TÜİK ve Türk İstatistik Sisteminin Dünü, Bugünü ve Yarını İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, yaşamın her alanını etkileyen büyük bir değişim yaşanmaktadır. Küreselleşme adı verilen bu değişim süreci, ülkelerin ve toplumların sürekli yenilenmesini ve yaşanan köklü dönüşümlere ayak uydurabilmesini zorunlu kılmıştır. Bu süreçte, hiç kuşkusuz, bilgi, bilim ve teknoloji en önemli güç haline gelmiştir. Bilgiye ulaşma ve onu en doğru ve etkili şekilde kullanma çabalarının en üst noktaya ulaştığı günümüz dünyasında, doğru, zamanlı ve güvenilir bilgiye olan ihtiyaç artmış ve bu doğrultuda istatistikler büyük önem kazanmıştır. Geçmişte de ülkeler çeşitli kararları almak için bilgiye ihtiyaç duymuş fakat teknolojik imkansızlıklar ve çeşitli zorluklardan dolayı ihtiyaç duyulan bilginin istenilen zamanda ve nitelikte elde edilmesi hayli zor olmuştur. Tarih boyunca ülkeleri iktisadi ve sosyal alanda başarılara veya başarısızlıklara taşıyan kararlar o zamanki mevcut bilgiler ışığında alınmıştır. Bilginin güç olduğuna inanan devletler istatistiği ülke yönetiminin vazgeçilmez bir unsuru olarak bilmiş, veri toplamaya ve kayıt tutmaya özen göstermişlerdir. İmparatorluk Dönemi Ülkemizde kayıt sistemleri ve istatistik tarih boyunca önemli bir yer tutmuştur. Yüzyıllar boyu geniş bir coğrafyayı yöneten Osmanlı İmparatorluğunun, kayıt tutmaya ve saymaya önem verdiği bilinmektedir. Kayıt sistemleri özellikle nüfus ve ziraat alanlarında oluşturulmuştur ve bu kapsamda Osmanlılarda “Nüfus ve Arazi Tahrir 1 Defterleri” çok değerli bilgiler vermektedir. Bağdat, Halep, Yemen, Beyrut, Kosova’nın kaza ve köylerindeki hane sayısı, ekilen arazi ve ürünler, elde edilen gelirler gibi bilgileri bu defterlerden öğreniyoruz. Bugünkü istatistik kurumumuzun nüvesini 1389 yılında kurulan "Defterhane" oluşturmaktadır. Defterhaneler, devletin hazinesi değerinde sayılırdı. Klasik Osmanlı bürokrasi geleneği, Defterhane'yi devletin üç hazinesinden biri olarak kabul etmekteydi. Defterhane’de ayrıntılı istatistik defter koleksiyonları oluşturması, geniş bölgelere yayılan Osmanlı devletinin merkeziyetçi idare sisteminin vazgeçilmez bir gereği idi. 2 Osmanlıda köklü bir tahrir geleneği vardı ve fethedilen topraklarda yapılan ilk icraatlardan biriydi. 1 2 Tahrir: Yazma, kitabet, kompozisyon (http://www.tdk.gov.tr) İnalcık H., “Osmanlı Devletinde Bilgi ve İstatistik”, DİE, Ankara, 2000 1 Osmanlı arşiv geleneğini tahrir defterleri ve tahrirlerle ilgili defterler oluşturmaktaydı. Tahrir defterlerinin yanında diğer bazı defterlerin de saklandığı Defterhane, doğrudan Dîvân'a bağlı bürolardan biri olup defter emini adı verilen memurun idaresi altında bulunmaktaydı. 3 15-17. yüzyıllara ait nüfus verileri öncelikle fethedilen topraklarda yaptırılan tahrirlere dayanmaktadır. Bu sayım ve yazımlar; bir nüfus sayımı olarak değil, birer arazi (tapu), nefer ve tarımsal gelir dökümü olarak düşünülmüş olup esas olarak vergi toplama ve askere alma amaçlarıyla toplanmaktaydı. Bu yaklaşım, toplanan verilerin kapsamını kaçınılmaz şekilde etkilemiştir. Diğer taraftan siyasi kaygılar da bu istatistikleri etkileyebilmekteydi. Nitekim sayım defterlerinde kişi yerine hane esas tutulmuştur. Yine nüfus için cizye defterleri önemlidir. Bazı defterlerde yalnız belli yaşa erişmiş erkekler listeye alınmıştır. Kadınlar, çocuklar, hiç kazancı olmayan yaşlılar ve özel vergi bağışıklığı olanlar kapsama alınmamıştır. İstatistiki verilerde diğer bir sorun da idari bölünüştür. Vilayet ve sancak sınırları muğlaktır. Özellikle 19. yy.daki toprak kayıpları ve sınır tashihleriyle Tanzimat reformlarının getirdiği birçok idari sınır değişikliği yüzünden vilayet veya kaza bazında nüfus hakkında zaman serileri oluşturmak mümkün olmamaktadır. Kırsal kesimde vergi yükümlüleri için tutulan mufassal tahrir defterlerinde, her vergi yükümlüsünün tasarrufu altındaki toprak miktarını saptayan ve çeşitli vergi oranları belirleyen bilgiler sistematik olarak tutulmuştur. Sancak mufassal defterleri nüfus ve ekonomi bakımından en ayrıntılı kaynaklardır. Bu çeşit defterlerin 14. yy. sonlarında Yıldırım Bayezid (1389-1402) döneminde düzenlendiğine dair kanıtlar vardır. D. Howard, defter eminliğinin II. Bayezid devrinde ihdas edildiğini, ancak bu dönemde henüz müstakil olmadığını, hazine-i âmire şâkirdleri içerisinde yer aldığını yazmaktadır. Bu neticeye II. Bayezid devrine ait bir in’amât (muhtemelen ruznâmçe 4) defterindeki kayıtlardan varmaktadır. 5 Bu defterler için her sancakta yerinde sayımlar yapılmaktaydı. Sayımdan kaçmayı önlemek ve vergi miktarını en sağlıklı biçimde saptamak için belli yöntemler izlenmekteydi. Örneğin bir ürünün yıllık miktarını belirlemek için üç yılın ortalaması alınırdı. Köylü sayımdan kaçarsa sipahinin tımarı elinden alınırdı. Böylece en kapsamlı ve doğru sonuçlara ulaşılmaya çalışılırdı. “Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz”, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Yayın No.41 Ruznâmçe:Osmanlı Devleti'nde defterdarlıkta günlük hadiselerin yazıldığı küçük defter (http://www.tdk.gov.tr) 5 Afyoncu E, “Osmanlı Bürokrasisinden Bir Kesit: Defterhâne-I Amire'nin Kuruluşu ve Gelişmesi”, (http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=381867) 3 4 2 Ticari trafik için tutulan gümrük ruznamçe defterleri de ayrıntılı istatistik kaynakları arasındadır. Bu defterlerde gümrüğe tabi eşyayı getiren tüccarlar, getirdikleri malların menşei, miktar ve değerleri kayıtlıdır. Dükkanlardan alınan ihtisab resmini 6 saptamak için şehir ve kasabalarda yapılan dükkan sayımları da ekonomi tarihi için kapsamlı ve önemli kaynaklardandır. Osmanlılar zaman zaman belli bir idari ihtiyacı karşılamak için de özel sayımlar yapmıştır. Örneğin 1640 tarihinde akçadaki enflasyon ve aşırı fiyat artışları karşısında, pazardaki bütün malları kalite ve ölçüleriyle fiyatlandıran narh defterleri önemli ekonomik belgelerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde nüfusun saptanması amacıyla sayım yapma girişimleri 19. Yüzyılda başlamıştır. 2. Mahmut kendisine ıslahat konusunda sunulan layihalardan esinlenerek nüfus sayımı yaptırmaya karar vermiş, bu kararını 1826-1828 yıllarında yürürlüğe koymuştur. Ancak Rus savaşı nedeniyle bu sayım başarıyla sonuçlandırılamamıştır. 1831 yılında Rumeli ve Anadolu Sancakları ile kasabalarında nüfus sayımı yapılmıştır. Bu sayımda yalnız erkek nüfusun niceliği saptanmıştır 7. En önemli nüfus sayımları 1885 ve 1907 yıllarında yapılmış olanlardır. Nüfusun yaşa, cinsiyete, medeni duruma etnik/dinsel cemaate, mesleğe ve doğum yerine göre dağılımlarını ilk veren Osmanlı sayımları bunlardır. 1907 sayımıyla oluşturulan esas nüfus kayıt defterleri ile vukuat defterlerine dayanan nüfus kayıt sistemi, ülkemizde bugün kullanılmakta olan nüfus kütüklerinin temelini oluşturur. Modern istatistik yöntemlerin ilk uygulamaları nüfus alanında görülürken, istatistik idaresi de 1860’ların sonlarında ortaya çıkmıştır. Osmanlı yönetimi çok değişik alanlarda istatistik derleme ve yayınlama konularında gelişmeler sağlamıştır. Bu çabaların önemli ürünlerinden biri de 1897 İstatistik Yıllığıdır. Bu yıllıkta idari yapı, nüfus, eğitim, sağlık, adliye ulaştırma, maliye, tarım, sanayi, dış ticaret, madencilik, ormancılık, kara ve deniz taşımacılığı ile haberleşme istatistikleri gibi bölgeler ve yıllar itibariyle ayrıntılı veriler yer almaktadır. Tarih boyunca istatistik her dönemde önemini korumuştur. Bununla birlikte istatistiğin niteliği zamanla değişmiş, bilimsel metodlara dayandırılmıştır. Bilginin karar verme süreçlerinde ne kadar etkili olduğu, sağlam temellere dayalı veri altyapısı oluşturulmasının, geçmiş ve İhtisab resmi: Eskiden belediye varidatı olarak damga, tartı, ölçü, panayır ve pazar vergisi adı altında alınan vergiler ile hile yapan esnaftan alınan para cezalarının umumi adı. 7 “Devlet İstatistik Enstitüsünde 50 Yıl 1926-1976”, DİE, Ankara, 1976 6 3 gelecekle bağlantıların kurulmasının ne kadar önemli olduğu, ülkemizin kaderini belirleyen Lozan Barış Anlaşmasının kayıtlarından da görülmektedir. Lozan Barış Anlaşması öncesinde yoğun müzakereler yapılmıştır. İsmet Paşa, 23 Ocak 1923'te yapılan görüşmede, Musul vilayetinin bir başka devlete bırakılamayacağını savunmuş ve şu açıklamalarda bulunmuştur: "Musul vilayetinde yerleşik nüfus 503.000 kişiye varmaktadır. Burada Kürt nüfusu 263.830, Türk nüfusu 146.960, Arap nüfusu 43.210, Yezidi 18.000, Müslüman olmayanlar 31.000'dir. Buradaki Kürt, Arap ve Türk göçebe aşiretleri, yaklaşık 170.000 kadardır. Ancak göçerler sürekli yer değiştirdiğinden bölge nüfusundan sayılamamışlardır. Bu istatistiklere göre nüfusun beşte dördünü Türkler ve Kürtler, geri kalan beşte bir oranını Araplar ve gayrimüslimler oluşturmaktadır. Osmanlı devleti, Musul'da yaşayan erkekleri askere almak için vilayetin nüfusunu bilmek zorundaydı. Bu nedenle nüfusa dayalı Osmanlı istatistikleri I. Dünya Savaşı öncesine dayanmaktadır ve rakamlarda oynama söz konusu değildir. Bunun karşılığında İngilizlerin yapmış olduğu nüfus sayımı sırf İngilizlerin haklılığını göstermek amaçlı birkaç memur tarafından yapıldığından hem yetersiz hem de yanlıdır. Bu sayıma rağmen Kürt-Türk nüfusu, Arap ve gayrimüslim nüfustan fazladır. Araplar, müslüman olmakla birlikte Musul vilayetinde bir azınlıktır. Azınlık durumunda bulunan Araplara Musul'un bağlanması haksızlıktır...." Bu şekilde devam eden İsmet Paşa'nın görüşlerine İngiliz tarafının görüşleri de kısaca şu şekilde olmuştur: "...Türk hükümetinin Musul vilayetine dair vermiş olduğu nüfus istatistikleri sadece askerlik hizmeti için tutulduğundan bu nüfus istatistiklerinin gerçeği yansıtması mümkün değildir. 1921 yılında İngiliz subaylarının özenle tespit etmiş olduğu rakamlar şöyledir: Araplar 186.000, Kürtler 455.000, Türkler 66.000, Yahudiler 17.000 olmak üzere Musul'un toplam nüfusu 750.000 ile 800.000 arasındadır. Musul, yüzyıllarca süren Türk işgali boyunca bile Arap karakterini yitirmemiştir ve Türk nüfusu toplam nüfusun on ikide biri kadardır...." Cumhuriyetin Başlangıç Dönemi Savaştan yeni çıkmış olan ülkenin kalkınması için yapılacak doğru planlama ile az olan kaynakları en doğru alanlara yöneltilmesi gerekiyordu. Bunun için her şeyden önce sanayi, tarım, sağlık, eğitim gibi alanlarda güvenilir bilgiye ihtiyaç vardı. 4 Bundan ötürü Cumhuriyet yönetimi, düzenli istatistikler derlenmesine çok özen göstermiş, ilk işlerinden biri olarak istatistik konusunu ele almıştır. Mevcut durumu resmetmek ve doğru adımları atmaya destek vermek üzere 25 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Kararname ile Başvekalete bağlı “Merkezi İstatistik Dairesi” adı ile bugünkü Türkiye İstatistik Kurumu kurulmuş, Uluslararası İstatistik Enstitüsü üyesi Belçikalı Uzman Camille JACQUART kurumun başına getirilmiştir. Merkezi İstatistik Dairesi, Cumhuriyetin ilk kurulan kurumlarından biridir. 17 kişilik çok küçük bir kadro ile çalışmaya başlayan Merkezi İstatistik Dairesi 1927 Nüfus Sayımını ve aynı yıl içinde deneme niteliğinde olmak üzere Ziraat ve Sanayi Sayımlarını yapmış ve ayrıca, evlenme istatistikleri ile fiyat istatistiklerinin düzenlenmesine ve istatistik yıllıklarının yayımlanmasına başlanmıştır. İlk sayımların yapıldığı yıl çıkarılan 25 Haziran 1927 tarihli, 1153 Sayılı Kanun, Merkezi İstatistik Dairesi’nin yetkilerini genişlettiği gibi, istatistiklerin düzenlenmesinde, devlet daireleri, yerel yönetim, özel idare ve belediyeler memur ve müstahdemlerinden ve öteki kişilerden yararlanma olanağını da getirmiştir. Böylece, 1927 sayımlarında çeşitli resmi dairelerin personelinden yararlanılmıştır. Merkezi İstatistik Dairesi, 1926 Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı olan 1927 sayımı öncesinde ve sonrasında, gazete ve dergilerde yayımlanan yazılar, bu sürecin nasıl geliştiğini, bu gelişmelerin aydınlar için ne ifade ettiğini ve halka nasıl yansıdığını gözler önüne sermiştir. Yalnızca yayınlanan resmi beyanlar değil, düşünce yazıları da bir nevi sayımın propagandasını yapar niteliktedir. 5 Başvekalet Merkezi İstatistik Müdüriyet-i Umumiyesi Müdir-i Umumi M. Camille Jacquart, 1. Muavin Celal Bey ve çalışma arkadaşları, 1928 Osmanlı sayımları vergi toplamak ve askere alınacak nüfusu tespite yönelik olduğundan, ağır vergilerden ve uzun yıllar süren savaşlardan yılmış olan halkta 1927 sayımı kaygılar yaratmıştı. Genel Nüfus Sayımı, 1927 Basında çıkan tüm yazılarda sayımın milli ve vatani bir mesele olarak ifade edilmiş, sayımın halktan bir şeyler istemek için değil, halka hizmet vermek için yapıldığı vurgulanmıştır. Sayıma tam katılım sağlanmasında gazete yazılarının etkisi büyük olmuştur. Nüfus büyüklüğünün bir güç olarak kabul edildiği 20. yy başlarında; 1927 sayımı kapsamında gazetelerde yer alan yazılarda sayım işinin nasıl yapılacağı, hangi soruların sorulacağı ayrıntılı olarak anlatılmış, hatta sayım cetvelinin bir kopyası yayınlanmıştır. Verilen 6 beyanlarda, sayım çalışmalarında istatistik biliminin kurallarına tam olarak uyulduğunun altı çizilmiştir. Sayın JACQUART, sayım sonuçları konusunda kendisine ve kurumuna hiçbir şekilde müdahale edilmediğini belirterek uluslararası önyargıları kırmıştır. Diğer taraftan, 25.06.1927 tarihinde kabul edilen 1153 sayılı kanun ile Merkezi İstatistik Dairesinin istatistik verileri derleme noktasında diğer kurumlarla yaşadığı zorluklar aşılmaya çalışılmıştır. Merkezi İstatistik Dairesi, bakanlıkların ve genel müdürlüklerin derledikleri istatistik bilgileri daha bilimsel ve teknik esaslara bağlama görevini de üzerine almıştır. Bu kanunla birlikte devlet kurumları Merkezi İstatistik Dairesinin tespit ettiği şekilde, belirlenmiş süre dahilinde ve doğru istatistiki bilgiyi vermekle mükellef tutulmuşlardır. Bu görev uyarınca yapılan girişimler neticesinde dış ticaret istatistikleri iyileştirilmiş, daha çabuk derlenip yayımlanmaya başlanmıştır. Yine bu kanunla istatistik dairesinin diğer daireler üzerindeki istatistik işleriyle ilgili tesiri artırılmaya çalışılmış ancak diğer dairelerin işlerine yaptığı müdahaleler yeterli olmamış, taşra teşkilatında her yerde görülen aksaklıklar devam ede gelmiştir. Merkezi İstatistik Dairesi, 1 Şubat 1930 tarihli, 1554 Sayılı Kanunla İstatistik Umum Müdürlüğü, 1945 yılında ise İstatistik Genel Müdürlüğü adını almış ve 23 Mart 1950 tarihli, 5629 Sayılı Kanunla Genel Müdürlük bünyesinde Tetkik ve Araştırma Dairesi kurulmuştur. 1952 yılında yeniden İstatistik Umum Müdürlüğü adını almış, 1960 yılında ise, bir kez daha İstatistik Genel Müdürlüğü unvanına dönülmüştür. Planlı Kalkınma Dönemine Geçiş ve Devlet İstatistik Enstitüsü İstatistik Umum Müdürlüğü, 1962 yılında 53 Sayılı Yasayla Devlet İstatistik Enstitüsü adını almış, ekonomik ve sosyal konularda çalışma alanı büyük ölçüde genişlemiştir. 53 Sayılı Kanun ülkemizde yürütülen istatistik toplama çalışmalarını yaygınlaştırdığı gibi, merkezci sistem yaklaşımını da güçlendirmiştir. Türkiye’nin 1960 larda uygulamaya bağladığı 5 yıllık kalkınma planlarıyla birlikte çeşitli konulardaki veri ihtiyacı büyük ölçüde artmış ve bu durum Enstitü çalışmalarının genişlemesinde önemli etken olmuştur. 7 İstatistik Umum Müdürü Şefik İnan Kurumun mevcut binasının temelini atarken, 1957 53 Sayılı Kanunun 23. Maddesinde, Enstitünün gerektiği takdirde, Ankara dışında muvakkat veya daimi bürolar kurabileceği ve mahalli muhabirler istihdam edebileceği ifade edilmiştir. Bu çerçevede 1966 yılı Mayıs ayına kadar İstanbul, Adana, İzmir, Samsun ve Antalya olmak üzere toplam 5 bölge müdürlüğü kurulmuştur. Bu bölgelere bağlı 30 il tanımlanmış daha sonra DİE’nin çalışma alanı genişledikçe yeni bölge müdürlükleri ve mahalli büro amirlikleri kurulmuştur. 53 sayılı Kanunun getirdiği diğer bir yenilik Yüksek İstatistik Şürasıdır. Şüranın amacı, Devlet İstatistik Enstitüsünün, devlet ve memleket ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılaması için yapılması gereken çalışmalar konusunda, danışma kurulu vazifesini görmek olup, en az iki yılda bir kez toplanacaktı. Enstitü’ye veri derleme konusunda verilen geniş kapsamlı yetkiler 3. Madde’de belirlenmiştir: o Devlet İstatistik Enstitüsü, gerekli gördüğü bilgileri, her türlü kamu idaresi ve kurumlarından, diğer gerçek ve tüzel kişilerden doğrudan doğruya istemeye yetkilidir. o Askerlik işleriyle ilgili bilgilerin veya herhangi bir kamu idaresi veya kurumundan istenilen başka bilgilerin verilmesi mahzurlu görüldüğü takdirde, anlaşmazlığı Başbakan halleder. 8 o Kendilerinden bilgi istenilen her türlü kamu idare ve kurumları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, bu bilgileri Devlet İstatistik Enstitüsünün tayin edeceği şekil ve süre içinde doğru olarak vermeye mecburdurlar. o Enstitü, verilen bilgilerin doğruluğundan şüphelendiği takdirde, bu bilgilerin doğruluğunu araştırmaya ve ilgililerden kanaat verici tafsilat istemeye yetkilidir. İstatistik çalışmalarının genişlemesinde, 1960’ların başında uygulanmaya başlanan planlı kalkınmanın da önemli katkısı olmuştur. Bu dönemde, genel nüfus, tarım, sanayi ve işyerleri sayımları ile öteki sayım ve anketler Birleşmiş Milletler Teşkilatının öngördüğü ilkelere uygun olarak yapılmış, milli gelir metodolojisi kurulup geliştirilmiş, milli muhasebe sistemi üzerinde çalışılmış, input-output tabloları hazırlanmış, örneklemeye dayalı yeni bir çok ekonomik ve sosyal anket uygulanmış ve bütün bunlarla ilgili geniş bir yayın faaliyetine girişilmiştir. Bu arada, çok sayıda DİE elemanı kısa veya uzun süreli olarak, eğitim, uzmanlık ve araştırma programlarını izlemek üzere yurt dışına gönderilmiş, böylece Enstitü’nün nitelikli personel sayısı arttırılmıştır. Öte yandan, bilgi işlem yazılım ve donanımı ile personel kadrosunda ve matbaada büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Enstitü’de sözleşmeli personel çalıştırma imkanı 1973 yılında çıkarılan 1760 sayılı Kanunla sağlanmıştır. 1976 yılında yayımlanan 1 numaralı genelge ile bölge müdürlüklerinin sayısı 12’ye ve bunlara bağlı il sayısı 67’ye yükseltilmiştir 8. Daha sonra taşra teşkilatı daha da genişleyerek toplam 11 bölge ve 11 il istatistik müdürlüğü ile 1 mahalli muhabirlik olarak yapılanmıştır. Bölge İstatistik Müdürlükleri, Adana, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun ve Trabzon’da; İl İstatistik Müdürlükleri, Denizli, Edirne, Gaziantep, İçel, Kars, Kocaeli, Konya, Malatya, Muğla, Ordu ve Zonguldak’ta; Mahalli Muhabirlik Van’da kurulmuştur. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün kuruluş ve görevleri, 8 Haziran 1984 tarihli, 219 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden düzenlenmiştir. Buna göre taşra teşkilatında yer alan 11 İl İstatistik Müdürlüğü Bölge Müdürlüğü haline getirilmiş ve Bölge Müdürlüğü sayısı 22’ye yükselmiştir. Ayrıca, Van’daki Mahalli Muhabirlik, Şube Müdürlüğü düzeyine çıkarılmıştır. Sürekli değişen ihtiyaçlar paralelinde 1989, 1990 ve 2003 tarihlerinde çıkarılan kanun veya kanun hükmünde kararnameler ile kurumun yapısında ve görevlerinde değişiklikler yapılmıştır. 8 “Devlet İstatistik Enstitüsünde 50 Yıl 1926-1976”, DİE, Ankara, 1976 9 Avrupa Birliği Adaylığı ve Uyum Çalışmaları Ülkemizin AB’ne adaylığının 1999 yılında ilan edilmesiyle, TÜİK, AB İstatistik Sistemi’ne uyumu, önemli hedeflerinden biri olarak kabul etmiş ve bu hedef doğrultusunda önemli çalışmalara imza atmıştır. AB katılım öncesi yardımlardan faydalanarak yürüttüğü “Türk İstatistik Sisteminin Geliştirilmesi Programı” ile AB’ye uyum konusunda önemli ilerlemeler sağlamış aynı zamanda modern bir istatistik kurumu olma yolunda önemli adımlar atmıştır. Program kapsamında, yalnızca TÜİK değil, Türk İstatistik Sistemi’nde yer alan diğer kurum ve kuruluşlarımız da AB yardımlarından faydalandırılmış ve AB standartlarına uyumlu veriler üretme yolunda önemli mesafeler katetmişlerdir. Türk İstatistik Sistemi’nin Avrupa İstatistik Sistemi ile uyumlaştırılması ve TÜİK’in kurumsal kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla AB hibe projelerinden toplam 30,5 milyon € bütçe ayrılmıştır. Bu kapsamda günümüze kadar toplam 2.481 faaliyet gerçekleştirilmiş olup bu faaliyetlere TÜİK’ten ve veri üreten diğer kurumlardan toplam 8.838 kişi katılım sağlamıştır. Ayrıca bu projeler kapsamında yerli ve yabancı uzmanlardan değişik istatistik konularında 11.195 adam/gün danışmanlık hizmeti sağlanmıştır. İstatistiklerimizin AB ile uyumlu hale getirilmesi sürecinde çeşitli yapısal reformlar gündeme gelmiştir. Bu reformların ilk yansıması, yeni üretilecek istatistiklerin yanı sıra, bunların yeni bir istatistiki bölge sınıflaması esasına göre hazırlanması şeklinde olmuştur. Bu çerçevede, başta Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve DİE olmak üzere konu ile ilgili kurumların üst düzey yetkililerinin katılımıyla, yeni bir İstatistiki Bölge Sınıflaması önerisi hazırlanmıştır. O tarihe kadar yürütülen tüm araştırmalar ve üretilen istatistikler il veya 7 coğrafi bölge bazında yapıldığından mevcut teşkilat yapısında bir değişiklik yapmak gereği doğmamıştı. Ancak AB’ye uyum çalışmaları ve yeni üretilmesi gereken istatistikler, konunun tekrar ele alınmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu amaçla tüm iller bulundukları Düzey-2 içindeki iller ile karşılaştırmalı olarak incelenmiş, illerin mevcut iş yükleri, yeni tasarlanan araştırmalar ile gelen ilave yük, aynı bölgedeki diğer illere uzaklıkları, işyeri sayıları gibi parametreler göz önüne alınarak puanlamaya tabi tutulmuştur. Bu puanlama neticesinde, Enstitü’nün görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirebileceği ve her Düzey-2 grubunda bir bölge müdürlüğü olacak şekilde bir karar süreci benimsenmiştir. Çalışmalar neticesinde ülke çapında İstatistiki Bölge Birimleri 10 Sınıflandırması 2002/4720 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tanımlanmış, bu kararın ardından Enstitü’nün yeni bölge teşkilatı yapısı 26 Bölge Müdürlüğü olacak şekilde, 26/09/2003 tarih ve 2003/6198 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin adaylık sürecinde kaydettiği ilerlemeler, yeni İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasına göre üretilen istatistik göstergelerle izlenmeye başlanmıştır. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin başlaması ile gerek AB istatistik sistemine uyum ihtiyacı, gerekse mevcut yasal düzenlemelerin ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalması nedeniyle Kurum yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bu süreçte atılan en önemli adım hiç şüphesiz 18 Kasım 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türkiye İstatistik Kanunu’dur. Türkiye İstatistik Kanunu ve TÜİK Birçok yeniliği beraberinde getiren Kanun ile planlı istatistik üretim süreci başlamış, TÜİK’in faaliyetleri, istatistik üretimi ve Türk İstatistik Sisteminin koordinasyonu olarak iki açıdan ele alınmıştır. Türkiye İstatistik Kanunu, sadece TÜİK’in kuruluş kanunu olmayıp, ülkemizin istatistik sistemi için bir çerçeve kanun özelliği taşımaktadır. Kanun; Resmi İstatistik Programı (RİP), İstatistik Konseyi, TÜİK’in organizasyon yapısı, idari kayıtlara erişim, idari kayıt sistemlerinin oluşturulması, kalite kontrol sistemi, istatistiki gizlilik, mikro verilere erişim, resmi istatistik üretim sürecinde ceza ve koruma önlemleri gibi önemli konularda düzenlemeler getirmiştir. Bu yeni yasal düzenleme, istatistik sistemimizi baştan sona yenilemiş, sistemde yer alan tüm kurumların istatistik üretim sürecindeki yerini tanımlamıştır. İstatistik üretiminin tek bir merkezden koordinasyonu ile Türk İstatistik Sisteminde yer alan tüm kurum ve kuruluşların kaliteli, güncel, güvenilir, tarafsız ve uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmesi amaçlanmış ve mükerrer veri üretimine son verilmiştir. Bu kapsamda, TÜİK’in gerek uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretme, gerekse ulusal istatistik sistemi içindeki koordinasyonu sağlama konusunda görev ve sorumlulukları artmış ve köklü bir yeniden yapılanma süreci başlatılmıştır. Türk İstatistik Sisteminin ana aktörü TÜİK olup Resmi İstatistik Programında toplam 65 kurum/kuruluş yer almaktadır. 11 Türkiye İstatistik Kanunu, Türk İstatistik Sistemi için getirmiş olduğu önemli düzenlemelere ilave olarak, ulusal düzeyde resmi istatistikler konusunda temel kalite ilkelerini de içeren Resmi İstatistik Programı’nın hazırlanmasını ve istatistik üretiminin bu program çerçevesinde yapılmasını hükme bağlamıştır. Resmi İstatistik Programı, resmi istatistiklerin üretimine ve yayımına ilişkin temel ilke ve standartlar ile bu istatistiklerin üretiminden sorumlu olan kurum ve kuruluşları belirlemek, ulusal ve uluslararası düzeyde ihtiyaç duyulan alanlarda güncel, güvenilir, zamanlı, şeffaf ve tarafsız veri üretilmesini sağlamak amacıyla beşer yıllık dönemler için hazırlanmaktadır. Program tüm sistemin temel koordinasyon aracı olarak işlev görmekte ve başarıyla uygulanmaktadır. Güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını oluşturmak, ülkemizin bugünü ve geleceği için önem arz etmektedir. Bu nedenle sadece TÜİK tarafından üretilen istatistiklerin çeşitlendirilmesi ve kalitesinin arttırılmasının yeterli olmayıp, RİP kapsamında üretilen bütün istatistiklerin de iyileştirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Bu çerçevede, İkinci Resmi İstatistik Programı (2012-2016) döneminde, kalite olgusuna daha fazla önem verilmiş, resmi istatistik üretiminde idari kayıt sistemlerinin geliştirilmesi, idari kayıtların istatistik üretim sürecine daha fazla dahil edilebilmesi ve idari kayıt sistemlerinin birbiriyle entegrasyonunun sağlanması için çalışmalara başlanmıştır. Bu kapsamda ülkemizdeki istatistik altyapısını izlemek ve değerlendirmek, kurum/kuruluşlardaki kayıtların RİP ilkelerine uygunluğunun belirlenmesi amacıyla 2012 ve 2013 yıllarında “Kurum/Kuruluşlarda Veri Değerlendirme Çalışması” yapılmıştır. Bu çalışma ile RİP kapsamındaki kurum/kuruluşlar tarafından üretilen istatistiklerin mevcut durum analizi çalışması yürütülmüştür. Çalışmada söz konusu kurum/kuruluşlarca yürütülen araştırmalar ve tutulan idari kayıtlar tespit edilmiş, tutulan bu idari kayıtlar tanım ve standartlara uygunluk bakımından değerlendirilmiştir. İstatistik üretim sürecinde kullanılmayan, ancak üzerinde çalışılarak istatistik üretim sürecine dahil edilebilecek idari kayıtlar da yine bu çalışma ile tespit edilmiştir. Bu şekilde kurumlardaki idari kayıt envanterinin oluşturulmasının yanı sıra, gerek idari kayıt gerekse araştırmalar yoluyla üretilen verilerin üretim süreci ve elde edilen sonuçların uluslararası standartlara uygunluğu araştırılmış, kurumların istatistiksel kapasitelerine ilişkin bilgiler derlenmiştir. Ayrıca TÜİK, Türkiye İstatistik Sisteminde üretilen istatistiklerin kalitesinin arttırılması için üretilen resmi istatistiklerin ulusal kalite standartlarını belirlemiş ve resmi istatistiklerin kalitesini bu standartlara göre değerlendirmeye başlamıştır. Yapılan değerlendirmeler 12 neticesinde belirli kalite standartlarını sağlayan resmi istatistikler kalite logosu ile etiketlenmektedir. Türkiye İstatistik Kanununu ile kurumsal kapasitenin geliştirilmesi için önemli adımlar atılmıştır. Kanun ile birlikte büyük kısmı bölge müdürlüklerinde çalışmak üzere Kurumda yaklaşık 400 adet uzman yardımcısı istihdam edilmiş, bölgelerdeki teknik yeterlilik düzeyi önemli ölçüde arttırılmıştır. Kuruma verilen ulusal Bölge Müdürlükleri görev alanına giren bölgede, Kanunla düzeydeki sayım ve araştırmaların verilerini toplamak, değerlendirmek, kalite kontrolünü yapmak, analiz etmek ve Kurum Başkanlığına aktarmak; bölgesel istatistiklerin alt yapısını oluşturmak ve üretmek; bölgesel kullanıcılardan gelen veri/bilgi taleplerini karşılamak ve bölgesel düzeydeki tüm istatistik faaliyetlerin yürütülebilmesi için yerel birimlerle koordinasyonu sağlamakla görevlidirler. Öte yandan 2012 yılında Kurumun merkez ve taşra teşkilatı organizasyon yapısında önemli değişiklikler yapılmıştır. Ulusal ve uluslar arası platformda gerçekleşen yeni gelişmeler ve değişen çalışma koşulları ile kurumsal hedeflere ulaşmayı sağlayacak insan kaynaklarının verimliğini, iş süreçlerinin etkinliğini sağlamak üzere organizasyon yapısının yeniden düzenlenmesine ihtiyaç doğmuştur. Bu doğrultuda, mevcut çalışmalar için yeni yöntemlerin uygulanmaya başlanmasına imkân vermek ve yapılacak çalışmaların etkinliğini sağlamak amacıyla, ana hizmet birimlerinin iş yükü ve personel sayısı uzmanlık gerektiren işlerin yönetilmesine imkan verecek şekilde düzenlenmiştir. Uzmanlık alan çalışması yatay yapılanma ihtiyacını getirmiş, yöneticilerle teknik personelin ortak ve beraber çalışmasını temin etmek amacıyla merkezde ana hizmet görevini yürüten Daire Başkanlıklarının sayısı 11’den 16’ya çıkarılmıştır. İstatistik üretimi, planlı bir çalışmayı gerektiren kapsamlı bir süreçtir. İhtiyaç belirleme ile başlar ve ürünlerin son kullanıcının eline geçene kadar olan süreçler bütününden oluşur. Süreç yönetiminin etkin bir şekilde uygulamaya geçirilebilmesi için kurum örgüt yapısının; o İstatistiki iş süreçlerine uygun olarak yapılandırılmasına, o Görev çakışması ve tekrarın olmamasına, o Üretimin her aşamasında birimlerarası işbirliğinin temel olmasına, o Süreç bazlı ve hiyerarşinin en az düzeyde olmasına, o Yönetilebilir ölçekte olmasına, 13 o Uzmanlığa dayalı çalışmaya imkan vermesine, o Uluslararası platformda yürütülen çalışmalara paralel olmasına dikkat edilmiştir. Bölge Müdürlüklerinde ise alt birimlerinde görülen heterojenlik, aynı alan çalışmasının farklı takımların sorumluluğunda olması ve bazı takımların yönetilemeyecek düzeyde personel sayılarının artması nedeniyle, 2012 yılı başında alınan bir kararla bölge müdürlükleri alt birimlerinin yeniden yapılandırılması ve görev tanımlarının oluşturulması çalışmasına başlanılmıştır. Çalışma neticesinde bölge müdürlükleri için 4 ayrı yapı geliştirilmiştir. İstanbul Bölge Müdürlüğünün özel koşulları, yürüttüğü araştırmaların kompozisyonu ve toplam iş yükünün yüksek olması nedeniyle ayrı yapılandırılmasına karar verilmiştir. Merkez ve taşra teşkilatlarındaki yapılanmadan sonra gerek merkez gerekse taşra teşkilatında bulunan birim ve personel için görev tanımları oluşturularak rehber haline getirilmiştir. Veri Toplama Alanındaki Gelişmeler Kurum tarihinde derlenen verilerin bilgi haline getirilmesi sürecinde kullanılan metotlarda teknolojinin gelişimine paralel olarak büyük ilerleme kaydedilmiştir. Konuların daha sınırlı ve örnek birim sayısının çok daha az olduğu Kurumun ilk yıllarında, soru kağıtlarının tasnifi anket veya sayımı hazırlayan birimler tarafından elle yapılmaktaydı. Zamanla yoğun emek gerektiren ve çok uzun süren bu iş için Kurum bünyesinde bir Tasnif Şubesi oluşturuldu. Tasnif şubesinde soru kağıtlarındaki bilgilerin kodlanarak delgi makinelerinde delikli kartlara geçirilmesi işlemi yapılmaktaydı. Soru kağıtlarındaki bilgiler kodlarla gösterir şekilde kartlara aktarıldıktan sonra ayırma (sort) makineleri ile bu veriler tablolar halinde sunulmaya başlanmıştır 9. Zamanla Tasnif Şubesi büyümüş ve hafızasında 4000 karakter tutabilen ve bu işlemleri karta yazılan programlarla yapabilen bilgisayarlara sahip olmuştur. 9 “Devlet İstatistik Enstitüsünde 50 Yıl 1926-1976”, DİE, Ankara, 1976 14 1935 Nüfus Sayımı Tasnif Manipulasyon Servisi Ülkemiz planlama devresine girdikten sonra daha fazla konuda ve daha zamanlı istatistiklere olan ihtiyaç da artmış ve mevcut bilgisayar ve onun yan üniteleri olan sort ve toplama makineleri ile ihtiyaç karşılanamaz hale gelmiştir. Tasnif Şubesinin o günkü ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde yeni bilgisayarla ve teknik personelle takviye edilmesi ve organize edilmesi ile 1970’li yıllarda günümüz Bilgi İşlem Merkezinin temeli atılmıştır. Bilgi İşlem Merkezi kartlı sistemden doğrudan manyetik teyplere bilgi kaydederek daha süratli bilgi işleme ve daha iyi bilgi saklama olanaklarına sahip oldu. Bilgi İşlem Merkezinde Teypli Sistem (TOS), Diskli Sistem (DOS) bir arada yürütülmekte, hafızasında 65.000 karakteri tutabilen UNIVAC 9400 model bilgisayar ile çalışılmaktaydı. Bu bilgisayar Türkiye’de ilk olarak DİE’de kullanılmış olup toplam 65.000 Byte belleğe sahipti. Söz konusu bilgisayarla dağılımlar, regresyon, korelasyon analizleri, ki-kare testleri yapılabilmekteydi. 15 UNIVAC 9400 sisteminden bir görünüş Manyetik bantlar arşivi Gelişen teknolojiye paralel olarak veri toplama ve işleme araçlarında da önemli gelişmeler kaydedilmiş, buna bağlı olarak çalışma şekli ve yapısı değişim göstermiştir. Kurum, uzun süre geleneksel yöntem olarak adlandırılan, soru kağıdının anketör tarafından alanda kağıt ortamında doldurulması (Paper Assisted Personel Interview-PAPI) veya soru kağıdının 16 postalanması yoluyla cevap verici tarafından bağımsız doldurulması (Self Administered Questionnaire-SAQ) tekniklerini kullanmaktayken ilk kez 1994 yılında bilgisayar destekli yüzyüze görüşme yoluyla veri toplama tekniği (CAPI), Hanehalkı İşgücü Anketi (HİA)’nde denenmiştir. Nisan 1995 tarihinden itibaren HİA’nın alan uygulamasında bilgisayar kullanımına kademeli olarak başlanmış, Ekim 1997 tarihinden itibaren ise HİA’da alan uygulamasının tamamı dizüstü bilgisayarlar kullanılarak gerçekleştirilmeye başlanmıştır 10. İlk kez otomatik kodlama ve veri giriş sonrası kodlama konularında 1997 Genel Nüfus Tespiti çalışması ile tecrübe edinilmiştir. 1997 Genel Nüfus Tespiti çalışmasının bilgi işlem çalışmalarında kullanılmak üzere aynı yıl içinde yüksek kapasiteli bir Optik Veri Giriş Sistemi kurulmuştur. Optik Veri Tanıma (Optical Character Recognition- OCR) teknolojisi, soru formlarındaki işaret, basılı rakam ve alfabetik karakterlerin hatta el yazısı karakterlerinin otomatik olarak tanınması ve otomatik olarak veri girişinin yapılmasına olanak tanımıştır. Dünyada gelişen bilgisayar ve internet teknolojisi yakından takip edilmiş ve Kurum bilişim hizmetlerinde, kişisel ve mobil bilgisayarları, sunucu sistemlerini gerek merkez gerekse bölge teşkilatı bilişim süreçlerinde etkin olarak kullanmaya başlamıştır. Merkez ve taşra birimlerinin iletişimi en son teknolojiler kullanılarak güçlendirilmiştir. İnternet uygulamaları ve yazılım geliştirme alanında teknolojik yenilikleri yakalama konusunda gerekli donanıma sahip personelin yetiştirilmesi sağlanmıştır. Geliştirilen web uygulamaları ile verinin ilgili bölge müdürlüğü veya dış kullanıcılar tarafından girişinin yapılması ile veri toplama sürecinin kısaltılması ve beraberinde veri yayımlamada zamanlılığın iyileştirilmesi yönünde önemli mesafeler kaydedilmiştir. Üretilen istatistiki verilerin, etkin ve hızlı sunumuna ilişkin olarak, internet sayfası içeriği geliştirilmiş, istenen verilerin dinamik olarak veri tabanlarından karşılanması sağlanmıştır. Bugün TÜİK, zaman içerisinde farklılaşma gösteren kullanıcı taleplerini de değerlendirerek paydaşlarına kaliteli ve etkin hizmetler sunan, verilerin derlenmesinden dağıtılmasına kadar geçen tüm süreçlerde bilgi teknolojilerini etkin kılarak, uluslararası standartlarda istatistik üreten bir kurum haline gelmiştir. Veri toplama çalışmalarını uluslararası standartlara uygun hale getirmek amacıyla, bir araştırmaya özgü soru içeriği, iş akış ve kurallarına bağlı olmaksızın, jenerik bir veri toplama, işleme, analiz ve dağıtım platformu olan Harzemli Projesi gerçekleştirilmiştir. Uluslararası 10 “75. Yılında Devlet İstatistik Enstitüsü 1926-2001”, DİE, Ankara, 2001 17 düzeyde kabul görmüş Jenerik İstatistiksel İş Süreçlerine (GSBPM) uygun bilişim altyapısını gerçekleştirmek üzere Kurum personeli tarafından geliştirilen, veri girişin yanısıra verilerin eşanlı analizine de imkan tanıyan Harzemli yazılımı ile, kullanılan veri giriş platformlarının standardizasyonu anlamında çok önemli bir gelişme kaydedilmiş, yazılımın jenerik yapısı sayesinde araştırmalarda kullanılan ortak değişkenlerin tanım ve sınıflama farklılıkları gibi sorunlar ortadan kaldırılmıştır. Kurum veri toplama uygulamalarını modernize ederek internet aracılığıyla bilgi toplama dönemine geçmiştir. Bu kapsamda, 2014 yılından itibaren işyerleri ile yapılan araştırmalar, tümüyle internet üzerinden geliştirilen uygulamalarla yürütülmektedir. Bu uygulamalar “Harzemli web uygulaması” ile “muhasebe yazılımlarına entegre istatistik modülü, e-VT” olmak üzere iki farklı vasıta ile gerçekleştirilmektedir. Harzemli yazılımı ile araştırma kapsamında bulunan işyerleri, kendilerine verilen şifreler ile bilgilerini internet üzerinden doğrudan raporlayabilmektedir. e-VT uygulaması ile işyerlerinden derlenen mali bilgiler ile istihdam, çalışanlara yapılan ödemeler gibi muhasebe sisteminde kayıtlı bilgiler otomatik olarak derlenmektedir. Almanya, İsveç gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılan bu sistemde işyerlerinin kullanmakta oldukları muhasebe programlarını geliştiren yazılım firmalarına TÜİK tarafından teknik rehber hazırlanmış ve muhasebe yazılım firmaları bu teknik rehberi kullanarak TÜİK’in soru formlarını kendi muhasebe programlarına entegre etmişlerdir. Araştırma kapsamında bulunan işyerleri kendi programlarını kullanarak doğrudan internet vasıtasıyla bilgilerini zahmetsiz bir şekilde Kurumumuza gönderebilmektedirler. Veri toplama yöntemlerindeki değişikliklerin temel amaçları arasında; veri kalitesinin artırılması, istatistiki birimlerin üzerindeki cevaplayıcı yükünün, veri toplama süresinin ve maliyetinin azaltılması başta gelmektedir. Geliştirilen bu programlar sayesinde soru formları için kağıt basımı, işyerlerine ulaştırma maliyeti, veri girişinde yaşanan zaman kaybı gibi pek çok sorun ortadan kalkmış ve araştırmalarımızın zamanlılığında önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Ayrıca Kurum verilerin zamanlılığının sağlanması amacıyla etkin bir planlama, izleme ve raporlama aracı olan Üretim Süreci Takvimi’ni kullanmaktadır. Araştırmaların tasarımından haber bülteni yayınına kadar olan tüm iş adımlarının Jenerik İstatistiksel İş Süreçlerine uygun 18 olarak yapılandırıldığı ve her bir adımın takvimlendirildiği çalışma ile her yıl bir sonraki yıl yapılacak olan tüm araştırmalar planlanmakta ve günlük olarak takip edilmektedir 11. Gelişen teknoloji ile birlikte veri dağıtım süreçlerinde de önemli ilerlemeler katedilmiştir. İlk kuruluş yıllarından itibaren çeşitli konu ve periottaki yayımların sunumu kağıt ortamında yapılmaktayken zamanla bu tür verinin hazırlanmasının uzun zaman alması, güncelliğini kısa süre içinde kaybetmesi, kolay erişilebilir olmaması, maliyetinin yüksek olması ve çevreye olan olumsuz etkileri de göz önüne alınarak, 2015 yılından itibaren basılı yayın üretimine son verilmiştir. Bilgi sunum hizmetlerinde yaşanan hızlı değişim, teknolojik gelişmeler ve kullanıcı alışkanlıklarında ortaya çıkan değişiklikler dikkate alındığında, kullanıcıların güncel, çeşitli ve analiz edilebilir veriye kolay ve anlık erişim sağlayabilmesi için Kurum web sayfası yenilenmiştir. Kullanıcı profillerine göre çeşitlenen ihtiyaçlar doğrultusunda web sayfası basitten derine katmanlı bir yapıya kavuşturulmuştur. En çok kullanılan veriler için temel istatistik tabloları ve haber bültenleri, basın mensuplarına yönelik basın odası haberleri, araştırmacılar için analiz edilebilir çıktılar sağlayan sorgulanabilir Merkezi Dağıtım Sistemi (MEDAS) veri tabanları yapılandırılmıştır. Gelecekte TÜİK Gelişen teknoloji ve çeşitlenen ihtiyaçlar doğrultusunda TÜİK’in gerek uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretme, gerekse ulusal istatistik sistemi içindeki koordinasyonu sağlama konusunda görev ve sorumlulukları her geçen gün artmaktadır. Bu bağlamda, ülkemiz verilerinin en iyi şekilde karar süreçlerine katkı sağlayabilmesi için bütünleşik ve tutarlı bir Türk İstatistik Sisteminin yapılandırılması gerekmektedir. Gelecekte TÜİK’in Türk İstatistik Sistemi’ni koordinasyon rolü daha güçlenerek devam edecek, RİP kapsamındaki kurumlar arasında istatistiki bilginin paylaşılması ve ortak bir kanaldan sunulması, ortak veri tabanları ile verilerin karşılaştırılabilirliğinin, tutarlılığının sağlanması ve veri kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar hız kazanacaktır. Tüm istatistikleri entegre edebilmek amacıyla veri standardizasyonunun, metaveri standartlarının sağlanması yönündeki çalışmaların artarak devam etmesi öngörülmektedir. Yardımcı M., “Production Process Calendar As a Management Tool In Statistical Production”, Workshop on Statistical Data Collection: Riding the Wave of the Data Deluge,Washington D.C., USA, 29 April - 1 May 2015 11 19 Günümüzde farklı konularda daha zamanlı istatistiklere olan ihtiyacın giderek artması ve maliyet etkinliğinin ön plana çıkması gibi hususlar nedeniyle giderek istatistiksel veri kaynaklarının en önemlisi haline gelen idari kayıtların tek bir sistemden kullanımını sağlamak ve istatistik altyapısını güçlendirmek amacıyla kurumlara; istatistik sınıflamaların kullanılması, idari kayıt sisteminin standartlarının oluşturulması, kullanılabilirliğinin sağlanması ve idari kayıtların geliştirilmesi yönünde başlatılan Ulusal Kayıt Sistemleri Standardı çalışması yoğunlaşarak devam edecektir. Bilgi toplumunda teknolojinin ilerlemesi ile birlikte veri toplama, saklama ve analiz teknikleri de hızla ilerlemektedir. Özellikle son yıllarda internetin gelişmesi, sosyal medya paylaşımlarının artması ve değişik diğer kaynakların açık hale gelmesi ile oluşan ve yapısal olmayan veri yığınları olarak tabir edilen büyük veri (big data), başta özel sektör olmak üzere akademisyenlerin ve istatistik kurumlarının gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Doğru analiz metotları ile yorumlandığında önemli stratejik bilgiler edinmeye imkan sağlayabilen büyük verinin kullanımı, küreselleşme ile birlikte artan rekabet ortamında daha da önemli hale gelmiştir. Bu anlamda uluslararası alanda da istatistik kurumlarınca büyük verinin veri üretiminde kullanılabilmesi yönünde araştırmalar devam etmektedir. İstatistik kurumlarının takip ettiği bir diğer önemli teknoloji ise makinelerin birbirleri arasında bir insana gerek kalmadan haberleşmeleri ve bu haberleşme esnasında alınan verilerin depolanarak belli bir algoritma çerçevesinde raporlanabilmesine imkan sağlayan Machine to Machine (M2M) teknolojisidir. TÜİK bu veri devrimini yakalamak için ilk adımı e-VT projesi ile atmış olup ileride kurulacak sistemlerde insan unsurunun tamamen aradan çıkarılması ve üretilecek istatistiklerin büyük çoğunluğunun bu teknoloji ile toplanması hedeflenmektedir. Veri üretiminde ve veri sunumunda istatistik ofisleri ile özel sektörün stratejik ortaklığı da uluslararası alanda öne çıkan bir başka konudur. Bu anlamda istatistik ofisleri bilgi sektöründeki organizasyonlarla veri toplama, dağıtım ve sunum teknolojilerindeki gelişmelerin entegrasyonu yanı sıra özel sektörde yetkin firmalarca üretilen istatistiklerin resmi istatistik olarak kabul edilmesi konularında işbirliği yapması konuları tartışılmaktadır. Bunun için özel sektördeki veri üreticilerinin akreditasyonu, istihdam edilen anketörlerin mesleki yeterliliğinin sağlanması gibi istatistik ofislerinin özel sektörde düzenleme ve denetleme kimliğinin ön plana çıkması öngörülmektedir. Bu alanda TÜİK, gerek kamu gerekse özel sektörde yürütülen çalışmalarda derlenecek verilerin kalitesi ve elde edilecek 20 sonuçların güvenilirliğini sağlayabilmek üzere, anketör olarak görevlendirilecek kişilerin veri toplama konusunda eğitim almış ve nitelik kazandırılmış adaylar arasından seçilmesine yönelik olarak Anketör Meslek Standardı ve Anketör Ulusal Yeterliliğini Türk İstatistik Derneği ve Türkiye Araştırmacılar Derneği ile işbirliği içinde hazırlamıştır. Bugün TÜİK, ulusal alanda gerçekleştirdiği çalışmaların yanı sıra uluslararası alanda da önemli faaliyetlerde bulunmaktadır. TÜİK, kendisinden istifade edilen, eğitim programları düzenleyen, ihtiyacı olan ülkeler için gerekli teknik yardımları sağlayan bir kurum olarak çeşitli projelere katılmakta olup, gelişmekte olan birçok ülke ile işbirliği protokolleri imzalamakta, istatistik üretiminde bölgesinde önemli faaliyetlerde bulunmakta, uluslararası kuruluşlar tarafından bölgesel projelerde lider ülke olarak seçilmektedir. Özellikle Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin istatistik ofislerine yönelik danışmanlık faaliyetleri kapsamında resmi istatistiklerin hemen her alanında teknik destek verilmektedir. Gerek kendi çalışmalarımızda kaydettiğimiz başarı, gerekse uluslararası alanda gösterdiğimiz işbirliği ve katkılar nedeni ile TÜİK, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu (UNECE) bölgesindeki uluslararası istatistik faaliyetlerinin koordinasyonu için temel platform olan Avrupa İstatistikçiler Konferansı (CES) Yönetim Kurulu üyeliğine ile İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) İstatistik ve İstatistik Politikası Komitesi (CSSP) Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir. Bugün olduğu gibi gelecekte de TÜİK’in uluslararası alanda aktif tutumumun devam etmesi hedeflenmektedir. Bilim, teknoloji ve iletişim çağı olarak nitelenen çağımızda, ekonomik kararların etkinliği, toplumsal sorunların çözümü, çok sağlıklı ve güçlü bir istatistik altyapısını gerektirmektedir. Bu bakımdan TÜİK’in misyonu ve yürüttüğü faaliyetler, zaman içerisinde giderek genişlemekte ve daha da önem kazanmaktadır. Ülkemizin resmi istatistiklerinin üreticisi ve koordinatörü olan TÜİK, "Ulusal ve uluslararası kullanıcıların ihtiyaç ve önceliklerini dikkate alarak, kaliteli, güncel, güvenilir, tutarlı, tarafsız, uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretmek, kullanıma sunmak ve resmi istatistik üretim sürecinde yer alan kurumlar arasında eşgüdümü sağlamak" misyonu ile hareket etmektedir. 21 Ülkemizin en köklü kurumlarından biri olmasını geçmişten günümüze çalışanlarına, yöneticilerine ve hizmet politikalarına borçlu olan TÜİK, "Uluslararası standartlarda, kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak" vizyonu ile bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üstlendiği görevleri, ulusal ve uluslararası saygın bir kurum olarak en iyi şekilde yerine getirmeye devam edecektir. 22