Modernize Gümrük Kodu ile Birlik Gümrük Kodu`nun getirdiği en

advertisement
Atilla ŞAHİN
Gümrük Müşaviri
(E.Gümrük Müdürü)
(AGMD Önceki Başkanı)
ARZ ZİNCİRİNİN GÜVENLİĞİ, MERKEZİ GÜMRÜKLEME METODU VE
GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİNİN ÖNEMİ
1992 yılında Avrupa Birliğinde uygulamaya başlanılan Topluluk Gümrük Kodu, kağıt
belgeler kullanılarak işlem yapılması esasına dayanmaktadır.
Mevcut işlem ve kuralları basitleştirerek günümüz koşullarına uyarlamak ve elektronik
ortamda işlem yapılabilmesinin önünü açmak amacıyla 2005 yılında Avrupa
Komisyonu tarafından mevcut Topluluk Gümrük Kodunu baştan aşağıya değiştiren
“Modernize Gümrük Kodu” çalışmaları başlatılmış ve 2008 yılında anılan Kod kabul
edilerek yayımlanmıştır.
Modernize Gümrük Kod’unun esas itibariyle üç amacı bulunmaktadır.
1. Teröre karşı emniyet güvenlik önlemleri,
2. Gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi,
3. Gümrük işlemlerinin bilgisayarlaştırılması
Ancak Lizbon Anlaşması hükümleri gereği 20 Şubat 2012 tarihinde Avrupa
Komisyonu tarafından “Birlik Gümrük Kodu” (Union Customs Code-UCC) taslağı
hazırlanarak, 9 Ekim 2013 tarihinde Avrupa Birliğince kabul edilmiş ve “952/2013
sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Tüzüğü” olarak AB Resmi Gazetesinde
yayımlanmıştır.
Birlik Gümrük Kodu ile elektronik gümrük sistemlerinin ve tekniklerinin uygulanması
için en geç 31 Aralık 2020 tarihini belirlemiş olup söz konusu sistemlerin anılan
tarihte AB düzeyinde hazır olması ve tüm AB üyesi ülkelerde uygulamaya başlaması
gerekmektedir.
Birlik Gümrük Kodu, 2020 yılının sonuna kadar kademeli olarak kağıtsız bir gümrük
ortamına geçilmesini öngörmektedir.
Modernize Gümrük Kodu ile Birlik Gümrük Kodu’nun
getirdiği en önemli yenilikler
-
-
Üye ülke gümrük idareleri ve diğer yetkili/ilgili kurumlar arasında elektronik veri
değişimi sağlanacaktır.
Yetkili operatörlerin eşyalarını “Merkezi Gümrükleme Metodu” ile elektronik
olarak gümrük idarelerine beyan yapabilmeleri ve gümrük vergilerini yerleşik
oldukları yer gümrük idarelerinde ödeyebilmeleri imkanı sağlanmaktadır.
Tek pencere sistemi alt yapısı oluşturularak eşyanın kontrolünün tek
merkezden elektronik olarak yapılması sağlanmaktadır.
-
Gümrük rejimlerinin yeniden belirlenmektedir.
Merkezi Gümrükleme Metodu
Türkiye’nin tercihli ticaret politikası, esas olarak Avrupa Birliği ile 1 Ocak 1996 tarihi
itibariyle yürürlüğe giren Gümrük Birliği’ni tesis eden 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi
Kararı’nın bir gerekliliği olarak ortaya çıkmıştır. 1/95 sayılı Karar ile, gümrük vergileri
ile ilgili düzenlemelerin yanı sıra, Avrupa Birliğinin gümrüğe ilişkin kanun, yönetmelik
ve tasarruflarına da uyum sağlanması öngörülmüştür.
Bu çerçevede 27.10.1999 tarihinde kabul edilerek 04.02.2000 tarihinde yürürlüğe
giren Gümrük Kanunu ile AB nin 2913/92 sayılı Konsey Tüzüğü ile tesis edilen
Topluluk Gümrük Kodunda belirlenen konularda büyük oranda uyum sağlanmıştır.
Bilindiği üzere Modernize Gümrük Kodu, Dünya Gümrük Örgütü Safe Standartlar
Çerçevesi ile Gümrük İşlemlerinin Basitleştirilmesi ve Kolaylaştırılmasına İlişkin
Revize Kyoto Sözleşmesine uyumlu olarak; üye ülkeler arasında elektronik veri
değişim sistemi, merkezi gümrüklemne metodu, tek pencere sistemi, özel rejimler,
yetkilendirilmiş ekonomik operatör(AEO) gibi bir çok kavram yeniden belirlenmiştir.
Modernize Gümrük Kodu’nu değiştirmeyi ve Topluluk Gümrük Kodu’nu kaldırmayı
hedefleyen “Birlik Gümrük Kodu (Union Customs Code-UCC) “
nun yürürlüğe
girmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda ülkemizde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ca
Birlik Gümrük Kodu ile uyumlu bir “Gümrük Kanunu Tasarısı Taslağı” hazırlamış
bulunmaktadır. Bu tasarı taslağının “Merkezi Gümrükleme” başlıklı 135 inci
maddesinde;
Gümrük idarelerince, yetkilendirilmiş ekonomik operatör(AEO) statüsü tanınan
kişilerin başvurusu üzerine, gümrük beyannamesini eşyanın sunulduğu gümrük
idaresi yerine bu kişinin yerleşik olduğu yer gümrük idaresine verilmesine izin
verebileceği belirtilmektedir.
Gümrük beyannamesinin verildiği gümrük idaresi;
 Eşyanın ilgili gümrük rejimine tabi tutulmasına ilişkin işlemleri denetler.
 Beyannameyi ve destekleyici belgeleri kontrol edebilir, ilave bilgi ve belge
isteyebilir.
 Muayene ve kontrol işlemini eşyanın sunulduğu gümrük idaresinden isteyebilir.
 İlgili ithalat ya da ihracat vergilerinin tahsili işlemleri yürütür.
Gümrük beyannamesinin verildiği gümrük idaresi;
 Gümrük beyanının doğruluğuna ilişkin yaptığı kontrollerin sonucunu,
 Eşyanın sunulduğu gümrük idaresi tarafından yapılan kontrollerin ve eşyanın
Türkiye Gümrük Bölgesine girişi ya da bu bölgeden çıkışı ile ilgili kontrollerin
sonucunu,
dikkate alarak, ithalat veya ihracat vergilerinin ödenmesi veya bu yükümlülüğü
karşılayan bir teminat verilmesi koşuluyla eşyayı serbest bırakır.
Bu uygulamanın başlangıçtaTürkiye Gümrük Bölgesinde yerleşik olan yetkilendirilmiş
ekonomik operatörlerin Türk gümrük idarelerine sunacağı eşyalar için gümrükçe
onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulma işlemini bu kişilerin yerleşik
oldukları yerdeki gümrük idarelerinden yapabileceği görülmekle birlikte, Taslak
Gümrük Kanunu’nun 33 üncü maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre, gümrük
idareleri diğer ülke veya bölgelerde yerleşik yetkilendirilmiş ekonomik operatörlerinde
bu kolaylıklardan karşılılık esasına bağlı olarak yararlanmasına izin verebilmektedir.
Birlik Gümrük Kodunun 2020 yılı sonuna kadar yürlüğe gireceği gerçeğinden
hareketle, gümrük uygulamalarımızın buna paralel gereksinimleri dikkate alındığında
bu tarihten itibaren merkezi gümrükleme metodunun yalnızca ulusal sınırlar içerisinde
yerleşik AEO larla sınırlı kalmayacağı, dolayısı ile karşılıklılık esasına dayalı olarak
diğer ülkeler ve bölgelerde yerleşik AEO larında yerleşik bulundukları yerlerde Türk
gümrük idarelerine sunacağı eşya için gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma
tabi tutma yetkilerinin olacağı gerçeğinden hareketle konuyu bu bağlamda
açıklamakta fayda mülahaza edilmektedir.
“Merkezi Gümrükleme Medodu” bağlamında ulusal mevzuatımızda
yapılması gereken düzenlemeler nelerdir?
Görüleceği üzere, “merkezi gümrükleme” metodu ile yetkili operatörler, karşılıklı
tanıma anlaşmaları kapsamında tanınmak kaydiyle, eşyalarını elektronik yolla
gümrük idaresine beyan edebilecek ve gümrük vergilerini, eşyanın ithal edildiği ya da
tüketildiği ülke gümrük idaresinde değil, kendilerinin yerleşik olduğu/kayıtlı olduğu
yer gümrük idaresi nezdinde ödeyebileceklerdir.
Bu düzenlemenin Türkiye açısından uygulanabilmesi için, ithalat vergilerinin
destinasyon kuralı çerçevesinde varış yerinde/ithalinde ödenmesini düzenleyen tüm
kanun ve mevzuat hükümlerinde gerekli değişikliklerin yapılması zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır.
Konuyu iç hukukumuz açısında değerlendirdiğimizde;
Mevcut Gümrük Kanunu’nda yer alan “gümrük vergileri” tanımı, aynen taslak gümrük
kanununda da yer almakta ve bu tanım içerisinde yer alan “ithalat vergileri”
Gümrük Uzlaşma Yönetmeli EK-1 de;
 Gümrük vergisi,
 İlave gümrük vergisi,
 Tek ve maktu vergi,
 Dampinge karşı vergi,
 Sübvansiyona karşı telafi edici vergi,
 Katma değer vergisi,
 Ek mali yükümlülük,
 Toplu konut fonu,
 Tütün fonu,
 Ek fon,
 Kaynak kullanımı destekleme fonu,
Olarak sayılmıştır.
Yukarıda sayılan vergiler ile ek mali yükümlüklerden hangilerinin
merkezi
gümrükleme metodu kapsamında yetkilendirilmiş yükümlülerin yerleşik/kayıtlı olduğu
ülkede tahsil edileceğinin belirlenemesi yanında, tahsil edilen vergi ve ek mali
yükümlülüklerin ülkeler arasındaki hesap mahsuplaşması ve/veya transferi
konularında, hangi metodların uygulanacağının belirlenmesi, ayrıca yasal ve
kurumsal bazı düzenlemelerin yapılması zorunluluğu bulunmaktadır.
Diğer yandan Türkiye’de yerleşik Yetkilendirilmiş Ekonomik Operatörler(AEO)
tarafından AB ülkelerine yapılacak ihracatlarda karşılıklı tanıma anlaşmaları
kapsamında olmak kaydiyle, aynı şekilde merkezi gümrükleme metoduna uygun
olarak AB ülkelerinin ithalat vergilerinin tahsili ya da teminata bağlanmasında iç
hukukumuzda yeni düzenlemeler yapılması zorunluluğu doğmaktadır.
Türk Vergi Sistemi, Dünya Ticaret Örgütü’ne üye hemen tüm ülkelerde uygulanmakta
olan destinasyon kuralı çerçevesinde varış/ithal ülkesinde vergilendirmeyi esas
almıştır. Tüm vergi kanunlarını ve uygulama esaslarını ve idari yapılanmalarını bu
çerçeve içerisine oturtacak şekilde idari ve kurumsal yapılar oluşturulmuş
bulunmaktadır.
Avrupa Birliği ise 01.01.1993 te yürürlüğe giren KDV rejimi ile, çıkış ülkesi(orijin ülke)
kuralını benimsemiş olmakla birlikte, halihazırda varış ülkesi kuralını uygulamaktadır.
Ancak Birlik Gümrük Kodunun yürürlüğe girmesiyle birlikte çıkış ülkesi kuralının
uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Ülkemizde Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi destinasyon kuralı
çerçevesinde varış ülkesinde vergilendirilmekte,
dolayısı ile ihracatta istisna
hükümleri uygulanmaktadır.
Bu kapsamda;
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “İŞLEMLERİN TÜRKİYEDE
YAPILMASI” başlıklı 6.ıncı maddesinde; “MÜKELLEF VE VERGİ SORUMLUSU”
başlıklı 8 ve 9.uncu maddelerinde; “VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN MEYDANA
GELMESİ” başlıklı 10.uncu; “İSTİSNALAR” başılıklı 11 inci; 39.uncu maddenin 1/c
fıkrasında; 40.ıncı maddenin 4.üncü fıkrasında; 43.üncü maddenin 4.üncü fıkrasında
ve 47.inci maddelerinde değişiklikler
ve idari düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.
Aynı şekilde 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun benzeri bir çok
maddesinde değişiklik yapılması zorunluluğu doğacaktır. Bu maddelerin değişmesi
sanıldığı gibi kolay ve kısa zamanda gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir.
Ülkemizde, Birlik Gümrük Koduna uyum kapsamında hazırlanan Taslak Kanun’da,
merkezi gümrükleme metoduna yer verilmiş ancak, beyandan kaynaklı eksik ya da
yanlış vergileme halinde, bu yükümlülükten kimlerin ve ne şekilde sorumlu olacakları
ile ilgili bir hüküm bulunmadığı görülmektedir.
Diğer yandan, yetklendirilmiş ekonomik operatörler(AEO) tarafından yerleşik
olduğu/bağlı olduğu gümrük idaresinden beyan yapılan hallerde, eksik vergi tahsiline
sebebiyet verilmesi ya da dış ticaret önlemlerinin ya da ticaret politikası önlemlerinin
saptırılması hallerinde, Türkiye Gümrük Bölgesi dışında yerleşik bu firmalara ne
şekilde bir idari yaptırım uygulanacağı konusunda da herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır. Bu durumun ise, AEO’lar lehine, Türkiye Gümrük Bölgesinde
beyan yapanlar aleyhine ayrımcı bir politika uygulanacağı bu durumun ise hukuki
sorunlar yaratacağı düşünülmektedir.
Sonuç itibariyle, ulıusal gümrük mevzuatımızda merkezi gümrükleme metoduna yer
verilmesi ve uygulamaya geçilebilmesi için, özellikle KDV Kanunu’da önemli
değişikliğe gidilmesi ve bir çok idari düzenlemenin yapılması yanında, çıkış ülkesi
kuralına göre tahsil edilecek vergilerin ülkeler arasındaki hesaplanması,
mahsuplaşılması, transferi işlemleri için, bu yapıya uygun bir kliring sistemi
oluşturularak, bu sisteme uygun idari yapılanmaya gidilmesi zorunluğu doğmaktadır.
Aksi durumda, ciddi hukuki sorunlarla karşılaşılması söz konusu olacağı
düşünülmektedir.
Arz zincirinin güvenliği, gümrük işlemleri ve gümrük müşavirliği
hizmetlerinin önemi
Yeni dönem küresel gümrük uygulamaları nedeniyle bir yandan lojistik hizmetlerin
önemi artarken, diğer yandan gümrük işlemlerinin etkin ve doğru bir şekilde yapılması
da önem kazanmaktadır.
Küresel gelişmeler, bir yandan arz zincirinin güvenliğini ön plana alırken, diğer
yandan ticaretin daha kolay ve hızlı yapılabilmesini sağlayacak elektronik tekniklerin
kullanılması zorunluluğu ortaya çıkarmıştır.
Bilindiği üzere arz zincirinin konusunu sınır ötesi taşımaya konu eşyalar ve taşıtlar
oluşturmaktadır.
Bu eşyaların;
-
Uluslar arası anlaşmalar veya ulusal mevzuatlar gereği yasaklama veya
kısıtlamaya tabi eşyaların bu kurallara uyulmasının sağlanması,
Gümrük vergilerinin doğru tahsilinin sağlanması,
Menşe ve tarife sapmasının önlenmesi,
Ticaret politikası önlemlerinin gereklerinin yerine getirilmesi,
Diğer tarife dışı önlemlerin doğru uygulanmasının sağlanması,
Açısından gümrük gözetimi ve denetimine tabi tutulma zorunluluğu bulunmaktadır.
Bir yandan arz zincirinin güvenliği ortaya çıkarken diğer yandan yasal olmayan
ticaretin önlenmesine ilişkin risk analizleri tekniklerine uygun kontrollerin yapılmasının
sağlanması hedeflenirken öte yandan ticaretin daha hızlı ve kolay yapılmasını
sağlayacak düzenlemeler ve idari yapılanmalar ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda elektronik uygulamaların artması, kağıtsız beyanın uygulamaya girmesi
ve risk analizi tekniklerinin kullanılmaya başlaması ile gümrük müşavirlerinin ticaret
erbabı ile kamu kurumları arasındaki koordinasyon rolü artmış ve müşavirlerin kamu
adına yapılan işlemi denetleme görevi zımnen de olsa ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda
gümrük müşavirleri bir yandan kamu adına oluşabilecek riskleri üstlenirken diğer
yandan dış ticaret erbabını temsilen bu kişilerin riklerini üstlenmektedir. Bu manada
gümrük müşavirleri kamu ile özel sektör arasında köprü vazifesi görerek iki tarafın
riskleri üstlenen sigorta görevi yapmaktadır.
Ayrıca, son dönemde ortaya çıkan “Arz Zincirinin Güvenliği” uygulamaları
kapsamında dış ticaretin güvenli ve hızlı şekilde akışını sağlama konusunda en
önemli görev Gümrük Kanunu ile görev ve yetkileri tanımlanmış ve Bakanlık
tarafından izin belgesi verilmek suretiyle yetkilendirilmiş gümrük müşavirlerine
düşmektedir.
Bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de gümrük müşavirliği firmaları gümrük idareleri
tarafından yetkilendirilmekte, düzenli olarak kontrol edilmekte ve yaptıkları işlemlerle
ilgili cezai yükümlülük altında bulunmaktadır.
Günümüz dış ticaret ortamında küresel olarak var olabilmek için gümrük idarelerinin
görevini yapma kapasitesine sahip, teknolojik altyapısı gelişmiş, mevzuat açısından
güçlü bir insan kaynağına sahip, izlenebilir ve denetlenebilir gümrük müşavirliği
hizmeti veren firmalara ihtiyaç artmaktadır.
1- Gümrük müşavirliği hizmeti yoğun bir organizasyon yapısı ve altyapı gideri
gerektirdiğinden tüzel kişilikler bünyesinde ifa edilmektedir.
2- Nakliye işlerini yapan firmalarla, gümrük müşavirliği hizmeti yapan firmaların
gümrük idarelerine verdikleri beyanlar birbirinden farklı beyan türleridir
3- Yetkilendirilmiş Yükümlü statüsü verilen lojistik firmaları mevzuatın öngördüğü
basitleştirmelerden yaralanabilmektedir. Ancak bu yetki bu firmaların eşyanın
gümrüğe ya da izinli alıcı/gönderici yetkisi çerçevesinde kendi tesislerinde izin
verilen eşyaların transit işlemleri hariç, detaylı beyan yapma yetkileri
bulunmamaktadır.
4- Eşyanın tarife, menşe, kıymet ve tarife dışı önlemlerin doğru uygulanmasını
sağlayacak belgeler ile doğru beyanlarının yapılabilmesi ancak tedarik
zincirinin en önemli halkalarından birini oluşturan
uzman gümrük
müşavirlerince yapılabilmektedir.
5- AB nin Modernize Gümrük Kodu ve Birlik Gümrük Koduna uyarlı yeni bir
Gümrük Kanunu metninde “Merkezi Gümrükleme Metodu”
hükümleri
çerçevesinde AB deki uygulamaya paralel olarak iç hukukumuzada gerekli
düzenlemeler yapılmak suretiyle(KDV ve ÖTV Kanunu’nunda önemli
değişiklikler yapılması)bir düzenleme yapılması halinde;
-
-
Lojistik sektörü içinde nakliyecilerin de gümrük müşavirliği hizmeti vermeye
başlaması dikey olarak sektörün tek elde toplanması anlamına gelebilir. Bu
rekabet hukuku açısından sıkıntılı bir durum yaratacağı açıktır.
Ayrıca farklı uzmanlık alanları olan firmaların göreceği fonksiyonları tek elde
toplayarak farklı uzmanlıkların sektöre değişik açılardan getireceği artı değeri
azaltacaktır. Uzmanlık düzeyi alt seviyeye inecek, hizmet kalitesi düşecek ve
çoğu kez farklı önceliklerle hareket etmesi gereken iki farklı paydaşın
(nakliyeci- gümrük müşaviri) getireceği oto-kontrol sistemi devre dışı kalmış
olacaktır.
6- Bu durumda, gümrük vergilerinin doğru hesaplanması, gümrük rejimlerinin
öngördüğü kuralların doğru uygulanabilmesi açısından merkezi gümrükleme
yetkisi verilecek yetkilendirilmiş ekonomik operatörlerin lojistik alanda faaliyet
gösterenler için gümrük müşavirlerinden hizmet almak koşuluna bağlanması
yanında, merkezi gümrükleme yetkisi ile donatılmış yetkilendirilmiş ekonomik
operatör yetkisinin gümrük müşavirliği tüzel kişilerine de tanınmasının uygun
olacağı değerlendirilmektedir.
Download