Doç. Dr. Onur POLAT Ünite Hakkında Bu ünitede çevresel etkenlere bağlı olarak gelişen acil durumlar anlatılacaktır. Özellikle ülkemiz koşullarında sık rastlanan ve alınacak koruyucu önlemleri ile insan hayatını etkilemesi önlenebilen durumlar anlaşılır biçimde açıklanmaktadır. Bununla birlikte çevresel nedenler ile gelişen durumların ilk bakımı, acil tedavisi ve gereken durumlarda hastaneye nakli hakkında basit ve anlaşılır temel bilgiler açıklanmaktadır. ÇEVRESEL ACİLLER Çevresel etkenler, insan vücudunu etkileyen tüm dış etkenler olarak tanımlanabilir. Çevresel acil durumlar ise, yaşadığımız ortamda karşılaştığımız veya katıldığımız bazı aktiviteler sırasında maruz kaldığımız sık rastlanan acil sağlık sorunlarıdır. Yanıklar, suda boğulma, sıcak ve soğuk çarpmaları vücut ısı dengesizlikleri ile sonuçlanır. Yüksek rakım hastalıkları ile elektrik ve yıldırım çarpmaları, sinir sistemi ve kardiyopulmoner sistemi önemli derecede etkiler. Isırık ve sokmalar ise etkenin cinsine göre değişebilen maruz kalınan zehirin toksik etkilerinin doku ve organlarda oluşturduğu yıkım ile karakterizedir. Çevresel acillerin belirti ve bulgularının bilinmesi ile birlikte klinik özelliklere uyan çevresel etiyolojinin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda erken tanı ve acil müdahele kolaylıkla yapılabilecektir. Tanı ve tedavi yaklaşımlarının yanı sıra, çevresel etkenlerin yol açtığı acil durumları azaltmanın olacaktır. yolu koruyucu önlemlerin alınması YANIKLAR Yanıklar genel olarak, deri ve derialtı dokusunun sıcak bir etken(güneş, ateş, sıcak su, sıcak cisimler)veya radyasyon, kimyasal maddeler, elektrik akımı gibi bir nedenle harabiyeti ile sonuçlanan yaralanmalar olarak tanımlanabilir. Maruz kalma riski çok küçük (1-5 yaş) ve ileri yaşlarda, seviyesi soğuk düşük mevsimlerde gruplarda ve fazladır. sosyoekonomik Çocuklardaki yanıkların %70’i haşlanma, %20’den fazlası çocuk istismarı nedeniyle olmaktadır. Yanığın şiddetini belirleyen faktörler şunlardır; derinlik, etkilediği vücut yüzeyi, yüz-el-ayak-cinsel bölgenin yanması, çocuk veya yaşlı olması, eşlik eden deri zarar yaralanma ve hastalığın olması. Derinliğine göre 4 dereceye ayrılır: 1.derece yanıklar; sadece yüzeyel görmüştür. Cilt kızarık, kuru, ağrılı ve hassas olup, kabarcıklar vardır. Genellikle 7 günde kendiliğinden iyileşir. Güneş yanığı gibi.. 2.derece yanıklar; kısmi yüzeyel ve kısmi derin yanıklar olarak 2’ye ayrılır. Kısmi yüzeyel yanıklar nemli ve çok ağrılı olup, dermisi açığa çıkaran kırmızı büller vardır ve kapiller geri dolum normaldir. 14-21günde iyileşir, skar oluşumu minimaldir. Kısmi derin yanıklarda cilt beyaz-sarı renkte olup, kapiller geri dolum ve ağrı duyusu yoktur. 3 hafta 3 ay arasında iyileşir, skar oluşumu sıktır. 3.derece yanıklar; tam kat yanıklardır ve tüm deri katlarını içerirler. Cilt inci grisi-kahverenkte, kuru, soluk, buruşuk, kösele gibi sert ve ağrısızdır. Deri doğal özelliğini yitirdiği için kendiliğinden iyileşmez. Cerrahi düzeltme ve deri nakli gerekir. 4.derece yanıklar; derialtı yağ dokusundan kas ve kemiklere kadar uzanır. Geniş kapsamlı düzeltme ameliyatı veya amputasyon gerekir. yeniden Etkilenen vücut yüzey alanı ise, en yaygın yöntem olan “9’lar kuralı” ile tahmin edilir. Bebek ve çocuklarda Lund Browder yanık skalasının kullanılması uygundur. Dokuzlar kuralında; Baş %9, Gövde ön %18-arka %18, Kollar her biri %9, Bacaklar her biri %18, Genital bölge %1 olarak hesaplanır. Kapalı alanlardaki yangınlarda, yanıklar duman inhalasyonu ile birlikte olabilir. Üst ve alt solunum yolları zehirli gaz, toz parçacıkları ve ısıya maruziyet sonucu zarar görür. Isı etkisine ikincil olarak üst solunum yollarında ödem oluşarak akut hava yolu tıkanıklığına partiküller neden duman olur. yoluyla Tam alt geçerek bronkospazma yol açar. yanmamış organik solunum yollarına Duman inhalasyonu yaralanmalarında; yüz de yanıklar, burun kıllarında hafif yanık, ağız ve burunda kurum, boğuk ses, karbon parçaları içeren balgam ve hırıltılı solunum klinik karbonmonoksit bulgulardır. Bu zehirlenmesinden tip hastalarda de şüphe edilmelidir. Baş ağrısı, kusma, konfüzyon, letarji ve koma klinik bulgulardır. Yangında zarar görmemiş nitrojen depoları ile ipek,yün,poliüretan,vinil gibi ticari ürünler varsa hidrojen siyanid zehirlenmesinden şüphe edilmelidir. Yanıklarda İlk Yardım İlk yapılması gereken; ısı etkisinin sürmesini ve duman solunmasını önlemek için hastanın ısı kaynağından hızla uzaklaştırılması olmalıdır. Korku ve panik nedeniyle kaçmaya çalışanlar yakalanır. Örtülerek veya su tutularak yanan giysiler söndürülür. Yanık nedeni elektrik kaynağı ise akım kesilmeli, kimyasal madde ise giysiler hemen çıkarılmalıdır. Yanığa bağlı ödem hızlı geliştiğinden saat, yüzük, bilezik gibi metal takılar çıkarılmalıdır. Özellikle 2. derece yanıkların bol suyla soğutulması ağrının azaltılması açısından faydalıdır. Ancak geniş bir yanığın uzun süre soğuk su ile temasının hipotermi oluşturabileceği unutulmamalıdır. Hava yolu, solunum, değerlendirilmesi dolaşım önemlidir. Kapalı ve yanığın ortamlarda doğru yanmış hastalara karbonmonoksit zehirlenmesi olasılığı nedeniyle % 100 oksijen verilir. Hava yolunda hasarı olan hastalar entübe edilir. Isı kaybını ve infeksiyon riskini azaltmak için yanık bölgesi kuru steril gazlı bez veya temiz bir örtü ile örtülerek hasta hastaneye nakledilmelidir. SOĞUK ÇARPMALARI Soğuğa maruz kalan insanların çoğu; evsizler, açık havada çalışanlar, açık arazide uzun süre spor yapanlar ve psikolojik sorunları olanlardır. Hareketsizlik ve uygun olmayan giyim kolaylaştırıcı faktörlerdir. Soğuğun etkisiyle hasarlanmasını hastalıkları, dokuların etkileyen sigara-alkol fonksiyon faktörler kullanımı, infeksiyonlar ve kötü beslenmedir. ise şeker ve damar hastalığı, İnsan vücudunda ısı kaybı dört şekilde olmaktadır. Radyasyon (çevreye ısı yayılması): vücudun en çok ısı kaybettiği yol olup,çevre ısısı düştükçe ve hareket arttıkça bu yolla kaybedilen ısı da artar. Konveksiyon: vücut yüzeyinden hava hareketiyle ısı kaybı olur.Uygun giyim tarzı bu yolla ısı kaybını büyük ölçüde azaltır. Kondüksiyon: vücut ısısından daha düşük ısılara sahip iletkenlerle temas edildiğinde ısı kaybedilir. Evoporasyon (buharlaşma): normal şartlarda vücut ısısının yaklaşık 1/4' ü bu yolla ve büyük ölçüde deri yoluyla kaybedilir.Bu yolla ısı kaybı, terleme ve solunum ile alınan havanın ısıtılması sırasında olur. Soğuk Şişliği Rutubetli, dondurucu olmayan çevre ısılarına uzun süreli, aralıklı maruz kalma sonucu oluşur. Genellikle kulaklar, eller, bacaklar ve ayaklarda ağrılı, şiş deri lezyonları bölgelerde mevcuttur. kızarıklık, Fizik muayenede etkilenen morarma, nodüller, şişlik, plaklar, veziküller, ülserasyonlar ile akut etkilenmeden 12 saat sonrasına kadar oluşabilen büller görülebilir. Hastaların kaşıntı ve yanma tarzında parestezi şikayetleri vardır. Yeniden ısınma sürecinde mavi renkli nodüller oluşabilir ve uzun süre kalabilir. Siper Ayağı Donma ısısının üzerinde, ıslak ve nemli ortamlarda dokuların soğuması ile meydana gelir ve oluşması için saatler, günler geçmesi gerekir. Uzun süren aşırı sıvı kaybı ve soğuk duyarsızlığı sık görülür. Etkilenen bölgedeki ilk bulgular; karıncalanma ve uyuşmadır. Fizik muayenede hareketsizlik, solukluk, hissizlik ve nabızsızlık vardır. Isınma ile oluşan yanma duygusu, duyunun geri dönmesi ile birliktelik gösterir. İzleyen 2-3 günde etkilenen bölgede şişlik ve büller oluşur. Duyu kaybı kalıcı olabilir. Çok ciddi vakalarda gangren görülebilir. Balıkçılık yapanlar ile askerlerde görülür. Siper Ayağı Doku kaybı olmaması ve tekrar ısınma ile iyileşen hafif derecedeki soğuk ısırması şekli “soğuk sızısı” olarak tarif edilir. Soğuk ısırması ise; 1.- 2. derece (yüzeyel) ve 3.-4. derece (derin) olarak sınıflandırılır. 1.derecede derinin bir bölgesinde donma vardır. 2.derecede deride tam kat donma vardır. 3. derece soğuk ısırması tam kat deri ve derialtı dokularını içeren derin bir yaralanmadır. 4.derecede tam kat deri, derialtı dokusu, kas, tendon ve kemik etkilenir. Hipotermi Çocuklar ve yaşlılar soğuk çevre koşullarına maruz kaldıklarında hipotermiden Vazokonstrüksiyon ve titreme fazla yeteneğinde etkilenirler. azalmadan dolayı yaşlılarda risk artar. Çocuklarda ise vücut yüzey alanı/ağırlık oranı erişkinlere göre daha büyük olduğundan ısı kaybının hızlı olması nedeniyle hipotermi riski yüksektir. Gerçek vücut ısısını en iyi gösteren vücut iç ısısıdır ve hipotermi tanısında önemlidir. Bu nedenle özofageal, mesane ve rektal yolla yapılacak olan ölçümler doğru sonuç verir. Pratikte genellikle özofageal ve rektal ısı ölçerler kullanılır. Hipotermi Klinik özellikler Hipotermide; özellikle beyin, kalp ve böbrek olmak üzere tüm organlar etkilenir. Hafif hipotermi: Vücut ısısı 32 – 35 °C arasındadır. Cilt soluk ve soğuk, titreme, nabız artışı, kan basıncı yüksekliği, takipne ve uyku hali ile seyreder. Orta derecede hipotermi: Vücut ısısı 30 – 32 ˚C arasındadır. Titreme kesilir, nabız ve kan basıncı düşer. Zihinsel fonksiyonlarda yavaşlama, yutma ve öksürük refleksi kaybı vardır. Aspirasyon genel komplikasyondur. Ağır hipotermi: Vücut ısısı 30 ˚C’nin altındadır. Koordinasyon bozukluğu, konfüzyon, letarji (sesli ve ağrılı uyaranlarla uyandırılabilir, bırakınca tekrar uyur) ve koma (uyandırılamayan yanıtsızlık hali) gelişir. Hipotermi Hipotermik hastaların % 40’ından fazlasında hipoglisemi, diğerlerinde hiperglisemi vardır. Asit-baz dengesi bozukluğu genelde görülür fakat tek bir tipi yoktur. Vücut ısısı düştükçe kalp ritmi taşikardiden, bradikardiye fibrilasyona ve düşük oradan asistoliye kadar ilerler. ventrikül ventriküler hızlı atriyal fibrilasyona ve Hipotermi Tanı–Ayırıcı Tanı Hipotermi 35 ˚C’nin altındaki merkezi vücut ısısı olarak tanımlanmaktadır. Bazı hastalıklar da, hipotermi ile sonuçlanabilir. Tiroid hormon eksikliği (hipotiroidi), adrenal yetmezlik, merkezi sinir sistemi fonksiyon hastalıkları, bozukluklar bozukluğu, ilaç dikkate infeksiyon, zehirlenmeleri alınarak sepsis, ve cilt metabolik değerlendirilmelidir. Soğuk ile ilgili bölgesel yaralanmalarda tanı fizik muayene ile konur. Hastane Öncesi İlk Yardım Öncelikle donmuş bölgeleri kar ile veya doğrudan ovuşturmak gibi geleneksel yöntemlerden kaçınılmalı ve hastanın yeniden soğuğa maruz kalması önlenmelidir. ABC(hava yolu, solunum, dolaşım)uygulanır. Islak giysiler çıkartılarak minimal aktiviteye izin verilir. Hasta yatay pozisyona getirilerek ısı kaybını önleyici önlemler alınır. Bulunulan ortamdaki şartlara göre, hasta battaniyeye sarılabilir, uyku tulumunun içine konulabilir. Çadır kurularak içi ısıtılabilir. 40-45 ˚C’ye kadar ısıtılmış sıcak su torbaları hastanın boyun, koltukaltı, göğüs ile uyluk-bacak aralarına konulabilir. Hastane Öncesi İlk Yardım Temel amaç vücudun merkezini ısıtmak olmalıdır. Bu durumda, kalp ilk ısınan organlardan biri olacağından ventriküler fibrilasyon önlenebilir. Bu uygulamalardan sonra hasta süratle hastaneye ulaştırılmalıdır. Acil Bakım ve Tedavi • Soğuk şişliği ve siper ayağında etkilenen ekstremite ısıtılır, bandajlanır ve yükseltilir. • Hafif hipotermili hastalar, soğuk ortamdan uzaklaştırılarak ve yalıtım battaniyeleri kullanılarak ısıtılabilir (pasif ısıtma). • Daha şiddetli hipotermilerde oksijen satürasyonu, kalp monitörizasyonu, rektal veya özofageal ateşölçerler ile sürekli vücut ısısı monitörizasyonu yapılmalıdır. Hastane Öncesi İlk Yardım • Kardiyovasküler yetmezlik yoksa Aktif dış ısıtma • Kardiyovasküler yetmezlik varsa, Aktif merkezi ısıtma • Kalbi durmuş ağır hipotermili hastalarda ekstrakorporeal dolaşım tercih edilen bir ısıtma yöntemidir. Ancak yeterli ekip yoksa Torakotomi ile internal kalp masajı ve mediastinal yıkama uygulanabilir diğer yöntemlerdir. • İzole soğuk ısırmalı hastalar ile hafif hipotermili hastalar haricindeki diğer hastalar mutlaka hastaneye yatırılarak takip ve tedavileri düzenlenmelidir. SICAK ÇARPMALARI Yüksek ısıya karşı, ısı düzenleyici mekanizmaların uygunsuz veya yetersiz yanıtlarından kaynaklanan, sıcak krampları, sıcak bitkinliği gibi hafif durumlardan yaşamı tehdit eden sıcak çarpmasına kadar uzanan klinik durumlardır. Sıcak Çarpması Hastalarda artmış vücut sıcaklığı ile birlikte, bilinç durum değişiklikleri gözlenir. Sıklıkla yazın sıcak dalgalarının olduğu dönemde görülmekle birlikte süregelen tıbbi sorunları olanlarda, ilaç suistimal edenlerde, zihinsel durumu bozuk olanlarda, mesleki olarak ısıya maruz kalanlarda ve uygunsuz hava koşullarında hafif sıcaklıklarda da görülebilir. Vücut iç ısısı 40-47 ˚C arasındadır. Ataksi, konfüzyon, uygunsuz davranışlar, ajitasyon, nöbetler ve komayı içeren nörolojik anormallikler görülür. Sıcak Çarpması Tanı: Vücut sıcaklığı artmış ve bilinç durum değişikliği gözlenen her hastada sıcak çarpması akla gelmelidir. Baş ağrısı, baş dönmesi ve bitkinlik ile başlar. Sıcak, kırmızı- kuru deri ve terlemede azalma, nabız ve solunum hızında artma, solunumsal alkaloz, oryantasyon bozukluğu, bilinç kaybı veya konvülsiyon görülür. Acil Bakım ve Tedavi: Hasta bulunduğu yerde ıslak çarşaflara sarılır. Soğuk su ve buz titremeye neden olduğu için uygulanması önerilmez. ABC değerlendirilir. Yüksek akımlı oksijen verilir. Bilinç durumunda belirgin değişikliği ve hipoksisi olan hastalar entübe edilir. Sıcak Çarpması Acil serviste; rektum veya mesaneye yerleştirilen ısı ölçer ile vücut ısısı monitörizasyonu, kalp monitörizasyonu, kan basıncı takibi ve nabız oksimetre ile oksijen satürasyonu takibine başlanır. Acil serviste hastaların ısısının düşürülmesinin en iyi yolu evoporasyon(buharlaşma) ile soğutmadır. Hasta soyularak tüm vücudu oda ısısındaki su ile ıslatılır ve soğutucu ventilatörlerin karşısında tutulur. Standart soğutma işlemleri başarısız olursa, diğer metodlar; serin suya daldırma, soğuk su ile mide ve mesane lavajı, torakostomi lavajı ve kardiyopulmoner baypas uygulanabilir. Genel olarak tüm hastalar hedef organ hasarı yönünden gözlenmeli ve yoğun bakım ihtiyacı olanlar yoğun bakım ünitesine yatırılmalıdır. Sıcak Bitkinliği Merkezi vücut ısısı genellikle artmış(40˚C)olmakla birlikte normal de olabilir. Normal bilinç durumu, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı-kusma, terleme, yorgunluk, halsizlik, hızlı solunum ile sıcaklığın yarattığı dehidratasyon ve volüm düşüklüğüne bağlı ortostatik hipotansiyon Genellikle sıcak bitkinliği ile sıcak çarpması görülebilir. arasında devamlılık vardır. Hastanın durumuna göre, serin yerde istirahat, soğutma, ağızdan su ve elektrolit solüsyonları ve damar içi serum fizyolojik verilir. Hastaneye nakli gerekenler nakledilir. Belirti ve bulgular kaybolana dek gözlem altında tutulur. Sıcak Senkobu Volüm kaybı nedeniyle vazomotor tonusta azalma ve periferik vazodilatasyon, oluşur. Genellikle kötü hava koşullarına uyum sağlayamayan yaşlılarda görülür. Hastalar düşmenin neden olabileceği yaralanmalar yönünden değerlendirilmeli, senkop yapan nedenler (nörolojik, kardiyovasküler, infeksiyon, endokrin, elektrolit anormallikleri) yönünden araştırılmalıdır. Tedavi; istirahat ile birlikte ağızdan veya damar içi sıvı verilmesinden ibarettir. Sıcak Krampları Sıcak ortamda yapılan egzersiz sonrası oluşan omuz, uyluk ve baldır bölgelerinde oluşan ağrılı kas spazmları ile karakterizedir. Vücut ısısı normal veya yüksek olabilir. Buharlaşma yoluyla kaybedilen sıvı kayıplarının, tuz içermeyen serbest su içilmesi nedeniyle oluşan dilüsyonel hiponatreminin kasılmalara neden olduğu düşünülmektedir. Bu hastaların, sıvı kayıplarını dengeli elektrolit solüsyonları ile karşılamaları önerilir. Tedavide; istirahat, ağızdan elektrolit solüsyonu veya damar içi serum fizyolojik verilmelidir. Sıcak Ödemi Sıcağa maruz kalınan ilk günlerde kutanöz vazodilatasyon ve interstisyel göllenme nedeniyle el ve ayakların bölgesel şişmesiyle karakterizedir. Etkilenen durumlarda uygundur. ekstremitelerin kompresyon elevasyonu çoraplarının ile ciddi kullanılması Sıcak Isırıklığı (isilik) Sıcağın etkisi ile terlemeden dolayı ter bezlerinin tıkanması ve inflamasyonu sonucu gelişen, sıklıkla vücudun örtülü bölgelerinde görülen makülopapüler döküntülerdir. Kaşıntılı ve eritematöz döküntülerle seyreden erken dönemlerde, antihistaminikler ile klorheksidin krem yada losyonu kullanılır. Ter bezlerinin tıkanıklığı sürdükçe kaşıntısız, eritematöz olmayan beyazımsı papüler döküntüler, isiliğin “profunda” dönemini oluşturur. Tedavi; stafilokoklara etkili antibiyotikler ile lezyonların olduğu bölgelere % 1’lik salisilik asit günde üç kez uygulanarak sağlanır. YÜKSEKLİK HASTALIKLARI Yükseklik hastalıkları içinde; akut dağ hastalığı, yüksek rakım beyin ödemi ve yüksek rakım akciğer ödemi yer almaktadır. Deniz seviyesinden yüksek rakımlara hızlı çıkılması sonucu, uyum sağlayamayan kişilerde hipoksiye bağlı gelişebilen beyin ve akciğer fonksiyonlarını etkileyen hastalıklar grubu olarak adlandırılır. YÜKSEKLİK HASTALIKLARI Yüksek rakımda ulaşılan seviyedeki düşük oksijen düzeyine alışılabilmesi için, insan vücudunda oluşan değişim sürecine “yüksekliğe uyum sağlama” (Aklimatizasyon) denir. Uyum sağlama, farklı kişilerde farklı süreler içinde gerçekleşir ve bu sırada solunum sayısı ve derinliğinin artışı (hiperventilasyon), kalp hızında artış (taşikardi) ve idrar miktarında artış gözlenir. Yükseklik hastalıklarına dağcılık ve kayak sporu ile uğraşanlarda rastlanır. Akut Dağ Hastalığı Genellikle uyum metrenin üzerine sağlamamış ani bireylerin çıkmaları sonucu 2000 görülür. Halsizlik, bulantı, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi ve hava açlığı gibi erken bulgular yüksekliğe ulaştıktan 6 saat içinde gelişebilir. Bazen 24 saate kadar uzayabilir. Belirtiler kişinin az oksijenli (hipoksik) ve düşük hava basınçlı (hipobarik) ortama uyum sağlayamaması sonucu gelişir. Bir günde çıkılan yüksekliğe, fizyolojik özelliklere ve harcanan efora göre hastalık değişkenlik gösterir. Akut Dağ Hastalığı Baş ağrısı ilk belirti olup, zonklayıcı şekilde başın ön kısmında ve her iki yanındadır. Yüzde, ellerde ve ayaklarda şişme, yüksek derecede terleme nedeniyle oluşan sıvı kaybından dolayı idrar miktarında azalma ve dinlemekle hışırtı akciğerlerde biriken sıvının oluşturduğu şeklinde saptanabilen idrar renginde koyulaşma, sesler gözün (raller), ağ fundoskopi tabakasında ile görülen kanamalar hastalığa özgü muayene bulgularıdır Yüksek Rakım Beyin Ödemi Akut dağ hastalığının en ileri seviyesi olup, akciğer ödemi ile birliktedir. 3500 metrenin üzerinde vücudun yeterli düzeyde oksijenlenememesi sonucu oluşur. Düşük oksijen seviyesi beynin kan dolaşımını artırır ve beyin damarlarından dışarıya sıvı sızar. Oksijensiz kalan beyin hücrelerinin yapısı bozulur ve beyin hücrelerinde şişme meydana gelir. Şiddetli ve sürekli baş ağrısı, bilinç durumunda bozulma (hafıza ve şuur kaybı), denge bozukluğu, yürürken yalpalama ve düşme, konuşma bozukluğu, bulanık ve çift görme, siyah-beyaz görme ile komaya kadar ilerleme şeklinde hastalık belirtileri gözlenir. Yüksek Rakım Akciğer Ödemi Vücut içi basınç dengelerinin bozulması sonucu akciğerlerde sıvı birikmesi nedeniyle belirtiler gösteren, yükseklik hastalıklarının en ölümcül durumudur. Genellikle yüksekliğe ulaşıldıktan 1 ile 4 gün arasında değişen süre içersinde belirti gösterir ve gece vakitlerinde başlar. 2500 metrenin altında pek görülmez. Etkilenenlerin yarısında akut dağ hastalığı belirtileri, çok azında beyin ödemi belirtileri de görülür. Yüksek rakım akciğer ödemi; akciğer embolisi, kardiyak kökenli akciğer ödemi ve pnömoniden ayrılmalıdır. Tedaviye alınan klinik yanıt tanı koymada yol göstericidir SUDA BOĞULMA Suda boğulmalar; yüzme havuzları, deniz kıyıları, nehirler, göl ve göletlerde gerçekleşir. Özellikle 4 yaşın altındaki küçük çocuklar ile 10 – 19 yaş arası gençlerde sık rastlanır. Yüzme bilmemek, suya düşmek, su sporları sırasında yaşanan kazalar, alkol veya merkezi sinir sistemini etkileyen ilaçlar alarak yüzmek, çocukların yetersiz denetim ve gözetimi nedenleri arasındadır. Sığ sulara atlamaya bağlı spinal kord yaralanmaları, hipotermi, senkop, nöbet geçirme, önceden mevcut hastalıklar (kalp hst vs.) risk faktörleridir. SUDA BOĞULMA Boğulma; suya batma sonucu 24 saatten daha kısa sürede ölümle sonuçlanan bir durumdur. Yarı boğulma ise, suya batma sonrası 24 saatten uzun süre hayatta kalan, ancak gelişen komplikasyonlar nedeniyle acil müdahele gerektiren bir durumdur. Kuru boğulma; refleks laringospazm sonucu su aspirasyonu olmadan % 10 -15 vakada gerçekleşir. Islak boğulma % 85 – 90 vakada görülür. Su ve partiküllerin aspirasyonu, akciğerlerdeki alveol hücrelerinin görmesine ve kimyasal pnömoniye neden olabilir. zarar SUDA BOĞULMA İkincil boğulma, yeniden canlandırma sonrası ilk 72 saatte Respiratuvar Distres Sendromuna bağlı gelişen ölüm olarak tanımlanır. Solunum yetmezliği; yardımcı solunum kaslarının kullanımı, nefes darlığı ve hızlı soluk alma ile kendini gösterir. Bilinç durumu normalden komaya kadar değişkenlik gösterir. Boğulma ılık suda olsa bile, hipotermi riski her zaman vardır. SUDA BOĞULMA Tatlı suda boğulmalarda; hipotonik su, alveolar membrandan hızla emilerek intravasküler kompartmana geçer, hemodilüsyon ve hipervolemi oluşturur. Bu durum volüm yüklenmesi ile birlikte serum protein ve elektrolit düzeylerinin düşmesine yol açar. Tuzlu suda akciğerlerin neden boğulmalarda; suyun hipertonusitesi, interstisyum ve alveollerine plazma geçişine olarak akciğer ödemi, hipovolemi, hemokonsantrasyon ve elektrolit bozukluklarına yol açar. SUDA BOĞULMA Bulgular: Kazazede korku ve panik içinde, bilinci açık, yarı-açık veya uyanık olabilir. Nefes alamama, morarma, hızlı ve hırıltılı solunum vardır. Ağız- burundan pembe köpüklü sıvı gelmesi “akciğer ödemi” belirtisidir. Su altında kısa süre kalanlarda, bilincin kendiliğinden yerine gelmesi sıktır. Kusmaya sık rastlanır. Uzun süre suda kalmış, bilinç durumu kötü, solunumu olmayan hastalara acilen suni solunum yapmak gerekir. Bu hastalarda akciğer ödemi, beyin ödemi, şok, hipoksik ensefalopati ve kardiyak arrest görülebilir. SUDA BOĞULMA Acil Bakım ve Tedavi: Kazazede dikkatli bir şekilde sudan çıkarılmalıdır. Dalış ve sörf gibi omurilik zedelenmesi olasılığını artıran bir neden varlığında, servikal omurganın stabilizasyonu mutlaka sağlanmalıdır. Çünkü, spinal yaralanmaların büyük kısmı servikal bölgede görülmektedir. Hasta sert bir zemine veya varsa sırt tahtasına alındıktan sonra hava yolu açılarak solunum sağlanmalı ve dolaşım kontrol edilmelidir. Kardiyopulmoner arrest olan hastalara küçük bir başarı ihtimali olsa bile vakit geçirmeden canlandırma işlemi) yapılmalıdır. KPR (yeniden SUDA BOĞULMA Acil Bakım ve Tedavi: Kendiliğinden solunumu olan hastalara maske ile yüksek akımlı oksijen desteği sağlanmalıdır. Solunumu olmayan hastalar hemen entübe edilmelidir. Vücut ısısı düşük (32 °C) olanlar mutlaka ısıtılmalıdır. Olay yerinde asemptomatik olan hastalarda dahil olmak üzere, ilk müdaheleden sonra tüm hastalar mutlaka hastaneye nakledilmelidir. Acil serviste hastane öncesi yapılan işlemler sürdürülerek tüm hastalara oksijen desteği sağlanır. Damar yolu açılır, kardiyak ve periferik monitörizasyonu sağlanır. oksijen satürasyonunun ELEKTRİK ÇARPMALARI Elektrik yaralanmaları, vücudun içinden geçen yapay elektrik akımının neden olduğu hasarlanmalardır. Yüzeyel deri yanıkları, iç organ ve doku yaralanmaları ile kardiyak aritmiler, solunum durması ve ölüme kadar gidebilen geniş bir yaralanma aralığı içinde karşımıza çıkabilir. Genellikle çocuklar, yetişkinler ve elektrikle ilgili işlerde çalışanlar etkilenir. Bulgular; Elektrik enerjisi temas yerinde en yüksek düzeyde olduğu için deri en fazla hasarlanan bölgedir. Elektrik akımı derin dokulara düzensiz olarak nüfuz ettiği zaman bile deri üzerindeki yanık keskin sınırlı olabilir. Çıkış yarası, genellikle giriş yerinden daha büyüktür. ELEKTRİK ÇARPMALARI Vücuttan geçen elektrik akımının etkisiyle en fazla kaslar, kan damarları ve sinirler hasar görür. Merkezi sinir sistemi hasarı veya kas paralizisine bağlı şiddetli, istemsiz kas kontraksiyonları, nöbetler, ventriküler fibrilasyon veya solunum durması olabilir. Islak bir kişi 110 voltluk bir akımla temas ettiği zaman (saç kurutma makinesi, radyo vs) yanık olmadan kardiyak arrest gelişebilir. Elektrik kablolarını ısıran veya emen küçük çocukların dudak ve ağızları yanabilir. Bu yanıklar kozmetik bozukluklara neden olabilir ve dişlerin, alt çene ve üst çenenin gelişimini bozabilir. ELEKTRİK ÇARPMALARI Bir elektrik şoku; çok şiddetli kas kontraksiyonlarına veya çıkıklara (özellikle omuz çıkığı), omurga ve diğer kırıklara, iç organ yaralanmalarına ve bilinç kaybı ile sonuçlanan düşmelere yol açabilir. Bu nedenle, cilt bölgesinde görülen yaralanmanın boyutu, vücudun görülmeyen kısımlarındaki yaralanmalar ile uyumlu olmadığından, vücudun derin bölgelerindeki yaralanmaların titizlikle araştırılması gerekir. ELEKTRİK ÇARPMALARI Tanı ve Tedavi: Tanı, klinik belirtiler ve öyküye dayanır. Tedavi destekleyicidir. Kurtarıcı, önce kendi güvenliğini sağlamalıdır. Elektrik akımı ile teması kesilmemiş kazazedeye dokunmamalıdır. İlk öncelik, akım kaynağı ile kazazede arasındaki teması kesmek olup, en iyi yöntem akımı kesmektir. Lastik tabanlı ayakkabı ve kuru lastik eldiven giyilir. Elektrik sigortalarından kesilir. Kazazedenin yakınındaki kablo gibi iletkenler, yalıtkan bir çubukla (odun, lastik) uzaklaştırılır. ELEKTRİK ÇARPMALARI Spinal yaralanma olasılığı nedeniyle, servikal omurga tespit edildikten sonra kazazede olay yerinden güvenli bir yere alınarak ABC (hava yolu, solunum, dolaşım) kontrolü yapılır. ABC kontrolü olumsuz ise, KPR uygulanır. ABC normal, bilinç kaybı mevcut ise, koma pozisyonu verilir. Kırık ve çıkıklar atellenir. Yanık bölgesi, kuru ve steril pansuman malzemesi ile örtülmelidir. Daha sonra maske ile yüksek akımlı oksijen verilmeli, kalp ve kan basıncı monitörizasyonu ile iki yerden damar yolu açılarak hastaneye nakil sağlanmalıdır. Ciddi yanıkları olan hastalar bölgesel yanık veya travma merkezine nakledilmelidir. YILDIRIM ÇARPMALARI Yıldırım çarpması sonucu oluşan yaralanmalar, kardiyak arrest, bilinç kaybı, geçici veya kalıcı nörolojik bozuklukları içermektedir. Ciddi yanıklar, iç organ ve doku yaralanmaları nadir görülür. Klinik görünüm, EKG değerlendirmeleri ve kalp monitörizasyonu ile tanı konur. Destekleyici tedavi esastır. Yıldırım, kazazedeyi direkt çarpabilir ya da elektrik akımı uzun nesneler veya toprak aracılığıyla ulaşır. Yıldırım akımı, büyük enerji içermesine rağmen oldukça kısa bir periyotta çakar(1/10.000 ile 1/1000 saniye arasında). Bazen kafa içi kanamalara rastlanabilir. Kardiyopulmoner arrest yıldırım çarpması anında en yaygın görülen ölüm nedenidir. YILDIRIM ÇARPMALARI Tanı: Genellikle öyküye dayanır ve genellikle bir şahit vardır. Ya da fırtınalı, yağmurlu hava koşullarında dışarıda olup, bilinç kaybı, amnezisi olan veya kardiyak arrest olmuş kişilerde yıldırım çarpmasından şüphelenilmelidir. Tedavi: Olay yerinde özellikle şahidi olmayan vakalarda spinal yaralanma olasılığı nedeniyle hastanın stabilizasyonu sağlanır. Oksijen satürasyonu, kalp ve kan basıncı monitörize edilir, damar yolu açılır. Kırık ve çıkıklar atel ile tespit edilir. İKYD kurallarına göre tedavi edilir. Tüm hastalar hastaneye nakledilir. Hastanede benzer destekleyici tedaviler sürdürülür. Tetanoz profilaksisi yapılır. ISIRIK ve SOKMALAR Isırık ve sokmalar ile karşılaşıldığında geleneksel yöntemler kesinlikle uygulanmamalıdır. Isırılan veya sokulan bölgenin kesilerek kanatılması, turnike uygulanması, amonyak sürülmesi gibi yöntemlerin yarar sağlamadığı ve bazı durumlarda zararlı olduğu gösterilmiştir. Arı Sokmaları Bal arısı, yaban arısı, sarıca arı ve eşek arılarının sokması sonucu lokalize ve yaygın reaksiyonlar gelişir. Bölgesel reaksiyonlar; sokma yerinde ağrı, kızarıklık, kaşıntı ve ödemden oluşur, sistemik belirtilere neden olmazlar. Tanı ve Tedavi: Tanı; öykü, belirti ve bulgulara dayanır. Tedavide, hastada kalmış olan arı iğnelerinin çıkarılması yapılacak ilk işlemdir. Yara temizliği bol su ve sabunla yapılır. İnfeksiyon riskini azaltmak için antiseptik solüsyon ile yıkanır. Tetanoz profilaksisi yapılır. Sokulan bölge sıkılmamalı ve ekstremitelerde ise istirahate alınmalıdır. 15 dakika süreyle ve 30 dakikalık aralarla buz uygulanır. Bölgesel antihistaminikler ve analjezikler yeterlidir. reaksiyonlarda Örümcek Isırmaları Örümcek ısırıkları, genellikle sıcak mevsimlerde görülür. Karadul ve Kahverengi örümcekleri çok zehirlidir. Karadul 1-2 cm boyunda, parlak siyah renkte olup, karnında kırmızı çizgiler vardır. Nörotoksik zehir salgılar. Kahverengi örümcek 1-3 cm boyunda, koyu kahve renkte olup, gövdesinde keman şeklinde işaret vardır. Salgıladığı zehir, bölgesel ve sistemik etkiler oluşturan çok fazla miktarda sindirim enzimi ve hücre zehiri içermektedir. Ülkemizde zehirli olan örümcek türleri Latrodectus cinsine ait olup, Ege, Batı Akdeniz ve Karadeniz bölgeleri dışında yaygın olarak bulunmaktadır. Latrodectus tredecimguttatus, 1.5 cm boyunda, siyah şişkin karınlı, karnında sarı, kırmızı veya turuncu renkte saat camı şeklinde benekleri olan bir cinstir. Örümcek Isırmaları Acil Bakım ve Tedavi • Isırık yeri su ve sabun ile temizlenir. • Ağrıyı azaltmak için soğuk veya sıcak pansuman yapılır. • Tetanoz profilaksisi yapılır. • Temel ve İleri Yaşam Desteği gereksinimi değerlendirilerek uygun olandan başlanır. • Kalp hastalığı, şiddetli ağrısı olan ve 10 yaş altı - 65 yaş üstü hastalar hastaneye yatırılarak en az 24 saat izlenmelidir. Kene Isırmaları Keneler; kırsal alanlarda, otlaklarda ve ormanlık alanlarda yaşayan, geniş bir konakçı spektrumu olan, uçamayan ve kan emerek beslenen hayvanlardır. Ülkemizde özellikle İç Anadolu bölgesinde 2001 yılından bu yana epidemik olarak görülen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olmaktadır. Bu hastalık kene ısırmalarının yanı sıra, infekte olmuş hayvanların kan ve dokuları veya vücut sıvıları ile temas, hastaların kan ve vücut sıvıları ile temas edilmesi sonucu da geçiş göstermektedir. Kene Isırmaları Keneler genellikle Nisan ile Ekim ayları arasındaki dönemde aktif olduklarından bu dönemde salgınlar oluşmaktadır. Kenenin ısırması sonrası 1 ila 3 gün arasında değişen kuluçka süresi 9 güne kadar uzayabilmektedir. İnfekte materyallerle temas durumunda ise, bu süre 5 ile 13 gün arasında değişmektedir. Bulgular: Ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, halsizlik, kas ve eklem ağrıları mevcuttur. Gözlerde kızarıklık, yüz ve göğüs bölgesinde cilt altı kanamaları, diş eti kanamaları vücut, kol ve bacaklarda morarma, burun kanaması, kanlı idrar yapma, hematemez, melena sık görülen bulgulardır. Kene Isırmaları Tanı ve Tedavi: Mevcut bulgularla birlikte kene ısırığı veya şüphesi ya da temas öyküsü olan hastalar muayene edilerek vücutlarının herhangi bir bölgesine yapışmış olabilecek kene aranmalıdır. Vücuda yapışmamış olanlar dikkatli bir şekilde toplanarak öldürülmelidir. Vücuda yapışmış olanlar ise, ezilmeden ve ağız kısmı koparılmadan çıkarılmalıdır ( bir penset yardımıyla kene tutulur ve yavaş hareketlerle iki yana doğru oynatılarak çekilir). Tedavinin temelini destek tedavisi oluşturur. Solunum - dolaşım desteği ve parenteral beslenme sağlanır. Gerekli durumlarda kan ve kan ürünleri verilir. Hastalığa özgül bir tedavi olmamakla birlikte antiviral belirtilmektedir. bir ilaç olan Ribavirinin kullanılabileceği Akrep Sokmaları Akrepler genellikle sarı, kahverengi veya siyah renkte 5-10 cm boyundadır. Taş parçaları ve ağaç kabukları altında, karanlık yerlerde saklanırlar. Sıcak bölgelerde bulunurlar. Hareket halinde iken kuyruklarını yukarı doğru kaldırır ve sokmaya hazır pozisyondadırlar. Bulgular: Akrep zehirinin yapısında bulunan nörotoksinler ve sindirim enzimleri, belirti ve bulgulardan sorumludur. Zehir kesesinin dolu veya boş olmasına göre salınan zehir miktarı değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle her sokma zehirlenme ile sonuçlanmayabilir. Akrep Sokmaları Akrepler genellikle sarı, kahverengi veya siyah renkte 5-10 cm boyundadır. Taş parçaları ve ağaç kabukları altında, karanlık yerlerde saklanırlar. Sıcak bölgelerde bulunurlar. Hareket halinde iken kuyruklarını yukarı doğru kaldırır ve sokmaya hazır pozisyondadırlar. Bulgular: Akrep zehirinin yapısında bulunan nörotoksinler ve sindirim enzimleri, belirti ve bulgulardan sorumludur. Zehir kesesinin dolu veya boş olmasına göre salınan zehir miktarı değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle her sokma zehirlenme ile sonuçlanmayabilir. Bölgesel etkiler; kızarıklık, şişlik, yanıcı tarzda ağrı ve parestezidir. Sistemik etkiler, sık değildir ve genellikle ileri yaştaki kişilerde görülür. Akrep Sokmaları Acil Bakım ve Tedavi Sokulan bölge su ve sabun ile yıkanarak kısa süreli buz veya soğuk uygulaması yapılır. Turnike ve yara yerinin kesilerek kan akıtılması önerilmez. Kas spazm ve seyirmeleri benzodiyazepinler ile kontrol altına alınır. Sistemik belirtilerin geliştiği hastalarda akrep antiserumu uygulanır. At serumu kökenli olduğundan, uygulanan hastalar yönünden izlenmelidir. anafilaksi belirti ve bulguları Yılan Sokmaları Yılanlar zehirli ve zehirsiz olmak üzere 2 türdedir. Hepsinde zehir kesesi vardır. Zehirsiz olan türlerde, ısırdığı yere zehiri salgılayacak organik yapı gelişmemiştir. Zehirli türlerde bu yapı geliştiği için, ısırılan yere zehir salgılanarak bölgesel ve sistemik etkileri oluşturur. Zehirli yılanların; baş ve vücut bölgesindeki pullar aynı büyüklükte ve baş bölgesindeki pullar arasında küçük plaklar vardır. Baş üçgen şeklinde, boyun belirgindir. Göz bebekleri dikey elips, belirgin zehir dişleri vardır. Anal plakları çift ve kuyrukları künt biçimde sonlanır. Genellikle daha renkli ve desenli görünümlüdür. Yılan Sokmaları Zehirsiz yılanlarda; başın üst kısmı aynı büyüklükte plaklar ile kaplı ve arada küçük plaklar yoktur. Baş oval ve boyun belirsizdir. Göz bebekleri yuvarlak, dişleri çene gerisinde veya çok zayıftır. Anal plakları tek ve kuyrukları gittikçe incelir. Sade renkli ve desenlidir. Ülkemizde yaşadığı bilinen 41 türden, 28’i zehirsiz, 13’ü zehirlidir. Bulgular: Zehirlenmenin etkileri, yılanın türü ve boyutuna, kurbanın yaş ve boyutuna, ısırılmadan itibaren geçen süreye ve ısırığın özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Zehirlenmenin derecesi değişken olduğundan, başlangıçta zararsız görünen bir ısırık süratle ciddileşebilir. Engerek türü yılan ısırıklsrının en önemli belirtisi lokal ağrı ve şişlikle birlikte görülen diş izleridir. Yılan Sokmaları Lokal etkiler olarak, olaydan yaklaşık 1 saat sonra ağrı, şişlik, ısırılan yer kol ya da bacak ise şişliğe bağlı kompartman sendromu, kanama, kızarıklık, morarma, lenfanjit, doku nekrozu ve deri soyulmaları görülür. Sistemik etki olarak ise, zehirlenme bölgesinden yayılan artmış şişme, bulantı-kusma, karın ağrısı, hipotansiyon, taşikardi, baş dönmesi, bilinç durum değişiklikleri(anksiyete, somnolans), akciğer ödemi, bronkospazm, hızlı solunum ve kanama ile sonuçlanan pıhtılaşma bozuklukları görülebilir. Yılan Sokmaları Acil Bakım ve Tedavi Gerekli durumlarda temel ve ileri yaşam desteği uygulanır. Isırılan kişi sakinleştirildikten sonra yara yeri su ve sabunla temizlenir. Analjezik verilir. Isırık yeri ekstremitelerde ise, nötral pozisyonda tespit edilir. Hastaneye nakledilerek en az 6-8 saat süre ile izlenmeli, sistemik etkilerin gelişmesi durumunda hastaneye yatırılmalıdır. Hızla ilerleyen yaygın ödem, ciddi hipotansiyon, pıhtılaşma bozuklukları, bilinç bozukluğu, kanama, şok, kompartman sendromu gibi sistemik etkiler görüldüğünde, antiserum uygulanır. Özellikle pıhtılaşma bozuklukları ve kompartman sendromunun en etkili tedavisi antiserum verilmesidir. NOT: Atel uygulaması boyun ve pelvis ateli haricinde hiçbir zaman öncelikli girişim değildir. Olay yeri ve ekibin güvenliğinden emin olunduktan; yaralının bilinç, hava yolu, solunum, dolaşım bulguları değerlendirildikten sonra her hangi bir hayati tehlikesi bulunmuyor ise işlem olay yerinde gerçekleştirilir. Aksi halde olay yerinde zaman geçirilip yaralının hayatı tehlikeye atılmış olur. İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM