KÜLTÜRLER ARASI İLETİŞİM İLT204U KISA ÖZET DİKKAT…Burada ilk 4 sahife gösterilmektedir. Özetin tamamı için sipariş veriniz… www.kolayaof.com 1 1. Ünite - Kültürlerarası İletişim Nedir? Dünyada son elli yılda gerçekleşen küreselleşme sonucu; Kültürlerarası iletişim de “farklı kültürlere mensup insanlar arasında etkileşim ve anlam aktarımları, yabancının algılanması, açıklanması ve kültürel farklılıkların gözetilmesi gibi konulan inceleyen disiplinler arası bir bilim dalı olarak, bu sorun alanlarını incelemek için oluşturuldu. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİMİN KONUSU İnsan toplulukları kendi içlerinde anlaşmanın, üyelerinin birbirlerini anlamasının yolunu, uzlaşarak, ortak sembollere belirli anlamlar yüklemek suretiyle buldular. Zamanla, aktarılması gereken anlamlar çoğalınca sembollerin sayısı arttı, nitelikleri de değişti. Sesle aktarılan anlamlar yavaş yavaş sözcüklere yüklendi, konuşulan diller ortaya çıktı. Sözlü iletişim gelişti ve sadece somut dünya değil, düşünceler, hayaller ve duygular gibi soyut kavramlar da dille anlatılabilir oldu. Her topluluk kendine özgü sözsüz iletişim sembolleri de geliştirdi. Böylece topluluklar birbirlerinden farklı diller ve sözsüz sembollerle kendi içlerinde anlaşarak yaşamlarını sürdürmeye başladılar. Kültür dediğimiz bu farklı yaşam biçimleri toplulukları birbirinden ayırmaya başladı. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM BİLİMİNİN AMACI Kültürlerarası iletişim disiplininin amacı, farklı kültürlere mensup insanlar arasında gerçekleşen etkileşim sürecini bütün yönleriyle anlamak, açıklamak ve bu tür iletişim süreçlerinin olası sonuçları hakkında öngörüler geliştirerek etkin iletişimin yollarını aramaktır. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM BİLİMİNİN GELİŞİM TARİHİ Kültürler arasındaki farklılıkların iletişim sürecine etkisinin eskiden beri bilindiğini gezginlerin yazdığı seyahatnamelerden anlıyoruz. Ruy Gonzales de Clavijo’dan Evliya Çelebi’ye kadar birçok gezgin kendi ülkeleri içinde ve dışındaki yerleri gezmiş ve gördüklerini, deneyimlerini kitaplaştırmıştır. Kültürel farklılıkların, iletişim davranışlarında somutlaşarak yanlış anlamalara yol açtığı ancak II. Dünya Savaşı yıllarında iletişim ve kültür alanında çalışan bilim insanlarının dikkatini çekebilmiştir. Ruth Benedict adlı Amerikalı antropolog, Amerika Birleşik Devletleri Savaş Enformasyon Dairesi için gerçekleştirdiği araştırmalar yoluyla Japonların iletişim davranışlarının onların kültürü ile olan bağlantısını anlamaya çalışmıştır. Eski dilde “seyyah" denilen gezginlerin yazdığı gezi kitaplarına “seyahatname" denir. Bireysel gözlemleri içeren bu kitaplar bilimsel açıdan olmasa da belirli dönemler hakkında fikir vermeleri bakımından önemli yapıtlar olarak değerlendirilir. Ruy Gonzales de Clavijo XIII. yüzyılda, Papalık elçisi olarak Moğol imparatoru Timur'un yanına giderken Anadolu'yu gezmiş ve seyahatnamesinde izlenimlerini yazmıştır. iletişim, kuralları olan, çözümlenebilen ve araştırmacıların bireyler arası etkileşimin kültürel kalıplarını kuramsal olarak ifade edebilecekleri bir alandır. KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR Kültür Kültürlerarası İletişim, kültür bilimleri ile iletişim bilimlerinin kısmen örtüştüğü bir disiplin olduğu için burada antropologların kullandığı geniş anlamlı kültür kavramını iletişim bilimlerinin kullandığı terim ve kavramlarla açıklamaya çalışacağız. 2 Edward T. Hail, kültürle iletişimi birbirinden ayırmaz. Ona göre, kültür insan toplulukları tarafından, insanın temel gereksinmelerini karşılamak üzere üretilen, yaratılan her türlü insan yapısı ürünler bütünüdür. Barınma ihtiyacının karşılanması temeline dayalı mimariden, sözel iletişim gereksinmesi nedeniyle yaratılan dillere, yeme gereksinmesinin karşılanması için geliştirilen gastronomiye kadar her şey kültür kavramı altında toplanır. Topluluk olmanın temeli ise etkileşime, başka deyişle iletişime dayanır. O halde kültür, topluluğu bir arada tutan, iletişimin ürünü, sonucu ve sebebidir. Yani “iletişim kültür, kültür de iletişimdik’ (Hall, 1959:169). Kültür, sembol, anlam ve normların tarihsel aktarım sistemidir Kültürlerarasılık Temel olarak insan gereksinmelerini karşılamak amacıyla üretilen kültür öğeleri zamanla farklı bölge, koşul ve topluluklar içinde birbirine benzemeyen değişim süreçlerinden geçerler. Bir süre sonra, kültürlerin hem somut hem de soyut yönleri, başka deyişle hem maddi hem de maddi olmayan öğeleri değişir ve bütün olarak farklı kültürler ortaya çıkar. Aynı topluluk içinde de cinsiyet, yaş ve meslek gibi farklı insan gruplarının olduğunu biliyoruz. Bu grupların kendi aralarında, anlamı üzerinde uzlaştıkları özgün sembolleri, kendilerine has kural ve normları ve davranış kalıpları vardır. Bir kültür topluluğu içindeki daha küçük grup kültürlerine alt kültür diyoruz. Burada kullanılan “alt" ifadesi, o kültürün “aşağıda" olduğu anlamına gelmez. Çünkü “altkültür’un karşıtı olarak bir “üst kültür" kavramı yoktur. İletişim Kültürlerarası iletişimin üçüncü temel kavramı iletişimdir. İletişim başlıca iki şekilde kavranır. İletişimi bir süreç olarak kavrayan Süreç Yaklaşımına göre, iletişim birçok bileşenleri olan bir süreç içinde gerçekleşir. İletişim tek bir eylem değil çok boyutlu bir süreçtir. Bu yaklaşımda iletişim, etkileşimde bulunan tarafların kültürleri dikkate alınmadan tanımlandığında duygu ve düşünceleri paylaşma sürecidir. Bu yaklaşıma göre, hangi kültüre mensup olurlarsa olsunlar, bütün insanlar iletişim sürecinde aynı temel etkinliklerde bulunurlar. Ancak iletişim sürecinde her zaman paylaşım olmayabilir. Taraflardan biri duygu ve düşüncesini paylaşmak istemediği halde diğer taraf, iletişim sürecinde onun duygu ve düşünceleri konusunda bir fikir edinebilir. O halde, iletişim sadece istemli olarak gerçekleşen bir süreç değildir. İstemli İletişim Yaklaşımı olarak tanımlanan yaklaşım ancak belirli alanlarda geçerlidir ve gündelik yaşamımızın büyük bölümünde istemsiz iletişim süreçleri içinde yer alırız. İletişim sürecine istemsiz, bilinçsiz, niyetsiz, amaçsız ve kasıtsız olarak katılmak mümkündür. Bu konuda “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” şeklindeki atasözümüz çok açıklayıcıdır. Kültürlerarası iletişimde istem dışı gönderilen mesajlar daha büyük önem taşır. Anlam Yaratma Yaklaşımı'na göre, iletişim bir anlamın karşı tarafın zihnine aktarılması durumudur. Kodlama içsel bir eylemdir, sözlü ve sözsüz sembollerin anlam oluşturacak şekilde bir araya getirilmesini ifade eder. insan iletişiminde kodlama, iletişim kurabilmek için çeşitli görsel ve sessel sinyallerin belli kurallara veya kodlara göre düzenlenmesi demektir. iletişim kanallarının kullanım yoğunluğu ve tercihi kültürden kültüre değişir. Algılanan iletiden çıkarılan anlam kaynağın aktarmak istediği anlamla örtüşüyorsa bu iletişime “etkin iletişim” denir. 3 Algılama, uyaranların duyu organlarınca fark edilip zihinsel süreçlere dâhil edilmesi demektir. İletişimin İşlevleri İster süreç yaklaşımıyla ister anlam aktarımı yaklaşımıyla açıklansın, insanlar iletişim gereksinmesini karşılamak için çeşitli davranışlarda bulunurlar. Bir anlamı aktarmaya yönelik bu tür bütün davranışlara iletişim davranışı diyoruz. İletişimin birinci işlevi bilgi ya da enformasyon aktarmakta. Birçok kültürde iletişimin bu işlevi diğerlerine göre üstün tutulur ve iletişimin temel amacı nesnel anlam aktarımını sağlamak olarak görülür. Bu kültürler için önemli olan, anlamın en kısa, kolay ve yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde, aktarılmasıdır. İletişim davranışlarının ikinci işlevi, istemli de olsa istem dışı da olsa sosyal ilişkileri etkilemek. iletişim davranışlarının üçüncü işlevi, yararcı işlevdir. iletişimin dördüncü işlevi, zihnî ve psikolojik süreçlerle ilgili olan öznel ve duygusal işlevidir. İletişim Sürecinin Özellikleri Düşüncelerimizi ve duygularımızı doğrudan doğrudan değil semboller vasıtasıyla aktarırız.Bu semboller ses, nesne, hareket, renk, temas olabilir. Bireyin içinde bulunduğu ve başkasının giremediği sınırların genişliği kültürden kültüre değiştiği gibi duygu ve düşünceleri aktarmak için yararlandıkları semboller de kültürden kültüre değişir. Konuşulan dil seslerden ibaret olan sembollerden oluşur. Her insan topluluğu kendi içinde sembollerin taşıdığı anlamlar üzerinde uzlaşma sağlar. Böylece üzerinde uzlaşma sağlanan sessel sembollerin bütünü konuşulan dili oluşturur. Kömür rengine Türkçede “siyah” ya da “kara” denirken, İngilizcede “black”, Almancada “schwarz” aynı anlamı taşıyan sessel sembollerdir. Bağlam, iletişim süreci gerçekleşirken içinde bulunulan fiziki ortamı, zamanı ve sosyal ilişkiler ağını ifade eder. Biçim: Şekil. Biçem: Tarz, üslup. Her kültürde benzer bağlamda gerçekleşen iletişim süreçlerinin kuralları farklıdır Kültürlerarası iletişim durumlarını açıklamaya çalışan kuramların oluşturulurken öncelikle kültürel farklılıkları sınıflandırmaya ve hangi kültürel niteliklerin hangi kuralları yönettiğini anlamaya çalışırız. iletişim süreci dönüşürlük özelliğine sahiptir. Dönüşürlük özelliği, dinamiklik özelliğinin sonucudur. Etkileşimde bulunanlar süreç içinde hem gönderen hem alıcı olurlar. 2. Ünite - Toplumsal Yaşam, Kültür ve İletişim TOPLUM VE KÜLTÜR Topluluk ve Toplum Topluluk ile toplum kavramları sosyal bilimlerde farklı anlamlarda kullanılır. Topluluk, belirli amaç için bir araya gelen ve onu oluşturanlar arasındaki bağların çok güçlü olmadığı, yaşamını uzlaşmayla belirlenmiş kurallar çerçevesinde sürdüren insan gruplarına verilen addır. Onları bir araya getiren amaç ortadan kalkınca topluluk da dağılır. Toplum ise bireylerin kurumsal bağlantılarını ve birbirleriyle ilişkilerini, kendi aralarında uzlaşmayla belirledikleri kurallar çerçevesinde yürüttükleri bir birliktir. Hukuk kurumu toplumu oluşturan birey ve kurumların uyum içinde bir arada yaşamasını ve olabilecek çatışmalarda taraflar arasında adaletin gerçekleşmesini sağlar. Kurumların farklı toplumlardaki biçim ve işleyişi farklıdır. 4 Kültür, toplum düzeni ve işleyiş biçimi olarak da tanımlanır. Değerler ve Normlar Aynı kurumlara sahip olsalar da; tarım ya da hayvancılıkla geçinen toplumun eğitim kurumu, stratejik konumu nedeniyle yurdunu sürekli olarak korumak zorunda olan bir toplumun eğitim kurumundan farklı şekilde işler. Her iki toplumun ekonomi kurumu birbirinden farklı ilişkileri geliştirir. Her iki toplumda Değer, diğerlerine göre tercih edilen fikir, duygu, davranış ve duruma denir. farklı değerler ve farklı toplumsal normlar oluşur. Norm, bir kültürün tercih ettiği düşünce ya da davranış kurallarına göre belirlenen davranış modelleridir. Normların Çeşitleri Normlar toplumdaki yaygınlıklarına, içerdikleri yaşam alanlarına, ömürlerine ve yaptırım güçlerine göre farklı adlar alırlar. En kısa süre etkili olan ve en az yaptırım gücü bulunandan başlayarak en güçlü yaptırımla toplumun bütününü kapsayan normlara doğru alışkanlık, moda, âdet, görenek, gelenek, örf ve yasa şeklinde sıralanabilir. Alışkanlık en zayıf normdur. Eğer bir alışkanlık toplum tarafından istenilir olmaktan çıkarsa ondan vazgeçilir. Bu nedenle alışkanlık kolayca yayılan ve kolayca terk edilen, yaptırımı olmayan en zayıf toplumsal norm olarak kabul edilir. Moda, toplum içinde hızla yayılan ve alışkanlıktan sonra gelen ve ona göre daha uzun ömürlü olan normdur. Genellikle toplumsal yaşamın somut/maddi yönlerinde görüldüğü için kolaylıkla değişir. Modanın toplumsal yaptırımı, toplumsal tabakalara göre farklı olmakla birlikte, genel olarak çok zayıftır. 5 Görenek herhangi bir toplumun kültürünü içselleştirmiş bireylerin göstermesi gereken davranışlar ve iş yapma biçimleridir. Toplumsal Yaşam Birey ve kurumlar ile onların arasındaki ilişkilerden ibaret olan toplumlar, değerler üzerine kurulu toplumsal normlar çerçevesinde bir sistem oluştururlar. Bireylerin toplumsal sistem içindeki yaşamını toplumsal yaşam olarak adlandırıyoruz. Toplumsal yaşam bireyler ve toplumsal kurumlar arasındaki bağlantıların tümünü içerir Dolayısıyla toplumsal davranışların hepsini aynı zamanda iletişim davranışı olarak nitelemek mümkündür. Aile içinde bireylerin birbirine karşı olan sevgi ve saygı gösterme görevi, saygı görmek ve sevilmek hakkı ancak ve yalnız iletişimle gerçekleşebilir. Semboller yoluyla gerçekleşen anlam aktarımları toplumsal yaşamın oluşması ve sürmesi için elzemdir. BİZ VE ÖTEKİLER Toplumları, aynı parçalardan oluşmuş fakat farklı işleyen mekanizmalara benzetebiliriz. Aileyi ele alalım. Aile bağları ve ortak kültürü onun bireylerini bir arada tutar. Komşular bu alanın dışında kalır. Sosyal bilimlerde bir gruba mensup olanlar “grup içi” diğerlerine ise “grup dışı” terimleri ile ifade edilir. İletişim bilimlerinde ise grup içi olanlar biz, grup dışı olanlar ise öteki demektir. Toplumsal yaşam başlığı altında açıklanan ve toplumsal sisteme, toplum düzenine uygun bir yaşam sürebilmek için grup içinde olmak, bütün toplumsal normları bilmek, ortak kültürü içselleştirmek ve onlara uygun davranışlar sergilemek gerekir. Eğer bir birey bu koşullardan bazılarını yerine getiremiyorsa toplum onu “yola getirmek” için önlemler alır. Ötekileştirme, anlamayanı ve anlaşılamayanı dışlamak olarak tanımlanır. Kalıp Düşünceler, Ön Yargılar Ötekileştirmenin temelinde onu “anlamamak” yatar. İnsanlık tarihi, anlaşılmayanla ilgili olarak ileri sürülmüş fikirlerle doludur. Gündelik yaşamda anlaşılmayan birçok durumla karşılaşılır. Onları anlamak için bilgi toplamaya çalışılır, sorulur, soruşturulur. Genellikle yabancılarla olan karşılaşmalarda, anlamadığımızı çevremizdekilere sorarız. Onlar da kendi bildiklerini aktarırlar. “Doğru mu, yanlış mı?” diye sorgulamadan bu bilgilere dayanarak durumu anlamlandırırız. Kalıp düşünceler, ilgili oldukları ulus, kültür ya da grup hakkında zihnimizde oluşan resimden başka bir şey değildir. Kalıp düşüncelere sosyal bilimlerde stereotip denir. Stereotipler insanlar, kültürler ve toplumlar hakkındaki basmakalıp fikirlerdir. Ön yargı: Bir kültür, grup ya da ulus hakkında bireysel deneyimlere dayalı olarak oluşmuş düşüncelerdir. Ön yargılar, bireyler, gruplar, ilişkiler ve nesnelerle ilgili değerlendirici yargılardır. Bilişsel işlev: Kalıp düşünce ve ön yargılar yaşamın karmaşıklığını azaltır, durumların anlaşılmasını sağlar, bireye yönelim sistemi oluşturur. Ruh sağlığı işlevi: Kalıp düşünceler ve ön yargılar, bireye genel kategoriler, değerlendirme ölçütleri ve davranış stratejileri sunarak, yaşamı kolaylaştırır ve karmaşık durumlarla baş edilmesini sağlar. Toplumsal işlev: Kalıp düşünceler toplumsal uyum ve toplumsal sınırlandırma sistemleri olarak, her toplumun kendini korumasını sağlar. Etnomerkezcilik;Terim ilk kez Amerikalı sosyolog William Graham Sumner (1840-1910) tarafından kullanılmıştır. Sumner aynı zamanda dünyanın ilk sosyoloji profesörü ve Yale Üniversitesi’nde ilk sosyoloji dersini veren bilim insanıdır. Sumner, 1906 yılında yayımladığı Gelenekler adlı kitabında etnomerkezcilik kavramıyla, emperyalistlerin diğer halklara yönelik tutumlarındaki temel gerekçeyi açıklamaya çalışmıştır. Etnomerkezcilik ;genel anlamıyla “bireyin, kendi grubunun izlediği yolun diğerlerinden üstün olduğu ya da diğer grupları kendi grubundan aşağı görme düşüncesi” olarak tanımlanır. Etnomerkezcilik, bireyin diğer kültürleri kendi kültürel bakış açısından değerlendirmesine yol açar. Birey, kendi kültürünü her şeyin merkezinde görür ve diğer kültürlerden üstün sayar. Belirsizlik ve Kaygı Yabancıyla iletişim durumlarının başlangıcında önemli rol oynayan etmenlerden ikisi belirsizlik ve kaygıdır. Belirsizlik, bilinmeyen, neye nasıl tepki vereceği kestirilemeyen yabancıyla iletişime nereden başlayacağını bilememek duygusunu ifade eder. Belirsizlik bilişsel bir sürecin sonucudur. Kaygı ise bu süreçte olabileceklerden duyulan rahatsızlığı, gerginlik ve endişe duygusunu ifade eder. Kaygı, bilişsel değil, duygusal bir tepkidir. Kısaca, “karşıdakinin davranışını tahmin edememek’’ belirsizliğe neden olurken, kaygı, doğabilecek olumsuz sonuçlarla ilgili duyguları içerir. GÜNDELİK YAŞAMDA KÜLTÜRLERARASILIK Yaşadığımız yüzyıl, ekonomik ve siyasal hareketlilik ve iletişim teknolojilerindeki değişmelere koşut olarak, toplumlar arasındaki sınırları neredeyse kaldırmış ve dünyanın farklı yerlerindeki kültürler arasında ilişkiler kurulmasına olanak sağlamıştır Gündelik yaşam, bireyin, onun edimlerinin, tutum, etkileşim ve iletişim biçimlerinin doğrudan yaşandığı dünyadır. Bu nedenle 1980’li yıllardan beri insan ve toplumbilimleri alanlarında çalışan bilim insanları arasında kültürel ve toplumsal olgularını gündelik yaşam çerçevesi içinde araştırma eğilimi artmaktadır (Herlyn, 1996). 6