ISSN 13-0217 BANKACILAR T ÜRKİYE B ANKALAR B İRLİĞİ BANKACILIK Türkiye Bankalar Birliği Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005 Emre Alpan İnan Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı Ceren Semir - Mert Taray Türk Lirası Referans Faiz Oranı (TRLIBOR) Uygulaması MAKALE Hüseyin Tatlıdil - Murat Özel Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda Çok Değişkenli İstatistiksel Analize Dayalı Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı Pelin Ataman Erdönmez Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler BANKACILIKTA İYİ UYGULAMALAR MASAK-TBB Çalışma Grubu Eylül 2005 SAYI 54 Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi ve Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu Şüpheli İşlem Kategorileri MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler BANKACILAR Yayın türü Basım yeri Yılı Sayısı : Yerel süreli : İstanbul : 16 : 54 -Eylül 2005 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike ALPARSLAN Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Baskı-Yapım Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Tel: 212-629 06 07 Faks: 212-629 03 85 Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. ISSN 1300-0217 Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevrelerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlanmaktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar verilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Bankalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gösterilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarına ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istenebilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gönderilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektronik ortamda olmak üzere tüm yayın haklarına sahiptir. Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 İçindekiler sayfa BANKACILIK Türkiye Bankalar Birliği Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005 3 Emre Alpan İnan Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı 21 Ceren Semir - Mert Taray Türk Lirası Referans Faiz Oranı -TRLIBOR Uygulaması 41 MAKALE Hüseyin Tatlıdil - Murat Özel Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda Çok Değişkenli İstatistiksel Analize Dayalı Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı 46 Pelin Ataman Erdönmez Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler 59 BANKACILIKTA İYİ UYGULAMALAR MASAK-TBB Çalışma Grubu Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi ve Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu 74 Şüpheli İşlem Kategorileri MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler 104 1 Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Türk Bankacılık Sistemi “Haziran 2005”* I. 2005 Yılının İlk Yarısında Ekonomideki Gelişmeler Yabancı yatırımcıların YTL cinsinden finansal araçlara olan talepleri sürerken doğrudan yatırım tercihlerinde de artış olmuştur. Mali disiplinin sürdürülerek kamu kesimi borçlanma gereksiniminin azaltılmasını, finansal kaynaklar üzerinde kamu kesiminden gelen baskının düşürülmesini öngören maliye politikası ile fiyat istikrarını gözeten para politikasının sürdürülmesi, uluslararası likiditenin gelişmekte olan ülkelere olan sermaye girişine olumlu etkisi, yabancı yatırımcıların YTL finansal araçlara olan ilgisinin sürmesi, özel sektörün dış borçlanma imkanlarının sürmesi, 17 Aralık 2004 tarihinde AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karar vermesi, özel sektörde iç talep artışının sürmesi, inşaat sektöründe canlanma, tarım sektöründe üretim artışı ekonomik performans üzerinde etkili olmuştur. Bu arada, petrol fiyatlarının yükselmesi yanında ABD’de kısa vadeli faiz oranlarındaki yükselme de olumsuz gelişmeler olarak dikkatle izlenmektedir. Yabancı yatırımcıların 2003 yılından itibaren gözlenen, finansal sektöre ve reel sektöre olan doğrudan yatırım tercihlerindeki artış somut yatırım kararlarına dönmüştür. Bankacılık sisteminde yabancı sermayenin payı artma eğilimdedir. Özelleştirmenin hız kazanmasıyla birlikte yabancı yatırımcıların reel sektöre doğrudan yatırımlarında da artış başlamıştır. Türkiye ekonomisi 2005 yılının ilk yarısında olumlu bir performans göstermiştir. Büyüme hızının, yıllık bazda yüzde 7, gayri safi milli hasılanın ise 453 milyon YTL dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Büyüme hızı, yavaşlamakla birlikte, program hedefinin üzerinde seyretmektedir. Talep artışı kamu kesiminde sınırlı da olsa kıpırdamış, özel sektörde 2004 yılına göre yavaşlamıştır. Hem kamuda hem de özelde inşaat sektöründe dikkati çeken bir canlanma izlenmektedir. Sanayi sektöründe yıllık üretim artış hızı 2004 Haziran döneminde yüzde 14 iken 2005 yılının Haziran döneminde yüzde 5’e yavaşlamıştır. Kapasite kullanım oranında artış eğilimi durmuş, yıl sonuna göre yavaş da olsa düşüş yaşanmıştır. Hem kamu hem de özel sektörde reel ücretlerde önemli bir değişiklik olmamıştır. İşsizlik oranında yavaş da olsa düşüş gerçekleşmiştir. Enflasyon düşmeye devam etmiştir. Tüketici fiyatlarında düşüş eğilimi yavaşlamıştır. Enflasyon TEFE’de yüzde 11’den yüzde 4’e gerilemiş, TÜFE’de ise yüzde 9 düzeyinde kalmıştır. Kamu kesimi açığının en önemli nedeni olan bütçe açığının gayrisafi milli hasılaya oranı 2004 Haziran döneminde yüzde 8 iken 2005 yılının aynı döneminde yüzde 6’ya gerilemiştir. Faiz dışı denge, program hedefleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu. 3 Türkiye Bankalar Birliği İç borç stokunda artış durmuştur. İç borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranı 2004 Haziran döneminde yüzde 54 iken 2004 Aralık döneminde yüzde 52’ye geriledikten sonra 2005 Haziran döneminde değişmemiştir. İç borç stoku içinde piyasaya olan borçlar ile sabit faizli borçların payındaki artış sürmüştür. Haziran 2005 itibariyle kısa vadeli faiz oranı geçen yılın aynı dönemine göre 10 puan, 2004 Aralık dönemine göre 5 puan düşerek yüzde 15’e gerilemiştir. Aynı dönemde kamu borçlanmasında ortalama faiz oranı ise yüzde 29’dan yüzde 23’e, daha sonra yüzde 17’ye gerilemiştir. TEFE’ye göre hesaplanan beklenen reel faiz yılın ilk çeyreğinde düşmüş, ikinci üç aylık dönemde ise yükselmiştir. Merkez Bankası net döviz pozisyonu iyileşmeye devam etmiştir. Merkez Bankası bilançosunun büyüklüğü 12 aylık dönemde yaklaşık olarak aynı kalmış, yıl sonuna göre ise yüzde 3 oranında büyümüştür. Bilanço büyüklüğünün gayri safi milli hasılaya oranı bir yıllık dönemde 3 puan düşmüş, yıl sonuna göre ise yüzde 17 düzeyinde yaklaşık olarak aynı kalmıştır. Net dış varlıklardaki hızlı büyüme, buna karşılık net iç varlıklardaki daralma sürmüştür. İhaleler ya da doğrudan müdahale yoluyla satın alınan dövizlere bağlı olarak uluslararası döviz rezervleri rekor düzeye yükselmiştir. 2005 Haziran döneminde döviz rezervleri bir yıl öncesine göre 6,4 milyar dolar, yıl sonuna göre ise 3,5 milyar dolar artarak 39,5 milyar dolara yükselmiştir. Net döviz pozisyonu 2004 sonunda 2,7 milyar dolardan 8,7 milyar dolara ulaşmıştır. YTL talebi enflasyonun üzerinde artmıştır. Para tabanı yıl sonuna göre yüzde 33 oranında, enflasyonun oldukça üzerinde genişlemiştir. Gerek yerleşik gerekse yerleşik olmayan yatırımcıların TL taleplerindeki artış eğilimi sürmüştür. TL mevduat, repo ve yatırım fonlarından oluşan para talebi (M2RF)’nin gayri safi milli hasılaya oranı 2004 Haziran dönemine ve yıl sonuna göre yaklaşık 3 puan artarak yüzde 33 olmuştur. YTL’nin başlıca yabancı paralar karşısında değer kazanmasının da etkisiyle yabancı para mevduatın YTL karşılığının gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 16‘ya gerilemiştir. Banka dışı kesimlerden, yerleşiklerin kamu kağıtlarına olan talebi nominal olarak aynı düzeyde kalırken yerleşik olmayanların talebi dikkati çeken bir artış göstermiştir. Banka dışı kesimlerden yerleşiklerin portföylerindeki kamu kağıtları stokunun gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 14, yerleşiklerin elindeki kamu kağıdı stoku ise yüzde 5 düzeyindedir. TL mevduat talebi yıl sonuna göre yüzde 18 oranında, enflasyonun oldukça üzerinde büyümüştür. Yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı yüzde 45’ten yüzde 40’e düşmüştür. Krediler yıl sonuna göre yüzde 21 oranında artmıştır. YTL krediler toplam kredilerin yüzde 67’sini oluşturmuştur. Kredilerin toplam mevduata oranı geçen yılın aynı dönemine göre 8 puan, yıl sonuna göre 7 puan artarak yüzde 59’a yükselmiştir. Haziran 2005 itibariyle, toplam mevduatın gayrisafi milli hasılaya oranının 47, kredilerin ise yüzde 27 düzeyinde gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Bireysel krediler artmaya devam etmiştir. Bireysel kredilerin toplam krediler içindeki payı yüzde 28’e yükselmiştir. Bireysel krediler içinde tüketici kredileri yüzde 56, kredi kartları ise yüzde 44 oranında paya sahiptir. 4 Bankacılar Dergisi Tüketici kredileri içinde özellikle konut kredilerinde hızlı bir büyüme gerçekleşmiştir. Kredi kartlarının yüzde 29’unu taksitli kullanımlar oluşturmaktadır. Sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı, karşılık öncesi yüzde 6, karşılık sonrası ise yüzde 1 düzeyindedir. Sorunlu kredilerin oranı bireysel kredilerde yüzde 3 düzeyindedir. Bu oran tüketici kredilerinde yüzde 1’in altında, kredi kartlarında ise yüzde 6 düzeyindedir. Dış ticaret ve cari işlemler açığı büyümeye devam etmiştir. Dış ticaret hacmi 2005 yılının ilk yarısı itibariyle, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26 artarak 173 milyar dolara yükselmiştir. İhracat 12 aylık dönemde yüzde 24, ithalat ise yüzde 27 oranında büyümüştür. Bu gelişmeye bağlı olarak dış ticaret açığı yüzde 32 oranında genişleyerek 39 milyar dolara yükselmiştir. Cari işlemler açığındaki büyüme devam etmiştir. 2004 yılının ilk yarısında, yıllık bazda 12,3 milyar dolar, geçen yıl sonunda 15,5 milyar dolar olan cari açık 2005 yılının ilk yarısında 19,3 milyar dolara yükselmiştir. Cari açığın finansmanında özel sektörün borçlanması yanında YTL finansal araçlara olan talep önemli rol oynamıştır. Dikkati çeken diğer gelişme ise kaynağı bilinmeyen döviz girişlerinin yıllık bazda 7 milyar dolara ulaşması olmuştur. Cari işlemler açığının gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 6’ya yaklaşmıştır. Dış borç stoku Mart 2005 itibariyle 160 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Dış borç stokunun gayrisafi millli hasılaya oranı, yıl sonuna göre yaklaşık 3 puan azalarak yüzde 51’e gerilemiştir. Bunda hem kamu kesiminin hem de Merkez Bankası’nın borç stokunun azalması etkili olmuştur. Özel sektörün dış borç stoku yüzde 22 düzeyinde aynı kalmıştır. II. 2005 Yılının İlk Yarısındaki Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler 1. Genel Değerlendirme Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların bankacılık sistemine doğrudan veya ortaklıklar yoluyla yaptıkları yatırımlar olmuştur. 2004 yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T.Dış Ticaret Bankası A.Ş’nin çoğunluk hisselerinin Fortisbank tarafından alındığı açıklanmıştır. T.Dış Ticaret Bankası A.Ş yılın ikinci yarısına statüsü değişerek, Türkiye’de kurulmuş yabancı banka olarak girmiştir. Şekerbank T.A.Ş ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmelerin ortaklık anlaşması ile sonuçlandığı bildirilmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito ortaklığının, Koç Finansal Hizmetler’in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş’nin çoğunluk hisselerini alma girişimi olumlu yönde sonuçlanmıştır. T. Garanti Bankası A.Ş’nin yabancı yatırımcılar ile olan görüşmeleri de GE Consumer Finance ile yapılan ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır. Hisseleri borsada işlem gören bankaların piyasa değeri artmaya devam etmiştir. Finansal kurumların toplam piyasa değeri de 2004 yıl sonundaki 28,6 milyar dolardan, Haziran 2005 itibariyle 34,8 milyar dolara yükselmiştir. Türk bankacılık sisteminin toplam aktifleri Haziran 2005 itibariyle 337 milyar YTL (253 milyar dolar) olmuştur. Toplam aktifler bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 23 artmıştır. Toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Haziran 2005 itibariyle yüzde 74 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Enflasyonun düşmesi, bütçe disiplinin sürdürülmesi, 5 Türkiye Bankalar Birliği ekonomik faaliyetin büyümesi ve beklentilerdeki iyimserliğe bağlı olarak YTL’ye olan talep bilanço yapısı ve büyüklüğü üzerinde olumlu bir etki yapmıştır. Toplam aktiflerdeki büyüme, özellikle yılın ikinci çeyreğinde ivme kazanmıştır. Bilançodaki büyüme, özellikle YTL mevduattaki artıştan kaynaklanmaktadır. Finansal kurumların piyasa değeri (Milyon dolar) 45,000 40,000 35,000 30,000 25,000 20,000 15,000 10,000 5,000 01 02 03 04 05/1 05/2 05/3 05/4 05/5 05/6 05/7 Türk bankacılık sisteminde Aralık 2002-2004 döneminde enflasyon muhasebesi uygulanmıştır. Yetkili kurumların aldığı kararlar çerçevesinde, 2005 yılında enflasyon muhasebesi uygulamasına son verilmiştir. Bu nedenle, 2005 yılına ait verilerin değerlendirilmesinde bu hususun dikkate alınması gerekmektedir. Bankacılık Sistemi Toplam Aktifleri (GSMH'nın yüzdesi) 120 110 100 90 80 70 60 99 00 01 02 03 04 05 Toplam aktifler ticaret bankalarında yüzde 23, mevduat kabul etmeyen bankalarda ise yüzde 6 oranında artmıştır. Kamu bankalarının toplam aktifler içindeki payı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 puan azalarak yüzde 32’ye gerilerken, mevduat payı 2 puan artarak yüzde 40’a yükselmiş, kredide yüzde 20 olan payı ise değişmemiştir. Özel bankaların toplam aktifler içindeki payı 3 puan artarak yüzde 60’a, mevduat payı 1 puan artarak yüzde 57’ye ve krediler içinde payı 2 puan artarak yüzde 69’a yükselmiştir. 6 Bankacılar Dergisi Bankacılık sektöründe aktif büyüklüğüne göre ilk beş ve ilk on bankanın aktif, kredi ve mevduat payları artmıştır. Haziran 2004 dönemine göre, YTL aktiflerin toplam aktifler içindeki payı 4 puan artarak yüzde 66 düzeyine, YTL kaynakların toplam pasifler içindeki payı 4 puan artarak yüzde 63’e yükselmiştir. Aktif kalemler içinde dikkati çeken önemli gelişme, menkul değerler cüzdanının payının özellikle alım-satım amaçlı menkul değerlerdeki azalmaya bağlı olarak gerilemesidir. Kredilerdeki artış eğilimi sürmüştür. Kredilerin toplam aktiflere oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 4 puan artışla yüzde 37 olmuştur. Öte yandan, duran aktiflerin payı azalmıştır. Likit aktiflerde bankalar alt kalemi hızlı bir artış gösterirken, diğer alt kalemler azalmış veya artışları sınırlı kalmıştır, böylece likit aktiflerin yüzde 13 olan payı değişmemiştir. T o p la m A k tifler 300 400 380 250 360 200 320 150 300 280 100 260 240 Milyar dolar Milyar YTL 340 50 220 200 0 2 0 0 3 /1 2 0 0 3 /2 2 0 0 3 /3 2 0 0 3 /4 2 0 0 4 /1 M ily a r Y T L 2 0 0 4 /2 2 0 0 4 /3 2 0 0 4 /4 2 0 0 5 /1 2 0 0 5 /2 M ily a r d o la r Haziran 2005 itibariyle, bankaların euro cinsinden açık pozisyonları önemli ölçüde daralırken, dolar cinsinden fazla pozisyonları devam etmiştir. YP kalemlerin toplam aktifler içindeki payının azalması eğilimi devam etmiştir. Pasifte yurtdışından kullanılan krediler artmaya devam etmiştir. Toplam aktiflerin yüzde 53’ü, kaynakların ise yüzde 79’u 1 yıldan daha kısa vadelidir. Özkaynaklar bir yıl öncesine göre yüzde 32 oranında büyüyerek 46,9 milyar YTL’ye (35,2 milyar dolar) ulaşmıştır. Serbest özkaynaklardaki iyileşme sürmüştür. Kar hacmi reel olarak artmıştır. Net faiz gelirlerindeki artış yanında, ücret ve komisyon gelirlerindeki iyileşme ve net kambiyo gelirlerinin kara dönmesi karlılık performansını olumlu etkilemiştir. Gayrinakdi kredilerde, bir önceki yılın aynı dönemine göre taahhütler ile emanet ve rehinli kıymetler kalemlerinde dikkati çeken bir artış gerçekleşmiştir. Bunun nedeni, 2005 başından itibaren İMKB Takasbank A.Ş.’de emanette tutulan yatırım fonu paylarıyla ilgili izleme yönteminde değişiklik yapılmış olmasıdır. 7 Türkiye Bankalar Birliği Haziran 2005 itibariyle faaliyet gösteren banka sayısı 48 olarak kalmıştır. Şube sayısı 53 adet azalarak 6.053’e gerilemiştir. 2. Bilanço ve Bilanço Dışındaki Gelişmeler 2.1. Büyüme Türk bankacılık sistemi toplam aktifleri Haziran 2005 tarihinde bir önceki yılın aynı dönemine göre YTL bazında yüzde 23 artarak 337 milyar YTL, dolar bazında ise bir önceki yıla göre yüzde 36 artarak 253 milyar dolar olmuştur. Mart 2005 itibariyle yüzde 72 olan toplam aktiflerin gayri safi milli hasılaya oranının Haziran 2005 itibariyle yüzde 74 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. Başlıca Bilanço Kalemlerinde Değişme (Milyon YTL) Varlıklar Aralık 2004-Haziran 2005 Likit aktifler Menkul değerler cüzdanı Krediler Diğer aktifler Toplam -YTL -YP 2.218 7.714 22.054 -1.194 30.792 17.180 13.612 Mart 2005-Haziran 2005 8.423 2.198 13.819 -932 23.508 16.996 6.512 Kaynaklar Aralık 2004-Haziran 2005 Mevduat Mevduat dışı kayn. Özkaynaklar Diğer pasifler Toplam -YTL -YP 16.441 10.270 938 3.143 30.792 27.416 3.377 Mart 2005-Haziran 2005 15.211 7.241 -423 1.479 23.508 16.721 6.787 Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının ikinci çeyreğinde 23,5 milyar YTL artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 65’i (15,2 milyar YTL) mevduattan; yüzde 31’i (7,2 milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, kalanı diğer pasiflerden gelmiştir. Toplam özkaynaklar gerilemiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 59’u (13,8 milyar YTL) kredilere, yüzde 36’sı (8,4 milyar YTL) likit aktiflere ayrılmıştır. Menkul değerler cüzdanındaki artış sınırlı kalırken, diğer aktifler gerilemiştir. Bankacılık sektörünün toplam bilançosu, 2005 yılının ilk yarısında 30,8 milyar YTL artış kaydetmiştir. Bu artışın yüzde 53’ü (16,4 milyar YTL) mevduattan; yüzde 33’ü (10,3 milyar YTL) mevduat dışı kaynaklardan, 0,9 milyar YTL özkaynaklardan, kalanı diğer pasiflerden gelmiştir. Sağlanan kaynakların yüzde 72’si (22,1 milyar YTL) kredilere, yüzde 25’i (7,7 milyar YTL) menkul değerler cüzdanına ayrılmıştır. Likit aktiflerdeki artış sınırlı kalırken, diğer aktifler gerilemiştir. 8 Bankacılar Dergisi Türk Bankacılık Sistemi, Haziran 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam Milyon YTL Milyon Dolar 325.415 109.489 202.523 1.830 11.573 11.829 337.244 243.994 82.094 151.850 1.372 8.677 8.869 252.863 Yıllık yüzde değişme YTL Dolar 23 22 28 -74 30 6 23 37 35 43 -72 44 18 36 Aktif toplamı, 12 aylık dönemde, ticaret bankaları grubuna dahil olan; kamu bankalarında yüzde 22, özel bankalarda yüzde 28, yabancı bankalarda yüzde 30 oranında artmış; Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nda (Fon) bulunan bankalarda yüzde 74 oranında azalmıştır. Mevduat kabul etmeyen bankalar grubunun aktif toplamı ise yüzde 6 oranında artmıştır. 2.2. Sektör Payları Haziran 2005 itibariyle, bir önceki yılın aynı dönemine göre sektör toplam aktifleri içinde, ticaret bankalarının payı yüzde 96, mevduat kabul etmeyen bankaların payı ise yüzde 4 düzeyinde aynı kalmıştır. Ticaret bankaları grubunda yer alan özel bankaların payı 3 puan artarak yüzde 60’a yükselmiş, kamu bankalarının ve Fondaki bankaların payları ise 1 ve 2 puan azalarak sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 1’e gerilemiştir. Toplam mevduatın dağılımında, kamu bankalarının ve özel bankaların payları 2 ve 1 puan artarak sırasıyla yüzde 40 ve yüzde 57’ye yükselmiştir. Yabancı bankaların yüzde 3 olan payı ise aynı kalmıştır. Toplam krediler içinde, ticaret bankaları grubunun payı 2 puan artarak yüzde 94’e yükselmiştir. Ticaret bankaları grubunda; özel bankaların payı 2 puan artışla yüzde 69’a ve yabancı bankaların payı 1 puan artışla yüzde 5’e yükselmiştir. Kamu bankalarının yüzde 20 olan payı ise değişmemiştir. Grupların Sektör Payları (Yüzde) Toplam aktifler Haz. Haz. 2004 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam 96 33 57 3 3 4 100 96 32 60 1 3 4 100 Toplam mevduat Haz. Haz. 2004 2005 100 38 56 3 3 100 100 40 57 0 3 100 Toplam krediler Haz. Haz. 2004 2005 92 20 67 1 4 8 100 94 20 69 0 5 6 100 9 Türkiye Bankalar Birliği 2.3. Yoğunlaşma Sektördeki ilk beş bankanın sektör aktif payı yüzde 61, mevduat payı yüzde 65, kredi payı ise yüzde 54 olmuştur. İlk on bankanın ise sektör aktif payı yüzde 84, mevduat payı yüzde 89, kredi payı yüzde 78 olmuştur. Bankacılık Sisteminde Yoğunlaşma (Yüzde) Haziran 2004 İlk beş banka* T. aktif T. mevduat T. krediler İlk on banka* T. aktif T. mevduat T. krediler Aralık 2004 Haziran 2005 60 63 53 60 64 48 61 65 54 82 86 76 84 88 77 84 89 78 * Toplam aktiflere göre Haziran 2004 itibariyle ilk beş banka içinde, 1 kamu bankası ve 4 özel banka yer alırken; Haziran 2005 itibariyle 2 kamu bankası ve 3 özel banka bulunmaktadır. Her iki tarih itibariyle de ilk on banka arasında 3 kamu bankası ve 7 özel banka bulunmaktadır. Banka Büyüklükleri Milyar dolar +0-1 Sayı Mevd. b. Kamu Özel Yabancı Fon Mev. kab. etm. ban. Toplam 1-2 2-5 5-10 10-20 20-40 40+ 99 05/6 99 05/6 99 05/6 99 05/6 99 05/6 99 05/6 05/6 37 26 10 4 6 2 1 1 2 1 5 2 1 1 4 1 3 1 1 10 6 1 3 1 4 1 3 1 1 6 10 6 1 5 5 15 17 5 17 7 1 5 1 1 1 54 26 11 4 8 6 6 5 4 2 1 4 1 3 2.4. Bilanço YTL-YP Yapısı Sektör bilançosunda Haziran 2004’e göre, YTL aktifler yüzde 31, yabancı para (YP) aktiflerin YTL karşılığı ise yüzde 10 oranında büyümüştür. Buna karşın YTL pasifler yüzde 31, YP pasiflerin YTL karşılığı yüzde 11 oranında artmıştır. Buna göre bilanço içinde YP aktiflerin payı 4 puan azalarak yüzde 34’e, YP pasiflerin payı ise 4 puan azalarak yüzde 37’ye gerilemiştir. Bankacılık sektörünün bilanço içi YP aktif ile YP pasif farkı, Haziran 2004 dönemindeki 14,5 milyar dolar düzeyinden Haziran 2005 döneminde 8,4 milyar dolara gerilemiştir. Diğer taraftan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından dövize endeksli varlık ve yükümlülükler de dahil edilerek yapılan hesaplamalara göre Haziran 2005 itibariyle sektörün bilanço içi yabancı para pozisyonu –427 milyon dolar olmuştur. 10 Bankacılar Dergisi Bilanço İçinde Yabancı Para Payı ve “YP Aktifler-YP Pasifler”(*) YP aktifler Yüzde pay Haz.2004 Haz. 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam (*) YP pasifler “YP aktifler-YP pasifler” Yüzde pay Milyar dolar Haz. 2004 Haz.2005 Haz.2004 Haz.2005 38 25 46 11 40 34 21 41 7 34 41 26 50 36 47 38 23 45 12 40 -14,3 -2,1 -10,1 -1,4 -0,7 -8,4 -1,6 -6,3 -0,1 -0,5 43 38 37 34 41 41 37 37 -0,2 -14,5 0,1 -8,4 Türk Bankacılık Sistemi Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan “Yabancı Para Aktifler-Yabancı Para Pasifler” tanımı sadece bilanço içi döviz varlıkları ve döviz yükümlülüklerini içermektedir. Bu nedenle, bu tanım “Net Genel Pozisyon/Sermaye Tabanı Standart Rasyosu”nda yer alan “Net Genel Pozisyon” tanımından farklıdır. Üç Aylık Grup Bilgileri raporunda yer alan tanım dövize endeksli krediler ile bilanço dışı döviz varlık ve yükümlülüklerini içermemektedir. Yapılacak değerlendirmelerde bu hususun dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir. Sektör Bilanço İçi Yabancı Para Pozisyonu Milyon dolar Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Sektör Haziran 2004 Haziran 2005 187 -651 41 1 55 -367 141 -572 … 6 -1 -427 Kaynak: BDDK Dövize endeksli değerler dahil edildiğinde, toplam YP varlıkların yüzde 28’i euro ve yüzde 70’i dolar cinsindendir. Buna karşılık, toplam YP yükümlülüklerin yüzde 31’i euro, yüzde 66’sı dolar cinsindendir. 2.5. Aktiflerin Yapısı Toplam aktifler içinde duran aktiflerin ve menkul değerler cüzdanının payları 2’şer puan azalarak sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 40’a gerilemiştir. Menkul değerler cüzdanının payındaki gerilemede, alım-satım amaçlı ve vadeye kadar elde tutulacak menkul değerler kalemlerinin paylarındaki azalma etkili olmuştur. Likit aktiflerin ve diğer aktiflerin toplam aktifler içindeki payları sırasıyla yüzde 13 ve yüzde 4 düzeyinde kalmıştır. Kredilerin payı yüzde 33’den yüzde 37’ye yükselmiştir. Özellikle YTL kredilerdeki hızlı artış devam etmiştir. YTL kredilerin payı 6 puan artarak yüzde 25’e yükselmiş, YP kredilerin payı ise 2 puan azalarak yüzde 12’ye gerilemiştir. Kredi stokundaki artışta başta konut ve otomobil kredileri olmak üzere, tüketici kredileri ve kredi kartları yoluyla kullandırılan kredilerdeki artış etkili olmuştur. 11 Türkiye Bankalar Birliği Aktiflerin Gelişimi ve Yapısı, Haziran 2005 Likit aktifler Menkul değerler cüzdanı - Alım-satım amaçlı m.d. - Satılmaya hazır m.d. - Vade. kadar elde. tut. m.d. Krediler -Takip. krediler -Özel karşılıklar (-) Duran aktifler - İştirakler - Bağlı ortaklıklar - Maddi duran var. - Maddi olmayan duran var. Diğer aktifler Toplam aktifler Milyon YTL Milyon Dolar 45.238 131.394 17.730 63.514 50.150 125.295 6.981 6.169 21.259 3.409 7.643 9.867 341 13.154 337.244 33.919 98.518 13.294 47.662 37.602 93.946 5.234 4.625 15.940 2.556 5.731 7.398 255 9.862 252.863 Yıllık yüzde değişme YTL Dolar 24 15 -26 57 1 38 19 21 2 3 15 -7 -12 7 23 Yüzde pay Haziran Haziran 2004 2005 38 28 -17 74 12 53 32 34 13 15 28 3 -3 19 36 13 42 9 15 18 33 2 2 8 1 2 4 0 4 100 13 40 5 19 16 37 2 2 6 1 2 3 0 4 100 Kredilerin toplam aktiflere oranı kamu bankalarında yüzde 23, özel bankalarda yüzde 43 ve yabancı bankalarda yüzde 52 düzeyindedir. Mevduatın krediye dönüşme oranı, tüm sektör itibariyle, bir önceki yıla göre 8 puan artarak yüzde 59’a yükselmiştir. Haziran 2005 itibariyle, bu oran kamu bankalarında yüzde 30, özel bankalarda yüzde 71 ve yabancı bankalarda yüzde 84 olmuştur. Karşılık öncesi takipteki kredilerin bilanço içindeki payı yüzde 2 düzeyinde kalmıştır. Kredi stokundaki hızlı artış sonucu takipteki kredilerdeki gerileme süreci duraklamıştır. Kredilerdeki hızlı artışa bağlı olarak karşılık öncesi takipteki kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 7’den yüzde 6’ya gerilemiştir. Özel karşılıklar düşüldükten sonra takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı ise yüzde 0,6 olmuştur. Takipteki kredilerin yüzde 88’i için özel karşılık ayrılmıştır. Takipteki Krediler* ve Özel Karşılık Oranı (Yüzde) Takipteki krediler/ Toplam krediler Haz. 2004 Haz. 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam * Karşılık öncesi 12 6,8 13,6 4,8 33,8 3,2 2,4 6,5 5,8 9,8 4,7 413,7 3,1 2,3 5,6 Özel karşılıklar/ Takipteki krediler Haz. 2004 Haz. 2005 86,6 96,0 80,3 67,5 80,6 89,4 86,6 88,3 96,7 84,0 88,8 72,4 89,8 88,4 Bankacılar Dergisi 2.6. Pasiflerin Yapısı Haziran 2005 itibariyle toplam mevduat yüzde 21 oranında, YTL mevduat ise yüzde 31 oranında artmıştır. YP mevduatın YTL karşılığı değerinde ise artış yüzde 7 düzeyinde kalmıştır. Bu gelişmeye bağlı olarak toplam pasifler içinde YTL mevduatın payı 2 puan artarak yüzde 38’e yükselmiş, YP mevduatın payı ise 4 puan azalarak yüzde 25’e gerilemiştir. Dolar cinsinden YP mevduattaki artış yüzde 19 düzeyinde kalmıştır. Toplam mevduatın payı 2 puan azalarak yüzde 63’e gerilemiştir. Haziran 2005 itibariyle YP mevduat 85,5 milyar YTL (64,1 milyar dolar), YTL mevduat ise 128,3 milyar YTL (96,2 milyar dolar) düzeyindedir. Pasiflerin Gelişimi ve Yapısı, Haziran 2005 Milyon YTL Mevduat YTL YP Mevduat dışı kaynaklar Özkaynaklar Ödenmiş sermaye Sermaye yedekleri Kar yedekleri Kar/zarar Geçmiş yıllar K/Z Dönem K/Z Diğer pasifler Toplam 213.835 128.312 85.523 55.531 46.901 16.938 19.822 24.814 -14.673 -18.885 4.212 20.926 337.244 Milyon Dolar Yıllık Yüzde değişme YTL Dolar 160.332 96.208 64.124 41.637 35.166 12.700 14.862 18.605 -11.002 -14.160 3.158 15.690 252.863 21 31 7 21 32 21 -3 -8 -43 -33 75 31 23 34 46 19 34 46 35 8 2 -37 -26 94 46 36 Yüzde pay Haz. Haz. 2004 2005 65 36 29 17 13 5 7 10 -9 -10 1 6 100 63 38 25 16 14 5 6 7 -4 -6 1 6 100 YTL mevduatlar içinde en yüksek paya sahip olan tasarruf mevduatlarının toplam mevduat içindeki payı 2 puan artarak yüzde 34, ticari kuruluşlar ve diğer kuruluşlar mevduatlarının payları ise 1’er puan artarak sırasıyla yüzde 12 ve yüzde 8 düzeyine yükselmiştir. Resmi kuruluşlar ve bankalar mevduatlarının payları değişmezken; döviz tevdiat hesaplarının payı 5 puan azalarak yüzde 38 düzeyine gerilemiştir. Mevduatın Türlerine Göre Dağılımı, Haziran 2005 Milyon YTL Tasarruf mevduatı Resmi kuruluşlar Ticari kuruluşlar Bankalar mevduatı Diğer kuruluşlar DTH Kıymetli madenler depo Toplam Milyon Yıllık yüzde değişim Dolar YTL Dolar 72.870 54.637 8.176 6.131 25.715 19.281 9.147 6.858 16.712 12.531 81.059 60.778 156 117 213.835 160.332 27 20 37 41 42 7 71 21 40 33 52 57 57 19 90 34 Yüzde pay Haz. Haz. 2004 2005 32 4 11 4 7 43 0 100 34 4 12 4 8 38 0 100 13 Türkiye Bankalar Birliği Mevduat vade dağılımı önemli bir değişiklik göstermemiştir. YTL, YP ve toplam mevduatın ortalama vadesi, yaklaşık olarak 3 ay düzeyinde gerçekleşmiştir. Toplam kaynakların yüzde 16’sını oluşturan mevduat dışı kaynaklar Haziran 2005 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında artmıştır. Mevduat dışı kaynaklardaki artış, yurtdışından sağlanan kredilerdeki artıştan kaynaklanmıştır. Sektör özkaynakları yüzde 32 oranında artarak 46,9 milyar YTL (35,2 milyar dolar) olmuştur. Ticaret bankaları grubuna dahil tüm banka gruplarının özkaynaklarında artış kaydedilmiştir. Mevduat kabul etmeyen bankaların özkaynakları da yüzde 23 oranında artarak 5,5 milyar YTL’ye (4,1 milyar dolar) yükselmiştir. Özkaynakların toplam aktiflere oranı söz konusu dönem itibariyle 1 puan artarak yüzde 14’e yükselmiştir. Özkaynaklar, Haziran 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam Milyon YTL Milyon Dolar 41.384 9.889 28.024 1.426 2.046 5.516 46.901 31.030 7.414 21.012 1.069 1.534 4.136 35.166 Yıllık Yüzde değişme YTL Dolar 33 29 23 251 20 23 32 48 44 37 268 33 36 46 Serbest özkaynaklar rasyosunda (özkaynaklar-duran aktifler-karşılık sonrası takipteki alacaklar/toplam aktifler) iyileşme devam etmiş, Haziran 2004 itibariyle yüzde 5,1 olan değeri Haziran 2005 itibariyle yüzde 7,4’e yükselmiştir. Haziran 2005 itibariyle sektörün net dönem karı 4.212 milyon YTL (3.158 milyon dolar) olmuştur. İlk altı aylık dönemde bankacılık sektörünün aktif karlılığı yüzde 1,2, özkaynak karlılığı ise yüzde 9 oranında gerçekleşmiştir. Net Dönem Kar-Zararı, Haziran 2005 Net dönem kar-zararı (Milyon YTL) Haz. 2004* Haz. 2005 Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fondaki bankalar Yabancı bankalar Mevduat kabul etm. bankalar Sektör toplamı 2.333 916 1.371 -28 75 75 2.408 Aktif karlılığı** (Yüzde) Haz. 2005 Özkaynak karlılığı** (Yüzde) Haz. 2005 1,2 1,2 1,1 8,4 2,0 2,6 1,2 9,4 13,8 7,7 10,8 11,5 5,6 9,0 3.905 1.368 2.148 154 235 307 4.212 * Haziran 2004 rakamları enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır. ** Dönemsel Kalan vadelerine göre, bankacılık sisteminin toplam varlıklarının yüzde 30’unun vadesi 3 ayın; yüzde 53’ünün vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam varlıkların yüzde 47’si 1 14 Bankacılar Dergisi yıl ve üzeri vadeye sahiptir. Buna karşılık toplam yükümlülüklerin yüzde 68’sinin vadesi 3 ayın, yüzde 79’unun vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam yükümlülüklerin yüzde 21’i 1 yıl ve üzeri vadeye sahiptir. 2.7. Gelir-Gider Durumu Haziran 2005 itibariyle bankacılık sektörünün faiz gelirleri 20.527 milyon YTL, faiz giderleri 11.257 milyon YTL olmuş, net faiz gelirleri ise 9.270 milyar YTL’ye ulaşmıştır. Kredilerden alınan faizler kredi miktarındaki genişlemeye bağlı olarak artmıştır. Net ücret ve komisyon gelirleri yüzde 36 oranında artarak 2.382 milyon YTL’ye ulaşmıştır. Gelir-Gider Tablosu, Haziran 2005 Faiz gelirleri Faiz giderleri Net faiz geliri Net ücret ve komisyon geliri Temettü Gelirleri Net ticari kar/zarar Sermaye piyasası işlemleri kar/zarar Kambiyo kar/zarar Diğer faaliyet gelirleri Faaliyet gelirleri toplamı Diğer faaliyet giderleri(-) Faaliyet karı Vergi öncesi kar zarar Vergi karşılığı(-) Net kar zarar Milyon YTL Milyon Dolar 20.527 11.257 9.270 2.382 40 1.246 655 591 1.320 14.259 5.768 5.730 6.000 1.914 4.212 15.391 8.441 6.950 1.786 30 934 491 443 990 10.691 4.235 4.297 4.498 1.435 3.158 Yıllık yüzde değişme* YTL Dolar 8 2 17 36 -3 457 -13 212 27 30 14 25 71 73 75 20 13 30 51 8 518 -3 224 41 44 24 38 90 92 94 * 2004 yılı verileri enflasyon muhasebesine göre hesaplanmıştır. Faaliyet karı yüzde 25 oranında artmıştır. Net faiz gelirlerindeki artış yanında kambiyo zararlarının kara dönmesi kar hacmindeki artışı olumlu etkilemiştir. Enflasyon muhasebesi uygulamasının kaldırılmasının da etkisiyle net dönem karı yüzde 75 artarak 4.212 milyon YTL (3.158 milyon dolar) olmuştur. Net dönem karındaki artış değerlendirilirken; enflasyon muhasebesi uygulamasına 2005 yılında son verilmesi nedeniyle net parasal pozisyon zararının hesaplanmaması hususu dikkate alınmalıdır. 2.8. Nazım Hesaplar Bilanço dışı yükümlülükler geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 41 oranında artarak 240 milyar YTL’ye, emanet ve rehinli kıymetler ise yüzde 1.078 oranında artarak 3.400 milyar YTL’ye yükselmiştir. Böylece toplam nazım hesaplar yüzde 694 oranında artarak 3.640 milyar YTL olmuştur. Bilanço dışı yükümlülüklerdeki artış garanti ve kefaletler, taahhütler ve para ve faiz swap işlemleri alt kalemlerinden kaynaklanırken, emanet ve rehinli kıymetlerdeki olağanüstü artış İMKB Takasbank A.Ş.’nin yatırım fonu paylarının izlenmesiyle ilgili yöntem değişikliğinden kaynaklanmıştır. 15 Türkiye Bankalar Birliği Nazım Hesaplar, Haziran 2005 Bilanço dışı yükümlülükler Garanti ve kefaletler Taahhütler Türev finansal araçlar Emanet ve rehinli kıymetler Toplam Milyon YTL Milyon Dolar 239.743 57.206 124.582 57.955 3.399.986 3.639.728 179.758 42.893 93.411 43.454 2.549.288 2.729.046 Yıllık yüzde değişme YTL Dolar 41 9 61 45 1.078 694 56 22 78 61 1.209 777 2.9. Banka ve Şube Sayısı Haziran 2005 itibariyle bankacılık sektöründe 48 banka faaliyet göstermiştir. Toplam şube sayısı ilk altı ayda 53 adet azalarak 6.053’e gerilemiştir. Mevduat kabul etmeyen bankaların şube sayısı bir adet artmış; ticaret bankalarının şube sayısı ise 54 adet azalmıştır. Bankacılık Sisteminde Banka ve Şube Sayısı* Aralık 2004 Bankalar Şubeler Ticaret bankaları Kamu bankaları Özel bankalar Fon bankaları Yabancı bankalar Mevduat kabul etmeyen bankalar Toplam 35 3 18 1 13 13 48 Haziran 2005 Bankalar Şubeler 6.088 2.149 3.729 1 209 18 6.106 35 3 19 1 12 13 48 6.034 2.039 3.786 1 208 19 6.053 * K.K.T.C ve yabancı ülkelerdeki şubeler dahil. Bankacılık sektöründe, 2004 yıl sonunda 127.163 olan çalışan sayısı 2.724 kişi artarak, Haziran 2005 itibariyle 129.887’ye yükselmiştir. Çalışan sayısı özel bankalar ve yabancı bankalarda artarken, kamu bankaları ve fon bankalarında azalmıştır. 3. Banka ve Kredi Kartları Kredi Kartları, ATM ve POS Sayısı Haziran 2005 Toplam Kredi Kartı Toplam Banka Kartı POS Sayısı ATM Sayısı 28.404.457 45.239.730 1.061.347 14.175 Aralık 2004 Adet değişme Yüzde değişme 26.681.128 43.084.994 912.118 13.544 1.723.329 2.154.736 149.229 631 6,5 5,0 16,4 4,7 Bankalararası Kart Merkezi’nin verilerine göre, Haziran 2005 itibariyle, toplam kredi kartı sayısı 2004 yıl sonuna göre yüzde 6,5 oranında artarak 28,4 milyona ulaşmıştır. Aynı dönem itibariyle toplam banka kartı sayısı da yüzde 5 artışla 45,2 milyon düzeyinde gerçekleşmiştir. 2005 yılının ilk yarısında, POS ve ATM sayıları da sırasıyla yüzde 16,4 ve 4,7 artarak, 1.061.347 ve 14.175 düzeyine yükselmiştir. 16 Türk Bankacılık Sistemi Haziran 2005 Rasyolar (%) Haziran 2005 Haziran 2004 Sermaye Yeterliliği Özkaynaklar / (Risk Ağırlıklı Varlıklar + Piyasa Riskine Esas Tutar) 25,6 25,4 Özkaynaklar / Toplam Aktifler 13,9 13,0 7,4 5,1 Menkul Değerler Cüzdanı (net) / Toplam Aktifler 39,0 41,5 Toplam Krediler / Toplam Aktifler 37,2 33,2 (Özkaynaklar - Duran Aktifler) / Toplam Aktifler Aktif Kalitesi Takipteki Krediler (net) / Toplam Krediler Özel Karşılıklar / Takipteki Krediler Duran Aktifler / Toplam Aktifler 0,6 0,9 88,4 86,6 6,5 7,9 YP Aktifler / Toplam Aktifler 34,2 38,1 YP Pasifler / Toplam Pasifler 37,5 41,4 Net Bilanço Pozisyonu / Özkaynaklar -3,7 -8,6 (Net Bilanço Pozisyonu + Net Bilanço Dışı Pozisyon) / Özkaynaklar -1,0 -6,3 Likidite Likit Aktifler / Toplam Aktifler 37,5 36,7 Likit Aktifler / Kısa Vadeli Yükümlülükler 80,1 71,6 Dönem Net Karı (Zararı) / Toplam Aktifler 1,2 0,9 Dönem Net Karı (Zararı) / Özkaynaklar 9,0 6,8 Karlılık Gelir-Gider Yapısı Net Faiz Geliri / Toplam Aktifler Net Faiz Geliri / Toplam Faaliyet Gelirleri Faiz Dışı Gelirler / Toplam Aktifler 2,7 2,9 65,0 72,2 1,5 1,1 40,5 45,8 0,8 0,5 Toplam Aktifler - - Toplam Krediler - - Toplam Mevduat - - Toplam Aktifler 100,0 100,0 Toplam Krediler 100,0 100,0 Toplam Mevduat 100,0 100,0 Faiz Dışı Giderler / Toplam Faaliyet Gelirleri Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı / Toplam Aktifler Grup Payı Sektör Payı Kar rakamlarını içeren rasyolar dönemsel olarak yorumlanmalıdır. Türk Bankacılık Sistemi Aktifler (Bin YTL) TP Nakit Değerler ve Merkez Bankası Kasa Efektif Deposu T.C. Merkez Bankası Diğer Alım Satım Amaçlı Menkul Değerler (Net) Devlet Borçlanma Senetleri Devlet Tahvili Hazine Bonosu Diğer Kamu Borçlanma Senetleri Hisse Senetleri Diğer Menkul Değerler Bankalar ve Diğer Mali Kuruluşlar Bankalar Yurtiçi Bankalar Yurtdışı Bankalar Yurtdışı Merkez ve Şubeler Diğer Mali Kuruluşlar Para Piyasaları Bankalararası Para Piyasasından Alacaklar İMKB Takasbank Piyasasından Alacaklar Ters Repo İşlemlerinden Alacaklar Satılmaya Hazır Menkul Değerler (Net) Hisse Senetleri Diğer Menkul Değerler Krediler Kısa Vadeli Orta ve Uzun Vadeli Takipteki Krediler Özel Karşılıklar (-) Faktoring Alacakları Vadeye Kadar Elde Tutulacak MD (Net) Devlet Borçlanma Senetleri Devlet Tahvili Hazine Bonosu Diğer Kamu Borçlanma Senetleri Diğer Menkul Değerler İştirakler (Net) Mali İştirakler Mali Olmayan İştirakler Bağlı Ortaklıklar (Net) Mali Ortaklıklar Mali Olmayan Ortaklıklar Diğer Yatırımlar (Net) Finansal Kiralama Alacakları (Net) Finansal Kiralama Alacakları Kazanılmamış Gelirler ( - ) Zorunlu Karşılıklar Muhtelif Alacaklar Faiz ve Gelir Tahakkuk ve Reeskontları Kredilerin Menkul Değerlerin Diğer Maddi Duran Varlıklar (Net) Defter Değeri Birikmiş Amortismanlar ( - ) Maddi Olmayan Duran Varlıklar (Net) Şerefiye Diğer Birikmiş Amortismanlar ( - ) Ertelenmiş Vergi Aktifi Diğer Aktifler Toplam Aktifler Haziran 2005 YP Toplam 3.708.024 3.747.914 7.455.938 1.397.910 5 1.397.915 0 941.825 941.825 2.300.008 2.782.917 5.082.925 10.106 23.167 33.273 8.123.200 9.606.606 17.729.806 7.798.520 9.465.467 17.263.987 6.494.970 9.097.726 15.592.696 1.303.424 0 1.303.424 126 367.741 367.867 269.145 0 269.145 55.535 141.139 196.674 5.080.140 12.867.008 17.947.148 5.080.140 12.867.003 17.947.143 3.978.709 1.365.703 5.344.412 830.848 11.271.724 12.102.572 270.583 229.576 500.159 0 5 5 4.983.843 745.534 5.729.377 3.416.000 745.534 4.161.534 0 0 0 1.567.843 0 1.567.843 39.492.084 24.021.708 63.513.792 894.677 66.987 961.664 38.597.407 23.954.721 62.552.128 83.612.313 41.682.926 125.295.239 51.717.936 17.092.440 68.810.376 31.157.581 24.515.174 55.672.755 6.780.530 200.264 6.980.794 6.043.734 124.952 6.168.686 8.407 44 8.451 39.911.305 10.239.101 50.150.406 35.756.037 8.515.185 44.271.222 32.630.276 8.335.983 40.966.259 42.829 0 42.829 3.082.932 179.202 3.262.134 4.155.268 1.723.916 5.879.184 3.350.959 57.839 3.408.798 196.638 51.372 248.010 3.154.321 6.467 3.160.788 6.106.490 1.536.632 7.643.122 2.901.940 1.529.925 4.431.865 3.204.550 6.707 3.211.257 517.543 65.040 582.583 3.879 255.971 259.850 4.726 295.444 300.170 847 39.473 40.320 5.871.660 8.234.025 14.105.685 737.817 197.965 935.782 7.879.704 1.823.158 9.702.862 2.600.007 554.810 3.154.817 4.861.947 993.730 5.855.677 417.750 274.618 692.368 9.848.257 18.575 9.866.832 20.098.387 35.468 20.133.855 10.250.130 16.893 10.267.023 339.618 978 340.596 169.637 0 169.637 704.781 1.966 706.747 534.800 988 535.788 903.248 0 903.248 1.523.875 140.138 1.664.013 222.002.366 115.241.162 337.243.528 % Dağ. TP Haziran 2004 YP Toplam 2,2 2.665.520 3.842.613 6.508.133 0,4 1.095.372 2.461 1.097.833 0,3 0 1.008.913 1.008.913 1,5 1.564.046 2.816.860 4.380.906 0,0 6.102 14.379 20.481 5,3 11.942.750 11.896.558 23.839.308 5,1 11.594.941 11.718.011 23.312.952 4,6 10.862.260 11.095.560 21.957.820 0,4 731.580 0 731.580 0,1 1.101 622.451 623.552 0,1 256.150 0 256.150 0,1 91.659 178.547 270.206 5,3 2.073.591 10.318.406 12.391.997 5,3 2.067.521 10.318.401 12.385.922 1,6 1.849.847 1.193.509 3.043.356 3,6 142.729 9.029.685 9.172.414 0,1 74.945 95.207 170.152 0,0 6.070 5 6.075 1,7 5.581.421 822.202 6.403.623 1,2 5.505.950 804.912 6.310.862 0,0 0 0 0 0,5 75.471 17.290 92.761 18,8 23.972.153 16.532.843 40.504.996 0,3 782.015 75.307 857.322 18,5 23.190.138 16.457.536 39.647.674 37,2 53.210.461 37.906.649 91.117.110 20,4 35.118.585 16.593.388 51.711.973 16,5 17.398.030 21.220.426 38.618.456 2,1 5.634.029 252.672 5.886.701 1,8 4.940.183 159.837 5.100.020 0,0 654 154 808 14,9 37.720.855 12.016.039 49.736.894 13,1 35.655.589 9.732.798 45.388.387 12,1 34.200.920 9.230.074 43.430.994 0,0 40.769 0 40.769 1,0 1.413.900 502.724 1.916.624 1,7 2.065.266 2.283.241 4.348.507 1,0 3.124.938 176.671 3.301.609 0,1 217.428 169.444 386.872 0,9 2.907.510 7.227 2.914.737 2,3 5.149.660 1.485.429 6.635.089 1,3 2.304.490 1.476.365 3.780.855 1,0 2.845.170 9.064 2.854.234 0,2 491.620 61.269 552.889 0,1 294 202.073 202.367 0,1 326 231.008 231.334 0,0 32 28.935 28.967 4,2 3.662.846 7.445.490 11.108.336 0,3 836.790 230.387 1.067.177 2,9 6.513.804 1.739.409 8.253.213 0,9 2.083.394 498.239 2.581.633 1,7 4.023.084 1.039.802 5.062.886 0,2 407.326 201.368 608.694 2,9 10.583.646 20.972 10.604.618 6,0 20.659.707 38.068 20.697.775 3,0 10.076.061 17.096 10.093.157 0,1 387.851 1.015 388.866 0,1 161.007 125 161.132 0,2 734.291 1.749 736.040 0,2 507.447 859 508.306 0,3 0 0 0 0,5 2.096.593 129.119 2.225.712 100,0 170.015.447 104.827.298 274.842.745 % Dağ. 2,4 0,4 0,4 1,6 0,0 8,7 8,5 8,0 0,3 0,2 0,1 0,1 4,5 4,5 1,1 3,3 0,1 0,0 2,3 2,3 0,0 0,0 14,7 0,3 14,4 33,2 18,8 14,1 2,1 1,9 0,0 18,1 16,5 15,8 0,0 0,7 1,6 1,2 0,1 1,1 2,4 1,4 1,0 0,2 0,1 0,1 0,0 4,0 0,4 3,0 0,9 1,8 0,2 3,9 7,5 3,7 0,1 0,1 0,3 0,2 0,0 0,8 100,0 Haziran 2005 Pasifler (Bin YTL) TP Haziran 2005 YP Toplam Mevduat Bankalararası Mevduat Tasarruf Mevduatı Resmi Kuruluşlar Mevduatı Ticari Kuruluşlar Mevduatı Diğer Kuruluşlar Mevduatı Döviz Tevdiat Hesabı Kıymetli Madenler Depo Hesapları Para Piyasaları Bankalararası Para Piyas. Alınan Borçlar İMKB Takasbank Piyas. Alınan Borçlar Repo İşlemlerinden Sağlanan Fonlar Alınan Krediler T.C. Merkez Bankası Kredileri Alınan Diğer Krediler Yurtiçi Banka ve Kuruluşlardan Yurtdışı Banka, Kuruluş ve Fonlardan İhraç Edilen Menkul Kıymetler (Net) Bonolar Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler Tahviller Fonlar Muhtelif Borçlar Diğer Yabancı Kaynaklar Ödenecek Vergi, Resim, Harç ve Primler Faktoring Borçları Finansal Kiralama Borçları (Net) Finansal Kiralama Borçları Ertelenmiş Finansal Kiralama Giderleri ( - ) Faiz ve Gider Reeskontları Mevduatın Alınan Kredilerin Repo İşlemlerinin Diğer Karşılıklar Genel Karşılıklar Kıdem Tazminatı Karşılığı Vergi Karşılığı Sigorta Teknik Karşılıkları (Net) Diğer Karşılıklar Sermaye Benzeri Krediler Ertelenmiş Vergi Pasifi Özkaynaklar Ödenmiş Sermaye Sermaye Yedekleri Hisse Senedi İhraç Primleri Hisse Senedi İptal Kârları Menkul Değerler Değer Artış Fonu Yeniden Değerleme Fonu Yeniden Değerleme Değer Artışı Diğer Sermaye Yedekleri Ödenmiş Sermaye Enflas. Düzeltme Farkı Kâr Yedekleri Yasal Yedekler Statü Yedekleri Olağanüstü Yedekler Diğer Kâr Yedekleri Kâr veya Zarar Geçmiş Yıllar Kâr ve Zararları Dönem Net Kâr ve Zararı 128.312.440 4.839.148 72.869.815 8.176.369 25.714.773 16.712.335 0 0 12.325.335 200.743 588.960 11.535.632 2.560.763 0 2.560.763 870.135 1.690.628 1 1 0 0 5.071.179 5.073.519 2.391.990 514.560 0 15.232 21.041 5.809 2.236.886 1.528.513 126.348 16.405 565.620 5.534.306 1.069.171 714.821 1.798.575 76.000 1.875.739 234.669 50.626 46.519.375 16.938.267 19.446.907 211.237 0 3.260.935 83.642 24.767 13.672.267 2.194.059 24.807.127 2.571.049 5.762 21.905.236 325.080 -14.672.926 -18.885.334 4.212.408 Toplam Pasifler 210.840.881 85.522.806 213.835.246 4.307.829 9.146.977 0 72.869.815 0 8.176.369 0 25.714.773 0 16.712.335 81.059.424 81.059.424 155.553 155.553 4.475.396 16.800.731 1.014.657 1.215.400 0 588.960 3.460.739 14.996.371 31.091.608 33.652.371 43.978 43.978 31.047.630 33.608.393 1.880.608 2.750.743 29.167.022 30.857.650 0 1 0 1 0 0 0 0 6.519 5.077.698 642.072 5.715.591 2.130.575 4.522.565 718 515.278 0 0 151.505 166.737 166.884 187.925 15.379 21.188 960.816 3.197.702 311.550 1.840.063 215.903 342.251 28.967 45.372 404.396 970.016 306.829 5.841.135 56.453 1.125.624 0 714.821 0 1.798.575 0 76.000 250.376 2.126.115 732.417 967.086 0 50.626 381.385 46.900.760 0 16.938.267 374.603 19.821.510 0 211.237 0 0 374.603 3.635.538 0 83.642 0 24.767 0 13.672.267 0 2.194.059 6.782 24.813.909 1.174 2.572.223 0 5.762 0 21.905.236 5.608 330.688 0 -14.672.926 0 -18.885.334 0 4.212.408 126.402.647 337.243.528 % Dağ. TP Haziran 2004 YP Toplam 63,4 2,7 21,6 2,4 7,6 5,0 24,0 0,0 5,0 0,4 0,2 4,4 10,0 0,0 10,0 0,8 9,1 0,0 0,0 0,0 0,0 1,5 1,7 1,3 0,2 0,0 0,0 0,1 0,0 0,9 0,5 0,1 0,0 0,3 1,7 0,3 0,2 0,5 0,0 0,6 0,3 0,0 13,9 5,0 5,9 0,1 0,0 1,1 0,0 0,0 4,1 0,7 7,4 0,8 0,0 6,5 0,1 -4,4 -5,6 1,2 97.772.665 2.750.668 57.598.801 6.819.948 18.814.866 11.788.382 0 0 8.699.683 155.370 439.519 8.104.794 2.792.133 0 2.792.133 804.621 1.987.512 1 1 0 0 4.923.401 3.051.580 2.167.554 662.821 0 30.563 34.021 3.458 1.971.682 1.523.796 123.340 61.446 263.100 3.260.697 683.085 576.693 757.409 3.300 1.240.210 465.073 0 35.329.673 13.868.329 20.266.750 103.833 0 1.087.167 92.012 281.279 0 18.702.459 27.083.253 1.922.670 3.234 25.061.273 96.076 -25.888.659 -28.296.770 2.408.111 100,0 161.127.526 79.672.187 177.444.852 3.734.725 6.485.393 0 57.598.801 0 6.819.948 0 18.814.866 0 11.788.382 75.846.369 75.846.369 91.093 91.093 5.537.880 14.237.563 1.580.527 1.735.897 0 439.519 3.957.353 12.062.147 23.373.253 26.165.386 108.133 108.133 23.265.120 26.057.253 2.121.370 2.925.991 21.143.750 23.131.262 520.406 520.407 0 1 0 0 520.406 520.406 7.550 4.930.951 546.674 3.598.254 2.423.841 4.591.395 571 663.392 0 0 90.750 121.313 102.850 136.871 12.100 15.558 545.015 2.516.697 305.727 1.829.523 111.715 235.055 22.213 83.659 105.360 368.460 347.810 3.608.507 18.697 701.782 0 576.693 0 757.409 0 3.300 329.113 1.569.323 374.383 839.456 0 0 274.899 35.604.572 102.727 13.971.056 163.099 20.429.849 -283 103.550 0 0 163.305 1.250.472 77 92.089 0 281.279 0 0 0 18.702.459 9.073 27.092.326 0 1.922.670 0 3.234 0 25.061.273 9.073 105.149 0 -25.888.659 0 -28.296.770 0 2.408.111 113.715.219 274.842.745 % Dağ. 64,6 2,4 21,0 2,5 6,8 4,3 27,6 0,0 5,2 0,6 0,2 4,4 9,5 0,0 9,5 1,1 8,4 0,2 0,0 0,0 0,2 1,8 1,3 1,7 0,2 0,0 0,0 0,0 0,0 0,9 0,7 0,1 0,0 0,1 1,3 0,3 0,2 0,3 0,0 0,6 0,3 0,0 13,0 5,1 7,4 0,0 0,0 0,5 0,0 0,1 0,0 6,8 9,9 0,7 0,0 9,1 0,0 -9,4 -10,3 0,9 100,0 Türk Bankacılık Sistemi Bilanço Dışı Yükümlülükler (Bin YTL) TP Haziran 2005 YP Toplam TP Haziran 2004 YP Toplam Garanti ve Kefaletler Teminat Mektupları Banka Kredileri Akreditifler Garanti Verilen Prefinansmanlar Cirolar Diğer Garanti ve Kefaletler Taahhütler Cayılamaz Taahhütler Cayılabilir Taahhütler Türev Finansal Araçlar Vadeli Döviz Alım-Satım İşlemleri Para ve Faiz Swap İşlemleri Para, Faiz ve Menkul Değer Opsiyonları Futures Para İşlemleri Futures Faiz Alım-Satım İşlemleri Diğer Emanet ve Rehinli Kıymetler Emanet Kıymetler Rehinli Kıymetler Kabul Edilen Avaller ve Kefaletler 20.263.051 19.198.151 98 457 143 0 1.064.202 119.676.260 46.598.467 73.077.793 10.403.690 3.660.688 4.337.854 2.304.386 12.152 4.080 84.530 3.281.879.455 3.141.103.769 140.765.445 10.241 36.942.859 20.721.661 2.679.513 12.022.542 23.773 7.974 1.487.396 4.905.654 2.984.395 1.921.259 47.551.196 14.349.918 24.865.565 4.162.934 171.737 3.508.032 493.010 118.106.189 23.452.977 94.624.636 28.576 57.205.910 39.919.812 2.679.611 12.022.999 23.916 7.974 2.551.598 124.581.914 49.582.862 74.999.052 57.954.886 18.010.606 29.203.419 6.467.320 183.889 3.512.112 577.540 3.399.985.644 3.164.556.746 235.390.081 38.817 16.430.309 15.658.287 0 119 162 0 771.741 71.888.893 44.306.718 27.582.175 5.841.443 2.772.935 2.411.347 617.181 0 0 39.980 183.925.330 115.398.022 68.527.308 0 35.830.131 20.544.746 3.033.882 10.500.165 122.220 14.905 1.614.213 5.623.146 3.594.031 2.029.115 34.174.763 8.634.507 19.918.797 2.951.636 325.685 1.839.291 504.847 104.577.683 24.997.261 79.580.422 0 52.260.440 36.203.033 3.033.882 10.500.284 122.382 14.905 2.385.954 77.512.039 47.900.749 29.611.290 40.016.206 11.407.442 22.330.144 3.568.817 325.685 1.839.291 544.827 288.503.013 140.395.283 148.107.730 0 Toplam Bilanço Dışı Hesaplar 3.432.222.456 207.505.898 3.639.728.354 278.085.975 180.205.723 458.291.698 Gelir ve Gider Kalemleri (Bin YTL) Haziran 2005 Haziran 2004 Faiz Gelirleri Kredilerden Alınan Faizler Zorunlu Karşılıklardan Alınan Faizler Bankalardan Alınan Faizler Para Piyasası İşlemlerinden Alınan Faizler Menkul Değerlerden Alınan Faizler Diğer Faiz Gelirleri Faiz Giderleri Mevduata Verilen Faizler Para Piyasası İşlemlerine Verilen Faizler Kullanılan Kredilere Verilen Faizler İhraç Edi. Menk.Kıym. Verilen Faizler Diğer Faiz Giderleri Net Faiz Geliri Net Ücret ve Komisyon Gelirleri Alınan Ücret ve Komisyonlar Verilen Ücret ve Komisyonlar Temettü Gelirleri Net Ticari Kar / Zarar Sermaye Piyasası İşlemleri Kâr/Zararı (Net) Kambiyo Kâr/Zararı (Net) Diğer Faaliyet Gelirleri Faaliyet Gelirleri Toplamı Kredi ve Diğer Alacaklar Karşılığı (-) Diğer Faaliyet Giderleri (-) Faaliyet Karı Bağlı Ortaklık ve İştiraklerden Kar/Zarar Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı Vergi Öncesi Kar/Zarar Vergi Karşılığı (-) Vergi Sonrası Olağan Faaliyet Kar/Zararı Vergi Sonrası Olağanüstü Kar/Zarar Net Dönem Kar / Zararı 20.527.094 9.714.865 417.918 403.025 264.551 9.582.618 144.117 11.257.275 9.468.055 787.596 682.197 7.028 312.399 9.269.819 2.382.476 2.990.109 607.633 40.259 1.245.856 654.709 591.147 1.320.239 14.258.649 2.759.911 5.768.401 5.730.337 269.270 0 5.999.607 -1.787.324 4.212.283 125 18.995.388 7.055.954 405.846 239.055 622.329 10.553.080 119.124 11.052.129 9.407.422 817.896 521.593 30.717 274.501 7.943.259 1.754.738 2.283.964 529.226 41.566 223.839 752.982 -529.143 1.036.916 11.000.318 1.363.681 5.040.304 4.596.333 323.320 -1.414.659 3.504.994 -1.108.902 2.396.092 12.019 4.212.408 2.408.111 Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Türk Bankacılık Sisteminde Şube, Kredi ve Mevduatın Coğrafi Dağılımı Emre Alpan İnan* 1. Giriş ve Çalışmanın Amacı Türk finans sisteminin önemli bir parçasını oluşturan Türk bankacılık sisteminde temel verilerin coğrafi dağılımı, oldukça az incelenmiş bir konudur. Halbuki ülkemizde olduğu gibi, ekonomik faaliyetin homojen bir şekilde dağılmadığı ekonomilerde, coğrafi dağılım araştırmalarının önemli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma, bu alandaki boşluğu biraz olsun doldurmak amacını gütmektedir. Ülkemiz, çok farklı gelişmişlik düzeylerinde illere ve bölgelere sahiptir. Bankacılık sisteminin coğrafi dağılımı da, iller arasındaki gelişmişlik farkları paralelinde yurt çapında değişiklik göstermektedir. Farklı gelişmişlik seviyeleri, il bazında farklı gelir düzeylerine ve bankacılık faaliyetinin de gelir düzeyi yüksek illerimizde yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Bu yoğunlaşma, Türkiye genelinde mevcut finansal kaynaklardan yeterince yararlanılmaması, vatandaşlarımızın bir kısmının yeterli bankacılık hizmeti alamaması veya yetersiz alması sonucunu doğurmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türk bankacılık sisteminin iller ve bölgeler bazında coğrafi dağılımını incelemektir. Böyle bir araştırma, iki yönüyle fayda sağlayabilir. İlk olarak iller bazında, kredi ve mevduat kullanımında görülen değişim, bu illerimizin ekonomik potansiyelleri ile ilgili değişim hakkında bir ipucu sağlamaktadır. İkinci olarak, bankalarımızın bu değişime ayak uydurmayı başarıp başarmadığı hakkında bilgi edinilebilir. Bu iki hususun dışında böyle bir araştırma şube açma, tasarruf ve girişim davranışları üzerinde etkili olan faktörler hakkında da ipucu verebilecektir. Çalışmanın ikinci amacı, ekonominin tümü üzerinde olduğu gibi, bankacılık sektörü üzerinde de etkili olan 2001 Krizi’nin bankacılık faaliyetlerinin coğrafi dağılımını nasıl etkilediğini araştırmaktır. Bu amaçlara yönelik olarak, çalışma dört bölüm halinde tasarlanmıştır. İlk bölümde çalışmanın amacı ele alınmıştır. İkinci bölümde, 1998-2004 döneminin temel ekonomik karakteristikleri kısaca hatırlatıldıktan sonra, dönemin bütünü itibariyle bankacılık faaliyetinin dağılımı incelenmektedir. Üçüncü bölüm 2001 Krizi’nin bankacılık faaliyetlerinin il bazında dağılımına etkisini ele almaktadır. Çalışma, sonuçların ve bulguların özetlendiği bir genel değerlendirme bölümüyle son bulmaktadır. * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Uzman. 21 Emre Alpan İnan 2. Genel Görünüm: 1998-2004 Dönemi Bankacılık faaliyetinin, temelde mevduat ve kredi stoklarının iller ve bölgeler bazında dağılımını ve gelişimini gösteren bir veri seti, Türkiye Bankalar Birliği tarafından 1997’den itibaren yayınlanmaktadır. Bu çalışmada, bu veri setinin 1998-2004 dönemine ait olan kısmı kullanılmıştır. İlk bölümde de belirtildiği gibi, çalışmanın amaçlarından biri “Şubat 2001 Krizinin” bankacılık hizmetlerinin coğrafi dağılımını nasıl etkilediğini anlamaktır. Bu amaçla kriz yılından önceki ve sonraki üçer yıl, yani 1998-2004 arasını kapsayan yedi yıllık dönem araştırmaya dahil edilmiştir. Bankacılık sisteminin iki temel işlevini, yani gerek kaynak toplama, gerekse kaynak dağıtım kararlarını etkileyen en önemli unsur ekonomik politikalar ve gelişmeler olduğuna göre, öncelikle ele alınan dönemdeki ekonomik gelişmelere kısaca bakmak faydalı olabilir. 2.1. 1998-2004 Döneminin Ekonomik Karakteri 1998-2004 yıllarının genel ekonomik karakteri incelendiğinde, dönemin üçe ayrılması mümkündür. İlk dönem 1998-2000 arasını kapsayan ve kurun yumuşak çıpa olarak kullanıldığı dönemdir. Özel bir stabilizasyon ve dezenflasyon programının uygulanmış olduğu 2000 yılını ayrı bir dönem olarak ele almak gereksizdir. (Ya da 1998-1999 yıllarını ayrı bir dönem olarak ele almak gereksizdir.) Çünkü 2000 yılında uygulanan program, temelde 1998 ve 1999 yıllarında da fiilen uygulanmış olan “yumuşak çıpa” türü kur politikasının -dolayısıyla para politikasının- daha güçlü ve resmileştirilmiş versiyonundan ibarettir. Nitekim, farklı sonuçlara da yol açmamıştır. 1998-2000 dönemi reel bazda GSMH’daki oynaklığın oldukça yüksek olduğu, büyümenin öncelikli olarak dış kaynakla finanse edildiği bir dönemdir. Nitekim, reel büyüme ve cari işlemler açığı (dolayısıyla dış kaynak girişi) arasında güçlü bir ilişki vardır. (Bkz Ek Tablo 1) İkinci dönem, kriz yılı olan 2001 yılıdır. Bu yılda hem ciddi bir ekonomi-finans krizi yaşanmış, hem de 2002-2004 döneminin temel ekonomik karakteristiklerini oluşturacak olan politikalar uygulamaya konmuştur. Milli gelir önemli ölçüde daralırken, yurt dışına büyük miktarda sermaye çıkışı gerçekleşmiştir. Yine bu yıl içinde bankacılık sektörü önemli ölçüde şube ve personel kaybı yaşamıştır. Öte yandan, 2001 yılı gerek ekonomide, gerekse bankacılık sektöründe bir dizi reformun gerçekleştirildiği, dolayısıyla ekonomik ve finansal çerçevenin değişmeye başladığı dönem olmuştur. Üçüncü dönem, 2002-2004 dönemidir. Bu dönem, ekonomik ve finansal alanlarda 2001 yılında yapılan değişikliklerin etkisinin görüldüğü dönemdir. Olumlu dünya konjonktürünün de yardımıyla, hızlı bir ekonomik büyüme süreci yaşanmıştır. Büyümenin finansmanı için yoğun dış kaynak kullanımı devam ederken, bankacılık sektörü de mali bünyesini önemli ölçüde sağlamlaştırmıştır. Sektörün şube ve personel sayısındaki gerileme yavaşlamış ve dönem sonunda hemen hemen durmuştur. 22 Bankacılar Dergisi 2.2. 1998-2004 Döneminde İller Bazında Bankacılık Faaliyetleri 2.2.1. İl bazında Şubelerin Dağılımı: Bankacılık faaliyetinin yaygınlığını ve yoğunluğunu en iyi gösterecek olan ölçülerden biri, hiç şüphesiz şube sayısıdır. Bu nedenle, şube sayılarının illere ve bölgelere göre dağılımının incelenmesi, bankacılık faaliyeti için de fikir verici olacaktır. 1998-2004 döneminde bankacılık sisteminde toplam şube sayısı yüzde 17 oranında azalmış ve 7.370’den 6.106’ya gerilemiştir. Şube sayısındaki gerilemeye bölgeler itibariyle bakıldığında, en çok şube kaybına uğrayan bölgeler Batı Marmara, Batı Karadeniz ve Ege olmuştur. Bu bölgelerde yer alan banka şubelerinin yaklaşık dörtte biri 1998-2004 döneminde kapanmıştır. Şube sayısında kayıp oranı Batı Marmara için yüzde 26, Batı Karadeniz için yüzde 25 ve Ege bölgesi için yüzde 23 düzeyinde gerçekleşmiştir. Şube kaybına uğramayan bölge yoktur. Bununla beraber, en az şube kaybına uğrayan bölgeler yüzde 10 ile Batı Anadolu (Ankara, Karaman ve Konya illerini kapsamaktadır), yüzde 12 ile İstanbul ve yüzde 15 ile Güneydoğu Anadolu olmuştur. Şube sayısının iller itibariyle gelişimine bakıldığında, ele alınan dönemde en çok şube kaybı Bolu’da yaşanmıştır. Bu ilimizde mevcut şubelerin yüzde 55’i kapanırken, onu yüzde 38 ile Gümüşhane ve yüzde 36 ile Burdur illeri izlemiştir. Ele alınan dönem itibariyle şube sayısı üç ilimizde artmıştır. Bu iller yüzde 58 (7 adet) ile Şırnak, yüzde 25 (2 adet) ile Hakkari ve yüzde 8 (7 adet) ile Batman olmuştur. Düşük baz etkisinin görüldüğü bu üç ilimiz hariç tutulduğunda, şube kaybı yaşamayan tek il Kilis olmuştur. En az şube kaybına uğrayan iki il ise sırasıyla yüzde 4,5 ile Ankara ve yüzde 5,3 ile Antalya olmuştur. Resim 1: İl Bazında Şube Kaybı (1998-2004) Yukarıda sunulan Resim 1’de, şube kayıplarının il bazında dağılımı gösterilmektedir. Şube kaybı yaşanmayan veya şube kaybının yüzde 20’yi aşmadığı illerimiz 39 tanedir. Şube kaybının yüzde 20-28 arasında gerçekleştiği iller 15, şube kaybının yüzde 28’in üzerinde gerçekleştiği iller ise 27 tanedir. 23 Emre Alpan İnan 1998-2004 döneminde şube kayıpları il bazında incelendiğinde, büyük sanayi ve ticaret şehirleri ile Akdeniz ve Güneydoğu bölgelerinin daha az etkilendiği, buna karşın büyük iller hariç olmak üzere, Ege, Güney Marmara, İç Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinin büyük oranda kayba uğradığı görülmektedir. Şube kayıplarının neden böyle bir dağılım gösterdiğini anlamak için, kayıpların nereden kaynaklandığına bakmak gerekmektedir. 1998-2004 döneminde meydana gelen şube kayıplarının tamamına yakını, 2001 Krizi ile beraber önce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen, daha sonra kapatılan bankalarla, kamu bankalarından kaynaklanmaktadır. Kapatılan bankalar genellikle üst ve orta gelir grubu bölgelerde örgütlenmiş küçük ya da orta ölçekli bankalardır. Kamu bankalarındaki şube kaybı ise genellikle aynı bölgede hizmet veren farklı kamu bankalarına ait şubelerin birleştirilmesi şeklinde olmuştur ve bu durumdan da en çok orta gelir grubundaki bölgeler etkilenmiş olmalıdır. İç Anadolu bölgesinin doğu kısımları ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde şube sayısı genellikle nüfusa oranla Türkiye’nin diğer bölgelerinden daha düşük olduğu için bu bölgelerde şube kayıplarının sınırlı kaldığı, hatta bazı illerde arttığı görülmektedir. Nitekim, şube başına düşen nüfus oranlarına baktığımızda, en fazla şube kaybına uğrayan illerimizin, 2004 itibariyle (yani şube kayıpları gerçekleştikten sonra) şube başına düşen nüfusun Türkiye ortalamasına yakın seyrettiği iller olduğu ortaya çıkmaktadır. 2004 yıl sonu itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların yurt içi şube sayısı 6.056 adet olarak gerçekleşmiştir. Aynı tarih itibariyle Türkiye’nin toplam nüfusu 71,3 milyon olarak tahmin edilmektedir. Böylece 2004 sonunda Türkiye’de ortalama olarak bir banka şubesinin hizmet verdiği nüfus miktarı 11.773 kişi olarak ortaya çıkmaktadır. İller bazında, bir şubenin hizmet verdiği nüfus rakamı incelendiğinde, şube başına en düşük nüfusun 5.949 kişi ile İstanbul’da gerçekleştiği görülmektedir. Bu ilimizi 7.095 kişi ile Ankara ve 7.375 kişi ile Muğla takip etmektedir. Buna karşın şube başına düşen nüfusun en yüksek olduğu ilimiz 53.005 kişi ile Muş’tur. Şanlıurfa’da şube başına 47.433, Ağrı’da ise 39.715 kişi düşmektedir. Resim 2: 2004 itibariyle Şube Başına Düşen Nüfus 24 Bankacılar Dergisi Şube başına düşen nüfusun iller bazında dağılımı incelendiğinde, şube başına Türkiye ortalamasından daha düşük bir nüfusun düştüğü illerimizin genellikle Marmara bölgesi ve Kıyı Ege bölgelerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Beklendiği gibi yüksek gelir düzeyine sahip olan illerimizde, şube başına düşen nüfus ortalamanın altındadır. Bununla beraber, gelir düzeyinin yanı sıra, şube başına düşen nüfusu etkileyen önemli bir unsurun da turizm faaliyeti olduğu anlaşılmaktadır. Kişi başına düşen gelir düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde olan toplam 21 ilimizden 9 tanesi şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın altındadır. (Kocaeli, Zonguldak, Eskişehir, Kilis, Mersin, Manisa, Adana, Sakarya ve Balıkesir) Buna karşın bu illerimizin çoğundan daha düşük bir gelir düzeyine sahip, fakat önemli miktarda turizm faaliyeti olduğu düşünülen bazı iller (Nevşehir, Aydın, Tekirdağ, Çanakkale vb) şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın üzerinde çıkmışlardır. Bu durum, şube yoğunluğunun belirlenmesinde, turizm faaliyetinin de gelir düzeyinin yanı sıra önemli bir faktör olarak ortaya çıktığını düşündürmektedir. İl bazında ve nüfusa oranla banka şubelerinin dağılımı incelendiğinde, üç nokta ön plana çıkmaktadır. - Türkiye’de bir banka şubesi ortalama 11.800 nüfusa hizmet vermektedir. Bununla beraber sadece 21 ilimiz bu ortalama rakama veya daha düşük bir orana sahiptir. 60 ilimizde banka şubesi başına nüfus ortalamadan daha yüksektir. Bazı illerimizde 50.000 kişiye kadar çıkabilmektedir. - Banka şubelerinin coğrafi dağılımı, nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağlı görülmektedir. Bu durum, yeterli gelir düzeyine sahip olmasa da, havale, otomatik ödeme vb diğer bankacılık hizmetlerine talep göstermesi beklenen nüfusun bankalar için henüz yeterince cazip hale gelmediği ya da bankaların bu işlemlerden yeterli geliri elde edemediklerini düşündürmektedir. - Gelir düzeyinin yanında, turizm faaliyeti de şubelerin coğrafi dağılımını etkileyen önemli bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır. 2.2.2. İl Bazında Mevduatın Dağılımı İl bazında bankacılık faaliyetini ölçmek için kullanılabilecek bir diğer gösterge mevduat miktarı ve niteliğidir. 1998-2004 döneminde Türk bankacılık sisteminde mevduat, yüzde 716 oranında artarak, 1998 sonunda 24,2 milyar YTL’den (77,1 milyar dolar) 2004 sonunda 197,4 milyar YTL’ye (147,7 milyar dolar) yükselmiştir. Özellikle ele alınan dönemin son iki yılında (2003-2004) YTL mevduatlardaki hızlı artışın etkisiyle, dönemin bütünü itibariyle, YTL mevduat, yabancı para mevduattan daha hızlı artmıştır. Mevduatın YTL bazında reel olarak artış göstermesine ve dolar bazında da nominal olarak iki katına çıkmasına rağmen, milli gelire oranı artmamıştır. 1998 itibariyle toplam mevduatın milli gelire oranı yüzde 46 iken, 2004 sonu itibariyle bu oran değişmemiş ve yine yüzde 46 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2001 Krizi sonrası gerileyen mevduat stokunun milli gelire oranı, 1998 yılı seviyesini ancak 2004 yılında yakalayabilmiştir. Toplam mevduatın iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 2004 yıl sonu itibariyle, 1998 yılına göre, toplam mevduatın ülke sathına daha çok yayıldığı ve yoğunlaşma eğiliminin 25 Emre Alpan İnan azaldığı görülmektedir. 1998 yılında en yüksek mevduat payına sahip ilk 3, 5 ve 10 ilimizin toplam payları sırasıyla yüzde 69,1, yüzde 73,3 ve yüzde 79,8 iken; 2004 yılında bu oranlar sırasıyla yüzde 66,8, yüzde 72 ve yüzde 79,2’ye gerilemiştir. Yoğunlaşma eğilimindeki azalmayı mevduat payı değişen il sayısı da teyit etmektedir. 1998-2004 döneminde toplam altı ilimizin (İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Nevşehir ve Zonguldak) toplam mevduat içindeki payları azalmıştır. Buna karşın toplam 15 ilimizin mevduat payları artmıştır.1 Mevduat payı azalan beş ilimizin toplam mevduattaki kaybı yüzde 2,7 düzeyindedir. Buna karşın 15 ilin toplam mevduattaki pay kazancı yüzde 2,7 olmuştur. Dolayısıyla mevduat payındaki değişimler büyük ölçüde bu 21 il arasında gerçekleşmiş, geri kalan 61 ilimizin toplam mevduat paylarındaki değişme ihmal edilebilir düzeyde kalmıştır. 1998-2004 döneminde en fazla mevduat payına sahip ilk üç il değişmemiştir. Bu illerimiz sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’dir. Ele alınan dönem itibariyle İstanbul’un toplam mevduattaki payı yüzde 43,9’dan yüzde 41,9’a; Ankara’nın payı yüzde 19,1’den yüzde 18,9’a ve İzmir’in payı ise yüzde 6,1’den yüzde 5,9’a gerilemiştir. 1998 yılında 19 ilimizin toplam mevduattan aldığı pay, yüzde 0,1’in altında iken, 2004 yılında bu durumda olan il sayımız 18’e gerilemiştir. Resim 3: 1998-2004 itibariyle İllerin Toplam Mevduat İçindeki Payları Ele alınan dönem itibariyle, illerin mevduat paylarındaki değişme incelendiğinde, yüksek mevduat paylarına sahip az sayıda ilde mevduat paylarının gerilediği, buna karşın, üç büyük ili izleyen ve “ardbölge illeri”2 diyebileceğimiz illerin mevduat paylarının arttığı görülmektedir. 26 Bankacılar Dergisi Toplam mevduat içindeki payları artan iller Kocaeli, Bursa ve Gaziantep gibi sanayi illeri, Muğla ve Antalya gibi turizm merkezleri veya Giresun, Adana ve Mersin gibi tarımsal gelirin ön plana çıktığı iller olmuştur. Genel bir ifadeyle, ele alınan dönemde mevduatın yoğunlaşmasının azaldığı, toplam mevduatın daha fazla sayıda ile yayıldığı/yayılmakta olduğu söylenebilir. Ele alınan dönemde, toplam mevduat içinde YTL ve yabancı para mevduatın dağılımı önemli bir değişiklik göstermemiştir. 1998’de toplam mevduat içinde YTL ve yabancı para mevduatın payları sırasıyla yüzde 58,9 ve yüzde 41,1 iken, bu oranlar 2004 yılında yüzde 57,9 ve yüzde 42,1 olarak gerçekleşmiştir. Bir başka ifadeyle, YTL’nin toplam mevduat içindeki payı bir puan yükselirken, yabancı para mevduatın payı bir puan gerilemiştir. YTL mevduat paylarının iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 1998-2004 döneminde sadece üç ilimizin YTL mevduat payının gerilediği görülmektedir. Bu illerimiz yüzde 4,2 pay kaybeden İstanbul, yüzde 0,14 pay kaybeden Zonguldak ve yüzde 0,06 pay kaybeden Nevşehir’dir. Aynı dönem itibariyle, toplam 20 ilimizin YTL mevduat içindeki payı artmıştır. Binde 0,5’den küçük pay değişimlerinin ihmal edildiği hesaplamada, bu 20 ilimizin kazandığı YTL mevduat payları toplamı yüzde 2,7 ile sadece İstanbul’un kaybının altındadır. Aradaki fark, daha küçük oranlarda olmak üzere diğer illerimiz tarafından kazanılmıştır. Dolayısıyla, genel olarak İstanbul ilimizin kaybettiği yüzde 4,2 gibi büyük bir payın, büyük ölçüde diğer illerimiz arasında paylaşıldığı söylenebilir. Bu oldukça ilgi çekici bir gelişmedir. 1998-2004 döneminde, yabancı para mevduatın iller bazında dağılımına bakıldığında, toplam altı ilimizin yabancı para mevduat payını artırdığı, buna karşın on ilimizin ise azalttığı görülmektedir. Yabancı para mevduat payını en çok artıran iller, yüzde 2,3 ile İstanbul, yüzde 0,3 ile Antalya ve Mersin olmuştur. Buna karşın yabancı para mevduatta en çok pay kaybına uğrayan illerimiz ise, yüzde 0,5 pay ile Ankara, yüzde 0,2 pay ile İzmir ve yüzde 0,1 pay ile Kocaeli olmuştur. İncelenen dönem içinde, mevduatın iller bazında dağılımı genel olarak ele alındığında, üç nokta ön plana çıkmaktadır. - Türkiye’de mevduat belli illerde toplanmıştır ve yoğunlaşma yüksektir. En yüksek paya sahip olan beş il, toplam mevduatın yüzde 72’sini üretirken, mevduatın yüzde 28’i geriye kalan 76 il arasında bölünmüş durumdadır. - 1998-2004 dönemi itibariyle, mevduattaki yoğunlaşma kısmen azalmıştır. Başta üç büyük il (İstanbul, Ankara ve İzmir) olmak üzere, yüksek mevduat paylarına sahip iller pay kaybederken, orta-üst gelir düzeyine sahip çok sayıda ilin mevduat payı artmıştır. - Mevduat yoğunlaşmasının azalması büyük ölçüde, YTL mevduatta İstanbul’un; yabancı para mevduatta Ankara, İzmir ve Kocaeli illerinin pay kayıplarından meydana gelmiştir. Kaybedilen paylar, diğer iller arasında oldukça dengeli bir şekilde bölüşülmüştür. 27 Emre Alpan İnan 2.2.3. İl bazında Kredilerin Dağılımı Bankacılık sektörü bilançosunun en önemli aktif kalemlerinden birini oluşturan krediler, aynı zamanda mevduat ile beraber, klasik bankacılığın en önemli iki ürününden biri olarak kabul edilmektedir. Kredi kullanımı, girişim yeteneği ve uygun makro ekonomik ortamın bir fonksiyonu olarak kabul edilebilir. Bu nedenle de, coğrafi dağılımının mevduata oranla daha sığ, yoğunlaşma eğiliminin daha yüksek olduğu beklenmelidir. Türk ekonomisindeki en önemli kaynak tahsis kararı olarak, kredi stokunun il bazında dağılımı, önemli bilgiler içermektedir. 1998-2004 döneminde Türkiye’de bankacılık sektörü kredileri yüzde 626 oranında artarak, 14,1 milyar YTL’den (45 milyar dolar) 102,5 milyar YTL’ye (76,7 milyar dolar) yükselmiştir. Böylece kredi stoku dolar bazında yüzde 70 artış göstermiştir. Buna karşın kredi stokunun milli gelire oranı 1998 yılında yüzde 27 düzeyinden, 2004 yılında yüzde 24 düzeyine gerilemiştir. Toplam kredilerin iller itibariyle dağılımına bakıldığında, 2004 yılsonu itibariyle, 1998 yılına göre, kredilerin ülke sathına daha çok yayıldığı ve yoğunlaşma eğiliminin azaldığı görülmektedir. 1998 yılında en yüksek kredi payına sahip ilk 3, 5 ve 10 ilimizin toplam payları sırasıyla yüzde 69,4, yüzde 75,3 ve yüzde 83,9 iken; 2004 yılında bu oranlar sırasıyla yüzde 62,6, yüzde 70,5 ve yüzde 79,9’a gerilemiştir. İncelenen dönem itibariyle, mevduatta da benzer bir eğilim olduğu ve yoğunlaşmanın azaldığı hatırlanacaktır. Kredi stokunda yoğunlaşmanın azalma derecesi, mevduattan daha fazla olmuştur. 1998-2004 arasında toplam 9 ilimizin kredi stokundan aldığı pay azalırken, 36 ilimizin payı ise artış göstermiştir. Resim 4’de, 1998-2004 dönemi itibariyle, illerimizin toplam kredi stokundan aldıkları paylardaki değişme gösterilmiştir. Resim 4: 1998-2004 İtibariyle İllerin Toplam Kredi İçindeki Payları 28 Bankacılar Dergisi 1998-2004 döneminde en fazla kredi payına sahip ilk üç il değişmemiştir. Bu illerimiz sırasıyla İstanbul, Ankara ve İzmir’dir. Ele alınan dönem itibariyle İstanbul’un toplam mevduattaki payı yüzde 43,5’den yüzde 46,2’ye yükselirken; Ankara’nın payı yüzde 18,5’den yüzde 10,6’ya ve İzmir’in payı ise yüzde 7,5’den yüzde 5,9’a gerilemiştir. 1998 yılında 27 ilimizin toplam mevduattan aldığı pay, yüzde 0,1’in altında iken, 2004 yılında bu durumda olan il sayımız 18’e gerilemiştir. 1998-2004 döneminde kredilerin iller bazında dağılımı incelendiğinde, Ankara, Bursa, İzmir, Muğla gibi gelir düzeyi yüksek illerin büyük çoğunluğunu oluşturduğu az sayıda ilin kredi paylarının azaldığı, buna karşın orta ve düşük gelir grubuna sahip çok sayıda ilin kredi payının arttığı görülmektedir. Özellikle Trakya, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve İç Ege bölgeleri kredi paylarını artırmışlardır. Kredilerin nitelikleri itibariyle dağılımına bakıldığında 1998 yılında toplam kredi stokunun yüzde 14,5’inin ihtisas kredilerinden, yüzde 85,5’inin ise ihtisas dışı kredilerden oluştuğu görülmektedir. İncelenen dönem boyunca ihtisas kredilerinin payı düzenli olarak azalmış ve 2004 yılına gelindiğinde, ihtisas kredilerinin payı yüzde 9,3’e gerilerken, ihtisas dışı kredilerin payı yüzde 90,7’ye yükselmiştir. Resim 5: 2004 İtibariyle İhtisas Kredilerinin Toplam Kredi İçindeki Payları İhtisas kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payı düşerken, il bazında da ihtisas kredilerinin payı azalmıştır. 1998 ve 2004 yılları karşılaştırıldığında 78 ilimizde ihtisas kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payının azaldığı görülmektedir. Bu genel eğilime uymayan sadece 3 ilimiz vardır. Bu illerimiz de belli tarımsal ürünlerin üretimine yoğunlaşmış olan Adana, Giresun ve Rize illeridir. 2004 yılı itibariyle, ihtisas kredilerinin toplam kredi stoku içindeki payı incelendiğinde, yüksek gelir grubuna sahip illerin çoğunluğunda ihtisas kredilerinin payının yüzde 15’ten düşük olduğu görülmektedir. Adana gibi, önemli tarım üreticisi olan bazı iller istisnadır. Ege, 29 Emre Alpan İnan İç Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgeleri, ihtisas kredilerinin payının nispeten yüksek olduğu bölgelerimizdir. 2004 sonu itibariyle, ihtisas kredilerinin toplam kredi stoku içinde en fazla paya sahip olduğu ilimiz yüzde 92 ile Giresun’dur. Bu ilimizi yüzde 36 ile Bayburt ve yüzde 35 ile Bolu izlemektedir. Öte yandan, ihtisas kredilerinin toplam krediler içindeki payının en düşük olduğu üç ilimiz yüzde 1,6 ile İstanbul, yüzde 1,9 ile Kocaeli ve yüzde 3,6 ile Ankara’dır. İncelenen dönem içinde, kredilerin iller bazında dağılımı genel olarak ele alındığında, üç nokta ön plana çıkmaktadır. - Türkiye’de kredi stoku belli illerde toplanmıştır ve yoğunlaşma yüksektir. En yüksek paya sahip olan beş ilimiz toplam kredi stokunun yüzde 70’ini kullanırken, geriye kalan 76 ilimiz, toplam kredilerin yüzde 30’unu kullanmaktadır. - Buna karşın, kredi stokundaki yoğunlaşma incelenen dönem içinde azalma eğilimindedir. Bu eğilim, toplam mevduatta da görülmekle birlikte, kredi stokunda daha güçlüdür. - İhtisas dışı kredilerin toplam kredi stoku içindeki payı hızla azalmaktadır. Gelişmiş illerimizde bu oran genellikle yüzde 10’un altında seyrederken, tarımsal ürün çeşitliliği bulunmayan ve orta-alt gelir düzeyine sahip illerimizde yüzde 20-30 düzeyinde seyretmektedir. 2.2.4. İl Bazında Mevduatın Krediye Dönüşme Oranı Bu bölümde ele alınacak son gösterge, il bazında mevduatın krediye dönüşme oranı olacaktır. 1998-2004 döneminde, Türkiye genelinde mevduatın kredi stokundan daha hızlı artması sonucu, mevduatın krediye dönüşme oranı düşmüştür. 1998’de bu oran Türkiye genelinde yüzde 58,4 iken, 2004 yılında 6,5 puan düşerek, yüzde 51,9’a gerilemiştir. Bu gerilemenin en önemli sebebi 2001 Krizi’dir. 2001-2004 döneminde kredi/mevduat oranı yükselmekle beraber, 1998 yılındaki yüzde 58 düzeyine ulaşamamıştır. Mevduatın krediye dönüşme oranı, Türkiye genelinde gerilemekle beraber, il bazında bakıldığında toplam 36 ilde bu oran -Türkiye geneline paralel şekilde- azalmıştır. Buna karşın, toplam 45 ilimizde bu oranın yükseldiği görülmektedir. Kredi/mevduat oranının azaldığı iller, genelde toplam kredi stoku içinde büyük paya sahip olan illerimiz iken, kredi stoku içindeki payları daha düşük olan illerimizde, genelde kredi/mevduat oranının yükseldiği görülmektedir. 1998 itibariyle üç ilimizde mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 100’ün üzerindedir. Bu illerimiz yüzde 286 ile Giresun, yüzde 109 ile Gaziantep ve yüzde 104 ile Kars’tır. 2004 yılına gelindiğinde, yine üç ilimizde bu oran yüzde 100’ün üzerinde gerçekleşmiştir. Bu illerimiz yüzde 289 ile Giresun, yüzde 128 ile Kocaeli ve yüzde 106 ile Mardin’dir. 1998 itibariyle, mevduatın krediye dönüşme oranının en düşük olduğu illerimiz yüzde 15,1 ile Zonguldak, yüzde 15,7 ile Şırnak ve yüzde 16,2 ile Aksaray olmuştur. 2004 yılına gelindiğinde, en düşük kredi/mevduat oranına sahip olan illerimiz yüzde 20,7 ile Kırşehir, yüzde 21,1 ile Aksaray ve yüzde 21,5 ile Uşak olmuştur. 30 Bankacılar Dergisi Aşağıda sunulan Resim 6’da 2004 yılı itibariyle ve iller bazında mevduatın krediye dönüşme oranları verilmiştir. Resim 6: İller İtibariyle Mevduatın Krediye Dönüşme Oranları (2004) Mevduatın krediye dönüşme oranının yüzde 52’nin (Türkiye ortalaması) üzerinde olduğu illeri iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup düşük gelir düzeyine sahip illerdir. Bu illerde mevduat rakamları da düşük olduğu için, kredi/mevduat oranı yüksek çıkmaktadır. Bu illere örnek olarak, Güneydoğu illeri, Kars, Iğdır ve Giresun gibi iller sayılabilir. İkinci grup, yüksek bir tarım ve/veya sanayi kapasitesine sahip, dolayısıyla yüksek oranda kredi kullanan illerdir. Bu illerde nüfus da yüksek bir mevduatı sağlayacak oranda değildir. Bu illere de Denizli, Kocaeli ve Gaziantep gibi iller örnek gösterilebilir. Hem gelir düzeyi, hem de nüfusu yüksek olan illerimiz ve hem nüfus, hem de gelir düzeyi düşük, tarımsal çeşitliliği fazla olmayan (dolayısıyla ihtisas kredilerinden de fazla faydalanamayan) illerimiz düşük kredi/mevduat oranlarına sahiptir. Genel bir değerlendirme ile, iller bazında mevduatın krediye dönme oranları incelendiğinde, iki nokta ön plana çıkmaktadır. - Türkiye genelinde mevduatın krediye dönüşme oranı düşüktür ve 1998-2004 döneminde bu oran 2001 Krizi nedeniyle daha da gerilemiştir. Kriz sonrası oran yükselmeye başlamışsa da, henüz 1998 yılı seviyesine ulaşamamıştır. - Bu kıstasa göre iller arasında nispeten homojen bir dağılım gözlemlemek zordur. Kredi/mevduat oranı düşük olan illerde de, yüksek olan illerde de ikili bir yapı gözlenmektedir. 31 Emre Alpan İnan 3. 2001 Şubat Krizinin Bankacılık Faaliyetinin Coğrafi Dağılımına Etkisi İkinci bölümde, 1998-2004 döneminde şube sayısı, kredi ve mevduat büyüklüklerinin il bazında dağılımı ele alınmış ve dönemin tamamı için elde edilen bulgular incelenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde, Şubat 2001 Krizi’nin aynı değişkenler üzerindeki etkileri ele alınmaya çalışılacaktır. 3.1. 2001 Krizi’nin Mevduatın Dağılımı Üzerindeki Etkisi 2000 yılı sonunda Türk bankacılık sisteminde toplam mevduatın büyüklüğü 68,4 milyar YTL (101,9 milyar dolar) değerindedir. 2001 yılı sonunda, yani Şubat 2001 Krizi’nin etkilerinin içerildiği ilk yıl sonu rakamında, bu rakam 116,6 milyar YTL’ye (80,6 milyar dolar) yükselmiştir. 2000 yılında toplam mevduat içinde YTL mevduatın payı yüzde 59 ve yabancı para mevduatın payı yüzde 41 iken, 2001 yıl sonunda YTL mevduatın payı 44’e gerilemiş ve yabancı para mevduatın payı yüzde 56’ya yükselmiştir. Mevduatın iller bazında dağılımına geçmeden önce, Türkiye genelinde, 2001 yılı içindeki mevduat değişimine daha yakından bakmak gerekmektedir. Kriz sırasında, mevduatın büyüklüğü ve kompozisyonunu etkileyen bir dizi gelişme olmuştur. Öncelikle, döviz kurundaki hızlı artış, yabancı para mevduatın YTL karşılığını artırarak, bir kur etkisi yaratmıştır. İkinci olarak bir kısım YTL mevduat, döviz mevduatına çevrilmiştir. YTL mevduatta ise, hızla artan enflasyon ve onun paralelinde yükselen faizler nedeniyle bir cari artış yaşanmıştır. Ayrıca, kriz sırasında başta hazine bonosu, yatırım fonları ve hisse senetleri olmak üzere YTL araçlardan çıkıp, yurt dışına giden sermaye de mevcuttur. Bu eğilimden YTL mevduatın da olumsuz etkilenmiş olması gerekmektedir. Tablo 1: 2001 yılında Toplan Mevduattaki Değişme ve Unsurları Yabancı Para -Yeni mevduat -Kur etkisi YTL -Mevduat çekilişi -Cari büyüme Toplam Milyon YTL Yüzde Pay 37.330 5.143 32.187 77,4 10,7 66,8 10.874 -13.275 24.149 22,6 -27,5 50,1 48.204 100,0 Yukarıda sunulan Tablo 1’de 2001 yılı içinde toplam mevduatta meydana gelen nominal değişim ve değişimin kaynakları ile toplam değişim içindeki payları verilmiştir. Bazı basitleştirici varsayımların da yardımıyla3 ayrıştırılabilen dört etki, yabancı para mevduat için yeni mevduat kazanımı ve kur etkisi, YTL mevduat için de cari genişleme ve mevduat kaybı olarak belirlenmiştir. Buna göre, toplam değişimin yüzde 77’si yabancı para mevduattan, yüzde 23’ü YTL mevduattan gelmektedir. Yabancı para mevduatta yeni kazanım oldukça sınırlıdır (3,5 milyar dolar) ve toplam değişmedeki etkisi yüzde 11 düzeyindedir. Bu yeni mevduat kazanımının 32 Bankacılar Dergisi portföy tercihindeki değişme nedeniyle YTL araçlardan gelmiş olması muhtemeldir. En önemli değişikliği yapmış olan kur etkisi toplam değişimin yüzde 67’sini oluşturmaktadır. YTL mevduata bakıldığında, mevduat çekilişi yüzde 28’lik bir negatif paya sahiptir. Buna karşın YTL mevduattaki cari büyüme toplam etkinin yaklaşık yarısını oluşturmuş ve YTL mevduat toplamda 10,9 milyar YTL artış göstermiştir. 2001 yılı içinde, toplam mevduatın iller bazındaki dağılımına bakıldığında, yabancı para mevduattaki değişimin nispeten normal dağıldığı ve illerin toplam yabancı para mevduat içindeki paylarıyla uyumlu olduğu görülmektedir. Fakat iki ilimiz bu normal dağılımın dışındadır (İstanbul ve Ankara). İstanbul ve Ankara’nın toplam yabancı para mevduattaki payı yüzde 63 iken, bu iki ilimiz yabancı para mevduattaki değişimin yüzde 75’ini gerçekleştirmiştir. Buna karşın, YTL mevduata bakıldığında bu iki ilimizin toplam YTL içindeki payı 68 iken, YTL mevduattaki toplam değişmenin yüzde 83’ünü meydana getirdiği görülmektedir. Yani hem YTL, hem de yabancı para mevduatta görülen kriz etkileri, İstanbul ve Ankara’yı daha güçlü bir şekilde etkilemiştir. Bir başka deyişle bu iki ilimizde (mevduat paylarına oranla) hem daha çok YTL mevduat bozdurulmuş ve yurt dışına çıkmış, hem de (kur etkisi değişemeyeceğine göre) YTL mevduattan yabancı para mevduata geçiş daha yoğun olmuştur. Bu iki ilimiz, tek başlarına YTL mevduattan yabancı para mevduata geçen toplam yüzde 15,4’lük pay kaymasının, YTL ayağında 12,8 puanını, yabancı para mevduatta ise 11,5 puanını açıklamaktadır. Mevduat gibi yurt çapına dağılmış bir ürün türünde, bu illerimizin krizden daha çok etkilenmesi, sıcak para hareketlerinin özellikle bu iki ilimizde yoğunlaştığı düşüncesini doğurmaktadır. 2001 Krizi’nin mevduatın iller bazındaki dağılımı üzerine etkisi incelendiğinde, - Yurt dışına sermaye çıkışı, kur etkisi ve portföy tercihlerindeki değişim sonucu, yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payının önemli ölçüde arttığı görülmektedir. Ayrıca, - 2000 yılında uygulanan dezenflasyon programının göreli fiyat yapılarını bozan etkisinden faydalanmak amacıyla Türkiye’ye gelen sıcak para niteliğindeki sermayenin tamamına yakınının Ankara ve İstanbul illerimizde sisteme girdiği ve yine 2001 yılında aynı şekilde çıktığı düşüncesini oluşturmaktadır. 3.2. 2001 Krizi’nin Kredilerin Dağılımı Üzerindeki Etkisi 2001 yılı içinde toplam kredi stoku yüzde 8,4 artış göstererek 34,2 milyar YTL’den (50,9 milyar dolar) 37,1 milyar YTL’ye (25,6 milyar dolar) yükselmiştir. YTL bazında kredi stoku nominal olarak artış göstermesine rağmen, reel bazda yüzde 43 oranında gerilemiştir. Kriz toplam kredi stokunda, yurt çapında büyük oranlı bir düşüşe yol açmıştır. Reel bazda kredi stokunun kayba uğramadığı hiç bir ilimiz yoktur. Bununla beraber, il bazında kayıp oranları oldukça farklılaşmaktadır. Nominal bazda kredi stokunda kayıp yaşamayan sadece 9 ilimiz vardır. Kredi stoku nominal bazda en fazla artış gösteren üç ilimiz sırasıyla Zonguldak, Ankara ve Yalova’dır. 33 Emre Alpan İnan 2001 yılında kredi stoku Zonguldak’ta yüzde 54, Ankara’da yüzde 31,5 ve Yalova’da yüzde 18 oranında artış göstermiştir. Kredi stokunda en fazla nominal azalış görülen ilimiz yüzde 59,3 ile Kütahya olmuştur. Bu oran Kırşehir’de yüzde 54,3, Yozgat’ta ise yüzde 51,6 olarak gerçekleşmiştir. Resim 7: Krizin İllerin Kredi Payları Üzerinde Etkisi (2001) Resim 7’de 2001 Krizi’nde illerin kredi stoklarında meydana gelen kayıp oranları sunulmuştur. Açık renkle gösterilen illerimiz, kredi stokları artan veya azalışın sadece yüzde 10 ile sınırlı kaldığı illerimizdir. Kredi stokundaki kaybın yüzde 10-30 arasında gerçekleştiği illerimiz açık gri ile, yüzde 30’dan fazla kayba uğrayan illerimiz ise koyu gri ile gösterilmiştir. Kaybın nispeten sınırlı kaldığı illerimiz, Akdeniz bölgesi ve az sayıda büyük il ile sınırlıdır. Buna karşın, İç Anadolu bölgesi, Batı ve Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu bölgesi ve Trakya; en çok kredi kaybına uğrayan illerimizin yoğunlaştığı bölgelerimizdir. Her ne kadar yüzde değişimler incelendiğinde, Zonguldak ve Yalova gibi bazı illerimizde yüksek oranlı artışlar görülmekteyse de, pek çok ilimizin toplam kredi stoku içindeki paylarının çok düşük olması, “baz etkisinin” büyümesine yol açmaktadır. Doğrudan nominal değişimlere bakıldığında, sadece iki ilimizde anlamlı bir değişim olduğu anlaşılmaktadır. Ankara ve İstanbul illerimizdeki nominal kredi artışı Türkiye genelindeki toplam artıştan yüksektir. Bu gelişmenin sonucu olarak, sadece bu iki ilimiz, 2000 yılına oranla (kriz öncesine göre) toplam kredi stoku içinde paylarını artırmışlardır. Ankara ve İstanbul’un 2000 yılında yüzde 60,6 olan toplam kredi stoku içindeki payları, 2001 yılında yaklaşık 8 puanlık bir artışla yüzde 68,5’e yükselmiştir. Geri kalan bütün illerimizin toplam kredi stoku içindeki payları, binde yarımdan küçük değişimler ihmal edilmek kaydıyla gerilemiştir. 34 Bankacılar Dergisi 1998-2004 dönemi itibariyle kredi stokunun il bazında dağılımının incelendiği ikinci bölümde, dönemin bütünü itibariyle, kredi stoku içinde –Ankara ve İstanbul da dahil olmak üzere- büyük illerimizin paylarının azaldığı ve kredi stokunda il bazındaki yoğunlaşmanın azalmış olduğu hatırlanacaktır. 2001 Krizi bu genel eğilimin tersine bir durum yaratmış, fakat krizi izleyen 3 yılda bu etki tamamen dengelenmiştir. 2001 Krizi’nin kredi stokunun il bazındaki dağılımı üzerine etkisi incelendiğinde, kredilerin; - özellikle kredi stoku içindeki payları düşük olan illerimizde hızla azaldığı ve dolayısıyla yoğunlaşmanın arttığı, - kredilerin başta İstanbul ve Ankara olmak üzere kredi stoku içindeki payları yüksek illerimizde daha az kayba uğradığı/arttığı, - 1998-2004 döneminin bütünü ile kıyaslandığında, ters bir etki yaratan bu gelişmenin krizi izleyen yıllarda etkisinin giderildiği, anlaşılmaktadır. 4. Genel Değerlendirme ve Sonuç Bu çalışma 1998-2004 itibariyle, mevduat ve kredi gibi iki temel bankacılık ürününü ve şube sayısı gibi bankacılık hizmetlerine olan talebin göstergesi niteliğindeki bir değişkeni kullanarak, bankacılık faaliyetinin Türkiye genelindeki dağılımını incelemektedir. Ele alınan dönem, aynı zamanda 2001 Krizi’ni de kapsadığı için, çalışmanın diğer bir amacı da, 2001 Krizi’nin bankacılık faaliyetinin iller bazında dağılımını nasıl etkilediğini araştırmaktadır. İncelenen değişken sayısının kısıtlı düzeyde kalması, kredi ve mevduat dışında ki bankacılık hizmet ve ürünlerinin incelenememesi veri kısıtından kaynaklanmaktadır. Eldeki verilerin incelenmesi sonucu ön plana çıkan temel eğilim ve bulgular şöyle sıralanabilir. Türk bankacılık sisteminin iller itibariyle dağılımı ele alındığında yoğunlaşma yüksektir, fakat azalma eğilimi göstermektedir. Kredi ve mevduat gibi en temel iki bankacılık ürünü dikkate alındığında, bu ürünlerin belli illerimizde yoğunlaştığı görülmektedir. 2004 yılı itibariyle en yüksek paya sahip olan beş ilimiz, toplam mevduatın yüzde 72’sini üretmektedir. Kredi stoku incelendiğinde, payları en yüksek 5 ilin toplam kredi stokunun yüzde 70’ini kullandığı görülmektedir. Benzer bir eğilim, şube dağılımında da görülmektedir. Şube başına düşen nüfusun en düşük olduğu ilimizle (İstanbul, 5.949 kişi) en yüksek olduğu (Muş, 53.005 kişi) ilimiz arasında yaklaşık 9 kat fark bulunmaktadır. Buna karşın, bankacılık faaliyetlerinde görülen yoğunlaşma eğilimi genel olarak azalma trendindedir. Öncelikle gerek kredi, gerekse mevduatta, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Adana gibi geleneksel çekim merkezlerinden, bu çekim merkezlerinin ardbölge illeri olan Kocaeli, Tekirdağ, Denizli, Manisa, Eskişehir, Antalya, Gaziantep gibi illere kayış vardır. Bu 35 Emre Alpan İnan durum, DPT tarafından hazırlanan “İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması-2003” başlıklı raporun bulgularıyla da tutarlıdır. Rapor, geleneksel çekim merkezleri işlevini gören illerde hizmetler sektörü gelişirken, bu illerin ard bölge illeri olan illerde de uzmanlaşmış sanayi ve tarım faaliyetinin arttığını/ortaya çıktığını bulgulamıştır. 4 Banka şubelerinin dağılımı nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağımlıdır, fakat turizm de önemli bir faktördür. Türkiye’de ortalama bir banka şubesi 11.800 nüfusa hizmet vermektedir. Bununla beraber sadece 21 ilimiz bu ortalama rakama veya daha düşük bir orana sahiptir. 60 ilimizde banka şubesi başına nüfus ortalamadan daha yüksektir. Bazı illerimizde 50.000 kişiye kadar çıkabilmektedir. Banka şubelerinin coğrafi dağılımı, nüfus miktarından çok, gelir düzeyine bağlı görülmektedir. Bu durum, yeterli gelir düzeyine sahip olmasa da, havale, otomatik ödeme vb diğer bankacılık hizmetlerine talep göstermesi beklenen nüfusun bankalar için henüz yeterince cazip hale gelmediği ya da bankaların bu işlemlerden yeterli geliri elde edemediklerini düşündürmektedir. Gelir düzeyinin yanında, turizm faaliyeti de şubelerin coğrafi dağılımını etkileyen önemli bir faktör olarak ön plana çıkmaktadır. Kişi başına düşen gelir düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde olan toplam 21 ilimizden 9 tanesi şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın altındadır. (Kocaeli, Zonguldak, Eskişehir, Kilis, Mersin, Manisa, Adana, Sakarya ve Balıkesir) Buna karşın bu illerimizin çoğundan daha düşük bir gelir düzeyine sahip, fakat önemli miktarda turizm faaliyeti olduğu düşünülen bazı iller (Nevşehir, Aydın, Tekirdağ, Çanakkale vb) şube başına düşen nüfus açısından ortalamanın üzerinde çıkmışlardır. Bu durum, şube yoğunluğunun belirlenmesinde, turizm faaliyetinin de gelir düzeyinin yanı sıra önemli bir faktör olarak ortaya çıktığını düşündürmektedir. Türkiye genelinde mevduatın krediye dönüşme oranı düşüktür ve 2001 Krizi’nin olumsuz etkisi henüz giderilememiştir. 1998-2004 döneminde, mevduatın krediye dönüşme oranı Türkiye genelinde düşük seyretmiştir. 2001 Krizi ile beraber, yüzde 32’ye kadar gerileyen kredi/mevduat oranı 20012004 döneminde düzenli olarak artış göstermiş, fakat 1998 yılındaki yüzde 58,4 oranına ulaşamamıştır. Mevduatın krediye dönüşümü kriter olarak alındığında, iller arasında nispeten homojen bir dağılım gözlemlemek zordur. Kredi/mevduat oranı düşük olan illerde de, yüksek olan illerde de ikili bir yapı gözlenmektedir. Mevduatın krediye dönüşme oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu illeri iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup düşük gelir düzeyine sahip illerdir. Bu illerde mevduat rakamları da düşük olduğu için, kredi/mevduat oranı yüksek çıkmaktadır. Bu illere örnek olarak, Güneydoğu illeri, Kars, Iğdır ve Giresun gibi iller sayılabilir. İkinci grup, yüksek bir tarım ve/veya sanayi kapasitesine sahip, dolayısıyla yüksek oranda kredi kullanan illerdir. Bu illerde nüfus da yüksek bir mevduatı sağlayacak oranda değildir. Bu illere de Denizli, Kocaeli ve Gaziantep gibi iller örnek gösterilebilir. 36 Bankacılar Dergisi 2001 Krizi kredi stokunun dağılımında il bazında görülen yoğunlaşmayı artırıcı yönde etki göstermiştir. 2001 Krizi’nin önemli etkilerinden biri, kredi stoku için yoğunlaşmayı artırıcı bir sonuç doğurmuş olmasıdır. Bu, aslında beklenen bir sonuçtur. Kriz nedeniyle yurt çapında gerek kredi sağlayan kuruluşların, gerekse kredi kullanan kuruluşların risk algısında artış olmuş ve genel olarak bizatihi riskin kendisi de artmıştır. Bu durumun, kredi kullanımını daha düşük risk düzeyindeki, köklü ve yüksek itibara sahip firmalarla sınırlandıracağı ve bu kuruluşların da geleneksel çekim merkezi niteliğinde olan büyük illerimizde yoğunlaşmış olmaları beklenmelidir. Bununla beraber, bu beklenen etkinin derecesi yine de şaşırtıcı ölçüde yüksek olmuş ve sadece iki ilimiz (İstanbul ve Ankara) 2001 Krizi’nden toplam kredi paylarını artırarak çıkmışlardır. Bu iki ilimizin kredi stoku içindeki payları toplamı 2000 yılında yüzde 60,6 düzeyinden 2001 yılında yüzde 68,5’e yükselmiştir. Kredi stokundaki reel daralmanın yüzde 43’ü bulduğu ve 72 ilimizde kredi stokunun nominal olarak da gerilediği 2001 yılında, bu iki ilimizin kredi stoklarında meydana gelen nominal artış, Türkiye toplamından daha fazla olmuştur. 2001 Krizi mevduatın il bazında dağılımı dikkate alındığında yoğunlaşmayı düşürmüştür, ama bunun nedeni sıcak paranın kaçışı olabilir. Yabancı para mevduatın toplam mevduat içindeki payı önemli ölçüde artmıştır. 2001 Krizi, mevduatın il bazında dağılımına bakıldığında yoğunlaşmayı düşürücü yönde bir rol oynamıştır. Ankara, Kocaeli ve Konya illerinin toplam mevduat içindeki payları önemli ölçüde gerilerken, bu illerin kaybettiği payın bir kısmını İstanbul kazanmış ve diğer illerimiz de artan payları tedricen bölüşmüşlerdir. Buna karşın, mevduatın YTL ve yabancı para kompozisyonu incelendiğinde, iki ilimizin (İstanbul ve Ankara) bu süreçte ön plana çıktığı görülmektedir. İstanbul ve Ankara’nın toplam yabancı para mevduattaki payı yüzde 63 iken, bu iki ilimiz yabancı para mevduattaki değişimin yüzde 75’ini gerçekleştirmiştir. Buna karşın, YTL mevduata bakıldığında bu iki ilimizin toplam YTL içindeki payı 68 iken, YTL mevduattaki toplam değişmenin yüzde 83’ünü meydana getirdiği görülmektedir. Yani hem YTL, hem de yabancı para mevduatta görülen kriz etkileri İstanbul ve Ankara’yı daha güçlü bir şekilde etkilemiştir. 2001 yılı içinde toplam mevduat içinde YTL mevduatın payı yüzde 59’dan yüzde 44’e gerilerken; yabancı para mevduatın payı yüzde 41’den yüzde 56’ya yükselmiştir. Ankara ve İstanbul illerimiz, tek başlarına YTL mevduattan yabancı para mevduata geçen toplam yüzde 15,4’lük pay kaymasının, YTL ayağında 12,8 puanını, yabancı para mevduatta ise 11,5 puanını açıklamaktadır. Mevduat gibi yurt çapına dağılmış bir ürün türünde, bu illerimizin krizden daha çok etkilenmesi, sıcak para hareketlerinin özellikle bu iki ilimizde yoğunlaştığı düşüncesini doğurmaktadır. Eğer bu varsayım doğru ise, 2001 Krizi’nin mevduatın iller bazındaki dağılımı üzerine sağlıklı bir yargıya varmak, eldeki veri setiyle mümkün gözükmemektedir. 37 Emre Alpan İnan Açıklamalar 1. İl bazında gelir rakamları için, DİE’nin 2001 yılı verileri kullanılmıştır. 2001 yılı verileri, il bazında DİE’nin 2000 yılı için verdiği artış oranları kullanılarak 2002-2004 dönemi için ilerletilmiş ve 2004 için illerin payları tahmin edildikten sonra, 2004 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sı illere dağıtılmıştır. 2000 yılı ve 2002-2004 dönemi dış kaynak girişine dayanan büyüme yılları olduğu için, benzer iktisadi niteliğe sahip oldukları varsayılmıştır. Bu nedenle il bazında artışlar için 2001 yılı yerine 2000 yılı verileri tercih edilmiştir. 2. 2001 yılı içinde toplam mevduatta meydana geldiği düşünülen dört etkinin (kur etkisi, YTL mevduat kaçışı, YTL mevduattan yabancı para mevduata geçiş ve YTL mevduat için cari büyüme) ayrıştırılması için aşağıdaki varsayım ve yöntemler kullanılmıştır. - İlgili dönemde yabancı para mevduatta meydana gelen net artış dolar cinsinden hesaplanarak, ortalama dolar kurundan YTL’ye çevrilmiş ve yabancı para mevduattaki net artış bulunmuştur. Yabancı para mevduatın YTL karşılığındaki artış, yukarıda anlatılan etki dikkate alınarak hesaplanmış ve buradan kur etkisi ölçülmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan sonuç 2001 yılı içinde kur sepetinin YTL karşısındaki değer kazancı ile tutarlı çıkmıştır. YTL mevduat için cari büyüme, 2000 yıl sonu YTL mevduat rakamının, ortalama üç ay vade ve mevduat çekilişi olmadığı varsayımıyla 2001 yıl sonuna getirilmesiyle bulunmuştur. YTL mevduat çekilişi, cari büyüme etkisi dikkate alınarak, 2000 yılı mevduat rakamının yeniden hesaplanması ve 2001 sonu gerçekleşmesiyle farkının alınması suretiyle bulunmuştur. Bu anlamda mevduat çekilişi rakamı bir artık rakam durumundadır. 3. Çalışmada kullanılan bütün rakamlar, Türkiye Bankalar Birliği tarafından yayınlanan ve “İller ve bölgelere göre bilgiler” başlığı altında sunulan veri tabanından alınmıştır. Kullanılan temel verilere, çalışmayı gereksiz yere büyütmemek için ek tablolarda yer verilmemiş, sadece kaynakçada gösterilmiştir. Ek Tablolar Tablo 1: 1998-2004 Döneminde Büyüme ve Dış Kaynak Kullanımı Reel yüzde değ. GSYİH GSMH 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 38 3,2 -4,7 7,3 -7,5 7,8 5,8 9,0 Milyon dolar Cari denge Serm. dengesi 3,8 -6,4 6,1 -9,4 7,8 5,9 9,9 1.984 -1.344 -9.819 3.390 -1.522 -8.037 -15.543 -840 4.829 9.584 -14.643 1.160 7.098 17.038 Bankacılar Dergisi Tablo 2: 2004 İtibariyle İller Bazında Seçilmiş Büyüklükler İstanbul Ankara İzmir Konya Bursa Adana Antalya Mersin Şanlıurfa Diyarbakır Gaziantep Manisa Hatay Samsun Kocaeli Balıkesir Kayseri K.Maraş Trabzon Aydın Erzurum Ordu Van Malatya Denizli Tokat Afyon Sakarya Sivas Muğla Eskişehir Mardin Yozgat Kütahya Adıyaman Tekirdağ Zonguldak Çorum Elazığ Ağrı Giresun Isparta Çanakkale Osmaniye Batman Muş Edirne Aksaray Bitlis Kırıkkale Milyon YTL Mevduat Kredi 78.566 39.841 35.439 9.143 11.120 5.093 2.151 746 5.293 2.315 3.320 2.043 4.411 2.055 2.329 921 401 283 595 265 1.425 1.248 1.262 776 2.169 816 1.473 675 3.471 4.453 1.943 631 1.877 1.132 536 448 1.314 495 1.644 621 461 234 594 287 228 160 606 266 1.790 1.044 342 222 803 412 815 470 724 235 1.966 622 1.849 525 137 145 403 139 528 219 226 110 1.150 434 1.243 387 516 237 586 165 85 43 567 1.636 654 211 598 300 235 120 108 72 78 35 757 237 576 122 73 43 303 109 Kişi Gelir Nüfus 82.265 10.535.313 37.545 4.214.510 35.674 3.544.672 10.017 2.305.197 15.986 2.234.715 12.368 1.944.839 10.115 1.808.423 11.249 1.736.548 4.372 1.517.847 4.617 1.432.971 6.709 1.351.518 8.435 1.325.145 6.379 1.318.370 5.486 1.271.482 27.586 1.268.272 6.754 1.131.845 5.365 1.115.109 5.201 1.054.068 3.219 1.025.416 6.150 999.779 2.703 985.722 2.078 933.539 2.347 922.770 3.620 897.674 4.395 893.858 2.879 870.721 2.227 854.305 4.822 795.157 2.407 794.024 8.572 752.211 4.889 742.412 1.679 741.454 1.731 718.131 3.298 690.774 1.224 655.975 3.955 655.744 7.347 647.340 2.716 627.850 2.276 598.986 848 556.007 1.306 550.828 2.021 540.167 3.283 488.950 1.281 482.437 1.575 480.284 486 477.045 3.190 423.365 1.031 416.507 701 408.719 2.177 403.282 Adet Şube Banka 1.771 46 594 30 472 27 104 19 198 21 143 20 179 20 103 18 32 15 45 15 69 18 89 15 74 16 69 16 101 21 92 16 70 19 33 15 64 16 88 16 38 12 40 10 25 10 31 15 76 19 34 8 51 14 50 15 45 10 102 15 49 17 25 8 33 7 37 10 19 8 59 15 47 14 36 15 27 12 14 6 37 8 35 11 50 12 16 8 14 10 9 5 41 13 18 9 13 5 16 8 39 Emre Alpan İnan Tablo 2: 2004 İtibariyle İller Bazında Seçilmiş Büyüklükler (devamı) Kastamonu Rize Amasya Şırnak Niğde Kırklareli Kars Uşak Erzincan Düzce Nevşehir Bolu Çankırı Siirt Burdur Bingöl Kırşehir Karaman Hakkari Sinop Karabük Bilecik Artvin Gümüşhane Bartın Iğdır Yalova Ardahan Kilis Bayburt Tunceli Toplam Milyon TL Kişi Mevduat Kredi Gelir Nüfus 382 160 1.709 394.836 332 117 1.763 384.806 269 163 1.028 384.063 74 52 460 371.408 288 120 1.330 366.028 609 221 3.140 345.397 143 93 609 341.774 756 163 1.128 338.932 260 105 712 333.178 314 236 1.092 330.470 405 133 1.953 325.894 399 177 1.586 284.609 144 95 834 284.295 49 39 800 277.271 309 126 1.269 270.044 99 25 518 266.822 346 72 803 266.317 237 72 1.030 255.750 36 24 618 248.779 234 102 767 237.205 331 137 780 236.709 155 127 1.090 204.346 203 74 938 201.830 90 42 700 196.593 330 78 487 193.674 99 55 292 177.329 370 164 1.821 177.286 66 29 226 140.653 49 19 790 120.639 49 26 231 102.378 131 32 308 98.409 187.298 86.319 419.363 71.300.000 Adet Şube Banka 39 8 29 9 27 8 19 9 17 9 38 12 18 8 27 15 17 7 20 11 29 11 27 12 19 7 11 6 23 8 10 5 18 7 13 8 10 5 20 5 21 10 20 7 20 5 10 4 16 7 10 6 17 10 10 5 5 4 7 5 12 5 6.056 48 Dipnotlar 1 Binde yarımdan daha küçük pay değişimleri ihmal edilmiştir. Ard bölge illeri: Gelişmiş, cazibe merkezi bir şehre komşu olan ve bu cazibe merkezine coğrafi yakınlığın da kolaylaştırıcı etkisiyle sanayileşmekte olan iller kast edilmektedir. 3 Mevduat değişmesinin alt etkilerinin hangi yöntem ve varsayıma göre ayrıştırıldığı ekler bölümünde gösterilmiştir. 4 A.g.e, shf 15-16 2 Kaynakça - 40 DİNÇER, B., ÖZASLAN, M., KAVASOĞLU, T. (2003), İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması, DPT yayınları No:2671. KAYMAK, C., AKPINAR, R., KINDAP, A. (2003), İllerin ve Bölgeler İtibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıladaki Gelişmeler, DPT yayınları No:2676. Banka, şube, mevduat ve kredilerin il, ilçe ve nüfus bazında dağılımı, www.tbb.org.tr İllere ve bölgelere göre kredi ve mevduat dağılımı, www.tbb.org.tr İllere ve bölgelere göre şube sayısı, şube bazında mevduat ve kredi gelişimi, www.tbb.org.tr Mevduat ve kredi çeşitlerinin illere ve bölgelere göre dağılımı, www.tbb.org.tr Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Türk Lirası Referans Faiz Oranı-TRLIBOR Uygulaması Ceren Semir1 - Mert Taray2 Türk lirası referans faiz oranı yani TRlibor yurtiçi ve yurtdışı piyasalarda finansal işlemlerde kullanıcıların bilgisine sunulmuş ve oranları günün belirli saatinde belirlenen Türk lirası faiz oranıdır. Libor kelimesi “London Interbank Offered Rate” yani Londra bankalar arası satış faiz oranı’nın kısaltmasıdır. Bu oran, bir bankanın başka bir bankadan veya finansal kurumdan belirli vadelerde borç alabileceği faiz oranını gösterir. Bu verileri finansal kuruluşlar swap, borç verme, FRA(forward rate agreement) vb. tezgah üstü piyasalarda kullanırlar. Libor işlemleri özellikle 1980’li yıllarda gündeme gelmiştir. Bu işlemlerin merkezi olarak İngiltere’nin Londra Şehri seçilmiştir. Bunun da sebebi olarak ekonomik ve ticari gelişmelerin bu şehirde hızla artması ve bu artış ile birlikte birçok finansal kurumun Londra merkezli çalışması olmuştur. Hatta bu gelişmeler öyle boyutlara ulaşmıştır ki uluslararası bankaların ve finansal kuruluşların Londra’daki temsilciliklerinin sayısı beşyüze ulaşırken, dünya ekonomisinin borç verme işlemlerinin yüzde 20’si ve dövize bağlı işlemlerin yüzde 30’u bu şehirde gerçekleşmeye başlamıştır. Libor işlemleri uluslararası piyasada en az sekiz banka tarafından oluşturulan bir komite tarafından belirlenmektedir. Bu bankalar uluslararası piyasada yüksek derecelendirilmelere sahip, piyasada belirgin ve sürekli bir hareketliliği olan, hacmi ve piyasa tecrübesi yeterli kuruluşlardır. Bu bankalar tarafından açıklanan faiz oranları libor sisteminde ‘fiksing’ (fixing) için veri oluşturmaktadır. Girilen kotasyonlardan en düşük ve en yüksek yüzde 25’lik bölümü hesaplamadan çıkarılarak, ortada kalan yüzde 50’nin ortalaması alınır. Böylece libor tespit edilmektedir. Türkiye’de ise libor işlemleri hazırlıklarına “TRlibor” adı altında toplam sekiz vade TL faiz oranı oluşturmak amacıyla 2000 yılı içerisinde başlanmıştır. Fakat yaşanan ekonomik gelişmeler doğrultusunda piyasanın önünü göremediği bir dönemde, bu tür bir uygulamaya geçilmesinin pratikte mümkün olmadığına karar verilmesiyle, 2001 yılı başında başlaması planlanan uygulama geçici olarak ertelenmiştir. 2002 yılında TRlibor ile ilgili çalışmalara tekrar başlanmış ve uygulamaya 1 Ağustos 2002 yılında geçilmiştir. TRlibor fiksing işlemi 14 bankanın girdiği kotasyonlarla belirlenmektedir. Fiksing işlemine katılan bankalar Türkiye saati ile 10:30-11:15 saatleri arasında Reuters’te belirlenmiş sayfaya kotasyon girmek zorundadırlar. Kotasyon giren bankaların satış kotasyonları alış kotasyonlarının yüzde 10'undan daha fazla olamaz. Türkiye Bankalar Birliği; saat 10:5511:05 arasında TRlibor sayfasına girilen kotasyonları 5 defa tesadüfi olarak alır ve her vadede 1 2 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Aktif Pasif Yönetimi, Analist. Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Para Piyasaları, Dealer. 41 Ceren Semir - Mert Taray en yüksek ve en düşük üç kotasyonu çıkartıp, kalan kotasyonların satış (offer) tarafının aritmetik ortalamalarını O/N, 1 hafta, 1 ay, 2 ay, 3 ay, 6 ay, 9 ay ve 12 ay oranları olmak üzere ve virgülden sonra 4 haneye kadar uzatmak üzere yayınlamaktadır. Fiksing, her gün data verici kurumların TRlibor adlı sayfalarında, Türkiye saati ile 11:15’de yayınlanmakta ve ertesi gün saat 09:00’da silinmektedir. İşlemin valörü işlem günüdür. TRlibor ilanı için herhangi bir vadede işlem gerçekleşmesi veya asgari bir işlem hacmi oluşması gerekmemektedir. Fiksing seansına katılan bankalar, seans sırasında gerçekleştirdikleri işlem adet ve miktarlarını Türkiye Bankalar Birliği’ne ertesi gün saat 10.00’a kadar göndermek durumundadır. Türkiye Bankalar Birliği günlük olarak piyasa derinlik rakamlarını açıklamaktadır. Uygulama başlanıldığı 1 Ağustos 2002 tarihinden itibaren TRlibor piyasasında toplam 1,036,900 bin YTL‘lik hacim gerçekleşmiştir. Yıllar itibariyle değerlendirme yaptığımız zaman 2003 yılı 401,600 bin YTL’lik işlem hacmiyle en yüksek hacmin gerçekleştiği yıl olmuştur. TRlibor piyasasında gerçekleşen işlemlerin vade yapısına baktığımız zaman ise Ocak 2003- Haziran 2005 dönemleri arasında gerçekleşen toplam 662,500 bin YTL’lik işlemin, 323,600 YTL’lik kısmının O/N’ta yoğunlaştığı görülmektedir. Bir günün üzerindeki vadelerde ise maksimum işlemin 1 yıllık vadede gerçekleştiğini görülmektedir. (Grafik 2). Grafik 1 : Toplam Hacim ( Bin YTL) 500.000 400.000 401.600 374.400 300.000 156.900 200.000 104.000 100.000 2002 2003 2004 2005 Grafik 2 : TRlibor İşlem Hacmi (01/01/2003 - 30/06/2005) 662.500 700.000 600.000 500.000 400.000 323.600 300.000 42 86.000 43.000 TOPLAM HACİM 1 YIL 11.300 9 AY 2 AY 4.000 1 AY 1 HAFTA - O/N 100.000 65.000 6 AY 79.000 50.600 3 AY 200.000 Bankacılar Dergisi Grafik 3’ten ise TRlibor piyasında işlemlerin yoğunlaştığı O/N Libor ile TCMB O/N faiz oranlarının alternatif piyasalarda oluşan faiz oranlarına paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. Grafik 3: O/N Libor ile TCMB O/N faiz oranları o/n 1 yd TCMB Alış oranı H az -0 5 M ar -0 5 a04 Ar 4 Ey l-0 H az -0 4 M ar -0 4 a03 Ar 3 Ey l-0 H az -0 3 M ar -0 3 Ar a02 70 65 60 55 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Bile şik faiz Özellikle piyasanın daha da derinlik kazanmasıyla oluşacak faizlerin hem devlet borçlanma senetlerinde hem de banka içi düzenlemelerde yol gösterici niteliği taşıyacağı düşünülmektedir. Bu doğrultuda uzun vadeli kredilerde TRlibora endeksli fiyatlandırma yapılmasına zemin sağlanmıştır. Konuyla ilgili olarak Mart 2005’te Doğuş Grubu’nun TRlibor’lu ilk sendikasyon kredisini kullanması, TRlibor piyasasnın işlevini başarıyla yerine getirdiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Volkswagen Doğuş Tüketici Finansmanı (vdf)’na kullandırılan TRlibora endeksli kredi ABN Amro liderliğinde Societe Generale, Koçbank NV ve T. Halk Bankası A.Ş.’nin katılımıyla Libor + 2 oranıyla, 1 yıl vadeli ve 3 ayda bir faiz ödemeli olarak düzenlenmiştir. TRlibor uygulaması ile ilgili diğer bir örnek ise Turkcell İletişim Hizmetleri’nin West LB AG. Londra şubesinden aldığı 50 milyon YTL’lik işletme ve yatırım kredisidir. Turkcell’e verilen kredisinin 3 yıl vadeli, 6 aylık TRY Libor (TRYibor) eksi 15 baz puan maliyetle, anapara ödemelerinin her altı ayda bir, toplam altı eşit taksitte gerçekleştirileceği açıklanmıştır. TRlibor fiksing seansına katılacak bankalar 1 Temmuz - 30 Haziran dönemini içeren 1 yıllık süre için seçilmektedir. Yönetimi ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmeyen, 31 Aralık 2001 tarihli bilanço büyüklüğüne göre aktif toplamı minimum 1 milyar ABD doları büyüklüğünde olan ve yapılacak işlemlerde 1 trilyon TL(1 milyon YTL) kotasyon girmeyi ve bu işlem büyüklüğünden işlem yapmayı kabul eden bankalar TRlibor fiksingine katılablilmektedir. TRlibor uygulamasında, işlem esaslarında gerekli görüldüğünde değişiklik yapılması ve katılımcı bankalar arasında anlaşmazlıklar olduğunda hakemlik görevi İdare ve Tahkim Kurulu’ndadır. Kurulun görevleri arasında sistemin yapısı, işleyişi ve kuralları ile ilgili önerilerini Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu’na sunmak da vardır. 43 Ceren Semir - Mert Taray Katılımcı bankalar*: 1. Akbank T.A.Ş. 2. Denizbank A.Ş. 3. Finansbank A.Ş. 4. Koçbank A.Ş. 5. HSBC Bank A.Ş. 6. Oyakbank A.Ş. 7. Şekerbank A.Ş. 8. Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 9. T.C. Ziraat Bankası A.Ş. (1 Eylül 2004’de katılmıştır.) 10. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş. 11. T. Garanti Bankası A.Ş. 12. T. İş Bankası A.Ş. 13. T. Vakıflar Bankası T.A.O. 14. Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Tahkim kurulu katılımcı bankaları temsilen 7 asil ve 3 yedek üyeden oluşmakta ve kurul üyeleri, katılımcı bankalar tarafından 1 yıllık bir süre için seçilmektedir. Banka temsilcilerinin; asgari 7 yıl para piyasalarında çalışma tecrübesine sahip ve halen bu görevi yürütüyor olması gereklidir. Kurul üyeleri, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu tarafından atanarak göreve başlarlar. Kurulda aynı bankanın birden fazla temsilcisi bulunamayacağı gibi aynı kişi ve sermaye grubuna bağlı bankalardan birden fazla üye bulunamaz. Kurul, en az 5 üye ile toplanmakta ve oy çokluğu ile karar alır. İdare ve Tahkim Kurulu Üyeleri*: Asil Üyeler; 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Koçbank A.Ş., HSBC Bank A.Ş. T. Garanti Bankası A.Ş., Akbank T.A.Ş., Finans Bank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Türk Ekonomi Bankası A.Ş. Yedek Üyeler; 1. T. Dış Ticaret Bankası A.Ş., 2. Denizbank A.Ş., 3. Oyakbank A.Ş. Kurul 3 ayda bir fiksinge katılan tüm banka temsilcilerinin katılımı ile piyasa değerlendirme toplantıları düzenler. Bu toplantıda minimum kotasyon limitleri belirlenir. Kuralların uygulanmasının takibi Türkiye Bankalar Birliği tarafından yürütülür. 10:40-11:15 arasında kurallara (spread) uygun biçimde kotasyon girmeyen banka, mazeretini yazılı olarak en geç 14:00’a kadar Türkiye Bankalar Birliğine bildirir. Türkiye Bankalar Birliği bu bankaları her akşam şifreli internet sayfasında açıklar. Bir ay içinde mazeretsiz 3 gün seans boyunca giriş yapmayan (ya da kurallara uygun giriş yapmayan) bankaya Türkiye Bankalar Birliği tarafından uyarı gönderilir. Bir yıl içinde üç kez uyarılan bankanın TRlibor üyeliği İdare ve Tahkim Kurulu Kararıyla düşürülür. Kurul her 3 aylık dönemde fiksinge katılan bankalar 44 Bankacılar Dergisi arasında katılımcı bankaların sisteme katılım düzeyinin yeterli olup olmadığını tespit etmek üzere oylama düzenler. Katılımcı bankaların 3/5’ünün oyu ile katılım düzeyinin tatminkar bulunmadığı tespit edilen bankalara bu durumu düzeltmeleri için 3 ay süre verilir. Kurul, 3 ay sonraki oylamada katılımcı bankaların 3/5’ünün oyu ile aynı banka veya bankaların katılım düzeyinin tatminkar bulunmadığının tespit edilmesi halinde, yükümlülüğünü yine yerine getirmediği tespit edilen bankayı ihraç eder. İhraç edilen banka, katılımcı banka kriterlerini sağlasa dahi 1 yıldan önce fiksinge giremez. Kurul, teknik arızaların da dahil edilebileceği mücbir sebeplerden dolayı fiksing seansının yapılmaması veya belirli bir bankanın müracaatı üzerine yine mücbir sebeplerden dolayı belirli seanslara katılmaması konusunda karar alabilir. 2005 Yılında Türk Lirasından altı sıfır atılarak Yeni Türk Lirasına geçiş ile birlikte TRlibor isim değiştirmiştir. 2005 yılı ile başlayan bu yeni dönemde TRliborun adı “TRYlibor” olarak güncellenmiştir. Genel anlamda bakıldığında, TL piyasasında uygulanan faiz oranları, kısa dönemde piyasanın likiditesine ve uzun dönemde ise beklentilere göre değişmektedir. Bu nedenle, piyasa oyuncuları kısa vade için TCMB’nin belirlediği O/N faiz oranını; uzun vade için ise tahvil ve bono piyasasında işlem gören gösterge tahvilin faizini baz olarak almaktadır. Bilindiği gibi piyasadaki rezerv para ve TCMB O/N faizi kısa vadeli faizler konusunda öngörü yapmamızı sağlamaktadır. Gösterge tahvilin bileşik faizi ise piyasanın 1 yıllık faiz beklentisini göstermektedir. Bu oranların daha iyi bir tabana oturur şekilde referans olması gereği TRlibor’un oluşumunu sağlamıştır. Geçmiş TRlibor oranlarının ve vadeli libor oranlarının herkesin ve her zaman kullanımına ve izlemesine açık olması yaygın kullanımının artmasına neden olmuştur. Gelecekte ekonomik ve ticari gelişmeler, TRlibor’un önemini bize tekrar tekrar gösterecektir. Dipnot: * 1 Ekim 2005 tarihi itibariyle. 45 Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Firma Derecelendirme Çalışmaları Konusunda Çok Değişkenli İstatistiksel Analize Dayalı Karar Destek Sistemlerinin Kullanımı Hüseyin Tatlıdil1, Murat Özel2 1. Giriş Kredi taleplerinin değerlendirilmesinde sayısal verinin analizine dayalı objektif değerlendirmelerin 2. Dünya Savaşı sırasında başladığı, daha önceki dönemlerde ise bu konudaki kararların, bankacıların öznel değerlendirmelerine ya da kredi talep eden kuruluşların prestijlerine göre verildikleri bilinmektedir. Bu dönemden sonra, bilgisayar teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmelerin de katkısı ile kredi taleplerinin değerlendirilmesinde daha somut ve bilimsel çalışmalar başlatılmıştır. Öncelikli olarak kuruluşlar hakkında (performans durumunu gösteren rasyolar) veri toplanması, toplanan verilerin değerlendirilerek yorumlanması biçiminde sürdürülen çalışmalarda son yıllarda istatistiksel analizlerin yoğun kullanımı gündeme gelmiştir. Bilgisayar ve istatistik alanındaki gelişmelere bağlı olarak bilgiye daha kolay ve hızlı ulaşılabilmesine yönelik çalışmalar kapsamında 1950’lerin ortalarında bilgisayar kullanımı çeşitli sektörlerden firmalar düzeyinde yaygınlaşmaya başlamış, gelişmeler neticesinde öncelikle “Yönetim Bilişim Sistemi (YBS)” ve 1970’lere gelindiğinde “Karar Destek Sistemi (KDS)” kavramları ortaya çıkmıştır. 2. Karar Destek Sistemleri 2.1. Tanımı ve Amacı KDS’nin tanımı yapılırken, “yarı-yapılı problem” kavramı önemli bir unsur olmaktadır. Yapılı problemler rutin ve tekrarlıdır ve belirsizlik içermezler (bu tür problemlerin tek bir çözüm yöntemi vardır). Daha az yapılı (yarı-yapılı) bir problemin alternatif çözüm yöntemleri vardır ve çözümler birbirine denk olmayabilmektedir. Tamamıyla yapısız bir problemin ise ya çözüm yöntemleri bilinmemektedir ya da etkin olarak değerlendirilemeyecek kadar fazla sayıda çözüm yöntemi mevcuttur. KDS, birinci amacı karar vericileri karar verme sürecinde bilgiyle desteklemek olan bilgisayar tabanlı bir bilgi sistemi olup, KDS üzerinde çalışılırken, çözümleri için herhangi bir algoritma ya da prosedür geliştirilemediği için “yarı yapılı” olarak adlandırılan problemlerle ilgilenilmektedir. Bu tür problemler, ancak insan ile bilgisayarın işbirliği neticesinde çözülebilmektedir (Mallach, 2000). 1 2 Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü, Öğretim Üyesi. T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Ticari Pazarlama Daire Başkanlığı, Uzman. 46 Bankacılar Dergisi KDS konusu “destek” paradigması üzerine kurulmuş bulunmaktadır. Bu bağlamda, bir bilgisayar sistemi, bir problemin formülasyonu ve anlaşılması amacıyla veri ve modeller kullanan ve seçenekleri değerlendirmek için analitik yöntemlerden yararlanan karar vericinin kullanımına sunulmaktadır, çünkü yönetimde, karar verilmesi gereken fakat programlanabilir olmayan problemlerin sayısı oldukça fazladır. Bu çalışmanın uygulama konusu olan finans sektöründe de kredi taleplerinin değerlendirilmesi, finansal planlama, sermaye bütçeleme, yatırım danışmanlığı, portföy yönetimi, performans değerlendirmesi vb. konular buna örnektir. 2.2. KDS – İstatistik İlişkisi Karar Destek Sistemleri çalışmalarında, karar vermenin kalitesinin yükseltilebileceği kabul edilmektedir. Bundan sonraki aşama, bunun nasıl yapılabileceğidir. Bu noktada, belirleyici karar teorilerinden yararlanılmaktadır. Bunlar, kökenleri ekonomiye ve matematiksel mantığa dayanan teorilerdir. Bu teorilerin merkezini “fayda teorisi” oluşturmaktadır. Fayda teorisi, rasyonel ve tutarlı davranmanın aksiyomatik olarak tanımlanmasıdır. Fayda teorisi, belirsizlik altında karar verme çalışmalarına yönelik olarak geliştirilmiştir ve belirsizliğin tanımlanması ile ilgili çalışma da “olasılık teorisi”dir. Karar teorisini karmaşık durumlarda uygulamak için yöntemler geliştirilmiştir. Bu yöntemler, İstatistiksel Karar Kuramı, Karar Analizi Okulu ve Çok Kriterli Karar Verme ve Tercih Modelleme Okulu’nu kapsamaktadır. Etkin karar verme analizine yönelik olarak kullanılan teknikler bütününe “karar metodolojisi” denilmektedir. Bu metodoloji bir problemin yapılandırılmasını, modellenmesini, bir analiz geliştirilmesini ve öznel olasılıklar ile tercihlerin ortaya çıkarılmasını kapsamaktadır (Klein and Methlie, 1995). Birçok alt bölümü olan KDS’nin belki de en önemli kısmı, analitik yöntemleridir. Birbiriyle karşılaştırılabilir olan dört grup analitik yöntem bulunmaktadır (Andriole, 1989). Bunlar; - Karar Analitik Yöntemler, Yöneylem Araştırması Yöntemleri, Bilgisayar Bilimi Yöntemleri, Yönetim Bilimi Yöntemleri dir. Karar verilecek olan konu genellikle seçeneklerin ve ölçütlerin değerlendirilmesi şeklinde geliştiğinden, seçenekleri tasarlamak ve değerlendirmek için en etkin yol “modeller” olmaktadır. Veri toplama aşamasından ve problem veya karar sürecinin tanımından sonraki aşama, mevcut bilginin daha anlaşılabilir ve işe yarar bilgiye dönüştürülebilmesi için gerekli desteğin sağlanmasıdır. Bununla birlikte, model tanımlamak için temel bir neden daha vardır. Şöyle ki, modellerin formülasyonu, ekonomik ve sosyal sistemlere uygulanacak olan bilimsel yöntemler için hayati bir adımdır. Bilimsel yöntemlerin problem çözmede verimliliği arttırması dolayısıyla, bunun avantajı kullanılmak istenmekte ve bu yöntem, dört aşamalı bir sürece dayanmaktadır : 1. Sistemin gözlemlenmesi, 47 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel 2. Gözlemlerin açıklanması amacıyla mantıksal ve matematiksel bir modelin formülasyonu, 3. Model yardımıyla sistemin davranışları için kestirimler yapılması, 4. Modelin geçerliliğinin test edilmesi. KDS’nin fonksiyonlarından birisi olan “bilgiye erişim” fonksiyonunun yukarıdaki ilk aşamayı destekleyeceği açıkça görülebilmektedir. Bunu izleyen model geliştirme süreci ise iki konudan oluşmaktadır: a. Modelde kullanılacak değişkenlerin belirlenmesi, b. Değişkenler arasındaki yapısal ilişkilerin belirlenmesi. Model bir kez formüle edildikten ve doğrulandıktan sonra, seçenek hipotezlerin testinde kullanılabilmektedir. Model formülasyonu ve doğrulamasının temel aşamaları Şekil 1’de özetlenmektedir (Klein and Methlie, 1995). Bu kapsamda, verinin işlenmesi sürecinde bilgiyi yapılandırmak amacıyla faktör analizi, kümeleme analizi vb. çok değişkenli istatistiksel analiz tekniklerinden yararlanılabilmekte, ya da uygun durumlarda bir amaç fonksiyonu tanımlanabilmekte ve karar değişkenleri üzerinden optimizasyon yapılabilmektedir. Bunlardan istatistiksel teknikler model tanımlanması sürecinde kullanılmakta, optimizasyon teknikleri ise karar vericinin bir amaç fonksiyonu tanımlayabildiği durumlarda yararlı olmaktadır. Biçim Seçimi Gerçek Dünya durumlar Soyutlama Model Formülasyonu Dönüşüm Yapısal Model kullanıcılar Veri Model Tanımlaması Veri Değerlendirme Yeniden Yapılandırma Gözlemler ile model sonuçlarının karşılaştırılması Model Geçerliliği Alternatif Üretimi Ölçüt Şekil 1. Model formülasyonu ve doğrulanması süreci 2.3. Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri (BT-KDS) Problem çözümü ve karar verme ile ilgili bilgisayar sistemleri konusunda bir diğer önemli konu da “uzman sistemler (expert systems)” dir. Genel olarak yönetim, özelde ise finans sektörü, bu teknolojinin önemli bir hedefidir. Uzman sistemler konusundaki araştırmaların iki temel sonucu vardır : 1. Uzman problem çözümünün benzetimi (simülasyon) mümkündür, 2. Problem çözümü sistem tarafından açıklanabilir. 48 Bankacılar Dergisi Uzman sistemler yönetim alanında özellikle finans sektöründe uygulandıklarında, çeşitli açılardan yetersiz kalmışlardır. Temel sorun, bu teknolojinin, KDS’lerin mantıksal olmaktan çok hesaplamalara dayanan klasik fonksiyonlarına sahip olmamasıdır. Bunun yanı sıra, yönetimsel alanda problem çözümü sadece “sembolik muhakeme” den ibaret değildir. Klasik KDS fonksiyonları olan veri düzenleme ve hesaplamalardan da ibaret değildir. İhtiyaç duyulan, veriyi ve sayısal ilişkileri işleyebilen ve muhakeme ile bu veriyi fikirlere, yargılara, değerlendirmelere ve hatta tavsiyelere dönüştürebilen bir sistemdir. Bu nedenle, karar destek paradigması üzerine kurulan ama sisteme konuyla ilgili bilgi ve uzmanlığı da entegre eden yeni bir kavram geliştirilmektedir. Böylelikle, KDS’nin fonksiyonelliğine muhakeme yeteneği de eklenmekte ve KDS’nin belli problemlerde öneri getirebilmesi sağlanmaktadır. Bu gibi sistemlere “Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri (BT-KDS)” denilmektedir (Klein and Methlie, 1995). Uzman Sistem Teknolojisinin KDS altyapısıyla entegrasyonu ile elde edilen BT-KDS kavramı, “karmaşık ve yarı-yapılı konularda karar vericiyi daha etkin karar vermeye yönelik olarak desteklemek amacıyla analitik karar modelleri (sistem ve kullanıcılar), veri tabanlarına ve bilgi tabanlarına erişim yoluyla konu bilgisi ve metodolojik bilgi sağlayan bir bilgisayar sistemi” olarak tanımlanabilmektedir (Klein and Methlie, 1995). 3. Bankacılık Uygulamaları Bilindiği gibi, 2006 yıl sonu itibariyle üye ülkelerde uygulamaya konulması hedeflenen Basel II Uzlaşısı’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri, kredi riskine IRB Yaklaşımıdır (Internal Rating Based Approach). Bu yeni Uzlaşı kapsamında bankalar, kredi müşterilerinin kredi değerliliğini belirlemek amacıyla bir “İçsel Derecelendirme Sistemi” oluşturabilecekler ve kendi işlemleri neticesinde meydana gelecek olan veri kümesinden yararlanarak müşterilerini derecelendirmeye yönelik modeller geliştirebileceklerdir. İçsel derecelendirme modelinden kredi müşterisi bir firmanın derecesinin elde edilebilmesi için öncelikle hesaplanması gereken bir değer, “temerrüde düşme olasılığı” (Probability of Default-PD) değeridir. PD değeri, kullandırılan bir kredinin “olumsuz sonuçlanması” olasılığıdır. “Olumsuz Sonuç” tanımı uygulamada bankalar arasında ve kullandırılan kredinin türüne göre değişebilmektedir. Basel II Uzlaşısı kapsamında ele alınan içsel derecelendirme yaklaşımında (Internal Rating Based-IRB) ise “olumsuz sonuç” için aşağıdaki tanım önerilmektedir: “Bir kredi borçlusu için aşağıdaki durumlardan biri veya birkaç tanesi gerçekleşmiş ise bir ‘olumsuz sonuç’ doğduğu kabul edilir: (a) Borçlunun yükümlülüklerinin tamamını (anapara, faiz, veya masraflar) yerine getiremeyeceği belirlendiğinde, (b) Borçlu anapara, faiz veya masraflarını ödeyemediğinde veya yeniden yapılandırma, erteleme veya feragat talep ettiğinde, (c) Borçlu herhangi bir kredi borcunu ödemeyi 90 günden fazla süre ile geciktirdiğinde, (d) Borçlu iflas, konkordato, vb. talepleri olduğunda.” PD değeri, IRB yaklaşımı kapsamında banka bilançosunda yer alan varlıların risk ağırlıklarının belirlenmesi için kullanılan 4 temel girdiden bir tanesidir. Risk ağırlıklarının belirlenmesinde kullanılan diğer üç etken; 49 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel - LGD (Loss Given Default) değeri (Kredinin olumsuz sonuçlanması halinde meydana gelebilecek zararın kestirimi), EAD (Exposure at Default) değeri (Kredi için olumsuz sonuç gerçekleştiği andaki risk tutarı), M (Maturity) değeridir (Kredinin vadesi). (The Internal Ratings-Based Approach, 2001). Bu çalışmada, risk ağırlıklarının belirlenmesi için kullanılan “kredi riski modellerinin” 4 girdisinden biri olan PD değerlerinin çok değişkenli istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak kestirimi üzerinde durulmaktadır. PD ve (1-PD) olasılık değerlerinin kestirilmesi ile, firmalara kredi değerliliklerinin ifadesi olarak birer derece (rating) verilebilmekte ve her bir derece (kategori) için ortalama PD değeri hesaplanabilmektedir. Uygulamada bazı açılardan kolaylık sağlamaları nedeniyle ortalama PD değerleri her bir firma için hesaplanan PD değerlerine tercih edilebilmektedir. Bununla birlikte bu çalışmada, örnekleme alınan her bir firma için elde edilen PD değerleri de yer almaktadır. İçsel derecelendirme modelleri, uzun bir zamandır birçok banka tarafından kullanılmaktadır. Fiyatlama, kredi limitlerinin belirlenmesi, karşılıkların hesaplanması, vb. konularda dikkate alınmasının yanı sıra kredi riski modellerinin temel girdisi olan PD değerlerinin başarılı kestirimleri yapılabilmektedir. Bununla birlikte, Basel II Uzlaşısı kapsamında içsel derecelendirme uygulamalarında sağlanması gereken asgari yeterlilikler belirlenmekte ve model formülasyonu, kontrolü ve uygulaması için bazı konularda standardizasyona gidilmektedir. Ocak 2000 tarihli araştırma sonuçlarına göre, uygulanmakta olan derecelendirme sistemleri üç ana kategoriye ayrılabilmektedir. Bunlar: - İstatistiksel bazlı süreçler, Kısmen uzmanlık-görüş bazlı süreçler, Tamamen uzmanlık-görüş bazlı süreçlerdir. Pratikte, bu üç kategori arasında ayrımlar çok net olmayabilir. Zira, örneğin istatistiksel-bazlı bir süreçte bile, geliştirilen modellere ilişkin değişkenlerin belirlenmesi konusunda subjektif görüşler etkili olabilmektedir (Range of Practice in Banks’ Internal Rating Systems, 2000). 4. Uygulama Bu çalışmada, bankacılık sektöründe “yarı-yapılı” karar problemleri ile sıkça karşılaşılan “kredi taleplerinin değerlendirilmesi” sürecinde, potansiyel ticari kredi müşterisi firmalar için bir “firma derecelendirme modeli” kurulacaktır. Söz konusu model, firmaların finansal verilerine “çok değişkenli istatistiksel analiz” teknikleri uygulanarak oluşturularak, istatistiksel analiz yöntemlerini içeren bir bilgi tabanına sahip bir “bilgi tabanlı karar destek sisteminin (BT-KDS)”, firma derecelendirme çalışmaları için karar desteği sağlama amacıyla kullanılabilirliği tartışılacaktır. İçsel derecelendirme amacına yönelik bir model oluşturulurken, modele dahil edilecek değişkenlerin ve bu değişkenlerin modeldeki ağırlıklarının belirlenmesi temel sorun olmaktadır. Objektif bir derecelendirme yapılabilmesi için, modelin kişisel öngörü ve tecrübeler esas alınarak oluşturulan subjektif bir model değil, bilimsel bir yaklaşımla uygun istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak geliştirilen ve test edilen bir model olması uygun olacaktır. Bununla birlikte, istatistiksel yöntemlerden yararlanarak karar vericilere destek sağlayan karar 50 Bankacılar Dergisi destek sistemlerinin karar vericinin yerini almayı değil ona yardımcı olmayı amaçladığı gerçeğinden hareketle, karar aşamasında kişisel tecrübe ve bilgi birikimi ile sayısal olarak ifade edilmesi kolay olmayan türden istihbarat bilgilerinden de faydalanılabileceği tabiidir. Objektif modellerin kullanımı ile, bankalar arasında veri ve bilgi paylaşımı ile anlamlı karşılaştırmalar da mümkün olacaktır. Diğer taraftan, model kullanılarak elde edilen derecelendirme sonuçları karar vermede tek etken olmayıp kredi taleplerinin değerlendirme sürecinde ve karar aşamasında uzmanlığa dayanan görüşler zaten devreye gireceğinden, karara destek sağlamayı amaçlayan modelin tamamen objektif bir istatistiksel model olmasının daha güvenilir sonuçlar elde edilmesini sağlayacağı düşünülmektedir. Bir örnek niteliğinde olan bu uygulama çalışmasında, Basel II Uzlaşısında öngörüldüğü gibi modeli geliştiren bankanın kendi veritabanında depolanmış olan en az iki yıllık tarihi verinin yerine örnek olarak kullanılacak verinin İstanbul Menkul Kıymeter Borsası’nda (İMKB) hisse senetleri alınıp satılabilen firmaların finansal verileri arasından temini için öncelikle iki adet ana firma grubu tanımlanmıştır : a) 2001 yılında kredi geri ödemelerinde bankalar ile sorun yaşadığı tespit edilen (0 grubu) firmalar (söz konusu firmaların tespit edilmesinde ekonomi basınında yer alan haberlerden yararlanılmıştır) b) 2001 yılı itibariyle bankalar ile sorun yaşadığına dair bilgi olmayan (1 grubu) firmalar Bu kapsamda, 12 adet “0 grubu” ve 26 adet “1 grubu” olmak üzere toplam 38 adet firma belirlenmiştir. Belirtilen bu grup tanımlamalarına göre, bir firma için kestirilen “Firmanın 1. grupta yer alması olasılığı” değeri, firmanın borcunu ödemede sorun yaşamama olasılığı anlamına geleceğinden, (1-PD) değerini ifade edecektir. Firmalar seçilirken, mali tabloların yorumunda sektörel farklılıkların etkisinin arıtılması amacıyla taahhüt firmaları ve finans sektöründe hizmet veren kuruluşlar örneklem seçiminde dikkate alınmamıştır. Firmalar için yapılacak derecelendirme çalışması kapsamında firma risk grubunun 2 yıl öncesinden belirlenebilmesine olanak sağlayan bir model elde edilebilmesi amacıyla örneklemde yer alan firmaların 1999 yıl sonu mali verileri kullanılmıştır. Burada, örneğin basitleştirilerek olabildiğince kolay anlaşılabilir olması amacıyla birden fazla yıla ilişkin tarihi veriler birlikte göz önüne alınmamış, yalnızca 1999 yılı verileri üzerinden işlem yapılmıştır. Analiz için kullanılan değişkenler aşağıdadır: X1 : Cari Oran (Dönen Varlıklar/Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar (KVYK)) X2 : Likidite Oranı (Stoklardan Daha Likit Dönen Varlıklar/KVYK) X3 : Finansman Oranı (Yabancı Kaynaklar/Özkaynaklar) X4 : Ciro Karlılığı (Vergi Öncesi Kar/Net Satışlar) X5 : Finansman Giderleri/Net Satışlar X6 : Esas Faaliyet Kar Marjı (Esas Faaliyet Karı/Net Satışlar) Y : Firma Grubu (0, 1) Toplam 7 değişken ve 38 firma (gözlem) ile oluşturulan 7*38 boyutundaki bu veri matrisinin analizinde amaç, açıklayıcı değişkenlerin (Xi, i=1,2,3,4,5,6) bağımlı değişken (Y) üzerindeki etkilerinin belirlenmesi ve açıklayıcı değişkenler ile bağımlı değişken arasında fonksiyonel bir ilişki tanımlanarak kurulan model yardımıyla kestirim olanağı sağlanmasıdır. Bu amaçla veriye “Doğrusal Diskriminant Analizi” ya da “Lojistik Regresyon Analizi” uygulanabilecektir. Bunlardan Doğrusal Diskriminant Analizinin uygulanabilmesi için açıklayıcı değişkenlerin “Çok Değişkenli Normal Dağılım” göstermesi ve grupların ortak 51 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel varyansa sahip olmaları gereklidir. Normal Dağılım, sürekli rastlantı değişkenleri için ve -∞, +∞ aralığında tanımlı bir istatistiksel dağılımdır. Finansal oranlar için tanımlanan değişkenler ise sürekli olmakla birlikte 0, +∞ aralığında tanımlı olduklarından uygulamada çoğunlukla varsayım bozulumu problemleri ile karşılaşılmaktadır. Mali oranların kullanıldığı çalışmalarda, genelde, mali oranların normal dağılım göstermekten çok sağa çarpık olduğu saptanmıştır (Aktaş, 1997). Bu konudaki tartışmaların bu çalışmanın kapsamı dışında bırakılabilmesi amacıyla, Normal Dağılım varsayımı vb. varsayım kısıtları bulunmayan “Lojistik Regresyon Analizi” tercih edilecektir. Lojistik Regresyon Modeli, Genel Doğrusal Modellerin Binom Dağılımlı bağımlı değişkenler için elde edilmiş olan özel bir biçimidir (Agresti, 1996). Bu modelde açıklayıcı değişkenler kesikli veya sürekli nicel veya kategorik değişkenler olabilmektedir. Bu çalışmada, öncelikle veri kümesine “İkili Lojistik Regresyon (Binary Logistic Regression) Analizi” uygulanacaktır. Daha sonra bu analizin neticesinde her bir firma için elde edilen (1-PD) olasılık değerleri büyükten küçüğe sıralanacak ve “En Büyük Kopuş (Maximum Gap)” tekniği ile grup sayısı üçe çıkarılarak bu defa elde edilen veriye “Sıralı Lojistik Regresyon (Ordered Logistic Regression) Analizi” uygulanması ile firmalara üç dereceden birinin verilebilmesi amacıyla kullanılabilecek olan “Lojistik Regresyon Modeli” elde edilecektir. 4.1. İkili Lojistik Regresyon Analizi İkili Lojistik Regresyon Analizi uygulanırken, analize bağımlı değişken (Y) ve açıklayıcı değişkenlerin (Xi) tümü dahil edilerek başlanmış ve “Olabilirlik Oranı Ölçütü ile Geriye Doğru Seçim Yöntemi” uygulanarak değişken seçimi yapılmıştır. Model parametrelerinin kestirimlerine 5. iterasyon sonucunda ulaşılmıştır. Uygulanan “İkili Lojistik Regresyon Analizi” sonuçları aşağıda yorumlanmaktadır : Tablo 1. Hosmer ve Lemeshow Testi 1 Adım 2 Ki-Kare 9,221 8 sd 6,997 8 ,324 Önem. ,537 3 11,329 8 ,184 4 8,903 8 ,351 5 4,148 8 ,844 Hosmer ve Lemeshow Testi sonuçlarına göre (bkz. Tablo 1), 5. iterasyonda elde edilen Ki-Kare değerine bağlı olarak “Önem” olasılık değeri 0,844 olarak bulunmuş olup, bu değer α=0,05 kritik olasılığından (1.tür hata) büyük olduğundan “Modelde uyum eksikliği olmadığı” şeklinde kurulan H0 hipotezi kabul edilir. Bu durumda, elde edilen ikili lojistik regresyon modelinin veri kümesine uyumunun iyi olduğu yüzde 95 güvenle söylenebilmektedir. Tablo 2. Sınıflandırma Tablosu K estirilen Y 0 1 G özlenen Y G enel Y üzde 52 0 1 10 1 2 25 D oğru Y üzde (% ) 83,3 96,2 92,1 Bankacılar Dergisi Analiz neticesi 5. iterasyonda elde edilmiş olup, Sınıflandırma Tablosu incelendiğinde (bkz Tablo 2), model kullanılarak yapılan kestirimlerde firmaların yüzde 92,1 oranında doğru gruplara atandığı görülmektedir. “0” grubunda yer alan firmalardan 2 tanesi, “1” grubunda yer alan firmalardan da 1 tanesi hatalı sınıflandırılmış olup toplam 38 firma içinde hatalı sınıflandırılan firma sayısı 3’tür. Tablo 3. Denklemdeki Değişkenler X2 X5 Sabit B St. Hata W ald Önem. Exp(B) 0,065 -0,097 -0,091 0,032 0,044 1,759 4,229 4,847 0,003 0,040 0,028 0,959 1,068 0,908 0,913 EXP(B) için % 95 G.A. Alt Üst 1,003 1,136 0,833 0,989 Elde edilen parametre değerleri kullanılarak (bkz. Tablo 3) ikili lojistik regresyon modeli aşağıdaki şekilde ifade edilebilecektir : P(Y=1) = exp(-0,091+0,065*x2-0,097*x5) / (1+ exp(-0,091+0,065*x2-0,097*x5)) (1) X2 (likidite oranı) ve X5 (Finansman Giderleri/Net Satışlar Oranı) değişkenlerinin parametrelerine ilişkin “Önem.” Değerlerinin sırasıyla 0,040 ve 0,028 olarak elde edilmiş olmasına bağlı olarak, her iki değişkenin modele katkılarının ve dolayısıyla modelin kendisinin anlamlı olduğu yüzde 95 güvenle söylenebilmektedir. 4.2. Sıralı Lojistik Regresyon Analizi Sıralı lojistik regresyon analizi uygulanmasının amacı, incelenen firmaların “iyi” ve “zayıf ” olarak adlandırılabilen iki gruba atanmasıyla, diğer bir deyişle sadece iki dereceden birini almasıyla yetinilmeyip, ikiden fazla düzeyli bir sınıflandırma yapılabilmesidir. Zira firmaların performansları ekonomik konjonktür, sektörün durumu, vb. etkenlere göre de değişebilmekte, buna bağlı olarak kredi değerliliğinin tespiti için daha detaylı incelemeler gerekebilmektedir. Bu çalışmada, örneklem hacmi de göz önünde bulundurularak, kategori sayısı “3” olarak belirlenmiştir. Analizin başında esas olarak iki gruba ayrılmış olan firmalar için uygulanan ikili lojistik regresyon analizi neticesinde her bir firma için elde edilen ve firmaların model kullanılarak gruplandırılmasında kullanılan olasılık değerleri, sıralı lojistik regresyon analizi için veri kabul edilmektedir. İkili lojistik regresyon modeline göre sınıflandırma yapılırken, (1-PD) olasılık değeri 0,5 ve daha yüksek olan firmalar “1” grubuna, (1-PD) olasılık değeri 0,5’in altında olan firmalar ise “0” grubuna atanmıştır. Şu halde, (1-PD) olasılık değerinin 1’e yaklaşmasının firmanın kredi değerliliğinin yüksek olduğunun bir belirtisi olduğu söylenebilecektir. Buna göre bu olasılık değerleri, bir anlamda bu firmalar için “skor değerleri” olarak da kullanılabilecektir. Bu düşünceden hareketle, firmalar, ikili lojistik regresyon analizi neticesinde elde edilen (1-PD) olasılık değerlerine göre büyükten küçüğe sıralanarak ardışık sıralı firmaların olasılık değerleri arasındaki farklar hesaplanmış ve en büyük iki farkın bulunduğu firmalar “kopuş noktaları” olarak belirlenmiştir. Böylelikle, listenin en başından ilk kopuş noktasına kadar olan firmalar “1. kategori”, ilk kopuş noktası ile 2. kopuş noktası arasındaki firmalar “2. kategori”, 2. kopuş noktasının altındaki firmalar da “3. kategori” olarak belirlenmiştir. 53 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel Belirlenen üç firma grubuna atamalar yapılabilmesi için kullanılacak bir model elde edilmesi amacıyla uygulanan “sıralı lojistik regresyon analizi” neticesinde, model geçerliliği testi için kullanılan Khi-Kare istatistiği 53,809 olarak elde edilmiş olup, “Ho: Model anlamsızdır” şeklinde kurulan yokluk hipotezi reddedilmiş ve kurulan modelin yüzde 95 güven düzeyinde anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır. Uyum İyiliği Testi için hesaplanan “Pearson Khi-Kare” ve “Deviance (G2)” istatistikleri ise sırasıyla 4,233 ve 6,226 olarak elde edilmiş olup, bu sonuçlara göre “Ho: Uyum eksikliği yoktur” şeklinde kurulan yokluk hipotezi kabul edilmiştir. Buna göre, firmaların derecelerinin belirlenmesi (rating) amacıyla çoklu lojistik regresyon analizi kullanılarak kurulan modelin kullanılan veriye uyumunun iyi olduğu yüzde 95 güvenle söylenebilmektedir. İki adet bağımsız değişken (X2 ve X5) içeren model denklemleri aşağıda verilmektedir: P(Y<=1) = exp(1,065+0,118*x2-0,182*x5)/(1+ exp(1,065+0,118*x2-0,182*x5)) P(Y<=2) = exp(2,998+0,118*x2-0,182*x5)/(1+ exp(2,998+0,118*x2-0,182*x5)) (2) (3) denklemleri kullanılacaktır. Şekil 2. Derece Kategorilerine Göre PD Değişimi 1,00 Probability of Default (PD) C 0,80 B 0,60 0,40 A 0,20 0,00 0 10 20 30 40 Firmalar Yukarıda verilen denklemler ile ifade edilen model için X2 ve X5 değişkenlerinin modele katkılarının testinde “önem” kritik olasılık değerleri sırasıyla 0,045<0,05 ve 0,017<0,05 olarak elde edilmiş olup, “Ho: Değişkenin modele katkısı anlamsızdır” şeklinde kurulan yokluk hipotezi her iki değişken için de reddedilmiştir. Buna göre, her iki değişkenin modele katkılarının yüzde 95 güven düzeyinde anlamlı olduğu söylenebilmektedir. Model kullanılarak yapılan derecelendirme neticesinde, analize dahil edilen 38 firmanın tamamının doğru sınıflandırıldığı görülmüştür. Buna göre, kullanılan modelin doğru kestirim gücü yüzde 100’dür. Firma derecelendirme sonuçları Tablo 4’te verilmekte olup, etik nedenler ile firma isimleri belirtilmemiştir. Elde edilen sonuçlara göre, örneklemi oluşturan 38 firmadan 28 firmaya “A” derecesi, 2 firmaya “B” derecesi ve 8 firmaya “C” derecesi verilmiştir. A, B ve C derece kategorilerine göre firmaların PD olasılık değerlerindeki değişim Şekil 2’de görülmektedir: 54 Bankacılar Dergisi Tablo 4. Firma Derecelendirme Sonuçları Gözlem No. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Firma Firma 30 Firma 36 Firma 13 Firma 33 Firma 35 Firma 24 Firma 38 Firma 28 Firma 20 Firma 16 Firma 29 Firma 19 Firma 11 Firma 26 Firma 14 Firma 37 Firma 22 Firma 17 Firma 32 Firma 25 Firma 18 Firma 31 Firma 8 Firma 21 Firma 34 Firma 27 Firma 15 Firma 23 Firma 6 Firma 2 Firma 1 Firma 5 Firma 7 Firma 12 Firma 4 Firma 10 Firma 3 Firma 9 Gerçek Grup 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 0 1 1 1 1 1 1 1 1 1 0 1 1 1 1 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İkili Logreg ile Atanan Grup 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Sıralı Logreg ile Derece Atanan Grup (Rating) A 1 1 A A 1 A 1 1 A 1 A A 1 A 1 A 1 A 1 1 A 1 A A 1 1 A A 1 1 A A 1 A 1 A 1 A 1 1 A 1 A 1 A A 1 1 A A 1 1 A 1 A 2 B 2 B 3 C 3 C 3 C 3 C 3 C 3 C 3 C 3 C (1-PD) 1,00000 0,99999 0,99991 0,99926 0,99777 0,99597 0,99523 0,99461 0,99404 0,99358 0,98795 0,98014 0,96177 0,96121 0,95712 0,94666 0,92956 0,92074 0,90559 0,89783 0,86707 0,80497 0,79350 0,79257 0,77510 0,72117 0,60022 0,48459 0,23800 0,22712 0,12665 0,11336 0,02750 0,00700 0,00186 0,00039 0,00000 0,00000 PD 0,00000 0,00001 0,00009 0,00074 0,00223 0,00403 0,00477 0,00539 0,00596 0,00642 0,01205 0,01986 0,03823 0,03879 0,04288 0,05334 0,07044 0,07926 0,09441 0,10217 0,13293 0,19503 0,20650 0,20743 0,22490 0,27883 0,39978 0,51541 0,76200 0,77288 0,87335 0,88664 0,97250 0,99300 0,99814 0,99961 1,00000 1,00000 A, B ve C derece kategorilerini temsil edebilecek ortalama PD (Probability of Default), X2 (Likidite Oranı) ve X5 (Finansman Giderlerinin Ciroya Oranı) değerleri Tablo 5’te verilmekte olup, bu değerlerin kategoriler arası değişimi ise Şekil 3’te görülmektedir: Tablo 5. A, B ve C Derece Kategorilerinin Ortalama Değerleri 1. kategori (A) 2. kategori (B) 3. kategori (C) PD 9,792 76,744 96,541 ORTALAMALAR (%) X2 89,125 23,408 26,345 X5 15,329 27,216 383,553 55 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel Şekil 3. Derece Kategorilerine Göre Ortalamaların Değişimi Derece (Rating) Kategorilerine Göre Ortalamalar 400,000 Ortalama Değer 350,000 300,000 250,000 PD X2 X5 200,000 150,000 100,000 50,000 0,000 1. kategori (A) 2. kategori (B) 3. kategori (C) Derece Kategorileri 5. Sonuçlar ve Tartışma Uygulama sonucunda, toplam 38 adet firma için 3 düzeyli derecelendirme elde edilmiştir. Firmalara verilen derecelere bağlı olarak elde edilen firma gruplarından; - “A kategorisi”, kredi verilmesinde normalin üzerinde bir risk bulunmayan, mali yapısı olumlu ve kredi değerliliği yüksek olan firmaları, “B kategorisi”, kredi değerliliği “A grubuna” göre daha düşük olmakla birlikte, yapılacak daha detaylı incelemelerin sonuçlarına ve öznel değerlendirmelere göre kredi verilebilecek olan firmaları, “C kategorisi” ise, inceleme tarihi itibariyle mali yapısı olumlu bulunmayan ve bu analiz sonuçlarına göre kredi ilişkisine girilmemesi gereken firmaları içermektedir. Model denklemleri incelendiğinde, her iki modelde de X2 (likidite oranı) değişkeninin katsayısının “+” işaretli, X5 (finansman giderleri/net satışlar) değişkeninin katsayısının işaretinin ise “-“ olduğu görülmektedir. Buradan, beklenildiği gibi, bir firmanın kredisini geri ödeyebilme olasılığı üzerinde likidite oranı artışının olumlu, finansman giderlerinin net satışlara oranının artışının ise olumsuz etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Tablo 5 ve Şekil 3 incelendiğinde; A derecesi alan firmaların ortalama PD olasılık değerinin beklendiği gibi diğer iki kategoriye göre çok daha düşük olduğu görülmektedir. Oranlar açısından inceleme yapıldığında ise, en yüksek “likidite oranı ortalamasına (ortalama X2 değeri)” ve en düşük “finansman giderleri/ciro oranı ortalamasına (ortalama X5 değeri) yine beklendiği gibi A derecesi alan firmalar sahiptir. Söz konusu iki adet mali orandan Likidite Oranı bir firmanın kısa vadede yükümlülüklerini karşılayabilme gücü, finansman giderleri/ciro oranı ise firmanın borçlarından kaynaklanan faiz yükü hakkında bilgi veren oranlar olduğundan, yeni bir kredi talebi değerlendirilirken firmanın mevcut kredibilitesi hakkında bilgi verme gücüne sahip oldukları düşünülmektedir. Nitekim, bu çalışmada kurulan modellerde de her iki mali oranın katkıları yüzde 95 güven düzeyinde anlamlı bulunmuş ve kestirim gücü yüksek modeller elde edilmiştir. Bu kapsamda, ilk olarak uygulanan “ikili lojistik regresyon analizi” neticesinde elde edilen (1) eşitliği kullanılarak yapılan atamalar ile 38 firmadan 35’i doğru sınıflandırılmış, 3 firma ise hatalı sınıflandırılmış olup doğru kestirim gücü yüzde 92,1 olarak elde 56 Bankacılar Dergisi edilmiştir. Yanlış sınıflandırılan 3 firmadan Firma8 ve Firma11 gerçekte olumsuz sonuçlanmış kredi deneyimleri olduğu halde olumlu firmaların arasında, Firma23 ise gerçekte olumsuz sonuç deneyimi olmadığı halde olumsuz firmaların arasında yer almıştır. Bu durumun; Firma8 ve Firma11’e ilişkin X2 ve X5 oranlarının, A derece kategorisi firmalar için hesaplanan oranlardan çok farklı olmamasından, Firma23’e ilişkin X5 oranının ise, A derece kategorisi ortalamasının oldukça üzerinde olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, bir sonraki aşamada uygulanan “sıralı lojistik regresyon analizi” neticesinde elde edilen (2) ve (3) denklemleri kullanılarak yapılan atamalarda ise, Firma23’e “A” derecesi verilerek doğru sınıflandırıldığı, Firma8 ve Firma11’in ise olumsuz sonuç deneyimleri olduğu halde “A” derecesi aldıkları görülmüştür. Tablo 6. Kritik Firmalar için Karşılaştırma Tablosu A kategorisi ortalama B kategorisi ortalama C kategorisi ortalama Firma2 Firma6 Firma8 Firma11 Firma23 PD 9,792 76,744 96,541 77,288 76,200 20,650 3,823 51,541 X2 X5 Gerçek Kategori Derece (Rating) 89,125 15,329 23,408 27,216 26,345 383,553 28,403 30,907 0 B 18,413 23,525 0 B 68,104 31,182 0 A 56,801 4,134 0 A A 60,708 40,726 1 Sonuç olarak, uygulanan analizin genel doğru kestirim gücünün yüzde 94,7 olduğu söylenebilir. Firma8 ve Firma11’in ise, bu çalışmada kurulan modellerde yer almayan başka değişkenler bakımından (başka bazı mali oranlar gibi nicel, ya da yönetim yapısı vs. gibi nitel değişkenler) incelenmesi önerilebilecektir. Diğer taraftan, gerçekte olumsuz sonuç deneyimleri olmakla birlikte bu çalışmada uygulanan analizler neticesinde “B” derecesi verilen Firma2 ve Firma6’nın bu durumları, “likidite oranları (X2)” düşük olmakla birlikte “finansman giderleri/ciro (X5)” oranlarının C kategorisi ortalamasına göre çok daha düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sonuç, modeller üzerinde X5 değişkeninin etkisinin X2 değişkenine göre daha yüksek olduğunu düşündürmekte olup, uygulanan analiz sonuçlarına göre de değişkenlerin modele katkılarının testinde X5 değişkeninin “önem” kritik olasılık değeri 0’a daha yakın çıkmakta, buna bağlı olarak X5 değişkeni için “Ho:Değişkenin modele katkısı anlamsızdır” hipotezi daha güçlü bir şekilde reddedilmektedir. Firma2, Firma6, Firma8, Firma11 ve Firma23’e ilişkin mali oran ve PD olasılık değerleri, derece kategorisi ortalamaları ile karşılaştırmalı olarak Tablo 6’da verilmektedir: Bu çalışmada, Karar Destek Sistemleri hakkında özet bilgi verildikten sonra, “ticari kredi taleplerinin değerlendirilmesi” konusunda firmaların mali yapıları göz önünde bulundurularak verilecek kredi kararının kalitesinin artırılmasına yönelik KDS kullanımı örneklenmiştir. Bu noktada, kredi taleplerinin değerlendirilmesi konusunda yapılacak çalışmalarda istatistiksel analiz tekniklerinin kullanılmasının, hem karar vericilere karar sürecinde tamamen objektif ölçütler baz alınarak destek sağlanması hem de incelemenin karmaşıklık düzeyinin olabildiğince düşürülerek zaman ve işgücü tasarrufu sağlanması açısından yararlı olabileceği vurgulanmaktadır. Çalışmada kullanılan ikili ve sıralı lojistik regresyon tekniklerinin yanı sıra, karar vericiler tarafından incelemeye dahil edilmesi talep edilebilecek değişkenlerin adetlerine ve türlerine göre uygun diğer istatistiksel analiz tekniklerinin kapsandığı bir bilgi tabanına sahip olacak şekilde geliştirilecek “Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri”, kredi taleplerinin değerlendirilmesine yönelik çalışmalarda bankaların ilgili 57 Hüseyin Tatlıdil, Murat Özel birimlerine gerek şube gerekse genel müdürlük düzeyinde kaliteli karar desteği ile zaman ve işgücü tasarrufu sağlanması amacıyla kullanılabilecektir. Bu kapsamda, kredi taleplerinin değerlendirilmesi sürecinde Karar Destek Sistemleri’nin fonksiyonu karar vericinin yerini alarak karar vermek değil, karar vericiye belirsizlik altında karar verme sürecinde ışık tutarak verilecek kararın kalitesinin artırılmasını sağlamak olacaktır. Nihai karar, karar verici tarafından, Karar Destek Sistemi yardımıyla elde edilen bulgular göz önünde bulundurularak ve bunun yanı sıra kredi talebinde bulunan Firma’ya ilişkin istihbarat bilgileri de dikkate alınarak, karar vericinin konuya ilişkin öznel değerlendirmelerinin katkısı ile verilecektir. Bu çalışmanın uygulama aşamasında benimsenen 3’lü derecelendirme sistemi, kredi taleplerinin değerlendirilmesi konusunda istatistiksel yöntemlerden yararlanan karar destek sistemlerinin kullanımını örnekleme amacı taşıyan uygulamanın olabildiğince kolay anlaşılabilir olması hususu göz önünde bulundurularak tamamen keyfi olarak belirlenmiştir. İhtiyaca göre, örneklem hacmi de göz önünde bulundurularak farklı sayıda derece (sınıf) belirlenebilecektir. Basel II Uzlaşısında en az sekiz sınıf öngörülmekte olup (Giese, 2002), böyle bir sınıflandırma için bu çalışmada kullanılandan çok daha fazla sayıda gözleme (firmaya) ihtiyaç duyulacaktır. Buna bağlı olarak bankaların içsel derecelendirme sistemine yönelik çok geniş ve sağlam bir veritabanı oluşturmaları gerekeceği açıktır. Ayrıca uygulamanın ilk aşamasında yapılan değişken seçimi ile belirlenen iki değişken ikinci aşamada da aynen kullanılmış, sonuçların ve yorumların mümkün olduğunca basitleştirilmesi için modele başka değişken eklenmemiş olup, model kullanılarak yapılan atamalarda yüzde 94,7 başarı elde edilmiş olması da, kullanılan iki açıklayıcı değişkenin yeterli olduğu yorumunu güçlendirmektedir. Bununla birlikte, aynı analizlerin farklı bir veri kümesine uygulanması durumunda değişken seçiminin sonuçları değişebileceği gibi, tercihe göre hiç değişken seçimi uygulanmaksızın da etkileri detaylı olarak görülmek istenen tüm değişkenler-modele istatistiksel olarak anlamlı katkıları olsun veya olmasın-modele dahil edilebilecektir (Agresti, 1996). Çalışmanın sonucunda kullanıma hazır gerçek bir karar destek sistemi hazırlanmamıştır. Bunun temel nedenleri; konunun yazılım boyutunun bu çalışmanın kapsamının dışında bulunması ve ayrı bir uzmanlık alanı olarak düşünülen bu sürecin bir ekip tarafından gerçekleştirilmesinin gerekliliğidir. Buna bağlı olarak, karar destek sistemleri konusu özetlendikten sonra, istatistiksel yöntemler ve karar destek sistemleri ile kredi taleplerinin değerlendirilmesine yönelik mali analiz sürecinin ilişkisi ve örneklenen uygulamaya benzer çalışmaların kredi taleplerinin değerlendirilmesinde verilecek kararın kalitesinin artırılmasında sağlayacağı fayda vurgulanmıştır. Kaynakça • • • • • • • • • 58 AGRESTI, A. (1996), An Introduction to Categorical Data Analysis, John Wiley and Sons, NY. AKTAŞ, R. (1997), Mali Başarısızlık (İşletme Riski) Tahmin Modelleri, T. İş Bankası Kültür Yayınları. ANDRIOLE, S. J. (1989), Handbook of Decision Support Systems, Tab Books Inc., Blue Ridge Summit. BIS (2003), “Overview of the New Basel Capital Accord”, http://www.bis.org/bcbs/cp3ov.pdf. BIS (2001), “The Internal Ratings-Based Approach”, http://www.bis.org/publ/bcbsca05.pdf. BIS (2000), “Range of Practice in Banks’ Internal Rating”, http://www.bis.org/publ/bcbs66.pdf. GIESE, G. (2002), “Basel II Çerçevesinde İçsel Derecelendirme Sürecine Giriş”, Bankacılar Dergisi, Sayı 46. KLEIN M.R. and METHLIE L.B. (1995), Knowledge-Based Decision Support Systems with Applications in Business, John Wiley and Sons, West Sussex. MALLACH, E. (2000), Decision Support and Data Warehouse Systems, Boston:Irwin/McGraw-Hill. Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Seçilmiş Ülkelerde Gayrimenkul Fiyatları ve Bankacılık Sektöründeki Gelişmeler Pelin Ataman Erdönmez* I. Giriş 1980’li yıllarda tüm dünya ekonomilerini etkileyen serbestleşme hareketi bir çok ülkenin ekonomisinde önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu çerçevede sınır ötesi kısıtlamalar kaldırılmış, sermaye hareketleri serbestleştirilmiş, döviz kurunun, faiz oranlarının ve bankaların kredi sınırlarının belirlenmesinde uygulanan idari kontroller kaldırılmıştır. Tüm bu gelişmelerin sonucunda ise mali hizmetlerde aşırı bir rekabet yaşanmaya başlamış, kredi arzı hızla büyürken, mali kırılganlıklar da artmıştır. Mali krizler genellikle aktif fiyatlarında oluşan balonun çökmesi sonucunda oluşmaktadır. Gayrimenkul piyasalarında meydana gelen her balon bankacılık krizine neden olmamaktadır. Fakat, uluslararası uygulamalar hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerdeki gayrimenkul piyasalarında oluşan balonun çökmesiyle bankacılık krizleri oluşması arasında çok önemli bir korelasyon bulunduğunu göstermektedir. Tarihte meydana gelen bu tür mali krizlerin en önemlileri Hollanda’da Tulipmania, İngiltere’de Güney Deniz, (South Sea Bubble) Fransa’da Missispi balonu (Missispi Boom) ve 1929’da Amerika’da yaşanan Büyük Depresyondur. Yakın dönemde 1980’lerin sonunda Japonya’da gayrimenkul ve hisse senedi piyasasında oluşan balon ve akabinde 1990 yılında baş gösteren çöküş, Norveç, Finlandiya ve İsveç’te 1980’li ve 1990’lı yıların başında yaşanan benzer deneyimler bu konudaki en tipik örneklerdir. Arjantin, Şili, Endonezya, Meksika ile Güney Asya ülkelerinden Malezya, Endonezya, Tayland ve Güney Kore gibi gelişmekte olan ülkelerde 1980 yılından beri benzer şekilde finansal krizler meydana gelmiştir. Bu ülkelerde aktif balonunun meydana gelmesi ve akabinde bu balonun çökmesi genellikle üç aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşama finansal serbestleşme sürecine girilmesi veya merkez bankasının borçlanmayı artıcı bir kararı ya da benzer bir olayla başlamaktadır. Ekonomide kredi genişlemesine yol açan bu süreç sonucunda gayrimenkul ya da hisse senedi fiyatlarında çok ciddi artış yaşanmakta, bu fiyatlardaki artış muhtemelen yıllarca devam etmektedir. İkinci aşamada, gayrimenkul ya da hisse senedi fiyatlarında oluşan bu balon belki birkaç gün ya da bir kaç ay gibi çok kısa zamanda veya bazen daha uzun bir dönemde çökmektedir. Üçüncü aşamada, yüksek fiyattan aktifleri satın alan firmalar ya da benzer kurumlar aktif balonunun çökmesiyle iflas etmeye başlamaktadır. Bu süreci takiben ise, bankacılık ve/veya döviz krizleri meydana gelmektedir. Yaşanan iflaslar ile bankacılık ve döviz krizleri reel sektörü zor duruma düşürmekte ve ekonomide yıllarca sürecek sorunlara yol açmaktadır. * Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Uzman. 59 Pelin Ataman Erdönmez Bu çalışmada seçilmiş ülke örneklerinden yola çıkılarak gayrimenkul sektöründeki gelişmelerin finans sektörüne etkileri ve sonucunda nasıl finansal krizlere yol açabildiği anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla Doğu Asya ülkeleri, İsveç ve Japonya’daki süreç aktarılacaktır. Sonuç bölümde ise, çalışmanın kısa bir değerlendirilmesi yapılmaktadır. II. Aktif Fiyatları ve Bankacılık Krizleri Literatürde aktif fiyatlarındaki her keskin düşüşün bankacılık krizine yol açmadığı, önemli aktif düşüşleri olmadan da bankacılık krizinin oluşabileceği belirtilmektedir. (ECB, 2000 s.21 ). Fisher’in Amerika’da 1929 yılında yaşanan Büyük Depresyon üzerine yaptığı analizleri takiben, bazı iktisatçılar1 tarafından aktif fiyatı-borç konjonktürüyle (asset pricedebt cycle)2 bankacılık sorunları arasındaki korelasyon tartışılmaya başlanmıştır. Bu sorunun hanehalkı ve kurumsal sektörün kırılganlığını artırırken bankaların varlıklarını sürdürmeleri üzerinde bir baskı oluşturduğu belirtilmiştir. Aktif fiyatları-borç konjonktürünün oluşmasında etken olan unsurlar arasında; teknolojik gelişmeler, kurumsal yapıda meydana gelen değişiklikler ve deregülasyon süreci sayılabilir. Bundan sonraki süreçte ekonomik büyümenin hızlanması ve hanehalkı ve firmalar, aktif fiyatlarının ileride daha da artacağı beklentisiyle kredi ile finanse etmek suretiyle bu yatırımlara girmeyi tercih etmektedir. Bundan sonraki süreçte teminat değerlerinin artması hanehalkının kredi almasını sağlamakta, bankalar da daha fazla kredi tahsis etmeyi tercih etmektedirler. Şema 1: Aktif Fiyatı ve Bankalardan Borçlanma Konjonktürü Bankanın ve Borçlunun Net Değerinde Artış (Teminat) Aktif Fiyatı Patlaması Özel Harcama ve Yatırımda Hızlanma Borçlanma Kapasitesinin Artması Kredi Patlaması Gayrimenkul alımı finansmanında finansal sektörden aşırı borçlanma yoluna gidilmesi aktif değerlerini denge noktasından çok yukarılara taşıyabilmektedir. Ayrıca, yatırımcıların gelecekte gayrimenkul fiyatlarının daha da artacağı beklentisi, aktif balonun oluşmasında önemli bir etkendir. Piyasada fiyatlar yükselirken çok az kişi fiyatların düşeceğini öngörmektedir. Gayrimenkul fiyatlarındaki çöküş çok sık olmadığı için bankalar da bu riski tahmin edememektedir. Bu durum literatürde uzağı görememe- ‘disaster myopia’ olarak adlandırılmaktadır. Daha da kötüsü balon döneminde bankalar arasında gayrimenkul sektörüne kredi vermek için çok yoğun rekabet yaşanmaktadır. Bankalar bu dönemde sektöre açılan kredi limitlerini daha da artırmayı gözetmektedir. Bu dengesizliğin piyasa tarafından düzeltilmesi aktif fiyatlarında aşağı yönlü hareketlerin başlamasına neden olmaktadır. Kredi alanların karşılaştığı güçlükler bankalara yansımakta, bankaların takipteki kredileri artmakta ve sermaye yeterlik sorunları baş göstermektedir. Bu sorunlar bankaların kredi limitlerini azaltmalarına ve kredi tayınlaması yapmalarına dolayısıyla müşterilerin sorunlarının daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır. Bazı durumlarda ise sisteme olan güvenin sarsılmasıyla bankaların sağlamlığından şüpheye düşülmekte ve bu durum bankalardan ani mevduat çekilişlerine neden olmaktadır. Tüm bu süreç ise ekonomiyi finansal krize sürükleyebilmekte60 Bankacılar Dergisi dir. Bununla birlikte, Benston, Kaufman gibi iktisatçılar, bankacılıktaki sorunların sistemin içinde var olan sorunlardan değil, reel ekonomiden kaynakladığını savunmaktadırlar. Basiretli düzenlemelerin olmaması, denetimin etkin olarak yapılmaması ve gevşek kredi standartları aktif fiyatı-borç konjonktürü sorununu ağırlaştırabilmektedir. Aktif fiyatı-borç konjonktürü sorununu ağırlaştıran bir diğer unsur ise asimetrik bilginin varlığıdır. Banka yöneticilerinin ve banka sahiplerinin özellikle mevduat sigortasına güvenerek daha çok risk almaları, bunun da ahlaki risk yaratmasıdır.3 (ECB, 2000, s. 22) Bu çalışmaya konu olan finansal kriz geçirmiş olan ülkeler benzer süreçlerden geçmişlerdir. İzleyen bölümde seçilmiş ülke uygulamalarına yer verilmek suretiyle aktif balonun oluşumu, çöküşü ve bunun finansal sistem üzerindeki etkisi aktarılmaya çalışılacaktır. III. Seçilmiş Ülke Örnekleri 1. Doğu Asya Ülkeleri 1990’ların ortalarında gayrimenkul piyasalarında yaşanan gelişmeler, yabancı sermayenin girişiyle birlikte büyük bir ivme kazanmış ve bu durum 1997 yılında Asya finansal krizinin meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Krizin diğer nedenleri arasında Tayland ve diğer bölge ekonomilerindeki dış açıkların aşırı büyümesi, uygulanan sabit döviz kuru nedeniyle dış borçlanmanın teşvik edilmesi, bu durumun finansal ve kurumsal sektör üzerinde döviz kuru riski yaratması yer almaktadır. Ayrıca, ihtiyatlı düzenlemelerin yeterince sıkı olmaması ve finansal sektörün denetiminin etkin bir şekilde yapılmaması da bankaların kredi portföylerinin kalitesinin çok ciddi şekilde bozulmasına yol açmıştır. 1992-1996 yılları arasında gerçekleşen sermaye girişleri nedeniyle Asya’da faiz oranları düşmüş ve yatırımlar için ucuz finansman olanağı doğmuştur. Banka kredilerinin büyük bir bölümü spekülatif yatırım projelerine ve gayrimenkul sektörüne verilmiştir. 1996 itibariyle Tayland’da gayrimenkul sektörüne açılan krediler 160 milyar dolar tutarında olup, toplam kredilerin yüzde 30-40’ını teşkil etmiştir. Finans şirketlerinin gayrimenkul sektörüne açtıkları kredilerin ise bütün kredilerin yüzde 25-30’u olduğu tahmin edilmektedir. Diğer ülkelerde de gayrimenkul sektörüne açılan kredilerde büyük artış yaşanmıştır. 1992-1996 döneminde banka kredilerinin yüzde 70’i gayrimenkul sektörüne ve hisse senedi piyasasına tahsis edilmiştir. Güney Kore’de benzer şekilde büyük mali ortaklıklar gayrimenkule önemli ölçüde yatırım yapmışlar, çoğunlukla da bankalar tarafından kısa dönemli finanse edilmişlerdir. 1990-1996 döneminde yabancı fonların da girişiyle banka kredilerindeki büyüme oranları GSYİH büyüme oranını aşmıştır. 1990-1996 döneminde özel sektöre açılan banka kredilerinin GSYİH’e oranı Hongkong’da yüzde 48, Endonezya’da yüzde 62, Malezya’da yüzde 40, Filipinlerde yüzde 115, ve Tayland’da yüzde 70’dir. Karşılaştırma açısından aynı oran Almanya’da yüzde 19, Japonya’da yüzde 3, İngiltere’de yüzde 16 ve Amerika’da yüzde 21,5 olarak gerçekleşmiştir. 1995 ve 1996 yıllarında da gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin oranı, takipteki kredilerin artmasına rağmen yükselmeye devam etmiştir. Goldman Sachs tarafından yapılan bir analize göre, 1997-1999 yıllarında takipteki krediler Singapur’da yüzde 11, Hong Kong’da yüzde 15, Malezya’da yüzde 20, Kore’de yüzde 34, Tayland’da ise yüzde 50 artmıştır. 61 Pelin Ataman Erdönmez Tablo 1: Gayrimenkul Sektörüne Açılan Banka Kredileri, 1996 Tayland Endonezya Malezya Kore Hong Kong Çin Singapur Gayrimenkul Kredilerinin Banka Kredilerine Oranı (%) 30-40 25-30 30-40 15-25 40-55 35-40 30-40 Özel Banka Kredileri (Milyon dolar) Gayrimenkul Kredilerinin GSYİH’ya oranı (%) Takipteki Gayrimenkul Kredilerinin Toplam Krediler Oranı (%) 1996 GSMH (Milyon dolar) 160 54 120 440 300 930 130 44 7 58 17 76 9 30 16,0 18,0 6,0 18,0 3,0 n.a 4,5 176 197 94 480 154 812 94 Kaynak: Koh, Mariano, Pavlov, Phang, Tan, Watcher, (2004) Tablo 1’de de görüldüğü üzere 1996 yılında takipteki kredilerin toplam kredilere oranı Endonezya’da yüzde 18, Tayland’da yüzde 16 ve Malezya’da yüzde 6’dır. 1996 yılında Amerika’da faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte gayrimenkul balonunda çöküşler başlamıştır. Amerikan dolarının yene karşı değer kazanması, paraları dolara endeksli Asya ekonomilerinin ihracattaki rekabet gücünün azalmasına neden olmuştur. Asya ekonomilerindeki cari açıkların artması döviz rezervlerinin azalmasına neden olmuş, bu durum ise, sabit döviz kurunun sürdürülebilirliğine ilişkin yatırımcı endişelerini en üst seviyelere çıkarmıştır. 1997-1998 yıllarında aktif fiyatlarında büyük düşüşler meydana gelmiş, takipteki kredilerde meydana gelen artış kritik seviyelere ulaşmıştır (Tablo 2). Tablo 2: 1997-1998 Yılları Arasıda Ortalama Kira Oranları ve Gayrimenkul Fiyatları Tayland Endonezya Malezya Kore Hong Kong Çin Singapur Kira Oranlarında Yüzde Değişme 1997-1998 arasında -60 -63 -47 -34 -13 -35 -31 1997-1998 Arasında Gayrimenkul Fiyatlarında Yüzde Değişme -50 -66 -54 -40 -18 -56 -23 Kira Gelirlerinde Yüzde Değişme -1,92 0,83 1,11 1,04 0,39 6,29 -0,40 Kaynak: Koh, Mariano, Pavlov, Phang, Tan, Watcher, (2004) Bankalar ve finansal kuruluşlar ülke paralarının devalüe edilmesini takiben kredilerini geri çağırmaya başlamışlardır. Bu kuruluşların uzun dönemli aktiflerini likidite edememeleri Doğu Asya ülkesindeki finansal sistemiler için sıkıntı yaratmıştır. Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme Tayland mali açıdan güçlüğe düşen ve parası devalüe edilen ilk ülke olmuştur. Mali kriz Kore, Endonezya ve Malezya’da diğer ülkelere oranla çok çabuk yayılmıştır. Kriz sonrası süreçte bu ülkelerdeki bankacılık sektörü kapsamlı olarak yeniden yapılandırma sürecine 62 Bankacılar Dergisi alınmıştır. Bu amaçla takipteki kredi sorununun çözümü için aktif yönetim şirketleri kurulmuş, bankaların yeniden sermayelendirmeleri için gerekli önlemler alınmış, kurumsal yönetimin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmış, alacakların tahsilini kolaylaştırmak için İcra ve İflas Kanunu değiştirilmiştir.4 Asya’da, beklentiler aktif balonunun çökmesinde çok etkili olmuştur. Asya ülkelerinde 1990’ların başında yaşanan mucize yıllar gelecekle ilgili beklentileri çok yükseltmiş, firmaların borç kaldıraç oranlarını artırmalarına ve yüksek kapasite beklentisiyle gayrimenkule yatırım yapmalarına neden olmuştur. Aynı zamanda bankalar artan teminat değerlerini dikkate alarak kredi hacimlerini artırmak istemişlerdir. Bu dönemde yabancı sermayenin girişiyle birlikte piyasada likiditenin artması aktif fiyatlarını daha da yükseltmiştir. Hanehalkının ve kurumsal sektörün gayrimenkul alımlarında banka kredilerine ağırlık vermeleri Asya ekonomilerinde gayrimenkul balonunu oluşturan önemli bir sebeptir. Bankaların gayrimenkul sektörüne kredi açmalarını kısıtlamak için birçok önlem gündeme gelmiştir. Gayrimenkul sektörünü finanse etmek için alternatif bir kaynak olarak Amerika ve Avustralya piyasalarında hakim olan Gayrimenkul Yatırım Tröst ‘ü (Real Estate Investment Trust (REIT))5 kullanılmaya başlanmıştır. İpotek kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi de bankaların likiditesini artıran ve daha da önemlisi bankaların zarar yazmasına ve borç değerlendirme standartlarına disiplin getiren bir unsur olarak görülmüştür. Amerika’da likiditeyi artırmak ve gayrimenkul piyasalarında maliyet finansmanını azaltmak için kurulan ipotek senetleri karşılığında menkul kıymet çıkarma piyasası (The Mortgage-Backed Securities (MBS)) Asya’da 1997 krizi sonrası dönemde oluşturulmuştur. Böylelikle gayrimenkul şirketlerine aktiflerini bilanço dışına çıkarmalarına ve böylelikle likiditelerini güçlendirmelerine ve sermaye getirilerinin artmalarına yol açmıştır. Borçlu firmalar bu suretle likit olmayan aktiflerini menkul kıymetleştirerek bilançolarını yeniden yapılandırma imkanı bulmuştur. Diğer yandan mali kurumlar takipteki kredilerini ikincil piyasa yoluyla satmak suretiyle elden çıkarmaya çalışmışlardır. Kore’de ikincil ipotek piyasasının oluşması kriz sonrası dönemde Kore hükümetinden büyük destek alarak gerçekleşmiştir. 1999 yılında Kore İpotek Kurumu’nun (KoMoCo) kurulmasıyla Kore’de aktif olarak ipoteklerin menkul kıymetleştirilmesine imkan tanımıştır. 6 Hong Kong ve Malezya’da da bu amaçla devlet destekli Hong Kong İpotek Kuruluşu (HKMC) ve Ulusal İpotek Kuruluşu (CAGAMAS) kurulmuştur. Diğer yandan Tayland, Endonezya ve Singapur gibi Asya ülkelerinde bu piyasanın gelişimi yavaş olup istenen düzeye ulaşmamıştır. 2. İsveç İsveç’te, ilk deregülasyon süreci İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlamıştır. Bununla birlikte, finansal sistemin yapısını değiştiren esas deregülasyon faaliyetleri 1980’lerin başlarında gerçekleşmiştir. Bu çerçevede, öncelikle 1983 yılında bankalar için disponibilite oranları düşürülmüş, 1985 yılında faiz tavanları, Kasım 1985’de kredi tavanları, 1989 yılında ise döviz işlemleri ile ilgili kısıtlayıcı düzenlemeler büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. 63 Pelin Ataman Erdönmez Deregülasyon süreci sonrasında bankaların fonlarını büyük oranda tek bir alana, emlak sektörüne tahsis etmeleri gayrimenkul fiyatlarında aşırı bir şişkinliğe yol açarak yoğunlaşma riskini de beraberinde getirmiştir. Emlak fiyatları 1980-85 arasında yüzde 275, 1985-90 arasında ise yüzde 140 oranında artmıştır. Deregülasyon sonucunda 1980’lerin ilk yarısında finansal kurumlardan kullandırılan kredilerdeki artış oranı yüzde 11-17 arasında iken 1986’da yüzde 20’ye yükselmiştir. 1986-1990 yılları arasındaki beş yıllık dönemde krediler yüzde 136 oranında (reel olarak yüzde 73) artmıştır. Deregülasyon, piyasa payları için yaşanan rekabette yeni fırsatlar yaratmıştır. Bankaların ve ipotek kuruluşlarının kredileri 1986-1990 yılları arasında sırasıyla yüzde 174 ve yüzde 167 oranında artmıştır. Finans şirketleri artık daha riskli piyasalara yönelmiş, mevduat toplama ya da menkul kıymet çıkarma olanakları olmadığından, finansmanlarının bir kısmını şirket yatırım sertifikaları (marknadsbevis) çıkarmak suretiyle karşılamışlardır. Bu sertifikalar bankalar tarafından garanti edilmiş, sonuçta bankalar daha fazla kredi riski üstlenmişlerdir. (Aydın,2002,s3-7) Tablo 3: İsveç’te Kriz Öncesi ve Sonrası Süreçte Gayrimenkul Kredileri ( Yıllık yüzde değişme, %) İkametgah Amaçlı Gayrimenkul İkametgah Amaçlı İkametgah Amaçlı Büyük Şehirlerde Kredilerinin Gayrimenkul Gayrimenkul Ticari Gayrimenkul GSYİH’e Oranı (%) Kredileri Fiyatları Fiyatları 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 12,4 7,0 -9,3 -11,3 4,7 1,1 0,0 7,7 9,2 3,0 -43,2 -12,0 -20,0 6,5 29,8 6,2 19,0 13,5 47,3 53,4 50,8 60,6 59,0 60,2 55,3 53,6 48,8 17,2 8,2 8,0 0,2 2,4 2,6 -0,8 0,0 Kaynak: ECB, (2000). 1989 Kasım’ına dek bir finansal krize yönelik işaretler olmamakla beraber ekonomide yoğun bir ısınma söz konusudur. Fiyat artışları nedeniyle konut amaçlılar dışındaki gayrimenkul yatırımları yaklaşık iki katına çıkmıştır. 1989 sonbaharında mevcut kira düzeylerinde kiracı bulmanın zorlaşmaya başlamasıyla beraber krizin ilk sinyali gelmiştir. Borsa hızla gerilemiş, inşaat ve gayrimenkul endeksi 1990 yılı sonuna gelindiğinde Ağustos 1989’daki tepe noktasına kıyasla yüzde 52 düşmüştür. Döviz kontrollerinin kaldırılmasını takiben, fonların başta emlak piyasaları olmak üzere yurtdışı piyasalara yönlendirilmeye başlamasıyla birlikte yurtiçi emlak değerlerinde yaşanan ani ve keskin fiyat düşüşleri emlak şirketlerini ve bu şirketlerden yüksek fiyat aralığından ipotek alan finans şirketlerini zor duruma düşürmüştür. Bankacılık sektörü de hem doğrudan, hem de finans şirketlerinin kısmi finansmanını sağladıkları için dolaylı olarak, gayrimenkul teminatı karşılığı kredi alan hanehalkları ve firmalar krizden olumsuz şekilde etkilenmişlerdir. Takipteki kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payı sürekli artmıştır. Bankaların takipteki kredilerinin 1990'da yüzde 75'ini, 1993'te ise yüzde 50'sini inşaat ve emlak sektörüne açılan krediler oluşturmuştur. İsveç'te bankaların takipteki kredilerinin GSYİH içindeki payı 1993 yılında yüzde 11'e ulaşmıştır. Şirket yatırım sertifikaları (marknadsbevis) çıkaran bir finans firması olan Nyckeln’in vadesi gelmiş sertifikalarını Eylül 1990’da ödeyemez hale 64 Bankacılar Dergisi gelmesi bu piyasanın tamamına yayılan bir kriz başlatmıştır. Kendini kurtarabilen finans şirketleri banka kredilerine başvurmak zorunda kalmış, bir kaç ay içinde başka finans şirketleri de iflas etmiştir. Bankaların sadece gayrimenkul teminatına güvenerek yeterli düzeyde mali analiz yapmadan kredi tahsis etmeleri, gayrimenkul fiyatlarının hızla düşmeye başladığı bir ortamda sistemde ağır sorunlar yaratmıştır. Özellikle emlak sektöründe faaliyet gösteren firmalara büyük oranda kredi tahsis edilmesine karşılık, bu şirketlerin mali tablolarının yeterince şeffaf olmaması yeterli düzeyde mali analiz yapılmasını engellemiştir. Grafik 1 Kaynak: Bäkström , (1997). Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme Finansal sistem deregülasyon sürecinin getirdiği yeniliklere kolay uyum sağlayamamıştır. Deregülasyon sürecinde banka yöneticileri piyasa paylarını ve karlılıklarını artırmak için yeni riskler almaktan kaçınmadılar. Bankaların kapsamlı bir kredi tahsis etme politikaları da bulunmamaktaydı. İsveç’te kredi kararlarındaki temel yanlışlar, bankaların haklarında yeterince bilgi sahibi olmadıkları müşteri, proje ve coğrafik bölgelere kredi tahsis etmeleri ve sadece gayrimenkul sektöründe değil, diğer tüm sektörlerde yüksek risk almalarıdır. 1930’lardan beri kriz geçirmeyen İsveç’te otoriteler finansal sistemde meydana gelen bu değişikliklerin yeni bir krize neden olabileceğini öngörememişlerdir. Finans şirketlerinin gayrimenkul finansmanında ağırlıklı olarak yer almaları ve örtülü devlet garantisinden yararlanmamaları nedeniyle, bankacılık sektöründe önemli bir sorun oluşturmaya başlamıştır. Bu şirketler varlıklarını sürdürmek için bankalardan ağırlıklı olarak borçlanmaya başlamışlardır. 1992 yılında İsveç Parlamentosu 1992/93:135 sayılı devlet yasasını değiştiren acil bir kararname yayınlamış, banka ve diğer kredi kuruluşlarının yükümlülüklerini zamanında karşılamayı garanti etmiştir. Kriz sonrasında bankacılık sisteminde birleşme ve devralmalar artmış, bankacılığın yanısıra sigorta, ipotek ve fon yönetimi gibi diğer finansal alanlarda da faaliyet gösteren büyük uluslararası finans grupları ülkede etkin olarak çalışmaya başlamıştır. İsveç’ten 65 Pelin Ataman Erdönmez ortakları da olan bu gruplar yurtdışında özellikle Kuzey ve Baltık ülkelerinde ve tek pazar avantajı ile Avrupa Birliği içinde faaliyet göstermiş, ancak piyasaların genişlemesi ve piyasalarda daha fazla aktörün yer alması daha yoğun rekabeti de beraberinde getirmiştir. Rekabet sadece gruplar bazında değil, piyasalar ve ürünler bazında da ortaya çıkmış, banka aracılığına başvurmaksızın diğer finansal enstrümanlara giden tasarruf miktarı önemli derecede artmıştır. İsveç bankacılık sistemi yaşanan krizin ardından, 1990’ların sonlarında daha güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Kriz sırasında alınan önlemlerle bankalara hücum ve bankaların batması önlenmiş, kriz sonrası dönemde gerçekleşen birleşme ve satın almalar sonucu daha büyük bilançolara ve daha sağlam özkaynak yapısına sahip bankaların sayısı artmıştır. Risk yönetimi sonucunda kredi portföylerinin yapısı değişmiş, riski daha fazla dağıtan, sağlam bir yapı ortaya çıkmıştır. Bankaların gelir yapıları da değişmiş, komisyon gelirleri daha önemli bir paya sahip hale gelmiştir. Kredi kullananlar daha temkinli, kredilerdeki artış 1980’lerin sonuna kıyasla daha makul hale gelmiştir. Hem şirketler hem de hanehalkı kesimi daha az borçlanmaya, geri dönmeyen kredilerin toplam krediler içindeki payı azalmaya başlamıştır. Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin bugünkü durumuna bakıldığında, 1993 yılından beri gayrimenkul arzının düşük seyrettiği gözlemlenmektedir. Harcanabilir gelirin cari fiyatlarla 1995’den beri yüzde 35 arttığı, ayrıca büyük şehirlere olan göçün yoğunlaştığı bir ortamda bir çok büyük İsveç şehrinde fiyatlar çok yükselmiş, yeni evlerin inşa edilmesi çok zor olmuştur. Kredi piyasasında düşen faiz oranlarının hanehalkını borçlanmaya itmesi talebi artıcı bir etken olmuştur. İsveç 1990’ların ortalarından itibaren yüksek enflasyon ortamından daha istikrarlı ve düşük bir enflasyon ortamına girmiş, bu da kredi talebini artırmıştır. Hanehalkı büyük İsveç bankaları için önemli borçlu grubunu teşkil etmiş, bu gruba krediler toplam kredilerin yüzde 45’ini, gayrimenkul şirketlerine açılan krediler ise yüzde 20’sini oluşturmuştur. Bununla birlikte, hanehalkı için gelecekte ödemelerini yapma oranları ile faiz oranı riskini yönetip yönetemeyecekleri önemli bir konudur. İsveç’te ekonomik faaliyetlerin hızlanmasına bağlı olarak düşük enflasyon ortamı ve faiz oranları, enflasyonun hızlandığı ve faiz oranlarının yükseldiği bir ortama dönebilir. Hanehalkı için faiz maliyeti artabilir. Bununla birlikte ev fiyatları şimdiye kadar olduğu gibi aynı hızda artmayabilir. Sektörde gelecekte rekabetin daha fazla artmasıyla hanehalkına faiz riskini yönetebilecekleri daha fazla enstrüman sunulması beklenmektedir. (Riskbank, 2005, 31) 2. Japonya Japonya ekonomisi 1980’lerde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için model ekonomi niteliğindeydi. Japon firmalarının uluslararası piyasalarda göstermiş oldukları başarılar finansal sistem üzerinde önemli etki yaratmıştır. Japonya en yüksek tasarruf oranına sahip ülkelerden birisi olup, bu tasarruflardan elde edilen fonlar Japon firmaları tarafından etkin yatırımlara dönüştürülebilmiştir. Japon hisse senedi piyasası da bu dönemde güçlü ekonominin önemli bir göstergesi olarak çok yüksek seviyelere ulaşmıştır. 1980’lerin sonunda gayrimenkul fiyatları ve hisse senedi fiyatları ise ciddi şekilde yükselmiştir. Arsa fiyatları 1980’lerin ilk yarısında yaklaşık olarak iki kat, ikinci yarısında ise üç kat yükselmiştir. Bu gelişmeler bankalar ve diğer mevduat toplayan kuruluşlar üzerinde olumlu etki yapmıştır. Yeni başlayan fiyat rekabeti, bankaların faiz oranı marjlarında aşağı yönlü bir baskı 66 Bankacılar Dergisi oluşturmuş, bu durum ise bankaları kredi portföylerinde daha fazla risk almaya yöneltmiştir. Bankaların bireysel kredileri içinde gayrimenkul sektörüne ve küçük ve orta ölçekli işletmelere tahsis edilen kredilerde önemli artış olmuştur. Bu arada, bankaların piyasa paylarını artırmaya odaklanmaları ve kredi verirken borçlunun nakit akım analizinden çok teminatını göz önünde tutmaları gayrimenkul fiyatlarının yükseldiği bir ortamda bankaların gevşek para politikası izlemelerine neden olmuştur. Ayrıca, çoğu banka kredi onay sürecini hızlandırmak için kredi risk değerlendirme görevini, kredi araştırma bürolarından alıp, bankaların satışpazarlama birimlerine raporlama yapan bağımsız izleme bürolarına vermişlerdir. 1990’lı yılların ortasında Japon finansal sisteminin sağlıklı durumu tersine dönmüştür. 1990'ların başında aktif-balon ekonominin çöküşünü takiben Japon finansal sistemi mali krize girmiştir. Bu süreçte Japon firmalarının karlılıkları çok düşük seviyelere gerilemiştir. Japon hisse senedi ve arsa fiyatlarındaki balon patlayarak aktiflerin değerinin çok ciddi şekilde düşmesine neden olmuştur. 1990’ların ilk yarısında ikametgah amaçlı arsa fiyatları tavan değerinin yüzde 50’sine gerilemiştir. Ticari amaçlı arsa fiyatlarındaki dalgalanmalar ise çok daha uç noktalara ulaşmıştır. Aktif değerinin gerilemesiyle Japon firmalarının finansal açıdan güçlüğe düşmesi Japon bankalarını zor duruma girmelerine neden olmuştur. Aşırı değerlenen Japon hisse senedi piyasası 1989 yılı sonunda Merkez Bankası'nın reeskont oranlarını birbiri ardına artırmasını takiben tavan yapmışsa da 1990 yılında büyük bir çöküş yaşamıştır. Bu arada Maliye Bakanlığı arsa fiyatlarındaki artışı sınırlamak için Nisan 1990’da gayrimenkul sektörüne kredi verilmesini kısıtlayan duyurular yayınlamıştır. Bu duyurular Japon bankalarının aktif büyümesinde düşüşe neden olmuş, banka aktifleri 1989’da 508 trilyon yenden 1990 yılında 491 trilyon yene düşmüştür. Ayrıca 1992 yılında, resmi olarak izlenen arsa fiyatları da düşmeye başlamıştır. Bu gelişmelerin sonucunda ekonomik büyümede meydana gelen yavaşlama, hisse senedi fiyatları ve gayrimenkul fiyatlarındaki düşüşle birlikte bankaların ve diğer mali kurumların mali bünyelerinin zayıflamasına neden olmuştur. Bankaların mali bünyelerinin zayıflaması; (i) gayrimenkul şirketlerinin malvarlıklarının fiyatlarının düşmesi sonucunda gayrimenkul sektörüne verilen kredilerin kalitesinin hızla düşmesinden, (ii) teminatların değerinin düşmesinden7, (iii) bankaların hisse senetlerinin değerinin düşmesinin sermayeleri üzerinde baskı oluşturmasından, (iv) ekonomik büyümenin zayıflaması nedeniyle borçluların kredilerini geri ödemede zorluklar yaşamalarından kaynaklanmıştır. 1989 yılının ortalarında para otoriteleri aktif fiyatı enflasyonunun ve faiz oranlarının artacağının farkına varmışlardır. Maliye Bakanlığı tarafından arsa fiyatlarındaki artışı azaltmak için bir çok önlem getirilmiştir. 1990 yılında meydana gelen Körfez Krizi dünya ekonomisinin ve dolayısıyla petrol bağımlısı Japonya’nın durumunun daha da zayıflamasına yol açmıştır. Aktif fiyatlarında düşüşün başlamasıyla birlikte bankalar, gayrimenkul sektörüne açılan kredileri kısıtlama yoluna gitmişlerdir. 1988 yılında Japon bankaları Basel sermaye yeterlik rasyosunu tutturmaları için yapılan düzenlemeler kapsamında sermaye maliyeti artmış, bankaların kredi açma teşvikleri azalmış, kredi genişlemesi durmuştur. Bu faktörlere rağmen, aktif fiyatlarının düşmesindeki en önemli etken spekülatif aktif fiyatı artışlarını kendi kendine düzelten mekanizmadır. Gelecekte fiyatların daha da düşeceğine ilişkin beklentiler satış getirmiş, bu da fiyat düşüşlerine neden olmuştur. 1990’ların başında örneğin, Nikkei futures nakit piyasasında düşüşe neden olmuştur. 67 Pelin Ataman Erdönmez Aktif fiyatlarının düşmesi Japon finansal kuruluşlarının karlılığını etkilemiş, bütün finansal sistemin istikrarını tehdit etmiştir. Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerin kalitesinin kötüleşmesi temel problemi oluşturmuştur. Grafik: 2 Şehir Bankalarının 1989-1993 Yılları Arasında Aktif Büyümesi Maliye Bakanlığı finansal kurumların artan takipteki kredi sorununa çözüm bulmakta yavaş davranmıştır. 1991-1992 yılları arasında hisse senedi ve arsa fiyatlarında yaşanan keskin düşüşten sonra bankaların takipteki kredilerini zarar yazmadan tutmalarına imkan tanınmıştır. Bununla birlikte küçük finansal kuruluşlarda mali sorunlar 1993 yılında baş göstermeye başlamış, kısa zamanda ise jusen şirketlerinde sorunlar ortaya çıkmıştır. Grafik 3: Japonya’da takipteki kredilerin diğer ülkelere karşılaştırması Amerika (1991) Kaynak: Nakaso, (2001). İsveç (1992) Japonya (1931) Japonya (1999) Jusen şirketleri 1970’lerin ortalarında bankalar ile menkul kıymet ve sigorta şirketleri tarafından ev ipotek (home mortgage) borçlanmasında faaliyet göstermek amacıyla kurulmuştur. Jusen şirketlerinin kredi verme kaliteleri hakkındaki endişeler 1992’de iyice artmaya başlamıştır. 1993 ilkbaharında kreditörler ve Jusen şirketlerinin sahipleri, Maliye Bakanlığı’nın desteğiyle gayrimenkul fiyatlarının 10 yıllık bir dönemde iyileşeceği varsayımıyla bir 68 Bankacılar Dergisi rehabilitasyon programı üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Söz konusu planda Jusen şirketlerine verilen kredilerin faiz oranlarının düşürülmesi ve kreditörler tarafından ilave likidite sağlanması öngörülmüştür. Ancak, öngörülenin aksine gayrimenkul fiyatları daha da düşmüştür. Ağustos 1995’de Maliye Bakanlığı Jusen şirketlerini özel olarak incelemeye almış, inceleme sonucunda, Jusen şirketlerinin ödeme güçlüğü içinde olduğu ve takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payının yüzde 74'e yükseldiği ortaya çıkmıştır.8 (Ataman, 2002,s.54) Japonya'da 1997 yılında mali sistemdeki istikrarsızlık iyice artmıştır. Yeni düzenlemeler ve değişen piyasa koşullarında bankalar kredi verme politikalarını ciddi şekilde değiştirmişlerdir. Aslında kredi daralması süreci uzun bir zaman aralığında gerçekleşmiştir. Japon bankaları balon ekonominin çöküşünden sonra sermaye rasyolarını korumak zorunda kalmışlar, düşük karlılık ve sermaye piyasalarına sınırlı erişim ortamında aktif büyüklüklerini küçültmeye çalışmışlardır. 1997 ve 1998 yıllarında kredi zararlarında ciddi artışların yaşanması kredilerdeki daralmayı artırmıştır. Düşük kredi talebiyle birlikte banka kredilerinde 1997 yılında artış görülmemiş, 1998 yılından sonra da kredi talebi ciddi şekilde düşerek ekonomiyi resesyona sürüklemiştir. Tablo 4: Takipteki Kredi* Rasyoları (Yüzde) Amerika (1991) İsveç (1992) Japonya (1999) Takipteki Kred./GSYİH 2,9 13,2 7,8 Aktifler**/GSYİH 63,3 130,1 217,4 Takipteki Kred./Aktifler 4,5 10,1 3,6 Kaynak: Nakaso, (2001) *Tablodaki Ülkeler için Takipteki Krediler: Amerika için vadesinde ödenmeyen kredileri, non-accrual statüde olan krediler ve yeniden yapılandırılan kredileri; İsveç’te brüt sorunlu krediler, Japonya’da risk yönetimi kredileri ifade etmektedir. **Tablodaki Ülkeler için aktifler, Amerika için ticaret bankaları, tasarruf bankaları ve S&Ls’in aktiflerini, İsveç için büyük bankaların aktiflerini, Japonya için bütün mevduat kabul eden bankalar aktiflerini ifade etmektedir. Devlet, kredi garanti modelleri için fonlamaları artırarak kredi daralmasına çözüm bulunmasını teminen 1998 yılının sonunda bu modellere 20 trilyon yen tutarında ilave fon teklif etmiş, yeni fon aktarımı yapılması ise 1999 yılı yazında onaylanmıştır. Eylül 1999'da devlet, küçük ve orta ölçekli şirketlerin kurumsal tahvil ihraçlarına garanti verdikleri yeni bir modeli uygulayacaklarını duyurmuştur. Mart 1999'da bankalara yapılan sermaye aktarımından sonra dahi banka kredilerinde artış olmamış, aksine 1999-2000 yıllarında negatif büyüme meydana gelmiştir. Kriz Sonrası Süreç ve Değerlendirme Japon ekonomisinde 1990’ların ortasında patlak veren kriz mali sisteme olan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. Bu durum ise müşterilerin mali sisteme olan güvenlerinin kaybolmasına ve harcama eğilimlerinin azalmasına neden olmuştur. Bankaların yeni kredi açma olanakları, sermaye pozisyonlarındaki kötüleşmeye bağlı olarak önemli ölçüde daralmıştır. Daralan kredi imkanları kurumsal sektörün yatırım yapma imkanını önemli ölçüde azaltmıştır Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler bu durumdan ciddi şekilde etkilenmişlerdir. Bu gelişmelerin sonucunda gelen ekonomik daralma, ülkeyi uzun sürecek bir resesyona sürüklemiştir. 69 Pelin Ataman Erdönmez Japonya ile birlikte aynı dönemde benzer nedenlerle krize giren İsveç'te mali sistemin sorunları kriz sonrası alınan önlemlerle kısa zamanda çözümlenirken Japonya uzun yıllar kriz ortamı ile karşı karşıya kalmıştır. Krizin maliyeti de (yaklaşık GSYİH'in yüzde 12'si) diğer ülkelerden (GSYİH'in yüzde 6-10 arası) daha büyük olmuştur .9 Japonya’da mevcut durumuna bakıldığında, aktif balonu dönemi sonrasında yaşanan sıkıntıların10 aşıldığı gözlenmektedir. Firmaların büyük çoğunluğu mikro ekonomik düzeyde yapısal reformları gerçekleştirerek önemli gelişme kaydetmişlerdir. Verilere göre bütün firmalar işgücü ve üretim kapasitesi fazlalığı sorununu çözmüşlerdir. Toplam borç stokunun satışlara oranı bütün sektörlerdeki büyük ölçekli firmalarda düşmüştür. Bu durum aşırı borçlanma sorununun büyük ölçüde çözümlendiğini göstermektedir. Nisan 2005’den itibaren muhasebe uygulamalarında değişiklik yapılması, firmaları arsalar da dahil olmak üzere düşük getirili sabit aktiflerini satmaya ya da elden çıkarmaya yöneltmiştir. Bu durum fazla üretim kapasitesi sorununun aşılmasında da etkili olmuştur. Bankaların borçlanma politikaları firma ölçeğinden bağımsız olarak daha aktif hale gelmiştir. Bankaların mevcut durumları daha çok 1980’lerin yarısından sonraki durumlarına benzemektedir. Takipteki kredilerin azalmasıyla bankaların risk alma imkanları artmış, mali durumları da iyileşmiştir. Büyük firmalar ise, 1997-1998 mali krizi deneyimden sonra dolaylı finansmandan ziyade doğrudan finansmanı tercih etmektedirler. Gayrimenkul sektörünün bugünkü durumuna bakıldığında ise arsa fiyatlarının son 11 yıldan beri düzenli olarak düştüğü görülmektedir. Mevcut gayrimenkul piyasası en fazla yapısal değişikliklere ihtiyaç duyulmaktadır. Gayrimenkul sektöründe fazla sayıda işlem meydana gelmemektedir. Bunda devlet yardımı olmaması da kısmen etkilidir. Japonya’da gayrimenkul kredilerinde vergi yükü çok ağırdır. Japonya’da ipotekler için ikincil piyasanın başlaması Kore ile aynı yılda olmuştur. İpotekli konut finansmanı kredileri için ikincil piyasa çok sınırlıdır, bu da konut sektörünün likiditesinin ciddi şekilde etkilemektedir. IV. Sonuç ve Değerlendirmeler 1990’lı yıllarda gelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülkede aktif balonları meydana gelmiştir. Bu ülkelerde meydana gelen aktif balonlarının çökmesi ekonomileri finansal krize sürüklemiştir. Aslında gayrimenkul piyasalarında oluşan her balon finansal krize yol açmamaktadır. Ancak uluslararası uygulamalar, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde, gayrimenkul piyasalarında oluşan balonun çökmesiyle bankacılık krizleri arasında çok önemli korelasyon bulunduğunu göstermektedir. Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerde bankaların başarısızlığa uğramalarının en önemli nedenleri sektöre ilişkin yeterli bilginin olmaması, kredi analizlerinin ve denetimin etkin bir şekilde yapılmamasıdır. Özellikle Asya ülkelerinde 1997 krizi öncesinde yaşanan durum budur. Yeterli düzeyde bilgi olmaması nedeniyle piyasada her şeyin emin bir şekilde işlediği düşüncesiyle yeni yatırımcılar sisteme girmeye devam etmiştir. Bankalar, gayrimenkul kredilerinin artmasıyla portföy çeşitliliğinin sağlanacağı şeklinde yanlış bir düşünceye sahip olmuşlardır. Piyasanın durumu kötüleştikçe projelerin satılmasında zorluklar yaşanmaya başlanmış, bankalar gerekli bilgiyi edindiklerinde ise gerekli ayarlamaların yapılması için çok geç kalınmıştır. 70 Bankacılar Dergisi Finansal kriz geçiren ülkelerde gözlemlenen temel özelliklerden birisi, yüksek kaldıraç oranına sahip firmaların kredi limitlerinin arsanın değerine bağlı teminatlara göre belirlenmesidir. Aktif balonun çökmesiyle birlikte arsa teminat değeri düşmekte, bu da kredilerin tam olarak teminatlandırılmadığı anlamına gelmektedir. Bankalar buna göre kredi limitlerini düşürmüşlerdir. Firmalar kredilerini geri ödemek için bu arsaları satmaya başlamış ve neticede arsaların değeri daha da düşmüştür. Bu durum sistemde zincir iflaslar oluşana kadar devam etmiştir. Ayrıca, mevduata açık ya da zımni güvence verilmesi mevduat sahiplerinin ve kreditörlerin bankalar tarafından alınan riskleri izleyememelerine neden olmuş, bu durum bankalar için ahlaki bir risk yaratmıştır. Sonuçta, bankalar riskli kredileri yüksek getiri almak amacıyla risklerine dikkat etmeden vermeye devam etmiştir. Bu ülkelerde hızla artan konut fiyatları üzerinden yapılan kredi verme işlemlerinde konutun yükselen değeri dolayısıyla ihtiyaç duyulan kredi talebi daha yüksek olmuş, ekonomik istikrarın bozulduğu dönemlerde sistemi zafiyete uğratmıştır. İstikrarsızlığın arttığı dönemlerde para ve sermaye piyasalarında oluşan fiyat hareketleri konuta olan talebi düşürerek fiyatları aşağıya çekmiş, gelir kayıpları nedeniyle açılan kredilerin bir kısmı zamanında geri ödenememiştir. Bu gelişmeler konut fiyatlarının ve dolayısıyla teminat değerlerinin hızla düşmesine neden olmuştur. Türkiye’de son dönemde ipotekli konut finansmanı sistemine yönelik yapılması öngörülen düzenlemeler gerçekleştirilirken, söz konusu ülkelerde yaşanan krizlerden elde edilen deneyimler göz önünde tutulmalıdır. Bu ülkelerde zor duruma düşmesi veya iflas etmesi düşünülmeyen çok büyük ve güçlü kurumlar dahi iflasa sürüklenmiş, bunlar yeni krizleri tetikleyerek hem finansal sektörü hem de ekonomik faaliyeti olumsuz yönde etkilemiştir. Bankacılık uygulamalarında bir finansman yöntemi olarak yıllardan beri var olan ancak gelişmesi beklenen konut finansman sisteminden kamuoyunun beklentisi konut kredilerine erişimin toplumun yaygın kesimini içine alacak şekilde genişleyeceği ve bu sayede bireylerin ev sahibi olabileceğine yöneliktir. Gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi kamu otoritesinin bu faydaları tesis ederken hızlı ve doğru konutlaşmayı teşvik eden politikaları ön plana koyarak mevzuatlarını oluşturmaları ve bunun tamamlayıcısı olarak da ipotekli konut finansmanı sistemini önemli ölçüde teşvik etmeleri gerekmektedir. Bu düzenlemeler yapılırken mevzuatları örnek alınan ülkelerle olan sosyal ve iktisadi farklılıklar göz önünde bulundurularak, ülkemiz gerçekleri dikkate alınmalıdır. Ayrıca, konut arzını arttırmayı sağlayan gelişmeler ön plana alınırken, buna paralel olarak talebin geliştirilmesi için gerekli adımların atılması önemlidir. Ancak bu şekilde konut fiyatları ve konut kiraları artışının kontrollü seviyede tutulması sağlanabilecektir. Gayrimenkul sektörünün etkin bir şekilde faaliyet göstermesini teminen gayrimenkullerin doğru fiyatlanması için zamanında ve doğru bilginin edinilebilmesi, aynı zamanda konut sektörüne likidite sağlamak için aktif bir ikincil piyasanın olması gereklidir. Ayrıca, devlet ve özel sektör arasında işbirliği kurulması konut finansmanı için birincil ve ikincil piyasalarda belirsizliğin azaltılmasının sağlanması açısından önemlidir. Dipnotlar 1 Minsky (1973,1977,1991), Kindleberger (1978), Eichengreen ve Portes ( 1987) ve Allen ve Gale (1998) 2 Aktif fiyatı borç konjonktürü bankaların fazla kredi tahsis etmelerinin aktif fiyatlarını aşırı şekilde yükseltmesi, bu durumunun da bankaların kredi riskini daha da artırması şeklinde açıklanmaktadır. 71 Pelin Ataman Erdönmez 3 Mevduat sigortasına güvenin tam olduğu ve mevduat sahiplerinin mevduatlarını garanti edildiği sistemlerde banka iflasları gerçekleşmemektedir. Diğer yandan mevduat sigortası bankaların daha fazla risk almalarına neden olabilmekte, dolayısıyla bankaların ödeme güçlüğüne düşme risklerini artırmaktadır. 4 Daha detaylı bilgi için bkz. Türkiye Bankalar Birliği, Yayınlar ve Raporlar ’ Bankacılıkta Yeniden Yapılandırma’, www.tbb.org.tr 5 1997 krizinden sonra da gayrimenkul sektörünün güçlük içinde olması bu sektörü yeniden canlandırma arayışlarına neden olmuştur. Bankalar gibi büyük oranda gayrimenkul sahibi olanlar REIT’in işlemesi için destek vermişlerdir. Bu sistemde borçlular hisselerini satarak iflastan korunurken, bankalar da bilançolarında zarar olarak gözükecek bu aktiflerden kazanç sağlama imkanına kavuşmuştur. REIT’ler, borsada kolaylıkla alınıp satılabilmektedir. Yatırımcısına çeşitlenme sağlayarak bir çok binada hissedarlık edinme imkanı vermek suretiyle riskten ve dalgalanmalardan korunmayı sağlamaktadır. 6 KoMoCo, Kore’nin ilk ikincil piyasa ipotek kuruluşu olup 1999 yılında IFC’nin yardımıyla kurulmuştur .Kurumsal yeniden yapılandırma programı kapsamında aktiflerin menkul kıymetleştirilmesi için oluşturulan bu Kurum sayesinde likit durumda olmayan borçlu firmaların gayrimenkullerini satmalarına imkan tanınmıştır. Seoul’de merkezi iş bölgelerinde kurulu 30 önemli gayrimenkul yabancılara satılmıştır. Gayrimenkul yatırım şirketlerinin kurulması için yasal çerçeve 2001 yılında oluşturulmuştur. 7 Örneğin 1991'den önce çoğu borçlu gayrimenkul teminatlarının değerinin yüzde 90'nı kadar borçlanabiliyordu. 1991-98 yılları arasında gayrimenkul fiyatlarında yaşanan yüzde 50 düşüş, bu tür kredilerin 40'nın teminatsız bırakmıştır kalmasına neden olmuştur. 8 1996 ilkbaharında Diet (Parlamento) Jusen şirketlerinin tasfiyesini kolaylaştırmak için kamu kaynağı kullanılmasına olanak sağlayan bir paket hazırlamıştır. Pakette, Jusen şirketlerinin zararları kurucu bankalar (3,5 trilyon yen), kreditör bankalar (1,7 trilyon yen) ve zirai mali kurumlar (530 milyar yen) arasında paylaştırılmış, kalan 680 milyar yen (6,7 milyar dolar) kamu kaynaklarından karşılanmıştır. Böylelikle mali sistemde istikrarın sağlanması için, kamu kaynakları ilk defa Jusen sorununun çözümü için kullanılmıştır. Japonya Merkez Bankası da Jusen sorununun çözümünde yer almıştır. Merkez Bankası iki yolla kaynak sağlamıştır. İlk olarak, Jusen şirketlerinin sorunlu kredilerini almak için yeni kurulan Konut Kredisi Danışma Kurumuna 100 milyar yen tutarında sermaye yardımı yapmıştır. İkinci olarak ise, Yeni Mali Stabilizasyon Fonundan 100 milyar yen tutarında fon sağlamıştır. Her iki durumda da Merkez Bankası likidite desteği değil, risk sermayesi sağlamıştır. Merkez Bankası burada Jusen probleminin çözümsüz bırakılmasının zaten kırılgan olan mali sistemdeki istikrarı ciddi şekilde tehdit edebileceğini göz önünde bulundurarak, hükümetten gelen talep üzerine girişimde bulunduğu izlenimini vermiştir. 9 Bankalara ancak ödeme güçlüğü içine düştükten sonra müdahale edilmesi, batık alacak sorununun zamanında ele alınmaması, kredilere yeterli karşılık ayrılmaması, politik lider ve düzenleyici otoritelerin eksikliği, mevduat garantisinin yönetilmesiyle ilgili kurumsal problemler gibi faktörler, durumu gittikçe kötüleşen bankacılık sistemine düzenleyici otoritelerin müdahalesinin gecikmesine neden olmuştur. 10 Daha detaylı bilgi için bkz. Ataman, P (2002,) ‘Japonya Mali Krizi’ Bankacılar Dergisi, Sayı 40. Kaynaklar: ALLEN, F, (1996), “The Future of the Japanese Financial System”, fic.wharton.upenn.edu. ALLEN, F, Gale D, (1998), “Bubbles and Crisis”, fic.wharton.upenn.edu. ATAMAN P, TÜLAY, B, (2001), İsveç Bankacılık Krizi ve Bankacılık Sisteminin Yeniden Yapılandırılması, www.tbb.org.tr. ATAMAN, P, (2002), “Japonya Mali Krizi”, Bankacılar Dergisi, Sayı 40. AYDIN, A, (2002), “İsveç Bankacılık Sistemi, Kriz, Krizde Yapılanlar ve Kriz Sonrası” Bankacılar Dergisi, Sayı 40. 72 Bankacılar Dergisi BANK of JAPON, (2005), Recent Economic and Financial Developments in Japan, www.boj.or.jp. BÄCKSTÖM, U, (1997), “What Lessons Can be Learned From Recent Financial Crises: The Swedish Experience”,http://www.kc.frb.org/. CAPRIO, G, HUNTER C.W, KAUFMAN G.G, LEIPZIGER, D. M, (1999), Preventing Bank Crises: Lessons from Recent Global Bank Failures, Edi Development Studies. COLLYNS C, SENHADJI, (2002), “Lending Booms, Real Estate Bubbles and The Asian Crisis, www.imf.org. ECB, (2000), “Asset Prices and Banking Stability, www.ecb.int. HARRING J. R, WATCHER S, (1999), “Real Estate Booms and Banking Busts: An International Perspective, www.rs.ssrn.com. HOSHI, T, KASHYAP A, (2004), “Japan”s Financial Crisis and Economic Stagnation, Journal of Economic Perspectives, Volume 18, Number 1, Pages 3-26 . 13. GIDDY, I, (2000), “Asset Securitization in Asia”, www.stern.nyu.edu. KOH, W, T.H, MARIANO, R, PAVLOV, A, PHANG S, Y, TAN, A, WACHER, S (2004), “Bank Lending and Real Estate in Asia: Market Optimism and Asset Bubbles”, Wharton-Smu Research Center, www. papers.ssrn.com. KRUGMAN, P, (1998), “What Happened to Asia,” www.hartford-hwp.com. MUSUMECİ, V, (1999), www.econ.mq.edu.au. “Japan”s Bubble Economy: Lessons Learnt”, Macquarie University, MLLER M, LUANGARAM P, (1998), “Financial Crisis in East Asia: Bank Runs, Asset Bubbles and Antidotes” www.warwick.ac.uk. NAKASO, H, (2001)," The Financial Crisis in Japan During the 1990s:How the Bank of Japan Responded and The Lessons Learnt", BIS Papers. QUİGLEY J, (2001), “Real Estate and The Asian Crisis”, Working No. W99-008, Institute of Business and Economic Research, http://econpapers.repec.org/paper. RISKBANK, (2005), Financial Stability Report, www.riksbank.com. 73 Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi: Türk Bankacılık Sisteminde İyi Uygulama Kılavuzu MASAK-TBB Çalışma Grubu Bankalarımız tarafından önümüzdeki dönemde AML (Anti-Money Laundering), KYC (Know Your Customer), KYCC (Know Your Customer’s Customer) ve CFT (Combating Finance of Terror) konularını içeren yazılı politika ve prosedürlerin oluşturulması, yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi, şüpheli işlemlerin ortaya çıkarılması, riskli bölge, sektör ve bankacılık ürünleri konusunda ek özen ve kontrol–uyarı sistemleri kurulması, sistemi kontrol edecek bir iç denetim ve izleme fonksiyonunun yerine getirilmesi, Türk bankacılık sisteminin suç geliri aklayıcılarından korunması, ulusal ve uluslararası alanda güvenilir bir partner olarak yer alması açısından önem arz etmektedir. Türkiye Bankalar Birliği; bu politika ve uygulamaların bankacılık sisteminde asgari standartları karşılayacak şekilde bir çerçeve kılavuz oluşturulmasının, sistemin korunması açısından önemli olduğunu düşünmüştür. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede sektörde bilinç düzeyinin yükseltilmesi, bankalar arasında standart uygulamanın geliştirilmesi ve mücadelede işbirliğinin artırılması yoluyla yurtdışı muhabir banka ilişkilerinin de geliştirilmesi ve Avrupa Birliği ülkelerinin bankacılık uygulamalarına paralellik sağlanmasını amaçlayarak MASAK-TBB Çalışma Grubu tarafından “Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadelenin Önemi ve Türk Bankacılık Sisteminin Rolü Taslak Kılavuzu” ve 118 adet şüpheli işlem tipini kapsayan “Şüpheli İşlem Kategorileri” listesi hazırlanmıştır. Türkiye Bankalar Birliği üyelerine, kendi uygulamalarında iyi uygulama örnekleri olarak söz konusu Klavuzu ve şüpheli işlem kategorileri listesini dikkate almalarını tavsiye etmektedir. Giriş Bankacılık mesleğinin temeli güven, itibar ve istikrardır. Türk bankacılık sektörünü oluşturan bankalar; birbirleri, müşterileri ve çalışanları ile diğer kurumlar arasındaki her türlü iş ve işlemlerde uygulanmak üzere, Bankacılık Etik İlkelerini belirlemiştir. Bu ilkeler; “Dürüstlük”, “Tarafsızlık”, “Güvenilirlik”, “Saydamlık”, “Toplumsal Yararın Gözetilmesi ve Çevreye Saygı”, “Suç Gelirlerinin Aklanması ile Mücadele”den oluşmaktadır. Etik ilkelerin temel amacı; bankacılık mesleğinin toplumda mevcut saygınlık duygusunun sürekliliğinin sağlanması, meslek onuru olarak adlandırılan bu saygınlık duygusunun geliştirilerek sürdürülmesi ve bankacılık sektöründe güven, itibar ve istikrarın korunmasıdır. Titiz ve sürekli bir çabayı gerektiren bu niteliklerin korunması, toplumda fon arz eden ve fon talep eden taraflar arasında birleştiricilik ve aracılık rolü oynayarak yatırım ve tasarruf işlevlerini gerçekleştiren bankalarımıza, aynı zamanda karaparanın aklanması, yolsuzluk ve benzeri suçlarla mücadeleyi önemli bir ilke olarak benimseyerek mesleki ve örgütsel alanda etik ilkelerine bağlı olarak hareket etme zorunluluğu getirmektedir. Kriminolojide, suçla mücadelenin başarısı öncelikli olarak suç oranlarındaki düşme ile ölçülmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, dünya geneli gözetildiğinde, adi suçlarda durağanlık ve/veya azalma görülürken, temeli menfaat olan ekonomik suçlar ve/veya beyaz yakalı suç oluşumlarında önemli ölçüde artışlar olduğunu göstermiştir. Özellikle “çıkar amaçlı” ve temeli "ekonomi" olan suçlar, yasalarla belirlenmiş kuralları, evrensel etik değerleri veya serbest piyasa ekonomisinin temel kurallarını yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık veya gerektiğinde tehdit ve şiddet yolu ile ihlal ederek, kısa yoldan emek ortaya koymadan, hukuk dışı kalmak suretiyle çok para veya itibar kazanma hırsından kaynaklanmaktadır. 74 Bankacılar Dergisi Özellikle uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı gibi talep elastikiyeti son derece düşük olan ve elde edilen getirilerin çok yüksek olduğu malların yasadışı ticaretini konu alan faaliyet alanlarında sahne alan “organize suç örgütleri”, yasadışı fiil-yasadışı gelir zincirinin oluşmasına ve bu zincirin halkalarının, birbirini besleyen bir sebep-sonuç ilişkisi içinde büyüyen farklı ve global bir suç tipinin ortaya çıkmasına ve bir “suç ekonomisinin” doğmasına neden olmuştur. Suçun toplum içinde sadece belli grup ve bireyleri etkilemesi sözkonusu olmasına rağmen, bu suçlardan elde edilen suç gelirlerinin aklanması, siyasal, hukuksal, toplumsal ve ekonomik alanda çok daha önemli problemlere neden olabilmektedir. Çünkü suç ekonomisinin temel dayanaklarını ahlak ve hukuk dışılık oluşturmaktadır. Bu nedenle suç örgütleri ve teröristler, demokrasi ve hukuk sisteminin yerleşmesini ve sağlıklı kurallara göre işleyen kayıt altına alınmış bir ekonomik düzen istemezler. Kendi varlıkları, mevcut ahlaki, hukuki ve ekonomik düzenin zayıf olmasına ve çürütülmesine bağlıdır. Suç örgütleri örgüt içi ve dışı şiddet kullanmakta, amaçlarına ulaşmak için kamu güçlerini yolsuzluk ve rüşvet silahı ile etkisiz hale getirmeyi denemekte, suç ekonomisi –kayıtdışı ekonomi-terör-yolsuzluk-rüşvet sarmalı- ekonomide kaynakların verimli bir biçimde kullanımını sekteye uğratmakta, ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeyi tahrip etmekte, ulusal ve uluslararası alanda demokratik, siyasal, ekonomik ve finansal kurumlara olan itibarı ve güveni zayıflatmaktadır. Yasadışı faaliyetlerden elde edilen rantların ve dolayısıyla gelirlerin yüksekliği, bu suçların işlenmesine olan cazibeyi artırdığı gibi, faillerin bu suçtan dolayı cezalandırılma veya ele geçirilme riskini gözardı etmelerine de sebebiyet verebilmektedir. Bu nedenle günümüzde temeli ekonomik menfaat olan suçlarla savaşın başarısının büyük oranda bu suçların hayat damarı olan suç gelirlerini aklama ile mücadeleden geçtiği anlaşılmıştır. Ekonomik bir kavram olan suç gelirlerinin aklanması ile mücadele; uyuşturucu ticareti ve diğer çıkar amaçlı organize suçlara karşı en etkili silah olarak görülmeye başlanmasıyla birlikte hukukun ilgi alanına girmiş, 20. yüzyılın son çeyreğinde suç örgütlerinin fiillerinden doğan kazançların yasal ekonomi içine dahil edilerek aklanmasının engellenmesi, öncül suçlarla bağlantısının tespit edilerek el konulması için kimi ülkeler ayrı bir yasa ile kimi ülkeler de mevcut yasalarında değişikliklere giderek suç gelirlerinin aklanmasını ciddi ve müstakil bir suç olarak tanımlamaya başlamışlardır. Suç gelirlerinin aklanmasının, suç gelirlerine kaynaklık eden suçtan ayrı olarak suç sayılmasındaki amaç, suç gelirlerinden yararlanan kişileri bu gelirlerden mahrum etmek suretiyle kazanç elde etmek amacıyla işlenen suçların engellenmesidir. Organize suç örgütlerinin yaşaması, büyük miktarda genellikle nakit paranın dikkat çekmeden harcanması, kaynağının ve sahipliğinin toplum içinde maskelenmesi ile doğrudan bağlantılıdır. Dünya mali sisteminin entegrasyonu anlamında küreselleşme, modern dünyamızın karakteristiklerinden biri olarak suç alanını da etkilemiş ve organize suçluluk artan ölçüde küresel bir boyut kazanmıştır. Günümüz dünyasında ticaret ve tüketici taleplerinin küreselleşmesi, suç faaliyet alanlarının da ulusal düzeyden uluslararası düzeye taşınmasına sebebiyet vermiştir. Gerek bütünüyle kayıtdışı ekonomi ve gerekse suç gelirlerinin büyük boyutlara ulaşan ve günden güne artan miktarları mali sisteme dahil olma çabaları, bu amaçla banka ve diğer finansal kurumların hesap ve işlemlerinden faydalanılması, finansal sistemin denetlenmesi ve düzenlenmesi açısından önemli sorunlar doğurmaktadır. 75 MASAK- TBB Çalışma Grubu Özellikle suç gelirlerinin esas itibariyle, uyuşturucu madde kaçakçılığı gibi uluslararası boyutta gerçekleşen örgütlü suçlardan kaynaklanması ve genel olarak uluslararası boyutta aklanmaya çalışılması; suç gelirlerinin aklanmasına karşı uluslararası girişimleri zorunlu kılmıştır. Sadece bir ülkenin mücadele etmesi ile önlenemeyecek boyutta olan ve fonksiyonu gereği global seviyede cereyan eden aklama tehlikesine karşı çok taraflı mücadele esaslarını belirlemek, bu esasları organize etmek, bu konuda standartlar geliştirmek ve ülkeler arasında işbirliğini tesis etmek amacı ile bir Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force – FATF) kurulmasına karar verilmiştir. 1991 yılından bu yana FATF üyesi olan ülkemiz, uluslararası alanda suçla mücadelede hukuk, hak ve adaletten yana, ilkeli ve kararlı politikalar izlenmesine yönelik işbirliğinin önemli bir üyesidir. FATF'nin "hareket adımları" olarak nitelendirilebilecek olan “Kırk Tavsiye” (The Forty Recommendations) suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesi için ceza hukuku, banka hukuku ve uluslararası işbirliği alanlarında 40 önemli nokta olarak tespit edilmiştir. FATF'nin Tavsiyeleri; a) Paranın Aklanmasını Önlemede Ulusal Hukuk Sisteminin Geliştirilmesi. b) Finansal Sistemin Rolünün Güçlendirilmesi. c) Uluslararası Alanda İşbirliği. ana başlıkları altında toplanmıştır. 11 Eylül’deki elim terörist saldırılardan sonra terörizmin finansmanı suç gelirleri ile birlikte anılmaya başlanmış ve FATF tarafından terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik 8 özel tavsiye kararı yayınlanmıştır. FATF üyesi ülkelerin bu tavsiye kararlarına uymaları ve BM tarafından yayınlanan sözleşmeleri onaylamaya davet edilmiştir. Bu düzenlemelerde yer alan; kimlik tespiti ve şüpheli işlemlerin raporlanması, adli makamlarla işbirliği, bilgi verme, iç kontrol-denetim ve eğitim yükümlülükleri kapsamında getirilen yükümlülükler ile öncelikle bankalara suç gelirleri ile mücadelede önemli bir misyon yüklemiştir. Bu tavsiyeler; hukuki anlamda suçla mücadelede kamu ve finansal kurumların birlikte ve işbirliği içerisinde hareket etmesi üzerine inşa edilmiş olup, böylelikle organize suçlar ve bu suçları besleyen suç gelirlerinin aklanması ile mücadele hükümetlerin ve kolluk güçlerinin yanında, uluslararası kuruluşlar, finansal sektör ve profesyonel meslek sahiplerinin de içinde yer aldığı topyekün bir mücadeleye dönüşmüştür. FATF tavsiyelerinde, finansal kuruluşlardan suç gelirlerini aklamaya ve terörizmin finansmanının engellenmesine karşı programlar geliştirmeleri istenmiş, bu programların asgari olarak; a) Finansal kuruluşların bünyelerine, idare şekillerine ve yürürlükteki mevzuata uygun dahili politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini, b) Bu görevler için uygun ve yüksek nitelikli personel istihdamının sağlanmasını, c) Çalışanlara yönelik olarak süreklilik gösteren bir eğitim programı hazırlanmasını, d) Sistemi kontrol edecek bir denetim fonksiyonu kurulmasını içermesi gerektiği belirtilmiştir. 76 Bankacılar Dergisi Tavsiyelerde finansal kurumlara yönelik olarak; yer alan “müşterini tanı” ilkesi, kayıtların saklanması, şüpheli işlemlerin bildirimi ve yasalara uyum ile suç gelirlerini aklama ve terörizmin finansmanını engelleyecek diğer tedbirler şeklindeki bu önleyici düzenlemeler ve uyarı sistemleri, suç gelirlerinin aklanmasında finansal kurumların kullanılmasının önlenmesine ilişkin olarak, uluslararası alanda atılmış önemli adımlardan biri olarak kabul edilen 1988 tarihli Basel ilkeleri, 1990 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktifleri gibi uluslararası belgelerden esinlenen yükümlülüklerdir. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele, ülkemiz yasal mevzuatının ve kurumlar arası işbirliğinin güçlendirilmesi, Türk bankacılık sisteminin de öncelikli konularını oluşturmaktadır. Bu mücadeleye etkin destek vermek amacındaki bankalarımızın suç gelirleriyle mücadele ve terörizmin finansmanının engellenmesi için gerekli politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini oluşturabilmelerini teminen yol gösterici anlamındaki bu kılavuz, Türk bankacılık sektöründe ulusal ve uluslararası alanda var olan itibar, istikrar ve güvenin korunması, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede ortak hareket yöntem ve standartlarının oluşturulması amacına yöneliktir. Ulusal ve uluslararası alanda belirlenmiş, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede geçerli olan yasa, sözleşme, standart, tavsiye, meslek etiği, politika ve prensiplere uyulması ve önleyici ve uyarıcı kontrol sistemlerinin kurulması; a) b) c) d) diğer alanlardaki bankacılık ile ilgili kanunlara uyumun sağlanmasını kolaylaştıracak, güvenli ve sağlam bir bankacılık faaliyetinin sürdürülmesinin temelini teşkil edecek, müşteri kalitesinin korunmasını sağlayacak, kötü niyetli kişiler tarafından bankalarımızın yasadışı eylem ve faaliyetler için kullanılması riskini minimize edecek, e) suç gelirleri ile mücadele standartları aynı zamanda finansal dolandırıcılıkla mücadelenin prosedürleri olduğundan müşterilerin ve bankanın zarar görme riskini azaltacak, f) genel anlamda bankacılık sektörünün güvenilirliği ve saygınlığını koruyacak, g) ülke ekonomisine katkıları sayesinde bankacılığa uygun bir zemin oluşturacaktır. Koruyucu Kurum Politika ve Prosedürlerin Oluşturulması Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının engellenmesine dair ülkemiz mevzuatı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme ve girişimler, uluslararası bankacılık alanında Türk bankacılık sektörünün güvenilirliği dikkate alınarak, her bankanın, asgari aşağıda belirlenen konu başlıkları altında standartları karşılayacak şekilde kendi politika, prosedür ve kontrol yöntemlerini yazılı olarak oluşturması ve bu politika, prosedür ve kontrol yöntemlerinin, banka yönetim kurulu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmesi önerilmektedir. 1. Amaç a) Banka aracılığıyla suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı amacıyla bankanın kullanılmasının engellenmesi, b) banka ve çalışanlarının yasal ve idari yükümlülüklerinin bilinmesi, c) banka politika, prosedür ve kontrol yöntemlerinin yasa ve yasanın yetki verdiği kurumların yaptığı düzenlemelere uyumunun sağlanması, d) uluslararası sözleşmeler ve muhabir ilişkilerinde gerekli uyum ve işbirliğinin sağlanması, 77 MASAK- TBB Çalışma Grubu e) bankanın güvenli bankacılık faaliyetini sürdürmesi, itibarının ve müşteri kalitesinin korunması. 2. Kapsam a) Bu politika, prosedür ve kontrol yöntemleri Genel Müdürlük, yurtiçi ve ilgili ülkenin mevzuatının uygun olması durumunda yurtdışı şubeleri, b) Hisse çoğunluğuna sahip bulunulan yurtiçi ve ilgili ülkenin mevzuatının uygun olması durumunda yurtdışı mali iştirakleri (mali iştirakler, bu dokümanda yer alan mevzuat, suç gelirlerinin aklanmasının ve terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik temel politika ve prensipler kapsamında kendi faaliyet konuları ve iş akışlarına uygun iç politika ve uygulamalarını oluşturmalıdır.) kapsamaktadır. 3. Genel Çerçeve Banka ve banka çalışanlarının sorumluluklarını, bankalar, başta FATF olmak üzere ulusal ve uluslararası alanda suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede yer alan resmi ve mesleki kurumların yaptığı düzenleme ve bilgilendirmeler ile tavsiye, standart ve bilimsel çalışmalardan faydalanarak aşağıdaki konu başlıkları altında çalışanların standart bir bilgi düzeyine sahip olmasını sağlayacak bilgilere yer verirler ve gerektiğinde bu bilgileri yenilerler. a) b) c) d) Suç geliri ve suç gelirinin aklanması kavramları, Suç gelirini aklamanın aşamaları, Suç gelirini aklama yöntemleri, Suç gelirinin aklanmasıyla mücadelenin tarihsel gelişimi, uluslararası aktörler ve çok taraflı sözleşmeler; - Genel çerçeve - Avrupa Konseyi direktifleri - Viyana Sözleşmesi - Basel İlkeleri - Strasbourg Konvansiyonu - Palermo Sözleşmesi - Wolfsberg Prensipleri - FATF - Avrupa Birliği Direktifleri - Egmont Grubu e) Terörizmin finansmanının engellenmesi - terörizmin başlıca finansman kaynakları (yasal veya yasadışı faaliyetler) - suç gelirinin aklanmasıyla terörizmin finansmanı arasındaki benzerlikler ve ayrılıklar - FATF’in terörizmin finansmanının engellenmesine yönelik finansal kurumlar için hazırladığı kılavuz f) Yolsuzluğun önlenmesi, rüşvet ve benzeri ekonomik suçlarla mücadele - Yolsuzluk kavramı ve yolsuzlukla mücadelenin önemi - Bankacılık etik prensipleri - Greco Sözleşmesi 78 Bankacılar Dergisi 4. Yasal Düzenleme ve Yükümlülükler Banka ve çalışanlarının suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede yasal ve idari yükümlülüklerinin tam olarak bilinmesi ve mücadelede yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların tanınması için aşağıdaki başlıklar altında çalışanlar bilgilendirilir ve gerektiğinde bu bilgileri yenilerler. a) b) c) d) Yasalar. Yönetmelikler. Tebliğler. Yaptırımlar; - Cezai - Hukuki - İdari e) Yasal merciler; - Mali istihbarat birimi, - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, - Diğer. f) Uyum görevlisinin görev ve yetkileri 5. Müşterinin Tanınması Bankanın, suç geliri aklayıcılarından korunmasının en etkin yolu, “Müşterinin Tanınması İlkesi” kapsamında bankanın yasal mevzuatla uyumlu politika, prensip ve uygulamalarının belirlenmesi ve bunlara tam olarak uyulmasıdır. Amaç, müşteri işlemlerinde ve bilgilerinde açıklığın sağlanması; karşılıklı güven unsuruna dayalı bir ilişki kurulması ve sürdürülmesidir. a) Müşteri kabulü-genel prensipler Müşterinin tanınması politikasına ilişkin olarak, - gerçek kimlik ve adresinin tespiti, belge ve bilgilerin kendi içinde tutarlılığı, bankayı tercih etme ve hesap açma amacı, müşterinin mesleği, gelir getiren ana iş konusu, işinin prensipleri, müşterinin işlem profili ve kapasitesi, alıcı ve satıcıları, işyeri veya faaliyet yeri, hususlarında yeterli bilgi sahibi olunması, açıklık ve güvene dayalı bir banka-müşteri ilişkisi kurulması açısından önemlidir. Bankaların, müşteri ilişkisini kuran veya teklif eden personelinin bu konularda dikkatli olmasını sağlayacak bilgilendirmeyi yapmaları çok önemlidir. Sürekli veya geçici müşteri ilişkisine girilecek kişi ve kurumların verilecek hizmet türleri de dikkate alınarak ulusal ve uluslararası alanda mevcut sakıncalı listeleriyle karşılaştırmasının yapılması faydalı olacaktır. Ayrıca, banka politikalarının, kurumları uluslararası suç işleme amaçlı suç geliri aklama işlemlerinden koruması, 79 MASAK- TBB Çalışma Grubu bankanın, servetlerinin ve fonlarının yasal yollardan kazanıldığına dair şüphe olan kişi ve kurumları müşterileri olarak kabul etmek için azami dikkat ve özeni göstermesi, müşteri ilişkilerinin karşılıklı bilgi alışverişi, güven ve açıklığa dayanması gerekliliği kapsamında, müşteri tanıtıcı bilgi ve formlarını doldurmaktan kaçınan, isteksiz olan veya yanıltıcı, teyit edilemez bilgiler veren kişi ve kurumların müşteri olarak kabul edilmemesi, yetersiz iç prosedürler ve denetimin bankaların bu konudaki sorumluluklarını layıkı ile yerine getirmesini önleyeceği göz önünde tutulduğunda; kurum içi politika, prosedürler, hesap açılış işlemleri ve kuralları, müşteri tanıtıcı bilgileri, raporlama, izleme ve denetim faaliyetlerinin gözden geçirilmesi, “Müşteri hesapları, sadece gerçek müşteri adına açılmalıdır.” ilkesi uyarınca, gerçek lehdarların isteği üzerine gerçek sahibinden farklı üçüncü şahıslar adına, anonim bir adla veya rumuzla hesap açılmaması, açılan hesapların, fiilen adına hesap açılan kişi tarafından kullanılıp kullanılmadığının sürekli olarak izlenmesi, müşteri tarafından açıkça yasal olarak yetkilendirildiği belgelendirilmedikçe, hesap açma amacı ve gerekliliği açıklanmadıkça üçüncü kişilerin vekaletle bir veya birden fazla kişi adına (küçük hesapları hariç olmak üzere) hesap açma taleplerinin yerine getirilmemesi, vekaletname ve genel talimatların mutlaka noter onayından geçmiş olması şartının aranması, özellikle kendisi başvuran ve müşterinin yeterince tanınmadığı durumlarda belgeyi düzenleyen kurumlardan teyit alınması, küçük hesaplarının yaş sınırının kontrol edilmesi, yapılan değerlendirmede iş ilişkisi veya müşteri ilişkisine girilecek kişi ve kurumların maddi varlıklarının yasal yollardan kazanılmış olduğu konusunda bir şüphe, bilgi veya belge varsa bu kişi ve kurumlarla bireysel, özel bankacılık ve kredili müşteri ilişkisine girilmesinden kaçınılması, doğrudan müşteri olmasa bile teminat ve kefaletlerinin kabul edilmemesi, müşteri işlemlerinin çok iyi tanınan ve bilinen hedef müşteriler için uygulanabilecek istisnai durumlar hariç kesinlikle kiralık kasa kiralanmaması, yabancı para şahıs çeklerinin tahsile alınması veya teminat mektubu verilmesi gibi riskli ve geri dönülemez bankacılık hizmetlerinin verilmemesi ve/veya başlanılmaması, hususlarında gereken özen ve dikkatin gösterilmesi önemlidir. b) Müşteri kabulü ve sorumluluklar Bankanın, yeni müşteri edinimi (hesap açma ve müşteri ilişkisinin süreklilik arz ettiği benzeri işlemler) ve gezici müşterilerin işlemlerine aracılık edilmesi sırasında müşterilerin kimliklerinin tespiti, beyan edilen adreslerin kaydı; hukuki, gerekli yasal ve bankanın iç uygulamalarına has ilave tanıtıcı bilgi ve belgelerin temin edilmesinden sorumlu olması ve bu bilgilerin doğrulanmasına, kayıtların fiziki ve/veya elektronik ortamda saklanmasına yönelik işlemleri yapacak görev tanımlarının yapılmasını sağlaması önerilmektedir. 80 Bankacılar Dergisi c) Kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi Bu başlık altında müşterinin türüne, verilecek bankacılık hizmetlerinin çeşitlerine göre; kimlik tespitinin yapılmasına, beyan edilen adreslerin kaydına ve diğer hukuki ve tanıtıcı bilgi ve belgelerin belirlenmesine, belge ve bilgilerin alınmasına, kayıtların fiziki ve elektronik ortamda saklanmasına ve bilgi girişleri-yöntemlerinin anlatılmasına dikkat edilmesi önerilmektedir. Bölümde bankanın kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi prensiplerinin; - müşterinin yasal varlığını ve yapısını, adını veya unvanını, adresini, yöneticilerini, hükmi şahsı bağlayan yetki düzenlemesi ile ilgili şartlar hakkındaki şirket belgelerini, kamu kayıtlarından elde edilen ve müşteriden alınan bilgilerle doğrulamak, - müşteri adına hareket ettiğini iddia eden şahsın yetkili olduğunu doğrulamak ve bu şahsın da kimliğini tespit etmek, - kimlik tespiti yaparken yasalarda belirtilen belgeler ve yükümlülüklerle uyumlu bir şekilde işlem yapmak, olarak düşünülmesi önerilmektedir. Konuların aşağıdaki başlıklar altında düzenlenmesi uygun olacaktır: - - sürekli müşterilerin kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi, geçici müşterilerin kimlik tespit usulü ve beyan edilen adreslerin kaydedilmesi, kimlik tespitine ilaveten alınması öngörülen hukuki, gerekli yasal ve bankanın iç uygulamalarına has ilave tanıtıcı belge ve bilgilerin belirlenmesi (vergi kimlik ve vatandaşlık numarası, vekaletname, sözleşme, telefon, elektronik posta gibi irtibat bilgileri, meslek, vb.), müşterinin tanınması, hesap açılışı ve işlem kabulüne ilişkin belge ve bilgilerin doğrulanması. d) Müşteri olarak kabul edilemeyecek kişi ve kurumlar i. Gerçek kimlikleri ve adresleri belirlenemeyen kişiler Gerçek kimliğinden farklı bir ad altında hesap açtırmak isteyen, müşteri tanıtıcı bilgi ve formları doldurmaktan kaçınan, bu konuda isteksiz olan veya yanıltıcı, teyit edilemez bilgiler veren kişi ve kurumların müşteri olarak kabul edilmesi uygun olmayacaktır. Bu kişi ve kurumlar, hedef müşteri kapsamında bir daha değerlendirilmemelidir. ii. Resmi kurumların suç gelirlerinin aklanması ve terörizm konusunda yayımladıkları kara listelerde adı geçen kişi ve kurumlar Ülkemizde suç gelirleriyle mücadele kapsamında görevli resmi ve hukuki kuruluşlarca yayımlanmış/yayımlanacak listelerde yer aldığı belirlenen kişi ve kurumların müşteri olarak kabul edilmemesi, müşteri ilişkisinden sonra bu konuda olumsuzlukları tespit edilen kişi ve kurumlarla müşteri ilişkisinin kesilmesi ve işlemlerine aracılık edilmemesi önemlidir. 81 MASAK- TBB Çalışma Grubu ii. Tabela bankaları (Shell Banks) Yakın tarihlerde suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve terörizmin finansmanı ile mücadelede görevli uluslararası örgütler tarafından yapılan çalışmalar ve terörist saldırılara maruz kalan ülkelerin adli soruşturma makamları tarafından yapılan incelemeler, özellikle fiziki olarak bir hizmet ofisi bulunmayan, web adreslerinden ibaret olan, genellikle vergi barınakları (offshore) olarak bilinen sınır ötesi merkezlerde kurulu bankalar ve finansal kurumların daha dikkatli incelenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Herhangi bir ülkede fiziksel bir adresi, en az tam gün görev yapan bir çalışanı bulunmayan, bankacılık işlemleri ve kayıtları açısından resmi bir otoritenin denetimine ve iznine tabi olmayan, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve bankacılık işlemleri açısından kabul edilebilir nitelikte düzenlemelere ve denetim prosedürlerine tabi muteber bir bankanın kuruluşu olmayan bankaların (shell banks-tabela bankaları) müşteri olarak kabul edilmesi, dolaylı veya doğrudan işlemlerine aracılık edilmesinden kaçınılmalıdır. e) Müşteri olarak kabul edilmesi için ilave özen gösterilmesi gereken gerçek ve tüzel kişiler Finansal kurumların suç gelirlerinin aklanması amacıyla kullanılması riski, bazı coğrafi alanlarla bağlantılı işlemlerde, bazı iş kollarında faaliyet gösteren müşterilerde ve bazı bankacılık işlemlerinde çok daha yüksektir. Bu işlem ve müşterilerin kabulü için gerekli ‘müşterini tanı’ ilkelerinin yeterli ölçüde uygulandığını güvence altına alacak yazılı prensipler oluşturulmalı, işlemler daha sık raporlanmalı ve takip edilmelidir. i. Muhabir bankacılık Banka, suç geliri aklama veya terörizmin finansmanı yönünden soruşturma geçirip geçirmedikleri ve ceza alıp almadıkları hususları da dahil olmak üzere karşı finansal kurum hakkında; - iş konusu, itibarı ve üzerindeki denetim yeterliliği konusunda kamuya açık bilgilerden yararlanarak sıhhatli bilgi edinmek, - kuruluşun suç geliri aklama ve terörizmin finansmanına dair kontrollerini değerlendirmek, - yeni muhabir ilişkiler kurmadan önce üst düzey yöneticinin onayını almak, her kuruluşun sorumluluklarını ayrı ayrı belgeye bağlamak, - Muhabir hesaplarla ilgili olarak, bankanın, müşterinin kimlik bilgilerini teyit ettiği ve muhabir bankanın hesaplarına doğrudan ulaşabilen müşterilere ait dikkat yükümlülüğünün yerine getirildiği ve talep üzerine ilgili müşterinin kimlik bilgilerinin muhabir bankaya sunulabileceği konusunda emin olmak, şeklindeki sıralanabilecek tedbirleri de almalıdır. Bu amaçla bankalar muhabir hesabı açma talebinde bulunan diğer finansal kurumlardan yukarıda belirtilen bilgilerin yazılı olarak yer aldığı bir anket formu talep etmek dahil olmak üzere özel müşteri kabul kuralları ve üst düzey yöneticilerin onayının arandığı iş akışları tesis ederler. 82 Bankacılar Dergisi ii. Riskli coğrafi alanlarda yerleşik veya bağlantılı müşteri işlemleri Her bankanın aşağıdaki kategorilere giren yurtdışı ve içinde kendi riskli bölge ve alan tanımlarını yapıp, bu bölgelerde yerleşik veya ilişkili müşterilerini ağırlaştırılmış tanıma-onay ve izleme prensipleriyle takip etmesi uygun olacaktır. • İşbirliği Yapmayan Ülkeler (FATF-Non-Cooperative Countries and Territories (NCCTs) Finansal kuruluşlar, FATF Tavsiyelerini uygulamayan ya da eksik uygulayan ve bu nedenle FATF’ın İşbirliği Yapmayan Ülke Listesi’nde yer alan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat göstermeleri önemlidir. Bu işlemlerin görünürde hukuki ve ekonomik amacı yoksa, işlemlerin esası ve amacının araştırılması ve bulguların yetkili makamlara yardımcı olabilecek şekilde yazılı kayda geçirilmesi hususlarına dikkat edilmelidir. • Gri Alanlar Küreselleşen ve sermaye dolaşımının serbestleştiği dünyamızda organize suçlar ve terörizmle mücadelede, uluslararası işbirliği için en önemli zemini oluşturmaktadır. Fakat dünya yüzeyinde “Gri Alanlar” olarak adlandırılan, hukuk düzeninin uygulanamadığı bazı antidemokratik bölgeler, hala varlığını sürdürmekte ve mücadelenin önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Banka, yasadışı uyuşturucu üretim-dağıtım yolları ile üzerinde bulunan, kaçakçılık, terör gibi suçların oranı, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğu anti-demokratik ülkeler ve bölgelerde yerleşik müşteriler veya ilişkili işlemleri için güçlendirilmiş müşterinin tanınması, onay ve izleme standartları uygulanması önemlidir. • Sınır Ötesi Merkezler, Serbest Bölgeler ve Finans Merkezleri Bankaların, sağladıkları bankacılık sırrı, vergi avantajı ve yargı bağışıklığının bir sonucu olarak organize suçlardan kazanılan veya terörizmin finansmanında kullanılan fonların saklanma ihtiyacı için bir çekim merkezi oluşturan sınır ötesi merkezler, (offshore) serbest bölgelerde ve katı bankacılık gizlilik yasalarının uygulandığı uluslararası finans merkezlerinde yerleşik müşteriler ve bağlantılı işlemler için güçlendirilmiş müşterinin tanınması, onay ve izleme standartları uygulamaları önerilmektedir. Bu bölgelerin özelliklerine uyan hükümlerine tabi kurumlarla güçlendirilmiş özel çalışma prosedürleri belirlenmeli, fiziki varlığı bulunan ve suç gelirleri konusundaki hassasiyeti bu prensiplere göre yeterli olan normal yargı çevresinde yerleşik bir kurumun iştiraki olmasının gözetilmesi uygun olacaktır. • Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler (PEP’s) FATF terminolojisine göre siyasi nüfuz sahibi kişiler; yabancı bir ülkede, uhdesinde üst düzeyde kamu görevi bulunan devlet yada hükümet başkanı, üst düzey siyasiler, hükümet görevlileri, adli yada askeri personel, önemli mevkideki siyasi parti temsilcileri ve kamu kurumu yöneticisi niteliğindeki kişileri ifade etmektedir. Siyasi nüfuz sahibi kişilerle ilgili olarak, uygulanması gereken müşterini tanı ilkesinin gerektirdiği tedbirlere ilaveten bankalar; 83 MASAK- TBB Çalışma Grubu - müşterinin siyasi nüfuz sahibi bir kişi olup olmadığının belirlenmesi için uygun risk yönetimi sistemlerini geliştirmeli, bu tür müşterilerle işlem tesis etmek için üst seviyedeki yöneticisinin onayının arandığı iş akışlarını tesis etmeli, fonların ve mal varlıklarının kaynaklarını tespit için gerekli tedbirler almalı ve sürekli ve sağlıklı bir gözetim fonksiyonu gibi tedbirleri uygulamalıdır. iii. Suç gelirlerinin aklanmasında hassas sektör ve iş kolları Bankaların müşteri olarak kabul ettikleri veya işlemlerine aracılık ettikleri diğer finansal kurumların veya başkalarının fonlarını yöneten aracıların “müşterini tanı” ilkeleri kapsamında yeterli özeni gösterdikleri, faaliyet gösterdikleri alanlardaki yasal düzenlemelerin FATF kriterlerine uygunluğu, bu konudaki politika ve prosedürlerinin yeterliliği konusunda yeterli bilgi düzeyine sahip olmaları uygun olacaktır. Bu konularda bilgi talebine yönelik olarak taraf olan finansal kurumdan bu özeni gösterdiğine dair doldurulmuş bilgi formunun temin edilmesi faydalı olacaktır. Özellikle riskli coğrafi alanlarda yerleşik veya FATF ile işbirliği yapmayan ülkelerin mali kurumlarına hesap açılışında bu ilkelerin uygulanması önem arz etmektedir. Aşağıdaki sektörler ve meslek gruplarına hesap açılışlarında özel önem gösterilmesi, müşteri kimlik ve tanıtıcı belgelerinin, sektör bilgilerinin dikkatle ve eksiksiz bir şekilde kaydedilmesi ve müşteri hesaplarının dikkatle izlenmesi önerilmektedir. - Yetkili müesseseler (döviz büfeleri). Kuyumcular, altın ve elmas gibi değerli taş ve maden ticareti yapanlar. Yurtdışı yerleşik kişiler, (özellikle riskli coğrafi alan ve bölgelerde mukim) Seyahat acenteleri, yolcu ve yük taşıyanlar. Gazinolar, talih oyunları salonlarının işletmecileri. Lüks araç satan galericiler. Antikacılar ve sanat galerileri, halıcılar. Büyük emlakçılar ile bunların her türlü acente, temsilci ve ticari vekilleri. Hava ve deniz vasıtalarını kiralayanlar. Deriden mamul eşyaların üretimini ve ticaretini yapanlar. Oto yedek parçalarının üretimini ve ticaretini yapanlar. Nakit kullanımı yoğun olan işkollarında faaliyet gösterenler (otopark işletmecileri, restoranlar, akaryakıt, piyango ve gazete bayileri, dağıtım şirketleri, oyuncak ve kırtasiye ticareti yapanlar). Faktoring şirketleri. iv. Riskli bankacılık ürünleri Sebebi bilinemeyen aktivitelerden kaynaklanan ve iştigal konusu ile doğrudan ilişkilendirilemeyen, genelde nakit işlemler, hamiline ürünler ve elektronik fon transferlerinden kaynaklanan müşteri fonları ve işlemlerinin güçlendirilmiş prosedürlerle takip edilmesi uygun olacaktır. • Nakit İşlemler Özellikle dünyadaki suç geliri hacminin büyük bir bölümünü teşkil eden yasadışı uyuşturucu ticaretinden kazanılan fonlar, elde edildikleri anda değişik ülke para birimlerin84 Bankacılar Dergisi den küçük kupürler halinde nakit ve sahiplerinin kısa vadede dikkat çekmeden harcayamayacağı kadar yüksek miktardadır. Bu nedenle özellikle nakit kullanımının sınırlı olduğu gelişmiş ekonomilerde kısa sürede dikkat çekmeden harcanması, bir yerden bir yere taşınması ve fiziki muhafazası zordur. Bu açıdan bakıldığında, suç geliri aklayıcıları açısından ellerindeki küçük kupürlerden oluşan büyük miktarda ve nakit paranın bir an önce bir finansal kuruma yatırılarak nakit formundan kurtarılması, transfer olanaklarına kavuşturulması, mülkiyetinin gizlenmesi, gerçek ticari işlemlere benzer işlemlerle suç kaynağından süratle uzaklaştırılması ve yasal bir kazanç gibi gösterilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Suç gelirinin nakit formda bulunduğu, yasadışı faaliyet ile arasındaki bağın henüz kesilmediği ve suç geliri aklayıcısının paranın yasal kaynağı olarak gösterebileceği örtü sağlayan bir işlem bulunmadığı aşamaya, yerleştirme aşaması denilmektedir. Bu ilk aşama, yetkili araştırma ve inceleme uzmanlarınca paranın fiziken tespitinin ve el konulmasının, nakdin finansal sisteme girişi sırasında finansal kuruluşlara getirilen şüpheli işlem bildirimleri yolu ile tespit edilmesinin en kolay, suç geliri aklayıcıları için aksine en tehlikeli olduğu aşamadır. Suç gelirinin nakit formda bulunduğu bu aşamada ele geçirilebilmesi için ülkeler, düzenli nakit işlem raporlamaları ve şüpheli işlem bildirimleri esasına dayanan izleme teknikleri ile nakit kullanımını önleyici politikalar geliştirmişler, bankaların ve çalışanlarının suç geliri aklayıcılarından korunmaları için nakit işlemlere karşı hassas olmaları ve dikkat çekici sıklıkta veya yüksek tutarlı nakit işlemleri raporlayarak kontrol etmeleri tavsiye edilmiştir. • Elektronik Transferler FATF tarafından yayımlanan sekiz özel tavsiyeye göre üye ülkeler mali kurumlarının fon transfer işlemlerinde ve ilgili mesajlarda havale amir ve lehdarlarına ilişkin bilgilerin (isim, adres, hesap numarası) yer almasını sağlamak için önlemler almalıdır ve söz konusu bilgiler transfer veya ödemeler zincirindeki mesajlarda yer almalıdır. Bu tavsiyelere uyum amacıyla, bankanın kendi aracılığıyla gönderilen transfer işlemlerinde havale amirlerinin tam ad ve adres bilgilerinin, lehdarların ise tam ad ve adres bilgileri ve/veya hesap numaralarının transfer mesajlarında yer almasına ilişkin tedbirleri alması uygun olacaktır. Karşı mali kurumlardan gelen transfer mesajlarında amir ve lehdara ait belirtilen bilgileri eksik olanlara özel önem gösterilerek, şüpheli işlemler kapsamında dikkatli bir incelemeye tabi tutulması, bu havalelerin ödendiği lehdarlara ilişkin ödemeyi yapan birim tarafından ödeme yapılan kişi ve kurumların kimlik ve adres tespitinin dikkatli şekilde yapılarak muhafaza edilmesi esastır. Banka müşterisi olmayan üçüncü şahısların, bankada yatırım hesabı bulunan müşteri adına veya bizzat mudinin kendisinin herhangi bir banka şubesi nezdinde bulunan yatırım hesaplarına, başka banka veya aracı kurumdan EMKT (Elektronik Menkul Kıymet Transferi’ sistemi aracılığıyla gelen hazine bonosu ve devlet tahvili virman işlemlerinde; gönderen banka, amir ve lehdar bilgilerinden şüphe duyulması halinde dikkatli bir incelemeye tabi tutulması uygun olacaktır. 85 MASAK- TBB Çalışma Grubu • Yabancı Bankalar Üzerine Keşideli Şahıs Çeklerinin Tahsile Alınması Müşteri ilişkisine yabancı para cinsinden yurtdışı bankalar üzerine keşide edilmiş şahıs çeklerinin tahsile alınması işlemleri ile başlanmasından kaçınılmalıdır. Tahsile veya iştiraya dövizli çek alınması hizmetinin; köklü-ticari geçmişi ve itibarı olan,aynı zamanda iştiraya alınan çek tutarları ile iş hacmi ve maddi varlıkları arasında bir denge bulunan, ticari işlemleri ve iş ahlakı hakkında detaylı bilgi sahibi olunan firma ve şahıslara verilmesine özen gösterilmelidir. • Internet, Call Center ve ATM İşlemleri Banka çalışanları ile yüz yüze gelmeden işlem yapılmasını sağlayan bu ürünleri kullanan müşterilerin işlemleri müşteriyi kabul eden ünite yetkilileri ve iç denetim birimleri tarafından dikkatle izlenmelidir. Müşterilerin hesap açılışlarında ibraz ettikleri bilgi ve belgelerde yer alan hususlara göre işlemlerinin uygunluğu takip edilmeli, şüpheli işlemlerin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak hesap hareketleri periyodik olarak gözden geçirilmelidir. Bu kanallar aracılığıyla yapılan işlemlerin kontrolü, güvenliği, dolandırıcılık girişimlerinin ve suç geliri aklanmasının engellenmesine yönelik konulan işlem limit ve saatleri ve şifre uygulamalarının titizlikle tespit edilmesi ve uygulanması önem arz etmektedir. v. Vakıf ve Dernekler (Gönüllü Bağış ve Yardım Kurumları) FATF’in sekiz özel tavsiyesinin sekizincisine göre; ülkeler, terörizmin finansmanı amacıyla kötüye kullanılabilen varlıklarla ilgili kanun ve yönetmeliklerin yeterliliğini yeniden gözden geçirmelidir. Kar amacı gütmeyen yardım kuruluşları özellikle istismara açıktır ve ülkeler bunların; - terörist örgütler tarafından yasal varlık süsü verilerek, varlıkların dondurulması önlemlerinden kaçmak amacı da dahil olmak üzere, terörizmin finansmanının sağlanması amacıyla kendi çıkarları doğrultusunda kullanılarak, yasal amaçlı fonların el altından terörist örgütlere saptırılmasını gizleyerek veya saklayarak, kötüye kullanılmasını engelleyecek tedbirleri almalıdır. Bankalar, söz konusu kurumlara hesap açarken kurumun veya kişinin açık kimliği, faaliyet konusu, hesap açma amacı, beklenen hesap faaliyeti ve verilecek hizmetler, hesap açılış şekli ve gelen giden fonlara ilişkin kişi/kurum/kaynak/yönlendirildiği merkezler (Nakit, EFT, Swift,Yurtiçi ve Dışı), kurucu ve temsile yetkili şahısların ve üst düzey yöneticilerinin özgeçmişleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Bu kuruluşlarla müşteri ilişkisine girilirken güçlendirilmiş müşteri tanı ve onay prosedürleri uygulanması, bu kurumlarla ilgili resmi düzenlemelerine uygun hareket edilmesini sağlayacak tedbirler alınması, kurum faaliyetlerinin dikkatle izlenmesi uygun olacaktır." 6) Şüpheli İşlemlerin Tespiti ve Bildirilmesi Banka çalışanları görevlerini yerine getirirken; 86 görünürde yasal ve ekonomik amacı olmayan, Bankacılar Dergisi - müşterinin geliri, işi ile ilgili ve orantılı olmayan, kanunda belirtilen yükümlülükler kapsamında belge ve bilgi vermekten kaçınılan veya gönülsüz davranılan, raporlama ve kayıt saklama prosedürlerinden kaçınma amacı sezilen, yanıltıcı ve teyidi imkansız bilgiler verilen, kullanım amacı ekonomik olmayan ve amacı açıklanmayan kredi istekleri, riskli coğrafi bölge ve ülkelere yapılan büyük ölçekli ve olağan dışı transfer gibi işlemlere karşı dikkatli olmalıdır. Bu tür işlemlerle karşılaşılması durumunda, işleme ait bilgi ve belgelerin iç denetim görevlilerine, inceleme elemanlarına ve yasa uygulama birimlerine yardımcı olabilecek şekilde temin edilmesi ve banka kurallarına göre dahili olarak Uyum Görevlisine raporlanması önerilmektedir. Şüpheli İşlem Bildirimi Yapılması İçin İşlemleri İnceleme Konusu Olan Müşteriler; Uyum Görevlisi tarafından MASAK’a şüpheli işlem bildirim kararı verilsin veya verilmesin müşteri ile; - müşteri ilişkisinin devam ettirilmesi, işlemleri dikkatle izlenerek müşteri ilişkisinin sürdürülmesi, müşteri hesaplarının kapatılarak müşteri ilişkisinin sona erdirilmesi, kararının Uyum Görevlisi veya ihtiyaç duyulması halinde Uyum Görevlisince iletilen yetkili merciler tarafından verilmesi hususuna özen gösterilmelidir. Aşağıda sıralanan dört başlık altında şüpheli işlemlerin tanımı ilgili mevzuat, kurumiçi ve dışı raporlama kuralları ve bildirimlere ilişkin işakışlarının belirlenmesi faydalı olacaktır: - Şüpheli işlem ne demektir Şüpheli İşlem Tipleri Uyum Görevlisine Raporlama Kuralları ve Sorumluluklar: Resmi Kurumlara İletilmesi Sır Saklama ve Gizlilik Kayıtların Saklanması 7. İzleme, İç Denetim ve Raporlama Faaliyetleri Bankanın, suç gelirlerinin aklanması ile ilgili yükümlülüklere uyumun sağlanması, şüpheli işlemlerin önceden belirlenip engellenmesine ve şüpheli işlemlerin ortaya çıkarılmasına yönelik iç kontrol, raporlama ve haberleşme sistemlerini oluşturması önemlidir. İç kontrol ve raporlama sistemi zaman içinde değişen mevzuat ve diğer gelişmelere uyumun sağlanması amacıyla sürekli olarak geliştirilmelidir. Bu amaçla, iç kontrol ve izleme görevini yapan denetim görevlilerinin suç gelirleri hakkındaki mevzuatı, uluslararası gelişmeleri, yeni ürünler ve aklama metotları konusunda resmi ve bilimsel yayınları takip etmesi faydalı olacaktır. Bankanın, bu konudaki görevlerin yerine getirilebilmesini teminen gerekli personel tahsisi ve bilgi işlem desteğini sağlaması; yapılan kontrol faaliyetleri, sonuçları ve riskli hususlar ve öneriler hakkında üst yönetime bilgi verilmesi esastır. 87 MASAK- TBB Çalışma Grubu Yıl içinde yapılan denetim ve kontrol faaliyetlerine ilişkin Teftiş Kurulu Başkanlığı ve İç Kontrol Merkezi Başkanlığı tarafından ortaklaşa hazırlanan istatistiki amaçlı listelerin (denetim yapılan şube sayısı, kimlik tespiti ve şüpheli işlem açısından kontrol edilen işlem sayısını gösterecek şekilde) takip eden yılın Mart ayının 15. gününe kadar Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’na gönderilmek üzere Uyum Görevlisine iletilmesi önem arz etmektedir. Uyum görevlisi tarafından imzalanmış bir ön yazı ekinde Mart ayı sonuna kadar listenin MASAK’a ulaştırılması için gerekli tedbirlerin alınması faydalı olacaktır. 8. Kurum İçi Eğitim Çalışmaları Bankanın, aklanma işlemlerinin tanınması ve önlenmesi konusunda pazarlama ve operasyonel kadrolarına düzenli olarak eğitim vermesi ve buna ek olarak kanunlardan, düzenlemelerden ve aklama tipolojilerindeki değişikliklerden çalışanlarını haberdar etmesi önemlidir. Çalışanların işe giriş tarihinde aşağıdaki esaslarda bilgilendirilmesi ve en geç altı ay içinde veya ilk düzenlenen eğitimde; - ulusal yasa ve yönetmelikler, bankanın suç gelirleri konusundaki prensip ve uygulamaları, müşterinin tanınması, alınacak belge ve bilgilerin gerçekliği ve teyidi, uluslararası düzenleme ve standartlar, şüpheli işlemlerin tanınması ve raporlanması, riskli sektör, bölge ve işlem türleri, yasal ve idari sorumlulukları, konularında eğitime tabi tutulmaları esastır. Eğitim alan çalışanların yeterli bilgi düzeyine ulaştıkları eğitim sonunda yapılan sınavlarla teyid edilir. Özellikle personel sayısı çok ve teşkilatı yaygın olan bankaların sınıf eğitiminin yanı sıra ağırlıklı olarak intranet ortamında hazırlanmış elektronik eğitim modüllerinden de faydalanması yararlı olabilecektir. Yıl içinde yapılan eğitim çalışmalarının istatistiki amaçlı sonuçları, (eğitimlere katılan personel sayısını ve toplam eğitim saatini gösterecek şekilde) takip eden yılın Mart ayının 15’inci gününe kadar Mali Suçları Araştırma Kurulu’na gönderilmek üzere eğitim faaliyetlerini takip eden bölüm tarafından uyum görevlisine iletilmelidir. Uyum görevlisi tarafından, listenin Mart ayı sonuna kadar MASAK’a iletilmesi için gerekli tedbirlerin alınması esastır. 9. Hesap Muhabirlerinden ve Diğer Kurumlardan Alınan Yazıların Yanıtlanması Hesap Muhabirlerinden veya iş ilişkisinde bulunulan diğer kurumların Suç Gelirlerini Aklama, Terörizmin Finansmanının Engellenmesi konularında banka uygulamalarına ilişkin bilgi taleplerinin karşılanması veya beyan niteliğindeki formların incelenmesi/uygunluk verilmesi faaliyeti Uyum Görevlisince yerine getirilir. İletişimde aksaklık ve kayıtlarda herhangi bir eksikliği önlemek üzere bahse konu başvuruların muhabir ilişkileri ile ilgili bölümün bilgisi ve aracılığıyla yapılması ve sonuçların ilgili bölümün takibinde olması önerilmektedir. 88 Bankacılar Dergisi 10. Kayıtların Saklanması Türkiye’de yürürlükte olan suç gelirleri mevzuatı uyarınca müşterilerden alınması gereken tüm bilgi belge ve kayıtların gerektiğinde kolaylıkla ulaşılabilecek şekilde muhafaza edilmesi önerilmektedir. Bu bilgilerin kolay ulaşılabilir olmasını teminen elektronik ortamda ve yapılan işlemlerin tekrar ortaya konulmasına olanak verecek şekilde gerektiğinde cezai fiillerin kovuşturulmasında delil olarak kullanılmaya elverişli şekilde saklanması uygun olacaktır. Aşağıdaki dokümanların en az 10 yıl süre ile saklanması uygun olacaktır. - Müşterinin tanınmasına ve işlem profiline yönelik kimlik ve belgeler, işlemlere ilişkin kayıt ve belgeler, kontrol ve izleme raporları, işlemlerin incelenmesine ilişkin liste ve belgeler, şüpheli işlemlere ait resmi mercilere raporlamalar ve hazırlanmasına kaynak teşkil eden dokümanlar, eğitim dokümanları ve katılımcı listeleri, diğer yasal belge, yazışma ve bilgileri içeren dokümanlar. 11. Bilgi ve Belge Verme Yükümlülüğü Aşağıda sıralanan üç başlık altında bilgi ve belge verme yükümlülüğü ile ilgili hususların belirlenmesi faydalı olacaktır. - Bilgi ve belge istemeye yetkili kurum ve görevliler. Bilgi verilirken dikkat edilecek hususlar. Devamlı bilgi verme kapsamında yapılacak raporlama faaliyetleri. 12. Yürürlük ve Denetim Bu kılavuza uygun olarak düzenlenen banka politika ve prensiplerine banka genel müdürlük üniteleri, yurtiçi ve dışı şubeler ile bankanın çoğunluk hissesine sahip olduğu mali kuruluşlarda riayet edilip edilmediğinin denetimi görevinin iç denetim sistemleri tarafından yerine getirilmesi önerilmektedir. 89 MASAK- TBB Çalışma Grubu Şüpheli İşlem Kategorileri 1. Bankacıların Değerlendireceği Hususlar Günümüzde aklama yöntemleri ve tipolojileri gittikçe artarken, aklama işlemleri daha karmaşık hale gelmektedir. Tek bir basmakalıp yöntem, tedbir veya korunmayı garanti edecek reçete yoktur. Bu nedenle bir bankacının aşağıdaki hususları gözönünde bulundurması gerekir. Bankalar; 90 • Hacimleri veya sıklıkları, konu ve tipolojileri bakımından anormal olarak addolunan işlemleri yapmayı ve anormallik profili arz eden ilişkilere girmeyi veya sürdürmeyi reddederler. Bu tür işlemlerin tespit edilerek ortaya çıkarılmasına yönelik gerekli eğitim çalışmaları ve iç denetim faaliyetlerini planlar. • Özellikle icrai şekli bakımından anormallik içeren veya büyük meblağlarda bulunan, fırsatçıl (okazyonel) kullanıcılar tarafından önerilen şüpheli işlem veya işlem girişimlerine özel bir dikkat gösterirler. • FATF Tavsiyelerini uygulamayan yada eksik uygulayan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat gösterirler. Bu işlemlerin görünürde hukuki ve ekonomik amacı yoksa, işlemlerin esası ve amacı araştırılmalı ve bulgular yetkili makamlara yardımcı olabilecek şekilde yazılı kayda geçirilmeli ve Mali İstihbarat Birimine bildirilmelidir. • Reddedilmiş işlemler veya tamamlanmamış işlemlerin tarafları hakkında bildirim yapılabilecek şekilde yeterli bir bilgi edinilmişse Mali Suçları Araştırma Kurulu’na raporlarlar. • İhbarda bulunma yükümlülüğünün müşteri ile ilişkilerin süresi boyunca yürürlükte olduğunu ve dolayısıyla sadece bu ilişkinin kurulduğu veya kapandığı aşamalarda sınırlı olmadığını dikkate alırlar. • Şüpheli işlem tiplerine uyan işlemler hakkında son bildirim kararını müşteri hakkındaki kişisel ve mali bilgi ve belgelere dayanarak verir. Şüpheli bir işlem tipine uyan işlemin dikkatli bir incelemeden sonra tamamen yasal bir ticari işlem olduğu anlaşılabilir. • Kişisel ve mali profili hakkında yeterince bilgi edinilemeyen gezici müşteriler hakkında müşteri tarafından yürütülen faaliyet ve ekonomik kapasiteleri ile ilgili yetersiz bilgilerin bulunması durumunda; bildirim kararını işlemlerin özellikle miktar ve teknik karakteristikleri üzerine odaklanarak verirler. • Müşteri işlemlerine ilişkin operasyonlar bölünmüş şekilde farklı lokasyondaki personel tarafından yerine getiriliyorsa (Şube-Operasyon Merkezleri gibi) bu işlemlerin tamamını görecek şekilde raporlanması ve gözden geçirilmesine ilişkin bilgilendirme ve inceleme kanallarını oluşturur. Bankacılar Dergisi • Müşteri tarafından uzaktan erişim veya internet vb. kanallarla şahsen sonuçlandırılan işlemlerle ilgili riskleri azaltacak tedbirleri alır. Meblağ, sıklık veya işlem türü açısından risk içeren işlemlere operasyonel limitler getirilmesi dahil belli periyodlarla gözden geçirilmesi ve incelenmesine ilişkin mekanizmaları oluşturur. • Karaparanın Aklanmasına Dair Kanun'da yer alan öncül suç fiilleriyle sınırlı olmaksızın herhangi bir şüpheli işlem tipine uyan müşteri davranışlarının yasal kaynağı bilinmiyor, bilgi verilmesinden kaçınılıyor veya belgelenemiyorsa şüpheli bildirimi yapılır. • Yapılan işlemin sürekli veya geçici olup olmadığı veya muafiyet kapsamında yada belirli bir limit içinde bulunup bulunmadığını dikkate almaksızın müşterinin kimliğini tespit ve teyit edilir ve yapılmaya teşebbüs edilmiş işlemler de dahil tüm şüpheli işlemleri, işlemin miktarı ne olursa olsun ve söz konusu işlemin vergi konusunu içerip içermediğine bakmaksızın Mali Suçları Araştırma Kurulu’na bildirirler. • Reddettikleri, tamamlanmamış veya teşebbüs edilenler dahil şüpheli işlemlerin mali istihbarat birimine bildirildiğini gizli tutmak için gerekli özeni göstermelidir. Karşılaşılan şüpheli işlem tiplerinin mahiyetine ilişkin araştırmalar veya müşteri ile yapılan görüşmelerde müşterinin durumdan haberdar olmasına veya teklif ettiği işlemin raporlanacağına dair izlenim edinmesine neden olacak davranışlardan kaçınılır. • Eğer karşılaşılan şüpheli durumlarda müşteri ve işlemleri hakkında daha detaylı bilgi edinilmeye çalışılması müşterinin durumdan haberdar olmasına neden olacaksa bu işlemlerden vazgeçilerek bildirim yapılmalıdır. Çalışanlarının bu konuda hassas ve dikkatli olmaları için gerekli eğitimi verirler. Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak bilgilerine ve ihtisaslarına başvurulan gerçek ve tüzel kişiler ve bildirimde bulunanlar işlemlere taraf olanlara bilgi veremezler, öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların yararına kullanamazlar. Bu yükümlülük, yukarıda yazılı kimseler bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder. Bu hususlar yasa koyucu tarafında da getirilen bir yükümlülük olup, ihlali halinde ağır cezai sonuçları olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. 2. Şüpheli İşlem Kategorileri Aşağıda belirtilen şüpheli işlem tipleri yukarıda genel olarak sayılan spesifik işlemlerden daha uzun ve detaylı olmakla birlikte, aklayıcılar tarafından yeni yöntemler geliştirildikçe düzenli olarak yenilenmesi gerekmektedir. Şüpheli işlem tipleri çoğaldıkça, şüpheli olarak nitelenen işlemlerde paralel olarak artar. Tek bir aklama olayında birden fazla şüpheli işlem tipine veya sadece tek bir şüpheli işlem tipinin bir kısmına uygunluk olabilir. Listeler, uyarılar sadece bir fikir verir, burada listelenen işlemler dışında aklamanın bir çok yolu ve yöntemi olabilir. Genel olarak dikkat edilmesi gereken şüpheli aktivite ve işlem şekilleri şöyle sıralanmaktadır: A. Şüpheli Müşteri Davranışları ve Yetersiz-Yanıltıcı-Sahte Bilgi ve Belge Verilmesi 1. Müşteri hakkında veya iş yaptığı kişilerin adlarının ulusal ve uluslararası alanda resmi makamlarca yayımlanan kara listelerde yer alması, haklarında basında olum91 MASAK- TBB Çalışma Grubu suz haberler bulunması veya hakkında karapara öncül suçu teşkil eden suçlardan devam eden davalar bulunması, müşteri hakkında bir karapara aklama incelemesi yürütüldüğü konusunda bilgi sahibi olunması. 92 2. Müşterinin görünüşü, konuşma, hal ve tavırlarının şüphe uyandırması, müşterinin mali kuruma sık sık başkaları ile gelmesi, geldiğinde başkalarınca izlenmesi veya yapılan işlemle ilgili olmaksızın endişeli ve sinirli olması, işlemin bir an önce yapılması konusunda ısrar etmesi. 3. Müşterinin banka çalışanları ile samimi ilişkiler kurmak istemesi, şüpheli olarak değerlendirilebilecek bir işlemin veya çok bilinen bir karapara aklama yöntemi kapsamında işlem yapılıp yapılmayacağını sorması, işlemlerin yapılması için yüksek komisyon, para veya çeşitli hediyeler teklif etmesi. 4. Müşterinin bilinen veya beyan ettiği iş konusu ve tecrübesi, eğitim düzeyi, gelir seviyesi ile talep ettiği işlemlerin yönlendirildiği coğrafi alanlar, işlem tutarları ve türleri ile mal varlığı, hayat standardı arasında uyum bulunmaması. 5. Müşterinin işlem yapmadan önce kimlik tespiti, yasal raporlama ve şüpheli işlem bildiriminden kaçınmak için çeşitli yöntemler denemesi kimlik tespit ve şüpheli işlem bildirim zorunluluğu, işlem limitleri, bankanın karaparanın aklanması ile mücadele kontrol yöntemleri, resmi raporlama sistemleri hakkında bilgi edinmeye çalışması ve bu yönde sorular sorması. 6. Müşteriden mesleği, kimlik, adres, sabit telefon gibi kişisel bilgilerin alınmasında zorluklarla karşılaşılması veya müşterinin iş konusu veya işlemlerin amacı, işlemlere konu fonların kaynağı ve geldiği kurumlar hakkında açıklama yapmakta zorlanması veya bilgi verilmesinden kaçınılması, müşterinin yasal veya idari olarak ibrazı veya doldurulması gereken zorunlu bir belgenin doldurulmaması için banka görevlisini ikna etmeye çalışması. 7. Müşterinin, kendisiyle yapılacak yazışmalarda kullanılmak üzere ev adresini vermek istememesi, cadde, sokak ve kapı numarası bilgilerini içeren adres yerine, posta kutusu veya e-posta adresleri kullanması veya kredi kartı, ekstre ve ödeme bilgilerinin başkalarına ait adreslere gönderilmesini talep etmesi, değişik tarihlerde işlem yaparken farklı veya birbirine benzeyen çeşitli adresler vermesi. 8. Müşterinin yaptığı işlemin gerekçesi ile ilgili kendiliğinden ve şüphe uyandıracak şekilde gereğinden fazla açıklama yapması, doğruluğunu kanıtlamaya çalışması veya yüksek tutarlı fonların suç geliri olmadığına dair özellikle off-shore bölgelerde lisans almış bankalarca düzenlenmiş referans mektuplarının sunulması. 9. Müşterinin, görünüşünden gerçek olmadığı anlaşılan veya taklit edilmiş, değiştirilmiş kimlik belgesi sunması veya müşteri tarafından sunulan tüm kimlik ve mali belgelerinin yeni görünmesi veya verilme tarihlerinin yeni olması, aslı ibraz edilmeden fotokopi evrak üzerinden veya yasa, yönetmelik veya tebliğlerle belirlenen kimlik belgeleri dışındaki belgelerle işlem yapılmaya çalışılması. Bankacılar Dergisi 10. Müşteri tarafından ibraz edilen ve beyan olunan kimlik, vekalet, adres, telefon, vergi ve TC kimlik no bilgileri ile işleme has diğer belge ve bilgilerde tutarsızlık olması, sahte belge ve yanıltıcı bilgilere rastlanması. 11. Müşteri tarafından verilen referanslara ulaşılamaması veya işlemle ilgili belge sunulamaması, müşteri ile temas kurulması için arandığında, vermiş olduğu ev veya iş telefonuna cevap verilmemesi veya böyle bir numaranın bulunmaması, işyeri ziyaret talebini reddetmesi, verilen adreste bulunamaması. 12. Müşterinin mevcut itibarlı herhangi bir işletmenin, itibarlı devletlere ait isimler taşıyan kamu iktisadi teşebbüsleri veya ünlü kişinin adına çok benzeyen ve izlenimi veren özellikle off-shore bölgelerde yerleşik kişi veya kayıtlı olan kurumlara hesap açtırması. 13. Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan vekaletle yurt içinde veya dışında yerleşik çok sayıda kişi adına hesap açmak istemesi veya sürekli 3. şahıslar üzerine açılmış hesaplardan yapılan işlemler için nakit para yatırması veya çekmesi, hesap sahiplerinin hesabına yatırılan, hesabında bulunan para konusunda yeterli bilgi sahibi olmaması. 14. Müşteri tarafından aile bireylerinden olmayan veya herhangi bir iş ortaklığı bulunmayan kişilerle birlikte ortak kasa kiralanması veya kendisine ait kiralık kasaları kullanabilmeleri için vekaletname verilmesi. 15. Bankayla dikkate değer hesap ilişkisi ve işlem yoğunluğu bulunmayan müşterilerin kiralık kasaları yoğun bir şekilde kullanması, kasalarda nakit tutulduğuna veya şüpheli paketlerin konulduğunu gösteren işlemler yapılması. 16. Birbirleriyle hiçbir aile bağı ya da iş ilişkisi vb. olmadığı görülen kişilerin ortak tasarruf mevduatı hesapları açmaları, hesap üzerinde birlikte tasarrufta bulunmaları, hesaplarda dikkat çekici şekilde tasarruf mevduatı profiline uymayan yoğun şekilde nakit işlem veya yurt içi ve dışından yönlendirilen elektronik transfer trafiği görülmesi. 17. Tüzel kişi müşterilerin ortakları ve yöneticileri olarak görünen gerçek veya tüzel kişilerin firmanın gerçek sermayedarı olmadığının anlaşılması, firmanın sermayesi ve idaresinin fiili olarak kötü bir ünü olan ya da resmi makamlarca haklarında dava açılmış veya inceleme yapıldığı bilinen 3. şahıslara ait olduğunun anlaşılması. 18. Tüzel kişi müşterilerin ortaklık yapısının değişmesi, yeni ortağın kişisel ve ticari geçmişi ile sağladığı sermayeye ilişkin fon girişlerinin kaynağı ve geldiği merkezler (özelikle off-shore finansal kurumlar) hakkında bilgi vermekten kaçınması, daha önce firmanın faaliyet gösterdiği alanla herhangi bir ilgisi, eğitimi ve iş tecrübesi bulunmaması. 19. Müşteri hesaplarından kurumsal düzeyde yüksek tutarda ve üst düzey mali enstrümanlarla işlem yapmak üzere hesap açtırmak isteyen veya işlem yaptırmak isteyen firmaların sektörde çalışan diğer benzer müşterilere göre mali yapısının ve işlemlerinin farkedilir bir şekilde ayrılması, mali tablolarının tam, özenli ve hazır olmaması, teknik donanımı, çalışan sayısı ve kapasite olarak yetersiz olması. 93 MASAK- TBB Çalışma Grubu 20. Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan iş ve evinin bulunduğu adreslere uzak mali kurumlarda diğer mali kurumlardan veya yurtdışından geleceği belirtilen havalelere istinaden hesap açtırmak istemesi. 21. Özellikle müşteri olmayı kendileri teklif eden bankayı tercih etme nedeni, daha önce çalıştığı bankalar, ticari referansları ve geçmişi bilinmeyen gerçek ve tüzel kişilerin karlı veya riski düşük nakit karşılıklı kredi veya mal alımına yönelik teminat mektubu ve özellikle yabancı para çek tahsil işlemleri teklif etmesi, bankanın komisyon, masraf veya faiz oranlarını umursamıyor gözükmesi. B. Nakit Karakterli Şüpheli İşlemler 94 22. Kötü bir ünü olan, haklarında son günlerde ceza davalarının açıldığı veya tedbir önlemlerinin uygulandığı bilinen, belli bir iş kaynağı, ticari geçmişi ve alt yapısı olmayan bir kimse adına veya hesabına büyük miktarlarda nakit hareketlerinin olması. 23. Müşteri tarafından getirilen nakit paraların ufak kupürlü ve kirli olması, çeşitli maddeler içinde gizlenerek taşındığını gösteren lekeler bulunması ve kokular yayması, özensiz ve acele bir şekilde paketlenmiş olması, sayıldığında müşteri tarafından beyan edilenden sık sık eksik veya fazla çıkması, deste içinde sahte banknotlara rastlanması, müşterinin, kendisi için normal sayılmayacak şekilde banknotları paketleyerek veya bir şeye sararak vermesi. 24. Müşterinin sık sık kasadan efektif bozdurması veya arbitraj yaptırması, düşük kupürlü banknotları (yerli ya da yabancı) yüksek kupürlülerle değiştirmesi veya müşterinin yer aldığı iş kolunda normal sayılmayacak kupürlü banknotlarla işlem yaptırması. (O iş kolunda genelde düşük kupürlü banknotlar kullanıldığı halde müşterinin yüksek kupürlü banknotlar kullanması veya bunun tersi) 25. Müşterinin hesaplarından müşterinin hayat standartı, işi ve gelir seviyesi ile ilgisi kurulamayan toplamda büyük meblağlara ulaşan sık sık düşük tutarlı veya tek işlemde yüksek tutarlı nakit çekme veya yatırma işlemlerin gözlenmesi. 26. Sadece fon transfer etmek amacıyla açıldığı görülen hesaplara yatırılan nakdin herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın ve yeterli açıklama yapılmadan sürekli olarak yurtdışına veya yurtiçine havale edilmesi veya belli bir dönem bu tür işlemler yapıldıktan sonra hesabın uzun süre hareketsiz kalması. 27. Sadece yurtdışından gelen transfer bedellerini tahsil etmek amacıyla açıldığı görülen hesaplara geçen havale bedellerinin herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın sürekli nakit olarak çekilmesi veya kısa bir süre bu tür işlemler yapıldıktan sonra hesabın uzun süre hareketsiz kalması. 28. Müşterinin makul açıklama yapmadan bankada hesabı olmasına rağmen havale işlemlerinin kasadan nakit olarak gerçekleştirilmesi veya iki farklı müşteri arasında normalde virman yapılması gereken işlemlerin kasadan nakit olarak çekilmesi ve yatırılması konusunda ısrar etmesi. Bankacılar Dergisi 29. Hesaba küçük kupürler halinde çok sayıda nakit para yatırılması ve az sayıda yüksek tutarlı nakit para çekilmesi. 30. Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba nakit para yatırması, nakit yatan tutarların diğer şehir ve bölgelerdeki şubelerden kısa bir süre sonra provizyonla nakit olarak çekilmesi. 31. Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba nakit para yatırması, nakit yatan tutarların yine makul bir açıklaması olmadan yurt dışındaki az sayıda özellikle riskli bölgelerdeki lehdarlara transfer edilmesi. 32. Çok sayıda kişinin hesabından, makul açıklama yapmadan aynı lehdarların hesabına veya ismine nakit havale yapması, karşı şube veya mali kurumda açılmış hesaptan nakit olarak çekilmesi. 33. Nakit işlemleri veya havale işlemlerini gerçekleştiren kişilerin görünürde münferit olarak işlem yapmalarına rağmen; bu kişilerin ortak adreslerinin olması ve özellikle bu adresin aynı zamanda bir işyeri adresi olması veya adresin yapıldığı ifade edilen işle alakasız olması (örneğin öğrenci, işsiz, serbest meslek gibi). 34. Müşterinin iştigal ettiğini söylediği işin, gerçekleştirdiği işlemlerin tipi veya hacmi ile tutarlı olmaması (örneğin bir öğrenci veya işsiz birinin birkaç farklı yerden sık sık yüksek miktarda nakit para çekmesi). 35. Müşteri tarafından aynı yargı çevresinde bir çok bankada düşük bakiyeli durağan hesapların açık tutulması, bu hesaplara stratejik bir zamanda gelen transferlerin genelde ATM’lerden maksimum nakit çekme işlemleri ile çekilmesi. 36. Şube holüne birlikte gelen kişilerin beraberinde getirdikleri nakitleri paylaşarak farklı gişelerden aynı hesaba nakit yatırması veya aynı lehdarlara havale işlemleri yaptırması. 37. Kiralık kasanın çok sayıda kişi tarafından para kasası gibi kullanıldığını gösteren aşırı bir trafiğin olması, müşterinin nakit para yatırmadan önce kiralık kasasını ziyaret etmesi. 38. Değişik yerlerde/bölgelerde temsilciliği-işyeri olmayan bir ticari müşterinin bir gün içinde değişik şubelerde açılmış hesaplarına aynı gün nakit para yatırması. 39. Şirketle açıkça bağlantısı olmayan kişilerce şirket adına açılmış hesaplara ticari saikle yapılmadığı belli olan büyük tutarda nakit para yatırılması veya çekilmesi. 40. Çalıştığı sektörün nakit yaratma oranının düşük olmasına rağmen sektördeki diğer müşterilerden belirgin şekilde ayrılan, müşteri hesaplarında yüksek miktarlarda nakit fon hareketlerinin olması ve nakit enstrümanlar ile ödeme ve tahsilat yapılması. 41. Müşterinin nakit işlem miktarı ve yoğunluğunda ticari bir neden (iş hacminde artışa neden olan mevsimsel canlanma, yeni sipariş vb.) olmaksızın ani değişmeler meydana gelmesi, firmanın cirosu, gelir ve nakit yaratma gücü limitleri üzerinde düzenli nakit işlemlerinin yapılması. 95 MASAK- TBB Çalışma Grubu 42. Müşterinin nakit paranın taşınması sonucu oluşabilecek can güvenliği, hırsızlık ve suistimal risklerini göze alarak özel bir ihtiyacının bulunduğu durumlar hariç olmak üzere hesaplarına tek seferde veya sık sık önemli meblağlarda nakit para yatırması veya çekmesi. 43. Banka ile kendisi temasa geçen, hesap açma amacı ve bankayı tercih etme konusunda belli bir nedeni olmayan yeterince tanınmayan kişi ve kurumların yüksek miktarda nakit fon ile hesap açtırmaları. 44. Banka ile kendisi temasa geçen, hesap açma amacı ve bankayı tercih etme konusunda belli bir nedeni bulunmayan kişi ve kurumların sıfır bakiye ile açtıkları hesaplarına gelen önemli tutarda havalelerin kısa bir süre içinde nakit olarak çekilmesi, büyük meblağlı tek bir işlemden veya belli bir tarih aralığında yoğun olarak gerçekleşen işlemlerden sonra hesapların uzun süre hareketsiz kalması. 45. Müşterinin sık sık işi ile ilgili olmayan ve bağdaştırılamayan nakit karşılığında nakit benzeri enstrümanlar, bloke çek veya ödeme emirleri düzenlenmesini talep etmesi. 46. Müşterinin banka ve şube hesaplarında mevduatlarında anormal artış görülmesi. 47. Perakendeci bir müşterinin nakit hesaplarının seyrinin benzer müşterilerden çok net bir şekilde ayrılması. 48. Perakendeci bir müşterinin mevduat hesaplarından çekilen çeklerin toptancı firmalara değil şahıslara kesilmesi ve şahıslar tarafından tahsil edilmesi. 49. Normalde mahsup işlemleri yapılması gerekirken, ticari bir hesaptan nakit çekilmesi veya hesaba nakit yatırılması. 50. Müşterinin gün içinde hesaplarında çok sayıda nakit işlemi olmasına karşın gün sonunda hesaplarda bakiye kalmaması veya diğer bankacılık ürünlerinden faydalanılmaması, hesaplarda büyük miktarda atıl paraların tutulması. 51. Bir banka müşterisinin hesabına büyük miktarda ve tekrarlanan bir şekilde seyahat çekleri ile para yatırması. 52. Aracı kurumlar nezdinde nakit olarak çok yüksek miktarlı hesapların açılması ve ödemenin hesap açılırken veya takas gününde nakit olarak yapılması. C. Elektronik Transferlerle İlgili Şüpheli İşlem Tipleri 96 53. Uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçlar ile terörist organizasyonların mevcut olduğu ülkelerden, sınır ötesi merkezlerden (offshore-centres) ve FATF işbirliği yapmayan ülkeler listesinde yeralan ülkelerden veya bu ülke ve merkezlere normal olmayan yeterli açıklama yapılmadan tek seferde büyük meblağlı veya belli bir zaman aralığında önemli tutarlara ulaşan sık sık düşük meblağlı transferlerin yapılması. 54. Dikkat çekici tutarda ve sıklıkta olduğu görülen veya riskli bölgelerden yönlendirilen elektronik fon transferlerinin gerçekleştirilme amacına ilişkin açıklama bulunmaması, transfer mesajlarında amir ve lehdarların tam adları ile adreslerinin bulun- Bankacılar Dergisi duğu alanların doldurulmaması ya da bu alanlarda gerçek amir isimleri yerine rumuz, kod, kısaltma veya a client, one of our customer, instructor vb gibi ifadelerin yer alması. 55. Genelde bir hesap kullanılmaksızın veya belli bir grup müşteri hesaplarına yurtdışından veya yurtdışına önemli miktarlarda para transferi yapılması, yeterli açıklama yapılmadan, elektronik fon transferlerinin gerçekleştirilmesi ve bunların nakit olarak ödenmesinin istenmesi, 56. Gerçek kişi müşteriler adına bu nam altında açılan ve ticari işlemlere konu olmaması gereken tasarruf mevduatı hesaplarında müşterinin bilinen mesleği ve faaliyetleri, gelir kaynakları ve seviyesi ile ilgisi kurulamayan dikkat çekici sıklıkta ve tutarda yurtiçi ve yurtdışı elektronik fon transfer trafiğinin gözlenmesi. 57. Yurt içinde bir bankayla çalışmayı gerektirmeyecek kadar az ticari işlem hacmi olanların veya yurtdışında bir iş veya görünürde herhangi bir bağlantısı olmayan kişi ve kurumların yabancı bankalara fon transferi için hesap açtırmaları veya sadece fon transfer etmek amacıyla açılan hesaplara yatırılan nakdin kısa süre bekletilerek herhangi bir işleme tabi tutulmaksızın yurtdışına havale edilmesi. 58. Yurtiçi veya yurtdışında yerleşik müşteri hesaplarına veya adlarına yurtdışından gelen fonların kısa bir süre sonra yine yurtdışına gönderilmesi veya müşterinin işlemi yapan görevliden henüz hesaplarına geçmeyen, geleceğini belirttiği transfer bedellerinin yurtdışına gönderilmesini istemesi, geçiş hesabı olarak kullanılan bu hesaplar aracılığıyla birbirine yakın tutarda paranın yine birbirine yakın tarihlerde ülke içine girmesi ve çıkması. 59. Tek bir müşterinin veya belli bir grup müşteri adına veya hesaplarına gelen elektronik fon transferlerinin müşteriler tarafından nakit olarak çekilip aralarında iş ilişkisinden doğan para hareketi bulunmayan üçüncü bir kişi ya da kurumun hesabına yatırılması veya havale edilmesi veya hesaplar üzerinde tasarruf yetkisi verilen 3. şahıslar tarafından vekalet veya talimatla nakit olarak çekilmesi. 60. Müşterinin belli bir neden olmaksızın aynı para cinsinden, birden fazla hesap açtırması, özellikle nakit olarak getirdiği veya hesaplarına nakit olarak yatan fonları görünürde iş ilişkisi olmayan serbest ticaret bölgelerinde veya off-shore coğrafi alanlarda bulunan kişi ve kurumlara transfer etmesi. 61. Müşteri hesaplarında gerçekte fiili olarak ticari faaliyeti olup olmadığı bilinmeyen özellikle off-shore finansal bölgelerde kurulmuş şirketlerden veya hayali alıcı ve satıcılardan gelen-giden ödeme ve havale trafiğinin olması. 62. Mali kurumlar nezdinde sadece yabancı ülkelere fon transferi yapmak amacıyla hesap açıldığı görülen hesaplarda işlemlerin gönderici ve alıcılar arasında ticari saikle yapıldığını gösterir bilgi ve belge ibraz edilememesi, transfer mesajlarında herhangi bir açıklama bulunmaması. 63. Yüksek nakit transfer emirlerini güvenlik prosedürlerinin daha az olmasından faydalanmak için genel olarak gideceği ülkelerde saatlerin gece olduğu veya işlemlerin yoğun olduğu tarihlerde ve anlarda yapılması. 97 MASAK- TBB Çalışma Grubu 64. Müşterinin değişik bankalardaki hesapları arasında karşılıklı şüpheli fon transferleri yapması, fonların sonuçta ilk çıkış bankasından off-shore bölgelere transfer edilmesi. 65. Aracı kurum nezdinde hesapları olduğu bilinen bir müşterinin hesaplardaki büyük boyutlu zararın, sürekli bir başka yatırımcıdan gönderilen transferlerle veya nakitle kapatılması veya başka hesaplardaki karın sürekli aynı yatırımcıya aktarılması. D. Kimlik Tespiti, Kayıt Saklama ve Raporlama İşlemlerinden Kaçınma 98 66. Müşterinin kimliksiz, sahte-hayali isimle hesap açtırmaya, işlem yapmaya veya başkaları adına veya hesapları üzerinden işlem yapılmasına teşebbüs etmesi, çalışanlara bu yönde işlemlerin gerçekleştirilmesi veya işlemlerinin raporlama dışı tutulması konusunda teklif, baskı ve tehditte bulunulması. 67. Müşterilerin görünürde makul bir sebep olmaksızın aynı bölgede çok sayıda mali kurumda veya aynı kurumun değişik şubelerinde hesaplarının bulunması, bunlar arasında konsolidasyon yapmaması veya son zamanlarda farklı mali kurumlarla peş peşe yeni ilişkiler kurduğunun görülmesi. 68. Belli bir tutarı aştığında kimlik tespiti yapılması zorunlu olan veya resmi mercilere düzenli olarak raporlanması gereken işlem tutarları ve bankacılık işlemlerinden kaçınmak amacıyla müşteri tarafından yasal sınırların altında işlem yapılmaya çalışılması, bu amaçla para hareketinin birden fazla işleme, kişi adına, hesaba, havale veya nakit işleme bölünmesi. 69. Müşterinin mali kurumlar nezdinde işlem miktarını ve hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı mali kurumda benzer işlemlerin yapıldığı kendi adına veya üçüncü kişiler adına çok sayıda hesabının bulunması veya hesap hareketlerinden diğer kurumlarda da benzer hesapların açıldığını gösteren transfer trafiğinin görülmesi. 70. Kişinin aynı yükümlü nezdinde, alışılmadık bir şekilde birden fazla hesabının olması ve bu hesaplar toplu olarak ele alındığında büyük meblağlara ulaşılması veya aynı hesapta toplanabilecek tutarların parçalara bölünerek ayrı ayrı hesaplarda tutulması veyahut devamlı bilgi verme kapsamına dahil olmamak amacıyla işlem miktarının, bildirimin yapılmayacağı tutara düşürülmesi. 71. Çok sayıda kişinin, makul açıklama yapmadan aynı hesaba ödeme yapması veya birçok ayrı hesaptan aynı hesaba para transferi yapılması, (farklı amirlerden aynı amirlere veya aynı amirlerden farklı lehdarlara yasal raporlama limitlerinin altında bölünerek para transferi yapılması). 72. Aracı kurumlar nezdinde işlem miktarını, hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı tür işlemlerin yapıldığı çok sayıda hesabın açılması, müşterinin banka hesaplarında bu hesaplar arasında gerçekleşen havale veya EFT trafiğinin gözlenmesi. 73. Yüksek tutarda bir para transferinin ya da nakit paranın çok sayıda bankaya, ya da aynı bankanın şubelerinde çok sayıda kişi adına açılmış hesaplara gönderilmesi veya yatırılması. Bankacılar Dergisi 74. Müşterinin birbiriyle bağlantısız biçimde birçok hesaba yüksek tutarlar yatırıp, sonradan bu bakiyeleri aynı bankadaki bir hesaba veya başka bir yere düzenli olarak transfer etmesi. 75. Borsada işlem yapmak üzere aynı anda açılan, sürekli kar ve zarar sonucu veren işlemlerin yapıldığı iki veya daha fazla hesapta benzer işlemlerin yapılması ve bu değişik kişi adına açılmış hesaplardan yararlanan kişilerin aynı olduğundan şüphelenilmesi veya bilinmesi. 76. Aynı hesapta toplanabilecek tutarların parçalara bölünerek ayrı ayrı hesaplarda tutulması. 77. Aynı şubede aynı gün birden fazla işlem gerçekleştirilmesi, ancak farklı veznedarlar kullanılmaya çalışılması. 78. Birkaç hesaba para yatırılması ve bunların daha sonra bir hesapta birleştirilerek başka bir ülkeye transfer edilmesi. 79. Ortaklık bakımından ve ticari açıdan birbiri ile ilgisiz iki sektörde çalışan firmaların hesapları arasında işlem yapılması, hesapların meblağının bildirim limitlerinin altında tutulması. 80. Borsada işlem yapmak üzere aynı anda açılan, sürekli kar ve zarar sonucu veren işlemlerin yapıldığı iki veya daha fazla hesapta benzer işlemlerin yapılması ve bu hesaplardan yararlanan kişilerin aynı olduğundan şüphelenilmesi veya bilinmesi. 81. Aracı kurumlar nezdinde işlem miktarını ve hareketleri dikkat çekici kılmamak amacıyla, aynı tür işlemlerin yapıldığı çok sayıda hesabın açılması. E. Kredili İşlemler 82. Kredi talebinde, alınacak olan kredinin nerede kullanılacağına ve bu kredinin geri ödenmesine dair net bilgilere yönelik ikna edici bilgilerin verilmemesi ve sunulamaması. 83. Müşterinin yüksek riskli bölge veya doğası gereği riskli işlere yatırım alanları için kolayca nakit karşılıklı kredi talepleri yapması. 84. Yüksek meblağlarda kredi veya borç para alınması ve bunun makul bir açıklaması olmadan beklenmedik bir şekilde kısa sürede geri ödenerek kapatılması. 85. Özellikle müşteri olmayı kendileri teklif eden tanınmayan gerçek ve tüzel kişilerin nakit karşılıklı kredi veya mal alımına yönelik teminat mektubu talep etmesi, bankanın komisyon, masraf veya faiz oranlarını umursamıyor gözükmesi. 86. Karapara aklama ile mücadele konusunda yükümlülüklerine uymayan off-shore bankalardan kredi alınması veya normal şartlarda yurt içinde alınan bir kredinin borçlunun mali durumu veya işi ile bağlantısı kurulamayan şekilde off-shore bölgelerden gelen transferlerle geri ödenmesi. 99 MASAK- TBB Çalışma Grubu 87. Müşterinin geçerli bir nedene dayanmaksızın veya gerekliliği açıklanmadan iş ve evinin bulunduğu adreslere uzak mali kurumlarda nakit veya gayri-nakit kredi talep etmesi, yurtdışı bankalar üzerine keşideli şahıs çeklerini tahsile vermek istemesi. 88. Müşteri tarafından müşteri ilişkisine yüklü miktarda yabancı bankalar üzerine keşide edilmiş şahıs çeklerinin tahsile verilmesi veya iskonto edilmesi ile başlanması, çeklerin kaynaklandığı ticari faaliyet hakkında çelişkili bilgiler verilmesi, belge ibraz edilememesi, çekteki keşideci ile cirantalar arasında görünürde bir ticari ilişki kurulamaması, cirantaların dolandırıcılık ve kaçakçılık konusunda riskli bölgelerle bağlantılı olması. 89. Ülkeler arasında para hareketlerinin yapılması için müşterinin işi ile tutarlı olmayan akreditif veya diğer ticari finansman metodlarının kullanılması, fatura edilen malın ihraç edilen ülkenin nüfusu, ekonomik yapısı dikkate alındığında adet, miktar veya fiyat olarak itibariyle abartılı bulunması veya ekonomik açıdan karlı veya rasyonel bir işlem olmaması. 90. Karapara aklama ile mücadele konusunda yükümlülüklerine uymayan off-shore bankalardan kredi alınması, bu bankalardan temin edilen özellikle gerçekliğinden şüphe edilen mektuplara istinaden kredi taleplerinde bulunulması. 91. Yurtdışında bir hesap teminat gösterilerek, yurtiçinde kredi alınması, daha sonra bu kredi ödenmeyerek borcu veren kurumun teminat gösterilen hesaptaki parayı haciz ederek yurda getirme koşullarının oluşmasının sağlanması. 92. Müşterinin makul bir neden olmadan üçüncü kişilerin veya off-shore bölgelerde kayıtlı şirketlerin aktiflerini teminat göstererek kredi talep etmesi. 93. Müşterinin işi açısından sıra dışı olmasına karşın, yüksek düzeyde bankacılık ve şirket gizliliği ile tanınan bir ülkedeki şirkete yatırım yapmak gerekçesiyle mali durumunu güçlendirmek için kredi başvurusunda bulunması. 94. Müşterinin elinde bulundurduğu önemli malvarlığına karşılık olarak kendisi için ekonomik olmayan kredi işlemlerine girişmesi. 95. Çek iskonto eden ve kabul eden bir müşterinin hesaplarında bu meblağdan daha fazla nakit fon bulunması. 96. Problemli büyük miktarda kredinin herhangi bir ticari gelişme olmadan aniden geri ödenmesi. 97. Müşteri tarafından kaynağı belirsiz hamiline yazılı enstrümanlar teminat gösterilerek, kredi talep edilmesi. 98. Off-shore bir banka tarafından verilen kredi kartının kullanılması. F. Terör Eylemlerinin Finansmanı Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmelerine göre; Karaparanın aklanmasının önlenmesine dair yükümlülüklere tabi olan mali kurumlar veya diğer işletmeler 100 Bankacılar Dergisi veya varlıklar, fonların terörizm, terörist eylemler veya terörist örgütlerle bağlantılı veya ilgili olduğundan ya da bunun için kullanıldığından şüphelenirlerse ya da şüphelenmek için makul nedenleri olursa, şüphelerini yetkili otoritelere derhal bildirmelidirler. Karaparanın aklanmasından farklı olarak terörizmin finansmanında hem yasadışı ticari faaliyetler hem de yasal işlemlerden kaynaklanan fonların terörist faaliyetlerin finansmanında kullanılması sözkonusudur. Terör gelirleri özet olarak üç ana kategoriye ayrılabilir. Bunlar; meşru işler, suç ekonomisinden elde edilen gelirler ve suç oluşturan faaliyetlerdir. Terörün finansmanı; tehditle para toplamak, kaçakçılık, yasadışı uyuşturucu ticareti, yardım kuruluşları, dernek ve vakıfların suistimali, dolandırıcılık, hırsızlık ve silahlı soygun gibi yasadışı faaliyetlerin yanında; yasal ticari kazançların terörist gruplara aktarılması, (sermaye sahiplikleri açısından terörist gruplarla bağlantılı olan ticari işletmeler) veya gönüllü bağışlar ve yardımlar (zengin bireyler, terörizme destek veren ülkeler) şeklinde de gerçekleşebilir. Aşağıdaki tablo terörist gruplar tarafından sıkça kullanılan finansal kaynakların yaratılması, transferi ve muhafazasına ilişkin yöntemleri göstermektedir. -Terörizmin FinansmanıAlternatif Gelir, Dağıtım ve Muhafaza Yöntemleri Gelirler Transfer Muhafaza Yasadışı Ticaret Uyuşturucu Ticareti x Silah Kaçakçılığı x Sigara Kaçakçılığı x Elmas Kaçakçılığı x x x Altın x x Sistemler Vakıf ve Dernekler x x Banka Dışı Havale Sisx temleri Finans Şekli Nakit Para x x FATF tarafından terörizmin finansmanı ile ilgili tipoloji çalışması hazırlanmış, bankacılar için kılavuz niteliğinde hazırlanan çalışmada (Guidance for Financial Institutions in Detecting Terrorist Financing, 24/April/2002) dikkatli incelemeyi gerektiren “Finansal İşlem Tipleri” sayılmıştır. Bu listedeki işlem tipleri, mevcut diğer bilgilerle birlikte finansal kurumların hesaplarından, işlemin kendi yapısından, işlemin taraflarından, karaparanın aklanmasına karşı ulusal otoritelerden sağlanan diğer rehber dökümlerden elde edilmiştir. Bu listede görülen bir ya da daha fazla faktörün varlığı, işlemlerin daha dikkatli incelenmesini sağlar. Fakat işlemlerde bu maddelerden birinin varlığı bu işlemlerin mutlaka sıradışı ya da şüpheli olduğu anlamında değildir. Finansal kurum çalışanları önceki bölümlerde belirtilen işlemlerin yanında aşağıda sayılan işlem tiplerine özen göstermelidirler; 99. Müşterinin, ilişkinin kurulduğu tarihte veya daha önce ikamet ettiği ülkeler, pasaport alınan ülke, pasaportta yer alan giriş-çıkış yapılan ülkeler, isim, adres, doğum tarihi 101 MASAK- TBB Çalışma Grubu gibi bilgiler ve diğer dokümanlarda veya kimliğinin tespiti ya da doğrulanması sürecinde sorunlu bölgelerle ilişkiler olması veya açıklanamayan tutarsızlıkların olması. 100. Çok sayıda gerçek ve ticari hesapları ya da kar amacı gütmeyen organizasyon hesaplarını (vakıf ve dernekler) ya da hayır kurumlarının hesaplarının kullanımıyla fonların teslim alınması ve sonra ivedi olarak bu fonların kısa sürede yabancı lehdarlara yönlendirilmesi. 101. Terörizm, kaçakçılık sorunlu veya vergi cenneti olarak addedilen ülkelere ya da müşteriyle açık iş bağlantısı olmayan bölgelere müşteri lehine üçüncü kişilerce döviz değişimi yapılarak transfer edilmesi. 102. Ulusal veya uluslararası otoritelerce terörizme destek verdiği belirtilen ülkeler, FATF ile işbirliği içinde olmayan ülke ve bölgeler gibi özellikle sorunlu bölgelerden ya da onlar üzerinden kısa bir sürede yapılan transfer işlemleriyle oluşan mevduatların teröristlere aktarılması. 103. Bir önceki maddede belirtilen hesaplardan işlem yaptıranların uğraş alanına yapılan işlem tiplerinin veya gelir düzeyinin uygun olmaması (örneğin öğrenci, işsiz, kendi işini yapan kişilerin hergün değişik yerlerden havale alması/göndermesi, nakit çekme ve yatırma işlemlerinde bulunması). 104. Uyuşturucu ve kaçakçılık gibi suçlar ile terörist organizasyonların mevcut olduğu, rüşvet ve yolsuzluğun yaygın olduğu veya anti-demokratik ülkelerin üst düzeyde kamu görevi bulunan devlet ya da hükümet başkanı, üst düzey siyasiler, hükümet görevlileri, adli ya da askeri personel, önemli mevkideki siyasi parti temsilcileri ve kamu kurumu yöneticisi niteliğindeki yurtdışı yerleşik kişiler adına açılan hesaplardan veya hesaplara üçüncü kişiler veya sorunlu bölgelerdeki kurumlara yapılan elektronik transfer trafiği gözlenmesi. 105. Aynı kökenden veya ülkelerden kişilerin sahip olduğu firmalar ya da benzer iş türlerini barındıran şirketler arasında sorunlu ülkelerle ilgili dikkat çekici fon akışlarının olması. 106. Müşterinin şube çalışanları ile yüzyüze gelmekten kaçınması, görüşme talebini reddetmesi, işlerini farklı kişiler aracılığıyla takip etmesi veya sürekli ATM’lerden işlem yapması, banka şubesinin bulunduğu bir mahalde birbirini takip eden tarihlerde sık sık ATM’lerden nakit yatırması veya sürekli günlük işlem limiti kadar nakit çekmesi. 107. Uzun süre hareketsiz kalan fakat açık olarak tutulan hesaplarda aniden para yatım ya da silsile halinde para yatımları veya para transferleri ve bu işlemleri takip eden çekim işlemleri görülmesi. 108. Aynı gün, finansal kurumun aynı şubesinde farklı veznelerden çok sayıda işlem yapılması veya aynı finansal kurumun birçok şubesine para yatırılması ya da gruplaşan bireyler vasıtasıyla aynı zamanda tek bir şubeye gidilmesi. 109. Herhangi bir kar amacı gütmeyen kurum veya hayır kurumuyla (vakıf ve dernekler) bağlantılı işlemlerde mantıklı ekonomik bir amacının olmaması veya söz konusu ku102 Bankacılar Dergisi rumun beyan edilen faaliyeti ile hesaplarından işlem yapılan diğer taraflar arasında bir bağlantının olmaması. 110. Aynı bölgede bulunan görünürde aralarında bir ortaklık ilişkisi bulunmayan şirketlere hesap açılması, bu şirketlerde aynı kişinin yönetici olarak görev yapması ya da aynı kişilerin imza yetkisine haiz olduğu ticari hesaplar açılması. 111. Ticari işletmelerin normal ticari işlemleri dışında gerçekleşen, şirket hesaplarına değişik nakit ve nakit benzeri araçlarla sık sık üçüncü kişilere para yatırılması veya üçüncü kişilere ödeme yapılması, normalde birey ya da kurum adına çek ya da diğer ödeme araçlarıyla kolaylıkla yapılabilecek ticari işlemin, kişi ya da kurum hesabına yüksek tutarda nakit yatımıyla yapılması. 112. Özellikle sorunlu bölgelerden veya bu bölgelere, bireysel ve ticari çok sayıda hesap kullanılarak fonların toplanması ve bu fonların az sayıda lehdara yönlendirilmesi. 113. Mantıksal bir ticari iş yapma sebebi görünmese de sorunlu bölgelerden ya da sorunlu bölgelere fon hareketlerini içeren ticari finansal işlemleri müşterinin birleştirmesi ya da kredi aracı olarak kullanımı. 114. Birbirleriyle bir yakınlığı veya hiçbir ilişkisi olmadığı görülen kişilerin hesap üzerinde imza yetkisinin bulunduğu bir hesap açılması. 115. Raporlama ve kimlik tespitinden kaçınmak amacıyla yasal merciler tarafından belirlenen limit altında küçük tutarlarda yapılan transfer işlemleri yapılması, transfer mesajlarında, amir ve lehdarların açık adı ve adresi, işlemin yapılış amacı konusunda bilgi verilmemesi, bu bilgilerde eksiklik bulunması. 116. Müşterinin geliriyle orantılı olmayan küçük bakiyeli mevduatların bulunduğu aynı kişiye ait aynı ya da değişik mali kurumlarda çok sayıda hesabın açılması. 117. Genelde off-shore ve sorunlu ülkelerde kurulmuş yasal bir kurum adlarına çok benzer isimlerle şirket, vakıf veya derneğe açılan bir hesapta veya dikkat çekmemek için tanınmış kişi ve bürokratlar adına açılmış yüksek işlem hacminin görülmesi. 118. Ne iş yaptığı bilinmeyen ve/veya kiralık kasa kullanımını gerektirecek bir durumu olmadığı halde kiralık kasa kullanan ticari kurumlar. 103 Bankacılar Dergisi, Sayı 54, 2005 Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler* I. Bankalar Kanununa İlişkin Düzenlemeler 18 Haziran 2005 tarih ve 25849 sayılı Resmi Gazete’de; • 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15’inci maddesinin 7 numaralı fıkrasının (a) bendi hükümleri çerçevesinde ticari ve iktisadi bütünlüğün oluşturulması ile satışına ilişkin usul ve esaslar hakkında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır. 27 Haziran 2005 tarih ve 25858 sayılı Resmi Gazete’de; • 22/6/2002 tarihli ve 24793 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin 15 Sayılı Tebliğ-Konsolide Mali Tabloların Düzenlenmesi, Bağlı Ortaklık, Birlikte Kontrol Edilen Ortaklık ve İştiraklerin Muhasebeleştirilmesi Standardında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. • 22/06/2002 tarihli ve 24793 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin 17 Sayılı Tebliğ-Kamuya Açıklanacak Mali Tablolar ile Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Standardında Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. • Özel finans kurumlarının düzenleyecekleri konsolide ve konsolide olmayan mali tabloların biçim ve içerikleri ile bunların açıklama ve dipnotlarıyla birlikte kamuya açıklanmasına ilişkin esasların belirlenmesini teminen Muhasebe Uygulama Yönetmeliğine İlişkin 19 Sayılı Tebliğ Özel Finans Kurumlarınca Kamuya Açıklanacak Mali Tablolar ile Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Standardı yayımlanmıştır. 30 Haziran 2005 tarih ve 25861 sayılı Resmi Gazete’de; • 22/6/2002 tarihli ve 24793 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Muhasebe Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. • 20/9/2001 tarihli ve 24529 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Özel Finans Kurumlarının Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. * 16 Haziran 2005 - 10 Ekim 2005 tarihleri arasındaki düzenlemeler. 104 Bankacılar Dergisi 8 Eylül 2005 tarih ve 25930 sayılı Resmi Gazete’de; • Banka ortaklarının, tasarruf sahiplerinin ve diğer ilgili kişi ve kuruluşların bilgilendirilmelerini sağlamak amacıyla bankaların her mali yılın sonunda yayımlayacakları yıllık faaliyet raporunun hazırlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini teminen Yıllık Faaliyet Raporuna İlişkin Tebliğ yayımlanmıştır. 13 Eylül 2005 tarih ve 25935 sayılı Resmi Gazete’de; • Akbank T.A.Ş. ve Ak Uluslararası Bankası A.Ş. Genel Kurullarının devre dair kararlarının tescil edilmesine onay verilmesine ilişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan 9/9/2005 tarih ve 1695 No.lu Karar yayımlanmıştır. II. Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Düzenlemeler 20 Haziran 2005 tarih ve 25851 sayılı Resmi Gazete’de; • Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Başbakanlık Hazine Müsteşarlığının 91-32/5 Sayılı Tebliğine İlişkin 2005/2 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Genelgesi yayımlanmıştır. Genelge ile I/M Sayılı Genelgesi'nin "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Nezdinde Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı Ve Süper Döviz Hesabı Adı Altında Hesap Açılması"na ilişkin 39'uncu maddesinin (a) ve (b) fıkraları yeniden düzenlenmiştir. 3 Eylül 2005 tarih ve 25925 sayılı Resmi Gazete’de; • Resmi Gazetenin 20/6/1991 tarih ve 20907 sayılı nüshasında yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin 91-32/5 Sayılı Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Tebliğ No: 2005-32/30) yayımlanmıştır. III. Sermaye Piyasalarına İlişkin Düzenlemeler 16 Haziran 2005 tarih ve 25847 sayılı Resmi Gazete’de; • 21/1/2003 tarihli ve 25000 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 82) yayımlanmıştır. • 8/11/1998 tarihli ve 23517 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VI, No: 18) yayımlanmıştır. • 19/12/1996 tarihli ve 22852 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VII, No: 26) yayımlanmıştır. 105 Türkiye Bankalar Birliği 14 Temmuz 2005 tarih ve 25875 sayılı Resmi Gazete’de; • Resmi Gazetenin 19/2/1996 tarih ve 22559 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. • Resmi Gazetenin 24/6/2004 tarih ve 25502 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Kotasyon Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. • Resmi Gazetenin 19/2/1996 tarih ve 22559 sayılı nüshasında yayımlanan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Hisse Senetleri Piyasası Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 13 Ağustos 2005 tarih ve 25905 sayılı Resmi Gazete’de; • Resmi Gazetenin 18/3/2003 tarih ve 25052 sayılı nüshasında yayımlanan Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. • Resmi Gazetenin 27/6/2001 tarih ve 24445 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 4 Eylül 2005 tarih ve 25926 sayılı Resmi Gazete’de; • Resmi Gazetenin 7/9/2000 tarih ve 24163 sayılı nüshasında yayımlanan Seri:V, No: 46 sayılı Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 83) yayımlanmıştır. 6 Eylül 2005 tarih ve 25928 sayılı Resmi Gazete’de; • Resmi Gazetenin 26/12/1994 tarih ve 22153 sayılı nüshasında yayımlanan Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. IV. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler 6 Temmuz 2005 tarih ve 25867 sayılı Resmi Gazete’de; • Bazı İllerde Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kurulması Hakkında 2005/9064 sayılı Karar yayımlanmıştır. 21 Temmuz 2005 tarih ve 25882 sayılı Resmi Gazete’de; • 106 Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerin Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formunun (Form B) mal ve hizmet satışlarını da kapsayacak şekilde alınması, mal ve hizmet alımları ile satışlarına ilişkin haddin yeniden belirlenmesi, verilme süresi ve kağıt Bankacılar Dergisi veya elektronik ortamda verilmesine ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 350) yayımlanmıştır. 7 Eylül 2005 tarih ve 25929 sayılı Resmi Gazete’de; • Vergi dairesi başkanlıklarının organizasyon yapıları, görevleri, yetki ve sorumlulukları, merkez teşkilatıyla ilişkileri ile çalışma usul ve esaslarının düzenlenmesini teminen Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kuruluş ve Görev Yönetmeliği yayımlanmıştır. V. Diğer Düzenlemeler 29 Haziran 2005 tarih ve 25860 sayılı Resmi Gazete’de; • 11/4/2005 tarihli ve 25783 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 7 Temmuz 2005 tarih ve 25868 sayılı Resmi Gazete’de; • Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 5384 sayılı Kanun yayımlanmıştır. 8 Temmuz 2005 tarih ve 25869 sayılı Resmi Gazete’de; • Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5377 Sayılı Kanun yayımlanmıştır. • İşverenlerin Elli veya Daha Fazla İşçi Çalıştırdıkları İşyerlerinde Çalıştırmaları Gereken Özürlü, Eski Hükümlü ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun Ek 1’inci Maddesinin (B) Fıkrası Kapsamındaki Terör Mağduru Çalıştırma Oranlarının Belirlenmesine İlişkin 2005/9077 sayılı Karar yayımlanmıştır. 9 Ağustos 2005 tarih ve 25901 sayılı Resmi Gazete’de; • Adalet Bakanlığından, sahtecilik suçlarından dolayı el konulan banknotlar ve bunlara ilişkin bilgilerin oluşturulan sistemde izlenmesi ve değerlendirilmesinde uyulacak usul ve esasların düzenlenmesini teminen, Sahte Banknotların İncelenmesi ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. 17 Eylül 2005 tarih ve 25939 sayılı Resmi Gazete’de; • 30.12.2004 tarih ve 25686 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sigortacılık Hesap Planı ve İzahnamesi Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. 107 TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ TÜRK FİRMALARININ DIŞ YATIRIMLARI: SAİKLER VE STRATEJİLER Dr. Emin Akçaoğlu Yayın No:241 Fiyatı: 10 YTL İsteme Adresi: Türkiye Bankalar Birliği Nispetiye Caddesi Akmerkez B 3 Blok Kat 13 80630 Etiler – İstanbul Tel: (212) 282 09 73 Faks: 282 09 46 Web sitesi: www. tbb.org.tr Yazarlara Duyuru 1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne, makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilen adrese gönderilmelidir. 2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlı bulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veya kurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faks numaraları. 3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanması gerekmektedir. 4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır. Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa, hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir). 5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır. Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır. 6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yer almalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıda örneklenen biçim kuralına uyulmalıdır. Kitaplar GIOVANNINI, A. (1990), European Financial Integration, Cambridge, Cambridge University Press. Dergiler EKINCI, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme ve Finans, Sayı 58, s.53-57. Derlemeler GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), in Applied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.