PowerPoint Sunusu

advertisement
TABİAT VARLIKLARINI KORUMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
ENERJİ VE ÇEVRE POLİTİKALARI AÇISINDAN RESLER
VE KORUNAN ALANLAR
Osman İYİMAYA
Genel Müdür
Enerji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası
olarak başta sanayi, teknoloji, ulaşım ve
iletişim olmak üzere yapmakta olduğumuz ve
yapacağımız tüm faaliyetlerin
gerçekleştirilmesinde önem arz etmektedir.
Yaşamımızın vazgeçilmez unsuru olan enerjiye
olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.
Gelecekte enerji sıkıntısı yaşamamak ve tahrip
olmuş bir doğal çevre ile geri dönüşü olmayan
çevresel felaketlere neden olmamak için enerji
üretim biçimlerimizi yenilenebilir ve temiz
enerjilere yöneltmemiz kaçınılmaz olmuştur.
Ülkemiz rüzgar enerjisi alanında önemli bir
potansiyele sahip olup, RES’ler çevresel etkileri
açısından diğer enerji üretim kaynaklarına
göre daha avantajlı konumdadır.
Bunun yanı sıra dünyanın
yaşanabilirlik ortamının
korunması amacıyla yapılan
ulusal ve uluslararası hukuki
düzenlemeler; enerji
üretim, iletim ve
tüketiminden kaynaklanan
çevresel etki ve sorunlarda,
enerji üretim sistemleri ve
kaynak seçiminde çevresel
etkilerinde dikkate
alınmasını zorunlu
kılmaktadır.
Rüzgar Santralleri çevresel
avantajları bakımından; yakıt
masrafları ve hammadde
ihtiyaçlarının olmaması, temiz
enerji kaynağı olduğundan çevreye
zararının olmaması, tükenmeyen
yenilenebilir enerji kaynağı olması,
diğer santrallere göre daha kısa
sürede kurulabilmesi, sera gazı
etkisi yapmaması, santral arazisinin
ikili kullanıma açık olması, yani
rüzgar santrali çalışırken aynı
zamanda ağaçlandırma ve tarımsal
faaliyetler yapılabilmesine olanak
sağlaması açısından önem arz
etmektedir.
Çevre korunması bakımından çok sayıda
ülkede kaynakların korunması çalışmalarına
yönelik faaliyetler bulunmaktadır. Türkiye son
25 yıl içerisinde doğa ve çevrenin korunması
amacıyla birçok uluslararası sözleşmeye taraf
olmuştur. Bu sözleşmeler ve ulusal mevzuat
kapsamında doğa ve çevrenin korunması adına
strateji ve eylem planları geliştirilmektedir.
• Küresel anlamda toplam koruma alanı sayısı
yaklaşık 178.000 ve 20 milyon km2’nin
üzerindedir.
• Bu alanların yaklaşık %13’ü karasal alanlarda
ilan edilmişlerdir.
• 2010 yılında Biyolojik çeşitlilik sözleşmesi
hedeflerinde 2011-2020 yılı için Koruma alanı
hedefleri:
• Dünya genelinde karasal alan ve iç suların
toplam yüzölçümünün %17’si
• Kıyı ve deniz alanlarının ise %10’unda koruma
alanı ilanı hedefi öngörülmektedir.
Bakanlığımızca (Tabiat Varlıklarını Koruma Genel
Müdürlüğü) görev ve sorumluluğu altında olan Tabiat
varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma
bölgelerinde yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda,
dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’nin
korunan alanları; kitle turizmi, karasal kökenli kirlilik,
aşırı avcılık, yabancı (Egzotik) türler, yapılaşma ve
küresel ısınma etkileri nedeniyle tehdit altında tahrip
edilmekte veya yok olmaktadır. Bunlar korunan
alanların sahip olduğu habitatlarının ve türlerin
devamlılığında ve ekolojik süreçlerin bozulmasında
başlıca olumsuz faktörleri oluşturmaktadır.
Ülkemizde ki korunan alanların toplam ülke
yüzölçümüne oranı %7.4 dür. Bakanlığımızın
görev ve sorumluğu altında bulunan, 1 milyon
680 bin hektar ile 2134 adet doğal sit ve 1
milyon 335 bin 454 hektar ile 16 adet Özel
Çevre Koruma Bölgesi bu oranın yaklaşık
yarısını ihtiva etmektedir.
Bu nedenle Bakanlığımız, Türkiye’nin hassas
ekosistemlerine sahip korunan alanlarının
öneminin farkında olarak, doğal mirasın
korunması ve sürdürülebilir kullanımı için
korunan alanlarının detaylı planlaması,
izlenmesi ve desteklenmesinde ulusal
çerçevenin eksikliğinin farkında olarak ilgili
kurum ve kuruluşların işbirliği ve koordinasyonu
ile ulusal korunan alanlar sistemin kurulması
çalışmaları için projeler yürütmektedir.
Bakanlığımız Özel Çevre Koruma Bölgelerinde
kıyı ve deniz alanları da dahil olmak üzere tüm
korunan alanlarda biyolojik çeşitlilik araştırma,
tür ve habitat izleme ve koruma çalışmaları ile
Türkiye genelinde doğal sit alanlarının yeniden
değerlendirilmesi amacıyla ekolojik temelli
bilimsel çalışmalara hız vermiştir. Bu
çalışmaların önümüzdeki yıl sonuçlanması
beklenmektedir.
Bu bilimsel çalışmalardan elde edilen veriler
ışığında önemli koy ve körfezlerde dahil
olmak üzere son derece hassas alanlar için
tüm sektörlerle ilgili koruma kullanma
esasları ve modelleri geliştirmektedir.
Rüzgar enerjisi uygulamaları ve gelişimlerin
çevresel etkileri konuları temel olarak arazi
kullanım ilişkileri ve uygunluğu anlamında
fiziksel planlamanın bir problemi olarak ele
alınabilir. Rüzgar enerjisinden elektrik
üretiminin bir kara parçası üzerinde
gerçekleşmesi, yer seçtiği alanı yeni arazi
kullanım biçimine dönüştürmektedir.
Rüzgar santralleri tarım arazileri ile uygunluk
gösterirken, diğer açık ve doğal alanlarda yer
seçimi durumunda arazinin mevcut kullanımı ile
çelişki gösterebilmektedir. Rüzgarın bol, hızının
yeterli olduğu alanlar çoğu zaman özel çevre
koruma bölgeleri ve doğal sit alanlarında yer
alan doğal niteliği korunacak hassas alanlar,
önemli kuş göç yolları, üreme ve kışlama alanları
ile çakışabilmektedir. Etkiler canlı türlerine,
mevsime ve yaşam alanlarının özelliğine bağlı
olarak değişebilmektedir.
Rüzgar enerjisinden elektrik üretimi projesinin
değerlendirilmesinde; yer seçimi, rüzgar
kaynağı özellikleri, alanın mevcut özellikleri,
koruma alanları, görsel etki, gürültü etkisi,
ekolojik etkiler, turistik ve rekreasyonel etkiler
gibi çevresel etkilere çözümler yer almalıdır.
Bildiğiniz gibi ülkemizde ulusal enerji
politikasının önemli bir unsuru yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının artırılması,
enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması ve
arz güvenliğini sağlamaktır. Bu amaçla bazı
kanun ve yönetmelikler çıkarılmıştır.(5346
sayılı yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımın İlişkin
Kanun, Enerji Verimliliği Kanunu)
Bakanlığımız görev ve sorumluluk altındaki
korunan alanlar, 2007 yılında gerçekleştirilmiş
olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası
kapsamında yer alan önemli rüzgar potansiyeli
bulunan alanları ihtiva etmektedir.
Son yollardaki hızlı sanayileşme ve her gün
artan enerji ihtiyacı göz önüne alındığında,
önemli bir oranda yurtdışına bağımlı olarak
enerji üretilmekte ve kullanılmakta olduğu
görülmektedir.
Bu nedenle Bakanlığımız temiz ve alternatif
enerji kaynaklarını araştırmak, yeni çevre
teknolojilerini takip etmek, yaygınlaştırmak ve
planlamak konusunda çalışmaları
desteklemektedir.
Korunan alanlarda, diğer yenilenebilir enerji üretim
faaliyetlerinde olduğu gibi, Rüzgar Enerji santrali için
Bakanlığımıza sunulan plan teklifleri doğaya ve doğal
yaşamın devamlığına zarar vermemek amacıyla
“Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair
Yönetmelik” hükümleri ile, 16.07.2012 tarih ve 5035
sayılı Bakanlık OLUR’ u ile onaylanan “Korunan
Alanlarda Plan İnceleme ve Sonuçlandırmasına İlişkin
Yönerge” ekinde yer alan “Korunan Alanlarda
Yapılacak İmar Planı Teklifi Usul ve Esasları”
doğrultusunda incelenmekte ve ilgili tüm kurum
kuruluş görüşleri alınarak titizlikle planlanmaktadır.
Bakanlığımız
(Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü)
tarafından onaylanan
“Rüzgar Enerji Santralleri”ne ilişkin
Koruma Amaçlı İmar Planları
İzmir İli, Çeşme İlçesi,
“Karadağ Rüzgar Enerji
Santrali”
Muğla İli, Datça İlçesi,
“Datça Rüzgar Enerji
Santrali”
Faaliyette olan bir tesis
Türbinler
Şalt Merkezi
İdari Tesis
TEŞEKKÜR EDERİM
Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü
Osman İYİMAYA
Genel Müdür
Tel: 0312 222 12 34
Download