TEVBE SÜRESİ BEŞ İN CİAYETİNİNİN NESHETTİGı İDDİA EDİLEN AYETLERİN DEGERLENDİRİLMESİ Dr. Nur Ahmet KURBAN "Antlaşma yaptığmız miişriklere, Allah ve Elçisi tarafından yapı­ lan son uyarıdır: Bu topraklarda dört ay dalıa dolaşm. Bilin ki, siz Allalı 'ı yıldu·a­ mazsımz. Ama Alla/ı, kafirleri rezil eder. Bu, biiyük /ıac giiııiinde Allalı 'm ve Elçisi'nin biitiin insanlara duyurusu şudur: Allalı'ın o miişriklerle bir ilişiği yoktur; Elçisinin de öyle. Ey miişrikler, tevbe ederseniz lıaynmza olur. Sırt çevirirseniz bilin ki, siz Allalı'ı yrldıramazsımz.. Kiifirlere acıklı bir azabı müjde/e. Bu uyarı, sizinle antlaşma yapmış ve daha sonra bir kusur işle­ memiş, size karşı kimseye destek vermemiş olanları kapsamaz. Onlara karşı olan andmızı süresinin soııwıa kadar komywı. Allah korımanları sever. Dött yasak ay' çıkmca o miişrikleri, bıılduğwıuz yerde öldiiriin. Onları yakalaym, onları kuşatm, onlar için her gözetleme yerinde oturun. Ama tevbe ederler, namaz kılarlaı~ zekat verirlerse serbest bırakm. Allalı'm bağışlaması çok, ikranu boldzır." (Tevbe 9/1-5). Yukandaki uyan, har~m aylannın ikincisi olan Zilhicce ayında yapılmıştır. Buradaki haram aylar (el-eşhuru'l-hurum) bilinen haram aylar değil. ikinci ayette belirtilen dört aydır. Haram denmesi, bu süre içinde muhataplann dokunulmaz sayılmasından ve herhangi bir çarpışma­ nın yasak olduğunu belirttiğinden dolayıdır. 1 _ _ _ _ - --- -- -- ....... -------~~------------- --164 Nur Alınıet KURBAN ÖZET Bazı Müfessirler, Tevbe sOresinin beşinci ayeti ile Kur'an-ı Kerim'den 124 ayetin neshedildigini iddia etmişlerdir. Aynca çalışmamızda da zilerettiğimiz pek çok alim göre bu ayet ile MüsiUmanlar ile Gayri MUslimler arasındaki bütün banş antlaşmalan iptal edilmiş ve dolayısıyla müşrikler ya imana gelecekler ya da öldurtUeceklerdir. Biz bu görüŞUn hem ayetin bağlaını açısından hem de Kur'an-ı Kerim'in anlam bütünlüğü açısından dogru bir görüş olmadığını düşünüyoruz. Aslında bu ayet, so.reoin ilk ayetinde ifade edildigi üzere Hz. Peygamber ile antlaşma yapmış olan Mekkeli müşrikler ile ilgili yerel bir hadiseye yönelikti. Aynca özel bir durum için nazil olan bu ayeti diğer ayetleıin nasi.hi kabul edip, Kur'an'ın bir takım evrensel mesajlanm işlevsiz hale getirmek ya da İslam dininin savaş hukukunu bu ayet temelinde bina etmek dogru bir yakliışım olmaz. Söz konusu ayetin neshettiği iddia edilen ayetler, kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğinde düşülen hatalann boyutlannın ne ölçüde olduğu açıkça ortaya çıkacakur. Bu açıdan araşnrmarruzın sonunda sunmıış olduğumuz "mensı11ı kabul edilen" ayetleri n listesi okuyucular için daha kapsamlı bir bilgi elde etmeleri açısından önem arzetmektedir. . Giriş Muhtevası itibariyle Tevbe suuresi için birçok farklı isim zikredilmiştir? Bunların içerisinde en meşhur olanlan et-Tevbe ve el-Bera'e'dır. Diğerleri sfirenin içindeki konulardan dolayı verilen sıfat ve lakaplardır. 3 SO.renin baş tarafı Müslümanların daha önce antlaşma yaptıklan müşriklerle olan ilişkileri­ nin kesilmesi ile ilgili hükümleri ihtiva eder. Müslümanların Gayri Müslirnlerle olan ilişkileri. Ehl-i Kitab'ın konumu, savaşa çağırı..ldıklarında savaştan geri kalan Müslümanların durumu, münafıkların İslam toplumundaki yeri, Muhacirler ile Ensar' ın durumu ve çöl Araplarımn konumu gibi oldukça önemli meseleler bu sOrede işlenen belli başlı konulardandır. 2 Aynntılar için bkz, SuyQt1, Abdurrahman b. Ebi Bekr es-SuyCıti EbCı'I-Fadl, ei-İtkan fi lnumi'1-Kur'an, (Takdim ve't-Ta'lik: Mustafa Dib ei-Buğa), Diiru İbn Kesir, 5. Baskı, Beyrüt 2002, 11172-173; Muhyiddin ed-Derviş, İ'rabu'1-Kur'an, IV/49; Muhanuned Reşld Rida, Tefsiru'1-Kur'ani'1-Hakim (e1-Menar), (haz: İbrahim Şemsuddin), Dliruİ'l-Kütübi'I­ İimiyye, Beyriit, 1420/1999, X/143-144; Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, IV/261. Reşid Ri da, e1-Menar, X/144. lstaııbııl Oniversitesi Ila/ı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı \ 1 TE\IBE SORESiNİN BEŞİNCi AYETİ 165 Biz bu çalışmamJZda Tevbe silresinin beşinci ayetini, araştırma konusu olarak seçtik. Çünkü burada ayetin öncül ve ardıllan göz ardı edilerek bir takım subjektif yorumlar yapılmış ve dolayısıyla İslam' ın bütünlüğü bağlamında kabul edilmesi mümkün olmayan bazı sonuçlar ortaya ç,ıkarılmıştır. Bu, ayet kirnilerine göre sadece Müslümanların anttaşmalı oldukları Mekkeli müşrikler için kesin bir uyarı olarak kabul edilirken, kimilerine göre ise, ayetin hükmü bütün müşrikleri kapsamaktadır. Durum böyle olunca, Gayri Müslimler ve ya diğer farklı inanç sistemine mensup insanların önünde ya iman ya da ölümü tercih etmekten başka bir yol kalmamaktadır. Bunun da Kur'an-ı Kerim'in ruhuna uygun bir yorum olmadığı açıktır. Diğer yandan bu tür yorumlann günümüz İslam dünyası için ciddi problemler taşıdı ğı kanaatindeyiz. Bizi bu ayet üzerinde çalışmaya sevk eden faktörlerden bir diğeri de bu ayetin çok sayıda ayeti neshettiği yönündeki görüşlerdir. Biz bu görüşlerin isabetsiz olduğunu düşünü­ yoruz. Araştınnamızda bunlara ayrıntılı olarak yer verilecektir. 1. Ayetin Tarihsel Arka Plam En güvenilir tefsirin ayeti ayetle tefsir etmek olduğu hususunda ihtilaf yoktur. Bunun yanında siyak sibak ilişkisi de ihmal edilmemesi gereken bir yöntemdir. Görebildiğimiz birçok çalışmada bu husus müfessirlerin usullerinde kalmış, tefsirlerine ise pek yansımamıştır. Hemen belirtelim ki. ayetin öncesi ve sonrası dikkate alınmadı ğı takdirde büyük yanlışlıkların ortaya çıkacağı aşikar­ dır. Zaten geçmişten günümüze kadar düşülen ve halen devam edilen bazı hataların sebebi de bu olsa gerek. Surenin ilk ayetlerine baktığımızda görünen o dur ki, öncelikle Müslümanlar ile antlaşma yapmış olan müşriklere biiyük hac4 gününde bir ihtar çekilmiştir. Artık onlar o topraklarda ancak dört ay daha dolaşabileceklerdir. Yalnız, antlaşma kapsamında MüslUmanlara karşı ihanet etmeyen ve onların aleyhine SözlUk anlamı "Daha büyUk hac, en bUyUk hac" demek olan Hacc-ı Ekber terimi, Tevbe suresinin 3. ayetinde geçmektedir. Ancak bu terimden kast edilen mananın ne olduğu hususunda görüş birliği yoktur. Aralannda Hz. Ali, İbn Abbas. İbn Mes'ud ve Ebu Hureyre'nin de bulunduğu bir grup sahabeye göre anlanu urban kesme günüdür. İkinci bir görüşe göre Hacc-ı Ekber, Arafe Giinii'dür. Üçüncü görüşe göre ise, Hacc-ı Ekber günü sadece bir güne mahsus olmayıp, hac günlerinin tamımıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Salim Öğüt. "Hac İle İl­ gili Fıkhi Hükümler", DİA, XIV/393. İstanbul Universilesi llalıiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 1 L 166 Nur Alunet KURBAN hiç kimseye yardım etmeyen müşrikler ile yapılan antlaşmalara ise, sonuna kadar riayet edilecektir. Söz konusu ayetin devarnında bildirildiği gibi düşman satından Müslümanlara sığinanlara her hangi bir şekilde zarar verilmeyecektir. Şayet Müslüman olurlarsa artık onlar Müslümanlara kardeştirler. Ama ayette bildirildiği üzere onlar antlaşmalarını bozmakla kalmayıp anlaşma prensiplerini çiğneyerek Müslümanlara karşı olan bir kabileye destek de vermişlerdir. Tevbe suresinin Medine'de inmiş olduğu hususunda nlemanın görüş bir5 liğinde olduğu görülrnektedir. Kaynaklarda belirtildiğine göre, bu sure hicretin 9. yılında inmeye başlamış, ilk bölümü Tebuk gazvesinden önce, ikinci bölümü gazvenin hazırlık arifesinde, geri kalan bölümü ise, Tebuk gazvesinden sonra nazil olmuştur.6 Aksi görüşlere rağmen 7 Zerkeşi'nin sıralamasına göre bu sfire en son inenMaide suresinden önce inm!ştir. 8 Bilindiği ·üzere Hz. Muharnrned (s.a.v), hicretin 6. yılı Zülkade ayında urnre yapmak için Medine'den Mekke'ye doğru yola çıkmıştır. Bu yıllarda Müs~ tümanlar yeterli sayıda askeri güce sahip olmadığı gibi, sürekli olarak güneyden Mekkeliler, kuzeyden ise, Gatafan ve Fezare kabileleri tarafından rahatsız edi!iyorlardı. Üstelik Müslümanların aleyhine Hayber Yahudileri ile Kureyşliler arasında da bir antlaşma yapıldığı bilinmektedir. Öte yandan yoğun bir kıtlık yaşamakta olan Mekkeliler, Müslümanların elinde bulunan bölgelerden tahıl ürünleri almalan ve aynca bu bölgelerden geçerek Şam ve Mısır yolu üzerinden ticari faaliyetlerini sürdürrneİeri gerekiyordu9 . Bu şartlar devam ederken Hz. Muhammed (a.s) urnre yapmak için Mekke'ye doğru yola çıkarakHudeybiye'ye kadar geldi ve burada Mekkeliler ile bir takım sorunlar yaşandıktan sonra bildiğimiz Hudeybiye sözleşmesini imzaladı. 10 Bu antlaşmaya katılan Bekiroğullan kabilesi, Mekkelilerin yanında; Huzaa kabilesi ise, Müslümanların yanında yer aldı. Bu iki kabile arasındaki düşmanlık, tarihten beri aralıksız devarn etmekte 6 8 9 lO Muhammed Reşid Rida, el-Menar, X/143. Reşid.Rida, ei-Menar, X/144; Seyyid Kutub, fi Zilali'l-Kur'an, lll/1564. ez-Zerkeşi, Bedruddin Muhammed b. Abdilllih. el-Burhan fi Ulfımi'l-Kur'an, (tahk: Mustafa Abdulkadir Ata), Dliru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrfit, 1422/2001, 11251. ez-Zerkani, Menahilu'l-İrfan, ı. Baskı, Daru'I-Kutubi'l-Arabiyye, Beyrut, 2003, s. 59 vd. Muhammed Hamidul lah, "Hudeybiye Antlaşması", DİA, XVUI/297-298. Buhliri, Şurfit 15, ı. Hacc 106, Muhsar 3, Megazi 35, Tefsir, Mümtahine 2; Ebu Davud, Cihad 168, Sünnet 9. istanbul Üniversitesi ila/ı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 TEVBE SORESiNiN BEŞiNCi AYETi 167 idi. Söz konusu antlaşmadan sonra Bekiroğullan kabilesinden bir kişi Hz. Muhammed' e hakaret eden bir şiir söylemiş, bunu duyan Huzaalı bir kişi onu yara11 lamıştır. Bu sebepten iki kabile birbirine girrnişlerdir. Dolayısıyla söz konu anlaşma bu şekilde bozulmuştur. Kaynaklarda ifade edildiği gibi, bu savaşta Kureyşliler, müttefikleri olan Bekiroğulları'na sadece silah yard.ırnı yapmakla kalmamış, üstelik savaşa bilfiil katılmışlardır. Böylece Müslümanlarla Mekk~liler arasında yapılan Sulh antIaşması ortadan kalkmıştır. Mekkeliler antlaşmayı bozduktan sonra Ebu Süfyan'ı antlaşmayı yenilernek için Mende'ye göndermiş, fakat girişimleri boşa çıkrnıştır. 12 Artık bundan sonra Hz. Peygamber, Mekke'nin fethine yönelmiştir. Müslümanlar, Fetih'ten sonra Tebuk savaşına çıkrnışlar, sonra hicretin dokuzuncu yılında topluca hac hazırlığına başlamışlardır. Bu sıralarda müşrikler Ka'be'yi çıplak tavaf ettikleri için Muhammed (a.s) hacca gitmeyi uygun görmemiş, Hac emiriolarak Ebu Bekir'i (v. 13/634) göndermiştir. 13 Yalnız bu görüşün tutarlı bir görüş olmadığı ortadadır. Çünkü Hz. Peygamberin kendisinin yapmayı doğru bulmadığı bir i şi başkalarına yaptırması~ onun örneklik şahsiyeti . ile bağdaşmaz. Rivayet edildiğine göre o, bu yıldan sonra müşriklere haccetmenin yasak olduğunu, çıplak olarak Beytullah'ın tavaf edilmemesi gerektiğini ilan edecekti. Ancak Peygamberimiz, onun arkasından Tevbe silresinin başıodan birkaç ayeti tebliğ etmek üzere Mekke'ye Ali b. Ebi Talib'i (v. 40/661) göndermiştir. 14 Araplann adetlerine göre, iki taraf arasında yapılan antlaşma iptal edilecekse, ilanı ancak taraflardan birine mensup bir kişi yapabilirdi. Dolayısıy­ la Hz. Peygamber, Mekke toplumuna, yapılan antlaşmanın kesin olarak sona erdiğini ve bundan sonra ahdi bozanlarla Müslümanların ilişkilerinin ne yönde olacağı ile ilgili hükümleri bildirmek üzere yakın akrabası olan Hz. Ali b. Ebi Talib'i göndermiştir. 15 ll 12 13 14 ıs MUslim, Cihad 132, (1807). Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, 11262, 263. Ebfi Hayyan, Muhammed b. YOsuf Ebi el-Ende!Usi el-Gımatt, - el-Bahru'l-Muhit fi'tTefsir, Beyrüt, 1992, V/368. Buhfui, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Meğazi 66, Tefslr, Tevbe 2, 3, 4; MUslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesw, Hacc 161, (5, 234). Ebu Hayyan, el-Bahru'l- Muhlt, V/368. İstallbul L. 011iversitesi llalıiyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 j 168 Nur Alu11et KURBAN ·ı 2. Ayetin Muhataplan Ayetlerde bildirildiği gibi, söz konusu antlaşmanın sona erdiği kesin olarak Mekkelilere ilan edilmiştir. Fakat antlaşma Mekkelilerce bozulmasına rağ­ men onlara karşı hemen savaş açılmamış, daha müsamahalı bir tutum ile kendilerine dört ay süre zarfında güvenle istedikleri şekilde gezip dalaşma izni verilmiştir. Üstelik böyle bir İhtardan sonra yine onlar için tevbe kapısı açık tutulmuştur. Öte yandan antlaşma hükümlerine sadik kalan ve Müslümanların aleyhine kimseye yardım etmeyen müşriklerle yapılan antlaşmaya sonuna kadar riayet edileceği bildirilmiştir. Her şeyden önce Cenab-ı Hak' ın, gerçekleşmiş bir akdin sonuna kadar muhafaza edilmesine yönelik Kur'an-ı Kerim'de yer alan açık (Tevbe, 9/4) hükümlerinin dikkate alınması zorunluluğu da mevcuttur. 16 ) ı 1 ı Bütün bunlara rağmen yanlışlarında direnen o müşriklerle, söz konusu dört ayın bitiminde savaşma emri verilmiştir. Artık bu günden itibaren Allah da Peygamberi de söz konusu müşriklerle olan tüm ilişkilerini kesin olarak bitirmiştir. Buna göre, inatları üzerine yakalandıklarında alıkonulur ve hapsedilir. Geçiş yerlerinde oturup beklenir. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yolları serbest bırakılır. Ancak burada kendilerine ihtar çekilenierin kimler olduğu tartışılmış ve bu hususta ulema arasında bir mutabakat sağlanamamıştır. 17 Tabi un müfessirlerinden Mücahid'e (v. 104/722) göre buradaki muhatap Huzaaoğullan , Benu Mudlecoğ11ları ve antlaşma yapılan diğer Arap kabileleridir18• Kimine göre ise, muhatap Mekke ahalisidir. Taben (v.310/923) bu husustaki görüşleri şöyle sıra­ lamıştır: a- İbn İshak'a (v. 768/768) göre, kendilerine dört ay müddet tanınan müş­ rikler iki sınıftır. Birincisi; Resuluilah ile yapmış oldukları barış antlaşmasının süresi dört aydan daha az olanlardır. Bunlarla yapılan antlaşmanın müddeti dört ı6 17 18 Mahmud İbrahim ed-Dik, el-Muahedlitu fi'ş-Şeriati'l-İsllimiyye ve'l-Klinuni'd-Devliyi'lAm, 2. Baskı, Ürdtin, 1997, s. 116. el-Kurtubl, el-Cami', VIIU42. Yalnız burada Huzaa kabilesinin Hz. Peygamber tarafında yer aldığı unutulmamalıdır. Ay_nntılı bilgi :için bkz. Ahmet Önkal, "Huzaa", DİA , XVIl/432. Istanbul Ouiversitesi ilalıiyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ~ TEVBE S0RES]N/N BEŞINCİ A YETl 169 aya kadar uzatılmıştrr. İkincisi: Resuluilah ile yaptıkları sulh antiaşması belli bir vade ile sınırlı olmayanlarıdır. Kendilerine gelsinler, yaptıklarını bir gözden geçirsinler diye bunların antlaşmaları da dört ay ile sınırlandırılmıştır. Bu süre sona erdikten sonra Resulullah ve mürninler onlarla savaşacaklardır. b- Abdullah b. Abbas'a (v. 68/687) göre Allah, Resuluilah ile anlaşma olan müşriklerin süresini dört ayla sınırlandırmıştır. Bu süre içerisinde onlar istedikleri yerlerde dolaşabileceklerdir. fuılaşması bulunmayanların süresi haram ay olan Zilhicce ayınınonuncu gününden itibaren Muharrem ayının çık­ masına kadardır. Bu süre elli gün olmaktadır. Haram aylar olan bu aylar çıkınca kendileri ile muahede yapmış olan bu insanlan öldürme emri verilmiştir. Dahllak'a (v. 105/723) göre, aralarında antiaşması bulunanlar üzerinden Nahr · gününden (Zilhicce'nin 10. günü) itibaren dört ay geçti mi ya iman edecekler ya da öldürüleceklerdir. Peygamber ile antlaşma yapmayanların süresi ise, elli gündür. Peygamber ile aralannda antiaşması bulunanların süresi ise, Nahr gününden itibaren Rebiülahir ayının sonuna kadardır. Katade (v. 1171735) de bu yapmış görüştedir. c- Süddt (v. 1271744) ve Zühıi'ye (v.124/741) göre bu ayettekendilerine dört ay serbest dolaşma izni tanınanlar, bu süreden sonra da Müslümantarla savaş halinde olacakları beyan edilen müşriklerdir. Bu, bütün müşrikleri kapsamaktadır. Mücahid'den nakledilen diğer bir görüşe göre de durum böyledir. e- Kelbl'e (v. 1461763) göre ise bu ayette, kendilerine dört ay serbest dolaşma izni verilenler, ResuluHalı ile yapmış olduklan muahedelerinin süresi dört aydan daha az olan müşriklerdir. Bunların antlaşma süreleri dört aya kadar uzatılmıştır. Resuluilah ile olan muahedelerinin süresi dört aydan fazla olan müş­ riklerin sOresi Tevbe sfiresinin dördüncü ayetinde belirtildiği gibi muahedelerinin bitiş tarihine kadar geçerli sayılmıştır. ıg Hanefi mezhebi müfessirlerinden Cassas'a (v. 370/981) göre Müslümanların maslahatı için faydalı bir durum söz konusu olursa ve düşman ile savaş­ maya gilçleri yetiyorsa yapılmış olan antlaşma hangi türden antlaşma olursa 19 Tabeıi, Tefsir. VJJ301- 305. istanbul Oniı•ersitesi ]/alı iyat Fakiiltesi DI!Tgisi Sayı: 20, Yıl: 2009 _ , •_ . 'ı ı 1 Nur Alımeı KURBAN 170 olsun, İmam o ahdi bozarak savaş ilan eder. 20 Yani bu görüşe göre, bu surenin inmesi ile bütün müşriklere karşı artık savaş sürecine girilmiş, yapılan antlaşma­ lar sona ermiştir. Bizce burada Taberi'nin (v. 310/923) tercihi daha isabetli gözükmektedir. Ona göre ayette SÖZ konusu edilen kimseler, Peygamberin aleyhine her hangi şekilde başkalanna yardım etmiş ve süresi bitmeden ahdi bozmuş olanlardır. Öyle yapmamış olanlarla ilgili olarak Allah Teala elçisi Hz. Muhammed (a.s)'e surenin 4. ayeti ile aralanndaki ahdi sonuna kadar tamamlamayı emretmiştir.2 1 Görüldüğü gibi bu ayet sCirenin başından beri anlatılan durumun doğal sonucunu bildirmektedir. Hüküm olarak yeni bir durum bildirmez. Ayetin "1_,11!\3 fA~~:, t>ı::.. 0:;S~I Miişrikleri nerede bulursamz öldürün ..." kısmı ile ilgili olarak tabiari ulemasından İbn Zeyd (v. 22/643) ve İbn İshak belirlenmiş aylar geçtikten sonra bütün müşriklere karşı topyekun savaş açılacağını beyan etmiş­ lerdir. Bu görüşleri bir arada toplayan Taberi de onlarla aynı ftkirdedir. Onun bu görüşünü öğrendikten sonra Taberi'nin Mumtehine suresinin 8. ayetirıi 22 nasıl yorumlarl ığına bakrnakta yarar vardır. O, SÖZ konusu ayetin tefsiri hakkında şöyle demektedir: "Allah, din konusunda sizin1e savaşmayan - hangi millet ve hangi dinden olursa olsun- onlara iyilikte bu lunmamızı, onlara yardım etmemizi ve onlara adaletli davranılmasını yasaklamaz. Çünkü Allah Teala bu ayette genel bir hüküm bildirmiştir. Ayette ,belirtilen vasıftakilerin tamamı aynı hükme tabidir. İnsanlar arasında hiçbir ayrım yapmaz. inananlada aralarında akrabalık bulunsun ya da bu lunmasın ehli- harbe iyi davranması haram değil ve yasaklanmış da değildir. Bu durum diğer Müslümanlara zarar vermeyecekse geçerli olur. Müslümanlan zayıftataeağı düşünülüyorsa ya da aldıkları silah ve binek yardımlarıyla onlar güçlendirilmiş olacaklarsa o zaman bunlara yardım yapı!- 20 21 22 ı 1 ~ Geniş bilgi için bkz. Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi ei-Cass11s, Ahkamu'l-Kur'an, Dfuu'JKUttabi 'I;Arabi-Beyrfıt, IIJ77. Taberi, Tefs1r, Vl/318. Taberi'nin bu görUşU makbul bir görüş ise de o, sCırenin 5. ayetinin ıefsirinde Hz. Peygamber ile hiç ahltleşmemiş olanlar ile zamanla sınırlandırılmamış ahd saltiplerini de söz konusu savaşa taraf olarak görmektedir. İlgili ayet şöyledir: "Alla/ı, siziııle din uğnmda savaşmayaıı ve sizi yıınlarıııızdaıı çıkarma­ yaıı/ara iyilik yapmamzı ve onlara iidil davramnam;:.ı yasak/ama;;. Çiinkii Al/alı, ada/ei/i olaııları sever". Mumtehine, 60/8. /.wanbttl Üniı•ersitesi /talıiyal Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı' ı TEliBE SORESİNİN BEŞİNCi AYETİ 171 maz"?3 Bu açıklama yukandaki ayetin tefsiri bağlamında doğru kabul edilebilir. Ama bunlar onun yukarıdaki Tevbe suresinin ilgili ayetine getirmiş olduğu yo4 rumlara zıttır? Ayetin "0,?~1 l~l.S/0, miişrikleri öldiiriiiı ... " kısmı için görüş bildiren Kurtubl'ye (v. 656/1258) göre ayette geçen "müşrikleri öldürün" ifadesi bütün müşrikler için .geçerlidir. Kur'an evreselliğine halel getirecek nitelikteki bu yorum kabul edilemez. Görüleceği gibi Kurtubl'nin yorumu hadislerde açıkça ifade edilen kadınların, rahiplerin, çocukların ve benzerlerinin öldürülmesi yasaklayan hükme de aykırıdır. Ayrıca, Allah Teala, bir başka yerde " l_,h...;ı ~ ~lfCizye verinceye kadar" ayeti ile Ehli Kitab'ın müşrikler kapsamına girmeyeceğini bildirmiştir. Yukarıdaki yorum temel alınacak olursa müşrikler ve diğerlerinden cizye almaya da imkan olmayacaktır. Şu husus kesin olarak bilinmelidir ki, Allah Teala'nın "0,?~1 l~l.S/0, miişrikleri öldiiriiniiz" emri ne vecihle olursa olsun müşriklerin öldürülmesini gerekli kılar. Fakat ayetin siyak sibakını ve Kur'an bütünlüğünü dikkate aldığımızda anlam noktasında bazı farklılıkların ortaya çıkacağı kesindir. Kurtubl'nin kaydettiğine göre hadislerde bildirilen öldürme esrrasındaki bir takım yasaklar bu durumun istisnalandır. Dolayısıyla Hz. Ebu Bekir'in dinden dönenleri ateşle yakarak, dağ tepesinden üzerlerine taş ve kum dökmek suretiyle ya da kuyuya ters atarak öldürme olayı ayetingenel anlamı kapsamındadır. Buna benzer bir durum Hz. Ali (ra) tarafın­ dan da meydana gelmiştir. Bu tür uygulamalar ayetingenel anlamına dahildir.25 İmam Şafii'nin (v. 204/820) de bu konudaki görüşü, müşrikliği din edinmiş 26 olanların Müslüman olmadıkları takdirde öldürülmeleri yönündedir. Görüldüğü gibi bu tür yorumlar ilahi adaletin tabiatma zıt olup, İslam inancını temelden 23 24 2S 26 Tabert, Tefslr, XII/63. Seyyid Kutub, fi ZiHil, III/1590. Kurtubt. el-Cami', VIII/47; el-Fahnınazt, et-Tefslru'l-Keblr, Dfuu İhyfu't-Turasi' l-Arabl, 3. Baskı, Beyrı1t, 1420/1999, XV/529. imam Şafii. Ahkamu'l-Kur'an, Derleyen: Ebu Bekr Ahmed el-HUseyn b. Ali b. Abdiilah b. Musa el-Beyhakt en-Neysabiiıl, Dfuu İhyfu'l-Uliim, ı. Baskı, Beyrfit, 141011990, s. 393. Razi, ayetin "0?.FJI lp'"ti" kısmı için "Allah Teala bu ayette zaman ve mekan gözetmeksizin mUşriklerin mutlak anlamda öldUrUlmesini ernreder." Demektedir. el-Fahru'r-Razl, etTefslru'l-Keblr, XV/528. istanbul Oııiversitesi İ/alı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 F-12 1 -'- . ·- - - - · - -·=-· 172 Nur Alunet KURBAN zedeleyecek mahiyettedir. Çahşmamızın ilerleyen aların sonuçlarından bahsedilecektir. safhalarında söz konusu iddi- 3. Beşinci Ayetin Nesb Bağlamında Tahlili 'İ'evbe suresinin 5. ayeti, kimi müfessirlere göre fıyetu's-seyf diye adlandı­ rılmaktadır. Kimilerine göre fıyetu's-seyf, aynı surenin 36. ayetinde geçen" 1_,11.9_, ~lS ~_,L1.i:ı w; ~\S ı)f.y;,.Jif Miişriklerin sizinle topyel.."iin savaştıkları gibi siz de onlarla topyekün savaşın" ibaresidir. Kirnilerine göre ise, bu iki ayetten her birine veya her ikisine de birden ayetu's-seyf denmektedir. Fakat genel kanaate göre Tevbe suresinin 5. ayeti {tyetıı's-seyf olarak kabul edilmiştir. Tarih boyunca bu ayetin çok sayıda ayeti nesh ettiği gündeme gelmiştir. Kapsam itibariyle Kur'an-ı Kerim'de affetmeyi, bağışlamayı, müşrik ve cahillerden yüz çevirmeyi, onlarla uzlaşmayı ve onlarla iyi geçinmeyi emreden ayetlerin tamamını bu ayete dayanarak mensiih sayan görüşlere rastlamaktayız. 27 Nitekim sahabeden İbn Abbas'ın da Kur'an-ı Kerim'deki "~ Ur:.\NOnları bağışlaym ... " ve "1~_, l_,ki ,ji.JIOnları bağışlar ve hoşgörüiii davrmiıp affederseniz.. "28 gibi ayetterin tamamının SÖZ konusu ayetle neshedildiğini söylediği rivayet edilir.29 Ona göre bu ayetin nazil olmasıyla Hz. Peygamber ile hiçbir müşrik veya zimmi arasında bağlayıcı bir ahit kalmamıştır. 30 Bu şekilde seyf ayeti ile neshedilen ayetlerin genel çerçevesini belirleyen görüşlerin yanı sıra, bu ayet ile neshedilen ayetleri tek tek ortaya koymayı hedefleyen çalışmalar da vardı? 1 • Nes ilıle ilgili mevcut eserlerin en eskisi diyebileceğimiz eserlerden biri Katade b. Diame'nin (ö. 118/736) en-Ntısilı ve'l-Mensulıfi Kitabillalıi Tealô. adlı kitabıdır. Tabiiin uleması içerisinde tefsir ve hadis ilminde otorite kabul edilen bu müellifın, seyf fıyeti üzerinde fazla durmadığı görülür. Ancak erken dönem 27 ~8 :!9 30 31 Konu ile ilgili geniş bilgi için bkz. Reştd Rida, el-Menar, X/16 ı. 64114. İbnu'I-Cevzt, Nasihu'l-Kur'an ve Mensfilıuh, s. 37 ı. Geniş bilgi için bkz. İbn Kestr, Tefsir, Tevbe suresi 5. ayelin tefsiri. Burada İbn Sellaıne ile İbn Hazm'ın çalışmalannı örnek olarak verebiliriz. Teğabün, İ.vta11bıtl 011iversitesi //alı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 TEVBE SORESiNiN BEŞİNCI AYET/ 173 ulemasından addedilen Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellame (ö. 224/839) 32 bu konuda daha detaylı bilgi vermektedir. O, en-Nasilı ve'l-Menstılı adlı kitabında bu ayetin baş kısmını, yani (f.YJI ~lll c.L.:il lj13) kısmını, aynı ayetin ( ı_;.t!lj IJ.ıj 013 ~:_, :J.fo AJ.II 0! ~ ı_,t..! ~IS)II ly~j ~\L:JI) kısmı neshettiğini ileri sürmüştür. Üstelik, ayetin ";.A...s'ot,;..:, :•.j.; 0.§~1 lpt!" ifadesinin ise, Kur'an-ı Kerim'de 124 ayeti neshettiğini belirtmiştir. Bu rakama diğer kaynaklarda da rastlamak mümkündür.33 İbn Hazm'ın (ö. 456/1063) tespitine göre sırf müşriklerden yüz çevirme ile ilgili ayetlerin sayısı 114'tür. Bu ayetler 48 sureye dağılmış durumdadır. Bunların tamamı ";.A~~:, hj; 0.§~1 lpt!" ayeti ile neshedilmiştir. 34 Aynı şekilde bu surenin ı. ve 2. ayetleri de bu ayet ile neshedilmiştir. 35 O da en-Nasilı ve 'l-Menstılı adlı özel bir çalışması ile bahis konusu seyf ayetinin neshettiği ayetleri sure tertibine göre sıralamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz kaynaklardan başka, bazı ulemaya göre seyf fiyeti de aynı surenin 36. ayeti ile neshedilmiştir. Tabiun ulemasından Zuhn ve Mücahid bu görüştedir?6 Bu durumda 5. ayette getirilen şartlar kalkmış olacak, artık " .. .müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyor/arsa siz de onlara karşı topyekün savaşın" 31 mealindeki ayetinin hükmü uygulanacaktır. 32 33 3S 36 37 Ebil Ubeyde el-Kasım b. Sellame, kaynaklarda onun adından Müslümaniann tanıdığı en meşhur dört alimden biri diye bahsedilmiştir. Hicri 157 yılında doğmuş ve lıicri 224 yılında vefat etmiştir. 18 sene Tarsus'ta kadı olarak görev yapmıştır. Şerik b. Abdillah, Süfyan b. Uyeyne veEbil Bekr b. Ayyaş gibi zatlardan ilim almıştır. Kur'an-ı İsmail b. Cafer ve Ali b. el-Hasan el-Kisai'dan öğrenmiştir. Ahmed b. Yusuf, Ali b. Abdilaziı.i, Nas b. Davud ve Sabit b. Ebi Sabit ondan rivayetlerde bulunmuştur. Onun en-Nasilı ve '1-Mensti/ı başta olmak Uzere Kira bu Garibi '1-Hadfs, Kitiibıı Garibi'l-Kur'an, Kita bu Meiini'l-Kur'an, Luğatıı '1Kabiiili'l-Viiride ji'I-Kur'an, Kitabu'n-Neseb, Kitabu Edebi'l-Kadf, el-Garibu'l-Musamıaf ve Kitabu'l-Emsal gibi eserleri vardır. Bkz., Şemsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osman ezZehebi, Siyeru A'laıni'n-Nubela, 4. Baskı, Beyrilt, 1986, X/490. Suyilti. el- İtkan, Il/714; Bedrudcli'n Muhammed b. Abdiilah ez-Zerkeşi, el-Burhan fi Ulfııni'l-Kur'an, (tahk ve tahrc: Musa Abdulkadir Ata), Dfuu'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrilt, 1422/2001, JI/47. İbn Hazm el-Endelusi, en-Nasih ve'l-Mensfıh, Daru'l-Kutubi'l-llmiyye, Beyrilt, 1406/1986, s. 12. İbn Hazm, en-Nasih ve'l-Mensilh, s. 40. Ebil Hayyan, el-Bahru'l-Muhit, W334. Tevbe, 9/36. lsranbıtl Vniversitesi Ila/ı iyat Fakiiiresi Dersisi Sayı: 20, Yıl: 2009 174 Nıır Alunet KURBAN Tabiun ulemasından Dahhak ve Süddi seyf ayetinin, Muhammed suresinin 4. ayeti ile neshedildiğini söylerken, bir grup ulema bunun aksini söylemiş­ tir. Katade bunların içerisinde ikinci görüşü tercih edenlerdendir. Fakat bu görüşleri nakleden Taberi'ye göre her iki ayet muhkemdir; neshedilmemiştir. 38 Zerkeşi'ye (ö. 745/1344) göre, nasih olan ayetlerin neshedilmesi de caizdir. O zaman nasih, mensuha dönüşür. Allah TeaJa'nin şu sözünde olduğu gibi "Kafırun suresinin "c.J:.l c)_, ~ rS-1" 39 ayeti Tevbe suresinin ~~~~~ t_,&'U "40 ayeti ile neshedilmiş, sonra bu ayeti Tevbe suresinin "~ 0C ~):;.11 ı~ ~" 41 ayeti neshetmiştir. Diğer bir görüşe göre Allah Teala'nın " ~1,! ~ l~lj lfol! '!.;.~ :...lll''42 şeklindeki ayeti Tevbe suresinin 5. ayeti ile neshedilmiş, sonra bu ayeti yine Tevbe suresinin "i1. 0C ~~~~ ~" ayeti neshetmiştir."43 Kur' an üzerinde birbiri ile çelişen yorumlar la böylesi tasarruflarda bulunmak İbnu'l-Cevzi'nin (ö. 1116/1201) tabiriyle ayetlerle alay etmekten başka bir şey değildir. 44 O, bu konudaki görüşleri özetledikten sonra şöyle de.r: "Bu ayetin tefsirini nakledenlerden kıt düşüneeli bazı kimseler söz konuSU ayetin Kur'an-ı Kerim'den 124 ayeti neshettiğini zikrederler. Ondan sonra ayetin sonunun baş kısmını neshettiğini söylerler. Bu ne kadar kötü bir anlayış! Nitekim ayette geçen "öldürünüz" ve "esir alıruz" denenifadelerin anlamı "Şirk­ lerinden tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse yollannı engellemeyin, onları öldürmeyİn demektir". 45 İbnu'l-Cevzi'nin son sözü anladığımız kadarıyla müşrikler şirklerinden tevbe etmezler, namazı kılmaz ve zekatı da vermezlerse onlan öldürünüz şek­ linde de yorurnlanabilir. Onun ilk cürnlelerindeki yorumları makul görünse de, nihai görüşünün diğerlerinden farklı olmadığı kanaatindeyiz. 38 39 ~o .ı ı 42 43 -1-1 45 ibn Kesir, Tefsir, IV/113. KafirOn, 10916. Tevbe, 9/5 . Tevbe;9/29. Bakara, 21109. ez-Zerkeşi. el-Burhan, II/37. Bkz., ibnu'L-Cevzt, Nasihu'l-Kur'an ve Mensfıhuh, (tahk: Huseyn Selim Üsududdariint), Dfuıı's:Sakafeti'I-Arabiyye, BeyrOt, 141111990, s. 464. İbnu'I-Cevzi, Nasihu'l-Kur'an ve Mensflhuh, s. 425-427. Istanbul Oniversitesi flalıiyat Fakiiltesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 . 1 ı i r i 175 TEVBE SÜRESiNİN BEŞİNCI AYET/ Suyut1 (ö.91 1/505) de SÖZ konusu ayetler hakkında görüş belirtmiş, seyf ayeti ile neshedildiği iddia edilen "~Wl ~4 .ıi:ıl ~1" ve "U...:.. ı.Y'lill 1_,13_,'' gibi ayetlerin mensfih olmadığını bildirmiştir. Ona göre nesih birkaç kısma ayrılır. Bu görüşlerden biri, belli bir sebebe bağlı olarak ernredilen. sebebin kalkması ile emrin kalkmasını gerektiren hükürnlerdir. Zayıflık ve sayıca azınlık durumunda sabır ve teenni ile davranma emri buna ınisaldir. Bu durum savaşın farz kılınması ile neshedilmiştir. Bu, gerçek anlamda bir nesih değildir. Bakara suresinin 106. ayetinde geçen "~ _,1" da olduğu" gibi hükmün telhir edilen kısmıdır. Tehir edilen hüküm, Müslümanların gücü arttığı zamana kadar devam eder. Onlar kuvvet kazanınca savaşmalan ernredilir. Zayıf olduklanndaki hüküm ise eziyete sabır göstermektir. Bu bakımdan sabır hakkında inen ayetin seyfayeti ile neshedildiğini kabul eden ulemamn görüşü zayıftır. Halbuki gerçek, ayetin rnensuh olmayıp hükmü tehir edilen ayet olmasıdır". 46 Bu gibi yorumlara bakıl­ dığında Müslümanların esas görevleri savaş için fırsat kollamak ve uygun bir zamanı bulup rnüşriklerle savaşmak olacaktır. Bunun İslam dinin tabiatma aykı­ rı bir görüş olduğu açıktır. Nitekim müfessir İbn Arabi'ye (ö. 542/1148) göre de; Kur'an-ı Kerim'de katirierden sakınmayı, kaçınmayı, uzaklaşmayı, onlarla münasebette bulunmayı emreden bütün ayetler seyf ayeti ile neshedilrniştir. Nesheden ayet Tevbe suresinin 5. ayetidir. Kur'an'ın 124 ayeti, seyj {eyeti ile neshedilmekle birlikte ayetin son kısmı ile baş kısmını neshetmiştir.47 Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, ulemanın birçağuna göre savaşlarla tek dayanağı olarak kabul edilen Tevbe suresini 5. ayeti, siyak sibakına/öncül ve ardıllarına dikkat edilerek Kur'an bütünlüğü içerisinde okunsaydı tespit etmeye çalıştığımız bir takım hatalar zuhur etmemiş olacaktı. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'in en son inen ayetlerinden sayılan Allah Teaila'nın "Ey inananlar! And olsun ki, içinizden size, sıkmtıya uğramamz kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir. Eğer yüz çevirirlerse de ki: «Allah bana yeter; O'ndan başka tanrı yoktur, yalnız O'na ilgili 46 47 görüşlerinin SuyCıti, el-İtkan, ll/702-703. Suyntı, ei-İtkan, IJJ703. istanbul Oniversitesi ilalıiyaı Fakiiilesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 --~----------------~=--------- - - ·-- ----- 176 Nur Ahmet KURBAN güveniyonmz; O büyük arşm Rabbidir.»" :~8 şeklindeki sözü de anlamsız kalmamış olacaktı. 4. Beşinci Ayetin Neshettiği İddia Edilen Ayetterin Değerlendirilmesi Daha önceden de bahsettiğimiz gibi, nesi h meselesi her usuleünün ve müfessirin üzerinde öyle veya böyle akıl yürütmeye çalıştığı konulardan biri olmuştur. Kimi Kur'an-ı Kerim'de mensuh ayet olmadığını iddia ederken, kimisi de ~u konuda ölçülü davranınayı tercih etmiştir. Diğer bir kısım ulema ise mensub ayetterin sayısını oldukça abartmışlar, nasih veya mensuh olması mümkün olmayan bazı ayetleri de bu kapsamda değerlendirmeye çalışmışlardır. 49 Nitekim selef uleınasına mal edilen, hükmü mensuh lafzı baki ayetlerin sayısı 300 Civarındadır. 50 Nasih ve mensfih ayetler hakkında konuşurken kural- lar, güvenirliğinde hiç kimsenin kuşkusu olmayan Kur'an-ı Kerim'e dayalı bir zemin üzerine kurulmayınca, söz konusu tartışmaların sınırlarını belirlemek zordur. Aynı şekilde kabul edilmesi mümkün olmayan hataların ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Oysa ki, Yüce Yaratıcı Kur'an-ı Kerim'de "Herhangi bir ayeti nesheder veya wıuttımırsak, omm yerine daha hayırlısım veya oıızm dengini getiririz. Allalı'ın lıer şeyekadir olduğwııı bilmez misin?" mealindeki ayet-i kerime ile nesilıle ilgili prensibi kendisi belirtmiştir. Zira bu durumda her hangi bir ayeti nesheden yine Allatı Teala olmaktadır. Nesheden ayet ise, neshedilen ayetin dengi ya da ondan daha hafif bir hüküm getirmesi gerekmektedir. Üzülerek ifade ediyoruz ki, Kur'an'ın evrensel mesajına aykın yaklaşımlarla, hafıfle­ tici hükümler kaldırılmış; geride sadece tek bir seçenek bırakılmış, kabul etmeyenler de ölümle tehdit edilmiştir. Biz aşağıda seyf fıyeti ile mensuh sayılan ayetterin kısaca bir değerlen­ dirmesini yapmaya çahşacağız. Değerlendirmeyi yaparken ayetlerin ayetle tefsiri öncelikli ölçümüz olacaktır. Ayrıca bazı muteber tefsirler de başvuraca­ ğımız kay~akJardandır. Onlarda gördüğümüz kayda değer bilgileri çalışmamız48 ~9 50 Tevbe, 9/128-129. ez-Zerkani, Menahil, s. 413. Remzi Kaya, "Kur'fuı-ı Kerim'de Neshi iddia Edilen Ayetler", Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 7, cilt: 7, 1998, s. 355. lstaııbul Diliversitesi ltalıiyat Faki/ltesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı TEVBE SORESiNiN BEŞİNCI AYETl 177 . da referans olarak kullanmaya çalışacağız. Tevbe suresinin 5. ayeti ile neshedildiği iddia edilen ayetleri Ehl-i Kitapia ilgili problemler, İslam dininin savaş hukuku, Müşrikler ile münasebetler, inanç hürriyeti ile ilgili temel prensipler ve Hz. Peygamberin görevi ile ilgili konulan aşağıda göreceğimiz başlık­ lar altında incelemeye çalışacağız. 4.1. Ehl-i Kitapla İlgili Ayetler Seyf fıyeti ile neshedildiği iddia edilen ve içerik bakımından Ehl-i Kitapla ilgili hükümleri ihtiva eden "İsrailoğullarmdan, «Allah'tan başkasıiza kulluk etmeyin, anne babaya, yakmlara, yetimlere, diişkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuszm, namazı kılm, zekatı verin» diye söz almıştık. Sonra siz pek · azzmz miistesna, döndünüz; hala da yüz çevirip duruyorswıuz." 51 mealindeki ayetinaltı çizilen kısmı mensuh sayı1mıştır. 52 İnsanlara güzel söz söylemek, iyiliği emredip kötülükten uzaklaştırmak ve başkalarına söz söylerken bize söylenınesini istediğimiz sözleri söylemek gibi durumlar, güzel ahiakın göstergesidir53 ve dinin temel felsefesini oluşturur. Zira Hz. Peygamber de güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen bir elçidir54• Onun görevi toplumu refaha kavuşturmak ve öldükten sonraki ebedt kurtuluş yoluna çağırmaktır. Dolayısıyla insanlara doğruyu, doğru şekilde söylemek, insanlarla dostça geçinmek, sosyal ilişkileri güzel ahlak normları içerisinde yürütmek, geçici olarak yapılan bir eylem değil, aksine insanı bir değer olarak kalıcı bir eylem olarak görülmelidir.55 Burada Allah Teala'nın, Firavun'a gönderdiği Musa ve Harun'a hitaben söylediği "Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar".56 şeklindeki sözü davetçinin üzerinde önemle durması gereken bir husustur. Kaldı ki, genel ahlakı ilgilendiren ayetlerin evrensı S2 53 55 56 Bakara, 2/83. Taberl, Tefsir, 11436, 437; Kurtubi, el-Cami', Il/13; Suyllli, Celaleyo , s. 12; lbnu'l-Cevzi, Nasihu 'l-Kur'an ve Mensil.huh, s. 157. Kurtubi, el-Cami', II/13. Buhan, Menakib. 33, Edeb, 39; Tirmizi, Husnu'l-Ahlak, 8; Ahmed B. Hanbel, Ebu Abdiliall eş-Şeybani, Müsned, Daru'l-Fikr, t.y., Il/271; Ebu Daviid, Vitir, 32; Nesai, Deavat, 32; Muslim, MUsafirln, 201 . eş-Şirblru, Tefsir u'l-Kur'an -i'l-Kerim , (es-Siracu'l-Munir), Daru'l-Marife, Beyrfit, t.y., ın4. Taha, 20/44. Istanbul Oniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 20, L _ Yıl: 2009 Nur Alımet KURBAN 178 selliği ve üzerinde neshin söz konusu olmayacağı, çoğunluk tarafından kabul edilen bir husustur 57• Öte yandan Suyutl'nin (ö. 911/ 1505) el-İtkan'da da belirttiği gibi, bu ayeti seyf tıyeti ile mensuh sayanlar yanlışa düşmüşlerdir. Çünkü bu ayet İsrailoğullaondan alınan bir sözden bahseder. Bu bir haberdir. Haberde nesih olmaz.58 İbnu'l-Cevii'nin değerlendirmesine göre de ayette geçen "u=Wll" lafzı geneldir. Bunu kafirlere hasretmek delil gerektiren bir husustur. Burada bir delil bulunmadığına göre ayette mensuhiyet söz konusu değildir59 • Ne vesile ile olursa olsun, ayette geçen "~ u=\Jl} l_,j}'.J/insanlarla güzel güzel kOilllŞllll" şeklin­ deki cümleyi ayetin yapısına ters şekilde yeni bir cümle sayıp, ondan sonra onun mensfih olduğuna hükmetmek de kabul edilir bir yorum değildir. Burada ancak bir atıf söz konusudur. 60 Aksi takdirde ayetin rnensuh oluşu bir yana, dilsel-gramatik açıdan da yanlış yapıruş· oluruz. 4.2. Toplumsal Barışla İlgili Ayetlerdeki Nesb iddiası ı ı ı ı 'ı İslam dini adından da anlaşıldığı gibi her şeyden evvel bir barış dioidir. Hz. Peygamberin ise bir rahmet elçisi olarak gönderildiğini biliyoruz.61 İslam toplumu savaştayken barışı unutmayacak, banştayken savaşı unutmayacaktır. Özet olarak ifade edersek, Müslüman toplumu denge toplumudur. Yani vasat bir ürnmettir. Fakat tarihi süreç içerisinde Müslümanlara ıi:ıal edilen ve kabul edilmesi mümkün olmayan bazı yanlışlar gündeme gelmiştir. Bunların kaynağı ise, maalesef Kur' an-ı Kerim olarak gösterilmiştir. Bilindiği üzere erken dönem bilginlerinden İbn Sellame'ye (ö. 224/838) ·ı göre, Maide suresinin 2. ayetinde geçen " ;.ı:~ı ~~ ~~~ u:, " ifadesi, seyf ô.yeti ile mensuhtur. Ondan başka tabiun ulemasından birçok kimse de bu görüşü tercih etmişlerdir. Onlara göre, Rab'lerinden bol nimet ve rıza talep ederek, gerdanlık­ lar takılan hayvanlarla Beyt-i Haram'a gelenler müşriklerdir. Dolayısıyla bu ayet S7 ss 59 60 Cil ez-Zerklini, Menahil, LUI07-l08. Suyuti, ei-İtkan, II/706. İbnu'I-Cevzi, Nasihu'l-Kur 'an ve MensOhuh, s. 158. Muhyiddin ed-Derviş, İ'rabu 'l-Kur'ani'l-Kerim ve Beyanuhfi, Ul37. Enbiya, 21/107. Istanbul Oniversitesi Ila/ı iyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 1 ' ' ı ı ı __ı TEVBE SÜRESİNİN BEŞiNCi AYF:Ti 179 seyf fıyeti ile mens0htur. 62 Anlaşılan o dur ki, bu şekilde Mescid-i Haram'a gelenler öldürü!eceklerdir. Ayetin siyakma/öncülüne baktığımızda bunun yanlış bir görüş olduğu ortadadır. Diğer yandan mensfih sayılan bu ayetin muhkem olduğunu kanıtlayıcı ayetler vardır. 63 Önceki ayette ihramitnın avianmasının caiz olmayacağından bahsedilir. ikinci ayette ise, o hükmün devamı anlatılmak­ tadır. Dolayısı ile Rablerinin nzasını arayaniann da mürninlerden başkası olması mümkün değildir. Ancak, toplumu savaş ve kargaşaya sürüklemenin delilini aramak için Kur'an-ı Kerim'e bakan birisinin, "~\.3 (..Sl ı_;..ın.:..ı W" 64 ayetini mensfih sayan görüşe katılması mümkündür. Yoksa Kur'an-ı Kerim'deki ayetleri bir bütün olarak ele aldığımızda savaş ilan etmenin şartları bellidir. Ahde vefa göstereniere her zaman saygı duyulması emredilmektedir.65 Savaşla ilgili olarak Bakara suresinin 191. ayetinin "~ı~ iJ.-*~ u:, rly..ll" kısmı mensfih sayılmıştır. Katade'ye göre müşrikler savaş açmadan, onlara karşı savaş açınama emri Tevbe suresinin 5. ayeti inmeden önceki durumdur. Bu ayetin inmesiyle Allah Teala, Peygamberine müşriklere verilen süre bitti mi, ister Mekke sınırları içerisinde, ister dışında olsun şehadet getirip iman etmezlerse öldürmeyi emretmektedir.66 Ne var ki, Taberi'ye göre bizim üzerinde durduğumuz Bakara 191. ayet, birçok ayeti kerime ile mensfihtur. 67 Aslında ayeti tam olarak ele aldığımızda anlamı "Onlar size savaş açmazlarsa siz orada onlara karşt savaş açmaym . Ancak o. miişrikler M escid-i Haram'da size karşı savaş açarlarsa siz de onlara karşı savaş açın", demektir. Tabiun müfessirlerinden Mücahid ve İbn Zeyd bu görüşü tercih etrnişlerdir. 68 Doğru olan da bu görüş olmalıdır. Dolayısıyla gayri müslimler doğru davrandıkça Müslümanlar da onlara doğru davranmak zorundadır. 69 62 63 (H 65 66 67 68 69 Tabert Tefsir, IV/398 vd. Feth, 48/29; Haşr, 59/8. Tevbe. 9/7. Maide, 5/1; Tevbe, 9/4; Muminun, 23/8; Meanc, 70/32. Taberi, Tefsir, li/198. Taber'i, Tefsir, 11/199. Taberi, Tefsir, Il/198. Tevbe, 9/7. İstanbul L__ On i versitesi İlalıiyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 180 Nur Alunet KURBAN Meseleninilginç olan tarafı, yukarıdaki ayetlerin devarnı olan 192. ayetin mensôb sayılmaktadır. Gerekçeleri ise, bu ifade görünüşte bir haber niteliği taşıyor olsa da onun anlamı ve yorumu bir emir niteliğindedir. Üstelik ona, "rc-1 l_,.,..i...:ıiJ l_,!.c.\.9" şeklinde bir cümle takdir edilmiş ve bu şekildeki affetme ve geçivermelhoşgörme seyf i'iyeti ile mensôh sayılmıştır. 70 İbn Hazm de bu görüşe itimad etmektedir.71 Bunların yanlış bir tevilin sonucu olduğu açık­ tır. Zira ayette verilmek istenen mesaj, inanmayanlar sizinle savaşmaya son verirlerse siz de onlarla savaşmaya son verin, demektir. Ayetin siyakına uygun olan açıklama böyle olmalıdır. Bu ayeti küfürlerinden "tevbe ederlerse" değil, "yap tıklannın yanlış olduğunu kabul ederlerse" diye yorumlamak gerekir. Zira önceki ayetler savaştan bahsetmektedir. Aslında 193. ayetin sonundaki" 1~1 01! ~ll:JI ~. ll! 01j~ ili" bölümü ve 194. ayette geçen kısasla ilgili hükümler yukandaki iddiayı geçersiz kılmaya yetecektir. Peygamberin hayatı boyunca yapmış olduğu sava.şlar kendisini ve diğer Müslümanları haksız saldınlardan karuma girişiminden ibarettir. Hiçbir zaman durup dururken savaşa çıkmamıştır. Kim onlara saldırmışsa, o da saldırganlarakarşı misli bir karşılıkta bulunmuştur. 72 "1~10\.9" kısmı Savaşla ilgili olup seyf i'iyeti ile mensôh sayılan ayetlerden biri de Bakara suresinin 217. ayetinin "~ ~ riY>-11 ~ı ı:ic Z:ill.,t..y" kısmıdır. İbn Sellame, İbn Hazm (402/1012) ve Taberi (ö. 310/923) ile birlikte cumhurun görüşü böyledir. Onlara göre, haram aylarda savaşmak mubahtır. 73 Diğer yandan Hz. Peygamberin yürüttüğü Sakif gazvesi ve Onun Bey'atu'r-Rıdvan'a haram aylarda çıkmış olması bu ayetin nasihi sayılmıştır. Ancak burada savaşa ilk teşebbüs edenin Müslümanlar olmadığı da açıktır. 74 İşin aslına bakarsak haram aylarda savaşa çıkmak ilk dönemlerden itiba- ren üzerinde tartışmaların süre geldiği bir meseledir. Tabiôn ulemasından Ata b. Meysere'den (ö. 135/752) bir rivayet nakledilir. İbn CUreyc (ö. 150) ona "Sana hünnet edilen ayı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: «0 ayda savaşmak büyük 70 71 72 73 74 Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellame ei-Herevt, en-Nasih ve'l-Mensuh fi'I-Kur'aru'l-Aziz, (tahk: Muhammed b. Salih ei-Mudayfir), Riyad, 1990, s. 6. · İbn Hazm, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 14. Bakara, 2/194. Taberi, Tefsir, II/365, 366; Kurtubi, el-Cami', IJI/30. Kurtubi, el-Cami', IIU30 vd. İstanbul Oniversitesi llalıiyat Fakiiites i Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 - TEVBE SORESINİN BEŞINCİ AYET/ 181 sııçtur" ayetini okumuş ve demiş ki, "Bu insanlara ne oluyor? Önceki zamanlar- da Haram aylarda rnüşriklere karşı savaşmak onlara helal değildi. Sonradan gaz veye çıkar oldular. Bunun bir sebebi mi var?". Ata yemin ederek sözüne devarn etti: "İnsanların Haram aylarda gazveye ç ıkmalan helal değildir. Savaş­ maları da helal değildir. Böyle bir davranış meşru kabul edilemez". Konuşması­ na devam eden Ata şunları söyler: "Onlar insanlarla savaşmadan İslam'a çağır­ mıyorlar, cizye de istemiyorlar. Bunları bırakmışlar". 75 Anladığımız kadarıyla Bıneviler dönernindeki anlayış Hz. Peygamöer dönemindeki an layıştan çok farkl ı mecralarda seyretmiştir. Zamanla değişen Müslüman topluğunun durumunu çok net ortaya koyan bu rivayet üzerine ayn bir yoruma yapmaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, yukarıda bahsedilen _ayetlerin mensfih sayılmasını destekleyecek şekilde üzerinde ittifak edilmiş bir ayet ya da Peygamberden gelen sağlam bir rivayet yoktur. Dolayısıyla ortaya atılan görüş­ ler zandan başka bir değer taşımaz. Böylesine zarınl delilere dayanarak Kur' an-ı Kerim'den bir ayeti işlevsiz hale getirmek her halUkarda kabul edilebilir bir görüş değildir. Aynca Hz. Peygamber hiçbir zaman durup dururken başkalanna savaş açmamıştır. Ancak kendilerine yöneltilen bir tehlikeyi önlemek için diğer tarafa karşılık vermiştir. Bu nedenle onun Haram aylarda girişıneye mecbur kaldığı gazveleri bütün savaşlara delil göstererek, Müslümanları savaş çılgını kimseler şeklinde tanımlamak doğru bir yaklaşım değildir. Burada Ata b. Meysere'nin rivayetini doğru kabul edecek olursak, ilk başta bu ayetin neshedilmesinin söz konusu olmadığını anlamak mümkündür. Fakat Bıneviler dönemindeki bazı uygulamaların Hz. Peygamber dönemindeki anlayışa ters istikamette gelişti ğini ve bu tür uygulamalann bazı tefsirlere yansıdığını söyleyebiliriz. 4.3. Müşriklerle İlgili Ayetler Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda genel olarak üç sınıf insan grubuna rastlarız. Bunlardan biri Müslümanlar, ikincisi Müslüman olmayanlar, üçüncüsü ise, münafıklardır. İslam hukuku kaynaklarında Müslim - gayri müslim ilişkileri bu 15 Taberi, Tefslr, II/366. istaııbııl Oniversitesi llalıiyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 - -- 182 Nur Ahmet KURBAN duruma göre değişiklik gösterir. Dolayısıyla uygulanacak hükümlerde bazı farklılıklar mevcuttur. Bunlardan bazılan Müslümantarla savaş halinde olanlar (harbi), anlaşmalı olanlar, güvenlik terninatı alarak İslam ülkesine girenler ve orada ikamet eden kimselerdir. Dördüncü bir grup ise zirıırnllerdir. 76 Temel prensip ise, ırk, dil, cins, toplum ve zümre ayınını yapmaksızın bütün insanları ilahi vahyin muhatabı ve aynı insanlık ailesinin üyeleri saymaktır. 77 Zira Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda Müslümanlarla gayri müslirnler arasındaki ilişki­ lerin banş esasına kurulduğu, bu ilişkilerin ancak onlardan gelen bir saldırı ya da Müslümaniann savaş halinde olduğu bir topluluğa arka çıkmaları ile bozulabileceği bildirilmiştir. Dolayısıyla, Mümtehine suresinde geçen"~~~ rSJs12 W! ı.J;7l.ll ~ fS_,b'U 0;~1" ayetini seyf ô:yeti ile mensfih sayıp, İslam'ın Müslim ve gayri müslirn i~şkilerjnin temel prensiplerinden bmni ortadan kaldırmak doğru bir yaklaşım değildir. Maalesef geçmişte bazı dönemlerde içinde bulundukları dönemin şartlarmdan etkilenen bazı hukukçular bu görüşü benirnsemişlerdir. Batılı araştırmacıların birçoğu da bu yaklaşımı İslam'da mevcut tek temel görüş gibi kabul edip, Müslümanlar aleyhine delil olarak kullanmaya çalışmışlardır. 78 • Şu nokta bilinmelidir ki, amacımız Allah'ın ayetlerinin doğru anlaşılma­ sıdır. Bu kapsamda ilgili ayetlerin bütününü gözden geçirmek zorundayız. Bu bakımdan söz konusu ilişkiler açısından Mümtehine suresi esas alındığında hem Allah'ın ayetlerinin hükmünü iptal etmemiş, hem de toplumun huzur içinde yaşamasına katkıda bulunmuş oluruz. Çünkü bu surenin büyük bir bölümü Müslümanlar ile gayri müslimler arasındaki ilişkileri konu edinmektedir.79 Ne yazık ki, İbn Sellame, Mümtehine suresinin 8 ve 9. ayetlerinin anlamının seyf ô:yeti ile mensfih olduğunil söylerken80, İbn Hazmda bu görüşü destekler mahiyette bu ayetin mensfih olduğunu ifade etmiştir. 81 Tabitin ulemasından İbn Zeyd ve Katade de bu görüştedirler. 82 76 77 78 79 80 81 82 Ahmet Özel, "Gayri müslim", DİA, XIII/418. Ahmet Özel, "Gayri müslim", DİA, XIII/419. Ahmet Özel, "Gayri müslim", DİA, XIII/419. Bkz., M. Kemal Yaşaroğlu, "Mümterune Suresi", DİA, XXXl/562. İbn Sellame, en-Nasih ve'l-Mensfih, s. 28. İbn Hazm, en-Nasih ve'I-Mensôh, s. 60. Taber'i, Tefsir, XU/63; Kurtubl, el-Cami', XVIII/40. İslanbııl Üniversi/esi İlalıiyal Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı .\ ı ı TEVBE SORESiNiN BEŞINCi AYET] 183 Taberi bu ayetin mensfih olduğu görüşünil kabul etmemektedir. Ona göre bu ayetin an l aıru bütün millet ve dini gruplan kapsamaktadır. Allah, inançlanndan ötürü Müslümanlara karşı savaş açmayan, Müslümaniann düşmaniarına arka çıkmak suretiyle onlara zarar vermeye kalkışmayan ve Müslümanları yurtlarından çıkarmayanlara iyilikte bul unmayı ve onlara adaletli davranınayı yasaklamaz. Çünkü Allah Teala'nın bu anlamdaki ayeti, yukarıdaki ayette belirtilen sıfatları haiz herkesi kapsar. insanlar arasında bu bağlamda ayırım yapmaz. Dolayısıyla bu ayetin mensfih olduğunu söyleyenierin sözleri anlamsızdır. 83 İbn Sellame ve İbn Hazm'ın mensfih kabul ettikleri ayetlerden birisi de Nisa suresinin 84. ayetinin baş kısmında geçen "~.sı: .;; Ll!~ U ~ı~~ ~"W" şeklindeki ifadedir. Birçok temel tefsir kaynakları bu ayetin mensfih olup olmaması ile ilgili görüş bildirmez. Bu ayette Allah, elçisi Muhammed'i (a.s) kendi üzerine düşeni yapması, onun ancak kendi nefsi ile mükellef olduğunu ve sadece kendi yaptıklarından sorumlu olacağını belirtmek istemiştir. 84 Buna benzer genel prensiplerden bahseden ayetlerin tamamını işlevsiz hale getirmek kabul edilebilir bir görüş değildir. Zaten ayetin ne başında ne de sonunda savaş durumundan bahsedilir. Şayet bu durum savaş durumu olarak kabul edilirse, o zaman girişilen bu savaşta elbette tek başına kalana kadar savaşıl acaktır. Savaş­ tan kaçmak suçtur. 4.4. Esirlerin Durumu ile İlgili Ayetler Muhammed suresinin 4. ayetine baktığımızda savaş esirlerinden bahsedildiğini görürüz. Ayet, savaş hali bittikten sonra esirlerin karşılıksız ve ya fidye karşılığında serbest bı rakılınasını hükme bağlamıştır. Ancak ulemanın bazısı bu hükmün dayanağı olan Muhammed suresinin 4. ayetini mensfih saymış ya da ona bir takım ilaveler yaparak esirlik kurumunu köleliğe çevirmiştir. 85 İslam s:ı 84 85 Tabert, Tefsir, XIU63. Emalılı. Hak Dini Kur'an Dili. IIU38. el-Cass11s, Ahkamu'l-Kur'ao, IIV390. Istanbul Üniversitesi İlalıiyat Faktillesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı__ Nur Alunet KURBAN 184 hukukunda kölelik uygulamaları bu ayet ve ilgili diğer ayetterin lendirilmesi ve ya ayete yapılan ilaveler ile oluşturulmuştur. 86 yanlış değer­ Savaş sonrasında esiriere uygulanacak hukukun temelini oluşturan bu ayetin neshedildiğini savunanlardan İbn Abbas, İbn Cüreyc, Süddl ve Dahhak gibi sababe ve tabiun ulemasını saymak mümkündür. 87 Söz konusu ayetin meali şöyledir: "Savaşta ilıkfır edenlerle karşılaştığımzda boyun/arım vurun; sommda onlara üstün [Jeldiğinizde onları esir alm; savaş sona erince onları ya karşılık­ sız, ya da fidye ile salı verin... ". Görüldüğü gibi ayette aniatılmak istenilen, düşmana karşı savaşta gevşek­ lik gösterip, esir. almayı ihmal etmemek, savaş sona erdiğinde ise onları ya karşılıksız, ya da fidye ile sal.ıvermektir. Tabii olarak karşı taraftan gelecek tehlike geçip bir güvenlik ortamı oluşunca o esirler hakkında değerlendirme safhası başlar. Bu konuda uygulanacak hüküm ise, ya bir bedel karşılığında ya da fidye istemeden esirleri serbest bırakmaktır. 88 Bunun dışında Kur'an-ı Kerim'in önerdiği bir seçenek yoktur. A.yetin tefsirinde geçtiği üzere Haccac (ö. 95ni4), öldürmesi 'Için İbn Örner'e (ö. 74/693) iki esir göndermiş, İbn Ömer "Biz bununla ernredilrnedik" diyerek bu emrin yanlış olduğunu ifade etmiş ve Haccac'a itiraz etrniştir. 89 Bu konuşmadan anlaşıldığına göre esirlerle ilgili uygulama Bıneviler döneminde Peygamber dönemindekinden farklıdır. Zira seyf {eyeti başka bir durumdan bahseder, bu ayet ise başka bir durumdan bahseder. Bunların arasında uzlaştmlrnası mümkün·oımayacak bir zıtlık da yoktur. 90 Bir takım ulemaya göre İnsan suresinin 8. ayetinde geçen "I.J:!-..ıl" ifadesi de seyf fıyeti ile mensfihtur. Bu ayeti seyf {eyeti ile mensfih sayanlardan bazıları öyle yorumlarda bulunmuşlar ki, onlara göre esiriere verilecek yiyecekler nafile 86 Ali Rıza Demircan, Kur'an ve Sünnet lşığında Cariyeler ve Sömürülen Cinsellik, Beyan Yay. Istanbul, 2008, s. 51. vd. 87 88 89 90 Taberi, Tefsir, XI/306; İbn Kesir, Tefsir, VII/309. Taberi, Tefsir, XU305; lbn Kestr, Tefsir, VIU309. Taberi, Tefsir, XU30Cr-307. Taberi, Tefsir, XU307 . İstanbul OııiııerJ·itesi İlairiyar Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı 1 t ı TEVBE SORESINİN BEŞİNCi AYET/ 185 sadakalardan olması gerekir. Farz olan sactakayı kafırlere vermek caiz değildir. 91 Bu görüşün yanlış olduğu her yönüyle açıktır. Başkalarını dayurma ile ilgili tavsifleri içeren ayetlerin hiçbirinde Müslüman-katir aynmı- yapılmamaktadır. Ayette belirtilen esirler ister müşrik, ister diğer toplumlardan olsun onları yedinp içirmek gerekir. Şayet esirler öldürülecek gruptan olsalar bile onları besienrnekten men etmek doğru değildir. 92 Ayrıca Tevbe suresinin 60. ayetinde kalplerini İslam'a ısındırmak amacıyla Müslüman olmayan kimselere zekattan pay verilebileceği ifade edilmektedir. Hz. Peygamberin uygulamalarında da bunun uygulaması görmek mümkündür. Katade'nin de belirttiği gibi o dönemde esirler şirk toplumundan alınmasına rağmen, Allah Teala bu ayette onlara iyi davranınayı emretmektedir. 93 Günümüzde ceza evinde bulunan tutuklular da buna da- . hil edilebilir. Yani onların temel ihtiyaçlarını karşılayacak kururnlar oluşturup, onlarla iyi ilişkiler kurmak suretiyle onları topluma kazandırmak mümkündür. 4.5. İnanç Hürriyeti İle İlgili Ayetler Dinin özü imandır. "İmanın temeli de onu içten kabul etmek, yani kalp ile tasdiktir. Kalpteki tasdiki bir o kişi, bir de Allah.bilir. Orası insanın en hür olduğı,ı yerdir. Bu sebeple hiç kimse bir inancı kabule veya inkara zorlanamaz. Çünkü bu, insanları münafık yapmaktan başka bir işe yaramaz hem de fıtrata da aykırıdır". 94 Dolayısıyla burada "0;~1 ~ öiJS! Ll" 95 şeklindeki ayetin hükmünü seyf ayeti ile mensuh saymak doğru bir görüş değildir. Bu ayetin mensuh olmadığını ispatlamaya çalışan Taberi "Bir nassın mensuh olabilmesi, onu nesheden diğer nass ile tamamen çelişınesi ve aralannı uzlaştırmamn imkansız olması halinde söz konusu olur. Şayet bir nass zahirinde emir ve nehiy yönünden genellik ifade ediyor, fakat içinde bir hususilik içeriyorsa, ayetlerin birbirlerini neshettiklerini söylemek isabetli değildir" şeklinde bir açıklama yapar. Fakat o, bundan sonra "cizye vermeyen Ehl-i Kitap ve Mecusller dışındaki kafırleri zorla 91 92 93 9 ~ 95 İbnu'l-Cevzl, Nevasihui'-Kur'an, s. 250. ei-Fahru'r-Razi, et-Tefsiru'l-Keblr, Xn48. Taberi, Tefslr, XIJ/360. • Abdulaziz Bayındır, Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yay., İstanbul, 2007, s. 42. Bakara 2/256. Istanbul Oniversitesi /talıiyat Fakiiiresi Derghi Sayı: 20, Yıl: 2009 -·- j Nur Alunet KURBAN 186 dine girmeye mecbur etmek caizdir" demek suretiyle bir başka yanlışa düşmüş­ tür.96 Burada en azından İbn Kesir'in (ö. 774/1373) dediği gibi, "hiç kimse dini kabule zorlanamaz. Zira bu dinin delil ve hüccetleri çok net olarak ortaya konmuştur. Dolayısıyla hiç kimseyi buna zorlamaya gerek yoktur" denebilirdi. 97 Zira inanmamanın cezası ölüm değil, cehennemdir. Bu cezayı verecek olan da sadece Allah' ın kendisidir. Bize, Kur'an-ı Kerim'de ifade edildiği gibi Allah' ın ayetlerini inkar etmiş ve kafır olarak ölmüş olanlara Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti vardır demek düşer. 98 ı ! t. 1 Ayet bağlamında ortaya konan bazı rivayet ve yorumlara baktığımızda özellikle zekatı vermeyen ve namazı terk eden kişinin öldürülmesi ön görülmüş­ tür.99 Bunlar her ne kadar sahih kaynaklarda yer alsalar da ayetler arası ilişkiler göz önünde. bulunçlurulduğunda bazı sıkıntıların ortaya çıkacağı kesindir. Çünkü özellikle de ibadet, zorla yaptınlacak bir veeibe değildir. Zira kaynaklarda ifade edildiği üzere Allah'a olan saygının en ileri derecesi olarak tanımlayabileceği­ miz bu vecibe 100 mükellef tarafından içsel anlamda tam kabul görmesi gerekir. Yani ibadetin özünün kişinin niyeti ve içten gelen bir istekle yapılmasıyla oluşacağı bilinmelidir. 101 Nitekim bazı bilginler " ~ ~j ~.) f.Sl "102 ayetini seyf ayeti mensuh saymıştır 103 • Halbuki böyle bir görüşün kabul edilerneyeceği açık­ tır. Bu ayetin kaderine benzer bir durum, Zümer suresinin "Ey Allah'a eş koşan­ lar! Siz de O'ndan baska dilediğinize kulluk edin. De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet giinii kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık lıüsran budur. " 1 ~ mealindeki ayetin başına da gelmiştir. Bilindiği üzere ayet insanı inanıp, inanınama noktasında mu hayyer bırakmıştır. 105 Öyle olmasaydı, imtihanın bir anlamı olmazdı. Hiç kimsenin ibadetin özü olan inancına 96 97 98 99 100 101 102 103 ıo.ı ıos Taberl, Tefslr, Ulll8. İbn Kestr, Tefsir, 11678. Bkz. Bakara, 2/161. ei-Fahru'r-Razt, Tefsir, XV/225 vd. Bkz. Mustafa Sinanoğlu. "ibadet", DİA, XIXJ233. Perhat Koca, "islam'da ibadet", DİA, XIX/245. KafirOn, 109/6. İbn Sellame, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 57; İbn Hazm. en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 67; İbnu' l­ Cevl, Nevasihu'l-Kur'an, s. 509. Zurner, 39/15. Kehf, 18/29. l.ftanbul Onil'ersitesi ila/ı iyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ~F 1 i TEVBE SÜRESİNİN BEŞİNCi AYETi 187 baskı yapması ön görülmemiştir. Ayetin sonuna dikkat edilecek olursa onların hesabı hemen görülmeyeceği belirtilmiş, aksine kıyamet gününe ertelenmiştir. gereken bir husus yaşadığımız dünyanın bir imtihan dünyası oluşudur. imtihan hür ortamda yapılır. İnsan, karar alırken de uygularken de hür olmalıdır. Zira bir insan kendine zorla yaptırılan şeylerden sorumlu tutulamaz. 106 Dinin kurallarına uymayı tercih ederse yaptıklannın mükafatmı alırlar. Yanlış tercih yaparsa cezasını çeker. Peygamberlerin görevi de dini hakkıyla tebliğ etmektir. Bundan sonra gerek Ehl-i Kitaptan olsun, gerekirse diğer gruplardan olsun gerçek ortaya konduktan sonra isteyen imanı seçer, isteyen küfrü seçer. 107 İnsanı doğru yola getirmek Peygamberin işi değildir. "Sen, sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, ama Allah, dileyeni doğru yola eriştirir. " 108 mealindeki ayet bunu açıkça göstermektedir. Burada unutulmaması 4.6. Tebliğ İlkelerinden Bahseden Ayetler Gerçek her yönüyle açıklandıktan sonra yine yola gelmek istemeyeniere Peygamber ve ona tabi olanların "?SIG.Cl f..Slj Ul\.:..C1 ül" demeleri yerinde bir söz sayılması gerekirken ulernadan bazılanı 09 bu manaya gelecek ayetlerin tamamı­ nı 110 mensGh saymaktadırlar. Nitekim Kur' an-ı Kerim'de bunun aksini ispatlayacak çok sayıda ayet bulunmaktadır. Bunlardan biri şöyledir: "De ki: «Allah her şeyin Rabbi iken O'ndan başka bir rab mi arayayım? Herkesin kazandığı kendisinedir, kimse başkasmzn yükünü taşımaz". 111 inanmak istemeyenleri ve bile bile inkarlarında ısrar edenleri cezalandırmak bize düşmez. Bu nedenle 112 "Onları daldıkları sapıklıkta bırak" mealindeki ayetleri de mensGh saymak kabul edilir bir görüş değildir. Kimsenin kimseyi zorla Müslüman yapma yetkisi olmadığı gibi, gerçek anlarnda da böyle bir şey yapmak mümkün değildir. Zorla 106 107 ı os 109 110 lll 112 Alıdulaziz Bayındır, Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, s. 43. Kehf, 18/29. Kasas, 28/56. İbnu'I-Cevzi, Nevasihu'l-Kur'an, s. 150. Bakara, 2/139; Yunus, 10/41; Kasas, 28/55; Şura, 42115. En'am. 6/164; İsra, 17/15; Fatır, 35118; Zumer, 3917; Necm, 53/38-39. İçinde "~:i>" kelimesi geçen birçok ayet ve ya ayetlerde geçen söz konusu kelime mensuh kabul edilmiştir. Tespit edebildiğimiz ayetler şunl ardır: En'am, 6/91, 1 12, 137; Hicr, 15/3; Meryem, 19/39; Mu'ıninun, 23/54; Zuhruf, 43/83; Tur, 52/45; Mefuic, 70/42. fstallbul Ü11iversitesi}lafıiyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 =-13 l 188 Nur Alunet KURBAN ancak ikiyüzlü bir toplum yetiştirilebilir. Göre bildiğimiz kadarıyla ulemadan bazıları ı ıJ "Ey miisliimanlar! Münafıklar hakkmda iki fırka olmamz da niye? Allalı onları, yaptıklarmdan dolayı başaşağı etmiştir."ı 14 mealindeki ayeti de mensuh kabul etmişlerdir. Bu ayetin onların kendi mantıklarına göre de mensuh olmamas ı gerekir. Çünkü olmuş geçmiş bir haberde nesih cereyan etmez. Bazı alimler tarafından mensuh sayılan bir ayeti daha burada zikretmek istiyoruz. İbn Sellameve İbn Hazm'a göre, Maide suresinin "Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez." 115 mealindeki ayetin "l]:.;:.;).. ~~U" bölümü seyf ftyeti ile mensu h kabul edilmiştir. ı 16 Halbuki bu ayet bir öncesindeki ayetle beraber düşünüldüğünde bu olay, Allah'ın indirdiği Kitab'a ve peygambere uymak yerine geleneklerini yeterli gören bir topluluğun durumundan bahseder. Ayet, inananların kendilerine dikkat etmeleri gerektiğini, inananlar doğru yolda olduğu sürece sapıtmış olanların inananlara zarar veremeyeceğini bildirmektedir. 4.7. Cezayı Gerektiren Durumlarla İlgili Ayetler Bilindiği ÜZere uygulanacak şer'! cezalar genel olarak kul hakları ile ilgilidir. Kul hakkına müdahale olduğu zaman Müslüman olsa dahi, Allah'ın emrine dönünceye kadar onunla mücadele edilir. 117 İn anmayanlarla inananlar ilişki­ lerinin nasıl olacağını belirten ayetlerden bir mealen şöyledir "Allah'm rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandm. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydm, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara damş, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrıısu Allalı güvenenleri sever". Burada şu husus bilinmelidir ki, Allah'ın emrinden taviz verilmez. Ancak yöntemimiz onları güzellikle uyarmak olmalıdır. Kur'an-ı öğütle çağır; 113 114 115 116 117 Kerim şeyle buyurmaktadır: "Rabbinin yoluna, lzikmetle, güzel onlarla en güzel şekilde tartış. Çünkü Rabbin, kendi yolundan İbn Hazm. en-Nasih ve'l-Mensub, s. 35. Nisa, 4/88. Maide. 5/105. lbn Hazm, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 36; İbnu'l-Cevi, Nevasihu'l-Kur'an, s. 315. Hucurat, 49/9. lsta11bul Oniversitesi İ/alı iyat Fakiiilesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 TEVBE SURESINİN BEŞINCİ AYET/ 189 sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir" 118• Durum gayet açıktır. Ancak bir olumsuzlukla karşılaşıldığında onlara karşı her hangi bir 119 eylem yapılacaksa onların yaptığının aynısıyla onlara karşılık verilecektir. Ne yazık ki, ulemadan bazıları bu ayeti bile seyf ayeti ile mensOh saynuşlardır. 120 Dolayısıyla doğru yola çağrıldıklarında uyarıyı dikkate almayanlara "Sen af yolw w tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir " 121 denmesi en doğru yoldur ve bu gibi ayetleri mensuh sayan görüşler de kaÇul edilemez. Aynı şekilde Ku'an-ı Kerim'deki inanç özgürlüğünün en bariz ifadelerinden biri de şu ayette açıkça görülmektedir: "Allah'tan başka yalvardrklarma sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allalı'a sövmesinler" 122• Ne yazık ki, bu ayet de seyf iiyeti ile mensıih sayılmıştır 123 • Halbuki bu ayet, toplumda İslam inancı dışında başka · inanç sahibi kimselerin varlığından bahsetmektedir. Daha doğrusu bunlar yan yana yaşamaktadırlar. Allah Teala insanları inanan tek bir ümmet olarak değil, inanıp inanınama konusunda muhayyer bir topluluk olarak yaratmıştır. 124 Bilindiği üzere "Rabbimiz! İ/.:imizi Sana teslim olanlardan kıl, soyımwz­ dan da Sana teslim olanlardan bir iimmet yetiştir" 125 diye dua ediyoruz. Durum 126 böyleyken münafıklar ile ilgili hüküm içeren "~j ~ ~J:.U " ayeti mensuh saymak ne derece doğru olabilir? Buna benzer şekilde münafıkların diğer özelliklerinden bahseden ayetlerden birçok ayet seyf tıyeti ile mensıih sayılmıştır. 127 Peygamberin Medine'ye geldiği günden beri onun yanı başından münafıkların eksik olmadığını görüyoruz. Ama onun bazı istisnalar dışında yanı başında olan bazı münafıkları öldürmediğini görüyoruz. Dolayısıyla bu konuda 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 Nahl 16/125. Nnhl 16/126. EbO Muhammed ei-HUseyn b. Mes'fid el-Bağavt, Mealimu't-Tenzil, (tahk: Muhammed Abdullah en-Nemr, Osman Cum'a Damiyriyye ve Süleyman MUslim el-Hareş), Daru Tayyibe, 141711997, (8 cilt), V/52; İbnu'I-Cevzt, Zadu'l-Mesir,lV/140. A'raf, 7/199. En'am, 6!108. İbn Hazm, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 39; ibnu'l-Cevt, Nevasihu'l-Kur'an, s. 329. En'am. 6/107; Mrude, 5/48; HOd, ll/118. Bakara, 2/128. Nisa, 4/63. Nisıı. 4/80; 81, 88. Bkz., İbn Hazm, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 35, sı. Istanbul ,; lı -'---~ Oniı•ersitesi llalıiyat Fakaltesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 Nur Alunet KURBAN 190 yine Kur'an'ın evsel çerçevesi içerisinde hareket etmemiz gerektiği kanaatindeyiz. 4.8. Peygamberin Görevi İle İlgili Ayetler Bilindiği gibi kullanmaya alıştığımız Peygamber terimi Farsça olup, Arapçadaki "Resul" teriminin karşılığıdır. Türkçede bunu "elçi" diye tercüme etmek gerekir. Elçi, birinin sözünü diğerine ileten kişi olduğundan onun vazifesi, aldığı sözü karşı tarafa aynen bildirmektir. Peygamberimizin buna ilaveten Allah'tan aldığı sözü insanlara açıklama ve örnek olma vazifesi vardır. Fakat burada şu nokta iyice an laşılmalıdır ki, Peygamberin kimsenin vekil i ve koruyucusu olmadığını bildiren ayetler 128 yanında onun sadece bir uyarıcı 129 ve tebliğci 130 olduğunu bildiren ayetler de vardır. Ancak bazı bilginler bu anlama gelen çok sayıdaki ayeti seyf teyeti ile mensfih saymıştır131 • Bu ise, peygamberin görevine beşeri müdahale sayılır. Dolayısıyla o, Allah'tan aldığı mesajı insanlara iletecek, açıklayacak ve uygulaması nı gösterecek, sonra isteyen İnanacak isteyen inkar edecektir. 132 Çünkü insana iyilik ve kötülükten birini tercih ·etme imkanını veren Allah'tır. 133 Peygamber hiç kimseyi imana zorlama yetkisine sahip olmadığı için yanlış yolda olanlardan yüz çevirmesi "U.O.;-C.lj" doğrudur. Göre bildiğimiz kadarıyla bazı kaynaklarda "U.O.;-C.Ij" formundaki kelimelerin geçtiği ayetterin tamamı 134 n;ıensfih sayılmıştır 135 • 128 129 130 131 133 134 En'fun, 6/66; fsra, 17/54. A'raf, 71185; HOd, 11112; Hac, 15/49; Nemi, 26/92; Ankebut, 29/50; Fatır, 35/23 ve Sad, 3sno. Ali- imran, 2; Ra'd, 13/40; Nahl, 82. İbnu'l-Cevi. Nevasih u'l-Kur'an, s. 375, 378. Peygamberin kendisini fazla yüceltmeye çalışanlara söylediği şu söz çok önemlidir: Enes b. Malik'in rivayet ettiği bir hadise göre bir adam Peygamberimize "ya seyyidt/ey efendim, efendimin oğlu! Ey bizim en hayırlımız, en hayırlımızın oğlu! Diye seslenmişti. Buna cevaben Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Allah'a karşı olan sorumluluğunuzun biJincinde olun ki, şeytan sizi aldatmasın. Ben Abdullah'ın oğlu Muhammed'im. Allah'ın kulu ve resulilyilm. Allah'a yemin ederim ki beni, Allah'ın bana verdiği makamın Ustilne çı­ karmanızı sevmiyorum.". bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/153, 241, 4/25, 40. Benzer bir hadis için bkz.: Ebu DavOd. Edeb, 9. Şems. 91/8. En'am, 6/106; A'raf, 7/l99; Hicr, 15/94; Secde, 32/30; Necm, 53/39. Istanbul Üniı•ersitesi Ila/ı iyat Fakültesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 TEVBE SURESiNİN BEŞİNCi AYET/ 191 bu ayetler dini' tebliğin temel taş­ larını oluşturmaktadır. İnarırnamakta ısrarlı olanlara Peygamberin en son diyeceği söz "Bekleyin, doğrusu biz de bekliyoruz" 136 ve "Ey kavmim! Elinizden geleni yapm! Ben de yapacağım!" olacaktır. 137 Ne var ki, İbn SelHime ve İbn Hazm bu iki ayeti de seyf fıyeti ile mensı1h sayarak, büyük bir yanlışlığa düş­ müştür. Aynı şekilde "Rabbinden sana vahyolwıana uy. O'ndan başka tanrı yoktur. Miişriklerden yüz çevir." 138 ve benzeri anlamlar içeren ayetleri 139 seyf ayeti ile mensuh saymanın makul bir gerekçesi yoktur. Ayrıca bu tarzdaki ayetleri mensuh sayan görüş Abdullah b. Abbas'a isnad edilmek~e olup, SÖZ konusu rivayet hadis kritikçileri tarafından zayıf olarak ifade edilıniştir. 140 Oysa ki, siyak ve sibakına baktığımızda Benzer şekilde Hz. Peygamber' e görevlerini hatırlatan ayetlerden biri olan "Öyleyse onların acele yok olmalarmı isteme. Biz onların günlerini saydık­ ça sayıyorıız. " 141 mealindeki ayet, inanmayanlara karşı Peygamberin Allah'tan acil müdahale istememesi yönünde bir mesaj içermektedir. Devarnındaki ayetlerde ise, Allah'ın onları kıyamet gününde cehennemde toplayacağından bahsedilmektedir. 142 Dolayısıyla ~çbir karineye dayanmadan bu ayeti seyf fıyeti ile mensfih saymak doğru olmaz. Bu ayetin mensı1h sayılaımayacağmı ispatlamaya çalışan İbnu'l-Cevzi, Allah'ın yarattığı mahlukat içerisinde Kur'an ayetleri ile alay eden böyle cahil kimselerin varlığını hayretle karşılamakta ve böyle kötü bir düşüncede olmaktan Allah'a sığınmaktadır. 143 Bilindiği üzere Hz. Peygamberin tebliği süreci çok zor dönemlerden geçmiştir. Onun çektiği sıkıntılara karşı sabretmesini emreden ayetlerin mensuh sayılması kabul edilebilir bir görüş değildir.. Bu ayetlerin Mekke'de nazil olan ayetlerden olduğunu dikkate alarak Medine'de nazil olan seyf fıyeti ile 135 136 137 138 139 l.ıo 141 142 143 İbn Sellame, en-Nasih ve'l-Mensuh, s. 19, 20, 40, 48; İbn Hazm, en-Nasih ve'1-Mensuh, s. 12. En' am, 6/158; Had, 111122. En'arn, 6/135. En' am, 6/106; A'raf, 199; Hicr, 94. Zemahşeri, Keşşaf, Ill/327. Bkz., ibnu'I-Cevzi, Nevlisihu'1-Kur'lin, s. 391,404,448. Meryem, 19/84. Meryem, 19/86. Bkz., lbnu'I-Cevzt, Nevlisibu'I-Kur'lin, s. 464. lsranbul On i versitesi llalıiyar Fakültesi Dergisi Sayı: 20, -! - -- Yıl: 2009 -, ' 192 Nıır Alu11et KURBAN nesbedileceğini iddia etmek yanlıştır. En büyük sabır, savaş meydanlannda gösterilen sabırdır. Bil indiği üzere Müslümanlar ile gayri müslimler arasındaki esas meydan savaşı, hicretten sonra vuku bulmuştur. Durum böyle olunca sabır­ dan bahseden ayetleri 144 seyf fıyeti ile mensfih diye işlev dışı bırakmak uygun olmaz. Sorumluluk ve imtihan devam ettikçe sabır devam edecektir. Kafirlerin peşlerini bıralanayı emreden ayetlerden birisi de şudur: " JWI~ ~~~ ~ ~~~J ~:;_ı~ Y.lJ" .145 Bu ayetin her bir bölümü üzerinde birçok görüş ortaya atı lmıştır. Bazı ulemaya göre bunların tamarnı seyf fıyeti başta olmak üzere diğer bir takım ayetlerle neshedilmiştir. 146 Biz bu ayetin neshedilmesinin mümkiin ol mayacağım ifade etmek istiyoruz. Çünkü muhatabın kusuruna bakmamak, hep iyiliği erneetmek kıyamete kadar geçerli bir durumdur. Taberi de bu ayetin mensuh olduğunu gösterecek herhangi bir emarenin olmadığını söyler. ı.ı7 Kurtubi'nin ifade etmeye çalıştığı gibi, ayette "Af yolunu tut" denmesi ile bu emir, Hz. Peygamberle ilişkileri ni kesenlerle i l işki kurmak, günahkarlann kusurlarına bakmamak ve müminlerle dostça geçinmek gibi saygı duyulması gereken güzel ahlak nonnlarının tamamını kapsamaktadır. Zalimlerden yüz çevinneyi, ehliyetsiz kimselerle tartışmaya girmekten uzak durmayı, insanları muhatap alırken bilgi düzeylerini dikkate almayı önermek zamanla kayı tlı bir durum olmamalıdır. Aksine e~demli bir davranış olarak kabul edilir. Ayet de bu şartlarda karşı tarafa daha güzel ve olgun davranışl arla cevap vermeyi emretmektedirı48. Zuhruf suresinin "Onlardan yiiz çevir ve esenlik dile; ya1.:7.nda bileceklerdir... ı 49 mealindeki ayeti de seyf ayeti ile mensiib olduğu görüşü birçok ulema 144 145 146 147 148 149 Yunus, 101109; Hicr, 15/127; Talıa, Rum, 30/60; 130; ZOmer, 39/55, 77; Ahkaf, 46/35; Kl!f, 50/39;.Kalem, 68/48; Muzemmil, 73110. A'raJ, 7/199. Konunun detayları için bkz. Taberi, Tefsir, VUI52 vd.; İbn Kesir, Tefsir, UU580 vd. Taberi, Tefsir, VU153-154. Kurtubi, Tefsir , VIU218-219. Aynca bu ayetin nUzul sebebi için bkz. Taberi, Tefsi r, VJ/153- 154; İbn Kesir, Tefsir, ID/581. Zuhruf, 43/89. İstanbul On iversitesi ila/ı iyat Fakpiresi Dergisi Sayı: 20. Yıl: 2009 TEVBE SURESiNİN BEŞİNCi AYETİ 193 tarafından kabul edilmiştir. 150 o ayetin muhatapları başka, bu ayetin muhatapla. rı ise başkadır. Ancak bu ayetle ilgili olarak birkaç vecih zikreden Razi burada nesihten bahsedilemeyeceğini söyler. Onun gerekçesi şöyledir: "Yalnız: ''İbn Abbas bu ayetin seyf ayeti ile mensOh olduğunu söylemiştir. Buna benzer durumdaki ayetleri mensOh saymak bana göre kabul edilemeyecek bir durumdur. Çünkü buradaki emir ifade eden fiil işin sadece bir defa yapılmasını bildirmez. Şayet durum böyle olsaydı her halükarda lafzın delaleti düşmüş olurdu. Artık burada neshten söz etmeye gerek kalmazdı. B 'una benzer bir d urum aniden yapı­ lan yeminlerde görülür. Bu, fakihler tarafından bilinen bir durumdur. Bu durumda lafzın delaleti örf karinesi ile tesbit edilir. Eğer durum böyle olursa ayetin mensOh olduğuna hükmetıneye hiçbir ihtiyaç yoktur". 15 ı Görüldüğü gibi ne . vesile olursa olsun bu ayeti mensfih saymanın kabul edilebilir bir gerekçesi yoktur. Yukarıda 1 kaynaklardan aktarmaya çalıştığımız görüşlerden anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber dini tebliğ ederken duruma göre en uygun olanı yapmıştır. Bunun gereği olarak insanlar kendisi ile alaycı tartışmalarda ısrar ederlerse onlara: "Yaptıklarmızı Allalı pekala biliyor" diyecektir. 152 Katirler ve münafıklara itaat etmemekle birlikte, onların eziyetlerine aldınş etmeyecek, sonuçta kazanacak olanın kendisi olduğuna İnanacak ve Allah'a güvenecektir. 153 Bütün bunlar tebliğde izlenmesi gereken yöntemlerdir. Ne yazık ki, son olarak zikrettiğimiz bu iki ayet bile seyf ayeti ile mensı1h sayılmıştır. Oysa ki, bu ayetin öncesi ve sonrasına bakıldığında mensfih olmasını gerektirecek. hiçbir bir durum yoktur. Yukarıda üzerinde durduğumuz ayetin durumuna benzer bir durum Hicr suresinin "Biz gökleri, yeri ve aralarmdal.:i varlıkları ancak hak ile yarattık. Elbette ki, kıyamet kopacaktır. Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muıso ısı ısı ısJ Geniş bilgi için bkz. Mukatil b. Suleymiin b. Beşir, Tefsi ru M uklitil b. Süleyman, (tahk: Ahmed Ferid), Dfuu'l-Kutubi'l-İimiyye, Beyıiit, 2003, III/200; Abdurrazzak b. Hernınarn es-Sen'ani, Tefsiru Abdirrazzak, Dfuu'l-Kutubi'l-İlmiyye, BeyrOı. 1999, III/179; Taberi, Tefsir, XI/220; İbn Kesir, Tefsir, V/244; Ebu Hayyiin, el- Bahru'l-Muhit, IX/393; Muhammed Ali b. Muhammed eş-Şevkani, Fethu'l-Kadir, (tahk: Abdurrahman Umayra), Daru'l-Vera, 2005, rvn42. · er-Razt, et- Tefsiru'l-Kebir, IX/650. Hac, 22/68. Ahzab, 33/48. istanbul Oniversitesi 1/alıiyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ~ -. 194 Nur Alunet KURBAN amele et" ıs~ mealindeki ayet de tabi On uleması başta olmak üzere birçok bilgine göre seyf fıyeti ve benzeri bazı ayetlerle mensGh kabul edilmiştir.ıss Bu ayeti mensQh saymayanlara göre buradaki emir, Hz. Peygamberin şahsına yapılan bir emirdir. Yani kendisi ile müşrikler arasındaki ilişkilerden yüz çevirmesini gerektiı·en bir emirdir.ı 56 Zira Hz. Peygamber'in amcasının katili olan Vahşi'yi affetmesi ve Medine'deki münafıkların önderi Ubey b. Selül'e hayatı boyunca hep müsamahalı davranması söz konusu ayetlerin sosyal hayattaki tezahürleri sayı lmalıdır. Aynı şekilde bu ayeti, güzel davranınayı bilmeyenlere aldırış etmemek, gerektiğinde yumuşak huylu olmaya ve insanlarda gördüğü kusurlara göz yummak şeklinde anlamak mümkündür. Bu durum hiçbir zaman doğrular­ dan taviz vermek şeklinde anlaşılmamalıd ır. Bu ayetin dolaysız muhatabı olan Hz. Peygamber ise, her yönüyle insanlara örnektir. Dolayısıyla bazı ulemanın bu ve buna benzer "Ralıman'm kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendileriize takıldtkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler" ıs? şeklin­ deki ayetleri mensuh saymaları doğru değildir. Bunlar güzel ahlak ve güzel ilişki kapsarnındaki davranışlardır. Öyleyse ayet muhkem olarak telakki edilmelidir. ıss 5. Tevbe Suresinin Beşinci Ayeti ile Neshedildiği İddia Edilen Ayetler Listesi Daha önceden de ifade etmeye çalıştığımız gibi her müfessir nesheden ayetler ile mensuh olan ayetler üzeride bir takım izahlarda bulunmuştur. Çünkü kaynaklarda Kur' an' ın te fs iri ile ilgilenecek olan ki şi onun nasihi ile mensuhunu bilmezse çalışmasının eksik kalacağı ifade edi lmi ştir. Bunun için olmalıdır ki, ulema Hz. Ali'nin Kur'an'ın nasihi ile mensfihunu bilmeyen birini uyarınasma ilişkin rivayetleri konunun delil olarak alrrıışlardı rı 59 . Dolayısıyla usGlde bu ilim üzerinde durmak bir zaruret haline gelmiştir. Tarih boyunca neshi konu alan çok 154 155 156 151 158 159 Hicr, 15/85. Tab'erl. Tefsir , s. VIU532-533; Kurıubi, Tefsir, X/36. Kurtubi, Tefsir, X/36. Furkan, 25/63. Zemahşerl, ei-Keşşaf, JW415; Şenkiti, Edvau'l-Beyan, JII/193. Muhammed İbrahim ei-Hefııavi, Dirasat fi'I-Kur'aıu'l-Kerim. Dfıru'I-Hadis, Mısır, y.y., s. 331. İstallbul 011iı•ersitesi ltalıiyaı Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 TEVBE SURESİNİN BEŞİNCI AYET/ 195 sayıda müstakil çalışmalar yapılmıştır. Kimine göre mensuh ayetlerin 500'ü bulurken kimine göre bu sayı 5'le sınırlı kalmaktadır 160 • ~ ı sayısı Kimine göre, bazı ayetler tam mensuh sa~ılırken, kimine göre bir ayetin içinden bir cümle veya bir kelimenin mensuh sayıldı ğı görülmektedir. Dahası bazı ayetterin lafzı veya anlamı mensuh sayılırken, bazı ayetterin metnine önce bir takım ilaveler yapı lmış, daha sonra yapılan bu tür ilaveler mensuh sayılnuş­ tır. Biz çalışmamızın ek bölümünde İbn Sellame, İbn Hazm ve İbnu'l-Cevzi olmak üzer üç kişinin eserinden Tevbe suresinin 5. Ayet ile neshedilen ayetleri ayrıntılı olarak bir liste halinde sunmaya çalıştık. Bu üç kişinin çalışmaları üzerinde durmarnızın sebebi ise, görebildiğimiz kadarıyla Tevbe suresi 5. ayetin . neshettiği ayetler üzerinde detaylı bilgi vermelerinden dolayıdır. Ayrıca bu eserler konu hakkında en sık başvurulan kaynaklardan kabul edilmektedir. Sonuç Nesih konusu, ilk dönemlerden beri konuşulmaya, hakkında eserler yazılmaya ve halen üzerinde çalışmalar yapılmaya devam edilen bir konudur. Bunların sonucunda ortaya çıkan eserler çok olduğu gibi, söz konusu eserlerde işlenen teferruat bir o kadar fazladır. Gördüğümüz bazı çalışmal arda sonraki ulemanın nesh anlayışının, selefın nesh anlayışından farklı bir düzeyde olduğu görülmüştür. Örneğin sonraki alimler ayetin hükmünün kaldırılmasını ifade etmek için nesh kavramını kullanırken, ilk dönem alimlerinin bu kavramı istisna, tahsis, takyid (sınırlandırma) ve açıklama gibi daha genel anlamlarda kullandık­ ları anlaşılmaktadır. 161 Her halükarda Kur'an'dan bir ayetin hükmünü kaldınp yerine başka bir hüküm getirmek, ya da bir ayeti tarihselleştirmek yoluyla hükmünü ve yahut lafzım işlevsiz hale getirmek Allah'ın razı olmayacağı bir durumdur. ı Dolayısıyla ti 160 161 ı 1 ~ j .L__ açık mensuh ayetleri tespit ederken yine Kur'an-ı Kerim'in delaleolan bir ayetine dayanmarnız gerekir. Araştırmalarımız esnasında göre- Muhsin Demirci, Tefsir Usillü, İlaveli 4. Baskı, istanbul, 2006, s. 161. İbrahim b. Musa el-Lahmt el-Gımati Ebu İshak eş-Şatıbt, el-Muvafakat fi Usiili'ş-Şeria, İz Yayıncılık., (tercüme: Mehmet Erdoğan), İstanbul, 1993; İW108 vd.; İbrahim Saıınış, Muhammed'i Doğru Anlamak-I, Ekin Yay., İstanbul, 2007, s. 305. lstaııbu/ Ouilll!rsitesi Ila/ı iyat Fa/..1"iltesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 196 Nur Alunet KURBAN bildiğimiz kadanyla Tevbe suresinin 5. ayeti, önce bağlarnından kopanlmış, sonra onunla dinin evrenselliğini ayakta tutan bazı temel prensipler ortadan kaldınlmıştır. Bize göre bu ayet genel bir durumdan bahsetmez. Daha önce Müslümanlada sulh antiaşması yapan ve antlaşma süresi sona ermeden verdikleri sözü bozmakla kalmayıp Müslümaniann aleyhine bazı girişimlerde bulunan müşrilderden bahseder. Bilindiği üzere Hz. Peygamber Mekke'nin fethinde belli başlı kişilerin öldürülmesini istediği halde, o toplumda yaşayan çok sayıda inanmayan insanın durumu ile ilgili olarak her hangi bir girişimde bulunmamış­ tır. :1 Dolayısıyla bu ayet özel bir durumdan bahsettiğinden onun başka bir ayeti neshetmesi söz konusu olamaz. İlgili yerlerde ifade etmeye çalıştığımız gibi bu ayetin Kur'an-ı Kerim'den yüzün üzerinde ayeti işlevsiz kılması düşünü­ lemez. Z"ıra Kur' an-ı Kerim Alialı'ın kitabı olduğu için hangi ayetin, hangi ayeti neshedeceğini ortaya koyarken dikkatlice davranılması gerektiğini düşünüyoruz. Allah Teala'nın Bakara suresi 106 ayette buyurduğu prensipierin bu k~nuda aydınlatıcı bilgiler kanaatindeyiz. Ayetin meali şöyledir: "Herhangi bir ayeti nesheder veya ımutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allalı'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?". Ayetin mealinden anlaşılacağı üzere nesheden ya da neshedilen ayetleri Kur'an ayetleri arasındaki tutarlı ilişkiler zemininde belirlemediğimiz takdirde hem din adına yanlış yapmış oluruz, hem de yanlış hükümlerle toplumu yanlış yola sürüklemiş oluruz. lsta11bu/ Ü11iversitesi llalıiyat Fakültesi Dergisi Sayı: 20. Yıl: 2009 F TEVBE SORESINiN BEŞiNCI AYETi 197 EK ı. İbn Sellame (S) 2. İbn Hazm (H) 3. İbnu 'l-Cevz1 (C) Sıra Su re s H ~ı..>"Ul}l)§_, X X X MensuhAyet Ayet ı 2 83 2 2 139 ~L.c ı r:SJj uiL.c ı U] X 3 2 190 -.ı.J:L~~ .ı.11ı ~ · 1~1.r ~ ·-' •· 11_,.lıs-1 ····u--~~~ .. UAJ.JI u, -' • - X w .. c -.~, ı.J:L 4 2 r l:?ll~ı~ -- ··~~u~ -' 191 -- X ;.- -~ .u9 f-S~~ 5 2 192 6 2 217 7 2 256 8 3 20 9 3 28 lO 4 63 • - • •-. AJ.ll •.u,ü -"1 u. .ü X X ~ ~ 1:?11 ~~ .• ~)~ • X X u X X ~.) .)yt. -- ı· _j6.1J uc -r ~(Jt:ijL}! . jjl . ~l:fol U:! ~ ' •. r t• \Lll . :.sı·.ır- L.Jü. 1:1._,ı• U,J ~~ .. • ı •..,. ··ı tll ~ y.ı.ı u ' •(Id~ c.r-. c.. :u!l ~-~~ Zilil--'ı X X X X X X ;:;..:, X X ~~ ı)':. (JSyj ~ ~):.1.9 X X u-.ıJll ~ - ~. t,L.'lli . X X •• ull··~~ltll 'u. - - •-, .......' X X X ı,J tf.l Ll!j ~:, ~ ~):.1.9 U.JJ ··ı -· u··· _,s~ ll 4 8.0 ~ ~UL.) w~;. ~ 12 4 81 13 4 84 14 4 90 tll ~ ' ·:.sr;,;ı ~ ~_,s """"\iı..o (j -- 15 4 91 4 92 ~-' 0ı LU~~ ~~10_,,?~:. X (Sl j'ic. ?'_,! 0:- ()S 0~ X Istanbul Üniversitesi Ila/ı iyat Faklifresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 t ---- X ~ f-S-"""·- t 16 X X 198 Nur Ahmet KURBAN 17 4 88 ·· •·· -. uırJ~~ --t.rJı ı.r-· ~ c..; X ~:;ı 18 5 2 19 5 99 20 5 105 -.(.)~ •... f·ıyJı~.:Jrı~ı ' ltrJ •. -. (.);lA X X , yi ~ ı::.. t, ILlilll . . J J'"' X X ~u:.~~ ll ~ı~ X X . ~~\[:ıl 21 6 .,: . ~~~us 66 X X ~ ü_,....;:...?:ı ü-.!~1 ü,ıl.) ı:,ı._, ~ ı..ı-O..JC-l.S ü.l,ıi 22 -~Y:..ı,PeA..> ~ • •J•j C"' X X 104 ~·. --~--·ı···· ~ f.Y'J --. - ~ 0...5 X X 6 106 ;)) 'i ~:J l» ~! ~Jl L. efi! jAç. ll) X X 26 6 107 ~1 L.'J U:uf,. ~ ~ ~. L.'J X X 27 6 108 X X 23 6 91 24 6 25 ... ~ • (.) . . .... X - X Jfi~~ Ü.J:ı l» 0JC~ ~~~ 1~ 'ij ~1 28 6 11 2 ü.Jfo. L.j rA .)""is X X 29 6 135 X X 30 6 "137 l_,bl- r.JS"LJJ9 ._r.·ı~~~ · ~Ll:JI 'Jij (.) - <::-- 'i .ı..il,...(1.~ ü.Jfo. L.j rAfo X X 31 6 158 · .Jı;~;·. wı' ıJ (.).J fo' . - J9 X X ••, . "'. 2:ı:....ı 32 6 159 33 7 183 ~~1:, X 34 7 199 ~l;JI ı:j. <.>'>.;c ı:, X .35 8 72 U:!~~ ı,P ~.J~ı U •.J 36 8 73 ı..ı-O.J"ıl ~ ~ ı:j:J ~#ll) fı.,r" ıF ~ · · X X ' • - ... · r X X X /stanbul Ouiversitesi /ta/ı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 X ı ı TEVBE SURESiNiN BEŞİNCI AYET} 199 37 9 5 ?Y.Jı ~~ı~! ı~~ X 38 9 7 ·-~ı ~- cu~.lA ~.c -.(.);!:ılı u•ı X X ~ ü.)l··ı 'i) -.~ı.·) ..ıJ(.);!. (j'>.,.,S X X rSJ':J_~~J1;~ •\! Y. ~ L). X X -~ . • ~~~ ı:..ı·-' X X ıyfo. ı? u.uıı ~fo i:::ıj(!l X X ·.(.);!:ılı f'-wl lA-- uı,L)J. ·. ~- ~ ~ u,.· ı_,n.. .-- .... ~ ~- WtS ··· <Y'J lj~ ' ı..S.lt\ı • -()AS X X .-. ı~-U rSJı.Y'ın.....ı• W ?'ı_;Jı 39 10 20 40 10 41 · ~ı• c~·•..) ıJ:> ~i - -.ıwlC. - F ~ 41 lO 46 42 10 99 43 10 102 44 10 108 ı ~ -'~ - lj J :ılı ~~ .. ·" ~.Y' X X uı t..:, 4-:ılC ~w~~ s.J,ıS'Y. ~ - 45 lO 109 46 ll 12 ~ - ül t..'J .uıı~ ~- r -~~--' X t~ US ~ :ı..tıı:, :J:ıjj ~~ W! X J.ıSj 47 ıı 93 48 ll 121 ~ts:. ı)C ıfoı f''~ _,s G' =-' -.. ·''i·.(.);!:ili• J3'-' ~ ı_,ı:.cı• L)~.): •. L)_A.I.ı:. • 49 13 40 50 15 51 b __ _ ~L...ı:::Jı üık> ' )Qı ~ . - Jt . - WtS < X X 3 ıy~-.~z, ı_,ıs~ ~.):ı X X 15 85 ~ı~ı. ~-tS -. X X 52 15 88 -u lli.i;. t.. ~ı< :.ıı.~ .c. ıJı<.ı •· ., • 'i -- X X 53 15 89 0:!-?Jı '.Y..jjjı ül ı.ş-l.·ı $ -' X X 54 15 94 ().!S~\ ,:j. ~.;cl:, X X • ---_:_!. ~ - X \.jı< ~~ • •• Istanbul Oniversitesi İlalıiyat Fakiiliesi Dergisi Sayı: 20. f X - -- - Yıl: 2009 X 200 Nur Alunet KURBAN 55 16 82 56 16 106 57 16 125 • · \.9 t' )QI. ;:&!C - W\.9, 1_1.Yu, .U\.....ı\ ~ . .u!Lı :;s .. .~Lı~ . . ..) ı.Jı,ı:. . .u-~ı' . t ..ıl. • -· • • (.)1' • • (.}" X X X X X r .»-.J X X ·r ~...>:!-~-u,·ı~r.ıc-ı~· U,J . ..) X X rJ:! rA.)~ı:, X X . ·· lS.t.)A· JS X X ~~)ij - L. ı)C. \.9 X c)JLı. ~.bL:..• . J..4i:,.:,ıı .~;..ır . J ' • 1• ıJ.=. ~ 58 16 126 59 16 127 60 17 54 ıYlJ .ı...ı.~.;c ~L. Ji....!.~\.c. . ~~~.»- ~ ~llli.ı.)1t..•J ~~ . - ~~- - J 6'ı 19 ~ ~ı ~y..;..ı~ 39 yt.ıl 62 19 75 63 19 83 64 20 130 65 20 135 66 22 49 67 22 68 -- :u~~~ . ~~~JII •. . u . ~C+"-' ı.r u _,ı ~ .»-. X X X X X ~:.ı ı~ys •·•·•u-::>-!··"" .)lA t.JSJS wl Wl,U" ' lill ~~ - L- X 68 ~ ~~ :ull Ji3 ~_,!..ı~ u1! u~ X X 23 54 ~ ~ ~J.:i:- ~r-A .fo X X 69 23 93 ~ı#' _- ~ - ı· ~Lı '..ıl X X 70 24 54 ~ Lo 4..& · \.9 -- W\.9 , ı_,r_,.ı• u, X X 92 ~Lo~:, ••• .ı........ill ~. WG ... t.)AJ .. . ':?~ . c..S .ltı.!• ~ X X ~~ ~:, l1ll..=ll..iii_,J~_, X X :]1 27 · ' • :li ~ ~...>:! X •.·. 0'_.;~1 ~wl wı Ji! t.ı:.::. 72 28 55 ~b.ll . - .~. ~ ~ ")G., ~ (' Istanbul Oniııersitesi Ila/ı iyat Fakültesi Dergi.vi Sayı: 20, Yıl: 2009 X TEVBE S0RES}NJN BEŞ}NCi AYET} 73 29 201 Y,~ Wjj ~~ ~ 50 bl;'ıl W! •. X X X X 1 U!+" 74 30 '{J 0=ı.. .uıı ~: •. 11 J u. J..»""'.\.9 '1 ~4]1 ~sı;;? L) 58 uA.J.l 75 31 12 :fo •l)AJ ... ~ • . • '_}::;;:-LJ\.9 , 76 32 30 ''ı (i-l, for •·· (.)o'Q.)C· t; • .J ~ X X X X t :;J ·.~"'lt..lrJ ·.l}IJ'\SJI c.W . '{J X X X :r" u..y.ı ı:..c. 0JW '1 J! X X u.·ı X X ~'_)!·~·· ~• )Ü X X ~.· X X X X ı:a;ı:.t:.. 77 33 48 ~ljl 78 34 25 t.ıW u~ W:. 79 35 23 80 36 76 81 37 178 • .• lll i.::ıjl .);!.lı ' . ı· •. ~J.r.J:!.:>.t.s=~ rr~· ~J 0J~w;...s 82 38 67 83 38 88 84 39 ı 85 39 3 ı):/.. p \.j( Wl ll} :)J ır.J.lu! 0:!:..~~43~:, .u3 ' ~ 1< • ~ :ull •. 1 -- rıo -~ - u. X X X UJöJ~>) .u3 •• Co • •><•· ~~ı ··ı ... rıo ~~ - u. X 2JJtjf.;j 86 39 ll .u .l • ), • L. ı .lk.ü •.J U!'~ J .• X X 87 39 39 l_,kl. r.JS•t.ıJ! c.r.·ı~~~ . - X X X X 0~ w;...s U..tc 88 39 40 ~~..:,~~\:k. ~-y c.J:o ~~l:k. 89 39 41 tJ;...;:. ;;.:, ~! ,.i';jô lS~ 1ı:;.; 90 39 46 · \IrJ.ı.::ıı_,...:..ıı V"'.J JJ:.ü . ~~ J! X X •.~• ~ i.::ıjl ;;:J~r ı....dlı ?Jtc . J... . u. ~ . . .w -- 1y·ı.s L..ıS- ~blıc. ... lsıanb11l Oniversiıesi /ta/ı iyat Fakiiites i Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 L_ X 202 Nur Alunet KURBAN 91 39 41 J.ıSY. ~ ~~ L.j X 92 40 12 X 93 40 55 _;#.}1~\~~u ~-- .uıı jC' •. ı • • u ~JU,..»'-"" 94 40 77 ~-- 95 41 34 4111 ~- X jC' ··ı . • u .JU. ..»'-"" c!.lJ ~ı ';{j li: ..:,ıı lj~ ';{j X X X X X X w l_,..;::ıj:.lı.:ı1S ı t.l:.b. t. )Gl\ . t.!l .illJC . u. . . X X ~ l~_j \_,...;::.~~.)~ ı.J.JolCY. ı.j~l ~;.ı ı_,s)t,! X X c..i...:.l,S X X X X X X X X -- · • es""•· 1'• ı..ıS• ı.:-..r..J ~tr.. ı.:-..u . , X X X X X 0=-1~ ı;l4 96 42 15 97 42 48 98 43 83 99 43 89 rsr.J uıı.::.c1w ~--..J.J ~-..) :uıı ~ d!UL..) u_;.;~~ J!j ~ 100 44 59 u~ . -· ) ('+J, ··ı.....ıS:l U~.JA •• .).u 101 45 14 ';{'·:illi · ··ı.J'A •'l(:&ljJ! U:! • J~ .. • i'. -.U..?.-.);!· X .ı..llı · wı 102 103 46 47 35 4 ·. lY-' r y.ıı ı_,ı 1. .. u; ...»'-""-lS .J ...»'-"" S,.yı ~ Lı.:_,ıjJI y_;Jı 104 50 39 u--~-~....~.lS Y.! ~- X 105 50 45 :fi:ı.! .)w;._,~ . . . - ~1 ı...·J X 106 52 31 X 107 52 45 -- • J! ·.~·::;..ıı •. • .• - es""- ?"" .J.l!l -.lY.' F . ~ı,_ ~ ı.j ·ı.s ı ~y c,ş-1. -,~ ('i-"Y. X ü~ 108 52 48 tilicL~ı.s~r -- . , ..) ~• ~-.J X 109 53 29 ıJj w.fo~ r:.F- c)'; ı:;:.c. u-0.)Cts X ~~ı ~t,::.Jı t.!J .l). li O 54 6 ~0~ X istanbul Üniver.ı·itı:si ila/ı iyat Fakiiiresi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 ı TEliBE SORESiNİN BEŞiNCI AYETİ ll ı 60 9 203 rS.;L'l! U:! ·. ~1 uc · • 4.111 rSLH- Wl' . U:! 112 60 10 ı 13 68 48 114 70 5 ~-·ı ..uıı ~ ~~ . ı.;w X ~~ ~ - c.. ı_,ıt:.=J·• .J - X ~~ ~-~ t! ..) - ~ X .. t! X I~..JI~~~.J~ X ··.,ı ~C..c)C'. ...foA. X ı~:,~ ı:;.:, ı;.:;~ X ~~ı)C-W:Jı··~·.J X ~ı 115 ı 16 73 lO rA .foA J olo l o r (.) . ~~- ı- ~ .J Y:l X ~, .. . 117 ı ı r 1 70 42 18 .... r u .. {..ili" - •.J c.W . \'"J ~. .) ~ t! - ~ı.Jfo~l~i X X 17 b'!J.J ' ~ı-· ~ U:!~·tsıı ~ X X 22 ~Yc.JA • ·· uı, .~ • • .rs.fo. • l.::.ı...J X X ~\.:JI ~~ 4.111 LJ..:ıll X X ;)" •.J X X 19 76 24 120 86 121 88 ı ~ 1 • 1 _;s:, 122 95 8 123 109 6 . . .l U:! ı istanbul Onivt:rsitesi !/alı iyat Fakültesi Dergisi Sayı: 20, Yıl: 2009 X