[2j Trakya'da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu II 393 ÇARPIK SANAYİLEŞME ve SONUÇLARI Mustafa İLİMEN* Dünyamız için koruyucu bir zar niteliğindeki ozon tabakasının delinmesiyle uyanmaya başlayan çevre bilinci, dünyada doğal yaşamın en önemli unsurlarından biri haline gelmiştir. Artık tüm büyük üreticiler ürünlerinin üzerine "çevreyle dost", "dönüşebilir atık" gibi çevre bilincini ön plana çıkaran ibareler koymaya başlamışlardır. Zira dünyamızın uzaydan, uydulardan gelen fotoğrafları hiç de içaçıcı değildir. Yaşlı dünyamız artık insanların vurdumduymazlığının yükünü kaldıramamaktadır. Yaşamın sunnileşmesi de çevre kirliliğini hat safhalara taşıyan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Herkes kendi yakın çevresinin temizliğine hassasiyet gösterse globol kirliliğin de önüne geçilmesi kolaylaşır. 14 560 km2'lik yüzölçümü ile Ergene Havzası Trakya yüzölçümünün % 63'ünü Türkiye yüzölçümünün de % 1.37'sini ifade etmektedir. Verimi ve tarıma uygunluğu yüksek havzasının toprakları oldukça ince bir yapıya sahip olduğundan toprağın işleme maliyeti ve gübreleme ihtiyacı yüksektir. Havzada yetiştirilen başlıca ürünler buğday, ayçiçeği, çeltik olup özellikle ayçiçeği ve çeltikte ülke üretimi içinde önemli bir yere sahiptir. Ancak belirtildiği üzere gübreleme ihtiyacının yüksek oluşu, yeraltı sularında önemli bir kirliliğe sebebiyet vermektedir. Edirne'de değere haiz birtakım sular aşırı nitrat yüzünden bugün içilmemektedir. Bölgede sanayileşme yeni yeni ivme kazanmaktadır. Ancak fabrikalar ve sanayi tesisler tarıma elverişli alanlarda kurulduğundan bu plansız sanayileşme nedeniyle tarımsal üretim önemli ölçüde sekteye uğramıştır. Özellikle Ergene nehrindeki kirlilik suya dayalı üretime sahip çeltiğin rekoltesinde önemli ölçüde düşüşlere neden olmuştur. Sanayileşmenin planlı bir şekilde İstanbul dışına taşınmasıyla çoğu ruhsatsız birçok fabrika ve tesis Batıya yani Trakya'nın içlerine doğru özellikle E-5 boyunca yayılmaya başlamıştır. Bu yayılma plansız bir şekilde olduğu gibi beklenmedik bir hızla gerçekleştiğinden, yerel yönetimler reaksiyon göstermekte, tedbir almakta ağır kalmışlardır. Bu tesislerin hemen hepsinin merkezi İstanbul'da olduğundan yerel yönetimlerin alabildiği bazı ihtiyari tedbirlerde amacına ulaşmamıştır ve Trakya'ya doğru bir yayılmanın önüne geçilmesi de bölgenin cazibesi nedeniyle güçtür. Enerji ve doğal kaynak kullanımı ve atıkların uzaklaştırılması konularının yapılacak bir bölgesel planla ele alınması ve bu yapılırken bölgenin doğal taşıma kapasitesinin daima gözönünde bulundurulması yerinde bir tavır olacaktır. Bölgedeki çevre kirliliğinin önüne geçilmesi, ancak toplumum her ferdinin bölge için bazı sorumlulukları üstlenmesi ve bu yönde mücadele vermesi ile mümkün olacaktır. Gerek fabrika sahipleri, gerekse bölge halkı ve üst düzey yöneticiler bu konuya gerekli önemi göstererek çevreyi korumalıdırlar. Bu noktada halkın bilinçlenmesi ve eğitilmesinde en önemli rolü sivil * Edirne Milletvekili HU Trakya'da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu D 394 toplum örgütleri ve çevre kuruluşları üstlenecektir. Olayın devlet cephesinde ilgili bakanlığımız; Çevre Bakanlığı'na düşen rolü inkar edemeyiz. Ancak daha önceki hükümetlerin güttüğü yanlış politikalann olumsuz uygulama sonuçlan ortadadır. İkinci, hatta birinci sınıf tarım arazileri üzerinde tesis kurulmasına göz yumulmuştur. Biz Trakya Parlamenterleri olarak üstümüze düşen görevi yerine getirmeye kefiliz. Zaten Trakya'mızı tehdit eden çevre sorunlannm ele alınması için Meclis Araştırması açılması yönünde bir girişimde bulunduk. Yine konuyla ilgili kanunlann günümüz koşullanna cevap verecek bir hale getirilmesi yönünde de çalışmalanmız olacak. Ayncı Sayın Başbakanımız Mesut YILMAZ'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunduğu 55. Hükümet Programının "Çevre ve Doğal Kaynaklann Korunması" başlıklı bölümünde, "Sıvı atıklann, doğada yok olacak ayrışıma dönüşmesi için biokimya olanakları yoğun olarak kullanılacaktır. Bu amaçla kirlilik düzeyi yüksek bir nehir, pilot bölge olarak seçilecektir" ifadesinde bahsolunan pilot nehir olarak Ergene'nin seçilmesi yönünde girişimlerimizde epey mesafe katetmiş durumdayız. Valiliklerimizin başlattığı koordinasyon toplantılan sonucu alman kararların Başkanlıklan ve Meclise taşınması görevi de biz parlamenterlere düşmektedir. Tüm kuruluş ve örgütlerimizle halkımızın hassasiyetle sürdüreceği bu çalışmaların neticesini alacağımız kanaatindeyim. Bölgemiz bu sayede ülke tarımı içerisindeki ayrıcalıklı ve önem taşıyan yerini muhafaza edecektir ve tüm Trakya halkımızla bir konuda birleşiyoruz ki; bir takım menfaat sahiplerinin, kirli ilişkileriyle verimli tarım arazilerimizi talan ederek bizim altın yumurtlayan tavuğumuz doğamızı kesmelerine göz yummayız.