T.C. Sa¤l›k Bakanl›¤› Dr. Lütfi K›rdar Kartal E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Patoloji Bölümü fief: Dr. Nimet Karaday› KOLOREKTAL ADENOKARS‹NOMLARDA CD95 EKSPRESYONU ‹LE EGFR AMPL‹F‹KASYONUNUN PROGNOST‹K ÖNEM‹ VE D‹⁄ER PROGNOST‹K PARAMETRELERLE ‹L‹fiK‹S‹ (Uzmanl›k Tezi) Dr. Medine Murtazao¤lu ‹stanbul - 2005 “Görme, sözcüklerden önce gelmifltir. Bizi çevreleyen dünyada kendi yerimizi görerek buluruz.” John Berger Görmeme katk›da bulunan herkese teflekkürlerimi sunuyorum... ‹Ç‹NDEK‹LER G‹R‹fi .....................................................................................................1 GENEL B‹LG‹LER ...............................................................................2 MATERYAL VE METOD ......................................................................44 BULGULAR...........................................................................................48 TARTIfiMA.............................................................................................61 SONUÇLAR ...........................................................................................71 RES‹MLER ............................................................................................72 KAYNAKLAR.........................................................................................78 G‹R‹fi VE AMAÇ Kolorektal karsinomlar, kanserden ölüm nedenleri aras›nda akci¤er kanserlerinden sonra 2. s›kl›kta yer al›rlar. Dünyada y›ll›k 900.000’ den fazla yeni vaka bildirilmekte ve y›lda yaklafl›k 500.000 kifli bu hastal›k nedeniyle kaybedilmektedir. Kolorektal karsinomlarda patolojik evre en önemli prognostik göstergedir. Tümör büyümesi hem kontrolsüz proliferasyona hem de bask›lanm›fl apoptoza ba¤l›d›r. Bu çal›flmada, kolorektal adenokarsinomlarda apoptoz belirleyicisi olarak CD95 ekspresyonu ile büyüme faktörü olan EGFR amplifikasyonunun birbirleriyle ve histopatolojik parametrelerle iliflkisi araflt›r›lm›flt›r. 1 GENEL B‹LG‹LER ANATOM‹ Kal›n barsak ileumun bitiminden anüse kadar uzan›r ve ortalama 150 cm uzunlu¤u ile sindirim kanal›n›n 1/5’ini oluflturur. Kal›n barsaklar periton içinde ve retroperitoneal alanda karaci¤er, dalak, mide, duedonum, ince barsaklar, böbrekler, üreterler ve mesane gibi çok say›da organla komfluluk gösterir. ‹nce barsaklardan farkl› olarak longitudinal kas liflerinin yo¤unlaflmas›yla oluflan tenyalara (tenya libera,tenya omentalis,tenya mezokolika), ya¤ dokusundan oluflan yaprak fleklinde periton ile örtülü “appendices epiploica”lara ve sirküler kas liflerinin oluflturdu¤u fonksiyonel ceplenmeler olan haustralara sahiptirler. Kal›n barsak ince barsaktan daha genifltir ve ileum-çekum birleflme yerinde kal›n barsak içeri¤inin ince barsa¤a geçiflini engelleyen ileoçekal valv olarak adland›r›lan bir kapak bulunur. Kal›n barsak çekum, ç›kan kolon, transvers kolon, inen kolon, sigmoid kolon ve rektum olmak üzere bölümlere ayr›lm›flt›r. Çekum; kal›n barsa¤›n ilk parças›d›r. Sa¤ iliak çukurda intraperitoneal yerleflmifltir. Uzunlu¤u 4-8 cm, çap› 7. 5-8. 5 cm olup kolonun en genifl k›sm›d›r. Mezenteri olmayan genifl bir pofltur. Üzerinde apendiksin yap›flt›¤› yerden tenya mezokolika, tenya libera ve tenya omentalis bafllar. Ç›kan kolon;çekumdan karaci¤erin sa¤ lobunun alt yüzüne kadar uzan›r ve burada hepatik fleksuray› yapar. Ön ve yan yüzleri peritonla örtülüdür. Yaklafl›k 15-20 cm uzunlu¤undad›r. Transvers kolon; hepatik fleksura ile splenik fleksura aras›nda uzan›r. Ortalama 50 cm (30-60) uzunlu¤undad›r. Transvers kolonun sa¤ ucu duedonum ikinci parças›na ve pankreas bafl›na tutunmufltur. Pankreas bafl›ndan splenik fleksuraya kadar tamam› peritonla örtülüdür ve mezokolon ile kar›n arka duvar›na tutunur. 2 ‹nen kolon; splenik fleksuradan sol iliak fossaya kadar uzan›r. Ortalama 25 cm uzunlu¤undad›r. Yan ve ön yüzü periton ile örtülüdür. Arka yüzü gevflek ba¤ dokusu ile kar›n arka duvar›na yap›fl›kt›r. Sigmoid kolon; krista iliaka hizas›nda psoas major kas›n›n iç kenar›ndan bafllar; 3. sakral vertebra hizas›nda rektumda sonlan›r. Ortalama uzunlu¤u 40 cm olup çap› kolon çap›n›n en dar yeridir (ortalama 2. 5 cm). Tamamen peritonla sar›l›d›r ve mezokolon ile kar›n arka duvar›na tutunmufltur. Sigmoid kolonun afla¤› k›s›mlar›nda tenyalar incelmeye bafllar ve rektuma yak›n k›s›mda tamamen kaybolurlar. Rektum; 3. sakral vertebra hizas›ndan bafllay›p sakrum e¤ilimini takip ederek anal kanalla devaml›l›k gösterir. Uzunlu¤u 12-15 cm aras›ndad›r. Rektum, bafllang›ç yeri olarak kabul edilen sakral promontorium hizas›ndan pelvik tabana do¤ru ilerlerken proksimalde ve distalde sa¤a, orta bölümde sola konveksite gösteren üç kavis yapar. Bunlar lümen içinde mukoza ç›k›nt›lar› olarak görülürler ve Houston valvleri olarak adland›r›l›rlar. Rektumda haustralar, “appendices epiploica”lar, mezenter ve tenyalar yoktur. 2/3 üst k›sm› peritonla örtülüdür. Ön yüzü örten periton mesaneye geçerek erkekte “excavatio rectovezicalis”i uterusa geçerek kad›nda “excavatio rectouterina (Douglas çukuru)”y› oluflturur. Arka yüzde ise sigmoid kolona kadar retroperitonealdir. Burada 4. sakral vertebra korpusundan bafllay›p o bölgedeki damar ve sinirleri örterek rektuma uzanan Waldeyer fasyas› vard›r. Retroperitoneal rektumun önünde ise erkekte mesaneye kad›nda vaginaya uzanan Denonvilier fasyas› bulunur (1,2,6). KAN DOLAfiIMI Kal›n barsaklar inferior ve superior mezenterik arterden beslenir. Superior mezenterik arterin ileokolik, sa¤ kolik ve orta kolik dallar› çekum,appendiks,ç›kan kolon ve transvers kolonun sa¤ yar›s›n›; inferior 3 mezenterik arterin ise sol kolik, sigmoid ve superior hemoroidal dallar› sol fleksura, inen kolon, sigmoid, rektosigmoid ve rektumun proksimalinin kanlanmas›n› sa¤lar. Rektumun orta 1/3’lük k›sm› arteria hemoroidalis media, alt 1/3’lük k›sm› ise arteria pudenta internan›n dal› olan arteria hemoraidalis inferior ile beslenir. Sol ve orta kolik arterler birbirine dal vererek Riolan kavsini oluflturur. Kolonun tüm arterleri kendilerine komflu arterlerle, kal›n barsa¤›n tüm uzunlu¤u boyunca anastomoz yapar, bunlara Drummond’un marjinal arterleri ad› verilir. Arterler kolon duvar›na ulaflmadan önce vasa recta’lar› oluflturur. Kolonun venöz dönüflü bu arterlere efl giden venlerle olur. Özelli¤i portal sisteme dökülmeleridir. Superior ve inferior mezenterik venler vena lienalis ile birlikte portal sistemi oluflturur. Rektumun ve anal kanal›n çevresindeki ven pleksusundan ç›kan dallar›n bir k›sm› superior rektal ven ile inferior mezenterik vene, bir k›sm› da medial ve inferior rektal venler ile internal iliak vene dökülür (1,2). 4 LENFAT‹K DRENAJ Kal›n barsak lenfatikleri dört ana ganglion grubunda topland›ktan sonra cysterna chyli arac›l›¤›yla venöz sisteme dökülür. 1) Epikolik lenf bezleri;kolon duvar›n›n hemen yan›nda yer al›r. 2) Parakolik lenf bezleri;marjinal arterler etraf›ndad›r. 3) ‹ntermedier lenf bezleri;mezenter içindedir. 4) Esas lenf bezleri;mezenterik arter ve venin kökleri etraf›ndad›r. Rektuma ait lenf drenaj› bu organ› besleyen kan damarlar›n› takip eder. Üst 1/3’e ait lenfatikler arteria hemoroidalis superior ve arteria mezenterika inferioru takip ederek aorta etraf›ndaki lenf bezlerine gelirler. Orta 1/3’e ait olanlar arteria hemoroidalis mediay› izleyerek pelvis yan duvar› üzerindeki lenf bezlerine; alt 1/3’e ait olanlar ise anal kanal ve perianal derinin lenf yollar› ile beraber her iki inguinal lenf bezlerine veya arteria iliaka interna etraf›ndaki lenf bezlerine drene olurlar (1,2). ‹NNERVASYON Kal›n barsa¤›n innervasyonu otonom sinir sistemi ile olur. Sempatik lifler T7-12 den ç›kar ve submukozal (Meissner) ve miyenterik (Auerbach) sinir a¤lar›nda sonlan›r. Parasempatik innervasyon, sa¤ kolonda sa¤ vagus ile olurken, sol kolonda L1-3’den gelen liflerle olur. Sempatik sistem sekresyonu ve hareketleri inhibe ederken, parasempatik sistem uyar›c› etki gösterir. Rektum ve anal kanal›n üst k›s›mlar› sempatik dallar›n› sempatik trunkusun lomber k›sm›ndan ve superior hipogastrik pleksustan, parasempatik dallar›n› pelvik splantik sinirlerden al›rlar. Alt k›s›mlar› ise hipogastrik sinir yoluyla sempatik innervasyon, S2-4 den ç›kan liflerle parasempatik innervasyon al›r (1,2). 5 EMBR‹YOLOJ‹ Kolonun proksimal k›sm› (çekum, ç›kan kolon, transvers kolon) embriyolojik orta barsaktan köken al›r; kolonun kalan k›sm› ve rektum ise embriyolojik arka barsaktan geliflir. Gelifliminin erken dönemlerinde orta barsa¤›n uzamas› dorsal mezenterin oluflmas›na ve bu oluflumun kar›n arka duvar›na as›lmas›na neden olur. Gebeli¤in yaklafl›k 6. haftas›nda çekum bir divertikulum halinde tan›nabilir. Kolon fetusun geliflimi süresince uzamaya devam eder ve son pozisyonunu al›r. Distal arka barsak kloakaya girer ve anal kanal ile ürogenital yap›n›n baz› k›s›mlar›n› oluflturur (77). H‹STOLOJ‹ Kal›n barsak duvar› dört tabakadan oluflmaktad›r: Mukoza, submukoza,muskularis propriya ve seroza (rektumda perimuskuler doku). Mukoza da epitel, lamina propriya ve muskularis mukoza olmak üzere üç tabakaya ayr›l›r. 1. Tunika mukoza: Mukozal yüzey tek s›ral› alçak kolumnar veya küboidal epitelle döfleli olup absorbtif hücreler ve goblet hücreleri içerir. Mukozal yüzeye aç›lan Liberkühn kriptleri de matür absorbtif hücreler ve goblet hücreleriyle devaml›l›k gösterir. Buna ek olarak immatür ve indiferansiye prekürsör hücreler, endokrin hücreler ve Paneth hücreleri de kriptlerin bazalinde bol miktarda bulunur. Absorbtif hücreler su ve elektrolitleri absorbe ederken goblet hücreleri müsin sentez, depo ve sal›n›m›ndan sorumludur. Kolon mukozas› ince barsak mukozas›ndan daha fazla goblet hücresi içerir. ‹mmatür hücreler di¤er bütün epitel hücrelerinin öncülüdür. Paneth hücrelerinin çok say›da eozinofilik sekretuar granülü bulunur ve lizozim, epidermal büyüme faktörü gibi ürünler içerir. Bunlar normalde çekum ve proksimal sa¤ kolonda bulunurlar. Kolonun endokrin hücreleri proksimal ve distal kolonda özellikle rektumda bulunur. 6 Lamina propriada kollojen lifler, düz kas demetleri, sinirler, kapillerler ve lenfatikler aras›nda seyrek da¤›l›m gösteren lenfosit, plazma hücresi, histiosit ve mast hücreleri mevcuttur. Lamina propria germinal merkezleri olan, boyutlar› yafl ile de¤iflen ve rektumda daha büyük ayr›ca say›ca daha fazla olma e¤iliminde lenfoid nodüller içerebilir. Muskularis mukoza kapillerler ve lenfatiklerle sar›l› kas ve sinir lifleri içerir. 2. Tunika submukoza: Lamina proprian›n hücresel içeri¤ine sahip, nöral pleksusu (Meissner pleksusu) bulunan, gevflek ba¤ dokusundan oluflmufl bir tabakad›r. 3. Tunika muskularis: ‹çte sirküler, d›flta longitudinal kas tabakalar›ndan oluflmufltur ve bunlar›n aras›nda miyenterik Auerbach pleksusu mevcuttur. 4. Tunika seroza: Tek s›ral› yass›laflm›fl ya da küboidal mezotelyal hücreler ile döfleli peritondan ve fibroelastik dokudan oluflur. Kan damarlar› ve lenfatikler içerir. Çekum, appendiks, transvers kolon ve sigmoid kolonu tam olarak sarar. ‹nen kolon, ç›kan kolon ve rektumun distali ile anal kanal peritonun arkas›nda kal›r (2,5,6,10). F‹ZYOLOJ‹ Kal›n barsaklar›n bafll›ca görevi depolama, emilim,tafl›ma ve salg›lamad›r. Kolonun genifl lümeni, proksimalde ileoçekal kapak, distalde anal sfinkterler aras›nda kapal› tutularak en önemli ifllev olan emilim gerçeklefltirilir. Salg›lama, klorür emilimi karfl›l›¤›nda az miktarda bikarbonat lümene verilerek ortam›n alkali olmas› sa¤lan›r (pH 8-8. 4). Potasyum salg›lanan mukus ile lümene geçer. 7 Emilim, hergün yaklafl›k 600-1000 ml ileum içeri¤i kolona geçer. Bunun %90 ‘› sudur. Ancak d›flk› ile at›lan su miktar› 180 ml düzeyindedir. Su emiliminin hemen tamam› çekum ve ç›kan kolonda meydana gelir. Ayr›ca kolondan sodyum, klorür, sakkaroz ve laktoz da emilir. Depolama, kal›n barsaklar d›flk› ve baz› gazlar› depolarlar. Normal d›flk›n›n %70’i su, %30’u ise kat› maddeden oluflur. Motilite, kal›n barsaklarda itici ve itici olmayan tip olmak üzere iki farkl› hareket görülür. ‹tici olmayan hareketlerde haustralar›n s›rayla kas›lmas›yla kolon içeri¤inin kar›flmas› ve s›v› elektrolit emilimi ve de¤iflimi için mukoza temas› sa¤lanm›fl olur. ‹tici tip hareketlerle içerik distale do¤ru tafl›n›r. Bu tafl›nma birden fazla haustran›n birarada kas›lmas›, kütlesel itme ve peristaltik hareketlerle olur. Ender olarak antiperistaltik hareketler de görülebilir. Normalde a¤›zdan al›nan g›da 4.5 saatte çekuma gelir, 6 saat içinde ç›kan kolonu doldurur, sa¤ fleksuraya eriflir, 12 saatte sol fleksuraya var›r ve yaklafl›k 20 saatte rektosigmoide ulafl›r (2). 8 KOLOREKTAL TÜMÖRLER* Epitelyal tümörler: -Adenom • • • • tubuler villöz tubulovillöz serrated -‹ntraepitelyal neoplazi(displazi) -Kronik inflamatuar hastalıkla iliflkili • • düflük dereceli glandüler intraepitelyal neoplazi yüksek dereceli glandüler intraepitelyal neoplazi -Karsinom • • • • • • • adenokarsinom müsinöz adenokarsinom tafllı yüzük hücreli karsinom küçük hücreli karsinom adenoskuamöz karsinom medüller karsinom indiferansiye karsinom -Karsinoid (iyi diferansiye endokrin neoplazm) • • • EC-hücre, seratonin üreten tümör L-hücre, glukagon benzeri peptid ve PP/YY üreten tümör Di¤erleri -Mikst karsinoid-adenokarsinom -Di¤erleri Epitelyal dıflı tümörler: • • • • • • • • • Lipom Leiyomyom Gastrointestinal stromal tümör Leiyomyosarkom Anjiosarkom Kaposi sarkomu Malign melanom Di¤erleri Malign lenfoma * * * * * * marjinal zon B-hücreli lenfoma mantle hücreli lenfoma diffüz B-hücreli lenfoma Burkitt lenfoma atipik Burkitt lenfoma di¤erleri Sekonder tümörler: -Polipler • • • *: Hiperplastik(metaplastik) Peutz-Jeghers Juvenil Kolorektal tümörlerde histolojik sınıflandırma (WHO) 9 KARS‹NOMLAR EP‹DEM‹YELOJ‹ Kolorektal karsinomlar Kuzey Amerika, Bat› Avrupa, ‹skandinavya, Yeni Zelanda ve Avusturalya gibi geliflmifl ülkeler baflta olmak üzere tüm dünyada yayg›n olarak rastlanan ve kanser ile iliflkili ölümlerin yaklafl›k %10’dan sorumlu olan tümörlerdir. Amerika Birleflik Devletler’ inde visseral kanserler aras›nda 4., kanserden ölüm sebepleri aras›nda 2. s›kl›kta yer al›rlar (3,6,7,34,37,41,51). Ortalama tan› yafl› 62’dir. Yaflla birlikte görülme s›kl›¤› da artar. Predispozisyon (pozitif aile anamnezi, kronik inflamatuar barsak hastal›¤› vb) olmad›kça 40 yafl alt›nda nadir görülürler. Erkekler ve kad›nlar eflit oranda etkilenirler. Proksimal kolon kanserleri siyah ›rkta art›fl gösterirken, rektum adenokarsinomlar› beyaz ›rkta daha s›kt›r (3,4,6,7,8,9). ETYOLOJ‹ 1. Adenomlar: Adenomlar, displastik kal›n barsak epiteli ve destekleyici stroma içeren benign tümörlerdir. Tek ya da çok say›da olabilirler. Adenomlar; boyutlar›na, makroskopik görünümlerine (sesil, pedinküllü, flat), yap›sal oranlar›na (tubuler, villöz, tubulovillöz) ve displazi derecelerine (hafif, orta, a¤›r) göre s›n›fland›r›labilirler. Elli yafl alt›nda s›k görülmezler. Yetmifl yafl ve üstünde görülme s›kl›klar› %53-63 aras›ndad›r. Kanser geliflme s›kl›¤› benzer olmakla birlikte adenomlar erkeklerde kad›nlardan üç kat fazla görülür. Adenomlar›n kansere dönüflme riski polibin çap›, say›s›, histolojik tipi ve atipi derecesi ile iliflkilidir. 10 Histolojik tiplerine göre kanser geliflme s›kl›¤› villöz adenomda %1018, tubulovillöz adenomda %6-8, tubuler adenomda %2-3 fleklinde bulunmufltur. Bu oran, çap› 1 cm’nin alt›nda olan tubuler adenomlarda %0.3, tubulovillöz adenomlarda %1.5, villöz adenomlarda %2.5 iken 2 cm’nin üstündeki tubuler adenomlarda %6.5, tubulovillöz adenomlarda %11.4, villöz adenomlarda %17‘dir (3,4,6,7,8,9,51). 2. Genetik faktörler: Herediter kolorektal kanserler tüm vakalar›n %6-10’unu oluflturmaktad›r. Bu hastal›klar klasik olarak; çok say›da polip ile karekterize polipozis sendromlar› ve polip içermeyen ya da çok az say›da polip içeren nonpolipozis sendromlar› fleklinde s›n›fland›r›labilir (4,9,51). Herediter polipozis kolorektal kanserler (HPCC); otozomal dominant geçifl gösteren Familyal Adenomatöz Polipozis, Gardner sendromu ve otozomal resesif geçifl gösteren Turcot sendromu zemininde geliflirler. Sporadik vakalara oranla daha genç yaflta ortaya ç›karlar. Herediter nonpolipozis kolorektal kanserler (HNPCC) otozomal dominant geçifl gösterirler ve Lynch sendromu olarak adland›r›l›rlar. Bunlar kolon d›fl› tümörlerle birlikte olup olmamalar›na göre iki alt gruba ayr›l›rlar. Lynch I: Kolon d›fl› tutulumun olmad›¤› bu grupta tümör, genellikle erken (ortalama 45) yafllarda bafllay›p %70 oran›nda proksimal kolonu tutar. Lynch II: Baflta endometriyum, over, üreter/renal pelvis, mide, ince barsak, hepatobiliyer trakt olmak üzere kolon d›fl› tümörlerin efllik etti¤i gruptur. HNPCC tan›s› için 1990 y›l›nda al›nan ve “Amsterdam kriterleri” olarak geçen “International Collaborative Group on Hereditary Nonpolyposis Colorectal Carcinoma” (ICG-HNPCC) kriterleri revize edilerek flu flekilde belirlenmifltir: 11 a. Ailede biri 1. derecede olmak üzere iki ya da üç bireyde histopatolojik olarak tan› alm›fl kolorektal karsinom bulunmas›. b. Kolorektal karsinomun en az iki jenerasyonda ortaya ç›kmas›. c. En az bir vakan›n 50 yafl alt›nda tan› almas›. d. Kolorektal karsinoma neden olabilecek Familyal Adenomatöz Polipozis sendromlar›n›n olmamas› (4). 3. Diyet: Ülkeler aras›ndaki insidans farklar›ndan çevresel faktörler özellikle de beslenme al›flkanl›klar› sorumlu tutulmufltur. Bitkisel liflerden fakir, karbonhidrat ve ya¤dan zengin, antioksidan içermeyen, vitamin ve eser elementlerden yoksun beslenme tarz› kolorektal kanser gelifliminde etkili olmaktad›r (3,5,7,8,9). 4. Kronik inflamatuar barsak hastal›klar›: Ülseratif kolit ve Crohn hastal›¤› bu grubun tipik örnekleridir. Ülseratif koliti olan hastalarda kal›n barsak karsinomu insidans› artm›fl olarak belirtilmifltir. Bu oran önceki serilerde %5-10 aras›nda bulunurken günümüzde %2’ye yak›nd›r ve tüm kolorektal karsinomlar›n yaln›zca %1’ini oluflturmaktad›r. Bu risk, çocukluk ça¤›nda bafllayan, 10 y›ldan uzun süredir ve aral›ks›z devam eden tüm kolonu tutmufl vakalarda daha yüksektir. Yap›lan bir çal›flmada karsinom geliflme riski 10 y›l içinde %3, 20 y›l içinde %23, 35 y›l içinde %43 olarak bulunmufltur (3,8,9). Kal›n barsak karsinomu, Crohn hastal›¤›n›n da önemli bir komplikasyonud›r. Crohn hastal›¤›nda kal›n barsak karsinomu geliflme riski, normal populasyondan daha yüksek (yaklafl›k üç kat) iken ülseratif kolitten daha düflüktür (3,4,7). 5. Radyasyon: Karsinomun oluflmas›nda radyasyon tedavisi nadir fakat iyi tan›mlanm›fl etyolojik bir nedendir (4,7). 12 6. Di¤er: Hormonal faktörler, safra asiti art›fl› ve kolesistektomi, üreterosigmoidostomi, ileostomi ve anastomozlar, mesleki faktörler (asbest ve organik çözücülere maruziyet) bu grupta yer al›r (1,2,4). KOLOREKTAL KARS‹NOGENEZ: Kolorektal karsinogenezde birden fazla say›da mutasyonun aflamal› olarak birikiminin görüldü¤ü iki farkl› yol vard›r. Bu mutasyonlar, gerçeklefltikleri genler ve birikim mekanizmalar› itibar›yla farkl›l›k gösterirler (5). Adenom–karsinom süreci olarak da adland›r›lan ve sporadik kolorektal karsinomlar›n yaklafl›k %80’inde görülen APC/B-cathenin yolu; kromozomal dengesizlik ile karekterize moleküler olaylar›n yan›s›ra morfolojik olarak da tan›mlanabilen aflamalarla gerçekleflir. Lokalize bir epitel proliferasyonu ile bafllayan süreç, artan displazi derecesinin efllik etti¤i küçük adenomlar›n oluflumunun ard›ndan bunlar›n progresif olarak genifllemesiyle devam eder ve sonunda invaziv kansere dönüflür (5). Bunun moleküler geliflimi flekil I de gösterilmifltir. DNA tamir genlerinin inaktivasyonu ile iliflkili olan ikinci yol ise sporadik vakalar›n %10-15’inde saptanm›flt›r. Bu yolda mutasyonlar farkl› genlerde gerçekleflir. Tan›mlanm›fl morfolojik de¤iflimler yoktur (5). 13 APC DNA K-ras mutasyonu P53 mutasyonu/ Mutasyonu hipometilasyonu ↓ kayb› ↓ ↓ DCC kayb› ↓ ↓ ↓ ↓ ↓ Normal kolonik →→→→→ displastik →→→→→ erken →→→→→ geç →→→→→ karsinom hücre kript adenom adenom ↑ ↑ ↑ ↑ ↑ ↑ ↑ ↑ DNA onar›m genlerinde mutasyonlar fiekil 1. Kolorektal karsinomlarda adenom-karsinom süreci LOKAL‹ZASYON Kolorektal karsinomlar›n yaklafl›k %50’si rektosigmoid bölgede, %30’u sa¤ kolonda, kalan› da kolonun di¤er k›s›mlar›nda yerleflim gösterir. Ancak son y›llarda ras protoonkojen mutasyonlar›n› yüksek oranda içeren tümörlerin çekum, ç›kan kolon ve transvers kolonda yerleflme e¤iliminde oldu¤u görülmektedir. Benzer flekilde sa¤ kolon yerleflimli tümörler ileri yafllarda, siyahlarda ve divertiküler hastal›¤› olanlarda daha s›kt›r. Kolorektal karsinomlar›n %3-6’s› multisentrik olarak geliflebilir (3,4,6,7,9). KL‹N‹K BULGULAR Kolorektal karsinomlar›n görülme s›kl›¤› 50 yafl üzerinde giderek artar ve 80 yafl›nda maksimuma ulafl›r. Ortalama yafl erkeklerde 63, kad›nlarda 62’dir. Cinsiyet aç›s›ndan belirgin bir fark olmamakla birlikte erkeklerde biraz daha s›k görülür (1,3). Kolon karsinomlar› barsak al›flkanl›klar›nda de¤ifliklikler, rektal kanama, anemi, nonspesifik kar›n a¤r›s› gibi semptomlar gösterir. ‹lk ve en s›k bulgu ise d›flk›lama al›flkanl›klar›ndaki de¤iflmedir. Tümör sol kolonda yerleflmifl ise;lümenin darl›¤›, feçesin sert olmas›, tümörün daha çok anüler tarzda büyümesi nedeniyle konstipasyon bulgular› 14 s›k görülür. Sa¤ kolon tümörlerinde ise lümen genifl, feçes daha s›v› k›vaml› ve tümör s›kl›kla egzofitik büyüme gösterdi¤inden obstruktif bulgular s›k de¤ildir. Nadiren karsinom bulundu¤u alanda ya da rektosigmoidde yer alan tümörün obstruksiyonuyla distansiyona u¤rayan çekumda perforasyon meydana gelebilir. Rektal kanama ikinci s›kl›kta bildirilen yak›nmad›r. Aflikar ya da gizli olabilir. Tümör distale yaklaflt›kça kanama k›rm›z› olur. Kar›n a¤r›s›, yemeklerden sonra fliflkinlik, bulant›, haz›ms›zl›k gibi nonspesifik flikayetler akut apandisit, kolesistit veya peptik ülser ile kar›flt›r›labilir. Rektum tümörlerinde a¤r›l› d›flk›lama görülebilmekle birlikte bu geç dönem bulgusudur. Hastalar›n yaklafl›k %5’i kemik a¤r›s›, sar›l›k, patolojik k›r›k, nörolojik bulgular, tromboflebitler ve deri nodülleri gibi metastaz bulgular› ile baflvururlar. Ne yaz›k ki bu semptomlar ileri evre hastal›kta görülmektedir. Bu nedenle tümörün erken evrede yakalanabilmesi için 40 yafl üstü erkek ve kad›nlara belli aral›klarla proktosigmoidoskopik inceleme yap›lmal›d›r. Bu tip araflt›rma ile olgular›n yaklafl›k %50’si saptanabilir (fiekil 2) (1,3,4,7,8). 15 ‹lk kolonoskopik gözlem (40-50 yafllar) polip(+) polip(-) ↓ ↓ endoskopik polipektomi ↓ adenom ↓ 5 y›lda bir kolonoskopi tekrar› ↓ adenom d›fl› polip→→→→→→→→↑ ↓ ↑ ↑ yüksek risk düflük risk grubu adenom grubu adenom→→→→→→→→→→→ ↑ • multipl • soliter • 1 cm’den büyük • 1 cm’den küçük • villöz • tubuler • yüksek dereceli • yüksek dereceli displazi ↑ displazi yok ↓ y›ll›k kolonoskopi + polip rezeksiyonu ↓ kolorektal karsinom insidans›nda azalma fiekil 2. Yüksek risk grubu hastalarda takip. MAKROSKOP‹K BULGULAR Kolorektal karsinomlar›n büyük bir k›sm› polipoid veya ülseratif/ infiltratif tiptedir. Polipoid tipte olanlar lümene do¤ru büyüme gösteren, iyi s›n›rl›, normal kolon mukozas›yla keskin s›n›rlar oluflturan büyük kitleler fleklinde olup daha çok sa¤ kolonda yerleflirler. ‹nfiltratif olanlar yüzeyden daha az kabar›kt›r ve santral ülserasyon alan› bulunur. Daha çok sol kolonda izlenir. Bu tümörlerin adenomun malign transformasyonundan çok de novo gelifltikleri düflünülür. Genelde, tümörün makroskopik ve mikroskopik s›n›rlar› aras›nda iyi bir korelasyon vard›r. Kesit yüzü barsak duvar›n›n yerini alm›fl gri-beyaz görünümdedir. S›n›rlar, keskin ya da ana kitleden parmaks› 16 ç›k›nt›lar gösteren düzensizlikte olabilir. Yüksek derecede müsin içeren tümörler jelatinöz ve parlak görünümdedir. Makroskopik incelemede de¤erlendirilmesi gereken önemli özellikler; tümörün duvarda s›n›rl› olup olmad›¤›, perikolik dokuya uzan›p uzanmad›¤›, makraskopik damar invazyonunun varl›¤› ve di¤er alanlarda herhangi bir tip karsinom ya da polip bulunup bulunmad›¤›d›r (1,3,4,8,9,51). H‹STOPATOLOJ‹K BULGULAR Adenokarsinom: Kolorektal karsinomun tan›mlay›c› özelli¤i muskularis mukozay› aflarak submukozaya girmesidir. ‹yi, orta ya da az derecede diferansiye, de¤iflik miktarlarda müsin sekrete eden bir tümördür. Tümör hücreleri kolumnar hücreler, goblet hücreleri, seyrek endokrin hücreler ve çok nadir Paneth hücrelerinin kombinasyonundan oluflur. Gland lümenleri s›kl›kla hücresel kal›nt›lar içerir. Karsinomlar daima inflamatuar ve desmoplastik reaksiyon olufltururlar. Bu reaksiyon özellikle tümör çevresinde belirgindir. ‹nflamatuar hücrelerin büyük bir k›sm› T lenfositlerdir fakat B lenfositler, plazma hücreleri, histiositler ve S-100 protein pozitif dentritik hücreler de görülebilir. Nadiren, interlökin 5 üretimine ba¤l› çok say›da eozinofil görülebilir. Tümör barsak duvar›n›n tüm katlar›n› tutup perikolik ya¤l› dokuya ulaflm›fl, perinöral alanlar› ve venleri invaze etmifl olabilir. Nadiren tümör stromas› metaplastik kemik oluflumu gösterebilir (3,4,9). Tümör kenarlar› odaklar halinde rezidüel polip içerebilir; fakat bu bölgede glandlardaki hiperplastik de¤ifliklikler daha s›k bir bulgudur. Bu glandlar uzun, daha k›vr›nt›l› ve normal mukozadan daha çok goblet hücre17 si içerirler. Müsin sekresyonunda da de¤iflikliklerin izlendi¤i bu bölge transisyonel mukoza olarak adland›r›l›r. Bu muhtemelen malign lenfoma ve metastatik karsinom gibi di¤er tümörlerin kenarlar›nda ya da anastomoz alanlar›nda oldu¤u gibi tümör d›fl› durumlarda da görülebilen reaktif bir de¤iflikliktir (3,7,8,9,51). Di¤er mikroskopik tipler: . Müsinöz karsinom: Kolorektal karsinomun genifl ekstraselüler müsin gölleri içinde tümör hücrelerinin birikimi ile karekterize tipidir. Bu tan›ma göre, müsinöz alanlar tümörün en az %50’sini oluflturmaktad›r. Baz› vakalarda ekstraselüler ve intraselüler müsin birikimi kar›fl›m› vard›r. ‹ntraselüler müsin birikimi tafll› yüzük görünümüne neden olur. Bu tümörler genellikle egzofitik büyüme gösterirler. Müsinöz tümörler kolorektal karsinomlar›n %15’ini oluflturur ve en s›k rektumda görülürler. Yap›lan bir çal›flmada %31’i villöz adenomla, %7’si ülseratif kolitle, %8’i nonspesifik kolit ile, %5’i geçirilmifl pelvik radyasyon ile iliflkili bulunmufltur. Müsinöz karsinomlar, kolonun di¤er yerlerinde bulunan klasik adenokarsinomlara oranla, adenomlarla daha s›k iliflki gösterirler. Bunlar adenokarsinomun klasik tipinden biraz daha kötü prognoza sahiptir (3,4,7,8,9). . Tafll› yüzük hücreli karsinom(linitis plastika tip karsinom): Nadir olan bu tip genellikle genç hastalarda görülür. Tümör hücrelerinin %50’den fazlas›nda belirgin intrasitoplazmik müsin varl›¤› ile karekterizedir. Daha s›k görülen gastrik tafll› yüzük hücreli karsinomlar gibi makroskopik olarak duvar› diffüz infiltre eder, ancak adenomatöz bir polipten de geliflebilir. Mikroskopik olarak tümör diffüz flekilde yay›l›r, hiç glandüler yap› oluflturmaz ya da çok az oluflturur. Müsinöz karsinomdaki yap›n›n aksine müsinin önemli bir k›sm› ya da tümü 18 intraselülerdir. Bu intraselüler birikim nukleusu kenara iterek tafll› yüzük görünümüne neden olur. Lenf dü¤ümleri, peritoneal yüzey ve overe metastaz yapma e¤ilimindedir. Genellikle peritoneal yay›l›m gösterir ve prognoz çok kötüdür. Primer tafll› yüzük hücreli karsinom tan›s› vermeden önce primer gastrik lezyonun kolorektal metastaz› olup olmad›¤› mutlaka araflt›r›lmal›d›r (3,4,7,8). . Skuamöz diferansiasyon gösteren karsinom: Kolorektal karsi- nomlarda skuamöz diferansiasyon görülebilir. Bunlar›n büyük ço¤unlu¤u çekumda yerleflir. Pekçok vakada skuamöz komponent glandüler komponent ile birliktedir (adenoskuamöz karsinom). Saf skuamöz hücreli karsinom kolonda oldukça nadirdir. Tümörün insidans›, kronik ülseratif kolitli hastalarda art›fl gösterir. Daha önceden var olan adenomatöz poliplerdeki skuamöz diferansiasyon alanlar›ndan skuamöz hücreli karsinom geliflebilece¤i bildirilmifltir. Ortalama tan› yafl› klasik adenokarsinoma benzer flekilde 67’dir. Irk ya da cinsiyet ayr›m› gözetmez. Klinik bulgular klasik adenokarsinoma benzer. Nadiren tümörün üretti¤i paratiroid hormon benzeri madde nedeniyle hiperkalsemi bulgular› görülür. Prognozu nispeten daha kötüdür. Befl y›ll›k sa¤ kal›m oran› %31 olarak bildirilmifltir (3,4,6,9). . Bazaloid karsinom: Kolorektumda oldukça az say›da bildirilmifl olup anal kanalda görülen bazaloid karsinoma benzer. Metaplastik zeminde geliflti¤i tahmin edilmektedir (3,9). . Berrak hücre de¤ifliklikleri içeren karsinom: Tümör hücrelerinde glikojen birikimine ba¤l› saydam bir görünümün izlendi¤i adenokarsinom varyant›d›r (3,9). . Hepatoid adenokarsinom: Kolondan kaynaklanabilir. Daha s›kl›kla görüldü¤ü midedeki hepatoid adenokarsinoma benzer (3,9). 19 . Medüller (solid, az diferansiye) adenokarsinom: Genellikle kad›nlarda çekumda ya da sa¤ kolonda görülür. Baz› hücresel özellikleri nöroendokrin karsinomu düflündürmekle birlikte nöroendokrin markerler negatiftir. Genifl eozinofilik stoplazmal›, belirgin nukleollü, veziküler nukleuslu malign hücre tabakalar›ndan oluflan, belirgin intraepitelyal lenfosit infiltrasyonunun görüldü¤ü nadir bir tiptir (3,4,8,9). . Anaplastik (spindle ve giant cell, sarkomatoid) karsinom: Di¤er organlarda görülen anaplastik karsinoma benzer ve oldukça agresif seyreder (3,7,9). . Trofoblastik diferansiasyon gösteren adenokarsinom: Mide ve safra kesesinde görülebildi¤i gibi kolorektal adenokarsinomda da trofoblastik hücreleri taklit eden koryokarsinomatöz alanlar bulunabilir. Tümörde immunhistokimyasal olarak hCG varl›¤› gösterilebilir. Bazen tümörün tamam› koryokarsinom yönünde boyanabilir. Bu durum, klasik adenokarsinomda görülen hCG reaktivitesinden ay›rt edilmelidir (3,51). . Nöroendokrin diferansiasyon gösteren karsinom: Nöroendokrin diferansiasyon gastrointestinal sistemin di¤er bölümlerinde oldu¤u gibi kendini de¤iflik flekillerde gösterebilir. 1. Özellikle müsinöz tip adenokarsinomda oldu¤u gibi endokrin hücreler da¤›n›k bir flekilde bulunabilir. Bu özellik prognostik bir anlam ifade etmez. Tüm adenokarsinomlar›n %15-50 sinde immunhistokimyasal ya da hibridizasyon ile nöroendokrin markerlerin varl›¤› gösterilebilir. Bu durum radyoterapi ve kemoterapi sonras› daha s›kt›r. 2. Mikst komponentli tipinde, tipik adenokarsinom alanlar› içinde belirgin endokrin diferansiasyon gösteren hücreler mevcuttur. Bu tümör20 lerin varl›¤›, kriptlerin bazalinde yerleflen endodermal kökenli multipotent kök hücrelerin, neoplastik transformasyon s›ras›nda farkl›laflmas›n›n yan›s›ra birkaç farkl› yol ile aç›klan›r. 3. Small cell nöroendokrin karsinomun intermediate varyant›, atipik karsinoid ve high grade nöroendokrin karsinom olarak adland›r›lan tipte; nöroendokrin karsinoma benzer görünüm olmakla beraber yap› daha organoid ve hücreler daha büyüktür. 4. Small cell (nöroendokrin) karsinom olarak bilinen ve mikroskopik olarak akci¤erdeki eflde¤erine benzeyen tiptir. Büyük bir k›sm› sa¤ kolonda yerleflmifltir. Elektron mikroskopu ile sitoplazmalar›ndaki yo¤un sekretuar granüller, immunhistokimyasal yöntemle endokrin markerler›n pozitifli¤i gösterilebilir. Tümörün tamam› nöroendokrin diferansiasyon gösterebilir ya da müsin üreten veya üretmeyen glandüler diferansiasyon alanlar› olabilir. Skuamöz diferansiasyon bulunabilir. Bazen small cell karsinom, genellikle villöz tip olmak üzere adenomdan geliflebilir. Prognoz kötüdür. Lenf noduna ve karaci¤ere erken metastaz saptan›r. 5. Tipik karsinoid özellikleri gösteren tip, s›kl›kla rektumda yerleflir. Kolonda lokalize oldu¤unda daha büyük olma e¤ilimindedir. Barsak duvar› boyunca derinlere do¤ru ilerler ve bölgesel lenf dü¤ümlerine yay›l›r. Yuvarlak flekillidir ve ülserasyon genellikle yoktur. Rektal karsinoidler ülseratif kolitli ya da crohnlu hastalarda rapor edilmifllerdir. Bu durumda multisentrik ve s›kl›kla atipik olma e¤ilimindedirler. Kolorektal karsinoid tümör, pratik olarak karsinoid sendromla iliflkili de¤ildir. Makroskopik olarak yass› ve hafifçe çökük plak ya da polipoid lezyon fleklindedir. Mikroskopik olarak stromay› invaze eden kordonlar, solid 21 adalar, tubuler ya da asiner yap›lar oluflturan benzer görünümde küçük hücrelerden oluflurlar. Tubuler ve/veya asiner komponentin bir k›sm› müsin üretebilir. ‹mmunhistokimyasal olarak panendokrin iflaretleyicilerle (nöron spesifik enolaz, kromogranin, sinaptofizin) ve çeflitli peptid hormonlarla boyan›rlar. 2 cm’den küçük, mukoza ya da submukozada s›n›rl› rektal karsinoidler lokal eksizyon ile tedavi edilebilirler. Daha büyük boyutlu olanlar ve/veya muskularis eksterna invazyonu gösterenlerde radikal cerrahiye gereksinim vard›r (3,7,8,9,51). 22 H‹STOLOJ‹K GRADE Adenokarsinomlar; glandüler yap›lar›n bask›nl›¤›na göre iyi, orta ve az diferansiye ya da low ve high grade olarak s›n›fland›r›labilir. ‹yi ve orta derecede diferansiye adenokarsinomlar low grade, az diferansiye adenokarsinomlar ve undiferansiye karsinomlar high grade olarak kabul edilir. Karsinomda, heterojen görünüm mevcutsa grade, en az diferansiye olana göre verilmelidir (4,51). Buna göre; . Grade I (‹yi diferansiye): Tümörün %95’inden fazlas›nda glandüler yap›lanma mevcut . Grade II (Orta derecede diferansiye): Tümörün %50-95’inde glandüler yap›lanma mevcut . Grade III (Kötü diferansiye): Tümörün %5-50’sinde glandüler yap›lanma mevcut . Grade IV (indiferansiye): Tümörün %5’inden az›nda glandüler yap›lanma mevcut Müsinöz karsinomlar ve tafll› yüzük hücreli karsinomlar Grade III olarak kabul edilirler (4,7,51). H‹STOK‹MYASAL VE ‹MMUNH‹STOK‹MYASAL BULGULAR Histokimyasal olarak kolorektal karsinomlar›n büyük bir ço¤unlu¤u müsin ile pozitif boyan›rlar (3). ‹mmunhistokimyasal olarak ise de¤iflmez flekilde keratin reaktivitesi gösterirler. Genel olarak keratin 20 ile pozitif boyan›rken keratin 7 ile reaktivite göstermezler. Bu durum kolorektal adenokarsinomlar›n akci¤er ve over gibi di¤er adenokarsinomlardan ayr›m›nda oldukça önemlidir. Benzer flekilde CEA (karsinoembriyojenik antijen) reaktivitesi de kolorektal ade23 nokarsinomlar için kurald›r. Adenokarsinomda CEA ile boyanma olmamas› kolonun primer tümörü tan›s›ndan uzaklaflt›r›r. ‹mmunhistokimyasal patern ile serum seviyeleri aras›nda iyi bir korelasyon vard›r, ancak tümörün evre ve diferansiasyonu aras›nda iliflki yoktur (3,8). Tümörle iliflkili glikoprotein (TAG-72); monoklonal antikor B 72. 3 ile tan›mlan›r. Bu antikor, invaziv kolorektal karsinomlar›n %100’ünde bulunmas›n›n yan›s›ra hiperplastik ve adenomatöz poliplerin büyük bir ço¤unlu¤unda hatta normal mukozada da bulunur (3,8,9). Tümörle iliflkili baflka bir antijen olan LEA (Large external antigen) tümör dokusunda ve kolorektal karsinomlu hastalar›n serumlar›nda gösterilmifltir (3). Kolorektal karsinomlar kan grubu izoantijen kayb› ve HLA-A,B,C ekspresyonu gösterir. ‹yi diferansiye tümörlerde daha güçlü immunreaktivite izlenir (3,8). Kolorektal karsinomlar›n büyük ço¤unlu¤u hCG ile reaktivite gösterir. Bu özellik, müsinöz ve kötü diferansiye tümörlerde daha belirgin görülür. PLAP (Plasental alkalen fosfataz) % 10 vakada pozitif bulunmufltur (3). Ultrastrüktürel olarak kolorektal karsinomlar›n belirgin bir özelli¤i, mikroflament birikimlerinin hücre membran›na dik olarak yerleflmesi ve f›rçams› kenarlara do¤ru girmesidir. Bu özellik tan›da yard›mc›d›r fakat diagnostik de¤ildir. Ayn› zamanda mide, ince barsak, safra kesesi ve pankreas›n intestinal tip adenokarsinomlar›nda da görülür (3,8,9,51). 24 MOLEKÜLER GENET‹K Kal›n barsa¤›n ailesel karsinomlar›n›n çeflitli tiplerinin tan›mlanmas›yla bu tümörlerle iliflkili baz› genetik de¤ifliklikler de keflfedilmifltir. Bunu, sporadik kolorektal kanserlerde meydana gelen somatik mutasyonlar›n gösterilmesi takip etmifltir. Bu genlerin en önemlileri APC, mismatch tamir genleri, P53, k-ras ve DCC’dir (3,51). Spesifik olarak, DNA mismatch tamir genlerinin kayb› sonucu mikrosatellit ad› verilen tekrarlayan k›sa DNA dizileri DNA replikasyonu s›ras›nda dengesizleflir ve bu durum tekrarlayan dizilerde devam ederek mikrosatellit dengesizli¤i oluflturur. Mikrosatellit dengesizlik, hatal› DNA mismatch tamirinin moleküler iflaretidir. Mikrosatellit dizilerinin ço¤u genlerin kodlama yapmayan bölgeleri üzerinde bulunduklar›ndan bu genlerde meydana gelen mutasyonlar zarars›zd›r. Bununla birlikte, baz› mikrosatellit dizileri, hücre büyümesinin regülasyonu ile iliflkili genlerin kodlama yapan bölgelerinde yer al›rlar. Bu genler aras›nda tip II TGF-beta reseptörü ve BAX’da vard›r. TGF-beta sinyalizasyonu kolon epitel hücrelerinde büyümeyi engeller. BAX geni ise apoptoza neden olur. Mismatch tamir genlerinin kayb›, bu genlerde ve di¤er büyüme regülasyonu yapan genlerde mutasyonlar›n birikmesine ve kolorektal karsinomlar›n ortaya ç›kmas›na yol açar. Mismatch tamir defektinden kaynaklanan tümörlerde, proksimal kolon yerleflimi, müsinöz histoloji ve lenfosit infiltrasyonu gibi baz› morfolojik özellikler de tespit edilmifltir. Bu tümörler genel olarak, ayn› evredeki APC/Beta-cathenin yolundan kaynaklanan tümörlerden daha iyi prognoza sahiptirler (3,5,51). Kolorektal karsinomlar›n patogenezinde önemli bir rol oynayan di¤er bir grup molekül E-kaderin ve katenindir. Beta-katenin APC proteini ile iliflkilidir ve adenom karsinom sürecinin tüm evrelerinde regülasyonu 25 bozulmufltur. E-kaderin ve alfa-katenin ekspresyonu lokal invazyon ve metastaz ile korelasyon gösterir (3,8). P53 mutasyonu moleküler tekniklerle kolorektal karsinomlar›n önemli bir k›sm›nda tespit edilmifl olup; bu anormal gen ile kodlanan ve immunhistokimyasal tekniklerle ortaya konan proteinlerin afl›r› üretimi p53 mutasyonu ile korele bulunmufltur (3,5,51). Ras onkojen mutasyonlar›, kolorektal karsinomlar›n az bir k›sm›nda özellikle de metastatik grupta görülür.Bu genin ekspresyonu immunhistokimyasal olarak gösterilebilir (3). C-myc onkojen ekspresyonu art›fl› ise vakalar›n %90’›nda görülür (51). Kolorektal karsinomlar›n artm›fl proliferasyon aktivitesi, K‹-67 ve PCNA boyalar›, AgNOR say›m› ve basit mitotik say›m ile S faz›n›n tespitine dayal› olarak ölçülebilir. Bu tür say›mlar mikroskopik olarak tespit edilen grade ile çok korele de¤ildir ancak kendine ait prognostik önem tafl›r (3,5,51). TÜMÖR YAYILIMI VE METASTAZ Tüm kolorektal tümörler çevre dokulara direkt olarak invazyon ile ya da lenfatikler ve kan damarlar› ile metastaz yaparak yay›l›rlar. Metastatik yay›l›m en s›k bölgesel lenf dü¤ümleri ve karaci¤erde görülür. Lenf dü¤ümü metastaz›, az diferansiye alanlar içeren ve yüksek infiltratif büyüme paterni gösteren tümörlerde daha s›kt›r. Lenf bezinde tutulum varsa, lenf bezinin yak›n›ndaki dokular›n incelenmesi gerekir. Bu, tümörün lenf dü¤ümü kapsülünü aflarak çevre venlere invazyonunu tespit aç›s›ndan önemlidir (3,7,8). Lenf dü¤ümünün mikrometastaz›; kademeli hematoksilen eosin kesitler, immunhistokimyasal olarak sitokeratin ve di¤er markerlerin 26 boyanmas›, CK19/20 için ya da mutant K-ras geni için PCR tekni¤iyle tespit edilebilir (3,8). Karaci¤er metastaz› kan damar› invazyonunun yayg›n bir göstergesidir (3). Di¤er s›k görülen metastaz bölgeleri; periton, akci¤er ve overlerdir. Over metastaz›n›n insidans›, kolorektal tümörün rezeksiyonu s›ras›nda postmenopozal kad›nlarda bilateral ooferektomi yapmay› gerektirecek kadar yüksektir. Daha nadir metastaz bölgeleri santral sinir sistemi, kemik, testis, uterus ve oral kavitedir (3,5,7,8,9). EVRELEME Kolorektal karsinomlar› evrelemede üç farkl› sistem kullan›l›r: . . . Dukes sistemi Astler-Coller sistemi TNM sistemi 1932’ de Dukes, rektal karsinomlar›n evrelemesinde yeni bir sistem oluflturdu ve bu kolon karsinomlar›na da uyguland›. Prognozla direkt iliflkisi oldu¤undan dolay› bu evreleme sistemi günümüzde pek çok kifli taraf›ndan kullan›lmaktad›r. Bu sistemde s›n›flama tümörün derinli¤i ve lenf bezi tutulumuna göre A,B,C olarak yap›lm›flt›r (Tablo 1). 1936 y›l›nda Dukes, kendi s›n›flamas›n› modifiye ederek C evresini C1 ve C2 fleklinde ay›rm›flt›r (Tablo 2). Dukes s›n›flamas› kolay ve anlafl›l›r olmas› nedeniyle önemini korumaktad›r (3,6). 1954 y›l›nda Astler ve Coller taraf›ndan baflka bir evreleme sistemi gelifltirilmifltir. Temelde Dukes sistemine benzemekle birlikte, derinlikleri 27 farkl› olan tümörlerde lenf dü¤ümü tutulumunu da de¤erlendirmesiyle farkl›l›k göstermektedir (Tablo 3) (3,6). Daha ayr›nt›l› fakat prognozla Dukes kadar iliflkili olmayan baflka bir evreleme sistemi olan TNM; Amerikan Birleflik Kanser Komitesi (AJCC) ve Uluslararas› Kanser Birli¤i(UICC)’nin tümör, lenf bezi ve metastaz komponentlerini grupland›rmas›yla ortaya konmufltur (Tablo 4) (3,6). Tablo 5’de kolorektal karsinomlar›n farkl› evreleme sistemlerine göre evreleme kriterleri, Tablo 6’ da 5 y›ll›k sa¤ kal›m oranlar› verilmifltir. Evre A Tümör kolon duvar›nda s›n›rl›, Muskularis propriay› aflmam›fl Evre B Tümör tüm kolon duvar›n› tutup muslularis propri ay› aflm›fl, kolonda serozay›, rektumda perirektal dokuyu invaze etmifltir. Lenf bezi tutulumu yok. Evre C Tümör lenf bezi metastaz› göstermektedir. Tablo 1. 1932 Dukes evrelemesi 28 Evre A Tümör kolon duvar›nda s›n›rl›, Muskularis propriay› aflmam›fl Evre B Tümör tüm kolon duvar›n› tutup muskularis propri ay› aflm›fl, kolonda serozay›, rektumda perirektal dokuyu invaze etmifltir. Lenf bezi tutulumu yok. Evre C1 Bölgesel lenf bezlerinde metastaz yok Evre C2 Mezenterik kan damarlar› etraf›ndaki lenf bezlerinde metastaz mevcut Tablo 2. 1936 Dukes evrelemesi Evre A Tümör mukozada s›n›rl› Evre B1 Tümör submukozaya s›n›rl›,lenf bezi invazyonu yok Evre B2 Tümör kas tabakas›na s›n›rl›, lenf bezi invazyonu yok Evre C1 Tümör barsak duvar›n› aflmad›¤› halde lenf bezi metas taz› mevcut Evre C2 Tümör barsak duvar›n› aflm›fl ve lenf bezi metastaz› mevcut Tablo 3. Astler-Coller evrelemesi 29 Evre 0 Tis N0 M0 Evre I T1 N0 M0 T2 N0 MO T3 N0 M0 T4 N0 M0 Herhangi bir T N1 M0 Herhangi bir T N2 M0 Herhangi bir T Herhangi bir N M1 Evre II Evre III Evre IV Tablo 4. TNM s›n›flamas› • T= Primer tümör TX: Primer tümörü bilinmeyen T0: Primer tümör yok Tis: Karsinoma insitu T1: Tümör submukozaya invaze T2: Tümör muskularis propriaya invaze T3: Tümör subseroza ya da nonperitonealize perikolik/perirektal dokuya invaze T4: Tümör komflu organ ya da yap›lara invazyon göstermekte ve/veya visseral peritonu perfore etmektedir. • N= Bölgesel lenf bezleri NX: Bölgesel lenf bezleri de¤erlendirilememekte N0: Lenf bezi metastaz› yok N1: 1-3 lenf bezi tutulumu mevcut N2: 4 veya daha fazla lenf bezi tutulumu mevcut • M= Uzak metastaz MX: Uzak metastaz de¤erlendirilememekte M0: Uzak metastaz yok M1: Uzak metastaz mevcut 30 Dukes AstlerColler TNM Mukozaya s›n›rl› tümör invazyonu A A Tis,N0 Submukozaya s›n›rl› tümör A B1 T1,N0 C C1 T1,N1-3 A B2 T2,N0 C C1 T2,N1-3 B B2 T3,N0 C C2 T3,N1-3 B B2 T4,N0 C C2 T4,N1-3 D D T1-4,N0-3,M1 invazyonu, lenf bezi tutulumu yok Submukozaya s›n›rl› tümör invazyonu, lenf bezi tutulumu mevcut Kas tabakas›na s›n›rl› tümör invazyonu, lenf bezi tutulumu yok Kas tabakas›na s›n›rl› tümör invazyonu, lenf bezi tutulumu mevcut Kas tabakas›n›n tamam› boyunca tümör tutulumu, lenf bezi tutulumu yok Kas tabakas›n›n tamam› boyunca tümör tutulumu,lenf bezi tutulumu mevcut Tümör komflu organlar› tutmufl, lenf bezi tutulumu yok Tümör komflu organlar› tutmufl, lenf bezi tutulumu mevcut Di¤er faktörlere bak›lmaks›z›n uzak metastaz varl›¤› Tablo 5. Farkl› evreleme sistemlerine göre kolorektal karsinomlarda evreleme kriterleri 31 TNM evre gruplamas› TNM kriteri Dukes Astler-Coller 5 y›ll›k sa¤ kal›m oran› (%) Evre 0 Tis,N0,M0 A A 100 Evre I T1,N0,M0 T2,N0,M0 A A B1 B1 90 80 Evre II T3,N0,M0 T4,N0,M0 B B B2 B2 55 45 Evre III HerhangibirT, N1-3 M0 HerhangibirT, HerhangibirN, M1 C C1/C2 40 D D 5↓ Evre IV Tablo 6. TNM evre sisteminde evre gruplamas› ve di¤er sistemler ve sa¤ kal›m ile iliflkisi TEDAV‹ Kolorektal karsinomlarda standart tedavi cerrahi rezeksiyondur. Cerrahinin tipi tümörün yerleflim yerine göre de¤iflir. Çekum ve ç›kan kolon karsinomlar›nda, ileokolektomi tedavi seçene¤idir. Peritoneal refleksiyonun alt›ndaki tümörler ise genellikle abdominoperineal rezeksiyon ile tedavi edilirler. Seçilen vakalarda sfinkter koruyucu cerrahi tercih edilmektedir. Kolonun di¤er alanlar›nda bulunan karsinomlar anterior rezeksiyon ile tedavi edilirler. Anastomoz hatt›nda bazen lokal nüksler görülebilir. Bu, operasyon s›ras›nda tümör hücrelerinin implant› ile olabilir. Bu ihtimali en aza indirecek cerrahi teknikler gelifltirilmifltir (3,7,8,51). Günümüzde kolorektal karsinomlar›n rezektabilitesi %92, kür amaçl› yap›lan operasyonlardaki ölüm oran› %2’dir. Cerrahi sonras› 1. y›l içindeki düzenli endoskopik kontroller, olabilecek nükslerin tespitinde önemlidir (51). Kombine postoperatif kemoterapi ve radyoterapi, lokal rekürrens riskini azalt›r (3,51). 32 Karaci¤er ve di¤er organlardaki izole uzak metastazlar›n cerrahi eksizyonunun baz› vakalarda uzun dönem yaflama flans›n› art›rd›¤› gösterilmifltir (3,51). Çok say›da karsinom oda¤› tespit edildi¤inde ya da karsinomun çok say›da poliple birlikteli¤inde kolektomi ve ileorektal anastomoz özellikle genç hastalarda tercih edilmelidir (3,7,9,51). PROGNOZ Ço¤u genifl serilerde kolorektal karsinomun, küratif rezeksiyondan sonra 5 y›ll›k sa¤ kal›m oran› %40-60 aras›ndad›r. Rekürrenslerin %71’ i ilk iki y›lda, %91 ’i befl y›lda meydana gelir (3,9,51). Kolorektal karsinomlarda klinikopatolojik prognostik faktörler flunlard›r: . Yafl: Çok genç ve çok yafll› hastalarda görülen tümörler kötü prognozla iliflkilidir. Gençlerdeki kötü prognoz, tan›daki gecikme, zeminde ülseratif kolit varl›¤›, tafll› yüzük hücreli ve müsinöz karsinomlar›n daha s›k görülmesi ile iliflkilidir (3,7,8,9,41). . Cinsiyet: Prognoz, kad›nlarda erkeklerden biraz daha iyidir (3,8,9). . Serum CEA düzeyi: 5. 0 ng/ml den yüksek serum CEA seviyelerinin, tümörün evresinden ba¤›ms›z olarak prognoz üzerine kötü etkisi oldu¤u gösterilmifltir (3,9,51). • Tümör lokalizasyonu: Prognoz üzerine etkisi tart›flmal›d›r. Yap›lan bir çal›flmada, sol kolon karsinomlar›n›n daha iyi prognozlu oldu¤u, sigmoid kolon ve rektumda olanlar›n ise kötü seyirli oldu¤u gösterilmifltir. Baflka bir çal›flmada ise tümör lokalizasyonunun prognostik öneminin minimal oldu¤u sonucu elde edilmifltir (3,8,9). 33 . Birden fazla tümör oda¤› varl›¤›: Kolorektal karsinomlar multi- fokal olabilirler. Sekron ya da metakron malignitesi olan hastalar›n sa¤ kal›m oran›, soliter kolorektal karsinomlu hastalar›nki ile benzerdir (3,6). . Lokal yay›l›m: Polipte insidental olarak yakalanm›fl fokal mikroskopik karsinomda, tümör genelde mukoza ve submukozaya s›n›rl› oldu¤undan prognoz mükemmeldir. Tümör, serozaya yay›ld›¤›nda ve bölgesel lenf bezlerini tuttu¤unda prognoz kötüleflir (3,7,8,9). . Tümör boyutu: Tümör boyutu ile prognoz aras›nda korelasyon olmas›na ra¤men,bunun güvenilir prognostik faktör olmas›n› engelleyecek kadar çok istisna vard›r. Tümör boyutu ve lenf nodu metastaz› iliflkisi de benzer flekilde zay›ft›r (3,51). . Obstrüksiyon: Dukes’e göre evrelenen baz› serilerde obstruksiyon, ba¤›ms›z kötü prognostik faktör olarak bulunmufltur (3). . Perforasyon: Barsak duvar›nda yayg›n tümör invazyonu sonucu oluflan perforasyonda prognoz kötüdür (3). . Tümör s›n›rlar› ve inflamatuar reaksiyon: Ekspansif s›n›rl› ve tümör ile komflu doku aras›nda inflamatuar yan›t oluflturan tümörler daha iyi prognozludur. Baz› tümörler barsak duvar› içinde lateral olarak yay›ld›¤› için, proksimal-distal ya da lateral s›n›rlarda tümör kalmamas›na özen gösterilmelidir. Bu durumda büyük olas›l›kla lokal nüks geliflir. Rektal karsinomlarda barsak duvar› boyunca lokal yay›l›m, kan›tlanm›fl prognostik göstergedir. Total mezorektal rezeksiyon sonras› tümör, radial cerrahi s›n›ra 2 cm’den yak›nsa lokal nüks olas›l›¤› artar (3,9). Belirgin peritümöral lenfosit ilfiltrasyonu ve Crohn’a benzer flekilde muskuler tabaka ya da perikolik dokuda lenfoid agregat varl›¤› iyi prognozla iliflkilendirilmifltir. Tümör stromas›n›n eosinofiller ve S-100 34 protein (+) dentritik hücreler ile infiltrasyonu da iyi prognoz göstergesidir (3,9). . Vasküler invazyon: Vasküler invazyon varl›¤›nda, befl y›ll›k sa¤ kal›m süresi belirgin azalma gösterir. Bu ekstramural damarlarda oldu¤u zaman , barsak duvar›nda lokalize olanlardan daha önemli prognostik bulgudur. Lenfatik invazyon, kan damar› invazyonundan daha az önem tafl›makla birlikte ileri evre hastalarda yayg›n olarak bulunmas› durumunda prognozu kötülefltirir (3,7,8,9,51). . Perinöral invazyon: Perinöral invazyon genellikle ilerlemifl hastal›¤a iflaret eder ve di¤er kötü prognostik bulgularla birlikte olma e¤ilimindedir (3,8,9). . Mikroskopik tümör tipi: Tümörün prognozu ile histopatolojik tipi ve diferansiasyon derecesi aras›nda kuvvetli bir iliflki vard›r. Müsinöz karsinom, tafll› yüzük hücreli karsinom ve anaplastik karsinom klasik adenokarsinomlara göre kötü prognozludur (3,6). . Asiner morfoloji: Mikroasiner büyüme paterni, ba¤›ms›z bir prog- nostik faktör olmamakla birlikte kötü prognozla iliflkili bulunmufltur (3). . Nöroendokrin hücre varl›¤›: Adenokarsinomlarda endokrin hücre varl›¤›n›n prognoz yönünden olumsuz etkisi oldu¤u bildirilmifltir (3,9,51). . Müsin ile iliflkili antijenler: Müsin ile iliflkili olan sialyl-Tn ve sialyl-Lewis(x) antijenlerini eksprese eden karsinomlar daha agresif klinik seyir gösterirler (3). . Hücre proliferasyonu: Hücre siklusunun S-faz›nda ölçülmüfl yük- sek proliferatif aktivitenin kötü prognozla iliflkili oldu¤unu gösteren çal›flmalar mevcuttur (3). 35 . Lenf nodu tutulumu: Tümör lenf dü¤ümlerine yay›ld›¤›nda befl y›ll›k sa¤ kal›m oran› belirgin bir düflüfl gösterir. Tutulan lenf bezi say›s›n›n fazla olmas›, bunlar›n tümör apikalinde ve mezenter damar köklerinde olmas› ve perikapsüler yay›l›m bulunmas› kötü prognoz göstergesidir. Pozitif lenf nodu say›s› 6’dan fazla ise befl y›ll›k sa¤ kal›m oran› %10 dan daha azd›r. ‹mmunhistokimyasal ya da moleküler tekniklerle tespit edilen mikrometastazlar da kötü prognozla iliflkilendirilmekle birlikte bu konu halen tart›flmal›d›r. Parakortikal immunublastslar ve/veya sinus histiyositlerinde artma fleklinde hücresel immunite bulgular› izlenen lenf dü¤ümü olan kolorektal karsinomlu hastalar›n sa¤ kal›m›, bu de¤ifliklikleri içermeyenlere göre daha uzundur (3,4,7,9,51). . Evre: Kolorektal karsinomlarda prognozu belirlemede en önemli bulgu, lokal yay›l›ma, lenf nodu tutulumuna ve uzak metastaz olup olmad›¤›na dayanan evrelemedir (3,4,6,7,8,9,34,45,51). . Anjiogenez: Neovaskülarizasyon, tümör büyümesinde kritik bir rol oynar. Mikrodamar düzeyinin yüksekli¤i kötü prognostik faktör olarak yorumlanm›flt›r. Kolorektal karsinomlarda birbirinden ba¤›ms›z çal›flmalarda anjiogenezin, nüks geliflimini öngördü¤ü ve sa¤ kal›mda azalma ile iliflkili oldu¤u sonucuna var›lm›flt›r (3,4,9,51). APOPTOZ Programlanm›fl hücre ölümü olarak tarif edilen apoptoz; embriyogenez, morfogenez, ba¤›fl›kl›k sistemi, hücre popülasyonunun düzenlenmesi, enfeksiyöz hastal›klarda savunma mekanizmas› olarak ve muhtemelen yafllanmada merkezi bir rol oynamaktad›r (11,18,23,65,70,72). Apoptoz terimi, 1972 y›l›nda, ‹skoçyal› araflt›rmac›lar Kerr, Wyllie ve Currie taraf›ndan kullan›lm›fl ve canl› dokudaki hücre azalmas›ndan 36 sorumlu olan yap›sal olarak özgün bir hücre ölüm tipi olarak tan›mlanm›flt›r. Birkaç membran reseptörü ve sitoplazmik protein içeren moleküler olaylar zinciri taraf›ndan sonland›r›lan aktif hücre ölüm sürecidir (15,16,17,59,74). Apoptotik hücre ölümü, nekrotik hücre ölümünden ayr›lmal›d›r. Nekrotik hücre ölümü, h›zl› hücre fliflmesi ve lizisi ile karekterli akut hücresel hasar sonucu görülür. Aksine, apoptotik hücre ölümü hücrelerin kontrollü otosindirimi ile karakterizedir (11,13,14,21,23,67,71,74). Apoptoz, tipik olarak da¤›n›k tek hücreleri etkiler. Nekrozlu vakalarda oldu¤u gibi hücre gruplaflmas› izlenmez. En erken tan›mlanan morfolojik de¤ifliklikler, nukleer membran d›fl›nda kromatin yo¤unlaflmas› ve ayr›flmas› ile oluflan iyi s›n›rl›, uniform, ince granüler kitleler ve sitoplazmik yo¤unlaflmad›r (15,16,18,23,65,71). Apoptoz, çeflitli fizyolojik süreçlerde esas rol oynar. Bu dengenin bozulmas› otoimmun hastal›klar,kanser, tümörlerde kazan›lm›fl ilaç rezistans›, inme, baz› degeneratif hastal›klar›n progresyonu ve kazan›lm›fl immun yetmezlik sendromu (AIDS) gibi pekçok hastal›¤›n oluflmas›nda katk› sa¤lar (11,13,16,18,19,20,21,22,59,62,67,70,71,72,73,74,75). Apoptoz öncelikle do¤ru geliflim için gereklidir: . Fetus el ve ayak parmaklar› oluflumunda arada bulunan perdelerin yok olmas›, . Beyinde uygun sinaps ba¤lant›lar›n›n gerçekleflebilmesi için fazla hücrelerin eliminasyonu, . Deride keratinositlerin yüzeye do¤ru göç edip, epidermisin en üst tabakas› olan stratum korneumu oluflturmalar›, 37 . Barsak kriptlerindeki epitel hücrelerinin deskuamasyonu, . Menstruasyon esnas›nda endometriyumun deskuamasyonu (47,56) Apoptoz, organizman›n bütünlü¤ünü tehdit eden hücrelerin yok edilmesi için gereklidir: . Sitotoksik T lenfositler, virüsle enfekte hücrelerde apoptoza neden olurlar, . Timusta olgunlafl›rken, vücut doku ve komponentlerine karfl› reak- siyon gösterebilecek olan otoreaktif T lenfositleri, apoptoz ile ortadan kald›r›l›r. Apoptozdaki defektler lupus eritematozus ve romatoid artrit gibi otoimmun hastal›klara neden olur, . Hücre genomundaki hasar, uygun embriyonik geliflimin engellenmesine ve do¤umsal defektlere veya kanserleflmeye neden olur. Bu nedenle DNA hasar›na u¤rayan hücreler apoptoz ile ortadan kald›r›l›r, . Baz› kanser tiplerinde ise radyasyon ve kimyasallar›n kanser hücrelerinde apoptozu tetiklemesi özelli¤inden yararlan›l›r (48,74,76,78). 38 Apoptoz çeflitli extrinsik ve intrinsik uyar›larla tetiklenebilir (74) Apoptozu inhibe edenler Fizyolojik inhibitörler Viral genler Farmakolojik ajanlar 1. Büyüme faktörleri 1. Adenovirüs E1B 1. Sistein proteaz ürünleri 2. Ekstraselüler matriks 2. Baculovirüs p35 2. PMA, Fenobarbitol 3. CD40 ligand 3. Baculovirüs IAP alfa Hekzaklorosiklohekzen 4. Nötral aminoasitler 4. Cowpox virüs crmA 5. Çinko 5. Epstein Barr virüs BHRF1 6. Androjenler 6. Afrika domuz atefli virüsüLMW5HL 7. Östrojen 7. Herpes virüs gama1 34. 5 Apoptozu aktive edenler Fizyolojik Hasarla iliflkili Tedaviyle iliflkili Toksinler aktivatörler nedenler ajanlar 1. TNF ailesi 1. Hipertermi 1. Kemoterapotik 1. Etanol Fas ligand 2. Viral enfeksiyon ilaçlar Sisplatin, 2. Beta amiloid TNF 3. Bakteriyel doxorubisin peptid 2. TGF-beta toksinler Bleomisin, vinkristin 3. Nörotransmitterler 4. onkogenler; sitozinarabinozid Glutamat, dopamin myc, rel, E1A metotreksat N metil D aspartat 5. Tümör supresörler; 2. Gamma ›fl›nlar› 4. Kalsiyum p53 3. UV ›fl›nlar› 5. Glikokortikoidler 6. Sitolitik T hücreler 7. Oksidanlar 8. Serbest radikaller Apoptoz inhibisyonu ile ilgili patolojiler Apoptoz artmas› ile ilgili patolojiler 1. Kanser 1. AIDS Foliküler lenfomalar 2. Nörodejeneratif hastal›klar P53 mutasyonu ile iliflkili kanserler Alzheimer, parkinson, Hormon iliflkili kanserler amiyotrofik lateral skleroz, Meme, prostat, over kanserleri retinitis pigmentoza, serebellar 2. Otoimmun hastal›klar dejenerasyon SLE, immun glomerülonefritler 3. Myelodisplastik sendromlar 3. Viral enfeksiyonlar Aplastik anemi 4. Herpes virüs, poxvirüs, adenovirüs 4. ‹skemi; Myokard infarktüsü, stroke, reperfüzyon hasar› 5. Toksinlerin neden oldu¤u karaci¤er hasar›: Alkol 39 Apoptozun oluflmas›nda bafll›ca 4 mekanizma vard›r (76): 1. TNF-TNFR yolu 2. Fas-Fas Ligand yolu 3. Hücre içi stres yolu 4. Granzim-perforin yolu Fas arac›l› apoptoz: Apo1(apoptoz1) veya CD95 olarak da adland›r›lan Fas proteininin as›l fonksiyonu apoptozu tetiklemesidir. Molekül a¤›rl›¤› 45 kDa olan, tümör nekroz faktör (TNF) reseptör ailesinden tip1 membran proteinidir. TNF reseptör ailesi üyeleri, immun sistemin düzenlenmesi ve dengenin sa¤lanmas›nda önemli bir role sahip olup bafll›ca üyeleri; TNF reseptörleri (TNF-R1 ve TNF-R2), sinir büyüme faktörü(NGF) reseptörü ve CD-40’ d›r (48,50,76,80,82). Fas, agonistik antikorlar›n ya da do¤al ligand›n›n (FasL) ba¤lanmas›yla apoptotik sinyali iletir. FasL, molekül a¤›rl›¤› 40 kDa olan, TNFR ailesine ait, tip 2 membran proteinidir. Fas normal dokularda, lenfoid ve epitelyal hücrelerde salg›lan›rken, FasL normal koflullarda aktive T lenfositlerden ve göz, testis, beyin gibi organlardan salg›lan›r (83,85,86). Fas sal›n›m›n›n meme, over, kolon, prostat ve karaci¤erin solid tümörlerinde artt›¤› gösterilmifltir (73). Fas geni insanda 10. kromozom uzun kolunda, FasL geni ise 1. kromozomda bulunur (48,50). Fas’›n kendisinin enzimatik aktivitesi yoktur. Bu nedenle apoptotik sinyalin sitoplazmik Fas ba¤lay›c› proteinler ve/veya Fas modifikasyonu yolu ile iletildi¤i düflünülmektedir (88). Fas ve TNFR-1, ligandlar›yla ba¤land›klar›nda ölüm uyar›s› alm›fl olduklar›ndan bir seri proteinin aktive olmas›yla apoptoz gerçekleflir (70). 40 CD95, tüm kolonositik kompartmanda (enteroblastlar,diferansiye hücreler,goblet hücreleri, kolumnar hücreler,M hücreleri) salg›lan›r. Kolonda CD95 salg›lamayan tek hücre grubu Paneth hücreleridir. CD95, enterosit yüzeyinin bazolateralinde lokalizedir, luminal yüzeyde bulunmaz. Bu yerleflim, kolonun inflamatuar hastal›klar›nda ve büyük oranda da kolon adenomlar›nda devam eder ancak kolon karsinomlar›nda durum farkl›d›r. Kolon karsinomlar›n›n %39’unda CD95 ekspresyonu azalm›flt›r, nonmüsinöz tipte bask›n olmak üzere %48’inde tespit edilebilecek seviyelerin alt›na inmifltir. CD95’in tamamen kayb› ise en s›k olarak metastatik kolon karsinomlar›nda görülür. Bu da, kolon epitelinde malign transformasyonun CD95 azalmas›na ya da kayb›na yol açt›¤›n› göstermektedir (50). Fas sistemi T ve B lenfosit geliflimi ve ifllevinin düzenlenmesinde önemli rol oynar (48,82). En iyi anlafl›lan ifllevleri flunlard›r: 1) Antijenle aktivasyondan sonra, T lenfositlerce Fas’a ilave olarak sal›nan solubl FasL, aktive T lenfositlerini intihara sürükleme ya da birbirlerini öldürme yoluyla immun yan›t› azalt›r (81,85). 2) Aktive sitotoksik T lenfositleri, Fas duyarl› hedef hücrelerde apoptoza yol açar (87). 3) FasL ekspresyonu göz, testis ve beyin gibi dokularda, aktive sitotoksik T lenfositleri ve NK hücreleri taraf›ndan zedelenmeyi engelleyerek, transplant rejeksiyonundan korunmada rol oynar (85). Fas Ligand ekspresyonu ile tümörün korunmas›: Fas arac›l› apoptoza karfl› hassas dokular›n yok olmas›n› önlemek için, FasL sal›n›m› s›k› bir flekilde kontrol edilmelidir. Fas ekspresyon kayb›n›n en ciddi sonuçlar›, hücrelerin Fas arac›l› apoptoz yoluyla ortadan kald›r›lmadan önce FasL salg›lamalar›yla ortaya ç›kar. FasL’ lar›yla, Fas eksprese eden lenfositlere sald›rarak immun ayr›cal›kl› bir alan gibi davran›rlar (84). 41 FasL yard›m›yla immuniteden kaç›fl, primer ve metastatik kolon kanserlerindeki hücre dizilerinde de tan›mlanm›flt›r. Kolon kanseri hücre dizileri FasL eksprese ederek, aktive T lenfositlerde apoptozu indükler (86). EGFR (Epidermal growth faktör reseptörü) EGRF, 170 kDa a¤›rl›¤›nda transmembran hücre yüzey reseptörüdür. HER-1 ya da C-erbB1 olarak da bilinen EGFR; C-erbB2, C-erbB3 ve C-erbB4 ile ayn› aileden olup tirozin kinaz aktivitesi gösterir. EGFR geni 7p12 kromozomunda lokalizedir (24,26,31, 32,34,37,38,40,41,43). EGFR’nin ligand ba¤lay›c› komponenti hücre membran›n›n d›fl›nda yerleflmifltir. Reseptör liganda ba¤land›¤›nda tirozin kinaz›n aktive olmas›yla hücre replikasyonu uyar›l›r (43). EGFR aktivasyonu; hücrede adezyonu, proliferasyonu, diferansiasyonu, apoptozisi, anjiogenezi ve metastaz› düzenler (37,38,42). Pekçok solid tümörün (meme, bafl-boyun, özefagus, mesane, kolorektal, over, pankreas vb.) yüksek oranda EGFR salg›lad›¤› in vivo olarak gösterilmifltir (25,32,33,34,43). Normal hücrelerde, hücre bafl›na EGFR ekspresyonu 40.000100.000 aras›ndayken, epitelyal tümörlerde belirgin bir art›fl göstermektedir. Örne¤in baz› meme kanserlerinde her bir hücre 2x106 EGFR molekülü salg›layabilir. Tart›flmal› olmakla birlikte pekçok yay›nda artm›fl EGFR sekresyonu kötü prognozla iliflkilendirilmifltir. EGFR aktivasyonu, tümör hücrelerinin kemoterapi ve radyoterapiye direnç göstermesinde de rol oynamaktad›r (25,32,33,37,41,44). Kolorektal karsinomlarda EGFR ile ilgili veriler s›n›rl›d›r ve daha çok erken evre vakalar› kapsamaktad›r (33,41). Bu tümörlerde EGFR overekspresyonu %25-77 aras›nda olup EGFR’nin hiperproliferasyon ve karsinogenezde önemli bir rol oynad›¤› düflünülmektedir (39,43). EGFR ve onun çeflitli ligandlar› (epidermal growth faktör, transforming growth faktör-alfa, 42 ampfiregülin, heparin-binding epidermal growth faktör) intestinal mukozan›n rejenerasyonunu ve büyümesini sa¤lamaktad›r. Bu nedenle, gastrointestinal sistem tümörlerinin oluflmas› ve ilerlemesiyle iliflkili olabilir (35). Bu tümörlerde EGFR art›fl›na yol açan mekanizma tam olarak bilinmemektedir. Gen amplifikasyonu uzun y›llar bu art›fltan sorumlu tutulmufl ancak son çal›flmalarda farkl› mekanizmalar›n rol oynayabilece¤i görüflü a¤›rl›k kazanm›flt›r. Glioblastom gibi baz› malignensilerde gen amplifikasyonuna ba¤l› overekspresyon gösterilmifl olmakla birlikte pekçok neoplazmda bu yol kan›tlanamam›flt›r (25,31,33,35,43). EGFR art›fl›na yönelik optimal immunuhistokimyasal skorlama sistemi henüz tan›mlanamam›flt›r (31,43). Gastrik ve kolorektal karsinomlar ile yumuflak doku sarkomlar›nda immunhistokimya ve floresan in situ hibridizasyon (FISH) yöntemleri kombine edilerek EGFR overekspresyonu gösterilmifltir (24). Günümüzde gen amplifikasyonunu de¤erlendirmede kullan›lan en yayg›n teknik floresan in situ hibridizasyon(FISH)’dur (30). FISH, genlerin ve kromozomlar›n tek tek hücre baz›nda incelenmesine ve tümör hücre alt popülasyonlar›nda gizli gen kopya art›fllar›n›n saptanmas›na olanak sa¤lar (27). Genin yeniden düzenlenmesinin sonucu olarak gen yap›s›nda ve/veya gen ekspresyonu seviyesinde de¤ifliklikler tümör hücrelerinde s›k görülür. Muhtemel yeniden düzenlenmeler aras›nda gen art›fl› s›kl›kla tümörigenezde yer al›r. Bu yöndeki sitogenetik analizler yeni genomik problar›n karakterize edilmesi ve FISH’in gelifltirilmesi ile oldukça kolaylaflt›r›lm›flt›r. Spesifik DNA problar› kullan›larak uygulanan FISH ile ilgilenilen bölgenin detayl› bir analizi yap›labilir (29). Kolorektal adenokarsinomlarda, 7. kromozomdaki EGFR gen bölgesine karfl› problar kullan›larak yap›lan FISH çal›flmalar› yetersiz olup, prognozla olan iliflkisini ve tedaviye yan›t› de¤erlendirmek için daha fazla say›da çal›flmaya ihtiyaç vard›r (31,41). 43 MATERYAL VE METOD Ocak 2002-Ocak 2005 tarihleri aras›nda Dr. Lütfi K›rdar Kartal E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Patoloji laboratuar›na gönderilen, kolorektal karsinom nedeniyle opere edilmifl olgular taranarak seçilen 60 vaka çal›flma kapsam›na al›nd›. Olgulara ait H&E boyal› tüm arfliv preparatlar› tekrar de¤erlendirilerek immunhistokimya ve floresan in situ hibridizasyon için en uygun bloklar seçildi. Çal›flmada her olguda afla¤›daki faktörler gözden geçirildi: 1) Yafl-cins: Olgulara ait yafl ve cinsiyet bilgileri patoloji raporlar›ndan elde edildi. 2) Histolojik grade: Olgular glandüler yap›lanmalar›na göre 3 gruba ayr›ld›. %95’inden fazlas›nda glandüler yap›lanma bulunan tümörler Grade 1(iyi diferansiye), %50-95’inde glandüler yap›lanma bulunan tümörler Grade 2(orta derecede diferansiye), %5-50 aras›nda glandüler yap›lanma bulunan tümörler Grade 3 (az diferansiye) karsinom olarak belirlendi. 3) Lokal invazyon: Lokal invazyonun derecesine göre submukozaya invaze tümörler pT1, muskularis propriaya invaze tümörler pT2, subseroza ya da perikolik/perirektal dokuya invaze tümörler pT3, komflu organ ya da yap›lara invaze tümörler pT4 olarak grupland›r›ld›. 4) Damar invazyonu: Damar invazyonu bulunan tümörler, damar invazyonu (+), bulunmayanlar damar invazyonu (-) olarak grupland›r›ld›. 5) Perinöral invazyon: Perinöral invazyon bulunan tümörler perinöral invazyon (+), bulunmayanlar perinöral invazyon (-) olarak grupland›r›ld›. 44 6) Lenf bezlerinin durumu: Lenf nodu metastaz› pozitif ve negatif olarak de¤erlendirildi. 7) Evre: Evrelendirmede TNM sistemi kullan›ld›. Evre 1-Evre 2:[1] Evre 3-Evre 4:[2] olarak grupland›r›ld›. 8) Lenfositik yan›t: Tümör stromas›ndaki mononükleer iltihabi infiltrasyonun fliddeti hafif, orta ve yo¤un olarak s›n›fland›r›ld›. ‹MMUNH‹STOK‹MYA Seçilen parafin bloklardan elde edilen 3-5 mµ kal›nl›¤›ndaki kesitler poly-L-Lizin kapl› lamlara al›nd›. 1 gece etüvde 37 °C de bekletildi. 15 dakika ksilende bekletildikten sonra 15 dakika %96’l›k alkolde rehidrate edildi, 5 dakika distile suda y›kand›. Mikrodalga f›r›nda 4 defa 5’er dakika sitratl› tampon (pH 6) içerisinde kaynat›ld› (750W, 350W, 350W, 350W). Ayn› tampon içerisinde 20 dakika oda ›s›s›nda so¤umaya b›rak›ld›,distile su ile y›kand›. Endojen peroksidaz aktivitesini ortadan kald›rmak için %3’lük hidrojen peroksit çözeltisi damlat›larak 10 dakika beklendi. 3 kez PBS (Fosfat Buffer Solüsyonu) ile y›kand›, 5 dakika protein blok (LabVision, Large Volume Ultra V Block, TA-125-UB) uyguland›. Blok solusyonunun fazlas› dökülerek y›kama yap›lmadan primer antikor (CD95 (Fas) Ab-4, Neomarkers, RB-1517-R7, kullan›ma haz›r, Rabbit Polyclonal Antibody) 40 dakika inkübe edildi. 3 defa PBS ile y›kand›. Sekonder antikor (Labvision, Biotinylated Goat Anti Polyvalent TP-125-BN ) 15 dakika uyguland›. 3 defa PBS ile y›kand›, tersiyer antikor (Labvision, Large Volume Streptavidin Peroxidase, TS-125-HR ) 15 dakika inkübe edildi. 3 defa PBS içinde y›kand›. AEC kromojen (Labvision, Large Volume AEC Substrate System, TA-125- 45 HA) damlatarak 10 dakika bekletildikten sonra distile suyla y›kand›. Dokular Mayer’s Hematoksilen (Bio-Optica, Mayer’s Hematoxylin, 06002L) içinde 1 dakika süreyle z›t boyand›. Akan su alt›nda hematoksilen morart›ld›, fazlas› y›kand›. Aköz kapama maddesi (Bio-Optica, Mount quick acqueous mounting medium, 05-1740) ile kapama yap›ld›. Pozitif kontrol olarak tümör d›fl› kolon mukozas› kullan›ld›. ‹mmunhistokimyasal boyaman›n de¤erlendirilmesi: ‹mmunhistokimyasal incelemede CD95(Fas) pozitifli¤i, sitoplazmik ve granüler boyanma olarak izlendi. Boyanan neoplastik hücreler boyanma yüzdesine ve fliddetine göre grupland›r›ld›. Buna göre; boyanma göstermeyen tümörler 0, %5-25 aras›nda boyanma gösteren tümörler 1, %25-75 aras›nda boyanma gösteren tümörler 2, %75’in üzerinde boyanma gösteren tümörler 3 olarak belirlendi. Boyanma fliddeti hafif, orta ve yo¤un olarak de¤erlendirildi. FLORESAN ‹N S‹TU H‹BR‹D‹ZASYON (FISH) Formaldehit ile fikse edilen dokulardan elde edilen parafin bloklardan 34 mµ kal›nl›¤›nda kesitler al›nd›. Poly-L-Lizin’li lamlara al›nan kesitler, havada kurutularak 56 °C 1 gece bekletildi. Deparafinizasyon aflamas›ndan sonra, 15 dakika %45 formik asit ve %0. 3 hidrojen peroksit kar›fl›m›na al›nd›. 3 dakika distile suda y›kand›. 10 dakika 80 °C ön haz›rl›k solüsyonunda (sodyum tiyosiyanat, NaSCN) bekletildi. Distile suda 3 dakika çalkaland›. 37 °C 10 dakika Proteaz Buffer III (0. 2 N HCl, pH 1. 0) solusyonunda bekletildi. 3 dakika proteaz solüsyonunda (2500-300U/mg proteaz, lipofilize) inkübe edildi. Distile suda 3 dakika y›kand›. 2-5 dakika havada kurutuldu. Oda s›cakl›¤›nda 7 µl LSI Hibridizasyon Buffer, 1 µl LSI DNA prob, 2 µl distile su kar›fl›m›nda 1-3 kez santrifüj edildi. 73 °C ›s›da su banyosunda 5 dakika bekletildi. Elmas 46 uçlu yaz›c› ile hibridizasyon alan› iflaretlendi. Preperat, 73 +/- 1 °C %70 formamide/2X SSC solusyonunda 5 dakika denatüre edildi. S›ras›yla %70, %85 ve %100’lük absolü etanol solusyonlar›nda 1’er dakika dehidrate edildi. Havada kurutularak 2 dakika 45-50 °C s›cakl›kta bekletildi. 10 µl prob kar›fl›m› (LSI EGFR Dual Color prob-hyb set, VYSIS, Inc.) uyguland›. Hibridizasyon için 1216 saat 37 °C inkübe edildi. 1. y›kama tank›na al›nan dokular (0. 4X SSC/0. 3% NP-40) 73 +/- 1 °C 30 dakika bekletildikten sonra oda s›cakl›¤›nda 2. tanka (2XSSC/0. 1% NP-40) al›nd›. H›zl› bir flekilde y›kama tank›na (0. 4XSSC/0. 3% NP-40) al›nan dokular 1-3 kez çalkalanarak oda s›cakl›¤›nda (2XSSC/0. 1% NP-40) 1 dakika y›kand›, karanl›k ortamda havada kurutuldu. DAPI II z›t boyama sonras› uygun kapama maddesi kullan›larak kapat›ld›. Floresan ‹n Situ Hibridizasyonun de¤erlendirilmesi: Floresan mikroskop ve uygun filtreler kullan›larak prob sinyalleri teker teker say›ld›. De¤erlendirme EGFR ve kontrol problar›n›n hedef nükleik asit dizileriyle yapt›klar› hibridizasyon sonucu oluflan sinyallerin say›lar›n›n orant›lanmas› ile yap›ld›. EGFR prob k›rm›z› renk, kontrol probu yeflil renk oluflturmaktad›r. 1 yeflil sinyale karfl›l›k 1 k›rm›z› sinyal normal hücreyi göstermektedir. 1 yeflil sinyale karfl›l›k 2-3 k›rm›z› sinyal negatif kabul edilirken, 4 ve üzeri k›rm›z› sinyal pozitif kabul edilmifltir. ‹statistiksel de¤erlendirme Çal›flmada elde edilen bulgular de¤erlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 program› kullan›ld›. Çal›flma verileri de¤erlendirilirken tan›mlay›c› istatistiksel metodlar›n (Ortalama, Standart sapma) yan›s›ra niceliksel verilerin karfl›laflt›r›lmas›nda Oneway Anova testi kullan›ld›. Niteliksel verilerin karfl›laflt›r›lmas›nda ise Ki-Kare testi kullan›ld›. Sonuçlar %95’lik güven aral›¤›nda, anlaml›l›k p<0.05 düzeyinde de¤erlendirildi. 47 BULGULAR • Cinsiyet: Çal›flma kapsam›na al›nan 60 hastadan 24 (%40)’ü kad›n, 36 (%60)’s› erkektir (Tablo 1, fiekil 1). • Yafl: Olgular 27-80 yafllar› aras›nda olup ortalama yafl 61.43±12.91’dir. • Histolojik grade: Tümörlerin 14 (%23.3)’ü iyi diferansiye, 33 (%55)’ü orta derecede diferansiye, 13 (%21.7)’ü az diferansiye gruptad›r (Tablo 1, fiekil 2). • Lokal invazyon: 4 (%6.7) olgu T2, 52 (%86.6) olgu T3, 4 (%6.7) olgu T4’dür (fiekil 3). • Vasküler invazyon: 41 (%66.7) olguda mevcut olup 19 (%33.3) olguda görülmedi (fiekil 4). • Perinöral invazyon: 41 (%66.7) olguda mevcut olup 19 (%33.3) olguda görülmedi (fiekil 4). • Lenf nodu tutulumu: 34 (%55) olguda mevcut olup 26 (%45) olguda saptanmad› (fiekil 4). • Evre: Olgular›n 27 (%45)’i grup 1’de (evre I veya II), 33 (%55)’ü grup 2’de (evre III veya IV) yer almaktad›r (fiekil 5). • Tümöre lenfositik yan›t: 21 (%35) olguda hafif, 30 (%50) olguda orta, 9 (%15) olguda yo¤un olarak de¤erlendirildi (fiekil 6). • CD95: ‹mmunohistokimyasal boyama ile pozitif reaksiyon intrasitoplazmik granüler boyama olarak de¤erlendirildi. Tümör hücrelerinde, tümör d›fl› mukozada ve stromal lenfoplazmositer hücrelerde boyanma izlendi. 48 CD95 yüzdesine göre, %5-25 aras›nda boyanma gösteren 13 (%21.7), %25-75 aras›nda boyanma gösteren 28 (%46.6), %75’den fazla boyanma gösteren 19 (%31.7) olgu izlendi (fiekil 7). CD95 yüzdesi ile histolojik grade aras›nda pozitif iliflki saptand› (p=0.001). Buna göre, histolojik grade azald›kça CD95 yüzdesi de azalmaktad›r (Tablo 3, fiekil 10). CD95 yüzdesi ile lenfositik yan›t aras›nda da pozitif iliflki saptand› (p=0.033). Benzer flekilde lenfositik yan›t›n artmas›yla CD95 yüzdesi de art›fl göstermektedir (Tablo 3, fiekil 12). Perinöral invazyon ile CD95 yüzdesi aras›nda ters iliflki saptand› (p=0.016). Perinöral invazyon gösteren olgularda CD95 yüzdesi düflük olarak izlenirken, CD95 yüzdesi yüksek olgularda perinöral invazyon görülme s›kl›¤› azalmaktad›r (Tablo 3, fiekil 11). Olgularda CD95 yüzdesi ile yafl, cins, lokal invazyon, vasküler invazyon, lenf nodu tutulumu, evre aras›nda istastistiksel olarak anlaml› bir iliflki gösterilemedi (Tablo 3). • CD95 yo¤unlu¤u: 20 (%33.3) olguda hafif, 24 (%40) olguda orta, 16 (%26.7) olguda yo¤un olarak izlendi (fiekil 7). CD95 yo¤unlu¤u ile histolojik grade aras›nda pozitif iliflki saptand› (p=0.001). Buna göre, histolojik grade azald›kça CD95 yo¤unlu¤u da azalmaktad›r (Tablo 5, fiekil 13). CD95 yo¤unlu¤u ile yafl, cins, lokal invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, lenfositik yan›t aras›nda istastistiksel olarak anlaml› bir iliflki gösterilemedi (Tablo 5). • EGFR amplifikasyonu: FISH yöntemi ile yap›lan çal›flmada olgular›n 52 (%86. 7)’sinde EGFR negatif, 8 (%13. 3)’inde EGFR pozitif olarak izlendi (fiekil 8). 49 EGFR amplifikasyonu ile CD95 yüzdesi, CD95 yo¤unlu¤u ve histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki saptanmad› (Tablo 3, 5, 6). EGFR pozitif olgular›n 7 (%21.2)’si orta derecede diferansiye, 1 (%7.7)’i iyi diferansiye grupta yer almaktad›r. Orta derecede diferansiye grupta EGFR pozitifli¤i yüksek oranda görülmekle birlikte EGFR boyanmas› sadece 8 olguda görüldü¤ünden istatistiksel olarak anlaml›l›¤› ile ilgili yorum yap›lamam›flt›r. 50 n % Kad›n 24 40.0 Erkek 36 60.0 Az 13 21.7 Orta 33 55.0 ‹yi 14 23.3 T2 4 6.7 T3 52 86.6 T4 4 6.7 Vasküler invazyon varl›¤› 41 66.7 Perinöral invazyon varl›¤› 41 66.7 Lenf nodu tutulumu 34 55.0 1 27 45.0 2 33 55.0 Hafif 21 35.0 Orta 30 50.0 Yo¤un 9 15.0 Pozitif 8 13.3 Negatif 52 86.7 Cinsiyet Histolojik Grade Lokal invazyon Evre Lenfositik yan›t EGFR Tablo 1 40,0% Kad›n Erkek 60,0% fiekil 1. Cinsiyetlere göre da¤›l›m grafi¤i. 51 Histolojik gradelemede olgular›n %21.7’si az; %55.0’i orta ve %23.3’ü iyi s›n›f›nda yer almaktad›r. Histolojik Grade ‹yi 23,3% Az 21,7% Orta 55,0% fiekil 2. Histolojik gradelemeye göre da¤›l›m. Lokal invazyonlara göre da¤›l›mlar›nda ise; %6.7’si T2, %86.6’s› T3 ve %6.7’si T4’dür. T4 6,7% T2 6,7% T3 86,6% fiekil 3. Lokal invazyonlara göre da¤›l›m grafi¤i. 52 Olgular›n %66.7’sinde vasküler invazyon; %66.7’sinde perinöral invazyon ve %55.0’inde lenf nodu tutulumu vard›r. Oran (%) 70 65 60 55 50 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Vasküler invazyon varl›¤› Perinöral invazyon Lenf nodu tutulumu varl›¤› fiekil 4. Vasküler invazyon, perinöral invazyon ve lenf nodu tutulumuna göre da¤›l›m. Olgular›n %45’i evre 1+2; %55.0’i evre 2+3’dür. Evre Evre 2 55,0% fiekil 5. Evrelere göre da¤›l›m grafi¤i. 53 Evre 1 45,0% Lenfositik yan›t, olgular›n %35.0’inde hafif; %42.0’inda orta ve %15.0’inde yo¤un olmufltur. Yo¤un 15,0% Hafif 35,0% Orta 42,0% fiekil 6. Lenfositik yan›t›n da¤›l›m grafi¤i. Tablo 2. CD95 yüzdesi, CD95 yo¤unlu¤u ve EGFR da¤›l›m› CD95 Yüzdesi CD95 Yo¤unlu¤u EGFR n % 5-25 13 21.7 25-75 28 46.6 >75 19 31.7 Hafif 20 33.3 Orta 24 40.0 Yo¤un 16 26.7 Negatif 52 86.7 Pozitif 8 13.3 CD95 yüzdelerine göre da¤›l›mlar› ise; % 21,7’si 5-25 aras›; % 46,6’s› 25-75 aras›; % 31,7’si >75 fleklindedir. CD95 % 5-25 21,7% >75 31,7% 25-75 46,6% fiekil 7. CD95 % da¤›l›m grafi¤i. 54 CD95, olgular›n %33.3’ünde hafif; %40.0’›nda orta ve %26.7’sinde ise yo¤un olarak görülmektedir. Yo¤un 26,7% CD95 yo¤unlu¤u Hafif 33,3% Orta 40,0% fiekil 7. CD95 yo¤unlu¤una göre da¤›l›m grafi¤i. Olgularda EGFR pozitifli¤i görülme oran› % 13,3 olarak saptanm›flt›r. Pozitif 13,3% EGFR Negatif 86,7% fiekil 8. Olgular›n EGFR da¤›l›mlar›. 55 Tablo 2. CD95 % s›n›flamas›na göre yafl ve cinsiyet da¤›l›m› CD95 % 5-25 Yafl (ort±SD) 25-75 61.69±11.77 Test De¤eri p 1.689 0.194+ 1.606 0.448# >75 64.17±11.93 57.21±14.49 Cinsiyet Kad›n 7 (%53.8) 11 (%39.3) 6 (%31.6) n (%) Erkek 6 (%46.2) 17 (%60.7) 13 (%68.4) +: Oneway Anova Test; #: Ki-kare test CD95 yüzde s›n›flamas›na göre yafl ortalama de¤erleri aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k yoktur (p>0.05). CD95 yüzde s›n›flamas›na göre cinsiyet da¤›l›mlar› da istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k göstermemektedir (p>0.05). Tablo 3. CD95 % s›n›flamas›na göre histolojik grade, lokal invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, lenfositik yan›t ve EGFR da¤›l›m› CD95 % Test De¤eri# p 79.597 0.001** 5.842 0.211 5-25 25-75 >75 n(%) n(%) n(%) ‹yi – 1 (%3.6) 12 (%63.2) Orta – 26 (%92.9) 7 (%36.8) Az 13 (%100.0) 1 (%3.6) – T2 – 1 (%3.6) 3 (%15.8) T3 11 (%84.6) 26 (%92.9) 15 (%78.9) T4 2 (%15.4) 1 (%3.6) 1 (%5.3) Vasküler invazyon 10 (%76.9) 21 (%75.0) 9 (%47.4) 4.675 0.097 Perinöral invazyon 9 (%69.2) 23 (%82.1) 8 (%42.1) 8.214 0.016* Lenf nodu tutulumu 10 (%76.9) 16 (%57.1) 7 (%36.8) 5.108 0.078 1+2 3 (%23.1) 13 (%46.4) 11 (%57.9) 3.824 0.148 3+4 10 (%76.9) 15 (%53.6) 8 (%42.1) Hafif 8 (%61.5) 9 (%32.1) 4 (%21.1) Orta 4 (%30.8) 17 (%60.7) 9 (%47.4) 10.465 0.033* Yo¤un 1 (%7.7) 2 (%7.1) 6 (%31.6) Negatif 13 (%100) 24 (%85.7) 15 (%78.9) 3.002 0.223 Pozitif – 4 (%14.3) 4 (%21.1) Histolojik Grade Lokal invazyon Evre Lenfositik yan›t EGFR *: p<0.05; **: p<0.01; #: Ki-kare test. 56 CD95 yüzde s›n›flamas› ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki vard›r (p<0.01); az diferansiye tümörlerdeki CD95 yüzdesi büyük oranda 5-25 aras›nda iken diferansiasyon artt›kça CD95 yüzdesi de art›fl göstermektedir. Histolojik Grade 100% 80% 60% 40% 20% 0% 5- 25 25-75 >75 CD 95 Yüzde CD95 % ‹yi Orta Az fiekil 10. Histolojik gradelerin CD95 yüzdelerine göre da¤›l›m›. CD95 yüzde s›n›flamas›na göre lokal invazyon, vasküler invazyon, lenf nodu tutulumu, evre ve EGFR da¤›l›mlar› istatistiksel olarak anlaml› bulunmam›flt›r (p>0.05). CD95 yüzde s›n›flamas› ile perinöral invazyon aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki vard›r (p<0.05); perinöral invazyon varl›¤› CD95 yüzdesi 5-25 ve 25-75 aras›nda olan olgularda daha yüksek oranlarda bulunmufl; CD95 yüzdesi >75 olan olgularda ise perinöral invazyon olmama oran› yüksek oranda bulunmufltur. 57 Perinöral ‹nvazyon 100 80 Oran (%) 60 40 20 0 5- 25 25-75 >75 % CDCD95 95 Yüzde fiekil 11. Perinöral invazyon varl›¤›na göre CD95 % da¤›l›m›. CD95 yüzde s›n›flamas› ile lenfositik yan›t aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki vard›r (p<0.05); lenfositik yan›t artt›kça CD95 yüzdesi de artmaktad›r. Lenfositik yan›t 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Yo¤un Orta Hafif 5- 25 25-75 >75 CD95 % CD 95 Yüzde fiekil 12. Lenfositik yan›t›n CD95 yüzdesine göre da¤›l›m›. 58 Tablo 4. CD95 yo¤unlu¤una göre yafl ve cinsiyet da¤›l›mlar› CD95 Yo¤unlu¤u p Hafif Orta Yo¤un 61.5±12.9 61.1±14.4 61.8±11.1 1.689 0.194+ Kad›n 9 (%45.0) 9 (%37.5) 6 (%37.5) 0.313 0.855# Erkek 11 (%55.0) 15 (%62.5) 10 (%62.5) Yafl(ort±SD) Cinsiyet n (%) Test De¤eri +: Oneway Anova Test; #: Ki-kare test. CD95 yo¤unlu¤una göre yafl ortalama de¤erleri aras›nda istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k yoktur (p>0.05). CD95 yo¤unlu¤una göre cinsiyet da¤›l›mlar› da istatistiksel olarak anlaml› farkl›l›k göstermemektedir (p>0.05). Tablo 5. CD95 yo¤unlu¤una göre histolojik grade, lokal invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, lenfositik yan›t ve EGFR da¤›l›m› CD95 Yo¤unlu¤u Test De¤eri# p 40.864 0.001** 3.183 0.528 Hafif Orta Yo¤un n (%) n (%) n (%) ‹yi 1 (%5.0) 3 (%12.5) 9 (56.3) Orta 6 (%30.0) 20 (%83.3) 7 (%43.8) Az 13 (%65.0) 1 (%4.2) – T2 – 3 (%12.5) 1 (%6.3) T3 18 (%90.0) 20 (%83.3) 1 (%6.3) T4 2 (%10.0) 1 (%4.2) 1 (%6.3) Vasküler invazyon 14 (%70.0) 17 (%70.8) 9 (%56.3) 1.069 0.586 Perinöral invazyon 15 (%75.0) 18 (%75.0) 7 (%43.8) 5.156 0.076 Lenf nodu tutulumu 13 (%65.0) 13 (%54.2) 7 (%43.8) 1.633 0.442 1+2 7 (%35.0) 11 (%45.8) 9 (%56.3) 1.633 0.442 3+4 13 (%65.0) 13 (%54.2) 7 (%43.8) Hafif 10 (%50.0) 8 (%33.3) 3 (%18.8) Orta 8 (%40.0) 12 (%50.0) 10 (%62.5) 3.940 0.414 Yo¤un 2 (%10.0) 4 (%16.7) 3 (%18.8) Negatf 19 (%95.0) 20 (%83.3) 13 (%81.3) 1.839 0.399 Pozitif 1 (%5.0) 4 (%16.7) 3 (%18.8) Histolojik Grade Lokal invazyon Evre Lenfositik yan›t EGFR **: p<0.01; #: Ki-kare test. 59 CD95 yo¤unluk s›n›flamas› ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki vard›r (p<0.01); histolojik grade kötü olan olgularda büyük oranda CD95 yo¤unlu¤u hafif olarak bulunmufl; histolojik grade iyi ve orta olanlar›n ise CD95 yo¤unlu¤u ço¤unlukla fliddetli grubunda toplanm›flt›r. Histolojik Grade 100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% Az Orta ‹yi Hafif Orta Yo¤un CD95 yo¤unlu¤u fiekil 13. Histolojik gradelerin CD95 yo¤unluklar›na göre da¤›l›m›. CD95 yo¤unlu¤u ile lokal invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, lenfositik yan›t ve EFGR da¤›l›mlar› istatistiksel olarak anlaml› bulunmam›flt›r (p>0.05). Tablo 6. Histolojik grade ile EGFR de¤erlendirmesi EGFR Histolojik Grade p ‹yi Orta Az Negatif 12 (%92.3) 26 (%78.8) 14 (%100) Pozitif 1 (%7.7) 7 (%21.2) – 0.117 Histolojik grade ile EGFR da¤›l›mlar› aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki yoktur (p>0.05). Histolojik grade orta derecede olanlarda EGFR pozitifli¤i yüksek oranda görülmekle beraber EGFR boyanmas› sadece 8 olguda görüldü¤ünden anlaml› bulunmam›flt›r. 60 TARTIfiMA Kolorektal karsinomlar, akci¤er kanserinden sonra kanserden ölüm nedenleri aras›nda 2. s›rada yer al›rlar. Dünyada y›ll›k 900.000’den fazla yeni vaka bildirilmekte ve y›lda yaklafl›k 500.000 kifli kolorektal karsinom nedeniyle kaybedilmektedir (3,7,8,9,33,34,37,41,45,46,51). Kolorektal karsinomlar›n büyük ço¤unlu¤unun adenom zemininden geliflti¤i kabul edilir (3,4,7,8,9,51). Kolorektal karsinomlarda prognostik faktörler 4 alt grupta toplanm›flt›r (51). Buna göre: 1) Çok say›da çal›flma ile klinik sonuçlar› kan›tlanm›fl prognostik faktörler: Lokal yay›l›m, bölgesel lenf nodu metastaz›, damar ya da lenfatik invazyon, rezidüel tümör varl›¤›, preoperatif CEA seviyeleri 2A) Pekçok çal›flma ile prognoz üzerine etkisi gösterilmifl ancak üzerinde çal›flmalar›n devam etti¤i prognostik faktörler: Histolojik grade, radial cerrahi s›n›r 2B) Çok say›daki çal›flmada umut verici sonuçlar al›nan fakat yeterli kesin kan›t bulunamayan prognostik faktörler: Histolojik tip, tümör yay›l›m paterni 3) Henüz yeterli say›da çal›flma yap›lmam›fl prognostik faktörler: DNA içeri¤i, di¤er moleküler genetik markerler, perinöral invazyon, mikrodamar yo¤unlu¤u, di¤er protein sekresyonlar›, peritümöral desmoplazi, peritümöral inflamatuar reaksiyon, nöroendokrin diferansiasyon alan› varl›¤›, proliferasyon indeksi 4) Yeterince çal›flma ile prognostik önemi olmad›¤› gösterilmifl faktörler: Tümör boyutu, büyüme paterni 61 Bununla birlikte kolorektal karsinomlarda patolojik evre en önemli prognostik göstergedir (3,4,6,7,8,9,34,45,51). Klasik tedavi yöntemi cerrahi rezeksiyondur. ‹leri evre hastal›kta (Evre IV, Dukes’D, uzak metastaz) kemoterapi kullan›m› yayg›nd›r. Adjuvan kemoterapi, bölgesel lenf nodu metastaz› olan (Evre III, Dukes’C, lenf nodu metastaz›) vakalarda da kullan›lmakla birlikte lokalize hastal›kta (Evre II, Dukes’B, nonmetastatik) kullan›m› tart›flmal›d›r. Erken evre kolon karsinomlar›n›n %20-30’unda lokal ya da uzak nüks görülür (3,41,45,51). Adjuvan tedaviden faydalanabilecek, yüksek rekürrens riski olan hastalar›n belirlenmesinde kullan›labilecek yeni prognostik göstergelere yönelik araflt›rmalar devam etmektedir (3,41,45,46). Bu nedenle gelifltirilen, hücre siklus regülasyonu, apoptoz ve neovaskülarizasyonda önemli bir rol oynayan moleküler belirleyiciler, erken evre kolon karsinomlar›n›n optimal tedavisini belirlemede dikkate al›nmal›d›r. Bu amaçla Epidermal Growth Faktör Reseptörü (EGFR), Vasküler Endotelyal Growth Faktör (VEGF), siklooksijenaz 2 ve matriks metalloproteinaz inhibisyonunu sa¤layacak kemoteropatik ajanlar üzerinde çal›fl›lmaktad›r (45,46,51). Tümörlerin gelifliminde ve ilerlemesinde apoptoz ve mitoz aras›ndaki dengenin bozulmas›n›n önemli bir rolü oldu¤u düflünülmektedir (11,12,18,48,75,79). Apoptozu kontrol eden Fas-Fas ligand reseptör çiftinin prognostik önemini anlamaya yönelik çal›flmalar artmaktad›r (59,76,88,90). EGF; hücresel farkl›laflmay›, proliferasyonu ve anjiogenezisi düzenledi¤i için tümör oluflumunda önemli bir reseptördür. EGFR’nin afl›r› salg›lanmas› pekçok solid tümörde kötü prognoz ile iliflkili bulunmufltur (41,44). 62 Literatürde, kolorektal adenokarsinom grubunda apoptoz ve proliferasyonu karfl›laflt›ran s›n›rl› say›da çal›flma mevcut olup, bu çal›flmalar daha çok Fas ligand (FasL), Bcl-2, p53,Ki-67 ile ilgilidir (11,12). Bildi¤imiz kadar›yla, kolon adenokarsinomlar›nda CD95 (Fas) ekspresyonu ve EGFR amplifikasyonunu karfl›laflt›ran baflka bir çal›flma mevcut de¤ildir. Çal›flmam›zda, CD95 yüzdesi ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki saptand›. Buna göre, histolojik grade azald›kça CD95 yüzdesi de azalmaktad›r. Kolorektal adenokarsinomlarda apoptozun prognostik önemini araflt›ran çal›flmalar daha çok adenom-karsinom sürecini karfl›laflt›rmaya yönelik olup, FasL yard›m›yla immüniteden kaç›fl üzerine yo¤unlaflm›flt›r. Belluco ve arkadafllar›n›n yapm›fl oldu¤u 170 vakal›k bir seride, immunohistokimya ve PCR ile adenomdan karsinoma geçiflte FasL ekspresyonunun lineer art›fl gösterdi¤i saptanm›flt›r (13). Shimoyoma ve arkadafllar›n›n 83 kolorektal adenom ve 214 kolorektal karsinomu kapsayan çal›flmas›nda ise hücrelerde atipi art›fl› ile korelasyon gösteren FasL art›fl› saptanm›fl ancak histolojik grade ile iliflki gösterilememifltir (15). Apoptotik bir marker olan Bcl-2 ile yap›lan çal›flmalarda ise, adenomkarsinom sürecinde Bcl-2 ile ters iliflki saptanm›flt›r (12). Bcl-2 ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki bulunmam›flt›r (11). Literatürde, CD95 ekspresyonu ile histolojik grade iliflkisini karfl›laflt›ran di¤er organ karsinomlar›na ait çal›flmalar mevcuttur. Buna göre, Shibakita ve arkadafllar›n›n 106 vakay› kapsayan özefagus skuamöz hücreli karsinomlar› üzerinde yapt›klar› çal›flmada, CD95 ekspresyonu iyi diferansiye tümörlerde yüksek oranda bulunmufltur (66). Baflka bir 63 çal›flmada, Barrett özefagusunda displazi artt›kça CD95 ekspresyonunun azald›¤› tespit edilmifltir (68). Özefagus ile ilgili yap›lan di¤er bir çal›flmada, ileri evre özefagus kanserlerinde zay›f CD95 ekspresyonu saptanm›flt›r (64). Tiroid adenomlar›nda ve iyi diferansiye tiroid karsinomlar›nda normal foliküllerden daha yüksek oranlarda CD95 ekspresyonu saptan›rken, undiferansiye karsinomlar›n yaklafl›k 1/3’ünde pozitiflik saptanm›flt›r (55,56). Oral skuamöz hücreli karsinomlarda CD95 ekspresyonu ile histolojik grade iliflkili olup, az diferansiye tümörlerde boyanma saptanmam›flt›r (53). Memenin benign ve malign tümörlerini karfl›laflt›ran bir çal›flmada, benign tümörlerde CD95 ekspresyonu %91 oran›nda bulunurken malign olanlarda bu oran %57’dir (19). Pankreas adenokarsinomlar›nda CD95 ekspresyonu ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki saptanm›flt›r. Az diferansiye tümörlerde boyanma olmad›¤› görülmüfltür (20). Mide düz kas tümörlerini içeren bir çal›flmada CD95 ekspresyonu ile histolojik grade aras›nda anlaml› bir iliflki saptanmam›flt›r (61). Bunlardan farkl› olarak Kim ve arkadafllar›n›n 51 olguyu kapsayan renal hücreli karsinomlar üzerinde yapt›¤› çal›flmada, yüksek gradeli tümörlerde Fas ve FasL ekspresyonunun artm›fl oldu¤u tespit edilmifltir (63). Jackel ve arkadafllar›n›n yapm›fl oldu¤u çal›flmada, larinks skuamöz hücreli karsinomlarda iyi diferansiye tümörlerde CD95 ekspresyonu izlenirken, az diferansiye tümörlerde izlenmemektedir (92). ‹yi diferansiye tümörlerde görülen belirgin CD95 ekspresyonunun, artm›fl apoptozun göstergesi olarak, tümörün büyümesini yavafllatt›¤› düflünülmektedir (53). Buna uygun davranmayan tümörlerde ise bu durum spontan apoptoza ba¤l› olabilir (79). 64 Çal›flmam›zda, tümör hücrelerinde CD95 ekspresyonu ile lenfositik yan›t aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptand›. Buna göre, stromal iltihabi yan›t artt›kça CD95 ekspresyonu da art›fl göstermektedir. CD95 ekspresyonu ile iltihabi yan›t aras›ndaki iliflkiyi araflt›ran bir çal›flmada da benzer sonuçlar elde edilmifltir. Hücre yüzeyinde CD95 reseptörünün azalmas›n›n iltihabi yan›t› azaltt›¤› düflünülmektedir. Mekanizmas› tam olarak anlafl›lamamakla birlikte, CD95 eksprese eden tümör hücrelerinin apoptoz ve fagositoza u¤rad›klar›nda, kemotaktik maddeler salg›layarak inflamatuar hücre art›fl›na yol açt›klar› düflünülmektedir (92). Pankreas adenokarsinomlar›nda yap›lan bir baflka çal›flmada da peritümöral lenfositik infiltrasyon art›fl› ile paralellik gösteren CD95 ekspresyonu saptanm›flt›r (20). Okada ve arkadafllar›n›n yapm›fl oldu¤u 41 vakal›k çal›flmada ise kolorektal karsinomlarda tümörün stromas›n› infiltre eden lenfositlerdeki apoptoz oran› prognostik parametrelerle karfl›laflt›r›lm›fl ve lenfositik infiltrasyonun survi ile pozitif iliflki gösterdi¤i saptanm›flt›r. Okada ve arkadafllar›n›n bu çal›flmas›nda, CD95 ekspresyonu ile lenfositik yan›t aras›nda anlaml› bir iliflki saptanmamakla birlikte, survi ile olan iliflkisi gözönüne al›nd›¤›nda, kolon karsinomlar›nda Fas eksprese edilmeksizin FasL salg›lanmas›n›n tümörün davran›fl›nda kritik bir parametre oldu¤u söylenebilir (62). Bu çal›flmada, perinöral invazyon ile CD95 ekspresyonu aras›nda anlaml› bir iliflki saptanm›flt›r. CD95 ekspresyonunun artt›¤› olgularda perinöral invazyon görülme s›kl›¤› azal›rken, perinöral invazyon olan tümörlerde CD95 salg›lanmas› azalmaktad›r. Bildi¤imiz kadar›yla literatürde perinöral invazyon ile CD95 iliflkisini araflt›ran baflka bir çal›flma mevcut de¤ildir. 65 Çal›flmam›zda literatürle uyumlu olarak hasta yafl›, cinsi ve vasküler invazyon ile tümör hücrelerinde CD95 ekspresyonu aras›nda iliflki saptanmam›flt›r (15,17,19,21,52,66,69). Bu çal›flmada lokal invazyon, evre ve lenf nodu tutulumu ile CD95 ekspresyonu aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki saptanmad›. Kolorektal adenokarsinomlarda bu parametreleri karfl›laflt›ran literatür bilgisine ulafl›lamam›flt›r. Ancak, FasL ile yap›lan bir çal›flmada bu parametrelerle iliflki gösterilememifltir (15). Mide ve özefagus karsinomlar›nda tümör derinli¤i (T) ile CD95 ekspresyonu aras›nda ters iliflki saptanm›flt›r (21,66). Oral mukoza skuamöz hücreli karsinomlar›nda ve akci¤er kanserlerinde (histolojik tip dikkate al›nmaks›z›n) CD95 ekspresyonunun invazyon derinli¤i ile iliflkisi gösterilememifltir (17,52). Akci¤erin küçük hücreli d›fl› karsinomlar› ve larinksin skuamöz hücreli karsinomlar›nda evre ile CD95 ekspresyonu aras›nda anlaml› bir iliflki bulunmam›flt›r (17,91,92). Renal hücreli karsinomlarda ise, bir çal›flmada, evre ile Fas ve FasL ekspresyonu aras›nda pozitif iliflki saptanm›flt›r (63). Meme ve akci¤er karsinomlar›nda CD95 ekspresyonu ile lenf nodu tutulumu aras›nda ters iliflki saptanm›flt›r (17,19). Benzer iliflki özefagus karsinomlar› ile yap›lan bir çal›flmada da bulunmufltur (66). Oral mukoza ve larinks skuamöz hücreli karsinomlar› ile mide karsinomunda ise CD95 ekspresyonu ile lenf nodu tutulumu aras›nda iliflki gösterilememifltir (21,52,53,66,68,91). Kolon adenokarsinomlar›nda tümör hücrelerinin apoptoza u¤ramas› yararl› bir prognostik göstergedir. Ancak, Fas ekspresyonunun mevcut 66 oldu¤u vakalarda, Fas arac›l› apoptoza direnç geliflimi oldu¤u tespit edilmifltir (58,69). Bu direnç gelifliminin, Fas proteininin sitoplazmada birikmesi, hücre içi Fas ileti yollar›n›n inhibisyonu ve FasL ekspresyonu fleklinde olabilece¤i düflünülmektedir (49,52,54,57,60,92). CD95 pozitifli¤i özefagus,akci¤er ve meme kanserlerinde iyi prognostik gösterge olarak kabul edilmifl ve uzun survi ile iliflkili bulunmufltur (17,19,66,68). Kolorektal adenokarsinomlarda da Fas ekspresyon kayb› gösterilmekle birlikte prognostik önemini belirlemek için daha çok çal›flma yap›lmal›d›r (58,62,69). Çal›flmam›zda, CD95 yo¤unlu¤u ile histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki bulunmufltur. Histolojik grade azald›kça CD95 yo¤unlu¤u da azalmaktad›r. Literatürde, CD95 yo¤unlu¤unu tek bafl›na herhangi bir prognostik faktörle karfl›laflt›ran çal›flmaya rastlanmam›flt›r. Baz› çal›flmalarda CD95 yo¤unlu¤u CD95 yüzdesi ile toplanarak Apoptotik ‹ndeks (AI) elde etmek suretiyle de¤erlendirilmifltir. Bunlardan biri mide adenokarsinomlar›nda yap›lm›fl ve klinikopatolojik parametrelerle iliflki saptanmam›flt›r (21). CD95 yo¤unlu¤u ile lokal yay›l›m, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, tümöre lenfositik yan›t aras›nda anlaml› iliflki gösterilememifltir. Bu çal›flmada, apoptozun yan›s›ra Floresan ‹n Situ Hibridizasyon (FISH) yöntemi ile kolorektal adenokarsinomlarda EGFR tayini de yap›lm›flt›r. EGFR gen amplifikasyonu CD95 yüzdesi ve yo¤unlu¤u ile karfl›laflt›r›ld›¤›nda istatistiksel olarak anlaml› bir sonuç elde edilememifltir. EGFR gen amplifikasyonunun histolojik grade ile de iliflkisi 67 gösterilememifltir. 60 vaka içinde pozitif kabul edilen 8 vakadan 1’i iyi diferansiye di¤erleri orta derecede diferansiye gruptad›r. EGFR, kolonda, hiperproliferasyon ve karsinogenezde önemli bir rol oynar (39). Bununla birlikte prognostik önemini anlamaya yönelik çal›flmalar yeterli de¤ildir (33,41,43). Kolon adenokarsinomlar›nda immunhistokimyasal olarak EGFR’yi saptamaya yönelik çal›flmalarda; fazla EGFR salg›lanmas›n›n histolojik grade, evre ve kötü prognoz ile iliflkili oldu¤u gösterilmifltir (31,34,35,37,41). Baflka bir çal›flmada ise agresif tümör davran›fl› ile iliflkisi gösterilmifl ancak, Dukes evrelemesi, yerleflim yeri, yafl, cins ve survi ile iliflkisi gösterilememifltir (33). EGFR reaktivitesinin lenf nodu ve karaci¤er metastaz› ile iliflkili oldu¤unu gösteren bir çal›flma da mevcuttur (31). ‹mmunhistokimya ile yap›lm›fl di¤er organ tümörlerini içeren çal›flmalarda, artm›fl EGFR ekspresyonunun mesane tümörlerinde invazyon, meme ve özefagus kanserlerinde kötü prognoz, akci¤er küçük hücreli d›fl› karsinomlar›nda diferansiyasyon azl›¤›, yüksek büyüme h›z› ve yüksek metastatik oran ile iliflkisi gösterilmifltir (32,35,38). EGFR aktivitesinin düzenlenmesinin in vitro olarak tümör proliferasyonunu inhibe etti¤i ve baz› vakalarda apoptozu artt›rd›¤› gözlenmifltir (33). Bu da EGFR inhibitörlerine olan ilgiyi artt›rmaktad›r. EGFR inhibisyonu, antiproliferatif etkilerine ek olarak metastatik aktiviteyi geciktirebilir, radyasyonla indüklenmifl apoptozu artt›r›r ve hücre siklusunun G1 faz›nda durdurulmas›n› indükleyerek radyasyon hasarl› hücrelerin, radyasyona ba¤l› hasar›n onar›lmas›n›n gerçekleflti¤i G2/M faz›na girmelerini önler (32). Tüm bunlara karfl› baz› neoplazmlardaki artm›fl EGFR ekspresyonunun alt›nda yatan sebepler aç›k de¤ildir (31,35,43). Bunu anla68 maya yönelik moleküler düzeyde çal›flmalar yap›lm›flt›r. FISH, genlerin ve kromozomlar›n tek tek hücre baz›nda incelenmesine olanak sa¤lar ve tümör hücre alt popülasyonlar›nda gizli gen kopya art›fllar›n› saptamaya izin verir. Böylece, kesin kopya say›s› ve dokudaki art›fl paterni belirlenebilir (24,27,28). 7. kromozomdaki EGFR gen bölgesine karfl› problar kullan›larak yap›lan FISH çal›smas› göstermifltirki, EGFR geninin artm›fl ekspresyonu metastaza e¤ilimli kolon adenokarsinom hücre kültürlerinde, daha az metastaz potansiyeli olanlara oranla daha belirgindir (31). Kolon adenokarsinomlar›nda yap›lan 31 vakal›k çal›flmada, EGFR proteininin artm›fl ekspresyonunun gen amplifikasyonu ile oldu¤u gösterilememifltir (43). EGFR ile ayn› aileden olan Her2/Neu (Cerb-B2) ile yap›lan bir çal›flmada ise, 169 kolorektal adenokarsinom vakas›n›n %4’ünde FISH ile amplifikasyon saptanm›fl ancak, evre, histolojik grade ya da survi ile iliflkisi bulunmam›flt›r (30). Bununla birlikte, EGFR artm›fl ekspresyonunun gen art›fl› ile uyumlu oldu¤u malign gliomlar hariç tutulursa, EGFR ekspresyon art›fl›, bilinen solid malign tümörlerle yap›lan ço¤u çal›flmada gen art›fl› ile korelasyon göstermemekteedir( 36,43). Hirch ve arkadafllar› küçük hücreli d›fl› akci¤er karsinomlar›n› kapsayan 183 vakal›k karfl›laflt›rmal› immunhistokimya ve FISH analizi çal›flmas›nda, vakalar›n %9’unda EGFR ekspresyonunun artm›fl oldu¤unu bulmufllard›r (24,40). Suzuki ve arkadafllar› ise benzer bir çal›flmay› 181 vaka üzerinde yapm›fl, meme karsinomundaki Cerb-B2’de oldu¤u gibi, küçük hücreli d›fl› akci¤er karsinomlar›nda EGFR protein ve gen art›fl› aras›nda yüksek iliflki oldu¤unu göstermifllerdir (24). 69 Renal hücreli karsinomlarda yap›lan kombine immunhistokimya ve FISH çal›flmas›nda, immunohistkimyasal olarak saptanan protein art›fl› ile gen kopya say›s›nda olan de¤ifliklikler aras›nda iliflki bulunmam›flt›r (27). EGFR gen amplifikasyonu, invaziv ve ileri evre timomalarda daha s›k tespit edilmektedir. Ancak, protein ekspresyonu ve gen amplifikasyonu aras›nda belirgin bir farkl›l›k vard›r (25). Cui ve arkadafllar›n›n 28 adet prostat karsinomu üzerinde yapt›¤› çal›flmada EGFR artm›fl ekspresyonuna efllik eden EGFR gen amplifikasyonu gösterilememifltir (26). Tüm bu veriler, solid organ tümörlerinde görülen EGFR proteininin artm›fl ekspresyonunun EGFR gen amplifikasyonu d›fl›nda baflka bir mekanizmayla ortaya ç›kt›¤›n› göstermektedir (24,25,26,33,35,36,43). Bundan dolay› anti-EGFR monoklonal antikor tedavisine cevap ihtimalini teyit edebilmek için FISH gibi moleküler tan›sal testlerin uygun olmayaca¤› düflünülmektedir (43). Kolon adenokarsinomlar›nda, bölgesel farkl›l›klar›n da olup olmad›¤›n› irdeleyen, yüksek EGFR seviyelerine gen art›fl›n›n efllik etmedi¤i hasta gruplar›nda tedavi cevaplar›n› araflt›ran ilave çal›flmalar yap›lmas› gerekmektedir (24,31,41). 70 SONUÇLAR Ocak 2002-Ocak 2005 tarihleri aras›nda, Dr. Lütfi K›rdar Kartal E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi Patoloji laboratuar›nda incelenen 60 olgu çal›flma kapsam›na al›nd›. Çal›flmada, kolorektal adenokarsinomlarda immunhistokimyasal yöntemle CD95 (Fas) ekspresyonu ve Floresan ‹n Situ Hibridizasyon (FISH) yöntemi ile EGFR amplifikasyonu de¤erlendirildi. CD95 ekspresyon yüzdesi ve yo¤unlu¤u yafl, cins, histolojik grade, lokal invazyon,vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, lenfositik yan›t ve EGFR amplifikasyonu ile karfl›laflt›r›ld›. EGFR amplifikasyonunun ise CD95 yüzdesi, CD95 yo¤unlu¤u ve histolojik grade ile iliflkisi araflt›r›ld›. Tümör hücrelerinde CD95 ekspresyon yüzdesi ile; • Histolojik grade aras›nda pozitif iliflki saptand› (p=0.001) • Tümöre lenfositik yan›t aras›nda pozitif iliflki saptand› (p=0.033) • Perinöral invazyon ile ters iliflki saptand› (p=0.016) • Hasta yafl›, cinsi, lokal yay›l›m, vasküler invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, EGFR amplifikasyonu ile istatistiksel olarak anlaml› bir iliflki gösterilemedi. Tümör hücrelerinde CD95 ekspresyon yo¤unlu¤u ile; • Histolojik grade aras›nda pozitif iliflki saptand› (p=0.001) • Hasta yafl›, cinsi, lokal yay›l›m, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu tutulumu, evre, tümöre lenfositik yan›t, EGFR amplifikasyonu ile istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptanmad›. Tümör hücrelerinde EGFR amplifikasyonu ile CD95 yüzdesi, CD95 yo¤unlu¤u ve histolojik grade aras›nda istatistiksel olarak anlaml› iliflki saptanmad›. 71 RES‹MLER Resim 1. Adenokarsinom, iyi diferansiye (H&E, x 200) Resim 2. Adenokarsinom, orta derecede diferansiye (H&E, x 200) Resim 3. Adenokarsinom, az diferansiye (H&E, x 200) 72 Resim 4. Normal kolon mukozas› ve aradaki iltihap hücrelerinde CD95 pozitifli¤i (CD95, x 400) Resim 5. Orta derecede diferansiye adenokarsinom ve normal kolon mukozas›nda CD95 pozitifli¤i (CD95:2+, x 400) 73 Resim 6. ‹yi diferansiye adenokarsinom, tümör hücrelerinde yo¤un CD95 pozitifli¤i (CD95:3+, x 200) Resim 7. ‹yi diferansiye adenokarsinom, yo¤un CD95 pozitifli¤i (CD95:3+, x 400) 74 Resim 8. Orta derecede diferansiye adenokarsinom, tümör hücrelerinde orta fliddette CD95 pozitifli¤i (CD95:2+, x400) Resim 9. Az diferansiye adenokarsinom, tümör hücrelerinde hafif CD95 pozitifli¤i (CD95:1+, x400) 75 Resim 10. Az diferansiye adenokarsinom, tümör hücrelerinde hafif CD95 pozitifli¤i (CD95:1+, x 400) Resim 11. Kolon adenokarsinomunda EGFR amplifikasyonu. K›rm›z› prob EGF reseptörünü, yeflil prob bu reseptörün bulundu¤u 7. kromozomu göstermektedir. (EGFR pozitif, FISH) 76 Resim 12. Kolon adenokarsinomunda EGFR amplifikasyonu (EGFR pozitif, FISH) Resim 13. Kolon adenokarsinomunda nonamplifiye EGFR (EGFR negatif, FISH) 77 KAYNAKLAR 1. ‹lgi S, Gökflen Y, Sayek ‹:Temel Cerrahi. Edit. : Sayek ‹. Gastrointestinal Sistem Anatomisi, Kolorektal Polipler ve Polipozis sendromlar›, Kolorektal Karsinomlar. Cilt 1,1. bask›, Ankara:Günefl Kitabevi, 1991:555-67,816-839. 2. Bozfak›o¤lu Y, Müslümano¤lu M: Cerrahi Gastroenteroloji. Edit. :De¤erli Ü, Bozfak›o¤lu Y. Kolon Hastal›klar›. 4. bask›, ‹stanbul:Nobel t›p Kitabevi, 1997:142-168. 3. Rosai J:Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology. In: Rosai J. Gastrointestinal Tract, Large Bowel. Vol 1. 9 th ed:Mosby, 2004:776-855. 4. Hamilton Sr, Vogelstein B, Kudo S, Riboli E, Nakamura S, Hainaut P, Rubio CA, Sobin LH, Fogt F, Winawer SJ, Goldgar DE, Jass JR: World Health Organization Classification of Tumours. Pathology and Genetics of Tumours of the Digestive System. In:Hamilton SR, Aaltonen LA. Tumours of Colon and Rectum. 1 st ed, Lyon, France:IARC Press;2000:103-143. 5. Crawford JM, Kumar V:Robbins Temel Patoloji. In Çevikbafl U. A¤›z Bofllu¤u ve Gastrointestinal Sistem. 7. ed, ‹stanbul: Nobel T›p Kitabevi,2003:563-590. 6. Harpaz N, Saxena R: Modern Surgical Pathology. In: Weidner N, Cote RJ, Suster S, Weiss LM. Gastrointestinal Tract, Large Intestine. Vol 1, 1 st ed: Saunders, 2003:749-852. 7. Dalton P, Chandrasoma P:Gastrointestinal Pathology. In: Chandrasoma P. Colorectal Malignant Neoplasm. 1st ed. Stamford Connecticut: Appleton&Lange, 1999:339-364. 78 8. Cooper HS: Sternberg’s Diagnostic Surgical Pathology. In: Mills SE. Intestinal Neoplasms. Vol 2, 4 th ed:Lipp›ncott Williams &Wilkins, 2004: 1543-1601. 9. Jass JR:Diagnostic Histopathology of Tumours. In Fletcher CDM, Livingstone C. Tumours of the Small and Large Intestines (Including the Anal region). Vol 1, second ed: 2000:369-409. 10. Levine DS, Haggitt RC:Histology for Pathologists. In: Sternberg SS. Colon. 1 st ed. New York:Raven Press Ltd,1992:573-591. 11. Elkablawy AM, Maxwell P, Williamson K, Anderson N, Hamilton PW. Apoptosis and cell-cycle regulatory proteins in colorectal carcinoma: Relationship to tumour stage and patient survival. Journal of Pathology 2001; 194:436-443. 12. Garrity MM, Burgart LJ, Mahoney MR, Windschitl HE, Salim M, Wiesenfeld M, Krook JE et al. Prognostic value of proliferation, Apoptosis, defective DNA mismatch repair, and p53 overexpression In patients with resected Dukes’B2 or colon cancer: A north central Cancer treatment group study. J Clin Oncol 2004; 22:1572-1582. 13. Belluco C, Esposito G, Bertorelle R, Alaggio R, Giacomelli L, Bianchi LC, Nitti D, Lise M. Fas ligand is up-regulated during the colorectal Adenoma-carcinoma sequence. EJSO 2002; 28: 120-125. 14. O’Connell J, Bennett MW, O’Sull›van GC, Roche D, Kelly J, Collins JK Shanahan F. Fas ligand expression in primary colon adenocarcinomas: Evidence that the Fas counterattack is prevalent mechanism of immune Evasion in human colon cancer. Journal of Pathology 1998;186:240-246. 15. Shimoyama M, Kanda T, Liu L, Koyama Y, Suda T, Sakai Y, Hatakeyama K. Expression of fas ligand is an early event in colorectal Carcinogenesis. J Surg Oncol2001; 76: 63-68. 79 16. Yakirevich E, Maroun L, Cohen O, Izhak OB, Rennert G, Resnick MB. Apoptosis, proliferation, and Fas(APO-1,CD95)/Fas ligand expression in Medullary carcinoma of the breast. Journal of Pathology 2000;192:166-173. 17. Koomagi R, Volm M. Expression of FAS (CD95/APO-1) and Fas ligand in lung cancer, its prognostic and predictive relevance. Int J Cancer 1999;84:239-243. 18. Kim R, Emi M, Tanabe K, Uchida Y, Toge T. The role of Fas ligand and transforming growth factor beta in tumor progression. Cancer 2004; 100: 2281-91. 19. Mottolese M, Buglioni S, Bracelanti C, Cardarelli MA, Ciabocco L, Giannarelli D et al. Prognostic relevance of altered Fas (CD95)-system in human breast cancer. Int J Cancer 2000; 89: 127-132. 20. Bernstorff WV, Glickman JN, Odze RD, Farraye FA, Joo HG, Goedegebuure PS, Eberlein TJ. Fas (CD95/APO-1) and Fas ligand expression in normal pancreas and pancreatic tumors. Cancer 2002; 94: 2552-60. 21. Ohno S, Tachibana M, Shibakita M, Dhar DK, Yoshimura H, Kinugasa S et al. Prognostic significance of Fas and Fas ligand system-associated apoptosis in gastric cancer. Annals of Surgical Oncology 2000;7(10):750-757. 22. Seta C, Fujita M, Muraki Y, Fukuda J, Kobayashi S, Haneji T. Fas expression and Fas monoclonal antibody-induced apoptosis in a human squamous cell carcinoma cell line,SCC-25. J Oral Pathol Med 2000; 29:271-8. 23. Song J, Rutherford T, Naftolin F, Brown S, Mor G. Hormonal regulation of apoptosis and the Fas and Fas ligand system in human endometrial cell. Molecular Human Reproduction 2002;8(5):447-455. 80 24. Suzuki S, Dobashi Y, Sakurai H, Nishikawa K, Hanawa M, Ooi A. Protein overexpression and gene amplification of Epidermal Growth Factor Receptor in nonsmall cell lung carcinomas. Cancer 2005; 103:1265-73. 25. Ionescu DN, Sasatomi E, Cieply K, Nola M, Dacic S. Protein expression and gene amplification of Epidermal Growth Factor Receptor in thymomas. Cancer 2005;103:630-6. 26. Skacel M, Ormsby AH, Pettay JD, Tsiftsakis EK, Liou LS, Klein EA, Levin HS, Zippe CD, Tubbs RR. Aneusomy of chromosomes 7,8, and 17 and amplification of Her-2/neu and Epidermal Growht Factor Receptor in gleason score 7 prostat carcinoma:a differential fluorescent in situ hybridization study of gleason pattern 3 and 4 using tissue microarray. Hum Pathol 2001;32:1392-1397. 27. Moch H, Sauter G, Gasser TC, Bubendorf L, Richter J, Presti JC, Waldman FM, Mihatsch MJ. EGF-r gene copy number changes in renal cell carcinoma detected by fluorescence in situ hybridization. J Pathol 1998;184:424-429. 28. Sokolava IA, Bubendorf L, O’Hare A, Legator MS, Jacobson KKB, Grilli B, Dalguen P, Halling KC, Tamm M, Seelig SA, Morrison LE. A fluorescence in situ hybridization-based assay for improved detection og lung cancer in bronchial washing specimens. Cancer 2002;96:306-15. 29. Jolly C, Michelland S, Rocchi M, Nicoud MR, Vourc’h C. Analysis of the transcriptional activity of amplified genes in tumour cells by fluorescence in situ hybridization. Hum Genet 1997;101:81-87. 30. Nathanson DR, Culliford AT, Shia J, Chen B, D’Alessio M, Zeng Z et al. HER-2/neu expression and gene amplification in colon cancer. Int J Cancer 2003;105: 796-802. 81 31. Goldstein NS, Armin M. Epidermal Growht Factor Receptor ‹mmunohistochemical reactivity in patients with American Joint Committee on cancer stage IV colon adenocarcinoma. Cancer 2001; 92: 1331-46. 32. Herbst RS. Review of epidermal growth factor receptor biology. Int J Radiation Oncology Biol Phys 2004; 59:21-26. 33. McKay JA, Murray LJ, Curran S, Ross VG, Clark C, Murray GI, Cassidy J, McLeod HL. Evaluation of the epidermal growth factor receptor (EGFR) in colorectal tumours and lymph node metastases. European Journal of Cancer 2002;38:2258-2264. 34. Mayer A, Takimoto M, Fritz E, Schellander G, Kofler K, Ludwig H. The prognostic significance of proliferating cell nuclear antigen, epidermal growth factor receptor, and mdr gene expression in colorectal cancer. Cancer 1993; 71:2454-60. 35. Kopp R, Rothbauer E, Mueller E, Schildberg FW, Jauch K, Pfeiffer A. Reduced survival of rectal cancer patients with increased tumor epidermal growth factor receptor levels. Dis Colon Rectum 2003;46:1391-1399. 36. Atkins D, Reiffen K, Tegtmeier CL, Winther H, Bonato MS, Störkel S. Immunohistochemical detection of EGFR in paraffin-embedded tumor tissues: variation in staining intensity due to choice of fixative and storage time of tissue sections. J Histochem Cytochem 2004; 52:893-901. 37. Resnick MB, Routhier J, Konkin T, Sabo E, Pricolo VE. Epidermal growth factor receptor, c-MET, beta-Catenin, and p53 expression as prognostic indicators in stage II colon cancer: a tissue microarray study. Clinical Cancer Research 2004;10:3069-3075. 38. Wilkinson NW, Black JD, Roukhadze E, Driscoll D, Smiley S, Hoshi H, Geradts J, Javle M, Brattain M. Epidermal growth factor receptor expression correlates with histologic grade in resected esophageal adenocarcinoma. J Gastrointest Surg 2004; 8: 448-453. 82 39. Panas EM, Kordek R, Biernat W, Tureaud J, Liberski PP, Majumder AP Differential activation of total and EGF receptor (EGF-R) tyrosine kinase (tyr-k) in the rectal mucosa in patients with adenomatous polyps, ulcerative colitis and colon cancer. Hepato-Gastroenterology 1997;44:435-440. 40. Hirsch FR, Garcia VG, Bunn PA, Di Maria MV, Veve R, Bremnes M, Baron AE, Zeng C, Franklin WA. Epidermal growth factor receptor in Non-small-cell lung carcinomas:correlation between gene copy number and protein expression and impact on prognosis. J Clin Oncol 2003;21:3798-3807. 41. Khorana AA, Ryan CK, Cox C, Eberly S, Sahasrabudhe DM. Vascular endothelial growth factor, CD68, and epidermal growth factor receptor expression and survival in patients with stage II and stage III colon carcinoma. Cancer 2003;97:960-8. 42. Ranson M. Epidermal growth factor receptor tyrosine kinase inhibitors. British Journal of Cancer 2004;90:2250-2255. 43. Layfield LJ, Bernard PS, Goldstein NS. Color multiplex polymerase chain reaction for quantitative analysis of epidermal growth factor receptor genes in colorectal adenocarcinoma. J Surg Oncol 2003;83:227231. 44. Awwad RA, Sergina N, Yang H, Ziober B, Willson JKV, Zborowska E, et al. The role of transforming growth factor alfa in determining growth factor independence. Cancer Research2003; 63:4731-4738. 45. Galizia G, Ferraraccio F, Lieto E, Orditura M, Castellano P, Imperatore M et al. Prognostic value of p27, p53, and vasculer endothelial growth factor in Dukes A and B colon cancer patients undergoing potentially curative surgery. Dis Colon Rectum 2004;47:1904-1914. 83 46. Galizia G, Lieto E, Ferraraccio F, Orditura M, De Vita F, Castellano P, et al. Determination of molecular marker expression can predict clinical outcame in colon carcinomas. Clinical Cancer Research 2004;10:3490-99. 47. Eke C. Apoptozis (tez). ‹stanbul: ‹Ü Cerrahpafla T›p Fakültesi T›bbi Biyolojik Bilimler; 2002. 48. Nagata S, Golstein B. The Fas death factor. Science 1995;267:1449-55. 49. Hughes SJ, Nambu Y, Soldes OS, Hamstra D, Rehemtulla A, Lannettoni MD, et al. Fas/Apo1 (CD95) is not translocated to the cell membrane in esophageal adenocarcinoma. Cancer Res 1997; 57: 5571-8. 50. Krammer PH, Galle PR, Möller P, Debatin KM. CD95(APO-1/Fas)mediated apoptosis in normal and malignant liver, colon, and hematopoietic cells. Advances in Cancer Research 1998;75:251-273. 51. Redston M. Surgical Pathology of the GI tract, Liver, Biliary tract, and Pancreas. 1 st ed: Saunders, 2004:441-472. 52. Fujieda S, Sunaga H, Tsuzuki H, Fan G, Ito T, Sugimoto C, Saito H. Expression of Fas (CD95) ligand is correlated with IL-10 and granulocyte colony-stimulating factor expression in oral and oropharyngeal squamous cell carcinoma. Cancer Letters 2000;161:73-81. 53. Muraki Y, Yoshioka C, Tateishi A, Fukuda J, Haneji T, Kobayashi N. Localization of Fas antigen in oral squamous cell carcinoma. British Journal Of Oral & Maxillofacial Surgery 1999; 37:37-40. 54. O’Connell J, Bennett MW, O’Sullivan GC, Collins JK, Shanahan F. Resistance to Fas (Apo1/CD95) mediated apoptosis and expression of Fas ligand in esophageal cancer: the Fas counterattack. Dis Esophagus 1999;12:83-9. 55. Basolo F, Fiore L, Baldanzi A, Giannini R, et al. Suppression of Fas Expression and Down-Regulation of Fas Ligand in Highly Aggressive Human Tyroid Carcinoma. Laboratory Investigation 2000;80:1413-1419. 84 56. Arscott PL, Stokes T, Myc A, Giordano TJ, Thompson NW, Baker JR. Fas (CD95) Expression is Up-Regulated on Papillary Thyroid Carcinoma. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism 1999;84(11):424652. 57. Bennett MW, O’Connell J, O’Sullivan GC, Brady C, Roche D, Collins JK, Shanahan F. The Fas counterattack in vivo: apoptotic depletion of tumor-infiltrating lymphocytes associated with Fas ligand expression by human esophageal carcinoma. J Immunol 1998;160:5669-75. 58. Kawasaki M, Kuwano K, Nakanishi Y, Hagimoto N, Takayama K, Pei XH et al. Analysis of Fas and Fas Ligand Expression and Function in Lung Cancer Cell Lines. European Journal of Cancer 2000;36:656-663. 59. Hamann KJ, Dorcheid DR, Ko FD, Conforti AE, Sperling AI, Rabe KF, White SR. Expression of Fas (CD95) and FasL (CD95L) in human airway Epithelium. Am J Respir Cell Mol Biol 1998;19:537-42. 60. Gratas C, Tohma Y, Barnas C, Taniere P, Hainaut P, Ohgaki H. Up-regulation of Fas (Apo1/CD95) Ligand and down –regulation of Fas expression in human esophageal cancer. Cancer Res 1998; 58: 2057-62. 61. Liu C, Chen M, Chen J, Hsieh F, Chang L et al. Apoptosis and FasLigand Expression Correlate to the Histopathological Grade of Gastric Smooth Muscle Tumors. Journal of Surgical Research 2001;95:92-98. 62. Okada K, Komuta K, Hashimoto S, Matsuzaki S, Kanematsu T, Koji T. Frequency of Apoptosis of Tumor-infiltrating Lymphocytes Induced by Fas Counterattack in Human Colorectal Carcinoma and its Correlation with Prognosis. Clinical Cancer Research 2000;6:3560-3564. 63. Kim YS, Kim KH, Choi JA, Lee JH, Kim HK, Won NH, Kim I. Fas (APO1/CD95) Ligand and Fas Expression in Renal Cell Carcinomas. Arch Pathol Lab Med. 2000;124:687-693. 85 64. Shibakita M, Tachibana M, Dhar DK, Ohno S, Kubato H et al. Spontaneous Apoptosis in Advenced Esophageal Carcinoma: Its Relation to Fas Expression. Clinical Cancer Research 2000;6:4755-4759. 65. Ugurel S, Seiter S, Rappl G, Stark A, Tilgen W, Reinhold U. Heterogenous Susceptibility to CD95-Induced Apoptosis in Melanoma Cells Correlates with bcl-2 and bcl-x Expression and is sensitive to Modulation by Interferon-gama. Int J Cancer 1999;82:727-736. 66. Shibakita M, Tachibana M, Dhar DK, Kotoh T, Kinugasa S, et al. Prognostic significance of Fas and Fas Ligand expressions in human esophageal cancer. Clin Cancer Res 1999;5:2464-9. 67. Younes M, Schwartz MR, Ertan A, Finnie D, Younes A. Fas Ligand Expression in Esophageal Carcinomas and their Lymph Node Metastases. Cancer 2000;88:524-8. 68. Younes M, Lechago J, Ertan A, Finnie D, Younes A. Decreased expression of Fas (CD95/Apo1) associated with goblet cell metaplasia in barrett’s esophagus. Hum Pathol 2000;31:434-8. 69. Shibata H, Matsubara O. Apoptosis as an Independent Prognostic Indicator in Squamous Cell Carcinoma of the Esophagus. Pathology International 2001;51:498-503. 70. Grzanka A, Sujkowska R, Janiak A, Adamska M. Immunogold labelling of PCNA and Ki67 antigen at the ultrastructural level in laryngeal squamous cell carcinoma and its correlation with lymph node metastasis and histological grade. Acta Histochem 2002;102:139-49. 71. Tavassoli FA. Pathology of the Breast. 2nd ed. Connecticut:Appelton & Lange, 1999 72. Acikalin MF, Oner U, Tel N, Pasaoglu O, Cakli H, Colak E. Prognostic significance of Ki-67 expression for patients with laryngeal squamous 86 cell carcinoma primarily treated by total laryngectomy. Eur Arch Otorhinolaryngol 2003 Nov 6. Avaible from:URL:http://www. sipringerlink. com 73. Homma A, Furuta Y, Oridate N, Nakano Y, Kohashi G, Yagi K et al. Prognostic significance of clinical parameters and biological markers in patient with squamous cell carcinoma of the head and neck treated with concurrent chemoradiotherapy. Cancer Res 1999;5:801-6. 74. Ker JFR, Winterford CM, Harmon BV. Apoptosis. Cancer 1994;73:201326. 75. Bai M, Agnantis NJ, Kamina S, Demou A, Zagorianakou P, Katsaraki A et al. In vivo cell kinetics in breast carcinogenesis. Breast Cancer Res 2001;3:276-83. 76. K›l›çturgay K. Apoptoz ve lenfosit arac›l›¤› ile sitoliz. In: K›l›çturgay K editör. ‹mmünoloji. 3. bask›. Bursa: Nobel & Günefl Kitabevi; 2003. p:191-202. 77. Noffsinger AE, Stemmermann GN, Lantz PE, Listrom MB: Gastrointestinal Pathology an Atlas and Text. In: Fenoglio-Presier CM. The Normal Anatomy of the Colon, Nonneoplastic Lesions of the Colon, Carcinomas and other Epithelial and Neuroendocrine Tumours of the Large Intestine. 2 th ed., Philadelphia: Lippincott-Raven Publishers, 1999:747-761. 78. Thompson CB. Apoptosis in the pathogenesis and treatment of disease. Science 1995;267:1456-62. 79. Jackel MC, Dorudian MA, Marx D, Brinck U, Schauer A, Steiner W. Spontaneous apoptosis in laryngeal squamous cell carcinoma is independent of bcl-2 and bax 1999;85:591-9. 87 protein expression. Cancer 80. Owen-Schaub LB, Radinsky R, Kruzel E, Berry K, Yonehara S. Anti-Fas on nonhematopoietic tumors: levels of Fas/Apo-1 and bcl-2 are not predictive of biological responsiveness. Cancer Res 1994;54:1580-6. 81. Webb SD, Sherratt JA, Fish RG. Cells behaving badly:a theoretical model for the Fas/FasL system in tumor immunology. Math Biosci 2002;179:113-29. 82. Whiteside TL, Rabinowich H. The role of Fas/FasL in immunosuppression induced by human tumors. Cancer Immunol Immunother 1998;46:17584. 83. Sharma K, Wang RX, Zhang LY, Yin DL, Luo XY, Solomon JC, Jiang RF, Markos K, Davidson W, Scott DW, Shi YF. Death the Fas way: regulation and pathophsiology of CD95 and its ligand. Pharmacol Ther 2000;88:333-47. 84. Owen-Schaub L, Chan H, Cusack JC, Roth J, Hill LL. Fas and Fas ligand interactions in malignant disease (Review). Int J Oncol 2000;17:512. 85. Griffith TS, Brunner T, Fletcher SM, Gren DR, Ferguson TA. Fas ligand -induced apoptosis as a mechanism of immune privelege. Science 1995;270:1189-92. 86. Walker PR, Saas P, Dietrich PY. Tumor expression of Fas ligand CD(95L) and the concequences. Cancer 1998;10:564-72. 87. Lowin B, Hahne M, Mattmann C, Tschopp J. Cytolytic T-cell cytotoxicity is mediated through perforin and fas lytic pathways. Nature 1994;370:650-2. 88. Hug H. Fas mediated apoptosis in tumor formation and defense. Biol Chem 1997;378:1405-12. 89. Owen-Schaub L. Solubl Fas and cancer. Clin Cancer Res 2001;1108-9. 88 90. Rigberg DA, Centeno J, Kim FS, Ke B, Swenson K, Maggard M, McFadden DW. Irradiation-induced up-regulation of Fas in esophageal squamous cell carcinoma is not accompanied by Fas ligand mediated apoptosis. J Surg Oncol 1999;71:91-6. 91. Bayaz›t Y, Mumbuc S, Ucak R, Kanl›kama M, Bak›r K. Significance of Fas protein in squamous cell carcinoma of the larynx. Acta Otolaryngol 2000;120:557-61. 92. Jackel MC, Mitteldorf C, Schwyer S, Fuzesi L. Clinical relevance of Fas (Apo1/CD95) expression in laryngeal squamous cell carcinoma. Head Neck 2001;23:646-52. 89