gerçek düşüncemiz dergilerde kanat çırpmalı” diyerek KAMUTÜRK dergimizle tüm kamu çalışanlarının karşısına çıktık. Bu dergide yer alan düşünce iklimimizin tüm kamu çalışanlarında kendini hissettirmesi en büyük amacımızdır. Çünkü kamuda gerçek sendikacılığın tek adresi olan ve ‘önce ülkem, sonra çalışanlarımızın hakkı, sonra da sendikam’ diyebilen tek sendika Türkiye Kamu-Sen’dir. 20 yıl önce başladığı mücadelede, bugün ulaştı- KAMUTÜRK Celal KARAPINAR Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri Türk Enerji-Sen Genel Başkanı ğı yer, tek kelimeyle takdire şayandır. 1992’de dikilen bir fidan artık bugün büyük bir çınar olmuştur. 20 yılın son 10 yılını baskılarla mücadele, siyasetçi, bürokrat ve yandaş sendikadan oluşan üçgenle kamu çalışanlarının sendika seçme özgürlüğüne ipotek konulmaya çalışıldığı ve Türkiye Kamu-Sen’li olan her kamu çalışanına zulüm yapılmak istendiği bir dönemde tüm bu sıkıntıları aşarak, büyüyerek yoluna devam etmek, bu durumlardan kurtulup gerçek sendikacılığı sahaya yansıtabilmek her babayiğidin harcı değildir. ‘Türkiye sevdamız, ekmek için kavgamız‘ diye çıkılan yolda, tüm bu zorluklara rağmen 400 bin kişi ile yürüyebilmek ise hiç kimselere nasip olmayacak bir güç, bir güzellik ve bir birlikteliktir. Kısacası büyük bir sevdadır. 400 bin kişinin gönüllü üyeliği ile güç kattığı, sadece inanarak ve güvene- rek oluşturduğu bu ulu çınarın sesinin, tüm kamuda yankılandıracak olan dergimizle 20 yılımıza farklı bir anlam daha katmış olacağız. Dergimiz kamu çalışanlarını anlayabilen, onlarla bir bağ kurabilen bir yayın olacaktır. Bilgilendirici özelliği ve yol göstericiliği ile bir rehber olacak olan dergimiz, sıcaklığı ile de her kamu çalışanının severek okuyacağı ve kendinden bir şeyler bulacağı bir yayın olarak çalışma hayatına bir farklılık katacaktır. KAMUTÜRK’ün teşkilatımıza, çalışma hayatına ve tüm kamu çalışanlarına hayırlı olmasını diliyor ve yazımı başladığım gibi yine Cemil Meriç sözüyle bitiriyorum Dergi, hür tefekkürün kalesi. Taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi. HAZİRAN 2012 1 İÇİNDEKİLER 32 Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu: T. KAMU-SEN DEYİNCE... 35 Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan: 20. YIL MESAJI... 20 Türkiye Kamu-Sen’in kurucu Genel Başkanı ALİ IŞIKLAR-SÖYLEŞİ 36 ‘Vatan ve millet menfaatinden başka kaygısı olmayan kuruluş’ Bircan Akyıldız ile Türkiye Kamu-Sen üzerine söyleşi 2 HAZİRAN 2012 TÜRKAV’DAN Türkiye Kamu-Sen’e Türkiye Kamu-Sen’in Kuruluş Öyküsü Ercan han yazdı... 8 KKTC Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’ndan KamuTürk’e ÖZEL AÇIKLAMALAR 26 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN 62 20. yıl mesajlarında ne dediler? Genel Başkanların gözüyle TÜRKİYE KAMU-SEN... Bir toplu sözleşme masalı... 66 42 Genel Yayın Koordinatörü: Yusuf Ziya ERARSLAN Harun ÖNDER: bir üniversitedir... Prof. Dr. Kadir ARICI değerlendirdi TOPLU SÖZLEŞME KANUNU ne getiriyor? KAMUTÜRK YÖNETİM KURULU: Genel Başkan İsmail KONCUK, Genel Sekreter Önder KAHVECİ, Genel Mali Sekreteri Nuri ÜNAL, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin YOKUŞ, Genel Eğitim Sekreteri Nazmi GÜZEL, Genel Toplu Görüşme Sekreteri Necati ALSANCAK, Genel Mevzuat Sekreteri İsmail KARADAVUT, Genel Basın Sekreteri Celal KARAPINAR, Genel Dış İlişkiler Sekreteri Ahmet DEMİRCİ, Genel Sosyal İşler Sekreteri İlhan KOYUNCU Haber Koordinatörü: Esra Ocaklı YÜCE AR-GE Uzmanı: Ercan HAN TÜRKİYE KAMU-SEN 46 Türkiye Kamu-Sen adına sahibi İsmail KONCUK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Celal KARAPINAR Hukuk Danışmanı: Avukat İlhan KARA Baskı Tarihi: 11 Haziran 2012 Tasarım: YZE Medya Ajans 0 530 363 55 91 Baskı: Semih Ofset Büyük Sanayi 1. Cadde Çilingir Sok. No:26/47 06060 İskitler ANKARA Telefon : (0 312) 341 40 75 Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu Yerel Süreli Yayın Organıdır. 3 ayda bir yayınlanır... Bu dergi Basın Ahlak İlkelerine uymayı taahhüt eder. Dergideki yazıların sorumluluğu yazı sahibine aittir. Yönetim Yeri: Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi Dr. Mediha Eldem Sok: No: 85 Kocatepe/Ankara Tel: (0312) 424 22 00 (6 hat) Faks: (0312) 424 22 08 www.kamusen.org.tr HAZİRAN 2012 3 Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’a göre 4+4’lük hüsranın nedeni çok açık: Sen, ‘Benim ağababalarımla aram iyidir, dostluğum iyidir, ben onların şımarık çocuğuyum, onlar beni asla kırmaz, üzmez’ mantığı ile bir toplu sözleşme stratejisi belirlersen, Ağababaların seni böyle Röportaj: rslan ra E Yusuf Ziya kırar ve kaldırıp atar işte! ‘Toplu Görüşme’ bitti yerine ‘Toplu Sözleşme’ geldi. Kamu çalışanları bu yıl ilk kez hükümetle ‘toplu sözleşme’ yapmak üzere masaya oturdu. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ile 4+4 zamla sonuçlanan sürecin perde arkasını konuştuk. Koncuk, ‘Büyük hezimet’ olarak nitelendirdiği sonucun nedenlerine ilişkin çok çarpıcı açıklamalar yaptı. - Tartışmalı bir toplu sözleşme süreci yaşandı. Neler oldu? Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu süreci Sendikalar Kanunu’ndan ayrı düşünemezsiniz. 4 Ağustos 2011 tarihinden 4 Nisan 2012 tarihine kadar Sendikalar Kanunu ile ilgili düşüncelerimizi her platformda ifade ettik. Kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal sorunlarını çözecek bir yasa istediğimizi söyledik. Ancak bir sendikanın ‘egoistliği’ yüzünden maalesef kamu çalışanlarının lehine bir yasa çıkmadı. Bu sendikanın genel başkanına defalarca söyledim, ‘Ateşten gömlek giyiyorsunuz. Siz iki sendikanın elini ayağını bağlamak isterken, asıl kendi elinizi ayağınızı bağlıyorsunuz!’’ diye ikaz ettim. Bu yasa ile o masadan sonuç alınamayacağı belliydi. Sen, ‘Benim ağababalarımla aram iyidir, dostluğum iyidir. Ben onların şımarık çocuğuyum, onlar beni asla kırmaz, üzmez’ mantığı ile bir toplu sözleşme stratejisi belirlersen, ağababaların seni böyle kırar ve kaldırıp atar işte... 4-5 - İçeride yaşananlar çok konuşuldu, tartışıldı. Memur-Sen’in teklif ettiği üye, zam oranına ‘evet’ dedi mi demedi mi? Elbette ‘evet’ dedi. Teklif 7’ye 4 oyla geçti. Yedinci kişinin Memur-Sen’in önerdiği Prof. Dr. Aydın Başbuğ olduğunu öğrendik. Bu arkadaşımız tepki oluşunca ‘evet’ oyunu geri çekmek istedi. Bunun bir anlamı yok ki artık. Sen bu ilk teklife neden ‘evet’ dedin kardeşim. Aslında onun ‘evet’ demesi sendikayı da bağlayan bir durum değildir. Ama o sendika bizi yalancılıkla suçladı. Allah’tan o akademisyen basına, ‘Evet ben kabul oyu verdim’ diye itiraf etti. O açıklamadan sonra bile bizi yalancılıkla suçlamaya devam ettiler, hatta beni istifaya çağırdılar. Böyle bir ahlaksızlık, terbiyesizlik var mı? İlgili kişi, tartışılan kişi kabul ediyor ama o sendika kendini paralıyor. Ben hep şunu söylüyorum. Bir sendika herşeyden önce ahlaklı olmalı, doğruyu söylemelidir. Bize alenen iftira atıyorlar. 4+4 oylandığında o arkadaş ‘evet’ oyu kullanmıştır, mesele budur. Onları Allah’a havale ediyorum. Bana iftira atan, benim sendikamı yalancılıkla suçlayan bu insanlardan ben Allah nazarında davacıyım. Birilerinin bunlara artık, ‘size yazıklar olsun, yuh’ demesi lazım. Ve hala utanmadan bizi yalancılıkla suçlayan reklamlar veriyorlar. - Bu hezimete rağmen neden Türkiye Kamu-Sen’i hedef alıyorlar? Toplu sözleşme öncesi verdikleri sözleri tutamayınca saldırganlaştılar. Teşkilatlarında ciddi huzursuzluk var. Genel Başkanları atıp tuttuğu ve bunları yerine getiremediği için teşkilat üyelerine mahcup oldu. Özellikle eğitim iş kolunda çok ciddi istifa furyası başladı. Bu telaş üzerine gündem değiştirmek için Türkiye Kamu-Sen’e saldırıyorlar. Kendi şube başkanı bile ‘Sen bizi ne duruma düşürdün?’ diye hesap soruyor. Tarafsız ve bağımsız ciddi bir haber sitesi ‘Maç bitti istifa et’ çağrısı yaptı. Ama onlar ne yapıyor? Kurtuluşu Türkiye Kamu-Sen’e saldırmakta arıyorlar. Yazık. Çok yazık!.. Hakem Kurulu Toplantısı... göre kurulun toplanamaması halinde Bakanlar Kurulu ya da TBMM devreye girecekti. Ve böylece belki çalışanlarımız için birkaç puan artış olabilirdi. Ama o malum konfederasyon toplantıya katılacağını söyledi. Bilemiyorum belki bir takım yerlerden talimat da gelmiş olabilir, kimsenin günahını almak istemiyorum. Böyle olunca bizim katılmamamızın bir anlamı kalmadı. Çünkü bizim katılıp katılmamamız sonucu değiştirmiyordu. Ama en azından içeride neler yaşandığını görmek için biz de katılmak durumunda kaldık. Çünkü onların katılması halinde bizim katılmamamız yanlış olurdu. İyi ki katılmışız Memur-Sen’in teklif ettiği akademisyenin 4+4’e ‘evet’ dediğini tespit ettik. Orada olmasaydık bunu nereden bilecektik? Toplu sözleşme görüşmeleri... Siyasal iktidarlarla dostluk ilişkileri çerçevesinde bir toplu sözleşme düzeneğinin sonuç vermeyeceğini görmemiz lazım. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi zaten… Bu sendika başkanı, ağababalarına güvenip kamu çalışanlarına bir sürü vaatlerde bulundu. Özellikle öğretmenlere, ‘Ek ödemelerinizi 300 lira400 lira yapacağım’ gibi hesapsız atma şeklinde sözler verdi. “Son 50 yılın en iyi toplu sözleşmesini imzalayacağız” gibi çok iddialı laflar etti. Ama geldiğimiz noktada öncelikle kendi üyeleri ve kamu çalışanları nazarında çok ciddi puan ve itibar kaybına uğradılar. Bu anlayış bizi mutlu mu ediyor? Hayır. Çünkü tüm bunlar sendikacılığa olan güveni zedeliyor. Ve bunlar şimdi diyor ki, “Biz masada Türkiye Kamu-Sen’le, KESK’le, hükümetle uğraştık!” Türkiye Kamu-Sen o masada her türlü desteği size verdi. İş bırakma kararı alarak masada sizin elinizin güçlenmesini sağladı. O masada güzel sonuçlar alınsaydı bu kez ‘Biz yaptık’ diyecektiniz. Bizim için önemli olan kamu çalışanları ve emeklilerin hak ettiği hayat standartlarını yakalamasıydı. Biz böyle iyi niyetle o masada mücadele ederken, şimdi toplumu kandırmaya yönelik açıklamalar yapıyorlar. Sonuçta toplu sözleşmeler hüsranla sonuçlanmıştır. Ardından zam oranının belirlenmesi Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na kaldı. Biz bu kuruldan da bir sonuç çıkmayacağını gördük. Çünkü bazı kurul üyeleri hükümetin 3.5+4 teklifine karşılık 3+3 teklifi getirmişti. Yani biz artış beklerken rakamı aşağı indirmek istediler. Diğer konfederasyon başkanlarıyla görüştüm. ‘Bu kuruldan bir şey çıkmaz’ dedim. O zaman ne yapacağız? ‘Kurulun toplanamamasını sağlayalım’ dedik. 11 üyeden 8’inin toplantıya katılması gerekiyordu, ‘katılmayalım’ diye öneri sunduk. Çünkü yasaya - Türkiye Kamu-Sen’in geleceğine ilişkin hedefleriniz nelerdir? Türkiye Kamu-Sen herşeyden önce ahlakı olan sendikadır. Bunu herkes böyle bilsin. Biz kimseye yalan söylemedik, bundan sonra da söylemeyeceğiz. Bizim bir tek yalanımızı kimse bulamaz. Kamu çalışanlarını aldatmadık, aldatmayacağız. Yapamayacağımız sözleri vermedik, vermeyeceğiz. Kanunların bize verdiği hakları masada kullanmaya devam edeceğiz. Elimizden gelenin en iyisini yapmayı sürdüreceğiz. İş bırakma eylemi yarım puanlık artış sağladı bize. Kamu çalışanlarının gerektiğinde bir yumruk gibi kenetlenip bir araya geleceğini herkese gös- terdik. 23 Mayıs çok başarılı bir eylemdir ve tarihe geçmiştir. Türkiye Kamu-Sen mücadelesine hız kesmeden devam edecektir. Benim isteğim şudur; kamu çalışanları Türkiye Kamu-Sen’in bu ahlaki tavrını ve mücadele azmini görsün. Sarı sendikaların değirmenine su taşıma gibi bir yanlışa düşmesinler. Bakın iş güvencemiz tartışılıyor. Devlet memurluğunun ortadan kaldırılması için girişimler olduğunu biliyoruz. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Bizi çok ciddi mücadeleler bekliyor. Peki, mücadele kiminle verilecek? Sağlam temiz bir tahta ile mi yoksa çürük, cılız bir çubukla mı? İşte kamu çalışanları buna karar verecek? İSMAİL KONCUK KİMDİR? TÜRKİYE KAMU-SEN GENEL BAŞKANI İSMAİL KONCUK, sokakta yürürken karşılaştığı bir seyyar meyve satıcısıyla sohbet etti ve ‘hayırlı işler’ temennisinde bulundu. 24.05.1959 tarihinde Adana-Ceyhan’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ceyhan’da tamamladıktan sonra Eskişehir Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nden 1980 yılında mezun oldu. Bu arada Atatürk Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda da İngilizce eğitimi aldı. Öğretmenliğe 1981 yılında Konya’nın Beyşehir İlçesi Doğanbey Beldesi’nde başladı. 1992’den 1996 yılına kadar Türk Eğitim-Sen Adana Şubesi Kurucular Kurulu Üyesi ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. 1996 yılından 2005 yılına kadar Türk Eğitim-Sen Adana 1 Nolu Şube Başkanlığı ve Türkiye Kamu-Sen İl Temsilciliği yaptı. 9 – 10 Nisan 2011 tarihinde gerçekleştirilen Türkiye Kamu-Sen 4. Olağan Genel Kurulu’nda da Konfederasyon Genel Başkanlığına seçildi. İngilizce bilen Koncuk evli ve iki çocuk babasıdır. 6-7 - Türkiye Kamu-Sen, bu yıl 20. yaşını kutluyor. Bu sürece nasıl gelindi? Neler yaşandı? Türkiye Kumu-Sen, TÜRKAV’la başlayan bir çalışmanın sonucudur. 1992’de kurulan Türkiye Kamu-Sen, sağlam ilkeler ortaya koymuş, bugüne kadar görev yapan tüm yöneticilerimiz, genel başkanlarımız, teşkilat yöneticilerimiz bu ilkelerden sapmadan yoluna 20 yıl devam etmiştir. Ortaya koyduğumuz ilkelerin ve teşkilat yapısının ne kadar sağlam olduğunu nereden anlıyoruz? Bugün tüm saldırılara rağmen yıkılmadan ayakta durmasından hatta yıkılmak bir yana daha güçlü adımlarla daha büyüyerek yoluna devam etmesinden anlıyoruz. Gerçekten sağlam bir teşkilat yapısı oluşturulmuş. Bu teşkilat yapısını bundan sonra da hiçbir gücün sarsabileceğini, akamete uğratabileceğini, yıkabileceğini asla düşünmüyorum. Aynı anlayışla inşallah 30 yılımızı 40 yılımızı da 50 yılımızı da kutlayacağız. Türkiye Kamu-Sen’in sendikacılık noktasındaki duruşu sadece maddi taleplerle ilgili değildir. Milletimizin içinde bulunduğu her türlü sıkıntı, kamu çalışanlarının hakkı-hukuku, pastadan hak ettiği payı alması, Türkiye Kamu-Sen’i yakından ilgilendiren meselelerdir. Bu millete mal olmuş bir kuruluştur Türkiye Kamu-Sen. Öyle şişme bir kuruluş, şişirilmiş bir kuruluş değiliz. Balon değildir. Onun için kimse bizim patlamamızı beklemesin. Önümüzdeki yıllarda hep birlikte yaşayacağız, göreceğiz. Sağlam adımlar atamayan, sağlıklı şekilde büyüyemeyen sendikaların sendikal hayatımızdan çıkacağını, yok olma noktasına geleceğini hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Bu bir öngörüdür, yaşadıklarımızdan, tecrübelerimizden edindiğimiz bir öngörüdür. Bu yüzde yüz gerçekleşecek bir öngörüdür. Bu arada Türkiye’de nasıl bir sendikal hareketin olması gerektiği noktasında kamu çalışanlarının da ciddi sorumluluğu var. Türkiye Kamu-Sen, sağlam ilkeler ortaya koymuştur ama her bir kamu çalışanının yaşananları doğru analiz etmesi ve sorgulaması gerekir. Kamu çalışanları Türkiye’nin en entelektüel kesimini oluşturur. Kamu sendikacılığının geleceği ve yeniden doğru bir çerçevede şekillenmesinde kamu çalışanlarının da sorumlulukları bulunuyor. Bu sadece sendika ve sendika genel başkanlarına yüklenmesi gereken bir sorumluluk değildir. Yaşadığımız olayları, kamu çalışanları ve milletimin başına gelenleri, kısaca tüm bu süreci tüm kamu çalışanlarının masaya yatırıp, sorgulaması gerekiyor. Yani çalışanların, ‘Benim bu gidişatta sorumluluğum nedir? Ben ne yapmalıyım, benim üzerime düşenler nelerdir?’ sorularını kendisine sorması gerekiyor. Zaman zaman gazete ve internet sitelerindeki yorumları okuyorum. Sendikalara kızan da, öven de var. Ama sendikalara kızanlar, beğenmediği noktaların düzelmesi için bugüne kadar hangi sorumlulukları yerine getirmiş. Eline taşın altına sokmuş mu? Bu mücadele içerisinde bu yanlışları düzeltme adına bir gayreti olmuş mu? 100’DE 1200 NASIL BÜYÜDÜLER HERKES BUNA BAKSIN... Bir konfederasyonun hiç hak etmediği şekilde son 10 yılda 100’de 1200 büyümesini kamu çalışanları nasıl izah edebiliyor? Bu sendikaya destek veren kamu çalışanlarının da ‘Ben ne yapıyorum, kendime nasıl bir son hazırlıyorum?’ sorgulaması içerisine girmesi gerekir. Türkiye’nin ihtiyacı olan sendikal yapıların oluşabilmesi için gerçekten bu önemli bir detaydır. Eğer kamu çalışanları bu anlayışı ortaya Şişirilmiş bir kuruluş değiliz Bu millete mal olmuş kuruluştur Türkiye Kamu-Sen. Öyle şişme bir kuruluş, şişirilmiş bir kuruluş değiliz. Balon değildir. Onun için kimse bizim patlamamızı beklemesin. Kimse bizi yıkamaz... Sağlam bir teşkilat yapısı gerçekten oluşturulmuş. Bu teşkilat yapısını bundan sonrada hiçbir gücün sarsabileceğini, akamete uğratabileceğini, yıkabileceğini asla düşünmüyorum. Aynı anlayışla inşallah 30 yılımızı 40 yılımız da 50 yılımızı da kutlayacağız. koyamazlarsa arzu ettiğimiz sendikal zemini Türkiye’de sağlayabilmek mümkün değildir. MEMURLARIN İŞ GÜVENCESİ TEHDİT ALTINDA... Kime destek verileceği son derece önemlidir. Hem kamu çalışanlarının insanca yaşama sahip olmaları açısından hem de çocuklarının geleceği açısından bu çok önemlidir. Bakın çalışma hayatı Türkiye’de ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Bir sendikanın elindeki grev hakkı bir kanun teklifiyle TBMM’de AKP’nin çoğunluğu ile geri alındı. Bakıyorum diğer sendikalar bunu seyrediyor. Yarın bir başka kanunla ‘Ben memurlara sendika hakkını kaldırdım’ deseler ya da başka haklarımızı iptal etseler ne olacak? Kim buna engel olacak? Yahut, ‘Kamu çalışanlarının iş güvencesini kaldırdım, artık bu tarihten sonra kamu çalışanlarının iş güvencesi yok!’ denilse buna kim engel olacak? Bu nedenle çalışma hayatına ilişkin tehditler karşısında çok sağlam, dinamik ve mücadeleci bir sendikal anlayışın kamu çalışanları tarafında nortaya konulması gerekiyor. O nedenle bu sadece sendika yöneticilerinin sorumluluğu değildir, tüm çalışanların sorumluluğudur. İYE EN K R TÜ MU-S KA uluş ü... kur öyküs M ÖLÜ 1. B Türkiye Kamu-Sen tarihi kitap oluyor TÜRKAV’dan Kamu-Sen’e... Ercan Han, Türkiye Kamu-Sen tarihini kaleme aldı. İşte kitaptan notlar 12 Eylül 1980 Darbesi, en deseven insanlarla devleti rin yaraları; ülkenin geleceği, yıkmayı hedefleyenleri aynı Türk milletinin dünya milletleri kefeye koymuş, aynı muaarasında hak ettiği yeri alması meleye tabi tutmuştur. amacıyla çalışan vatansever, Bir nesil; vatanı, imanı ve milliyetçi insanlar üzerinde hürriyeti için ölüme koşarken Ercan HAN Araştırmacı/ Yazar açmıştır. Darbe, özellikle öldürülen öğretmenlerin, işçalkantılı yıllarda Türkiye çilerin ve memurların arkaCumhuriyeti’ni yıkarak yerine daşlarının birçoğu cezaevMarksist, Leninist bir düzen kurmak, lerinde terörist muamelesi görmek ve komünist Rusya ve Çin’in çıkarları denge adına, işkencelere uğramaktan doğrultusunda politikaların benimsen- dolayı kırılmış, içine kapanmış birçoğu mesini sağlamak amacında olduklarını da uğradıkları eziyet ve kötü muameleilan eden gruplara karşı, gerek kurulan nin etkilerini üzerinden silmeye çalışırkamu görevlileri dernekleri aracılığıyla ken terörist olarak görülmenin acısıyla gerekse bireysel yollardan mücadele yaşamak zorunda kalmıştır. eden kamu görevlileri açısından bir Hazırlanan Anayasa 7 Kasım 1982’de yıkım olmuştur. Ülkenin dört bir yanın- halkoyuna sunulmuş ve yüzde 91,3 da okullar, fabrikalar, işyerleri, kamu oyla kabul edilmiştir. Aynı oylamayla kurumları komünist işgallerine uğrar, Milli Güvenlik Konseyi ve Devlet Başkurtarılmış bölgeler ilan edilirken bu kanlığı görevini birlikte yürüten Kenan işgallere vatansever milliyetçilerden Evren de Cumhurbaşkanlığına seçilbaşka hiç kimse karşı koymamıştır. miştir. Anayasanın kabul edilmesinin Devletin dahi asayişi sağlamakta aciz ardından genel seçimlerin 6 Kasım kaldığı yıllarda, ÜLKÜ-BİR gibi hareket 1983’te yapılacağı açıklanmış ve noktasını “Türk yurdunun ve milletinin 1983 ortalarında, 12 Eylül darbesiyle bölünmez bir bütün olduğu esası” ola- yasaklanan siyasi faaliyetler serbest rak belirlemiş dernekler etrafında top- bırakılmıştır. Ancak Milli Güvenlik lanan milliyetçi kamu görevlileri, fikri Konseyi’ne, siyasi partilerin kuruculave azmi ile işgallerin karşısında olmuş, rını veto etme yetkisi verilerek, bir badevletin ve milletin bütünlüğünü ve kıma güdümlü bir siyasi ortam oluştubağımsızlığını savunmuştur. Ancak, rulmuştur. bozulan milli birlik ve beraberlik duy- Seçimlere, Turgut Özal’ın başında gusunu yeniden inşa etmek, yıkılmaya bulunduğu Anavatan Partisi (ANAP), çalışılan Türkiye Cumhuriyeti’nin varlı- Necdet Calp’in başında bulunduğu ğını korumak adına yola çıktığını iddia Halkçı Parti (HP) ve Turgut Sunalp’in eden darbeciler, devletini ve milletini Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) 8 HAZİRAN 2012 katılmıştır. 6 Kasım 1983 seçimleri sonucunda ANAP yüzde 45,14 oy alarak tek başına iktidara gelmiş ve Turgut Özal, yeni hükümeti kurmuştur. Halkçı Parti ise yüzde 30,46 oy alarak ana muhalefet partisi olmuştur. Bu seçimler üç yıllık aradan sonra yeniden demokrasiye geçilmesi yolunda bir başlangıç teşkil etmiştir. Bu arada 6 Haziran 1983 tarihinde kurulan, ancak MGK’nın veto etmesi nedeniyle genel seçimlere katılamayan Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP)’nin Genel Başkanı Erdal İnönü, 20 Aralık 1983 günü Türk-İş Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, memurlara sendika hakkı verilmesi gerektiğini belirtiyor; Prof. Dr. Cahit Talas’ın başkanlığını yaptığı “İşçi-Memur Sorunları Komisyonu” da 1985 yılında yayınlanan raporunda “…SODEP, memurların da sendika hakkının bulunmasını, kendisini ilgilendiren konularda söz ve rol sahibi olmasını ve uyuşmazlık çıkarma hakkı ile donatılmasını benimsemektedir. Bu doğrultuda yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi için elinden gelen her türlü çabayı göstermekte kararlıdır.” diyerek memurların sendika hakkı konusunu dillendiriyordu. Bu dönemde özellikle iktidardaki ANAP’ın ve diğer siyasi partilerin memur sorunlarına yaklaşımı, yalnızca ücret politikaları temelinde olmuş, memurların sendika hakkını dillendiren başkaca bir siyasi parti çıkmamıştır. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN TÜRKAV yöneticilerinin kamu kurumlarında örgütlenme çalışması. 1985 ve sonrasında kamu çalışanları, karşı karşıya bulundukları büyük boyutlu problemlerin çözümü noktasında artık siyasal iktidardan ümidini kesmiş ve sorunlarının çözümü için alternatif yol aramak zorunda kalmıştır. Yasakçı dönemin izlerinin silinmeye, memurların sendikal haklarının siyasi partilerce desteklenmeye başlandığı 1985 ve sonrasında, kamu çalışanlarının örgütlenme girişimleri de artmıştır. Ancak bu örgütlenmeler, genellikle işyeri veya meslekle sınırlı kalan dernekler şeklinde olmuştur. Etkili bir hak arama mücadelesinin birlikte hareket etmek ve kamu çalışanlarının tamamını çatısı altında toplamaktan geçtiğini düşünen bir grup kamu çalışanı, 1985 yılından itibaren her akşam mesai bitiminden sonra Necatibey Caddesi’ndeki 27 numaralı binanın, küçük ve köhne KAMUTÜRK bir odasında bir araya geliyordu. Bu dönemde bir memur sendikası kurmak ve geniş kitleleri bu sendikaya üye yaparak, hak arama mücadelesine girişmek oldukça zordu. 12 Eylül darbesinin acısını çekmiş, vatan ve millet sevgisinden dolayı yargılanmış kamu görevlilerini; Anayasadaki varlığı tartışılan bir hak olan memur sendikacılığı etrafında birleştirmenin güçlüğüne, bir de terör örgütünün artan eylemleri ve memurların sendikal hakları için mücadele ettiğini iddia edenlerin, bu örgütü destekleyen tavırları eklendiğinde, iş iyiden iyiye zorlaşıyordu. Hatta son dönemde memurun sendika talebini dillendirenlerle bölücü terör örgütü yandaşlığı bir arada anılır olmuştu. Kamu görevlilerinin sendika kurma çabaları ne yazık ki, terör örgütü yanlısı bir takım kimselerin güdümünde yürütülen bölücü bir faaliyet olmaktan öteye gidemiyordu. Canan ve Yıldırım Koç’un da belirttiği üzere, “Sendikalaşmaların başını sosyalistkomünist kadrolar çekti. Bu kadroların çoğu, PKK’nın Marksist–Leninist kabul edilen çizgisine ve eylemlerine sempati duyuyordu. Sosyalist–komünist kadroların önderliği ve çeşitli biçimlerde ifade edilen bu sempati, birliğin nesnel koşullarının da yeterince olmadığı koşullarda, memur sendikacılığının siyasal bölünmüşlük temelinde gelişmesine, memur kitlesinin bölünmesine, ancak bir bölümünün sendikal mücadeleye katılmasına yol açtı.” Ancak her şeye rağmen, örgütlenme talebi içindeki kamu görevlileri bir araya toplanmalı, devletiyle ve milletiyle barışık, hak arama mücadelesi vermeli ve kamu çalışanlarının örgütlenme mücadelesi, bölücü taleplerin odağı olmaktan kurtarılmalıydı. HAZİRAN 2012 9 KURULUŞ ÖYKÜSÜ... 6 Mart 1989’da TÜRKAV ismi tescil ediliyor... 10 Nitekim gerek memur camiası adına gerekse Türk milleti adına bu gidişattan kaygı duyan, sorumluluk sahibi memurlar, 1987 yılında örgütlü bir birliktelik için faaliyetlerini daha etkin bir şekilde yürütmeye karar veriyor ve memur tabanında bir arayış sürecini başlatıyordu. Anayasadaki belirsizlik nedeniyle yapılacak çalışmalar son derece titiz bir şekilde yürütülmeli, kanun dışı hiçbir yola başvurulmadan, hiçbir kamu çalışanının bu süreçten zarar görmesine izin verilmeden, geniş tabanlı bir örgütlenme sağlanmalıydı. Böyle bir ortamda taban oluşturmaya çalışan memurlar, iki yıla yakın bir süreç içinde mevcut şartlar altında en uygun örgütlenme modeline doğru tartışarak, görüşerek, adım adım gittiler. Her gün akşama kadar kurumlarında kamu hizmeti görevini yerine getiren kamu görevlileri, akşamları da geç saatlere kadar örgütlenme mücadelesi veriyorlardı. Bu memurlardan bazıları örgütlenmenin sendikal bir yapı içerisinde olması gerektiğini savunurken bir kısmı da farklı örgütlenme modelleri üzerinde duruyorlardı. Bir yandan gayri resmi olarak dostluklar ve kişisel ilişkiler çerçevesinde kamu çalışanları bir araya toplanmaya çalışılıyor, bir yandan resmi bir örgütlenme modelinin alt yapısı hazırlanıyor; sonuçta sendikal hakların telaffuz dahi edilemediği günün şartlarında en uygun örgütlenme olarak “vakıf” organizasyonunda karar kılınıyordu. Ne var ki, vakfın kurulması için sermaye bulunmak zorundadır. Vakfı oluşturmak üzere yola çıkan Ali Işıklar, Şükrü Durgut, Salman Berk, Yaşar Asiler, Muammer Eryıldırım, Mehmet Ali Tombul, Fahrettin HAZİRAN 2012 Yokuş, İbrahim Ramazan Güzel, Resul Akay, Bülent Didinmez, Muharrem Beşir ve Faruk Kapusuz’un ailelerinin, çocuklarının rızklarından keserek topladıkları 500 bin TL, vakfın kurulabilmesi için gereken 20 milyon TL yanında son derece düşük bir meblağ olarak kalmaktadır. Uzun süren para toplama çalışmaları sonrasında, yakın akraba ve arkadaşlardan alınan borçlarla gereken para 23 Şubat 1989 günü bulunur ve notere vakfın kuruluş senedi tescil ettirilerek, Asliye Hukuk Hâkimliği’ne sunulur. Yenimahalle 4. Asliye Hukuk Hâkimliği’nin 6 Mart 1989 tarih ve 1989/90 sayılı kararı ile artık vakıf tüzel kişiliğine kavuşmuş, adı da Türkiye Kamu-Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) olarak tescil edilmiştir. GENEL BAŞKAN ALİ IŞIKLAR... Bütün kamu çalışanlarını kucaklamayı hedefleyen vakfın amacını Genel Başkan Ali Işıklar, “Kamu çalışanları arasında sosyal ve ekonomik dayanışmayı sağlamak, kamu çalışanlarının ortak haklarını ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek hususunda güç birliği temin etmek” şeklinde belirtiyordu. Ali Işıklar, o dönemde neden vakıf kurulması yönünde karar kılındığını ise “Türkiye’de kamu çalışanlarının sendikal haklarını elde edebilmesi için öncelikle kamuoyunun oluşturulması ve bizatihi kamu çalışanları nezdinde iyi bir alt yapı çalışmasının yapılması gerekiyordu. Bunun da hiç şüphesiz hukukun içinde kalınarak yapılması icap ediyordu ki, işte bu maksatla 1989 yılı Mayıs(?)Mart- ayında Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı kurulmuştur.” diyordu. Türkiye Kamu-Sen’in kuruluşuna kadar Türkav’ın faaliyetleri ve gelişmeler... TÜRKAV, 1985 ile 1987 yılları arasında iki yıl süren fikirsel, 1987 – 1989 arasında ise örgütlenme altyapısı oluşturma sürecinden geçtikten sonra kurulmuştur. Dolayısı ile yaklaşık dört yıllık bir zamanda ülke genelinde örgütlenmenin de zeminini hazırlayarak yola çıkmıştır. Vakfın kurulmasıyla birlikte, yoğun bir örgütlenme faaliyeti başlamış, dört yıllık sürecin olumlu etkileri kısa zamanda görülmüştür. Öncelikli olarak kamu çalışanlarının ekonomik sorunlarına eğilen Vakıf, ücret seviyeleri, kurumlar arasındaki ücret farklılaşması, fazla mesai ücretlerindeki sorunlar, harcırahlar, Tasarrufu Teşvik Fonu’nun yeniden düzenlenmesi gibi konuları gündeme taşıyarak, o dönemde siyasi taleplerle sendikal talepleri bir arada dillendiren örgütlenmelere karşılık, yalnızca memur sorunlarına eğilen bir örgüt görünümünde olmuştur. Özellikle 1991 yılının Ocak ayında yayın hayatına başlayan aylık mesleki yorum dergisi “Kamu Çalışanları” aracılığıyla dile getirilen sorunlar ve talepler büyük yankı uyandırmıştır. Bu arada Kamu Çalışanları dergisinin daha birinci sayısında dönemin Maliye Bakanı Adnan Kahveci ile yapılan röportajda, Bakanın memurların sendika taleplerinin bir gün mutlaka karşılanacağı yolundaki açıklaması, ülke gündeminde geniş yer tutmuş, memurlar arasında büyük bir heyecan yaratmıştır. Vakfın örgütlenme faaliyetlerinin yanında sempozyum, panel, toplantı gibi yollarla ülke genelinde kamu çalışanlarının sorunlarına dikkat çekilmesi yolunda yapılan çalışmalarda, ortak bir örgüt kültürü oluşturulmaya çalışılmıştır. Bunun yanında dönemin siyasetçileri ve Bakanları ile kamu çalışanlarının sorunları ile ilgili olarak görüşmeler yapılmış, memurların hakları konusunda hukuki ve akademik nitelikli raporlar hazırlanarak kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu faaliyetler, kuruluşunun daha ikinci yılında Vakfın şube ve irtibat bürolarının sayısının 70’e üye sayısının ise 20 bine ulaşmasını sağlamıştır. Bütün bunlara ek olarak artan işçi sorunlarına duyarsız kalınmamış, işçi eylemlerine destek verilmiş; çevre, eğitim, sağlık gibi sorunlara parmak basılarak kamu çalışanları arasında kitlesel bir destek arayışına girilmiştir. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN SENDİKAL HAKLARIN ELDE EDİLMESİ İÇİN GERÇEKLEŞTİRİLEN SOSYAL FAALİYETLER... Vakıf, örgütlenmenin ve taban oluşturmanın sendikalaşma yolunda atılacak en büyük adım olduğu düşüncesi içinde yurt gezileri, tanıtım programları, sünnet şölenleri ve toplantılar yoluyla memurların sendikal haklarının elde edilmesi konusunda duyarlılık yaratmaya önem vermiştir. Vakfın yöneticileri, kısıtlı maddi imkânlara rağmen yurdun dört bir yanına yaptıkları ziyaretlerde, memurların sendikalaşmaları gereğine vurgu yapmışlardır. 1991 yılının Eylül ayında, Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Durgut ve Genel Sekreter Yaşar Asiler, Vakfın Kayseri Şubesi’ne yaptığı bir ziyarette, Vakfın öderliğinde kamu çalışanlarının sendikal haklarını elde etmesi için bir dizi çalışmayı başlattıklarını ve yapılan faaliyetler sonucunda üye sayısının 45 bin 200’e; şube ve irtibat bürosu sayısının ise 118’e yükseldiğini belirtmiştir. Bununla birlikte Türkiye çapında yapılan ziyaretler ve şubelerin gerçekleştirdiği gece, yemek, müzik şöleni, anma toplantısı gibi etkinlikler sonucunda, memurların vakfa duyduğu ilgi hızla artmış; esnaf ve şirketlerle yapılan anlaşmalar yoluyla da üyelere hastane, alışveriş, akaryakıt gibi mal ve hizmetlerden indirimli faydalanma imkânları sağlanmıştır. Bu arada TÜRKAV’ın Genel İstişare Toplantısı 14 Eylül 1991’de 110 şube ve irtibat bürosunun başkanlarının katılımı ile gerçekleştirilmiş, toplantıda memur sorunlarının yanında sendikalaşma konusu da değerlendirilmiştir. Toplantıda konuşan Ali Işıklar, “Kamu çalışanlarının ücret, konut, sağlık, eğitim ve diğer alanlardaki haklarını alabilmeleri için mutlaka sendikal hak elde etmeleri” gereğine vurgu yapmış, “Vakfımız bu mücadeleye öncülük yapmıştır. Önümüzdeki aylarda sendikalaşma ile ilgili somut çalışmalarımızı kamuoyuna arz edeceğiz.”demiştir. Ayrıca Vakfın yayın organı Kamu Çalışanları dergisinde “Nasıl Bir Sendika?” başlığı ile yayınlanan başyazıda, “Bir sendikanın sendika olabilmesi için toplu sözleşme ve grev hakkına sahip olması gerekir. Toplu sözleşme ve grev hakkına sahip olmayan bir sendikanın, adından başka hiçbir şey sendikaya benzemez. Bu, olsa olsa bir meslek kuruluşu olur. Memurlara sendika kurma hakkı tanıyacak anayasa veya yasa değişikliklerinin mutlaka toplu sözleşme ve grev hakkını tanıması gerekir. Aksi takdirde, toplu sözleşme ve grev hakkı olmayan bir sendikayı hiçbir kamu personeli kabul edemez.” denilerek toplu sözleşme ve grev hakkına vurgu yapılmış ve Vakfın sendikal anlayışı ortaya konulmuştur. KAMUTÜRK TÜRKAV DIŞINDAKİ SENDİKALAŞMA ÇALIŞMALARI VE DANIŞTAY’IN KARARI... 1989 yılı, yalnızca TÜRKAV’ın değil başka birçok memur örgütlenmesinin de farklı statülerle kurulduğu yıl olmuştur. Bu örgütlenmelerin en önemlilerinden bir tanesi Kamu Çalışanları Sendikal Haklar Platformu’dur. 1989 yılının ortalarında İstanbul başta olmak üzere değişik illerde örgütlenen platform, daha sonra kurulan sendikaları da bünyesine katarak 1995 yılında KESK’in kurulmasında temel teşkil etmiştir. 1990 yılının Mayıs ayı ile birlikte bazı memurlar da Eğitim-İş, Kam-Sen, Bem-Sen, Sağlık-Sen gibi adlar altında sendikal örgütlenme yolunu seçmişlerdir. Uğradıkları hak kayıplarını telafi etmek için alanlara çıkan işçilerin 1989 Bahar Eylemleri olarak bilinen eylemlilikleri, sendika kurma eğilimini artıran temel etkenlerden biri olmuştur. Ancak Ankara Valiliği, sendikaların kuruluş bildirimlerini elden almamıştır. Bunun üzerine bildirim PTT yoluyla yapılmış; Valilik, bildirimi aldığı gün, kurucular hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, sendikaların kapatılması talebiyle 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açmıştır. Ali Işıklar, “Kamu çalışanlarının ücret, konut, sağlık, eğitim ve diğer alanlardaki haklarını alabilmeleri için mutlaka sendikal hak elde etmeleri” gereğine vurgu yapmış, “Vakfımız bu mücadeleye öncülük yapmıştır. HAZİRAN 2012 11 15 Şubat 1992’de Ankara’da yapılan ve bazı memurların katıldığı mitingte olaylar çıktı. Ardından birçok sendika mühürlendi, memur sendikacılığı büyük yara aldı... 1990 – 1991 yılları memur sendikacılığı açısından zorlu yıllar olarak tanımlanabilir. Bu dönem, yasal mevzuatın açık hükümler içermemesi nedeniyle kargaşanın yaşandığı, kurulan sendikalar hakkında kapatma davalarının açıldığı, bazı yöneticilerin geçici sürelerle görevden uzaklaştırıldığı ve sendikaların mühürlendiği yıllardır. Kapanan her sendika, memur sendikacılığına olan inancı zayıflatmış, sendikaların üye sayısının azalmasına neden olmuştur. O yıllarda sendikalara mesafeli yaklaşılmasının bir başka nedeni de Kamu Çalışanları Platformu adıyla oluşturulan, sendikaların kurulmasının ardından da Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu adını alan birlikteliğin düzenlediği hemen her memur eyleminde olayların çıkması, devlet aleyhine girişimlerde bulunulması ve bölücü terör örgütünün savunulması olmuştur. Bu platformun 15 Şubat 1992’de Ankara’da düzenlediği mitingde de olaylar çıkmış, 5 kişi yaralanmıştır. Mitinge katılan bazı memurlar, Dev-Genç, Sosyalist Parti ve TDKP yazılı pankartlarla “Kürdistan faşizme mezar olacak”, “Kürt halkı üzerindeki baskılara son”, “Yaşasın Kürdistan, yaşasın sosyalizm” gibi sloganlar atmış ve polisle çatışmışlardır. Daha önce yaşanan benzer olayların da etkisiyle İçişleri Bakanlığı Güvenlik Dairesi’nce 28 Şubat 1991 tarihinde yayınlanan genelgede, bazı illerde memurların sendika kurma çalışmaları içinde olduğu ancak, memurların sendika kurma hakkı bulunmadığı, memurların kendilerini işçiler gibi görerek, işçiler ve işverenler için çıkarılmış olan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu hükümlerinden yararlanamayacakları belirtilmiştir. Bu karara dayanılarak valiliklerin talimatıyla İstanbul ve Ankara’da birçok sendika mühürlenmiş, memur sendikacılığı büyük yara almıştır. Bu dönemde kamu çalışanları sendikacılığının kabul görmesi doğrultusunda atılan en önemli adım, Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün Danıştay Birinci Dairesi’ne 30 Mart 1992 günü yazdığı “istişari düşünce istemi” yazısına verilen cevabi karar olmuştur. İYE EN K R TÜ MU-S KA uluş ü... kur öyküs M ÖLÜ 1. B Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü yazısında, Anayasanın 51. maddesinde yalnızca işçilerden söz edilse de bu durumun memurların sendikal haklardan yararlanamayacağı anlamına gelmediğini belirtmiştir. Danıştay Birinci Dairesi’nin bu yazıya istinaden 22 Ni san 1992 günü verdiği kararda ise ILO’nun 87 ve 151 sayılı sözleşmelerine atıfta bulunulmuş ve herkese sendika kurma hakkı tanınmasına anayasal bir engel bulunmadığı görüşüne varıldığı bildirilmiştir. Memurların haklarını savunduklarını iddia eden bazı örgütler, gerçekleştirdikleri eylemlerde Dev-Genç, Sosyalist Parti ve TDKP yazılı pankartlarla “Kürdistan faşizme mezar olacak”, “Kürt halkı üzerindeki baskılara son”, “Yaşasın Kürdistan, yaşasın sosyalizm” gibi sloganlar atmış ve polisle çatışmışlardır. 12 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN SENDİKALARIN KURULUŞU VE AMAÇLARI Memurlar adına faaliyet gösteren 30 dolayındaki dernek ve vakfın, TÜRKAV öncülüğünde bir araya gelmesiyle oluşturulan Sendikal Haklar İstişare Kurulu ve Sendikal Faaliyetlere Hazırlık Komisyonu’nun yoğun ve uzun çalışmaları sonucunda planladığı sendikal yapıya uygun olarak kurulacak sendikalar, bunların tüzükleri ve sendikaların üst örgütlenmesi olan konfederasyon, 1992 yılının Şubat ayında kamuoyuna duyurulmuş ancak, Ankara Valiliği’ne sendikaların kuruluşları ile ilgili resmi müracaat yapılmamıştı. Komisyon çalışmalarında kamuda, işlevleri itibarı ile 14 hizmet alanında işkolu olduğu yolunda bir tespitte bulunulmuş; kurulacak sendikalar da buna göre belirlenmişti. Bu sendikalar ve işkolları şu şekildeydi: 1- Büro, Ticaret ve Kültür İşkolu: Türk Büro-Sen 2- Eğitim ve Öğretim İşkolu: Türk Eğitim-Sen 3- Maden, Çimento, Toprak ve Cam İşkolu: Türk MadenSen 4- Tarım ve Orman İşkolu: Türk Tarım-Sen 5- Ulaştırma İşkolu: Türk Ulaşım-Sen 6- Enerji İşkolu: Türk EnerjiSen 7- Petrol, Kimya, Lastik İşkolu: Türk Petrol-Sen 8- Metal Sanayi İşkolu: Türk Metal-Sen KAMUTÜRK 9- Banka ve Sigorta İşkolu: Türk Banka-Sen 10- Haberleşme, Kâğıt ve Basın-Yayın İşkolu: Türk Haber-Sen 11- Gıda Sanayi İşkolu: Türk Gıda-Sen 12- İmar ve İnşa İşkolu: Türk İmar-Sen 13- Sağlık İşkolu: Türk Sağlık-Sen 14- Genel Hizmetler İşkolu: Türk Genel-Sen Kuruluş aşamasında, sendikaların kurucular kurulunda görev almak isteyen memurların belirlenmesi için kamu kurumlarında duyuru yapılmış ve sendikalar, çağrı üzerine sendikaların kurucular kurulunda görev almak isteyenlerle birlikte demokratik katılım esasları çerçevesinde organize olmuşlardı. Kurucular, her bir işkolunda merkez ve taşra bazında detaylı bir alan araştırması sonucunda belirlenmişti. Kurucuların belirlenmesinde, işkollarına dâhil olan ana birimler ile bu birimlerdeki her kademedeki kamu çalışanlarının temsiline özen gösteriliyordu. Bu şekilde belirlenen 14 sendikanın kurucuları, müracaat için gerekli olan evrakları tamamladıktan sonra sendikaların tüzüklerini imzaladılar. Danıştay Birinci Dairesi’nin 22 Nisan 1992 tarihli kararında, memurların sendika kurmalarının önünde anayasal bir engel bulunmadığı yönündeki kararı ile daha önce her yönüyle altyapısı hazırlanmış olan sendikalar, 18 Haziran 1992 tarihinde kuruluş dilekçelerini Ankara Valiliği’ne verdiler. Valiliğin kuruluş dilekçelerini kabul etmesiyle 14 işkolunda sendikaların kuruluş işlemleri tamamlanmış oldu. Böylece Türkiye Kamu-Sen’e bağlı olarak örgütlenecek 14 sendikanın tamamı,18 Haziran’da kuruluyordu. Anayasal değişiklik gerekliydi... Ersin Taşçı’nın dönemin TÜRKAV Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Durgut’la yaptığı görüşmede aktardığına göre; sendikal örgütlenmede geç kalındığı yönündeki eleştirilere Durgut, bu döneme ilişkin olarak “söz konusu dönemde memur sendikalarının kurulabilmesi için anayasal değişiklik gerektiği görüşünün kamuoyunda genel olarak hâkim olduğunu, kendilerinin de bir dönem bu görüşü benimsediklerini, bu görüş doğrultusunda kurulu bulunan sendikaların mevcut yasalara aykırı olarak kurulduğunu beyan ettiklerini” söylüyordu. Durgut, “O dönemde, söz konusu sendikaların gerçekleştirdikleri eylemlerde yasa dışı olarak kabul edilen bir takım örgütlerin pankartlarının yer almasının verdiği rahatsızlığın olduğunu ve bu nedenle söz konusu sendikaların, memur sendikal hareketine karşı oluşturulmuş birer hareket olduğu yönünde değerlendirmede bulunulduğunu” belirtiyordu. Daha sonra “bilim adamlarının memur sendikalarının Anayasaya aykırılık taşımadığı ve sendika hakkının uluslararası sözleşmelerin güvencesi altında olduğu yönündeki açıklamalarına itibar ederek, 22 Nisan 1992 tarihli Danıştay Birinci Dairesi’nin kararını da göz önüne alarak, memur sendikalarının Anayasaya aykırılığı yönündeki düşüncemizi terk ettik” ancak, “örgütsel mücadelemizin hiçbir aşamasında sendikalaşmaya karşı olduğumuz yönünde bir açıklamamız olmadığı gibi yaptığımız faaliyetlerle ve ortaya koyduğumuz eserle, memurların sendikalaşması konusundaki tavrımızı en güzel şekilde ortaya koyduk.” diyordu. Sendikaların tümünün tüzüklerinde “amaç” maddesi şu şekilde belirtilmişti: “Madde 4: Sendika; Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması ve yaşatılması doğrultusunda, demokratik ilkelerden sapmadan; milli-manevi değerlere bağlı ve saygılı, demokrasinin korunup yerleşmesine, sosyal adaletin gerçekleşmesine ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılmasına hizmet etmeyi, Devletmillet bütünleşmesini temin etmek suretiyle toplum ve iş barışını tesis etmeyi; hür sendikacılık ilkeleri içerisinde üyelerinin sosyal adalet ve sosyal güvenliğe kavuşturulması çerçevesinde; üyelerinin ortak ekonomik, sosyal, meslekî hak ve menfaatlerini koruma ve geliştirme amacını taşır.” HAZİRAN 2012 KURULUŞ ÖYKÜSÜ... TÜRKİYE KAMU-SEN’E BAĞLI SENDİKALARIN KURULUŞU... 13 1989 yılı ile birlikte güçlenen işçi sendikacılığı karşısında bazı sosyalist-komünist çizgisindeki örgütler, işçiler, memurlar ve Kürt hareketinin ittifakını savunuyor; bu düşüncedeki memur örgütlerinin çoğu ulusların kendi kaderini tayin hakkı, kirli savaşın durdurulması, anadilde eğitim, genel af gibi talepleri dile getiriyor, tüzüklerinde bu konulara yer veriyordu. Türkiye Kamu-Sen’i oluşturan sendikaların tamamının tüzüklerinde devletin ve milletin bütünlüğüne vurgu yapılması; sendikal anlayış bakımından, diğer memur sendikaları ile aradaki farkı açıkça ortaya koymaktaydı. SENDİKALAR VE İLK YÖNETİCİ KADROLARI... Türk Eğitim-Sen... Türk Sağlık-Sen... Genel Başkan: Şuayip Özcan Genel Başkan Yardımcısı: Harun Ceyhan Genel Sekreter: Şeref Dilmen Genel Teşkil. Sekreteri: Mehmet Topalgökçeli Genel Eğitim Sekreteri: Sait Sarıaslan Genel Mali Sekreter: Yaşar Yeniçerioğlu Genel Mevzuat Sekreteri: İdris Uğurlu KURULUŞ ÖYKÜSÜ... Türk Büro-Sen... 14 Genel Başkan: Ali Işıklar Genel Başkan Yardımcısı: Şükrü Durgut Genel Sekreter: Tacettin Öz Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Ayhan Küçükaslan Genel Eğitim Sekreteri: Bekir Çelebioğlu Genel Mali Sekreter: Fahrettin Yokuş Genel Mevzuat Sekreteri: Adnan Gül en... Türk Tarım-S a Rençberoğlu ğlu n: Rız etin Çobano Genel Başka M ı: ıs c ım rd a nY Genel Başka enikomşu r: Hüseyin Y te re k fer Ekinci e S l e n e G Sekreteri: Za ğlu a m ır d n a tl ila t Mansuro Genel Teşk kreteri: Nevza n e S im it ğ E l Gene Tamca ekreter: Zeki Onuk Genel Mali S reteri: Nahit k e S t a zu v e Genel M HAZİRAN 2012 l Genel Başkan: Umut Yılmaze nus Dümen Genel Başkan Yardımcısı: Yu Genel Sekreter: Ömer Özay teri: İsmet Ayturan Genel Teşkilatlandırma Sekre Amil Genel Eğitim Sekreteri: Yücel mir Genel Mali Sekreter: Edip De Görel it Sa i: ter kre Genel Mevzuat Se Türk Haber-Sen... Genel Başkan: Resul Akay Genel Başkan Yardımcısı: Naci Kızılkaya Genel Sekreter: İbrahim Yavuz Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Mustafa Bolat Genel Eğitim Sekreteri: Ahmet İskender Genel Mali Sekreter: Kamil Köse Genel Mevzuat Sekreteri: İsmail Çelik Türk İmar-Sen... Genel Başkan: Enver Birinç Genel Başkan Yardımcısı: Ural Yılmaz Genel Sekreter: Emanet Olgun Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Ekrem Kay han Genel Eğitim Sekreteri: Tamer Yiğit Genel Mali Sekreter: Aslan Uzunşimşek Genel Mevzuat Sekreteri: Zekeriya Demir KAMUTÜRK Türk Enerji-Sen... Türk Ulaşım-Sen... Genel Başkan: Yaşar Asiler Genel Başkan Yardımcısı: Nazmi Güzel Genel Sekreter: M. Erdoğan Divi Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Ersoy Türkyılmaz Genel Eğitim Sekreteri: Galip Yardımcı Genel Mali Sekreter: Enver Çetiner Genel Mevzuat Sekreteri: Kenan Dikbaş Türk Maden-Sen... Türk Banka-Sen... Genel Başkan: Mehmet Özsöz Genel Başkan Yardımcısı: Yakup Canver Genel Sekreter: Kemal Katar Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Hüseyin Güneş Genel Eğitim Sekreteri: Çetin Dağlar Genel Mali Sekreter: Adil Işık Genel Mevzuat Sekreteri: Ergin Arıyak Türk Metal-Sen... r Genel Başkan: Abdullah Tata mi Çakan Genel Başkan Yardımcısı: Rah Genel Sekreter: Fuat Tigin ri: İsmet Demirci Genel Teşkilatlandırma Sekrete türk Şen n Sina r: Genel Mali Sekrete eriya Kavlak Zek ri: rete Sek t zua Mev el Gen Genel Başkan: Cengi z Öztürk Genel Başkan Yardım cısı: Selçuk Coşkun Genel Sekreter: Ahme t Alıcı Genel Teşkilatlandırm a Sekreteri: Veli Kaya Genel Eğitim Sekreter i: Muharrem İnce Genel Mali Sekreter: Mesut Eren Genel Mevzuat Sekre teri: Mustafa Yandakçı Türk Genel-Sen... Genel Başkan: Muharrem Beşir Genel Başkan Yardımcısı: İsa Sarı Genel Sekreter: Selver Korkut Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Adem Güni Genel Eğitim Sekreteri: Kenan Bulut Genel Mali Sekreter: Mustafa Özengen Genel Mevzuat Sekreteri: Yüksel Yanmaz 2001 SONRASI Türk Yerel Hizmet-Sen... Genel Başkan: Muzaffer Demirbaş Genel Sekreter: Mehmet Ali Baz Genel Mali Sekreter: Öztürk Bozkurt Yıldırım Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Akif Aladağ Genel Eğitim Sekreteri: Cumali Kaya Genel Sosyal İşler ve Mevzuat Sekreteri: Şükrü Şengiz Genel Toplu Görüşme Sekreteri: Ali Yorga 2001 SONRASI Türk Diyanet Vakıf-Sen... Genel Başkan: Bilal Eser Genel Sekreter: Hazım Zeki Sergi Genel Mali Sekreter: Nuri Ünal Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: İbrahim Batum Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri: Ahmet Gümüş Genel Mevzuat ve Toplu Görüşme Sekreteri: Rüstem Kurmaç Genel Basın ve Halkla İlişkiler Sekreteri: Ziya Bal KURULUŞ ÖYKÜSÜ... Genel Başkan: Ahmet Alperen Genel Başkan Yardımcısı: Niha t Karadeniz Genel Sekreter: Tuncer Kırhan Genel Teşkilatlandırma Sekrete ri: Ahmet Akyüz Genel Eğitim Sekreteri: Yavuz Koca Genel Mali Sekreter: Hüsnü Köse Genel Mevzuat Sekreteri: Ali Kaşak KAMUTÜRK Genel Başkan: Harun Önder Genel Başkan Yardımcısı: Mehmet Yavuz Genel Sekreter: Nuri Kaya Genel Teşkilatlandırma Sekreteri: Naci Doğan Genel Eğitim Sekreteri: Recai Toker Genel Mali Sekreter: Adem Kader Genel Mevzuat Sekreteri: Muhsin Açık Türk Petrol-Sen... Türk Gıda-Sen... 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 2001 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmesiyle birlikte hizmet kolları itibarı ile örgütlenecek sendikaların sayısı da 11 olarak belirlendi. Kanuna uygun olarak bazı sendikalar kapatıldı ve yerlerine Türk Yerel Hizmet-Sen, Türk Diyanet Vakıf-Sen ve Türk Kültür Sanat-Sen kuruldu. Bu sendikaların yapılan genel kurullarında ilk yöneticileri ise şu şekilde belirlendi: ağ Genel Başkan: H. Hüseyin Akd ittin Murat Muh ısı: ımc Yard kan Genel Baş t Kur an Genel Sekreter: Osm ri: Fikret Temiz Genel Teşkilatlandırma Sekrete Özgen him İbra ri: rete Genel Eğitim Sek aç Genel Mali Sekreter: Tarık San him Kasal Genel Mevzuat Sekreteri: İbra Türk Kültür Sanat-Sen... Genel Başkan: Hasan Hüseyin Yılmaz Genel Sekreter: İsmail Uçakçı Genel Mali Sekreter: İsmail Eroğlu HAZİRAN 2012 15 Türkiye Kamu-Sen Kuruluş Duyurusu Basın Toplantısı S TÜRKİYE KAMU-SEN KURULUYOR... endikaların kuruluş dilekçelerinin Ankara Valiliğine verilmesinin ardından prosedür işletilmeye devam etti. Sendikaların kurulmasından altı gün sonra, 24 Haziran 1992 Çarşamba günü 14 sendika bir araya geldi ve Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu; Türkiye Kamu-Sen kuruldu. Ankara Valiliği, kuruluş dilekçelerini kabul etmesine rağmen Türkiye’de memur sendikacılığının anayasal dayanaktan yoksun olduğu, dolayısıyla hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile kurulan her sendika ve Türkiye Kamu-Sen aleyhine An- 16 HAZİRAN 2012 kara Asliye Hukuk Mahkemeleri nezdinde davalar açıyordu. Ancak ilerleyen dönemde davalar, kapatma isteminin reddedilmesiyle sonuçlanacaktı. Türkiye Kamu-Sen’in kapatılması ile ilgili olarak 22. Asliye Hukuk Mahkemesinde, Türk Haber-Sen’in Ankara Asliye 12. Hukuk Mahkemesi’nde, Türk Büro-Sen’in Ankara Asliye 18. Hukuk Mahkemesi’nde , Türk Eğitim-Sen’in Ankara Asliye 9. Hukuk Mahkemesi’nde açılan davalar sonucunda, 1994 yılında kapatma isteğinin reddine karar verilecek; böylece sendikal haklar yargı yoluyla da kazanılmış olacaktı. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN TÜRKİYE KAMU-SEN’in İlk Yönetimi ve Kurucular Kurulu TÜRKİYE KAMU-SEN’in 54 kişilik Kurucular Kurulu... Kuruluşu kamuoyuna açıklandı Türkiye Kamu-Sen’in kuruluş işlemlerinin tamamlanmasının ardından 27 Haziran 1992 Cumartesi günü yapılan bir basın toplantısı ile sendikalar ve konfederasyon kamuoyuna tanıtıldı. TÜRKAV ve Türkiye Kamu-Sen Kurucu Genel Başkanı Ali Işıklar, “Müjdeler olsun ki 14 işkolu itibarı ile sendikaları ve bu 14 sendikanın bir araya gelmesiyle de Türkiye Kamu-Sen’i kurmuş bulunuyoruz” dedi. KAMUTÜRK Ali Işıklar, Şükrü Durgut, Şuayip Özcan, Umut Yılmazel, Rıza Rençberoğlu, Resul Akay, Yaşar Asiler, Şükrü Yaşar Yüksel, Harun Önder, Ahmet Alperen, Emanet Olgun, Muhittin Murat, Mehmet Özsöz, Abdullah Tatar, Metin Çobanoğlu, Betül Karagöz, Muharrem Beşir, Yunus Dümen, Murat Çatakçı, Cengiz Öztürk, Hüseyin Yenikomşu, İsmet Ayturan, Hasan Hüseyin Akdağ, Ömer Özay, Selçuk Coşkun, Evinç Taymaz, Harun Ceyhan, Ömer Altunyüzük, Şeref Dilmen, Orhan Ekinci, Halit Karabulut, Edip Demir, Zeki Tamcan, Ural Yılmaz, Nevzat Mansuroğlu, Tacettin Öz, Bekir Çelebioğlu, Adnan Gül, Yavuz Koca, Yücel Amil, Naci Kızılkaya, İsa Sarı, Nazmi Güzel, Ersoy Türkyılmaz, Asri Es, Kemal Katar, Talip Ünsaldı, Enver Birinç, Selver Korkut, Çetin Çağlar, Naci Doğan, Fuat Tigin, Paşa Erkal, Nihat Karadeniz. HAZİRAN 2012 KURULUŞ ÖYKÜSÜ... Kuruluş tarihi olan, 24 Haziran 1992 itibarı ile Türkiye KamuSen’in ilk yönetimi; Genel Başkan Ali Işıklar (Türk Büro-Sen Genel Başkanı); Genel Başkan Yardımcıları Şükrü Durgut (Türk Büro-Sen Genel Başkan Yardımcısı), Şuayip Özcan (Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı), Umut Yılmazel (Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı), Rıza Rençberoğlu (Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı) ve Resul Akay (Türk Haber-Sen Genel Başkanı); Genel Sekreter Yaşar Asiler (Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı); Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Şükrü Yaşar Yüksel (Türkiye Kamu-Sen ve Türk Tarım Orman-Sen Kurucular Kurulu Üyesi); Genel Eğitim Sekreteri Harun Önder (Türk Maden-Sen Genel Başkanı); Genel Mali Sekreter Ahmet Alperen (Türk Gıda-Sen Genel Başkanı); Genel Mali Sekreter Yardımcısı Emanet Olgun (Türk İmar-Sen Genel Sekreteri); Genel Teşkilatlandırma Sekreter Yardımcısı Muhittin Murat (Türk Enerji-Sen Genel Başkan Yardımcısı); Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Özsöz (Türk Banka-Sen Genel Başkanı); Genel Eğitim Sekreter Yardımcısı Abdullah Tatar (Türk Metal-Sen Genel Başkanı) olmak üzere toplam 15 kişiden oluşmaktaydı. Yedek yönetim ise Harun Ceyhan, Ömer Altunyüzük, Şeref Dilmen, Orhan Ekinci, Halit Karabulut, Edip Demir, Zeki Tamcan, Ural Yılmaz, Nevzat Mansuroğlu, Tacettin Öz, Bekir Çelebioğlu, Adnan Gül, Yavuz Koca ve Yücel Amil’den müteşekkildi. 17 TÜRKİYE KAMU-SEN’in kuruluş amacı... T ürkiye Kamu-Sen, 24 Haziran 1992 tarihinde, tüzüğündeki amaç maddesini şu şekilde belirtmişti: “Konfederasyonun amacı; üye sendikaların çalışma ilişkilerinden doğan ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini mevzuat çerçevesinde korumak ve geliştirmek; aralarında karşılıklı yardımlaşmayı temin ederek çalışma barışının sağlanması ve devam ettirilmesi için başta Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin ve kamu yararının korunması temel ilkelerine sadık kalarak demokratik esaslar dâhilinde faaliyet göstermek ve çalışma ilişkilerinde kamu çalışanlarını ve sendikalarını yurt içinde ve dışında temsil etmektir.” Konfederasyonun açıklanan amaçlarına ulaşabilmesi için ise bir dizi çalışma konusu belirlenerek, hazırlanan tüzük içerisinde yer verilmişti. KURULUŞ ÖYKÜSÜ... Tüzükte, “Konfederasyon, amacını gerçekleştirmek için özellikle aşağıdaki konularda çalışma yapar.”deniliyor ve çalışma konuları şu şekilde sıralanıyordu: Çalışma mevzuatı ile sosyal ve ekonomik konularda araştırmalar yapmak veya yaptırmak, eğitim kursları veya seminerler düzenlemek, Çalışma hayatından, mevzuattan veya örf ve adette doğan hususlarda dava açmak ve bu münasebetle açılan davadan ötürü husumete ehil olmak, Mevzuat hükümleri çerçevesinde amacı ile ilgili milli ve milletlerarası kuruluşlara üye olmak veya bunların toplantılarına katılmak, kanun ve uluslararası antlaşma hükümlerine göre toplanan kurullara temsilci seçmek ve göndermek, Çalışma ilişkilerinden doğan konularda ve mevzuatın kendisine verdiği görevler çerçevesinde ilgili daire, makam ve kurullarda kamu çalışanlarını temsil etmek, gerekli delege temsilcileri seçmek, Kamu çalışanlarının kuvvetli bir konfederasyon etrafında toplanabilmesi açısından kamu çalışanları sendikalarının teşkilatlanmasına yardımcı olmak, Üye kamu çalışanları sendikaları arasında çıkan uyuşmazlıkları uzlaştırıcı yollarla çözmeye çalışmak, Üye sendikaların kamu işverenleri ile yapacakları toplu iş sözleşmelerinde kamu çalışanları sendikalarına yardımcı olmak, Üyelerinin mensuplarının yararlanmaları için eğitim, sağlık ve spor tesisleri ile kütüphane kurmak, Çalışma şartlarını ve çalışma mevzuatını, memleket ekonomisine ve ortak menfaatlerine uygun şekilde düzenleyici tedbirler almak, Üye sendikaların toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde aralarındaki işbirliğini sağlamak, dengelemek, kanuni grevlerde sendikaların dayanma gücünü artırmak ve birlikte hareket etmelerine yardımcı olmak amacıyla fon kurmak, En üst düzeydeki kamu işverenleri ile yapılacak temel sözleşmelere taraf olmak, üye sendikaların kamu işverenleri ile yapacakları toplu görüşme ve toplu iş sözleşmelerinde uyacakları genel prensipleri belirlemek suretiyle çeşitli işkollarında uygulanacak normlarda bir- 18 lik sağlamak, Üye sendikaların kamu işverenleri ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla münasebetlerinde ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve hizmetleri üyelerine sunmak ve düzenlemek, HAZİRAN 2012 Mevzuat hükümleri dairesinde amacıyla ilgili olarak gazete, dergi, kitap gibi periyodik olan veya olmayan yayım faaliyetleri yapmak ve bu işler için gerekli basım tesisleri kurmak, Amacının gerektirdiği menkul ve gayrimenkulleri mevzuat hükümleri dairesinde satın almak, satmak, kiralamak veya kiraya vermek, menkullerini rehin, gayrimenkullerini ipotek etmek, başkalarına ait menkul ve gayrimenkuller üzerinde rehin ve ipotek kabul ve tesis etmek, gereğinde her türlü hukuki tasarrufta bulunmak, Amacı ile ilgili olarak her türlü teşebbüs, işlem ve görevleri ifa etmek ve mevzuata göre tanınan bütün hususları yerine getirmek için hak ve yetkilerini kullanmak. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN kur öyküs İLKELER ve sendika anlayış... Türkiye Kamu-Sen, demokratik toplum olabilmenin en önemli şartını, toplumu teşkil eden kesimlerin, özellikle kendilerini ilgilendiren kararların alınması ve uygulanmasına iştirak edebilmeleri olarak görmüştür. Katılımcılığı, demokrasiye dinamizm kazandıran önemli bir faktör olarak tanımlayan Konfederasyon, demokrasiyi yaşama ve yaşatma bilinci itibariyle fevkalade duyarlı bir kesim olan kamu çalışanlarının; sendikal haklar sayesinde, hem kendilerini ilgilendiren ekonomik, sosyal ve mesleki konulara ilişkin kararların alınmasında ve uygulanmasında söz sahibi olmak, hem de tecrübe ve birikimleri ile kamu hizmetlerinin daha iyileştirilmesi yönünde siyasi ve icrai karar mekanizmalarına ışık tutmak yoluyla Türk demokrasisine zenginlik ve işlerlik kazandıracağını vurgulamıştır. Sendikal hakların, Türkiye’nin itibarının da teminatı olduğunu zira Türkiye’nin, milletlerarası camianın ayrılmaz bir parçası olarak BM, ILO, Avrupa Konseyi gibi teşkilatlara üye ve AT’ ye de üye olmaya aday bir ülke olduğunu belirtilmiştir. Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere söz konusu teşkilatlarca hazırlanan pek çok belgede sendikal hakların teminat altına alındığı, Türkiye’nin ise bazı maddelerine çekince koymakla birlikte bu belgelerin hemen hepsini onayladığı hatırlatılmış ve bu bakımdan, bu belgelerle teminat altına alınan sendikal hakları çalışanlarına sağlamakla mükellef olduğu görüşü savunulmuştur. Sendikal hakların sosyal adaletin teminatı; bu hakların tanınmasının ise demokratik, sosyal ve uygar devlet olmanın bir gereği olduğu belirtilmiştir. Sendikal hakların bir bütün olduğu inancından yola çıkılarak, “sendikal KAMUTÜRK haklar; sendika kurma, toplu sözleşme ve grev hakları bir arada bulunduğu takdirde gerçek anlamda sendikal hakların varlığından söz edilebilir. Toplu sözleşme ve grev hakkından mahrum bulunan bir sendikanın herhangi bir dernekten farkı olmayacaktır.”denilmiştir. Buna bağlı olarak Konfederasyonun ilkeleri şu şekilde belirlenmiştir : - Hak olgusunu yerine getirilen görevlerin ve yüklenilen sorumlulukların bir gereği kabul edip, üretici, yol gösterici ve hak ettiğini almasını bilen bir sendikacılık anlayışı, - Sendikal hakları; sendika kurma hakkı, toplu sözleşme hakkı ve grev hakkını bir bütün olarak gören ve üçünün de aynı anda bir arada bulunması gerektiğine inanan bir sendika anlayışı, - Sendikal hareketin odağında çalışanların hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi olması gerektiğine inanan; dolayısı ile sendikal hareketi temel hedefinden saptıracak her türlü suiistimale taviz vermeyen bir sendika anlayışı, - Üyelik hakkı hususunda kamu çalışanları arasında herhangi bir ayırım gözetmeyen, bütün kamu çalışanlarını kuşatabilecek KİTLE sendikacılığı anlayışı, - Yasaksız, gerçek anlamda demokratik, katılımcı ve hür bir sendikacılık anlayışı, - Siyaset yapma serbestîsi bulunan, ancak siyasi kuruluşlara paravan ve piyon olmayan bir sendika anlayışı, - Mesleki taassuptan uzak, genel menfaati gözeten, güçler ayırımı yerine güç birliği prensibinin hâkim olduğu bir sendika anlayışı, - Bütün çalışanların her şeyden önce bir insan olduğu dikkate alınarak mev- ki, makam ve unvan farklarını çalışanlar arasında herhangi bir ayrıcalık sebebi saymayan bir sendikacılık anlayışı, - Türk milletinin ebediyen hür ve bağımsız yaşamasını esas alan, Türk Devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesinden asla taviz vermeyen bir sendika anlayışı, - Her türlü faaliyetlerinin özellikle üyelerinin ve herkesin denetimine açık gerçek anlamda şeffaflık ilkesinin hâkim olduğu bir sendikacılık anlayışı, - Kamu çalışanları için fevkalade ehemmiyet arz eden aşağıdaki temel meselelerin çözümüne öncelik veren bir sendika anlayışı: 1. Toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakların elde edilmesi anlayışı, 2. Eşit işe eşit ücret ilkesinden hareketle en az ücretin, çalışanların uygarca yaşamasını temin edecek seviyeye getirilmesi ile ücret sisteminin liyakat, iş güçlüğü, iş riski, kıdem gibi adil kıstaslara dayandırılması ve ücretleri enflasyona karşı koruyucu tedbirlerin alınması, 3. Personel Rejimi’nin çalışanların ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve günün şartlarına uygun tarzda ıslahı veya yeniden düzenlenmesi, 4. Memur Güvencesi: Kamu çalışanlarının tayin, nakil, terfi ve işe alınması gibi durumlarının kanun garantisi ile teminat altına alınarak siyasal iktidarların keyfi uygulamalarından kurtarılması, (Müsteşar, Genel Müdür hariç) 5- Can Güvenliği: Kanun hâkimiyetinin sağlanması ve devlet otoritesinin tesisi yönünden her nerede olursa olsun kamu çalışanlarının can güvenliklerinin korunmasına büyük hassasiyet gösterilmesi ve can güvenliği olmayan bölgelere istek dışında tayin yapılmaması. HAZİRAN 2012 KURULUŞ ÖYKÜSÜ... KİYESEN R Ü T MUKA uluş ü... 19 Konfederasyona giden yolda temele ilk harcı o attı... Türkiye Kamu-Sen’in Kurucu Genel Başkanı ALİ IŞIKLAR SÖYLEŞİ nel Eski ge r la n başka y i k Tür e en’i KamuS r o anlatıy HAZİRAN 2012 Onlar imkansızı başardılar. ‘Yapılamaz’ denileni en zor zamanda yaptılar. Yavaş ama emin adımlarla ilerlediler. Baskının ve zulmün en yoğun olduğu 80’li yılların kahramanlarıydı onlar. Şimdi ellerine aldıkları meşalenin ışığında açtıkları yoldan ilerleyenlerin geldikleri noktayı takdir ediyorlar. İşte o kahramanlardan biri ALİ IŞIKLAR… Kamu Çalışanları Dayanışma ve Kalkınma Vakfı’nın kurucusu… Memuru derin uykusundan uyandıran mücadele adamı… KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Çalışanlar da dertlerine deva olacak tek konfederasyonun Türkiye Kamu-Sen olduğunu biliyor... Ölümle burun buruna mücadele etmenin ne demek olduğunu gördük. Ama asla hedeflerimizden vazgeçmedik. İlk örgütlenme döneminizde ekonomik imkansızlıkların yanı sıra yasal imkansızlıklar da vardı. bu imkansızlıkları aşarken özellikle hukuki olarak ne gibi sorunlarla karşılaştınız? Bu sorunları nasıl aştınız? ALİ IŞIKLAR: O zamanlar 657 sayılı devlet memurları kanunu vardı. Yasalarda açık ve net olarak kamu çalışanlarının sendika kuramayacağına dair hüküm vardı. Eğer sendika girişiminde bulunulursa devlet görevine son verileceği hükmü vardı. Yani hukuki olarak sendika kurulması mümkün değildi. Böyle olunca arkadaşlarla ne yapabiliriz diye tartıştık. Zaten 12 Eylül’den çıkmışsınız. Bu dönemin insanlar üzerinde uzun süre devam eden tesirleri oldu. İnsanlar çok baskı altında kalmış. Dernek kurmak bile polis baskısı altında. Böyle bir ortamda sendika kurmayı nasıl başarabileceğimizle ilgili çalışma- KAMUTÜRK lar yaptık. O dönem neler başardınız derseniz, en önemlisi korkan ürken memurları konuşabilir, hakkını savunabilir hale getirdik. Memurlar bırakın bir hakkı talep etmeyi, konuşurken bile diğerleri duymasın diye fısıltıyla birbirlerine bir şey anlatırlardı. Sonra o kesimdeki insanlar alanlarda, televizyon ve gazetelerde, kısaca her yerde hakkını net olarak savunan kesim oldular. Çünkü ülkenin en korkutulmuş, en ezik kesimi kamu çalışanlarıydı. Türkiye’nin okumuş, en aydın kesimi de kamu çalışanlarıydı. Ama o aydın, okumuş kesim aynı zamanda en korkak kesim haline getirilmişti. Hakkını, durumunu savunamayan, siyasi iktidarların ve partilerin istedikleri zaman istedikleri yerlere sürdükleri, memurluktan atılma tehdidi ile karşı karşıya bıraktırılmış, bundan dolayı da susturulmuş bir kesimdi. Ülkemiz için bu kesimin iyi eğitilmesi gerekirdi. Bir ül- kenin okumuş aydınıyla kalkınırsınız ya da kalkınamazsınız. Ülkeyi ayakta tutan okumuş kesimleridir. Öyleyse bu kesimin şahsiyet bulması, kişilik bulması, kendine gelmesi gerekirdi. Bunun için yola başlarken bir slogan bulduk. “Çalışan, üreten, yol gösteren ama hak ettiğini de mutlaka alan bir sendika” anlayışıyla hareket ettik. Biz çalışacağız çünkü maaş alıyoruz; üreteceğiz, çünkü bu ülkede yaşıyoruz; yol gösteren olacağız, çünkü okumuşum, aydınım hükümete de neyi nasıl yapılacağını göstermem lazım. Ama bu kadar işi yaparken de mutlaka hakkımın da verilmesi lazım. Ben yaşayabilmeliyim ki bunları yapabilmeliyim. Bu amaçla olayı değerlendirdik ama o günkü hukuki anlayış ve yapı bizim sendika kurmamızı engelliyor. Önümüzde tek seçenek kalmıştı. Biz de Türkiye Kamu Çalışanları Dayanışma ve Kalkınma Vakfı’nı kurduk. HAZİRAN 2012 21 20 yıl öncesiyle bugünü kıyasladığımızda Türkiye Kamu-Sen’i hangi noktada görüyorsunuz? ilkelerine sahip çıkan bir anlayışta mı yürüyor? bırakılan mirasa yeterince sahip çıkılıyor mu? ALİ IŞIKLAR: Kanun çıkana kadar birçok sorunla karşı karşıya kaldık. İlk zamanlar bu işin içinde olanlar, sendikanın kuruluş aşamasında olanlar var gücüyle, yokluklardan mucizeler yaratarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Bu insanlar benim için hala çok değerlidir. Öyle ki mücadelenin içinde olanlar evlerinden, çocuklarından ayrı kalarak, onların hasretini yaşayarak hak savaşını vermeye çalıştılar. Yaşanan bu süreçte birçok sürgün de yaşandı, üstelik bazı arkadaşlarımızın yaşadığı sürgünlerden bizim haberimiz bile olmuyordu. Bunları saklayabilecek kadar da erdemli hareket ediyorlardı. Bu hak mücadelesi sayesinde bir yerlere gelebildik ve yasanın çıkmasını sağladık. SÜRGÜN EDİLEN VE HALA EVLERİNDEN AYRI BIRAKILAN ARKADAŞLARIMIZ VAR... Bu ülkenin gerçek değerlerine sahip çıkan, bu ülkenin büyümesi için var gücüyle çalışan insanlarımız sayesinde bu noktalara gelmiştik. Büyük özverilerle yürüttüğümüz bu mücadelenin bugün de devam ettiğini görmekteyim. Belki aynı zor koşullarda değil ama bugün de benzer sorunlarla mücadele edilmeye devam ediliyor. Hala sürgün yiyen, evlerinden ayrı bırakılan arkadaşlarımız var. Türkiye Kamu-Sen 7 büyük sivil toplum kuruluşu arasına girerek kendi yerini belli edebilmiş- 22 HAZİRAN 2012 tir. Böylece ilk hedefimi gerçekleştirmiş oldum. İkinci hedef ise toplu sözleşme ve grev hakkı idi. Bunun ilk ayağı gerçekleşti. Hep söylerim, bu iş uzun soluklu mücadele işidir. Bir de sayı önemli tabi. Türkiye Kamu-Sen bütün baskılara rağmen 400 binlere dayanan üye sayısıyla mücadelesini sürdürmektedir. Malum bir konfederasyon iki senedir ilk sırada yer almaktadır. Onların da nasıl üye sayısını artırdığı herkes tarafından çok iyi bilinmektedir. BÜYÜK BAŞARI... Türkiye Kamu-Sen bütün gücüyle ve varlığıyla kamu çalışanlarının gerçek temsilcisi olduğunu ispatlamıştır. Çalışanlar da dertlerine deva olacak tek konfederasyonun Türkiye Kamu-Sen olduğunu bilmektedir. Her türlü oyunun, aymazlığın yaşandığı bu iktidar ortamında bu üye sayısını korumak çok büyük bir başarıdır. Bütün yöneticilere bu anlamda kutluyorum. Böyle bir teşkilatın içinde oldukları için herkesin çok mutlu olması gerekir. Böyle bir teşkilatın önemi vatan millet için de çok büyüktür. Bu ülkenin Türkiye Kamu-Sen gibi bir kuruluşa ihtiyacı var. Ülkesini, vatanını, vatandaşını seven, koruyan, daha ileriye götürmek için çalışan bir anlayışın hakim olduğu bir sivil toplum kuruluşuna ihtiyacı var. O anlayış da Türkiye Kamusen gibi bir teşkilatta fazlasıyla mevcuttur. Türkiye Kamu-Sen’e mutlaka sahip çıkmalıdırlar. Bu iktidar da gittiğinde sanal büyüme yaşayan konfederasyonun da tozu kalmayacak... Bu ülkenin Türkiye Kamu-Sen gibi bir kuruluşa ihtiyacı var MÜCADELE DEVAM EDİYOR Herkes gelip gidicidir. Bu iktidar da gittiğinde sanal büyüme yaşayan konfederasyonların da tozu kalmayacaktır. O gün gelene kadar mücadeleye var gücüyle devam edecektir. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Türkiye Kamu-Sen’i tanımlar mısınız? ALİ IŞIKLAR: Türkiye Kamu-Sen Türk sendikacılık hareketinin öncüsüdür. Bu hareketin kabul ettirilişinde öncü olan Türkiye Kamu-Sen’dir. Bu anlayış içinde hareketine devam eden, inancını ve gücünü Türk milliyetçiliğinden almış; inanan, yol gösteren, üreten hak ettiğini de mutlaka alan bir sendika olarak tanımlayabilirim. Ben de böyle bir anlayışın hakim olduğu bir konfederasyonun kuruluş aşamasında bulunduğumuz için sonsuz kıvanç duymaktayım. Türkiye Kamu-Sen’de birçok anı yaşadınız, birçok zorluklardan geçtiniz. Unutamadığınız bir hatıranızı anlatabilir misiniz? ALİ IŞIKLAR: Yıl 1993… Teşkilatlanma çalışmalarımız hızla devam ediyor. Maddi imkansızlıklar içinde mucizeler yaratmaya çalışıyoruz. Elde avuçta ne varsa ortaya koyup illeri dolaşıyoruz. Ayrıca, öyle bir zaman ki, terörün en yoğun olduğu yıllar… Ülkenin bazı bölgelerine ayak basmaya korkuluyor. Bırakın üye çalışmasını, nefes bile almaya gidilemeyen yerler var. Biz ise amacımız doğrultusunda batı doğu-kuzey-güney demeden var gücümüzle çalışıyoruz. O dönemde Kars’a gittik. Oradan Erzurum’a geçmeyi planlıyoruz. Arkadaşlardan araba bulunmasını istedik. KAMUTÜRK Reno Toros bir araba buldular. Karın en yoğun olduğu zamanlar. Dışarıda ısı -42 derece. Geç ısınan bir araba bulunmuş ama mecbur gideceğiz. Bu araba ile yola çıktık. 4 tane arkadaş karın 50-60 santim olduğu bu yollarda ısınmayan bir araba ile gidiyoruz. Bölgede PKK olayları yoğun bir şekilde sürüyor. Yolda Jandarma durdurdu bizi, “Nereye gidiyorsunuz?” dedi. Biz de kendimizi anlattık, Jandarma tehlikeyi bizi hatırlattı ve “Ancak sizin gibiler bu şartlarda yola gider” dedi ve bizi yolladı. Gidiyoruz ancak kalorifer yanmıyor bir türlü. Bırakın geç ısınmayı araba hiç ısınmıyor. Yola çıktık bir kere. Dönüş yok zaten. Geceye kaldık ama donuyoruz artık. Saatlerce soğuk bir arabanın içinde donmamak için gayret sarf ediyoruz. Belli bir yere geldikten sonra arabayı süren arkadaşın da elleri tutmamaya başladı. Yoldan da ne araba geçiyor, ne de tek bir canlı. Aşkale’ye 20-30 km var. Araba camının buzundan dışarıyı göremiyoruz bile. Artık son gücümüze kadar dayandık ve Aşkaye’ye geldik. Donmaktan son anda kurtulmuştuk. Orada arkadaşlarımız bizi karşıladı. Yaşadığımız sıkıntıları anlatmak açısından bu olay güzel bir örnektir. Ölümle burun buruna mücadele etmenin ne demek olduğunu gördük. Ama asla hedeflerimizden vazgeçmedik. Bu işi gönülden, yürekten, vatana hizmet aşkıyla yaptığımızın iyi bir kanıtı olarak asla unutamayacağım olaylardan sadece bir tanesidir. ‘‘Türkiye Kamu-Sen Türk sendikacılık hareketinin öncüsüdür. Bu hareketin kabul ettirilişinde öncü olan Türkiye Kamu-Sen’dir. Bu anlayış içinde hareketine devam eden, inancını ve gücünü Türk milliyetçiliğinden almış; inanan, yol gösteren, üreten hak ettiğini de mutlaka alan bir sendika olarak tanımlayabilirim. Ben de böyle bir anlayışın hakim olduğu bir konfederasyonun kuruluş aşamasında bulunduğumuz için sonsuz kıvanç duyuyorum. ‘‘ HAZİRAN 2012 Türkiye Kamu-Sen, toplu sözleşme görüşmeleri öncesi teşkilat mensuplarıyla bir araya geldi... BÜYÜK BULUŞMA 24 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN ‘Türkiye Kamu-Sen, 20. Yıl Teşkilat Buluşması’, 29 Mart-1 Nisan tarihlerinde, Antalya’da büyük bir coşku içinde gerçekleştirildi. Toplantıya, sendikalarımızın genel merkez yönetin kurulu üyeleri, şube başkanları ve il temsilcileri ile birlikte toplam binin üzerinde katılım oldu. Toplantının başlangıcında, Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarımızda görev yapan ve ebedi hayata intikal eden yöneticilerimizin anısına hazırlanan video gösterisi duygusal anların yaşanmasına sebep olurken, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından dualar ve Fatiha’lar, kaybettiğimiz tüm yöneticilerimiz, üyelerimiz, şehitlerimiz ve devlet büyüklerimizin ruhu için okundu. Genel Başkan İsmail Koncuk, açılış konuşması için kürsüye çıktığında, tüm salon “İşte Başkan, İşte Sendika, Türkiye KamuSen” sloganlarıyla çınladı. ‘İŞTE BAŞKAN İŞTE SENDİKA’ Genel Başkan İsmail Koncuk, açılış konuşması için kürsüye çıktığında, tüm salon “İşte Başkan, İşte Sendika, Türkiye KamuSen” sloganlarıyla çınladı. İsmail Koncuk, konuşmasının başında, toplantıya katılan tüm yöneticilere ve protokole teşekkür ettikten sonra, Türkiye Kamu-Sen’in 20. yılında 400 binin üzerinde bir üyeye ulaştığını belirterek, bu başarıda emeği geçen tüm yöneticilere ve üyelere olan minnetini dile getirdi. Toplantıya katılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise konuşmasında, ”Kıbrıs’la ilgili düşüncemiz Türkiye Kamu-Sen’le aynıdır” dedi. İSMAİL KONCUK, CUMHURBAŞKANI EROĞLU’NA PLAKET SUNDU Uzun süre ayakta alkışlanan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na daha sonra Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, bir plaket sundu KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 25 KKTC Cumhurbaşkanı Derviş EROĞLU’ndan ‘e özel açıklamalar... DENKTAŞ GİBİ LİDERLER HER ZAMAN YETİŞMEZ... Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ‘siyasetteki hocam’ dediği merhum Rauf Denktaş’ı ve birlikte yaşadıkları bilinmeyen hatıralarını anlattı. KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı, hayatını Kıbrıs Türklerinin bağımsızlığına adayan, tarihe iz bırakan çok önemli bir devlet adamı olan Sayın Rauf Denktaş’ı sonsuzluğa uğurladık. Size ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Öncelikle neler hissettiğinizi öğrenmek istiyoruz? RAHMETLİ DENKTAŞ HOCAMDI... Sayın Denktaş ile 1976 yılından itibaren hep beraber olduk, Kıbrıs davasını beraber savunduk. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının geleceğine yön vermek için birlikte büyük mücadele verdik. Bu nedenle Sayın Denktaş’ın siyasette ‘hocam’ olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla Sayın Denktaş’ın ölümü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için büyük bir eksikliktir. Çünkü çalışan, bir şeyler üreten durumda iken; bu hastalık kendisini aniden yakaladı. Maalesef hastalığın ikinci nüksedişinde kendisini kaybettik. ÇOK İYİ BİR MÜZAKERECİYDİ... Sayın Denktaş siyasette birçok insanın hocası pozisyonundadır. Ulusal davalara bağlılığı ve aldığı isabetli kararlar konusunda Denktaş’ın eşi emsali yoktur. Sayın Denktaş aynı zamanda çok iyi bir müzakerecidir. Yaptığı bütün müzakere tutanaklarını okuyabilmiş bir kişi olarak, Sayın Denktaş’ın, çok iyi bir müzakereci olduğunu, karşısındakini istediği şekilde manipüle edebileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. 26 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Derviş Eroğlu, Türkiye Kamu-Sen’in heyeti ile görüştü Sayın Rauf Denktaş sizin hem özel, hem de siyasi yaşamınızda nasıl bir iz bıraktı? HERŞEYİN GÜZEL YANINI GÖRÜRDÜ Ben siyasete girerken çok partili sisteme yeni geçilmişti. O’nun kurduğu partiyi tercih etmemin nedeni ortaya koyduğu görüşlere inandığım içindir. Sayın Denktaş’ın ölümü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı için büyük bir eksikliktir. Çünkü Denktaş gibi liderler her zaman yetişmez. Rauf Denktaş her şeyden önce inançlı, kararlı, ne istediğini bilen ve bütün engellemelere rağmen taviz vermeyen bir liderdi. Sayın Denktaş’ın hayata bakışı enteresandı. Her şeyin güzel yanını görmeyi, sıkıntılı olduğu zamanlarda esprilerle o sıkıntısını geçiştirmesini bilen bir liderdi. Zaten Sayın Denktaş’ın iyi bir lider olduğunu bilmeyen yok. Ayrıca kendisinin ikna edici yönü de çok güçlüydü. KAMUTÜRK eri KKTC lid Derviş e Eroğlu il ÖZEL J RÖPORTA KIBRIS İÇİN BÜYÜK EKSİKLİK... Sayın Denktaş’ın siyasette hocam olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla Sayın Denktaş’ın ölümü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için büyük bir eksikliktir. Çünkü çalışan, bir şeyler üreten durumda iken; bu hastalık kendisini aniden yakaladı. Maalesef hastalığın ikinci nüksedişinde kendisini kaybettik. TAVİZ VERMEYEN BİR LİDERDİ... Denktaş gibi liderler her zaman yetişmez. Rauf Denktaş her şeyden önce inançlı, kararlı, ne istediğini bilen ve bütün engellemelere rağmen taviz vermeyen bir liderdi. Sayın Denktaş’ın hayata bakışı enteresandı. Her şeyin güzel yanını görmeyi, sıkıntılı olduğu zamanlarda esprilerle o sıkıntısını geçiştirmesini bilen bir liderdi. HER HAFTA GÖRÜŞÜYORDUK Başbakan olduktan sonra haftalık görüşmelerimizi yapıyorduk. Ülkeyi gezen, insanlarla devamlı görüşen bir Başbakan olduğum için güzel sözler söylemişti. HAZİRAN 2012 VATANDAŞLAR BİR MİTİNGDE DENKTAŞ’I YANLIŞ ANLADI Sayın Denktaş’ın nasıl bir lider olduğunu bilmeyen yok. Peki Sayın Denktaş nasıl bir dosttu? Sayın Denktaş ile ilgili aklınızda yer eden anılarınızdan birini bizimle paylaşabilir misiniz? Sayın Denktaş’ın insani yönünden biraz bahsedebilir misiniz? KENDİSİNE ‘İYİ YOLDASIN’ DEDİM... Ben Parti Başkanı seçilip, Başbakan olduktan sonra haftalık görüşmelerimizi yapıyorduk. Ülkeyi gezen, insanlarla devamlı görüşen bir Başbakan olduğum için güzel sözler söy- 28 HAZİRAN 2012 lemişti. Hasta olmadan önceki gün kendisiyle bir sorunla ilgili görüşmek üzere bir araya gelmiştik. Bu toplantıda bana görüşmelerle ilgili dikkat etmem gereken hususlar konusunda bazı nasihatlerde bulunmuştu. Daha sonra beraber bir sergi açılışına gittik. Ertesi gün hasta olduğunu duydum ve hemen eşimle birlikte hastaneye gittim. Ancak kendinde değildi. Hastalığı zamanında da hep yanında oldum. Biraz iyileşmeye başladığında hemşirelere espri yapardı. Kendisine “İyi yoldasın” dedim. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN ZAMAN ZAMAN TERS DÜŞTÜĞÜMÜZ DE OLDU AMA BİRBİRİMİZE SEVGİMİZ VE SAYGIMIZ HİÇ AZALMADI... Tabi ters düştüğümüz zamanlarda oldu. Ben parti Başkanı idim. Serdar Denktaş benim kontenjanımdan milletvekili olmuştu. Serdar Denktaş’ı Bakan yapmıştım. Ama sonra bir terslik oldu. Sayın Rauf Denktaş, oğlu Serdar Denktaş parti kurarken partimizden bazı milletvekillerini oraya yönlendirdi. Bu nedenle kendisiyle bir müddet ayrılığımız oldu. Ancak CumhurbaşkanıBaşbakan ilişkimiz hiçbir zaman zedelenmemiştir. Olağan görüşlerimizde birbirimize gerekli saygıyı hep gösterdik. Hatta seçimlerde birinci parti çıkmış olmamıza rağmen Sayın Denktaş Hükümeti kurma görevini oğlunun partisine vermişti. O sıkıntının geçmesinin ardından bir gün dedi ki; “Seni affetmeyeceğim. O milletvekillerini bana düşman ettin.” Ben de “Siz benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? Partimi böldünüz. Yüzde 55 oy alan partimi erken seçime zorladınız. Birinci parti çıkmama rağmen, Hükümeti kurma görevini bana vermediniz. Dolayısı ile benim yapmam gereken size karşı KAMUTÜRK savaş açıp, tabanımı tekrar toplamaktı” dedim. Partimizi yeniden iktidara taşıdık tabi bu ayrı konu; ama bunlar hiçbir zaman birbirimize olan sevgi ve saygıyı azaltmadı. Yaşananlar, tamamen siyasi konulardı. Sayın Denktaş ile yaşadığım bir anımı daha paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bizim bölgede ben yürütürdüm. Kale burnu diye bir köyde Karpaz’ı dolaşıyorduk. Karpaz son duraktı. Sayın Denktaş yorgundu. Sumada diye bir içecek var. Badem ezmesinden yapılıyor. Ancak rengi rakı gibidir. Eşim, Denktaş Bey’in boğazı rahatlasın dile sıcak sumadayı masaya koydu. Köylünün biri “Denktaş’a bak, hem miting yapıyor, hem rakı içiyor” diye bağırmaya başladı. Biz bu içeceğin rakı olmadığı, sumada olduğunu söyledik. Neyse ki ikna edebildik. Bu olay bazen Denktaş Bey’in aklına gelir, gülerdi. Kendisiyle çok güzel günlerimiz oldu. Son senelerinde hep yanında oldum. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da bütün görüşmelerde ya ben, ya da özel temsilcim gidip, kendisine görüşmelerle ilgili sürekli bilgi verdik. Kendisiyle müzakerelerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk. HAZİRAN 2012 29 Sayın Denktaş zaman zaman bir takım çevreler tarafından çözümsüzlüğün savunucusu ve hatta neredeyse yıllardır yaşanan sorunun kaynağı olarak gösteriliyordu. Özellikle Annan Planı referandumu sürecinde bu saldırılar daha da yoğunlaştı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Sayın Denktaş’ın bu yaşananlardan dolayı kırgınlıkları var mıydı? DENKTAŞ’IN ADI ‘MR.NO’YA ÇIKTI Siyasiler inançlarıyla vardır veya yoktur. Sayın Denktaş; görevini tamamlamış, hayal ettiği bağımsız Türk Devleti’ni kurmuş olmanın huzuru içindeydi. Annan Planı’na ben de karşı çıktım. ‘Hayır’ kampanyasını yürütenlerden biriydim. Hatta Sayın Denktaş’tan daha ağır bir kampanya yürüttüm. Çünkü Rauf Denktaş da, ben de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, Türk milleti’nin varlığının devamına inanmış insanlarız. Annan Planı ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıran, Türkiye’nin garantisini sulandıran bir anlaşmaydı. Bu nedenle Sayın Denktaş yıllarca müzakere sürdürmüştür; ama maalesef adı ‘Mr. No’ya çıkmıştır. Hâlbuki karşısındaki Rum liderler hiçbir zaman anlaşma niyetinde olmamıştır. Bugün hatıralarını okuduğunuz zaman ortaya çıkıyor, ama çözümsüzlüğün sebebi olarak Denktaş Bey gösteriliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olduğum zaman Avrupa’da “Eroğlu gelirse müzakereler 3 günde çöker” diye yazılar yazılmıştır; ama öyle olmadı. Tüm müzakereler bugüne kadar devam etti. O dönemde Annan Planı’na karşı olduğu için Rauf Denktaş ile Türkiye’deki mevcut iktidar arasında bir takım ters düşmeler olmuştu. Şu anda gelinen noktada Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kıbrıs Türk’ü, Annan Planı öncesinde- 30 HAZİRAN 2012 ki Kıbrıs Türk’ü değildir, Türkiye de o günkü Türkiye değildir. Kıbrıs Rum yönetiminin Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve petrol arama girişimleri, müzakerelerin sürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Bu konuyu değerlendirir misiniz? HRİSTOFYAS ‘BENİ TEHDİT EDİYORSUN, BEN KALKIYORUM’ DEDİ Bu konuda Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’a dedim ki; “Kazının başlaması görüşmelere sekte vuracaktır. Dolayısıyla bunu ertelemen gerekir. Eğer ertelemezsen bizim de atacağımız adımlar var.” Hristofyas “Ertelemeyiz. Sen beni tehdit ediyorsun. Tehdit edeceksen ben buradan kalkayım” dedi. Ben de “Kalkacaksan beni ilgilendirmez; ama benimki tehdit değil. Müzakerelerin selameti bakımından bu olayın ertelenmesi lazım. Bir anlaşma olacaksa zaten birlikte karar vereceğiz. Anlaşma olmayacaksa herkes yolunda gidecek” dedim. Ama tabi ki Hristofyas bunu kabul etmedi ve kazıyı başlattı. Bu kazı başladığında New York’taydım. Türkiye Dışişleri Bakanlığıyla bir çalışma yapmış; ‘Rumlar kazıya başlarsa, biz de Türkiye hükümetiyle kıta sahasını sınırlama anlaşması yapacağız’ diye bir karar almıştık. BM Genel Kurulu toplantıları için Başbakan Tayip Erdoğan ile New York’ta bulunduğumuz zaman kazıya başlandı. Türkiye ile KKTC arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın New York’ta imzalanmasının şu faydası vardı: Türkiye’nin Kıbrıs’a ilgisi Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantılarının yapıldığı zamandı. Tüm dünya devletleri orada olduğu için bu anlaşmanın imzalanması çok ses getirmişti. Eylül’de Rumlarla görüştüğümüzde beş maddelik bir öneri sunduk. “Ya bu kazıdan vazgeçin, ya da kazıya devam edecekseniz oturalım, konuşalım, anlaşalım. Hristofyas’ın başkanlığında bir Türk, bir Rum üyeden oluşacak bir komite bu paranın koruyucusu olsun. Bu parayı anlaşma olduktan sonra ortaya çıkan sorunları aşmak için kullanalım.” Hristofyas, bunu reddetti ve yeni bir öneriyi de mektup şeklinde bize iade etti. Yani anlaşamadık. Bu noktada Türkiye’de tabi ki araştırmalara başlar. Bizim topraklarımızda önümüzdeki günlerde kazı başlayacak. Bu olay Rumların İsrail’i olaya katması ile Akdeniz’deki suları ısındıracağa benziyor. Hristofyas’ın bu konuda ısrar etmesinin bir diğer nedeni, sanki Türkiye karşı çıkarmış gibi bir sahte kahramanlık havası yaratmaya çalışmasıdır. Çünkü bir gemide olan patlama ve 11 kişinin ölümünden sonra prestiji sıfırlanmıştır. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN RUMLAR’A ELEKTRİK SATTIK, SU DA SATACAĞIZ... Su sorununun ortadan kalkmasının rahatlığı içinde olacağız ve Rum tarafı bize muhtaç olacak. Rumlar’da da su sorunu vardır. ‘Rumlar bizden su almaz’ diyorlar. Rumlar bizden elektrikte almazdı; ama biz, onlara elektrik verdik. Mecbur olunca su da alacaklar. Herhalde Rumlar suyu İsrail’den getirecek hali yok. İsrail de suyu başka yerden alıyor. O zaman da fiyatını koyacağız. Bu nedenle ‘Bu aynı zamanda barış suyudur’ dedim. Anlaşma sağlanırsa daha rahat alırlar. Ama anlaşma olmazsa da biz yine elimizi uzatır, suyu veririz. Sayın Denktaş’ın ardından KKTC’de neler yaşanabilir? 2012 yılında Rum Yönetimi ile ilişkilerde nasıl bir gidişat öngörüyorsunuz? Son gelişmeler çerçevesinde KKTC’nin önündeki muhtemel siyasi gelişmeleri değerlendirir misiniz? KKTC lideri Derviş Eroğlu ile ÖZEL RÖPORTAJ YENİ MÜZAKERE KOŞULLARI... Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ni korumak için yaptığımız görüşmelerde sona geldik. Maalesef bugüne kadar yapılan görüşmelerde bir anlaşma sağlanamadı. Liderlerin son toplantısı da yapıldı. BM Genel Sekreteri’nin önümüzdeki günlerde bir karar vermesi lazım. Çoklu konferans yapılmalıdır. Ben beşli toplantı yapılmak koşuluyla, müzakereleri iyi niyetle sürdürmeye ve mümkün olduğunca KAMUTÜRK anlaşmaya varmaya hazırım. Hristofyas tabi bunu kabul etmeyecek. Ama onun kabul etmemesi beni ilgilendirmez. Şimdi bu olmazsa, yeniden bir müzakere masası kuracaksak, -örneğin Cumhurbaşkanı seçiminden sonra- o zaman müzakere masasında şartları biz koyacağız. Bugünkü gibi liderlerin bir araya gelmesi şeklinde değil; yeni bir masada yeni müzakere koşulları olacak. Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne 2014 yılında su ve elektrik enerjisi gitmiş olacak. Bu durum Kıbrıs davasına nasıl bir katkı sağlayacak? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti daha güçlü olacak mı? MECBUR OLUNCA ALACAKLAR Suyun ve elektrik enerjisinin gelecek olması elimizi güçlendiriyor. Çünkü daha temiz su içeceğiz, daha fazla sulu ziraat yapılabilecek, daha fazla gelir elde edilecek. Su sorununun ortadan kalkmasının rahatlığı içinde olacağız ve Rum tarafı bize muhtaç olacak. Rumlarda da su sorunu vardır. ‘Rumlar bizden su almaz’ diyorlar. Rumlar bizden elektrikte almazdı; ama biz, onlara elektrik verdik. Mecbur olunca su da alacaklar. Herhalde Rumların suyu İsrail’den getirecek hali yok. İsrail de suyu başka yerden alıyor. O zaman da fiyatını koyacağız. Bu nedenle ‘Bu aynı zamanda barış suyudur’ dedim. Anlaşma sağlanırsa daha rahat alırlar. Ama anlaşma olmazsa da biz yine elimizi uzatır, suyu veririz. HAZİRAN 2012 31 Türk-İş Genel Başkanı Mustafa KUMLU 20. YIL KUTLAMA MESAJI “TÜRKİYE KAMU-SEN” DENİLİNCE… Türk sendikacılık hareketinde 20 yıla ulaşan konumuyla Türkiye Kamu-Sen bu kapsamda önemli bir güçtür. Ülke ve çalışma hayatındaki sorunların gerek ulusal gerek uluslararası bütün platformlarda, evrensel hukuk ve temel insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde çözüme kavuşturulması çabalarında vazgeçilmez bir kurum olarak görülmelidir. A 32 nadolu’nun bin yıllık geçmişi zengin bir kültürü barındırmaktadır. Yüzyıllar boyunca bu topraklarda hüküm süren üretim ilişkileri değiştikçe sosyal ve siyasal yapı da değişmiş, geleneksel tutum ve anlayışlar yenilenmiştir. Geçmişin tarıma dayalı toplum yapısında yönetim biçimi, kişinin veya ailenin hükümranlığında devam ederken, kapitalist üretim ilişkilerinin egemen olduğu yapıda işçiler toplumda ağırlık kazanmıştır. Sermaye kesiminin daha fazla kar etmek ve bu yapıyı sürdürmek doğrultusundaki yaklaşımı yeni bir yönetim ilişkisini beraberinde getirmiştir. Sendikaların varlığı bu süreç ile ortaya çıkmıştır. Toplumu ve işçileri sarmalayan eşitsizlik, sömürü, yoksullaşma, düşük ücret, işsizlik gibi çalışma ve ya- HAZİRAN 2012 şama koşullarında insani değerleri aşındıran olumsuzlukların ortadan kaldırılması mücadelesi bir anlamda sendikal örgütlenmenin kilometre taşları olmuştur. Temel insan hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi ve yaygınlaşması, demokratik sistemin geliştirilmesi ve yerleşmesi sancılı bir sürecin sonucu olmuştur. Bu değişimde sendikalar, modern toplumun kurumları arasında önemli görev üstlenmişlerdir. Sendikalar, işçilerin hak ve özgürlüklerini, ekonomik çıkarlarını geliştirme ve koruma ya da diğer bir ifadeyle işçinin emeğini ve ekmeğini savunma örgütü olarak ülkenin kalınmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuştur. Gelinen bu aşamada, her bireyin veya toplumsal ke- simin, hak ve özgürlükler veya çeşitli ülke sorunları için çözüm önerilerini örgütlü olarak ortaya koyması beklenen ve talep edilen bir sonuçtur. Demokratik yapının gereğidir. Kamu çalışanlarının örgütlenmesi bu açıdan önemlidir. “Sosyal Devlet” anlayışını ülkede egemen kılma çabasının vazgeçilmez tarafıdır. Demokrasi, bir anlamda ülkede sağlanan ekonomik gelirin üretimi gerçekleştiren, katkıda bulunan kesimler arasında adaletli biçimde paylaşılmasının yöntemlerini ortaya koyan kurallar bütünüdür. Gelirin adaletli dağılımı sadece ekonomik değil ve fakat aynı zamanda siyasal, sosyal ve kültürel boyutun varlığını da ortaya koymaktadır. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Sendikal örgütlenmenin temelinde çalışanların yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, geliştirilmesi ve korunması bulunmaktadır. Bireysel mücadeleyle elde edilemeyecek hak ve çıkarları topluca kazanmak amacı ön plandadır. Ancak bireysel hak ve özgürlüklerden başlayan arayış sosyal ve siyasal özgürlüklere kadar uzanan bütünüyle kapsayıcı bir şekilde özgürlükleri ve giderek demokrasiyi savunmakla eş anlamlı duruma gelmiştir. Bu noktada demokrasiyi savunmak işçi hareketi açısından bir tercih değil bir zorunluluk olmaktadır. Çıkarları bir olan çalışan ke- KAMUTÜRK simin bu doğrultuda sürdürdükleri mücadele, daha demokratik ve insana yakışır yaşama koşullarının egemen olduğu refah toplumunu oluşturacaktır. Türk sendikacılık hareketinde 20 yıla ulaşan konumuyla Türkiye Kamu-Sen bu kapsamda önemli bir güçtür. Ülke ve çalışma hayatındaki sorunların gerek ulusal gerek uluslararası bütün platformlarda, evrensel hukuk ve temel insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde çözüme kavuşturulması çabalarında vazgeçilmez bir kurum olarak görülmelidir. Özellikle 1980’li yıllardan bu yana ülkemizde egemen kı- lınmak istenen neo-liberal politikaların tartışma konusu yaptığı “sosyal devlet” anlayışının yeniden oluşturulması ile insanlığın yüzyıllardır mücadele ederek elde ettiği birçok temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, geriye götürülmesi veya ortadan kaldırılmasına karşı sürdürülen mücadelede Türkiye Kamu-Sen, Türk işçi hareketinin ayrılmaz parçasıdır. Sendikal örgütlenme ve sendikal güç arttığı, dayanışma ve güven sorunu aşıldığı ölçüde ülkenin ekonomik ve sosyal hayatının geniş halk kesimlerinin özlemi doğrultusunda değişmesi mümkün olabilecektir. HAZİRAN 2012 33 MEDYATİK ANALİZ Beyler bu memur size neyledi?.. DİKKAT ettiniz mi? Ohhh ne güzel… Korkunç bir öfke ve hınç var… Hani nerede devlet? Taşlama-vurma-kırmayı geçtik artık öldür- Koskoca devlet kendi memurunu koruyamımeler başladı. yor mu? Görev yaptıkları yerlerde dövülüyorlar, tehdit Koruyamıyor işte… ediliyorlar hatta canlarına kasdediliyor! Baksanıza ülkenin hastaneleri-okulları yolKamu çalışanları kime ne yapmış? geçen hanı olmuş… İsteyen gidip sağlık ve Bu devletin memuru kimin tavuğuna ‘kışo’ eğitim çalışanlarını pataklayıveriyor… demiş… Hani ‘devlet memurunun bir düğmesini Suçu ne bu insanların? koparmak 6 aydan’ başlıyordu? Söyler misiniz günahı ne memurun? Yahu bırakın düğme koparmayı, bu ülkede 30 yıldır bölgede teröristlerin birinci hede- devletin memurları hem de devletin binalafi asker, polis, öğretmen, rında vuruluyor, öldürüimam veya kamuya atanan lüyor. Yusuf Ziya herhangi bir memur… Ne suçu vardı GazianERARSLAN Eee bunu anlıyoruz. tep’te hasta yakını taraEşkıyanın derdi devletle, fından genç yaşında bıdevleti var eden milletle, çaklanarak öldürülen Dr. devlet ve milletin memuErsin Arslan’ın… ruyla… Ne yaptı Van’da BDP’li Peki şehirdeki eşkıyaya sözümona vekilden dane oluyor? yak yedi o acil doktoru? Tedavi olmak için gittiği Samsun’da ve Bursa’da hastanede devletin doktoöğrenci velisinden dayak runa, hemşiresine saldıryiyen o öğretmenler… mak, vurmak-kırmak hatta Tokat’ta, ’Oğlunuzda Gazeteci/Yazar öldürmek de neyin nesi? tümör yok’ müjdesi verÇocuğuna eğitim veren öğdiği için burnu kırılan Dr. retmeni hastanelik etmek de ne demek? Mehmet Cengiz Çepoğlu… Ne istiyorsunuz memurdan? Ne oluyor beyler? Derdiniz ne? Delirdiniz mi siz? Nedir alıp veremediğiniz bu insanlarla? Aldıkları üç kuruş maaşla zaten zar zor ge- Memuru rahat bırakın… çiniyorlar. Ay başını ne şartlarda getiriyorlar Ayıptır, günahtır… biliyor musunuz? Ve memurunu koruyamayan ey siyasi iraÇocuklarına çoğu zaman oyuncak bile ala- de… mıyor, ev kiralarını aksatıp, elektrik-su fatu- Titre ve kendine gel artık… rasını yatıramıyorlar… Sahip çık çalışanına… İki yakaları bir araya gelmiyor zaten… Sahip çıkamıyorsan bırak git Allah aşkına… Bir de psikopat serserilerle uğraşıyorlar… Devleti, milleti ve kamu çalışanlarını bu gaKafası bozulan hastane-okul basıp doktor- rabetten kurtar… öğretmen dövüyor! Yoksa memurlar senden kurtulacak…. www.facebook.com/yzerarslan yusufziyaerarslan@hotmail.com 34 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Hak-İş Genel Başkanı Mahmut ARSLAN 20. YIL KUTLAMA MESAJI A YAŞIND Memur sendikacılığının gelişiminde “TÜRKİYE KAMU-SEN’İN KATKISI ÇOK BÜYÜK.. Türkiye Kamu-Sen’in memur sendikacılığının gelişiminde ve aşama kaydetmesinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu rolün bundan sonra da artarak devam edeceğine inanıyor, Türkiye Kamu-Sen’in 20. kuruluş yıldönümünü kutluyorum. T ürkiye Kamu-Sen Konfederasyonu’nun 20. kuruluş yıldönümünü içtenlikle kutluyoruz. Türkiye Kamu-Sen’in 20 yıllık kısa geçmişine rağmen, Türk sendikal hayatında önemli yer ve rol üstlenmesi önemli bir başarıdır. Türkiye Kamu-Sen, ulusal ve uluslararası platformlarda ulusal ve uluslararası sorunlara karşı sağduyulu bir şekilde katkı vererek önemli bir sorumluluğu yerine getirmektedir. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, Türkiye Kamu-Sen ile birçok ortak platformda birlikte çalışarak ülkenin KAMUTÜRK geleceğine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Türkiye’deki sendikal hareketin geçmişi çok eski değildir. Türkiye’de sendikacılık, sendikalar ve sendikacılar zor bir süreçten geçmektedir. Bu sürecin sonunda da “vuruşma” yerine “uzlaşma”, “çatışma” yerine de “diyalog” kavramı ön plana çıkmıştır. Türkiye’de memurlar arasında da örgütlenme ve sendikal faaliyetlere çok geç başlanmıştır. Çok kısa bir sürede de olsa memurlar sendikalaşma ve örgütlenme konusunda önemli atılımlar yapmışlardır. Geçmişte maaşları tek taraflı olarak belirlenen memurlar, sendikaları aracılığıyla önce toplu görüşme masasına, şimdi de toplu sözleşme masasına oturmaktadırlar. Bu gelişme bile memur sendikacılığının geldiği aşamayı göstermesi bakımından son derece önemlidir. Türkiye Kamu-Sen’in memur sendikacılığının gelişiminde ve aşama kaydetmesinde önemli bir rolü bulunmaktadır. Bu rolün bundan sonra da artarak devam edeceğine inanıyor, Türkiye KamuSen’in 20. kuruluş yıldönümünü kutluyorum. HAZİRAN 2012 35 Türkiye Kamu-Sen eski Genel Başkanı Bircan AKYILDIZ: Türkiye Kamu-Sen, vatan ve millet menfaatinden başka kaygısı olmayan bir kuruluştur 38 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN nel Eski ge r la başkan y i Türk e en’i KamuS r o anlatıy Türkiye Kamu-Sen’in 20. kuruluş yıldönümü nedeniyle Türk Enerji-Sen ve Konfederasyonumuzun eski Genel Başkanı Bircan Akyıldız ile ‘Türkiye’de memur sendikacılığının amiral gemisi’ Türkiye Kamu-Sen üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Türkiye Kamu-Sen’in sendikacılıktaki konumu nedir? T BİRCAN AKYILDIZ: ürkiye Kamu-Sen geçmişe dayanan köklü bir teşkilat yapısına sahiptir. Sonradan menfaatleri bir noktada kesişmiş, çıkar gruplarından oluşmaz. Sanal bir büyüme yaşamadan emin adımlarla ilerleyen, vatanının milletinin menfaatinden başka bir kaygısı olmayan köklü bir kuruluştur.Kimsenin boyunduruğu altına girmemiş, yaşadığı baskılara ve zulme rağmen büyümesinden geri kalmamış dik duruşuyla diğer sivil toplum kuruluşlarına fark atmıştır. Sendikacılık anlamında da tek amacı kamu çalışanlarının daha iyi koşullarda çalışmasını sağlamaktır. Kurulduğu günden bu yana elde ettiği kazanımlarla kamu çalışanlarının KAMUTÜRK yanında olduğunu göstermiştir. Elimizin kolumuzun bağlı olduğu vakıf zamanlarında bile yoğun bir çalışma temposu içinde çalışarak kamu çalışanlarını bir ülkü çerçevesinde bir araya getirmeyi başarmıştır. Bu işin birlik ve beraberlik anlayışının kuvvetlenmesiyle başarılabileceğini göstermiştir. Geçen yıllara bakıldığı zaman kamu çalışanları gerek özlük haklarında gerekse maddi anlamda güzel kazanımlar elde etmiştir. Tabi ki bu yeterli değildir. Ancak sahip olunan yasal haklar çerçevesinde gelinebilecek en güzel noktalara da ulaşmasını bilmiştir. Bu anlamda Türkiye Kamu-Sen duruşuyla, mücadelesiyle diğer sendikalara fark atmıştır. Gelip geçici sanal büyümeler bizim hedefimiz asla olmamıştır ve olmayacaktır. HAZİRAN 2012 37 Yanlış eksik şeyler yapmış olabiliriz Ama dürüst davranarak insanlara hizmet etmeyi amaçladık. Bir insan, hizmetin varlığını hissedip de size yürekten ‘Allah razı’ olsun diyorsa yaptığımız iş çok büyük bir mutluluktur. Ben o mutluluğu yaşadım. 38 HAZİRAN 2012 Yaptığınız uzun dönem teşkilat çalışmalarında birçok olaya tanık oldunuz. O günden bugüne Türkiye Kamu-Sen ile ilgili unutamadığınız bir anınız var mı? BİRCAN AKYILDIZ: Ülkenin her noktasına ulaşabilmenin mutluluğunu yaşadım. Her ile en az iki üç defa gittim. Asla unutamayacağım ve hatırladığım zaman duygulandığım bir anı vardır. İlk toplu görüşmeyi gerçekleştirmiştik. Bursa’da görev yapan bir hizmetli gece saat 01.00 gibi telefon ile beni aradı. Çok duygulandım söylediklerinden. Ağlamaklı bir ses ile bana “Başkanım Allah sizden razı olsun. 23 senelik devlet memuruyum. 330 lira maaş alıyordum. Yarın sabah maaşım 430 lira olacak. Bu benim için çok önemli bir gelişme. Bu yüzden teşekkür etmek istedim. Gecenin bu saatinde o yüzden sizi rahatsız ettim.” dedi. Bu telefon görüşmesinden çok duygulanmıştım. Sebebi de şu; çok eleştiren olabilir, yanlış-eksik şeyler yapmış olabiliriz ama dürüst davranarak insanlara hizmet etmeyi amaçladık. Bir insan hizmetin varlığını hissedip de size yürekten ‘Allah razı olsun’ diyorsa yaptığımız iş çok büyük bir mutluluktur. Ben o mutluluğu yaşadım. KAMUTÜRK Genel başkan olduğunuz dönemde söylediklerinizi bugünkü türkiye tablosu ile karşılaştırıyor musunuz? BİRCAN AKYILDIZ: 20 Nisan 2002’de Öğretmenevi’nde Genişletilmiş Şube Başkanları toplantısı yaptık. Benim genel başkan sıfatıyla kamuoyuna çıkarak açıklama yaptığım ilk toplantıdır. O toplantıda daha çok ülkenin içinde bulunduğu durumlarla ilgili değerlendirmeler yaptık. ‘Ülkemiz hiç de olumlu gözükmeyen bazı gelişmelere mahkum olacak’ diye görüş beyan etmiştik. Öyle bir tablo çizmiştim ki benden sonra konuşma yapacak siyasetçilerden bir tanesi felaket tellallığı yapmamam için beni eleştirmişti. O gün söylediğimiz sözlerin bugün yaşadıklarımızla bir değerlendirilmesi söylediklerimizin ne kadar gerçekçi olduğunu ortaya koyuyor. O gün yapılan toplantının sonucunda bir şey ifade ettim. Görev yaptığım her noktada da aynı şeyi söyledim. Çözülemeyecek problem yoktur. Bütün problemlerin çözülebilmesinin başlangıç noktası birlikten bütünlükten geçmektedir. Eğer birlik ve bütünlüğü sağlarsanız problemi çözersiniz, sağlayamazsanız problem çözülüyor görüntüsü içinde kalır ve o problem daha sonra karşınıza şekil değiştirerek çıkar. O gün önemli bir hatıra olduğu için ifade etmek istiyorum. Ne söylediysek o gün, bugün yavaş yavaş karşımıza çıkıyor. Diğer sivil toplum kuruluşlarını düşündüğünüz zaman Türkiye Kamu-Sen’i diğerlerinden ayıran hangi özellikleri olduğunu düşünüyorsunuz? BİRCAN AKYILDIZ: Türkiye Kamu-Sen her zaman sorumluluğunun bilincinde hareket ediyordu, kimseye de malzeme olmuyordu. Gene öyle olması gerekmektedir. Gecemizi gündüzümüze kattık. Çocuklarımızın yüzünü görmedik. Ama 20 senelik süre içerisinde Türkiye Kamu-Sen’in bugünlere gelmesini sağlayan özverili ve gayretli çalışanların hiç kimsenin aklından çıkmaması lazım. Biz bu noktaya kolay gelmedik. Hala bütün siyasi baskılara ve yıldırmalara rağmen Türkiye Kamu-Sen büyüyorsa, bunun altında vefakarca çalışan kamu çalışanlarının emeği büyüktür. Bu davaya gönül vermiş dostlar, evlerini çocuklarını unutarak ceplerinde maaşlarından kalan harçlıklarla bu mücadeleyi yürütmüştür. Geçmişin asla unutulmaması lazım. Düşünebiliyor musunuz Zigana Geçidi’nin önünde bir kış günü, ne karşıdan ne de arkamızdan gelen var. 20 cm. buzun kalınlığı, arabanın lastikleri kabak. Bu şartlarda siz Gümüşhane’ye gidiyorsunuz Trabzon’dan. Buna kolay cesaret edilmez. Biz bunu yaptık. İşte diğer sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Kamu-Sen’i ayıran en büyük özellik de budur. Kemikleşmiş yapısının bozulmamasının en önemli nedeni de zamanında yapılan bu özverili çalışmalardır. İlk günden bugüne amacımızın kamu çalışanlarının hak ve menfaatlerini korumak olduğunu asla unutmadan mücadele verdik. KAMUTÜRK Biz bu noktaya kolay gelmedik. Hala bütün siyasi baskılara ve yıldırmalara rağmen Türkiye Kamu-Sen büyüyorsa, bunun altında vefakarca çalışan kamu çalışanlarının emeği büyüktür. Bu davaya gönül vermiş dostlar, evlerini çocuklarını unutarak ceplerinde maaşlarından kalan harçlıklarla bu mücadeleyi yürütmüştür. HAZİRAN 2012 39 Türk edebiyatının yaşayan en önemli şairlerinden biri CEMAL SAFİ 40’ı Orhan Gencebay tarafından olmak üzere şiirlerinden 150’si bestelenen ünlü şairle ‘şiir dolu’ bir söyleşi gerçekleştirdik. TEK HECE Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim... Röportaj: Abdurrahman UYSAL / Fotoğraflar: Ahmet KIZMAZ Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğime Toroslar'dan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim... Yeryüzünde ben ürettim veremi. Lokman Hekim bulamadı çaremi. Aslı icin kül eyledim Kerem'i. İbrahim'in atıldığı kor benim... Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di. Hatrım için yüce dağlar delindi. Bilek gücüm Ferhat ile bilindi. Kuvvet benim, kudret benim, fer benim... İlahimle Mevlana'yı döndürdüm. Yunus'umla öfkeleri dindirdim. Günahımla çok ocaklar söndürdüm. Mevla'danım, hayır benim, şer benim... Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da Görünmezim cismim de yok, resmim de Dil üzmezim, tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim için yaratıldı Muhammed Benim için yağdırıldı o rahmet Evliyanın sözündeki muhabbet Embiyanın yüzündeki nur benim Kimsesizim hısmımda yok hasmımda, görünmezim cismimde yok resmimde, dil üzmezim tek hece var ismimde, barınağım gönül denen yer benim. 40 HAZİRAN 2012 Orhan GENCEBAY Cemal Safi deyince durmak lazım. O soyadı gibi saf bir şiir adamı ve insanı büyüleyen gerçek bir söz büyücüsü. Şiirlerini bestelemek çok zor. Çünkü ‘o güçlü ifadeleri bozarım’ diye korkuyor insan. Sevgili Cemal Safi ebediyatımızdaki gelmiş geçmiş tüm değerler arasında en ön saflarda yerini almış, yaşayan bir efsane... Selahattin Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim tac ile tahtı, Akıl almaz hünerlerim var benim... Kamil iken cahil ettim alimi, Vahşi iken yahşi ettim zalimi, Yavuz iken zebun ettim Selim'i, Her oyunu bozan gizli zor benim... Onun için ne dediler? DUMAN ŞİİRİN USTASI CEMAL SÂFİ 1938 yılında Samsun’da dünyaya gelen Cemal Sâfi, şiir dünyasına adım attığı günden bu yana daha önce örneği olmayan bir teveccüh ile karşılandı. Bugüne kadar sırasıyla ‘Vurgun’, ‘Sende Kalmış’ ve ‘Kıyamete Kırk Kala’ adlı üç şiir kitabı çıkaran Cemal Sâfi’nin, 40 tanesi Orhan Gencebay tarafından olmak üzere 150 civarında şiiri bestelendi. Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe’yi en etkin ve güzel kullanan şair olarak ödüllendirildi. Eminescu madalyası başta olmak üzere defalarca Hürriyet'in Altın Kelebek, Milliyet'in Yılın En Sevilen Şarkıları birincilik ödülleri ile TRT'nin Yılın Şair'i gibi sayısız ödüle layık görüldü. Şiirleri İtalyanca, Rumence ve Arnavutça'ya çevrildi. Son şiir kitabında yer alan bu kısa ve etkileyici özgeçmiş Cemal Sâfi’yi anlatmaya yetmez. Tanımak ve onu anlamak için sohbetinde de bulunmak lazım. Şairliğinin sonsuzluğunda ‘Aşk’ diye söze başlıyor. Lafı, kardeşliğe getiriyor. Türkçe’nin kullanımından kültürel değerlerimize kadar her konuya şiir gibi cevap veriyor. Ama şairliğine de kızıyor kendine hiç sır bırakmadığı için. Eğer hala tanışmadıysanız şiirle hayata bakan Cemal Sâfi’nin şiirleri ile bir an önce buluşmanızı diliyor, güzel sohbetinden bir bölümü sizlere ikram ediyoruz. Cemal Safi’yi bilmeyenler için yazıyorum. Bana göre yaşayan en büyük şairirmiz.Uzun zamandır Cemal Safi kitaplarını arıyorum, bulamıyorum. Mehmet BARLAS Cemal Safi önemli ve değerli bir şair.Şiirlerinden bestelenenlerin sayısı 150’ye ulaşıyor. Örneğin Vurgun’u bilmeyen var mı? Evet. Şiiri özlemişiz değil mi? Cemal Safi’nin şiirlerini derinden hatırlıyoruz. KAMUTÜRK Birlik ve beraberliğe dair... “Gelin birlik olalım yarın çok geç olmadan. Gelin dirlik olalım vazgeçin öc almadan” Onu rahmetli Büyük Birlik Partisinin Başkanı üç kere istedi benden veremedim. Onu bir yere bağlamak istemiyorum. O zaman ne diyecekler? Cemal Safi Yazıcıoğlu’nun adamı. Severdim gerçi rahmetliyi, çok da severdim. Ama tabii bir partiye mal olacak bir şiir değil. Orhan Gencebay’la beraberiz arabasındayız İstanbul’da bir yerden geçiyoruz, Gazi Mahallesi’ydi galiba. Yine polisleri taşlıyorlar, yolları ateşe vermişler falan filan. Ya dedim ben bu konuda çok içerliyorum. Bu memleketi biz beraber kurtardık Lazı, Çerkezi, Kürdü, Alevisi-Sünnisi, niye dedim bu olaylar. Ben dedim bir şiir yazayım da sen dedim bestele. Besteledi ama, olmadı yani, benim istediğim gibi olmadı. ‘İmkan’ı sen yücelttin’ diye ödül... 2004’te Milli Eğitim Bakanlığı, Türk Dil Kurumu, Kültür Bakanlığı 6 aylık bir çalışmada Türkçe’yi en iyi kullanan şair ödülünü bana verdiler. Ne mutlu bana. Türkçe’yi şiirde en vurucu ve en berrak kullanan şair olarak. Geçen bir reklam var, koşulsuz şartsız diyor. Ya koşul da şart demek, şart da koşul demek. ‘İmkansız’ diye bir şiirim var, ‘Rüyalarım Olmasa’ diye bilinen ödüllü şiir. 1989’da Altın Kelebekte birincilik almıştı. ‘Olanaksız’ diye bir şarkı, şiir olur muydu? Seni görmem olanaksız, olmaz. Yani, imkan kaldırılmaz. O sayede ‘İmkan’ı sen yeniden yücelttin’ diye Türk Dil Kurumu bana ödül verdi, bu da ayrı. Şimdi edebiyat dille olur. Dilin ne kadar zenginse edebiyatın o kadar kuvvetli olur. Niye Fransız ve Fars edebiyatı ana dil edebiyatı dünya zirvesinde. Dilleri zengin de ondan. Zengin dil. Şimdi eski kelimeleri, yani ana dilimizi hor görenler yeni diller çıkarıyorlar. İngilizce’den alıyorlar, Fransızca’dan alıyorlar, o zaman aydın oluyorlar. Sen şart dersen koşul yerine, geri kafalısın sen. Çöpe atılmış kelime diyorlar. Kim attı, kelime çöpe atılır mı ya. Mesela bedava diyoruz değil mi? Bedava ‘parasız’ demek. Nereden getirmiş Osmanlı onu? Farsça ‘beda’ rüzgar demek. ‘Heva’ hava demek. Bedava, .. heva, onu bedava yapmış, parasız yani, ikisi de parasız ya, rüzgar da parasız, hava da. Bu Osmanlıca, ne kadar güzel, ama onu kullanıyoruz değil mi? Beni Yaz Diye Uğraştı Benimle Aşk Sene 1990’dı galiba. Yahut 1989. İstanbul’da Pera Palas’tayız. Bir çocuk geldi 14-15 yaşında, yeni muhabirliğe başlamış, bir dergide muhabir. Demişler ki, ‘Git Cemal Safi aşkı iyi tanır, aşk nedir?’’ diye sor. Gece saat 12. Geldi, vakit de dar, Uğur Gür yanımda, Bolu Emniyet Müdürü. ‘Aşk nedir?’ diye sordu. Çocuğa baktım, çocuk küçük. Dedim oğlum sen küçüksün, elindeki mikrofon küçük, aşk büyük. Ondan sonra “Tek Hece”yi yazdım işte. O bana takıldı, aşk kendini niye anlatmıyor, niye anlatmıyor. İstanbul’da oteldeydim, sabahlara kadar ‘beni yaz’ diye uğraştı benimle aşk. Sonra trene bindim. Yataklı trende yardımcım aşağıda yatıyor, ben yukarıda. Uyuyamadım, yine ‘beni yaz, beni yaz, beni yaz.’ ‘Tamam yazayım’ seni dedim. Gece 1’di. Yardımcımı uyardım. Kağıt kalem çıkar dedim, çıkardı. Trende başladım ‘Tek Hece’yi yazmaya. Geçen gün Gana’da, geçen gün dediğim 1,5-2 ay evvel Cumhurbaşkanı oradaydı. Orada Türkçe bilen öğrenciler Aşk’ı okumuşlar, Tek Hece’yi okumuşlar. İlahi Aşk... İlahi aşk olmadan olur mu? Beşeri aşk kulun kula aşkı. Sonra bu cendereden geçiyorsun Allah’ı buluyorsun. Diyorsun ki, bu kim ki ya, ben buna aşığım. Bunu Yaratan var, o aşka Yaratan layık. Nitekim öyle. Yaşadım o hisleri çok şükür, yaşamadan, zaten bilmeden aşkı anlatmak mümkün değil. Aşkı tanımadan evvel ben yazmazdım ki. Yazardım vatan millet Sakarya. “Yetmiyorsa sancağım Kars, Erzurum, Edirne. Sere serpe dalgalan işte Lefkoşe, Girne” Mesela uzun bir şiirdi bu, 74’te çıkarmada yazmıştım. Kaç sene olmuş, 37. Dilimiz... Dilimizi çok bozdular, çok yozlaştırdılar. Eğer anlaşılıyorsa, mesela kamil iken cahil ettim alimi; anlaşılmıyor mu ne demek istediğim? Vahşi iken yahşi ettim zalimi. Yavuz iken zebun ettim Selim’i. Yavuz Sultan Selim diyor ki şiirinde: “Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan, beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.” Aslanlar benim pençemin hiddetinden, celalinden titrerken diyor, beni bir gözleri ceylana benzer bir dilbere mahkum etti diyor. Bir cariyeye aşık oluyor İran’ı aldığında ve dönemiyor İstanbul’a. Ordusuyla beraber orada kalıyor, kış geldi diye mazeret gösteriyor koca Yavuz Sultan Selim Han, aşkın büyüklüğüne bak. KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 41 Türkiye Kamu-Sen’in kurucularından Harun ÖNDER: Türkiye Kamu-Sen bir ÜNİVERSİTEDİR... 42 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Türkiye Kamu-Sen nasıl ve hangi şartlarda kuruldu? Misyonu ve vizyonu nedir? Kurucular Kurulu Üyesi, ilk Genel Sekreter ve Türk Maden-Sen’in ilk Genel Başkanı Harun Önder’le tüm bunları konuştuk... Türkiye Kamu-Sen’in başlangıçta toplu sözleşme ve grev hakkını istemediği konusunda iddialar var. Siz o dönemde neler yaşandığını anlatabilir misiniz? HARUN ÖNDER: Bu iddia, kuyruklu yalan! Bizim sendikacılıkta ilk öğrendiğimiz ‘üçlü sac ayağı’ tabiriydi. Yani sendika hakkı, grev hakkı ve lokavt. Yani bugün herkesin söylediği ancak göremediği, toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak. O dönemlerde toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hak istediğimize dair hazırlamış olduğumuz Kanun Taslakları kayıtları ile birlikte o dönemki siyasi partilerin arşivlerinde, Valiliklerde, Çalışma Bakanlığı’nda bulunabilir. Türkiye Kamu-Sen sizin için ne anlam taşıyor? HARUN ÖNDER: Türkiye Kamu-Sen, benim hayatımda özel yeri olan bir kuruluştur. Birlikte olduğum sivil toplum kuruluşlarının içerisinde ideallerimle birlikte kendimi her alanda geliştirdiğim yerdir. Bana göre Türkiye-Kamu Sen bir üniversitedir. Sosyal ve siyasi hayatın hazırlık okuludur. Tabi ki hakkını vermek kaydı ve şartıyla. TÜRKİYE KAMU-SEN eriMilli ve manevi değerl vizsiz ne sımsıkı bağlı ve tasu savunucusu ve koruyucu dur. şlarını düşündüDiğer sivil toplum kurulu mu-Sen’i diğerKa ye ğünüz zaman Türki llikleri olduğunu lerinden ayıran hangi öze düşünüyorsunuz? HARUN ÖNDER: kuruluşlarının Ülkemizdeki sivil toplum ruluş amaçları ku u luğ büyük bir çoğun bahçesi olarak dışında bir yerlerin arka rkes tarafından faaliyet gösterdikleri he ye Kamu-Sen’i, bilinmektedir. Ben Türki orum. Milli rüy gö a bu çoğunluğun dışınd sıkı bağlı ve ve manevi değerlerine sım ruyucusudur. tavizsiz savunucusu ve ko bu değerler lar rar Aldığı ve alacağı tüm ka yle de kaBö . tır cak ola ışığında olmuş ve gösterirse, bilin lacaktır. Bir gün zafiyet sındandır. ki bu değerlerin zayıflama KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 43 Türkiye Kamu-Sen’in kuruluş aşamasında ekonomik ve hukuki açıdan ne gibi güçlüklerle karşılaştınız? Bu güçlükleri aşmak için ne tür mücadeleden geçtiniz? HARUN ÖNDER: Bu tür sıkıntıların olacağını bilerek sendikaları kurduk. Daha önce kurduğumuz ve çalıştığımız her cemiyette aynı sıkıntılar vardı. Kamu Çalışanları Vakfımızda sendikalaşma kararı alınınca, işkollarının, yöneticilerin ve yöneteceklerin tespitine başlandı. Ben o zaman Maden İşkolunda çalışıyordum, biz de maden işkolundaki arkadaşlarla her kurumdan bir arkadaş yazarak sendikamızı kurduk. Arkadaşlar beni başkan yaptılar. 15 kişi olan kurucularımız bir haftada 5 kişi kaldı. Sonra 3 kişiye düştük. Hem sendikacılığı öğrenmemiz hem de sendikayı ayakta tutmamız gerekiyordu. Malum sendikacılıkta üyeler yapıp onlardan alacağınız aidatlarla yaşayabilirsiniz. Düşünebiliyor musunuz? Hem üye yapacaksınız hem de o üyeden para alacaksınız! Ortada hiçbir şey yok. Sadece kişiliğiniz, geçmişiniz ve de cazibeniz. Biz önceliği üye 44 HAZİRAN 2012 kayıtlarına verdik. Çok yakın arkadaşlarımız bizi kırmadılar. Üye olarak gönül birlikteliği yaptılar. 15 gün gibi kısa bir sürede üye sayımız 200’ün üzerine çıktı. Büyük çoğunluğu tanıdığımız, bildiğimiz arkadaşlar olduğu için ekonomik olarak en azından büro giderlerimizi toplayabiliyorduk. Bizim ekonomik olarak pek sıkıntımız olmadı ama 14 işkolu olarak kurduğumuz sendikalarımızın en az 10 tanesi çok zorluklar çektiler. Hukuki açıdan ise daha büyük sıkıntılarımız vardı. Sendika kuruluş evraklarımızı verdiğimiz valilik dernek statüsünde faaliyetlerimize müsaade etti. Tek dayanağımız; uluslararası sözleşmelerdi. Her gittiğimiz yerde ve toplantı vb. faaliyetlerimizde sendika olduğumuzu ‘uluslararası sözleşmeler ve anayasamızın ilgili maddelerine göre’ savunarak varlığımızı ispat etmeye çalıştık. Hukuki statümüzün olduğunu her platform da savunarak kamuoyu oluşturmaya gayret ettik. O zaman ki siyasi partileri ziyaret ederek, Sendikalar Kanunu’nun çıkarılması yönünde raporlarımızı ve taslak kanunumuzu kendilerine verdik. Her hafta başında yaptığımız Türkiye Kamu-Sen olağan toplantıları tutanak altına alınmış olsaydı, almış ol duğumuz ka rarların, hedefi yakalamak için , nasıl bir azmin ve kararlılığın olduğunu orta- ya koyardı. Ba na göre; bizim o zamanki en büyük sıkıntımız ekonomik ve hukuki değildi. Hem devlet memurluğu yapıp mesainize devam edeceksiniz hem de sendikanızı her yönüyle yaşatacaksınız. Ankara dışına gidip teşkilatlanacaksınız. Daha doğrusu yokluktan sendika yaratacaksınız! Ben o dönemde bize inanarak bizimle birlikte olan tüm gönüldaşlarıma saygılarımı yolluyorum. Hayatını kaybedenlere de rahmetler diliyorum. Sizin kurduğunuzda belirlediğiniz ideallerden ve hedeflerden herhangi bir sapma size göre var mıdır? HARUN ÖNDER: Ben Türkiye Kamu-Sen’ i müzik alanında özel bir yeri olan Türk Sanat Musikisi’ne benzetirim. Makamlı olan en önemli kültür miraslarımızdan birisidir. Diğer çeşitleri gibi geçici değildir. Asırlar öncesinin besteleri bugün hala yaşamaktadır. Yerellik ve karamsarlık yoktur. Birden parlayıp sonra kaybolmazlar. Yok olmazlar ve hep yaşarlar. Türkiye Kamu-Sen’de öyle! Hep var olacaktır. Türkiye Kamu Sen kurulduğu gün hangi amaçla kurulmuşsa bugün de aynı amacı devam ettirmektedir. Kuruluşu sağlam temelli olduğu için herhangi bir sapmaya müsaade etmez. Kurulduğu günden sendikaların yasalaşma sürecine kadarki dönemle, yasa sonrası dönemi ekonomik, sosyal, idealizm ve yönetim yönüyle tek tek irdelemek gerekir. Dün olmayan ekonomik kaynak ve yöneticilere sendikada çalışma izni bugün var. Dün sendikacılıkta var olan gönül birlikteliği bugün var mı? Onu bilemem. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Ama şu an sendika yöneticilerinin, kuruluşumuzda oluşturulan idealleri devam ettirecek düşünceye sahip arkadaşlardan olması sebebiyle büyük çoğunluğunu tanıyorum. Onun için Türkiye Kamu Sen’in kuruluş felsefesi herhangi bir zaaf gösteremez. İstense dahi başarılamaz. Şunun hakkını vermek lazım. Bizim dönemimizde bugün olduğu gibi organizeli ve destekli rakibimiz yoktu. Teşkilatlanma çalışmalarına yöneticiler pek müdahil olamazlardı. Şimdi bu baskıları yaşayan Türkiye Kamu-Sen’ in, en azından geçmişe göre mevcudu muhafazası duruşlarının bir göstergesidir. Yalnız bu duruşun devam edebilmesi için mücadele şeklinin yeniden gözden geçirmesinde de mecburiyet vardır. Görülen o ki rakip, hedef için her yolu mübah görmektedir. Bunu kırmanın yolunun yönetici arkadaşlarımızın geçmişlerine biraz bakmaları ile başarılabileceği kanaatindeyim. Yaptığınız uzun dönem teşkilat çalışmalarında birçok olaya tanık oldunuz. O günden bugüne Türkiye Kamu-Sen ile ilgili unutamadığınız bir anınız var mı? HARUN ÖNDER: Ben sendikalara üye olan veya yönetimde bulunan arkadaşların sendikalarda bulunuş gerekçelerini üç sınıfa ayırmıştım. Bunlar ‘gerçekten sendika ideallerine inananlar’, ‘arkadaş hatırına üye olanlar’ ve ‘burada gözükeyim ileride lazım olur’ düşüncesinde olanlar yani basamakçılar. Bu basamakçılar, yapı itibariyle hep önde olmak isterler, çok konuşurlar, fark edilmek isterler. KAMUTÜRK Pek çok anımız var ama ben iki tane basamakçı anımı anlatayım. Ankara da ilk korsan eylemimizi yapma kararı aldık. Her eylem öncesi olduğu gibi aldığımız karar doğrultusunda özel bir ekip oluşturarak eylemle ilgili tüm detayları masaya yatırıp netleşmesinden sonra eylem görevlileri ile toplanırdık. Bu eylem görevlileri en az 100 kişi olurdu. Görevli arkadaşlarımızla binamızın altındaki salonda, eylem şeklini kara tahta üzerine çizerek tartışırdık. Genel Sekreter olmam sebebiyle genelde bütün eylemleri ben organize eder ve yönetirdim. İlk korsan eylemimiz olması dolayısıyla tabiî ki tedirginlikler de vardı. Arkadaşlar teklifler sunuyor, bunları tartışıp olabilecekleri programa alıyorduk. Birçok karar aldık. Bu kararlarımıza her zaman muhalefet eden bir yönetici arkadaşımız; - Böyle korsan eylem olmaz arkadaşlar - Benim teklifim! Polisler bizi durdurursa, onları yere yıkıp gereğini yapalım’ - Ne yapalım diye sorduğumda - Üzerlerine çıkıp tepinelim. - Salonda herkes şaşkın, bu teklifi yapacak en son kişi. - Ne diyorsunuz? - Güzel teklif, ‘sen yık biz hallederiz’ dediğimde; - Yalnız ben o gün olamayacağım - Neden - ‘Azerbaycan da görevliyim’ İkicisi; Türkiye Kamu-Sen’in 1994 Aralık eylemi. Bana göre gücümüzü ve rüştümüzü cümle aleme gösterdiğimiz muhteşem miting. Kış şartlarına, ekonomik yokluklara rağmen o kadar büyük bir kalabalığın Ankara da toplanması herkesi şaşırtmıştı. Mitingin bütün organizesini ben yapıyorum ve başlangıcından sonuçlanana kadar mikrofon bende. Mitingimizin sonunda tabidir ki sesimiz gitti. Konuşmalarım zor duyuluyor ama o kadar insanı Ankara kazasızbelasız neticelendirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Ertesi gün daireye gittim. Mitingimizin havası muhteşem inanın! Herkes mitingi konuşuyor. Hiç beklemediğim daire arkadaşlarımı da mitingde görmüştüm. Yaklaşık 100’e yakın arkadaşım tebriklerini ve takdirlerini ilettiler. Çok duygulanmıştım. Öğle arası sendikaya gitmek için daireden ayrılırken, bahçede karşılaştığım bir arkadaşımla aramızda geçen konuşma aynen şöyle. -Merhaba şef nasılsın -İyiyim dedim ama sesim hala düzelmediği için pek çıkmadı -Ne o hasta mısın? Sesin kötü -İki gündür böyle dedim -Mitingdendir diyecektim ki beni konuşturmadan devam etti. -Dün muhteşem bir miting vardı. Bugüne kadar katıldığım en büyük miting! -Yalnız seni göremedim! Sen neredeydin! Bu yaşadığım iki hatıramı özellikle anlattım. Bu iki arkadaşın da şu anda Türkiye Kamu Sen’le hiçbir bağı kalmadığını öğrendim. Görülen o ki rakip, hedef için her yolu mübah görüyor. Bunu kırmanın yolunun yönetici arkadaşlarımızın geçmişlerine biraz bakmaları ile başarılabileceği kanaatindeyim. HAZİRAN 2012 ‘ 45 Yeni yasa memurları nasıl etkileyece k? neler değişecek ya da değişecek mi? Prof. Dr. Kadir ARICI G.Ü. Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi M 46 Kamu görevlileri Toplu Sözleşme düzenine dair değerlendirmeler emur ve diğer kamu görevlileri tarih içinde devletin en çok korunmaya layık çalışanları olarak kabul görmüşlerdi. Ancak demokratik sisteme geçildikten sonraki dönemde özellikle de çok partili dönemde kaderleri bütünüyle değişmiştir. Kamu görevlileri ve memurlar çok partili hayatta iki arada bir derede kalmışlardır. Kamu görevlileri ve memurlar devletten, kanundan ve hukuktan yana olmak durumundadırlar. Çok partili hayatta siyasi partiler, iktidar olduklarında, siyasi iktidar haline geldiklerinde kendilerini iktidara taşıyan güçlerin önceliklerini dikkate alarak yönetim politikaları oluştururlar. Siyaset yapamayan dolayısı ile açıktan siyasi iktidar olanlara destek olma gibi bir imkanları olmayan kamu görevlileri ve memurlar çok partili hayatta çok partili ha- HAZİRAN 2012 yatın bir cilvesi olarak kendi kaderleri ile baş başa bırakılmışlardır. Deyim yerinde ise memurlar “ne İsa’ya ne de Musa’ya” yaranabilmişlerdir. Onun içindir ki kamu görevlileri ve memurlar çok partili hayata geçildikten sonra sahipsiz kalmışlar adeta unutulmuşlardır. 1960 Anayasası ile Kamu görevlileri ve memurlara sendika hakkı verilmiştir (m.46 ). 8.6.1965 tarih 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Kanunu ile kamu görevlileri serbestçe sendikal faaliyette bulunma hakkını kullanmaya başlamışlardır. Öğretmen sendikalarının öncülük ettiği memur sendika hareketi memurların sesini ve sahipsiz bırakıldığını bütün ülkeye duyurmaya başlamış iken 1971 Askeri müdahalesi sonucunda 20.09.1971 tarih ve 1488 sayılı Kanun (RG 22.9.1971 Tarih ve 13964 Sayı) ile Anayasa M. 46 değiştiril- miş ve devlet personelinin sendikal örgütlenme hakları ellerinden alınmış ve sendikaları kapatılmıştır. İşçiler siyasetçilerle dirsek teması kurarak, sendikaları ile siyasi iktidarlara destek olarak hak ve menfaatlerini korumak ve toplumdaki sosyal statülerini geliştirmek için çok büyük bir mücadele vermişler ve bu alanda önemli mesafeler kaydetmişlerdir. Öyle ki memurlar işçi olma özlemi içine girmeye başlamışlar ancak işçi memur ayırımı meselesi 1970’li yılların gündeminde önemli bir yer etmesine rağmen bir türlü çözümlenememiştir. Uzun süre sendika hakkından mahrum bırakılan ve hak ve menfaatlerini dernekler yolu ile savunmaya çalışan kamu görevlileri ve memurlar dernek yolu ile hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek bakımından fazla bir mesafe alamamışlardır. KAMUTÜRK 12 Eylül yönetiminin sona ermesinden sonraki dönemde memurlar ve kamu görevlileri yeniden seslerini duyurmak için sendikal örgütlenme mücadelesine girişmişlerdir. 1986’lı yıllardan başlayan bu mücadele sürecinde gerek anayasa gerek yasal bakımdan sendikal örgütlenme haklarının olmaması kamu görevlilerinin mücadelesine önemli ölçüde sekteye uğratmıştır. Dönemin hükümetleri ve siyasi iktidarları kamu grevlilerinin sendikal örgütlenmelerinin önündeki engelleri kaldırmak yerine onları oyalamaktan öte hiçbir şey yapmamışlardır. Anayasada değişiklik yapmak ve kanunlarda ona göre değişiklik yapmak yerine devrin yetkili Bakanı “Siz sendikanızı kurun tabelanızı ben asayım“ gibi ucuz kahramanlıklara girişmiş hatta Danıştay’dan Anayasada sendika kurmanın yasaklanmadığını; yasağın olmadığı durumda sendika kurmanın serbest olduğuna dair görüş alınmasını sağlayarak, bunu büyük başarı olarak takdim etmişlerdir. Yani memurlar ve kamu görevlileri sendikal haklara kavuşturulmak yerine siyasi iktidarlarca yıllarca oyalanmış, istismar edilmiştir. Bu istismar kamu görevlisi ve memurları devletin polisi yani kendi arkadaşları olan memurlarla çatışmak zorunda bırakılmıştır. 1992 yılında 3847 sayılı kanunla 87 sayılı Sendika Hürriyeti ve Örgütlenme Hakkına dair ILO Sözleşmesi ve yine 25.11.1992 tarihinde 3848 sayılı Kanunla 151 sayılı Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunması ve İstihdam Şartlarının Belirlenmesine Dair ILO Söz- KAMUTÜRK leşmesinin TBMM tarafından onaylanması devlet için memur ve kamu görevlilerinin önündeki sendika hakkına dair engelleri kaldırma yükümlülüğünü getirmiştir. O dönemde sendika hakkının önündeki en önemli engel Sendika hakkını düzenleyen Anayasa M.51 iken maalesef siyasi iktidarlar. Toplu Görüşme Hakkına Dair Anayasa M.53’de düzenleme yapmayı tercih etmişler ve “Kurulmasına cevaz verilecek Kamu görevlileri sendikalarına Kamu işvereni ile “Toplu Görüşme Yapma“ hakkını tanımışlardır. Toplu görüşme hakkı memurların meselelerini kamuya ve halka duyurma imkanını vermekle birlikte memur sendikalarının serbestçe kurulması ve faaliyette bulunmasına bir katkısı olmamıştır. Yani oyalama sürmüştür. Ta ki 2001 yılında Anayasa m. 51 değiştirilmiş ve 1961 Anayasası M. 46 da olduğu gibi işçiler değil “çalışanlar“ sendika hakkına kavuşturularak memurların sendikal örgütlenmesinin önündeki Anayasal engeller kaldırılmıştır. 2001 yılında memur ve kamu görevlileri sendikal haklarını kullanacakları 4688 sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu”na kavuşmuşlardır. Şu halde memur ve kamu görevlilerine sendikal haklar ancak 2001 yılından itibaren hukuken kullanılabilir hale gelmiştir. Memur sendikaları üzülerek belirtmem gerekir ki uygulamada işçi sendikalarının yaptığı hataları tekrarlamaya başlamışlardır. Türkiye’de kamuda kolay ve siyasi destekle sendikacılık yapma kolaycılığına düşen işçi sendikacılığı hareketindeki yanlışlar, kamu görevlileri sendika- larında da yaşanmaya başlamıştır. 2001 sonrası kamu görevlilerinin sendikalarının yaptıkları önemli yanlışa işaret etmeden geçilemez. Kamu görevlileri işçi sendikalarında yaşandığı gibi siyasi partilerin gölgesinde ve güdümünde bir sendikacılık yapıyor görüntüsü verecek tavırlar sergilemişlerdir. Bu sendikaların siyasi partiler karşısında bağımsızlığına zarar vermiş ve onların güçlerini azaltıcı etki yapmıştır. Uzun süre sendika hakkından mahrum bırakılan ve hak ve menfaatlerini dernekler yolu ile savunmaya çalışan kamu görevlileri, bu bakımdan fazla bir mesafe alamamışlardı. HAZİRAN 2012 47 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Kanun (M.6) ile yapılan 2010 Anayasa değişikliği ile memur ve kamu görevlilerine ‘toplu sözleşme’ hakkı tanınmıştır. Anayasa M.53’de değişiklik yapılmış ve memurlara da ‘toplu sözleşme’ hakkı tanınmıştır. Buna göre “Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.”(A.Y. m.53/). 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu 4.4.2012 tarih ve 6289 sayılı “Kamu Görevlileri sendikaları Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (RG. 11.4.2012 tarih ve 28261 sayı) ile değiştirilerek ‘ülkemizde ilk defa kamu görevlileri toplu sözleşme hakkını kullanabilir’ hale gelmiştir. Mayıs 2012 kamu görevlileri toplu sözleşme hakkının hayata geçmesi ve ilk defa toplu pazarlık sürecinin yaşanacağı bir ay olacaktır Bu yazımızda yeni toplu sözleşme düzenini değerlendirmek istiyoruz. İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENMİŞTİR... Kamu görevlilerine tanınan sendika hakkı bütünüyle milletlerarası standartlara uygun olarak tanınmadığı gibi toplu sözleşme hakkı da yine milletlerarası standartlara uygun bir biçimde tanınmamıştır. Yeni toplu iş sözleşmesi düzeni ile ilgili olarak yapılabilecek ilk tespitimiz şudur; İlk düğme yanlış iliklenmiştir. Toplu sözleşme hakkı, bütün memur ve diğer kamu görevlilerini kapsayacak bir biçimde tanınmıştır. Toplu sözleşme hakkının bu biçimde ‘bütün kamu görevlilerini kapsar biçimde tanınması’ bizce ilk düğmenin yanlış iliklenmesi anlamında bir 48 HAZİRAN 2012 adım olmuştur. Hemen ifade edelim ki statü hukuku ile toplu sözleşmeli düzenin birlikte yürümesi mümkün değildir. Milletlerarası Çalışma Teşkilatı, Türk çalışma hayatı ile ilgili değerlendirmelerinde haklı bir tespit yapmaktadır. Türkiye’de memur ve kamu grevlisi statüsünde büyük bir kitle mevcut olup; bu kitle sendikal haklardan mahrum bulunmaktadır. Bu bakımdan yapılması gereken şey kamu görevlisi ve memur tanımlarının yeniden yapılması; devlet adına karar verenlerle sınırlı bir kamu görevlisi ve memur sınırlaması yapıldıktan sonra kalan bütün kamu çalışanları işçi statüsünde uluslar arası standartlarda sendikal haklara kavuşturulmasıdır. Gerçekten de özellikle 1986’dan itibaren kamu görevlisi kavramı gün be gün genişletilmiş ve bu insanlar sendikal haklardan mahrum kılınmışlardır. Statü hukuku ile toplu sözleşme düzeninin mevcut hali ile sürdürülmesi mümkün değildir. İşçilerin toplu sözleşme düzeninde dahi kapsam dışı personel kavramı ve uygulaması bulunmaktadır. Halbuki kamu görevlileri toplu sözleşme düzeninde kapsam dışı personel kavramına yer verilmemektedir. Teknik bakımından sakıncalı olan bu durumun başka sakıncaları da ileride ortaya çıkacaktır. Öte yandan üye olmak için hazırlandığımız (ben görür müyüm bilmem amma) Avrupa Birliğinde bizim gibi statü hukukuna göre çalışanların toplu sözleşme hakkı yoktur. Altına imza koyduğumuz milletlerarası sözleşmeler de Türkiye için böyle bir yükümlülük getirmemektedir. Toptancı bir mantık ile bütün kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkının tanınmış olması Türk kamu yönetimi üzerinde çok önemli sıkıntılara yol açacaktır. Kamu görevlilerine tanınan sendika hakkı bütünüyle milletlerarası standartlara uygun olarak tanınmadığı gibi toplu sözleşme hakkı da yine milletlerarası standartlara uygun bir biçimde tanınmamıştır. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN SENDİKAL HAKLAR BİR BÜTÜNDÜR... Kamu görevlileri toplu sözleşme düzeninde yapılan bir başka yanlış ise toplu iş ilişkileri düzeninde hakim olan ve tartışmasız kabul gören bir ilkenin göz ardı edilmiş olmasıdır. Bu ilke “sendikal hakların bütünlüğü ilkesi“dir . Memur ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmış ise bu hakkın ayrılmaz bir parçası olan grev hakkının da tanımış olması gerekir. Grev hakkından mahrum bir toplu sözleşme hakkı kabul edilemez. 2822 sayılı kanunda olduğu gibi belirli işler ve işyerlerinde çalışanlar bakımından grev hakkının sınırlandırılması elbette düşünülmelidir. Ancak bütün kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkının tanınması ve yine bütün kamu görevlilerinin grev hakkından mahrum bırakılması sendikal hakların bütünlüğü ilkesi ile hiçbir biçimde bağdaştırılamaz. ILO normları dikkate alındığı zaman, toplu sözleşme hakkının grev hakkı olmaksızın tanınmasının kabul edilemeyeceği görülecektir. Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları da oraya konulan içtihat da grev hakkının sendika hakkının ayrılmaz bir parçası olduğu yönündedir. Bu hususta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’yi mahkum eden 6615 /03 Esas ve 27 Mart 2007 tarihli KARAÇAYTürkiye kararının daha he- KAMUTÜRK nüz dumanı üzerindedir. Yasama organı ve tasarıyı hazırlayan yetkililer bunu nasıl görmezden gelirler; gelmişlerdir anlamak güçtür. Sonuç olarak toplu sözleşme düzeninin sendika hakkı, toplu sözleşme hakkı ve grev hakkını da kapsayacak bir biçimde kurulması bir ihtiyaçtır. Hatta bir zorunluluktur. Bunun için öncelikle ilk düğmenin yanlış iliklenmemesi meselesi üzerinde kafa yorulmak gerekir. ZORUNLU TAHKİM HEYETİ TEZVİRATA MÜSAİT KURULMUŞTUR Kamu görevlileri toplu sözleşme düzeni mecburi tahkimi öngören bir biçimde kurulmuştur. Bu düzende kamu grevlilerine grev hakkı tanınmamış; kamu görevlilerinin grev yapmaları yasaklanmış olup toplu menfaat uyuşmazlığının çözümü kanunla kurulan zorunlu hakem kuruluna tevdi edilmiştir. Şu halde kamu işveren heyeti ile kamu görevlileri sendika heyeti toplu pazarlık yapacak; taraflar anlaşamazlar ise tarafların üzerinde anlaşma sağlanamayan konularda zorunlu hakem heyeti olan “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu“ anlaşılamayan hususlarda son sözü söyleyecek ve karar verecektir. Kanunla kurulan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na baktığımızda 11 kişiden kurulan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ile ilgili yapılan düzenlemenin (m.34) bu kurulun kararla- rını daima şaibe altında bırakacak biçimde kurulduğu görülmektedir. Kamu Görevlileri Heyeti ve Kamu İşveren Heyetini temsil eden dörder kişinin dışında kalan hakem kurulu üyelerinin belirlenmesine ilişkin düzenleme bu kurulda yer alacak kişileri daima şaibe altında tutmaya müsait bir düzenlemedir. Şaibenin kaynağı seçilen kişilerin kişiliğinden ziyade; hakem heyetinde görev alacak bu kişilerin seçiminde, Bakanlar Kuruluna verilmiş olan yetkinin yanlışlığıdır. Bakanlar Kurulu, siyasi iktidarın temsilcisi olan bir kuruldur. Bakanlar Kurulu siyasi iktidar adına ülkeyi yöneten heyettir. Dolayısı ile Bakanlar Kurulu kamu görevlilerinin değil kamu işveren heyetinin yanında olan bir kuruldur. Dolayısı ile bu seçimin Bakanlar Kuruluna bırakılmış olması hiçbir biçimde kabul edilemez. Grevsiz toplu sözleşme Şaibenin kaynağı seçilen kişilerin kişiliğinden ziyade; hakem heyetinde görev alacak bu kişilerin seçiminde, Bakanlar Kurulu’na verilmiş olan yetkinin yanlışlığıdır. HAZİRAN 2012 49 Heyet başkanı olacak kişinin seçiminde ise Bakanlar Kurulu’na çok geniş bir yelpaze içinde seçim yapma imkanı tanınmıştır ki bu da seçimi ve heyeti şaibeli hale getirme riski taşır. Halbuki Yüksek Hakem Kurulu’nda olduğu gibi kişiden çok ilgili yargı merciinin başkanı olarak düzenleme yapılmış olsa idi daha doğru olurdu. İşçiler bakımından YHK için bu güne kadar hiç kimse bir tezvirat yapmamıştır. Halbuki başkanın seçiminde üç yargı organı, (Danıştay, Yargıtay, Sayıştay), bunların daire başkan ve başkan yardımcıları gibi geniş bir yelpaze içinden hükümete seçme imkanı verdiğinizde tezvirata ister istemez davetiye çıkarmış olursunuz. Aynı biçimde 7 öğretim üyesi arasından bir öğretim üyesi seçiminin Bakanlar Kurulu’na tanınmış olmasını da anlamak mümkün değildir. Üye unvanında Profesör olma yerine doçentlik kadrosunun da ilave edilmesine niçin gerek görülmüştür? Bunu da anlamak güçtür. Sonuç itibarı ile Bakanlar Kurulu’na tanınan yetkiler sonucunda Hakem Kurulu 7 kamu işveren heyeti 4 kamu görevlisi heyetini temsil eden olmak üzere 11 kişilik hakem heyeti 50 HAZİRAN 2012 bütünüyle dengesiz bir biçimde kurulmuştur. Bunun anlamı şudur; Hakem Kurulu bütünüyle kamu işvereni ağırlıklı bir kurul olarak kurulmuş olup; hükümetin bu heyet üzerinde hiç kimsenin reddedemeyeceği kadar bir ağırlığı olacaktır. Hakem Kurulunun kararları da daima tartışılacak haklı ya da haksız tezvirata tabi olacaktır. ALATURKA BİR TOPLU SÖZLEŞME DÜZENİ KURULMUŞTUR Kamu görevlileri toplu sözleşme düzeni bütünüyle alaturka bir düzen olarak doğmuştur. Alaturkalık Anayasa M.53’ün başlığında toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme ayırımının yapılması ile başlamaktadır. Özetle işçi ve işverenlerin yaptığı toplu sözleşmeye ‘toplu iş sözleşmesi’; Kamu İşveren heyeti ile kamu görevlileri heyetinin yapacağı sözleşmeye ise ‘toplu sözleşme’ denilecektir. Bu ayırım ilk düğmede yapılan yanlış iliklemeden gelen alaturkalıktan başka bir şey değildir. İkinci bir alaturkalık ise hizmet kolu temelinde toplu sözleşme hakkının tanınmamış olmasıdır.. Sendikaların hizmet kolu teme- linde kuruluyor, yetki mücadelesi veriyorlar ise toplu sözleşmelerin de buna paralel olarak yapılmış olması gerekmez miydi? Hizmet kollarının ihtiyaçları dikkate alınarak yapılacak toplu sözleşmeler kamu görevlilerinin ihtiyaçlarına daha fazla cevap veren toplu sözleşmeler olacaktır. Hizmet kolunu dikkate almayan bir toplu sözleşme düzeninde taraflar hizmet kolu sendikaları değil kamu görevlileri sendikaları konfederasyonları olması gerekli hatta yeterli değil midir? Toplu pazarlık heyetinde en çok temsili haiz sendika ve konfederasyonlar dışındaki sendika ve konfederasyonların da katılımının sağlanmış olması Türk kamu görevlileri toplu sözleşme düzeninin bir başka alaturkalığıdır. Toplu görüşme sisteminde bunun bir anlamı ve bir izahı vardır. Ancak eğer toplu sözleşme düzenine geçmiş iseniz o zaman en çok üyesi olan sendika ya da konfederasyonların görüşmelerde taraf olması gerekirdi. Şu halde toplu sözleşme düzenimiz ve hakem heyetinin kuruluşu tam anlamı ile bize özgü yani alaturka bir yapı arz etmektedir. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN TOPLU SÖZLEŞME DÜZENİNİN TOPLU GÖRÜŞME DÜZENİNDEN FARKI YOKTUR, OLMAYACAKTIR Toplu sözleme düzeninin mevcut hali ile 1995-2010 döneminde uygulanan toplu görüşme düzeninden farkı var mıdır? 2012 Mayıs ayı sonucunda memur ve kamu görevlilerimiz her iki düzen arasında bir fark olmadığını ibretle fark edeceklerdi. Kurulan düzen bizce “dostlar alışverişte görsün“ misali bir düzendir. Memurlar yeni haklar talep edecek, hükümet kısmen talepleri kabul edecek, kısmen de kabul etmeyecek; sonuçta 7/4 ağırlıklı kurulmuş olan hakem heyeti hükümetin olur vereceği kadar talepleri hakem heyeti kararları olarak kabul edecektir. Bütün memurlar ve kamu görevlileri sendikaları da toplu sözleşme yaptıklarını zannedecektir. GREV HAKKI OLMADAN OLMAZ... Kamu görevlileri toplu sözleşme düzeni bizce uluslar arası standartlarda kurulmamıştır. Sendikal hakların bütünlüğü göz ardı edilmiştir. Toplu sözleşmede uluslararası standartlar göz ardı edilmiştir. Zorunlu Tahkim Heyeti, kamu görevlilerine güven verecek biçimde kurulmamıştır. KAMUTÜRK Bakanlar Kuruluna Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na üye tayininde geniş bir seçme hakkı tanımış olması hakem heyetine ve kararlarına gölge düşüren bir düzenleme olmuştur. Dolayısı ile kurulan toplu sözleşme düzeni daha önce uygulanan toplu görüşme düzeninden fazla bir farkı olmayan bir düzen olarak doğmuştur. Kamu görevlileri sendikaları ve bütün bu kamu görevlileri ve memurlar uluslar arası standartlarda sendikal haklar talebinde ısrarcı olmalılardır. Grevsiz toplu sözleşme hakkı sürdürülemez. Sendikalar, grev hakkı ile donatılmamış bir toplu sözleşme hakkına destek vermemeli; destek veren sendikalar ise bu düzeni kuranlara karşı çıkıyormuş gibi şovlar yapmaktan uzak durmalıdırlar. Memurlar ve kamu görevlilerinin hukuku ancak gücünü üyelerinden alan gerçek anlamda bağımsız, güçlü kamu görevlileri sendikalarının mücadelesi ile korunabilir. Bağımsızlığını yitirmiş, siyasi iktidarlara yandaş olmuş sendikalar sendika niteliğini yitirirler. Üyelerine fayda sağlamak yerine onların üzerinden başkalarına ve başka amaçlara hizmet ederler. Hakem Kurulu bütünüyle kamu işvereni ağırlıklı bir kurul olarak kurulmuş olup; hükümetin bu heyet üzerinde hiç kimsenin reddedemeyeceği kadar bir ağırlığı olacaktır. Hakem Kurulunun kararları da daima tartışılacak haklı ya da haksız tezvirata tabi olacaktır. Kurulan düzen, “dostlar alışverişte görsün“ misali bir düzendir. Kamu görevlileri toplu sözleşme düzeni bizce uluslar arası standartlarda kurulmamıştır. Bağımsızlığını yitirmiş, siyasi iktidarlara yandaş olmuş sendikalar sendika niteliğini yitirirler. Türkiye’nin kişilikli insanlara ihtiyacı olduğu gibi kamu görevlilerinin de hür ve bağımsız sendikal harekete ihtiyacı vardır. HAZİRAN 2012 51 Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda yapılan değişiklikler ne getirecek? DAĞ FARE Mİ DOĞURDU? BİLİNDİĞİ gibi 07.05.2010 tari- rı, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu hinde TBMM’nde kabul edilip, 13 Mayıs sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürür2010 tarih ve 27580 sayılı Resmi Gazetede lüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emekliyayınlanan, ancak TBMM’nde kabul ediliş lere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem çoğunlukları sebebiyle referanduma sunu- Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları lan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.” Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkın- Anayasal değişikliğin gerekçesi olarak da da Kanun gereği mevşu düşüncelere yer vecut Anayasanın birtakım rilmiştir; “Anayasanın 53 maddeleri değiştirilmiştir. üncü maddesinin mevcut Prof. Dr. Nizamettin Değiştirilen maddelerin düzenlemesinde, memur bir kısmı ise çalışma have diğer kamu görevlileyatı ile ilgilidir. Bunlardan rinin sadece toplu görüşbir tanesi de kamu görevme hakkına sahip olduğu lilerinin toplu sözleşme hükme bağlanmaktadır. yapması ile ilgili olan hüToplu görüşme kapsakümdür. Buna göre kamu mında anlaşma sağlangörevlileri için artık toplu ması halinde, mutabakat görüşme değil, toplu sözmetni imzalanmakta ve leşme yapılacaktır. Bazıgereği için Bakanlar Kularına göre bu bir devrimrulunun takdirine bırakıldir, yılların özlemidir. Artık maktaydı. devir değişmiş, kamu göUzlaştırma Kuruluna giGazi Üniversitesi İ.İ.B.F. revlileri kendi kaderlerine dilmesi de mümkündü. sahip çıkacaklardır, kendi Ancak Uzlaştırma Kurukaderleri ellerine verilmiştir! lunun kararları Bakanlar Kurulunu bağlayıcı Çok büyük reklamlarla kamu görevlileri zih- nitelikte olmadığından, anlaşmazlık, her zanen hazırlanmaya çalışılmıştır. Bunlara göre man Bakanlar Kurulunun takdir ettiği şekilde artık demokrasi rayına oturmuş, diğer bütün sonuçlandırılıyordu. toplum katmanları gibi kamu görevlileri de Maddeye eklenen yeni hükümlerle, memur demokrasinin nurlu nimetlerinden faydalan- ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme maya başlamışlardır!. hakkı getirilmektedir. Toplu sözleşme koBiz bu yazımızda yapılan değişikliklerden nusunda kamu işvereni ile memur ve diğer sadece toplu sözleşme hakkı ile ilgili olan kamu görevlileri anlaşırlarsa, toplu sözleşdüzenlemeye temas edeceğiz. me imzalanacak ve uygulamaya konacaktır. Anayasanın 53.maddesinin III, IV ve V. fıkra- Eğer anlaşma olmazsa, konu Uzlaştırma ları şu şekilde düzenlenmiştir: Kuruluna götürülecektir. Uzlaştırma Kuru“Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu lunun vereceği karar kesin olacak ve toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. sözleşme yerine geçecektir. (Gerekçeyi Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuş- yazanlar halen eski yasal düzenlemenin etmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Gö- kisinde olup TBMM’nde kabul edilen Kamu revlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kavramına uyum Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir sağlayamadıkları için olsa gerek eski tabir ve toplu sözleşme hükmündedir. olan Uzlaştırma Kurulu tabirini yeni değişikToplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnala- lik gerekçesinde de kullanmaktadırlar). AKTAY 52 HAZİRAN 2012 Bazılarına göre bu bir devrimdir, yılların özlemidir. Artık devir değişmiş, kamu görevlileri kendi kaderlerine sahip çıkacaklardır, kendi kaderleri ellerine verilmiştir! Çok büyük reklamlarla kamu görevlileri zihnen hazırlanmaya çalışılmıştır. Bunlara göre artık demokrasi rayına oturmuş, diğer bütün toplum katmanları gibi kamu görevlileri de demokrasinin nurlu nimetlerinden faydalanmaya başlamışlardır!. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Memur ve diğer kamu görevlilerine tanınan toplu sözleşme hakkının, emeklilere yansıtılmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu şekilde emeklilerin de kanunda öngörülen çerçevede toplu sözleşmenin sonuçlarından faydalanması imkânı getirilmektedir. Mevcut düzenlemedeki Bakanlar Kurulunun takdir yetkisi sona erdirilmektedir. Ayrıca, memur ve diğer kamu görevlilerine tanınan toplu sözleşme hakkının, emeklilere yansıtılmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu şekilde emeklilerin de kanunda öngörülen çerçevede toplu sözleşmenin sonuçlarından faydalanması imkânı getirilmektedir. Yapılan bu yeni düzenlemenin bir sonucu olarak 53.maddenin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır. Öte yandan maddeyle, Uluslar arası Çalışma Teşkilatının (ILO) Teşkilatlanma ve Kolektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 sayılı Sözleşmesinin 4’üncü maddesinde öngörülen “serbest ve gönüllü toplu pazarlık” ilkesiyle bağdaşmayan 53’üncü maddenin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmaktadır”. Referandum sonucu kabul edilen metindeki toplu sözleşme kavramının tılsımlı bir ifade gibi kamu görevlilerinin bütün sorunlarını çözeceği algısı toplumda oluşturulmaya başlanmıştır. Biz çeşitli toplantılarda ve yazılarımızda fazlaca teferruata girmeden bu algının yanlış olduğunu, toplu 1 görüşme yerine toplu sözleşme tabirinin yerleştirilmesinin fazlaca bir getirisinin olmadığını ifade ettik. Bunun üzerine toplu sözleşme sonucu anlaşma sağlanamaz ise artık Bakanlar Kurulunun değil, Kamu görevlileri Hakem Kurulunun toplu sözleşmeyi akdedeceği ifade edilerek, siyasi iradenin dışarıda kaldığı, tam anlamıyla toplu sözleşme yapılacak bir yapının husule getirileceği ifade edildi. Gerçekte de Bakanlar Kurulu toplu sözleşme akdinde şeklen dışarıda bırakılsa da belirleyici güç olarak yine de tam anlamıyla sistemin içerisine sokulmuştu. Mevcut durum Anayasanın ilgili maddesi çerçevesinde 6289 sayılı “Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile düzenlendi ve yeni düzen toplu sözleşme halini aldı. Başlangıçta şu hususun belirtilmesi lazımdır; bir akdi ilişkinin sözleşme olabilmesi için, iki iradenin olması ve sözleşme kurulacağına ilişkin irade mutabakatının mevcut olması lazımdır. Yani iki farklı irade ve iradelerin ayni noktada birleşmeleri söz konusu olmalıdır. Tabi ki çok taraflı sözleşmeler söz konusu olduğunda, çok tarafın iradesinin bir noktada buluşması -ancak iradelerin serbestçe buluşması- söz konusu olmalıydı. 6289 sayılı 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununu de- ğiştiren Kanun her ne kadar Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin karşısına Kamu İşveren Heyetinin çıkacağını belirtmişse de, bu toplantılarda anlaşma sağlanamadığı takdirde dosyanın Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gideceğini ve bu Kurul tarafından başvuru tarihinden itibaren beş gün içerisinde karar verileceğini belirtir. Kurul kararları kesin olup toplu sözleşme hükmündedir. Bu açıklamadan sonra şu hususun göz önüne alınması gerekmektedir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kimler tarafından belirlenmektedir. Kurul bağımsız mıdır, özerk midir? Kanaatimizce, iki yıldır söylediğimiz gibi Kurulun bağımsızlığı sağlanmadan sözleşmeden bahsedilemeyeceği gibi, tarafların akdedemediği, zorunlu organların devreye girerek taraflar adına yaptıkları kurallara toplu sözleşme demek de o derece zordur. Ya da imkânsızdır. Kurulun teşekkülüne bakıldığında ilk seçilecek kişi her ne kadar Yargı mensupları arasından bir temsilci seçiliyormuş gibi yapılıyorsa da (önce başkan denilip sonra başkan yardımcıları veya daire başkanları da seçme işlemine dâhil ediliyor) bu kişinin seçimini Bakanlar Kurulu yapmaktadır. Aktay, Nizamettin, Anayasa Değişikliklerinin Çalışma Hayatına Etkileri Neler Olabilir, Sosyal Diyalog Dergisi, Ekim 2010, Cilt:1 Sayı:2, s.8.vd, Aktay, Nizamettin, TBMM’nin Kabul Ettiği Anayasa Değişikliklerinin Çalışma Hayatına Muhtemel Etkileri, Mercek Dergisi, TİSK Yayını, Temmuz 2010 KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 53 Ka m u r i lile Görev aları ik Send ’nda nu Ka n u l a n ya p ı ler k i l k i ş deği recek? ti ne ge ‘ Buraya kadar Bakanlar Kurulunca seçilen Kamu Görevlileri Hakem Kurulu üyelerinin sayısı 7’dir. Bu tam anlamıyla Bakanlar Kurulu inisiyatifinde olan bir yapıdır. Geri kalan dört kişi de bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye olarak belirlenecektir. Prof. Dr. Nizamettin Aktan’ın kaleminden... Sonra dört kişi Kamu İşveren Heyeti Başkanınca (ki bu kişi Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakandır) Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca görevlendirilecek birer üyeden oluşan tam anlamıyla Bakanlar Kurulunun kontrolünde bir yapıdan seçilmektedir. Yine Bakanlar Kuru- lunca üniversitelerin kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşıyanlar arasından bir üye seçilmektedir. Sonra yine Bakanlar Kurulunca bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sa- yısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından bir üye seçilecektir. Bu yol kamu çalışanlarını nereye götürecek? 54 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Sonra yine Bakanlar Kurulunca bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından üç, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlar tarafından ikişer olmak üzere kamu yönetimi, iş hukuku, kamu maliyesi, çalışma ekonomisi, iktisat ve işletme bilim dallarından en az Doçent unvanını taşımak kaydıyla, önerilecek toplam yedi öğretim üyesi arasından bir üye seçilecektir. Burada da bilim adamı vasıflı yedi kişi konfederasyonlara teklif ettiriliyor, Bakanlar kurulu kendince birisini seçiyor. Buraya kadar Bakanlar Kurulunca seçilen Kamu Görevlileri Hakem Kurulu üyelerinin sayısı 7’dir. Bu tam anlamıyla Bakanlar Kurulu inisiyatifinde olan bir yapıdır. Geri kalan dört kişi de bağlı sendikaların üye sayısı itibarıyla en fazla üyeye sahip konfederasyon tarafından belirlenecek iki, bağlı sendikaların üye sayısı açısından ikinci ve üçüncü sırada bulunan konfederasyonlardan birer üye olarak belirlenecektir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’ndaki Yüksek Hakem Kuruluna (md.53) benAktay, Anayasa Değişikliklerinin Çalışma Hayatına Etkileri Neler Olabilir,s.9 KAMUTÜRK zer bir biçimde düzenlenmeye çalışılmıştır. 2İsim de dikkat edilirse yakındır. Ancak Yüksek Hakem Kurulunun teşekkülü Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna nispeten daha demokratik ve katılımcıdır. En azından akademik üye YÖK tarafından seçilmekte, Yargıtay’ın iş davalarına bakmakla görevli dairesinin başkanı da (9.Hukuk Dairesinin Başkanı) kendiliğinden, Kanun hükmü gereği YHK’nın başkanı olmaktadır. Yoksa yargı mensubu seçiliyormuş gibi yapıp ta Yargıtay, Danıştay, Sayıştay Başkan, ya da Başkan vekili, ya da Başkan Yardımcısı, ya da daire Başkanları arasından birisini Bakanlar Kurulunun seçmesine bırakmıyorlar. Sonuç olarak eğer masada anlaşma sağlanamaz ise zorunlu tahkim organı olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu toplu sözleşmeyi taraflar adına akdedecektir. Bu pozisyondan müteşekkil bir Hakem Kurulundan çıkacak sonucun da Bakanlar Kurulu eliyle çıkacak bir sonuçtan farklı olacağını söylemek kanaatimce doğru olmayacaktır. Bu da şu anlama gelir; yeni toplu sözleşme düzeni, eski toplu görüşme düzeninden pek farklı değildir. Sadece isimler ve yerler değişmiştir. Bu arada Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti ve Kamu İşveren Heyetinin teşekkül ve çalışma usulleri hakkında söylenecek çok söz vardır. İlaveten hangi konfederasyonun yetkili olacağına ilişkin yapılan gayri resmi çabaların da başlı başına bir çalışma konusu olduğu düşünülmelidir. HAZİRAN 2012 55 TÜRKİYE KAMU-SEN 56-57 Türkiye Kamu-Sen çağrı yaptı, kamu çalışanları işi bırakıp meydanlara koştu Türkiye ayakta Trenler durdu, acil dışında sağlık hizmeti verilmedi, öğretmenler ders başı yapmadı… Yiğitler çıktı meydana... T ürkiye Kamu-Sen tarafından 23 Mayıs günü yapılan ‘iş bırakma eylemi’ geniş katılım sağlanarak gerçekleştirildi. Kamu çalışanlarının yüzde 80’ine yakınının katıldığı eylemde, çalışanlar üretimden gelen gücünü bir kere daha gösterdi. Türkiye tarihinde ilk kez altı aydır zam almayan memura reva görülen yüzde 3,5’luk zam önerisi karşısında Türkiye Kamu-Sen susmadı. Memurun emeklinin, dul ve yetimin gasp edilen haklarını almak için alanlara indi. İş yerlerinde üretimi durduran memurlarımız, “yan gelip yatıyorlar” diyenlere de en güzel cevabı vermiş oldu. MEYDANLAR DOLDU TAŞTI Türkiye Kamu-Sen üyeleri polisten cop da yese, biber gazı da yese alanlara çıkarak ülke gene- linde geniş katılımla eylemlerini yapmaktan geri durmadı. Meydanlar kamu çalışanlarının haklı taleplerini haykıran yüz binlerle doldu taştı. 23 Mayıs’ta Türkiye Kamu-Sen, grev hakkı içermeyen bir sendika yasasına “yetmez ama evet” diyenlere bir kez daha memurun grev hakkı olduğunu gösterdi. TEK YÜREK, TEK BİLEK... Baskılara, zulme boyun eğmeyip meydanları dolduran Türkiye Kamu-Sen’in vefakar üyeleri, her şeye rağmen hak arayışlarından vazgeçmeyeceklerini göstermiş oldular. Tek yürek, tek bilek, tek amaç için bir araya gelen milyonlar, hak aramanın, adalet istemenin, siyasi ve ideolojik kaygılardan uzak tutulması gerektiğinin en güzel fotoğrafını verdi. İş bırakma eylemi, renkli görüntülere sahne oldu. Eyleme katılan memurlar, halay çekti, hükümet aleyhine sloganlar attı 58 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN 81 ilde eş zamanlı ‘iş bırakma’ eylemine geniş katılım... Yurt genelinde kamu çalışanları hükümetin ‘sadaka’ gibi zam teklifine tepki göstermek için alanlara koştu. Kamu çalışanları gür bir sesle siyasi iradaye haykırdı. Anka r sahip a Abdi İp ekçi liği y P a İsma il Ko ptı. Türk arkı yine iye K ncuk t başk am arihi b anlar ve eylem konfede u-Sen G ir güne e ras en v e tam kadro yona bağ el Başkan l ı ı gen kadıl el dı. KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 59 Hak, isteye adalet n çalışa kamu n ‘zam’ larına yerine ‘gaz’. .. 60 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Türkiye Kamu-Sen üyelerini polisle çatıştıramadılar Provakasyona gelmedik! Hükümetin % 3.5’luk ‘sadaka’ gibi zam teklifini protesto etmek amacıyla düzenlediğimiz gösteride, bizi devletin polisiyle karşı karşıya getirmek isteyenlerin hevesi kursaklarında kaldı. Sokağa çıkamayan sendikaları ‘masum’ göstermek için Türkiye Kamu-Sen eylemini karıştırmak isteyenler avucunu yaladı. Tahriklere rağmen provakasyona gelmedik. Polise gereksiz müdahale emrini kim verdi? Hak mücadelesi için alanlara dökülen memura, hükümetten zam yerine polisin biber gazı geldi. Ankara Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı’ndan Kızılay’a yürümek isteyen Türkiye Kamu-Sen’li kamu çalışanlarına ‘daha miting alanından çıkmadan’ polis müdahale ederek biber gazı sıktı. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel başta olmak üzere sendikalarımızın genel başkanları, yöneticileri, çalışanları ve eyleme katılan memurlar biber gazından olumsuz etkilendi. Koncuk, müdahalenin ardından kamu çalışanlarıyla birlikte genel merkeze doğru yürüyüşe geçti. Genel Başkan İsmail Koncuk: Bu gazlar, bu coplar Türkiye Kamu-Sen’i yıkmaya yetmez Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, genel merkez önünde yaptığı konuşmada polisin müdahalesinin gereksiz olduğuna işaret etti. Genel Başkan Koncuk konuşmasında şunları söyledi: “Bugüne kadar bu sendikanın üyeleri polisle hiç çatışmamış, cam kırmamış, taş atmamıştır. Polisi hedef olarak görmemişlerdir ama bu polis Türkiye’nin polisi mi bu hükümetin mi polisidir? Türkiye Kamu-Sen’in bu eylemi siyasi bir anlam taşımımıyor. İnsanca yaşama hakkını almak isteyen memurun, emeklinin feryadını dindirmek için bir irade gösteremeyenlere sesini duyurabilmek için yaptığı bir eylemdir. Şundan emin olun ki bu gazlar coplar Türkiye Kamu-Sen’i yıkmaya yetmez. Bunu herkes iyi bilmeli. Bu şarkı burada bitmez...’’ KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 61 İsmail KONCUK Celal KARAPINAR Türkiye’de memur sendikacılığının başlangıcı; Türkiye Kamu-Sen... Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Necati ALSANCAK Türk İmar-Sen Genel Başkanı Bir ulu çınar Türkiye Kamu-Sen CEMİL Meriç, ‘Ulu çınarlar fırtınalı diyarlar da yetişir’ diyor. 20 yılını kutlayan Türkiye Kamu-Sen’in son 10 yılda yaşanan zorluklara, kurulan kirli tezgahlara, hazırlanan binbir türlü oyuna rağmen dimdik gerçek sendikacılığın adresi olarak büyümesi ve sarsılmaz bir güç olması ne kadar ulu bir çınar olduğunu herkese göstermektedir. Bu ulu çınarın gövdesinde buluşanlar, bir yaprağı olanlar ise övgülerin en güzeline layıktırlar. Sendikacılık tarihinde bu ulu çınar hep var olacak ve ‘ömürleri ancak siyasi iklimlere bağlı olanların da’ yok oluşuna herkes elbette ki şahit olacaktır. TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... Memur sendikacılığın ‘önsözü’ ve ‘sonsözü...’ TÜRKİYE Kamu-Sen, bir davanın, haklı bir mücadelenin, onurlu ve dik duruşun adıdır. Türkiye Kamu-Sen, Türkiye’de memur sendikacılığının ‘önsözü’ ve ‘sonsözü’dür. Kamu çalışanlarının tek gerçek temsilcisi, sesi ve nefesidir. Ve ebed müddet hep öyle kalacaktır. Türkiye Kamu-Sen gücü, etkisi ve varlığıyla kamu çalışanlarının tek ve gerçek temsilcisi olduğunu yıllar içerisindeki mücadele anlayışıyla ortaya koymuştur. Böyle saygın bir örgütün bir neferi ve yöneticisi olmak şahsım için büyük bir onurdur. Kuruluşundan bu yana bu büyük ailenin içinde yer alan biri olarak, 20 yılın ardından gelinen noktada, her türlü oyunun, aymazlığın ve baskının yaşandığı bu iktidar ortamında bile her geçen gün daha da güçlenmiş olmamızın haklı mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Nice yüzyıllara... Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı TÜRKİYE Kamu Çalışanları Dayanışma ve Kalkınma Vakfı ismiyle ülkemizde memur sendikacılığını başlatan Türkiye Kamu-Sen, bugün 400 bini aşkın üyesiyle 20. yılını geride bıraktı. Türkiye Kamu-Sen, sadece çalışanların desteği, özgür ve bağımsız yapısıyla kamu çalışanlarının ilk ve elbette tek gerçek sendikasıdır. 20 yıldır bu böyledir, yarın da böyle olacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın... Bu sevda bitmez... TÜRKİYE Kamu-Sen, kurulduğu gündeki berraklığını, ilkeli çıkışını ve dimdik duruşunu, 20 yıldır taviz vermeden sürdüren; hiçbir güç karşısında eğilmeden, hak mücadelesi veren, tek ve özgün konfederasyondur. Türkiye Kamu-Sen’liler, milletin çimentosu, milli ve manevi değerlerin sonsuza kadar savunucusu, Türk milletini muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefinin yılmaz sevdalılarıdır. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da, Türkiye Kamu-Sen’i hiç kimse bu kutlu yolundan geri çeviremez ve asla da susturmaya gücü yetmez. Fahrettin YOKUŞ Türk Büro-Sen Genel Başkanı Omurgalı yönetim anlayışı... 1992 yılında Türk memur hareketini başlatan Türkiye Kamu-Sen, aradan geçen 20 yılda bu hareketin yasal zeminde olgunlaşarak devam etmesine önemli katkılar sunmuştur. Türkiye Kamu-Sen, alışılmış, sıradan bir sendika yapılanmanın dışında, hormonsuz sağlam teşkilat yapısı, omurgalı yönetim anlayışı, ilkeli ve dik duruşu ile hep farkını ortaya koymuştur. Meselelere hiç bir zaman günübirlik yaklaşmamıştır. Her daim ülkemiz ve kamu çalışanlarının menfaatini önceleyen bir hareket manevrası içinde yer almıştır. Fahrettin YOKUŞ Türk Büro-Sen Genel Başkanı TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... 20. yıl mesajları... Türkiye Kamu-Sen 20. yılını geride bıraktı. Ülkemizin ilk memur sendikası ve bugün kamu sendikacılığının ‘amiral gemisi’ Türkiye Kamu-Sen’i, konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın genel başkanlarına sorduk. İşte, ‘Türkiye Kamu-Sen size neyi ifade ediyor?’ sorusuna genel başkanların yanıtı... Genel başkanlara göre TÜRKİYE KAMU-SEN Türkiye Kamu-Sen Milli refleks platformu... H. Hüseyin YILMAZ Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir TÜRKİYE Kamu-Sen, memur sendikacılığında ilkeleri ile çığır açmış, marka olmuş, hak arama konusunda eğilmeyen, yalnız devlet memurunun güven duyduğu bir konfederasyon değil, yüce Türk Milleti’nin güvencesi ve bir ‘milli refleks platformu’ olmuş büyük bir güçtür. Bu güce omuz veren herkesi tebrik ediyorum, ahirete intikal edenlere cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, yolun açık olsun Türkiye Kamu-Sen... Bu ülke için bu millet için, çalışanlar için iyi ki varsın... Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Türkiye Kamu-Sen, sadece kamu çalışanlarının değil emeklilerin de güçlü ve gür sesidir. Konfederasyonumuz, bu alanda da farkını ortaya koyarak emekli kardeşlerimizin sendikalaşmasının önünü açmış, bir anlamda emeklilere sahip çıkmıştır. KAMUTÜRK 62-63 İsmail KARADAVUT Türk Haber-Sen Genel Başkanı Sendikacılığının amiral gemisi... Kuruluşunun 20. yılını kutlayan Türkiye Kamu-Sen, geride bıraktığı senelerden bu yana duruşundan ve çizgisinden asla ve kat’a taviz vermeyen ülkemizin önemli sivil toplum kuruluşudur. Türkiye Kamu-Sen memur sendikacılığının amiral gemisidir. Nice yıllara. İlhan KOYUNCU Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlkelerimizden hiç taviz vermedik... Ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü ilkesini can siperane müdafaa eden, bu kutlu dava için mücedele veren ve elini taşın altına koyan kaç sivil toplum kuruluşu kaldı ki bu ülkede? Ne yazık ki çok az. Türkiye KamuSen, kamu çalışanlarının hak ve hukukunu korurken, bu ilkesinden de hiç bir zaman ödün vermedi. Hem kamu çalışanlarının düşmanlarının, hem de vatan düşmanlarının karşısında hep Türkiye Kamu-Sen olmuştur. Olmaya devam edecektir. 64 Önder KAHVECİ Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı MEMURUN sendikası mı olurmuş denilen bir dönemde yola çıkarak, ‘bir fidan’ iken 20 yılda ‘ulu bir çınara’ dönüşen, yandaş olmadan, sadece çalışanın yanında olarak 400 bin kişilik muazzam bir aile kurabilen; ilkelerinden ödün vermeden, onurlu bir duruşu kurulduğu günden bu yana sürdüren; zalime boyun eğmeyerek zulme çelik gibi bir iradeyle ‘dur’ diyen tek sivil toplumu örgütüdür Türkiye Kamu-Sen. Tüm bunları 20 yıla sığdırma başarısı ile de herkesin gıpta ile baktığı bir sivil toplum örgütü olan Türkiye KamuSen’in sendikal mücadelesine sevdasını koyarak kuruluşuna vesile olanlara ve katkı sağlayanlara minnet duygularımı ifade ediyorum. Ülkesinin ve milletinin bütünlüğünü ve mutluluğunu her şeyin üstünde tutarak beslendiği kaynağın güzelliğini çalışanlara yansıtmasıyla fark yaratan bir kurum olan Türkiye Kamu-Sen tüm bu özelliklerine dikkatle baktığımızda ortaya çıkan gerçek; Türkiye Kamu-Sen’le mutlu, çalışan, mutlu Türkiye’dir. Yolun ve bahtın açık olsun... CENAB-I Hak, bana mutlulukların en yücesini bahşederek, Türkiye Kamu-Sen fikrinin hayalini kurmayı, sonra bu hayalin vücut bulmasında emek vermeyi, inanç ve ideallerimizin gerçekleşmesi aşamasında mesuliyet taşımayı ve Türkiye için kaçınılmaz olan bu teşkilatın kuruluşunun her aşamasında bulunup, bugün 20’nci yılının kutlanmasını gururla, kıvançla ve mutlulukla yaşamayı nasip etti. Türkiye KamuSen’in bugününe bakarak mücadele azmi, mücadele gücü, misyonu, vizyonu ve duruşu ile dostlara ve yüce milletimize güven veren, Türk düşmanlarının bile gıpta ile baktığı ve varlığını Ulaşım-Sen ülke sınırları dışına taşıran bir Türkiye KamuGenel Başkanı Sen’li olmanın gururunu yaşamaktayım. Sendikal mücadele için binlerce dava adamı kazandıran Türkiye Kamu-Sen, dağının üstüne doğru esen deli rüzgarlar ancak üzerindeki tozları kaldırabilmiş, aksına teşkilatının mukavemetini ve direncini artırmıştır. Mevsimsiz yağan karların en ufak soğuk karşısında nasıl taş kestiğini, küçük bir güneş karşısında nasıl eriyeceğine bakarak dimdik ve sapa sağlam ayakta duran Türkiye Kamu-Sen fikriyatının sarsılmaz gücünü yüce milletimiz bizleri bağrına basarak göstermektedir. Türkiye Kamu-Sen’li olmak mesuliyeti, yüksek, yufka yüreklilere çetin yolların aşılamayacağına yürekten inanan yiğit insanlara has ayrıcalıktır. Yüce Milletimiz ve Türkiye Kamu-Seni’lilerin yolu ve bahtı açık olsun. Hep birlikte nice yıllara… Nazmi GÜZEL HAZİRAN 2012 TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... Türkiye Kamu-Sen’le mutlu çalışan, mutlu Türkiye Nuri ÜNAL Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı “Hayra vesile olan yapan gibidir.” Hz.Muhammed (S.A.V.) Hakkın aranması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla kurulan Türkiye Kamu-Sen’in 20. kuruluş yıldönümü hayırlara vesile olsun. Türkiye Kamu-Sen, özde kamu çalışanlarının hak ve menfaatlerini korurken, genel anlamda da kimsesizlerin kimsesi, sessizlerin sesi, mazlumların güçlü savunucusudur. Üye sendikaları ile birlikte ulu çınar gibi her şartta hakkın ve doğrunun yanında olabilen, aynı zamanda da ne olursa olsun yanlışın, adaletsizliğin ve haksızlığın karşısında durabilen bir anlayışın adıdır Türkiye Kamu-Sen. Güne, güce ve kişilere göre değil, ilkelerine bağlı kalarak kendisine inanmış ve destek olmuş üyelerinin hakkını koruma mücadelesi yapmanın adıdır Türkiye Kamu-Sen. Kurulduğu 1992 yılından beri her şartta hak mücadelesini verebilmiş yegane sivil toplum kuruluşudur Türkiye Kamu-Sen. Bugün 400 binin üzerinde üyesi ile inançla, azimle ve kararlılıkla yarınlara güçlü, ümitli ve ilkeli bakmanın adıdır Türkiye Kamu-Sen. Kendi üyelerinin yanında rakiplerinin bile sendikal mücadelenin gerçek sahibi olarak gördüğü önemli bir yapıdır Türkiye Kamu-Sen. Cennet vatan ülkemizin en ücra köşesinde ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren üye sendikası ile üyelerinin ve sevenlerinin büyük bir övünç ve gururla ‘işte benim sendikam’ diyebildiği yegane kuruluştur Türkiye Kamu-Sen. TÜRKİYE KAMU-SEN 20. YAŞINDA... KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN inançla kurulduk sevgiyle büyüdük mücadele ve TÜRKİYE KAMU-SEN KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 65 Bir toplu sözleşme masalı!.. Esra Ocaklı YÜCE Türkiye Kamu-Sen Basın Danışmanı Hatırlıyor musunuz? Anayasa değişikliği döneminde boy boy ilanlar verilmişti. Gazetelere, sokaklara, duvarlara “Memura toplu sözleşme hakkı geliyor”, “Memur daha fazla maaş alacak” diye reklam yapılmıştı. Tek bir şart ile; Anayasa değişikliğine “EVET” damgasını basmak…”Evet”ler basıldı ve anayasa değişikliği halk oylamasıyla kabul edildi. Artık memurun toplu sözleşme hakkı vardı; vardı var olmasına da zaman geçiyor, kanun değişikliği bir türlü yapılmıyordu... Gel zaman, git zaman aylar ayları kovaladı ve 2012 Ocak ayı geldi çattı. Artık memura zamlı maaşını verme vakti gelmişti. Ama hala ortada 4688 sayılı yasada yapılması gereken değişiklik yoktu. Anayasa değişikliği döneminde büyük tufanlar kopararak propagandası yapılan toplu sözleşme hakkı, hala memura verilmemişti. Zamsız maaşlarla aylar geçti… Ocak, Şubat, Mart, Nisan ve sonunda yasa çıkartılabildi. Türkiye KamuSen’in bütün itirazlarına ve bu şekilde toplu 66 HAZİRAN 2012 sözleşme yapılamayacağını vurgulamasına rağmen yasa bu haliyle genel kuruldan apar topar geçirildi. Karşımıza hükümet sendikacılığının yasal belgesi haline gele; uzlaşma, diyalog, çok seslilik ve demokrasi anlayışını yok sayan bir yasa çıktı. Toplu sözleşmenin kapsamı yalnızca mali ve sosyal haklar olarak belirlendiği için kamu görevlilerinin diğer sorunlarının çözümü konusunda sendikaların önüne set çekildi. Kamu çalışanları için tarihin ilk toplu sözleşme görüşmesi 30 Nisan 2012 tarihinde başladı. Kaoslar ve bilinmezlikler içinde. Kamu görevlileri sendikaları ile hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinin ilk oturumu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki Eşref Moralı Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve yetkili sendikalarımızın genel başkanları Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel katıldı. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Tarihin ilk toplu sözleşmesine başkanlık edecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ‘EVET’lerle gelen toplu sözleşmenin kamu çalışanlarına “HAYIRLI” olmasını diledi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da 5 aydır zam almadan çalışan kamu çalışanlarının hak ettiği rakamların bu masadan çıkmasını arzuladıklarını söyleyerek taleplerini bir kez daha açıkladı. İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENDİ İlk toplantının başlamasının ardından gündem belirlenmesi için kısa bir ara verildi. Yanlışlar silsilesi işte tam da o noktada başlamış oldu. Toplu sözleşme toplantısına verilen 20 dakikalık arada Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu ile Bakan Çelik baş başa görüşme yaparak toplu sözleşme gündemini belirledi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bu duruma tepki göstererek kendilerine danışılmadan gündem belirlenmesinin doğru olmadığını söyledi. Koncuk yapılan muamelenin diğer konfederasyonları hiçe saymak olduğunu belirterek, kamu çalışanlarının yarıdan fazlasını temsil eden diğer iki konfederasyona haksızlık yapıldığını vurguladı. Hangi konuda olursa olsun toplu sözleşme masasında yer alan tarafların tamamının olmadığı, kapalı kapılar ardında alınan her türlü kararın şeffaflık ilkesine aykırı düşeceğini belirten KAMUTÜRK Koncuk, “İlk düğme yanlış iliklenmiştir.” dedi. Tarih 8 Mayıs 2012’yi gösterdiğinde 2. oturum için taraflar bir araya gelmişti. Hizmet kolunda talepler konuşulmaya başlandı. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da hizmet kolları tekliflerine ilişkin teknik heyet raporunu incelediğini ve çok şaşırdığını söyledi. Genel Başkan İsmail Koncuk, raporlar içerisinde tezatlar bulunduğunu vurgulayarak, kurumlar arasında yapılan ayrıma dikkat çekti. Yetkili sendikaların belirlediği taleplerin genel görüşmelere alınmasına tepki gösteren Koncuk, hizmet kolu sendikaların mali taleplerinin dikkate alınmamasını eleştirdi. Toplu sözleşmenin 3. oturumunda hükümetin teklifi masaya sunuldu. Buna göre, Kamu İşveren Kurulu’nda bulunan Maliye yetkilileri, kamu çalışanlarına 2012 yılı için ilk 6 aylık dönemde yüzde 3, ikinci altı aylık dönem yüzde 3, 2013 yılında ise ilk altı aylık dönemde yüzde 2, ikinci altı aylık dönemde yüzde 3 zam oranı teklif etti. Teklifin ardından 21 Mayıs’ta tekrar bir araya gelmek üzere toplantı sone erdirildi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise yaptığı açıklamada teklif edilen zam oranının kabul edilir olmadığını söyleyerek, “Sadece yoğurt talebinin karşılandığı bir toplu sözleşme süreci yaşıyoruz” dedi. HAZİRAN 2012 67 Bir toplu sözleşme masalı!.. KONFEDERASYONLARI “İŞ BIRAKMA” EYLEMİNE DAVET ETTİK. 21 Mayıs’ta yapılacak oturumda da kamu çalışanlarının talepleri karşılık bulmazsa iş bırakma eylemi yapacaklarını duyuran Genel Başkan İsmail Koncuk, “Hükümetin ortaya koyduğu bu yaklaşım kabul edilemez. Adil gelir dağılımı iddiasıyla asla örtüşmeyen bu teklif bütün çalışanlara hakarettir. Bu nedenle bütün konfederasyonlara çağrıda bulunarak ortak iş bırakma eylemi yapmayı teklif ediyoruz.” dedi. 23 MAYIS 2012’DE İŞ BIRAKIYORUZ… Hükümetin toplu sözleşme masasında sunduğu teklif karşısında Türkiye Kamu-Sen harekete geçerek, eğer 21 Mayıs tarihinde toplu sözleşme masasında taleplerimiz karşılanmaz ise KESK ile birlikte 23 mayıs 2012 Çarşamba günü Türkiye genelinde “İş Bırakma” eylemi düzenleyeceğimizi duyurduk. Konuyla ilgili KESK Genel Merkezi’ni ziyaret eden Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsma- il Koncuk ve beraberindeki heyet ortak basın açıklamasında bulundu.Toplantıda konuşan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eylem kararımıza tepki gösteren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e seslenerek, “Kamu çalışanlarını ve emeklileri hiçe sayan bir anlayış karşısında susmayacağız” dedi. Memur-Sen tarafından ise bu süreçte olumlu bir yanıt gelmedi. “Biz kendi eylemimizi kendimiz yapabilecek iradedeyiz” şeklinde açıklama yaparak ortak iş bırakma eylemine katılmama kararı aldıklarını duyurdular. HÜKÜMET TEKLİFİNİ REVİZE ETTİ. VE KARAR HAKEM KURULU’NA KALDI. Hükümet ile memur konfederasyonları arasında gerçekleşen toplu sözleşme sürecinin pazarlık kısmı sona erdi. Hükümet 2012 yılı için verdiği yüzde 3+3’lük zam teklifini önce yüzde 3,5+3,5’a, sonrasında yüzde 3,5 artı 4’e çıkardı. 2013 yılı içinse yüzde 2+3 olan teklifini, yüzde 3+3’e çıkardı. Açıklanan rakamlar kamu çalışanlarının tatmin edecek oranların çok altında kaldığı için masada anlaşma sağlanamadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise nihai tekliflerini sunduklarını bildirerek, sürecin herkese hayırlı olmasını diledi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da açıklanan rakamların kamu çalışanlarının ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek tepki gösterdi. Masada daha önce olumlu baktıklarını söyledikleri kazanımlardan da vazgeçmelerini anlayamadıklarını söyleyen Koncuk, “Kamu İşveren Kurulu masada verilen sözlerin altında kalmıştır” dedi. Böylece toplu sözleşmenin masada gerçekleştirilen müzakere kısmı sona ermiş oldu. 2 milyon kamu çalışanının, emeklileri ve ailelerini ilgilendiren maaş artışı kararı bürokratların insafına kaldı. Kamu Çalışanları Hakem Kurulu toplanarak çalışmalarına başladı. Türkiye Kamu-Sen de yetkili sendikalar bazında itirazlarını kurula verilmek Devlet Personel Başkanlığı’na iletti. Genel Başkan Koncuk, “Hükümetin ortaya koyduğu bu yaklaşım kabul edilemez. Adil gelir dağılımı iddiasıyla asla örtüşmeyen bu teklif bütün çalışanlara hakarettir’’ diye konuştu. 68 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN kurulu’na kalacak idi. O zamaHAKEM KULURU’NDAN na kadar da kamuoyu baskısı ÇEKİLMEYİ TEKLİF ETTİK yaratarak birkaç puan daha AMA… Kamu çalışanları hakem kurulu fazla alma imkanı bulabilirdik. 11 üyesi ile toplandı. Peki kim- Biz de bu amaçla kuruldan çedi bu üyeler? Yetkili konfede- kilelim dedik. rasyondan iki kişi, diğer iki kon- Ama çok yetkili konfederasyon federasyondan birer kişi, yetkili (!) teklifimize olumlu yaklaşmakonfederasyonun seçtiği akade- dı. Hal böyle olunca bizim de misyen, kamu işveren tarafının masadan kalkmamızın bir anlabelirlediği akademisyen, Maliye mı kalmadı. son gün de geldik Bakanlığı Bütçe ve kontrol ge- masaya. ve 2 milyon 100 bin nel müdürü, Kalkınma bakanlı- memurun, emeklinin merakla ğı müsteşar yardımcısı, Hazine beklediği o rakamlar açıklandı. Şaşırdık mı ? Hayır!... müsteşar yardımcısı, Devlet personel müste 4+4’LÜK şar yardımcısı ve HÜSRAN Sayıştay Başkanı. Bu masal da 2012 yılı için Yani görüntü bitmiştir ve gökten 4+4, 2013 itibariyle dudüşen üç elmanın yılı için rum 5’e karşı kimin kucağında 3+3. Sadece 6 oyla hükü yarım puanmetin istediği olduğu da gün lık bir artışı larakam verilecek gibi aşikardır! yık görmüştü gibi duruyor. hakemler bize. Buradan çıkacak karardan ne köy olur ne kasaba.. İşin ilginç yanı ise alınan kaTürkiye Kamu-Sen olarak za- rara “EVET” diyenler arasında ten yasa çalışmaları yapıldığı kimlerin olduğu meselesiydi…. andan itibaren bu yapıya, bu Memur-Sen tarafından önerisisteme itiraz ettik, yasanın bu len ve hakem kuruluna sunulan şekliyle çıkmasına karşı gel- Gazi Üniversitesi Öğretim Gödik, ama gücümüz yetmedi.. revlisi Doç. Dr. Aydın Başbuğ nihayetinde itirazlarımızda ne ‘evet’ diyenler arasındaydı. Yani kadar haklı olduğumuzu acı da kendini kamu çalışanlarının yılolsa görmüş olduk. Biz gene de maz savunucusu ilan eden yetmücadelemizden vazgeçmedik. kili konfederasyonun Elimizdeki imkanları zorlamaya “memurun hakkını çalıştık ama gücümüz yetme- al” dediği akade di. Gücü yetenlere seslendik, misyen. gelin kuruldan çekilelim dedik. Şaşırdık mı? Peki neden kuruldan çekilmeyi Hayır!...Biz şaşırmateklif ettik? Bazıları bunu anla- dık ama birileri çok mamakta ısrar etti ve kamu ça- şaşırdı, afalladı, ne lışanları lehine çıkabilecek ka- yapacağını bilemedi. rarları da engellemiş oldu. Eğer Türkiye Kamu-Sen kurul toplanmasıydı iş bakanlar olarak tüm iyi niye- KAMUTÜRK timizle toplu sözleşme sürecinin her safhasında uyardık, birlikte hareket edelim dedik ama dinletemedik… Amacımız kamu çalışanlarının menfaatine karar alınmasını sağlamaktı. Siyasetin gölgesinde sendikacılık yapmanın vebalini kamu çalışanlarına ödetenler gerçekten ne yapmaya çalıştıklarını sorgulamalılar ve artık karar vermeliler; siyaset mi yapacaklar, sendikacılık mı? Sendikacılıkta, meydanlarda işyerlerinde hakkını aramak kadar diyalog yollarını da aralamak gereklidir. Ancak dirsek teması kurarak, emir komuta zinciri kademesinde siyaseti incitmemeye çalışma gayreti diyalog değildir, olsa olsa sarı sendikacılıktır. Gücünü aldıkları kamu çalışanları yerine emir aldıkları siyaseti tercih etmektir. Ve bunun adı da olsa olsa toplu sözleşme masalıdır….Bu masal da bitmiştir ve gökten düşen üç elmanın kimin kucağında olduğu da gün gibi aşikardır. HAZİRAN 2012 69 Ar... N I S anla Memurlar.net sitesinden son derece çarpıcı bir yorum!.. Türkiye’nin memurlar tarafından en sık ziyaret edilen sitelerinin başında gelen memurlar.net sitesi, toplu sözleşme görüşmelerinin hezimetle sonuçlanmasının ardından Memur-Sen ve Başkanı Ahmet Gündoğdu hakkında son derece çarpıcı bir yorum yazdı. Haber-yorumu aynen yayınlıyoruz... “Maç bitti... Ahmet Gündoğdu, artık istifa etmeli. Toplu sözleşme ve hakem heyeti görüşmeleri sona erdi. 23 Mayıs eylemi sırasında yapmayı istediğimiz ancak görüşmelere zarar gelmemesi için ertelediğimiz bir değerlendirmeyi bugün yapma gereği hissediyoruz. Nereden bakılırsa bakılsın makamlar önemlidir ve Memur-Sen başkanlığı makamı da önemli bir koltuktur. Ancak bu makamlara oturan kişilerin, bu makamlardaki konumlarının devam etmesi için de makamı hak edecek fedakarlıklarda bulunması gerekmektedir. Toplu sözleşme görüşmelerinde imza yetkisine, Memur-Sen sahipti. Zira en çok üyeye sahip konfederasyondu. Ahmet Gündoğdu, daha toplu sözleşme görüşmeleri başlamadan önce öğretmenlere verdiği, “istenilen ek ödemenin alınacağı ve buna çok yakın olduğu” mesajlarıyla, beklentileri hep yüksekte tuttu. Ancak siyasi iradeye yakın olmak, alınan her mesajın doğru olduğu anlamına gelmiyordu. Süreç içinde bunu net olarak gördük. Aslında herkes görmüştü, Gündoğdu hariç... Gündoğdu, toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken de, yine hep aynı yere güvendi. Ancak güvendiği dağlara kar yağdı. Israrla 23 Mayıs eylemine karşı çıktı. Bir hafta öncesinde yaptığı cılız bir kaç basın açıklamasının yeterli olacağını düşündü. Ancak, Kamu İşveren Heyeti, 11 yıldır yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde ilk kez bu derece düşük tekliflerde bulunuyordu. Neticede, üye- www.memurlar.net www.memurlar.net/haber/237392 ByAansıy 70 “Maç bitti... Ahmet Gündoğdu, ARTIK İSTİFA ETMELİ’’ HAZİRAN 2012 lerden gelen baskıya dayanamadı ve eğitim kolunda grev kararına destek verdi. Gündoğdu son hatasını ise Kamu Görevlileri Hakem Heyeti görüşmeleri sırasında yaptı. Heyet 4 gün boyunca esasa girmemiş hep usul üzerinde konuşarak, topu taca atacağının mesajını vermişti. Herkes bu mesajı almış ancak Gündoğdu almamıştı. Memurlar.net olarak, “sendika temsilcileri heyetten çekilsin, heyet karar alamaz duruma getirilsin” dedik. Kamu-Sen ve KESK Başkanı ile görüştük. Destek verdiklerini belirttiler. Ahmet Gündoğdu’yu aradık. Gündoğdu, telefonlara çıkma zahmetini bile göstermedi. “Ne söyleyeceklerse basın müşavirime söylesinler” diyordu. Öyle bir durumki, kendisi çok büyük bir makamda olduğu, telefon açtığında Başbakan ile görüştüğü için memurlar.net kim oluyordu ki... Daha sonraki açıklamalarından gördük ki, hizmet kollarındaki bir iki kazanım tehlikeye girmesin diye böyle bir karar almışlar. Fakat, Bugün Gazetesi’ndeki şu habere sarılacak kadar durumu kötüydü Gündoğdu’nun... Memur-Sen, heyet görüşmeleri sonrasında yaptığı açıklama ile “Bu maç burada bitmez” demektedir. Oysaki maç bitti. Tek görmeyen yine Gündoğdu’nun kendisi... Bir iki gün içinde kararlar Resmi Gazetede yayımlanacak ve yürürlüğe girecektir. Yapılacak hiçbir şey yok. Süreci yönetemeyen ve sendika üyelerinin ortak gücünden ziyade hep hükümete bel bağlayan Ahmet Gündoğdu’nun artık istifa vaktinin geldiğini düşünüyoruz. Gündoğdu istifa etmelidir çünkü Allah’tan sonra üyelerin gücüne değil hükümetin gücüne bel bağlamıştır. Gündoğdu istifa etmelidir çünkü makamın gücüne kendini kaptırmıştır. Gündoğdu istifa etmelidir çünkü yüzbinlerce Memur-Sen üyesinin başının öne eğilmesine sebep olmuştur.” Memurun cebi yine boş kaldı! sayenizde.. TÜRKİYE KAMU-SEN 1/2 .2012 YENİ ÇAĞ USAL ÜK UL GÜNL UL İSTANB SİYASİ : Tarih yfa : TE Sa : Tiraj : StxCm GAZE 24.05 1 51437 246 Bu dağ (!) fare bile doğuramaz ama SENİN GİBİ BİR SENDİKACIYI DOĞURMUŞTUR! Halkın Sesi Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Mehmet Bekaroğlu'nun hükümetin memura teklif ettiği zam oranları ile ilgili yaptığı basın açıklaması... Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Hükümet'in kamu çalışanlarına teklif ettiği zam oranlarını açıkladı: 2012 yılı içinde 3+3, 2013 yılı için 2+3. Yetkili Konfederasyon olan Memur-Sen, buna "Dağ fare bile doğurmadı" diye cevap verdi. Bu iki açıklama da trajikomiktir; bu şekilde Hükümet memurlarla dalga geçmiş, Memur-Sen Başkanı Gündoğdu da sarı sendikacılığın en son örneğini sergilemiştir. Önce Sayın Gündoğdu'ya sormak gerekir; "Siz değil miy- diniz yıllarca Hükümet'le sembiyoz hayat yaşayan, daha 1 Mayıs'ta Tandoğan'da Çalışma Bakanı ile kürsüyü paylaşmadınız mı, bu dağın(!) fare bile doğuramayacağını bilmiyor muydunuz? Bu dağ(!) fare bile doğuramaz ama senin gibi bir sendikacıyı doğurmuştur." Hükümet aslında yerini belli etmiştir, kendisinden bekleneni yapmıştır. Büyüklerin büyümesi üzerine kurulmuş bir ekonomik modeli titizlikle uygulayan Hükümetten başka ne yapacaktı ki? Maliye Bakanı bütçe açığının faturasını memura çıkardı!... KAMUTÜRK Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, memur ve hükümet arasındaki toplu sözleşmede 2012 yılı için 3+3 zam oranıyla başlayan görüşme maratonunun Hakem Kurulu kararıyla 4+4’le sonuçlanması hükümetin bütçe planlarını bozduğunu ileri sürdü. Türkiye bütçesinin yüzde 30’unu memur ve işçilere harcadıklarını belirten Şimşek, “Tepkileri çok anlamsız buluyorum.Bütçenin üçte biri memura gidiyor. İmkânlarımızın çok ötesine taştı. Onun için şimdi bütçeyle ilgili ne tür tedbirler alacağız, ona bakacağız’’ diyerek komik zammını savunmaya çalıştı. HAZİRAN 2012 71 ÇALIŞAN KADIN... çalışan anne... 72 HAZİRAN 2012 Kadın ve çalışma hayatı... Her şey tam bir muamma idi… Ta ki onun güzel güzünü görene kadar, kollarınıza alıp kokusunu içine çektiğiniz zamana kadar hep bir soru işareti dolaşıp durdu beyninizde. Gerçekten anne olabilecek miyim? Onu kollarıma alabilecek miyim? Her anne adayının yaşadığı bir süreçtir bilinmezlik. Küçücük bir varlık girecek hayatınıza ve her şey tepe taklak değişecek. Onun varlığıyla birlikte hayatınız daha bir anlam kazanacak ama ya sonrası… İlk defa bu duyguyu yaşayan annelerin korkuları da kafalarında dolaşın soru işaretleri de bitmez. Cevabını bulduğunuz soru, beraberinde yeni bir soru işareti yaratarak kaybolur. Bu da ömür boyu devam eder… Önemli olan mükemmel anne olma çabalarınızı kabusa dönüştürmemektir. İşte biz de üç ayda bir yayımlanacak “KAMUTÜRK” dergisinin bu köşesini annelere ve anne adaylarına ayırdık. Çalışma koşullarının yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar karşımızda dağ gibi dururken, hayatımızın bu en önemli ayrıntısını gözden kaçırmamak, her şeyden önemlisi de mutlu bireylerin mutlu ailelerden geçtiğini bildiğimiz için bu köşeyi hazırlamaya karar verdik. Anne olmak zor, bilinçli anne olmak daha zor, hele bir de çalışan anne iseniz mücadele ettiğiniz sorunların sayısı çok daha fazla oluyor. Psikologların tabiri ile ‘eğer çalışan anne iseniz siz bir kahramansınız!’ Bizim bildiğimiz kahramanlar hata yapmaz, mükemmeldir. İşte o yüzden mükemmeliyeti bulma çabamız hiç bitmez. Çalışan anne, dünyanın en cesur, en güçlü ve en becerikli insanıdır ama mükemmel değildir. Mutlu insanlar yetiştirmek için başta mükemmel olmaktan vazgeçmek gerekiyor. Zaman zaman içimizde yaşadığımız çelişkilerin bir kısır dönüye dönüşmemesi için çaba göstermeliyiz. Eve, işe, çocuğa, kendimize yetişme çabasını kabusa dönüştürmemek için zamanı verimlilik esasına göre kullanın. Ev hayatımızda öncelik çocuk olmalıdır şüphesiz, ununla bütün gün vakit geçirmek değil, geçirdiğimiz vakti verimli kullanmak önemlidir. Önemli bir unsur da iş yerinde yaşadığınız sıkıntıları eve yansıtmamayı başarabilmektir. Bunu yaptığımız ölçüde başarı oranı da yükselecektir. Eve gittiğiniz zaman sıcacık kollarınızla çocuğunuzu kucaklayın ve gününün nasıl geçtiğini sorun. Sorunları varsa dinleyin, dertlerini asla hafife almayın. Sorularını yanıtsız bırakmayın ki sizin ona gerçekten değer verdiğinizi hissetsin. Gün boyu evde olup da sizin yemek masasında geçirdiğiniz dakikalar kadar çocuğuyla ilgilenmeyen anneler olabiliyor, bunu unutmayın. Yemek ve yatma saatleri konusunda düzenli bir ailede çocuğun yemekten sonra uyanık kalma süresi ortalama iki saat. En doğrusu bu iki saatin 45 dakika - bir saatini anne ve baba olarak sadece çocuğunuza ayırmanız. Bir tek anneler değil, babaların vakitlerini çocuklarına ayırmaları gerekiyor. Çocuğunuz sizi de özlüyor. Sizinle de vakit geçirmek istiyor. Bu zaman diliminde, resim çizin, top oynayın, güreşin, boğuşun ama asla televizyonun karşısına dizilmeyin. Televizyon izlerken, birlikte olsanız dahi tek başınasınızdır her biriniz. Dolayısıyla beraber vakit geçirmekten kastımız kesinlikle beraber televizyon izlemek değil Tabi kahraman annelerimiz kendilerini de unutmasın… Arada kuaföre gidin, saçınıza başınıza dikkat edin ki kendinize olan saygınız kaybolmasın. İşin sırrı aslında şu ki, kendini iyi hissetmeyen birinin karşısındakine iyi hissettirmesi gibi bir şey söz konusu değildir. Önce kendiniz mutlu olun ki aileniz de mutlu olsun… Bundan sonraki sayılarda çalışan annelerin sorunlarına değinmeye, yaralarınıza merhem olacak yazılarla karşınıza çıkmaya devam edeceğim. Siz değerli annelerden isteğim şudur ki; bize yazın… Eğer değinmemi istediğiniz başka konular varsa onları da yazın. Hep birlikte paylaşalım ki sorunlar çoğalmasın… Mutlu bireyler beraberinde mutlu aileler ve mutlu toplum getirsin. Mutlu günler, mutlu yarınlar… (İİletişim: basin@kamusen.org.tr adresini e-maillerinizi bekliyoruz...) KAMUTÜRK uzmanlara göre Kadın ve çalışma hayatı... Çalışan kadın risk altında... HAMİLELER GECE VARDİYASINDAN MUAF TUTULMALI... İş ortamında yaşanan ve doğrudan kadın cinsiyetine özgü olan risklerin daha çok, menstürasyon, gebelik, loğusalık, emziklilik, annelik ve menopoz gibi kadınların üreme işlevlerinden ileri geldiğini ifade eden uzmanlar, şunları söyledi: ‘’Gebelik tanısı ile birlikte, iş sağlığı ve güvenliği sistemi gebeye özel bir koruma programı başlatmalı, derhal çalışması sakıncalı iş ve alanlardan uzaklaştırılmalıdır. Özellikle uzun saatler devam eden, kas gücünü gerektiren, sürekli yinelenen, kramp ve kasılma yaratan pozisyonda yapılan işlerden, gece vardiyalarından, stresten, gürültüden, müşteri şiddetinden, aşırı sıcak, yemek de dahil her türlü kokudan, kaygan ve ıslak zeminli alanlardan, radyasyon ve toksik kimyasallardan uzak bir alana alınmalıdır.’’ KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN İş yerlerindeki ortamların genellikle erkeklere göre düzenlendiğini belirten uzmanlar, iş ortamlarında kadınların cinsiyetlerinden dolayı çeşitli risklerle karşı karşıya kaldıklarını söyledi. Uzmanlar, kadınların beden ölçülerinin erkeklerden daha küçük, erkeklere göre daha kısa, daha hafif ve daha az kas yapısına sahip olduğunu ifade ederek, ‘’Buna karşılık genellikle bütün makine ve işlerin ergonomik ölçüleri erkeklere göre ayarlanmıştır. Bu yetmezmiş gibi, bireysel koruma malzemelerinin büyük çoğunluğu da erkek ölçülerine göre yapılmıştır’’ dedi. Birçok kimyasal maddenin, kadınlarda daha düşük doz ve sürede daha ağır sağlık sorunlarına yol açtığına dikkati çeken uzmanlar, şunları kaydetti: ‘’Kadınların, düzenli menstürasyon görmesi, gebelik ve loğusalık yaşaması, menopozu erkeklerin andropozuna göre çok daha ağır geçirmesi gibi birçok nedenler, iş ortamlarında erkeklerden hem daha ağır hem de daha farklı sağlık ve güvenlik riskleri ile karşılaşmalarına yol açar.’’ HAZİRAN 2012 73 Bu kez kamu çalışanları yazıyor... Türkiye Kamu-Sen ‘Anı-Şiir-Kısa Film Yarışması’na gönderilen eserlerden bazıları... HAKKI ŞENER / Bilecik KUTLU SEVDA Karar verdik çıktık yola, Döndüremez boran bizi. Hak için girdik kol kola Yıldıramaz devran bizi Türkiye bizim sevdamız, Ekmek içindir kavgamız Birde birliktir davamız Böyle bulur soran bizi Vatan aşkı kalbimizde, Hakkın adı dilimizde Şanlı bayrak elimizde İyi tanır meydan bizi Hak yemeyiz yedirmeyiz Millete laf dedirmeyiz Bu vatanı böldürmeyiz Böyle bilir cihan bizi Hep yürürüz biz bu yolda Neler gördük yirmi yılda Girdiğimiz türlü halda Haklı buldu zaman bizi Mukaddestir alın teri Hak titretir göğü yeri Haklı olan dönmez geri Mahkum etmez vicdan bizi Maziden gelir kökümüz Atiye bakar ülkümüz Birliği söyler türkümüz Selamlıyor vatan bizi YARIŞMAYA BÜYÜK İLGİ Türkiye Kamu-Sen 20. Yıl etkinlikleri kapsamında düzenlenen Anı, Şiir (Marş Sözü) ve Kısa Film Yarışması tamamlandı. Yarışmaya Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan kamu çalışanları büyük ilgi gösterdi. Oluşturulan komisyon eserleri inceleyecek ve ödül kazananlar belirlenecek. KamuTürk Dergisi her sayısında bu eserlerden seçilenleri yayınlayacak. İşte ilk sayımızda seçtiğimiz eserlerden bazıları... AKIN KIRAÇ TÜRKİYE KAMU-SEN Temelinde yatan, kutlu bir inanç Seçkin kadrosuyla veriyor kıvanç Memura insanca, onurlu kazanç Türkiye Kamu –Sen, güçlü kuruluş Demokratik yolda büyük diriliş İlkem: Önce Ülkem; halkım, devletim Memurum, emeklim; dul ile yetim Kamu çalışanı, büyük kıymetim Türkiye Kamu – Sen, güçlü kuruluş Ancak seninledir, haklı var oluş Ekonomik sosyal haklar peşinde Demokratik hukuk çerçevesinde Yasal mücadele, yasal zeminde Türkiye Kamu – Sen, güçlü kuruluş Yokluğa onurlu, karşı bir duruş Sağlam pusulası, doğru yönünde Haklı gururuyla mutlu gününde Yirminci yılında, çağın önünde Türkiye Kamu–Sen, güçlü kuruluş Yurdumdan dünyaya örnek bir yarış HATIRALAR... Türkiye Kamu-Sen Anı-Şiir-Kısa Film Yarı 74 HAZİRAN 2012 ması KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN Bir ebenin ilk ata masında yaşadıkları... Yıl: 1999... Yer: Bir köy... İlk ataması yapılan genç bir ebenin, bir yandan imkansızlıklar içinde görevini yapmaya çalışırken, diğer taraftan durumu daha da imkansızlaştırmaya çalışanlara karşı verdiği mücadele... ŞENAY AKIN/ Isparta Sene 1999 ilk tayin yerimin Kars olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmış ve heyecanlanmıştım. Artık 657’li bir ebe oluyordum. Ama Kars memleketime çok uzak olduğu için ailem istemedi ben isteyince de bir şey diyemediler. Sonuçta tayin yerime gittim. İlk olarak ebe olduğum için merkeze yakın bir köye verildim. Köye ilk gittiğimde Sağlık Evini görünce heyecanım daha da arttı. Ne hayallerle gelmiş ve babamla kapıyı açmayı bekliyorduk. Kapıyı açınca bir anda dondum kaldım. Karşımda sadece bir çelik dolap vardı başka hiçbir şey yoktu. Dolabı açtım; içinde eski bir tromel, tansiyon aleti, 2 penset, bir makas, betadin ve bir de pamuk vardı. Şaşırmıştım bunlarla ne kadar siteril olunur nasıl müdahale yapılır bilemiyordum. Çünkü kafamda daha modern araçlar ve sağlık ünitesi vardı. Üstelik Sağlık Evinde su bile yoktu. Kapımın önünde bir yol, yolun karşısında da bir çeşme vardı. Neyse sonuçta atanmış ve işe başlamıştım. İlk maaşımı verdiler gidip bir çekyat, bir soba ve bir parçada halıfleks aldık. Babam genel eksikleri giderdi, lavaboları, elektrikleri kontrol etti ve sonuçta yerleştik. On-on beş gün sonra babamda gitti yapayalnız kalmıştım. Lojmanın yanında oturan bir aile kızlarını benim yanıma verdi, geceleri ona ders çalıştırıyordum oda benimle kalıyor gündüz okula gidiyordu. On iki-on üç yaşlarındaydı ama bana bir nefes bir yoldaş olmuştu. Birkaç ay sonra Polio Aşı kampan- KAMUTÜRK yası dolayısı ile bizleri bağlı olduğumuz Sağlık Ocaklarına çekip görevlendirme yazdılar. Toplu halde köylere gidip aşılarını yapıp geliyorduk. Bu arada köyden çıkarken muhtarı aramış bulamamıştım görevlendirmeyle ilgili bilgiyi eşine vermiştim. Benim köyüme de gelip aşı yapmış gene muhtarı bulamamıştık. Kampanya bitip köyüme döndüğümde yaşıtım olan kızlarla oturup Sağlık Evinde sohbet ediyorduk. Camdan muhtarın geldiğini görüp kapıya çıktım. Bir anda içeri giren muhtar ‘Benden izinsiz nasıl gidersin?’ diye söyleniyordu. Bende görevlendirmem olduğunu kendisini de evde bulamadığımı söyledim fakat dinlemedi bile. Üzerime yürüyüp beni itekledi, elini kaldırıp tam vuracaktı ki elini tuttum. Ne yaptığını anlamaya çalışıyor bir yandan da korkuyordum. Yeni taktırmış olduğum telefona yürüyerek onu şikâyet edeceğimi söyledim. O esnada oda çıkıp gitti. Elim ayağım titriyor, ne hayallerle geldiğim yerde nelerle karşılaşıyordum. Bir an duraksadım ve bir tanıdığım vardı arayıp ne yapacağımı sordum. Sonuçta yeni memurdum, ne nasıl olur bilmiyordum. Aradığım kişi bir doktor arkadaşıyla oturup sohbet ediyormuş. Bana hemen bağlı olduğum doktora haber verip üç nüsha tutanak tutup yanımdaki şahitlere imzalatmamı ve jandarmayı aramamı söyledi. Ama tutanak nasıl tutulur, nasıl yazılır bilmiyordum, anlattı. Sonra jandarmayı aradım geldiler. İfadeler şunlar, bunlar derken bu hayatımda unutamayacağım bir anı ve bir ders olmuştu. HAZİRAN 2012 75 Sözleşmeli personelin yüzde 79’u geçinemiyor! Türkiye Kamu-Sen AR-GE Merkezi’nin yaptığı ‘Sözleşmeli Çalışan Anketi’nden çarpıcı sonuçlar çıktı. ürkiye Kamu-Sen Araştırma GelişT tirme Merkezi (AR-GE), 7 coğrafi bölgeden toplam 1838 sözleşmeli kamu çalışanı üzerinde bir anket çalışması gerçekleştirdi. Ankette birebir görüşme yöntemi kullanıldı ve ankete katılanların 76 HAZİRAN 2012 soruları diledikleri şekilde cevaplamaları istendi. Ankete katılanların 404’ü sözleşmeli, 134’ü geçici personel olmak üzere 538’i (% 29,3) kadın; 940’ı sözleşmeli, 360’ı geçici personel olmak üzere 1300’ü (% 70,7) erkek. KAMUTÜRK TÜRKİYE KAMU-SEN meli İşte rakamlarla sözleş personel gerçeği... dığı şehri terk • % 53’ü çalışmak için yaşa rbet hayatı yaetmek zorunda kalmış ve gu yaşadığı şehirşıyor. Erkekler çalışmak için den ayrılıyor. klarından ayrı. • % 55,5’i eşinden ve çocu ti çekiyor. Kadınlar daha çok aile hasre iyi bir kariyer • % 63,3’ü yüksek maaş ve Kadınlar daha yerine iş güvencesi istiyor. erkekler daha çok iş güvencesi isterken, yüksek maaş da istiyor. lar, erkeklere • % 79’u geçinemiyor. Kadın göre daha iktisatlı. dişe duyuyor. • % 89,8’i geleceğinden en arılma korku• % 42’si her gün işten çık kaybetme korsuyla yaşıyor. Kadınlar işini la yaşıyor. kusunu erkeklerden daha faz soruşturmaya • % 21,5’i baskı, sürgün ve uğramaktan korkuyor. sahip olması • % 73,5’i iş güvencesine kaygılarının gidurumunda gelecekle ilgili derileceğini belirtiyor. olması duru• % 42,9’u sendikaya üye nmemesinden munda sözleşmesinin yenile korkuyor. eğini garanti • % 25,3’ü işyerindeki gelec kın olduğunu altına almak için iktidara ya eden üye oldüşündüğü sendikaya istem daha çok korduğunu belirtiyor. Kadınlar kuyor. ında baskıyla • % 58,9’u çalışması sıras İşyerinde daha karşılaştığını ifade ediyor. pılıyor. çok kadın personele baskı ya KAMUTÜRK HAZİRAN 2012 77 Allah derim... Çanakkale Şavaşlarının ibretlik hikayeleri... Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin; Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem! İsterseniz hayat aşını verin; Sayılı nimetler bal olsa yemem! Ey akıl, nasıl delinmez küfen? Ebedi oluşun urbası kefen! Kursa da boşluğa asma köprü, fen, Allah derim, başka hiçbir şey demem! İnsanlık dersi... Necip Fazıl Kısakürek... SANAT-TARİH Roman özeti [Atesten Gömlek] 78 Halide Edip Adıvar [Özet] İzmir’in işgalinde Yunanlılar’ın, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı, Peyami ise çeviricidir. Ayşe kendisini seven ve evlenme teklif eden İhsan’a cevabını ancak İzmir alındıktan sonra vereceğini söyler. Peyami ise sevgisini Ayşe’ye açıklayamamaktadır. Cephede İhsan şehit düşer, Ayşe de ileri hatlar giderek orada can verir. Peyami ise kafasına aldığı kurşunla hastahanede ölür. Peyami’nin ölümünden sonra doktorlar Peyami’nin notlarını araştırarak Ayşe adında birisinin kolorduda görev yapmadığını ve İhsan isminde birinin de alay komutanı olmadığını fark etmişlerdir. [Ana Fikir] Vatanın bağımsızlığı için kadın-erkek demeden tüm halkın mücadele etmesidir. [Şahıslar ve Olaylar] Peyami: İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar. Dışişleri memurudur. Ayşe’yi çok sever. Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir. Ayşe: Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar. İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır. İhsan: Bir subaydır. Sakarya Savaşı’nda şehit düşmüştür. Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister. Çanakkale Savaşları’nda savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: “Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Savaş sahasında döğüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaiyat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık: - Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: “Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler…” Fransız Generali BRIDGES Çanakkale Savaşları Komutanı 'Fetih 1453' dizi oluyor... İstanbul’un fethini konu alan Faruk Aksoy imzalı “Fetih 1453” filmi daha vizyona girmeden ses getirmiş, fragmanı 24 saatte 1 milyon 670 bin kişi tarafından izlenmiş ve 16 Şubat’ta seyirciyle buluştuktan sonra da yaptığı gişe ile sinema salonlarını kasıp kavurmuştu. Yurtdışında da büyük ilgi gören film, Türkiye’de 10 haftada 6 milyon 448 bin 663 kişi tarafından izlendi ve toplam 55 milyon 87 bin 998 TL hasılatın sahibi oldu. Filmin hem yapımcılığını, hem de yönetmenliğini üstlenen Faruk Aksoy ve ağabeyi Fatih Aksoy şu günlerde filmin “Fetihten Sonra” isimli dizisinin üzerinde çalışıyor. HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK Kültür TÜRKİYE KAMU-SEN VE Sanat Türk kültürü ve Türk töresi... BİZİ biz yapan, bizi diğer milletlerden görgü ve adetlerini ortak inançlarını ayıran, davranışımızdan kıyafetimize, paylaşırken büyük haz duyarak yainanç değerlerimizden konuşmamıza şarız. Türk Kültürünü besleyen; dili, kadar “işte bu Türk’tür” dedirten, dini, tarihi, örf ve adetleri, gelenek ve her türlü maddi ve manevi değerle- görenekleri, töresi, edebiyatı, musikisi, mimarisi ve sanatıdır. Edirne’de rimizdir kültür. İnsan topluluklarını millet yapan, Selimiye’yi, İstanbul’da Sultanahmet’i sosyal şahsiyetini ve kimliğini kazan- huşû içinde seyrederiz. Türk tödıran unsurdur kültür. Türkiye cum- resi, Türk özünü devam ettirecek huriyeti böyle bir kaynaktan alınan en önemli unsurdur. Korkut Ata’yı güçle milli kültür temelinde kurulmuş okurken, dinlerken bugün, beş bin yıl milli bir devlettir. Temeli kültür olan öncesini yaşarız. Kültürün işlenmesi, Cumhuriyetimiz de binlerce yıllık bu korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması bizden sonraki nesillere aktabirikimlerin ürünüdür. rılması dil ile Her milletin milli ve mümkündür. dini hayatından gelen Hep ifade etfarklı davranış şekilleri Hasan Hüseyin meye çalıştıvardır. Bunlar o milletin YILMAZ ğım, bizi millet kimliğidir. yapan milli Bunlar nesilden nesile, kültürümüzözünü kaybetmeden dür. Milli kültübir su gibi akıp giden rümüz bizi biz kültür değerleridir. yapan değerTürk kültürü dünyanın lerimizden güç en zengin kültürüdür. alır. Bu değerÇünkü tarih boyunlerimiz ise milca çok farklı kültür ve letimizin gönül medeniyetlerle temas deryasından kurmuşuz. Orta Asya Türk Kültür Sanat-Sen beslenir, şabozkırlarından Tuna Genel Başkanı hıs ve toplum Kıyılarına kadar uzanan hayatında ete coğrafyada ne kadar kemiğe bükültür varsa hepsiyle rünür, devletleşir, cihana yayılarak hemhal olmuşuz. İslam dinin kabulü ile yüce dinimiz evrenselleşir ve insanlığın barışına İslam’ın üç temel kavramı olan bilgi, ve huzuruna hizmet eder. Cihan imsevgi ve hoşgörüyü Hoca Ahmet Ye- paratorluğunu da, onlarca devleti de sevi, Hacı Bayram Veli, Hacı Bek- işte bu kaynaktan beslenerek kurduk, taşi Veli, Mevlana, Yunus Emre her yaşattık, zirveye taşıdık. biri ayrı ayrı bir gönül eri olarak toplu- Bu duygu, düşünce ve davranışın mumuzun ruhunu derinliğine işlemiş, sahipleri için milletinin varlığının koinsanımızın beynini ve yüreğini bir runması ve güçlendirilmesi başka bir kilim gibi dokumuş, bunlar milletimi- anlamı ve kutsal bir amacı ifade eder. Ancak 1940’lı yıllarda milli kültür pozin ortak vasfı olmuştur. Bizden önce insanımızın hayata ge- litikaları bırakılarak, bunun yerine çirdiği bilgiler, paylaştığı gelenekler, ‘batılılaşmak’ adına batının kültür örf-adetler, töreler fertlerimizi olgun- kaynaklarına yönelmiş, böylece toplaştırmış, onları bir millet kimliği ile lum ve devlet hayatımızda, zararlarını bugün bile yaşadığımız ciddi kültürel şekillendirmiş, “İşte bu Türk’tür” fay kırılmaları oluşmuştur. denilecek noktaya getirmiştir. Millet olmanın haz ve zevkini, mut- Böylece Türk toplumu kültürel anluluğunu, gelenek ve göreneklerini, lamda üç farklı yöne savrulmuştur. KAMUTÜRK Bunlar Türkleşme merkezli milliyetçi alan, İslamlaşma merkezli dini alan, uygarlaşma merkezli evrensel alan. Bu alanlar zamanla siyasi hüviyetler kazanarak toplumsal bölünmelere, devlet millet ayrışmasına ve siyasal çatışmalara zemin oluşturmuştur. Bugün; “Açılım Projeleri” adı altında siyasi gailelerle yürütülen, birliğimizi bütünlüğümüzü bozmaya yönelik politikalar devletimizin ve milletimizin birliği, vatanının bölünmez bütünlüğü, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bağımsızlığını ciddi ölçüde tartışılır hale getirilmiştir. Dahası; milli kültürümüzün dışındaki her kültür değeri baş tacı edilirken, en küçük farklılıklarımız derinleştirilerek milletimiz ayrıştırılmak istenilmektedir. Dinî inanç değerlerimiz yozlaştırılmakta, inanç değerlerimiz, misyonerlerin saldırılarına açık hale getirilmiştir. Milletimizi bir arada tutan ortak değerlerimiz, milli bayramlarımız, millet şuuru, tarih şuuru yok edilmek için adeta savaş açılmıştır. Her fırsatta Türklük şuuru aşağılanmakta, ahlaki değerlerimiz yozlaştırılıp seviyesiz hale getirilip, milli benliğinden yoksun bir güruh yaratılma istenilmektedir. Bunlar küresel emperyalizmin kontrolüne girmiş yerli işbirlikçileri ve bir kısım medya aracılığı ile Lozan’da yapamadıklarını, yapma isteklerinin tezahürdür. Unutulmamalıdır ki; tarih boyunca, binlerce yıllık kültürel birikiminden almış olduğu inanç, azim kararlılık ve engin tecrübesiyle bir zaman işgal edilen Anadolu topraklarından düşmanı söküp atıysa, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni ilelebet yaşatmak üzere kurduysa, kültür emperyalizmine karşı durmasını, ayrık otlarını söküp atmasını da bilecektir. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ifadesiyle, “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur...” HAZİRAN 2012 79 ÖDÜLLÜ BULMACA keyfe bak... EĞLENCE-MİZAH İlginç hikayeler... Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastanede devamlı olarak gizemli ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi. Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu: Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Güney Afrika’nın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis de girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi, ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı. Ve tabii bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu. Son çare olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakım odası sürekli gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin nedeni ortaya çıktı. Sonuç çok trajikomikti; cuma sabahı saat 6′da odaları temizleyen temizlikçi kadının hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek, kendi elektrik süpürgesinin fişini taktığı ve işini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gittiği görüldü! bir fıkra... Temel İngiltere’de oteldeymis. Oda servisini arayip : - ‘TU Tİ TU TU TU’ demis. Oteldekiler bu mesaji çözmek için telaşa kapılmış. Oraya buraya haber salmışlar. Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuşlar ve Temel’in ne dediği anlaşılmış: - 2 çay, 222’ye… suriye meselesi... gençlik hayali 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 4 6 5 3 SOLDAN SAĞA 1-) Hekimlik-Utanma duygusu 2-) Yapmaya hazır-Bir inşaat aleti 3-) Duvarları boyamak için kullanılan sulandırılmış kireç yada boya-Köy evi 4-) Bir tür besin meddesi-Bir canlı türü 5-) Titrek 6-) Fakat, lakin-Kayseri’nin bir ilçesi 7-) Od 8-) Bütün olarak büsbütün 9-) Yakın karşıtı-Trajedi çok üzüntü veren acıklı olay 10-) El ustalığı isteyen işler-Görmeyen YUKARDAN AŞAĞIYA 1-) Üzerinde tanıtıcı yazı resim vb... bulunan levha 2-) Kısaca alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezi 3-) Yel, rüzgar Herkese her canlıya merhamet eden, Allah 4-) Dört tarafı su ile çevrili kara parçası-Büyük kardeş ağabey 5-) Ademoğulları İnsanlar 6-) Çocuğu olan kadın-Bir banka işlemi 7-) Kısaca Türk malı-Valf 8-) Herkese kendi hakkı olanı verme-Kalsiym imi 9-) Meydan-Erime noktaları düşük metalleri tutturma işleminde kullanılan kalay ve kurşun alaşımının genel adı 10-) Boyun eğen kendini başkasının buyruğuna bırakan-Geçmiş zaman anlatır-Bir ajansımız Yukarıdaki kare bulmacadaki şifreyi bulup (yzemedya@gmail. com) adresine gönderen Türkiye Kamu-Sen üyeleri arasında yapılacak çekilişte bir kişiye nostaljik radyo hediye edilecektir. Son başvuru tarihi: 30 Temmuz 2012 Yarışmaya sadece Türkiye Kamu-Sen üyeleri katılabilir. Bulmacanın çözümü ve talihlinin ismi gelecek sayıda... 80 HAZİRAN 2012 KAMUTÜRK