İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK

advertisement
İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK İLİŞKİ: MULTİPLE
SKLEROZ PATOGENEZİNDE LEPTİNİN ROLÜ
THE INTRICATE INTERFACE BETWEEN IMMUNE AND METABOLIC REGULATION: A
ROLE FOR LEPTIN IN THE PATHOGENESIS OF MULTIPLE SCLEROSIS
Dilara Ece Toprak
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Çeviri Makale/ Translation
İMMUN VE METABOLİK REGÜLASYON ARASINDAKİ KARMAŞIK İLİŞKİ: MULTİPLE SKLEROZ
PATOGENEZİNDE LEPTİNİN ROLÜ
THE INTRICATE INTERFACE BETWEEN IMMUNE AND METABOLIC REGULATION: A ROLE FOR LEPTIN IN
THE PATHOGENESIS OF MULTIPLE SCLEROSIS
Dilara Ece Toprak, İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Türkçe Tıp Bölümü, 3. Sınıf
Giuseppe Matarese, Claudio Procaccini, Veronica De Rosa
ÖZET
Son birkaç yılda, metabolizmada yer alan bir dizi molekülün aynı zamanda immun yanıtın düzenlenmesinde de rolü
olduğu ortaya çıkmıştır.Bu bağlamda, adiposit kaynaklı bir hormon olan leptinin, bağışıklık yanıtının düzenlenmesinde
normal olduğu kadar patolojik koşullarda da etkili olduğu gösterilmiştir.Nitekim leptin üretiminin azaldığı koşulların
(genetik
leptin
eksikliği,anoreksia
nevroza,malnütrisyon…)
enfeksiyonlara
eğilimi
artırdığı
ortaya
konmuştur.Aksine,otoimmun hastalıklar gibi immunite bozukluklarının artmış leptin sekresyonu ve artmış
proinflamatuar,patojenik sitokinlerle ilişkili olduğu saptanmıştır. Leptin,immun yanıt ile metabolik fonksiyonlar ve
beslenme durumu arasındaki “kayıp halka” olabilir.Nitekim son zamanlarda, leptin eksikliği olan farelerin, multiple
sklerozun bir hayvan modeli olan EAE dahil bir dizi deneysel olarak indüklenen otoimmun hastalığa dirençli oldukları
kanıtlanmıştır (EAE: ExperimentalAutoimmunEncephalomyelitis: Deneysel OtoimmunEnsefalomyelit). Normal vahşi tip
fareler, EAE indüksiyonuna bağlı artmış leptin sekresyonu göstermiş ve beyin inflamatuar infiltratlarında leptin pozitif
çıkmıştır. Bunun yanı sıra, leptin antagonistleriyle leptin nötralizasyonu, EAE sürecinde iyileşme sağlamaktadır.Bunu ise,
myelin reaktif T hücrelerinin intraselüler sinyallerini değiştirerek ve çatal başlı/kanatlı düzenleme faktörü olan 3+CD4+
regülatör T hücrelerinin sayısnı artırarak gerçekleştirmektedir.Bu verilere göre leptin; immun tolerans,metabolik durum
ve otoimmunite arasındaki bağlantı olarak kabul edilebilir.Ve leptin yolağını engellemeye yönelik stratejiler, otoimmun
hastalıkların tedavisine yönelik yeni adımlar olabilir.
Anahtar Kelimeler: otoimmünite, multipl skleroz, Treg, Th1
ABSTRACT
Over the last few years, a series of molecules known to play a function in metabolism has also been shown to play an
important role in the regulation of the immune response. In this context, the adipocyte-derived hormone leptin has
been shown to regulate the immune response in normal as well as in pathological conditions. More specifically, it has
been shown that conditions of reduced leptin production (i.e., genetic leptin deficiency, anorexia nervosa,
malnutrition) are associated with increased susceptibility to infections. Conversely, immune-mediated disorders such
as autoimmune disorders are associated with increased secretion of leptin and production of proinflammatory,
pathogenic cytokines. Leptin could represent the “missing link” among immune response, metabolic function, and
nutritional status. Indeed, more recently, leptin-deficient mice have been shown to be resistant to a series of
experimentally induced autoimmune disorders including experimental autoimmune encephalomyelitis (EAE), an animal
model of multiple sclerosis. Normal wild-type mice show increased secretion of leptin in serum upon EAE induction,
and brain inflammatory infiltrates stain positive for leptin. Finally, leptin neutralization with leptin antagonists
improves the EAE course by profoundly altering intracellular signaling of myelin-reactive T cells and increasing the
number of regulatory forkhead/winged helix transcription factor 3_CD4_ T cells. These data suggest that leptin can be
considered as a link among immune tolerance, metabolic state, and autoimmunity and that strategies aimed at
interfering with the leptin axis could represent innovative, therapeutic tools for autoimmune disorders.
Keywords: autoimmunity , multiple sclerosis, Treg, Th1
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Çeviri Makale/ Translation
Giriş
Organizmalar, biyolojik fonksiyonlarını sürdürebilmek
için yeterli enerji desteğine ihtiyaç duyarlar.Enerji
rezervleri, bir dizi fizyolojik ihtiyacın karşılanmasını
sağlar
ve
fizyolojik
sistemlere
ustaca
bölüştürülmelidir. Ayrıca bağşıklık sistemi de optimum
fonksiyon gösterebilmek için yeterli ve dengeli enerji
desteğine gerek duyar. Enerji rezervleri yeterli
olmadığında, enfeksiyon ve ölüm riski en fazlayken; bir
enerji aşırılığı olan obezite de aynı şekilde artmış
enfeksiyon riski ve zor yara iyileşmesi ile ilişkildir.
Leptinin keşfi, birtakım fizyolojik sistemleri etkileyen
enerji erişilebilirliği kavramını anlamamızda temel bir
adım olmuştur. Zira leptin, miktarı lipit dokudaki enerji
deposunu yansıtan ve açlık ve aşırı yeme ile değişen
adiposit kaynaklı bir hormondur. Leptinin incelenmesi;
beslenme, metabolizma ve immun homeostazı
birbirine bağlayan karmaşık ağı gözler önüne sermiştir.
Leptin, temel olarak adipoz doku tarafından vücut yağ
kitlesiyle orantılı olarak üretilir; ayrıca mide, iskelet
kası ve plasentadan da az miktarda salınır. Leptinin
önemli bir rolü, besin alımını engellemek suretiyle
vücut ağırlığını düzenlemek ve termogenezi artırarak
enerji harcamasını stimüle etmektir. Ancak son veriler
leptinin sadece bir “yağ durum” sensörü olmadığını
kanıtlamıştır. Nitekim, leptin eksikliği olan *obez
(ob/ob)+ fareler ve leptin reseptör eksikliği olan [
diabetes mellitus (db/db)+ fareler yalnızca obez
değildir. Bu fareler aynı zamanda, leptinin üreme,
hematopoiez, anjiyogenez, insulin sekresyonu, kemik
metabolizması, lipit ve glukoz metabolizması ile
“doğal ve edinilmiş bağışıklık” üzerindeki sekonder
etkilerine bağlı bir dizi anormallik gösterir.
Bir immunendokrin mediatör olarak leptin
Leptin,
insanda
7.kromozomda,
farede ise
6.kromozomda lokalize "ob" geni tarafından kodlanan
16k-Da büyüklüğünde nonglikolize bir proteindir.
İnsanda ve farede, ob genindeki mutasyonlar hiperfaji
ve obezite ile ilişkili olduğu gibi, azalmış enerji
sarfiyatından ve nöroendokrin, metabolik ve üreme
sistemine ait disfonksiyonlardan da sorumludur.
Serum leptin düzeyi, genellikle obez kişilerde daha
yüksektir ve cinsiyete bağlı değişim gösterir; yaş ve
kilo standardize edildiğinde kadınlarda erkeklerden
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
daha yüksektir. Leptin klasik olarak, beyinde enerji
depolarındaki değişiklerle ilgili sinyaller oluşturarak
besin alımı ve enerji tüketimini düzenleyen bir
hormon olarak kabul edilir. Serum leptin düzeyi, direkt
olarak vücut yağ depolarıyla koreledir; yağ birikimiyle
artar, açlık ile azalır. Leptin gen ekspresyonu; insulin,
glukokortikoidler, cinsiyet hormonları gibi pek çok
faktör tarafıdan düzenlenir. İnsulin, beslenme
sırasında artarak leptin sekresyonunu indükler ve açlık
sırasında insulin seviyesinde oluşan azalma leptin
seviyesine bir düşüşü de beraberinde getirir. Bunun
yanı sıra glukokortikoidler de adiposit kültürlerinden
leptin sekresyonunda insulin ile sinerjik biçimde
çalışır. Leptinin glukokortikoidler üzerine etkisi ise
genellikle tam tersidir. Ek olarak, leptin ekspresyonu;
testosteron
tarafından
inhibe
edilir,
dişilik
hormonlarınca arttırılır ve direkt olarak hipotalamohipofizer aksı, üreme sistemini, hematopoiezi ve
anjiyogenezi etkiler.
İmmun ve endokrin sistemin bağlantılarını gösteren
pek çok çalışma mevcuttur. Leptin, immun ve
endokrin sistem için ortak olan önemli bir
mediyatördür. Bağışıklık sisteminde leptin, C-reaktif
protein (CRP), IL-1 ve IL-6 ile birlikte bir erken akut faz
reaktanı olarak işlev görür; inflamasyon, sepsis ve ateş
sırasında yüksek miktarlarda üretilir ve TNF ve IL-1 gibi
diğer inflamatuar mediatörlerce indüklenebilir. Ancak,
bu bulgular pek çok sistemde kanıtlanmış olsa da, bazı
çalışmalar, akut deneysel endotoksemi, yeni doğan
sepsisi, HIV enfeksiyonu ve antiinflamatuar tedavi gibi
pek çok inflamatuar durumda leptin seviyelerinde
artış ile sonlanmamıştır. Leptinin nöroendokrin rolü en
belirgin şekilde, açlıkta -açlıkta adipoz dokudan leptin
üretimi aşikar biçimde düşer- ve cinsiye hormonlarının
etkisi altında -östrojen leptin üretimini artırırken
testosteron azaltır- görülür. Serum leptin düzeylerinin
cinsiyete bağlı değişimi de leptin ve cinsiyet
hormonları arasındaki ilişkinin göstergelerinden
biridir. Zira serum leptin konsantrasyonu, benzer
vücut yağ kitlesine sahip kadınlarda erkeklerden daha
yüksektir.
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Çeviri Makale/ Translation
Şekil-1: Leptin, efektör (Teff) ve regülatör T hücreler (Treg) üzerine etkü ederek Th1 hücre otoimünitesini düzenler. Yağ doku
tarafından salınan Leptin Teff hücre çoğalmasını artırarak ve Treg yayılımını sınırlandırarak Th1 immünitesini kuvvetlendirir: Bu
bir yandan immün toleransı yöneterek diğer yandan enfeksiyonları önleyerek Teff ve Treg hücreler arasında dengeyi sağlar. Kilo
kaybına eşlik edeln leptin azalmasıyla Teff çoğalması azalır ve Treg hücre yayılımı artar. Bu durum Th1 immünitesinde down
regülasyona ve enfeksiyonlara artmış yatkınlıkla ilişkili hücre aracılı otoimmün hastalıklara neden olur. Tersi olarak, artmış yağ
doku Teff hücre artışı ve Treg hücre azalmasına neden olan fazla leptin salınımına yol açar. Bu pro-inflamatuvar immünitede ve
hücre aracılı otoimmün bozukluklarda artışa neden olur.
Leptinin immun hücrelerdeki moleküler sinyalleri
Adipositler ve lenfoid hücreler arasındaki fonksiyonel
bağlantı ve anatomik komşuluk göz önüne alındığında,
leptinin nöroendokrin ve immun sistem üzerinde
etkileri olması şaşırtıcı bir durum değildir. Morfolojik
olarak, lenf nodları, omentum, timus ve kemik iliği
dahil lenfoid doku agregasyonları lipit doku ile ilişki
içindedir. Yağ depoları sadece yapısal, metabolik ve ısı
yalıtım fonksiyonları taşımaz; aynı zamanda immun
sisteme immun cevabın sürdürülmesinde yardımcı bir
mikro çevrenin oluşumundan da sorumludur. Lenfoid
ve adipoz doku, özellikle adipokinler olarak bilinen
ortak mediyatörleri sayesinde karşılıklı etkileşim
içindedir. Adipokinler (leptin, adiponektin, kemokinler
ve diğer inflamatuarsitokinler) adiposit kaynaklı
moleküllerdir ve metabolizma ile immun homeostaz
arasında bir köprü görevi görürler.
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Leptinin üç boyutlu yapısı dört α-heliks demet motifi
içeren bir sitokindir ve bu özelliğiyle IL-3 ve IL-6 sitokin
ailesi ile benzerlik gösterir. Ayrıca leptin reseptörü
(ObR) de sınıf I sitokin reseptör ailesinin bir üyesidir ve
sitoplazmik parçasındaki farklı uzunluktaki eklentilerin
bir sonucu olarak en az altı eklenme formuna sahiptir:
OBRa, OBRb, OBRc, OBRd, OBRe ve OBRf. Leptin
reseptörünün kısa formları birtakım non-immun
dokularca eksprese edilir ve leptinin transportundan
ve yıkılımından sorumludur. Uzun form leptin
reseptörü ise, OBRb olarak tanınır ve hipotalamusta,
iştahı, vücut ağırlığını ve kemik yoğunluğunu
düzenleyen nöropeptid ve nörotransmitterlerin
salınmasından sorumlu alanlarda eksprese edilir.
Ayrıca ilginç olarak, endotel hücrelerinde, pankreas β
hücrelerinde, yumurtalıkta, CD34+ hematopoietik
kemik iliği pekürsörlerinde, monosit ve makrofajlarda
ve ayrıca T ve B hücrelerinde de OBRb ekspresyonu
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
gerçekleşmektedir. Leptin bağlanmasından sonra, otove çapraz fosforilasyon ile OBRb ilişkili JAK2 aktiflenir
ve reseptörün sitoplazmik bölgesindeki tirozin
fosforillenir. Fosforillenmiş tirozin kalıntılarından
dördü, STAT faktörleri (özellikle STAT3) gibi
sitoplazmik adaptörler için tutunma bölgesi olarak
hizmet görür. Distal membran tirozini, bir JAK2
substratı olan STAT3 için bir bağlanma yeridir. Bir
sonraki dimerizasyondan sonra STAT3 nukleusa
transloke olur ve sitokin sinyal 3 supressor proteininin
(SOCS3) ve diğer genlerin ekspresyonunu indükler.
SOCS3, fosforillenmiş tirozinlere bağlanarak leptin
sinyalini inhibe eden bir döngüde yer alır. SRC
homoloğu iki kısım içeren fosfataz 2, Tyr985 ve
Tyr974'e bağlanır ve adaptör proteini büyüme faktörü
reseptörüne bağlı protein 2 aracılığıyla ERK1/2 ve p38
MAPK yolaklarını aktifler ve sonuç olarak FOS ve JUN
ekspresyonunu indükler. JAK2, leptin bağlanmasından
sonra PI-3K 'nın aktivasyonundan sorumlu insulin
reseptör substratı 1/2 proteinlerinin fosforilasyonunu
sağlayabilir. Ayrıca Src'nin (bir RNA bağlayıcı protein,
mitozda, RNA metabolizmasında ve PI-3K'nın
etkinleştirilmesinde görev alır) aktive STAT3 ve PI3K'nın p85 alt birimine bağlanarak bir adaptör protein
olarak fonksiyon gördüğü düşünülmektedir. ER
membranı üzerinde lokalize olan fosfotirozin fosfataz
1B, OBRb kompleksinin içeriye alımından sonra JAK2'yi
fosforilleyerek OBRb sinyal iletiminin inhibisyonuna
katkı sağlar.
Bağışıklıkta leptin
Leptinin konjenital olarak eksik olduğu bireylerde
çocukluk çağında enfeksiyona bağlı ölümlerin insidansı
daha yüksektir. Rekombinant insan leptininin eksojen
olarak verilmesi ile ise,konjenital leptin eksikliği olan
çocuklarda, naif CD4CD45RA T hücrelerinin net
sayısında artış ile proliferasyon yanıtları ve
lenfositlerinden sitokin salgılama kapasitelerinde
düzelme görülmüştür. Fareler üzerinde yapılan
çalışmalar, leptinin santral ve periferik yolakları
düzenleyerek immun sistemi direkt veya indirekt
olarak etkilediğini göstermektedir. Leptinin edinsel
bağışıklık yanıtı üzerindeki etkileri insan CD4+ T
hücrelerinde geniş çapta araştırılmıştır. Leptinin
fizyolojik konsantrasyonlarının bir karışık lenfosit
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
kültürüne eklenmesi doza bağımlı CD4+ T hücre
proliferasyonunu artırmaktadır. Ancak leptinin insan
naif (CD45RA+) ve bellek (CD45RO+) T hücrelerinin (her
iki hücre de OBRb eksprese eder) sitokin üretimi ve
proliferasyonu üzerindeki etkileri farklıdır. Leptin,
bellek hücrelerinin proliferasyonunu minimal düzeyde
etkilerken, naif T hücrelerinde proliferasyonu ve IL-2
üretimini başlatır ve T hücre yanıtının Th1 yönüne
kaymasını sağlar. Leptinin edinel bağışıklıktaki diğer
bir rolü de, ob/ob farelerde leptin eksikliğinin
immunsupresyon ve timus atrofisiyle birlikte
görülmesiyle aydınlatılmıştır (akut açlıkta gözlemlenen
bulgulara benzer). Akut kalori kısıtlaması serum leptin
konsantrasyonunda ani bir düşüşe neden olur. Bu
düşüşe azalmış bir gecikmiş tip hipersensitivite yanıtı
ve timus atrofisi eşlik eder ve tüm bu bulgular eksojen
leptin verilmesi ile geri dönüşümlüdür. Ob/ob
farelerdeki (veya vahşi tip, aç kalmış hayvanlardaki)
timik atrofi en çok CD4+ ve CD8+ T hücreleri içeren
timus korteksini etkiler. Leptin replasmanı ise bu
hücrelerdeki apoptozisi azaltmaktadır. Leptinin in vitro
koşullarda immun yanıt üzerine olan direkt etkisine
rağmen, leptinin in vivo koşullarda da immun yanıtı
etkileyip etkilemeyeceği hala büyük bir sorudur. Bu
soruyu cevaplamak son derece zordur; çünkü leptini
birçok endokrin yolağa bağlayan karmaşık bir
etkileşim ağı mevcuttur.
T hücrelerinin kendi glikojen depoları yoktur ve bu
nedenle metabolik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için
ekstraselüler ortamdan glukoz alımına bağımlıdırlar.
Leptin, T hücrelerinde ERK1/ERK2 ve PI-3K bağımlı
yolakları doğrudan stimule ederek glukoz alımını
artırır ve açlıkta bozulan T hücre fonksiyonlarını
düzeltmeye yardım edebilir. Bu noktada leptine
benzer diğer uzun zincirli helikal sitokinlerin de (IL3,IL-7 Ve IL-15) glukozun metabolizması ve alımı için
öncül rol oynadıkları unutulmamalıdır.
Doğal bağışıklıkta leptin, monosit ve makrofajların
fagositoz aktivitesini ve bu hücrelerden LTB4,COX2,NO
gibi proinflamatuar sitokinlerin salınımını artırır. COX2 ve NO’nun indüklenebilir formları da; inflamasyon,
kemotaksis ve sitokin üretiminin düzenlenmesinde
etkilidir ve immun yanıtı belirgin şekilde güçlendirir.
Bunun yanı sıra leptin nötrofil kemotaksisini ve oksijen
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
radikallerinin salınımını (superoksit anyon ve hidrojen
peroksit) indükler. Bu mediatörler, protein
denatürasyonu, membran lipidleri, karbonidatlar ve
nükleik asitleri hasara uğratmak suretiyle hücrelere
kısmen zarar verebilir. Nitekim insan nötrofillerinde
leptin, etkisini indirekt bir mekanizma üzerinden,
muhtemelen monositlerden TNF salınımını arttırarak
gösterir. Leptin ayrıca doğal katil (NK) hücrelerinin
gelişimi ile in vitro ve invivo aktivasyonunu etkiler.
Doğal katil hücreleri OBRb eksprese ederken, db/db
fareler anormal NK hücre gelişiminden kaynaklanan
defekte sahiptir. Leptinin normal bir periferal NK
hücre havuzunun gelişimi ve sürdürülmesi üzerine
muhtemel etkileri vardır. Ayrıca, OBRb’nin NK hücre
fizyolojisindeki önemli bir rolü; STAT3 aktivasyonu, IL2 ve perforinin transkripsiyonu aracılığıyla doğal katil
hücre sitotoksisitesini etkilemesidir. Son zamanlarda
leptinin PKC ve NO bağımlı yolaklar aracılığıyla
periferik monositlerden büyüme hormonu salınımını
stimule ettiği gösterilmişitir. Leptinin büyüme
hormonu prodüksiyonu üzerindeki etkisi, immun
homeostazda önemli bir rol oynar. Zira bu sitokin
benzeri hormonun bağışıklık yanıtı üzerinde, immun
hücrelerin çoğalma ve sağ kalımlarını kontrol etme
yetisi vardır.
Otoimmunitede leptin: multipl skleroz’daki (ms)
muhtemel rolü
MS, merkezi sinir sisteminin kronik, immun aracılı
inflamatuar bir hastalığıdır. Hayvanlarda en son
çalışılan
MS
modeli,
deneysel
otoimmun
ensefalomyelittir
(ExperimentalAutoimmuneEncephalomyelitis, EAE).
Bu modelde; duyarlı fare türleri, temel myelin
proteinine (Major Basic Protein, MBP) karşı kendi
antijenleri
ile
immunize
edilerek
MSS
komponenetlerine karşı otoimmunite geliştirmeleri
sağlanmaktadır. Hastalık, beyin ve omuriliğe girip
çıkan ve MSS’deki myelin tabakalarını zedeleyen
otoreaktif T hücreleriyle karakterizedir ve kronik veya
ataklarla seyreden paraliziler ile sonuçlanır (kullanılan
antijene ve farenin türüne göre değişir). Myelin reaktif
Th1 CD4+ hücrelerin bu hastalığı indüklediği ve/veya
transferinde rol aldığı uzun süredir bilinmektedir.
EAE’deki inflamatuar MSS lezyonlarında da Th1
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
kaynaklı sitokinler armış durumdadır. Aksine, Th2
kaynaklı sitokinler ise EAE’nin iyileşme süreciyle ve bu
hastalıktan korunmayla ilişkili bulunmuştur. Leptinin
EAE’nin indüklenmesi ve ilerlemesi ile ilgisi bulunduğu
gösterilmiştir. Lepin eksikliği bulunan fareler EAE
gelişimine karşı dirençlidirler. Leptinin eksojen olarak
verilmesi bu direnci kırar ve immun yanıtı Th2
yönünden Th1’e ve IgG1’den IgG2 izotipine doğru
kaydırır. Benzer şekilde, duyarlı C57BL/6J vahşi tip
farelerde leptin, IFN-γ salınımını ve IgG2 sentezini
artırarak hastalığı kötüleştirir. Serum leptin
düzeyindeki bir dalgalanma EAE’nin klinik belirtilerinin
ortaya çıkmasıyla paraleldir. Serum leptin seviyesinde
oluşan bir pik, inflamatuar anoreksia, kilo kaybı ve
myeline karşı patolojik T hücre yanıtı gelişmesini
beraberinde getirir. EAE’li farede MSS’ye sızan
lenfomononükleer infiltratlar; aktif, inflamatuar
lezyonlarda in situ leptin üretimi olduğunu
göstermektedir. Bu durum leptinin kayda değer lokal
bir kaynağına işaret etmektedir. EAE dirençli farelerde
ise sistemik ve in situ leptin sekresyonu yoktur. Bu
veriler ışığında leptinin, EAE modeliyle oluşturulan
MS’teki MSS inflamasyonu ile ilişkili olduğu
söylenebilir. Aslında De Rosa ve ark. tarafından yapılan
son çalışmalar, leptin nötralizasyonunun (anti leptin
mAb ile) aktif olarak indüklenen veya pasif transferle
oluşturulan EAE’nin klinik belirtileri, ilerlemesi ve
ataklarında düzelme sağlayabildiğini göstermiştir. Bu
etki, proteolipid protein 139-151 peptidine karşı gecikmiş
tip hipersensitivite reaksiyonunun inhibisyonu, myelin
antjenlerine karşı CD4+ T hücre yanıtında azalma ve IL4 ve IL-10 üretiminde artma ile ilişkilidir. Leptin
nötralizasyonu yapılan farelerin CD4+ T hücrelerinde
de çatalbaşlı/kanatlı heliks transkripsiyon faktörü 3
(Foxp3; regülatör T hücrelerinin selektif markerı,
immun toleransın kontrolünde önemli bir hücre alt
grubu) ekspresyonu da artmış; fenotip düzenleyici
tarafa yönelmiştir.
Biyokimyasal zeminde, leptin nötralizasyonu ile
oluşturulan T hücre hipoaktivitesi; anerji faktör kinaz
inhibitörü p27 (p27Kip-1)’nin aktivitesinin azaltılmasında
kusur ve ERK1/2 ve STAT6 tirozin fosforilasyonuda
artış ile açıklanabilir (STAT6; IL-4 transkripsiyonunun
artırılmasında ve EAE’de klasik Th2/regülatör tip
sitokin cevabı ile ilgili bir faktör).
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Tedaviye henüz başlanmamış MS hastalarının serum
ve BOS’taleptin seviyelerinde artış rapor edilmiştir. Bu
durum, BOS’taki IFN-γ sekresyonuyla doğru ve
dolaşımdaki düzenleyici T hücre (Treg) yüzdesi ile ters
orantılı bulunmuştur. Düzenleyici T hücreleri, effektör
T hücreleri tarafından oluşturulan immun yanıtın
baskılanmasında etkilidirler ve MS hastalarında,
sağlıklı kontrol grubuna nazaran azalış düzeydedir.
Diğer bir önemli nokta da periferik Treg hücre
sayısının, MS hastalarında serum leptin düzeyleriyle
ters korelasyon içinde olmasıdır; ki bu düzenleyici T
hücre sayısı ile leptin sekresyonu arasında bir bağlantı
olduğunu göstermektedir. Regülatör T hücrelerinin
timusta üretilidği göz önünde bulundurulduğunda,
periferde sentezlenen leptinin mi yoksa peritimik yağ
dokusunda üretilen leptinin mi Treg hücrelerinin
üretim ve fonksiyonunda, dolayısıyla otoimmunite
eğiliminde etkili olduğu bilinmemektedir. Henüz
açıklığa kavuşturulamamış olan bu soru şu anki pek
çok araştımanın konusudur. Yine de, leptin
sekresyonunun MS’in akut fazında artmış olması
BOS’ta IFN-γ sentezi ile ilişkilidir ve MS’in patogenezi
ve hastaların klinik takibi açısından ilgi çeken bir
bulgudur. Daha önce de belirtildiği üzere MS
hastalarının serum ve BOS leptin düzeylerindeki artış,
vücut kitle indeksiyle korelasyon göstermez. Öte
yandan BOS’taki leptin artışı serumdakinden daha
yüksektir. Bu durum, MSS’de sekonder bir in situ
leptin sentezi mi vardır ve/veya artmış sistemik
üretime bağlı olarak kan-beyin bariyerinden artmış bir
leptin geçişi mi söz konusudur, sorularını
doğurmaktadır.
Aktif MS lezyonlarından alınan Th1 lenfositlerde
yapılan mikroarray gen analizleri, immunendokrin
aksa ait, leptin dahil birçok genin transkripiyonunda
artış göstermektedir. Pek çok T hücre aracılı
otoimmun hastalıkta olduğu gibi MS’te de immun
yanıtın Th1 yönüne polarize olmasıyla birlikte, leptin
transkripsiyonu da artar. Öte yandan aktif EAE
lezyonlarında inflamatuar T hücreleri ve makrofajların
çevresinde leptinin in situ sekresyonunda artış
gözlenmiştir. MS’li hastaların BOS’larında artmış leptin
düzeyleri, inflamatuar hücrelerin bizzat yol açtğı bir
durum olabilir. Zira MS hastalarına ait insan myelin
temel proteinine (hMBP) spesifik otoreaktif T
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
hücreleri ile yapılan çalışmalar, bu hücrelerin
aktivasyonlarından sonra leptin sentezlediklerini ve
leptin reseptör ekspresyonunu stimule ettiklerini
göstermiştir.
Leptin antikorları ve leptin reseptör blokerleri, hMBPspesifik T hücre klonlarının antijen ile uyarılma sonucu
verdikleri proliferatif yanıtı azaltmaktadır; ki bu
durum, otoreaksiyonu baskılayan bu otokrin yolağın
temelinde leptin bazlı bir müdahale yer alabileceğine
işaret eder. Son olarak, IFN-β ile tedavi edilen MS
hastalarında atak öncesi serum leptin düzeylerinde
artış gösterilmiştir. Yine son çalışmalarda, leptinin MS
hastalarında, hastalığın akut fazında periferik
monositlerdenin vitro TNF-α, IL-6 ve IL-10
sekresyonunu engellediği, hastalığın stabil evrelerinde
ise bir etkisi olmadığı rapor edilmiştir. Ayrıca, MS
hastalarında nöbet sırasında T hücrelerinde ObR
miktarı artmıştır ve bu artış fosfor -STAT3
seviyelerindeki artışla ilişkilidir. Tüm bunlar göz önüne
alındığında, anlaşılmaktadır ki; leptin MS’teki
nöroantijenleri hedef alan patojenik (otoreaktif) Th1
yanıtının oluşumunda rol alan birçok inflamatuar
faktörden biridir.
Düşük serum leptininin yardımcı T hücrelerinin
aktivasyonunu ve timüs fonksiyonlarını bozarak
enfeksiyonlara eğilimi artırdığı varsayılmaktadır. Öte
yandan, leptin Th1 aktivasyonunu artırıcı etkisi ile EAE,
tip 1 diabet ve antijen aracılı artrit gibi deneysel olarak
indüklenen birçok otoimmun hastalığa eğilimi
artırmaktadır.
Leptinin
birtakım
otoimmun
koşullardaki rolünü tam olarak ortaya koyabilmek için
daha daha fazla deneysel kanıta ihtiyaç vardır. Buna
rağmen bu alandaki yeni çalışmaların bu konuda
birçok yeni bilgiye kapı açması bile son derece
heyecan vericidir. Bu bağlamda, leptinin adipoz doku
ve nöroendokrin sistemden köken alan ve hem besin
alımı ve metabolizmada hem de bağışıklık sisteminde
rolü olan çok sayıda faktörden yalnızca biri olduğu
belirtilmelidir. Bu mediatörler adiponektin, visfatin,
nöropeptid Y ve ghrelindir. Özellikle ghrelinin, leptin
tarafından indüklenen inflamatuar sitokin salımı
üzerindeki
anti-inflamatuar
etkisi
ve
timik
homeostazdaki güçlü etkisi ilgi çekicidir.
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Regülatör T hücreleri ve leptin
Geçen yüzyılın sonlarına doğru otoimmuniteyi
engelleme yeteneği olan bir grup hücre: regülatör T
(Treg) hücreleri
tanınmıştır.
Treg
hücreleri
immunaktaivasyonu baskılamada dominant bir role
sahiptirler, dolayısıyla self-tolerans ve homeostazda
kritik mediatörlerdir. Otoimmuniteyi baskılama işlevi
olan olan bu hücre alt grubunu daha iyi tanımlamak
için gösterilen çabalar, IL-2Rα zincirinin temel üreticisi
olan CD4+ T hücrelerinin supresör aktivite yönünden
son derece zengin hücreler olduğu tanısıyla
sonuçlanmıştır. Doğal kaynaklı bu CD4+ CD25+ Treg
hücreler, self-toleransın T hücre aracılı sağlanmasında
en iyi adaylar olmuşlardır. İn vitro olarak T hücre
reseptör cross-linking işlemi uygulanan Treg hücreler,
IL-2 üretimi yapamamakta; ancak effektör T
hücrelerinin sitokin üretimini ve proliferatif yanıtını
baskılayabilmektedirler. Ancak bu in vitro anerji, daha
kompleks bir in vivo aktivasyona ters düşer. Edinilmiştransfer deneyleri Treg hücrelerinin kendilerini
yenileme yetenekleri olduğunu göstermektedir; son
derece az sayıda Treg hücresi transferi otoimmüniteye
karşı uzun süren koruma sağlar. Ek olarak; Treg
hücreleri, spesifik T hücre reseptörü (TCR)
stimülasyonundan veya genetik olarak Treg hücre
eksikliği olan farelere transferinden sonra, lenfopenik
koşularda sağlam MHC sınıf II bağımlı proliferasyon
yeteneği gösterir. Yüksek konsantrasyonlu IL-2 antijen spesifik Treg hücrelerinin antijenizasyonu ve
kolonizasyonunu sağlar- varlğında TCR ve CD28
ilavesinden sonra Treg hücre populasyonun yayılımı
üzreine in vitro bir protokol geliştirilmiştir. İn vitro
ortamdaki beligin anerjilerine rağmen Treg hücre
popülasyonu in vivo ortamda ciddi gelişim yeteneğine
sahiptirler ve daha önce yapılan anerjik hücre tanımı
bu bağlamda yanıltıcıdır.
Foxp3 sentezi CD25+Treg hücreler başta olmak üzere
düzenleyici aktivitesi olan diğer CD25- T hücrelerinde
de görülmektedir. Bu transkripsiyon faktörünün, bu
hücre grubunun fonksiyonu ve gelişimi ile ilgili olduğu
düşünülmektedir. Foxp3, Treg hücrelerinin doğal
oluşumunda şimdiye kadar tanımlanmış en kesin
markerdır.
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
İnsanın ölümcül otoimmun hastalığı olan “X ‘e bağlı,
poliendokrinopati, enteropati, immundisfonksiyon”un
nedeni olarak, Foxp3’ü kodlayan gende mutasyonların
tanımlanması ve kendiliğinden mutasyona sahip bir
farede aynı hastalığın analogunun gösterilmesi, bu
alanda önemli bir buluştur ve Treg hücrelerin
fonksiyonel kökeni üzerine daha sonra yapılan
çalışmalar yön vemiştir. Son zamanlarda yapılan
çalışmalar, leptinin insanın doğal olarak oluşan Foxp3+,
CD4+, CD25+ Treg hücrelerinin çoğamasında negatif bir
sinyal olabileceğini göstermiştir. Taze izole edilmiş
Treg hücreler leptin üretir ve yüksek miktarlarda ObR
eksprese eder. Anti-CD3 ve anti-CD28 stimulasyonu
sırasında leptinin, leptin monoklonal antikoru (mAb)
ile in vitro nötralizasyonu, IL-2 bağımlı bir Treg hücre
proliferasyonu ile sonlanmaktadır. Leptin mAb
varlığında çoğalan Treg hücrelerde Foxp3 ekspresyonu
artmış ve hücreler baskılayıcı özelliğini korumuştur.
Etki, ObR aracılı leptin sinyaline sekonder gelişir.
Leptin nötralizasyonu, Treg hücrelerin anerjik
durumunu tersine çevirir; bu durum siklin bağımlı
p27Kip-1’in azaltılması ve ERK1 ve ERK2’nin
fosforilasyonu ile gerçekleşir. Tüm bu bulgular, leptin
nötralizasyonunun in vitro ortamda Treg hücrelerin
yayılımı üzerine önemli bir etkiye sahip olduğunu
ortaya koymaktadır.
Obezite ve leptin: inflamasyon ve adipoz doku
arasındaki köprü
Leptinin kritik bir rolü olduğunun genetik olarak
kanıtlanması ve besin alımını kontrol ederek
anoreksijenik yolaklar üzerindeki güçlendirici etkisi,
çok güçlü ve anlamlı bir sisteme ışık tutmuştur. Leptin
sinyal yolağında bir aksama olması halinde
kemirgenlerde ve insanlarda şiddetli ve devamlı
hiperfaji görülmekte; ancak bu durum yağ doku
kitlesinin aşırı artması halinde de değişmemektedir.
Bu durumda, diğer adiposit kökenli sinyaller de besin
alımının adiposit aracılı düzenlenmesinde en azından
yardımcı bir etkiye sahip olmalıdır. Obezite ve onunla
ilgili metabolik patolojiler, en yaygın ve zararlı
metabolik hastalıklardır ve yetişkin popülasyonunun
%50’sinden fazlasını etkilemektedir. Bu durumlar,
anormal sitokin prodüksyonu, artmış akut faz
reaktanları ve inflamatuar sinyal yolaklarının
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
aktivasyonuna; yani doğal bağışıklık yanıtının
artmasına yol açar. Ve kronik inflamatuar durumlar
baş gösterir. Bu bağlantı, en azından deneysel hayvan
modellerinde, hiç de yersiz değildir; zira bizzat
obezitenin kendisiyle veya insulin direnci, tip 2 diabet
ve kardiovasküler hastalıklar gibi onunla yakından ilgili
durumlarla tutarlılık gösterir. Obezite varlığında ortaya
çıkan infamatuar yanıtın ilgi çekici özelliklerinden biri
de bilhassa adipoz dokuda tetiklenmesi ve
gerçekleşmesidir; ancak metabolik açıdan önemli
diğer yerler de hastalığın ilerleyişi ile bu inflamatuar
sürece katılırlar. Obezite ve komplikasyonları
çerçevesinde; inflamatuar yanıtın zamansal ve uzaysal
nitelikleri, metabolik disregülasyondan sorumlu hedef
hücreler ve altta yatan moleküler mekanizmalar cevap
bekleyen kritik sorular olarak kalmıştır. Adipositlerin
metabolik yolaklardaki etkisi net olarak bilinse de,
inflamasyondaki rolü tam olarak açıklanamamıştır.
Adipositlerin ve monosit ve makrofajlar gibi çeşitli tip
immun hücrelerin benzer etkiler gösterdiği ortaya
konmuştur. Leptin ise, obezitede görülen adipoz doku
yoğunluğu ve inflamasyon arasındaki en önemli
bağlayıcı mediatördür.
İnsanda, nicelik olarak değil ama işlevsel olarak lepin
eksikliğinin görüldüğü temel durum obezitedir; zira
obezitede, artmış serum leptin düzeyleri sonucu
santral ve periferik leptin direnci gelişmektedir.
Epidemiyolojik
çalışmalar,
obez
hastalarda
enfeksiyonların, özellikle solunum yolları ve üriner
sistemdeki enfeksiyonların, arttığını ifade etmektedir.
Bu süreçte; vücut yağ miktarındaki aşırı artış
sonucunda akciğer ventilasyonundaki ve böbreklerden
idrar çıkışındaki değişmeler gibi pek çok faktörün etkisi
vardır. Bir diğer faktör ise, CD4+ T hücrelerinde
eksprese
edilen
leptin
reseptörlerinde
duyarsızlaşmadır; artmış leptin seviyesi, bir süre sonra
T hücreleri tarafından leptin eksikliği olarak algılanır.
Özet olarak; obezite, doğal bağışıklığın (makrofaj
sistemi) düşük dereceli, kronik aktivasyonuna neden
olur; bu aktivasyon obeziteye paralel gelişen insulin
direnci, tip 2 diabet ve ateroskleroz gibi patolojik
koşullarla ilişkilidir. Bunun yanı sıra leptin direncini
takiben değişen T hücre aktivitesi ve artan enfeksiyon
eğilimi de yine obezitenin bir sonucudur.
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
Sonuç olarak, tartışmanın bir can alıcı noktası da
obezite ve otoimmun hastalıkların ilişkili olup
olmadığıdır. Şu anda, bu konu üzerine yeterli miktarda
güçlü ve geniş çaplı epidemiyolojik çalışma
olmadığından, çok kesin sonuçların varlığından söz
edilemez. MS hastalarında vücut kitle indeksinin
arttığı gösterilmiştir. Ancak bu durumun, tedavide
kullanılan besin alımını ve yağ kitlesini artırabilecek
ilaçlardan (kortikosteroidler,IFN-β) veya nöromusküler
zayıflama sonucu gelişen fiziksel aktivite azlığından
kaynaklanıp kaynaklanmadığı net değildir. Bu konuyu
hedef alan daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğu kesindir.
Sonuçlar
Üstte bahsi geçen konulardan hareketle,metabolik
durum ile immun toleransı kontrol eden Treg hücre
yanıtı arasında sıkı bir bağlantı olduğu sonucuna
varılabilir.Leptin,bir yandan Th1 yanıtını indükleyip bir
yandan da Treg hücre aktivitesini baskılayan
proinflamatuar bir sitokindir.Bu nedenle leptin, kendi
antijenine veya yabancı antijenlere karşı abatılı
immunoinflamatuar yanıta ve hatta otoimmunite risk
faktörleriyle (genetik yatkınlık, HLA, çevre…) biraraya
geldiğinde
otoimmuniteye
yol
açan
bir
mediatördür.Leptin, metabolik durum ve Treg
hücreler arasındaki ilişkiyi otoimmun hastalıklara
eğilim açısından net olarak tanımlayacak yeni
çalışmalara gereksinim vardır.Bu bağlamda Fontana ve
ark. tarafından yapılan son çalışmalar, kalori
kısıtlaması ve bunu izleyen serum leptin düzeyinde
azalmanın,
insanlarda
immuninflamatuar
parametreleri (IL-6,CRP gibi) belirgin şekilde
azaltabildiğini göstermiştir; ki bu da beslenme
müdahaleleri
ile
inflamatuar
yanıtların
baskılanabileceğini
düşündürür.Bunun
yanı
sıra,farelerde akut açlığın veya mAb ile leptin
nötralizasyonunun, IL-4 ve IL-10 sekresyonunu
artırarak EAE’nin gelişimi,ilerlemesi ve nörolojik
belirtileri üzerine iyileştirici etkisi gösterilmiştir.Leptin
antagonistlerinin benzer şekilde endometriozisli
farede peritonealinflamasyonu azaltması da,leptin
sinyallerini hedef alan stratejilerin ileride immun ve
otoimmun
yanıtın
baskılanmasında
yardımcı
olabileceğinin kanıtıdır.
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
Kaynaklar
1. Samartin, S., Chandra, R. (2001) Obesity, overnutrition and the
immune system. Nutr. Res. 21, 240–243.
2. Friedman, J. M., Halaas, J. L. (1998) Leptin and the regulation of
body weight in mammals. Nature 395, 763–770.
3. Matarese, G., La Cava, A., Sanna, V., Lord, G. M., Lechler, R. I.,
Fontana, S., Zappacosta, S. (2002) Balancing susceptibility to
infection and autoimmunity: a role for leptin? Trends Immunol.
23, 182–187.
4. Chehab, F. F., Lim, M., Lu, R. (1996) Correction of the sterility
defect in homozygous obese female mice by treatment with the
human recombinant leptin. Nat. Genet. 12, 318–320.
5. Bennett, B. D., Solar, G. P., Yuan, J. Q., Mathias, J., Thomas, G.
R., Matthews, W. (1996) A role for leptin and its cognate receptor
in hematopoiesis. Curr. Biol. 6, 1170–1180.
6. Sierra-Honigmann, M. R., Nath, A. K., Murakami, C., Garcı´aCarden˜a, G., Papapetropoulos, A., Sessa, W. C., Madge, L. A.,
Schechner, J. S., Schwabb, M. B., Polverini, P. J., Flores-Riveros, J.
R. (1998) Biological
action of leptin as an angiogenic factor. Science 281, 1683–1686.
7. Ducy, P., Amling, M., Takeda, S., Priemel, M., Schilling, A. F.,
Beil, F. T.,
Shen, J., Vinson, C., Rueger, J. M., Karsenty, G. (2000) Leptin
inhibits bone formation through a hypothalamic relay: a central
control of bone mass. Cell 100, 197–207.
8. Zhang, Y., Proenca, R., Maffei, M., Barone, M., Leopold, L.,
Friedman, J. M. (1994) Positional cloning of the mouse obese gene
and its human homologue. Nature 372, 425–432.
9. Landman, R. E., Puder, J. J., Xiao, E., Freda, P. U., Ferin, M.,
Wardlaw, S. L. (2003) Endotoxin stimulates leptin in the human
and nonhuman primate. J. Clin. Endocrinol. Metab. 88, 1285–
1291.
10. Orbak, Z., Ertekin, V., Akay, F., Ozkan, B., Ors, R. (2003) Serum
leptin levels in neonatal septicemia. J. Pediatr. Endocrinol. Metab.
16, 727–731.
11. Bornstein, S. R., Preas, H. L., Chrousos, G. P., Suffredini, A. F.
(1998) Circulating leptin levels during acute experimental
endotoxiemia and antiinflammatory therapy in humans. J. Infect.
Dis. 178, 887–890.
12. Koc¸, E., Ustu¨ndag˘, G., Aliefendiog˘lu, D., Ergenekon, E.,
Bideci, A., Atalay, Y. (2003) Serum leptin levels and their
relationship to tumor necrosis factor-_ and interleukin-6 in
neonatal sepsis. J. Pediatr. Endocrinol. Metab. 16, 1283–1287.
13. Yarasheski, K. E., Zachwieja, J. J., Horgan, M. M., Powderly, W.
G., Santiago, J. V., Landt, M. (1997) Serum leptin concentrations in
human immunodeficiency virus-infected men with low adiposity.
Metabolism 46, 303–305.
14. Zhang, F., Basinski, M. B., Beals, J. M., Briggs, S. L., Churgay, L.
M., Clawson, D. K., DiMarchi, R. D., Furman, T. C., Hale, J. E.,
Hsiung, H. M., Schoner, B. E., Smith, D. P., Zhang, X. Y., Wery, J. P.,
Schevitz, R. W. (1997) Crystal structure of the obese protein
leptin-E100. Nature 387, 206–209.
15. Tartaglia, L. A., Dembski, M., Weng, X., Deng, N., Culpepper, J.,
Devos, R., Richards, G. J., Campfield, L. A., Clark, F. T., Deeds, J.,
Muir, C., Sanker, S., Moriarty, A., Moore, K. J., Smutko, J. S., Mays,
G. G., Wool, 898 Journal of Leukocyte Biology Volume 84, October
2008 http://www.jleukbio.org E. A., Monroe, C. A., Tepper, R. I.
(1995) Identification and expression cloning of a leptin receptor,
Ob-R. Cell 83, 1263–1270.
16. Tartaglia, L. A. (1997) The leptin receptor. J. Biol. Chem. 272,
6093– 6100.
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
17. Park, H. Y., Kwon, H. M., Lim, H. J., Hong, B. K., Lee, J. Y., Park,
B. E., Jang, Y., Cho, S. Y., Kim, H. S. (2001) Potential role of leptin in
angiogenesis: leptin induces endothelial cell proliferation and
expression of matrix metalloproteinases in vivo and in vitro. Exp.
Mol. Med. 33, 95–102.
18. Lord, G. M., Matarese, G., Howard, J. K., Baker, R. J., Bloom, S.
R., Lechler, R. I. (1998) Leptin modulates the T-cell immune
response and reverses starvation-induced immunosuppression.
Nature 394, 897–901.
19. Sa´nchez-Margalet, V., Martı´n-Romero, C., Santos-Alvarez, J.,
Goberna, R., Najib, S., Gonzalez-Yanes, C. (2003) Role of leptin as
an immunomodulator of blood mononuclear cells: mechanisms of
action. Clin. Exp.
Immunol. 133, 11–19.
20. Banks, A. S., Davis, S. M., Bates, S. H., Myers, M. G. (2000)
Activation of downstream signals by the long form of the leptin
receptor. J. Biol. Chem. 275, 14563–14572.
21. Bjørbaek, C., Buchholz, R. M., Davis, S. M., Bates, S. H., Pierroz,
D. D., Gu, H., Neel, B. G., Myers Jr., M. G., Flier, J. S. (2001)
Divergent roles of SHP-2 in ERK activation by leptin receptors. J.
Biol. Chem. 276, 4747–4755.
22. Sweeney, G. (2002) Leptin signaling. Cell. Signal. 14, 655–663.
23. Martin-Romero, C., Sanchez-Margalet, V. (2001) Human leptin
activates PI3K and MAPK pathways in human peripheral blood
mononuclear cells: possible role of Sam68. Cell. Immunol. 212,
83–91.
24. van den Brink, G. R., O’Toole, T., Hardwick, J. C., van den
Boogaardt, D. E., Versteeg, H. H., van Deventer, S. J.,
Peppelenbosch, M. P. (2000) Leptin signaling in human peripheral
blood mononuclear cells, activation of p38 and p42/44 mitogenactivated protein (MAP) kinase and p70 S6 kinase. Mol. Cell Biol.
Res. Commun. 4, 144–150.
25. Ozata, M., Ozdemir, I. C., Licinio, J. (1999) Human leptin
deficiency caused by a missense mutation: multiple endocrine
defects, decreased sympathetic tone, and immune system
dysfunction indicate new targets for leptin action, greater central
than peripheral resistance to the effects of leptin, and
spontaneous correction of leptin mediated defects. J. Clin.
Endocrinol. Metab. 84, 3686–3695.
26. Farooqi, I. S., Matarese, G., Lord, G. M., Keogh, J. M.,
Lawrence, E., Agwu, C., Sanna, V., Jebb, S. A., Perna, F., Fontana,
S., Lechler, R. I., DePaoli, A. M., O’Rahilly, S. (2002) Beneficial
effects of leptin on obesity, T cell hyporesponsiveness, and
neuroendocrine/metabolic dysfunction ofhuman congenital leptin
deficiency. J. Clin. Invest. 110, 1093–1103.
27. Howard, J. K., Lord, G. M., Matarese, G., Vendetti, S., Ghatei,
M. A., Ritter, M. A., Lechler, R. I., Bloom, S. R. (1999) Leptin
protects mice from starvation induced lymphoid atrophy and
increases thymic cellularity in ob/ob mice. J. Clin. Invest. 104,
1051–1059.
28. Lord, G. M., Matarese, G., Howard, J. K., Lechler, R. I. (2001)
The bioenergetics of the immune system. Science 292, 855–856.
29. Frauwirth, K. A., Riley, J. L., Harris, M. H., Parry, R. V., Rathmell,
J. C., Plas, D. R., Elstrom, R. L., June, C. H., Thompson, C. B. (2002)
The CD28 signaling pathway regulates glucose metabolism.
Immunity 16, 769–777.
30. Khaled, A. R., Durum, S. K. (2002) Lymphocide: cytokines and
the control of lymphoid homeostasis. Nat. Rev. Immunol. 2, 817–
830.
31. La Cava, A., Matarese, G. (2004) The weight of leptin in
immunity. Nat. Rev. Immunol. 4, 371–379.
Toprak DE
Cerrahpaşa Öğrenci Bilimsel Dergisi
32. Caldefie-Chezet, F., Poulin, A., Tridon, A., Sion, B., Vasson, M.
P. (2001) Leptin: a potential regulator of polymorphonuclear
neutrophil bactericidal action? J. Leukoc. Biol. 69, 414–418.
33. Caldefie-Chezet, F., Poulin, A., Vasson, M. P. (2003) Leptin
regulates functional capacities of polymorphonuclear neutrophils.
Free Radic. Res. 37, 809–814.
34. Siegmund, B., Lear-Kaul, K. C., Faggioni, R., Fantuzzi, G. (2002)
Leptin deficiency, not obesity, protects mice from Con A-induced
hepatitis. Eur. J. Immunol. 32, 552–560.
35. Zhao, Y., Sun, R., You, L., Gao, C., Tian, Z. (2003) Expression of
leptin receptors and response to leptin stimulation of human
natural killer cell lines. Biochem. Biophys. Res. Commun. 300,
247–252.
36. Tian, Z., Sun, R., Wei, H., Gao, B. (2002) Impaired natural killer
(NK) cell activity in leptin receptor deficient mice: leptin as a
critical regulator in NK cell development and activation. Biochem.
Biophys. Res. Commun. 298, 297–302.
37. Dixit, V. D., Mielenz, M., Taub, D. D., Parvizi, N. (2003) Leptin
induces growth hormone secretion from peripheral blood
mononuclear cells via a protein kinase C- and nitric oxidedependent mechanism. Endocrinology 144, 5595–5603.
38. Williams, K. C., Ulvestad, E., Hickey, W. F. (1994) Immunology
of multiple sclerosis. Clin. Neurosci. 2, 229–245.
39. Matarese, G., Di Giacomo, A., Sanna, V., Lord, G. M., Howard,
J. K., Di Tuoro, A., Bloom, S. R., Lechler, R. I., Zappacosta, S.,
Fontana, S. (2001) Requirement for leptin in the induction and
progression of autoimmune encephalomyelitis. J. Immunol. 166,
5909–5916.
40. Sanna, V., Di Giacomo, A., La Cava, A., Lechler, R. I., Fontana,
S., Zappacosta, S., Matarese, G. (2003) Leptin surge precedes
onset of autoimmune encephalomyelitis and correlates with
development of pathogenic T cell responses. J. Clin. Invest. 111,
241–250.
41. De Rosa, V., Procaccini, C., La Cava, A., Chieffi, P., Nicoletti, G.
F., Fontana, S., Zappacosta, S., Matarese, G. (2006) Leptin
neutralization interferes with pathogenic T cell autoreactivity in
autoimmune encephalomyelitis. J. Clin. Invest. 116, 447–455.
42. Matarese, G., Carrieri, P. B., La Cava, A., Perna, F., De Rosa, V.,
Aufiero, D., Fontana, S., Zappacosta, S. (2005) Leptin increase in
multiple sclerosis associates with reduced number of CD4_CD25_
regulatory T cells. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 102, 5150–5155.
43. Lock, C., Hermans, G., Pedotti, R., Brendolan, A., Schadt, E.,
Garren, H., Langer-Gould, A., Strober, S., Cannella, B., Allard, J.,
Klonowski, P., Austin, A., Lad, N., Kaminski, N., Galli, S. J.,
Oksenberg, J. R., Raine, C.
S., Heller, R., Steinman, L. (2002) Gene-microarray analysis of
multiple sclerosis lesions yields new targets validated in
autoimmune encephalomyelitis. Nat. Med. 8, 500–508.
44. Batocchi, A. P., Rotondi, M., Caggiula, M., Frisullo, G., Odoardi,
F., Nociti, V., Carella, C., Tonali, P. A., Mirabella, M. (2003) Leptin
as a marker of multiple sclerosis activity in patients treated with
interferon-_. J. Neuroimmunol. 139, 150–154.
45. Tilg, H., Moschen, A. R. (2006) Adipocytokines: mediators
linking adipose tissue, inflammation and immunity. Nat. Rev.
Immunol. 6, 772–783.
46. Dixit, V. D., Yang, H., Sun, Y., Weeraratna, A. T., Youm, Y. H.,
Smith, R. G., Taub, D. D. (2007) Ghrelin promotes thymopoiesis
during aging. J. Clin. Invest. 117, 2778–2790.
47. Sakaguchi, S., Sakaguchi, N., Asano, M., Itoh, M., Toda, M.
(1995) Immunologic self-tolerance maintained by activated T cells
expressing IL-2 receptor_-chains (CD25). Breakdown of a single
mechanism of self-tolerance causes various autoimmune diseases.
J. Immunol. 155, 1151–1164.
Güz Sayısı 2010 I Cilt: 3 l Sayı:4
Çeviri Makale/ Translation
48. Fisson, S., Darrasse-Je`ze, G., Litvinova, E., Septier, F.,
Klatzmann, D., Liblau, R., Salomon, B. L. (2003) Continuous
activation of autoreactive CD4_ CD25_ regulatory T cells in the
steady state. J. Exp. Med. 198, 737–746.
49. Fontenot, J. D., Gavin, M. A., Rudensky, A. Y. (2003) Foxp3
programs the development and function of CD4_CD25_ regulatory
T cells. Nat. Immunol. 4, 330–336.
50. Gavin, M. A., Clarke, S. R., Negrou, E., Gallegos, A., Rudensky,
A. (2002)Homeostasis and anergy of CD4(_)CD25(_) suppressor T
cells in vivo. Nat. Immunol. 3, 33–41.
51. Klein, L., Khazaie, K., von Boehmer, H. (2003) In vivo dynamics
of antigen-specific regulatory T cells not predicted from behavior
in vitro. Proc. Natl. Acad. Sci. USA 100, 8886–8891.
52. Brunkow, M. E., Jeffery, E. W., Hjerrild, K. A., Paeper, B., Clark,
L. B. Yasayko, S. A., Wilkinson, J. E., Galas, D., Ziegler, S. F.,
Ramsdell, F. (2001) Disruption of a new forkhead/winged-helix
protein, scurfin, results in the fatal lymphoproliferative disorder of
the scurfy mouse. Nat. Genet. 27, 68–73.
53. Chatila, T. A., Blaeser, F., Ho, N., Lederman, H. M.,
Voulgaropoulos, C., Helms, C., Bowcock, A. M. (2000) JM2,
encoding a fork head-related protein, is mutated in X linked
autoimmunity-allergic disregulation syndrome. J. Clin. Invest. 106,
R75–R81.
54. Sakaguchi, S. (2005) Naturally arising Foxp3-expressing
CD25_CD4_ regulatory T cells in immunological tolerance to self
and non-self. Nat. Immunol. 6, 345–352.
55. De Rosa, V., Procaccini, C., Calı`, G., Pirozzi, G., Fontana, S.,
Zappacosta, S., La Cava, A., Matarese, G. (2007) A key role of
leptin in the control of regulatory T cell proliferation. Immunity 26,
241–255.
56. Heilbronn, L. K., Campbell, L. V. (2008) Adipose tissue
macrophages, low grade inflammation and insulin resistance in
human obesity. Curr. Pharm. Des. 14, 1225–1230.
57. Amar, S., Zhou, Q., Shaik-Dasthagirisaheb, Y., Leeman, S.
(2007) Dietinduced obesity in mice causes changes in immune
responses and bone loss manifested by bacterial challenge. Proc.
Natl. Acad. Sci. USA 104, 20466–
20471.
58. Giesser, B., Beres-Jones, J., Budovitch, A., Herlihy, E., Harkema,
S. (2007) Locomotor training using body weight support on a
treadmill improves mobility in persons with multiple sclerosis: a
pilot study. Mult. Scler. 13, 224–231.
59. Fontana, L., Eagon, J. C., Trujillo, M. E., Scherer, P. E., Klein, S.
(2007) Visceral fat adipokine secretion is associated with systemic
inflammation in obese humans. Diabetes 56, 1010–1013.
Toprak DE
Download