AKCİĞER FONKSİYON TESTLERİ

advertisement
AKCİĞER FONKSİYON TESTLERİ
Nurhayat YILDIRIM
SPİROMETRİK İNCELEME
Solunum fonksiyonlarını değerlendirmede kullanılan en temel test yöntemidir. Obstrüktif ve
restriktif hastalıkların tanısında, hastalığın şiddetini ve tedaviye yanıtını saptamada, meslek
hastalıklarının tan,ı tarama ve maluliyetin değerlendirilmesinde kullanılır.
Spirometre ile VC, FVC, FEV1, MVV ölçülür. Reversibilite, bronşaşırı duyarlılığı, RV dışındaki
akciğer volümleri ölçülür. Difüzyon testi, ağız içi basınçları ve egzersiz testleri sırasındada spirometrik
ölçümü yapılabilir.
Akciğerde ölçülen tek kompartmanlara volüm (V), birden fazla kompartmana kapasite (C)
denir.
Tidal volüm (VT): İstirahatte alınan hava hacmidir.
İnspiratuar rezerv volüm (IRV): Normal bir inspirasyondan sonra zorlu bir inspirasyonla alınan
hava hacmidir.
Ekspiratuar rezerv volüm (ERV): Normal bir inspirasyondan sonra çıkartılan hava hacmidir.
Fonksiyonel reziduel kapasite (FRC): Normal bir ekspiryumun sonunda akciğerler ve hava
yollarında bulunan hava hacmidir. FRC= ERV + RV.FRC , ekspiryum sonunda oksijenasyonun
sürmesini sağlayan gaz volümüdür.
Rezidüel volüm (RV): Zorlu ekspirasyonun bitiminde akciğerlerde kalan gaz volümüdür. Direkt
ölçülemez.
Total akciğer kapasitesi: Maksimal inspirasyonun sonunda akciğerlerdeki gaz volümüdür.
İnspiratuar Kapasite (IC): Günümüzde önemi artmaktadır. İstirahatte ekspirasyonun sonunda
yapılan derin bir inspirasyonla akciğerlere alınan gaz volümüdür. IC= VT+ IRV.
KOAH ‘da bronkodilatör cevabın izlenmesinde FEV1 den daha önemlidir.
Vital Kapasite (VC, FVC); Maksimal inspirasyondan sonra yapılan maksimal ekspirasyonla
çıkartılan gaz volümüdür. FVC= IC+ERV, FVC=VT+IRV+ERV, FVC= TLC-RV.
FEV1 zorlu bir ekspirasyonun ilk 1. saniyesinde çıkarılan gaz volümüdür. Temelde hızı gösterir.
Obstrüktif akciğer hastalıklarında azalır.
BRONŞ DUYARLILIK TESTLERİ
Bronş duyarlılığı bronkodilatöre cevap (Reversibilite Testi) ve bronkokonstriktöre cevap (Bronş
provokasyon testi) ile ölçülür.
REVERSİBİLİTE
Solunum yollarında obstrüksiyon olan olgularda bronkodilatör bir ajan yardımıyla (beta-2
mimetikler, antikolinerjikler) obstrüksiyondaki değişimin incelenmesidir. Kabaca obstrüksiyonu ne
kadarının geri döndürülebilir olduğunun saptanmasıdır.
Astım tanısını koymada, astım-KOAH ayrımında, hastanın o anki en iyi değerini saptamada,
KOAH’da prognozun takibinde ve klinik araştırmalarda kullanılır.
Reversibilite ölçümünde FEV1, FVC, PEF, FEF 25-75, SGaw, Raw kullanılır.
1. Mutlak Değişkenlik;
Bronkodilatör sonrası ve ilk FEV1 değerleri arasındaki mL cinsinden farkın hesabıdır
(postbronkodilatör FEV1- ilk FEV1)
2. Başlangıç Değeri Üzerinden Değişkenlik
Postbronkodilatör FEV1- ilk FEV1 x 100
İlk FEV1
3. Predikte Değer Üzerinden Değişkenlik
Post bronkodilatör FEV1 – ilk FEV1 x 100
GOLD 2001 – 2003 e göre; FEV1 bazal değere göre %12 ve mutlak değer olarak 200 mL artış
reversibl kabul için yeterlidir.
GİNA 2002 ye göre FEV1 de %12’lik artış, reversibl kabul edilmektedir.
GİNA 2002 ye göre FEV1 de kendiliğinde veya bronkodilatör, antiinflamatuar sonrası
%12 lik artış gösteriyorsa, GOLD 2001 e göre bronkodilatör sonrası FEV1 normal predikt değere
dönüyorsa bu olgu büyük olasılıkla astımdır.
BRONŞ PROVOKASYON TESTLERİ
Astımda kronik solunum yolu inflamasyonu vardır, bronşlar
aşırı duyarlıdır. Uyarılan
bronşlarda diffüz, reversibl obstrüksiyon oluşur.
Soğuk hava, egzersiz, solunum sistemi enfeksiyonları sonrası, mesleki maruziyet, allerjenle
uyarılma sonrasında wheezing, dispne, göğüste sıkışma hissi ve öksürük tarif eden AFT normal
bulunan kişilere uygulanabilir.
Bronkoprovokasyon testinde, 1) Spesifik olarak allerjenler, aspirin, gıda maddeleri gibi
nonimmünolojik maddeler kullanılır. 2) Nonspesifik bronşprovokasyon testlerinde ise direkt olarak;
histamin ve metakolin, indirekt olarak; soğuk hava, nonizotonik solüsyonlar, lökotrienler,
prostoglandinler kullanılır.
Bronkoprovokasyon testlerinde çeşitli yöntemler kullanılır. İki dakika tidal soluk yöntemi ve beş
soluk dozimetre yöntemi en sık kullanılandır.
Testler hastada FEV1’de %20 lik düşüş sağladığında yada en yüksek konsantrasyona
ulaşıldığında sonlandırılır. FEV1 de %20 düşüş olan olgularda test sonunda salbutamol inhalasyonu
yapılır ve 10 dakika sonra FEV1 ye tekrar ölçülür.
Bronş provokasyon testlerinin yüksek duyarlılık ve yüksek negatif prediktif değerinin olması
nedeniyle astımın dışlanmasında önemi vardır. Ancak astım tanısı koydurucu değeri düşüktür. Önemi
bu nedenle azdır.
AKIM - VOLÜM HALKASI
Akım – volüm ( akım – hacim) halkası spirometrik traseden elde edilmektedir. Klasik
spirometrik ölçümde volüm ve zaman ölçülmekte, volümün zamana bölünmesi ise de hızı vermektedir.
Akım – volüm halkasında völüm ve akım ayrı ayrı ölçülür, eşzamanlı kaydedilir. Akım - volüm
halkası ile eşzamanlı volüm - zaman eğrisinin çizdirilmesi akım volüm halkasının gücünü ve tekrar
edilebilirliğini arttırır. Günümüzde bilgisayarlı sistemleri bu ölçümleri birlikte yapmaktadır.
Akım - volüm halkasının analizi akciğerlerde oluşturulan akımı etkileyen faktörleri kolay
anlamamıza ve yorumlamamıza da yardım eder.
Akım - volüm halkasının volüm – zaman ergisine önemli bir üstünlüğü de görsel olarak bilgi
aktarmasıdır.
AKIM –VOLÜM HALKASININ FİZYOLOJİK TEMELLERİ
Akım - volüm halkasının iki temel bölümü söz konusudur; Total akciğer kapasitesi
(TLC) seviyesinde maksimum derinlikte, hızlı bir ekspiryumla residüel volüm (RV) seviyesine kadar
süren maksimum ekspirasyon eğrisi ve RV seviyesinden başlayan maksimum derinlikte, hızlı bir
inspiryumla TLC seviyesine kadar süren maksimum inspirasyon eğrisi.
MAKSİMUM EKSPİRASYON EĞRİSİ
Derin bir inspirasyonun sonunda, ekspiryum başlamadan hemen önce solunum yollarında
basınç 0 cm H20 dur. Bu esnada soluk tutulmuştur. Glotis açıktır. Plevra basıncı negatifir.
Transmembranöz basınç (Ptm) pozitiftir. Akciğerlerin elastik geri çekin basıncı (elastik recoil,
PL = Palv-Ppl) pozitifir. İnspirasyon boyunca çekilerek uzatılmış ve en uzun boyuna TLC
seviyesinde erişmiş olan elastik liflerde tekrar en kısa boyuna inme yönünde pozitif basınç birikmiştir.
Zorlu, maksimum güç gerektiren ekspiryum esnasında parietal plevra solunum kasları
tarafından itilir. Elastik liflerde birikmiş olan pozitif nitelikteği elastik geri çekim gücüde viseral plevrayı
hilus istikametinde küçültmeye sevk eder. Plevra basıncı ekspiryum boyunca pozitiftir. PL ve Ptm
pozitiftir.
Alveol duvarında oluşan bu itici basınç alveolü küçülmeye sevk eder ve alveol içindeki gazı
respiratuar bronşioller yönünde iter. Geniş bir yerden dar bir alana geçen gaz, solunum yollarında
sürtünerek özellikle türbülan akımın söz konusu olduğu büyük hava yollarında hızını kaybeder. Sağlıklı
erişkinde kıkırdaklı büyük hava yollarında intraplevral alandan ekstraplevral alana çıkışa yakın trakeada
intrabronşial basınç ekstrabronşial basınca (Ppl) eşit hale gelir. Bu noktaya eşit basınç noktası (EPP)
denir. Bu noktadan sonra intrabronşial basınç ekstrabronşial basınçtan düşük olacağından havayolu
çapı daralmalı ve akım durmalıdır. Ancak ekstraplevral trakea alanında ekstrabronşial basınç
(atmosferik basınca eşittir) intratorasik basınçtan düşük olduğu için hava yolu açıklığı tüm ekspiryum
boyunca korunur. Ayrıca alveol volümü küçüldükçe plevra itici basıcının etkisi artar.
.
Şekil 1. Sağlıklı erişkinde eşit basınç noktasının yeri
Akım - volüm halkasında, maksimum ekspirasyon eğrisinde ekspirasyon akımlarının pik yaptığı
noktaya (PEF) kadar akımı etkileyen faktörler; zorlu ekspirasyonda kasılan ekspirasyon kaslarının gücü,
intratorasik büyük hava yollarının çapı ve elastik liflerin geri çekim gücüdür. Eğrinin bu bölümü efora
bağımlı segment olarak tanımlanır. Maksimum ekspiryum eğrisinin ekspiratuar akımların pik yaptığı
noktadan (PEF) itibaren akımı belirleyen güçler ise hava yolu çapı (hava yolu direnci, Raw) ve elastik
geri çekim basıncı (elastic recoil)dır. Bu segment efordan bağımsızdır.
Şekil 2. Akım volüm halkasında ölçülen parametreler.
AKIM – BASINÇ İLİŞKİSİ
Vital kapasitenin farklı seviyelerinde plevra basıncı ve hava yollarındaki akım hızları eş zamanlı
olarak çizdirilebilir. Ekspirasyon esnasında plevra basıncı arttırıldığında farklı vital kapasite (VC)
seviyelerinde akım hızlarının önce yükseldiği yaklaşık plevra basıncının 9 - 10 cm H20 olduğu seviyede
pik yaptığı ve sonra VC seviyesine uygun olarak platolar çizdiği gözlenir. Bu plato noktaları akım volüm
halkasının efordan bağımsız bölümünde üst üste
gelirler.
Şekil 3 . İsovolüm basınç akım eğrisi; Bu eğri vital kapasitenin farklı seviyelerinde farklı
inspirasyon ve ekspirasyon eforlarında çizdirilebilir. (Bu eğri orta vital kapasitede çizdirilmiştir.)
Eksipirasyonda plevra basıncının (Ppl) 8 cm H20 olduğu sırada ekspirasyon akımı maksimum
seviyeye erişir. Bu noktaya kadar ekspirasyon kaslarının gücü, elastik liflerin boyu, esnekliği ve toraks
içi büyük hava yollarının çapı akım hızını belir. Bu noktadan itibaren plevra basıncının artmasında etkili
olan kas gücü akımı etkilemez. Hatta bazı kişilerde plevra basıncının arttırılması akım hızlarının efordan
bağımsız bu segmentte düşmesine de sebep olabilir. Bu hem akciğerlerde solunum azalmasına hem de
alveol gazının pozitif intratorasik basınç nedeniyle kompresyona uğramasına bağlıdır.
İnspirasyonda plevra basıncının negatifliğinin arttırılması inspirasyon akımlarının artmasına
sebep olur.
MAKSİMUM EKSPİRASYON AKIMLARINA AKCİĞERİN ELASTİK GERİ ÇEKİM GÜCÜNÜN
ETKİSİ
Akım - volüm halkasında ekspiratuar akımların en önemli belirleyicilerinden birisi elastik
liflerdir. Elastik lifler zorlu inspirasyon süresince solunum pompası tarafından genişletilerek en uzun
boyuna ulaştırılır. TLC seviyesinde elastik liflerde pozitif güç birikmiş olur. Bu pozitif güce elastik geri
çekim basıncı (elastik recoil) adını veriyoruz. Ekspirasyonun başlaması ile birlikte plevra basıncına
ilaveten elastik geri çekim basıncı alveolleri küçülmeye yönlendirir.
KOAH da alveollerin duvarında destrüksiyon söz konusudur. Bu nedenle alveol tutamaklarının
gücü azalmıştır. İnspirasyonda alveollerin ve duvarlarına yapışık bulundukları bronş-bronşiollerin
açılmasını sağlayamazlar.
Ekspiryumda alveol duvarında etkin itici basınç oluşması sağlanamaz ve solunum yolu itici
basıncı düşerse, akım hızları kısıtlanır. Maksimum ekspirasyon eğrisinin efora bağımlı bölümünde akım
hızları azalır, eğrinin efordan bağımsız bölümünde de akım hızları azalır ve konveks bir görünüm alır.
Elastik geri çekim basıncının, akım hızı üzerine meydana gelirdiği etkiye, bir birim akım hızı
değişikliğine sebep olan elastik geri çekim basıncına (∆MEF/ ∆PL) kondüktans denir.
Eşit basınç noktasının periferinde,“upstream” segmentlerindeki KOAH ait değişiklikler erken
başlamaktadır. Bu dönemde meydana gelen değişiklikleri sakin solunumda ölçtüğümüz statik
kondüktans içinde gösteremeyiz. “Upstream” segmenti hakkında bilgi dinamik kondüktans ölçümü ile
elde edilir.
İnterstisyel akciğer hastalıklarında elastik lifler esneyebilme (tekrar eski haline dönebilme)
yeteneğini kaybetmişlerdir. İnspirasyonda alveollerin genişlemesine sınırlı izin verirler (VT küçülmüş, TI
ve TE kısalmıştır). Ekspiryumda ise çok hızlı küçülürler (volüm / zaman= hız artmıştır).
MAKSİMUM İNSPİRASYON EĞRİSİ
Maksimum inspirasyon eğrisi simetrik bir eğridir. Eğrinin pik yaptığı nokta genelde ortadadır.
Rezidüel volüm noktasından itibaren inspirasyon akımlarını etkileyen güçler; inspirasyon kaslarının
gücü ve elastik liflerin esnekliğidir. İnspirasyon esnasında inspiratuar kaslar
toraks kafesini
genişletirken parietal plevrayı da beraber sürükler. Viseral plevra ise alveol duvarı elastik lifleri
tarafından aksi yönde çekilir. Plevra basıncı bu iki gücün etkisi ile inspirasyonda negatiftir. Akciğer
elastik basıncı (PL) pozitiftir.
Plevra içinde oluşan negatif basınç, alveol ve bronş-bronşiol duvarındaki elastik liflerin
boyunun uzamasına, alveol volümünün genişlemesine, havayolu çapının genişlemesine, alveol ve
bronş-bronşiol içindeki basıncın negatif olmasına yol açar. Toraks dışı solunum yollarında da iç basınç
negatiftir. Dış basınç atmosferiktir. İnspirasyon esnasında toraks dışı büyük hava yollarının açıklığını
koruyan güçler; geniohyoid, geniotiroid, tensor palatini, alae nasi gibi inspirasyonun ilk milisaniyeleri
içinde kasılan kaslardır.
Akım - volüm halkasında maksimum ekspirasyon eğrisi intratorasik, intraplevral solunum yolları
hakkında bilgi verirken, inspirasyon eğrisi ekstratorasik solunum yolları hakkında bilgi verir.
Residüel volüm seviyesinden itibaren artması beklenen akımlar bazı hastalarda artmaz. Bu
patolojik olabilecegi gibi (büyük dil, farenkis bölgesinde kitle) bazende hastanın yeterince inspiratuar
efor yapmamasından kaynaklanabilir. Hasta iyi izlenmelidir, ağızlık kontrol edilmeli, dilini öne
yöneltmesi önerilmelidir.
AKIM-VOLÜM HALKASININ TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Bilgisayar ortamında akım-volüm halkasının şeklini gözleyerek yapılacak çizimlerde daha iyi
sonuç elde edilir. Teknisyen, sakin solunumla başlanan manevrayı takiben zorlu ve hızlı inspirasyon
manevrası ile TLC seviyesine erişen kişinin hızlı ve maksimum güç sarfederek RV seviyesine kadar
ekspiryum yapmasını sağlamalıdır. Bu manevrada iyi ve hızlı yapılmış inspirasyon manevrasının önemi
büyüktür. Elastik lifler en uzun boya erişmiştir. Ekspiryum hızlı ve zorlu yapılmalı ve maksimum
ekspiratuar pik (PEF) noktasına eriştirilmelidir. TLC ile PEF arasındaki segment mümkün olduğunca dik
olmalıdır. İnspirasyon sonunda TLC seviyesine erişen hastanın bu noktada duraklamasına izin
verilmemelidir. Bu, ekspirasyon hızlarının düşmesine sebep olur. İnspirasyonu hızlı ve zorlu
ekspirasyon izlemelidir. Ekspiryum, RV seviyesine kadar maksimum efor ve hızla sürdürülmelidir.
Öksürük artefaktlarına ve RV seviyesinden önce ani düşüşlere izin verilmemelidir.
Sağlıklı genç erişkinler maksimum ekspiryum manevrasını 3-4 saniyede tamamlarlar. Ancak
bilgisayar ortamında ölçüm yapılırken maksimum ekspiryum manevrasının 6 saniyeden kısa, 12
saniyeden uzun olmamasına dikkat edilmelidir. KOAH olguları
ekspiryumu 20 saniyeye kadar
uzatabilir.Zorlu ekspiryumun astım ve KOAH olgularında 6 saniyede kesilmesi ( FEV6) FVC nin düşük
çıkmasına sebep olur.
Akım – volüm halkası ile eşzamanlı çizdirilen volüm-zaman eğrisi, akım - volüm halkası
üzerinde 1. saniyedeki zorlu ekspirasyon volümünü (FEV1) gösterme sanşını da verir. Sağlıklı erişkinde
FEV1 zorlu vital kapasitenin son %25 i içindedir. FEV1 değerinin FVC nin % 70 inde yada önce
oluşması toraks kafesi içi hava yollarında obstrüktif tipte ventilasyon kusurunun varlığını ğösterir..
Akım - volüm halkasının ekspirasyon ve inspirasyon bölümlerinde eğriler konkav olmalıdır.
KABUL EDİLEBİLİR AKIM - VOLÜM HALKASININ ÖZELLİKLERİ
Ölçümler 12 L / sn ve üstündeki akımları ölçen alette yapılmalıdır. Ölçümlerin yapıldığı alet oda
havasında, farklı konsantrasyonlarda 02, CO2, helyum bulunan ortamlarda ölçüm yapabilmelidir. Aletin
direnci düşük olmalıdır.
Aletin bulunduğu laboratuvarda düzenli kalibrasyon yapılmalı ve kaydı tutulmalıdır. Isı ve nem
kontrolü özenli olmalıdır.
Bilgisayarlı ortamlarda alet yapılan en iyi 3 testi seçer. Bu testlerde volüm olarak iki test
arasında 100 mL den ya da %5 en fazla fark olmamalıdır.
Akım açısında iki test arasında 30 L/dakikadan fazla fark olmamalıdır.
FEV1 ve FVC en iyi farklı iki testler seçilebilir.
AKIM – VOLÜM HALKASINDA ÖLÇÜLEN PARAMETRELER
Akım - volüm halkası yardımıyla VT, FVC, PEF, MEF, FEF25, FEF50, FEF75, PIF, MIF, FIF25, FIF50,
FIF75, FEF50 / FIF50, ölçülebilir. PIF, MIF, FIF25, FIF50, ve FIF75 için prediksiyon (beklenen) cetvelleri
yoktur.
AKIM-VOLÜM HALKASININ TANIDAKİ YERİ
Tanı koydurucu paternler
. İntratorasik solunum yolu darlıkları
. Ekstratorasik solunum yolu darlıkları
. fiks
. değişken-dinamik
. Restriktif-kısıtlayıcı göğüs hastalıkları
. restriktif akciğer parankim hastalıklar
. solunum kas hastalıkları
. toraks duvarı hastalıkları
. kemik
. plevra
İntratorasik obstrüksiyonun lokalizasyonu saptanması
. Helyum – oksijen solutularak elde edilen halkalar
. Maksimum ve parsiyel ekspiryum eğrilerinde isoflow-volüm karşılaştırmaları
Akım - volüm halkası ayrıca bronkodilatör ve bronkokonstriktör cevapları değerlendirmede,
egzersizin yarattığı akım kısıtlanmasını göstermede de kullanılır.
İNTRATORASİK SOLUNUM YOLU OBSTRÜKSİYONLARININ TANISINDA AKIM-VOLÜM
HALKASININ YERİ
I. YAYGIN SOLUNUM YOLU OBSTRÜKSİYONLARI
Gerek astım gerek de KOAH da periferik - küçük ve distal – ve daha büyük -proksimal solunum
yolları hastalığa iştirak etmektedir. Tutulum yaygındır.
Hastalıklarda gözlenen ilk değişiklikler maksimum ekspirasyon eğrisinde vital kapasitenin son
%25 inde izlenmekte, hastalık ilerledikçe ve özellikle ataklarda daha büyük solunum yolları da olaya
katılmakta ve vital kapasitenin ilk %25 inde de değişiklikler gözlenmektedir.
.
Şekil 4. Yaygın obstrüktif akciğer hastalıklarında akım volüm halkası.
SOLUNUM YOLU OBSTRÜKSİYONUNUN YERİ
Yaygın solunum yolu obstrüksiyonlarında obstrüksiyonun yerinin saptanması önemlidir.
KOAH’da periferik solunum yolu tutulumu hakim iken, astımlılarda tüm solunum yolları hastalığa
katılır.İnhalasyon yolu ile verilen ilaçların bazıları büyük, bazıları periferik hava yollarında etkilidir.
HELYUM – OKSİJEN KARIŞIMI İLE ELDE EDİLEN MAKSİMUM EKSPİRASYON EĞRİSİ
Bilindiği gibi büyük hava yollarında akımlar türbülan niteliktedir. Türbülen akım, akım hızını
düşürür. Büyük hava yollarında obstrüksiyonunun varlığı türbülansı arttırır ve akım hızları düşer.
Düşük dansiteli, %80 helyum ve %20 oksijen içeren gaz solutulduğunda türbülan akım
laminer akım niteliğini kazanır, akım hızları artar.
Önce oda havasında ve sonra He-02 karışımı solutulduktan sonra çizdirilen akım volüm
halkasında, maksimum ekspirasyon ergisinin FEF50 sinde akım hızları sağlıklı erişkinlerde de artar, artış
[FEF50 He-O2 – FEF50 oda / FEF50 oda X 100 ] > %20 ise akım kısıtlanması iç çapı 3 mm den
büyük hava yollarındadır.
Helyum oksijen karışımı içeren düşük dansiteli gaz karışımı periferik solunum yollarındaki
laminer akımı etkilemez. Akımlar artmaz.
Sağlıklı erişkinlerde oda havası ve He-02 karışımı ile çizdirilen maksimum ekspirasyon eğrileri
FVC nin son %10 üst üste gelir. Viskoziteye bağımlı laminer akımlar dansite değiştirilerek arttırılamaz.
Bu üst üste gelme olayına “volume iso flow” denir.
Periferik solunum yollarında yaygın obstrüksiyon söz konusu ise akımların laminer nitelik
kazandığı bu solunum yollarında akımlar He-02 karışımı ile arttırılamaz. “ volüme iso flow” segmentinin
boyu uzar, zorlu vital kapasitenin son %35 inden daha uzun bir segmenti işgal edebilir.
ASTIMIN TANI VE İZLEMİNDE AKIM-VOLÜM HALKASI
Astımın temel tanı kriter iyi bir anemnez ise de astımda akciğer fonksiyon testleri tanıda,
hastalığın şiddetinin belirlenmesinde ve tedavinin hastalığın şiddetine göre ayarlanmasında
kullanılmaktadır.
Astımda akım-volüm halkasında ilk bulgular periferik solunum yollarına ait değişiklikleri
yansıtan FEF25 te akım kısıtlanması ve kurvolineer çökmedir. Bronkodilaör sonrası normale döner.
Genelde bu dönemde FVC korunmuştur.
Ataklar sırasında FVC azalır. RV artışı ile birlikte eğri sola doğru yer değiştirir. Genel olarak
akımlar kısıtlanır.
KOAH’da AKIM-VOLÜM HALKASININ ÖNEMİ
KOAH periferik hava yollarından başlayan ancak genelde tanı konduğunda büyük hava
yollarının da hastalığa katıldığı inflamatuar bir hastalıktır.
Hastalığın erken döneminde (hafif KOAH-I) FVC korunmuş olmakla birlikte maksimum
ekspirasyon eğrisinin efordan bağımsız bölümü konveks hale dönmektedir. Bu değişiklik, periferik
solunum yollarında direnç artışı ve elastik liflerin solunum yolu açıklığını korumada yetersiz kalışının
sonucudur.
KOAH ilerledikçe parankimde ve solunum yollarında inflamasyon, destrüksiyon ve fibroz artar,
solunum yolu lümeni daralır, duvar kalınlaşır, adventisyadaki fibrozdan dolayı solunum yolu boyu
kısalır ve bronkodilatörlere cevap azalır.
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı ilerledikçe solunum yollarının etrafında var olan ve solunum
yolu açıklığını koruyan elastik lifler destrüksiyona uğrar. Solunum yolları kolay kollabe olur. Zorlu
ekspiryum esnasında toraks gaz volümü artar. Hava yollarında sakin solunum esnasında oluşan
ekspiryum hızından daha düşük akım hızına zorlu ekspiryumda erişir. Zorlu maksimum ekspiryumda
akım hızlarının düştüğü bu segmente (“flow limited” – kısıtlanmış akım) segmenti adı verilir. Bu tip
akım volüm halkasının gözlendiği KOAH da dispne küçük eforlarda hatta istirahatte de belirgindir.
FEV1 nin nisbeten iyi olduğu ancak dispne yakınmasının fazla olduğu olgularda FEV1 ile dispne
arasında güçlü korelasyon kurulamamıştır. Ancak kısıtlanmış akım segmenti ile dispne arasında daha
güçlü ilişki bulunmuştur .
KOAH’ da periferik küçük çaplı solunum yollarında başlayan hastalık zamanla büyük hava
yollarını da etkiler. Parankimde destrüksiyon artar.
KOAH sistemik bir hastalıktır. Çizgili kaslarda inflamasyon vardır. Çizgili kaslarda proteazlar ve
oksidanlar artmış, proteaz inhibitörleri ve antiaksidanlar azalmıştır. Toraks kafesinin çizgili hastalarında
Tip II lif yoğunluğu artmıştır. Diyafram kasının anatomisi bozulmuştur. Kaudal istikamette yer
değiştirmiştir. Sağ-sol yanı ile ön arka diametri birbirine eşit hale gelmiştir. Diyaframın yapıştığı kotların
pozisyonu değişmiştir.
Tüm bu değişikliklerin sonucunda ileri evre KOAH olgularında maksimum ekspirasyon eğrisinin
efora bağlı bölümünde, FVC ilk %25’in deki akım hızlarında da düşme izlenir.
Çizgili kasların ekspiryumdaki gücü azaldığı gibi yüksek FRC seviyesinde artmış “intrinsic
positive end expiratory pressure, iPEEP, PEEP oto” e karşı solunum yapan inspiratuar kasların da etkin
inspiratuar güç oluşturulamayacağı doğrudur. Şiddetli ileri evre KOAH (III) olgularında maksimum
inspiratuar akım hızları da düşmüştür.
Yaygın hava yolu hastalıklarının tetkikinde gözlenen tanı koydurucu bir akım volüm eğriside
şekilde gözlenmektedir. Yaygın amfizem komponentinin hakim olduğu KOAH olgularında tek akciğer
transplantasyonu yapıldığında ve ana bronşlardan birinde tıkayıcı nitelikte tümor olduğunda izlenir.
Farklı nitelikte dolan ve boşalan akciğerlere karşılık gelmektedir.
II. LOKAL SOLUNUM YOLU DARLIĞI
İntratorasik solunum yolu darlığında akım kısıtlanması ekspiryumdadır. Toraks kafesi içinde yer
alan trakea ve birfukasyon hizasındaki değişken, dinamik tıkayıcı lezyonlarda maksimum ekspirasyon
eğrisinde akım kısıtlanması efora bağımlı segmentte başlar,
FEF25, MEF, PEF hızla azalır. Orta
akımlarda plato gözlenir. FEF 50 / FIF 50 < 1 dir.
Oda havasında çizdirilen akım volüm halkasından sonra %80 helyum -20 oksijen gazı içeren
karışımdan sonra FEF50 de artış meydana geliyorsa, akımın kısıtlandığı segment büyük hava
yollarındadır.
İntratorasik segmentte ki lezyon çevre dokularda infiltrasyon ile birlikte ise solunum yolunun
açıklığı inspirasyon esnasında da artmayacaktır. Böyle fiks lezyonlarda akım volüm halkasının hem
ekspiryum hemde inspiryum kısmında akım kısıtlıdır.
Şekil 5. Ekstratorasik ve intratorasik solunum yolu darlıklarında akım volüm halkası.
EKSTRATORASİK SOLUNUM YOLU DARLIKLARINDA AKIM - VOLÜM HALKASI
Ekspiryum süresinde ekstratorasik solunum yollarında iç basınç pozitiftir. İnspirasyonda ise
solunum yolu iç basıncı negatiftir. Kollabe olma meylindedir. Lümende daraltıcı lezyonlar, duvar
lezyonları solunum yolu çapını etkiler, solunum yolu direnç yükselir, inspirasyon akımları azalır.
Ekstratorasik solunum yolu dışındaki patolojilerde solunum yolu açıklığını etkiliyebilir. Troid
kitlesinde artış (yaygın hipertrofi, hiperplazi ve nodüller) solunum yolu açıklığını sağlayan kaslara artan
bir yük getirir. Bunun yeterince karşılanamaması inspirasyon akımlarını kısıtlar.
Solunum yolu açıklığını sağlayan kasları etkileyen nöromüsküler hastalıklarda inspirasyon
akımları kısıtlanır.
Ekstratorasik solunum yollarındaki patolojilere tanı koymada akım volüm halkasının inspirasyon
bölümü yardımcı olur. İnspirasyon akımları 2L/dak civarına kadar azalır, düz bir plato çizerler. FEF50 /
FIF50 > 1 dir.
Ekstratorasik kısıtlayıcı olay fiks nitelik kazanmış ise intratorasik lezyonlarda olduğu gibi
halkanın hem inspirasyon hem ekspirasyon akımları kısıtlar.
Lokal intratorasik ve ekstratorasik akım kısıtlamalarında akım-volüm halkasında bazen volümü
300 mL yi aşmayan titreşimler gözlenir. Bunlara “saw-tooth, testere dişi paterni” adı verilir. Nedeni
kesin bilinmemekte birlikte solunum yolu arka duvarının stabil olmamasına bağlanmaktadır.
SOLUNUM KAS YORGUNLUĞUNDA AKIM -VOLÜM HALKASI
Solunum kas yorgunluğu ve nöromüsküler problemlerde akım-volüm halkasında öncelikle efora
bağımlı bölümlerde akımın kısıtlandığı gözlenir. Maksimum ekspiryum eğrisinde FEF 25 ve MEF
akımların azalır ve maksimum inspirasyon eğrisinde MIF akımlar kısıtlanır. Düşük akımlı böyle bir akım
– volüm halkasının çizdirildiği kişi öksürtülürse, öksürükle ilgili olarak ekspirasyonda oluşması
beklenen pikler çok zayıf olur ve çoğu kez de olmaz.
Akım-volüm halkasında akım kısıtlanmasının izlendiği kas hastalarında maksimum inspiratuar
ve ekspiratuar basınçların ölçülmesi kas hastaları için non-invazif takip yöntemidir.
RESTRİKTİF AKCİĞER HASTALIKLARINDA AKIM - VOLÜM HALKASI
Restriktif akciğer hastalıklarında vital kapasite ve TLC azalmıştır. Solunum yolları açıktır. Bu
nedenle akımları kısıtlanmamıştır. Vital kapasitenin ve TLC nin azalmasının nedeni geri çekim elastik
basıncının artması, akciğerlerin esnekliğinin azalmasıdır.
Akım-volüm halkası sağlıklı erişkinden elde edilen akım-volüm halkasın küçük bir modelidir.
Şekil 6. Restriktif akciğer hastalklarında akım volüm halkası.
Histiositoz X, lenfanjiomyomatoz ve bazı sarkoidoz olgularında solunum yolu hastalığıda temel
hastalığa eşlik eder, bu durumda FVC küçük olmasına rağmen TLC artmış, akımlar ise kısıtlanmıştır.
Kombine tipte ventilasyon kusuru söz konusudur.
DİNAMİK AŞIRI HAVALANMANIN İZLENMESİ
Yaygın intratorasik solunum yolu hastalıklarında hastaların temel yakınması nefes darlığıdır.
Yakınmalar eforla artmaktadır. Egzersiz testleri ile bunun seviyesini saptamak, değerlendirmek
mümkündür. İstirahatte ve egzersizde çizdirilen akım volüm halkaları da akımın kısıtlanma seviyesini
ğösterir.
Sağlıklı erişkinde sakin solunumda ki akım volüm halkası ile maksimum egzersiz esnasında ki,
solunum dinamiği hakkında oldukça fazla bilgi verir.
Sağlıklı erişkin maksimum egzersiz yaparken soluk volümünü (VT) arttırır. Egzersiz esnasındaki
soluk volümü; istirahat soluk volümü, ekspiratuar rezerv volüm ve inspiratuar rezerv volümün bir
bölümünden oluşur.
İleri evre (IIB-III) KOAH olgularında ve özellikle elastik lif destrüksiyonunun fazla olduğu
olgularda istirahat esnasındaki akım volüm halkasındaki ekspiratuar akımlar, maksimum ekspirasyon
esnasındaki akımlardan büyüktür. Bu hastaların maksimum egzersizdeki akım volüm halkaları,
istirahatteki halka üstüne çizdirildiğinde maksimum egzersizdeki soluk volüm halkasının sakin
solunumdakine göre sola kaydığı görülür. Maksimum egzersiz esnasındaki soluk volümü, sakin soluk
volümüne, inspiratuvar rezerv volümden bir miktar eklenerek oluşmuşur.
Sağlıklı erişkinde maksimum egzersiz esnasında inspirasyon kapasitesi (IC) artar ve kişi daha
küçük volümlerde daha düşük FRC seviyesinde solur. Egzersiz esnasında ekspiratuar rezerv volüm
azaltılarak, eksirasyon sonundaki akciğerlerdeki gaz volümünün artması engellenir.
KOAH olgularında maksimum egzersiz esnasında IC azalır. Ekspiratuar volüm artar. Ekspiryum
sonunda akciğerlerdeki gaz volümü (end expiratory lung volüm-EELV) artar. Bu diyaframların
hareketini daha güçleştirir.
KOAH’da maksimum egzersiz esnasında ekspiratuar akımlar artmamaktadır.
KOAH’da sakin solunumda çizdirilen akım volüm halkasındaki akımlar maksimum
ekspirasyonda çizdirilen akımlarda daha fazla ise bu olgularda dinamik akım kısıtlanması vardır. Bu tip
KOAH olgularında FVC korunmuş dahi olsa eforda dispne yaşam kalitesini etkiliyecektir.
.
Şekil 7. KOAH olgularında dinamik aşırı havalanma bulguları.
KOAH olgularında hastalığın şiddeti arttıkça dinamik hiperenflasyon gerçekleşir. Ekspirasyon
sonunda akciğerde artan gaz volümü inspirasyon kas aktivitesinin etkinliğini azaltır. Şiddetli KOAH da
hipoksi ve hiperkarbi çizgili solunum kaslarının etkin kasılabilirliğini azaltır. Bu olgularda kas liflerinin
yapısıda değişmiştir. Aşırı havalanma toraks kafesinin anatomik yapısını değiştirmiştir.İleri evre KOAH
olgularında inspiratuar akımlar kısıtlanır.
İnspiratuar çizgili kasların etkin kasılmaması inspirasyonda hava yollarının etkin açılmamasına,
inspiratuar akımların düşmesine sebep olur.
İnspirasyonda hava yolları yeterince açılmaması solunum yolu direncinin ekspiryumun
başından itibaren yüksek olmasına, ekspiryum sonu pozitif basıncın (iPEEP, PEEP oto) yükselmesine,
FRC nin artıp IC düşmesine yol açar.
.
EKSPİRASYON AKIMLARINDAKİ KISITLANMANIN SAPTANMASI
Sağlıklı erişkinde ekspiryum esnasında alveol içi basınç pozitif iken ağız içi basıncı atmosfer
seviyesindedir. Yaygın obstrüktif tipte vantilasyon kusurlarında, özellikle KOAH’da alveol duvasındaki
itici basınç azalmıştır. Alveollerin tutamaklarını oluşturan elastik lifler destrüksiyona uğramıştır. Çizgili
kasların kasılma gücü azalmıştır. Solunum yollarında darlık direnci ve sürtünmeyi arttırır. Solunum
yolunda akım kısıtlanır.
Sağlıklı erişkinde ağız içi basıncı -5 cm H20 ‘na düşürüldüğünde ekspiratuar akımlar artar.
KOAH olgularında akım kısıtlanmış ve bu kısıtlanma özellikle elastik liflerin destrüksiyonuna ait
ise, - elastik lifler yıkılmış ise solunum yolu açıklığı korunamaz, solunum yolu kollabe olur-, ağız içine
negatif basınç (NEP) uygulandığında ekspiratuar basınçlar artmaz.
Ağız içine negatif basınç uygulanması ekstratorasik solunum yolları çevresindeki kasların
kasılabilirliğini arttırır ve kollapsı önler, itici basıncın artışında bununda rolü olabilir (1).
Bu tetkik (NEP) basit, tekrarlanabilir, sakin solunumda uygulandığı içinde adaptasyon problemi
yaratmaz.
Nefes darlığı ile FEV1 arasındaki zayıf korelasyona karşılık nefes darlığı ile NEP arasında güçlü
korelasyon vardır.
AKCİĞER VOLÜMLERİ
Akciğer volümleri düzenli ölçülmesi gereken ancak rutinde kullanmadığımız parametrelerdir.
Komplians gibi ölçümü güç olan parametrelere ait bilgileri yansıtmaları nedeniyle önemlidirler.
Akciğerlerin esnekliği azalmış katılaşmış ise difüz akciğer fibrozunda olduğu gibi, TLC azalmıştır. Yaygın
elastik lif yıkımının olduğu amfizem, KOAH olgularında ise TLC artmıştır. Tüm bu bilğilere erişmenin
yolu volümlerin ölçülmesinden geçer.
Fonksiyonel rezidüel kapasite (FRC); Sakin solunum esnasında ekspirasyonun sonunda
akciğerlerdeki gaz volümüdür. FRC, ekspiryum sonu akciğer volümüne (EELV) denktir. Kapasite
terimindende anlaşılacağı gibi iki volümden oluşmaktadır; Ekspiratuar rezeru volüm (ERV) ve rezidüel
volüm (RV). FRC seviyesinde akciğerlerin elastik geri çekim basıncı (elastik recoil, toraks duvarı elastik
basıncı) negatiftir. Dengeledikleri nokta FRC seviyesidir.
Sağlıklı erişkinde FRC, TLC nin yaklaşık %50 sidir.
Yaygın obstrüktif akciğer hastalarında astım, KOAH ‘da FRC artmıştır. Bu hastalar yüksek
volümlerde solunum yaparlar. Birim basınç (∆P) artışına karşılık sağlıklı erişkine göre daha düşük
volüm artışı (∆V) oluştururlar. Sakin solunumda düşük soluk volümü (VT) ile dakika ventilasyonunun
karşılanması için daha sık nefes alıp verirler.
VE = VT x f
VT ↓
VE = VT x f (↑)
Solunum frekansının arttırılabilmesi içinde solunum kasları daha sık kasılırlar, daha fazla
oksijen tüketir ve daha fazla karbondioksit üretirler.
Yaygın solunum yolu darlıklarında f artışı, inspirasyon ve ekspirasyon süresinin sağlıklı erişkine
göre kısalmasına ve inspirasyon süresininde ekspirasyona göre daha da kısa olmasına sebep olur.
Ekspiryum süresinin kısalığı alveollerdeki gazın iyi boşalamamasına sebep olur. Bir sonraki
inspirasyonda alveolde artmış rezidüel gazdan dolayı yeterince gaz alveole dolamaz. Alveoller hızla
gergin hale gelir. İnspirasyon kısa sürer. Ekspirasyon esnasında alveol gazının boşaltılamaması alveol
PA 02 düşürür.
içindeki PA C02 yi yükseltir. Alveol içindeki C02 yüksek olması
PA 02
= (760-47) 0.21 – PA C02
R
= 713. 0.21 – 80
0.8
= 150 – 100 = 50 mm Hg
FRC
saf
difüz
interisyel
akciğer
hastalarında
azalmıştır.
Sarkoidoz,
lenfanjioliomyomatoz, Histioşıtoz X hastalıklarda solunum yolu darlıkları ile birlikte olduğunda FRC
artar. Akciğer ödeminde, yaygın pnömonilerde de FRC, RV ve TLC azalır.
Total akciğer kapasitesi (TLC); Derin, zorlu bir inspirasyonun sonunda akciğerlerde
bırakan Total akciğer kapasitesi seviyesinde akciğerlerin elastik lifleri en uzun boyuna erişmiştir.
Sistemi hilusa doğru küçültme potansiyeline sahiptir. Solunum inspiratuar kasları ise toraks duvarını ve
akciğerleri en geniş boyutuna eriştirmiştir ve dış dünyaya doğru çekmektedir. Bu seviyede diyafram ve
yardımcı solunum kas liflerinin boyu en kısa boyuna erişmiştir.
Yaygın hava yolu hastalıklarında, astım krizinde KOAH ‘da, amfizemde TLC artmıştır.
Lokal hava hapsinin “air trapping” olduğu olgularda FVC azalmıştır, FRC ve RV artmıştır. Ancak
TLC normale yakın olabilir. Aşırı havalanmanın olduğu amfizem ve KOAH olgularında FRC ve RV artışı
ile birlikte başlangıçta FVC korunmuş olabilir, bu olgularda TLC artmıştır. Hava hapsinin olduğu
olgularda RV/TLC oranı çok artmış iken, aşırı havalanmanın olduğu olgularda RV/TLC oranı daha az
artmıştır.
Akciğer fibrozunda akciğerlerin esnekliği azalmıştır. Elastik geri çekim basıncı artmıştır:
Alveoller kısa sürede hızla boşalırlar. Total akciğer kapasitesi azalmıştır. TLC ödem, atelektazi, yer
kaplayan tümöral oluşumlarda da azalır. Plevra sıvıları, pnömotoraks, toraks deformiteleri TLC’yi
azaltır.
Rezidüel volüm (RV): Zorlu ve derin bir ekspiryumdan sonra akciğerlerde kalan ve normal
koşullarda akciğerlerden çıkartılamayan gaz volümüdür. Sağlıklı erişkinde TLC nin %25 - %30 ‘unu
oluşturur. Yaşlılıkla birlikte hafifçe artar.
KOAH olgularında, obezitede, akciğer fibrozunda ve solunum kas güçsüzlüğünde artar.
Sağlıklı bir erişkinde RV/TLC oranı %35-40’ın altında, %20 ile %35 arasındadır. KOAH
olgularında RV/TLC oranı artar. FVC azaldığı hastalıklarda azalır.
Tüm akciğer volümleri TLC, RV ve FRC yatar pozisyonda azalır. En fazla azalan FRC ‘dir. Yatar
pozisyonda olma VC de 200 mL civarında azalmaya sebep olur. Diyafram paralizisi, kas hastalıkları,
KOAH’daki solunum kas güçsüzlügünde de VC azalır. FVC ve VC de yatar pozisyonda %25 ve üstünde
azalmanın olması yukardaki patolojileri akla getirmelidir.
Obezlerde RV azaldığı gibi ekspiratuar rezerv volum (ERV) de azalmıştır. Yatar pozisyonda ERV
ve VC daha da azalır.
FRC, TLC, RV VE TOTAL TORAKS GAZ VOLÜMLERİNİN ÖLÇÜMÜ
FRC ve TLC direkt olarak ölçülen volümlerdir. RV indirekt olarak ölçülür. FRC ölçümünde ERV
çıkartıldığında RV elde edilir.
1. Kapalı-devirli (çok soluklu helyum dilüsyon) Metodu; Bu metod basittir, nisbeten ucuzdur.
Basit spirometrik testlerle IC, E RV ölçülmüş ise FRC ölçümünü takiben tüm volümler (RV,
TLC) hesaplanabilir.
2. Açık- devirli (çok soluklu nitrogen arınma) metodu; Basittir, nisbeten ucuzdur. FRC
ölçümünü takiben basit spirometrik ölçümle elde edilmiş olan IC ve ERV yardımıyla RV ve
TLC hesaplanabilir.
3. Tek soluk nitrojen arındırma metodu TLC ölçümünde kullanılır.
4. Tek soluk helyum dilüsyon metodu; Difüzyon testinin bir bölümünde volümleri ölçmek için
kullanılır. TLC ölçülür.
5. Pletismografik metot: Torakstaki tüm gaz volümünün (VTG) ölçülmesini sağlar. Solunum
yollarındaki dağılımdan etkilenmez. Pletismografik ölçüm ile elde edilen VTG ile diğer
metodlarla ölçülen TLC arasındaki fark bül, kist gibi hava hapsinin olduğu alanları verir. Bu
metod pahalı ekipman gerektirir.
6. Radyolojik olarak akciğer volüm hesabı; PA ve lateral akciğer grafileri yardımı ile TLC
ölçülebilir. Kompüterize tomografide aynı mantıkla sonuç verebilir.
AÇIK – DEVİRLİ VOLÜM ÖLÇÜMÜ (ÇOK SOLUK NİTROJEN ARINMA-MULTİPLE-BREATH
NİTROJEN WASHOUT)
Bu metodun ana felsefesi akciğer havasında %75-80 oranında bulunan N2 nin
akciğerlerden arınması ve arınan gaz volümünün ölçümüdür. Bu işlem esnasında %100 O2 verebilecek
oksijen kaynağına bir spirometreye (flow ve volüm kaydı yapabilmeli) nitrojen analizörüne ve
akciğerlerden uzaklaşan nitrojen ve gaz volümünü kaydeden bir yazıcıya ihtiyaç vardır.
Hasta oturur pozisyonda, burun mandalla kapatılmış şekilde sisteme bağlanır. Sistemde
kacağın olmaması kadar sisteme oda havasının girmemesi de önemlidir. Hasta sakin soluk alıp verir,
nitrojen analizoründe nitrojen % 1-1,5 seviyesine inene kadar hasta solumayı sürdürür. Bu süre
ortalama 7-8 dakika kadardır.
Nitrojen trasesinde düzenli bir iniş izlenmelidir. Ani nitrojen artışı sisteme dışarıdan oda
havasının katıldığı anlamına gelir. Böyle bir test değerlendirilmemelidir. Testin sonunda elde edilen
volüm FRC dir. Bunun hesabının yapılabilmesi için;
FA N2 alveol 1 = Alveol gazında ilk ölçülen N2 fraksiyonu
FA N2 alveol 2 = Alveol gazında son ölçülen N2 fraksiyonu
Ekspire edilen gaz volümü ve
FE N2 final: Ekspire edilen gaz volümündeki N2 fraksiyonu
Doku ve kandan uzaklaştırılan N2 volümü bilinmelidir
.
İlk dört değer sistem tarafından ölçülür. Doku / kan nitrojen volümü hesaplanır. Bir dakika
oksijen alımı esnasında yaklaşık 30-40 mL N2 doku / kandan uzaklaşır.
N2 doku / kan: 0,04 x T (testin süresi, dak)
FRC= FE N2 final x Ekspirasyon volümü – N2 doku / kan
FA N2 alveol 1 – FA N2 alveol 2
FRC elde edildikten sonra BTPS (nemle doymuş, basınç ve vücut ısısı ile düzeltilmiş,Body
Temparature and Pressure Saturated with water vapor) değerlerine göre düzeltme yapılır. Sonra,
RV = FRC – ERV
TLC = FRC +IC
TLC = FVC + RV hesaplamaları yapılır.
Ancak günümüz laboratuarlarında sık kullanılan test değildir. Difüzyon testi için helyumun
laboratuvarlarda bulunuyor olması, helyumun kullanıldığı volüm ölçümlerine itibar edilmesine sebep
olmuştur.
KAPALI – DEVİRLİ VOLÜM ÖLÇÜM METODU (ÇOK SOLUKLU HELYUM DİLÜSYON)
Bu metodun temel felsefesi volümü ve dansitesi bilinen bir gazın dilüsyonu yardımıyla
bilinmiyen bir volümün hesaplanabilmesidir. Volümü bilinen ve oda havası içeren bir spirometreye inert
gaz olarak helyum (He) eklenir.
Helyum konsantrasyonunun %10 civarında olması sağlanır.
Helyum dilüsyon metodunun uygulandığı kapalı tekrar solumalı sistemde helyum ve 02
kaynağı, C02 absorbe edici sistem, ölçümlerin yapıldığı spirometre, nemi absorbe eden sistem ve
helyum konsantrasyonunu ölçen sistemler bulunmalıdır. Hasta burnu kapalı olarak sisteme oturur
pozisyonda bağlanır (Şekil 1).
Hasta 02 ve He mu kapalı sistemden solur. Helyum konsantrasyonunun ölçüldüğü cihazda
helyum konsantrasyonunun sabit kaldığı noktada ölçüm sonlandırılır. Sonuçların değerlendirilebilmesi
için;
• Spirometrede kaçak olmamalıdır.
• Ölçüm başlamadan önce helyum ölçerde helyum stabil olmalıdır.
• Düzenli soluk volümünde solunum yapılmalıdır
• Test, helyum konsantrasyonunda son 30 saniye içinde % 0,02 den fazla
konsantrasyon oynaması olmayana kadar devam ettirilmelidir. Toplam test süresi 10
dakikayı geçmemelidir.
Spirometredeki He
karışımı
Düzenli
Soluma
Dengeleme
x spirometre volümü
FRC= %He başlangıç - %He son
%He son
Şekil 8. Helyum dilüsyon metodu ile FRC ölçümü.
Helyum dilüsyon metodu tekrar edilecek ise iki test arasındaki süre 5 dakikadan az
olmamalıdır.
PLETİSMOGRAFİK TORAKS GAZ VOLÜMÜ ÖLÇÜMÜ
Toraks kafesi içinde solunum yolları ile iştirakli olan ve olmayan tüm gaz volümlerini ölçer.
Toraks gaz volümü ölçümü sakin solunum esnasında ekspirasyon sonunda yapılır. Böylece FRC
ölçülmüş olur.
Bu ölçüm pletismografın olduğu ünitelerde yapılabir. Kabin kapısı kapandığında kapalı bir
sistem haline gelen kabinde volüm, basınç ve akım değişiklikleri uygun ölçücülerle saptanır ve
bilgisayar ortamında kaydedilir.
Kapalı bir sistemde akım olmadığında (inspirasyon sonu ve ekspirasyon sonu) ağız içi basıncı
alveol basıncına eşittir. Agız içi basıncındaki değişiklikler ölçülür. Kabin basıncındaki değişiklikler
kaydedilir. Ayrıca hava akımı değişiklikleri ve volümlerde kaydedilir.
Pletismograf kabinine yerleştirilen kişi sisteme, oturur pozisyonda burnu kapalı olarak
bağlandıktan sonra yavaş ve yüzeyel olarak solurken (panting) elektrikli bir kapatıcı (shutter) yardımı
ile akım kesilir. Ağız içinde ölçülen basınç teorik olarak alveol basıncını yansıtır. Ağız içi basıncı ile eş
zamanlı olarak ölçülen akım ve kabin basıncı değişiklikleri sırası ile y ve x eksenine kaydedilir.
Ağız içi basınç değişikliği (∆P) alveol basıncının verirken, volüm değişikliği (∆V) ise alveol
volümünü verir. ∆P/∆V ise sisteminin VTG için eğimini (λV TG) yansıtır.
PB
VTG = ________________ X
λVTG
P kabin kalibrasyon
_______________________X K
P ağız kalibrasyon
PB ; neme doymuş ortamdaki barometrik basınç
∆λVTG; ∆P / ∆V eğimi
P kabin kalibrasyonu; kabindeki basıncı ölçen “transducer” ın kalibrasyon faktörü
P ağız kalibrasyonu; ağız basıncını ölçen “transducer” ın kalibrasyon faktörü
K: düzeltme kat sayısı
VTG ölçümü ekspirasyonun sonunda ölçülmüş ise FRC ye denktir.
Şekil 9. Pletismografik olarak FRC ölçümü.
FRC x alveol basıncı (atmosferik basınç) = (alveol basıncı - ∆P) (FRC + ∆V)
V1 P1 = (P1 - ∆P) ( V1 + ∆V)
P1V1= P1 V1 – V1∆P + P1∆V- ∆P∆V
∆P∆V çok küçüktür ihmal edilebilinir.
V1P1=PIVI - PI∆V+VI∆P
VI∆P= PI∆V
VI(FRC)= PI ∆V
∆P
FRC= VTG(Ekspirasyon sonu)
=
(Alveol basıncı)
x
λ ∆P/∆V (1)
FRC elde edildikten sonra (Şekil 2) spiromerik ölçümden elde edilen IC ve ERV yardımıyla
RV= FRC – ERV
TLC= FRC + IC elde edilir.
İnert gaz olan helyumla yapılan ölçümlerde sorun solunum yollarının obstrüksiyonu ile
seyreden hastalıklarda helyumun iyi vantile etmeyen akciğer alanlarına yeterince dağılmamasıdır.
Amfizem alanları, büller ve kistler, ölçüm dışı kalabilirler.
Difüzyon ölçümü esnasında tek soluk helyum dilusyon metoduyla alveoler volüm (VA)
ölçümünde de benzer sorun söz konusudur. Metodun eksikliklerine rağmen pletismografin olmadığı
laboratuvarlarda kullanılır. Ayrıca kapalı yer korkusu olan hastalar içinde uygun bir metodtur. Sık
spirometri yapılan hastalarda uyum problemi yaşanmaz.
Pletismograf her laboratuvarda yoktur.Ayrıca bu metoda; yüzeyel ve yavaş solunum (panting)
yaparken solunum yollarındaki direnç yükselebilir. Özellikle şiddetli KOAH’da bu mümkündür. Bu
durumda volüm, basınç ve özellikle akım hızlarındaki değişiklikler etkilenecektir.
Pletismografik metodla ölçülen VTG (FRC) her zaman helyum dilüsyon ve N2 arınma
metodundan büyüktür. Çünkü atmosferle bağlantılı ve bağlantısız gaz volümü ölçülmüştür.
FRC pletismograf – FRC (He veya N2)
hacmini verir.
farkı akciğerlerde ki kist, bül gibi oluşumlardaki gaz
FRC pletismograf / FRC (He-N2) sağlıklı erişkinde 1’e yakındır. Bu değer 1 den büyükse ve
fark 1L ve üstünde ise bu hava hapsi alanı cerrahi olarak çıkartılabilir. Lokal bül yada üst akciğer
alanında ve efor kısıtlamasına sebep olan amfizemli lezyonlarda volüm azaltıcı cerrahi (AVAC)
yapılabilir.
Pletismografik ölçümde FRC beklenenden fazla çıktığında hızlı ve yüzeyel solunum yapılmış
olabilir.
GAZ DAĞILIMI ve GAZ DAĞILIMININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Sağlıklı bir erişkinde dahi gaz dağılımının akciğerlerde denk dağılmadığını bilmekteyiz.
Ayakta duran ortalama boyda bir kişide akciğerlerin apeks-taban arasındaki yüksekliği yaklaşık
30 cm dır. Yer çekimi nedeniyle diyafram aktif olarak kasıldığında akciğerin tabanında diyaframın
çekici-itici gücüne yer çekiminin etkisi de eklenir. Tabandaki plevra basıncına göre üst akciğer
alanlarındaki plevra basıncı daha da negatiftir. Her 10 cm yükseldikçe plevra basıncı 2,5 cm H20 düşer.
Apeks ile taban arasında yaklaşık – 7,5 cm H20 kadar fark vardır..
Ayakta duran bir insanda tabandaki ve apeksteki elastik lifler benzer elastik geri çekim gücüne
maruz kalmazlar. Basınç volüm eğrisinde apeksteki bir alveolün çevresindeki elastik lif ile akciğerlerin
tabanına yakın bir alveolün duvarındaki elastik lif karşılaştırıldığında tabandaki elastik lifler 1 birim
basınç değişikliğinde daha fazla volüm değişikliği meydana getirecek şekilde uzarlar.
Ekspiryumda akciğer tabanındaki alveoller solunum kaslarının güçüne ilaveten en büyük
boyuna erişmiş elastik liflerin potansiyel itici gücü ile itilirler. Plevra basıncının negatifliği azalmıştır.
Ekspiryum sonunda bu alveoller rezidüel volüm seviyesine kadar küçülürler.
Oturur pozisyonda sağlıklı bir kişide tabana göre her 1 cm yükseklik artışında plevra içi basıncı
0,25 cm H20 azalır. 10 cm de – 2,5 cm H20 azalmış olur.
Akciğerlerin apekslerinde plevra basıncı ekspiryumda tabana göre – 7,5 cm daha düşüktür.
Elastik lifler plevra tarafından dışa doğru çekilmektedir. Bu durumda ekspiryum tamamlandığında
apekslerdeki alveollerde volüm çok küçülmemiştir. Bazaldaki alveollere göre içlerindeki rezidüel volüm
fazladır (Şekil 10).
Şekil 10. Sağlıklı erişkinde akçiğerlerde gaz dağılımı denksizdir.
Plevra basıncı
TLC
-40 cm H2O
Plevra basıncı
FRC
-10 cm H2O
Plevra basıncı
RV
-4 cm H2O
Yeni bir inspirasyon periyodunda bazaldeki alveoller en küçük FRC seviyesinden başlarken,
apeksteki alveoller daha büyük FRC seviyesinden volüm artışına başlarlar. En büyük volüme eriştikleri
inspirasyon sonunda bazaldeki volüm artışı (∆V) apekstekinden daha fazla olur.
TLC seviyesinde akciğerlerdeki tüm alveollerin volümü birbirine denktir.
FRC ve RV seviyesinde apekski alveoller daha şişkindirler ve daha fazla gaz içerirler.
Apekste alveoller şişkin ve gergindir. Bu alveollerin çevresindeki solunum yollarının açıklığını
sağlayan elastik lifler solunum yolunun açık kalmasına yardım etmektedir.
Akciğer tabanlarında RV seviyesinde plevra basıncı pozitifir. Elastik geri çekim basıncı pozitiftir.
Tabandaki solunum yolları bu iki gücün etkisi ile rezidüel volüm seviyesinde kapanırlar.
Kişi yatar pozisyona geçtiğinde apeks ile tabandaki alveollerin ve solunum yollarının davranışı
birbiren benzer. Akciğerlerin yatağa yakın bölümü taban, üstte kalan bölümü ise apeks gibidir. Ancak
yatağa yakın bölümü diyaframdan etkilenmez.
Sağlıklı bir kişi sakin solunumda FRC seviyesinde solunum yapar. Bu seviyede inspirasyona
başladığında bazaldeki plevra basıncı – 2,5 cm H20 iken apekste -10 cm H20 civarındadır. Bazallerdeki
alveoller düşük volümlerde (düşük FRC) seviyesinde inspirasyona başladığında bir birim basınç artışıyla
(∆P) meydana gelen alveol volüm artışı (∆V) büyüktür. ∆V/∆P= Komplianstır. Bazallerdeki alveollerin
kompliansı yüksektir. Kolaylıkla volüm artışı gösterirler.
Plevra basıncı
FRC
-10 cm H2O
Şekil 11. FRC seviyesinde bazaldeki alveollerin kompliansı tepedekilerden fazladır (5).
Aynı akciğerde apeksteki alveollerin FRC daha yüksektir. Yüksek volümlerde bir birim basınç
artışı (∆P) ile daha az volüm artışı (∆V) elde edilir. Apekslerdeki alveollerin kompliansı düşüktür (Şekil
11 ).
Sağlıklı bir erişkinde RV seviyesinde inspirasyona başlandığında bazallerdeki solunum yolları
kapalıdır. Önce solunum yollarının açık olduğu apekslerdeki alveoller dolmaya başlar. Bazallerdeki
solunum yollarını açacak basınç oluştuğunda bazallerdeki alveoller dolmaya başlar (Şekil 12).
Plevra basıncı
RV
-4 cm H2O
Şekil 12. RV seviyesinde inspirasyona başlandığında önce solunum yollarının açık olduğu alveoller
yani üst akciğer alanlarındakiler dolmaya başlar. Akciğer bazallerindeki solunum yollarını açabilecek
plevra içi negatif basınç oluştuğunda bazaldeki alveoller dolmaya başlar.
RV seviyesinde yani düşük akciğer volümlerinde solunum yollarının kapanması önemli bir
fizyolojik olaydır. Şişmanlık gibi olaylarda bazaldeki alveollerin kapalı olmasında önemli rol oynar.
Morbit obezlerde sakin solunum esnasında dahi bu alveoller kapanır. Bazaldeki alveoller kapanır,
perfüzyon sürerse arterial hipoksemi ortaya çıkar.
Akciğerlerde alveoller ile bronşioller arasındaki bağlantının farklı olması da akciğerlerdeki gaz
dağılımını denksiz kılar. Bazı alveoller önce birbirine bağlıdırlar ve bir tanesi bronşiolle ilişkilidir. Bu
alveollere seri bağlı alveoller denir. Bronşiolden uzakta periferde olan alveol daha az ventile eder.
Alveoller seri bağlandıkları gibi birbirine paralel, iki ayrı bronşiole de bağlı olabilir. İki bronşiol
ise tek bir bronşiolden ayrılmıştır. Bu tip alveol bağlantısına paralel bağlı alveoller denir. Alveollerin
duvar elastisitilerinin farklı oluşu ve bağlı bulundukları bronşiollerin çaplarının farklı oluşu alveollerin
farklı sürede dolmasına ve boşalmasına sebep olur. Bu tip alveollerin “time constant ‘ları- dolma
zamanları” farklıdır.
Sağlıklı kişilerde alveol gazının yaklaşık %79 ‘u nitrojen %21’i oksijen ve %0,3 ü
karbondioksittir.
Sağlıklı erişkin kişiye 7 dakika boyunca %100 oksijen soluttuktan sonra ekspirasyon sonunda
akciğerlerde ortalama %1-1,5 oranında N2 kalır.
Oksijen solumayı takiben akciğerlerden atılan N2 gazı çok soluklu ya da tek soluk nitrojen
arındırma metodu ile ölçülür. En sık kullanılan tek soluk nitrojen arınma metodudur.
Ölçülen nitrojen yüzdesi y ekseninde volümler x ekseninde gösterilir (şekil 13).
Şekil 13 . Nitrojen ölçümü ile akciğerlerde gaz dağılımının
incelenmesi
Faz I de taşıyıcı hava yollarından gelen gaz volümü ölçülür. Bu volümde saf 02 buluduğu için
nitrojen 0 dır.
Faz II de nitrojen yüzdesi hızla yükselir, bronşiol ve alveollerden gelen gazdaki nitrojen
ölçümüdür.
Faz III alveollerden FRC seviyesine kadar gelen (hafifçe yükselen bir plato çizer, alveoller
plato) ekspirasyon gazındaki nitrojen ölçülür.
Faz IV en son olarak kapanan bazallerdeki alveollerden ve en büyük bölümüde apekslerdeki
fizyolojik ölü mesafeden gelen gaza denk gelir.
Bu eğri yardımı ile VC ölçülür. Faz IV esnasında ölçülen gaz volümü kapanış volümü (closing
volüm = CV) direkt olarak ölçülür. Spirometrik ölçümler yardımıyla TLC, RV ve kapanış kapasitesi
(closing capasity= CC, CV+RV= CC) hesaplanır.
Faz IV bölümünde eğride hafif dalgalanmalar gözlenir bunların kalp ritminden ileri geldiği
sanılmaktadır (Şekil 13).
Tek soluk nitrojen arınma testi yardımıyla anatomik ölümesafe, alveoler platonun egimi ve
kapanış volümü ölçülebilir.
Anatomik ölü mesafe teorik olarak Faz I den oluşmaktadır. Yine teorik olarak Faz II de de
anotomik ölümesafeye ait gaz volümü söz konusudur. Fowler 1950 lerde Faz II nin ortasından y
eksenine paralel çizgi çekerek Faz II volümünün anatomik ölü mesafeye teorik olarak eklenmesi
gereken kısmını oluşturdu. “ Fower buna anotomik ölümesafe-distal hava yolları hacmide” demektedir.
Faz III, alveoler plato basit ancak pratik olarak daha fazla verir.Testin bu bölümü iyi ventile
olan alveolleri işaret etmektedir. Fowler ve Comroe 1950 lerde alveoler platonun egimini ölçmeyi
önermişlerdir. X ekseninde 750 mL - 1250 mL arasındaki 500 mL volüme denk gelen N2 artışını
ölçmüşlerdir. Sağlıklı erişkinde 500 mL volüm esnasında %0,7 N2 artışı olmuştur Litrede %1,4 nitrojen
artışı gerçekleşmektedir. Eğimin bunda daha fazla artışı denksiz gaz dağılımına işaret eder. Yaşlılarda
%3 e kadar yükselebilir.
Faz IV te içlerinde
hala gaz dolu alveoller kapanıp içlerindeki gazı boşaltır. Üst akciğer
alanlarında, fizyolojik ölü mesafedeki alveoller ve az miktardada bazaldaki alveoller bu niteliktedir. Faz
IV te çıkartılan gaz volümünün fizyolojik ölüm mesafeye delalet ettiği düşünülür.
Solunum yollarında obstrüktif nitelikte bir hastalık başlamış ancak basit spirometrik testlerde
henüz bulgu vermiyorsa tek soluk nitrojen arınma testi erken bulgu verebilir. Faz III un eğimi artmıştır.
Süresi kısalmıştır. Faz IV süresi kısalmıştır. Sağlıklı bir kişide CV; VC nin %10-20 (enfazla %25)
kadarını oluştururken, solunum yolu hastalıklarında CV/VC oranı yükselir.
Özetlersek:
Faz I: Üst solunum yollarındaki gazdır, %100 02 içerir. Anatomik ölü mesafeye (VD) denktir.
Faz II: Gaz karışımında N2 hızla yükselmektedir. Anatomik ölü mesafeye ilaveten hızlı boşalan
alveollerden gelen gazın karışımıdır.
Faz III: Hafif eğimli plato düzenli boşalan alveollere işaret eder.
Faz IV: N2 hızla yükselir. RV seviyesine kadar süren bu faz fizyolojik ölü mesafeye denktir.
Faz III eğimi ∆N2 750-1250 seklinde gösterilir. %3 ün üstünde ise patolojiktir. İleri derecede
amfizemde ve KOAH ‘da %10 dan fazladır.
Faz IV. Maksimal bir ekspirasyondan sonra akciğerlerde ve özellikle apekslerde (fizyolojik ölü
mesafede) az miktarda gaz kalır. %100 02 içeren gaz solumaya başlandığında akciğerlere 02 dolar, en
fazla nitrojen ise apekslerde kalır. Bundan sonraki zorlu ekspiryumun sonunda apekslerdeki
alveollerden en fazla N2 bolaşır. Genç erişkinlerde vital kapasitenin %80-90 ninda küçük hava yolları
kapanmaya başlar. CV/VC %10-20 dır. CV+RV den oluşan CC ise TLC nin %30 udur.
CV ve CC artışının nedenleri,
1. Yaşlılık,
2. Sigara içenlerde erken periferik küçük hava yolu hastalığı,
3. Konjestif kalb yetmezliğine bağlı peribronşial ödemin sebep olduğu küçük hava yolları
çapında azalma.
DİFÜZYON TESTİ
Standart olarak difüzyon testinde C0 gazı kullanılmaktadır. CD in hemoglobine afinitisi
yüksektir.
Difüzyon testi (DLCO) sırasında, birim hacim basınç düşen CO difüzyonunu saptamak için
alveoler volüm (VA) ölçümü gereklidir. Helyum gazı kullanılarak VA ölçülür. Birim volüm başına
difüzyon (DLCO/VA) hesaplanır.
Klinikte en çok gözlenen durum difüzyonun azalmasıdır.
Polistemide, pulmoner hemograjilerde, sağ – sol pulmoner şantlarda DLCO artar.
İntertisyel akciğer hastalıklarında sistemik hastalıkların akciğer tutulumlarında, KOAH’da
difüzyon azalır.
DLCO azaldığında bunun intertisyel bir akciğer hastalığından mı, KOAH dan mı olduğunu
anlamada DLCO/VA ölçümü önem kazanır. DLCO düşük, DLCO/VA normal ise bu intertisyel tutulum
gösteren bir hastalıktır. DLCO düşük, DLCO/VA düşük ise bu KOAH gibi ölü mesafe ventilasyonunun
arttığı, ventilasyon / perfüzyon dengesinin bozulduğu hastalıklara işaret eder.
KAYNAKLAR
1. Pride NB. Tests of forced expiration and inspiration. Chupp G L (ed). Clinicis in Chest
Medicine: Pulmonary Function Testing. Philadelphia, WB Saunders Company 2001; 599-622.
2. Ruppel GL. Manual of Pulmonary Function Testing. St Louis, Mosby 1998; 40-68.
3. American Thoracic Society. Standandization of spirometry. 1994 update. Am J Respir Crit Care
Med 1955; 152: 1107-1136.
4. European Respiratory Society. Standardized lung function testing. Lung volumes and forced
ventilatory flows. 1993 update. Eur Respir J 1993; 6: 5-40.
5. Lebowitz MD, Quanjer Ph H. Peak expiratory flow. Eur Respir J 1997; 10: 7-74s.
6. Leff AR, Schumacker PT. Respiratory Physiology; Basics and Applications, Philadelphia WB
Saunders Compary 1993.
7. Hughes JMB, Pride NB. Lung Function Test: Physiological Principles and Clinical Applications.
Philadelphia, WB Saunders, 1999.
8. Gold WM. Pulmonary Function Tests. Murray JF, Nadel JA (eds), Textbook of Respiratory
Medicine, Philadelphia, WB Saunders Compary 2000; 781-882.
9. Gibson GJ. Respiratory Function Tests. Gibson GJ, Geddes DM, S terk PJ, Costabel U, Corrin B
(eds). Respiratory Medicine, London, WB Saunders Compary 2003; 299-314.
10. Corne s, Anthonisen NR. Lung Function Testing in Chronic Obstructive Pulmonary Disease.
Voelkel NF, MacNee W (eds) Chronic Obstructive Lung Disease, London, BC Decker 2002;
257-269.
11. Eltayara L, Becklake MR, Volta CA, etal. Relationship between chronic dyspnea and expiratory
flow limitation in patients with COPD. Am J Respir Crit Care Med 1995; 154: 1726-1734.
12. Konietzko N. Clinical Features of Chronic Obstructive Pulmonary Disease. Gibson GJ, Geddes
DM, Sterk PJ, Costebel U, Corrin B (eds). Respiratory Medicine, London, WB Saunders
Company 2003; 299-314.
13. Gascoigne AD, Corris PA, Dark JH, et al. The biphasic spirogram; a clue to unilateral
narrowing of a mainstem bronchus. Thorax 1990; 45: 637-638.
Koulouris NG, Dimopoulou I, Vatla P, et al. Detecion of expiratory flow limitation during
excersice in COPD patients. J Appl Physiol 1997; 82: 723-731.
Download