Doç. Dr. Çağlar Çallı Gırtlak kanseri tedavisinde konfor: EKOL KBB’de Lazer Teknolojisi Ekol KBB Hastanesi’nde bir hasta daha gırtlak kanserinden lazerle yapılan ameliyat sonucunda tedavi edildi. Mehmet Öztürk D ikili’de yaşayan 62 yaşındaki Mehmet Öztürk ses kısıklığı nedeniyle Ekol KBB Hastanesi’ne başvurdu. Burada Doç. Dr. Çağlar Çallı tarafından yapılan tetkikler sonucu Öztürk’ün gırtlak kanserine yakalandığı tespit edildi. Mehmet Öztürk, kanserin erken tespit edilmesinden dolayı Doç. Dr. Çağlar Çallı ve ekibi tarafından yapılan lazerli operasyon sonucu sağlığına kavuştu. Lazerli tedavi Eşi ve kızı da hemşire olan Mehmet Öztürk, yaşadığı ses kısıklığının herhangi bir hastalığın belirtisi olabileceği üzerine eşi ve kızı tarafından Ekol KBB Hastanesine getirildi. Doç. Dr. Çağlar Çallı “hastamız bize geldiğinde erken evre gırtlak kanseri tespit ettik. Bu yüzden operasyonu lazerle yapabileceğimizi söyledik. Hastamızın boğazında ve boynunda herhangi bir kesi ve dikiş yapılmadığı gibi boğazına da hava deliği açmadık Ekol KBB Hastanesi’nde bir hasta daha gırtlak kanserinden herhangi bir kesme ya da boğazın delinmesi gibi bir müdahale olmadan, lazerle ağızdan yapılan operasyon ile sağlığına kavuştu” dedi. 8 Ekim 2015, Perşembe İyi GÖRMEK en doğal hakkınız Prof. Dr. Ünlü www.ekolkbb.com Danışma ve Randevu Hattı: (0232) 386 55 05 K.B.B - GÖZ - ESTETİK CERRAHİ - GENEL CERRAHİ - ORTOPEDİ Meme Kanseri hastaları icin estetik mucizesi Doç. Dr. Fatih Uygur meme onarımı yönteminin meme kanseri sonucu memesini kaybeden hastalar için adeta bir estetik mucizesi olduğunu söyledi. aynı operasyon sırasında onarılmasıdır. Böylece, bir operasyon ve iyileşme dönemi geçirmiş olursunuz. Bu, sadece bir memeniz olması deneyimini yaşamaktan kurtulabileceğiniz anlamına gelmektedir. Geç Rekonstrüksiyon Geç rekonstrüksiyonun avantajı, ilk olarak kanserden iyileşmenize, odaklaşmanıza ve gücünüzü tekrar kazanmanıza izin vermesidir. Meme rekonstrüksiyonunu geciktirmek, seçeneklerinizi gözden geçirmek ve meme rekonstrüksiyonu ile ilgili kararınızı iyi şekilde bilgilendirilmiş olarak vermek için de size daha çok zaman verir. Meme Rekonstrüksiyonu seçenekleri Kadriye Anıl Doç. Dr. Fatih Uygur Memenizi onarmanın farklı yolları olduğunu belirten Doç. Dr. Uygur “seçilecek yöntemin belirlenmesinde sağlık ve yaşam biçimi, vücut tipi, meme büyüklüğü, kişisel tercih ve kalan doku ve deri miktarı etkilemektedir” dedi. Meme rekonstrüksiyonunun kişinin kendi vücut dokusu kullanılarak yapıldığını belirten Doç. Dr. Uygur, “bu ameliyat meme implantları kullanılarak, kendi dokunuz ve kendi dokunuz ile birlikte bir meme implantı kombinasyonu kullanılarak yapılabileceğini” söyledi. 72 yaşında bir hastaya uyguladık E kol KBB Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Kliniği’nden Doç. Dr. Fatih Uygur meme rekonstrüksiyonu sürecinde birçok seçenek olduğunu belirterek “Bugün, mastektomi (kanserli veya prekanseröz hücre gelişimi sebebiyle meme dokusunun alınması) geçirmiş kadınların çoğu meme rekonstrüksiyonu için iyi birer adaydır. Mastektominin ardından, kadınlar bir çok farklı meme rekonstrüksiyonu yaptırmayı seçerler. Bazıları kendilerini eksikli hissederler veya kadınsı hissetmezler. Birçok kadın için, meme rekonstrüksiyonu (onarımı), kendilerini daha iyi hissetmelerini ve hayata yeni bir başlangıç yapmak için de iyi bir yoldur” dedi. Meme Rekonstrüksiyonu zamanlaması Meme rekonstrüksiyonu, mastektomi ile aynı operasyon sırasında yapabildiğini belirten Doç. Dr. Fatih Uygur “Buna erken rekonstrüksiyon denir. Mastektomiden haftalar, aylar ve hatta yıllar sonra da bu ameliyat yapılabilir. Buna geç rekonstrüksiyon denir.” Erken Rekonstrüksiyon Erken meme rekonstrüksiyonu yaptırmanın avantajı, memenizin mastektomi ile Kuşadası’nda yaşayan 72 yaşındaki Kadriye Anıl 3 yıl önce meme kanserine yakalandı ve sağ memesi kanserli doku nedeniyle alındı. Memesinin alınmasından sonra sosyal hayatta bir takım sıkıntılar çeken Anıl, denize giremiyor, istediği elbiseyi giyemiyordu. Bu sıkıntıları atlatmak ve kendini daha iyi hissetmek için Ekol KBB Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Kliniği’ne başvurdu. Doç. Dr. Fatih Uygur “Ben kanser sonrası meme onarımı ile ilgili olarak özel eğitimler aldım ve Amerika’da bu konuyla ilgili merkezde bu alanda çalıştım. Hastamız gördüğü kanser tedavisi nedeniyle sosyal sıkıntılarını atlatmak ve kendini daha iyi hissetmek için bize başvurdu. Hastamıza eksik bölgeyi tamamlamak için sırt bölgesinden doku alarak bu bölgede yeniden bir meme yapısı oluşturduk. Hastamız şu anda denize, havuza girebiliyor, istediği elbiseyi giyebiliyor ve kendini daha iyi hissediyor. Yapılan bu işlem dışarıdan bakıldığında anlaşılmıyor. Çünkü diğer memeye simetrik yapılıyor. Hastanın yaşam motivasyonu artıyor. Bir anlamda kanseri yenmiş olduğuna inanıyor.” EKOL KBB Hastanesi Göz Kliniği’nden Prof. Dr. Kaan Ünlü, yaşam süresi uzadıkça insanlar daha iyi görmek istiyorlar. Günümüz Femtosaniye lazer teknolojisi bunu sağlamada biz hekimlerin en önemli yardımcısı”dedi. SAYFA 6’DA Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Yaman Ekol KBB Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde TAM GÜN HASTA KABULÜNE BAŞLADI Doğru tedavi ile kalın bağırsak kanseri tedavi edilebilir Doç. Dr. Yaman K alın bağırsak kanserlerinin tüm kanser tipleri arasında sık görülen 4’üncü kanser olup, her yıl Dünyada yaklaşık 1 milyon yeni kalın bağırsak kanseri vakası teşhis edildiğini belirten Ekol KBB Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. İsmail Yaman, “günümüzde ortalama riske sahip bir insanın ömür boyunca kalın bağırsak kanserine yakalanma riski yüzde 4-5’tir. Bu riskin dolayısıyla kalın bağırsak kanserine yakalanan hasta sayısının yıllar içerisinde artarak devam etmesi ayrıca kanserde en hızlı artışın ise ülkemizin de içinde bulunduğu düşük ve orta gelirli ülkelerde olmasıdır.” SAYFA 7’DE Ekol KBB’den Opr. Dr. Yağdı, kireçlenme tedavisinde gelinen son gelişmeleri anlattı 65 yaş üzerinde kireçlenmeye dikkat! Opr. Dr. Yağdı 65 yaş üstü hastalarda kireçlenme bulgula Özellikle rının sıkça görüldüğünü kaydeden Opr. Dr. Serhan Yağdı, “İleri yaş, travma, genetik özellikler, aşırı kilo, kas zayıflığı gibi nedenler kireçlenme için risk faktörlerindendir.” K ireçlenmenin, tıptaki adıyla osteoartritin diz eklemindeki ağrı ve hareket kısıtlılığının sık nedenlerinden biri olduğunu belirten Ekol KBB Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Serhan Yağdı, “Diz ekleminde kemik uçları kıkırdakla kaplıdır ve aradaki menüsküsler şok emici olarak görev alırken eklem sıvısı kayganlığı artırır. Kireçlenme ile kıkırdakta incelmeler veya kayıplar görülebilir. Kıkırdak kaybı travma ile veya kronik aşınma ile ortaya çıkabilir” dedi. SAYFA 6’DA 6 K.B.B - GÖZ - ESTETİK CERRAHİ - GENEL CERRAHİ - ORTOPEDİ PERŞEMBE, 8 EKİM 2015 İyi görmek en doğal hakkınız E kol KBB Hastanesi Göz Kliniği’nden Prof. Dr. Kaan Ünlü günümüzde insanlar için iyi görmenin önemli bir faktör olduğunu belirterek, “ya- Prof. Dr. Kaan Ünlü Dr. Kaan Ünlü, yaşam süresi uzadıkça insanlar daha Prof. iyi görmek istiyorlar. Günümüz Femtosaniye lazer teknolojisi bunu sağlamada hekimlerin önemli yardımcısı” dedi. şam süresi uzadığı için insanlar eskisine oranla çok daha fazla sosyal bir hayat yaşıyorlar. Araba kullanmak, bilgisayar kullanmak, telefon, tablet kullanmak ve hobilerini daha rahat gerçekleştirmek için iyi görmek istiyorlar” dedi. ğu kontakt lens kullanmak istemiyorum, gözlük kullanmak istemiyorum gibi bir takım sıkıntılarla bize başvuruyor. İyi görmeyi sağlamak ve görme kusurlarını düzeltmek için kullanılan birkaç yöntem var. Bunların içinde genellikle Femtosaniye lazerlerden yararlanıyoruz. Günümüzde Femtosaniye lazer kullanılaFemtosaniye Lazer teknolojisi rak yapılan görme kusuru düzeltme ameliyatları çok son derece konforlu daha güvenilir oldu. Lazer ameliyatlarının da çeşitli İyi görmeyi sağlamak ve görmenin düzeltilmesi için seçenekleri var. Dünyada sıklıkla kullanılan Lasik günümüzde birçok yöntemin var olduğunu kaydeden operasyonlardır. Eskiden bu ameliyatlarda kesiler Prof. Dr. Ünlü, “Bize talepte bulunan hastaların birço- mikro cerrahide kullandığımız özel bıçaklarla yapılı- Prof. Dr. Kaan Ünlü Kimdir? 1984 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tıp eğitimine başladı. 2000 yılında Doçent, 2006 yılında Profesör oldu. Türk Oftalmoloji Derneği'nde Şube Başkanlığı ve Merkez Yönetim Kurulu görevlerinde bulundu. International Ocular Inflammation Society (IOIS), European Society of Cataract Refractive Surgeons (ESCRS), American Academy of Ophthalmology (AAO), The American Society of Cataract and Refractive Surgery (ASCRS), American Association For The Advancement of Science (AAAS) üyesidir. Birçok yurtiçi dergide Danışma Kurulu üyeliği yanısıra, Journal of Cataract & Refractive Surgery dergisinde Revievver, The Scientific World Journal dergisinde Edi- tör olarak görev yapmaktadır. Yurtiçi ve yurt dışı bilimsel dergilerde 110'un üzerinde çalışması yayınlanmıştır. Bu yayınlar 70'in üzerinde atıf almıştır. Yurtiçi ve yurtdışı toplantılarda 60'ın üzerinde sunumu olmuş, 20'nin üzerinde konferans veya panelde konuşmacı olmuştur. En iyi makale birincilik ve mansiyon ödülleri mevcuttur. Aktif olarak göz hekimlliği yaptığı 20 yıl boyunca 10.000'in üzerinde cerrahi vaka deneyimi mevcuttur. Retina Hastalıkları ve cerrahi tedavisi (vitreoretinal cerrahi), komplike glokom ve komplike katarakt olguları, excimer lazer, femtosaniye lazer konusu ilgi alanlarına girmektedir, Prof. Dr. Kaan Ünlü iyi derecede ingilizce bilmektedir. yordu. Günümüzde artık gözün üst tabakasının kesimi Femtosaniye lazer ile sağlanıyor. Bu diğer mikro bıçaklı yöntemlere göre çok daha güvenilir bir yöntem. Kaldırılan yaprakçığın altına Excimer Laser uygulanarak ilgili görme kusuru ya da bozukluğunun düzeltilmesi sağlanıyor.” Ortalama 5-10 dakika Damla ile gerçekleştirilen ve ortalama 5-10 dakika süren bu ameliyatlarda hem miyop, hem hipermetrop hem de astigmatların düzeltilebildiğini belirten Prof. Dr. Kaan Ünlü, “uygun olan hastalarda uzak ve yakın görmeyi Femtosaniye lazer sistemleriyle düzeltmek mümkün. Bunun ötesinde göz içerisinde kullanılan yöntemler de var. Gözün içine mercek yerleştirilerek astigmatı düzeltmek ve gözlükten kurtulmak için yapılan çeşitli operasyonlarda var” diye konuştu. Ekol KBB’den Opr. Dr. Yağdı, kireçlenme tedavisinde gelinen son gelişmeleri anlattı 65 yaş üzerinde kireçlenmeye dikkat! K ireçlenmenin, tıptaki adıyla osteoartritin diz eklemindeki ağrı ve hareket kısıtlılığının sık nedenlerinden biri olduğunu belirten Ekol KBB Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Opr. Dr. Serhan Yağdı, “Diz ekleminde kemik uçları kıkırdakla kaplıdır ve aradaki menüsküsler şok emici olarak görev alırken eklem sıvısı kayganlığı artırır. Kireçlenme ile kıkırdakta incelmeler veya kayıplar görülebilir. Kıkırdak kaybı travma ile veya kronik aşınma ile ortaya çıkabilir” dedi. 65 yaş üstünde daha fazla görülmekte Özellikle 65 yaş üstü hastalarda kireçlenme bulgularının sıkça görüldüğünü kaydeden Opr. Dr. Yağdı, “İleri yaş, travma, genetik özellikler, aşırı kilo, kas zayıflığı gibi nedenler kireçlenme için risk faktörlerindendir. Ayrıca hareketle artan ağrı, gece ağrısı, sabahları olan eklem sertliği, hareket kısıtlılığı, takılmalar, eklemden gelen sürtünme sesi, yağmurlu havalarda ağrı, şişlik ve bacaklarda eğrilik kireçlenme belirtileri arasında yer alır. Cerrahi dışı tedavi Egzersiz ve kilo verme tedavide çok önemlidir. Verilen her 1 kilo dizdeki basıncı yaklaşık 6 kilo civarı azaltırken, diz çevresi kasların güçlenmesi diz eklemine bi- Opr. Dr. Serhan Yağdı Kimdir? Opr. Dr. Serhan Yağdı 1993 yılında İzmir Bornova Anadolu Lisesini bitirdi. Tıp Fakültesi eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirdi. 2000-2005 yılları arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji ihtisasını tamamladı. 20052010 yılları arasında aynı hastanede Ortopedi Uzmanı olarak çalıştıktan sonra Başasistanlık sınavını kazanarak İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Başasistanlık görevine başlamış ve 2015 yılına kadar bu görevine devam etmiştir. Bu süre içinde Konak Belediye, Kayserispor, Göztepe, Altay, DSİ, Karşıyaka gibi birçok kulüp sporcusunun tedavisini üstlenmiştir. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği üyeliği, Türkiye Spor Yaralanmaları Artroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği, ESSKA (European Society of Sports Traumatology, Knee Surgery and Arthroscopy) üyeliği ve American Academy of Orthopaedic Surgeons (AAOS) üyeliği bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı Travma ve Resüsitasyon Kursu eğitmenidir. Yurt dışı ve yurt içi toplantılarda gerçekleştirilmiş çok sayıda sözel ve yazılı sunumları; yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış makaleleri, çeşitli dergi ve kitaplarda yazılmış derleme ve çevirileri mevcuttur. Arbeitsgemeinschaft für Osteosynthesefragen (AO) temel, ileri ve master kurslarını tamamlamıştır. Graz Üniversitesinde Prof. Dr. Simon Lambert ile ve İsviçre’de Üst ve Alt Ekstremite Travma Cerrahisi üzerine kadavra çalışmaları yapmış, Oxford Keble Collage ve yurt içinde özellikli kısmi diz protezleri üzerinde çalışmıştır. Yine yurt içi ve yurt dışında öncelikle diz eklemi menisküs, bağ ve kıkırdak hasarlarının artroskopik ve açık tedavi yöntemleri olmakla birlikte omuz ve ayakbileği artroskopisi üzerinde çeşitli kurs ve kadavra çalışmalarında bulunmuştur. Sporcu Sağlığı ve Spor Cerrahisi, Diz Artroskopisi (menisküs yırtık tamirleri, ön-arka çapraz bağ tamiri, iç-dış yan bağ tamirleri, dizilim bozuklukları, kıkırdak hasarları ve kireçlenme tedavisi, PRP uygulamaları) Omuz ve Ayakbileği Sorunları Artroskopik tedavisi, çeşitli Diz Protezi Uygulamaları başta olmak üzere Omuz ve Kalça Protezi Cerrahisi, Alt ve Üst Ekstremite Travma Cerrahisi özel ilgi alanlarıdır. nen yükü azaltır. Fizik tedavi, özel dizlikler ve antienflamatuar ilaçlar, glukozamin ve kondroitin sülfat içeren takviyeler, hyalüronik asit içeren diz içi enjeksiyonlar, özellikle son yıllarda popülaritesi gittikçe artan PRP uygulamaları, kortizon enjeksiyonları şikayetleri azaltmak içeren tercih edilen diğer yöntemlerdir. Opr. Dr. Serhan Yağdı, “PRP tedavisinin kanın doğal iyileştirme özelliklerini kullanarak, hasarlı kıkırdak, tendon, bağ, kas ve kemiğin iyileşmesine yardımcı olduğunu” söyledi. Cerrahi tedavi Kireçlenmenin tedavisinde cerrahi dışı ve cerrahi birçok seçenek arasından hastaya uygun olanı yapılacak muayeneye, röntgen, MR incelemelerine ve artroskopiden elde edilen bilgilere göre belirlendiğini belirten Opr. Dr. Yağdı, kireçlenmenin cerrahi tedavisinde kullanılan yöntemler hakkında bilgiler verdi. Kondroplasti: Dizlerdeki kireçlenmenin cerrahi tedavisinde ilk olarak artroskopi (kapalı ameliyat) ve kondroplasti tercih edilebilir. Bu işlemde amaç, kapalı yöntemle düzensiz kıkırdak yüzeyin tıraşlanması ve düzgün bir yüzey edilmesidir. Dikkatli bir şekilde uygulanmalı ve kıkırdakta aşırı incelmeye neden olunmamalıdır. Mikrokırık: Küçük alanlardaki kıkırdak kaybının tedavisinde uygulanabilir. Kıkırdak kaybı olan bölgede açığa çıkan kemikte özel el aletleriyle kapalı olarak kanama sağlanarak bir tamir kıkırdak dokusu oluşturulmaya çalışılır. OATS: Bu yöntem küçükten daha büyüğe uzanan tam kat kıkırdak hasarlarında kullanabildiğimiz bir yöntemdir. Dizin yük binmeyen bir kısmından veya kadavradan elde edilen silindirik yapıdaki kıkırdaklı kemik doku hasarlı bölgeye nakil edilir. Özenli bir rehabilitasyon sonrası sonuçları oldukça başarılıdır. Osteotomi (Tibial veya Femoral): Kireçlenme sonucu hasar dizin iç kısmında veya dış kısmında daha çok olabilir. Bacaklarda ortaya çıkan çarpıklık sonucunda hasarlı bölgeye daha fazla yük biner ve aşınma çok daha hızlı gerçekleşir. Bu yöntemle kaval kemiği veya uyluk kemiği kama oluşturacak şekilde kesilerek özel plaklarla yeniden tespit edilir ve bacağın aksının düzeltilerek yükün hasarlı bölgeden alınması sağlanır. Opr. Dr. Serhan Yağdı Bu yöntem şikayetlerin azaltılmasında ve diz protezinin geciktirilmesinde çok etkilidir. Unikompartmantal Diz Protezi: Bu ameliyatla dizinin yalnızca iç veya dış kısmı etkilenmiş olan hastalara daha küçük olan ve dolayısıyla daha kısa toparlanma süresi olan özel protezler uygulanır. Uygun seçilmiş hastalarda doğru uygulanmış cerrahi teknikle yüzde 96’lara varan başarı oranları mevcuttur. Total Diz Protezi: Hasarlı kısımların kesilerek uzaklaştırılması sonrası bunların yerine özel metal ve plastik parçaların kullanılarak yapay bir eklem oluşturulması ameliyatıdır. Bu yöntem ileri derece kireçlenmede hasarın ve ağrının giderilmesinde çok başarılıdır. Son 10 yılda protez teknolojisindeki ve uygulama tekniklerindeki büyük gelişmeler sonucunda protezlerin ömrü ve başarı oranları çok daha artmıştır. Bilgisayar oyunuyla göz tembelliği tedavisi davi şansı var. Ancak 7-8 yaşlarında geldiğinde bu oran gittikçe azalıyor” dedi. Göz Tembelliğinde Kapama Tedavileri E kol KBB Hastanesi Göz Kliniği’nden Opr. Dr. Gökhan Erbakan göz tembelliği olan çocuklarda doktor kontrolü ile sağlam olan gözün kapatılıp, tembellik bulunan gözle bilgisayar oyunu oynamasının göz tembelliği tedavisinde etkin rol oynadığını söyledi. 7 yaşından önce tedavi edilmeli Göz tembelliği sorununun 7 yaşından önce tedavi edilmesi gerektiğini, edilmediği takdirde çocuğun gelecek yaşamını etkilediğini belirten Ekol Kulak Burun Boğaz Hastanesi Göz Kliniği’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Gökhan Erbakan, “göz tembelliği görülme oranı son 5 sene içinde yüzde 4’lere kadar düştü. Göz tembelliği çocukların gelecek yaşamını çok etkiliyor. Göz tembelliği çocuğun bir gözünün görmesinin diğer göze göre daha düşük olduğu, fakat numara haricinde çocuğun başka fiziksel probleminin olmama halidir. Gözde kayma olmazsa aile bunu fark edemiyor ve sorun büyüyor. Bu yüzden ailelerin çocuklarını 4-5 yaşlarında bir göz muayenesine götürmeleri büyük önem arz etmektedir. Çocuk bize 7 yaşından önce geldiğinde ve hastalığı tespit ettiğimizde te- Eğer iki göz arasında numara farkından kaynaklanan tembellik varsa çocuk gözlüğün yanı sıra belli bir yaşın üstüne geldiğinde kapama tedavilerinin uygulandığını ifade eden Opr. Dr. Erbakan, “Önceden kapama tedavisi verdiğimiz çocuğu tüm gün evin içinde boş kapama yapmasını öneriyorduk. Ancak baktık ki bu şekilde pasif kapama çok fazla etkili olmuyor. Şimdi ailelere doktor kontrolünde, çalışan gözün kapatılıp, tembellik bulunan gözle doktorun önerdiği süre kadar bilgisayar oyunu oynamalarını öneriyoruz. Çünkü kişi kaç yaşında olursa olsun oyunu kazanmak için oynar. Beyin oyunu kazanabilmek için, eli daha iyi kullanabilmek için gözü daha iyi görmeye zorluyor. Böylece tembel olan gözün fonksiyonları çalışarak tedaviye katkı sağlıyor” dedi. Çocuk bize 7-8 yaşlarında geldiğinde ailelere çocuğun gelecek yaşamı ile ilgili acıklı bir hikaye anlattıklarını belirten Opr. Dr. Erbakan, “çocuğun ehliyet alırken çok büyük problemler yaşayacaklarını, askeri okullar ve polis okuluna girerken muayeneden kalacağını, tıp fakültesini kazansa dahi cerrahi branşı seçerken zorluk çekeceklerini anlatıyoruz. Çocuk bize zamanında geldi- Opr. Dr. Erbakan ğinde gözlük ve kapama tedavileri ile yaşamına devam ediyorlar. Gözlüğünü 19 yaşına kadar kullanıp, sonra lazerini olup numarasını düzelttirebilir ve hiç göz bozukluğu ve numarası olmayan bir kişi gibi yaşamına devam edebilir.” Şaşılıktan kaynaklanan daha problemlidir Göz tembelliğinin daha problemli olanının şaşılıktan kaynaklandığını kaydeden Opr. Dr. Erbakan, “şaşılıktan kaynaklanan göz tembelliğinde tedavi cerrahi tedavidir. Tedavi 7 yaşından önce yapılmalıdır. Doğuştan katarakt ve glokomu olan çocuklar oluyor. Bunların da tedavilerinin 7 yaşından önce cerrahi müdahaleleri yapılmalı ve cerrahi tedaviden sonra görme revizyonu yapılmalıdır. Göz tembelliği yedi yaşından önce yakalandığında yüzde 90’a varan problemlerle çözülüyor.” K.B.B - GÖZ - ESTETİK CERRAHİ - GENEL CERRAHİ - ORTOPEDİ PERŞEMBE, 8 EKİM 2015 7 Doç. Dr. İsmail Yaman Ekol KBB Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde hasta kabulüne başladı Kalın bağırsak kanseri tedavi edilebilir bağırsak kanserinin önlenebilir kanserler arasında yer aldığını belirten Doç. Dr. Yaman, Kalın “Bir kansere önlenebilir kanser diyebilmek için ya kanser gelişmeden ya da erken dönemde teş- K Doç. Dr. İsmail Yaman Kimdir? his edilerek kişinin yaşam süresi ve konforunu bozmadan tedavi edilebilmesi gerekmektedir.” alın bağırsak kanserlerinin tüm kanser tipleri arasında sık görülen 4’üncü kanser olup, her yıl Dünyada yaklaşık 1 milyon yeni kalın bağırsak kanseri vakası teşhis edildiğini belirten Ekol KBB Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Yaman, “günümüzde ortalama riske sahip bir insanın ömür boyunca kalın bağırsak kanserine yakalanma riski yüzde 4-5’tir. Bu riskin dolayısıyla kalın bağırsak kanserine yakalanan hasta sayısının yıllar içerisinde artarak devam etmesi ayrıca kanserde en hızlı artışın ise ülkemizin de içinde bulunduğu düşük ve orta gelirli ülkelerde olmasıdır.” Önlenebilir kanserler arasında yer alır Kalın bağırsak kanserinin önlenebilir kanserler arasında yer aldığını belirten Doç. Dr. Yaman, “Bir kansere önlenebilir kanser diyebilmek için ya kanser gelişmeden ya da erken dönemde teşhis edilerek kişinin yaşam süresi ve konforunu bozmadan tedavi edilebilmesi gerekmektedir. Kalın bağırsak kanserlerinin yüzde 90’ı polip denilen bağırsağın en iç tabakasındaki hücrelerin normal dışı çoğalmasından kaynaklanan kitlelerden gelişir. 50 yaş civarındaki hiçbir şikayeti olmayan insanların yaklaşık yüzde 35’inde kalın bağırsak polipleri mevcuttur. Bu poliplerin kansere dönüşmesi için yaklaşık 10 yıllık bir süre gereklidir ki bu süre ameliyat dışı müdahalelerle kanser gelişiminin önlenebilmesi için hayati öneme sahiptir. Bu süre içerisinde yapılacak bir kolonoskopiyle hem polip tanısı konulabilir hem de aynı anda polipektomi dediğimiz yöntemle polip çıkarılarak tedavi sağlanmış olur. Çıkarılamayacak kadar büyük ya da çok sayıda polip mevcutsa laparoskopik (kapalı) yöntem ile ameliyat edilerek tedavi sağlanması şansı vardır.” Kalın bağırsak kanseri belirtileri Doç. Dr. İsmail Yaman kalın bağırsağında kanser öncüsü polipler veya erken dönem kanser olan hastaların çoğunun hiçbir şikayeti olmadığını belirterek, “Bu hastalarda nadiren halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı, kansızlık, dışkılama esnasında makattan temiz kan gelmesi, kanla karışık dışkılama ve ishal görülebilir. İlerlemiş kalın bağırsak kanserlerinde ise yukarıda sayılan şikayetlere ilave olarak kalın bağırsakta tıkanma, delinme, diğer organlara yayılma, karında ilerleyici şişlik ve ağrı, bulantı, kusma, zayıflama, nefes darlığı görülebilir. Bu dönemde kanserle mücadele etmek hem hasta hem de hekim açısından daha zor ve risklidir.” Doç. Dr. İsmail Yaman, “çıkarılamayacak kadar büyük ya da çok sayıda polip mevcutsa laparoskopik (kapalı) yöntem ile ameliyat edilerek tedavi sağlanması şansı vardır” Risk Faktörleri: Beslenme alışkanlığı, fizik aktivite, genetik yatkınlık, yaş ve toplumsal tarama programlarının uygulanması günümüzde riski değiştirebilecek önemli faktörlerdir. Beslenme: Hayvansal yağlar, et ve yüksek kalori içeren, kırmızı etin beyaz et ve balığa göre daha fazla tercih edildiği diyet şekli kalın bağırsak kanseri riskini önemli oranda arttırır. Taze sebze ve meyveden zengin, posalı bir diyet ise riski yarı yarıya azaltır. Yaşam Şekli: Fiziksel aktivite, düzenli egzersiz yapmak riski azaltırken, sigara ve alkol riski 2-3 kat arttırır. Yaş: Ortalama riske sahip bireylerde kalın bağırsak kanserlerinin yaklaşık yüzde 90’ı 50 yaş üzerinde gelişir dolayısıyla 50 yaşın üzerinde olmak kalın bağırsak kanseri için önemli bir risk faktörü olarak görülmektedir. Toplumsal tarama programları Taramalarda sık kullanılan ve etkili yöntemin kolonoskopi olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yaman, “Kolonoskopi, kalın bağırsağın tümünün, ince bağırsağın ise son 15-20 cm’lik kısmının incelenmesine ve gerektiğinde örnek alınmasına veya görülen poliplerin çıkarılmasına (polipektomi) imkan sağlar. Ortalama riske sahip insanlarda 50 yaşında başlayarak her 10 yılda bir kolonoskopi yapabilirsek kalın bağırsak kanseri görülme sıklığı yüzde 75-90 oranında azalacaktır” dedi. 50 yaş üzeri on yılda bir kez Kolonoskopi yaptırmanızda fayda var Elli yaşınıza girdiğinizde hiçbir şikayetiniz olmasa da kolonoskopi yaptırınız. Birinci derece (anne, baba, kardeşler) bir ya da daha fazla akrabasında kalın bağırsak kanseri olanların bu kansere yakalanma riski 2-4 kat artar. Ayrıca bu kişilerde çok daha erken yaşlarda kanser gelişebilir. Bu nedenle bu bireylerde kolonoskopi taramalarına en geç 40 yaş olmak üzere ve ayrıca hekiminizin önereceği daha erken yaşlarda başlanılmalıdır. Doç. Dr. İsmail Yaman, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 2000-2005 yılları arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Genel Cerrahi ihtisasını tamamladı. 2005 - 2009 yılları arasında Manisa Devlet Hastanesi’ne Genel Cerrahi Uzmanı olarak görev yaptı. Çalıştığı sürede bu hastanede dikişsiz hemoroid tedavisi olarak bilinen hemoroidopeksi ameliyatı ve ileri düzey laparoskopik cerrahi girişimler ilk kez kendisi tarafından gerçekleştirilmiştir. 2005 yılında Türk Cerrahi Derneği yeterlilik sınavı (Board) başarı belgesi aldı. 2009 yılında Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında Yardımcı Doçent Doktor olarak göreve başladı. Laparoskopik hiatal herni tamiri, laparoskopik kalın bağırsak rezeksiyonu, laparoskopik mide cerrahisi, ERCP ve ileri düzey endoskopik girişimler burada ilk defa kendisi tarafından gerçekleştirilmiştir. 2013 yılında “aspirasyon aparatı” isimli laparoskopik alet dizaynı ile birlikte patentini aldı. 2010 yılında ileri endoskopi konusunda, 2014 yılında ERCP konusunda bilgi ve deneyimini arttırmak için İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde görev yaptı. Endoskopi konusunda eğitici olarak görev yaptı ve eğitici sertifikası aldı. 2014 tarihinde Doçent oldu. Türk Cerrahi Derneği, Türk Kolon ve Rektum Cerrahisi Derneği, Ulusal Endoskopik Laparoskopik Cerrahi Derneği, Ege Bölgesi Cerrahi Derneği, İzmir Meme Hastalıkları Derneği, Endokrinolojide Diyalog Derneği, Endokrin Cerrahisi Derneği üyesidir. 2011 yılında Ege Ege Cerrahi Günleri “Yenileşim, Teknoloji ve Mucit Cerrahlar” sempozyumunda, 6. Cerrahi Araştırma Kongresinde ve Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi’nde bilimsel danışma kurulu üyeliği yapmıştır. Balıkesir Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapmıştır. 2010 yılından başlayarak çok sayıda lisans ve lisansüstü ders vermiştir. Çok sayıda ulusal ve uluslararası çalışması olup bu çalışmalar çok sayıda atıf almıştır. İlgi alanları, obezite (şişmanlık) cerrahisi ve metabolik cerrahi, laparoskopik reflü cerrahisi, laparoskopik safra kesesi ameliyatları, mide balon uygulaması, laparoskopik mide ve bağırsak kanseri ameliyatları, hemoroid ameliyatları, karın ve kasık fıtığı ameliyatları, meme kanseri ameliyatları, troid kanseri ve guatr ameliyatlarıdır. GÖZ KAPAĞI ÇEVRESİ ameliyatları gençleştiriyor KBB Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Klini Ekol ği’nden Doç. Dr. Fatih Uygur, “göz kapağı ve çevresi ameliyatlar yapılabilmektedir. Genelde düşük göz kapakları ile karşılaşılmaktadır. Bu ameliyatta yukarıya askı koyarak kapak yukarı ameliyatlarının hastaların daha genç ve dinamik gö- çekilebiliyor ya da kası kısaltarak düzeltebilmektedir. Düşük göz kapakları bazen geçirrünmelerine katkı sağladığını, genelde 50 yaşın üzerin- ilen yüz felci sonucunda da oluşabilmektedir. deki insanlarda estetik amaçlı olarak yapıldığını” söyledi. Bu durumlarda biraz beklemek gerekmektedir. Çünkü kendiliğinden de düzelme şansı öz kapağı ve çevresi ameliyatlarının içe- Sigara, kolesterol ve uykusuzluk göz altı tor- vardır. Eğer düzelmezse cerrahi işlem uygurisine göz kapağı düşüklüğü, kapak cil- balarının oluşmasını etkilemektedir. Estetik lanabilir. dindeki sarkmalar ve göz altı torbaları- amaçlı olarak yapılan ameliyatlarda üst göz nın girdiğini belirten Ekol KBB Hastanesi Es- kapağında sarkan cilt kısımları alınıyor. Daha Ameliyat sonrası süreç tetik ve Plastik Cerrahi Kliniği’nden Doç. Dr. sonra estetik dikişle kapatılıyor. 1 hafta sonra Ameliyat sonrasında ilk hafta vücuda su değUygur, “Genelde 50 yaşın üzerindeki insanlar- dikişler alınıyor. Bu dikişler estetik dikiş ol- memesi gerekmektedir. Hastalar denize gireda estetik amaçlı olarak yapılabiliyor. Bu kişi- duğu için dışarıdan bakıldığında da anlaşılma- miyorlar ve bölgeyi güneşten korumaları gerekmektedir. Daha sonra şişliklerin geçmesi ler göz kapağı üzerinde cildin sarkması, göz maktadır. kapağını kaldıramama, gözü tam açamama Tedavi amaçlı estetik operasyonlar için buz tedavisi önerilmektedir. Hastaların gibi şikayetler sonucunda hekimlere başvur- Estetik ameliyatların bazı durumlarda tedavi bu süre zarfında sigarayı azaltmalarını, mümmaktadırlar. Ayrıca bu hastalar alt göz kapa- amaçlı da yapılabildiğini belirten Doç. Dr. Fa- künse bu vesile ile bırakmalarını ayrıca birğında oluşan torbalardan da şikayetçi olmak- tih Uygur “bazı durumlarda yeni doğanlara kaç gün istirahat etmelerini öneriyoruz. Ametadırlar. Ancak gözaltı torbaları genetikte ola- dahi bu ameliyatlar yapılabiliyor. Üst göz ka- liyattan bir hafta sonra dikişlerini alıyoruz ve biliyor. Bu gibi durumlarda 20 yaşındaki bir pağında kapak düşmesi, alt göz kapağındaki hastalar daha sonra günlük yaşamlarına dehasta da ameliyat olabilir. kirpikler içe veya dışa dönmesi nedeniyle bu vam edebilmektedirler.” G Doç. Dr. Fatih Uygur Kimdir? 1993 yılında GATA Askeri Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1996-2001 yılları arasında Ankara GATA Estetik ve Plastik Cerrahi Anabilim dalında uzmanlık eğitimini aldı. 2001-2005 yılları arasında Balıkesir Askeri Hastanesi’nde Estetik ve Plastik Cerrahi uzmanı olarak çalıştı. 2005-2013 yılları arasında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Estetik ve Plastik Cerrahi Kliniği’nde Yardımcı Doçent olarak çalıştı. 2008 yılında BostonMassachusetts Üniversitesi (Amerika Birleşik Devlet- leri), 2009 yılında Nagoya Üniversitesi (Japonya), 2010 yılında Konkuk Üniversitesi (Güney Kore - Seul), 2012 yılında Nantong Üniversitesi (Çin Halk Cumhuriyeti) Estetik ve Plastik Cerrahi Bölümleri’nde misafir öğretim görevlisi olarak bulundu. 2009-2010 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nde Teksas Üniversitesi’nde, Estetik ve Plastik Cerrahi bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak bir yıl süreyle çalıştı. Yurt dışında olduğu süreçte vücut, meme ve yüz estetik cerrahi işlemleri konularında yoğunlaştı, bu alanda çok sayıda kurs, eğitim ve toplantılara katıldı. Bilimsel çalışmaları ile yurt içinde beş defa araştırma ödülü kazandı. Estetik ve Plastik Cerrahi alanında bugüne kadar literatürde ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış 80’den fazla makalesi bulunmaktadır. 2011 senesinde El Cerrahisi yan dal uzmanlığı, 2012 senesinde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi yan dal uzmanlığı ünvanını aldı. 2013 yılında Doçent oldu. Halen İzmir Özel Ekol KBB Hastanesi’nde Estetik Plastik Cerrahi ve Kozmotoloji Departmanı sorumlu hekimi olarak görev yapmaktadır. İyi derece İngilizce bilmektedir. Lenfödem Cerrahisi, Estetik meme cerrahisi (büyütme, küçültme, dikleştirme), estetik vücut şekillendirme cerrahisi (karın germe, liposuction), yüz estetiği (boyun germe, yüz germe, estetik burun cerrahisi, gözkapağı estetiği, kepçe kulak), saç ekimi, jinekomasti, genital estetik ve mikrocerrahi alanları özel ilgi alanlarıdır. Türkan Armağan Doç. Dr. Çağlar Çallı Almanya’dan geldi EKOL Hastanesi’nde DUYMAYA başladı yaşayan Türkan Armağan kulağında Almanya’da ki kireçlenme nedeniyle işitme cihazı kullanıyor- du. Ekol KBB Hastanesi’ne başvuran Armağan Doç. Dr. Çağlar Çallı ve ekibi tarafından yapılan Otoskleroz ameliyatı ile işitme cihazından kurtuldu. K ulağındaki kireçlenme nedeniyle Almanya da iki defa ameliyat olan Armağan iki ameliyatın da başarılı olmaması sebebi ile işitme cihazı ile yaşamaya devam ediyordu. Yaptığı araştırmalar sonucu Ekol KBB Hastanesi’nden Doç. Dr. Çağlar Çallı’ya ulaşan Armağan, burada Doç. Dr. Çağlar Çallı ve ekibi tarafından yapılan otoskleroz ameliyatı ile işitme cihazından kurtularak sağlığına kavuştu. Daha sağlıklı ve güvendeyim Ameliyatın ardından kendini daha iyi hisseden ve daha iyi duymaya başladığını belirten Türkan Armağan “Her iki kulağımdaki kireçlenme rahatsızlığı nedeniyle Almanya’da iki kez ameliyat oldum. Başarılı olmadığı için işitme cihazı kullanıyordum. Araştırmalarım sonunda İzmir’de Ekol KBB Hastanesi’nde görevli Doç. Dr. Çağlar Çallı’nın bu konuda deneyimli ve başarılı olduğunu öğrendim. İzine geldiğimde kendisine muayene oldum ve bana oldukça güven verdi. Ameliyat sonucunda sağlığıma kavuştum. Beni işitme cihazımdan kurtaran ve sağlığıma kavuşturan başta Doç. Dr. Çağlar Çallı ve ekibine binlerce kez teşekkür ederim.” 8 K.B.B - GÖZ - ESTETİK CERRAHİ - GENEL CERRAHİ - ORTOPEDİ PERŞEMBE, 8 EKİM 2015 Prof. Dr. İnal, boyun kitleleri ve nodüllerinin ciddi bir hastalık belirtisi olabileceğini söyledi Boyun kitleleri ve nodüllerine dikkat! B oyunda beze veya nodül diye adlandırılan boyun kitlelerinin çoğu zaman hastayı kötü huylu bir hastalık olarak endişelendirdiğini belirten Ekol KBB Hastanesi’nden KBB Uzmanı Prof. Dr. Erdoğan İnal, “Bu kitlelerin büyük bir kısmı korkulanın aksine iyi gidişli hastalıklarda kendini gösterir. Boyun, muayenesi kolay ve pek çok hastalığın oluşturduğu nodüller yönünden teşhiste kolaylık sağlayan bir bölgedir” dedi. Dr. İnal, “Bu kitlelerin büyük bir kısmı korkulanın aksine iyi gidişli has Prof. talıklarda kendini gösterir. Boyun, muayenesi kolay ve pek çok hastalığın oluşturduğu nodüller yönünden teşhiste kolaylık sağlayan bir bölgedir.” şeklinde belirti verebilir. Boyunda kitle etkisi yapan bir diğer oluşum tiroid adı verilen guatr kitleleridir. Guatr bezinin kendisinin büyümesi veya içindeki tümörün büyümesi boyun ön altta kitle etkisi yaparken bunun kanserli doku haline gelmesi ile boyun alt ve orta yan bölgelerde ele gelen nodül şekli ile karşımıza çıkabilir. Bunların dışında doğuştan olan kistik yapılar yine cilt altında kitle şeklinde ele gelirler. Uzun süre pek değişiklik göstermezler. Bunların dışında lenfoma bazı kötü huylu hastalıklarda da boyunda tek veya çok sayıda nodül önem arz etmektedir. Nodüllerin yerleşim yerleri Baş ve boyun bölgesinin lenf bezleri yönünden oldukça zengin olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. İnal, “Vücutta yaklaşık 800 civarında lenf bezi vardır, bunların 300 kadarı baş boyun bölgesinde yerleşmişlerdir. Normal şartlarda ele gelmeyen bu bezeler, çeşitli hastalıklarla beraber ele gelir duruma gelerek büyürler, hastalığın gidişine göre büyümeye devam ederler veya küçülürler. Boyun nodülleri 7 grup halinde kendini gösterirler. Her bölgenin bağlantılı olduğu yerler ise o bölge hastalığı ile beraber seyreder.” Boyun nodülleri neden büyür? İltihabi nedenlerin boyunda oluşan bezelerin büyümesine yol açtığını belirten Prof. Dr. İnal, “Cilt hastalıklarının yanı sıra bademcik, ağız içi yaraları, geniz bölgesi hastalıkları, diş eti hastalıkları boyunda yerleri bilinen bölgelerde nodüller de büyüme yaparlar ve iltihabın tedavi edilmesi ile bu tür kitleler yavaş yavaş küçülürler” dedi. Prof. Dr. Erdoğan İnal Kimdir? Tanı nasıl konur? Endişe verici nodüller nasıl oluşur? Prof. Dr. İnal, “İltihabi olayların dışında, kötü huylu tümörler yine öncelikle boyunda kitle ile karşımıza çıkarlar. Bunların özelliği sert olmaları ve devamlı büyüme eğiliminde olmalarıdır” dedi. Geniz bölgesi kanserlerinin öncelikle boynun üst yanında nodül yaparken, ağız içi dil ve yutak kanserleri boynun ön yanlarında beze büyümesi ne sebep olduklarını belirten Prof. Dr. İnal şunları söyledi: “Boyunun dışında örneğin akciğer üst bölge kanseri köprücük kemiği üstünde nodül yaparken, bir mide kanseri boyun sol altta beze Prof. Dr. Erdoğan İnal boyun nodüllerinin değerlendirilmesinde önemli olan noktanın bu nodülün içerdeki hangi yapıdan oluştuğunu bulmak olduğunu belirterek “Burun ve ağız içinde esas hastalık tespit edilirse nodüle müdahale edilmez. İlgili bölge incelemeye alınır. Bu mümkün olmazsa nodülden ya iğne biyopsisi denen teknikle hücre alınır veya nodülün tamamı cerrahi olarak çıkarılır, incelenmek üzere patoloji uzmanına gönderilir. Patoloji uzmanı tam tanıyı koymak için çok detaylı çalışmalar yapar. Sonuç olarak boyun nodülleri pek çok hastalığın tanısında önemli bilgiler verir ve tanının ve tedavinin gidişini doğrudan etkiler.” Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1969 yılında mezun oldu. Kulak Burun Boğaz ihtisasını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Kliniği’nde tamamladı, daha sonra Ankara Onkoloji Hastanesi’nde 9 yıl süreyle baş ve boyun kanserleri cerrahisi konusunda çalışmalarda bulunan Prof. Dr. Erdoğan İnal, Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalı’nda çalışmaya başladı. Bu sürede 3 defa KBB Ana Bilim Dalı Başkanlığını yaptı. 1988 yılında Doçent, 1995 yılında Profesör oldu. Japonya’da Milli Kanser Merkezinde, İngiltere’de The Royal Marsden Kanser Merkezi’nde, Fransa’da Gustave Roussy Tümör Merkezi’nde, ABD’de MD Anderson Kanser Merkezi’nde, Hollanda Milli Kanser Merkezi’nde değişik sürelerde bulunmuş, kanser ve tanı tedavisinde deneyimlidir. Prof. Dr. İnal’ın yurt içinde 150 civarında makalesi, yurt dışında ise 25 civarında makalesi yayınlanmıştır. İngilizce bilen Prof. Dr. İnal, baş - boyun kanserleri cerrahisi ve tedavi planlama programları, ayrıca horlama cerrahisi ve bademcik, geniz eti ameliyatları, çocuk kulak hastalıkları konularında deneyimlidir. Retina hastalıkları hakkında bilmeniz gerekenler E kol KBB Hastanesi Göz Kliniği’nden Prof. Dr. Tansu Erakgün retina hastalıklarının önemli bir kısmının cerrahi gerektirdiğini belirterek şekere bağlı retina sorunları (diyabetik retinopati), Prematüre Retinopatisi, Makula Dekolmanı, Retina Dekolmanı ve retina hastalıkları cerrahisinde kullanılan Vitrektomi ameliyatı hakkında bilgiler verdi. Dr. Tansu Erakgün: “Retina hastalıklarında er Prof. ken müdahale önemlidir. Görme kaybı oluşmadan uzman bir hekim tarafından müdahale gerektirir.” Diyabetik Retinopati Göz tansiyonu ve sarı nokta hastalığı ile birlikte dünyada önemli körlük sebepleri arasında ilk 3 sırada yer almaktadır. Uygun tedavi yapılmadığı takdirde belli bir süre sonra körlükle sonuçlanma oranı çok yüksektir. Diyabetik Retinopatinin erken safhalarında lazer tedavisi oldukça yüksek başarı oranları elde ediliyor. Retinaya yapılacak lazer tedavisi hastanın görmesini koruyabilir. Geç kalınmış olgularda diyabete bağlı kanamalar ilerler ve görme merkezinde gelişen ödem ve retina kanamaları neticesinde hasta görmesini kaybeder. Bu durumda cerrahi tedavi gerekebilir. Retina Dekolmanları Retina yırtıkları diğer adı ile retina dekolmanları da retina ile ilgili önemli rahatsızlıklardan biridir. Yırtıkların tedavisi cerrahidir. Cerrahi tedavide ise Vitrektomi ameliyatından yararlanılmaktadır. Prematüre Retinopatisi Günümüzde erken doğum oranları gün geçtikçe artmaktadır. Erken doğum ile meydana gelen doğumlarda oluşan Prematüre Retinopatisi günümüzde ciddi sorunlardan birisi. Bebekler artık kuvöz ortamında dahi çok iyi ortamlarda bakılarak çok küçük bebekler yaşatılabiliyor. Bu bebeklerin göz ve damar gelişimleri vücudun diğer yerleri gibi tam gelişmiyor ve bir problem çıkıyor. Bunun sonucunda da bu çok özel şartlarda bakılan bebekler ne yazık ki hayatının çok erken safhasında körlükle karşılaşabiliyor. Burada önemli olan nokta yeni doğan hekiminin bebeği doğru zamanda retina uzmanına yönlendirmesi, hastalığın erken teşhisinin yapılması ve lazer tedavisinin doğru bir şekilde yapılması gerekiliyor. Geç kalınmış durumlarda, yani lazer yapılmamış durumlarda vitrektomi ameliyatı yapılabilecek son yöntemdir. Geç kalınca vitrektomi ameliyatı yapılmakta ancak erken evrede yapılan lazerin verdiği sonuçları verememektedir.” Vitrektomi Ameliyatı Bu ameliyatta göze 3 adet çok ufak giriş yapılmaktadır. Ameliyatta kullandığımız iğneler iğne ucundan daha ince iğnelerle yapılmaktadır. Bu iğnelerle gözün içindeki gerek yerler temizlenmekte, lazerler yapılmakta hava ve gaz gibi tamponlar oluşturularak tedavi sağlanmaktadır. Eskiden bu ameliyatlar 1 mm’ye yakın iğne delikleri ile yapılmaktaydı. Bu durumda da dikiş kullanılmaktaydı. Teknolojinin gelişmesiyle bu iğneler 0,5mm altına kadar indi ve ameliyat konforu arttı. Vitrektomi ameliyatı göz sağlığı ve hasta açısından da oldukça konforlu. İğneler küçüldükçe bu ameliyatlarda dikişsiz yapılmaya başlandı. Vitrektomi ameliyatının tarihçesi çok eski değil. 35-40 yıllık tarihçesi var. Türkiye’de de 90’lı yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. Diyabete bağlı kanamalar başta olmak üzere birçok hastalıkta bu yöntem kullanılmaktadır. Ayrıca göz içi yaralanmaları, darbeler, delici kesici alet yaralanmaları, trafik kazalarında gelişen retina hasarları, göz içi yabancı cisimlerin sokulması gibi durumlarda vitrektomi ameliyatından yararlanılmaktadır. Makulada delik, makulada zar oluşumu, retinanın damarsal hastalıkları ve damar tıkanıklıkları ve göz içi kanamaları vitrektomi ameliyatı ile olmaktadır.” Gırtlak kanserinin ilk belirtisi ses kısıklığı olabilir S es Kısıklığının değişik sebeplerden dolayı yaşanabileceğini belirten Prof. Dr. Gökhan Erpek, ses kısıklığının gırtlak kanserinin bazen ilk belirtisi olduğunu söyledi. “Gırtlağın diğer bölüm- Prof. Dr. Gökhan Erpek kimdir? lerinde oluşan kanserlerde ise ilk belirti olmasa da seste değişiklikler önemli bir habercidir” diyen Prof. Dr. Erpek, “40 yaşın üzerinde ve sigara, alkol kullananlarda bir haftayı geçen ses kısıklığı durumlarında ayrıntılı KBB muayenesi gerekir. Ayrıca sık görülen sebeplerden birisi de sinüzit gibi üst solunum yollarını ilgilendiren enfeksiyonlardır. Geniz akıntısı, öksürük ses tellerinde yıpranma yarattığı için ses kısıklığı yapar. Bunun dışında gırtlağın kendisinin enfeksiyonları (larenjit) ses kısıklığı yapar. Ses kısıklığı yapan diğer nedenler Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunudur. 1993 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. ABD Kaliforniya Üniversitesi San Francisco ve San Diego Tıp Fakülteleri’nde kulak burun boğaz ve baş boyun cerrahisi üzerine gözlemci öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde başhekimlik ve dekan yardımcılığı yapmış, Kulak Burun Boğaz Kliniğini kurmuştur. İngilizce bilen Prof. Dr. M. Gökhan Erpek’in özel ilgi alanları kulak burun boğaz ve baş boyun tümörleri, tükürük bezi, ağız, dil, gırtlak kanserleri, ses teli cerrahisi, maksillofasiyal travma (yüz ve çene kırıkları)dır. Ses kısıklığı yapan diğer nedenler hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Erpek, “bu durumda reflüden bahsetmek gerekir. Mide asidinin değişik nedenlerle yemek borusundan yukarıya gırtlağa kaçması burada tahriş oluşturur. Larengofarengeal reflü dediğimiz bu olayda sık sık gırtlak temizleme ihtiyacı görülür. Uzun süreli bu durumlarda bir de alkol ve sigara kullanımı da varsa gırtlak kanseri gelişimi için uygun ortam oluşmuş olur. Reflüden başka allerji de önemli ses kısıklığı sebeplerindendir. Bunlardan başka ses tellerinde ödem, kanama, felçler, yapısal bozukluklar, çeşitli ilaçların kullanımı ve sinirsel durumlar da ses kısıklığı yapabilirler” dedi. Ses kısıklığı tanısı ve tedavisi Ses kısıklığı tedavisi hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Erpek, “Hastanın KBB muayenesinde endoskoplar kullanılarak ses tellerinin hareketli görüntülerini gözlemek önemlidir. Bunun yanında stroboskopik yön- temlerle ses tellerinin yavaş hareketli görüntüleri incelenebilir. Gerektiğinde ses analizleri yapılabilir. Ancak gerektiğinde cerrahi yöntemlerle biyopsi almak veya şüpheli dokunun tümünü alarak hem tanı hem de tedaviyi birlikte yapmak önemlidir. Çünkü anestezi altında mikroskopla yapılacak girişim sırasındaki muayene de çok önemlidir. Deneyimli gözlerde bile poliklinik muayenesiyle anestezi altında yapılan mikroskobik muayene arasında farklılıklar olabilir. Sebep belirlendikten sonra tedavi de buna uygun düzenlenir. Enfeksiyonlarda, reflüde ilaç tedavisi yapılabilirken kist, polip gibi tümöral oluşumlarda cerrahi tedavi gerekir. Eğer gırtlak kanseri tanısı konursa onun tedavisini hastalığın evresi ve hastanın durumuna göre ayrıca düzenlemek gerekir. Bunun dışında ses telinin felci, zayıflığı ve erken dönemdeki nodüllerde Ses Terapisi yöntemleri ile ses kısıklığı tedavi edilebilir” dedi. Prof. Dr. Erakgün, “Diyabetik Retinopatinin erken safhalarında lazer tedavisi ile oldukça yüksek başarı oranları elde ediliyor. Retinaya yapılacak lazer tedavisi hastanın görmesini koruyabilir.” Prof. Dr. Tansu Erakgün kimdir? Prof. Dr. Tansu Erakgün, orta öğrenimini Saint Joseph Koleji’nde tamamladıktan sonra 1986 yılında girdiği Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1992 yılında mezun oldu. Aynı yıl Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda asistanlık eğitimine başladı. 1997 yılında uzman olduktan sonra aynı yıl uzman doktor olarak aynı klinikte Retina Hastalıkları ve Vitreoretinal Cerrahi alanında uzmanlaşmak üzere görevine devam etti. Bu konudaki eğitimini, çeşitli dönemlerde Antwerp - Belçika (Dr.Zivanovic Kliniği), Frankfurt - Almanya (Dr. Eckardt Kliniği), Duisburg-Almanya’da gerçekleştirdi. 2004 yılında Doçentlik, 2010 yılında Profesörlük ünvanını aldı. Vitrektomi ameliyatlarında kullanılmak üzere kendisi tarafından tasarlanan “Erakgun spatula knife” ve “Erakgun snare” adlı cihazlar bu konudaki literatüre geçmiş ve dünyanın dört bir yanında kullanılmaktadır. Halen Türk Oftalmoloji Derneği Vitreoretinal Cerrahi Birimi Aktif Üyesi, Türk Oftalmoloji Derneği Tıbbi Retina Birimi Aktif Üyesi, Türk Oftalmoloji Derneği Oküler Travmatoloji Birimi Aktif Üyesi, European Vitreoretinal Society ve American Academy of Ophtalmology üyesidir. Yurtiçi ve yurtdışı bilimsel dergilerde birçok makalesi yayınlanmıştır. Diyabetin göz komplikasyonları, retina dekolmanları, göz travmaları ve göz içi yabancı cisimler, makula dejenerasansı, makula deliği, epiretinal membran, katarakt cerrahisi ve katarakt cerrahisinin komplikasyonları konularında uzmanlaşmış olup, toplam 5000’in üzerinde cerrahi müdahale gerçekleşmiştir. Fransızca ve İngilizce bilen Prof. Dr. Tansu Erakgün, evli ve iki çocuk babasıdır. Bu bir editöryel çalışmadır.