Yaşlıda Beslenme - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

advertisement
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri
Sağlıkta ve Hastalıkta Beslenme
Sempozyum Dizisi No: 41 • Kasım 2004; s. 121-131
Yaşlıda Beslenme
Prof. Dr. Deniz Suna Erdinçler
Beslenme sağlığın, fiziksel ve kognitif fonksiyonların, yaşam kalitesinin ve
yaşam uzunluğunun en önemli belirleyicisidir. Beslenmeyi etkileyen; yaşam
boyunca devam eden beslenme alışkanlıkları ve sosyo-kültürel faktörler
dışında yaşlıda ayrıca, yaşlanmayla meydana gelen fizyolojik ve fonksiyonel
değişikliklerin, hastalıklar ve kullanılan ilaçların da beslenme üzerine önemli
etkileri vardır.
BESLENMEYİ ETKİLEYEN YAŞLANMAYLA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER
A. Vücut Kompozisyonunda Meydana Gelen Değişiklikler
Yaşın ilerlemesiyle kişinin nutrisyonel ihtiyaçlarını etkileyen vücut kompozisyonunda önemli değişiklikler meydana gelir. Vücut ağırlığı 30 ile 60 yaş
arasında yavaş yavaş artar. 60 yaşından sonra ise çok yavaş azalır.
İleri yaş yağsız vücut kitlesinde progressif azalma, yağ dokusunda rölatif
artış ve yağ dokusunun periferden santrale yerleşmesi ile karakterizedir.3 ile
8.ci dekat arasında kas kitlesinde %45 azalma olur. Buna etki eden faktörlerler;
hareketin azalması, yaşa bağlı hormonlarda azalma (östrojen, testosteron ve
growth faktör), metabolizma, spinal kolondaki alfa motor ünitelerinin progressif kaybı ve kas protein sentezindeki değişikliklerdir. Çeşitli hastalıklar da
bu azalmayı hızlandırır. Santral sinir sisteminin degeneratif hastalıkları motor
yolları etkileyerek, ağır hastalıklar da ise besin alımının azalması ve uzamış
yatak istirahati kas kaybını hızlandırır.
2. ile 9.cu dekadlar arasında yağ dokusu kadında %33-44, erkekte ise %1836 oranında artar. Yağ oksidasyonunun istirahat ve egzersizde azalması yaşlanmayla yağın hem santral hem de periferde birikmesine neden olur. Toplam
vücut ağırlığında değişiklik olmadığı halde toplam yağ kitlesinde artma, yağsız kas kitlesinde ise azalma olur. Kemik dokusu hem kadın hem de erkekte
azalır. Kadında menapozdan sonra kemik kaybı daha hızlıdır.
121
• Deniz Suna Erdinçler
B. Enerji Alımının Düzenlenmesi ve İştahtaki Değişiklikler
Kilonun dengeli bir şekilde devamı besin alımı ile enerji harcanması arasındaki dengeye bağlıdır. Bu dengeyi devam ettirmek ilerleyen yaşla, metabolik,
nöral, humoral yollardaki değişiklikler ve bunlara kompansatuar olarak verilen cevapta azalmalar ile zorlaşır. Psikososyal, sosyoekonomik ve kültürel etkiler ve çeşitli hastalıklarda ayrıca katkıda bulunur. Diyetle düşük enerji alımı
hem sağlıklı yaşlı, hem de kırılgan yaşlılarda sık görülen bir durumdur. Yiyecek alımının düzenlenmesinde bozulma sadenter yaşantısı olan yaşlı erkeklerde daha sık gözlemlenmiştir. Yapılan bir çalışmada genç ve yaşlı erkekler aşırı
beslendiklerinde benzer kilo artışı olurken, normal istedikleri kadar beslenmeye geçtiklerinde, gençlerin enerji alımı azalıp kilo kaybı olurken, yaşlılar beslenmelerini tekrar ayarlamakta yetersiz olduklarından, kilo kaybı gençlerdeki
gibi olmamıştır. Yine benzer yaş grubunda yetersiz beslenmeye yanıt ta aynı
bulunmuştur. Yaşlıların hastalık, psikososyal stres veya ekonomik güçlüklerde beslenmelerini düzenleyebilme kabiliyetleri azalır
C. Tat, Koku Alma ve İştah Kaybına Neden Olan Patofizyolojik Değişiklikler
Çeşitli patolojik ve fizyolojik değişiklikler, yaşlıların metabolik ihtiyaçları
ile besin alımı arasındaki dengeyi devam ettirmelerindeki güçlüğe katkıda
bulunur. Yiyeceklerin görüntüsü, tadı, kokusu, hazırlanışı, içeriği ve sunumu
iştah üzerinde etkilidir. Tat ve koku alma bozukluğu 60 yaş civarında başlar,
70 yaşın üstündeki kişilerde daha belirgin hal alır. Tatlı, tuzlu, ekşi ve acıyı
algılama yeteneği azalır. Beraber bulunan hastalıklar ve kullanılan ilaçlarda
tat ve koku alma bozukluğuna katkıda bulunur. Tat ve koku; tükürük üretimi, pankreatik ve mide salgıları, plazma insülin seviyesinin artması gibi
metabolik değişiklikler oluşturabildiğinden, duyusal uyaranların azalması bu
metabolik olayları da bozar. Ağız hijyeninin bozuk olması, çiğneme, tükürük
salgısı ve yutma işlemlerini olumsuz etkileyen hastalıklar, tat ve koku alma
bozukluğuna yol açabilir, iştahı olumsuz etkiler.
D. İştahı Etkileyen Gastrointestinal Değişiklikler
Yeterli miktarda yiyecek alındığında mide duvarının gerilmesiyle beyne
gönderilen uyarılar tokluk hissinde önemli rol oynar. Bu refleks yaşlanmayla
aşırı cevap verir hale gelir ve erken tokluğa yol açarak yiyecek alımını azaltır.
Yaşlanmayla gastrik boşalma gecikir, buda karbonhidratların yavaş emilimine, insülin sekresyonunda azalmaya ve açlık hissinin supresyonuna yol açar.
Yaşlanmayla tokluk hormonu olan kolesistokinin’in artması anoreksia’ya
neden olur.
122
Yaşlıda Beslenme •
E. İştahı Etkileyen Psikolojik, Sosyoekonomik ve Kültürel Sebepler
Yedinci dekattan sonra yeterli beslenmeyi devam ettirmede psikososyal,
sosyoekonomik ve kültürel faktörlerin önemi artar. Depresyon yaşlıda sıktır,
çoğunlukla tanınmaz ve iştahsızlığın tedavi edilebilir bir sebebidir. Kilo kaybı
olan yaşlılarda muhakkak düşünülmelidir. Demans ve ciddi medikal problemleri olanlarda tanı koymak güçtür. Yoksulluk, eğitimsizlik, hareketlerin kısıtlı
olması, beslenme için yardıma ihtiyacı olması ve sosyal izolasyon önemli risk
faktörleridir. Çalışmalar yalnız yemek yiyen yaşlıların, aile bireyleri ile yemek
yiyenlere göre daha düşük enerji aldığını göstermiştir.
YAŞLILARDA BESİN İHTİYACI
Enerji
Günlük enerji ihtiyacı sağlıklı yaşlanma sırasında bile azalır. Bu azalmanın
asıl sebebi metabolik olarak yağ dokusundan daha aktif olan kas dokusundaki
azalmadır. Diğer sebep ise fiziksel aktivitedeki azalmadır. İstirahat sırasındaki
günlük kalori ihtiyacını belirlemek için çeşitli formüller vardır. En basit hesaplama 30 kcal/kg/gün’dür. Bunun fiziksel aktivite, mevcut hastalıklar, vücut
ağırlığındaki değişiklikler ve klinik cevaba göre ayarlanması gerekir.
Su
Günlük su ihtiyacı 30 ml/kg olarak hesaplanabilir. Günlük ortalama ihtiyaç 1.5-2 litre’dir. Aşırı kayıplarda (ateş, diare, sıcak çarpması) ihtiyaç artar.
Yaşlanmayla susama hissinde azalma, serum osmolalitesindeki artışa rağmen
sıvı alımında azalma, sıvı kayıplarından sonra böbreğin idrarı konsantre etme
yeteneğindeki azalmadan dolayı yaşlıda dehidratasyon riski artar. Kognitif
fonksiyonlarda, hareket kabiliyetinde azalma ve kronik hastalıklarda sıvı
alımındaki bozulmaya katkıda bulunur. Bazı yaşlılar veya bakıcıları da idrar
inkontinansını azaltmak için sıvı alımını kısıtlarlar. Ciddi protein malnütrisyonu veya gastrointestinal kanama hariç kan üre nitrojen (BUN) seviyesi dehidratasyonu ve rehidratasyona cevabı birlemekte kullanılabilir. Cilt turgoru
yaşlıda dehidratasyonun sensitif ve spesifik bir bulgusu değildir.
Protein
Yaşlılarda protein ihtiyacı 1-1.25 gr/kg/gündür. Bu değer gençlerden
daha fazladır. Protein gereksinimi yaştan, aktivite derecesinden, ilaçlardan,
protein dışı diyet içeriğinden ve sağlık durumundan etkilenir. Kalori alımı
özellikle çok önemlidir, çünkü toplam enerji alımı azaldığından nitrojen den-
123
• Deniz Suna Erdinçler
gesini devam ettirebilmek için protein ihtiyacı artar. Kortikosteroidler, yatak
istirahati, yaralanma, infeksiyon ve enflamasyon negatif nitrojen riskini artırır.
Bu da yağsız vücut kitlesinde özellikle kas dokusunda hızla azalmaya yol açar.
Ciddi hastalığı olan, travma veya büyük cerrahi girişim geçirmiş hospitalize
yaşlılarda protein ihtiyacı 1.5 g/kg/gün’dür. Karaciğer ve böbrek hastalığı
gibi protein kısıtlaması gereken durumlarda yeterli protein alımını sağlamak
zordur. Böyle durumlarda hasta ve yakınları diyetisyenle yakın işbirliği içinde
olmalı ve beslenme yetersizliği gelişmesi önlenmelidir.
Yağ
Serum lipid seviyeleri erişkinde olduğu gibi yaşlılarda da koroner kalp
hastalığı için önemli risk faktörüdür. Sağlıklı bir diyette yağlar total kalorinin %25-30’unu geçmemeli, günlük kolesterol alımı 300 mg’dan az olmalıdır.
Diyette hayvansal kaynaklı besinler bulunduğunda yağ ihtiyacının yarısı bitkisel sıvı yağ yarısı da zeytin yağı olabilir. Hayvansal besinler az olduğunda
1/3 sıvı yağ, 1/3 zeytinyağ, 1/3 katı yağ olmalıdır. Kilo kaybı için yüksek
riskli olan kırılgan yaşlılarda total kalori alımını artırmak için her tip yağ alımı
teşvik edilmelidir.
Diyette bulunan yağ, yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) emilimi için
gereklidir.
Yağ asitleri vücutta sentez edilmediğinden ilave olarak alınmalıdır. Esansiyel yağ asitleri genellikle bitkisel sıvı yağlarda bulunur. Omega-6 yağ asitlerinin proinflamatuar özelliği vardır ve araşidonik asit, prostaglandinler, tromboksan ve lökotrienlerin substratıdır. Eicosapentaenoic asit (EPA), docosahexaenoic asit (DHA) ve prostasiklin omega-3 yağ asitleridir. Bunlar trombosit
agregasyonunu ve vazokonstriksiyonu azaltır ve antienflamatuar özellikleri
vardır. Bitkisel yağlar (keten tohumu, zeytin ve kanola), fındık ve ceviz poliansature ve monoansature yağlardan zengindir. Özellikle keten tohumunda
omega-3 yağ asidi yüksektir. Omega-3 yağ asitlerinin diğer kaynağı yağlı
balıklar (somon, tuna) dır. Esansiyel yağ asitlerinin eksikliği çok uzun süreli
paranteral beslenme ve malabsorbsiyon durumlarında görülür. Özellikle iyi
beslenmeyen yaşlılarda uzun süreli tedavi gerektiren hastalıklarda beslenme
ürünlerine esansiyel yağ asitleri eklenmelidir.
Karbonhidratlar
Karbonhidratlar günlük kalorinin %55’ini oluştururlar. Çok düşük kalorili
diyetlerde enerji ihtiyacı yağ asitlerinin tam olmayan oksidasyonu ile karşılanır, bu da ketoz ve anoreksia’ya yol açar. Ketozu önlemek için günlük en
124
Yaşlıda Beslenme •
az 50-100 gr karbonhidrat tüketilmelidir. Basit şeker alımı azaltılarak rafine
edilmemiş tahıl ürünleri artırılmalıdır. Düşük glisemik indeksi olan yiyecekler
tercih edilmelidir. Rafine olmamış karbonhidratlar ayrıca liften de zengindir.
Sodyum
Günlük sodyum ihtiyacı 3.5 gram’dır. Yaşlanmayla tat ve koku alma duyularındaki azalma, tadı ayırt etmede yetersizlik, kullanılan ilaçlar ve hastalıklar
nedeniyle yaşlıların tadı algılamaları bozulur. Yaşlıların çoğu az tuzlu diyetleri beğenmez. Ayırım yapmaksızın bütün yaşlılara az tuzlu diyet önermek
faydadan çok yetersiz beslenmeye neden olabilir. Tıbbi zorunluluk (örn; ağır
kalp yetmezliği) olmadıkça çok ciddi tuz kısıtlaması yaşlıda kolaylıkla hiponatremiye neden olabilir. Erişkinde olduğu gibi yaşlıda da diyetteki tuzun azaltılması hipertandü hastalarda kan basıncını 10-15 mmHg düşürür, kullanılan
ilaç miktarını azaltır. Bir çay kaşığı sofra tuzu 2.3 gr sodyum içerir.
Lifli Besinler
Diyette bulunan lifler ince barsak enzimleri ile parçalanmaz ve emilmez,
bağırsakta bakteriyel fermantasyona uğrar. Liften zengin beslenme kanser,
diabet, kalp hastalığı, obesite, divertikül ve kabızlığı önler.
Suda erimeyen lifler (sebze, meyve, baklagiller) barsak içeriğinin su miktarını ve fekal kitleyi artırarak transit geçiş zamanını ve kalın barsak intra luminal basıncını azaltır. Bu özellikleri ile kabızlığı önler ve divertikül oluşumunu
azaltırlar. Suda eriyen lifler (yulaf, kepek, baklagiller, sebzeler) barsak içeriğinin yoğunluğunu artırarak transit geçiş zamanını uzatır ve ince barsaktan karbonhidrat ve safra asitlerinin emilimini azaltırlar. Suda eriyen liflerden zengin
bir diyet karbonhidrat emilimini azaltarak post- prandial glikoz seviyelerini
düşürmekte faydalı olabilir. Safra asit emilimini azaltıcı etkileri ile total kolesterol ve LDL-kolesterol seviyelerini %3-10 oranında düşürürler. Günlük diyet
25-35 gr lif içermelidir. Lif alımını artırmak için diyetin meyve, sebze ve taneli
yiyeceklerden zengin olması önerilir. Bir porsiyon meyve ve sebze 2 gr’dan
az lif içerdiği için, U.S. Department of Agriculture (USDA) beslenme piramidinde her gün 2-3 porsiyon meyve, 3-4 porsiyon sebze ve 6 porsiyondan fazla
tahıl (taneli yiyecek) tüketilmesini önermektedir. Fazla lif alımı kalsiyum, çinko, demir ve bakır gibi minerallerin emilimini azaltır. Fakat böyle bir diyet
esansiyel besinleri, ksenobiotik, antioksidan ve fitoöstrojenleri içerdiğinden
sağlıklı bir yaşam için önemlidir.
125
• Deniz Suna Erdinçler
Vitamin ve Mineraller
Yaşlılarda vitamin ve mineral ihtiyacını değerlendiren yeterli bilimsel veri
yoktur. Çeşitli popülasyon çalışmaları toplum içinde yaşayan yaşlıların bir
çok vitamini RDA’nın %50’sinden daha az tükettiğini göstermektedir. Yani
sağlıklı erişkinler bile önerilen miktarlarda sebze ve meyve tüketmemektedirler. En sık eksikliği görülen vitaminler; D, C, B12, tiamin (B1) ve folik asit,
mineraller ise; kalsiyum, magnesyum ve çinkodur. Bu nedenle bir çok beslenme uzmanı yaşlıların diyetlerine ilave olarak vitamin/mineral suplemantlarının ilave edilmesini önermektedir. Günde tek doz alınan demir içermeyen
multivitamin preparatları hem ucuz hem de yan etkileri azdır. Bazı vitaminlerin (vitamin A, D ve piridoksin) yüksek dozda alınması toksiktir. Yaşlıda yan
etkileri gizli olabilir ve kolay tanı konulamayabilir. Yaşlılarda tolere edilebilen
üst limit aşılmamalıdır. Yaşlıyı değerlendirirken kullandıkları ilaçlar içinde
vitamin ve mineraller de sorgulanmalıdır.
BESLENME DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Klinik Değerlendirme
Yaşlılarda obezite, protein, enerji, mikronutrient yetersizliğinin gelişmesi
yaşlanmayla prevalansı artan hastalıklar kadar, yaşlanmayla meydana gelen
değişikliklere de bağlıdır. Yaşlı bireyin sağlık durumunu korumak için yapılacak girişimler, malnutrisyonu düzeltmekten daha kolaydır. Bu nedenle
yaşlının rutin sağlık kontrolünde beslenme durumunun değerlendirilmesi
önemlidir. Anamnez de beslenme alışkanlıkları, en sık tükettiği besinler, son
zamanlarda sağlık ve sosyoekonomik durumunda değişiklik olup olmadığı,
alkol kullanımı sorgulanmalıdır. Beslenme bozukluğu için risk olan fiziksel
ve kognitif fonksiyonlarda bozulma, kullanmakta olduğu ilaçların sayısı ve
tipindeki değişiklikler de araştırılmalıdır. Akut hastalıklar veya cerrahi girişim nedeniyle hastanede yatan yaşlılarda beslenme bozukluğu gelişme riski
yüksektir. Uzun yatak istirahati, akut enflamasyon ve yetersiz beslenmede
hem kas, hem de toplam vücut kitlesi hızla azalır.
Bütün yaşlılarda kilo ile ilgili geniş bir anamnez alınmalıdır. Son 6 ayda
%5’den, son 3 yılda %10’dan fazla kilo kaybı ciddi nutrisyonel problemleri
düşündürmelidir.
Boy ve kilo ölçümü genel muayenenin bir parçası olmalıdır.
126
Yaşlıda Beslenme •
Antropometrik Değerlendirme
Vücut kitle indeksi (VKİ), beslenme durumunu değerlendirmekte önemli
bir antropometrik ölçümdür. Fakat, santral obeziteyi ve kas dokusunun yerini
yağ dokusu almış kişileri ayırt etmez. Normal VKİ: 20-25 kg/m2’dir. VKİ > 30
kg/m2 olduğunda obezite olarak tanımlanır. VKİ < 20 kg/m2 olan yaşlıların
ciddi hastalıkları vardır ve survileri iyi değildir.
Diğer antropometrik ölçümler cilt kalınlığı, bel ve kalça çevresi ölçümleridir.
Laboratuvar Değerlendirme
Kilo kaybının laboratuar değerlendirmesinde tam kan sayımı, glikoz, elektrolit, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, TSH, idrar tahlili ve akciğer grafisi
istenmelidir.
Serum albumini nütrisyonu değerlendirmek için çok sık istenmesine rağmen, sensitivite ve spesifitesi düşüktür. Albumin seviyeleri kortizon tedavisi,
insülin ve dehidratasyonda artar, böbrek ve karaciğer hastalıkları, malabsorbsiyon, hidrasyon ve enflamasyonda azalır. Yavaş gelişen starvasyonlarda
kas dokusunun yıkılması, metabolik aktivitede azalma, protein sentez ve
yıkımında azalma ile albümin seviyesi ölüme kadar normale yakın devam
edebilir. Buna karşılık akut ve ciddi kazalarda, kişinin beslenme durumu iyi
bile olsa albümin seviyeleri hızla azalır. Sadece yeterli beslenme ile albumin
seviyelerinin normale dönmesi yavaştır. Ve enflamasyon devam ettiği müddetçe normalleşmez. İntravenöz albumin replasmanları ile serum albuminini
yükseltmek prognozu düzeltmez. Buna rağmen serum albumin ölçümleri
klinik olarak önemlidir, çünkü hastalıkların ciddiyeti ve mortalite için iyi bir
göstergedir.
Diğer serum proteinleri de nutrisyonel marker olarak kullanılmıştır. Transferin birçok nutrisyonel olmayan durumdan etkilenir. Serum kolesterolünün
160 mg’dan düşük olması artmış mortalite ve morbidite riskinin göstergesidir,
fakat beslenme durumunun iyi bir göstergesi değildir. Prealbumin, albumin
gibi negatif bir akut faz reaktanıdır. Enflamasyon olmadığında düşük prealbumin seviyeleri nutrisyonel durumun bozuk olduğunu gösterir. Prealbumin
seviyelerinin progressif olarak yükselmesi beslenmenin düzeldiği hakkında
fikir verir. Yinede klinik muayene en iyi göstergedir.
127
• Deniz Suna Erdinçler
Beslenme ve İmmünite
Malnütrisyonun, yaşlıda özellikle spesifik B ve T hücre fonksiyonlarını
ve nonspesifik (PMN, monosit) immüniteyi bozar. Bazı vitaminlerin immün
fonksiyonda rolleri vardır. Vitamin B6 süplemantasyonu lenfositlerin proliferatif cevabını ve interlökin-2 (IL-2) üretimini artırır. Vitamin E ve beta karoten
gecikmiş tipte hipersensiviteyi ve bazı çalışmalarda da lenfosit proliferasyonunu artırdığı gösterilmiştir. Hücresel immünite folat eksikliğinde azalır.
Vitamin C eksikliği immün fonksiyonda önemli rol oynar, yüksek dozda
verilmesinin viral enfeksiyonları azalttığı veya hastalığın süresini kısalttığı
konusu tartışmalıdır. Multivitamin preparatlarının immun sistem üzerine etkilerini araştıran çalışmaların sonuçları tutarsızdır.
Eser elementler de immun fonksiyonda rol oynar. Örneğin çinko immun
fonksiyonu etkileyebilir fakat dokulardaki çinkoyu ölçmek mümkün değildir.
Serum çinko düzeyi doku çinkosunun iyi bir göstergesi değildir. Serum çinko
düzeylerinde düşüklük genellikle akut faz cevabını yansıtır. Yaşlılarda düşük
çinko alımı yaygındır, bu da zayıf immun fonksiyon ve yara iyileşmesinde
gecikmeyle beraberdir. Buna karşılık yüksek dozda (>100-150 mg/gün) kulanımı immün sistemi ve bakır emilimini deprese eder. Selenyumun da immün
sistem üzerine faydalı etkileri vardır.
Sağlıklı yaşlıların 1 yıl boyunca multvitamin/mineral kullanmasının
immun cevapta, IL-2 üretiminde ve NK sitotoksisitesinde kontrol grubuna
göre düzelme sağladığını çeşitli çalışmalar bildirmiştir.
Beslenme ve Kognitif Fonksiyonlar
Çeşitli vitamin eksiklikleri yaşlanmayla kognitif fonksiyonlarda meydana
gelen azalma ve Alzheimer hastalığının patogenezi ile ilişkilendirilmiştir. B12
ve folik asit eksikliği olan kişiler Alzheimer hastalığı yönünden yüksek riskli
bulunmuştur. Buna rağmen, bu vitaminlerin eksikliği kırılgan yaşlılarda yaygın olmasına rağmen, B12 ve folik asit takviyesi kognitif fonksiyonlardaki
progressif yavaş gidişi nadiren değiştirir. Halen demans ile vitamin kullanımı
arasında herhangi bir direkt ilişki kesin değildir.
Alzheimer hastalığının sebepleri ile ilgili hipotezlerden biride oksidatif
stress’tir. Bazı çalışmalar E vitamini gibi antioksidanların Alzheimer’ın seyrini
etkilediğini ileri sürmektedirler. Cross-sectional çalışmalar karotenidlerin de,
küçük damar hastalığını azaltarak kognitif bozulmaya karşı koruyucu etkileri
olduğunu göstermiştir.
128
Yaşlıda Beslenme •
Beslenme ve Vasküler Hastalıklar
Hiperhomosisteinemi trombotik ve vasküler hastalıklarla ilişkilidir. Folik
asit ilavesi (daha az önemli olarak B12 ve B6) homosistein seviyelerini düşürür.
Yapılan bir çalışmada yaş ortalaması 61 olan hastalara koroner anjioplastiden
sonra folik asit (1 mg), B12 (400 Ìg) ve piridoksin (10 mg) kombinasyonu 6 ay
boyunca verilince homosistein seviyeleri ve arteriyel stenoz anlamlı olarak azalmıştır. Spesifik vitamin tedavisinin MI ve stroku azaltıp azaltmayacağını belirlemek için halen çalışmalar yetersizdir. Sebze ve meyveden zengin bir diyet
folik asitin en önemli kaynağıdır, fakat 400 Ìg folat ilave olarak alınabilir.
Birçok epidemiyolojik çalışma E, C, karotenoidlerden zengin diyetle beslenen kişilerde kardiyak ölümlerin daha az olduğunu göstermiştir. Yüksek
serum karotenoid seviyelerin de, özellikle sigara içenlerde, MRI’da periventriküler beyaz madde lezyonları daha azdır. Bu bulguları yorumlamak güçtür,
çünkü antioksidandan zengin bir diyet, liften zengin,kolesterol ve doymuş
yağdan fakirdir. Bu kişiler fazla miktarda sebze ve meyve tüketen veya sağlıklı bir yaşam için vitamin kullanan kişilerdir. Kardiyovasküler hastalıkların
primer prevansiyonu için yapılan randomize klinik çalışmalar herhangi bir
vitaminin tek başına faydalı olduğunu göstermemiştir. Bazı çalışmalar beta
karoten ve E vitamini ile artmış mortalite arasında ilişki bulmuştur. E vitamini
hemorajik inme riskini artırabilir.
Beslenme ve Kanser
Antioksidandan zengin yiyecekler tüketen toplumlarda kanser daha
düşüktür. Bazı prevantif klinik çalışmaların sonuçları ümit vericidir. Akciğer,
prostat ve kolorektal kanserde selenyum, mide kanserinde beta karoten, vitamin E ve selenyum, prostat ve kolon kanserinde E vitamininin faydalı olduğu
bildirilmiştir. Buna karşılık bazı çalışmalar, beta karoten alan bazı hastalarda
artmış kanser riskini bildirmektedir. Ayrıca vitaminler radyoterapi sırasında
kanser hücrelerini koruyarak kanser tedavisinin etkinliğini de azaltabilir.
Beslenme ve Yaşlanmaya Bağlı Göz Hastalıkları
Yaşlanmaya bağlı makuler dejeneresansın önlenmesinde veya ilerlemesinin yavaşlatılmasında çinkonun rolü olabilir. Kullanılan dozlar 80 mg çinko oksid ile 220 mg çinko sülfat arasında değişir. Bu farmakolojik dozlarda
immun disfonksiyon, bakır emiliminin bozulması ve mide şikayetleri gibi
riskleri vardır. Antioksidanlardan zengin beslenme yaşlanmaya bağlı kataraktı önlemede vitamin takviyelerine göre daha faydalıdır.
129
• Deniz Suna Erdinçler
Beslenme ve Kemikler
Düşük kemik yoğunluğu yaşlılarda sıktır. Yaşlıda osteoporoz ve osteomalazi sıklıkla bir arada bulunur. Adolesandan sonra günlük elementer kalsiyum
alımı ortalama 1200-1500 mg olmalıdır. Kalsiyum kaynakları çeşitlidir. Bir bardak süt veya yoğurt ortalama 300 mg Ca içerir. Doğal kaynaklardan günlük
kalsiyum ihtiyacı karşılanamadığında ilave Ca alınmalıdır. Ca karbonat ucuzdur, yiyeceklerle birlikte alındığında emilimi iyidir. Ca sitrat daha iyi emilir
fakat daha pahalıdır. Kalsiyum konstipasyonu artırabilir. Kalsiyum oksalat
türü böbrek taşı olanlar düşük kalsiyumlu diyetle beslenmemeli çünkü diyetteki kalsiyum yiyecekteki oksalatı bağlar ve emilimini azaltabilir, böylece taş
oluşması riski azalır.
D vitamini kalsiyum emilimi için gereklidir ve barsaktaki D vitamini reseptörlerinin sayısı yaşla azalır. Yaşlanmayla cildin D vitamini üretebilme kabiliyeti de azalır. Özelliklede yatağa bağımlı, bakım evlerinde kalan, az güneş
gören yaşlılarda D vitamini eksikliği sıktır. Bu nedenle yaşlıların çoğu için D
vitamini ilavesi gerekir. D vitamini ve kalsiyum kombinasyonlarını kullanmaları uygundur. Yaşlılarda günlük D vitamini ihtiyacı 600-800 IU’dir. Postmenapozal östrojen tedavisi almayan kadınlarda yüksek doz (>3000 Ìg) A vitamini
kalça fraktürü riskini artırır.
YAŞLININ SAĞLIKLI BESLENMESİ İÇİN ÖNERİLER
1. Hazırlanan yiyecek besleyici, lezzetli ve hoş olmalıdır.
2. Dört yada beş hafif öğün, 3 ağır öğüne tercih edilmelidir.
3. Bütün yiyecek gruplarından değişik ve yeterli miktarda verilmesine
özen gösterilmelidir.
4. Çiğneme problemi olan yaşlılara yiyeceklerin öğütülerek veya kıyılarak
verilmesi önerilir.
5. Yaşlıların alışveriş yapmak ve yemek hazırlamak gibi sorunları varsa
alışverişe ve pişirmeye alternatif çözümler üretilmelidir.
6. Artrit gibi hareket ve yürüme problemi olan yaşlılarda yeme araçlarını
kullanmadaki zorluklar bu araçlar üzerinde yapılabilecek değişiklikler ile aşılabilir.
7. Yutma güçlüğü olan yaşlılarda koyu sıvı bir diyet önerilebilir.
8. Bir yiyecek grubu herhangi bir problemden dolayı diyetten çıkarılırsa
gerekli destek düşünülmelidir.
9. Yaşlıların sosyal etkileşimine özen gösterilmeli, mümkünse aile bireyleri
veya grupla yemek yemesi sağlanmalıdır.
130
Yaşlıda Beslenme •
KAYNAKLAR
1.
Johnson LE, Sullivan DH. Nutrition and faiulre to thrive . Landefeld CS, Palmer RM, Johnson CB, Lyons WL
(Eds), Current Geriatric Diagnosis and Traetment, McGraw-hill Companies, 2004, pp: 391
2.
Campbell WW, Crim MC et al. Increased protein requirements in elderly people: New data and retrospective
reassessments. Am J Clin Nutr 1994; 60: 501
3.
McGee M, Jensen GL. Nutrition in the elderly. J Clin gastroenterol 2000; 30: 372
4.
Roberts SB, Fuss P et al. Control of food intake in older men. JAMA 1994; 272: 1601
5.
Starling RD, Poehlman ET. Assessment of energy requirments in elderly populations. Eur J Clin Nutr 2000;
54(suppl): S104
6.
Fuhrman Mp. The albumin-nutrition connection: separating myth from fact. Nutrition 2002; 18: 199
7.
Welch GN, Loscalzo J. Homocysteine and atherothrombosis. N Engl J Med 1998; 9: 1042
8.
Beğer T. Geriatrik Hasta ve Sorunları. İÜ.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, 1995, sa:109
9.
Willet WC, Stampfer MJ. What vitamins should I be taking, doctor? N Engl J Med 2001; 345: 1819
131
Download