ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI ÇERÇEVESİNDE VERGİLENDİRME İLKELERİ Osman SARIASLAN (İstanbul 2. Vergi Mahkemesi Hakimi) I. Giriş Vergi hukukunda kaynağını anayasadan ve/veya hukukun genel ilkelerinden alan çeşitli ilkelerin varlığı bir vakıadır. Bu durum hem tarihsel sürecin hem de hukuk devleti olmanın getirdiği deneyim ve birikimin sonucudur. Bu ilkeler, muhtelif eserlere göre sayıları değişmekle birlikte genelde kanunilik, ödeme gücü (mali güç), genellik ilkesi, eşitlik ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi olarak sayılmaktadır. Ancak hemen belirtilmek gerekir ki anılan ilkelerin haricinde hukukun genel ilkeleri kapsamında değerlendirilen vergi hukukunda da uygulanan bazı ilkeler de mevcuttur. Bunlardan ilki ve en kapsayıcı olanı hukuk devleti ilkesi (Anayasa'nın 2. maddesi) bu ilke ile bağlantılı olarak hukuki güvenlik ilkesi, kanunların geriye yürümezliği ilkesinot:1, belirlilik ilkesi gibi ilkeler bulunmaktadır. Bu ilkelerin tek başına "vergileme ilkeleri" olarak kabulüne imkan bulunmadığında bunlara kanuniliği ilkesi içinde değinilmekle yetinilecek; son zamanlarda ücretlerin vergilendirmesine ilişkin tarifenin iptalinden sonra öne çıkan kavram olan ayırma kuramı da mali güç ilkesi kapsamında ele alınacaktır. Bu çalışmada söz konusu ilkeler, doktrindeki tartışmalara girmeksizin Anayasa Mahkemesi kararlarının ışığında değerlendirilecektir. Yüksek Mahkeme vergiye ilişkin bir Kanunun ilgili hükmünü anayasa aykırılık yönünden incelerken Vergi hukukuna özgü kabul edilen ilkelerin birden fazlasını birbiri ile ilişki kurmak suretiyle incelemesi nedeniyle biz de bu ilkeleri birbirleri ile yakından ilgisi olanları Mahkemenin kararlarını da dikkate alarak birer başlıkta incelemeyi uygun gördük. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu çalışmada, konunun temel çerçevesini 1982 Anayasası döneminde verilen Anayasa Mahkemesi kararları oluşturmaktadır. II.Anayasa Mahkemesi Kararlarında Vergileme İlkeleri Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasası ile Türk Hukuk düzenine kazandırılmış önemli bir kurumdur. Her ne kadar kendisi varlığını 1961 Anayasasına borçlu ise de 1980 ihtilalinden sonra oluşturulan yeni Anayasada da varlığı devam ettirilmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, yapılan değişiklikler dikkate alınmazsa iki farklı anayasa döneminde yargısal denetim yapmıştır. Bu da vergi hukukunun ilkelerine ilişkin olarak tesis edilen kararların iki farklı anayasal hüküm çerçevesinde verilmiş olma durumu ortaya çıkmıştır. İlk olarak 1961 Anayasasının "Vergi Ödevi" başlıklı 61. maddesinde; daha sonra 1982 Anayasasının yine aynı "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde 1961 Anayasasınınkine benzer hükümler ihtiva etmekle birlikte ilk fıkrada; "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğu; ikinci fıkrada vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacı olduğu; üçüncü fıkrada vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılacağı; dördüncü fıkrada ise vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebileceği hükmüne amirdir. Şüphesiz ki Anayasa Mahkemesi iptal ya da itiraz davalarıyla önüne gelen vergilendirmeye ilişkin ya da başka bir ifade ile vergi hukukuna ilişkin Kanun normunun Anayasaya uygunluğunun denetimini yaparken Anayasanın diğer hükümlerine olan uygunluğuna da bakmaktadır. Ancak özellikle de 1982 Anayasası bağlamında vergi hukuku ile ilgisi daha çok olan 2, 6, 7, 10, 38, 55, 73, 87. maddeler konuya ilişkin davalarda sıkça referans edilen hükümler olmaktadırlar. 1. Kanunilik İlkesi Kanunilik ilkesi, Devletin vergilendirme yetkisinin dayanağı olan Anayasa ile Yasama organına verilen bir yetki olup kaynağını Anayasanın 6. ve 7. maddelerinden almaktadır. 6. maddede egemenliğin kaynağı ve bunun kullanılış biçimi, 7. maddede ise yasama yetkisini TBMM'ye at olduğu ve bu yetkinin devredilemezliği hakkındadır. Anayasa'da bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilen vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulmasının, değiştirilmesinin veya kaldırılmasının öngörülmesi, mali yükümlülüklerin yalnızca yasayla konulabileceği ve yasanın hiçbir şekilde bu konuda yürütme organını ve idareyi yetkili kılamayacağı anlamındadır. Anayasanın kanun hükmünde kararname çıkarılması yetkisini düzenleyen 91. maddesinde, "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez." denilerek vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin, kanun hükmünde kararnamelerle de düzenlenemeyeceği ancak yasayla düzenlenebileceği öngörülmüştür.not:2 Anayasa Mahkemesi, "verginin kanuniliği" ilkesini asıl olarak Anayasanın 73. maddesi yönünden incelemeye tabi tutarken zaman zaman Anayasanın 7. ve 87. maddeleri yönünden de inceleme yapmıştır. Verginin kanuniliği ilkesi, vergi kurumunun hukuksal yapısının temel koşulu olup konusunun, matrahının, oranının, salınma biçiminin, alınma zamanın, yönetim ve yükümlüler bakımından belirginliğine dayanır. Yasa koyucu hukuk devleti temelinde anayasal ilkelere uymak koşuluyla gelir, servet ve harcamaların vergilendirilmesinde konu, miktar ve niteliklerine göre değişik ölçütler getirilebilir. Bu unsurların açık bir şekilde yasada yer alması ve bunun uygulayanların anlayışına ve yorumuna bırakılmaması zorunludur. Aksi halde idareye, keyfi uygulamalara meydan verebilecek çok geniş bir takdir yetkisi tanınmış olur. Anayasa Mahkemesi, vergi hukukuna ilişkin ilkelerin hemen hemen tümünü tartıştığı 16.01.2003 gün ve E: 2001/36 K: 2003/3 sayılı (4605 Sayılı Kanun'un 1. Maddesiyle Değiştirilen 197 Sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 10. Maddesinin Üçüncü Fıkrasının (b) Bendinin İncelendiği) kararındanot:3; Yüksek Mahkeme, tüm işlem ve eylemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlet olarak tanımladığı hukuk devletinden vergiye ilişkin konularda beklenenin ise, kuşkusuz ki, devlete kaynak sağlamak amacıyla da olsa vergilendirmenin temel ilkelerinin gözetilmesi, vergilendirmeye ilişkin yasalarda bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve böylece hukuk güvenliğinin sağlanmasıdır.not:4 Söz konusu kararda Anayasa'nın 73. maddesinin üçüncü fıkrası analiz edilmiş ve maddede belirtilen "vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır." ifadesinin verginin kanuniliği ilkesini ortaya koyduğu belirtilmiştir. Böylece verginin kanuniliği ilkesinin, takdire dayalı keyfî uygulamaları önleyecek sınırlamaların yasada yer almasını gerektirmekte ve vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasının şeklinin yasa ile yapılmasını zorunlu saptaması yapıldıktan sonra; vergide kanunilik ilkesinin kapsamı belirlenmiştir. Böylece bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olmaması için, vergilendirmede, vergiyi doğuran olayın ve vergilerin matrah ve oranlarının yukarı ve aşağı sınırlarının, tarh ve tahakkuklarının, tahsil usullerinin, yaptırımlarının ve zamanaşımı gibi belli başlı temel öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekliliği ortaya konulmuştur. Ancak, yasa ile her konuyu bütün kapsam ve ayrıntılarıyla düzenlemenin olanaklı bulunmadığı durumlarda çerçevesi çizilerek bu sınırlar içinde kalmak koşuluyla uygulamaya ilişkin konularda yürütme organına açıklayıcı ve tamamlayıcı nitelikte düzenleyici idarî işlem yapma yetkisi verilmesini kanunilik ilkesine aykırı olmayacağı da ifade edilmiştir. Öyle ki Anayasa'nın 73. maddesinin dördüncü fıkrasında, "vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir" denilmektedir. Buna göre, Bakanlar Kurulu, yasanın belirttiği alt ve üst sınırlar içinde değişiklik yapabilecek, ancak bu sınırları aşacak biçimde herhangi bir düzenleme getiremeyecektir. Yüksek Mahkemeye göre "Bakanlar Kurulu'na verilen bu yetki istisnai bir yetkidir." Vergilendirmede esas kuralın, vergilerin kanunla konulup, kaldırılması ve değiştirilmesidir. Bu kapsamda Anayasanın 73. maddenin son fıkrasına ilişkin gerekçede vergi yükünün muaflığı ve istisnaların zamanla artan oranla düşmesini engellemek üzere kanunla Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesinin kabul edildiği belirtilmiştir. Ancak Yüksek Mahkemeye göre vergilendirmeye ilişkin Kanunlarda Bakanlar Kurulu'na tanınan yetkinin çok geniş olması, verginin yasallığı ilkesinin zedelenmesine yol açarak yasama yetkisinin yürütme organına devri sonucunu doğurabileceğinden kabul edilemez. Yüksek Mahkeme vergilendirmede kanunilik ilkesini tartışırken kanunda, Anayasada belirtilen hususlar dışında ve belirlenen sınırları aşacak nitelikte Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesini, keyfi bir uygulamaya neden olabileceğinden hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmayacağını söz konusu kararında ayrıca vurgulamıştır."not:5 Anayasa Mahkemesi 24.06.1993 gün ve E: 1992/29 K: 1993/23 sayılı bir başka kararında da, devletin egemenlik gücüne dayanarak kamu giderlerine katılımı sağlamak amacıyla kişilerden aldığı ekonomik değerler olarak tanımladığı verginin tarh, tahakkuk ve tahsil aşamalarını belirleyen yasal düzenlemeler hukuksal güveni sağladığı; oluşan güven, hukuk devletinin de doğal sonucu olduğunu, devletin vergilendirme yetkisinin, vergide yasallık ilkesi başta olmak üzere diğer vergilendirme ilkeleri ile sınırlandırılmış olduğunu ifade etmiştir.not:6 2. Genellik ve Eşitlik İlkesi Eşitlik ilkesi, 1961 Anayasası'nın 12, 1982 Anayasasının 10. maddesinde düzenlenmiştir. Vergi Ödevinin düzenlendiği ve yukarıda değinilen 61. ve 73. maddelerde ise eşitlik ilkesine doğrudan yer verilmemiş olmakla birlikte genellik ilkesi her iki maddede de "herkes" sözcüğü ile nitelendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili yasa kurallarını eşitlik ve genellik ilkeleri yönünden incelerken kimi zaman eşitlik ilkesi ile ilgili maddeyi (10. md.) tek olarak ele almış, kimi zaman da bu madde ile vergi ödevinin düzenlendiği maddeyi (73. md.) birlikte değerlendirerek eşitlik ve genellik ilkelerini yorumlamıştır. Başlangıçta vergi düzenlemelerinin eşitlik ilkesine aykırılık sorununu Anayasa'nın eşitlik ilkesini düzenleyen genel hükmünü esas alarak incelerken daha sonra, eşitlik ilkesinin temel unsurlarını ve hukuk devleti içindeki yerini gözeterek, vergi ödevi ile ilgili özel hükümden (73. maddeden) eşitlik yorumu yapması vergide eşitliğin, genelliğin ve adaletin değerlendirilmesi noktasında yerinde bir yaklaşım olmuştur.not:7 Bu da doktrinde "yatay eşitlik-dikey eşitlik" kavramlarına denk gelmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, 06.07.2000 tarih ve E:2000/21 K:2000/16 sayılı kararında, Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "yasa önünde eşitlik ilkesi" hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğunu; bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörüldüğü; eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu; bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklandığı; durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabileceği; aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmayacağı ifade edilmiştir.not:8 Anayasa Mahkemesi, 1990'lı yıllarla birlikte Anayasanın 73. maddesi yönünden yaptığı incelemelerinde "eşitlik" ilkesini daha çok vergi hukukunun kendi dinamikleri çerçevesinde ele almış vergide yasallık, mali güç ve genellik gibi kimi anayasal ilkelerle birlikte devletin vergilendirme yetkisinin sınırlandırıldığı ilkeler arasında saymıştır. Anayasa Mahkemesi 06.07.1995 tarih ve E:1994/80 K:1995/27 sayılı kararındanot:9; Anayasa'nın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi vermekle yükümlü olduğu ifade edilmiştir denilerek fıkrada, verginin "genel olması", "mali güce göre" ve "kamu giderlerini karşılamak üzere" alınması öngörüldüğü anımsatılmıştır. Bu kapsamda Mahkeme genellik ilkesini, sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkesin elde ettiği gelir, servet ya da harcamalar üzerinden vergi ödemesi olarak tanımlarken; malî güce göre vergilendirmeyi ise, verginin kişilerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınması olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkemeye göre bu ilke ile malî gücü fazla olanın, malî gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirleyeceği, ayrıca her ne kadar malî gücün tanımı Anayasa'da bulunmamakla birlikte, genellikle ödeme gücü anlamında kullanılmakta, kamu maliyesi yönünden ise gelir, servet ve harcamalar malî gücün göstergesi olarak kabul edildiğinden verginin malî güce göre alınmasının aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulanma biçimi olduğunu ifade etmiştir. Vergide eşitlik ilkesi, genel olarak malî gücü aynı olanların aynı, malî gücü farklı olanların ise ayrı oranda vergilendirilmesidir. Mahkemeye göre ise "vergide eşitlik ilkesi" ise, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınmak suretiyle vergilendirmenin yapılmasını öngörür. Başka bir ifadeyle, kişilerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarıdır. Bu durumda, Anayasa'da öngörülen verginin "malî güce göre ödenmesi", "herkesin vergi ödemesi" ilkesiyle birlikte vergilendirmede adalet ve eşitlik ilkesine uygunluğu gösterir ve sosyal devletin en etkin uygulama aracını oluşturur. Mahkeme, esasında Anayasa'nın 73. maddesinin birinci fıkrasının, herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi, ikinci fıkrasında ise vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının sağlanması amaçlandığını kabul etmektedir. Mahkeme, "Yasakoyucu, anayasal kurallara uymak koşuluyla, gelir, servet ya da harcamanın vergilendirilmesinde konulara, nitelik veya miktarlara göre kimi değişik ölçütler getirebilir; gelirin unsurlarına ve miktarına göre ayrı yükümlülükler ve oranlar belirleyebilir."not:10 demek suretiyle vergi ilkelerini de tartıştıktan sonra durumları farklı olanların farklı vergilendirilmesini eşitlik ilkesine başka bir anlatımla dikey eşitlik durumuna aykırı görmemiştir. Mahkeme kararlarında Anayasa'nın 73. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları analiz edilerek, herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğu; vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacı olduğu vurgulanarak. Mahkemeye göre bu hükümlerden, verginin mali güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Kısaca toparlamak gerekirse Vergide genellik ilkesi Anayasa Mahkemesi kararlarında, herhangi bir ayırım yapılmaksızın malî gücü olan herkesin vergi yüküne katılmasını ve vergi ödemesini ifade ederken; malî güce göre vergilendirme, verginin, yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olup, malî gücü fazla olanın malî gücü az olana göre daha fazla vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi ise malî gücü aynı olanlardan aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır. Diğer bir anlatımla, yükümlülerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarını ifade eder.not:11 3. Vergi Yükünün Adaletli ve Dengeli Dağılımı İlkesi ile Mali Güç İlkesi Anayasanın 73. maddesinin 2. fıkrası, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacı olduğu hükmüne amirdir. Madde metninde sadece "vergi" sözcüğüne yer verildiği halde maddenin gerekçesinde "benzeri mali yükümlülükler" de adaletli ve dengeli dağılım kapsamı içinde gösterilmiştir. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı yönünden Anayasaya uygunluk denetimi yapılırken mali güç ile bağlantı kurmak ve bu iki ilkeyi birlikte yorumlamak gerekmektedir. Öncelikle mali gücün kavranıp kavranmadığı ölçülmelidir. Mali gücün kavranmadığı düzenlemelerde vergi yükünün hesaplanması ve vergi yükünün hesaplanması ve adaletli ve dengeli dağılımının saptanması mümkün olmayacaktır. Yani adaletli ve dengeli dağılımın saptanabilmesi için yükümlülerin ödeme güçlerinin gözetilmesi zorunludur. Anayasa Mahkemesi vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesini, genellik, eşitlik, ve mali güce göre vergilendirme ilkeleri ile birlikte değerlendirmiştir. Yukarıda ele alınan 06.07.2000 tarih ve E:2000/21 K:2000/16 sayılı kararında, malî güce göre vergilendirmenin, verginin kişilerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınması olduğu; bu ilke, malî gücü fazla olanın, malî gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirlediği; malî gücün tanımı Anayasa'da bulunmamakla birlikte, genellikle ödeme gücü anlamında kullanılmakta, kamu maliyesi yönünden ise gelir, servet ve harcamalar malî gücün göstergeleri olduğu; verginin malî güce göre alınması aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracı olarak tanımlanmıştır.not:12 Anayasa Mahkemesi, 18.07.1995 gün ve E:1995/7 K:1995/35 sayılı kararında, Mahkeme, Anayasanın 73. maddenin ikinci fıkrasında ise vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının öngörüldüğü, vergilendirilecek alanların seçimi ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı için yükümlülerin kişisel durumlarının yasalarda gözetilmesi gerektiği belirtmiş ve incelediği konuya ilişkin olarak sermaye iratlarının ücretlere göre farklı vergilendirilmesinin, en az geçim indirimi, artan oranlı (müterakki) vergilendirme, çeşitli ayrıklık (istisna) ve bağışıklık (muafiyet) uygulamaları, vergi yükünün adalete uygun dağılımı ile malî güce göre vergilendirmenin araçları olarak kabul edilmiştir.not:13 Mahkemeye göre yasakoyucu, vergi koyarken yükümlülerin ekonomik durumunu göz önünde bulunduracak bir sisteme uyması gerekir. Vergi de asıl olan ödeme gücüdür. Mali güç de ödeme gücünü belirler. Mali güç ilkesi, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Mahkeme 12.11.1991 gün ve E:1991/7 K:1991/43 sayılı kararında: Kişilerin, yaptıkları iş sonunda bir gelir elde ediyorlarsa bunun vergilendirilmesi doğal olduğu, gelire dayanmayan bir vergilendirme yöntemi ise Anayasa'ya aykırılık oluşturduğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda mali güce göre vergilendirmenin, sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili bir ilkesi olduğu, bu ilke ile verginin adaletli ve dengeli dağılımının sağlandığı, Yasakoyucunun vergiyi koyarken yükümlülerin ekonomik durumunu göz önüne alacak bir sisteme uyması gerektiği, zira vergide asıl olan, ödeme gücü olup bunun göstergesinin de mali güç olduğu Mahkeme kararlarında sıklıkla vurgulanmıştır.13 Yüksek Mahkemeye göre Vergi yükümlüsünün mali gücüne göre vergilendirilebilmesi için, gerçek gelirinin saptanması gerekir. Vergilendirmede hayat standardı esası, ortalama kâr haddi, götürü vergi, sermaye iratlarının, ücretlere göre farklı vergilendirilmesi, en az geçim indirimi, artan oranlı (müterakki) vergilendirme gibi uygulamalar mükelleflerin farklılıkları da dikkate alınarak vergi yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımına ve yükümlünün gerçek mali gücüne ulaşılmaya çalışılır. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103. maddesinde belirlenen gelir vergisi tarifesini değiştiren ki Anayasa Mahkemesi, 15.10.2009 gün ve E:2006/95 K:2009/144 sayılı kararı ile 5479 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 103. maddesinde düzenlenen söz konusu vergi dilimlerinin en üst dilimi olan % 35'lik oranının ücret gelirleri yönünden iptal etmiş ve söz konusu kararında; yeni tarifenin ilk üç dilimine giren ücretlinin vergi tutarı önceki tarifeye göre daha düşük iken, % 35 vergi oranlı dördüncü dilimine giren ücretlinin vergi tutarının öncekine göre daha yüksek olduğu; karşılaştırma, ücretliler ile ücret dışı gelir elde eden diğer yükümlüler arasında yapıldığında, bu dilimde ücretlilerin üzerindeki yükün diğer gelir vergisi yükümlülerine göre yükseldiği, yeni tarife ile ücretlilerin vergi yükü artırılırken diğer gelir vergisi yükümlülerinin yükünün azaltıldığı; yeni tarifenin dördüncü dilimine giren ve aynı geliri elde eden yükümlülerin vergi yükü, ücret dışı gelir sahiplerinin lehine değişirken ücretlinin aleyhine değişmiş ve mali güce göre vergilendirme ilkesine aykırı olarak ağırlaştırıldığı ifade edilmiştir. Böylece Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde; Anayasa'nın "Ücrette Adalet Sağlanması" başlıklı 55. maddesinde; ücretin emeğin karşılığı olduğu, Devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı; Mahkemeye göre Anayasa, ücreti, diğer gelirlerden farklı olarak özel şekilde düzenlemiş, bu düzenlemede ücretin özellikli ve "ayrık durumunu" gözeterek, Devlet'e "adaletli bir ücret" için tedbir alma görevi vermek suretiyle koruma altına almıştır. Mahkeme, Anayasa'nın 73. maddesindeki "mali güç" ilkesi ile 55. maddesindeki "adaletli bir ücret elde etme" ilkesi bir arada değerlendirerek, ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi, "adalet" ilkesini de zedeleyeceği sonucuna ulaşmıştır.not:14 Böylece ücret gelirlerinin diğer gelirlerden farklı vergilendirilmesi gerektiği (ayırma kuramı) vurgulanmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki vergilemenin temel ilkelerinden olan mali güce göre vergilendirme ilkesi, sosyal devletin vergi adaleti ile ilgili bir ilkesidir. Bu ilkenin uygulanması ile vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı da sağlanmış olur. Anayasa mali güce göre vergilendirme ilkesini kabul etmekle 2. maddesinde genel bir ilke olarak "Sosyal Devlet" ilkesini vergilendirme alanında, daha somut duruma dönüştürmüştür. Ayrıca vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğu vurgulanarak bir "program kural" konulmuştur.not:15 III. Sonuç Vergi hukukunun anayasal ve genel hukuk ilkeleri çerçevesinde sahip olduğu ilkeler, Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemelerde ele alınmış. İncelemeler bu ilkeler üzerinden yapılarak vergi hukukunun özellik arz eden durumlarının birer kodu olarak değerlendirmiştir. Mahkeme kararları zaman içinde evrimleşmiş ve daha genel bir bakış açısından vergi hukukuna özgü sayılabilecek daha özel bir bakış açısına sahip olmaya başlamıştır. Bu durum özellikle eşitlik ilkesi için daha belirgindir. Ayrıca mahkeme kararlarında incelemesini yaparken olaya özgü olarak vergi hukukuna hakim olan ilkelerin sadece birine dayanmamakta, bunların tümüne ya da bir kaçına referans vermektedir. Özellikle de mali güç ilkesi ile vergilerin adaletli ve dengeli dağılım ilkesi; eşitlik ilkesi ile genellik ilkesi birlikte analiz edilmektedir. Bunun yanında hukuk devleti ve ondan kaynaklanan ve hukukun genel ilkeleri olarak da kabul edilen bazı ilkeler de Yüksek Mahkemenin vergilendirmeye ilişkin yaptığı denetimlerde birer kriter olarak kullanılmaktadır. KAYNAKÇA -Şahnaz Gerek, Ali Rıza Aydın; Anayasa Yargısı ve Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005 -Çevrimiçi: http://www.anayasa.gov.tr (Anayasa Mahkemesi Kararları) - 08.01.2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete ----------o---------NOTLAR NOT 1: (1) Vergi Hukuku alanında bu ilkeye istisna teşkil edecek bazı uygulamalar da söz konusu olmuştur. Örneğin 13.06.2006 tarihinde kabul edilip 21.06.2006 tarihinde yayımlanan Kurumlar Vergisi Kanunu 37. maddesinin bazı fıkraları uyarınca Kanunun bir çok hükmünün 01.01.2006 tarihinden itibaren geçerli olacağı kabul edilmiştir. NOT 2: (2) Şahnaz Gerek, Ali Rıza Aydın; Anayasa Yargısı ve Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005, s.132. NOT 3: (3) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi: http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄index.php?l=manage_karar& ref=show&action=karar&id=1823&content= 08.08.2010. NOT 4: (4) Anayasa Mahkemesi 15.10.2009 gün ve E:2006⁄124, K:2009⁄146 sayılı kararında; Vergi Usul Kanununda zaman aşımını düzenleyen 114. maddenin 2. fıkrasının hukuk aleminde belirsizlik yaratıp keyfiliğe neden olması nedeniyle Anayasanın 2. maddesinde anlatımını bulan hukuk devleti ilkesine aykırlığının tespit ederek iptal etmiştir. Kararın tam metni için bkz. 08.01.2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete. Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesi yatırım indirimi hakkının elde edilen kazançtan sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarında kullanılabileceği yönündeki 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Geçici 69. maddesinin ilgili sınırlayıcı kısmını Anayasanın 2 ve 73. maddelerine aykırılıktan dolayı iptal ederken hukuk devleti, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini tartıştıktan sonra vergide genellik, eşitlik, öngörülebilirlik ve hukuksal güvenlik ilkelerine aykırılık teşkil ettiği sonucuna ulaşmıştır. Kararın tam metni için bkz. 08.01.2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete. NOT 5: (5) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄eskisite⁄KARARLAR⁄IPTAL ITIRAZ⁄K2003⁄K2003-03.htm 20.03.2010. NOT 6: (6) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄eskisite⁄KARARLAR⁄IPTAL ITIRAZ⁄K1993⁄K1993-23.htm. 20.03.2010. NOT 7: (7) Şahnaz Gerek, Ali Rıza Aydın; a.g.e. s.91. NOT 8: (8) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄eskisite⁄KARARLAR⁄IPTAL ITIRAZ⁄K2000⁄K2000-16.htm 20.03.2010. NOT 9: (9) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄index.php?l=manage_karar& ref=show&action=karar&id=1210&content= 08.08.2010. NOT 10: (10)Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄eskisite⁄KARARLAR⁄IPTALITIRAZ⁄K1995⁄K1995-27.htm 20.03.2010. NOT 11: (11) Kararın tam metni için bkz. http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄eskisite⁄KARARLAR⁄IPTALITIRAZ⁄ K2003⁄K2003-03.htm 20.03.2010. NOT 12: (12) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi: http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄index.php?l=manage_karar& ref=show&action=karar&id=1524&content= 08.08.2010. NOT 13: (13) Kararın tam metni için bkz. Çevrimiçi: http:⁄⁄www.anayasa.gov.tr⁄index.php?l=manage_karar& ref=show&action=karar&id=1218&content= 08.08.2010. NOT 14: (14) Kararın tam metni için bkz. 08.01.2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete. NOT 15: (15) Şahnaz Gerek, Ali Rıza Aydın; a.g.e. s.50.