Mustafa Selçuk Öztürk Karman Çorman Evren Yaşadığımız normal bir günde başımıza birçok olay gelir. Çoğumuz bu olayların birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünürüz, aralarında en ufak alaka bulunmayan olaylarda bile çeşitli sebeplerden ötürü bir alaka ararız. Bu olaylara da tesadüf deriz. Acaba bu tesadüfler evrenin bize “Doğru yoldasın, devam et!” veya “Sakın sakın sakın!” demesinin bir yolu mu? Yoksa gerçekten de birbiri ile alakalı mı veyahut düşündüğümüz gibi önceki olayların bir sonucu olarak mı gerçekleşiyor? Yoksa bu olaylar sadece gerçekleşen, aralarında hiçbir bağlantı bulunmayan, sadece gerçekleşmesi gerektiği için gereken olaylar mı? Fantastik olayları fantastik olmayan varsayımlarla açıklamak. Acaba böyle bir şey mümkün mü yoksa bu bizim uydurduğumuz bir şey mi? “Kıyamete Bir Milyar Yıl” bundan yola çıkarak bize bir şeyler göstermeye çalışıyor. Bir grup bilim adamının başına türlü türlü olay geliyor, onlar da bu olayları farklı şekillerde açıklıyor. Kimisi fantastik diyor, kimisi doğa ananın işi diyor. Soğukkanlılığını koruyup düşünlerini söyleyen Veçerovski ise bana bu konuda ilham veriyor. Bu fikir işte şu: İnsanlar olarak acizliğimizi kendimize hissettirmemek için her zaman olayların arkasında daha büyük bir amaç ararız. “Olduysa bir sebebi vardır.” deriz. Ya yoksa? Ya şu ana kadar gerçekleşen tüm olaylar sadece ve sadece gerçekleşmişse, aslında onları tetikleyen veya onların sonucunda oluşan başka hiçbir olay yoksa? Ya yoldaki dilencinin kutusuna attığımız bozukluktan veya bir yardım kuruluşuna yaptığımız yüklü bir bağıştan medet ummamızın hiçbir anlamı yoksa, iyi bir şey yaparsak sonucunda iyi bir şeyle karşılaşacağımızı düşünmemiz tamamen saçmalıksa? Toplumumuzdaki en temel etik kurallar hep bu ilke üzerine kuruludur ancak bu onların doğru olduğunu göstermez. Maaşımıza aldığımız zammın yaptığımız yardımlarla veya iyiliklerle bir alakası yoktur. Bu olaylar sadece gerçekleşir, arkalarında daha büyük ve yüce bir anlam aramak, onları yaptığımız önceki eylemlere atfetmek anlamsızdır. Olaylar olaylar olaylar. Peki ya şu herkesin konuştuğu kelebek etkisi? Yaptığımız ufacık bir hareketin tetiklediği zincirleme reaksiyonlar sonucunda binlerce hatta milyonlarca insanı öldürecek bir deprem veya kasırga olması? Aklı başında hiçbir insan böyle bir şeyin varlığına inanmaz. Depremler sadece gerçekleşir. Bir insanın yapacağı bir etkinliğin böylesine büyük bir doğa olayının gerçekleşmesinde hiçbir etkisi yoktur. Olaylar olur çünkü evrenin düzgün bir şekilde işlemesi için olayların olması gerekir. Ben yaptığım sen yaptığın için değil, gerçekleşmesi gerektiği için gerçekleşir. Gerçekleşen bu olay kendinden sonraki olayları hiçbir şekilde etkilemez, aynı şekilde kendinden önceki hiçbir olaydan da etkilenmemiştir. Evren ve onun işleyişi. Hassas bir denge ve içinde bulunduğumuz zaman çizgisi. Yaşadığımız bu zaman çizgisi, bizden üstün bir güç veya evrenin kendisi tarafından belirlenmiştir. Dışardan yaptığımız müdahalelerle bunu değiştiremeyiz. Yaptığımız ve yapacağımız tüm tercihler önceden belirlenmiştir, varmış gibi gözüken alternatifler illüzyondan başka bir şey değildir. Fantastik olay diye bir şey yoktur, aklın sınırlarını zorlayan olaylar vardır. İmkânsız diye bir şey yoktur, henüz gerçekleşmemiş olaylar vardır. Geleceği asla bilemeyiz, gelecekte olacak olaylara da asla müdahale edemeyiz. Üniversitede harıl harıl ders çalışmak geleceğimizi daha iyi bir yer yapmaz, şimdiki çabalarımız kısa vadede yararlı gibi gözükse de uzun vadede hayatımıza yapacağı etkiyi asla bilemeyiz. Bizim ise tek yapabileceğimiz bize verilen bu hayatı yaşamaktır. Hayat bu demek ki, yapabildiğimiz tek şey bize verilen bir rolü oynamak. Bundan bazı şeyler çıkarabiliriz. Bu belki kendimizi suçladığımız büyük bir olayın yükünü hafifletmemizde bize yardımcı olur, belki de elde ettiğimiz hiçbir başarının bize ait olmadığını gösterip yaşama olan hevesimizi kursağımızda bırakır. Ancak iki durumda da kesin bir şey var: Ne olursa olsun yaşama devam etmeliyiz. Kaderimiz, seçeneklerimiz belli olsun olmasın, hayatımızdan memnun olalım olmayalım yaşamaya devam etmeliyiz. Çünkü nihayetinde yapabileceğimiz tek şey yaşamak.