ankara 2013 ak parti genel merkez ar

advertisement
A K PA RT İ
GENEL MERKEZ
AR-GE BAŞKANLIĞI
A K PA RT İ K Ü T Ü P H A N E S İ
K İ TA P TA N I T I M L A R I S E R İ S İ
ANKARA 2013
AR-GE Başkanlığı
AK Parti Kütüphanesi
AK Parti Genel Merkezi 4. Kat
Söğütözü Cad. No. 6
Çankaya 06550 Ankara
Tel: +90 (312) 204 50 00
Dahili: 2314 / 2321
kutuphane@akparti.org.tr
http://kutuphane.akparti.org.tr
Tanıtımı Yapılan Kitap:
The Cold War : a global history with documents / Edward H. Judge, John W. Langdon.
Boston : Prentice Hall, c2011. 472 p. (ISBN: 978-0-205-72911-1)
Tanıtımı Yapan: Zehra Ulucak
*Özetlerde belirtilen görüşler kitap yazarının görüşleridir.
AK Parti’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmaz.
A K PA RT İ
GENEL MERKEZ
AR-GE BAŞKANLIĞI
A K PA RT İ K Ü T Ü P H A N E S İ
K İ TA P TA N I T I M L A R I S E R İ S İ
THE COLD WAR
SOĞUK SAVAŞ
EDWARD H. JUDGE &
JOHN W. LANGDON
ANKARA 2013
İçindekiler
1. Kısım SOĞUK SAVAŞIN KÖKENLERİ
1. Bölüm ANLAŞMAZLIK TOHUMLARI
2. Bölüm DÜŞMANLAR VE MÜTTEFİKLER, 1939 – 1945
3. Bölüm KOMÜNİST BLOĞUN KURULMASI, 1944 – 1948
4. Bölüm SOĞUK SAVAŞ BAŞLIYOR, 1945 – 1948
5. Bölüm ALMANYA’YLA SAVAŞ, 1948 – 1952
6. Bölüm ÇİN’DE KOMÜNİST DEVRİM, 1946 – 1950
2. Kısım KÜRESEL YÜZLEŞME
7. Bölüm KORE ÜZERİNE İHTİLAF, 1950 – 1953
8. Bölüm YENİ LİDERLER ve YENİ GERÇEKLER, 1953 – 1957
9. Bölüm SOĞUK SAVAŞ’IN DEVAMI, 1957 – 1961
10. Bölüm KRİZ VE BİR ARADA VAROLMAK, 1961 – 1964
11. Bölüm GÜNEYDOĞU ASYA VE SOĞUK SAVAŞ, 1945 – 1970
12.Bölüm ÇİN, TUZ ve SÜPERGÜÇLER, 1967 - 1972
3. Kısım ÇÖZÜM ARAYIŞI
13. Bölüm ÜLKELER ARASI HUZURDA ALTIN ÇAĞ, 1972 – 1975
14. Bölüm ULUSLARARASI UZLAŞMANIN REDDİ, 1975 – 1979
15. Bölüm SOĞUK SAVAŞ’IN GERİ DÖNÜŞÜ, 1980 – 1985
16. Bölüm SOĞUK SAVAŞ’TAKİ ÇÖZÜLME, 1985 – 1988
17. Bölüm SOĞUK SAVAŞ’IN SONU, 1988 – 1991
18. Bölüm ZORLU VE ACI BARIŞ
SOĞUK SAVAŞ DÖKÜMANLARI
1. YALTA KONFERANSI, ŞUBAT 1945
2. POTSDAM KONFERANSI, TEMMUZ – AĞUSTOS 1945
4
3. HİROŞİMA’YA ATOM BOMBASININ ATILMASI, AĞUSTOS 1945
4. STALİN’İN SEÇİM KONUŞMASI, ŞUBAT 1946
5. CHURCHILL’İN DEMİR PERDE KONUŞMASI, MART 1946
6. ATOM SİLAHLARININ KONTROLÜ İÇİN BARUCH ve GROMYKO
PLANLARI, 1946
7. TRUMAN DOKTRİNİ, 1947
8. MARSHALL PLANI, 1947
9. GEORGE F. KENNAN, “SOVYET YÖNETİMİNİN TEMELİ”, 1947
10. KOMİNFORM’UN KURULUŞU, 1947
11. ÇEKOSLOVAKYA’DA KOMÜNİST DEVRİM, ŞUBAT 1947
12.BÜRÜKSEL ANTLAŞMASI, 1948
13. TITO’NUN KOMÜNİST BLOK’TAN ATILMASI, 1948
14. BERLİN BLOKAJI, 1948 – 1949
15. NATO İTTİFAKI, 1949
16. ÇİN’DEKİ KOMÜNİZM BAŞARISINDA ACHESON, 1949
17. MAO’NUN ÇİN HALK CUMHURİYETİNİ İLAN ETMESİ, 1 EKİM
1949
18. SOVYET – ÇİN DOSTLUK ANTLAŞMASI, ŞUBAT 1950
19.MCCARTHY’NİN ABD’deki “KOMÜNİSTLER” HAKKINDAKİ
GÖRÜŞLERİ, 1950
20. ACHESON’UN ASYA’DAKİ AMERİKAN SAVUNMA HATTI ÜZERİNE
KONUŞMASI, 1950
21. NSC-68: AMERİKA’NIN SOĞUK SAVAŞ STRATEJİSİ, 1950
22.KORE SAVAŞI, 1950 – 1953
23.DULLES’İN “SALDIRIYA TOPYEKÜN MİSİLLEME YAPACAĞINI”
BELİRTMESİ, 1954
24.CENEVRE KONFERANSI, 1954
25.SEATO (Güney-Doğu Asya Antlaşma Teşkilatı) İTTİFAKI, 1954
26.BANDUNG KONFERANSI ve BAĞLANTISIZ HAREKET, 1955
27. VARŞOVA PAKTI, 1955
5
28.KHRUSCHEV’İN “BARIŞÇIL BİRARADA VAROLUŞ” TEZİ, 1956
29. KHRUSCHEV’İN STALİN VE SUÇLARI ÜZERİNE GİZLİ KONUŞMASI,
1956
30.MACARİSTAN İSYANI, 1956
31. SÜVEYŞ KRİZİ, 1956
32.EISENHOWER DOKTRİNİ, 1957
33. AVRUPA ORTAK PAZARI: ROMA ANTLAŞMASI, 1947
34.U-2 HADİSESİ, 1960
35.KONGO KRİZİ
36.KÜBA DEVRİMİNDE CASTRO
37. KHRUSCHEV’İN MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞLARI HAKKINDAKİ
GÖRÜŞLERİ, 1961
38.ASKERİ-ENDÜSTRİYEL KOMPLEKS’DE EISENHOWER’IN VEDA
KONUŞMASI, 17 OCAK 1961
39. KENNEDY’NİN AÇILIŞ KONUŞMASI, 1961
40.BERLİN KRİZİ, 1961
41. KÜBA FÜZE KRİZİ, EKİM 1962
42.KENNEDY’NİN AMERİKAN ÜNİVERSİTESİNDEKİ “BARIŞ
KONUŞMASI”, HAZİRAN 1963
43.KENNEDY’NİN BERLİN KONUŞMASI, HAZİRAN 1963
44.NÜKLEER DENEMELERİN YASAKLANMASI ANTLAŞMASI, AĞUSTOS
1963
45.ÇİNN -SOVYET AYRILIĞI, 1960 – 1963
46.TONKİN KÖRFEZİ KARARNAMESİ, 1964
47.LIN BIAO ‘NUN “YAŞASIN HALK SAVAŞININ ZAFERİ” KİTABI,
1965
48.LYNDON JOHNSON VE VİETNAM SAVAŞI, 1965 – 1968
49. ÇİN’İN BÜYÜK PROLETARYA KÜLTÜR DEVRİMİ, 1966 – 1969
50.NÜKLEER SİLAHLARIN YAYILMASINI ÖNLEME ANTLAŞMASI,
1968
6
51. SOVYETLER’İN ÇEKOSLOVAKYA’YI İŞGALİ, AĞUSTOS 1968
52.BREZHNEV DOKTRİNİ, 1968
53. SOVYET – ÇİN SINIR ANLAŞMAZLIĞI, 1969
54.NIXON DOKTRİNİ
55.BERLİN ANLAŞMASI, EYLÜL 1971
56.NIXON’UN ÇİN ZİYARETİ: ŞANGAY BİLDİRİSİ, ŞUBAT 1972
57. ABM ANTLAŞMASI VE SALT I, 1972
58.ABD’NİN VİETNAM’DAN ÇEKİLMESİ, OCAK 1973
59. YOM KIPPUR/RAMADN SAVAŞI, 1973
60.DENG XIAOPING’İN “ÜÇ DÜNYA” KONUŞMASI, NİSAN 1974
61. VLADIVOSTOK ZİRVESİ, 1974
62.HELSİNKİ NİHAİ SENEDİ, 1975
63. CARTER’İN İNSAN HAKLARINA DEĞİNMESİ, 1977
64.MISIR ve İSRAİL ARASINDA BARIŞ, 1977 – 1979
65.ABD – ÇİN İLİŞKİLERİNDE DÜZELME, 1978 – 1979
66.SALT II ANLAŞMASI, 1979
67. AVRUPA FÜZE İHTİLAFI, 1979
68.SOVYETLER’İN AFGANİSTAN İŞGALİ, ARALIK 1979
69. CARTER DOKTRİNİ, OCAK 1980
70.REAGAN’IN SOVYET KARŞITI SÖYLEMİ, 1981 – 1983
71. REAGAN’IN SİLAHLARIN DENETLENMESİNE DAİR ÖNERİLERİ,
KASIM 1981
72.POLONYA’NIN SIKIYÖNETİM İLANI, ARALIK 1981
73.ANDROPOV’UN BARIŞ HAMLESİ, 1982
74. REAGAN’IN “YILDIZ SAVAŞLARI” KONUŞMASI, 1983
75.NÜKLEER SİLAH PROGRAMINI DONDURMA KARARI, 1983
76.KAL 007 KAZASI, 1983
77. CENEVRE ZİRVESİ, 1985
78.REYKJAVIC ZİRVESİ, 1986
7
79. REAGAN’I 1987 BERLİN KONUŞMASI: “YIKIN ŞU DUVARI”
80.GORBACHEV’UN ULUSLARARASI İLİŞKİLERDEKİ YENİ DÜŞÜNCESİ
81. INF ANTLAŞMASI, ARALIK 1987
82.SOVYETLER’İN AFGANİSTAN’DAN GERİ ÇEKİLMESİ, 1988 – 1989
83.GORBACHEV’UN KONUŞMASI, ARALIK 1988
84.TIENANMEN MEYDAN KATLİAMI, HAZİRAN 1989
85.BERLİN DUVARI’NIN YIKILMASI, KASIM 1989
86.NATO’NUN SOĞUK SAVAŞIN BİTTİĞİNE DAİR LONDRA
DEKLARASYONU,HAZİRAN 1990
87. ALMANYA’NIN BİRLEŞMESİNDE KOHL – GORBACHEV ANLAŞMASI,
HAZİRAN 1990
88.ANTLAŞMANIN BAŞLAMASI, HAZİRAN 1991
89. SSCB’DE DARBE GİRİŞİMLERİ, AĞUSTOS 1991
90.GORBACHEV’UN İSTİFA KONUŞMASI, ARALIK 1991
8
Yazarlar Hakkında
Edward H. Judge ve John Langdon Le Mayne Üniversitesi’nde tarih profesörüdür, son on altı yıldır, iki dönem boyunca, birinci sınıf öğrencilerine dünya
tarihi dersleri ve daha üst sınıftaki öğrencilerine modern küresel tarih dersleri vermektedir. ED, Michigan Üniversitesi’nden doktora derecesi almıştır ve
IREX bursiyeri olarak Sovyetler Birliği’nde bir yılını geçirmiştir. John, Syracuse Üniversitesi’nde Maxwell Halkla İlişkiler Bölümünden doktora derecesini kazanmış, Milli Savunma Bölümünde çalışmıştır.
Ed, 1978’ten beri Le Moyne’de eğitim vermektedir, 1994 yılında Üniversite bursiyeriydi, 1997 yılında kendisine J.C. Georg Profesörlük unvanı
verilmiştir.
John 1971’ten beri Le Moyne’de 1971’den beri ders vermekte, onur programlarını yönetmektedir ve kendisine 1996 yılında O’Connell Üstün Profesörlük unvanı verilmiştir.
Her ikisi de yılın üniversite öğretim üyesi olarak adlandırılmış ve Tarih Bölüm başkanlığı yapmıştır. Üçü işbirliği içinde, üç birey olarak, diğer
akademisyenlerle işbirliği yapan iki kişi olarak, sekiz kitap düzenleyip yazmışlardır.
Dünya tarihini, özellikle de farklı geçmişi ve ilgi alanları olan öğrencilere öğretmeyi seviyorlardı ve öğrencilerine insanlığın geçmişini anlatarak,
tutkuyu ve coşkuyu aşılıyorlardı.
9
Kitap Hakkında Genel Bilgi
Soğuk Savaş
Belgelerle Küresel Tarih
(1990’den beri) Soğuk Savaş ve Amerikan Diplomatik Tarihi
Küresel bir perspektiften bakıldığında, bu benzersiz metin Soğuk Savaş sırasındaki temel olaylarınve gelişmelerin uygun, bütüncül ve kapsamlı
bir analizini sunmaktadır.
130’un üzerindeki düzenlenmiş bu kapsamlı koleksiyon (konuşmalar,
anlaşmalar, açıklamalar ve makaleler), 1945 yılında Soğuk Savaş’ın Yalta ve
Potsdam’daki kökeninden Soğuk Savaş’ın ortaya çıkışı ve bitişini ele almaktadır. 1991 yılında Sovyetler Devleti’nin yıkılmasıyla, dönemin önemli olaylarını ve aktif olarak bu sürede önemli rol oynayan kişilerin sözlerini ve deyimlerini ele almaktadır. Kısa girişlerle tarihsel bir çerçeveye dayandırılan
belgeler, kronolojik sırada düzenlenmiştir ve Soğuk Savaş’ın altı önemli dönemi olarak gruplara ayrılmıştır.
TEMEL KONULAR: Soğuk Savaşın Kökenini; Nükleer Silah Yarışını;
U-2 Meselesini; Berlin Duvarını, Küba Füze Krizi; Kore ve Vietnam Savaşları; Çin-Sovyet Ayrılığı; Soğuk Savaşın sonunu kapsamaktadır.
Farklı ülkelerden ve Demir Perdenin her iki tarafındaki liderlerden seçmeleri sunmaktadır ve tüm Soğuk Savaş’ı Birleşik Devletler tarihi olarak değil de, dünya tarihinde bir çağ olarak ele almaktadır. Her bir belgeyi ve olayı,
kuramsal bilgiyi ve önemini ele alan kısa ama öz giriş bölümleriyle sunmaktadır, tarihsel bir çerçevede ele almaktadır ve bununla ilgili gelişmelerin türünü ve özelliklerini anlatmaktadır. Soğuk Savaş tarihi ile ilgilenen herkese
tavsiye edilir.
10
Kitabın Özeti
1.KISIM - SOĞUK SAVAŞIN KÖKENLERİ
1. BÖLÜM:
ANLAŞMAZLIK TOHUMLARI
İkinci dünya savaşından yaklaşık yarım yüzyıl sonra, dünyanın çoğunun siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı Soğuk Savaş denilen yoğun bir uluslararası mücadele içine girdi. SSCB liderliğindeki Komünist “Doğu”, ABD
öncülüğündeki Kapitalist “Batı” ile Soğuk Savaş, iddialı iki süper güç arasındaki dev bir güç savaşından daha fazlasıydı. Bu aynı zamanda çakışan perspektifler ve dünya görüşleri arasındaki, Doğu ve Batı tarafından bir araya getirilmiş farklı tarihi tecrübe ve algılardan kaynaklanan küresel bir rekabetti.
BATI’NIN ÜSTÜNLÜĞÜ
20. yüzyılın başlarında Kuzey Amerika’nın ve Avrupa’nın ağırlıklı olarak endüstrileşmiş milletlerini içine alan Batı, dünyayı tahakküm altına almaya başlamıştı. Yüzyıllar boyu süren genişlemenin ardından Batı Avrupa
güçleri, dünyanın çoğu üzerinde kültürel ve ekonomik etki ve direkt siyasi
kontrol kazanmıştır. 16. ve 17. yüzyıllarda Amerika’yı fethetmiş ve o zamana
dek bu topraklarda egemen olan yerel kültürü bertaraf ederek Amerikalıları kolinize etmişlerdir. 18. ve 19. yüzyıllarda onlara, Batılı olmayan kültürel üzerinde büyük bir teknolojik üstünlük ile eşi benzeri görülmemiş bir
zenginlik ve güç sağlayarak tarım ve endüstride devrimler yapmışlardır. Bu
zenginlik ve güç, dolayısıyla Asya’nın ve Avrupa’nın çoğunu Avrupa’nın egemenliği altına sokarak, emperyalist gelişmenin yeni bir dalgasını tetiklemeye
yardımcı olmuştur. Ancak Batı’nın hâkimiyeti ve kapitalizmin, demokrasinin
ve Hristiyanlığın farz edilen üstünlüğü evrensel olarak takdir görmemiştir.
Emperyalist baskının Batılı olmayan mağdurları arasında, Avrupalılara ve
onların kuruluşlarına yönelik derin bir kırgınlık söz konusuydu. Avrupa’da
11
bile endüstrinin ve imparatorluğun sebep olduğu elem ve bölünme, kapitalist sistemin değişmesini veya devrilmesini isteyen sosyalist hareketin doğmasına öncülük etmiştir.
DEVRİMCİ MARKSİZMİN YÜKSELİŞİ
Sanayileşmenin gaddarlığına ve işçilerin sömürülmesine karşı tepki
gösteren Karl Marx ve destekçileri, hem endüstriyel kapitalizmin başarısını
açıklamaya, hem de muhtemel yıkımlarını tahmin etmeye hizmet eden bir
ideoloji geliştirmişlerdir. Bunu yaparak, Batı’nın en gözde kurumları olan siyasal liberalizmi, serbest piyasa ekonomisini ve Hristiyan dinini sürekli acımasızca eleştirmişlerdir.
Ticari ve sanayi ekonomisine geçişle birlikte ekonomik güç, serveti topraktan ziyade sermaye yatırımına dayalı, etkili yeni bir sınıf olan burjuvaziye geçmiştir. 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde, kentsel bir siyasal ekonominin hızla gelişmesi ile burjuvazi Batı’nın egemen sınıfı haline gelmiştir.
Marksist bir perspektiften bakıldığında, bu burjuvazi kurumları insanları sömürüyordu ve burjuvazinin insan yığınları üzerindeki gücünü ölümsüzleştirmek üzere dizayn edilmişti. Fakat Marksistler bu tür kurumların
sonuç olarak kaçınılmaz olduğu sonucuna vardılar. Burjuvazinin kontrolünü pekiştiren aynı endüstriyel süreç aynı zamanda, mülkü olmayan, çok
az haklara sahip ve emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan yeni bir “proletarya” sınıfı yaratıyordu.
Marksist toplum vizyonu, Batı toplumlarının değerleri ve gerçekleri ile
hayal kırıklığına uğramış pek çok kişi için çok güçlü bir çekiciliğe sahipti.
Marksizm, bireysel ahlaka ve kolektivizm ve işbirliğinden biri ile rekabete
karşıydı. O, eşitsizlik ve baskının varoluşuna dair bilimsel bir açıklama sunuyordu.
Bazı sosyalistler, yeni gerçekleri kabul ederek, şiddetli bir devrime daha
fazla gerek olmadığı sonucuna vardılar. Fransa’da Jean Jaures ve Amanya’da
Eduard Bernstein gibi “Evrimsel” sosyalistler, işçilerin ve liderlerinin sistem
12
içerisinde çalışarak, demokratik ve parlamentoya ait araçlar kullanarak, sosyalizme tedrici bir geçişe sebep oldukları kanaatindedirler.
MARKSİZM – LENİNİZMİN RUSYA’sında ZAFER
Demokratik kurumların olmadığı Batı’da, sosyalizm radikal ve devrimci
bir güç olarak kalmıştır. Bu henüz sanayileşmeye başlamış olan Rusya’da
özellikle doğrudur.
Enternasyonalist savlarına rağmen, Rus Marksizm’i, kökleri Rus kültürüne derinden bağlı olan bazı milliyetçi ve emperyalist eğilimleri kaçınılmaz bir şekilde içine dâhil eder hale geldi.
Batı’nın dünya hâkimiyeti, Marksistlere batı kapitalizminin eleştirisi için
verimli yeni bir zemin sağlamıştı. Hammadde, pazar ve sermaye yatırımı için
gerekli çıktılara yönelik doyumsuz ihtiyaçları ile Batılı devletler, dünyanın
Batılı olmayan geniş toprakları üzerinde ekonomik hegemonya ve genelde
siyasal kontrol iddiasında bulunmuşlardı. Bu durum, 1916 yılında, imparatorluk yapılanmasının sadece kapitalizmin ileri bir aşaması ve emperyalizmin ve kapitalizmin bütün niyet ve amaçlar için özdeş olduğu Kapitalizmin en üst aşaması: Emperyalizm‘i savunan Lenin tarafından yankı buldu.
Diğer yerlerde olduğu gibi Rusya’da da I. Dünya Savaşı, işçiler evvela
vatanlarına olan bağlılıkları ile savaşa destek verince, öncelikle sosyalistlerin devrim umutlarını yıkmıştı. Devrimin, savaştan önceki birkaç yıl içerisinde büyüyor gibi gözüken umut ışığı aniden sönüvermişti.
1917’nin başlarında Rusya’nın başkenti Petrograd’daki bir dizi çarpıcı
hadise çarist monarşinin düşmesiyle sonuçlanmıştır. Yerine gelen geçici hükümet, savaşa yönelik popüler düşmanlığı anlamakta başarısız olarak, anlaşmazlığı sürdürmüştü. Lenin ve Bolşevikleri, fırsatları engelleyerek, geçici
hükümete ve savaşa son verilmesi çağrısında bulunmuştu.
13
SOVYET İTİRAZI ve BATININ TEPKİSİ
Rusya’da devrimci Marksistler tarafından gücün zapt edilmesi Batı dünyasında şok etkisi yapmıştı.
1918’de Sovyet rejimi I. Dünya Savaşından çekilince İngiltere, Fransa, Japonya ve Amerika iddiaya göre, daha önce Çarlık hükümetine sevk ettikleri
gereçleri korumak fakat aynı zamanda Bolşevikleri kovup, Rusya’yı Almanlara karşı geri savaşa döndürmek için Rusya’ya askeri güç göndermişlerdi.
Hızlı sanayi büyümesinden on yıllarca sonra, Amerika Birleşik Devletleri en büyük endüstriyel güçtü ve ekonomik çıktısı (peşi sıra gelen iki lider endüstriyel ülke) Almanya ve İngiltere’nin toplam çıktısından fazlaydı.
Rusya’nın yeni Bolşevik yöneticileri yeni bir düzen kuruyorlardı. Sanayiyi kamusallaştırdılar, kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin mallarına el
koydular ve tüm muhaliflere eziyet ettiler. Yeniden adlandırılan Komünist
Parti, bir süre sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) olarak
anılacak olan yeni bir rejimi yönetmek için Sovyetlerin hükümet hiyerarşisini kullanarak, tek siyasi güç haline gelmişti.
Geleneksel diplomasiyi yererek, kapitalist güçlerin ve parlamenter hükümetlerin altını kazmak için küresel bir kampanyaya giriştiler.
Zaman içerisinde, sosyalist devrim gerçeğe dönüşmekte başarısız olduysa da, SSCB standart bir dış politikayla geleneksel bir güç gibi davranmaya başladı.
Sovyetler 1921 yılında, bir piyasa ekonomisinin bazı özelliklerini taşıyan “Yeni Politika Ekonomisi”ni ortaya koymuştur.
KOLLEKTİF GÜVENLİĞİN BAŞARISIZLIĞI
1933 senesinde , Nazi lideri Adolf Hitler Almanya’nın şansölyesi oldu.
Aylar içerisinde o ve destekçileri ulusal bir acil durum ilan ettiler, temel özgürlükleri askıya aldılar ve Alman Komünist Parti üzerine toplu bir saldırı başlattılar. Demokrat Batı, Hitler’in ölümcül bir otoriter rejim altında
14
güdümlü bir halk yaratarak, ülkesini askeri ve ırkçı bir çizgide yeniden yapılandırmasını kaygılı bir şekilde izledi.
Sovyetler Birliği yönetimi içindeki sosyalist devleti savunma hususunda
duyarlı Marksist-Leninistler, bu mevcut duruma, uluslararası bir durumda
statükoyu muhafaza etmede objektif olarak çıkarı bulunan devletlerle bir
kollektif güvenlik sağlamaya çalışarak karşılık verdiler.
Sovyet hükümeti İngiltere ve Fransa ile saldırgan Alman yayılmacılığına
karşı bir kollektif güvenlik anlaşmasının müzakerelerini yürüttü.
ALMAN – SOVYET SALDIRMAZLIK PAKTI
Münih Anlaşması ile Çekoslavakya’nın Südetler bölgesinin Almanya’ya
bırakılması üzerine Batı ile yaptığı ittifaklara güveni azalan Stalin, zaman
kazanabilmek için Hitler’le anlaşmaya karar verdi. Yahudi asıllı Dışişleri Bakanı Litvinov’u görevden alarak yerine Molotov’u atadı. Verdiği bir demeçte
Batılıları bir Alman-Sovyet savaşı çıkarmakla suçladı. Aynı şekilde Adolf
Hitler de bir Batı-Sovyet yakınlaşmasından endişe ediyordu.
Bütün bu gelişmeler sebebiyle 20 Ağustos’ta Hitler, Dışişleri Bakanı
Ribbentrop’u görüşmek üzere Moskova’ya yolladı ve 23 Ağustos’ta da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalandı. Bu antlaşmanın gizli maddelerinde Doğu Avrupa üzerindeki Alman ve Sovyet etki alanları belirleniyordu. Bu pakt doğrultusunda Almanya Polonya’ya girecek ve II. Dünya
Savaşı başlayacaktı.
1. BÖLÜM
DÜŞMANLAR VE MÜTTEFİKLER, 1939 – 1945
1 Eylül 1939’da Nazi Almanya’sı Polonya’nın üzerine ölümcül bir saldırı düzenledi. İki gün sonra İngiltere ve Fransa, tarihin en kanlı ve en yıkıcı savaşına başlayarak, III. Reich’e savaş ilan etti.
15
NAZİ SALDIRISI, 1939 -1941
Stalin’in Nazi Almanya’sı ile anlaşma yapma ve Polonya’nın parçalanmasında Hitler’e katılma isteği, Sovyet liderliğinin Batı’da olumsuz değerlendirilmesini doğrulamış oldu.
1941 Haziran’ında Amerika hala tarafsızdı. Roosevelt, Alman saldırılarına karşı savunmasının, Birleşik Devletler savunması için hayati olduğunu
tasdik ederek yardım için SSCB’ye yetki verdiğinde; Amerika’nın tarafsızlık
yasası Kasım 1941’e kadar yardım tedarik edilmesini zorlaştırıyordu.
İlk önce Japonya, Pearl Harbor’ı bombaladı ve dört gün sonra Almanya’da
aynı şeyi yaparak kendi savaşını ilan etti. Amerika’nın savaşa girmesiyle,
Churchill’in “Büyük İttifak” dediği şey gerçekleşmiş oldu.
BÜYÜK İTTİFAK: MESELELER ve OPERASYONLAR
Japonya’nın bombası Hawaii’ye düştüğüde, Anthony Eden bir gemiyle
yola çıkarak Rusya’ya Stallin ile görüşmeye gitti. Eden, Anglo-Sovyetler’e
karşılıklı saygı ve işbirliği konusunda güvence veren uzlaşmacı bir bildiriyi
yanında getirmişti. Ancak Eden, bu görüşmede Stalin’in savaş sonrası düzen ile Sovyetlerin sınırları üzerinde önerileriyle karşılaştı.
Alman işgali tamamlanıp Polonya hükümeti ele geçirilince Sovyetler
Birliği artık sınır komşusu olan Nazi Almanyasını olabildiğince sınırlarında
uzak tutabilmek için Polonya topraklarını işgal etmiştir.
ABD Başkanı Roosevelt ile iyi ilişkiler geliştiren İngiliz Başbakanı Churchill, Müttefik Devletlerin Balkanlar’da izlemeye çalıştığı strateji konusunda
Ruslarla işbirliğine gitti.
Meşale Harekâtı (TORCH Operation) ile İngiliz-Amerikan birlikleri,
Fransa’nın kontrolündeki Fas ve Cezayir’e çıkarma yaptılar ve Fas ve Cezayir müttefik devlerin eline geçti.
16
TAHRAN: BİR POST-NAZİ DÜNYASI İÇİN MÜTTEFİK
DEVLETLER PLANI
Roosevelt, Churchill ve Stalin’in katılımıyla 28 Kasım -1 Aralık 1943 tarihleri arasında gerçekleşen konferanstı.
Ruslar ikinci cephenin açılması konusunda ısrarcı olmuşlar ancak Churchill, ikinci cephenin Balkanlarda açılması fikrini Ruslara kabul ettirememişti.
Ruslar, dört büyük devlet arasına Çin’in de katılmasına itiraz etmiş, fakat onlar da isteklerini kabul ettirememişlerdi.
Polonya meselesi Büyük İttifakı bölüyordu. Ruslar Polonya Hükümeti’ni
tanımamışlardı. Polonya’nın sınırları meselesinde ise, Alman topraklarının
bir kısmının Polonya’ya verilmesine karar verilmişti.
Tahran Konferansı’nın neticesinde zafere doğru yaklaşıldıkça müttefikler arasındaki görüş ayrılıkları da ortaya çıkmaya başlamış ve 1 Aralık akşamı Avrupa hala Adolf Hitler’in boyundurluğu altındadır.
MÜTTEFİK DEVLETLER İŞBİRLİĞİ ve KARŞILAŞMA, 1944
1944 yılına girildiğinde, Batı ve Sovyetler arasındaki büyük rahatsızlığın kaynağı yok olmaya başlamıştı.
6 Haziran 1944’de D-Day istilası ile (Amerika Birleşik Devletleri Silahlı
Kuvvetlerince askerî harekâtın başlangıç günü anlamıyla kullanılmış olan
terim. ABD’nin Normandiya Çıkarması ile özdeşleştirilir.) Napolyon istilasının 132., Hitler’inkinin 3. yıl dönümünde, Sovyetler Batı cephesi üzerine
büyük bir taarruz gerçekleştirmeyi planladılar. Ağustos ayında, ortak çabalar Almanya’nın karşı taaruzuna darbe indirdi.
21 Ağustos 1944 tarihinde Dumbarton Oaks Konferansının ilk safhasına A.B.D., İngiltere ve Sovyetler Birliği katılmış, ikinci safhada Çin de yer
almıştır.
Konferansta, daimi bir barışın sağlanması ve bu amaçla uluslararası bir
örgütün kurulması yönünde çeşitli devletler tarafından hazırlanan tasarılar
17
masaya yatırıldı. Görüşmelerde, “Milletler Cemiyeti”nin barışı koruyamadığı belirtilerek, kurulması tasarlanan yeni örgütün yapısı üzerinde duruldu.
Anglo-Saksonlarla yani Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere ile Sovyetler
Birliği arasında, kurulacak olan örgütün niteliği, görevleri ve örgütte büyük
devletlerin yerinin ne olacağı konularında anlaşmazlık çıktı.
Konferans görüşmeleri sırasında kurulması tasarlanan örgütün taslak
biçimi, görevleri, yetkileri belirlendi. Örgütün en önemli organı olarak düşünülen Güvenlik Konseyi’nde büyük devletlerin etkin ve üstün şekilde yer
alması kabul edildi. Sonuçta, konferansa katılan Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere, Sovyetler Birliği ve Çin ortak bir metin üzerinde anlaşmış oldular.
YALTA KONFERANSI, 4-11 Şubat 1945
Yalta Konferansı, savaşın sonuna doğru gelirken Roosevelt, Churchill ve
Stalin arasında gelecekteki barışın esaslarını saptamak üzere toplanmıştır
Müttefiklerin Almanya’yı işgal ettiği sıralarda, Almanya’nın tesliminden
önce yapılan ve 4 Şubat 1945’te çalışmalarına başlayan bu son konferansta,
önce cephelerdeki durum incelenmiş ve Almanya’ya karşı yapılan savaşın son
aşamasındaki ortak harekât hakkında düşünce birliğine varılmıştır.
Farklı isteklerle Yalta’da bir araya gelen “Üç Büyükler”in liderleri yani,
Roosevelt, Churchill ve Stalin arasındaki görüşmeler, 11 Şubat 1945 tarihine
kadar sürmüş ve Yalta Kararları’nın alınmasıyla son bulmuştur.
Yalta Konferansı’nda Almanya’yı teslim olmaya zorlamak için ortak askeri harekâtın sürdürülmesine, Polonya’nın SSCB ile sınırının batıya doğru,
neredeyse Curzon Hattı’na kadar çekilmesine karar verilmiştir. Bu düzenlemenin Polonya için yol açtığı toprak kaybı ise batıdaki sınırın Almanya’nın
zararına olarak batı yönünde kaydırılmasıyla sonuçlanmıştır. Yalta’da bunların yanı sıra, Sovyetler Birliği’nin Japonya’ya savaş açması ve buna karşılık Kuril adalarını alması kararlaştırılmıştır.
Her üç lider de bu durumdan memnundur. Churchill, Fransa tarafından
büyük bir güç olarak kabul görmüş böylece İngiltere, Sovyetler’in Avrupa’daki
18
ihtiraslarına karşı yalnız kalmamıştı. Roosevelt, BM Güvenlik Konseyi’nde
oylama usullerine ilişkin sonuç elde etmiş ve Stalin’in, Japoya’yı mağlup etmeye yardımcı olma konusunda söz almıştı. Stalin ise Polonya’daki varlığını
sürdürmüştü. Böylece her üçü de en çok istediği şeyi almış oldu.
ALMANYA’NIN MAĞLUBİYETİNİN ETKİSİ
Yalta’dan sonra Müttefik güçlerin işbirliği çözülmeye başlamıştı. Kızıl
Ordu, askeri birliklerini Berlin üzerine göndermiş, silahlarını Bulgaristan,
Çekoslovakya, Avusturya ve Danimarka üzerine çevirmişti. Ruslar Berlin’e
girmiş ve 30 Nisan 1945’de Hitler intihar etmiştir.
POTSDAM KONFERANSI, 17 TEMMUZ – 2 AĞUSTOS 1945
II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın mağlubiyetinden sonra 17
Temmuz 1945 - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında düzenlenen; Churchill, Truman ve Stalin olmak üzere “Big Three”nin (Üç Büyük) katıldığı konferanstır.
Konferansın başlıca konusu Avrupa sınırlarının yeniden şekillenmesi idi.
Amerikan Başkanı Truman, Sovyetler’den bir takım imtiyazlar elde etti
ve Moskova’dan Japonya ile savaşa girmeye hazır olduğuna dair onay aldı.
Sovyetlerin Pasifik Savaşına girmesinin Birleşik Devletler için yararlı olacağından emindi. Amerikalılar, Japonya’yı ayaklarına getirecek yeni bir silah
geliştirmişlerdi.
DİPLOMASİ, HİLE VE ATOM BOMBASI
İlk atom bombası New Mexico Alamogordo’da denenmişti. Japonya,
Potsdam Deklarasyonu’nda kendisine verilen ültimatomu reddedince, ABD
başkanı Truman, 6 Ağustos 1945’de Hiroşima, 9 Ağustos 1945’de ise Nagasaki kentlerini atom bombasıyla vurdu.
Bu patlamalardan sonra Stalin, SSCB için benzer bir silah üretmeye kalkıştı. Nükleer savaş yarışının başlaması bile Soğuk Savaş’ın kaçınılmaz olduğu anlamına gelmedi.
19
2. BÖLÜM
KOMÜNİST BLOĞUN KURULMASI, 1944 – 1948
SOVYETLER’İN ve ABD’NİN DOĞU AVRUPA’DAKİ HEDEFLERİ
Stalin’in Doğu Avrupa’ya dair üç hedefi vardı:
1- Hükümetler üzerinde SSCB’ye ve Komünizme karşı samimiyet oluşturmak.
2- SSCB ile Almanya arasında tampon bir bölge oluşturmak.
3- SSCB’nin ekonomik yeniden yapılandırılması için Doğu Avrupa
ekonomisini sömürmek.
Amerika ve İngiltere’nin Doğu Avrupa’ya dair hedefleri ise çok daha
farklıydı:
1- Doğu Avrupa ülkelerinin, istedikleri hükümeti demokratik olarak
seçmelerine olanak sağlamak.
2- Doğu Avrupa ülkelerini serbest ticarete açmak
POLONYA: BİR EFENDİDEN DİĞERİNE
Moskova ile Batı arasındaki iyi ilişkileri ciddi manada tehliye sokan
Sovyetler’in Polonya’daki faaliyetleri oldu.
Almanya ve SSCB arasında yapılan Saldırmazlık Paktı uyarınca Almanlar Polonya sınır birlikleri üzerine saldırıya geçmiş, Rus birlikleri ise ülkenin doğu sınırlarını ele geçirmişlerdi.
1943 baharında Alman askeri birlikleri Katyn Ormanında toplu mezarlarla karşılaştılar. Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler’e yenilmesiyle
Polonyalı askerler SSCB’nin toplama kampına gönderilip topluca katledilmişlerdi. Katyn Ormanı katliamı Polonya’nın Sovyetler’e olan güvensizliğini iyice artırmıştı.
Yalta Konferansı’nda seçimlerin serbestçe yapılması öngörülmesine rağmen Ocak 1947’de yapılan seçimler Polonya Komünist Partisi’nin baskısı
20
altında yapıldı ve komünistlerin zaferiyle sonuçlandı. Sosyalistler ve komünistler Polonya Birleşik İşçi Partisi’nde (PZPR) birleştiler. Polonya bir süre
Stalinizm’in baskısı altında yaşadı.
ROMANYA: MONARŞİNİN ÇIKIŞI
Romanya’da Polonya gibi Rusya’nın geleneksel düşmanıydı ve 22 Haziran 1941’den sonra Almanya tarafında savaşmıştı. Fakat 1944 yazında Almanya savaşı kaybetmeye başlayınca, Romanya safını değiştirmeyi planladı.
1944 yılının sonlarında Romanya’da binden daha az sayıda komünist vardı.
1944’de Kızıl Ordu Romanya’ya saldırma planları hazırlığındayken, Romanya kralı Michael 23 Ağustos’ta bir darbe başlatmıştı.
Etki açısından, Komünistler göründüklerinden daha önemliydiler. Romanya ordusu, 1944-1945 kışını, Komünistlere güçlerini toplama şansı vererek Macaristan’daki ve Çekoslovakya’daki Almanlarla savaşarak geçirdi.
Komünistler Romanya’da güç kazandılar.
BULGARİSTAN: RUSYA İLE ARKADAŞLIĞIN MEYVELERİ
Bulgaristan her ne kadar Almanya ile dost idiyse de, Rusya’ya uzun süredir hayranlık duymaktaydı. Çarlık Rusya onu 19. yy.da Türk hükümdarlığından kurtarmıştı.
Baştan itibaren, Komünistler İçişleri Bakanlığını ve yerel milisleri kontrol ediyordu. Bu konumu, en az 50000 memuru öldürerek hükümeti Alman
işbirliğinden arındırmak için kullandılar.
Amerika Birleşik Devletleri 10 Şubat 1947’de Bulgaristan’la barış anlaşması imzaladı ve 4 Haziran’da bunu onayladı. Bu, Bulgaristan’ın içişlerinde
Londra ve Washington’a söz hakkı, böylece Komünist olmayan parti lideri
Nikola Petkov’a bir takım baskı gücü vermiş olan Müttefik Kontrol Komisyonunun faaliyetlerine son veriyordu. 5 Haziran’da Petkov parlamentoda konuşma yaptığı sırada tutuklandı ve 23 Eylül’de asıldı.
21
MACARİSTAN: SERBEST SEÇİMLERDEN TEK PARTİ İKTİDARINA
1944’de Macaristan lideri Admiral Miklos Horthy Hitler ile olan ittifakına son vermeye kalkışacak ve Macaristan’ı Almanya’ya karşı savaşa sokacaktı. Maalesef, Romanya ve Bulgaristan’ın başarılı olduğu yerde O, yenildi.
Almanya Horthy’i devirmiş, yerine kukla bir hükümet kurmuştu.
Stalin’in Macaristan’a olan tavrı kararsızdı. Churchill ile yaptığı Moskova anlaşması, Sovyet Birliği’ne orada üstün gelen bir etki sağlıyordu.
Komünistlerin verdiği gözdağı Macaristan’ı Sovyet Bloğlu’na kaydırmıştır. Macaristan 1980’li yıllara kadar komünist yönetimi benimsemiştir.
ÇEKOSLOVAKYA: YIKILAN BİR KÖPRÜ
Çekoslovakya, Doğu Avrupa’nın en sanayileşmiş ülkesi ve İngiltere ve
Fransa’ya karşı en sağlam ihtilaflardan biriydi.
Çekoslovakya, Doğu ve Batı arasında bir köprü görevi görüyor, her iki
tarafla da iş yapmak istiyordu. Aralık 1943’te Çek Başkanı Edvard Benes
Moskova’yı ziyaret etti ve Sovyetler’le bir ittifak anlaşması imzaladı.
Çek toprakları da Almanlar tarafından işgal edilmişti. 1945 tarihinde
Sovyet ve Amerikan birlikleri ülkedeki Alman işgaline son verdiler.
Bu arada Çekoslovakya’da Komünist Parti güç kazanmaya başlamıştı
ve 1948 yılında yönetim Komünistlerin eline geçti.
YUGOSLAVYA: TITO ZAFERİ
Sovyet liderleri Yugoslavya’daki durumu asla anlayamadılar ve kuşkusuz
kötü muamelede bulundular. Alman Nazi birliklerinin, 1941’de Yugoslavya’ya
girmesi, çok milliyetli insan gruplarından meydana gelen ülkenin parçalanmasına yol açtı. Daha sonra Nazi Almanya’sının Sovyetler’e saldırması üzerine,
Yugoslavya Komünistleri de Tito’nun önderliğinde bir direniş hareketi başlattılar. Tito’ya bağlı Partizan grupları Alman saldırılarını püskürttü. Partizan
22
hareketi Müttefiklerin siyasi ve askeri desteğini sağladı. Partizan kuvvetleri
ile Sovyet birliklerinin ortak harekâtıyla Ekim 1944’te Belgrad ele geçirildi.
3. BÖLÜM
SOĞUK SAVAŞ BAŞLIYOR, 1945 – 1948
2 Eylül 1945 tarihinde Tokyo Körfezi’nin üzerinden yükselen güneş, 1939’dan
beri dramatik bir biçimde değiştirdiği yeni bir dünya düzenini aydınlattı.
ALMAN SORUNU
Büyük İttikaf’ın liderleri 1942 ile 1945 arasında görüştüklerinde,
Almanya’yı bozguna uğratmanın ve eski gücüne kavuşmasını engellemenin gerektiği hakkında ahkam kesmek onlar için kolaydı. Fakat Alman sorununu çözmek hiç de kolay olmadı ve onların bu konudaki başarısızlığı Soğuk Savaş’ın gelişmesindeki asıl faktör oldu.
SAVAŞ SONRASI GİRİŞİMLER
Eylül 1945’te, Japonya’nın teslim olmasını müteakiben, BM Güvenlik
Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, SSCB, İngiltere, Fransa ve Çin) Londra’da,
ilk savaş sonrası Dışişleri Bakanları Konferansı’nda toplandılar. Potsdam’da
ise bu tür görüşmelerin, savaştan barışa geçişi kolaylaştırmaya ihtiyaç duyulması halinde gerçekleştirilmesi kararı alındı.
Aralık 1945’te, II. Dünya Savaşı sırasında Nazilere karşı müttefik olan
ABD, İngiltere ve SSCB arasında Dışişleri Bakanları düzeyinde Moskova’da
düzenlenen konferansta uzlaşma sağlandı.
UZUN BİR TELGRAF VE BİR DEMİR PERDE
1946 yılının ABD Moskova büyükelçiliğinde bir diplomat olan George
Kennan Washington’a Sovyetler Birliği’nin dış politika algısı ve temellerini
anlatan “uzun bir telegraf” göndermiştir.
23
Bu telegrafta II. Dünya Savaşı’nın akabinde Çarlık Rusya’nın yayılmacı
politikasına devam ettiği ve komünist ideolojinin ABD ile uzlaşmaya yanaşmadığını, ABD’nin bu duruma karşı tavır alması gerektiği anlatılıyordu.
Churchill’in 5 Mart 1946’daki “Demir Perde” konuşması İngiltere’nin
Soğuk Savaş ilanıydı. Churchill bu terimi, “Avrupa kıtasına, Baltık Denizi’ndeki Stettin’den Adriyatik’teki Trieste’ye kadar bir demirperde çekilmistir.” sözleriyle siyaset diline sokmuştur.
İRAN’LA YÜZLEŞME
Rıza Şah Pehlevi’nin Hitler’e karşı sempatisini belirtmesinden sonra İngiltere ve SSCB birliklerini İran üzerine göndermişlerdi. İngilizler ve Sovyetler 1946 yılında işgal etmişti.
ABD’den gelen baskı üzerine 24 Mart günü Sovyetler İran’dan çekildiğini duyurdu. Bu kriz ABD ile SSCB arasındaki farklılaşma ve ayrışmanın
sebeplerinden biri oldu.
ALMANYA SORUNU CEVAPSIZ KALDI
Almanya’nın gelecekteki statüsüne dair anlaşmazlıklar, Sovyetler’in Doğu
Avrupa üzerindeki denetiminin çözülmesi pekiştirdi ve Batı’nın Moskova’nın
asıl niyetine olan güvensizliğini artırdı.
A.B.D. dışişleri bakanı Byrnes 6 eylül 1946’da Stuttgart’ta yaptığı konuşmasında, Amerika’nın Alman halkına eski gücünü kazanmasına yardımcı olacağını belirtir.
TRUMAN DOKTRİNİ
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry Truman 1947 yılında hazırladığı planda, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet tehtidinin bu yeni politikanın esası olduğunu ilan etmiştir.
24
Bu doktrin ile Amerika Birleşik Devletleri “komünizm tehdidi” altındaki
devletlere mali ve askeri yardım yapacağını açıklamıştır.
MARSHALL PLANI ve AVRUPA’NIN KURTULMASI
II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Avrupa
ülkeleri, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.
X İMZALI MAKALE: İÇERİĞİ
Rusya’da görev yapmış eski bir Amerikalı diplomat olan George Kennan,
Rus İç Savaşı’nın sonuçlarını incelemiş ve Kennan’nı Washington’a gönderdiği “uzun telgrafın” içeriği 1947 basımlı “Foreign Affairs”de “Sovyet Yönetiminin Temeli” ismiyle yayımlandı. Sovyetler Birliği’nin dış politika algısı
ve temellerini anlatan bu telgraf, Sovyet düşüne dair genel şüpheyi en iyi tasvir eden dokümandı.
4. BÖLÜM
ALMANYA’YLA SAVAŞ, 1948 – 1952
Her şey 1948’de değişmeye başlamıştı. Berlin kuşatması, NATO’nun kuruluşu,
Sovyetler ilk Atom bombasını üretti, Komünistler Çin yönetimini ele geçirdi
ve Kore’de çatışma patlak verdi. Tarihin en kanlı savaşının ardından sadece
birkaç yıl geçmişti ki dünya bir kez daha çok tehlikeli bir yer haline gelmişti.
1948’in BAŞLARINDA KRİZ
1948’in başlarında yaşanan bir dizi karşılıklı meydan okuma ve anlaşmazlık, endişeleri tırmandırdı ve tansiyonu artırdı. Şubat ayında Prag’daki
Komünist askeri darbe Sovyetler’in Çekoslovakya üzerindeki kontrolünü
25
pekiştirdi. Sovyet kontrolünün Doğu Avrupa üzerinde pekişmesi, Batı’daki
anti-Sovyet askeri ittifakının oluşmasını hızlandırdı.
BERLİN ABLUKASI
Sovyetler Berlin’i kontrol altına almak ve Batı ittifakına gözdağı vermek
için şehrin her türlü karayolu ve demiryolu bağlantısını kesmişti. ABD, erzaksız kalan Batı Berlin’e Haziran 1948 ile Mayıs 1949 tarihleri arasında C-47
uçaklarıyla havadan yiyecek, giyecek ve ecza yardımı yaptı.
NATO’NUN KURULUŞU ve FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ
II. Dünya Savaşı’nın bitiminden sadece on yıl sonra, 1955’de Avrupa tekrar düşmanca ittifaklara bölündü.
Savaş sonrasında Sovyetler Birliği elindeki konvansiyonel gücü terhis etmeyerek, Polonya, Doğu Almanya, Macaristan, Çekoslovakya, Arnavutluk,
Bulgaristan ve Romanya’da denetimi sağladıktan sonra, 1948 Haziran’ında
Amerikan, İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin kontrolündeki Batı Berlin’i ablukaya aldı. Berlin ablukası NATO’nun kuruluşuna hız verdi.
Sovyetler Birliği Blokunun Avrupa için yarattığı tehdide karşı ABD, Batı
Avrupa Birliği’ni daha geniş bir ittifak içine sokmak üzere Kanada ve Batı
Avrupa ülkeleri ile temasa geçti ve 4 Nisan 1949’da 12 Batılı ülke ile birlikte
Kuzey Atlantik Paktı’nı (NATO) kurdu.
Almanya’nın ikiye ayrılması sonucu Fransa, İngiltere ve ABD’nin elindeki Batı Almanya topraklarında 1949 yılında, Federal Almanya Cumhuriyeti ilan edildi.
NÜKLEER SİLAHLANMA YARIŞI
İlk nükleer bomba 9 Ağustos 1945 tarihinde Amerika tarafından,
Japonya’nın Hiroşima (uranyum bombası) ve Nagasaki (plütonyum bombası) kentlerine atıldı.
26
SSCB, 29 Ağustos 1949 tarihinde ilk nükleer silah denemesini gerçekleştirerek ABD’nin nükleer bombası tekelini yıktı. Böylece Soğuk Savaş’a imzasını atan iki süper güç arasındaki nükleer silahlanma yarışı resmen başladı.
İSTİKRARLI BİR AVRUPA’DA BATI ALMANYA’NIN ROLÜ
Batı Almanya, ilk Şansölyesi Adenauer tarafından ilerleme kaydetti.
Batı Almanya ve Fransa iş birliği içine girdi ve Adenauer 27 Mayıs 1952’de
Federal Almanya’nın üç büyük batılı devletle olan ilişkilerini ele alan Almanya Sözleşmesi’ni Bonn’da, EVG-Sözleşmesini ise Paris’te imzaladı.
STALİN VE ALMAN SORUNU
Berlin ablukasının başarısızlığının ardından, Sovyetler’in Almanya’ya yönelik siyaseti üç aşamada ilerlemişti. İlki, Moskova’nın 1945’den beri Alman
topraklarında izlediği yağmacı siyaseti bırakmak oldu. İkinci olarak Stalin,
Komünist olmayan ülkelerin Moskova’yla dostça ilişkiler geliştirmeleri halinde onlara tolerans göstermeye hazırdı. Fakat Batı’nın Sovyetler’in kontrolündeki Alman toprakları üzerindeki canlandırıcı ve birleştiriciliği ile Ortodoks
Komünizminden sapmak artık mümkün değildi. Stalin’in izlediği üçüncü
ve son yol ise Almanya’nın kendisini hedef alıyordu. 19 Temmuz’da yapılan
Batı’ya ait bir bildiri, Batı Almanya’nın yakında direkt NATO savunmasına
katılacağını ima ediyordu. Doğu Avrupa dışişleri bakanları Almanya’nın yeniden askerileştirilmesinin tehlikelisini görüşmek için Prag’da bir araya geldiler. Moskova, Batı Avrupa’nın silahlanmasını önlemek için Doğu Almanya
üzerindeki bütün kontrolünden ödün vermeye hazırlanmıştı.
ALMAN SORUNUNUN ISRARLA DEVAMI
Dünyanın dikkati Asya’daki Soğuk Savaş anlaşmazlıkları ve Çin’de Komünizm zaferinin yarattığı karmaşa üzerindeyken, bütün ülke liderlikleri
bir gözlerini Almanya üzerine dikmişti.
Alman sorunu hala çözülmemişti ve çözülmemekte ısrar ettiği sürece,
Soğuk Savaş bitmeyecekti.
27
6. BÖLÜM
ÇİN’DE KOMÜNİST DEVRİM, 1946 – 1950
Soğuk Savaş’tan sonra Batı’nın aldatıcı başarısı, Asya’nın gelişmesiyle
parçalara ayrılmıştı. 1 Ekim 1949’da, Çin’in Komünist lideri Mao Zedong
Pekin’de adı Çin Halk Cumhuriyeti olan yeni bir sosyalist devlet ilan etmişti.
NASYONALİSTLER ve KOMÜNİSTLER
1920’lerin sonlarından itibaren Çin’in Komünistleri, Jiang Jieshi’nin Nasyonalist rejimiyle ara ara çatışıyordu. Sovyetler farklı noktalarda ve farklı yollarla Çin Komünistlerine, Amerikalılar ise Nasyonalistlere destek oluyordu.
Çin Nasyonal Partisi’nin ordularıyla savaşan Çinli Komünistler “Uzun
Yürüyüş” adı verilen büyük çaplı bir geri çekilme harekâtı başlatmış ve 6000
mil (yaklaşık 12000km) yol yürümüşlerdi.
1931-1932’de Mançurya’da Japon askeri güçleri faaliyetlerini genişletmiş,
saldırganlıklarını artırmıştı. Jiang Japonları görmezden gelmeye çalışmış,
Komünistlerle çatışmaya odaklanmış ancak bu tavrı destekleyicilerini korkutmuştu. Jiang, 1936’da kendi savaş ağalarından biri tarafından kaçırıldı ve
Japonya’ya karşı Komünistlerle “birleşik demokratik cephe” kurmaya zorlandı.
Jiang ile Komünistler arasında barış yapıldı ve böylece Çin’de Japon emperyalizmine karşı savaş başladı.
AMERİKA’NIN ARABULUCULUK TEŞEBBÜSLERİ
Japonya’nın 1945’de teslim olması Çin’e barış getirmemişti. Dünya Savaşı bitmek üzereydiyse de havada iç savaş kokusu vardı.
Amerikalılar, Japonya’nın mağlubiyetinin ardından Çin’deki iç savaşı
önlemeye çalışıyor ve Çin’in işgalinde nasyonalistlere destek veriyordu. Diğer taraftan Jieng hükümetini resmen tanıyan Sovyetler Komünistlere dolaylı
olarak destek veriyordu. Sovyet birlikleri, Mançurya’da, kilit noktaları kontrol
etmesine izin vererek Komünist partisine yardım etti. Amerikalılar ise 1945’in
28
sonlarında Çin Nasyonal Partisi, Kuamintang ordularının Mançurya’nın güneyinde Komünistleri mağlup etmesine yardımcı olmuşlardı ve Stalin Komünistlere, onların daha güçlü olduğunu ve yeni bir birleşik demokratik cephenin
Sovyet çıkarlarına daha iyi hizmet edeceğini sanarak, Nasyonalistlerle uzlaşmalarını öneriyordu. 1946 Mayıs’ında son Komünist güçleri Mançurya’dan
çıktıktan sonra Sovyetler Çinli Komünist Yoldaşlarına çok az destek verdi.
Amerikalı General Marshall’ın Mao ve Jhiang arasında arabuluculuk
yapma ve iç savaşı önleme teşebbüsleri başarısız olmuştu.
ÇİN İÇ SAVAŞI
1947 yılında Komünist orduları güneydoğuya inerek Kuamintang ordularını bölmek için harekete geçti. Çin Nasyonal Parti ağır bir yenilgi almış
ve yıl sonunda Kuamintang ordularının Mançurya ile bağlantıları kesilmiş,
kuzey tamamen Komünistlerin eline geçmişti.
Savaş bir yıl boyunca çeşitli cephelerde sürmüştü ve 1948 Temmuzunda
üstünlüğü sağlayan Komünistler sonbaharda büyük bir saldırı başlattılar ve
Kuzey Çin’deki son Nasyonalist kuvvetleri çekilmek zorunda bıraktılar. 1948
Kasım ayında Mançurya kesin olarak Komünistlerin eline geçmişti.
Çin İç Savaşı’nın başlarında modern ekipmana ve daha büyük bir orduya
sahip olan Nasyonalistler galip durumda görünüyordu. Ancak Mançurya’dan
erken geri çekilmenin ardından Komünistler, 1948 yılında dümeni çevirdiler ve Batı dünyasını şok ederek 1949 yılında Nasyonalistleri Çin topraklarından Tayvan’a sürdüler.
KOMÜNİST ZAFERİ ve ETKİSİ
1 Ekim 1949’da Komünistler başkentleri Pekin’de Çin Halk Cumhuriyeti’nin
kurulduğunu ilan ettiler.
Komünistlerin iktidara gelmesi Amerika’da çok ciddi bir korku ortamı
oluşturdu.
29
Amerika, Nasyonalist Çin’i Japonya’nın yerine bölgesel bir güç olarak ikame etmeyi düşünüyordu ancak Milliyetçi cephe savaşı kaybedince
Japonya’yı komünizme karşı bir müttefik olarak görmeye başladı.
Japonya’yı askerden arındıran Amerika, Japonya’nın askeri-sanayi bağını kopararak ekonomisini bağımsızlaştırdı.
STALİN ve KOMÜNİST ÇİN
Mao Aralık 1949’da yeni bir Dostluk Anlaşması ile ilgili olarak müzakerede bulunmak için Moskova’ya vardığında, Stalin tarafından değil, Rus
Dışişleri Bakanı tarafından karşılanmış, gazetelerde kendisinden “Yoldaş
Mao” olarak değil “Bay Mao” olarak bahsedilmiş ve bir ortaktan ziyade bir
ricacı muamelesi görmüştü.
Stalin ilk başta, 1945’te Jiang ile yaptığı anlaşma ve bunun Mançurya’da
Sovyetler’e sağladığı geniş hakların baki kalması konusunda ısrarcı olarak,
yeni bir Çin-Sovyet Paktını görüşmeyi reddetti. İki hafta süren soğukluğun
ardından Sovyet yönetimi yumuşadı.
2. KISIM - KÜRESEL YÜZLEŞME
7. BÖLÜM
KORE ÜZERİNE İHTİLAF, 1950 – 1953
Komünistlerin Çin’deki zaferi Soğuk Savaş’ın faaliyet alanını genişletmiştir.
KUZEY VE GÜNEY KORE
Kore II. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1910-1945 yılları arasında yaşanan
Japon işgalinin sona ermesinin ardından Kore 38. Paralel’de ikiye bölünmüş ve ülkeye Sovyetler Birliği ve ABD silahlı kuvvetleri ayrı bölgelerden
çıkartma yapmışlardı.
30
HUSUMETİN BAŞGÖSTERMESİ
ABD güneyi ve SSCB de kuzeyi işgal etmişti. Soğuk Savaşın birleşmeyi
önlediği sıralarda güneyde kapitalist bir cumhuriyet ve kuzeyde ise Komünist bir cumhuriyet söz sahibiydi.
ABD ve Sovyetler, Japonya’dan aldıkları Kore toprakları üzerinde yerli
ama kendilerine bağımlı hükümetler kurduktan sonra 1948-1949 yıllarında
askerlerini çektiler. Böylece Sovyet yanlısı Kuzey Kore ile Amerikan yanlısı
Güney Kore kuruldu ve 38. paralel aralarında sınır oldu.
SAVAŞIN GENİŞLEMESİ
25 Haziran 1950 yılında Kuzey Kore, Kore Savaşının patlak vermesine
neden olan Güney Kore saldırısını düzenledi. Saldırıyı geri püskürtmeleri
için Birleşmiş Milletler Güney Kore’ye destek sağladı ve Kuzey Kore’yi Çin
sınırına kadar sürükledi. Kuzey Kore’yi destekleyen ise Çinliler oldu.
Kuzey Kore’nin askeri birliklerini 38. Paralelin kuzeyine çekmemesi üzerine Amerika’nın Hava ve Deniz birliklerini harekete geçirmesine yol açtı.
Birleşmiş Milletler’in Güney Kore’ye birlikler yollamasıyla Kuzey Kore geri
çekilmeye başladı. Kuzey Kore’yi 38. paralelin kuzeyine iten BM kuvvetleri
eski sınırlarda durmadı ve iki Kore’yi birleştirme amacıyla Kuzey’i işgale başlayıp Çin sınırına kadar yaklaştı.
Bu durum, Çin’in tepkisine yol açtı. 38. paralelin geçilmesi durumunda
savaşa gireceğini açıklayan Çin, BM birliklerinin durmaması nedeniyle aktif olarak Kuzey Kore’yi desteklemeye başladı.
24 Ekim 1950’de Amerikalı Mareşal Douglas MacArthur savaşı bitirecek bir hücuma girişeceğini söylemesiyle yüzbinlerce gönüllü Çinli sınırdaki
Yalu nehrini geçerek gizlice Kore’ye girdi. BM’nin zaferi, kısa süre içinde
toplu geri çekilme halini almıştı.
31
MACARTHUR’UN EMEKLİYE SEVK EDİLMESİ ve KORE’DEKİ
KİLİTLENME
Gönüllü Çinlilerin BM birliklerini 38. paralelin güneyine püskürterek
Güneyi işgale başladı. Ancak, Birleşmiş Milletler ordularının karşı saldırısı
sonucunda cephe 38. paralel boyunca sabitlendi. Bu arada MacArthur’un,
Başkan Truman’ın aksi yöndeki emirlerine riayet etmeyerek ordularını tekrar Çin sınırına kadar ilerletmek istemesi üzerine Truman tarafından emekliye sevkedildi. Savaşın durağan bir nitelik alması ve iki tarafın da herhangi
bir kazanç elde edememesi, tarafları barış görüşmeleri yapmaya itti. 1951
Nisan’ında başlayan görüşmeler sonucunda ancak 1953 Temmuzu’nda ateşkes antlaşması imzalandı.
ATEŞKES ANLAŞMASI
Kore Savaşı ancak 27 Temmuz 1953’te, Stalin’in ölümünden sonra Sovyetlerin, ABD’nin önerileri kabul etmesiyle son buldu. Savaş milyonlarca
Koreli’nin hayatına mal oldu. Ne Amerikalılar, ne de Komünistler bu savaştan bir çıkar sağlayamadılar.
8. BÖLÜM
YENİ LİDERLER ve YENİ GERÇEKLER, 1953 – 1957
Soğuk Savaş çevresi 1953 – 1957 yılları arasında önemli ölçüde değişti. Bu
değişiklikler kısmen Washington ve Moskova’daki yeni liderlerden kaynaklanmış ve kısmen bazı yeni küresel gerçekliklerle sonuçlanmıştır.
ABD’nin DIŞ POLİTİKASINA YENİ BİR BAKIŞ
ABD’de Dwight Eisenhower 1953’de göreve geldiğinde hem Sovyet tehdidiyle yüzleşileceği, hem de federal bütçenin dengeleneceği taahhüdünde
bulundu.
32
Nükleer misilleme üzerine odaklanma ABD’nin askeri masraflarının
kesilmesine yardımcı oldu.
ABD gizli operasyonlar düzenleyip, antikomünistlere yardımda bulundu. Amerika, Komünizmi sınırlandırmak için bölgesel ittifaklar kurdu.
Eisenhower’ın “Yeni Bakışı” Truman’ın çevreleme politikasını sürdürdü
ve geliştirdi.
KHRUSHCHEV ve BATI
1953’te Stalin’in ölümünden sonra Komünist Partinin birinci sekreterliğine getirildi. Devleti idare eden Başbakan Georgi Malenkov ile bir müddet
rekabet etti. Khrushchev acemi ama akıllı bir devlet adamıydı.
Khrushchev ABD’nin “açık hava sahası” planını bir casusluk hilesi olarak reddetti.
1955’de Cenevre Zirve Konferansı yapıldı. Moskova’nın, Batı Almanya
silahlanana kadar yeniden birleşmeyi dikkate almayı reddetmesi ile bir çıkmaza girildi ve diğer alanlarda çok az sayıda gelişme kaydedildi.
MOSKOVA ve MÜTTEFİK OLMAYAN DEVLETLER
Moskova, çeşitli liberal hareketlere silah sağlayarak ve finansal destek
vererek onların dostluk ve desteklerini kazanmayı ve müttefik olmayan devletleri liberalleştirmeyi amaçlamıştı. Khrushchev, Asyalı ve Afrikalılara antiemperyalizm yemini etmişti. Kapitalizm ve Emperyalizmle bağı olan Leninist Teoriden ipucu alarak Khrushchev bu hareket ve devletlere, Batı ile
küresel mücadelede Komünizmin doğal müttefiki gibi davranmış ve daha
sonralarda bile “ulusal kurtuluş savaşlarını desteklemişti.
Asyalı ve Afrikalılar Batı denetiminden kurtulmuşlardı.
Mahatma Gandhi’nin rehber kılavuzu Cevahirlal Nehru, Doğu ve Batı
ile müttefik olunmamasından yanaydı.
33
Amerika Pakistan’a yardım edince, Sovyetler de demokratik Hindistan’a
yardım etmişlerdi.
KHRUSHCHEV ve STALİN’İN MİRASI
Khrushchev, 1956’da Moskova’da toplanan 20. Parti Kongresinde; iktidarın tek kişide toplanmasını tenkit ederek, Stalin’i acımasızlık, hoşgörüsüzlük ve iktidarı kötüye kullanmakla suçlamıştır.
Khrushchev’in yaptığı bu konuşmaya “gizli söylev” denmesinin sebebi
konuşmanın gizli oturumda yapılmış olmasıdır. Khrushchev konuşmasında,
1953 yılına kadar iktidarda olan Stalin tarafından yapılan yanlış uygulamaları, orduda ve partide gerçekleştirilen tasfiyeleri, kişi kültünün oluşturulmasını eleştirmektedir.
Khrushchev, Yugoslavya’nı kurucusu Tito ve Batı ile aralarındaki tansiyonu düşürmeye çalışmıştır.
1956 yılında Macarlar, Sovyet Yönetimine başkaldırmışlardı. 23 Ekim
1956’da öğrenci örgütleri gösteri yürüyüşü düzenlediler. Budapeşte’de bir
Stalin heykelinin başını kopardılar.
Imre Nagy’nin iktidara gelmesi üzerine, SSCB Macar Devrimi’ni bastırmak üzere harekete geçti. 4 Kasım 1956’da SSCB ve Varşova Paktı güçlerinden oluşan asker ve tanklarla birlikte Macaristan’a girdi. Çıkan çatışmalarda binlerce kişi öldü.
Sovyetler’in Macaristan’da yaptığı katliam Doğu – Batı düşmanlığını
pekiştirdi.
SÜVEYŞ KRİZİ, 1956
Süveyş Savaşı, 1956 yılında, bir tarafta Mısır, diğer tarafta İngiltere,
Fransa ve İsrail ve üçüncü tarafta Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş
Milletler’in olduğu, diplomatik ve askeri karşılaşmalarla gerçekleşmiştir.
34
İngiltere ve Fransa olmak üzere birçok Batı Avrupa devleti, Şüveyş Kanalı yoluyla Körfez ülkelerinden petrol alıyordu. Mısır’da 1952 yılında iktidara gelen Cemal Abdülnasır, ülkesini askeri yönden güçlendirmeye ve İsrail karşısında üstün duruma geçmeyi amaçlıyordu. Bu yüzden Sovyetler
Birliği’ne yaklaşmaya ve Çekoslovakya üstünden silah almaya başladı. Mısır’ın
mali yardıma ihtiyacı oldu ve ABD ve İngiltere’den kredi almayı denediyse
de, bu iki ülke Mısır’ın Doğu Bloğundan silah alması ve İsrail karşıtı militanları desteklemesi sebebiyle kredi vermediler. Bunun üzerine Nasır, ihtiyacı olan mali gücü sağlamak için Süveyş Kanalı’nı kamulaştırmak istedi.
Nasır, Arap dünyasının kahramanı olmaya başlamış, Suriye ve Ürdün
Mısır’a yakınlaşmıştı. Fakat Arap milliyetçiliği, Avrupa’nın muvaffakiyetini
tehdit ediyor ve İsrail, bu durumun Nasır’ın bütün Arapları yönetmesiyle sonuçlanmasından korkuyordu. 1956’ın sonlarında – Nasır’ın Avrupa’nın petrol arzını kesmeyi planlamasından ve İsrail’e saldırmasından korkan – İngiltere, Fransa ve İsrail, Mısır’a karşı önleyici bir savaş başlatmak için kumpas
kurdular.
Saldırıların ana amacı Nasır’ı yönetimden almak ve kanal üzerindeki
Batı kontrolünü tekrar kazanmaktı. İsrail’in Mısırı işgal etmesinden bir gün
sonra, İngiltere ve Fransa toplu bir ültimatomla İsrail ve Mısır’ı uyardılar ve
ardından Kahire’yi bombalamaya başladılar. İngiliz ve Fransız güçler yıl sonundan önce ülkeden ayrılmışlardı ama İsrail güçleri 1957 yılının başlarına
kadar ülkede kalmaya devam ettiler.
SİLAHLANMA ve UZAY YARIŞI
ABD ile SSCB arasında 1957’den 1975’e kadar süren, resmî olmayan ancak uzaya uydu yollamak, insan göndermek, Ay’a insan indirmek gibi çabalar içeren rekabettir.
Yarışın başlangıcı, II. Dünya Savaşı’ndan kalma roket teknolojisine, savaştan sonra ortaya çıkan uluslararası gerginliğe ve Sovyetlerin 4 Ekim 1957’de
Sputnik 1 adlı ilk yapay uyduyu fırlatmasına dayanır.
35
İlk atom bombası, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ABD’de yapıldı
ve 1945’te Hiroşima ve Nagazaki’ye atıldı. ABD, 1952’de atom bombasından
çok daha etkili ve yıkıcı bir silah olan hidrojen bombasını geliştirdi. Sovyetler Birliği, bu iki bombayı da ABD’den daha sonra geliştirdi. İlk atom bombasını 1949’da, ilk hidrojen bombasını 1953’te yaptı.
9. BÖLÜM
SOĞUK SAVAŞ’IN DEVAMI, 1957 – 1961
ALMANYA’NIN TARAFSIZLIĞI İLE İLGİLİ SORUN
1957’de Sovyetler dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik’i uzaya gönderdikten birkaç gün sonra, Polonya dışişleri bakanı Adam Rapacki; Polonya,
Çekoslovakya ve Almanya’nın her iki kısmında da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge kurulmasını öngördü. Repacki planı, NATO’nun Batı
Almanya’yı yeniden silahlandırma kararına karşı bir tepkiydi.
1956’da Şansölye Adenauer, Batı’dan ülkesi için bomba, ağır silahlar ve
füze temin etmesini istedi. Bu füzeler 1980’e kadar teslim edilmedi ama bombalar ve ağır silahlar derhal sevk edilmişti ve Avrupalı liderler Almanya’nın
tarafsız olma ihtimali hakkında iki kez düşünmeye başladılar.
Batı Almanya’ya 1949’dan 1963’e kadar hizmet eden Adenauer, devamlı
Sovyetler’in yeniden birleşme ve Almanya’yı tarafsızlaştırma önerisine karşı
çıkmıştır.
Fransız Devlet Başkanı Gaulle, 22 Ocak 1963’te Federal Alman şansölyesi Konrad Adenauer’le bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşma, iki ülke arasındaki uzlaşma döneminin zirvesiydi.
KHRUSHCHEV’in BERLİN ÜLTİMATOMU, 1958 – 1959
1958 yılının Kasım ayında bir ültimatom yayınlayan SSCB Devlet Başkanı Khrushchev, Batı güçlerine Berlin’den çekilmek ve şehri askerlerden arındırmak için mühlet vermişti. Sovyet Lider, taleplerinin yerine getirilmemesi
36
halinde Sovyetlerin Doğu Almanya’ya geri döneceği ve Berlin’in tamamen
kendi kontrollerine geçeceği tehdidinde bulunmuştu.
ABD, İngiltere ve Fransa, ültimatoma sert bir dille yanıt vererek, Berlin’den
çekilmeyi reddettiler. Mayıs 1959’da Sovyetler Birliği, Batı güçleriyle masaya
oturmaya razı oldu.
KHRUSHCHEV’in AMERİKA SEYAHATİ
Khrushchev 1959 yılında Amerika’yı ziyaret etti. Kruşçev’in Amerika
ziyareti, bu ülke ile Sovyetler Birliği arasında bir yakınlaşma sağladı. Yapılan konuşmalarda ve yayınlanan ortak bildiride, iki süper devletin, barışın
korunmasında ortak sorumluluğa sahip oldukları belirtildi.
NÜKLEER DENEME YASAĞI MESELESİ
Soğuk Savaş esnasında hem ABD’nin, hem de SSCB’in ellerindeki nükleer cephane öylesine genişti ki, her iki taraf da bir savaş başlatmaya gönüllü
olamıyordu. Buna “karşılıklı caydırıcılık” deniyordu.
1960’larda ABD ve SSCB arasındaki gerginlikte bir yumuşama yaratan
ve bu devletlere Nükleer Denemelerin Yasaklanması Anlaşması imzalatan
nedenlerden biri de buydu. Ve aynı zamanda, ABD ve SSCB, her ikisi de, soğuk savaş döneminde taraflardan herhangi birinin mutlak kontrolünde olmayan devletlerin arasından birkaçının daha nükleer cephanelik geliştirmesini engellemek istiyorlardı.
U-2 HADİSESİ
1960 yılının Sovyet toprakları üzerinde bir Amerikan Lockheed U-2 casus uçağının düşürülmesi Sovyet-Amerikan ilişkilerinde önemli bir gerginlik yaratarak Soğuk Savaşı şiddetlenmesine neden olmuştur.
37
PARİS ZİRVESİ’nin BAŞARISIZLIĞI
Nükleer yıkımın uyandırdığı endişe Mayıs 1960’ta Paris’te Zirve Konferansı yapılmasını gündeme getirmişti. Bu arada SSCB lideri Khrushcev ülkesinde bir Amerikan U2 casus uçağının düşürüldüğünü açıklayarak ABD
yönetiminin özür dilemesini istemiş, ABD’nin red cevabı üzerine konferans
toplanamamıştır.
SOĞUK SAVAŞ AFRİKA’YA GELİYOR
Moskova ortaya çıkan Afrika ülkeleri ile yakından ilgilenmeye başlamıştı.
Fransızların Cezayir’e karşı yürüttükleri savaş onları ikilem içine sokmuştu. Amerika bu savaşta Fransa’yı kayıtsızca desteklemiş, Moskova Cezayirlilerin safında olmuştu.
Sovyetler Cezayirlileri desteklerken Fransızları zor durumda bırakmayı
planlıyordu ancak istediklerine yeterince nail olamadılar. Soğuk Savaş yılları boyunca, Ürdün Moskova ile yakın ilişkiler kurmuş fakat asla “Komünist Bloğun” bir üyesi olmamıştır.
II. Dünya Savaşı’nın ardından sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmaya başlaması süreci, 1950’lerin sonunda Kongo’da da etkisini göstermeye
başlamıştır. Belçika yönetimi 1957 yılında Gana’ya bağımsızlık tanımıştı.
1950 yılında farklı sömürgelerde yaşayan Belçika Kongo’su halkının birliği için Kasavubu önderliğinde kurulan ABAKO seçimleri kazanmış, 1959
yılında, ABAKO gösterilerinin yasaklanması ile başlayan ayaklanma bağımsızlığa giden yolda önemli bir dönüm noktası olmuştu. 30 Haziran 1960’ta
Kongo, Belçika ile işbirliğine devam etmek suretiyle bağımsızlığına kavuşmuştur. Seçimlerde bazı bölgelerde etnik temelli partiler çoğunluğu elde etmiştir.
1960 ABD SEÇİM KAMPANYASI
Kennedy, Johnson, Humphrey ve Symington, Eisenhower’dan çok daha
gençtiler ve hepsi de onu Paris zirvesinin başarısızlığından ve Soğuk Savaşın devamından ötürü suçlamaya can atıyordu.
38
1960 ABD başkanlık seçimleri, Kasım 1960 tarihinde Cumhuriyetçi
aday Mevcut Başkan yardımcısı Richard Nixon ile Demokrat aday Massachusetts senatörü John F. Kennedy arasında gerçekleşmiş ve seçimi John F.
Kennedy kazanmıştır.
10. BÖLÜM
KRİZ VE BİR ARADA VAROLUŞ, 1961 - 1964
DOMUZLAR KÖRFEZİ ÇIKARMASI FİYASKOSU
Fidel Castro ve devriminden kurtulmak için Kübalı sürgünler ABD’nin
de desteğini alarak işgal girişimi başlatmıştı. ABD, Castro devrimine verilen
desteğin büyüklüğünü hesap edemediği ve yedek planı olmadığı için büyük
bir hüsrana uğramış ve Küba’yı SSCB’nin ellerine bırakmak zorunda kalmıştı. Bu olay ABD tarihinde kara bir leke olarak kalmıştır.
VİYANA ZİRVESİ, 1961
ABD Başkanı Kennedy ile SSCB Başkanı Khruschev 3-4 Haziran 1961’de
Viyana’da görüşmüştü. Orada Khruschev süper güçlerin sorunları Almanların üzerine yığdırıcı niyetlerini gösteren geçici bir anlaşma şeklinde sınırlı bir
uzlaşma önermiş fakat Kennedy reddetmişti. Zaten iyi geçinemeyen ve iletişim problemi yaşayan ikili için bu durum büyük bir sorun haline gelmişti.
En tehlikeli kısmı ise Küba nükleer savaşa girmeye değmese de Almanya
buna değebilirdi. Köşeye sıkıştırılmış Amerika ve fırsatı gören Sovyetler ile
Viyana Zirvesi’nin ardından Orta Avrupa huzursuz bir yer haline gelmişti.
BERLİN DUVARI, AĞUSTOS 1961
Doğu Almanya halkının ABD desteğindeki Batı Almanya’ya kaçmasını
önlemek için Doğu Almanya tarafından SSCB’nin desteğiyle yaptırılmıştır.
39
Duvarın mühürlenmesi ABD ile SSCB arasında Soğuk Savaş krizine yol açmıştır. Ancak zamanla bu gerginlik azalmış ve Berlin Duvarı’nın iki tarafa
da gerçek yarar sağladığı açıkça ortaya konmuştur.
ABD SİLAH TAKVİYESİ VE SOVYETLER’İN YANITI
Kennedy seçim zamanı verdiği sözleri tutmak için ABD’nin zaten gelişmiş silah gücünü iyice arttırmış ve rakipsiz kalmıştı. Tarım ve tüketici
ürünlerinin üretimine yönelen SSCB kendi silahlarını geliştirmeyip daha
karmaşık bir silahın üretimini beklemiş, Kennedy’nin ilk vuruşu yapma ile
ilgili tehditkâr konuşmalarının üzerine de onu sinir edecek olan Küba’ya
yönelmiştir.
KÜBA FÜZE KRİZİ
Khrushchev, ABD’nin Castro sisteminden nefret etmesi ve daha önceki
başarısızlığından dolayı tekrar Küba’yı ele geçirmeye çabalayacağını düşünmüştü. Küba’yı ABD’ye karşı korumak ve Amerika’nın yakınında bir yere
füze yerleştirerek stratejik dengeyi düzeltmek amacıyla Küba’ya nükleer füzeler yerleştirmeye karar vermişti. Ortalık gerginleşince Khrushchev, Kennedy’e
gönderdiği mektupta, ABD’nin Küba’yı işgal etmeyeceğine dair söz vermesi
halinde SSCB’nin de Küba’daki füzeleri sökeceğini belirtmiş ve Türkiye’deki
füzelerin de sökülmesini talep etmişti. Kennedy, Küba ile ilgili kısmı hemen
kabul etmiş ancak Türkiye’deki füzeler konusunu sonraya bırakmış ve daha
sonra da bunların gizlice kaldırılmasını kabul etmişti. Böylece Küba Füze
Krizi atlatılmıştı; Khrushchev Küba’yı kurtarmış ve yakınındaki füzelerden
kurtulmuş, Kennedy de yerel bir ün ve uluslararası bir saygı kazanmıştı.
BATI İTTİFAKINDAKİ GERGİNLİK VE STRES
Füze Krizi devam ederken Fransa nükleer güç elde etmişti. Avrupa’lı
devletler artık müttefik olarak değil ayrı ayrı önlerine bakmak istemişlerdi.
40
Ancak daha sonra işlerine yararsa diye de ABD’ye tamamen arkalarını dönmemişlerdi.
1963 SINIRLI TEST YASAĞI ANLAŞMASI
Küba Krizi’nden sonra Kenndy’nin de olgunlaşmasıyla ABD ile SSCB ve
İngiltere arasında (Fransa hariç), silahların atmosferik deneylerini yasaklayan eşit bir anlaşma imzalanmıştı. Fakat teftiş olmadan ortaya çıkarılamayacağı için yeraltı patlamalarına izin verilmişti.
KENNEDY VE KHRUSHCHEV’NİN ÇIKIŞI
Tam süper güçler arasındaki ilişkiler düzeliyor derken, Kennedy vurulup ölmüştü. Bir zaman sonra da Khrushchev zorla emekli edilmişti. Tek bir
yıl içerisinde Batı Almanya, İngiltere, ABD ve SSCB’nin liderlerinin hepsi
değişmişti. Bununla birlikte Soğuk Savaş’ın odağı Avrupa’dan Güneydoğu
Asya’ya kaymaya başlamıştı.
11. BÖLÜM
GÜNEYDOĞU ASYA VE SOĞUK SAVAŞ, 1945 - 1970
Başta ABD başkanı Johnson ve SSCB için pek ilgi çekici olmayan Güneydoğu Asya, II. Dünya Savaşı’ndan beri odak noktası olmuştur.
GÜNEYDOĞU ASYA İÇİN MÜCADELE
Japonya’nın Güneydoğu Asya’yı fethinden son yenilgisine doğru, II.Dünya
Savaşı, Malaya, Filipinler ve Hindiçini gibi Batılı kolonilerin bir dizi yerli isyanları için kaynak oluşturmuştu. Bu isyanlar Batı karşıtıydı ve Komünistler
başroldeydi, Moskova’dan destek ABD’den muhalefet vardı. 1956’da İngiltere
kolonisi Malaya bağımsız oldu. 1946’da bağımsız olan Filipinler, ABD’nin yardımıyla Filipinler Komünist Partisi’nin dâhil olduğu Japon Karşıtı Ordu’dan
41
kurtulmuştu ve Filipin-ABD müttefik olmuştu. Fransa Vietnam’ı 1946’da
Fransız Birliği’nin bir parçası olması kaydıyla bağımsız bir eyalet olarak tanımıştı. Daha sonra Hindiçini odağında Geneva’da İngiltere, Fransa, ABD
ve SSCB toplanmış ve Hindiçini Vietminh tarafından yönetilen Kuzey Vietnam, Anti-Komünist politikacı tarafından yönetilecek Güney Vietnam, koalisyon hükümet altında bağımsız olacak Laos ve Kamboçya olarak 4’e ayrılmasına karar vermiş böylece I. Hindiçini Savaşı sona ermişti.
VİETNAM VE LAOS’TAKİ SOĞUK SAVAŞ
Vietnam, komünist kuzey ve Amerikan yanlısı güney olmak üzere ikiye
bölünmüştü. Kuzey Vietnam, Güney Vietnam’dan geçen yolları kullanabilmek için Laos ile komşu olma adına güneyde isyan çıkarmaya karar vermişti. Bu sırada Laos bölünmüştü, ancak ABD ve SSCB savaş istememişti.
Kuzey Vietnam, Laos’ta komünizm istemiş böylece Laos, Soğuk Savaş’ın içine
düşmüştü. Sonunda Geneva’da Laos’un tarafsızlığı ve yabancı güçlerin çekilmesi için anlaşma imzalanmıştı. Bu sırada ABD, Güney Vietnam’a yardımları arttırmış ancak intiharların artmasıyla iş içinden çıkılmaz bir hal
almıştı. Yine de Kennedy’nin ölümünden sonra yerine geçen Johnson, Komünist kısmı yok etmeye karar vermişti.
VİETNAM’DA AMERİKAN MÜDAHALESİ
Devrime destek için Kuzey Vietnam Ordu’sundan güneye birlikler gönderilmesiyle ABD desteği engellemek için Kuzey Vietnam’ı bombalayıp limanlarını yağmalamaya karar vermişti. Destek bulamayan Kuzey Vietnam
tek başına kalmıştı. ABD bombalamaya başlayıp birçok ölüme sebep olması
Kuzey Vietnam’ı daha da güçlendirmişti. ABD Komünistleri yok edemeyeceğini anlayınca ve ABD halkından savaş karşıtı protestolar görünce müzakereye gitmişti. Kuzey Vietnam önceden yapılan Vietnam’ı bölme hatasına
düşmeyip, uzun ve acılı bir işgal sürecine girmişti.
42
ZAFER OLMADAN YÜKSELİŞ, 1965 - 1967
Kuzey Vietnam savaştan askeri zafer almadan kazanmıştı. Çünkü güneyi işgal edip Amerikalıları oradan çıkarıp birleşmeyi hedeflemişti. Ekonomileri bombalarla yok edilemezdi, rakip karşısında avantajlı duruma geçene
kadar çete taktiklerini kullanmıştı. ABD’de halkından destek göremeyince,
daha fazla savaşamamıştı.
TET SALDIRISI
Tet (Vietnam’ın başlıca tatili)’in ilk günü Kuzey Vietnam birçok yeri
ve ABD elçiliğinin bir bölümünü işgal etmişti. Hiç birini elinde tutamadığı
için bu bir yenilgiydi. ABD’de savaş için artık hiçbir istek yoktu ve siyasal
oyunlar dönmekteydi.
NIXON İDAREYİ ELE ALIR
Cumhuriyetçi Parti’den Nixon, rakibi Hubert H. Humphrey’yi yenilgiye uğratarak başkan seçilmişti. Bir süre daha Vietnamlı Komünistlerle
savaştıktan ve Kampuçya’yı istilayı kararlaştırdıktan sonra, Nixon Doktrini
uyarınca Vietnam’daki ABD askerlerini geri çekmeye başlamıştı. Zamanla
ABD’yi II. Hindiçini Savaşı olan Vietnam Savaşı’ndan çıkarmayı başarmıştı.
12. BÖLÜM
ÇİN, SALT ve SÜPERGÜÇLER, 1967 – 1972
1960’ların sonunda, dünyanın stratejik dengesinin Moskova’nın tarafına kaydığı görülmektedir. Sovyetler Birliği özellikle de kara bazlı stratejik füzeler
açısından hızlı bir şekilde kendisi ve Birleşik Devletler arasındaki boşluğu
kapatmakta, bu esnada, Birleşik Devletler, Vietnam batağına doğru batmaktaydı. Savaş herhangi bir sonuca ulaşmadan devam ettiği için, Amerikan üstünlüğü, savaşta yıpranmış Güney Doğu Asya’nın bataklarına doğru sürüklenmekteydi.
43
Birleşik Devletler engellerine rağmen, Sovyetlerin kazancı yanıltıcı ve
aldatıcıydı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ekonomisi duraksamaya
devam ediyordu. Sovyetler, stratejik olarak kazanıyor olabilirdi, fakat ekonomik açıdan geride kalmıştı. Stratejik kazançları dengede olsa da, yeni bir
düşman ortaya çıkıyordu: Çin Halk Cumhuriyeti
ÇİN – SOVYET AYRILIĞI, 1960 – 1963
Sorun Çin’in 500 milyon köylüyü kapsayan bir toprak reformu gerçekleştirmeyi düşünmesi ve bu reformla sosyalizmi tam olarak tamamlayacağını dolayısıyla artık Sosyalist dünyanın liderinin Sovyetler Birliği değil
Çin olması gerektiğini iddia ediyordu. Sovyetler Birliği’nde ise Nikita Kruşçev ülkesinin sosyalizmin basamaklarını çoktan tamamladığını savlıyordu.
Kruşcev iddiasını desteklemek için Doğu Avrupa ülkelerine bazı imtiyazlar
vermiş ve yakın zamanda başlayacak olan çok merkezlilik döneminde Doğu
Avrupa’nın da faal bir güç olarak katılımını sağlamış oldu. İki ülke arasındaki ihtilaf ve gerilim SSCB’de Gorbaçov işbaşına gelene kadar devam etti
ve bu dönemde çözüldü.
3. KISIM - ÇÖZÜM ARAYIŞI
13. BÖLÜM
ÜLKELER ARASI HUZURDA ALTIN ÇAĞ, 1972 - 1975
1970lerde ülkeler birbirleriyle anlaşmalar imzalamıştır. Orta Doğu krizi bu
anlaşma dönemini sıkıntıya soksa da ülkeler arası huzurun temel çerçevesi
aynen kalmıştı.
44
ÜLKELER ARASI HUZUR KURULUŞU, 1972 - 1973
ABD-SSCB zirvesi Soğuk Savaş döneminde çok verimli olmuştu. Süper
güçler zirveden önce denizaltı balistik ve anti balistik füzeleri sorununu çözmeye çalışmıştı. Vietnam Savaşı gerginliği, uzlaşma SSCB için her şeyden
daha önemli olduğu için zirveye zarar verememişti. ABD ve SSCB anti balistik füzeleri sınırlandıran bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma sayesinde nükleer silahlar sadece caydırıcı amaçlar için kullanılmış ve silahsızlanma antlaşmalarının imzalanabilmesi sağlanmıştı. ABM’e göre taraflar, başkentleri
ve birer stratejik füze üssünü anti-balistik füzelerle koruyabilecekti. 1974’de
imzalanan Protokol ile korunabilecek yer sayısı bire indirilmişti.
Moskova zirvesi Avrupa’ya uluslararası huzur getirmede bir nebze başarılı olmuştu. Burada ABD ve SSCB Avrupa Güvenlik Ve İşbirliği Teşkilatı ve karşılıklı ve dengeli güç azalımı projesinde çalışmaya karar vermişti.
1972 ‘Temek Antlaşma’sı Doğu ve Batı Almanya’nın ilişkilerini genişletmişti.
ABD’NİN VİETNAM’DAN ÇEKİLMESİ
Amerikan halkı savaşa karşı olduğundan dolayı Vietnam Savaşı’nı bitirmek isteyen Nixon Kuzey Vietnam ile barış görüşmeleri yapmış ve bomba
kullanmıştı. Ancak Nixon’un tekrar seçilmesi bir barış anlaşması olmadan
gelip geçmişti. ABD’nin Vietnam’dan tamamen çekilmesi ve II. Hindiçini
Savaşı’nın bitmesi Paris Barış Antlaşması aracılığıyla olmuştu.
WASHINGTON ZİRVESİ, AVRUPA GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ
TEŞKİLATI (AGİT), ŞİLİ DARBESİ
II. Washington Zirvesi, barışçıl amaçlar ve uzlaşma üzerine kurulmuştu.
Zirveden kısa süre sonra 35 ülkeyle AGİT Helsinki’de açılmış, 1970’de Çili’de
Marksist olan Allende başbakan olmuştu. Bu durumdan hoşlanmayan ABD,
45
Çili’den maddi olarak çekilmiş ve böylece ekonomik sıkıntı ortaya çıkmıştı.
Bu şekilde Allende yok edilmişti.
ORTA DOĞU’DA KRİZ
İsrail-Mısır anlaşmazlığı Soğuk Savaş’la birleşince Orta Doğu kızışmıştı.
Fakat Sovyet Orta Doğu stratejisi daha tehlikeliydi. SSCB Batı’ya karşı Siyonizm karşıtlarını ve Arapları desteklemişti. Bu propaganda ile ABD ve İsrail
yakınlaşmıştı. İsrail ve Suriye arasında tekrar eden bir sınır sorunu yaşanmış ve Sovyetler’in Mısır’a desteği 1967’de savaş planlarını canlandırmıştı.
‘6 Gün Savaşları’nda İsrail öncelikli darbesiyle Arapları mahvetmiş ve Sina,
West Bank ve Golan Tepelerini ele geçirmişti. Araplar İsrail’le anlaşmaya
gitmek istemişti ancak Ürdün’den hoşlanmayan FKÖ ve Suriye Ürdün ile
savaşmış; ABD, SSCB ve Mısır bu krizin bitmesine yardım etmişti. 1970’te
Mısır başkanı değişmiştir ve Sovyetli danışmanlarını defetmişti. 1973’te diğer Arap ülkelerinin de desteğini alarak Mısır ve Suriye İsrail’e saldırmıştı.
İsrail, Barış Gücü’nün gelmesiyle ve SSCB’nin bölgeye tek taraflı kuvvet gönderme kararlılığıyla ateşkese uydu. Bu savaşla uzlaşmanın krizleri önlemediğini ortaya çıkmıştı.
DOĞU-BATI İLİŞKİLERİNDE GELİŞİM VE PROBLEMLER,
1974 - 1975
1974 Moskova zirvesi Watergate skandalı ve Sakharov’un açlık grevi sebebiyle sönük geçmişti. Sovyet liderinin tadını kaçırarak Watergate Nixon’u
istifa etmeye zorlamıştı; yerine Gerald Ford gelmişti. Vladivostok zirvesiyle
Ford ve Brezhnev silahların kontrolünde ilerleme sağlamış ve uluslararası
huzura da yeni bir boyut kazandırmıştı. ABD-SSCB arasındaki ticaret gelişmişti. Jackson-Vanik Düzenlemesi ABD-SSCB Ticaret Anlaşmasını kötü etkilemiştir. Güneydoğu Asya’da da uluslararası huzur baltalanmıştı. Komünistler Vietnam, Kamboçya ve Laos’ta zafer kazanmıştı. Ford ve Brezhnev
46
uluslararası huzur ve AGİT üzerinde çalışılan Helsinki Nihai Anlaşması’nı
imzalamıştı. HNA insan hakları sorunlarını vurgulamıştı.
14. BÖLÜM
ULUSLARARASI UZLAŞMANIN REDDİ, 1975 - 1979
1970’lerin ikinci yarısında Doğu-Batı arasındaki uzlaşma çözülmüştü. ABD de
SSCB de uluslararası uzlaşma kelimesini kullanmaktan kaçınır hale gelmişti.
AVRUPA KOMUNİZMİ, ANGOLA VE ULUSLARARASI
UZLAŞMANIN REDDİ
Helsinki Nihai Antlaşması Avrupa’daki Doğu-Batı gerginliğini yok edememişti ve bu Batı Avrupa ülkelerindeki bazı komünist partilerin bağımsızlıklarını öne sürerek ve SSCB’den uzaklaşarak seçim döneminde kazanç elde
etmelerini sağlayan bir strateji olan Avrupa komünizmi ile güçleşmişti. Bu
durum ABD ve SSCB’yi endişelendirmişti. Portekiz’de ortaya çıkan Karanfil Devrimi ise NATO’yu endişelendirmişti. Portekiz’in sömürgesi olan Angola, SSCB’nin de yardımıyla bağımsızlığını kazanmış, buradaki komünist
aracılığı Washington’u rahatsız etmişti. ABD’nin çok güçlü olmasına karşın
SSCB’nin üstün gelmesi ABD’lileri kızdırmış ve ABD seçimlerinde Carter,
Ford’u geçerek başkan olmuştu.
İNSAN HAKLARI VE ULUSLARARASI UZLAŞMANIN REDDİ
Demokrat Carter’ın seçilmesi, Cumhuriyetçilerle çalışmak daha kolay
olduğu için SSCB’yi rahatsız etmişti. ABD ve SSCB silahların azaltılması
ve insan hakları konusunda anlaşamamışlardı. ABD’nin etkisiyle 1977 yılındaki AGİT’te insan hakları ile genel güvenlik ve işbirliği arasındaki bağdan bahsedilmişti.
47
DOĞU AFRİKA’DA ÇATIŞMA VE KARIŞIKLIK
Sovyetler Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’yi içine alan ve Afrika’nın doğu
bölümünün Arap Yarımadası’nı çevreleyen bölgesi olan Avrupa Boynuzu’nda
fırsat sezmişti. Sovyetler ve Kübalılar Afrika etnik kökenler savaşına müdahale etmişti. Bu çatışmalar insanlık trajedisine sebep olmuş ve Carter’ın insan hakları prensibi Afrika’ya zarar vermişti.
MISIR VE İSRAİL ARASINDAKİ BARIŞ
Aracılar kanalıyla temaslarını sürdüren İsrail ve Mısır, Enver Sedat’ın
barışa olan kararlılığını gösterdiği tarihi konuşması sonrasında Kudüs’te bir
araya gelmişti. İsrail-Mısır diyalogu Arap ülkelerinin çoğunda kınanmıştı.
Tıkanan görüşmelerin önünü açmak için ABD Başkanı Jimmy Carter, tarafları Washington’a davet etmiştir. Camp David görüşmeleri yapılmış ve sözleşme imzalanmıştı. Fakat sonra barış antlaşması taraflar tarafından imzalanmayınca ABD’nin çabalarıyla imzalanmıştır.
ÇİN KARTI, ABD KARTI VE VİYANA ZİRVESİ
ABD hükümeti SSCB’ye karşı olan politika yüzünden bölünmüştü.
ABD, SSCB hükümetine karşı eleştirileri Çin Halk Cumhuriyeti ile konuşmuş ve onları resmi olarak tanımıştı. Bunun üzerine Çin başbakan yarımcısı ABD’yi ziyaret etmiş ve döner dönmez Vietnam’ı işgal etmişti. ABD de
Kızıl Kmerler’e destek vermişti. 1979’da geç olsa da SSSG II Viyana’da imzalanmıştı. SSCB başkanı Brezhnev de ABD başkanlarıyla eşit olarak görülmüş ancak senenin sonunda uluslararası uzlaşmanın sonu gelmiştir.
KRİZ ARKI VE ZAYIFLIK PENCERESİ
Başarılı Komünist zaferleri uluslararası uzlaşmayı tehlikeye sokmuştu.
Sovyetlerin SS-18 füzelerini elde etmesi ilk saldırı kapasitesini arttırdığı için
korku yaratmıştı. Mevcut Tehlike Kurulu ‘Zayıflık Penceresi’ keşfetmişti. Bu
ABD’nin zayıflığıdır ve gerçekten ziyade bir sezidir.
48
NATO liderleri SSSG II’nin Batı’nın güvenliğini baltalamasından endişelenmişti ve NATO kuvvet modernleşmesi Moskova’da itirazlara yol açmıştı.
İRAN’DA KRİZ
Şah son zamanlarda ülkesini ABD’li yetkililere göre yönetmişti. Petrol ekonomik olarak ilerleme sağlasa da yaşam şartlarının iyileşmemesi ve
Hümeyni’nin kışkırtmalarıyla Müslüman bir muhalefet oluşmuştu. Birkaç
ay içinde İslam Cumhuriyeti gücü ele almış, İran rehine krizi Carter’ı zayıflatmış ve bu durum İran - Irak Savaşı’yla sonuçlanmıştı.
SOVYETLERİN AFGAN İŞGALİ
1978 yılında Afganistan’da SSCB’nin desteğiyle Demokratik Afganistan
Cumhuriyeti kurulmuş ve Dostluk ve işbirliği Antlaşması’nı imzalanmıştı. Bu
antlaşmadan sonra Afganistan hızla Sovyet etkisine girmişti. Doğu Avrupa’da
sürgünde bulunan eski başbakan yardımcısı Babrak Karmal, Sovyetlerin
desteğiyle 1979’ başkan olmuştu. Bu sırada Sovyet askerleri Afganistan’a girerek başta Kabil olmak üzere stratejik noktalara yerleşmiş, Sovyetler yanlış hesapları yüzünden hükümete karşı savaşan İslamcı milisle yenememişti.
15. BÖLÜM
SOĞUK SAVAŞ’IN GERİ DÖNÜŞÜ, 1980 - 1985
1985’ten sonra SSCB’deki yeni liderler dönemiyle birlikte Doğu-Batı ilişkilerinde kayda değer bir gelişme olmuştu. Ondan önce birbirlerini karalama,
üçüncü dünya üzerinde önde olma çabası vardı.
ULUSLARARASI UZLAŞMANIN DEVRİ
SSCB’nin Afganistan’ı işgali Carter’ı çok öfkelendirmişti ve SSCB ile ticareti kesmişti. Daha sonra bunun SSCB’nin Hint Okyanusu ve Basra Körfezi’ne
49
ulaşmak için bir strateji olduğunu düşünüp Carter Doktrini yayınlayarak
Basra Körfezi’nin ABD için çok önemli olduğunu belirtmişti. Carter’ın uyguladığı politikalar seçimlerde önemli rol oynamış ve Carter tekrar seçilmişti. Bu sırada 8 yıl devam edecek olan Irak-İran Savaşı başlamış ve zaferi
Irak kazanmıştı. ABD halkı Carter’ın yeniden seçilmiş olmasını kabul etmemiş, yerine başkasını getirmişti.
REAGAN DEVRİMİ
ABD’nin başına komünizm karşıtı Reagan gelmişti. Reagan SSCB’ye
karşı düşmanca bir tavır sergilemiş ve silahlanma yarışı başlatmıştı. Reagan anti-komünist rejimlere destek çıkmaktaydı. Sadece silahlarda sınırlama
değil azaltma yoluna gidilmesi için de çağrıda bulunmuş, 1983’te de komünizme elveda demişti.
BREZHNEV DÖNEMİNİN SONU
Sovyetlerin son yılları silahlanma yarışı ve ekonomik tavizlerden dolayı
zora girmişti. Dayanışma birliği Polonya’da doğmuş ancak yasa ile yasaklanmıştı. SSCB, İngiltere-Arjantin’in savaştığı Falkland’dan uzak durmuş, savaşı İngiltere kazanmıştı. O yılki İsrail’in Lübnan’ı işgali de SSCB’nin Orta
Doğudaki güçsüzlüğünü göstermişti.
ANDROPOV SALDIRISI
Brezhnev’in ölümünden sonra başa Andropov geçmiş ve Sovyet sistemi
için reform arayışına girmişti. Çin ile ilişkileri iyileştirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı. Andropov barış saldırısı için Batı’daki barış hareketlerini
kendi çıkarları için kullanmıştı. Ortaya çıkan Yeşiller ve Donma hareketleri
Batılıların nükleer savaştın korkularının sonucuydu. Andropov’un kamu
ilişkileri kampanyası ABD’li bir kızı bağrına basmıştı. Fakat Batılı liderler
Andropov’un barışçıl çaba ve desteklerini reddetmişti.
50
STRATEJİK SAVUNMA GİRİŞİMİ (SSG)
Reagan kıtalararası balistik füze tehdidine son vermek için Yıldız Savaş’ları olarak da bilinen uzay tabanlı stratejik savunma girişimini önermişti.
Ancak Sovyetler SSG’nin onları ABD’nin saldırılarına karşı korunmasız bırakacağından korkmuştu. SSG Reagan’ı barış savunucusu gibi göstererek ona
karşı olanları da silahsızlandırmıştı.
KORE HAVAYOLLARI OLAYI VE GRENADA İŞGALİ
Sovyet bir pilot SSCB’nin hava sahasına giren Kore Hava Yolları uçağını
casus zannedip vurmasıyla 269 kişi ölmüştür ve uluslararası bir öfke yaratmıştı. Diğer ay ABD Karayipler’in küçük bir adası olan Grenada’yı Marksist
rejimi yok etmek için işgal etmişti. ABD Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler
konuşlanmasına başlamış ancak Sovyetler ilişiğini kesmişti.
ESKİ SOVYETLER MUHAFIZININ İSTENMESİ
Chernenko, Andropov’un yerine geçmişti. ABD-Rusya ilişkilerinin bozulmasıyla, ABD Çin ile olan ilişkilerini ilerletmişti. 1984 yılındaki Olimpiyatların boykotuyla ABD-SSCB ilişkisi daha da bozulmuştu. Reagan tekrar
başkanlığa seçilmişti. Gorbachev genç devlet adamı SSCB’ye yükselmeye başlamıştı. Sovyetler silah sınırlandırma müzakeresini yeniden başlatarak yeni
barış saldırısını ortaya atmıştı. Chernenko’nun ölümüyle bir dönem kapanmış, yeni nesil göreve gelmişti.
16. BÖLÜM
SOĞUK SAVAŞ’TAKİ ÇÖZÜLME, 1985 - 1988
Gorbaçov’un Sovyet Komünist Partisi’ne genel sekreter olarak seçilmesi Soğuk Savaş’ın dönüm noktası olmuştu. Garboçov askeri harcamaları kısıp
daha dostane bir politika benimsemişti.
51
GORBAÇOV DÖNEMİNİN AYDINLANMASI
Gençliğinde Nazi işgalinin tüm travmalarını yaşamış olan Garbaçov genel sekreter olarak başa geldiğinde dışarıdan süper güç gibi görünen SSCB
çok zor durumdaydı. O zamana kadar yok sayılan bu durumu Garbaçov,
Roosevelt’ten esinlenerek açık görüşlü bir şekilde ele almış ve kapitalizme
sosyalizmi eklemişti. Böylece SSCB sisteminin yeniden yapılandırılmasıyla hem ekonomik, hem de sosyal alanda rahatlama sağlanmıştı. Garbaçov ekonomiyi dengeli hale getirmek için Yeni Düşünce sistemini ortaya atmış ve batılı ülkelerle iyi ilişkiye girmek için onları ABD’den uzaklaştıran
bir strateji uygulamış, buna karşılık ABD de hızlı silahlanmaya gitmişti. II.
Dünya Savaşı’nın bitişinin yıl dönümünde Nazi askerlerinin gömülü olduğu
Almanya’ya giden Reager, Avrupa’dan büyük tepki almıştır. Ayrıca Stratejik
Savunma Girişimi ABD ile Avrupa arasındaki ilişkiyi daha da gerginleştirmiş, SSCB de bundan faydalanmaya çalışmıştı. ABD ile ilişkileri iyileştirmediği sürece dünya gerginliğinde rahatlama olmayacağını bilen SSCB, ABD
ile iyi ilişkilere arayışına girmişti. Reagan da nükleer tehdidi yok etmek için
SSCB ile diyaloğa girişmişti.
ZİRVE POLİTİKASI, SSAG VE YILDIZ SAVAŞLARI
Garbaçov ve Reagan Dünya’nın geleceğini korumak için Geneva’da yapılacak zirve için hazırlanmıştı. Garbaçov özellikle Geneva için ciddi destekler yaratma çabasına girmişti. Zirvede Washington ve Moskova’da nükleer risk azaltma merkezlerinin kurulumu ortak karara bağlanmış ve liderler
birbirleriyle çalışmaya sıcak bakmaya başlamıştı.
Garbaçov, ABD ve SSCB’nin silahların azalmasına yönelmesi için Stratejik Silahların Azaltılması Görüşmeleri’ne başlamış ve böylece Stratejik Savunma İnsiyatifi’ni sona erdirmeyi hedeflemişti. Fakat Reagan bu konuda
ciddi değildi. Garbaçov nükleer silahları ve testlerinin tamamen yasaklanmasını önerse de Reagan kabul etmemişti.
52
SSCB ve ABD’de casusluk suçlamasıyla karşılıklı tutuklamalar olmuş
ve bu da Soğuk Savaş’ın hala bitmediğini kanıtlamıştı. Bunları çözüme kavuşturmak ve tekrar konuşmak için İzlanda’da Reykjavik’te görüşmüşler ve
nükleer silahların ortadan kaldırılmasına karar vermiş görünmüşlerdi. Ancak SSI konusundaki anlaşmazlıklar her şeyi bozmuştu. Reykjavik zirvesinden sonra dargınlıklar ve karşılıklı suçlamalar ortaya çıkmıştı.
MOSKOVA VE WASHINGTON’DAKİ
ÇALIŞMALAR VE SIKINTILAR
Gorbaçov’un yerel reformları tepkilere sebep olmuştu. Süre gelen Afganistan savaşındaki SSCB’nin iyi görünmeyen durumu ve Çernobil Reaktör
Kazası ile Gorbaçov’un prestiji yerle bir olmuştu. Reagan da seçim sorunları ve İran - Kontra skandalı ile uğraşmaktaydı. ABD yönetimindeki bazı
kişiler, İran’a resmi olmayan şekilde silah satmış ve gelirleri illegal bir şekilde Nikaragua’da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan Kontraları desteklemek için kullanılmıştı. En sonunda Reagan İran’a silah satışı yapıldığını doğrulamış, fakat bunun rehinelerin kurtarılması amacına yönelik
olarak yapıldığını söylemişti. Bu da Reagan’ın itibarına zarar vermiş ancak
başkanlığını yok etmemişti.
ULUSLARARASI UZLAŞMANIN DİRİLİŞİ
Garbaçov orta menzilli nükleer kuvvetleri SSI ve SSAG’den ayırmıştı.
Ancak ABD SSCB’nin Asya’da çok fazla orta menzilli nükleer kuvvetleri bulunduğu için meselesinin sadece Avrupa’yı değil tüm dünyayı kapsaması gerektiğini savunmuştu. Sonunda ABD ve SSCB arasında tüm orta menzilli
füzelerin yok edilmesi antlaşması yapılmıştı. Ancak SSI sorunu çözümlenmemiş ve düşünce ayrılıkları sebebiyle de geri plana atılmıştı.
Sovyetler Afganistan’da zayıflamaya, ABD de isyancılara silahlı destek vermeye başlamıştı. Bunun üzerine SSCB, Afganistan’dan birliklerini
çekmeye karar vermişti. Reagan batıdaki gerginlikleri hafifletmek üzere
53
Garbaçov ile görüşmek için Moskova’ya gitmişti. Reagan ve Gorbaçov’un
yarattığı uluslararası uzlaşmadaki yeni düzenleme Soğuk Savaş’ın sona ermesini kolaylaştırmıştı.
17. BÖLÜM
SOĞUK SAVAŞ’IN SONU, 1988 - 1991
1988-1991 Gorbaçov yeniden yapılandırma çalışmasıyla Soğuk Savaş’a son
vermişti. Gorbaçov’un SSCB’deki popülerliği zarar görmüş, bu arada SSCB
parçalanmaya başlamış ve var olma çabasına girmişti.
GORBAÇOV VE BUSH
1988 seçimlerinde Gorbaçov SSCB başkanlığına seçilmişti. Bu sırada
ABD’de de başkan yardımcısı George H. W. Bush başkan olmuştu. Bush,
Gorbaçov ve SSI konusuna Reagan kadar düşkün değildi. O yıl Gorbaçov,
ABD’yi ziyaret ederek Doğu Avrupa’daki birliklerinin azaltılması hakkında
bir konuşma yapmıştı. Ekonomik sıkıntılar ve Gorbaçov’un ABD ziyareti sırasında olmuş olan deprem felaketi Rusya’yı olumsuz etkilemiş ve Gorbaçov bununla başa çıkabilmek için uluslararası yardım talebinde bulunmuştu.
Gorbaçov silahlara harcadığı maliyeti azaltıp ülkesini geliştirmek istemişti. Gorbaçov bir an önce ABD ile çalışıp kararlar almak istemiş ancak
şüpheci ve pragmatik Bush’a güvenememiş ve bunu zamana yaymaya çalışmıştı. Gorbaçov Doğu Avrupa’daki güçlerin çekilmesi konusunda baskı yapmaya başlamış, Bush da buna kendi önerisiyle karşılık vermiş ve Brüksel’de
NATO’yu da aralarına alarak görüşmeyi önermişti. Bu sırada Gorbaçov, Çin’i
ziyaret etmiş ve demokrasi çağrısında bulunmuştu.
DOĞU AVRUPA DEVRİMİ
Gorbaçov’un reformları SSCB’ye de demokrasi ölçüsü getirmişti. Sovyet liderleri her ülkenin kendi kaderine kendinin karar vermesi gerektiğini
dile getirmişti ancak bu sadece sözdeydi.
54
Macaristan, Doğu Bloğunun çökmesiyle Avusturya sınır kapısını açmış ve
“Demir Perde” yırtılmıştı. Çok geçmeden Doğu Almanya halkı Macaristan’a
onu batıya uzanan köprü olarak kullanmak için girmişlerdi. SSCB buna karşı
çıkmamıştı. Polonya’da Dayanışma Sendikası, seçimlere katılmak için çabalamış ve sonunda Dayanışmanın seçimlere katılması kabul edilmişti. Çıkan
sonuç çok etkileyiciydi. Çünkü Dayanışma, seçimlere girdiği her yerde iktidar partisini hüsrana uğratmıştı. Polonya halkı, özgür iradesi ile rejimi yıkmakta kararlı olduğunu göstermişti. Böylece Komünist liderler demokrasi
konusunda hem fikir olmuştu ve Moskova’da onlara destek vermişti. Bu hareketlenmeler de Doğu Avrupa’yı sarmıştı.
Demokrasi isteyen Doğu Almanya halkı sokaklara çıkmıştı. Özellikle
Leipzig’de çok büyük bir gösteri gerçekleşmişti. Polis bu gösteriye sert çıkmış ve sonraki gösteriler daha da büyümüştü. İsyanlar, böylece bütün Doğu
Almanya’ya yayılmıştı. Sonunda, Doğu Almanya’nın iktidar partisinin genel sekreteri kaçmış ve rejim dağılmıştı. Doğu Almanlar, kitleler hâlinde
Macaristan - Avusturya yolunu kullanarak Batı’ya geçmeye başlamıştı. Sonunda Berlin Duvarı yıkılmış, Doğu ile Batı Almanya birleşmiş, Doğu Almanya tarihe karışmıştı.
Çekoslavakya ve Bulgaristan’da birer birer devrilmişti. Çünkü rejimi savunacak hareket olmamasının yanı sıra büyük kitleler rejime karşı harekete
geçip, gösteriler yapmıştı.
Romanya’da Macar bir papaz için çıkan ayaklanma giderek diğer şehirlere de yayılmıştı. Çavuşesku konuşma yaparken halk saraya doğru yürümeye, rejimi eleştirmeye başlamıştı. Bunun durdurulması için emir vermiş
ancak askerler dinlememiş, aksine ayaklanmaya destek çıkmıştı. Bunun üzerine Çavuşesku kaçmaya çalışmış ancak yakalanmıştı. Rejim Romanya’da
da yıkılmıştı.
ALMANYA’NIN YENİDEN BİRLEŞMESİ VE SÜPER GÜÇ İŞBİRLİĞİ
Bush ve Gorbaçov Malta Adası’nda bir gemide Avrupa Silahlı Konvansiyonel Kuvvetleri (ASKK) ve SSAG hakkında görüşmüşlerdi. Bu iyi ilişki
55
ABD’nin Panama’yı işgaliyle biraz gölgelenmişti. Demokrasi Macaristan,
Romanya, Çekoslovakya ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerine girmiş ve
ABD ve SSCB yaşananları hiç müdahale etmeden karşıdan izlemiştir.
Doğu ve Batı Almanya arasındaki birleşme 1990 yılında iki devlet arasında Birleşme Anlaşması imzalanarak düzenlenmişti. Bu sırada Alman Demokratik Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti ve dört işgalci güç
(ABD, SSCB, Büyük Britanya ve Fransa) Almanya’nın birliğinin dış ve güvenlik politikalarının koşullarını görüşerek İki Artı Dört Anlaşması’nı imzalamışlardı. Almanya, NATO ve Avrupa Topluluğu’nun bir üyesi olabilmişti.
ABD’de takdir edilen Sovyetler, ekonomik alanda ABD’den yardım istemişti. ABD ile SSCB arasında yapılan görüşmeler sonrası NATO artık Soğuk Savaş döneminin bittiğini, Avrupa’nın önünde ümit vaat edici bir dönem olduğu açıklamıştı.
1990 yılında Irak’ın, İran-Irak Savaşı sırasında aldığı borcu ödeyememesi ve Kuveyt’in ürettiği petrolün çok fazla olmasının Irak petrollerinin
değerini düşürmesi sebebiyle Irak Kuveyt’i işgal etmişti. Irak’ın Kuveyt’i
istilası Basra Körfezi krizini de tetiklemişti. Sovyetler ekonomik sebeplerden dolayı olayın dışında kalmıştı. ABD’nin yönettiği ittifak, Basra Körfezi
Savaşı’nda Irak’ı yenmişti.
Bu sırada Varşova Paktı çözülürken Avrupa’daki kuvvetler ASKK anlaşmasıyla azaltılmıştı. ABD ve SSCB arasındaki SSAG anlaşmalarıyla da sahip
oldukları silahların çoğunluğunun azaltılmasına karar verilmişti.
SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN ÇÖKÜŞÜ
Baltık Cumhuriyetleri eskiden beri olan kıpırdanmaların sonucu olarak,
SSCB’den ayrılma isteğinde bulunmuş ancak Gorbaçov bunu kabul etmemiş
ikna turlarına çıkmıştı. İkna turlarına rağmen Leh, Macar, Çek, Litvanya,
Estonya ve Letonya’da ilk ayrılıklar yaşanmıştı. Ancak yaşananlar karşısında
Yüksek Sovyet’in başındaki Boris Yeltsin ise Rus azınlıklar meselesini ortaya
56
atmış ve Sovyetlerin daha önce cumhuriyetlere yerleştirdiği Rusların azınlık
olarak haklarını korumak için ayrılık kararlarına müdahil olmak istemişti.
Ordu son bir atak ile çöküşe mani olmak amacıyla bir darbe planlamıştı. Ancak Gorbaçov bu sırada ev hapsinde tutulmuştu. Yeltsin’in darbe
girişimini geri çevirmesi ve Yeltsin’i destekleyen on binlerce yoldaşın meclis binasının etrafında toplanmasıyla darbe sonuçsuz kalmış ve Yeltsin’in bir
tankın üzerinde yaptığı konuşmayla kazandığı popülerlik kendisine Rusya
Federasyonunun ilk başkanı olma fırsatını doğurmuştu. Gorbaçov da zorunlu olarak emekli olmuştu.
18. BÖLÜM
ZORLU VE ACI BARIŞ
Gorbaçov’un istifası ve SSCB’nin dağılması Soğuk Savaş’a noktayı koymuştu.
Bu da insanlık için büyük bir rahatlama olmuştu.
GENEL SONUÇ
40 yıldan uzun süren Soğuk Savaş uluslararası ilişkileri etkilemiştir. Soğuk Savaş ile ilgili çıkarılacak genel sonuçlar şunlardır:
Birinci: Soğuk Savaş kaçınılmaz diyemesek de Hitler’in yenilgisinden
sonraki SSCB ve Batılı Demokrasiler arasındaki tartışmalar kaçınılmazdı diyebiliriz. Fakat bunlar birçok insanın yaşantısına olumlu şeyler katmıştır. Bunun yanı sıra tek partili diktatörlükler de ortaya çıkmıştır. 1917-1941 yılları
arasında SSCB, ABD ve Batı arasında geçimsizlik silsilesi hâkim olmuştur.
İkinci: Almanya’da Soğuk Savaş ortaya çıkmıştır. Çünkü dünya güç
dengesinin dayanağı Avrupa, Avrupa’nın dayanağı da Almanya olmuştur.
Almanya’nın gücü ve Berlin’in Doğu-Batı olarak ayrılması savaş yaratmakta
odak nokta olmuştur. Ayrıca Komünizmin genişlemesinde siper olacak ve
Avrupa’nın ekonomik olarak yenilenmesinde temel rolü oynayacak Almanya
bel kemiği görevindeydi.
57
Üçüncü: Nükleer silahların varlığı da Soğuk Savaş’ta önemli bir rol oynamıştır. Taraflar birbirleriyle silah üstünlüğü yarışına girmiş ve birbirlerine
sataşmışlardır. Ancak bu gerçek bir nükleer savaşa dönüşmemiştir. Silahlar
üzerinde harcanan para ve insanların sürekli nükleer savaş korkusuyla yaşaması zamanla nükleer silahlardan uzaklaşılmasına sebep olmuştur.
Dördüncü: Soğuk Savaş döneminin iki önemli gelişmesi vardır: DoğuBatı Çatışması ve ‘Üçüncü Dünya’ya bağımsızlığını vermeydi. 2.DS’ından
sonra SSCB ve ABD tek büyük güç olarak kalmıştır. Afrika ve Asya ülkeleri
bağımsızlıkları için savaşırken SSCB Batı’yı zayıflatmak ve Komünist ilgiyi
arttırmak için ‘Uluslaş Özgürlük Harekerleri’ne destek vermiştir.
Beşinci: Soğuk Savaş üç tanesi gelişimi için önemli olan birçok aşamadan geçmiştir.
a. 1948-1949 Kritik Dönem: Bu dönem Truman Doktrinini, Marshall
Planını, Kominform’un kuruluşunu, Berlin Ablukasını, NATO’nun
düzenlenmesini ve Çin Devrimi’ni kapsamaktadır.
b. 1961-1962 Kritik Dönem: Bu dönem Berlin Duvarı’nın inşasını ve
Küba Füze Krizini kapsamaktadır.
c. 1985-1986 Kritik Dönem: Reagan’ın stratejik ayrılığı sonlandırma
çabalarını, 2.DS jenerasyonlu SSCB liderleri döneminin geçişini, Afganistan çatışmasında ABD’nin gelişmiş tekniolojik silahları tanıtımını, silahlanma yarışının terse dönüşünü ve Doğu Avrupa’nın ihtilallerini kapsamaktadır.
Altıncı: Soğuk Savaş döneminde SSCB’nin kendini güçlendirmek için
yaptığı birçok şey Batı’da tepkilere sebep olmuştur ve sonuç olarak SSCB
daha da zayıflamıştır.
Yedinci: SSCB’nin Batı’ya nazaran daha kalıplaşmış ve değişmeye kapalı olduğunu gören Garbaçov sistemde yenilik yapabilmek için bunu değiştirmeye çalışmıştır. Ancak buna fazla yönelip ekonomik alandaki çabalarda geri kalmıştır.
58
SOĞUK SAVAŞ’IN MİRASI
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetlerin çöküşü dünya çapında bir rahatlama ve umut getirmiştir. Birçok ulus bağımsızlığına kavuşmuştur. Nükleer savaş korkusu da artık sona ermiştir. Bush’un ‘Yeni Dünya Düzeni’yle
yeni bir barış dönemi başlamıştır. Böyle görünse de Soğuk Savaş arkasında
ekonomik sıkıntılar, politik düşmanlıklar nefret, korku ve dargınlık bırakmıştır. 3. Dünya Savaşı çıkmasa da birçok insan ölmüş, iç savaşlar ve işkence
olmuştur. Zorluklar olsa da ülkeler barış dönemini güçlükle elde etmişler ve
bu dönemden sağ çıkmışlardır.
59
Download