Miyozin Motoru - Gazi Üniversitesi Açık Arşiv

advertisement
1. GİRİŞ
İnsanların fizyolojik ve biyokimyasal özellikleri 24 saat
boyunca değişim göstermekte ve biyolojik fonksiyonlardaki sirkadiyan
ritimlerin yanısıra, çevresel tetikleyicilerin yoğunluğundaki değişimler
birçok kronik hastalığın görülmesinde ve şiddetinde gece-gündüz
farklılıkları oluşturmaktadır1, 2.
Sağlıklı bireylerde, kalp hızının ve kan basıncının gün
içinde arttığı ve gece boyunca düştüğü gösterilmiş olup, yapılan
çalışmalarda kan basıncı ve kalp hızındaki diurnal değişikliklerin
nedenleri arasında hem eksternal uyarıların hem de endojen
homeostatik kontrol mekanizmalarının rol oynadığı ortaya konulmuştur3,
4
.
Kardiyovasküler sistemde başlıca kalp hızı, kalbin
elektriksel aktivitesi, kan basıncı, sempatoadrenal aktivite /
parasempatik tonüs değişiklikleri, renin-anjiotensin-aldosteron sistemi,
kan parametreleri, koagülasyon ve periferik dolaşıma ait ritimlerin
gözlendiği bilinmektedir5. Kardiyovasküler olaylardaki sirkadiyan
değişiklikler aynı zamanda otonom sinir sistemi aktivitesindeki
değişiklikleri de ifade eder6, 7. Bu bağlamda iskemik hastalıklar, diabetes
mellitus ve inme gibi otonomik fonksiyonların bozulduğu bazı patolojik
durumlarda özellikle kalp hızı ve kan basıncı gibi kardiyovasküler
komponentlere ilişkin sirkadiyan ritmin de değiştiğini veya ortadan
kalktığını göstereren çalışmalar bulunmaktadır7, 8.
Konjestif kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı ve
hipertansiyon gibi birçok kalp-damar hastalığının ve diabetes mellitus’un
ilerleyen dönemlerinde gözlenebilen bir klinik sendromdur. Konjestif kalp
yetmezliği sendromunun, klinik yönden temel özellikleri arasında
miyokard disfonksiyonu, egzersize karşı toleransın azalması, ventriküler
aritmi insidansının artması ve ömrün kısalması sayılabilmektedir9. Kalp
yetmezliğindeki hücresel ve moleküler değişiklikler miyositlerde veya
miyosit olmayan hücrelerde ve hücrelerarası dokuda meydana
gelebilmektedir. Miyositik gen ekspresyonundaki ve işlevindeki
değişiklikler, kontraktil proteinlerin işlevi ve kompozisyonu, kalsiyum
homeostazı ve sinyal ileti yolaklarında meydana gelen değişiklikler
olmak üzere üç grup altında toplanabilir10.
1
Miyozin, ATP hidrolizi sonucu aktin ile etkileşerek güç ve
hareket oluşturan bir mekanoenzimdir. Yapısal açıdan bakıldığında, bir
miyozin ağır zincir (MAZ) ve ona nonkovalent bağlı iki hafif zincirden
oluşur. MAZ üzerinde miyozinin hidrolitik ve motor fonksiyonunu
sağlayan bir globuler katalitik kısım bulunmaktadır11. Kalpte α-MAZ ve βMAZ izoformu olmak üzere iki MAZ izoformu bulunur12. αα-MAZ
homodimerleri
V1,
ββ-MAZ
homodimerleri
V3
izoformunu
oluşturmaktadır;
bu
homodimerler
kardiyak
miyozin
olarak
adlandırılmaktadır13.
Kalp dokusunun mekanik özelliklerinin V1 ve V3
izoformlarının ekspresyon düzeyi ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Örneğin
primer olarak V1 izoformunu taşıyan kalp kaslarının, hem kısalma hızı14,
15
, hem de kalsiyumla uyarılan miyofibriler ve aktomiyozin ATPaz
aktiviteleri16, 17, 18, V3 izoformunu taşıyanlarla karşılaştırıldığında, daha
yüksektir. Aksine V3 izoformunu taşıyan kalp kasları, daha fazla güç
oluşturma potansiyeline sahiptir19, 20. α-MAZ gen ekspresyonunun
sirkadiyan21 ve β-MAZ gen22 ekspresyonunun ise, diurnal ritim gösterdiği
ve bunun kalp kontraktilitesinin gün içi ritminde rolü olabileceğini öne
süren çalışmalar da bulunmaktadır.
İskelet ve kalp kasında düzenleyici hafif zincirin
fosforilasyonunun, kontraksiyonu modüle ettiği düşünülmektedir23. Bu
çalışmanın amacı i) miyozin hafif zincir (MHZ) ekspresyonlarının ve
aktivasyonlarının olası gece-gündüz ritmisitesinin incelenmesi, ii) 2 farklı
mekanizmayla pozitif inotropi oluşturan ajanların – β reseptör
stimülasyonu, Na+/K+-ATPaz İnhibisyonu (sırasıyla, dobutamin ve
ovabain) etkilerindeki olası gece ve gündüz ritminin incelenmesi ve iii)
bu ajanların olası ritmik etkilerinin MHZ fosforilasyonlarına katkısını
araştırmaktır.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Kalp Konraktilitesinin Moleküler temeli
Miyositler kalın ve ince miyoliflerdan oluşmaktadır. Kalın
ve ince lifler Z çizgileri tarafından sınırlanmıştır. İki Z çizgisi arasında
kalan bölgeye sarkomer adı verilir ve bu bölge kasılmanın işlevsel
birimini oluşturur. Her bir sarkomer içinde kalın ve ince liflerin yerleşimi
A, I ve M bantlarını oluşturur24 (Şekil-1).
Kardiyak miyositler sürekli bir kasılma-gevşeme siklusu
gerçekleştirmektir24. Motor protein, kuvvet oluşumu (her bir çapraz köprü
siklusu başına oluşan birim kuvvet) ve yer değiştirme hızı (kinetik)
anlamında kontraktilitenin değişebileceği çerçeveyi tanımlar. Çapraz
köprüdeki yapısal ve mekanik değişimler, ATP’nin ADP ve inorganik
fosfata hidrolizini kapsayan eşzamanlı bir dizi kimyasal reaksiyona
bağlıdır. Miyozinin aktine afinitesi, çapraz-köprü siklusu sırasında
değişir25.
Şekil 1: Sarkomeri oluşturan elemanlar-26 numaralı kaynaktan alınarak
Türkçeleştirilmiştir.
3
2.2. Kontraktil Proteinler
2.2.1.Kalın Lif
Kalın lif bir miyozin grubudur. Her bir miyozin molekülü iki
ağır ve dört hafif zincirden oluşur. Her bir ağır zincir, küresel bir baş ve
kuyruk bölgesinden oluşmaktadır. Hafif zincirler, ağır zincirlerin baş
kısımlarına tutunmuşlardır. Aktin bağlanma ve ATPaz bölgeleri, baş
kısmında bulunur ve kas kasılması sırasında, aktin lifleri ile çapraz
köprülerin oluşturulmasına olanak sağlar24.
Miyozin (miyozin tip-2), yaklaşık 220 kDa’luk iki ağır zincir
ve her biri yaklaşık 20 kDa olan bir çift hafif zincirden meydana
gelmektedir. Ağır zincir alt üniteleri, hem motor, hem de lif oluşturma
özelliklerini sağlamakta olup, her biri küresel (globular) N- ucu baş
bölgesi ve uzun α-helikal kısım olmak üzere iki işlevsel kısıma
ayrılabilir25.
Şekil 2: Kalp kontraktilitesinde görevli proteinler-27 ve
kaynaklardan alınarak Türkçeleştirilmiştir.
28
numaralı
4
2.2.1.1. Kardiyak MAZ
İnsan kalbinde iki sarkomerik miyozin II geni eksprese
edilmektedir. Bu genler α ve β-MAZ’ ı meydana getirirler29.
Gelişim sırasında ve patofizyolojik durumlarda, iki kardiyak
MAZ izoformunun ekspresyonları doku spesifik olarak düzenlenir.
Ekspresyonları aynı zamanda hormonal kontrol altındadır (özellikle tiroit
hormonları)30, 31, 32.
Tüm memeli türlerinde α-MAZ yaşam boyunca
atriyumlarda eksprese edilir. Sıçan ve fare gibi küçük memelilerde
doğumdan sonra ve erişkinlikte α-MAZ aynı zamanda ventriküllerdeki
predominant izoformdur25.
β -MAZ, tüm memelilerin embriyonik- fetal ventriküllerinde
ekprese edilir fakat küçük hayvan türlerinde doğumdan hemen sonra
kaybolur. Tavşan, köpek, domuz gibi daha büyük hayvanlarda ve
insanda β -MAZ erişkinlik boyunca, ventriküler predominant izoform
olarak kalır25.
2.2.1.2. Kardiyak MHZ
MHZ’ler, esansiyel hafif zincirler ve düzenleyici hafif
zincirler olmak üzere iki alt aileden oluşmaktadır25, 29.
Esansiyel hafif zincirin ‘esansiyel’ olarak adlandırılmasının
nedeni ilk başlarda miyozinin hidrolitik aktivitesi için esansiyel olduğunun
düşünülmesidir. Ancak daha sonra böyle olmadığı anlaşılmıştır ve alkali
MHZ ve MHZ-1 gibi alternatif isimler önerilmiştir33, 34.
Düzenleyici hafif zincire ‘düzenleyici’ denmesinin nedeni
ise omurgalı düz kasında ve kas olmayan hücrelerde kontraktil
aktivitenin düzenleyici MHZ’nin fosforilasyonu ile sağlanmasına
dayandırılmıştır. Bu protein için ise, daha sonra MHZ-2 ismi
önerilmiştir35.
5
Kalpte MHZ-1 ve MHZ-2’nin atriyal ve ventriküler doku için
karakteristik olan iki farklı tipi eksprese edilmektedir. Bunlar, esansiyel
hafif zincir için sırasıyla atriyal ve venriküler olmak üzere AHZ-1 ve VHZ1, düzenleyici hafif zincir içinse AHZ-2 ve VHZ-2 (2a ve 2b) dir25, 29.
MHZ-1 ve MHZ-2’nin moleküler ağırlıkları sırasıyla
yaklaşık 22 ve 19 kDa civarındadır. Ancak MHZ-1, Sodyum Dodesil
Sülfat (SDS) jel elektroforezinde kendine özgü N-terminali nedeniyle 27
kDa seviyesinde gözlenir25.
Atriyal MHZ-1 ekspresyonu, doku spesifiktir ve gelişimle
düzenlenir. İnsan embriyosunda, hem kalpte (tüm kalp dokusunda) hem
de iskelet kasında yüksek oranda eksprese edilirken, doğumdan sonraki
düzeyi ventriküllerde belirlenebilir sınırların altındadır; ancak,
atriyumlarda yaşam boyunca gözlenir29. Fizyolojik koşullarda geçerli
olan bu durum, fallot tetralojisi gibi konjenital kalp hastalıklarının
varlığında değişmektedir. Fallot tetralojisi olan çocuklarda, atriyumlarda
VHZ-1’in36, venriküllerde ise AHZ’nin yüksek oranda eksprese edildiği
gösterilmiştir37. Ayrıca, iskemik, dilate (genişlemiş) kardiyomiyopatili
hastaların hipertrofik sol ventrikülünde AHZ-1’in eksprese edildiği
gösterilmiştir38, 39, 40.
MHZ-1’in kalpteki fonksiyonu tam olarak aydınlatılamamış
olmakla beraber, çapraz köprü kinetiğinin ve her bir çapraz köprü başına
oluşan gerimin, MHZ-1 geninin değişen ekspresyonları tarafından
modüle edildiği gösterilmiştir29.
MHZ-1 hem MAZ’a hem de aktinin C terminaline bağlanır
. Böylelikle MHZ-1, MAZ ile aktini birbirine bağlar. MAZ/aktin
bağlanmasının zayıflatılması, çapraz köprü kinetiğini hızlandırır ve aynı
zamanda çapraz köprü başına oluşan gerimi artırır; böylelikle
kontraktilite artar46.
41, 42, 43, 44, 45
Memeli kaslarında düzenleyici hafif zincir kalsiyum
kalmoduline bağımlı MHZ kinaz tarafından fosforile edilirken, MHZ
fosfataz tarafından defosforile edilir35. MHZ kinaz, VHZ-2’yi, N
terminalindeki Ser-14, AHZ-2’yi ise Ser-21 ve Ser-22 bölgesinden
fosforile eder. Yani, insan ventriküler MHZ-2 izoformu, monofosforile
olurken, atriyal MHZ-2 izoformu, mono veya difosforile halde
bulunabilir47. Ser-14 bölgesi, aynı zamanda, protein kinaz C tarafından
6
da fosforile edilebilmektedir48. Ayrıca, MHZ’nin protein kinaz A (PKA)
tarafından fosforile edilebildiğini bildiren çalışmalar da bulunmaktadır49.
Düz kaslarda düzenleyici hafif zincirin fosforilasyonu
kuvvet oluşumu için gereklidir ve oluşan kuvvetin derecesi
fosforilasyonun düzeyi ile ilişkilidir50, 51. İskelet ve kalp kasında ise
düzenleyici hafif zincirin fosforilasyonunun, kontraksiyonu modüle ettiği
düşünülmektedir23.
MHZ-2 izoformlarının kalpteki işlevsel rolleri, henüz tam
olarak aydınlatılamamıştır. Fizyolojik koşullarda, her bir kalp siklusu
sırasında, MHZ kinazın aktivasyonu değişmediği için, sistol ve diyastol
sırasında MHZ-2’nin fosforilasyon düzeyleri değişmez29. Ayrıca,
adrenalinin
MHZ-2’nin
fosforilasyon
düzeylerini
değiştirmediği
gösterilmiştir52.
Son
yıllarda
yapılan
çalışmalar,
MHZ-2
fosforilasyonlarının, kalp kasında izometrik gerim oluşumunu % 20-30
artırdığını göstermiştir. Ayrıca, α-adrenerjik agonist uygulaması sonrası
gelişen pozitif inotropiye, MHZ-2 fosforilasyonlarının katkısı olduğunu
gösteren çalışmalar da bulunmaktadır53.
MHZ-2 protein düzeylerinin, dilate kardiyomiyopatide
azaldığını ve bunun da kalp yetmezliğinin nedeni olduğuna dair
çalışmalar bulunmakla beraber54, dilate veya iskemik kardiyomiyopatili
hastalarda MHZ-2’nin değişmediğini gösteren çalışmalar da
bulunmaktadır40, 55.
2.2.2.İnce Lif
Bu lifler aktin, tropomiyozin ve troponin kompleksinden
oluşmaktadır. Troponin kompleksi, troponin C, I ve T den meydana gelir.
Hücre içi kalsiyumun kasılma sırasındaki her siklik artışı, troponin C ve
I’da konformasyonel bir değişikliğe neden olarak, aktin ve miyozin
arasındaki etkileşimi düzenler. Troponin T ise, troponin kompleksinin
aktin-tropomiyozin omurgasına oturmasında rol oynar24.
2.3. Kontraktil Proteinlerin Etkileşimi
Kas gevşemesi sırasında, kalsiyum, troponin C ‘ye bağlı
değildir ve aktinin aktif bölgesi, troponin I tarafından kapatılmıştır. Bu
7
durum, aktin-miyozin çapraz köprülerinin oluşmasına engel olur. Kas
kasılması sırasında ise, kalsiyum, troponin C’ye bağlanır ve troponin
kompleksinde konformasyonel değişiklik meydana gelir. Bu değişiklik,
aktin üzerindeki aktif miyozin bağlanma bölgeleri üzerinde troponin I’nın
inhibitör etkisini ortadan kaldırır. Böylelikle, miyozinin küresel baş
bölgesi, aktin ile etkileşir. Kasılma için gerekli olan enerji, miyozine bağlı
ATP’ den sağlanır. Miyozin başının hareketi, ince lifleri dolayısıyla Z
bantlarını içeri doğru iter ve kasılma gerçekleşir. Kas kasıldığında, aktinmiyozin kompleksinden ADP salıverilir, aktin miyozinden ayrılır ve kas
dinlenme durumuna döner24.
2.4. Konjestif Kalp Yetmezliği
Konjestif kalp yetmezliği, akciğer ve periferik dokularda
sıvı birikimi nedeniyle konjesyona neden olan, kalbin pompalama
fonksiyonundaki yetersizlik ile karakterize ve pek çok kardiyak hastalık
sürecinin sonlanım noktasıdır 56.
Konjestif
kalp
yetmezliği,
çeşitli
semptomlar
belirginleşmeden uzun zaman önce başlayan ilerleyici bir hastalıktır57.
Konjestif kalp yetmezliğinin en sık rastlanan nedenleri arasında, iskemik
kalp hastalıkları, hipertansiyon ve kapak hastalıkları yer almaktadır.
Konjestif kalp yetmezliğinde görülen birincil bozukluk ise,
kompansetuvar mekanizmaların aktivasyonuna neden olan- örneğin
sempatik sinir sistemi aktivitesinde artış ve kontraktil fonksiyondaki
bozulmadır57.
Kalp yetmezliği olan kişilerde, dolaşımdaki katekolamin
konsantrasyonunun artmış olması, β reseptörlerin kronik olarak
aktivasyonuna ve bu da, hücre içi Ca2+ tutulumunun (handling)
değişimine, dolayısıyla, kontraktilitenin deprese olmasına neden
olmaktadır57.
Konjestif kalp yetmezliğinin, sol ventrikül ve sağ ventrikül
yetmezliği olmak üzere iki tipi bulunmaktadır.
8
2.4.1. Sol Ventrikül Yetmezliği
Etiyolojisine bakıldığında, başlıca dört neden ön plana
çıkmaktadır:
1- Kalbin üzerindeki iş yükünün artması
2- Kalbin dolumunun sınırlanması
3- Miyosit kaybı
4- Azalmış miyokart kontraktilitesi
Kalp
yetmezliği
patofizyolojisinde
nörohumoral ve hücresel değişikliler rol oynar56.
hemodinamik,
Hemodinamik açıdan bakıldığında, kalp yetmezliği sistolik
veya diyastolik fonksiyonun, bazen de her ikisinin kötüleşmesi ile ortaya
çıkabilmektedir. Sistolik disfonksiyonda, kalp debisi (kardiyak output)
azalır ve bu durumun düzeltilmesi için kalp üç kompansetuvar
mekanizma geliştirir. İlk olarak, kalbe artmış venöz dönüş,
sarkomerlerde artmış kontraksiyona neden olur ve atım hacmi (stroke
volume) artar. İkinci olarak, artmış olan katekolamin düzeyleri nedeniyle
kalp hızını artırarak kalp debisini artırır. Üçüncü olarak ise, kalp kası
hipertrofiye uğrar. Eğer sistolik disfonksiyona neden olan ve altta yatan
neden tedavi edilmezse, kalp yetmezliğe girer56.
Diyastolik disfonksiyon, ventrikülde gevşeme ve elastik
çekilmede azalmaya veya sertlik artmasına neden olan durumlara bağlı
olarak görülür. Hipertansiyon, sol ventrikül duvarında kalınlaşmaya
neden olarak, bu üç parametrenin değişmesine ve dolayısıyla diyastolik
disfonksiyona sebep olabilir56.
2.4.2. Sağ Ventrikül Yetmezliği
Sağ ventrikül yetmezliği, çeşitli nedenlere bağlı olarak
gelişebilmektedir. Var olan sol ventrikül yetmezliği nedeniyle, sağ
ventrikül üzerinde artmış olan arka yük, yetmezliğe neden
olabilmektedir. Bunun dışında sağ ventrikül yetmezliği, pulmoner kapiler
yatak
harabiyeti
ve
pulmoner
arterlerin
hipoksiye
bağlı
vazokonstriksiyonu nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir. Diğer taraftan,
sağ ventrikül yetmezliği, inferiyor duvar miyokart infarktüsü sırasında
gelişen sağ ventrikül iskemisi nedeniyle de meydana gelebilmektedir56.
9
2.4.3. Kalp Yetmezliğinin Temelinde Yatan Moleküler Mekanizmalar
Kalp
yetmezliğinin
temelinde
yatan
moleküler
mekanizmalara bakıldığında, hücre içi Ca2+ tutulumundaki bozukluklar
ve riyanodin reseptörlerinin disfonksiyonu dikkat çekmektedir. Sağlıklı
bir kalpte, kardiyomiyositlerin kontraktil gücü, riyanodin reseptörleri
aracılığıyla sarkoplazmik retikulumdan salıverilen kalsiyum akımının
amplitüdüne bağlıdır. İntraselüler kalsiyum tutulumundaki değişiklikler,
kalp yetmezliğindeki baskılanmış kontraktilite ve bozulmuş rezervde
önemli role sahiptir. İnsan kalbinde, sistolik hücre içi kalsiyum
amplitüdünde azalış, diyastolik hücre içi kalsiyum düzeylerinde artış ve
diyastolik kalsiyum düzeylerinin azalışında yavaşlama meydana geldiği
bildirilmiştir. Bunların yanı sıra, sarkoplazmik retikulumun kalsiyum
içeriğinin azaldığı ve uyarı-kasılma çiftinin veriminin düştüğü
bildirilmiştir57.
Yetmezlikli kalpte kalsiyum siklusunun bozulmasının,
kalsiyum
homeostazını
sağlamakla
görevli
proteinlerin
ekspresyonlarının ve fonksiyonlarının bozulması sonucu meydana
geldiği gösterilmiştir. Örneğin, sarkoplazmik ve endoplazmik retikulum,
Ca2+-ATPaz gen ekspresyonunun ve sarkoplazmik retikulum Ca2+
kanalının (RyR2) aşağı regülasyonu (down regulation), Na+-Ca2+
değiştiricisinin (exchanger) ekspresyonunun artmasının, kontraktilitenin
bozulmasında rolü olduğu gösterilmiştir. Bunların dışında, kalsiyum
tutulumunda görev alan proteinlerin ekspresyonları artmaksızın, işlevsel
değişikliğe uğramasının da kalp yetmezliğinde rolü olduğu
gösterilmiştir57.
Konjestif kalp yetmezliği, kronik hiperadrenerjik durumla
karakterizedir. Adrenerjik reseptör aktivitesindeki sürekli artış, β reseptör
ekspresyonunda
ve
kenetlenmesinde
azalışa,
β2
reseptör
kenetlenmesinde düşüşe, inhibitör G proteininin (Gi) ekspresyonunda
ve β reseptör kinaz ekspresyonlarında artışa, adenilat siklaz
ekspresyonunda ve işlevinde azalışa neden olarak, β reseptör sinyal
yolaklarında bozukluğa yol açar. Kalp yetmezliğinde gözlenen değişmiş
β reseptör sinyalizasyonunun en önemli akışaşağı (downstream) etkileri,
L-tipi kalsiyum kanallarının, Na+-Ca2+ değişitiricisinin ve kardiyak
riyanodin reseptörlerinin hiperfosforilasyonu olarak gösterilmiştir57.
10
2.5. Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisi ve Pozitif İnotropik Ajanların
Konjestif Kalp Yetmezliği Tedavisindeki Yeri
Konjestif kalp yetmezliği tedavisinde, vazodilatörler,
anjiotensin dönüştürücü enzim (ADE) inhibitörleri ve aldosteron
antagonistleri gibi ventrikül duvarındaki stresi azaltan veya reninanjiotensin sistemini veya sempatik sinir sistemini inhibe eden (β
adrenerjik antagonistler) ilaçlar patolojik ventriküler yeniden
modellenmeyi
(remodeling)
azaltmaları,
hastalığın
ilerleyişini
yavaşlatmaları
ve
sistolik
disfoksiyondan
kaynaklanan
kalp
yetmezliğinde mortaliteyi düşürmeleri nedeniyle kullanılmaktadır58.
Konjestif kalp yetmezliği tedavisindeki temel yaklaşımlar
önyükün (preload) azaltılması, artyükün (afterload) azaltılması,
inotropinin artırılmasıdır58.
2.5.1. Diüretikler
Konjestif kalp yetmezliğinde sodyum ve su tutulumuna
bağlı olarak ekstraselüler sıvı hacmi artmıştır. Bunun bir sonucu olarak
diyastol sonu hacim artar ve böylelikle de sol ventrikül atım hacmi
korunur. Ancak, diyastol sonu hacmindeki bu artış, diyastol sonu dolum
basıncında ve ventrikül boyutlarında artışa ve ventrikül duvarında oluşan
stresin yükselmesine neden olur. Sonuç olarak, tüm bu değişiklikler
pulmoner venöz konjesyona, periferal ödeme ve kalp debisinin artşına
engel olur58.
Diüretikler, hücre dışı sıvı hacmini ve ventriküler dolum
basıncını (ön yük) düşürürler. Kalp yetmezliği olan hastalarda, genellikle
ön yükün düşürülmesi, beraberinde kalp debisinin düşüşünü getirmez;
ancak, sürekli idrarla sodyum atılımı olan (natriürez) ve/veya hızlı
damariçi hacim (intravascular volume) düşüşü olan hastalarda kalp
debisinde azalma görülebilir. Böyle bir durumda, diüretik tedavisi, hacim
azalışına bağlı olarak nörohumoral aktivasyonu artırabilir ve kalp
yetmezliğinin ilerlemesine neden olabilir58.
Bu nedenlerden ötürü, asemptomatik sol ventrikül
disfonksiyonu olan hastalarda, diüretiklerin dikkatli kullanılmaması ve
hacim retansiyonu olan hastalarda ise hacmin düzeltilebileceği en düşük
dozun kullanılması yoluna gidilmelidir58.
11
2.5.2. Aldosteron Antagonistleri
Konjestif kalp yetmezliğinin en belirgin özelliklerinden
birisi, renin-anjiotensin-aldosteron sisteminin aktivasyonunun artmış
olmasıdır. Kalp yetmezliği olan hastalarda, plazma aldosteron
konsantrasyonlarının normal düzeyin 20 kat üzerine yükselebildiği
gösterilmiştir58. Gerek anjiotensin II, gerekse aldosteron ADE
inhibitörlerinin varlığında bile hücrelerarası ve kardiyak perivasküler
fibrozu ve hücre dışı matriksi artırmaktır. Buna ek olarak, aldosteron,
sodyumun renal retansiyonunu artırırken, potasyum ve magnezyum ise,
daha yüksek oranda atılmasına ve baroreseptör disfonksiyonuna neden
olur. Ayrıca, katekolaminlerin etkisini güçlendirir ve ventriküler aritmi
oluşumu artırır59.
“Randomized Aldactone Evaluation Study (RALES, 1999)”
çalışmasında, ciddi kalp yetmezliği ( sınıf III-IV) olan hastalar üzerinde,
aldosteron antagonisti olan spironolaktonun baskılayıcı dozunun (25
mg/gün) etkileri incelenmiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre,
spironolaktonun 24 ay boyunca üçlü tedaviyle birlikte uygulanması
sonucu, işlevsel gelişme sağlandığı, hastane yatışının düştüğü ve
hayatta kalımın % 30 arttığı gösterilmiştir60. Bir diğer aldosteron
antagonisti olan eplerenonun, miyokart infarktüsü ve kalp yetmezliği
öyküsü olan hastalarda total mortalite oranını, kardiyovasküler
mortaliteyi ve ani kardiyak ölümü ve kalp yetmezliğine bağlı hastane
yatışını azalttığı gösterilmiştir (EPHESUS study- Eplerenone
neurohormonal Efficacy and Survival Study, 2003)61.
2.5.3. Vazodilatörler
Nitrovazodilatörler, kalp yetmezliği tedavisinde uzun
yıllardır kullanılmakta olan ilaçlardır. Bu ilaçlar, nitrik oksit (NO) açığa
çıkararak ve çözünebilir (soluble) guanilat siklazı aktive ederek, damar
düz kasında gevşeme oluştururlar58.
Kronik kalp yetmezliği olan hastalarda, izosorbit dinitratın
egzersiz kapasitesini geliştirmede ve semptomları azaltmada plaseboya
göre daha etkili olduğu gösterilmiştir58.
Hidralazin, pulmoner ve sistemik damar direncini
düşürerek sağ ve sol ventrikülün arka yükünü azaltır. Böylelikle, atım
12
hacmi artar ve ventriküler sistolik duvar stresi azalır. Bunun dışında arka
yükü azaltıcı etkisinin dışında, hidralazinin orta derecede direkt pozitif
inotropik etkisi de bulunmaktadır. Hidralazin aynı zamanda renal damar
direncini düşürür ve renal kan akımını, diğer ADE inhibitörleri dışındaki
birçok vazodilatörden daha fazla artırır. Bu nedenle, hidralazin, ADE
inhibitörlerini tolere edemeyen, renal disfonksiyonu ve kalp yetmezliği
olan hastalarda yararlı olabilir58.
2.5.4. Natriüretik Peptitler
Natriüretik peptitler, [atriyal natriüretik peptit(ANP), beyin
natriüretik peptit(BNP), ve C-tipi natriüretik peptit] potent natriüretik,
diüretik ve vazodilatör etkileri olan, bir endojen nörohormon ailesidir58.
BNP gerime bağlı olarak kardiyak miyositlerden salgılanır58 ve BNP’nin
dolaşımdaki düzeyleri, kalp yetmezliğinin derecesi ile ilişkilidir58, 62. Kalp
yetmezliğinin oluşumunda, BNP, vazodilatasyon, natriürez ve diürez
oluşturarak anjiotensin ve noradrenalinin etkilerine ters etkiler meydana
getirir58.
Nesiritit, BNP’nin rekombinant formudur. Yapılan klinik
çalışmalarda, nesiritit ile tedavi edilen hastalarda, hemodinamik ve klinik
gelişme olduğu bildirilmiştir62. Ayrıca nesiritidin, dobutaminden daha az
aritmojenik olduğunu gösteren bir klinik çalışma da bulunmaktadır63
2.5.5. Renin-Anjiotensin Sistemini İnhibe Eden İlaçlar
Renin-anjiotensin
sistemi,
kalp
yetmezliğinin
patofizyolojisinde önemli role sahiptir. Anjiotensinojen, böbrek kaynaklı
bir molekül olan renin tarafından, anjiotensin I’e dönüştürülürken,
anjiotensin I, ADE tarafından, güçlü bir arteriyel vazokonstriktör ve
sodyum-su tutulumu oluşturan bir mediyatör olan anjiotensin II’ ye
dönüştürülür. Bu etkilerinin yanı sıra, anjiotensin II, nöral katekolamin
salıverilmesini potansiyalize eder; adrenal medulladan katekolamin
salgılanmasını artırır; aritmojeniktir; vasküler hiperplaziyi ve patolojik
miyokardiyal hipertrofiyi tetikler ve miyosit ölümünü stimüle eder. Bu
anlamda kalp yetmezliğinde anjiotensin II’nin etkilerinin antagonize
edilmesi önemlidir58.
13
2.5.5.1.ADE İnhibitörleri
ADE inhibitörleri, anjiotensin II ve aldosteron yapımını
baskılar; sempatik sinir sistemi aktivitesini düşürür ve diüretiklerin kalp
yetmezliğindeki etkilerini potansiyalize eder. ADE inhibitörlerinin, kalp
krizi veya kronik gelişimli ventriküler sistolik disfonksiyonu (kalp
yetmezliği semptomları olan ya da olmayan) olan hastalarda mortalite ve
morbiditeyi azalttığı gösterilmiştir (ilgili klinik çalışmalar-SAVE, TRACE,
AIRE, CONSENSUS, VHEFT, SOLVD). Buna ek olarak, bu grup ilaçlar,
asemptomatik hastalarda semptomlarının gelişmesini önlemiş ya da
geciktirmiştir59.
ADE inhibitörleri ile uzun dönem tedavi sırasında,
anjiotensin II düzeyleri alternatif yolakların (örn: kimaz) devreye girmesi
nedeniyle fizyolojik olarak anlamlı seviyelere ulaşabilmektedir58, 62. Bu
nedenle anjiotensinin etkilerinin reseptör düzeyinde bloke edilmesi
gündeme gelmiştir.
2.5.5.2. Anjiotensin Reseptör Blokerleri
Anjiotensinin, kalp yetmezliğindeki zararlı etkileri de dahil
olmak üzere, bilinen pek çok klinik etkisi, AT1 reseptörleri aracılığı ile
oluşur. Kardiyovasküler sistemde varlığı gösterilen AT2 reseptörleri ise,
uyarıldıklarında AT1 reseptörlerinin oluşturduğu etkilere ters etkiler
oluşturur58.
Anjiotensin reseptör antagonistleri, ADE inhibitörlerinin yan
etkileri nedeniyle kullanılamadığı durumlarda tercih edilebilen
ajanlardır64. Akut miyokart infarktüsü nedeniyle, sol ventrikül
disfonksiyonu olan ve/veya kalp yetmezliği gelişen 14.703 hastanın
değerlendirildiği “Valsartan In Acute MyocArdial INfarction Trial
(VALIANT, 2003)” isimli çalışmada, anjiotensin reseptör antagonisti
valsartanın, ADE inhibitörü kaptopril ile tedavi kadar etkin olduğu
gösterilmiştir. Benzer şekilde, “Evaluation of Losartan in the Elderly
(ELITE II, 2000)”, “Optimal Trial in myocardial infarction with the
angiotensin II antagonist Losartan (OPTIMAAL, 1999)”, “ValHeFT
(2001)” çalışmalarında mortalitede kaptopril ile losartan arasında anlamlı
bir fark gösterilmemiştir65, 66, 67, 68, 69.
14
Plasebo kontrollü randomize “Candesartan cilexitil in Heart
failure Reduction in Mortality and morbidity (CHARM-alternative, 2003)”
çalışmasında, anjiotensin reseptör antagonisti kandesartanın, kalp
yetmezliğine bağlı hastane yatışını veya kardiyovasküler nedenlere
bağlı ölümleri, sol ventikül disfonksiyonu olan hastalarda, plaseboya
göre düşürdüğü gösterilmiştir70, 71.
2.5.6. β- Adrenerjik Reseptör Antagonistleri
β-adrenerjik reseptör antagonistlerinin, konjestif kalp
yetmezliği olan hastalarda, klinik sonuçları nasıl etkilediği henüz tam
olarak aydınlatılamamış olmakla beraber, ani kardiyak ölüm insidansını
kötücül ventriküler aritmileri azaltarak düşürdüğü düşünülmektedir58.
β-reseptör antagonistlerinin, sınıf II-III (hafif ve orta) kalp
yetmezliği olan hastalarda, hayatta kalım üzerine yararlı etkileri olduğu
gösterilmiştir72, 73, 74, 75, 76. Bu yararlı etki, β1 reseptöre selektif metoprolol
ve bisoprolol gibi ajanlarda olduğu kadar, selektif olmayan β adrenerjik
reseptör antagonisti olan karvedilol için de, benzer şekilde gösterilmiştir.
Karvediolol ve metoprolol aynı zamanda sınıf IV kalp yetmezliği olan
hastalarda, hastane yatışını azaltmıştır77, 78. β2 reseptörlere daha
selektif olan busindololün ise, hayatta kalıma yararlı bir etkisi olmadığı
gösterilmiştir79.
2.5.7. Pozitif İnotropik Ajanlar
İnotropik ajanlar, kalp kontraktilitesini çoğunlukla hücre içi
siklikAMP (sAMP) düzeylerini artırarak ve dolayısıyla, sarkoplazmik
retikulumdan kalsiyum salıverilmesini indükleyerek artırır. Adenilat
siklazın, β reseptörlerin uyarılması sonucu (örneğin dobutamin) veya
sAMP’nin yıkımından sorumlu olan fosfodiesteraz III’ün selektif
inhibisyonu, (örneğin, milrinon) sAMP artışına neden olur. Bunların
dışında, pimobendan gibi, hem fosfodiesteraz inhibisyonu, hem de
miyokardiyal liflerin kalsiyuma duyarlılığını artırarak, pozitif inotropi
oluşturan ilaçlar da bulunmaktadır80.
15
Şekil 3: Pozitif İnotropik Mekanizmalar - 81 numaralı kaynaktan alınarak
Türkçeleştirilmiştir.
2.5.7.1. β Reseptör Aktivasyonu
Memelilerde β1, β2 ve β3 olmak üzere üç adet β reseptör alt
tipi tanımlanmıştır82. Her iki (β1, β2) alt tip de Gs-proteini aracılıklı olarak
hücre içi sAMP düzeylerini artırarak, gerek in vitro, gerekse in vivo
pozitif inotropik ve kronotropik etki oluşturur58. β1 ve β2 alt tiplerinin yanı
sıra, β3 alt tipinin etkilerinin de, Gs aracılıklı olduğu bildirilmiştir. Her ne
kadar her 3 reseptör alt tipi de, Gs aracılıklı ise de, bu reseptörlerin
hücre içi sinyal ileti yolaklarının ve subselüler yerleşimlerinin farklılık
gösterdiği bildirilmiştir58. Diğer taraftan, β3 reseptör agonistlerinin, insan
ventriküler kasında Gi aracılıklı negatif inotropik etki oluşturduğu
bildirilmiştir83
İnsan kalbinde β1 ve β2 bulunmakla beraber β1 alt tipinin
predominant olduğu ve β1 / β2 oranının atriyumlarda % 70 / % 30 ve
ventriküllerde, % 80 / % 20 olduğu bilinmektedir82. β3 reseptörlerin en
yoğun olarak bulundukları bölgeler ise, beyaz ve kahverengi adipoz
dokudur58. Ancak, β3 reseptörlere ait etkilerin ve β3 reseptör mRNA’
sının insan, kobay ve köpek kalbinde ve kardiomiyositlerinde bulunduğu,
çeşitli araştırma grupları tarafından bildirilmiştir84.
16
Kardiyomiyositlerde, β reseptör stimülasyonu sonucu,
pozitif inotropi, kronotropi, dromotropi ve miyosit büyümesi ve ölümünü
kapsayan çeşitli biyolojik cevaplar gözlenir85. Atriyumlarda, hem β1, hem
de β2 reseptörlerin uyarılması, kasılma gücünde maksimum artışa neden
olur (in vitro izole doku). Diğer yandan, kalp hızını artırır (in vivo, sağlıklı
deneklerde)82. Ventriküllerde ise, sadece β1 reseptörlerin uyarımı
kasılma gücünde maksimum bir artışa neden olurken, β2 reseptörlerin
uyarımı submaksimal artış sağlar82.
β1 reseptörlerin stimülasyonu sonrasında, adenilat siklaz
stimülasyonu ve sAMP bağımlı protein kinaz aktivasyonu aracılığıyla
gerçekleşen voltaja bağımlı kalsiyum kanal fosforilasyonu, bu kanalların
açık kalış süresini uzatarak, hücre içi kalsiyum düzeylerinin artışına
neden olur ve böylelikle sarkoplazmik retikulumdaki riyanodin
reseptörlerini stimüle olmasına neden olarak, kontraksiyon için kalsiyum
sunumunun artmasına neden olur. β1 reseptörlere bir agonistin
bağlanması sonucu, Gs proteini stimüle olur ve guanozin difosfat (GDP)
bağlı α ünitesi ayrlır ve GDP, guanozin trifosfat (GTP) ile yer değiştirir.
αs-GTP kompleksi adenilat siklaza bağlanarak bu enzimi aktive eder.
Aktive olan adenilat siklaz ATP’den sAMP sentezlenmesini sağlar ve
PKA’yı aktive eder. PKA ise çeşitli hücresel yapıları fosforile ederek
aktive olmalarını sağlar85.
Sarkoplazmik retikulum membranında bulunan ve Ca2+
ATPaz fonksiyonu ile ilişkili pentamerik bir protein olan fosfolambanın
katkı sağladığı diğer fosforilasyon reaksiyonları da β2 reseptörlerince
düzenlenmektedir. Fosfolamban fosforile olduğunda, sarkoplazmik
kalsiyum pompasının üzerindeki inhibisyonu kaldırararak sitoplazmadaki
kalsiyum düzeyinin düşmesine ve böylelikle sarkomerin gevşeme hızının
artmasına (lusitropik etki) neden olur. Sarkoplazmik retikulumda
sekestre edilen kalsiyum ise, daha sonraki kontraksiyonlarda kullanılır.
β2 reseptörlerin agonist ile uyarımı sonucu, Gi veya Gq proteinleri aktive
olur. Gi proteini aktive olduğunda, adenilat siklazı inhibe ederken, Gq
proteini aktive olduğunda, fosfolipaz C’yi aktive eder. Fosfolipaz C ise,
fosfotidilinozitol bifosfattan DAG ve inozitoltrifosfat oluşmasını sağlar.
İnozitoltrifosfat, sarkoplazmik retikulumdaki inozitoltrifosfat reseptörlerine
bağlanır ve sarkoplazmik retikulumdan sitoplazmaya kalsiyum
salıverilmesine aracılık eder. Kalsiyum, kalmoduline bağlanarak
sarkolemmadaki kalsiyum pompasını ve birçok kalmodulin bağımlı
protein kinazları aktive eder. Bu sinyal ileti yolağı, fosfolambanın,
Na+/Ca2+ değiştiricisinin ve ventriküler MHZ-2’nin, fosforilasyonuna
neden olur. DAG ve kalmodulin birlikte, protein kinaz C’yi aktive ederler.
Bu yolak da mitokondriyal ATP-aracılıklı K+ kanallarının ve MHZ-2’nin
fosforilasyonuna aracılık eder85.
17
Dobutamin, β1 ve β2 adrenerjik reseptörleri uyararak,
adenilat siklazın yukarı regülasyonuna (upregulation) neden olur ve
böylelikle hücre içi kalsiyum konsantrasyonu artar. Kalpte,
izoproterenolle karşılaştırıldığında, daha önemli inotropik ve kronotropik
etkiler oluşturur. Düşük doz dobutamin, arka yükte (afterload) düşüşe
neden olan hafif bir arteriyel vazodilatasyon oluştururken, daha yüksek
dozlar, vazokonstriksiyona neden olur. Genel anlamda, ters etkilerine
bakıldığında, kan basıncında artış veya azalış, kalp hızında artış, atriyal
fibrilasyonlu hastalarda ventriküler cevap hızında artış ve miyokardın
oksijen gereksiniminde artış sayılabilir86.
Dobutamin, sistolik disfonksiyonu ve kalp yetmezliği olan
hastaların
tedavisinde
kullanılmaktadır.
Ciddi
klinik
dekompansasyonunu olan hastalarda, dobutaminin birkaç gün sürekli
infüzyonu, sıkça rastlanan bir uygulama olmakla beraber, daha uzun
süreli uygulamalarda gelişen
farmakolojik
tolerans,
etkinliği
sınırlandırabilmektedir.
Dobutaminin kan basıncı üzerine etkileri
değişkendir ve bu ajanın, kalp debisi ve damar tonüsü üzerine olan
göreceli etkilerine bağlıdır. Dobutaminin en belirgin yan etkileri, taşikardi
ve aritmidir58.
Dobutamin ve nesiritidin proaritmik ve taşikardik etkilerini
karşılaştırmak üzere akut kalp yetmezliği sendromu olan hastalardan 24
saat Holter kaydı alınan bir klinik çalışmanın (PRECEDENT çalışması,
2002) sonuçları, dobutaminin ortalama ventriküler taşikardi olaylarını,
tekrarlanan ventriküler atımları, erken (prematür) ventriküler atımları ve
kalp hızını artırdığını ancak, nesiritidin ventriküler ektopik atımları
azalttığını ya da etkilemediğini göstermiştir87.
Dobutaminin kronik intravenöz infüzyonunun denendiği
prospektif randomize kontrollü çalışmalar bulunmamaktadır. Ancak,
“Flolan International Randomized Survival Trial (FIRST, 1999)” dan elde
edilen verilerin retrospektif analizlerine dayanılarak randomizasyon
zamanında kesintisiz dobutamin
infüzyonunun 6 aylık mortalite
oranında 2 kat artışa neden olduğu sonucuna varılmıştır88.
Dobutaminin kısa dönem infüzyonu ile ilgili geniş çaplı,
prospektif randomize kontrollü çalışma bulunmamaktadır. Ancak küçük
çaptaki çalışmalarda kısa dönem dobutamin infüzyonunun hemodinamik
ve semptomatik yararlar sağladığı bildirilmiştir86.
18
Kronik dobutamin tedavisi, sıçanlarda miyozin ATPaz
aktivitesini artırmaktdır89. Yine kronik dobutamin tedavisi, gerek kontrol
gerekse miyokart infaktı oluşturulan konjestif kalp yetmezliği olan ve
olmayan sıçanlarda miyozin ATPaz aktivitesini artırmıştır90. Geenen ve
ark. (1997) yaptıkları bir çalışmada, aralıklı dobutamin uygulamasının
(aralıklı beta reseptör stimülasyonunun) ve/veya kalp hızı artışının MAZ
ekspresyonunun kalıbında değişime katkıda bulunduğu bildirilmiştir91.
Sıçan torasik aortunun, dobutamine cevaplılığının
zamansal varyasyon gösterdiği ve bu ritmin endotel varlığı tarafından
modifiye edildiği bildirilmiştir92.
2.5.7.2. Na+/K+-ATPaz İnhibisyonu
Na+/K+-ATPaz, sodyum pompası veya sodyum potasyum
pompası olarak da adlandırılan ve tüm memeli hücrelerinin plazma
membranında, iyon taşıyıcı olarak işlev gören bir transmembran
enzimdir. Na+/K+-ATPaz’ın aktivasyonu ile, her bir seferde üç sodyum
iyonu hücre dışına taşınırken, iki potasyum iyonu hücre içine alınır ve
taşınma sırasında 1 ATP molekülü kullanılır. Yani bu pompa, hücre içi
potasyum düzeyinin yüksek, sodyum düzeyinin ise düşük tutulmasını
sağlar93.
Şekil 4: Na+/K+-ATPaz ile hücre içi iyon dengesinin kontrolü-94 numaralı
kaynaktan alınarak Türkçeleştirilmiştir.
Na+/K+-ATPaz, iki alt üniteden oluşmaktadır. Bunlardan
ilki, ATP ve ovabain için bağlanma bölgelerini taşıyan ve iyon bağımlı
katalitik α altünitesi, ikincisi ise, α altünitesinin aktivitesini ve
konformasyonel stabilitesini düzenleyen β altünitesidir. Bu alt ünitenin,
enzimin sodyum ve potasyuma afinitesinin modülasyonunda rolü
olabileceği düşünülmektedir. γ alt ünitesi olarak isimlendrilen üçüncü bir
küçük polipeptit daha bulunmuştur. Bu polipeptit, dokuya özgü olarak αβ
19
dimerine bağlı bulunmaktadır ve Na+/K+-ATPaz için, işlevsel bir önemi
olmasa da, düzenleyici rol oynadığı düşünülmektedir93.
Günümüzde bilindiği kadarıyla memelilerde, α alt ünitesini
kodlayan 4 gen (α1-α4), β alt ünitesini kodlamakla görevli üç gen (β1-β3)
bulunmaktadır95.
Na+/K+-ATPaz’ın tüm α ve β izoformları, sinir sisteminde
eksprese edilmektedir. Bu izoformlardan α1, özellikle böbrekte yüksek
oranda eksprese edilirken, α2 iskelet kasında, beyinde ve kalpte, α3 ise,
en çok beyinde bulunmakla beraber kalpte de bulunmaktadır93.
Na+/K+-ATPaz aktivitesi, ATP’ye bağımlı olmasının yanı
sıra, fosforilasyon durumu, endojen ovabain benzeri maddeler, dopamin
gibi inhibitör veya noradrenalin gibi stimülatör nörotransmitterler, reaktif
oksijen türleri gibi oksidatif stres ve membran yöresindeki iyonik
dağılımlar tarafından düzenlenmektedir96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103.
Na+/K+-ATPaz’ın özellikle kardiyovasküler, nörolojik, renal
ve metabolik hastalıkların patolojisinde rolü olduğu, en genel ifadeyle bu
gibi patolojilerde, Na+/K+-ATPaz’ın aşağı regüle olduğu bildirilmiştir93.
“Sodyum pompası gecikme” teorisine göre tüm kardiyak
glikozitler sarkolemmal Na+/K+-ATPaz’a spesifik olarak bağlanır ve bu
enzimi inhibe eder. Glikozit enzime bağlanıp, inhibe ettiğinde, hücre içi
sodyum artar ve bu artış Na+/Ca2+ değiştokuş sistemi aracılığı ile hücre
içi serbest kalsiyum konsantrasyonunun artmasına neden olur.
Sarkoplazmik retikulumun kalsiyum alımındaki artış ise, pozitif
inotropinin oluşmasına neden olur. Sarkoplazmik retikulumun depolama
kapasitesini aşan durumlarda ise, sitoplazmik kalsiyum düzeylerinde
artış nedeniyle, aritmojenik etkiler başlar104.
Ovabain, hipotalamus ve adrenal bezden salıverilen
steroid yapıda bir hormondur105. Ovabain ve diğer kalp glikozitlerinin
Na+/K+-ATPaz’ı inhibe ettikleri bilinmektedir. Bu anlamda, ovabain
Na+/K+-ATPaz’ı inhibe ederek, gerek sodyum homeostazının
sağlanmasında rol oynayarak, gerekse damar, kalp ve tübüler geri
emilim üzerine direkt etkiler oluşturarak hipertansiyon ve diğer
kardiyovasküler bozuklukların patojenezinde etkili olur 106.
20
Na+/K+-ATPaz’ın tüm α izoformları, pek çok türde
ovabainin düşük konsantrasyonları ile inhibe olur. Sıçan ve fare α1
izoformunun, ovabaine göreceli duyarlılığından, α alt ünitesinin ilk hücre
dışı bölgesindeki iki amino asit sorumludur. Ovabaine duyarlı bir izoform
olan fare α2 izoformu, 111. konumda lösin ve 122. konumda asparajin
taşırken, ovabaine düşük afinitesi olan α1 izoformu, bu pozisyonlarda
arjinin ve aspartik asit taşır107. Ovabainle indüklenen pozitif inotropide,
α2 izoformu rol oynar ve kardiyak kontraktilitenin düzenlenmesinde, bu
izoform önemli role sahiptir 108.
Amino asit dizilerinde yapılan değişiklikler sonucu,
ovabaine duyarlı α1 ve ovabaine dirençli α2 izoform taşıyan farelerde
yapılan çalışmalarda, duyarlı α1 izoformunun da, ovabainin düşük
konsantrasyonları ile inhibe olduğu ve kalp kontraksiyonunda α2
izoformunun inhibisyonu ile gözlenene oranla, daha fazla arttığı
bildirilmiştir109.
Yapılan araştırmalar sonucu, memelilerde kardiyak glikozit
benzeri bileşiklerin endojen olarak bulunduğu ve bu bileşiklerin yükselen
düzeylerinin kan basıncında artış ve konjestif kalp yetmezliği gelişimi ile
ilişkili olduğu gösterilmiştir110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121.
Normal koşullarda, çok düşük seviyelerde olan endojen ovabain
düzeyleri, egzersiz, ACTH uygulaması, yüksek tuz alımı gibi stresi
artıran koşullarda artmaktadır111, 122, 113, 116, 121, 123, 124, 125. Günlük ACTH
uygulaması sonrası doğal tip (wild type) (α1R/R, α2S/S) farelerde, ikinci
günden itibaren, kan basıncında artış gözlenirken (5. gün platoya
ulaşmaktadır), α2 dirençli izoform taşıyan farelerde (α1R/R, α2R/R) kan
basıncında bu artış gözlenmez. α1S/S ve α2R/R izoform taşıyan farelerde
de, kan basıncı, ACTH uygulaması ile artış göstermektedir126.
duyarlıdır127.
İnsanlarda ise, gerek α1, gerekse α2 izoformları ovabaine
Yetmezlikli insan kalbi, ovabaine, normal kalpten daha
duyarlıdır. Shamraj ve ark. (1993) tarafından gerçekleştirilen bir
çalışmada, bu etkinin en azından bir kısmının, Na+/K+-ATPaz
konsantrasyonundaki düşüşten kaynaklanıyor olabileceği bildirilmiştir128.
5 haftalık ovabain tedavisi sonrası, Wistar sıçanlarda
hipertansiyon gelişmiş olup miyokardiyal hipertrofi gözlenmemiştir. Sol
ventrikül sistolik basıncı, maksimum pozitif ve negatif dp/dt artmıştır.
Ayrıca MAZ protein ekspresyonu artmaksızın, miyozin ATPaz
21
aktivitesinde artış olmuştur. Na+/K+ ATPaz’ın iki α izoformunun (α1 ve
α2) ekspresyonlarının da arttığı belirlenmiştir129.
Sprague-Dawley sıçanlar kullanılarak gerçekleştirilen bir
başka çalışmada ise, ovabain ile 4 haftalık tedavi sonrası, sistolik kan
basıncında anlamlı bir artış olmaksızın, sol ventrikül hipertrofisi,
miyokardın ultra yapısında hasar ve hücre dışı matrikste yeniden
yapılanma (remodeling) gözlendiği, kardiyak sistolik ve diyastolik
performansın bozulduğu gösterilmiştir. Aynı zamanda, kardiyak β-MAZ
mRNA’sı yukarı regüle olurken, α-MAZ mRNA’sının ise, aşağı regüle
olduğu, 4. haftadan sonra ise, ortalama sistolik kan basıncının artmaya
başladığı ve 6. haftadan sonra kontrole göre anlamlı olarak yüksek
düzeylere ulaştığı, kalbin yapısı ve işlevinin kötüleştiği bildirilmişir106.
2.5.7.3. Fosfodiestaraz İnhibisyonu
Fosfodiesteraza ilişkin ilk ipuçları, 1800’lü yılların
sonlarında astmalı bir hastanın, boş mideye bir fincan kahve içiminden
sonra soluk vermede rahatlatıcı olduğunu bildirmesi ile elde edilmeye
başlanmıştır. Kafeine bağlı bu etkinin mekanizması, o yıllarda bilinmese
de, kafeinin nonselektif olarak fosfodiesterazı inhibe ettiği daha sonra
gösterilmiştir. Böylece, teofilin gibi kafein analogları solunum yolu
hastalıklarında kullanılmaya başlanmıştır. 1958 yılında Sunderland ve
Rall isimli iki araştırmacı, karaciğer ekstraktlarında yaptıkları çalışmada
ilk olarak belirlenen ve ısıya dayanıklı bir nükleotit olan sAMP’ yi, ikincil
ulak olarak tanımlamışlardır. Bu çalışmadan 5 yıl sonra ikinci bir hücre
içi ikincil ulak olan siklikGuanozin Monofosfat (sGMP) sıçan idrarında
tanımlanmıştır. Aynı çalışmada, fosfodiesteraz, sAMP’yi inaktive eden
enzim olarak gösterilmiştir. Yine bu çalışmada, magnezyum iyonlarının
bu enzimi aktive ettiği, kafeinin ise aksine inhibe ettiği gösterilmiştir130.
Günümüzde, en az 60 farklı türü tanımlanmış, 11
fosfodiesteraz ailesi bilinmektedir. Bunların her birinin substrat
spesifitesi, kinetik özellikleri ve doku dağılımları farklılık göstermektedir.
Fosfodiesteraz enzimleri ikincil ulak olarak hücrede görev alan siklik
nükleotitler nedeniyle, tüm hücresel fonksiyonların düzenlenmesinde rol
oynar. Fosfodiesteraz enzimleri, sAMP ve sGMP’deki fosfodiester bağını
hidroliz eder ve inhibisyonu halinde substratı olan siklik nükleotidin
hücre içi konsantrasyonunda artış gözlenir131.
22
Fosfodiesteraz 3 (FDE3) sAMP’ye yüksek afinite
göstermekle beraber sGMP’yi de hidroliz edebilmektedir. Gerek damar,
gerekse solunum yollarında, yüksek oranda eksprese edilmesi
nedeniyle, kardiyovasküler hastalıklar ve astma için, önemli bir terapötik
hedef olarak tanımlanmıştır. Yapılan çalışmalarda, FDE3 inhibitörlerinin
vasküler solunum yolu düz kaslarını gevşettiği, trombosit
agregasyonunu inhibe ettiği ve lipolizi indüklediği gösterilmişse de,
kronik kalp hastalıklarının tedavisinde, pozitif inotropik ajan olarak
kullanımları ile ilgili çelişkili sonuçlar bulunmaktadır130. Milrinon gibi bazı
FDE3 inhibitörleri, kalp yetmezliğinin tedavisinde kullanılmak üzere
geliştirilmiştir. Ancak, milrinonla kronik tedavi sonucu mortalite riskinde
artış bildirilmiştir132. Milrinon halen kalp yetmezliğinin akut tedavisinde
kullanılmaktadır130.
2.5.7.4. Kalsiyuma Duyarlığın Artırılması
Bu gruba ait ajanlar, troponin-C’nin kalsiyuma afinitesini
artırarak, troponin-C’nin kalsiyumla indüklenen konformasyonunu direkt
olarak stabilize ederek veya troponin-C’den sonraki moleküllere etki
ederek yetmezlikli kalpte doz bağımlı olarak kalsiyum duyarlığını
artırırlar. Bu grup ilaçlar arasında levosimendan, pimobendan,
senazodan, EMD-53998 ve enantiyomeri ED-57033 bulunmaktadır.
Ancak, örneğin pimobendan, EMD-53998 ve senazodan gibi bazı ilaçlar,
tedavi dozlarında fosfodiesteraz inhibisyonu da yaparlar ki, bu da, hücre
içi kalsiyum düzeylerini artırarak, zararlı etkilerin ortaya çıkmasına
neden olur. Bunun aksine, levosimendan yalnızca yüksek dozlarda
fosfodiesterazı inhibe eder80.
2.6. Kardiyovasküler Sistemin Kronobiyolojisi ve Konjestif Kalp
Yetmezliğinin Kronopatolojisi
2.6.1. Kronobiyolojinin Temel Kavramları
Organizmaya özgü tüm biyolojik fonksiyonların ve
işlevlerinin zamana göre organize oldukları bilinmektedir. Bir günden
kısa ritimler olabildiği gibi, günlük, aylık ve yıllık gibi ritim profilleri de
bulunmaktadır133.
Milisaniyeden 20 saate kadar değişen periyotlara sahip
ritimler, ultradiyan ritimler olarak adlandırılırken, günlük ritimlere
23
sirkadiyan ritimler denilmektedir. Bir hafta, bir ay ya da bir yıl kadar uzun
periyotları olan ritimlere ise infradiyan ritimler adı verilmektedir133.
Biyolojik ritimler özgün olarak tanımlanmış karakteristikleri
olan olaylardır: Bu bağlamda biyolojik ritimlerin dört temel karakteristiği
bulunmaktadır. Bunlar; frekans, yerleşim parametresi, amplitüt ve mezor
(bazal ortalama)’ dur133.
Periyot, tekrarlanan olaylar arasındaki zamanı ifade eder.
Frekans ise, bir zaman biriminde oluşan siklus sayısı veya biyolojik
ritmin tekrarlama sıklığı olarak tanımlanmaktadır133.
Yerleşim parametresi, belirli bir periyodisite içinde tepedoruk ve çukur değerlerin ortaya çıkma zamanıdır133.
Amplitüd, tekrarlanabilen ritmik değişiklikler için öngörülen
düzey farkı veya genlik olarak tanımlanmaktadır. Bir ritmin genliği ya da
büyüklüğü endojen ve ekzojen faktörlerden etkilenme yatkınlığını
belirler. Küçük genlik ritimlere, sağlıklı bireylerin vücut sıcaklığı, kan
basıncı ve kalp hızı örnek olarak verilebilir. Öte yandan, plazma
kortizolü, adrenalin ve lenfosit sayısı büyük genlikli ritimlerdir ve endojen
veya çevresel faktörlerden daha fazla etkilenmektedir133.
2.6.2. Kardiyovasküler Sistemin Kronobiyolojisi
İnsanlarda
ve
birçok
memeli
türünde,
gerek
kardiyovasküler gerekse organizmanın bütünlüğünde var olan ritimlerin
oluşumu çevresel tetikleyicilere bağlıdır. Bu çevresel tetikleyicileri şu
şekilde özetlemek mümkündür:
1- Sırt üstü yatış (supin) ve doğrulma postürüne ilişkin
erken aydınlık (sabah) periyodu değişiklikleri,
2- Fiziksel sabah eforu,
3- Diurnal aktivitenin başlamasıyla oluşan, iş başlangıcı ve
diğer aktivitelere ilişkin ani mental ve emosyonel
yüklenme133.
Kardiyovasküler sistemde başlıca kalp hızı, kalbin
elektriksel aktivitesi, kan basıncı, sempatoadrenal aktivite/parasempatik
24
tonüs
değişiklikleri,
renin-anjiotensin-aldosteron
sistemi,
kan
parametreleri, koagülasyon ve periferik dolaşıma ilişkin ritimler
gözlenmektedir5.
2.6.2.1. Kalp Hızı ile İlgili Ritimler:
Sağlıklı bireylerde, kalp hızının ve kan basıncının gün
içinde arttığı ve gece boyunca düştüğü bilinmektedir. Yapılan
çalışmalarda kan basıncı ve kalp hızındaki diurnal değişikliklerin
nedenlerinin çok karmaşık olduğu ve bu değişikliklerde hem eksternal
uyarıların hem de endojen homeostatik kontrol mekanizmalarının rol
oynadığı ortaya konulmuştur3, 4. Gece vardiyasında çalışanlarda ise
gündüz kalıbının tersi görülür, egzersiz ise kalp hızı ritimlerinde
dalgalanma (fluctuation) meydana getirir133.
2.6.2.2. Kan Basıncı ile İlgili Ritimler:
Gerek normotansif ve gerekse esansiyel hipertansiyonu
olan kişilerde, kan basıncı uyanmadan önce başlayan ancak uyanma ile
artan, gün boyu yüksek seyreden ve akşam saatlerinde, takiben uyku
periyodunda düşen bir trend izler133. Sistolik ve diyastolik kan basınçları
gerek normotansif gerekse birçok hipertansif kişide 06:00-öğlesaati
periyodunda %10-25 oranında yükselir134.
Normotansif ve esansiyel hipertansiyonu olan kişilerde
görülen uyku periyodundaki kan basıncı çukur değerleri ACTH
salgılanmasıyla da uyumlu profil göstermektedir133.
Otonom sinir sistemi, opioit sitem, hipotalamus-hipofizadrenal aksı, renin-anjiotensin-aldosteron sistemi ve vazoaktif peptitlerin
ritimlerinin bozulduğu klinik durumlarda kan basıncının güniçi ritminin
bozulduğu gösterilmiştir133.
Kardiyovasküler olaylardaki sirkadiyan varyasyon otonom
sinir sistemi aktivitesindeki farkı da gösterir ki6, 7, iskemik hastalıklar,
diabetes mellitus ve inme gibi otonomik fonksiyonların bozulduğu bazı
patolojik durumlarda özellikle kalp hızı ve kan basıncı gibi
kardiyovasküler bileşenlere ilişkin sirkadiyan ritmin de değiştiği veya
ortadan kalktığı gösterilmiştir7, 8.
25
Çalışan kişilerde kalp krizinin haftanın diğer günleriyle
karşılaştırıldığında pazartesi günleri %33 daha sık yaşandığı, bu artışın
ise emeklilerde, yaşlı kişilerde (olasılıkla emekli) ve bilinen bir kalp
hastalığı olan kişilerde gözlenmediği bildirilmiştir. Kalp krizinin sirkadiyan
ritmi ile ilgili yapılan en geniş kapsamlı çalışma tüm dünyada yapılan
toplam 29 araştırmada yer alan 83.929 hastayı kapsar. Bu çalışmaya
göre, kalp krizi riski sabah 06:00 dan öğle saatine kadar olan periyotta
% 40 daha yüksek bulunmuştur. Benzer olarak, 19 farklı çalışmada yer
alan 19.390 ani kardiyak ölüm vakasının meta analizi sonucunda, riskin
aynı zaman periyodunda % 29 daha yüksek olduğu bulunmuştur134.
2.6.2.3. Kalbin Elektriksel Aktivitesi ile İlgili Ritimler:
Sinüs düğümü işlevi, QT interval süresi ve R-T dalgaları
voltaj değerleri gibi kalbin elektrofizyolojisine ilişkin sirkadiyan ritimleri
bildiren çalışmalar bulunmaktadır133.
2.6.2.4. Sempatoadrenal/Parasempatik Tonüs Denge Değişiklikleri ile
İlgili Ritimler:
Plazma ve idrar katekolamin (adrenalin ve noradrenalin)
düzeylerinde uykudan kalkışla başlayan yükselme gün boyu pik
seviyesinde kalır, akşam saatleriyle beraber azalıp, uyku döneminde
çukur yapar. Parasempatik tonüs ise, sempatik sistemin aksine, gündüz
düşer, gece ise artar133.
2.6.2.5. Renin-Anjiotensin-Aldosteron Sistemine İlişkin Ritimler:
Sirkadiyan aktivite periyodunun başlangıcında plazma
renin, anjiotensin ve aldosteron düzeyleri yüksektir ve gün boyu zamana
bağımlı değişiklikler göstermektedir133.
2.6.2.6. Kan Parametreleri ve Koagülasyona İlişkin Ritimler:
Kanın vizkozitesi, hemoglobin, hematokrit ve adrenalin
veya ADP ile indüklenen trombosit agregasyonu gündüz saatlerinde
yüksek, gece ise düşük seyreder133.
26
2.6.2.7. Periferik Dolaşıma İlişkin Ritimler:
Renal kan akımı gece düşüktür. Aksine bacak, serebral ve
gastrointestinal damar yataklarında kan akımı gece yüksektir. Ön kol
akımında α-adrenerjik reseptörlerin vazokonstriktör yanıt verirlikleri de
sabah saatlerinde daha yüksektir133.
2.6.3. Konjestif Kalp Yetmezliğinin Kronopatolojisi
Kardiyovasküler hastalıklar yüzyılı aşkın süredir gelişmiş
ülkelerdeki ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Literatürde
kardiyovasküler hastalıkların ritmik bir paterni olduğuna dair birçok bulgu
bulunmaktadır. Örneğin, kardiyovasküler ölümlere, iklimsel farkın diğer
bölgelere göre daha az belirgin olduğu Los Angeles’ta bile aralık ve
ocak aylarında, yaz mevsimine oranla % 33 daha sık rastlandığı
bildirilmiştir. Gerek kardiyovasküler ve gerekse diğer nedenlere bağlı
ölümlerin ayın son gününden bir sonraki ayın ilk gününe kadar % 15
arttığı belirlenmiştir134.
Bilindiği gibi kalp dokusunun mekanik özellikleri α ağır
zincir homodimeri olan olan V1 ve β ağır zincir homodimeri olan V3’ün
ekspresyon düzeyleri ile yakından ilişkilidir. Örneğin, primer olarak V1
izoformu taşıyan kalp kaslarının hem kasılma hızı14, 15, hem de
kalsiyumla uyarılan miyofibriler ve aktomiyozin ATPaz aktiviteleri16, 17, 18
V3 taşıyanlardan daha yüksektir. Aksine V3 izoformu daha fazla güç
oluşturma potansiyeline sahiptir19, 20. Yapılan çalışmalarda α-MAZ gen
ekspresyonunun sirkadiyan21ve β-MAZ gen22 ekspresyonunun ise
diurnal ritim gösterdiği ve kalp kontraktilitesinin güniçi ritminde rolü
olabileceği bildirilmiştir. Young ve ark. (2001) Wistar sıçanlar kullanarak
yaptıkları bu çalışmada, kardiyak performansın ve karanlık periyodun
ortasında (18 HALO) anlamlı olarak yüksek olduğunu ve β-MAZ mRNA
düzeylerinin karanlık periyodda artmış olduğunu göstermişlerdir22. Yazın
aktif olan hamsterlarda (summer-active hamster), fosforile olabilen
myozin hafif zincirin (MHZ-2) in vivo fosforilasyon düzeylerinin, kış
uykusu sırasında daha düşük olduğu gösterilmiştir135
Hipertansiyon ve koroner kalp hastalıkları konjestif kalp
yetmezliğinin gelişiminde en yaygın risk faktörleri arasında yer
almaktadır. Yapılan çalışmalarda, kan basıncının sirkadiyan ritminin
konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda bozulmuş olduğu136, 137, 138, 139
27
bildirilmiş olmakla beraber, bunun tersini bildiren çalışmalar da
bulunmaktadır140.
Akut miyokart infarktüsü sonrası konjestif kalp yetmezliği
gelişme riskinin infarktın oluşma zamanına bağlı olarak değiştiği
gösterilmiştir. Bu çalışmada, konjestif kalp yetmezliği ile sonuçlanan
infarkt oluşum oranının sabah 06:00 ve 11:59 saatleri arasında en düşük
olduğu bildirilmiştir141.
Plazma noradrenalin düzeylerinin sağlıklı kişilerde diurnal
değişim gösterdiği bilinmektedir. Bleske ve ark. nın 1999 yılında
yaptıkları çalışmada kalp yetmezliği olan hastalarda da sağlıklı kişilerle
benzer olarak plazma noradrenalin düzeylerinin diurnal varyasyon
gösterdiği, gün boyunca bu düzeylerin en yüksek seviyede, gece ise en
düşük seviyede olduğu gösterilmiştir142. Ayrıca konjestif kalp yetmezliği
olan hastalarda adrenalin ve noradrenalin atılımının fizyolojik sirkadiyan
ritminin bozulduğu bildirilmiştir142.
İlerlemiş konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda plazma
ANP konsantrasyonları, daha az ilerlemiş konjestif kalp yetmezliği olan
hastalara oranla yüksek bulunmuştur144. Ayrıca, ANP düzeylerindeki
diurnal değişimin konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda ortadan
kalktığı gösterilmiştir144, 136.
Konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda plazma
aldosteron ve plazma renin aktivitesinin diurnal ritmi incelendiğinde 8
hastadan 7’sinde plazma aldosteron düzeyinin normal bireylerle benzer
diurnal ritme sahip olduğu (sabah - en yüksek seviye, gece - en düşük
seviye) ancak plazma renin aktivitesinin diurnal ritminin bir vaka dışında
belirsiz olduğu bildirilmiştir145. Aynı araştırmacıların yaptıkları bir başka
çalışmada ise konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda aldosteronun
diurnal ritminin kontrolünde adrenokortikotropik hormonun önemli role
sahip olduğu gösterilmiştir146.
Allegra ve ark.nın (2001) yaptığı bir çalışmada, konjestif
kalp yetmezliği olan hastaların acil servise başvuru sıklıklarının yıl, hafta
ve gün içindeki dağılımlarını değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonucuna
göre, konjestif kalp yetmezliği olan hastalar kış aylarında (en sık aralık
ayında) acil servise daha yüksek oranda başvurmuşlardır. Ayrıca,
pazartesi günleri haftanın diğer günleriyle karşılaştırıldığında daha sık
28
başvuru olduğu ve gün içinde sabah saat 08:00’dan sonra ciddi bir artış
olduğu ve bunun öğleden sonra ise azaldığı gösterilmiştir147.
Kardiyak glikozitlerden olan strofantin ve korglikonun
koroner kalp hastası kişilere uygulanması sonrası, hemodinamik
değişikliklerin strofantin için sabah, korglikon için ise, öğleden sonra
uygulandığında belirgin olduğu gösterilmiştir148. Ayrıca, digoksinin
sağlıklı bireylerde ve konjestif kalp yetmezliği olan hastalarda gece
uykusu sırasında diyastolik kan basıncını anlamlı olarak düşürdüğü
gösterilmiştir149, 150. Ancak, sistolik kan basıncı konjestif kalp yetmezliği
olan hastalarda, gece uykusu sırasında artarken150, sağlıklı bireylerde
artış gözlenmemiştir149
29
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1. Gereçler
3.1.1. Kullanılan Deney Hayvanları
Deneylerde, 250-300 g ağırlığında Wistar sıçanlar kullanılmıştır.
Deney hayvanları, 12 saat aydınlık 12 saat karanlık olacak şekilde
senkronize edilmiştir (07:00-19:00), gündüz deneyleri aydınlık periyodun
orta noktası olan 6 HALO’ da gerçekleştirilmiştir. Gece deneyleri için,
deney hayvanları ters senkronize edilmiştir ve deneyler karanlık
periyodun orta noktası olan 18 HALO’ da gerçekleştirilmiştir. Hayvanlar
pellet halinde standart sıçan yemi ile beslenmiş ve musluk suyu
verilmiştir.
3.1.2. Kullanılan Kimyasal Maddeler
Biyoesey çalışması
Ovabain oktahidrat (Sigma)
Dobutamin HCl (Tocris)
Protein miktar tayini
Bisinkoninik asit (Sigma)
Sığır serum albumini (Sigma)
Bakır sülfat
Western Blot Analizi
Tris-HCl (BIORAD)
Gliserol
SDS (Sodyum Dodesil Sülfat) (BIORAD)
Bromofenol mavisi (Sigma)
Dithiothreitol (DTT)
%30 Akrilamid/Bis (BIORAD)
Amonyum persülfat (Amresco)
Tetrametil Etilen Daimin (TEMED) (Amresco)
Metanol (Carlo Erba)
Nitroselüloz membran (BIORAD)
Yağsız süt tozu (Pınar)
ECL (Amersham)
X-Ray Film (AGFA)
Geliştirici (Developer) (KODAK)
30
Sabitleyici (Fixer) (KODAK)
3.1.3. Kullanılan Cihazlar
Hassas terazi (Shimadzu)
Mikropipet (Eppendorff Research)
Vortex (Firlabo)
Ultrasonik homojenizatör (SONICS)
Soğutmalı Santrifüj (NÜVE)
Su banyosu (NÜVE)
Plak okuyucu (Molecular Devices-Versamax Tunable Microplate
Reader-Seri no: Bn02636)
Çalkalayıcı (IKA)
Elektroforez cihazı (BIO-RAD Mini-PROTEAN)
Blotlama cihazı (BIORAD)
Güç kaynağı (BIORAD PowerPac UNIVERSAL)
Langendorff cihazı (MAY LS06-Seri no:3006-005)
MP 35 veri kayıt sistemi (Biopac systems,INC)
Sirkülatör (MAY WBC 3044V3)
3.1.4 Kullanılan Tamponlar
Krebs-Henseleit Çözeltisi
NaCl
KCl
KH2PO4
MgSO4
NaHCO3
CaCl2
Glukoz
118,0 mM
4,5 mM
4,4 mM
1,2 mM
25 mM
1,4 mM
11 mM
Homojenizasyon Tamponu
TRIS-HCl
NaCl
EGTA
EDTA
DTT
50mM
400mM
2mM
1mM
1mM
31
Roche® proteaz kokteyli
NaF
0.5 tablet/50ml
1mM
Örnek Tamponu
1 M TRIS-HCl
Gliserol
SDS
Bromofenol mavisi
1 M DTT
2.25 ml/10 ml
5 ml/10 ml
0.5 g/10 ml
5 mg/10 ml
2.5 ml/10 ml
Elektroforez Tamponu
10X Yürütme Tamponu
Tris Baz
Glisin
SDS
250mM
2M
% 0.1
pH= 8.3 ayarlanıp deney günü 1:10 oranında seyretilmiştir.
Transblot Tamponu
10X Yürütme tamponu
Metanol
distile su (dH2O)
1X
% 20
pH= 8.3 ayarlanmıştır.
Membran Yıkama Çözeltisi
Tris-buffer Saline (TBS)
Tris Baz
NaCl
Tween 20
25 mM
37 mM
%0.2
32
Bloklama Çözeltisi
Yağsız süt tozu
TBS-T
5g
100 ml
Jel Kompozisyonu
Üst Jel:
Akrilamit
Tris tamponu (pH 8.8)
SDS
dH2O
Amonyum persülfat
TEMED
% 10
62mM
% 0.1
% 0.08
5-6 μl
Alt Jel:
Akrilamit (% 30)
Tris tamponu (1,5 M) (pH 6.8)
SDS (% 10)
dH2O
Amonyum persülfat (% 10)
TEMED
3,3 ml/10 ml
2,5 ml/10 ml
0,1 ml/10 ml
4
ml/10 ml
0,05 ml/10 ml
0,004 ml/10 ml
33
3.2. Yöntem
3.2.1. Kalpte İnotropik Aktiviteye + İnotropik Etkili Ajanların Etkilerinin
Değerlendirilmesi
Deneyler 250-300 g ağırlığında Wistar albino sıçanlar
kullanılarak gerçeleştirilmiştir. Deney hayvanları 50 mg/kg tiyopental
sodyum ile intraperitoneal olarak anesteziye edildikten sonra toraks hızlı
bir şekilde açılarak kalp çıkartılmış ve buzlu Krebs-Henseleit çözeltisinin
içerisine alınmıştır. Daha sonra izole kalp, yine hızlı bir şekilde sabit
akışlı Langendorff cihazına aorttan asılarak retrograd olarak KrebsHenseleit çözeltisi ile perfüze edilmiş (9 ± 0,5 ml) ve sol ventrikül basıncı
kalbin sol ventrikülüne yerleştirilen bir lateks balon yardımıyla
ölçülmüştür. Sol ventrikül diyastolik basıncı 5-10 mmHg basınca
ayarlanmıştır.
Deneyler 6 HALO ve 18 HALO olmak üzere günün 2 farklı
saatinde gerçekleştirilmiştir. HALO= Hours After Lights On.
Deneyler sırasında perfüzyon basıncı ve sol ventrikül
sistolik ve diyastolik basıncı eş zamanlı olarak veri kayıt sistemi (MP 35
Biopac Systems,INC) yardımıyla kaydedilmiştir. Sol ventrikül gelişen
basıncı (LVDP; left ventricular developed pressure); ventriküler sistolik
basınç-ventriküler diyastolik basınç formülü ile hesaplamıştır. Deney
sonunda kalp hızı, +dP/dt (kontraksiyon hızını ifade etmektedir,
inotropizm indeksi olarak kullanılmaktadır)151 ve –dP/dt (gevşeme
indeksi olarak kullanılmaktadır)151 hesaplanmıştır.
20 dakika dengelenme periyodundan sonra, izole kalpler
her bir deney grubu için, , Krebs-Henseleit çözeltisi içerisinde ovabain
için 10-7,10-6,10-5 ve 10-4 M konsantrasyonda, dobutamin için 10-6,10-5
ve 10-4 M konsantrasyonda olacak şekilde hazırlanmış olan pozitif
inotropik ajanlar ile 10 dakika perfüze edildikten sonra perfüzyon
kesilmiş ve kalp Langendorff cihazından çıkarılmalarını takiben,
ventriküller basınç uygulanarak ezilmiş ve çabuk bir şekilde sıvı azot
içerisinde havan eli vasıtasıyla toz edilmiştir. Örnekler, –800 C’de protein
ekspresyonu ve aktivasyonu deneylerine kadar saklanmıştır.
34
3.2.2. Protein Ekspresyon ve Aktivasyonlarının Belirlenmesi
Protein ekspresyon ve aktivasyonlarının belirlenmesinde Western
Blot tekniği kullanılmıştır. Dokular, ultrasonikatörle homojenize edildikten
sonra, bisinkoninik asit yöntemine göre, spektrofotometrik olarak total
protein miktar tayini yapılmıştır.
3.2.2.1. Doku Homojenizasyonu ve Protein Miktar Tayini
100-150 mg toz edilmiş doku örneği üzerine, homojenizasyon
tamponu eklenmiştir. Daha sonra dokular, ultrasonik homojenizatörde
20 saniye süreyle ve 2 kez homojenize edilmiştir. 2 siklus arasında 10
saniye bekleme süresi uygulamıştır. Tüm homojenizasyon işlemi
boyunca buz üzerinde çalışılmıştır. Daha sonra homojenize edilmiş doku
bulunan Eppendorflar 40C 10.000 g’de 10 dakika santrifüj edilmiştir.
Santrifüj işleminden sonra süpernatantlar, farklı Eppendorflara
paylaştırılmış ve Western Blot analizinin yapılacağı güne dek –800 C’de
saklanmıştır.
Protein miktar tayininde bisinkoninik asit yöntemi kullanılmıştır.
1/20 oranında dilüe edilen doku homojenatları, her bir kuyucuğa 10 μl
olacak şekilde 3’er kez yüklenmiş ve sonrasında üzerlerine 200 μl
bisinkoninik asit / % 4 bakır sülfat karışımı eklenmiştir. Plak, 370 C’de 30
dakika
su
banyosunda
bekletildikten
sonra,
562
nm’de
spektrofotmetrede okutulmuştur. Standartlara karşı okunan değerlerden
hareketle protein miktarları (μg/μl) hesaplanmıştır.
3.2.2.2. Western Blot Analizi
Örnekler, 5X (5:1 = örnek / örnek tamponu (h/h)) örnek
tamponu kullanılarak, yüklenecek herbir örnek için eşit hacim içerisinde
eşit miktar protein olacak şekilde hazırlanmıştır. Eppendorflar içerisinde
hazırlanan örnekler 5 dakika kaynar suda bekletildikten sonra buz
üzerine alınmıştır.
Örnekler, hazırlanmış olan % 10’luk SDS poliakrilamit
jellere herbir doku örneğinden total protein miktarı eşit olacak şekilde
yüklenmiştir. Örnekler, proteinlerin molekül ağırlıklarının farklı oluş
esasına göre (120 volt) ayrılmaları sağlanacak şekilde, jel üzerinde
elektroforezle yürütülmüştür.
35
Daha sonraki aşamada, proteinlerin jel üzerindeki
sürüklenmesi, bantlar halinde ve molekül ağırlıklarına göre ayrılma
prensibine dayalı olarak tamamlanmış ve ıslak transfer ile nitroselüloz
membrana aktarılmıştır. Özetle, 2 cam arasından çıkarılan jeller, daha
önceden +4o C’de soğutulan ve geniş bir kaba alınan transfer
tamponunun içerisine alınmıştır. Blotlama kasetlerinin üzerine transfer
tamponu ile ıslatılmış pedler yerleştirildikten sonra, önce distile su daha
sonra aynı tamponla ıslatılmış olan nitroselüloz membran yerleştirilmiş
ve son olarak jel ve jelin üzerine ıslatılmış ped yerleştirilerek kaset
kapatılmıştır. Kasetler tankın içerisine yerleştirildikten sonra 110 mA’lik
akım uygulaması ile 1,5 saat süreyle blotlama yapılmıştır. Transferin ve
yüklemenin başarısı Ponceau S boyası uygulanarak test edilmiştir.
Membranlar Ponceau S boyasından arındırıldıktan sonra, % 5’lik yağsız
süt tozu (TBS-T içerisinde) çözeltisi ile, 1 saat oda ısısında çalkalayıcı
üzerinde bloklama işlemine tabi tutulmuş ve membranlar 3 kere 10
dakika TBS-T ile yıkanmıştır. Fosfoprotein tayini yapılan gruplarda,
bloklama çözeltisi olarak % 3’lük sığır serum albumini (TBS-T içerisinde)
çözeltisi kullanılmıştır. Gerek homojenizasyon, gerekse inkübasyon
aşamalarında fosfataz inhibitörü olarak NaF ilave edilmiştir.
Bloklama
sonrası
yıkama
aşamasından
sonra,
membranlar o deney grubu için kullanılan bloklama çözeltisi içerisinde
hazırlanan primer antikor ile muamele edilmiş ve yine 3 kere 10 dakika
TBS-T ile yıkanmıştır.
Son olarak, membranlar uygun sekonder antikor ile
muamele edildikten sonra, TBS-T ile yıkanmış ve görüntüleme
aşamasına geçilmiştir.
Görüntüleme için, membranlar kurumamasına dikkat
edilerek 5 dakika boyunca ECL (amersham) görüntüleme solüsyonu ile
muamele edildikten sonra ince transparan film tabakası ile kaplanmış ve
daha sonra, karanlık ortamda üzerine röntgen filmi kapatılarak
kemiluminesans ışıması ile film üzerinde ilgili proteine ait bantların
meydana gelmesi sağlanmıştır. Film önce geliştirici (developer) daha
sonra sabitleyici (fixer) solüsyonlarla, daha sonra ise, distile suyla
muamele edilmiştir.
Elde edilen filmler, tarayıcı vasıtası ile bilgisayar ortamına
aktarılarak, proteine ait bantların optik dansiteleri hesaplanmış (Scion
Image) ve deney grupları arasındaki fark belirlenerek karşılaştırılmıştır.
36
MHZ-1
MHZ-1
% 10
%5
Süt tozu
1.5
saat
mouse
monoclonal
IgG
1/ 500
Novus
Biologicals
(ab-679)
MHZ-2
MHZ-2
% 10
120
Volt
110
mA
%5
Süt tozu
1.5
saat
p-MHZ
% 10
120
Volt
110
mA
1.5
saat
Aktin
% 10
120
Volt
110
mA
1/ 500
(Santa Cruz)
(sc-9449)
p-MHZ
%3
sığır
serum
albumini
rabbit
polyclonal IgG
1/ 500
(Santa Cruz)
(sc12896R)
Pan Aktin
%5
Süt tozu
1.5
saat
goat
polyclonal IgG
mouse
monoclonal
IgG
1/ 5000
(NeoMarkers)
MS-1295-P
goat anti
mouse
HRPCongugated
Görüntüleme
Sekonder
Antikor
110
mA
Primer
Antikor
Transfer
120
Volt
Bloklama
Elektroforez
Jel
Protein
Tablo 1. MHZ, p-MHZ ve Pan aktin ekspresyonlarının belirlenmesi için uygulanan Western Blot Protokolu
ECL
(Amersham)
1/1000
(Santa Cruz)
(sc-2005)
donkey
antigoat
HRPCongugated
1/1000
(Santa Cruz)
(sc-2020)
goat anti
rabbit HRPCongugated
ECL
(Amersham)
ECL
(Amersham)
1/1000
(Santa Cruz)
(sc-2004)
goat anti
mouse
HRPCongugated
ECL
(Amersham)
1/1000
(Santa Cruz)
(sc-2005)
MHZ: Miyozin Hafif Zincir
p-MHZ: fosfoMHZ
3.2.3. İstatistiksel Analiz
Tüm gruplarda elde edilen sol ventrikül gelişen basınç
değerleri, +dP/dt, -dP/dt ve kalp hızı parametreleri, Δ değer (İlaç
Uygulaması Öncesi Ölçülen Bazal Değer-İlaç Uygulaması Sonrası
Ölçülen Değer) olarak hesaplanarak, ortalama ± ortalamaların standart
hatası şeklinde ifade edilmiştir.
37
Bazal sol ventrikül basınç değerleri arasındaki fark tek
yönlü varyans (ANOVA) testi ile karşılaştırılmıştır. Gündüz ve gece
gruplarının Δ sol ventrikül gelişen basınç değerleri, Δ +dP/dt, Δ -dP/dt,
Δ kalp hızı değerleri ve protein ekspresyon düzeyleri ortalamalar arası
farkın t testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. P<0,05 istatistiksel olarak
anlamlı kabul edilmiştir. İlaçların konsantrasyon-Δ sol ventrikül gelişen
basınç ilişkisi nonlineer regresyon ile değerlendirilmiştir.
38
4. BULGULAR
4.1. Gündüz ve Gece Bazal Kontraktilite ve Kalp Hızı
Parametrelerinin Karşılaştırılması
4.1.1. Bazal Sol Ventrikül Basıncı
Tüm deneyler boyunca, kardiyak parametrelerin stabil hale
gelmesi için, ilaç uygulaması öncesi, izole kalpler 20 dakika perfüze
edilmiştir. Kontrol grupları ise 30 dakika perfüzyona tabi tutulmuştur.
Gece ve gündüz bazal sol ventrikül basınçlarının
karşılaştırılması amacıyla, kontrol grupları için 20 dakikalık perfüzyon
süresi sonrası elde edilen sol ventrikül gelişen basınçları, ilaç uygulanan
gruplar için ise, ilaç uygulaması öncesi 20 dakikalık dengelenme
periyodu bitiminde elde edilen sol ventrikül gelişen basıncı değerleri
değelendirilmiştir.
20 dakikalık dengelenme periyodu sonunda, gündüz
gruplarının bazal sol ventrikül gelişen basınçlarının ortalaması 81,06 ±
2,64 (n= 38), gece gruplarının bazal sol ventrikül gelişen basınçlarının
ortalaması 90,06 ± 2,96 (n= 42) olarak bulunmuştur. İki grup arasındaki
fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p < 0,05) (Grafik 1).
b az al so l ven tr ikü l b asın cı
*
100
mmHg
75
50
25
0
gündüz
gece
Grafik 1. Gündüz ve gece gruplarının bazal sol venrikül gelişen basınçlarının karşılaştırılması. Veriler
ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. * Gündüz grubundan istatistiksel olarak
anlamlı farklı (p<0,05).
39
4.1.1.1. Gündüz Gruplarında İlaç Uygulaması Öncesi Gözlenen Bazal
Sol Ventrikül Basıncı Değerleri
Grafik 2, gündüz gruplarının her birinde ilaç uygulaması
öncesi gözlenen bazal sol ventrikül basınçlarını göstermektedir. Gündüz
gruplarında, ilaç uygulaması öncesi gözlenen bazal sol ventrikül gelişen
basınçları arasında fark bulunmamaktadır (p > 0,05). Bazal basınçların
istatistiksel olarak farklı olmadığı gösterildikten sonra ilaç
uygulamalarına geçilmiştir.
gündüz
baz al basınç
100
mmHg
75
50
25
0
ovabain
dobutamin ovabain
-7
-6
dobutamin ovabain
-5
dobutamin ovabain
-4
(log M)
Grafik 2. Gündüz gruplarının, grupiçi bazal sol ventrikül basınçlarının karşılaştırılması. Veriler ortalama ±
ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
4.1.1.2. Gece Gruplarında İlaç Uygulaması Öncesi Gözlenen Bazal Sol
Ventrikül Basıncı Değerleri
Grafik 3, gece gruplarının her birinde ilaç uygulaması öncesi
gözlenen bazal sol ventrikül basınçlarını göstermektedir. Gece
gruplarında, ilaç uygulaması öncesi gözlenen bazal sol ventrikül gelişen
basınçları arasında fark bulunmamaktadır (p > 0,05). Bazal basınçların
istatistiksel olarak farklı olmadığı gösterildikten sonra ilaç
uygulamalarına geçilmiştir
40
gece
bazal basınç
110
100
90
80
mmHg
70
60
50
40
30
20
10
0
ovabain dobutamin ovabain dobutamin ovabain dobutamin ovabain
-7
-6
-5
-4
(log M)
Grafik 3. Gece gruplarının, grupiçi bazal sol ventrikül basınçlarının karşılaştırılması. Veriler ortalama ±
ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
41
4.1.2. Bazal +dP/dt ve –dP/dt Değerleri
20 dakikalık dengelenme periyodu sonunda gündüz ve
gece gruplarının + dP/dt değerleri sırasıyla, 1475 ± 57,18 (n= 38), 1668
± 71,31 (n= 42) ve – dP/dt değerleri sırasıyla -1022 ± 30,64 (n= 38), 1122 ± 48,02 (n= 42) olarak belirlenmiştir. Grupların + dP/dt değerleri
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p < 0,05) (Grafik
4-5).
bazal
*
2000
gündüz
gece
1000
- dP/dt
+ dP /dt
0
0
gündüz
-500
-1000
gece
bazal
-1500
Panel 4.a
Panel 4.b
Grafik 4. Panel 4.a) Gündüz ve gece gruplarının bazal + dP/dt değerlerinin karşılaştırılması. Veriler
ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,05).
*
Gündüz grubundan
Panel 4.b) Gündüz ve gece gruplarının bazal - dP/dt değerlerinin karşılaştırılması. Veriler
ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak
anlamlı kabul edilmiştir.
4.1.3. Bazal Kalp Hızı
20 dakikalık dengelenme periyodu sonunda gündüz
gruplarının kalp hızı ortalaması 177± 7,9 (n= 38), gece gruplarının kalp
hızı ortalaması 169 ± 7,4 (n= 42) olarak bulunmuştur. İki grup arasındaki
fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. (p > 0,05)(Grafik 5).
42
kalp hızı
atım sayısı
200
100
0
gündüz
gece
Grafik 5. Gündüz ve gece gruplarının kalp atım sayılarının karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların
standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
4.2. Dobutamin ve Ovabainin İzole Sıçan Kalbi Üzerinde Gündüz ve
Gece Oluşturduğu Etkiler
4.2.1. Dobutaminin İzole Sıçan Kalbi Üzerinde Gündüz ve Gece
Oluşturduğu Etkilerin Karşılaştırılması
Dobutaminin
izole
sıçan
kalbinde
oluşturduğu
konsantrasyona bağımlı etkilerin gündüz ve gece farkının incelenmesi
amacıyla, sol ventrikül gelişen basıncı (LVDP) , +dP/dt, -dP/dt ve kalp
hızı değerlendirilmiştir. Tüm parametreler, Δ değer (İlaç Uygulaması
Sonrası Ölçülen Değer-İlaç Uygulaması Öncesi Ölçülen Bazal Değer)
olarak gösterilmiştir.
4.2.1.1. Sol Ventrikül Basıncı
20 dakikalık perfüzyon süresi sonunda kardiyak
parametrelerin stabil hale gelmesinin ardından, 10 dakika dobutamin
perfüzyonu yapılan gruplarda, her üç konsantrasyon için, gündüz ve
gece gruplarının, Δ LVDP değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır (p > 0,05) (Grafik 6 - Tablo 2).
43
Dobutamin uygulanan grupların Δ LVDP Tablo 2’de
gösterilmiştir.
Δ LVDP (mmHg)
125
100
75
50
25
0
-6
-5
dobutamin
-4
(log M)
Grafik 6. Dobutaminin 3 farklı konsantrasyonunun, gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ LVDP (Sol
Ventrikül Gelişen Basıncı-Bazal Sol Ventrikül Gelişen Basıncı) değerlerinin karşılaştırılması. Veriler
ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul
edilmiştir.□-Gündüz, ■-Gece.
Tablo 2: Dobutamin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu pozitif inotropik etkinin gösterimi
Gündüz
Dobutamin
Gece
Δ LVDP
Δ LVDP
(mmHg)
(mmHg)
10-6 M
59,1±10,0
n= 5
72±18
n= 5
10-5 M
96,5±11,9
n= 4
108,6±12,5
n= 5
10-4 M
111,9±11
n= 4
101,3±16,2
n= 5
M-Molar (konsantrasyon), n-veri sayısı, Δ LVDP – (Sol Ventrikül Gelişen Basıncı-Bazal Sol Ventrikül Gelişen
Basıncı)’ nı ifade etmektedir. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
2
P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. (Gündüz grupları için R = 0,56).
4.2.1.2. +dP/dt ve –dP/dt Değerleri
20 dakikalık dengelenme periyodunu takiben 10 dakika
dobutamin perfüzyonu yapılan gruplarda gündüz ve gece gruplarının Δ
+dP/dt ve Δ –dP/dt değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p > 0,05) (Grafik 7, Tablo 3).
44
2000
Δ - dP/dt
Δ + dP/dt
4500
4000
3500
3000
2500
2000
1500
1000
500
0
1000
0
-6
-5
dobutamin
-4
(log M)
Panel 7.a
-6
-5
dobutamin
-4
(log M)
Panel 7.b
Grafik 7.Panel 7.a) Dobutamin uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ +dP/dt ( İlaç Uygulaması Sonrası
Gelişen +dP/dt-Bazal +dP/dt) değerlerinin karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların
standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. □Gündüz, ■-Gece.
Panel 7.b)Dobutamin uygulanan gündüz ve gece gruplarında Δ -dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası
Gelişen -dP/dt-Bazal -dP/dt) değerlerinin karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların
standart hatası şeklinde ifade edilmiştir (p>0,05). P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul
edilmiştir. □-Gündüz, ■-Gece.
Tablo 3.
Panel 3.a) Dobutamin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ +dP/dt değerlerinin gösterimi.
Dobutamin
Gündüz
+dP/dt
Δ
Δ
Gece
+dP/dt
10-6 M
1380±212,1
n= 5
1968±450,6
n= 5
10-5 M
2328±210,6
n= 4
3113±512,6
n= 5
10-4 M
3692±321,7
n= 4
3444±558,7
n= 5
M-Molar, n-veri sayısı, Δ + dP/dt- (İlaç Uygulaması Sonrası Gelişen +dP/dt-Bazal +dP/dt)’ yi ifade
etmektedir. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel
olarak anlamlı kabul edilmiştir.
45
Panel 3.b) Dobutamin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ -dP/dt değerlerinin gösterimi.
Gündüz
-dP/dt
Dobutamin
Δ
Δ
Gece
-dP/dt
10-6 M
748±112,2
n= 5
831±74,3
n= 5
10-5 M
1050±117,6
n= 4
1128±81,7
n= 5
10-4 M
1542±329
n= 4
1254±138,4
n= 5
M-Molar, n-veri sayısı, Δ -dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası Gelişen -dP/dt-Bazal -dP/dt)’ yiı ifade etmektedir.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı
kabul edilmiştir.
4.2.1.3. Kalp Hızı
Dobutamin uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ kalp
hızları karşılaştırıldığında gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır (p > 0,05) (Grafik 8, Tablo 4).
Δ atım sayısı
100
75
50
25
0
-6
-5
dobutamin
-4
(log M)
Grafik 8. Dobutamin uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ kalp hızlarının (İlaç Uygulaması Sonrası Atım
Sayısı-Bazal Atım Sayısı) karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade
edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. □-Gündüz, ■-Gece.
46
Tablo 4. Dobutamin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ kalp hızı değerlerinin gösterimi.
Gündüz
Δ Atım sayısı
Gece
Δ Atım sayısı
10-6 M
15±11
n= 5
7±29
n= 5
10-5 M
5±27
n= 4
35±18
n= 5
10-4 M
64±29
n= 4
37±10
n= 5
Dobutamin
M-Molar, n-veri sayısı, Δ atım sayısı-(İlaç Uygulaması Sonrası Atım Sayısı-Bazal Atım Sayısı)’ nı ifade
etmektedir. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel
olarak anlamlı kabul edilmiştir.
4.2.2.Ovabainin İzole Sıçan Kalbi
Oluşturduğu Etkilerin Karşılaştırılması
Üzerinde
Gündüz
ve
Gece
Ovabainin
izole
sıçan
kalbinde
oluşturduğu
konsantrasyona bağımlı etkilerin gündüz ve gece farkının incelenmesi
amacıyla, LVDP, +dP/dt, -dP/dt ve kalp hızı değerlendirilmiştir. Tüm
parametreler, Δ değer (İlaç Uygulaması Sonrası Ölçülen Değer-İlaç
Uygulaması Öncesi Ölçülen Bazal Değer) olarak gösterilmiştir.
4.2.2.1. Sol Ventrikül Basıncı
20 dakikalık perfüzyon süresi sonunda kardiyak
parametrelerin stabil hale gelmesinin ardından, 10 dakika ovabain
perfüzyonu yapılan gruplarda gündüz ve gece Δ LVDP değerleri
karşılaştırıldığında, 10-5 M ovabain uygulanan gündüz ve gece grupları
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p < 0,05) (Grafik
9, Tablo 5).
Ovabain uygulanan grupların Δ LVDP değerleri Tablo 5’te
gösterilmiştir.
47
Δ LVDP (mmHg)
70
60
50
*
40
30
20
10
0
-7
-6
ovabain
-5
-4 (log M)
Grafik 9. Ovabainin 4 farklı konsantrasyonunun, gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ LVDP (Sol
Ventrikül Gelişen Basıncı-Bazal Sol Ventrikül Gelişen Basıncı) değerlerinin karşılaştırılması.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,05). □-Gündüz, ■-Gece.
*
Gündüz grubundan
Tablo 5. Ovabainin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu pozitif inotropik etkinin gösterimi.
Ovabain
Gündüz
Gece
Δ LVDP
(mmHg)
Δ LVDP
(mmHg)
10-7 M
36,3±5,8
n= 6
29,1±4,1
n= 6
10-6 M
32,9±4,9
n= 5
42,7±4,3
n= 4
10-5 M
45,9±3,0
n= 6
33,5±3,4
n= 6
10-4 M
48,2±6,7
n= 5
48,9±12
n= 8
M-Molar, n-veri sayısı, Δ LVDP- (Sol Ventrikül Gelişen Basıncı-Bazal Sol Ventrikül Gelişen Basıncı)’ nı ifade
etmektedir. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
48
4.2.2..2. +dP/dt ve –dP/dt Değerleri
20 dakikalık dengelenme periyodunu takiben 10 dakika
ovabain perfüzyonu yapılan gruplarda gündüz ve gece Δ +dP/dt
değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p >
0,05). 10-5 M ovabain perfüzyonu yapılan gruplarda gündüz ve gece Δ dP/dt değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p
< 0,05) (Grafik 10).
Ovabain uygulanan grupların Δ +dP/dt ve Δ -dP/dt
değerleri Tablo 6’da gösterilmiştir.
2000
700
*
500
Δ - dP/dt
Δ +dP/ dt
600
1000
400
300
200
100
0
-7
-6
ovabain
-5
-4
0
(log M)
Panel 10.a
-7
-6
-5
ovabain
-4
(log M)
Panel 10.b
Grafik 10.Panel 10.a) Ovabain uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ +dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası
Gelişen +dP/dt-Bazal +dP/dt) değerlerinin karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların
standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.□Gündüz, ■-Gece.
Panel 10.b) Ovabain uygulanan gündüz ve gece gruplarında Δ +dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası
Gelişen -dP/dt-Bazal -dP/dt) değerlerinin karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların
standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
(p<0,05). □-Gündüz, ■-Gece.
*
Gündüz grubundan istatistiksel
olarak anlamlı farklı
49
Tablo 6.
Panel 6.a) Ovabainin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ +dP/dt değerlerinin gösterimi.
Ovabain
Gündüz
Gece
Δ +dP/dt
Δ +dP/dt
10-7 M
651±143,2
n= 6
605±60,1
n= 6
10-6 M
822±162,9
n= 5
943±55,8
n= 4
10-5 M
994±118
n= 6
843±66,4
n= 6
10-4 M
1228±195,5
n= 5
1305±434,6
n= 8
M-Molar, n-veri sayısı, Δ +dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası Gelişen +dP/dt-Bazal +dP/dt)’yi ifade etmektedir.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı
kabul edilmiştir.
Panel 6.b) Ovabainin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ -dP/dt değerlerinin gösterimi.
Ovabain
Gündüz
Gece
Δ -dP/dt
Δ -dP/dt
10-7 M
345±48,3
n= 6
295±39,1
n= 6
10-6 M
451±39,4
n= 5
413±62,1
n= 4
10-5 M
586±39,6
n= 6
432±41,3
n= 6
10-4 M
506±59,1
n= 5
522±107,9
n= 8
M-Molar, n-veri sayısı, Δ -dP/dt (İlaç Uygulaması Sonrası Gelişen -dP/dt-Bazal -dP/dt)’yi ifade etmektedir.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı
kabul edilmiştir.
4.2.2.3. Kalp Hızı
Ovabain uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ kalp
hızları karşılaştırıldığında gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır(p > 0,05) (Grafik 11, Tablo 7).
50
ovabain
Δ atım sayısı
20
10
0
-10
-20
Grafik 11. Ovabain uygulanan gündüz ve gece gruplarının Δ kalp hızlarının (İlaç Uygulaması Sonrası Atım
Sayısı-Bazal Atım Sayısı) karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade
edilmiştir. P<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. □-Gündüz, ■-Gece.
Tablo 7. Ovabainin gündüz ve gece gruplarında oluşturduğu Δ kalp hızı değerlerinin gösterimi.
Ovabain
Gündüz
Gece
Δ Atım Sayısı
Δ Atım Sayısı
10-7 M
5±3
n= 6
8±6
n= 6
10-6 M
3±3
n= 5
-1±5
n= 4
10-5 M
-5±7
n= 6
-4±16
n= 6
10-4 M
10±7
n= 5
7±4
n= 8
M-Molar (konsantrasyon), n-veri sayısı, Δ atım sayısı-(İlaç Uygulaması Sonrası Atım Sayısı-Bazal Atım
Sayısı)’ nı ifade etmektedir. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir. P<0,05
istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
51
4.3. MHZ Ekspresyon Düzeylerinin Gündüz ve Gece Farkının
İncelenmesi
İşlevsel çalışmalar sonucunda, bazal kontraktilitede
gözlenen gündüz ve gece farkına MHZ’nin katkısının araştırılması
amacıyca, 30 dakika perfüzyon uygulanmış izole sıçan kalplerinde,
MHZ-1, MHZ-2 ekspresyonları Western Blot yöntemi ile incelenmiştir.
Ayrıca,
fosforile
edilebilir
MHZ
izoformu
olan
MHZ-2’nin
aktivasyonlarındaki gündüz ve gece farkını değerlendirmek amacıyla, pMHZ ekspresyonları da aynı yöntem kullanılarak belirlenmiştir.
52
4.3.1. MHZ-1 Ekspresyon Düzeylerinin Gündüz ve gece
Farkının Karşılaştırılması
İzole sıçan ventrikül örneklerinde MHZ-1’e ait optik dansite
değerleri gündüz ve gece gruplarında sırasıyla 0,44 ± 0,04 (n= 5) ve
0,68 ± 0,13 (n= 5) olarak bulunmuştur. Gündüz ve gece grupları
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (Resim 1Grafik 12).
Gc
Gc
Gn
Gn
A
MHZ-1
B
optik dansite
Resim 1. Kontrol (bazal) Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının MHZ-1 ekspresyonlarının Western Blot yöntemi ile
gösterimine ait örnek görüntüleme.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal MHZ-1 ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Membranın yükleme ve transfer kontrolü için Ponceau S boyaması gösterimi
0.9
0.8
0.7
0.6
0.5
0.4
0.3
0.2
0.1
0.0
gündüz
gece
MLC-1
MHZ-1
Grafik 12. Gündüz ve gece gruplarının MHZ 1 ekspresyonlarının karşılaştırılması. Veriler
ortalamaların standat hatası şeklinde ifade edilmiştir (P>0,05).
ortalama ±
53
4.3.2. MHZ-2 Ekspresyon Düzeylerinin Gündüz ve Gece Farkının
Karşılaştırılması
İzole sıçan ventrikül örneklerinde MHZ-2’e ait optik dansite
değerleri gündüz ve gece gruplarında sırasıyla 0,32 ± 0,053 (n= 4) ve
0,29 ± 0,05 (n= 5) olarak bulunmuştur. Gündüz ve gece grupları
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p >0,05).
(Resim 2- Grafik 13.)
Gn
A
Gc
Gc
Gn
MHZ-2
B
Resim 2. Kontrol (bazal) Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarınınl MHZ-2 ekspresyonlarının Western Blot
yöntemi ile gösterimine ait örnek görüntüleme.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal MHZ-2 ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi
B- Membranın yükleme ve transfer kontrolü için Ponceau S boyaması gösterimi
optik dansite
0.4
0.3
0.2
0.1
0.0
gündüz
gece
MLC-2
MHZ-2
Grafik 13. Gündüz ve gece gruplarının MHZ 2 ekspresyonlarının karşılaştırılması. Veriler
ortalamaların standat hatası şeklinde ifade edilmiştir (p>0,05).
ortalama ±
54
4.3.3. MHZ-2 Aktivasyon Düzeylerinin Gündüz ve gece
Farkının Karşılaştırılması
İzole sıçan ventrikülü MHZ fosforilasyonlarının kontrol
(bazal) gündüz ve gece gruplarında istatistiksel olarak anlamlı fark
göstermediği belirlenmiştir (p > 0,05). Gündüz ve gece gruplarına ait
pMHZ/MHZ değerleri sırasıyla 0,58± 0,06 (n= 4) ve 0,64± 0,15 (n= 4)
olarak belirlenmiştir (Resim 3- Grafik 14).
Gc Gc Gn Gn
A
p-MHZ
B
MHZ
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 3. Kontrol (bazal) Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal MHZ aktivasyonlarının Western Blot yöntemi ile
gösterimine ait örnek görüntüleme.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal p-MHZ ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının total MHZ-2 ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
0.8
0.7
0.6
0.5
0.4
0.3
0.2
0.1
0.0
gündüz
gece
bazal
Grafik 14. Gündüz ve gece gruplarının MHZ 2 aktivasyonlarının karşılaştırılması. Veriler
ortalamaların standat hatası şeklinde ifade edilmiştir (p>0,05).
ortalama ±
55
4.3.4. Aktin Ekspresyon Düzeylerinin Gündüz ve gece
Farkının Karşılaştırılması
Bu çalışma kapsamında, kontraktilitede rol oynayan bir
diğer eleman olan aktinin ekspresyonlarının gündüz ve gece
karşılaştırılması da yapılmıştır.
İzole sıçan ventrikül örneklerinde aktine ait optik dansite
değerleri gündüz ve gece gruplarında sırasıyla 0,67 ± 0,034 (n= 3) ve
0,68 ± 0,043 (n= 3) olarak bulunmuştur. Gündüz ve gece grupları
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (Resim 4Grafik 15.)
Gc
A
Gn
Gc
Gn
Gc
Gn
Aktin
B
Resim 4. Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının aktin ekspresyonlarının Western Blot yöntemi ile gösterimine
ait örnek görüntüleme.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının aktin ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Membranın yükleme ve transfer kontrolü için Ponceau S boyaması gösterimi.
optik dansite
0.75
0.50
0.25
0.00
gündüz
aktin
gece
Grafik 15. Gündüz ve gece gruplarının aktin ekspresyonlarının karşılaştırılması. Veriler ortalama ±
ortalamaların standat hatası şeklinde ifade edilmiştir (p>0,05).
56
4.4. Dobutaminin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinin ve bu
Etkinin Gündüz ve gece Farkının İncelenmesi
4.4.1. Dobutaminin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinin
İncelenmesi
Dobutaminin MHZ aktivasyonları üzerine etkisini
araştırmak amacıyla, gündüz ve gece gruplarının pMHZ/MHZ değerleri,
gündüz ve gece kontrol gruplarına ait pMHZ/MHZ değerleri ile
karşılaştırılmıştır.
57
4.4.1.1.
Dobutaminin
Gündüz
Aktivasyonları Üzerine Etkisinin İncelenmesi
Grubunda
MHZ
Gündüz dobutamin ve kontrol (bazal) gruplarının pMHZ/MHZ’ye ait optik dansite değerleri, kontrol (bazal) ve dobutamin
gruplarında sırasıyla 0,5800 ± 0,06 (n= 4) ve 2,957 ± 0,74 (n= 3) olarak
bulunmuştur. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p < 0,05) (Resim 5.- Grafik 16).
Gn
A
bazal
B
dobutamin
Gn
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 5. MHZ-2 aktivasyonlarının gündüz (Gn) dobutamin ve kontrol (bazal) gruplarında karşılaştırılmasına ait örnek
Western Blot görüntülemesi (p<0,05).
A- Gündüz (Gn) kontrol gruplarının MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gündüz (Gn) dobutamin grubunun MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
4
*
3
2
1
0
bazal
gündüz
dobutamin
Grafik 16. Kontrol ve dobutamin uygulanan gündüz gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının karşılaştırılması.
Veriler ortalama ± ortalamaların standat hatası şeklinde ifade edilmiştir.
(p < 0,05).
*
istatistiksel
olarak anlamlı farklı
58
4.4.1.2. Dobutaminin Gece Grubunda MHZ Aktivasyonları
Üzerine Etkisinin İncelenmesi
Gece dobutamin uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarının
p-MHZ/MHZ’ye ait optik dansite değerleri, kontrol (bazal) ve dobutamin
gruplarında sırasıyla, 0,6425 ± 0,15 (n= 4) ve 4,030 ± 1,11 (n= 3) olarak
bulunmuştur. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p < 0,05) (Resim 6.- Grafik 17).
Gc
A
B
Gc
bazal
dobutamin
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 6. MHZ-2 aktivasyonlarının Gece (Gc) dobutamin uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarında karşılaştırılmasına
ait örnek Western Blot görüntülemesi (p<0,05).
A- Gece (Gc) kontrol gruplarının MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gece (Gc) dobutamin grubunun MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
6
*
5
4
3
2
1
0
bazal
gece
dobutamin
Grafik 17. Kontrol (bazal) ve dobutamin uygulanan gece gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının
karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
grubundan istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,05).
*
Kontrol (bazal)
59
4.4.2. Dobutaminin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinde
Gündüz ve gece Farkının İncelenmesi
Dobutaminin fosforile edilebilir MHZ izoformu olan MHZ2’nin aktivasyonlarındaki gündüz ve gece farkını değerlendirmek
amacıyla, p-MHZ ekspresyonları Western Blot yöntemi kullanılarak
incelenmiştir.
10-5 M dobutamin uygulanmış izole sıçan ventrikül
örneklerinde p-MHZ/MHZ’ye ait optik dansite değerleri gündüz (Gn) ve
gece (Gc) gruplarında sırasıyla 2,96± 0,74 (n= 3) ve 4,03 ± 1,11 (n= 3)
olarak bulunmuştur. Gündüz ve gece grupları arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05) (Resim 7.- Grafik 18).
Gc
A
p-MHZ
B
MHZ
Gc
Gc
Gn
Gn
Gn
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 7. Akut dobutamin uygulaması sonrası MHZ-2 aktivasyonlarının Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarında
karşılaştırılmasına ait örnek Western Blot görüntülemesi.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal p-MHZ ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının total MHZ-2 ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
6
5
4
3
2
1
0
gündüz
gece
dobutamin
Grafik 18. Dobutamin uygulanan gündüz ve gece gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının karşılaştırılması.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
60
4.5. Ovabainin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinin ve bu Etkinin
Gündüz ve gece Farkının İncelenmesi
Ovabainin MHZ aktivasyonları üzerine etkisini araştırmak
amacıyla, gündüz ve gece gruplarının pMHZ/MHZ değerleri, gündüz ve
gece kontrol (bazal) gruplarına ait pMHZ/MHZ değerleri ile
karşılaştırılmıştır.
61
4.5.1. Ovabainin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinin
İncelenmesi
4.5.1.1. Ovabainin Gündüz Grubunda MHZ Aktivasyonları
Üzerine Etkisinin İncelenmesi
Gündüz ovabain uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarının
p-MHZ/MHZ’ ye ait optik dansite değerleri, kontrol (bazal) ve ovabain
gruplarında sırasıyla 0,5800 ± 0,06 (n= 4) ve 1,413 ± 0,33 (n= 3) olarak
bulunmuştur. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p < 0,05) (Resim 8, Grafik 19).
Gn
A
bazal
B
ovabain
Gn
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 8 . MHZ-2 aktivasyonlarının Gündüz (Gn) ovabain uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarında karşılaştırılmasına
ait örnek Western Blot görüntülemesi.
A- Gündüz (Gn) kontrol gruplarının MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gündüz (Gn) ovabain grubunun MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
2
*
1
0
bazal
gündüz
ovabain
Grafik 19. Kontrol (bazal) ve ovabain uygulanan gündüz gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının
karşılaştırılması. Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir.
grubundan istatistiksel olarak anlamlı farklı (p<0,05).
* Kontrol (bazal)
62
4.5.1.2. Ovabainin Gece Grubunda MHZ Aktivasyonları
Üzerine Etkisinin İncelenmesi
Gece ovabain uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarının pMHZ/MHZ’ye ait optik dansite değerleri, kontrol ve ovabain gruplarında
sırasıyla 0,6425 ± 0,15 (n= 4) ve 1,427 ± 0,45 (n= 3) olarak
bulunmuştur. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p > 0,05) (Resim 9.- Grafik 20).
Gc
A
bazal
B
ovabain
Gc
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 9. MHZ-2 aktivasyonlarının Gece (Gc) ovabain uygulanan ve kontrol (bazal) gruplarında karşılaştırılmasına ait
örnek Western Blot görüntülemesi.
A- Gece (Gc) kontrol gruplarının MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gece (Gc) ovabain grubunun MHZ aktivasyonlarının X-ray filminde gösterimi.
2
1
0
bazal
gece
ovabain
Grafik 20. Kontrol (bazal) ve ovabain uygulanan gece gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının karşılaştırılması.
Veriler ortalama ± ortalamaların standart hatası şeklinde ifade edilmiştir (p>0,05).
63
4.5.2. Ovabainin MHZ Aktivasyonları Üzerine Etkisinde
Gündüz ve gece Farkının İncelenmesi
Ovabainin fosforile edilebilir MHZ izoformu olan MHZ-2’nin
aktivasyonlarındaki gündüz ve gece farkını değerlendirmek amacıyla, pMHZ ekspresyonları Western Blot yöntemi kullanılarak incelenmiştir.
10-5 M ovabain uygulanmış izole sıçan ventrikül
örneklerinde p-MHZ’ye ait optik dansite değerleri gündüz ve gece
gruplarında sırasıyla 1,41± 0,33 (n= 3) ve 1,43 ± 0,45 (n= 3) olarak
bulunmuştur. Gündüz ve gece grupları arasındaki fark istatistiksel olarak
anlamlı bulunmamıştır (p > 0,05) ( Resim 10-Grafik 21).
Gc
A
p-MHZ
B
MHZ
Gc
Gn
Gn
Gn
optik dansite (pMHZ/MHZ)
Resim 10. Akut ovabain uygulaması sonrası MHZ-2 aktivasyonlarının Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarında
karşılaştırılmasına ait örnek Western Blot görüntülemesi.
A- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının bazal p-MHZ ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
B- Gündüz (Gn) ve Gece (Gc) gruplarının total MHZ-2 ekspresyonlarının X-ray filminde gösterimi.
2
1
0
gündüz
gece
ovabain
Grafik 21. Ovabain uygulanan gündüz ve gece gruplarının MHZ-2 aktivasyonlarının karşılaştırılması Veriler
ortalama
±
ortalamaların
standart
hatası
şeklinde
ifade
edilmiştir
(p>0,05).
64
5. TARTIŞMA
Kardiyovasküler sistemde gerek fizyolojik
fizyopatolojik olayların ritmik patern gösterdiği bilinmektedir5.
gerekse
Konjestif kalp yetmezliğinin en belirgin özelliği miyokart
disfonksiyonudur. Bu nedenle konjestif kalp yetmezliği tedavisinde
pozitif inotropik ajanlar kullanılmaktadır58.
Kalp dokusunun mekanik özelliğinin, eksprese edilen MAZ
izoformları ile ilişkili olduğu bilinmektedir14, 15, 16, 17, 19, 20. Son dönemde
yapılan çalışmalarda MHZ izoformlarının kalp kontraksiyonunun
modülasyonunda rol oynadıklarına dair sonuçlar bildirilmiştir29.
MAZ izoformlarından, α-MAZ gen ekspresyonların
sirkadiyan , β-MAZ gen ekspresyonlarının ise diurnal ritim gösterdiği22
bildirilmiş olup, her iki MAZ izoformunun protein düzeylerini karşılaştıran
çalışma bulunmamaktadır. MHZ izoformlarının ekspresyonlarının ritim
gösterip göstermediği ise incelenmemiştir.
21
MHZ kinaz, VHZ-2’yi, N terminalindeki Ser-14, AHZ-2’yi
ise Ser-21 ve Ser-22 bölgesinden fosforile eder. Yani, insan ventriküler
MHZ-2 izoformu monofosforile olurken, atriyal MHZ-2 izoformu monoveya difosforile halde bulunabilir. Ser-14 bölgesi aynı zamanda protein
kinaz C tarafından da fosforile edilebilmektedir29. Sıçan kalbindeki
fosforilasyon bölgesi ile ilgili bilgiye literatürde rastlanmamıştır. Bu
nedenle bu tez çalışması kapsamında, Thr18 ve Ser19’dan fosforile
MHZ-2 ile reaksiyon veren bir antikor (Santa Cruz Biotechnology
12896R) kullanılmıştır. Bu antikor daha önce Rajashree ve ark. (2005)
tarafından sıçan kalbinde yapılan bir çalışmada kullanılmış ve fosforile
MHZ-2’yi tanıdığı gösterilmiştir53.
Bu tez çalışmasında, konjestif kalp yetmezliği tedavisinde
yeri olan farklı farmakolojik sınıflara ait iki pozitif inotropik ajanın
(ovabain ve dobutamin) i) kalp kontraksiyonuna etkilerinde olası gündüz
ve gece farkını ii) bu ajanların MHZ aktivasyonu üzerine etkilerinde olası
gündüz ve gece farkını inceledik. Bunların yanı sıra, MHZ-1 ve MHZ-2
ekspresyonlarının ve MHZ-2 aktivasyonlarının gündüz ve gece
değişimini de çalışma kapsamında değerlendirdik.
65
Yapılan deneyler sonucunda, izole sıçan kalbinin bazal sol
ventrikül basıncının, gece değerlerinin gündüz değerlerine göre anlamlı
olarak yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuç Young ve ark.
tarafından 2001 yılında yayınlanan çalışmasının sonuçları ile uyumludur.
Atıfta bulunulan çalışmada Wistar sıçanların kontraktil performanslarının
gece anlamlı olarak yüksek olduğu (karanlık periyodun ortası) çalışan
kalp (working heart) yöntemi ile gösterilmiştir22. Diğer taraftan, sistolik
kasılmanın ve diyastolik gevşemenin indeksi olarak bazal +dP/dt ve –
dP/dt değerlendirilmiş ve +dP/dt için gündüz ve gece arasında anlamlı
fark bulunmuştur.
Yine bu tez çalışmasında, bazal kontraktilitedeki gündüz
ve gece farkına MHZ ekspresyonlarının katkısını incelendiğinde, izole
sıçan kalbinde MHZ-1 ve MHZ-2 protein ekspresyonlarının gündüz ve
gece arasında farklılık göstermediği belirlenmiştir. Benzer şekilde, bazal
MHZ-2 aktivasyonlarının da gündüz ve gece arasında anlamlı olarak
değişmediği gösterilmiştir.
Dobutamin, kalpte β reseptör aracılıklı pozitif inotropi
oluşturan bir ajandır ve bu maddeye ait cevapılığın zamansal varyasyon
gösterdiği Güney ve ark. tarafından sıçan torasik aortunda
gösterilmiştir92. Bu tez çalışmasında dobutaminin kalp kontraktilitesi
üzerine etkileri incelenmiş ve gündüz ve gece farkı gözlemlenmemiştir.
Literatürde, β reseptör aracılıklı etki oluşturan maddelerin,
miyozin ağır ve hafif zincir ekspresyon ve aktiviteleri üzerindeki
etkinliklerini inceleyen çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Geenen ve ark.
yaptıkları bir çalışmada, dobutamin uygulamasının ve/veya kalp hızı
artışının MAZ ekspresyonunun paterninin değişimine katkıda
bulunduğunu bildirmişlerdir91. Diğer taraftan, bir başka çalışmada ise,
adrenalininin MHZ fosforilasyonlarını değiştirmediği bildirilmiştir. Ancak,
dobutaminin MHZ aktivasyonu üzerinde her hangi bir etkisinin olup
olmadığını inceleyen bir çalışmaya, bu tez kapsamında değerlendirilen
literatür bakımından rastlanmamıştır. Bu çalışmada, dobutaminin MHZ
fosforilasyonlarını gündüz ve gece gruplarında artırdığı belirlenmiştir.
Ancak, bizim bulgularımız, dobutamin uygulanan kalplerden izole edilen
ventriküllerdeki p-MHZ ekspresyonlarında, gündüz ve gece arasında
herhangi bir farklılığının olmadığını göstermektedir.
Ovabain Na+/K+-ATPaz’ı inhibe eden bir kardiyotonik
glikozittir58. Kardiyak glikozitlerden olan strofantin ve korglikonun
koroner kalp hastası kişilere uygulanması sonrası, hemodinamik
66
değişikliklerin strofantin için sabah, korglikon için ise, öğleden sonra
uygulandığında belirgin olduğu gösterilmiştir148. Erol ve ark. (2001) ise,
sağlıklı genç gönüllülerde yaptıkları çalışmalarında, digoksin
farmakokinetiğinin gündüz ve gece farklı olduğunu, digoksinin sabah
uygulandığında Tmaks değerinin anlamlı olarak kısa olduğunu
göstermişlerdir152. Yani, kardiyotonik glikozitler hemodinamik etkiler ve
bazı farmakokinetik parametreler bağlamında gündüz ve gece ritmisitesi
gösterebilmektedirler. Bu tez çalışmasında, ovabainin kalp kontraktilitesi
üzerine etkisinde gündüz ve gece farkı gözlenmemiştir. Ovabainin
sadece 10-5 M konsantrasyonda uygulandığında meydana gelen sol
ventrikül gelişen basıncında meydana gelen artışın, gündüz grubunda
gece grubuna göre anlamlı olarak yüksek olduğu, gevşeme hızındaki
artışın aynı konsantrasyon için gece grubunda anlamlı olarak düşük
olduğu gösterilmiştir.
Huang ve ark. (1997), MHZ-2 mRNA düzeylerinin ovabain
ile arttığını, kültüre edilmiş kardiyomiyositlerde göstermişlerdir153. Tez
kapsamında yapılan moleküler çalışmalar sonucunda, ovabainin MHZ
fosforilasyonlarını gündüz grubunda anlamlı olarak artırdığı
gösterilmiştir. Ancak, ovabain uygulaması sonrası, MHZ fosforilasyonları
gece-gündüz saatlerinde farklı bulunmamıştır. Bu bulgu, Na+/K+-ATPaz
inhibisyonunun MHZ fosforilasyonlarında gece ve gündüz farkına neden
olmadığını telkin etmektedir. Ancak, tez çalışmasında ovabainin sadece
akut etkileri incelendiğinden, kronik ovabain uygulamasının MHZ
fosforilasyonları ile ilgili farklılık gösterebileceği düşünülebilir. Bu
bakımdan ayrıca araştırılması gerekmektedir.
67
6. SONUÇ
Bu çalışmada iki farklı mekanizmayla pozitif inotropi
oluşturan ajanların (ovabain ve dobutamin) etkilerindeki ve bu ajanların
MHZ aktivasyonu üzerine etkililiklerinde olası gündüz ve gece farkı
incelenmiştir. Yanı sıra MHZ-1, MHZ-2 ve aktinin izole sıçan kalbinde
ekspresyonlarındaki gündüz ve gece farkı değerlendirilmiştir.
20 dakika süren dengelenme periyodu sonunda ölçülen
bazal kontraktilitenin gece grubunda gündüze göre anlamlı olarak
yüksek olduğu bulunmuştur. Miyokardiyal kontraktil proteinlerin (α ve β
MAZ) gen ekspresyonlarının ritmik patern gösterdiği bildirilmiştir21,22.
Söz konusu proteinlerin düzeylerinin gün içinde nasıl değiştiğine dair
bulgu bulunmamakla beraber, yarılanma ömürlerinin göreceli olarak
uzun olduğu bilinmektedir154. Bu tez çalışmasında, MHZ (gerek
düzenleyici gerekse esansiyel izoformun), aktin ekspresyonlarının ve
MHZ-2 aktivasyonlarının gündüz ve gece farkı göstermediği
saptanmıştır. Proteinlerin diurnal farkı, sadece o proteinleri kodlayan
mRNA ve turnover’ları ile ilişkili olmayıp aynı zamanda fosforilasyon gibi
posttranslasyonal modifikasyonlarıyla da ilişkilidir154. Miyozinin turnover
süresinin göreceli olarak uzun olması ve fosforilasyon düzeylerinde gün
içinde meydana gelmiş olabilecek değişimlerim göreceli olarak küçük
olması nedeniyle, gündüz ve gece farkı bizim ölçüm yöntemlerimizle
değerlendirilememiş olabilir.
Dobutaminin pozitif inotropik etkisi aydınlık ve karanlık
periyodunda değişmezken, ovabain tek bir konsantrasyonu için (10-5 M)
gündüz grubunda sol ventrikül gelişen basıncında meydana gelen artış,
gece grubuna göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.
Dobutamin ve ovabain uygulaması sonucunda, MHZ-2’
aktivasyonlarının gece-gündüz farkı göstermedikleri belirlenmiştir. Bu
ilaçlarının kalp kontraktilitesinin gündüz ve gece ritmine etkilerinin
aydınlatılmasında, kontraksiyona katkısı olan MHZ dışındaki diğer
basamakların da araştırılması yararlı olacaktır.
68
7. ÖZET
Ovabain ve dobutaminin, kontraktilite ve miyozin hafif
zincir (MHZ), aktin ekspresyonları ile MHZ aktivasyonları üzerine
etkisindeki olası gündüz ve gece farkı izole sıçan kalbinde
karşılaştırılmıştır. Deneyler iki farklı zaman noktasında (6 HALO ve 18
HALO) gerçekleştirilmiştir,
Sıçanlar anesteziye edildikten sonra toraks hızlıca açılarak
kalp Langendorff cihazına asılmıştır. 20 dakikalık dengelenme
periyodundan sonra, 10 dakika ovabain veya dobutamin ile perfüze
edilmiştir.
Bazal kontraktilite gece grubunda, gündüze göre anlamlı
olarak yüksek bulunmuştur. Ancak, MHZ, aktin ekspresyonlarının ve
MHZ aktivasyonlarının değişmediği gözlemlenmiştir. Bazal kalp
kontraktilitesindeki gece ve gündüz farkı, kalp kontraktilitesinde rolü olan
diğer basamaklardan kaynaklanıyor olabilir.
Dobutaminin pozitif inotropik etkisi aydınlık ve karanlık
periyodda değişmezken, ovabainin tek bir konsantrasyonu için (10-5 M)
gözlenen sol ventrikül gelişen basıncında meydana gelen artış gündüz
grubunda daha yüksek bulunmuştur.
10-5 M dobutamin uygulanan ventrikül örneklerinde, MHZ
aktivasyonunun gerek gündüz gerekse gece anlamlı olarak arttığı,
ancak gündüz ve gece arasında anlamlı bir fark olmadığı belirlenmiştir.
Ovabain (10-5 M) MHZ aktivasyonunu gündüz grubunda
anlamlı olarak arttırırken, gece grubunda anlamlı bir bir artış
gözlenmemiştir. Ovabain uygulanan gündüz ve gruplarının MHZ
aktivasyonları arasında anlamlı bir fark belirlenmemiştir.
Anahtar Kelimeler: dobutamin, ovabain, ritim, miyozin hafif zincir
69
8. SUMMARY
Experiments were performed at two different time points (6
HALO and 18 HALO). After ouabain (10-4, 10-5, 10-6 and 10-7 M) or
dobutamine (10-4, 10-5 and 10-6 M) perfusion ventricular tissues were
quickly freezed for preparation of tissue homogenates. The day versus
night difference in myosin light chain expression and activation levels
were determined by Western Blot method.
Wistar rats were anesthetized with thiopental sodium and
isolated rat hearts mounted on Langendorff apparatus immediately. Left
ventricular pressure was measured with a water-filled baloon. After a 20
minute stabilisation period hearts perfused with each concentration of
drugs for 10 minutes. At the end of drug perfusion hearts were taken off
and immersed in liquid nitrogen. Myosin light chain-1, myosin light
chain-2, actin expressions and myosin light chain activations were
evaluated in ventricular tissues by using Western Blot method.
It was shown that basal contractility was significantly
higher at night but there was not significant difference between day and
night levels of myosin light chain-1,myosin light chain-2, phospho
myosin light chain-2 and actin expressions.
Dobutamine did not lead to a significant difference
between day and night heart contractility. On the other hand, after 10-5
M ouabain perfusion, the increase in left ventricular developed pressure
was higher in day group compared to night group. Besides, level of
myosin light chain phosphorylation was not altered by dobutamine and
ouabain perfusion in day versus night groups.
Keywords: dobutamine, ouabain, rhythm, myosin light chain
70
9. KAYNAKLAR
1. Muller JE, Tofler GH, Stone PH, et al. Circadian
variation and triggers of onset of acute myocardial infarction. Circulation
1989; 79: 733-743
2. Smolensky MH, D’alonzo GE, et al. Medical
chronobiology. Concepts and Applications. Am. Rev. Respir. Dis. 1993;
147: S2-S19.
3. Makino M, Hayashi H, Takezawa H, et al. Circadian
rhythms of cardiovascular functions are modulated by the baroreflex and
the autonomic nervous system in the rat. Circulation 1997; 96: 16671674.
4. Baltatu O, Janssen BJ, Bricca G, et al: Alterations in
blood pressure and heart rate variability in transgenic rats with low brain
angiotensinogen. Hypertension 2001; 37: 408-413.
5. Abacıoğlu N. Kronobiyolojiye genel yaklaşım ve
kardiyovasküler sistem ritimleri. Kronobiyoloji ve Kronotedavinin
Temelleri. 1997 Ed: Prof. Dr. Nurettin ABACIOĞLU & Prof. Dr. Hakan
ZENGİL Palme Yayıncılık Sf: 1-13.
6. Yamasaki Y, Kodama M, Matsuhisa M, et al. Diurnal
heart rate variability in healty subjects: effects of aging and sex
difference. Am. J. Physiol. 1996; 271: H303-310.
7. Korpelainen JT, Sotaniemi KA, Huiluri HV, et al.
Circadian rhythm of heart rate variability is reversibly abolished in
ischemic stroke. Stroke 1997; 28: 2150-4.
8. Lombardi F, Sandrone G, Mortara A, et al. Circadian
variation of spectral indices of heart rate variability after myocardial
infarction. Am. Heart J. 1992; 123: 1521-9.
71
9. Kayaalp OS. 42.Konu Kalp Glikozidleri ve Kalp
Yetmezliğine Karşı Kullanılan Diğer İlaçlar Rasyonel tedavi yönünden
tıbbi farmakoloji. Sekizinci basım. 1. Cilt. Ankara: Hacettepe Taş; 1998.
10. Mittmann C, Eschenhagen T, Scholz H, et al. Cellular
and molecular aspects of contractile dysfunction in heart failure.
Cardiovasc. Res. 1998; 39: 267-275.
11. Weeds AG and Lowey S. Substructure of the myosin
molecule. J. Mol. Biol. 1971; 61: 701-725.
12. Hoh JFY, Yeoh GPS, Thomas MAW, Higgenbottom L,
et al. Structural differences in the heavy chains of rat ventricular myosin
isoenzymes. FEBS Lett. 1979; 97: 330-334.
13. Palmiter KA, Tyska MJ, Dupuis DE, Alpert NR,
Warshaw DM, et al. Kinetic differences at the single molecule level
account for the functional diversity of rabbit cardiac myosin isoforms. J.
Physiol. 1999; 519: 669-678.
14. Capelli V, Bottinelli R, Poggesi C, Moggio R, Reggiani
C, et al. Shortening velocity and myosin myofibrillar ATPase activity
related to myosin isoenzyme composition during postnatal development
in rat myocardium. Circ. Res. 1989; 65: 446-457.
15. Maughan D, Low E, Litten R, Brayden J, Alpert NR, et
al. CAHZium-activated muscle from hypertrophied rabbit hearts. Circ.
Res. 1974; 44: 279-287.
16. Pope B, Hoh JFY, Weeds A, et al. The ATPase
activities of rat cardiac myosin isoenzymes. FEBS Lett. 1980; 118: 205208.
17. Powers FM & Solaro RJ. Caffeine alters cardiac
myofilament activity and regulation independently of Ca+2 binding to
troponin C. Am. J. Physiol, Cell. Physiol. 1995; 268: C1348-1353.
72
18. Vanburen P, Harris DE, Alpert NR, Warshaw DM, et
al. Cardiac V1 and V3 myosins differ in their hydrolytic and mechanical
activities in vitro. Circ. Res. 1995; 77: 439-444.
19. Alpert NR, Brosseau C, Federico A, Krenz M, Robbins
J, Warshaw DM, et al. Molecular mechanics of Mouse cardiac myosin
isoforms. Am. J. Physiol. Heart Circ. Physiol. 2002; 283: H1446-1454.
20. Hasenfuss G, Mulieri LA, Blanchard EM, Holubarsch
C, Leavitt BJ, Ittleman F, Alpert NR, et al. Energetics of isometric force
development in control and volume-overload human myocardium.
Comparison with animal species. Circ. Res. 1991; 68: 836-846.
21. Wang ZR, Wang L, Wan CM, Cornalissen G, Anand I,
Halberg F, et al. Circadian rhythm of gene expression of myocardial
contractile protein, left ventricular pressure and contractility. Space Med.
Med. Eng. (Beijing) 1999; 12: 391-6.
22. Young ME, Razeghi P, Cedars AM, Guthrie PH,
Taegtmeyer H, et al. Intrinsic diurnal variations in cardiac metabolism
and contractile function. Circ. Res. 2001; 89: 1199-1208.
23. Moss RL. Ca2+ regulation of mechanical properties of
striated muscle: Mechanistc studies using extraction and replacement of
regulatory proteins. Circ. Res. 1992; 70: 865-884.
24. Narula N, Haider N, Narula J, et al. Cell biology for the
nuclear cardiologist. J. Nucl. Cardiol. 1998; 5: 426-437.
25. Schaub MC, Hefti MA, Zuellig RA, Morano I, et al.
Modulation of contractility in human cardiac hypertrophy by myosin
essential light chain isoforms. Cardiovasc. Res. 1998; 37: 381-404.
26. Gregorio CC, Antin PB. To the heart of myofibril
assembly. Trends. Cell Biol. 2000; 10: 355-362.
73
27. Seidman CE, Seidman JG. Gene mutations that cause
familial hypertrophic cardiomyopathy. In: Haber E, ed. Molecular
cardiovascular medicine. New York: Scientific American, 1995:193-209.
28. Spirito P, Seidman C, McKenna WJ, Maron BJ, et al.
The management of hypertrophic cardiomyopathy. N. Engl. J. Med.
1997; 336: 775-785.
29. Morano I. Tuning the human heart molecular motors by
myosin light chains. J. Mol. Med. 1999; 77: 544-555.
30. Schaub MC, Hefti MA, Harder BA, Eppenberger HM, et
al. Various hypertrophic stimuli induce distinct phenotypes in
cardiomyocytes. J. Mol. Med. 1997; 75: 901-920.
31. Swynghedauw B. Developmental and functional
adaptaion of contractile proteins in cardiac skeletal muscles. Physiol.
Rev. 1986; 66: 710-771.
32. Schiaffino S, Reggani C. Molecular diversity of
myofibrillar proteins: gene regulation and functional significance.
Physiol. Rev. 1996; 76: 371-423.
33. Wagner PD, Giniger E. Hydrolysis of ATP and
reversible binding to F-actin by myosin heavy chains free of all light
chains. Nature 1981; 292: 6470-6477.
34. Sivaramakrishnan M, Burke M. The free heavy chain of
vertebrate skeletal myosin subfragment 1 shows full enzymatic activity.
J. Biol. Chem. 1982; 257: 1102-1105.
35. Adelstein RS and Eisenberg E, et al. Regulation and
kinetics of the actinomyosin-ATP interaction. Annu. Rev. Biochem.
1980; 49: 921-956.
36. Shi Q, Daniczyk U, Wang J, See YP, Williams WG,
Trusler G, Beaulieu R, Rose V, Jackowski G, et al. Expression of
74
ventricular myosin subunits in the atria of children with congenital heart
malformations. Circ. Res. 1991; 69: 1610-1617.
37. Auckland LM, Lambert SJ, Cummis P et al. Cardiac
myosin light and heavy chain isotypes in Tetralogy of Fallot. Cardiovasc.
Res. 1986; 20: 828-863.
38. Schaub MC, Tunchscmid CR, Srihari R, Hirzel HO, et
al. Myosin isoenzymes in human hypertrophic hearts. Shift of atrial
myosin heavy chains and ventricular light chains. Eur. Heart J. 1984; 5:
85-93.
39. Ritter O, Haase H, Schulte HD, Morano I, et al.
Remodeling of the hypertrophic human myocardium by cardiac bHLH
transcription factors. J. Cell Biochem 1999; 74: 551-61.
40. Morano I, Hadicke K, Haase H, Böhm M, Erdmann E,
Schaub MC, et al. Changes in essential myosin light chain isoform
expression provide a molecular basis for isometric force regulation in the
failing human heart. J. Mol. Cell Cardiol. 1997; 29: 1177-1187.
41. Sutoh K. Identification of myosin binding sites on the
actin sequence. Biochemistry 1982; 21: 3654-3661.
42. Trayer IP, Trayer HP, Levine BA, et al. Evidence that
the N-terminal region of the A1 light chain of myosin interacts directly
with the C-terminal region of actin. Eur. J. Biochem. 1987; 164: 259-266.
43. Hayashibara T, Miyanishi T. Binding of the aminoterminal region of myosin alkali 1 light chain to actin and its effect on
actin actin-myosin interaction. Biochemistry 1994; 33: 12821-12827.
44. Morano I, Haase H. Different actin affinities of human
cardiac essential myosin light chain isoforms. FEBS Lett. 1997; 408: 7174.
75
45. Rayment I, Rypniweski WR, Schmidt-Base K, Smith R,
Tomchick DR, Benning MM, Winkelmann DA, Wesenberg G, Holden
HM, et al. Three-dimensional structure of myosin subfragment-1: a
molecular motor. Science 1993; 261: 50-58.
46. Morano I, Ritter O, Bonz A, Timek T, Vahl CF, Michel
G, et al. Myosin light-chain actin interaction regulates cardiac
contractility. Circ. Res. 1995; 76: 720-725.
47. Morano I, Wankerl M, Böhm M, Erdmann E, Rüegg JC,
et al. Myosin P-light chain isoenzymes in the human heart: evidence for
diphosphorylation of the atrial P-LC form. Basic Res. Cardiol. 1989; 84:
298-305.
48. Margossian SS, Slayter HS. Electron microscopy of
cardiac myosin: its shape and properties as determined by the
regulatory light chain. J. Muscle Res. Cell. Motil. 1987; 8: 437-447.
49. Dhalla NS, Temsah RM, Netticadan T, Sandhu MS.
Calcium overload in ischemia/reperfusion injury. In: Sperelakis N,
Kurachi Y, Terzic A, Cohen M, editors. Heart Physiology and
Pathophysiology. 4 th ed. Academic Pres; 2001. p. 949-965.
50. Kamm KE and Stull JT, et al. The function of myosin
light chain kinase phosphorilation in smooth muscle. Annu Rev.
Pharmacol. Toxicol. 1985; 25:593-620.
51. Somlyo AP and Somlyo AV. Signal transduction and
regulation in smooth muscle. Nature 1994; 372: 231-36.
52. Jeacocke SA and England PJ. Phosphorylation of
myosin light chains in perfused rat heart. Effect of adrenaline and
increased cytoplasmic calcium ions. Biochem. J. 1980; 15: 763-8.
53. Rajashree R, Blunt BC, Hofmann PA. Modulation of
myosin phosphotase targeting subunit and protein phosphotase 1 in the
heart. Am. J. Physiol. Heart Circ. Physiol. 2005; 289: H1736-H1743.
76
54. Margossian SS, White HD, Caulfield JB, Norton P,
Taylor S, Slayter HS, et al. Light chain 2 profile and activity of human
ventricular myosin during dilated cardiomyopathy. Identification of a
causal agent for impaired myocardial function. Circulation 1992; 85:
1720-1733.
55. Morano I, Hadicke K, Grfom S, Koch A, Schwinger
RHG, Böhm M, Bartel S, Erdmann E, Krause EG, et al. Titin, myosin
light chains and C-protein in the developing and failing human heart. J.
Mol. Cell. Cardiol. 1994; 26: 361-368.
56. McPhee SJ, Lingappa VR, Ganong WF, et al. Çeviri
ed. Çoban E, Süleymanlar G. Hastalıkların patofizyolojisi Klinik tıpla bir
tanışma. Palme Yayıncılık. 4. Baskı. 2006; Bölüm10: 260-301.
57. Wehrens XHT, and Marks AR. Mechanism of heart
failure: emerging molecular targets. Drug Disc. Today : Disease
Mechanisms. 2004; 1: 9-15.
58. Brunton LL, Lazo JS, Parker KL, editors. Goodman
&Gilman’s The pharmacological basis of therapeutics. 11 th ed. USA:
Mcgraw Hill; 2006.
59. Tamargo J and Lopez-Sendon J, et al. Rationale and
Clinical Evidence for the Effects of New Pharmacological Treatments for
Heart Failure. Rev. Esp. Cardiol. 2004; 57: 447-64.
60. Pitt B, Zannad F, Remme W, Cody R, Castaigne A,
Perez A, et al. The effect of spironolactone on morbidity and mortality in
patients with severe heart failure. Randomized Aldactone Evaluation
Study Investigators. N. Engl. J. Med. 1999; 341: 709-717.
61. Pitt B, Remme W, Zannad F, Neaton J, Martinez F,
Roniker B, et al. Eplerenone Post-Acute Myocardial Infarction Heart
Failure Efficacy and Survival Study Investigators. Eplerenone, a
selective aldosterone blocker, in patients with left ventricular dysfunction
after myocardial infarction. N. Engl. J. Med. 2003; 348: 1309-1321.
77
62. Wells G and Little WC. Current treatment and future
directions in heart failure. Curr. Opin. Pharmacol 2002; 2: 148-153.
63. Burger AJ, Elkayam U, Neibaur MT, Haught H, Ghali J,
Horton DP, Aronson D, et al. Comparison of the ocurrence of ventricular
arrhythmias in patients with acutely decompansated congestive heart
failure receiving dobutamine versus nesiritide therapy. Am. J. Cardiol.
2001; 88: 35-39.
64. Harding JD, Jessup M, et al. New directions in the
medical management of heart failure. Semin. Thorac. Cardiovasc. Surg.
2005; 17: 334-342.
65. Pitt B, Poole-Wilson PA, Segal R, et al. Effect of
losartan compared with captopril on mortality in patients with
symptomatic heart failure: randomised trial. The Losartan Heart Failure
Survival Study ELITE II. Lancet 2000; 355: 1582-1587.
66. Dickstein K, Kjeshus J. Comparison of the effects of
losartan and captopril on mortality in patients after acute myocardial
infarction: the OPTIMAAL trial design. Optimal therapy in Myocardial
Infarction with angiotensin II Antagonist Losartan. Am. J. Cardiol. 1999;
83: 477-481.
67. Dickstein K, Kjeshus J, fort he OPTIMAAL study group.
Comparison of the effects of losartan and captopril on mortality in
patients following acute myocardial infarction: the OPTIMAAL trial
design. Optimal trial in myocardial infarction with the angiotensin II
antagonist losartan. Am. J. Cardiol. 1999; 83: 825-881.
68. Cohn JN, Tognoni G. A randomized trial of
angiotensin-receptor blocker valsartan in chronic heart failure. N. Engl.
J. Med. 2001; 345: 1667-1675.
69. Pfeffer MA, McMurray JJV, Velazquez EJ, Rouleau JL,
Kober L, Maggioni AP, et al. for the Valsartan in Acute Myocardial
Infarction Trial Investigators. Valsartan, captopril, or both in myocardial
infarction complicated by heart failure, left ventricular dysfunction or
both. N. Engl. J. Med. 2003; 349: 1893-1906.
78
70. McMurray JJ, Ostergren J, Swedberg K, et al. Effects
of candesartan in patients with chronic HF and reduced left-ventricular
systolic function taking angiotensin-converting enzyme inhibitors:the
CHARM-Added trial. Lancet 2003; 362: 767-771.
71. Granger CB, McMurray JJ, Yusuf S, et al. Effects of
candesartan in patients with chronic HF and reduced left ventricular
systolic function intolerant to angiotensin-converting enzyme inhibitors:
The CHARM-alternative trial. Lancet 2003; 362: 772-776.
72. Waagstein F, Bristow MR, Swedberg K, Camerini F,
Fowler MB, Silver MA, Gilbert EM, Johnson MR, Goss FG, Hjalmarson
A, et al. Beneficial effects of metoprolol in idiopathic dilated cardiopathy.
Metoprolol in Dilated Cardiopathy (MDC) Trial Study Group. Lancet
1993; 342: 1441-1446.
73. MERIT-HF Study Group. Effect of metoprolol CR/XL in
chronic heart failure: Metoprolol CR/XL Randomized Intervention Trial in
Congestive Heart Failure (MERIT-HF). Lancet 1999; 353: 2001-2007.
74. CIBIS Investigators and Committees. A randomized
trial beta blockade in heart failure: The Cardiac Insufficiency Bisoprolol
Study (CIBIS). Circulation 1994; 90: 1765-1773.
75. Anon. The Cardiac Insufficiency Bisoprolol Study II
(CIBIS-II): a randomized trial. Lancet 1999; 353: 9-13.
76. Packer M, Bristow MR, Cohn JN, Colucci WS, Fowler
MB, Gilbert EM, Shusterman NH, et al. The effect of carvedilol on
morbidity and mortality in patients with chronic heart failure. The US
carvedilol heart failure study group. N. Engl. J. Med. 1996; 334: 13491355.
77. Goldstein S, Fagerberg B, Hjalmarson A, Kjekshus J,
Waagstein F, Wedel H, Wikstrand J, et al. Metoprolol controlled
release/extended release in patients with severe heart failure: analysis
of the experience in MERIT-HF Study. J. Am. Coll. Cardiol. 2001; 38:
932-938.
79
78. Packer M, Coats AJS, Fowler MB, Katus HA, Krum H,
Mohacsi P, Rouleau JL, Tendera M, Castaigne A, Roecker EB, et al.
Effect of carvediolol on survival in severe chronic heart failure. N. Engl.
J. Med. 2001; 344; 1651-1658.
79. The Beta-blocker Evaluation of Survival Trial
Investigators. A trial of the beta-blocker bucindolol in patients with
advanced chronic heart failure. N. Engl. J. Med. 2001; 344: 1659-1667.
80. Parissis JT, Farmakis D, Nieminen M, et al. Classical
inotropes and new cardiac enhancers. Heart Fail. Rev. 2007; 12: 149156.
81. Michael T Piascik-University of Kentucky(Last modified
13 April 2005) URL: www.mc.uky.edu/pharmacology/instruction/pha824hf/PHA824hf.html
82. Brodde OE, Bruck H, Leineweber K, et al. Cardiac
adrenoceptors: physiological and pathophysiological relevance. J.
Pharmacol. Sci. 2006; 100: 323-337.
83. Skeberdis VA. Structure and function of β3-adrenergic
receptors. Medicina(Kaunas). 2004; 40: 407413.
84. Lohse ML, Engelhardt S, Eschenhagen T, et al. What
is the role of β-adrenergic signalling in heart failure? Circ. Res. 2003; 93:
896-906.
85. Leone M, Albanese J, Martin C, et al. Positive inotropic
stimulation. Curr. Opin. Crit. Care. 2002; 8: 395-403.
86. Shin DD, Brandimarte F, DeLuca L, Sabbah HN,
Fonarow GC, Filippatos G, Komajda M, Gheorghiade M, et al. Review of
current and investigational pharmacologic agents for agents for acute
heart failure syndromes. Am. J. Cardiol. 2007; 99: suppl1 4A-23A.
80
87. Burger AJ, Horton DP, LeJemtel T, Ghali JK, Torre G,
Dennish G, Koren M, Dinerman J, Silver M, Cheng ML, Elkayam U, for
the Prospective Randomized Evaluation of Cardiac Ectopy with
Dbobutamine or Natrecor Therapy. Effect of nesiritide (B-type natriuertic
peptite) and dobutamine on ventricular arrhythmias in the treatment of
patients with acutely decompensated congestive heart failure: the
PRECEDENT (Prospective Randomized Evaluation of Cardiac Ectopy
with Dobutamine or Natrecor Therapy) study. Am. Heart J. 2002; 144:
1102-1108.
88. O’Connor CM, Gattis WA, Uretsky BF, Adams KFJ,
McNulty SE, Grossman SH, McKenna WJ, Znnad F, Swedberg K,
Ghearghiade M, Califf RM et al. Continious intravenous dobutamine is
associated with an increased risk of death in patients with advanced
heart failure: insights from the Flolan International Randomized Survival
Trial (FIRST). Am. Heart J. 1999; 138: 78-86.
89. Buttrick P, Malhotra A, Factor S, Geenen D, Scheuer
J, et al. Effects of chronic dobutamine administration on hearts of normal
ve hypertensive rats. Circ. Res. 1988; 63: 173-81.
90. Buttrick P, Perla C, Malhotra A, Geenen D, Lahora M,
Scheuer J, et al. Effects of chronic dobutamine on cardiac mechanics
and biochemistry after myocardial infarction in rats. Am. J. Physiol.
1991; 260: H473-9.
91. Geenen DL, Malhotra A, Scheuer J, Buttrick PM, et al.
Repeated catecholamine surges alter cardiac isomyosin expression but
not protein synthesis in the rat heart. J. Mol. Cell. Cardiol. 1997; 29:
2711-6.
92. Güney HZ, Hodoğlugil U, Uluoğlu C, Görgün CZ,
Ercan ZS, Abacıoğlu N, Zengil H, et al. In vitro susceptibility rhythms. II.
Biological-time-dependent differences in effect of beta-1 and beta-2
adrenergic agonists of rat aorta and influence of endothelium.
Chronobiol Int. 1998; 15: 159-72.
93. Yu SP. Na+ , K+-ATPase: the new face of an old player
in pathogenesis and apoptotic/hybrid cell death. Biochem. Pharmacol.
2003; 66: 1601-1609.
81
94. URL:http://fig.cox.miami.edu/~cmallery/150/memb/sf42x9b.jpg
95. Blanco G, Mercer RW. Isozymes of the Na-K-ATPase:
heterogeneity in structure, diversity in function. Am. J. Physiol. 1998;
275: F633-F650.
96. Therien AG, Blostein R. Mechanisms of sodium pump
regulation. Am. J. Physiol. Cell. Physiol. 2000; 279; C541-C566.
97. Doris PA, Bagrov AY. Endogenous sodium pump
inhibitors and blood pressure regulation: an update on recent progress.
Proc. Soc. Exp. Biol. Med. 1998; 218: 156-167.
98. Budzikowski AS, Huang BS, Leenen FH, et al. Brain
“ouabain” a neurosteroid, mediates sympathetic hyperactivity in saltsensitive hypertension. Clin. Exp. Hypertens. 1998; 20: 119-140.
99. Ferrandi M, Manunta P. Ouabain-like factor: is this the
natriuretic hormone? Curr. Opin. Nephrol. Hypertens. 2000; 9: 165-171.
100. Hernandez RJ. Na+/K+-ATPase
neurotransmitters. Neurochem. Int. 1992; 20: 1-10.
regulation
by
101. Kourie JI. Interaction of reactive oxygen species with
ion transport mechanisms. Am. J. Physiol. 1998; 275: C1-C24.
102. Gloor SM. Relevance of Na,K-ATPase to local
extracellular potassium homeostasis and modulation of synaptic
transmission. FEBS Lett. 1997; 412: 1-4.
103. Schmidt TA, Kjeldsen K. Myocardial K homeostasis in
ischemia-importance of Na,K-ATPase. Basic Res. Cardiol. 1997;
92(Suppl 2): 57-59.
82
104. Wasserstrom JA, and Aistrup GL. Digitalis: new
actions for an old drug. Am. J. Physiol. Heart Circ. Physiol. 2005; 289:
H1781-H1793.
105. Schoner W. Endogenous cardiac glycosides, a new
class of steroid hormones. Eur. J. Biochem. 2002; 269: 2440-2448.
106. Jiang X, Ren YP, Lv ZR, et al. Ovabain induces
cardiac remodeling in rats independent of blood pressure. Acta.
Pharmacol Sin. 2007; 28: 344-352.
107. Price EM, Lingrel JB. Structure-function relationships
in Na,K-ATPase alpha subunit: site directed mutagenesis of glutamine111 to arginine and asparagines-122 to aspartic acid generates a
ouabain-resistant enzyme. Biochemistry 1988; 27: 8400-8408.
108. Dostanic I, Lorenz JN, Schultz JEJ, Grup IL,
Neumann JC, Wani MA, Lingrel J, et al. The α2 isoform of Na,K-ATPase
mediates ouabain-induced cardiac inotropy in mice. J. Biol. Chem. 2003;
276: 53026-53034.
109. Dostanic I, Schultz JIJ, Lorenz JN, Lingrel J, et al.
The α1 isoform of Na,K-ATPase regulates cardiac contractility and
functionally interacts and co-localizes with the Na/Ca exchanger in
heart. J. Blo. Chem. 2004; 279: 54053-54061.
110. Bagrov AY, Fedorova OV, Maslova MN,
Roukoyatkina NI, Ukhanova MV, Zhabko EP, et al. Endogenous plasma
Na,K-ATPase inhibitory activity and digoxin-like immunoreactivity after
acute myocardial infarction. Cardiovasc. Res. 1991; 25: 371-377.
111. Bauer N, Muller-Ehmsen J, Kramer U, Hambarchian
N, Zobel C, Schwinger RH, Neu H, Kirch U, Grumbaun EG, Schoner W,
et al. Ouabain-like compound changes rapidly on physical exercise in
humans and dogs: effects of beta-blockade and angiotensin-converting
enzyme inhibition. Hypertension 2005; 45: 1024-1028.
83
112. Delva P, Capra C, Degan M, Minuz P, Covi G, Milan
L, Steele A, Lechi A, et al. High plasma levels of ouabain-like factor in
normal pregnancy and in pre-eclampsia. Eur. J. Clin. Invest. 1989, 19:
95-100.
113. Goto A, Yamada K, Hazama H, Uehara Y, Atarashi K,
Hirata Y, Kimura K, Omata M, et al. Ouabain-like compound in
hypertension associated with ectopic corticotropin syndrome.
Hypertenion 1996; 28: 421-425.
114. Hamlyn JM, Ringel R, Schaeffer J, Levinson PD,
Hamilton BP, Kowarski AA, Blaustein MP, et al. A circulating inhibitor of
(Na+, K+) ATPase associated with essential hypertension. Nature 1982;
300: 650-652.
115. Huang BS, Yuan B, Leenen FH, et al. Chronic
blockade of brain “ouabain” prevents sympathetic hyper-reactivity and
impairment of acute baroreflex resetting in rats with congestive heart
failure. Can. J. Physiol. Pharmacol. 2000; 78: 45-53.
116. Huang BS, Leenen FH. Brain “ouabain” mediates the
sympathoexcitatory and hypertensive effects of high sodium intake in
Dahl salt-sensitive rats. Circ. Res. 1994; 74: 45-53.
117. Kunes J, Stolba P, Pohlova I, Jelinek J, Zicha J, et al.
The importance of endogenous digoxin-like factors in rats with various
forms of experimental hypertension. Clin. Exp. Hypertens. A. 1985; 7:
707-720.
118. Manunta P, Stella P, Rivera R, Ciurlino D, Cusi, D,
Ferrandi M, Hamlyn JM, Bianchi G, et al. Left ventricular mass, stroke
volume, and ouabain-like factor in essential hypertension. Hypertension
1999; 34: 450-456.
119. Manunta P, Messaggio E, Ballabeni C, Sciarrone MT,
Lanzani C, Ferrandi M, Hamlyn JM, Cusi D, Galletti F, Bianchi G, et al.
Plasma ouabain-like factor during acute and chronic changes in sodium
balance in essential hypertension. Hypertension 2001; 38: 198-203.
84
120. Manunta P, Iacoviello M, Forleo C, Messaggio E,
Hamlyn JM, Lucarelli K, Guida P, Romito R, de Tommasi E, Bianchi G,
Rizzion P, Pitzalis MV, et al. High circulating levels of endogenous
ouabain in the offspring of hypertensive and normotensive individuals. J.
Hypertens. 2005; 23: 1677-1681.
121. Van Huysse JW, Hou X. Pressor response to CSF
sodium in mice: mediation by a ouabain-like substance and Reninangiotensin system in the brain. 2004; 1021: 219-231.
122. Fedorova OV, Anderson DE, Bagrov AY, et al.
Plasma marinobufagenin-like and ouabain-like immunoreactivity in
adrenocorticotropin-treated rats. Am. J. Hypertens. 1998; 11: 796-802.
123. Li M, Wong KS, Martin A, Whitworth JA, et al.
Adrenocorticotrophin-induced hypertension in rats. Role of progesterone
and digoxin-like substances. Am. J. Hypertens. 1994; 7: 59-68.
124. Li M, Wen C, Whitworth JA, et al. Hemodynamic
effects of the Fab fragment of digoxin antibody (Digibind) in corticotropic
(ACTH)-induced hypertension. Am. J. Hypertens. 1997; 10: 332-336.
125. Yamada K, Goto A, Onata M, et al.
Adrenocorticotropin-induced hypertension in rats. Am. J. Hypertens.
1997; 10: 403-408.
126. Dostanic-Larson I, Van Huysse JW, Lorenz JN,
Lingrel JB, et al. The highly conserved cardiac glycoside binding site of
Na,K-ATPase plays a role in blood pressure regulation. Proc. Natl.
Acad. Sci. USA 2005; 102: 15845-15850.
127. Dostanic-Larson I, Lorenz JN, Van Huysse JW,
Neumann JC, Moseley AE, Lingrel JB, et al. Physiological role of and –
isoforms of the Na-K-ATPase and biological significance of their cardiac
glycoside binding side. Am. J. Physiol. Regul. Integr. Comp. Physiol.
2006; 290: R524-R528.
128. Shamraj OI, Grupp IL, Grupp G,Melvin D, Gradoux N,
Kremers W, Lingrel JB, De Pover A, et al. Characterisation of Na/K
85
ATPase, its isoforms, and the inotropic response to ovabain in isolated
failing human hearts. Cardiovasc. Res. 1993; 27: 2229-37.
129. Rossoni LV, Xavier FE, Moreira CM, FAHZochio D,
Amanso AM, Tanoue CU, Carvalho CR, Vassallo DV, et al. Ovabaininduced hypertension enhances left ventricular contractility in rats. Life
Sci. 2006; 79: 1537-45.
130. Boswell-Smith V, Spina D, Page CP, et al.
Phosphodiesterase inhibitors. Br. J. Pharmacol. 2006; 147: S252-S257.
131. Bischoff E. Potency, selectivity, and consequences of
nonselectivity of PDE inhibition. Int. J. Impot. Res. 2004; 16: S11-S14.
132. Packer M, Carver JR, Rodeheffer RJ, Ivanhoe RJ,
Dibianco R, Zeldis SM, Hendrix GH, Bommer WJ, Elkayam U, Kukin
ML, et al. Effect of oral milrinone on mortality in severe chronic heart
failure. The PROMISE Study Research Group. N. Engl. J. Med. 1991;
325: 1468-1475.
133. Dörtlemez Ö, Dörtlemez H, Çengel A, Abacıoğlu N,
Öztürk M, Kardiyovasküler Sistemin Kliniği ve Farmakolojisinden,
Moleküler Biyoloji ve Genom Projesine 2001 Ed: Prof. Dr. Nurettin
ABACIOĞLU Ankara Eczacı Odası Meslek İçi Eğitim programı Sf: 5374.
134. Elliot WJ. Chronotherapeutics and prevention of
cardiovascular disease. URL: http://www.powerpak.com/CE/chronoth/pharm/lesson.cfm
135. Morano I, Adler K, Agostini B, Hasselbach W, et al.
Expression of myosin heavy and light chains and phosphorylation of yhe
phosphorylatable myosin light chain in the heart ventricle of the
European hamster during hibernation and in summer. J. Musc. Res. Cell
Motil. 1992; 13: 64-70
136. Portaluppi F, Montarini L, Ferlini M, et al. Consistent
changes in the circadian rhythms of blood pressure and atrial natriuretic
peptite in congestive heart failure. Chronobiol. Int 1991; 8: 432-9.
86
137. Van de Borne P, Abramowicz M, Degre S, Degaute
JP, et al. Effects of chronic congestive heart failure on 24-hour blood
pressure and heart rate patterns: a hemodynamic approach. Am. Heart
J. 1992; 123: 998-1004.
138. Caruana MP, Lahiri A, Cashman PM, Altman DG,
Raftery EB, et al. Effects of chronic congestive heart failure secondary
to coronary artery disease on the circadian rhythm of blood pressure
and heart rate. Am. J. Cardiol. 1988; 62: 755-9.
139. Kastrup J, Wroblewski H, Sindrup J, Rolighed
Christensen H, Wiinberg N, et al. Diurnal blood pressure profile in
patients with severe congestive heart failure: dippers and non-dippers.
Scan. J. Clin. Lab. Invest. 1993; 53: 577-83.
140. Moroni C, De Biase L, Pannarale G, Bondanini F,
Affricano D, SAMPa PP, Cassone R, et al. Blood pressure circadian
rhythm and variability in subjects with severe heart failure. Blood
Pressure. 1998; 7: 282-85.
141. Kenneth JM, Muller JE, Maclure M, Sherwood JB,
Mittleman MA, et al. Increased risk ofcongestive heart failure among
infarctions with nigthtime onset. Am. Heart J 2000; 140: 438-42.
142. Bleske BE, Chung HS, DiMagno M, Nicklas JM, et al.
Diurnal variation in plasma norepinephrine in patients with hear failure.
Pharmacotherapy. 1999; 19: 984-8.
143. Chmara E. Hypertension, heart failure and angina
pectoris. Diurnal rhythm of urinary excretion of catecholamines. Kardiol.
Pol. 1992; 36: 210-3 discussion 213-4.
144. Yoshino F, Sakuma N, Date T, Unoki T, Fukagawa K,
Miyamoto T, Matsuda Y, et al. Diurnal change of plasma atrial natriuretic
peptite concentrations in patients with congestive heart failure. Am.
Heart J. 1989; 117: 1316-9.
87
145. Sakamaki T, Ichikawa S, Tonooka S, Matsuo H,
Sugai Y, Murata K, et al. The diurnal rhythm of plasma aldosterone and
plasma renin activity in patients with congestive heart failure.
Endocrinol. Jpn. 1977; 24: 513-8.
146. Sakamaki T, Ichikawa S, Matsuo H, et al. Effect of
dexamethasone on the diurnal rhythm of plasma aldosterone in patients
with congestive heart failure. Jpn. Circ. J. 1981; 45: 739-745.
147. Allegra JR, Cochrane DG, Biglow R, et al. Monthly,
weekly, and daily patterns in the incidence of congestive heart failure.
Acad. Emerg. Med. 2001; 8: 682-5.
148. Zaslavskaia RM, Vilkovyskii FA, Goncharov LF, et al.
Chronopharmacodynamics of delayed-action cardiac glycosides and
nitrates. Kardiologiia 1990; 30: 11-3 (abs).
149. Grossmann M, Jamieson MJ, Kirch W, et al. Effects
of digoxin and digitoxin on circadian blood pressure profile in healthy
volunteers. Eur. J. Clin. Invest. 1998; 28: 701-6.
150. Kirch C, Grossmann M, Fischer S, Neumeister V,
Kirch W, et al. Effects of digoxin on circadian blood pressure values in
patients with congestive heart failure. Eur. J. Clin. Invest. 2000; 30: 28589.
151. Ülker S, McKeown PP, Bayraktutan U, et al. Aprotinin
impairs coronary endothelial function and down-regulates endothelial
NOS in rat coronary microvascular endothelial cells. Cardiovasc. Res.
2002; 55: 830-837.
152. Erol K, Kilic FS, Batu OS, Yildirim E, et al. Morningevening administration time differences in digoxin kinetics in healthy
young subjects. Chronobiol. Int. 2001; 18: 841-9.
153. Huang L, Li H, Xie Z, et al. Oabain-induced
hypertrophy in cultured cardiac myocytes is accompanied by changes in
expression of several late response genes. J. Mol. Cell Cardiol. 1997;
29: 429-437.
88
154. Young ME. The circadian clock within the
heart:potential influence on myocardial gene expression, metabolism,
and function. Am. J. Physiol. Heart Circ. Physiol. 2006; 290: H1-H16.
89
10. ÖZGEÇMİŞ
Adı
Soyadı
Doğum yeri ve Tarihi
Eda
AYPAR
Beyoğlu 07.11.1978
Eğitimi
Doktora
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
(2003-2008)
Yüksek Lisans Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
(2000-2003)
Lisans
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
(1996-2000)
Orta Öğretim
Ankara Yıldırım Bayezid Anadolu Lisesi
(1990-1996)
Erzincan Anadolu Lisesi
(1989-1990)
Yabanci Dili
İngilizce
Üye Olduğu Bilimsel Kuruluşlar
Türk Farmakoloji Derneği
Türk Eczacıları Birliği
Bilimsel Etkinlikleri
-Alınan Burslar
Mayıs 2006-Yunanistan Farmakoloji Derneği-4th Hellenic
Congress of
Pharmacology- Katılım ve Seyahat
Bursu
Eylül-Aralık 2006-Macaristan Hükümeti Araştırma Bursu
90
-Araştırmacı Olarak Katılınan Projeler
Morfin analjezisinin Tail-flick ağrı modelinde cinsiyet ve
zamana göre incelenmesi
Tiaminin antinosiseptif etkilerinin kronobiyolojik olarak
incelenmesi
p-Benzokinonla indüklenen nosisepsiyonda sabah-akşam
ritm profilinde metoprololün etkisi
p-Benzokinonla indüklenen nosisepsiyonda Nebivolol’ün
kronobiyolojik etkilerinin araştırılması
Memantinin antinosiseptif etkisinde gece gündüz ritminin
p-benzokinon kıvranma testi ile incelenmesi
Kimyasal önkoşullayıcı 3-NP’nin etkilerinin araştırılması
Kimyasal önkoşullayıcı 3-NP’nin koruyucu etkilerinin izole
sıçan kalbinde araştırılması ve akım-injeksiyon analiz
kemiluminesans
metodu ile hücresiz sistemlerde stimüle
kemiluminesans üzerine etkilerinin belirlenmesi
Preeklampside Rho/ROCK yolağının rolü
Ouabain hipertansiyonunda Rho/ROCK yolağının rolü
Effect of organic nitrates on the ischemic myocardiumSzeged Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya AnabilimdalıCardıovascular Research Group
Verification of antibody-chip data in the hyperlipidemic
heart-Szeged Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya
Anabilimdalı- Cardıovascular Research Group
İzole sıçan kalbinde miyozin hafif zincir aktivasyonunun
gece-gündüz farkına pozitif inotropik ajanların etkisinin
araştırılması
91
Download