Cinsel Kimliğinden Yakınma (Hoşnut Olmama)

advertisement
Prof. Dr. Ali Bozkurt




Cinsellik ve cinsiyet
İngilizce “sex” kadın/erkek cinsiyeti ve cinsellik
için ortak kelime
Cinsellik ve cinsel: kromozomlar, gonadlar, seks
hormonları, belirgin iç ve dış cinsel organları da
içeren, üreme kapasitesi bağlamında biyolojik
olarak kadın ve erkek olmayı ifade etmektedir.
Cinsel gelişim bozulukları da kadın ve erkek
açısından biyolojik olarak normal olarak
tanımlanmış üreme organlarının doğuştan gelen
fiziksel kusurlarını tanımlamaktadır.




Karşı-cinsiyet hormon tedavisi de geleneksel biyolojik
belirteçlerle doğumda biyolojik olarak erkek olan bireyin
feminizan; doğumda biyolojik olarak kadın olan bireyin de
maskulanizan hormonlar kullanmasıdır.
Cinsiyet “gender” tanımlaması ise biyolojik belirteçleri iki
cinse ait ya da çelişkili olan (örneğin interseks) bireylerin
varlığı ile gerekli olmuştur.
Bu bireyler toplumda biyolojik yapıları ile tam olarak
uyumlu olmayacak şekilde kadın veya erkek cinsiyetle
yaşamlarını sürdürmekte, ya da zamanla bu biyolojik
yapıları ile farklı olarak kadın veya erkek olarak yaşama
devam etmektedirler.
Bu bağlamda cinsiyet kız ya da oğlan, kadın ya da erkek
olmak konusunda toplumsal (çoğunlukla da yasal) rolü
tanımlamaktadır.




Cinsiyet gelişiminde, sosyal teorisyenlerlin görüşleri
ile çelişecek biçimde, biyolojik faktörlerin sosyal ve
psikolojik faktörler üzerinde etkisi olduğu
görülmektedir.
Belirlenmiş (verilmiş) cinsiyet “Gender assignment”
bireyin ilk olarak tanımlanan kadın ya da erkek
olmasıdır. Bu doğumda belirlendiği için doğumdaki
cinsiyetimiz olarak da tanımlanabilir.
Tipik olmayan cinsiyet “Gender atypical” ile bir
toplumda tanımlanan dönemde benzer cinsiyet ile
uyumlu olmayan (istatistiksel olarak) bedensel ve
davranışsal özellikleri ifade eder.
Davranış için başka bir tanımlama da cinsiyet
uyumsuzluğudur “Gender nonconforming”.



Cinsiyet değiştirme “Gender reassignment” ise
bireyin cinsiyetini resmi (çoğunlukla yasal olarak
da) değiştirmesidir.
Cinsel kimlik “Gender identity” sosyal kimliği
ifade eden ve bireyin kendini kadın veya erkek,
nadiren de kadın ve erkek dışında bir kategori
olarak algılamasıdır.
Cinsel kimliğinden yakınma (hoşnut olmama)
“Gender dysphoria” ise bireye verilmiş olan
cinsiyet ile bilişsel ve duygusal olarak
hoşnutsuzluğu ifade etmekle beraber çoğunlukla
tanısal bir tanımlama olarak kullanılmaktadır.



Transgender ise geçici olarak ya da süreğen
biçimde doğmuş olduğu cinsiyet ile uyumsuz
olan bireyleri tanımlayan geniş spektrumlu bir
tanımdır.
Transseksüel ise kadından erkeğe ya da erkekten
kadına geçmek isteyen veya geçmiş olan bireyi
tanımlamaktadır.
Bu geçiş (hepsinde olmamakla beraber)
çoğunlukla bedensel geçişi, hormon kullanımını
ve genital cerrahi girişimleri (cinsiyet değiştirme
ameliyatları) de kapsamaktadır.



Cinsel kimliğinden yakınma (hoşnut olmama)
bireyin yaşadığı/dışa vurduğu ile onun için
belirlenen cinsiyet arasında uyuşmazlık
olmasına bağlı ortaya çıkan sıkıntıdır.
Bu uyuşmazlık her zaman bir sıkıntıya yol
açmayabilir.
Bununla birlikte değişim için istedikleri
hormonlar ve cerrahi girişim ele edilemez ise
sıkıntı ortaya çıkabilmektedir.


Bu kullanılan tanım DSM-IV’de ye alan cinsel
kimlik bozukluğundan daha iyi bir tanımlama
olup klinik sorun olarak cinsel kimliğinden
yakınma (hoşnut olmama)’ya odaklanmakta
ve bunu bir kimlik bozukluğu olarak
tanımlamamaktadır.
DSM-IV’de karşı cinsiyet ile özdeşim ve
cinsiyetinden sürekli rahatsız duyma
kavramları birleştirilmiş olup karşı cinsiyet
yerine “diğer cinsiyet” kavramı konulmuştur



Cinsel kimliğinden yakınma (hoşnut
olmama)’sı olan bireylerde belirlenmiş
(doğum sırasında belirlenmiş, doğumdaki)
cinsiyet ile kişinin yaşadığı/dışa vurduğu
cinsiyet arasında belirgin uyuşmazlık vardır.
Bu uyuşmazlık tanının temel özelliğidir.
Bu uyuşmazlık ile ilgili sıkıntı da olmalıdır.




Yaşanan cinsiyet alternatif cinsel kimlikle
ilişkili çifte kalıpları içerebilir.
Sonuç olarak bireydeki sıkıntı sadece karşı
cinsiyetten olmakla sınırlı olmayabilir.
Kişi kendisi için belirlenmiş cinsiyetten farklı
belki de alternatif bir cinsiyette olmak
istemektedir.
Burada vurgulanan tanı sisteminin geçmişteki
dikotomiden uzaklaşmış olmasıdır.




Biyolojik olarak erkek erişkinlerde sıklık
%0,005 ile %0,014, biyolojik olarak kadınlarda
%0,002 ile %0,003 arasındadır.
♂ 1/20000 - 1/7000 ⇒ 4000 - 11400
♀ 1/50000 – 1/33333 ⇒ 1600 - 2400
Hormon tedavisi ve cinsiyet değiştirme
ameliyatı isteyen tüm erişkinler
başvurmadığından bu oranlar biraz
azımsanmış olabilir.




Özel dal kliniklerine başvuranlarda cinsiyet
oranları yaşa göre farklılık göstermektedir.
Çocuklarda biyolojik erkek ve kız oranı 2:1 ile
4,5:1’dir.
Bu oran ergenlerde neredeyse birbirine eşit,
erişkinlerde is 1:1 ile 6.1:1 arasındadır.
İki ülkede biyolojik kadın oranları daha
yüksek bulunmuştur (Japonya 2,2:1; Polonya
3,4:1).

Mizaç ile ilgili: Cinsel gelişim bozukluğu
olmayan cinsel kimliğinden yakınma (hoşnut
olmama)’sı olan bireylerde erken başlangıçlı
cinsel kimliğinden yakınma mevcut ise atipik
cinsiyet davranımları okul öncesinde
başlamakta ve büyük olasılıkla atipikliğin
fazla olduğu çocuklarda cinsel kimliğinden
yakınmanın gençlik döneminde ve erişkinlikte
devam etmesi daha olası olmaktadır.

Çevre ile ilgili: Cinsel gelişim bozukluğu olmayan
cinsel kimliğinden yakınma (hoşnut olmama) olan
erkeklerde (hem çocuk hem gençlerde) daha fazla
abi mevcuttur. Geç başlangıçlı (gençlik ve
erişkinlik) cinsel kimliğinden yakınması olan
bireylerde predispozan faktörler arasında
alışılmış fetişistik transvestizmin otojinofiliye
dönüşmesi (örneğin bireyin kendisini bir kadın
olarak düşünmesi ile uyarılmanın oluşması) ve
diğer genel sosyal, psikolojik veya gelişimsel
faktörler sayılabilir.



Memelilerde, fetus dokusunun başlangıç
durumu dişidir; sadece eğer fetus gelişirken
testis gelişiminden sorumlu olan Y
kromozomu tarafından tetiklenerek) androjen
devreye girerse erkek gelişimi yönünde
değişiklikler ortaya çıkar.
Testisler veya androjen olmadığında, dişi dış
genital yapı gelişir.
Yani, erkeklik ve erkeksilik fetal ve perinatal
androjenlere bağlıdır.


Daha az gelişmiş canlılardaki cinsel davranışa da
seks steroidleri hükmetmektedir, ancak bu etki
evrim ağacının ilerleyen evrelerinde
zayıflamaktadır.
Seks steroidlerinden
◦ testosteron kadınlardaki libido ve saldırganlığı arttırarak,
◦ östrojen erkeklerdeki libido ve saldırganlığı azaltarak
erişkin erkek ve kadınlardaki cinsel davranışların dışa
vurumunu etkilemektedir.

Ancak erkeksilik, kadınsılık ve cinsiyet kimliği
prenatal hormonlara bağlı düzenlemelerden daha
çok postnatal yaşam olaylarından kaynaklanıyor
olabilir.



Beyin organizasyonu teorisi, anne rahminde
beynin erkek veya kadın yönünde
farklılaştığına işaret eder.
Testosteron hipotalamus gibi beyin
bölgelerinde nöronları etkileyerek
erkekleşmeye katkıda bulunur.
Testosteronun erkeksi veya kadınsı kabul
edilen davranış biçimlerine katkısının olup
olmadığı tartışmalı bir konudur.



Bu teoriye göre erkek kardeş doğum sırası
(FBO) erkek cinsel yönelimine olan etkisini
erkeksi gelişime neden olan önemli bir
maddeye karşı immün yanıt ile oluşturur
Bu immün etki annenin herbir erkek çocuğa
hamile kalması ile artar
Bu durum hücre ya da hücreye ait
parçacıkların erkek fetusdan anne kanına
geçmesi ile başlar





Fetüstan anneye geçen hücre yüzeylerinde Y
bağlantılı erkeğe özgün maddeler vardır
Annenin immün sistemi bunları yabancı
(antijenik) olarak algılar
Bu durumda ortaya çıkan antikorlar fetüsa
geçer
Burada da fetüs kan beyin bariyerinden
oluşmakta olan beyine geçer
Cinsel yönelim ile ilgili merkezler bundan
etkilenir.


Her bir gebelik ile birlikte etkilenme olasılık
ve oranı da artar
Bu durum Rh uyuşmazlığına benzer



Hipotezin geçerliliği için iki önemli durumun
varlığı gösterilmiş olmalıdır
1. Anneden fetüse geçişin gösterilmiş olması
2. İmmün yanıt oluşturacak erkeğe özgü
madde/maddelerin varlığı
◦ H-Y (histokompetabilite antijeni), Y bağlantılı
proteinler




SMCY ya da JARID1D geni tarafından kodlanan
PSDH11Y
NLGN4Y, NÖROLİGİN 4-Y tarafından kodlanan
TBL1Y
◦ SRY (sex determinde region of the Y chromosome)
 Testis gekişimi için gerekli 300 milyon yıllık protein

Genetik ve fizyolojik: Bazı genetik çalışmalar
cinsel gelişim bozukluğu olmayan cinsel
kimliğinden yakınma olan bireylerin ikiz
olmayan kardeşlerinde transseksüalitenin
zayıf olarak aktarıldığına, monozigot ikizler
ile ayni biyolojik cinsiyetteki dizigotlar
karşılaştırıldığında monozigotlarda
transseksüalite konkordansının daha yüksek
olduğuna, cinsel kimliğinden yakınma’nın
kısmı kalıtılabilirliğine işaret etmektedir.






Introduction: The etiology of gender identity disorder (GID)
remains largely unknown. In recent literature, increased
attention has been attributed to possible biological factors in
addition to psychological variables.
Aim: To review the current literature on case studies of twins
concordant or discordant for GID.
Methods: A systematic, comprehensive literature review.
Results: Of 23 monozygotic female and male twins, nine
(39.1%) were concordant for GID; in contrast, none of the 12
same‐sex dizygotic female and male twins were concordant for
GID, a statistically significant difference (P = 0.005). Of the
seven opposite‐sex twins, all were discordant for GID.
Conclusions: These findings suggest a role for genetic factors in
the development of GID.
J Sex Med 2012;9:751–757.


Endokrin sistem söz konusu olduğunda, 46
XY olan bireylerde cinsel hormon
seviyelerinde belirgin bir endokrin anormallik
belirlenmemiştir.
46 XX kadınlarda ise (özelikle hirşutizmi olan
kadınlarda, erkeklere göre çok düşük
seviyede) artmış androjen seviyeleri
belirlenmiştir.


Cinsiyetinden hoşnutsuzlukla ilgili bir dizi
başka yaklaşım da çalışma aşamasındadır.
Bunlar cinsiyetinden hoşnutsuz olan
hastalarda beyaz cevher değişiklikleri,
serebral kan akımı değişiklikleri ve beyindeki
etkinlik örüntülerini gösteren görüntüleme
çalışmalarını da içermektedir; ancak bu
çalışmaların sonuçları tekrarlanamamıştır.
Önemi bilinmeyen tesadüfi bir bulgu da
transgender bireylerin solak olma eğilimidir.




Erkek beyni kadın beynine göre büyük
(sadece bedensel büyüklük ile ilişkili)
Beyaz ve gri cevher gelişimi kız ve erkek
çocuklarında puberte boyunca farklı
Kortikal kalınlık genelde kadında fazla
Amigdala erkekte büyük ve andojen reseptör
sayısı östrojen reseptör sayısına göre fazla


Hipokampüsde bazı bölgeler kadında büyük
ve östrojen reseptör sayısı andojen reseptör
sayısına göre fazla
Erkekte hemisfer içi kadında hemisferler arası
bağlantılar fazla

Cinsiyetinden yakınmanın arkasında prenatal
gelişim sırasında cinsel hormonlara maruz
kalma beynin farklı cinsel gelişimine yol
açarken beden ve cinsel organlar ise diğer
diğer yönde gelişmektedir




Bazı erkekten kadına (MtF) transseksüel
bireylerin hipotalamik nükleuslarında kadın
benzeri bir değişim (tersine dönüş)
bulunmuştur
MtF trans bireylerin beyin hacimleri kadınerkek arasında bulunmuştur.
Ancak MtF trans bireylerin gri maddeleri
erkeklere yakın bulunmuştur
MtF trans bireylerin kortikal kalınlıkları
konusundaki bulgular çelişkilidir



Çalışmalar az, yöntemler farklı, denek sayıları
değişken
Temel olarak biyolojik cinsiyetlerine benzer
olmakla birlikte bazı alt alanlarda diğer
biyolojiyi çağrıştıran veriler vardır
Karşı cinsiyet hormon tedavisinin önemi
araştırma için bakir olan alanlardan biridir


MtF translarda 7 aylık bir karşı cinsiyet
hormon tedavisinin beyin hacminde
küçülmeğe yol açtığı bulunmuştur
Andojen tedavisinin ise intrakraniyel hacmi ve
hipotalamus hacmini arttırdığı bulunmuştur



Çocuklar genellikle doğdukları cinsiyet ile uyumlu bir
cinsiyet kimliği geliştirirler.
Cinsiyet kimliğinin oluşumu çocukların mizacı ile
ebeveynlerin özellikleri ve tutumlarının etkileşiminden
etkilenir.
Kültürel olarak kabul edilebilir cinsiyet rolleri vardır:
◦ Erkek çocuklarından efemine olmaları, kız çocuklarından erkeksi
olmaları beklenmez.
◦ Erkek oyunları (örneğin hırsız-polis) ve kız oyuncakları (örneğin
bebekler ve bebek evleri) vardır.
◦ Bu roller öğrenilmektedir; ancak bazı araştırmacılar bazı erkek
çocuklarının mizaç olarak nazik ve hassas, bazı kızların da agresif
ve enerji dolu olduklarına inanmaktadır ki bunlar bugünün
kültüründe tipik olarak görece kadınsı veya erkeksi olduğu
düşünülen özelliklerdir.
◦ Ancak, son yıllarda çocukların karşı cinsiyete özgü etkinlikleri az
düzeyde sergilemelerine daha fazla hoşgörü gösterilmeye
başlanmıştır.




Sigmund Freud cinsiyet kimliğiyle ilgili
sorunlarının çocuğun Ödipal ilişki üçgeninde
yaşadığı çatışmalardan kaynaklandığına
inanmaktaydı.
Ona göre, bu çatışmalar hem gerçek aile olayları
hem de çocukların fantazileri ile beslenmekteydi.
Çocuğun karşı cinsiyetten ebeveynini sevmesinin
ve aynı cinsiyetten ebeveyn ile özdeşleşmesinin
önüne geçen her ne ise normal cinsiyet kimliği
gelişimini etkilemekteydi.
Freud’dan itibaren psikanalistler cinsiyet
kimliğinin kurulmasında yaşamın ilk yıllarında
anne-çocuk ilişkisinin niteliğinin temel olduğunu
öne sürdüler.


Öğrenme teorisi, çocukların ebeveynleri ve
öğretmenleri tarafından cinsiyetle ilişkili
davranışlarından dolayı ödüllendirildiği veya
cezalandırıldığını, böylece çocukların cinsiyet
kimliklerini ifade etme şekillerinin etkilendiğini
öne sürer.
Ayrıca çocuklar insanları cinsiyetlerine göre
ayırt etmeyi ve nihai olarak da cinsiyetin giyim
veya saç stili gibi dış görünüş özellikleriyle
belirlenmediğini öğrenmektedirler.






J Biosoc Sci. 2016 Nov 7:1-10. [Epub ahead of print]
BIRTH ORDER AND ANDROPHILIC MALE-TO-FEMALE TRANSSEXUALISM IN BRAZIL.
Vanderlaan DP1, Blanchard R2, Zucker KJ2, Massuda R3, Fontanari AM3, Borba
AO3, Costa AB3, Schneider MA3, Mueller A3, Soll BM3, Schwarz K3, Da Silva
DC3, Lobato MI3.
Author information
Abstract
Previous research has indicated that biological older brothers increase the odds of
androphilia in males. This finding has been termed the fraternal birth order effect.
The maternal immune hypothesis suggests that this effect reflects the progressive
immunization of some mothers to male-specific antigens involved in fetal male
brain masculinization. Exposure to these antigens, as a result of carrying earlierborn sons, is hypothesized to produce maternal immune responses towards laterborn sons, thus leading to female-typical neural development of brain regions
underlying sexual orientation. Because this hypothesis posits mechanisms that
have the potential to be active in any situation where a mother gestates repeated
male fetuses, a key prediction is that the fraternal birth order effect should be
observable in diverse populations. The present study assessed the association
between sexual orientation and birth order in androphilic male-to-female
transsexuals in Brazil, a previously unexamined population. Male-to-female
transsexuals who reported attraction to males were recruited from a specialty
gender identity service in southern Brazil (n=118) and a comparison group of
gynephilic non-transsexual men (n=143) was recruited at the same hospital.
Logistic regression showed that the transsexual group had significantly more
older brothers and other siblings. These effects were independent of one another
and consistent with previous studies of birth order and male sexual orientation.
The presence of the fraternal birth order effect in the present sample provides
further evidence of the ubiquity of this effect and, therefore, lends support to the
maternal immune hypothesis as an explanation of androphilic sexual
orientation in some male-to-female transsexuals.
Prof. Dr. Ali Bozkurt

Batılı çalışmalar, androfilik (cinsel açıdan erkeklerden
hoşlanan) biyolojik olarak erkek transseksüellerde, cinsiyet
uyumsuzluğu olanlarda ve transgender’larda iyi
eşleştirilmiş kontrol grupları ile karşılaştırıldığında doğum
sıralarının geç olduğunu, erkek kardeş sayılarının fazla
olduğunu defalarca göstermişlerdir. Ancak bu alandaki
batı toplumlarında gerçekleştirilmemiş çalışmalar nadirdir.
Benzer biyolojik çalışmaların batılı olmayan toplumlarda da
yapılması olası ortak bir nedensel mekanizmayı
tanımlayabilmek açısından çok önemlidir. Bu çalışmanın
amacı biyolojik olarak erkek transseksüellerin doğum
sıralarının geç olduğu, erkek kardeş sayılarının fazla
olduğu hipotezini doğum hızı daha yüksek olan batılı
olmayan bir popülasyonda sınamaktır.

Denekler 60 biyolojik olarak erkek
transseksüel ile aynı yaş grubunda 61
heteroseksüel erkekten oluşmaktadır.
Denekler zorunlu askerlik hizmetlerinden
önceki psikiyatrik değerlendirme sırasında
görüşmeye alınmıştır. Değerlendirme 20052010 yılları arasında gerçekleştirilmiş ve
çalışmaya katılmayı kabul edenler çalışmaya
alınmıştır. Cinsel kimlik değerlendirmesi
DSM-IV-TR kriterlerine göre en az üç
psikiyatrist tarafından yapılmıştır.

Transseksüel ve kontrol gruplarının toplam erkek kardeş
sayıları (1.97 ± 1.37 ile 1.02 ± 0.81) ve ağbi sayıları (1.32
± 1.16 ile 0.44 ± 0.67)istatistiksel olarak anlamlı farklıdır.
Gruplar arasında abla, küçük erkek ve kız kardeş sayıları
açısından fark yoktur. Bu durum ‘erkek kardeş doğum
sırası etkisi’ olarak bilinmektedir. Slater ve Berglin
Indeksleri de kontrol grubunun ortalama kardeş sayısının
demografik olarak stabil bir toplumdan beklenen ile
benzer olduğunu, transseksüel grubun ise geç doğum
sırası olduğunu göstermektedir. Kardeşlerin cinsiyet
oranının verebilecek oranlardan biri olan erkek
kardeş/toplam kardeş oranı da transseksüel grubun
kontrollere göre daha fazla erkek kardeşleri olduğunu
göstermektedir. Daha önceki çalışmalarda doğum sırasını
ölçmek için kullanılmış çeşitli değişkenler bu çalışmaya
benzer bir ‘erkek kardeş doğum sırası etkisi’ bulmuşlardır.
Table 1 The mean number of total siblings, total brothers and sisters, older brother and sisters,
younger brothers and sister male to female transsexuals and controls
ns: not significant
transsexual
m±sd
(n=60)
control group
m±sd
(n=61)
t (df)
p
Total number of siblings
3.47±2.05
(n=60)
2.62±1.44
(n=61)
2.63 (119)
.01
Total brothers
1.97±1.37
(n=60)
1.02±0.81
(n=61)
4.67 (119)
.001
Total sisters
1.50±1.42
(n=60)
1.61±1.28
(n=61)
-4.33 (119)
ns
Older brothers
1.32±1.16
(n=60)
0.44±0.67
(n=61)
5.09 (119)
.001
Older sisters
1.13±1.32
(n=60)
1.02±1.28
(n=61)
0.49 ( 119)
ns
Younger brothers
0.65±0.90
(n=60)
0.57±0.74
(n=61)
0.51 ( 119)
ns
Younger sisters
0.37±0.76
(n=60)
0.59±0.84
(n=61)
-1.53 (119)
ns
Siblings other than older brothers
2.15±1.89
(n=60)
2.18±1.30
(n=61)
-.103 (119)
ns
Proportion brothers
0.58±0.30
(n=59)
0.43±0.36
(n=61)
2.36 (118)
.05
Table 2 The Slater and Berglin indexes, sibling sex ratio, fraternal birth order,
fraternal index, sororal birth order, sororal index male to female transsexuals and controls
FI: Fraternal Index , SI: Sororal Index.
transsexual
m±sd
(n=60)
control group
m±sd
(n=61)
t (df)
p
Slater’s Index
0.74±0.31
(n=59)
0.49±0.43
(n=61)
3.73 (118)
.001
Berglin’s Index
0.66±0.21
(n=60)
0.51±0.28
(n=61)
3.42 (119)
.001
FI
0.59±0.24
(n=60)
0.48±0.23
(n=61)
2.77 (119)
.01
SI
0.63±0.21
(n=60)
0.54±0.25
(n=61)
2.11 (119)
.05

Bu çalışmada, Türk androfilik (cinsel açıdan
erkeklerden hoşlanan) biyolojik olarak erkek
transseksüellerde Batı Avrupa, Kuzey Amerika
ve Güney Pasifik çalışmalarına benzer olarak
erkek kardeş doğum sırası etkisi
bulunmuştur. Bu çeşitli toplumlarda görülen
olası ortak bir biyolojik nedenselliğe işaret
etmektedir.
Download