Kuzey Kıbrıs’ta Reform Niteliğinde Karar: “Kenevir Yağı’nın Tıbbı Kullanımı Yasallaştı” Ülkemizde geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu kararıyla "kannabis yağı"nın terminal safhada olan hastalarda doktor kontrolünde ağrı kesici olarak kullanılması kararı Sağlık Bakanı Dr. Faiz Sucuoğlu tarafından kamuoyuna açıklandı. Bakan Sucuoğlu kararı “Dayanılmaz ağrıların dindirilmesi yönünde reform niteliğinde bir adım” olarak nitelendiriyor. Sağlık haberlerine yer veren “Kıbrıs Sağlık” isimli Facebook sayfasının yaptığı anketin sonuçlarına göre kenevir yağının tıbbı kullanımına ilişkin alınan kararın oldukça olumlu karşılandığı görülüyor. Ankette dikkat çeken sonuçlara bakıldığı zaman“Tıbbı kullanım amaçlı çıkarılan Kenevir Yağı yasasını yeterli buluyor musunuz?” sorusuna “Hayır, Kenevir yağının sadece kanser hastaları ve terminal sürecinde olan hastalar için değil, diğer tüm hastalıkların teşhisinden itibaren hastanın talebi ile esas tedavi olarak kullanılabilmeli” yönünde %70.5’lik cevap verildiği görülüyor. Öte yandan, kenevir yağının yasallaşmasına karşı olanların oranı ise sadece %1.8. Yasayı bu şekli ile yeterli bulanlar %13, “hayır, sadece ölüm sürecindeki kanser hastaları değil, teşhisten itibaren hastanın talebi ile esas tedavi olarak kullanılabilmeli” diyenlerin oranı ise %13.8. Özetle, ankete katılanların %97.3’ü yasayı olumlu karşılarken, %84.3’ü bir adım öteye gidilmesi ve ilerleyen dönemde yasanın kapsamının genişletilmesinden yana görüşlerini belirtmiş durumdalar. Yasa’nın onaylanmasının ardından, kenevir yağının tıbbı amaçla kullanım kısıtları, teşhis konulan tüm hastaların bu konuda kullanım çerçeveleri ve konuya ilişkin bilimsel araştırma sonuçları kamuoyunda ve yurttaşlar arasında daha çok ve daha derinlikli tartışılma aşamasına geldi. Dünya’daki yasal çerçeveler, bilimsel araştırmalar ve sonuçlar ortada iken, önümüzdeki süreçte yasa kapsamının genişletilmesine ilişkin hükümet üzerinde bilim insanları, sivil toplum, aktivistler, medya ve yurttaşların baskısının artacağı bekleniyor. SON ZAMANLARDA YÜKSELİŞE GEÇEN KENEVİR ARAŞTIRMALARI VE FAYDALARI Halk arasında “esrar" olarak da bilinen kenevirin geçtiğimiz yıllara kadar uyuşturucu bir bitki olduğu ve yetiştirilmesi dahi pekçok ülkede yasak olurken, son yıllarda gerçekleştirilen araştırmalarla kenevire yönelik bu yasaklar tek tek kırılmaya başladı. Bunun da ötesinde, bazı ülkelerde yetiştirilmesi serbest hale gelmeye de başladı... Peki, bunca zaman zararlı olarak bildiğimiz ve toplum hafızasına “esrar” kelimesi ile yerleştirilmiş kenevire ne oldu da günümüzde yararlı hale gelmeye başladı? Araştırmalar neyi gösteriyor? Bunca zaman yanıldık mı yoksa? Yasaklarla Kenevir Kenevirin araştırılmasının birçok sebebi var. Kenevirin özgürce yetiştirilmesi bir zamanlar dünyanın birçok yerinde serbestken, 1925 yılında Cenevre'de düzenlenen Milletler Cemiyeti (şimdi Birleşmiş Milletler) konferansında Türkiye ve Mısır'ın öncülüğünde tüm dünyada yasaklı maddeler arasına girmesi sağlandı. Kenevir dünyanın birçok ülkesi tarafından yasadışı madde olarak tanımlanıp kabul edildi ve böylece üretimi de yasaklandı. Yasaklardan önce araştırmacılar kenevirin içindeki kanabinoidleri ayrıştırarak, nöbet ve diğer nörolojik bozukluklar gibi rahatsızlıkların etkilerini hafifletmek, kronik ağrıları azaltmak ve tedavi etmek için çeşitli türler geliştirerek testlerde kullanıp tedavi yöntemleri geliştirdiler. ABD'de kenevirin yasadışı kabul edilmesinin ise Meksika Devrimi ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Devrim sonrası ABD'ye kaçan göçmenler kendi kültürlerini de ABD topraklarına getiriyorlardı. Kaynaklara göre Meksikalılar ABD’ye gelmeden bu ülkede kenevir sadece tıbbi alanlarda kullanılıyor. Fakat medyanın ırkçı tutumundan dolayı "rahatsız edici Meksikalı göçmenlerin" kültürü kabul görülmedi ve muhafazakâr basın organlarında Meksikalıları kötülemek için kültürlerindeki keneviri 1937'de çıkan “Marihuana Vergi Yasası” ile marihuana satışı ve kullanımı tamamen yasakladılar. Daha sonraları ABD'de de bilimsel çalışmalar adına konu kenevir olunca sıkıntılı, tartışmalı ve bilimsel sonuçlara karşı yasa hükümlerin çeliştiği bir süreç başladı. ABD’de Tıbbi çalışmalar için artan kenevir araştırmaları Federal hükûmetin keneviri hâlâ tıbbi kullanımı olmayan bir uyuşturucu olarak sınıflandırması sebebiyle, bilim insanları araştırmalarda kullanılmak üzere NIDA’dan kenevir edinmek için vakit alan bir süreçle karşılaşıyorlardı. Klinik araştırma gerçekleştirenler ayrıca Gıda ve İlaç Kurumu’ndan onay almak zorunda kalıyorlardı ve bu da bilim insanları için bayağı uzun bir sıkıntı dolu bir süreç oluyordu. Şuan; uygun görülmüş tıbbi kenevir tüketicileri, kenevirin ülkenin birçok yerinde dispanserlerden satın alabiliyorken, bireyin kendi özgür iradesi ve isteği ile kenevir kullanımına birkaç eyalette izin veriliyor. Fakat araştırmacılar yalnızca Mississippi Üniversitesi’nin çiftliğinde yetiştirilen birkaç tür ile sınırlı. Bununla birlikte yayınlanan haberlere göre son günlerde ABD'de kenevir konusunda yeni gelişmeler oluyor. Ülkede onaylı kenevir yetiştiricileri hızla arttırılmaya başladı. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi bu değişikliğin bilim insanlarının yüksek talebi ve kenevir araştırmalarını teşvik etmek arzusu ile gerçekleştiğini ifade ediyor. NIDA yöneticisi Nora Volkow bir açıklamasında, “Fazladan yetiştirici 'araştırmanın ihtiyaçlarını karşılayan fazladan çeşitliği sağlayabilmek' anlamına geliyor” ifadelerini kullanıyor. Kısacası ABD, şuan yeni bir yasayla keneviri tıbbi çalışmalar çerçevesinde yasallaştırıyor ve devlet kontrollü kenevir üretimi için yetiştiricilerden başvurular bekliyor. Peki kenevirin tedavi ettiği yâda şifa olduğu başka hastalıklar var mı? Şöyle bir bilgiyle konuya girelim: "Marihuana'daki THC yeme bozuklukları, AIDS, bazı kanser türlerinin kemoterapi veya radyoterapi seansları süresince ve bazı nörolojik hastalıkların tedavisinde veya tedavisine destek olarak bazı doktorlarca tavsiye ediliyor." Bazı kanser türlerine iyi geldiği söylenilen keneviri belki de çok abartılı görünse de kenevirin gerçekten de kanseri tedavisinde olumlu etkileri birçok kez kanıtlandı. Kenevirin olumlu etki yaratabileceği hastalıklara bir örnek: Pankreas kanseri Sabah Gazetesi'nin internet sitesinde yer alan Nisan 2016 tarihli bir haberde Pankreas kanseri bir hastanın, hastalığının son aşamasında kenevirle kurtulduğunu yazıyor. Daha önce bilim insanlarının farelerde ve insan dokularıyla üzerinde çalıştıkları kanseri kenevirle yendikleri belirtiliyor. "ABD'deki Ulusal Kanser Enstitüsü geçtiğimiz yıl, fareler üzerinde yapılan bir bilimsel çalışma sonucu kenevirin sağlıklı hücreleri koruyarak kanser hücrelerini öldürdüğünün belirlendiğini açıklıyor. Kenevirin pankreas kanseri üzerindeki etkisi İspanyol araştırmacıların 2006'da yaptığı bir araştırmayla ortaya atılmıştı. Madrid Complutense Üniversitesi'nden bilim insanlarının iki hayvan modeli üzerinde gerçekleştirdiği çalışmada kenevirin pankreas kanserinde tümör hücrelerini küçülttüğünü ortaya çıkarıyor" Buna kanıt olarak da aynı haberde ABD'nin Las Vegas şehrinden Wallace Rose isimli bir adamın pankreas kanserinin son aşamasında olmasına rağmen klinik bir deney sonucu 7 ay sonra kanserden tamamen kurtulduğunu ileri sürüyordu. Pankreas kanseri olan Rose, kemoterapi ve ağır tedavilerle değil de kenevir sayesinde hayatının kurtulduğunu söylüyordu. Dr. Mehmet Öz'ün bir programında marihuana kullanan bir epilepsi (sara) hastasının daha önce ilaçlarla zor kontrol altına alınan epilepsisinin düzeldiğini ifade etmesinden sonra bu konuya medyanın ilgisi artmıştır. Gerçekten de Amerika'daki bir epilepsi kliniğinde yapılan bir çalışmaya göre marihuana kullanan epilepsi hastalarının yarısı epileptik nöbet sıklığının azaldığını ifade etmişlerdir. Marihuana (cannabis sativa) 300 yılı aşkın bir süreden beri keyif verici bir madde olarak kullanılmaktadır. Tıbbi kullanımı giderek artan bu ilacın multipl skleroz, HIV, epilepsi, kanser, artrit, glokom ve ölümcül hastalıkların son döneminde kullanımı ile ilgili olarak giderek artan sayıda bilimsel çalışma yapılmaktadır. Halen marihuana ile ilgili 300'ün üzerinde klinik tedavi çalışması yürütülmektedir. Nörolojik Hastalıklarda Kenevir Kullanımı Cannabisin nörolojik hastalıklarda da kullanımı ile ilgili birçok bilimsel yayın vardır. Bunlardan en önemlilerinden biri multipl skleroz hastalarındaki spastisite (kol ve bacak kaslarındaki sertlik) üzerinedir. Bu çalışmalarda cannabis alan hastaların %40'lık bir kesiminin %30'unda bir düzelme olduğu izlenmiştir. Cannabisin kronik ağrıda ve özellikle nöropatik ağrının şiddetinin azaltılması üzerinde etkin olduğu gösterilmiştir. MS ve ağrı dışında nörolojik hastalıklardan omurilik yaralanmalarında ve Tourette sendromunda da cannabis kullanımının olumlu sonuçlar verebileceği gösterilmiştir. Buna rağmen diyabete bağlı nöropatik ağrıdaki etkisi azdır ya da hiç yoktur. Bunama hastalarında izlenen davranış bozuklukları ile ilgili bir çalışmada etkisinin olmadığı ortaya konmuştur. MS ve ağrı dışında nörolojik hastalıklardan omurilik yaralanmalarında ve Tourette sendromunda da cannabis kullanımının olumlu sonuçlar verebileceği gösterilmiştir. Kanser Tedavisinde Bulantı ve Kusma, AIDS Hastalarında İştahsızlık Tedavisi için Marinol Duman şeklinde alınan marihuananın birçok istenmeyen toksik maddelerin de vücuda girmesine sebep olması nedeniyle sağlık üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu çok iyi bilinmektedir. Bu nedenle marihuana içindeki etken madde olan tetrahidrokanabinole yapısal olarak benzeyen dronabinol isimli bir molekül üretilmiştir. Yaklaşık 25 yıl önce dronabinol içeren Marinol isimli ilaç kanser tedavisi sırasında oluşan bulantı ve kusma için, bundan 15 yıl sonra da AIDS hastalarında izlenen iştahsızlığın tedavisi için onay almıştır. Amerika'da 10 eyalette bu ilacın tıbbi kullanımı ile ilgili ruhsatı bulunmaktadır. İnsan Dokuları Kullanıldı Alman araştırmacılar ise 2008'de kenevirin pankreas kanseri üzerindeki iyileştirici etkisini ikinci kez gündeme getirdi. ABD'nin Ulusal Biyoteknoloji Bilgi Merkezi isimli araştırma kuruluşunun internet sitesinde yayımlanan çalışmanın deneyinde bu kez hayvan dokuları değil, pankreas operasyonu geçiren kanser hastalarından alınan dokular kullanıldı. Araştırmada bellek, iştah, ağrı duyumu ve duygu durumu gibi faaliyetlerde görev alan nöromodülatör ve reseptör sistemi olan endokanabinoid sisteminin pankreas sisteminde kanserinde harekete geçerek iyileşme sürecinde etkili olabileceği sonucu çıktı. Adını tıbbi ismi "cannabis" olan kenevirden alan endokanabinoid sistem, kenevirden elde edilen esrara benzer kimyasal etkilere sahip endokanabinoid isimli moleküller içeriyor. Geçmişte Yasak olan Kenevir Yağı ABD’nin 24 Eyaletinde Artık Yasal Kenevirin tıbbi amaçlı kullanılmasının yasak olduğu İngiltere'de ise 38 yaşındaki Kieran McCrory isimli bir beyin kanseri hastası da bir sene boyunca kenevir yağı kullanmasının ardından hastalığından kurtulduğunu ve artık tedaviye ihtiyacı olmadığını öne sürüyor. Daha önce birçok ülkede yasak olan kenevir yağının tıbbi formu şimdi ABD'nin 24 eyaletinde yasal. Kenevirin pankreas kanserinin yanı sıra, beyin, meme bezi, uterus, hipofiz ve testis kanserlerine olan etkisi de araştırılıyor. Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü: “Esrar kanser hücrelerini öldürüyor” Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü’nün geçtiğimiz günlerde internet sitesinde yaptığı güncelleme ülke çapında büyük yankı uyandırdır ve ilgi çekti. Bu güncelleme ile eklenen araştırma sonuçlarına göre, esrar (cannabis) kanser tedavisi için doğal bir tedavi yöntemi olarak belirtiliyor. ABD’de esrar kullanımının yasallaşma süreci giderek hızlanırken, bu alanda çalışan kuruluş ve STK’lar bilim insanlarının ortaya çıkardıkları sonuç ve tıbbı amaçlı kullanıma serbest olan yerlerde kenevirin olumlu etkileri sayesinde seslerini daha çok duyurmaya başladı. InfoWars haber sitesinde yer alan habere göre, NCI (Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü) de internet sitesinde bir güncellemeye giderek esrarın tıp alanında yapılan çalışmalarına yer verdi. Çalışma sonuçlarına göre, esrar, hücre ölümü sebebiyle büyüyen tümörü engelleyebilme özelliğine sahipken tümörün büyümesine elverişli kan hücrelerinin gelişimini de engelleyebiliyor ve sağlıklı hücrelerin korunmasını sağlıyor. Cannabidiol (CBD) üzerinde yapılan son bir araştırmada, CBD vücuda alındığında sağlıklı meme hücrelerine minimum zararı verirken iyi ve kötü huylu meme kanseri hücrelerinin de ölümüne neden olduğu anlaşıldı. Laboratuvar ortamında yapılan deneylerde, CBD’nin metastatik meme kanseri hücrelerinin büyümesini durdurduğu, sayılarını azalttığı ve tümörün yayılmasını önlediği de gözlemlendi. Amerikan Cerrahlar Birliği’nin son 20 yıllık raporuna göre Esrar Kullanımından Hiç Ölüm Olmadı Ayrıca 2010 yılında Portland Indymedia’nın yayımladığı verilere göre, Amerikan Cerrahlar Birliği’nin son 20 yılda derlediği yıllık ölüm oranlarının sonuçları oldukça ilginç. Tütün kullanımından kaynaklanan ölüm sayısı yaklaşık 400 bin civarındayken alkolden kaynaklanan ölüm sayısı 150 bin. Kafeine bağlı hastalıklarda gerçekleşen ölüm sayısı ise ortalama 5 bin civarında. Aşırı dozda asprin kullanımından kaynaklanan ölüm sayısı 500 civarındayken esrar kullanımından kaynaklanan ölüm hiç gerçekleşmemiş. BBC Türkçe‘nin yayımladığı habere göre, ABD’de yapılan bir araştırmada, erken yaşta esrar kullananların ileri yaşlarda esrar kullanmayanlara oranla depresyon, psikoz veya astım gibi rahatsızlıklara yakalanma oranlarının daha yüksek olmadığı belirlendi. Amerikan Harward Üniversitesi Tıp Fakültesi bilim insanları, kenevir bitkisinin içerdiği bir bileşen olan THC’nin akciğer kanserinde, kanserli tümörlerin yayılmasını engellediğini ve büyüme hızını yarıya düşürdüğünü açıkladı. Amerika’nın birçok eyaletinde geçtiğimiz yıllar içerisinde yasallaştırılan esrar/marihuana/kenevir, özellikle kanser, HIV Pozitif yani Aids gibi ağır ve ağrılı hastalıklarda doktorlar tarafından ağrı kesici olarak da ‘medikal marihuana’ adıyla reçete ediliyor. Dünya’nın en saygın ve prestijli öğrenim kurumlarından Harward Üniversitesi’nin yayınladığı araştırma raporuna göre, yakılıp içildiğinde akciğerlere mutlak surette zararı olan cannabis bitkisinin içindeki THC bileşeninin, akciğer kanseriyle savaşta ise yardımcı rol oynadığını açıkladı. Laboratuvar fareleri üzerinde yapılan deneyler, THC isimli etken maddenin akciğer kanserine sebebiyet veren tümörlerin büyümesini yarı yarıya önlerken diğer bir yandan da kanserin yayılma yeteneğini düşürdüğüne işaret ederken, New York Lenox Hill Hastanesi’nden Akciğer Hastalıkları Uzmanı Dr. Len Horovitz ‘’THC isimli maddenin bir takım kanserli hücreler üzerinde baskılayıcı bir etkisi olduğunu’’ belirtti. Araştırmacılara göre THC, agresif ve küçük hücreli kanserlerin yayılma ve büyüme hızını etkileyen EGF isimli molekülü durdurarak kansere karşı mücadele ediyor. Uzman Dr. Horovitz’e göre THC, hücrelerin EGF reseptör alanlarına giderek büyümeyi önlüyor. Henüz araştırmaların başında olunmasına karşın konu diğer uzmanların dikkatini çekmiş durumda. Amerikan Akciğer Birliği’nden Başhekim Dr. Norman Edeleman ‘’Bu ilginç bir araştırma, fakat daha fazla hayvan denek üzerinde çalışılıp bu etkinin istikrarlı olduğuna ve toksik yan etkileri olmadığına emin olunması lazım’’ şeklinde açıklamada bulunurken, ‘’Bu aslında ilgi çekiciden daha önemli bir adım, çünkü bu insanın vücudunda ürettiğini bildiğimiz ve bir sağlık sorununa yol açmayan bir etken madde’’ diye ekledi. Araştırma bulguları Los Angeles’ta yapılan Amerikan Kanser Araştırmaları Birliği (AACR) toplantısında kamuoyuna sunuldu. Kanser türleri arasında EGF reseptörlerini daha çok üreten ve en çok ölüme sebebiyet veren tür olan akciğer kanseri, kemoterapiye iyi cevap vermeyebiliyor. Hastalardan alınan kanserli hücre örnekleriyle, iki farklı akciğer kanseri türünün cannabinoid reseptörü olan CB1 ve CB2 yi ürettiğini keşfeden bilim insanları; cannabinoidlerin doğal olarak vücutta üretilen endocannabinoid’in cannabinoid reseptörlerine bağlandıklarında ağrı, telaş ve enfeksiyon üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. Rapora göre, içerlerine insandan alınan kanser hücreleri yerleştirilmiş kobay farelere standart dozda THC enjekte edilen 3 haftalık tedavinin sonunda, THC ile tedavi edilen farelerin edilmeyenlere göre tümörlerinin %50 oranında küçülmüş olduğu gözlemlendi. Bu bulgular Dr. Horovitz’in 1960’larda çok fazla marihuana kullanan jenerasyonda akciğer kanserinin neden tavan yapmadığı sorusuna biraz ışık tutuyor. Dr. Horovitz ‘’İnanılmaz, akciğer kanserinin neden tavan yapmadığının cevabı THC’nin akciğer kanseri hücrelerini engellemesinden başka bir şey değil’’ diye belirtti. ‘’Bu durum çok ironik, fakat sigara içen bir insana sigarasına marihuana katmasını söyleyemezsiniz.’’ AACR konferansında sunulan diğer bir bulguya göre virüs tabanlı gen terapisinin sağlıklı hücrelere zarar vermezken, hem birincil hem de ikincil tümörleri hedefleyebildiği açıklandı. Bu ‘’akıllı bomba’’nın enjekte edildiği prostat kanseri yerleştirilmiş 15 kobay farenin tamamında kanserin tüm izlerinin tamamıyla geçerek, tedavinin sonuç verdiği gözlemlendi. New York Colombia Üniversitesi araştırmacıların açıklamalarına göre bu tedavi hayvanlarda göğüs ve cilt kanserin üzerinde de oldukça etkili sonuçlar gösteriyor. Toplantıda sunulan üçüncü umut verici rapora göre Çocuk Hastalıkları Üniversitesi’nden Alman araştırmacılar beyin tümörleriyle mücadelede kızamık virüsünü kullandıklarını açıkladılar. Ekibin belirttiğine göre fareli deneylerde virüsün tümörlere içerden dışarı doğru bağlandığı keşfedildi. BBC Türkçe‘nin yayımladığı habere göre, ABD’de yapılan bir araştırmada, erken yaşta esrar kullananların ileri yaşlarda esrar kullanmayanlara oranla depresyon, psikoz veya astım gibi rahatsızlıklara yakalanma oranlarının daha yüksek olmadığı belirlendi. Kenevir Tarafından Öldürülebilen 9 Tür Kanser Kenevirin tedavici edici potansiyeli neredeyse sınırsız görünüyor, çünkü sadece ölümcül hastalarda bulantıyı veya ağrıyı gidermenin çok ötesine uzanıyor. Madrid’deki Compultense Üniversitersinden moleküler biyolog Christina Sanchez 10 yıldan fazladır cannabinoidlerin moleküler aktivitesini incelemektedir ve bu zaman sırasında o ve çalışma arkadaşları kenevirin ana psikoaktif bileşeni olan tetrahydrocannabinol’ün (THC) sağlıklı hücreleri yalnız bırakırken tümör hücrelerini “intihar etmeye” sevk ettiğini öğrendiler. Sanchez ve ekibi aslında nasıl işlev yaptıklarını daha iyi anlama amacıyla beyin kanser hücrelerini incelemekte oldukları için, bu keşif beklenmedik oldu. Bu süreç sırasında, THC’ye maruz kaldıkları zaman tümör hücrelerinin sadece çoğalmayı ve üremeyi durdurmadıklarını aynı zamanda kendilerini yok ettiklerini gözlediler, hem laboratuar testlerinde hem de hayvan denemelerinde. Bu ilk kez 1998’de bildirildi ve Avrupa biyokimya dergisi FEBS Letters‘da THC’nin anti – kanser etkileri üzerine bir çalışmada yayınlandı. İnsan Bedeni Kenevir Bileşenlerini Kullanmak Üzere Tasarlanmıştır 1980’lerdeki araştırma insan bedeninin THC için iki spesifik hedefini içerdiğini ortaya koydu. Bedende çeşitli cannabinoid alıcıları içermekle birlikte, THC ve diğer cannabinoidleri işleyen endocannabinoid sistemi olarak bilinen bir yapı vardır. Birlikte, bu iki doğal sistem bedenin kenevirde bulunan cannabinoidlerden yararlanmasını sağlar, bu cannabinoidlerin bazıları doğada başka yerde bulunmaz. Endocannabinoid sistemi birçok biyolojik fonksiyonu düzenler: iştah, besin alımı, motor davranış, üreme ve birçok diğer fonksiyonlar. Ve bitkinin çok geniş tedavi edici potansiyelinin olmasının nedeni budur. Fare ve sıçanlardaki araştırmalar cannabinoidlerin hücre büyümesini bloke edip hücre ölümüne neden olarak tümör büyümesini kısıtlamaya ve tümörlerin büyümesi için gerekli olan kan damarları gelişimini kısıtlamaya yardımcı olduğunu gösterdi. Laboratuar ve hayvanlarda yapılan araştırmalar cannabinoidlerin normal hücreleri korurken, kanser hücrelerini öldürebildiklerini göstermeye devam etti. Beyin Kanseri Yararları – Molecular Cancer Therapeutics dergisinde yayınlanan bir araştırma beyin tümörlerinin şu andaki antikanser tedavilerine nasıl son derece dirençli olduklarını belirtiyor, bu hastalıktan ıstırap çeken hastaların zayıf hastalık seyrini geliştirmeyi hedefleyen yeni tedavi edici stratejiler bulmayı çok önemli hale getiriyor. – British Journal of Cancer’de yayınlanan, Madrid’deki Complutense Üniversitesi Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Bölümü tarafından yapılan bir araştırma THC ve diğer cannabinoidlerin tümörün büyümesini kısıtladığını belirledi. THC’nin dokuz hastanın ikisinde tümör hücrelerini azalttığı ve sıfır psikoaktif etkilere ulaşıldığı görüldü. – The Journal of Neuroscience‘de yayınlanan bir araştırma hem akut nöral hasar hem de yavaş ilerleyen nörodejeneratif hastalıklarda biyokimyasal olayları inceledi. THC’ye baktılar ve onun farelerde nöronal incinmeyi azalttığını ve cannabinoid sistemin nörodejenerasyona karşı beyni koruyabildiğinin kanıtını sağladığı gördüler. – The Journal of Pharmacology And Experimental Therapeutics’de yayınlanan bir araştırma, cannabinoidlerin antitimör özelliklere sahip olduğu gerçeğini kabul ediyor. Bu araştırma insan glioma hücre hatlarında (Glioma beyin tümörünü tanımlamak için kullanılan sözcük) cannabidiol’un etkisini (psikoaktif olmayan cannabinoid bileşeni) inceledi. Cannabidiol’un ilavesi glioma hücrelerinin yaşama yeteneğinde dramatik düşüşe yol açtı, araştırma cannabidiol’un önemli antitümör aktivitesi üretebildiği sonucuna vardı. Meme Kanseri Yararları – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde Kaliforniya Pacific Medical Centre tarafından yapılan bir araştırma, cannabidiol’un (CBD) insan meme kanseri hücre üremesini ve istilasını kısıtladığını belirledi. Aynı zamanda CBD’nin tümör kitlesini önemli ölçüde azalttığını gösterdiler. – The Journal of Pharmacology and Experimental Therapeutics‘te yayınlanan bir araştırma, THC’nin ve cannabidiol’un meme kanser hücresi büyümesini dramatik şekilde azalttığını belirledi. – Molecular Cancer Dergisinde yayınlanan bir araştırma, THC’nin tümör büyümesini ve tümör sayısını azalttığını gösterdi. Cannabinoidlerin kanser hücresi üremesini kısıtladığını belirlediler, bu kanser hücre istilasını ve tümör anjiyogenezini (yeni kan damarları yaratımı) zayıflatmayı da kapsıyor, meme kanseri yönetimi için cannabinoide dayanan terapilerin kullanılmasının kuvvetli kanıtını sağlıyor. – National Academy of Sciences of the United States of America (PNAS)‘da yayınlanan bir araştırma, cannabinoidlerin insan meme kanseri hücre üremesini kısıtladığını belirledi. Akciğer Kanseri Yararları – Harvard Tıp Okulları Deneysel Tıp Bölümü tarafından Oncogene dergisinde yayınlanan bir araştırma, THC’nin akciğer kanseri hücresi göçünü ve fazlasını tetikleyen epitel büyüme faktörünü kısıtladığını belirledi. Bazı akciğer kanserlerinin büyümesini ve metastazını kontrol etmekte THC’nin özgün tedavi edici moleküller olarak keşfedilmesi gerektiğini ifade ettiler. – Harvard Tıp Okulu tarafından yapılan, ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi tarafından yayınlanan bir araştırma, akciğer kanser hücrelerinde cannabinoid reseptörlerin rolünü inceledi. Onun etkisini belirlediler ve akciğer kanser hücrelerine karşı tedavi için kullanılması gerektiğini önerdiler. – Almanya’da Genel Cerrahi Bölümünden, Toksikoloji ve Farmakoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma cannabinoidlerin kanser hücresi istilasını kısıtladığını belirledi. Etkiler, akciğer kanseri olan bir hastadan alınan tümör hücrelerinde onaylandı. Veriler cannabinoidlerin kanser hücresi saldırganlığını azalttığını gösterdi. Prostat Kanseri Yararları – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde yayınlanan bir araştırma prostat kanserinde kenevirin etkililiğini kanıtlayan çoklu araştırmaları özetledi. – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde yayınlanan bir araştırma prostat kanseri hücrelerinde azalmayı gösterdi. – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi tarafından yayınlanan başka bir araştırma CBD klinik testinin prostat karsinomaya karşı bir zorunluluk olduğunu belirledi, cannabinoid reseptörleri aktivasyonu prostat karsinoma hücre ölümünü tetikliyor. Kan Kanseri Yararları – Virginia Commonwealth Üniversitesi Farmakoloji ve Toksikoloji Bölümü tarafından yapılan, ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde yayınlanan bir araştırma, cannabinoidlerin lösemi hücrelerinde hücre ölümünü tetiklediğini belirledi. – Molecular Pharmacology dergisinde yayınlanan bir araştırma, cannabinoidlerin mantle hücreli lenfomada büyüme kısıtlamasını ve hücre ölümünü tetiklediğini gösterdi. Araştırma Stockholm’deki İsveç Kanser Topluluğu, İsveç Araştırma Konseyi ve Kanser Topluluğu tarafından verilen bağışlarla desteklendi. – Uluslararası Kanser Dergisinde yayınlanan bir araştırma da cannabinoidlerin çeşitli türde kanserlerde ve mantle hücreli lenfomada hücre büyümesini engelleyici ve proapoptotic etkiler sarf ettiğini belirledi ve gösterdi. Karaciğer Kanseri Yararları – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde yayınlanan bir araştırma, THC’nin insan HCC hücre hatlarının (İnsan hepatohücresel karaciğer karsinoma hücre hattı) yaşayabilirliğini azalttığını ve büyümeyi azalttığını belirledi. Pankreas Kanseri Yararları – Amerikan Kanser Dergisinde yayınlanan bir araştırma, cannabinoid reseptörlerin insan pankreas tümör hücre hatlarında ve tümör biyopsilerinde, normal pankreas dokusunda olduğundan çok daha yüksek seviyelerde ifade edildiğini belirledi. Sonuçlar cannabinoid yönetiminin hücre ölümünü tetiklediğini gösterdi. Ayrıca tümör hücrelerinin büyümesini azalttılar ve pankreas tümör hücrelerinin yayılmasını kısıtladılar. Ağız Kanseri Yararları – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesinde yayınlanan bir araştırmanın sonuçları, cannabinoidlerin güçlü hücresel solunum önleyici olduğunu ve son derece kötü huylu ağız tümörlerine karşı toksik olduğunu gösteriyor. Kolon Kanseri Yararları – Farelerde yapılan bir araştırma cannabinoidlerin Kolonun iltihaplanmasına karşı koruyabileceğini ve kolon kanseri riskini azaltmada potansiyele sahip olduğunu gösterdi. Kemoterapiye Yardımcı Oluyor İnsan glioma hücrelerinde cannabidiol’un (CBD) laboratuar araştırması, kemoterapi ile birlikte verildiği zaman, CBD’nin kemoyu daha etkili yaptığını ve normal hücrelere zarar vermeden kanser hücresi ölümünü arttırdığını gösterdi. CBD delta-9-THC ile birlikte kemoterapiyi daha etkili yapabiliyor. Cannabinoid’lerin Diğer Etkileri: – İltihaplanma önleyici aktivitesi – Antiviral aktivitesi – Multiple Sclerosis’in neden olduğu kas spazmlarını rahatlatır Rick Simpson’un Hikayesi Rick Simpson, 25 yıl hastanede asbest borularının kaplanmasında çalışır ve ağır bir şekilde rahatsızlanır (1997). Yoğun bakıma kaldırılır, sayısız tedavi uygulanır. Sentetik ilaçlarla Zombiye döndüğü yıllarda, günde 1000mg Tegretol aldığından neredeyse hiçbir şey hatırlamıyordu. Bir gün Kanada'da yayınlanan Dr. David Suzuki’nin "The Nature of Things"şovunu seyreder. İzlediği bölüm, Cannabisin ilaç olarak kullanmasını hakkında idi. Rick Simpson, bir türlü yanıt vermeyen tedavi ve içinde bulunduğu kötü durumu doktoru ile tartışır ancak doktoru ısrarla böyle bir tedaviyi ya da ilave desteği almasını onaylamaz. Ancak, 2001'e gelindiğinde Simpson aldığı ilaçlardan ötürü, tam bir "Kimyasal Zombi"ye dönüşmüştür. Doktoru tarafından "artık bilinen bütün tedavi yollarının denendiği ve sonuçsuz kaldığı" konusunda bilgilendirilir. Simpson, cannabis bitkisinin yağını çıkararak kullanmaya başlar. Vücudun alınan dozaja alışması için yavaş yavaş miktarını artırır. Simpson'un anlatımına göre, "sistemin kendisinden vazgeçmesinden sonra, yağ yapıp düzenli olarak kullanmaya başlar. Bir kaç ay içerisinde etrafındakiler farkı görmeye başlar. Ağrıları azalır, uyuyabileceği bir düzene girer. Kilo verir ve 20 yaş daha genç göründüğünü" söyler. 2003'e gelindiğinde, vücudunun çeşitli yerlerinde kanser olduğundan şüphelenilen noktalar ameliyatla alınır. Gelen netice de kanser olduğu yönündedir. Simpson, Cannabis yağını söz konusu yaralara uygular ve bandajlar. Bir kaç gün içerisinde (4gün) söz konusu yaralarda hızla iyleşme gözlemler. Şişkinlik iner ve zaman içerisinde yaralar kapanır. Tekrar doktor kontrolüne gittiğinde, kanser temiz sonucu alır. Bu tarihten sonra, Simpson etrafındaki insanlara ücretsiz Cannabis Oil tedavisi uygular. Hatta 4. seviyeye ilerlemiş kanser vakalarında dahi %70 oranında iyleşme kaydeder. Tuttuğu istatistiklerde, tedavinin yaramadığı hastaların, kemoterapiye fazla maruz kalmaları veya gerçekten de çok geç kalınması sebebiyleydi. Bu haberin yayılması üzerine Kanada Kraliyet Atlı Muhafızları, Simpson'un mülküne baskın düzenler, bütün çiçekleri ve yağa el koyar. Ancak 2005'e kadar hiçbirşey le suçlanmaz. 2007'de ise devlet organizeli bir senaryo ile mahkeme karşısına çıkartılır. Mahkeme ve jüri tam bir senaryo üzerinde hareket eder. Simpson'un yardım ettiği 48 hastanın yeminli ifadelerini kabul etmeyeceğini açıklar. Dahası, Simpson'un tuttuğu notlar, videolar, hastaların durumlarına dair gelişmeleri de görmeyi reddeder. Jüri Simpson'u her konuda suçlu bulur. Ancak internet saolsun, film yapımcısı Christian Laurette, Rick Simpson'un hikayesini "Run From the Cure" adıyla dünyaya yayar. Kısa zamanda yüzbinlerce insan tarafından izlenir. Kısa zaman içinde Jack Herer, Simpson'un en büyük destekçisi olur. esas heyecan verici gelişme 2009 yılında, Madrid Biology at Complutense Üniversitesi biokimya ekibi Manuel Guzman liderliğinde, Cannaboidlerin Kanser Tedavisinde kullanmaya başlar. 1974'te Virginia da ki benzer çalışmaların ötesinde, bu tedavilerde gerçek kanser hastaları kullanırlar. Sonuçlar Nisan 2009'da "Journal of Clinical Investigation"da yayımlanır. Söz konusu makalenin orjinaline buradan ulaşabilirsiniz: MAKALE İspanyol araştırmacılar, THC'nin kanser hücrelerini yok ederken, sağlıklı hücreleri koruduğunu gözlemledi. (Hight Times' Kasım 2013 Makalesinden alıntıdır.) Simpson'un tedavide kullandığı alanlardan bazılarını not düşersek; Cilt Kanseri, habis tümörler, Glaucoma, Arthritis, Internal Cancers (kategori 4 seviyesinde olanlar bile), Diyabetik Ülser, Diyabet vs. Güncel bir dip not daha düşmek gerekirse, ABD'li ünlü komedyen ve cannabis aktivisti Tommy Chong'da kendisine konulan "prostat kanseri"ni Rick Simpson ile tedavi edeceğini televizyonladan ilan etmiştir. Tedavi sonucu Chong'un kanseri iyleşmiş ve 80 yaşına yaklaşan aktör halen düzenli olarak cannabis tüketmeye ve katıldığı her mecrada savunuculuğunu yapmaya devam etmektedir. 50 Yaşındaki Adam Kanseri Marihuana Yağı ile Yendi! 50 yaşındaki Darren Miller, kendisine akciğer kanser teşhisi konulmasının ardından büyük bir çöküntü yaşamış, doktorlar, bir yıllık ömrünün kaldığını ancak kemoterapi ile bu süreinin uzatılabileceğini söylemişti. Ancak işler hiçte doktorların söylediği gibi gelişmedi. Bildiğiniz üzere, akciğer kanseri eğer evreler halinde ilerliyor. Burada en erken evrede teşhis konulması çok önemli. Mesela 4. evredeki kanserin iyileşme olasılığı diğer evrelere göre daha düşük olabiliyor. Darren’da bu durumun farkındaydı ve çok geçmeden kemoterapiye başladı. Ancak tedavisine kenevir yağı ile de devam etti. Çünkü o sadece ömrünü uzatmak değil iyileşmek istiyordu. Kenevir yağının faydalarını öğrendikten sonra bu tür bir tedavinin kendisine faydalı olabileceğini düşündü. Medikal alanda kenevirin tedavi amaçlı kullanabilmek için Miller’ın eşi işini bırakmak zorunda kaldı. (Çünkü keneviri yasal olarak kullanabilmek için tıp alanında belli prosedürleri aşmak gerekiyordu ve burada eşi yardımcı oldu. Tedavisine son hız devam eden Darren 7. ayın sonunda marihuananın özlerinikullanarak yaptıkları yağlar sayesinde kanserli hücrelerin tamamen iyileştiğini öğrendi. Artık tamamen iyileşerek eski sağlığına kavuştu. Bu tedavi yöntemini kendisi gibi hasta olan insanlara duyurmak için de kolları sıvadı! 5 yıl önce kansere yakalanan 63 yaşındaki İngiliz Mike Cutler, kenevir yağı ile hastalığını tedavi ettiğini öne sürdü. İçinde bulunduğu durumu “Öleceğim gerçeğini kabul edemiyordum” sözleriyle tarif eden kanser hastası Mike Cutler, 2009’da kanseri yendi. 2012’de hastalığa yeniden yakalanan Cutler bu kez alternatif tıpa yöneldi. Kenevir yağını bir süre kullandıktan sonra bioyopsi için hastaneye giden Cutler, kanserli hücrelerinin ortadan kaybolduğunu öğrendi. Cutler'in daha önce kanser tedavisi gördüğü hastaneden yapılan açıklamada da, Mike Cutler'in son yıllarda tedavi için kendilerine başvuru olmadığı belirtildi. İngiltere'deki Kanser Araştırma Merkezi'nden Dr Kat Arney, kanser hastası Cutler'i açıklamalarına temkinli yaklaştı. Arney, "Kenevirin kanser hücreleri üzerinde bazı etkileri olduğunu biliyoruz. Ancak bu metot klinik olarak kanıtlanmamış bir tedavi yöntemi değil" dedi. Doktorların, yaşamına 18 ay biçtiği; İngiltere’de yaşayan 33 yaşındaki David Hibbit, yakalandığı bağırsak kanserini esrar yağı kullanarak atlatmayı başardı! Esrar kullanımının zararları ya da yasağı üzerine dünyanın her ülkesinde tartışmalar süredururken, bu doğal otun tıbbi yararlarını kanıtlayan örneklerin de ardı arkası kesilmiyor. Son olarak, İngiltere’de yaşayan 33 yaşındaki David Hibbit, esrar yağının kanseri yenebildiğini bir kez daha gösterdi. 3 yıl önce, yüksek derecede ağrı şikayetiyle doktora başvuran Hibbit’e ilk olarak hemeroid teşhisi konmuş ve ağrılarının kaynağı olarak bu rahatsızlığı gösterilmişti. Daha sonra, ölümcül bir kanser türü olan, 3. derece bağırsak kanseri teşhisi konan David Hibbit’e doktorlar tarafından söylenen; 9 ay ila 5 yıl arasında ömrünün kaldığıydı. Doktorlar tarafından, bir kanser hastasının tedavi rutini olan radyoterapi ve kemoterapi önerilen Hibbit, tedavi süreci devam ederken farklı yöntemler araştırmaya başladı. Tüm umutsuzluğu içinde araştırmasını sürdürürken, alternatif tedavi yönteminin mevcut olduğu keşfiyle mucizeye bir adım yaklaştı. Hibbit, yaptığı araştırmada, bir çok kanser hastasının esrar yağı kullanarak çoğu semptomlarını iyileştirdiklerini farketti. Esrar yağı kullanmaya başladıktan henüz 1 ay sonra, Hibbit, radyoterapi ve kemoterapi tedavisini tamamen bıraktı. Birkaç ay sonra ise, kanserli lenf düğümlerini aldırmak için ameliyat olan David Hibbit, ameliyat sonrasında kanserli hücrelerin ölümünün ve bu formunun tamamen esrar yağından kaynaklandığını öğrendi. David Hibbit, şimdi bu konu üstüne çalışmalar yapan bir vakıf kurmak istiyor. İngiltere’de herkesin tavsiyesinin aksine, yasal olarak yasaklanan bir madde olmasına rağmen tüm şartlarını zorluyor. Hibbit’in kanserinin tekrar nüksedip etmeyeceği testleri henüz onaylanmamış olsa da; kanseri esrar yağı ile iyileştirmeyi başaran ilk insan olması muhtemel gözüküyor. Hibbit; esrarın, kanser tedavisinde büyük bir devrim olarak kabul görmesi ve bu doğal otun tıbbi faydalarından herkesin özgürce yararlanabilmesi çalışmalarını sürdüreceğini belirtti. Doktorların 9 Ay Ömür Biçtiği Beyin Tümörü Olan Adam, Kenevir Yağıyla Kurtuldu Beynindeki tümörden dolayı doktorların yaşaması için 9 ay verdiği 38 yaşındaki Kieran McCrory, kenevir yağı içerek beyninde bulunan tümörün büyümesini engelledi. Ölümcül beyin tümörü hastalığa yakalanan İrlanda'nın Omag şehrinde yaşayan 38 yaşındaki Kieran McCrory, yasa dışı kenevir yağı kullanarak beynindeki tümörün büyümesini engellediğini iddia etti. Hasta adama 2 yıl önce doktorlar 9 aylık ömrünün kaldığını söylediler. Ama bir yıl boyunca kenevir yağı alan bir çocuk babası McCrory, hastaneye gittiğinde doktor, beyindeki tümörün büyümesinin durduğunu ve şu aşamada her başka bir tedaviye ihtiyacı olmadığını söyledi. "Küçük Bir Işık Görmek Güzel" BBC Ulster radyosuna röportaj veren McCrory, kenevir yağını kullanmaya devam ederek beynindeki tümörü küçültmeyi ümit ettiğini belirterek şöyle konuştu; "bu gezegende eşim ve çocuğum ile uzun bir süre geçireceğim konusunda iyimser olabilirim. Küçük bir ışık görmek güzel, esasında tümör kendi ekseninde durdu. Bundan dolayı artık beynin diğer taraflarına yayılmıyor ve artık hiç büyümüyor." "80 Yaşına Kadar Yaşamak İstiyorum" McCrory, kenevir yağı kullanması hakkında da şunları belirtti, "sadece yaşamak istiyorum, kimseye zarar vermiyorum, kimseye uyuşturucu satmıyorum ve uyuşturucu fabrikası işletmiyorum. Bu yağı yaşamımın sonuna kadar alacağım. Çünkü 80 yaşına kadar yaşamak istiyorum." 2 Yıl Önce Teşhis Konuldu 38 yaşında ki McCrory'a 2 yıl önce beyin tümörü teşhisi konulmuştu. Eski sağlığına kavuşmak için geçen beyin ameliyatı ve radyasyon tedavisi aldı ama doktor kendisine çok kısa bir ömrünün kaldığını söylemesi üzerine kenevir yağı almaya başladı ve sağlığında büyük bir değişime tanıklık etti. Birleşik Krallık yasalarına göre tıbbi amaçlar için kenevir kullanımı yasak ama kanser araştırması için serbest olması konusunda şu an 2 çalışma yapılıyor. Amerika'da 23 Eyalette Serbest Kenevir Birleşik Krallık'ta B sınıfı yasa dışı ilaç olarak sınıflandırılmış ama türemiş kenevirin doku tedavisinde kullanılmasına izin veriliyor. Kenevir yağının Amerika'nın 23 eyaletinde kullanılmasına izin veriliyor ve diğer eyaletlerde kenevir kullanımı yasallaşmayı bekliyor. Kungel’in Hikayesi 120 mg Oksikontin, 30 mg Morfin, 30 mg Toreador, 4 Tylenol, 150 mg Amitriptilin, 200 mg Celebrex, 2000 mg Metformin, 15 mg Lipator, 15 mg Klonazepam, 15 Avianda, 8 mg Coversyl, 20 mg Zantac. Yukarıdaki uzun liste, ilk bakışta, bir bağımlının gündelik uyuşturucu kullanımı gibi görünse de aslında bu, 15 yıl önce geçirdiği kazadan sonra hayatı tamamen değişen Jack Kungel’in aldığı ilaç tedavisiydi. 1991 yılında, Kungel çalıştığı sırada üzerine büyük çelik çubuklar düştü. Bacaklarının ezilmesini önlemek için ellerini kullanarak çelik çubukları yakalamak istedi. Bunu yaparken, omuz kasları üzerindeki tendonlar, iki biseps tendonu ve sağ dizindeki bağlar yırtıldı. Ayrıca, fıtık, iki taraflı karpal tünel sendromu ve sinir sıkışması gibi rahatsızlıklar yaşadı. Kungel üzerinde, yukarıdaki listeye benzer, sayısız ilaç tedavisi uygulandı, fakat bu ilaçlar onun acısını her geçen gün daha da katlanılmaz hale getirdi. 20 yıldan daha uzun bir süre boyunca, genellikle iki ya da üç kez olmak üzere her gün kustu. Mide asidi dişlerini yok etti ve vücudunda bazı kalıcı hasarlara sebep oldu. Kungel çektiği acı için “birisi sürekli bana bıçak saplıyor gibi hissediyordum,” diyor. Sekiz ameliyat ve yüzlerce tedavi yöntemi başarısız olduktan sonra Kungel için artık pek bir umut görülmüyordu; o adım adım ölüme yaklaşıyordu. Tüm bu ilaç kokteylleri, üzerinde çok fazla yan etki yaratmıştı. “Vücudum her şeye bir tepki göstermeye başlamıştı, sıklıkla havale geçiriyordum. Bu durumdan kurtulmak için bazı araştırmalar yaptım, kenevir böyle çıktı karşıma. Her türlü ilaç tedavisini bıraktım. Kapsül olarak ya da kurabiye şeklinde her gün üç gram kenevir almaya başladım.” Kungel’in hayatı bir anda değişmeye başladı. Kusması hemen kesildi. “Eğer o dönem çektiğim acıyı 10 üzerinden ölçülendirmem gerekirse, dokuz buçuktan üçe gerilemişti,” diyor Kungel. “20 yıl boyunca ilk kez uyuyabildim. Kollarımda büyük bir rahatlama hissi oluştu, kendimi artık daha hafif hissediyordum.” Kenevir yöntemini bıraktıktan kısa bir süre sonra Kungel, bu sefer de başka bir haberle sarsıldı. Yapılan bir dizi tetkikten sonra, doktorlar Kungel’e mesane kanseri teşhisi koydu. Ölüm riski taşıdığı söylendi. Sonunda, bağışıklık sistemini güçlendirmek için aldığı tedavinin neredeyse hiç yanıt vermediğini öğrenen Kungel, tüm bu süreçten tamamen usandı. Yeniden kendi kararıyla kenevire başladı. Yaklaşık bir yıl sonra, doktorlar ona iyileştiğini söylediler. Kendi tedavi yöntemini bıraktıktan sonra kanser hücreleri yeniden ortaya çıktı. Yakın dönemde canlı denekler üzerinde yapılan bir araştırmada, marijuana’nın psikoaktif bileşeni olan kenevirin, tümör büyümesini yavaşlattığı ortaya çıktı, diyor Kungel. Kungel, alternatif kanser tedavileri üzerine yaptığı araştırmalarda, şeker tasfiyesinin ortak bir kanı olarak karşısına çıktığını söylüyor. “Vücudumdaki asit oranının fazla olduğunu öğrendim; pH değerimi ölçtürdüm ve sonuç 3.5 çıktı. Bu, kanserin sevdiği tehlikeli bir ortamın bende mevcut olduğunu gösteriyordu.” Vücudunun pH değerini yükseltmek için zaman kaybetmeden alkali diyetine başladı. Bürüksel lahanası, turp ve yabanmersini gibi yüksek değerli besinleri her gün tüketmeye özen gösterdi. Kungel’in söylediğine göre, kısa zaman içerisinde vücudunun pH değeri sağlıklı seviyelere ulaştı. Embriyonel rabdomyasarkom (çok ender görülen bir yumuşak doku kanseri) teşhisi konulduğunda Chico Ryder 11 yaşındaydı. Hastalığı üçüncü aşamasındaydı. Teşhis konulduktan sonra Ryder ve ailesi, tıbbi marijuana kullanımının yasal olduğu Los Angeles’a taşındı. Embriyonel rabdomyasarkom (çok ender görülen bir yumuşak doku kanseri) teşhisi konulduğunda Chico Ryder 11 yaşındaydı ve hastalığı üçüncü aşamasındaydı. 2013 yılının Şubat ayından Mart ayına kadar, Chico 28 seans radyoterapiye maruz kaldı. Bu tedaviler beraberinde sancılı yan etkilerin doğmasına sebep oldu; neredeyse her gün kustu ve sinir zedelenmesi gibi sorunlarla karşılaştı. 2013 yılının Şubat ayından Mart ayına kadar, Chico 28 seans radyoterapiye maruz kaldı. Bu tedaviler beraberinde sancılı yan etkilerin doğmasına sebep oldu; neredeyse her gün kustu ve sinir zedelenmesi gibi sorunlarla karşılaştı. Radyoterapiden kısa bir süre sonra Chico’nun annesi Angela Ryder, doktorlardan, ana psikoaktif bileşeni kenevir olan THC’nin sentetik formu Marinol’un, çocuğunun tedavisinde kullanılmasını istedi. Çok geçmeden, hemşirelerden birkaçı Chico’nun annesine, “talep ettiği tedavinin daha çok işe yaradığını” sessizce dillendirdi. İlk başta bu konuya son derece kuşkuyla yaklaşan Angela Ryder, kocasıyla bu meseleyi detaylı bir şekilde ele aldıktan sonra, iki kenevir bileşiminden oluşan yağı, çocuklarına kullandırmaya başladılar. Bu karışımın, THC’ye göre daha kapsamlı bir tıbbi uygulama olduğunu düşündüler, çünkü yüksek miktarda CBD içeren bu yağ, bünyesinde daha fazla cannabinoid bulunduruyordu. Chico’nun kanser tedavisinde kenevirin son derece faydalı olduğunu gören Angela, bunun “her derde deva mucizevi bir ilaç” olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. “Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kemoterapi ve kenevir birlikte uygulandığı takdirde kanserle mücadelede en yüksek başarı oranına erişiliyor.” Angela, ilaçlarla gerçekleştirilen tıbbi uygulamalar üzerine ileride daha fazla araştırma yapılmasını ümit ediyor; özellikle, hangi kanser türünde, hangi oranda cannabionid kullanılırsa tedaviye en iyi yanıtın alınacağının belirlenmesinin, tedavi gören insanlarda büyük bir umut yaratacağını söylüyor. Kungel alkali tedavisine başlayalı daha altı aydan fazla bir süre geçmemişti, doktorlar kendi tedavi yöntemlerine Kungel devam etmediği için oldukça endişeliydi. Geçen bu süre sonrasında ona tekrar bazı testler yaptılar ve sonuçları görünce hepsi şok oldu. İkinci kez Kungel kanseri yenmişti. Kungel, tedavisine ek olarak, hergün, üç gram karboksilden arındırılmış veya sıvı halinde kenevir tüketiyor. Sağlık yardımı kapsamında hâlâ kenevir kullanmaya devam ediyor. Kungel’e kanser teşhisi konalı ve ölüm riski taşıdığı söyleneli dört yıl oldu. Hastalık teşhisini takip eden iki yıllık süreçte, 650 gramdan fazla kenevir yağı tüketti. Tedavisine ek olarak, her gün, üç gram karboksilden arındırılmış veya sıvı halinde kenevir tüketmeye devam ediyor. Sağlık yardımı kapsamında hâlâ kenevir kullanıyor. Ayrıca, bu senenin başlarında yapılan kontrollerden çıkan sonuçlarda, doktorlar hiçbir kanser bulgusuna rastlamadılar. Kenevirin kendi kanser tedavisine yararı olduğunu söyleyen Kungel, bu tedavi yönteminin, alkali temelli diyet gibi tedavilerle desteklenmesi gerektiğine vurgu yapıyor. “Hayatım boyunca hiç bu kadar sağlıklı olmamıştım.” Lösemili Landon Riddle kenevir sayesinde hayata dönüyor Henüz 3 yaşında olan ve kendisine lösemi tanısı koyulan Landon Riddle kenevir sayesinde kanseri yenerek ailesine ve hayatına kavuştu. Tüm göğsü nefes almasını engelleyen lösemi kaynaklı kitlelerle dolan Landon, kemoterapiye başlamıştı ancak durum hiç de iç açıcı değildi. Bunun üzerine Landon'ın babaannesi son çare olarak kenevir yağını önerdi ve aile kenevirin yasal olduğu Colorado'ya giderek kenevir yağı tedavisine başladı. Sonuç olumluydu. Kenevir kanseri alt etti ve Landon'u hayata geri döndürdü. Annesi blogunda tedaviyi ve görüşlerini şöyle anlatıyor: "Kenevirin Landon’a gülümsemesini yeniden kazandırmasıyla kalplerimiz neşeyle dolmuştu. Landon’ın durumu gittikçe düzeliyordu. Bu bir mucizenin gerçekleşmesi gibiydi. Landon tekrar gülümsüyor ve yemek yiyebiliyordu. Dünyadaki herhangi birinin kenevir yerine diğer ilaçları kullanmaya zorlanması korkunç bir durum. Kalbim kenevir yasağından etkilenen sayısız aileyle birlikte Adam Koessler ve Rumor Rose için atıyor. Hayatınızın dövüşü için hazır olun. Hasta bir çocuğa sahip olmak kendi içinde bir savaş, ama bu seçimi yapmak yeni kocaman bir dünya. Kalın bir deriye, güçlü önseziye ve sağlam bir takıma ihtiyacınız olacak. İyiden çok kötü etkilere sahip ilaçlarla vaktinizi harcamayın. Eğer midenizde yanlış hissettiriyorsa, muhtemelen yanlıştır.” Tıbbi olarak faydasının kanıtlandığı kenevirin tek yararı tıp alanında değil Indigo dergisinde yer alan yazıya göre bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretiyor, bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkıyor, bir ağaç 20-50 yılda yetişirken, kenevir dört ayda yetişiyor. "Kenevir 8 kez kâğıda dönüştürülebilir, ağaç 3 kere. Dönüşümlü ziraatta uygun yaz bitkisidir, dünyanın her yerinde kolaylıkla yetişir. Çok az suya ihtiyaç duyar. Kendisini böceklerden korumak için tarım ilacına ihtiyacı yoktur, dayanıklıdır. Tüm petrokimya ürünleri yenilenebilir olarak kenevirden daha ucuza üretilebilir." İşin bir de ekonomik kısmı var. 2012'de Colorado'da yetiştirilmesi ve satışı serbest olan kenevir vergi rekoru kırıyor. Vergilerden beklenilenin çok üstünde meblağlar toplayan eyalet en sonunda artan 30 milyon doları yeniden halka dağıtıyor. Yani verilen vergi kenevir sayesinde vatandaşların ceplerine yeniden giriyor. Ancak yasadışı yetiştirilen kenevir tarlalarının yakılması yerine, el konulacak kenevirlerle devlet gözetimli bilimsel çalışmalar yapılabilir. Dünyada gerçekleşen ve gittikçe sıklaşan kenevir araştırmaları, bu bitkinin başka dertlere derman olduğunu ortaya çıkartacak mı? Derleyen: Ahmet BABA (18.10.2016)