T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI YÖNETİM ORGANİZASYON BİLİM DALI HASTANE YÖNETİM ETKİNLİĞİNDE YERLEŞİM PLANININ ÖNEMİ: S.Ü. TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ’NDE BİR MODEL ÇALIŞMASI Yusuf Yalçın İLERİ DOKTORA TEZİ Danışman PROF.DR. ADNAN ÇELİK Konya–2013 i Yusuf Yalçın İLERİ ii iii ÖNSÖZ Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon Bilim Dalı'nda doktora çalışması olarak düzenlenen bu tez, hastane yönetim etkinliğinde yerleşim planının önemini Selçuk Üniversitesi (S.Ü.) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde geliştirilen bir model ile ortaya koymayı amaçlamaktadır. Geliştirilen modelin özellikle yeni kurulan hastanelerin yerleşim planlarının en etkin şekilde yapılması noktasında özgün bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırma sonuçlarından da görüldüğü gibi hastane içerisinde poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin rastgele veya açılış sıralarına göre değil de belli bir plan dahilinde yapılması hastaneler ve hastalar için önemli yararlar sağlayabilmektedir. Bu çalışmada geliştirilen model ve yazılım ile özellikle yeni kurulma aşamasında olan veya uzun yıllar hizmet verdikten sonra yeni hizmet binaları ile faaliyete geçecek olan hastanelerde en uygun yerleşim planı oluşturulması daha kolay olabilecektir. Doktora eğitimim boyunca, bilgi ve tecrübelerini benden esirgemeyerek beni yönlendiren değerli hocam Beyşehir Ali Akkanat İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adnan ÇELİK'e verdiği destek ve gösterdiği anlayıştan dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Doktora çalışmamda üzerimde emeği olan sayın hocam Selçuk Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif ŞİMŞEK'e, değerli zamanını benden hiç esirgemeyen Doç Dr. Rıfat IRAZ hocama, tez aşamasında beni yönlendiren Prof. Dr. Orhan ÇOBAN, Prof. Dr. Raif PARLAKKAYA ve Doç. Dr. Abdullah KARAMAN hocalarıma teşekkür ederim. Hayatım boyunca desteklerini her zaman yanımda hissettiğim ve beni bu günlere getiren kıymetli annem Medine İLERİ ve babam Yrd.Doç.Dr. Hüseyin İLERİ’ye, özellikle tez dönemindeki çalışmalarım süresince gösterdikleri anlayış ve destekten dolayı sevgili eşim Yrd.Doç.Dr. Zehra İLERİ’ye ve ailelerimize teşekkürlerimi bir borç bilirim. Öğrencinin iv Adı Soyadı Yusuf Yalçın İLERİ Numarası: 094127001007 Ana Bilim / Bilim Dalı İşletme / İşletme Danışmanı Tezin Adı Prof. Dr. Adnan ÇELİK Hastane Yönetim Etkinliğinde Yerleşim Planının Önemi: S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Bir Model Çalışması ÖZET Günümüzde talebin gittikçe arttığı ve her gün daha fazla insanın sağlık hizmeti alabilmek için başvurduğu sağlık kuruluşları, fiziksel olarak çok geniş alanları kaplamakta ve çoğalan uzmanlık alanları sebebiyle gittikçe artan sayıda poliklinik ve laboratuar birimleri ile hizmet vermektedirler. Fiziksel ve niteliksel olarak büyük ilerlemeler gösteren hastanelerde, hastaların hastane içindeki birimlere ulaşımları büyük ve beklenmeyen sorunlar oluşturmaya başlamış ve hastanelerde biriken yoğun kalabalıklar bu durumu kronik bir sorun haline getirmiştir. Bu durum, hastane yöneticilerini, hastane mekân organizasyonu ve özellikle poliklinik ve laboratuar birimlerinin hastane içerisindeki yerleşim planları üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Bu çalışmada, en uygun hastane yerleşim planlarını oluşturarak hastane içi ulaşım problemlerini ve bu problemlerden kaynaklanan kaynak israflarını en aza indirebilmek amacıyla bir yazılım gerçekleştirilmiş ve bu yazılım vasıtasıyla en uygun hastane yerleşim planlarının oluşturulabilmesi için bir model önerisi geliştirilmiştir. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, hastane yönetimi ve yöneticiliği ile ilgili genel bilgilere yer verilmiş, ikinci bölümde hastane yönetiminde etkinlik üzerinde durulmuş, üçüncü bölümde hastanelerde yerleşim planı ve mekânsal yönetim süreci değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde ise; geliştirdiğimiz yazılım kullanılarak S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi örneği üzerinde bir hastane yerleşim planı modeli oluşturulmuş ve sonuçlar hakkında detaylı bilgi sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Sağlık Yönetimi, Yönetimsel Etkinlik, Mekansal Yerleşim, Yerleşim Planı, Hastane Mekan Organizasyonu Students v Name/Surname Yusuf Yalçın İLERİ Number: 094127001007 Department Management Advisor Title Prof. Dr. Adnan ÇELİK The Importance of Layout Organization in Hospital Management Efficiency: A Model in S.U. Medical Faculty Hospital SUMMARY Nowadays, every day more and more people increasingly demand to receive health-care from health care organizations, so hospitals cover physically large areas and due to the increasing number of expertise more laboratory units and polyclinics are needed to serve. Although hospitals have gained great advances physically and qualitatively, transportation of patients to units in hospitals have started to build large and unexpected problems and dense crowds in hospitals has made this situation a chronic problem. This problem has led hospital managers to think about hospital layout plans especially on laboratory units and polyclinics locations. In this study, in order to solve transportation problems in hospitals by creating the most appropriate hospital layouts and to minimize resource waste, we implemented software to create the best layout of the hospital to be developed. The study consists of four sections. In the first part, general information about hospital management and organization is given, in the second part, effectiveness of the management of the hospitals is argued, in the third part, layout plans and spatial management process in hospitals is evaluated. In the fourth part, using the software we developed, a layout model of the S.U. Medical Faculty Hospital is created and detailed information about the layout results are presented. Keywords: Health Management, Administrative Efficiency, Spatial Layout, Layout Plan, Hospital Layout Organization. vi İÇİNDEKİLER Sayfa No Bilimsel Etik Sayfası……………………………………………………………………………………….i Tez Kabul Formu..........................................................................................................................................ii Önsöz............................................................................................................................................................iii Özet ..............................................................................................................................................................iv Summary .......................................................................................................................................................v Kısaltmalar ve Simgeler Sayfası .......................................................................................................... .vi Tablolar Listesi................................................................................................................................................vii Şekiller Listesi ..............................................................................................................................................ix Giriş ................................................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM – HASTANE YÖNETİMİ VE YÖNETİCİLİĞİ ............................................ … 5 1.1. Hizmet Sektörünün Özellikleri ve Sağlık Hizmetlerinin Tanımı .............................................. … 5 1.2. Hizmet Sektöründe Hastanelerin Tanımı, Özellikleri ve Amaçları .......................................... … 8 1.2.1. Hastanelerin Tanımı ve Amaçları ................................................................................ … 8 1.2.2. Hastanelerin Özellikleri .............................................................................................. … 11 1.2.2.1. Hastanelerin ve Hastane Hizmetlerinin Genel Özellikleri ................................... … 11 1.2.2.2. Hastanelerin Yapısal ve Süreçsel Özellikleri ...................................................... … 17 1.3. Etkili Sağlık Hizmetleri......................................................................................................... … 22 1.4. Hastanelerin ve Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması ........................................................... … 28 1.5. Hizmet Sektöründe Bir Girişim Olarak Hastanelerin Yönetimi ................................................ … 30 1.6. Hastane Yönetimi Organizasyonu ve Organizasyon Yapıları ................................................... … 33 1.7. Hastane Yöneticilerinin Görevleri ve Amaçları....................................................................... … 44 1.7.1. Hastane Yöneticilerinin Yönetim Mesleğine Yönelik Sorumlulukları............................ … 47 1.7.2. Hastanelerde Modern Yönetim Tekniklerinin Uygulanması .......................................... … 49 1.8. Sağlık Örgütlerinde Değişim Yönetimi .................................................................................. … 51 1.9. Hastane Yönetiminde Gelecek Trendleri ve Yönetsel Özerklik................................................ … 53 1.10. Hastane Yöneticiliğinde Yönetimsel ve Bilişsel Sorunlar ...................................................... … 55 1.11. Hastane Yöneticiliğinde Yetkinlik ve Yeterlilik .................................................................... … 60 1.12. Hasta Memnuniyetinin Sağlanması ve Hastane Yöneticisine Düşen Görevler ......................... … 65 1.13. Hastaların Hastane Seçimlerini Etkileyen Yönetsel Faktörler................................................. … 70 1.14. Hastane Hizmetlerinde Talep ve Talep Yönetimi .................................................................. … 75 İKİNCİ BÖLÜM – HASTANE YÖNETİMİNDE ETKİNLİK ..................................................... … 80 2.1. Yönetimsel Etkinlik ve Hastaneler Açısından Önemi ............................................................. … 80 2.2. Etkin Bir Hastane Yönetimi İçin Yöneticilere Düşen Görevler ............................................... … 82 2.3. Hastane Yönetiminde Etkinlik Göstergeleri............................................................................ … 88 2.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Yönetimi ve Performans Değerlemesinin Önemi .... … 91 2.4.1. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Yönetimi ................................................... … 92 2.4.2. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Değerlemesi .............................................. … 95 vii 2.4.3. Hastane Yönetim Etkinliği ve Hastane Verimliliği İlişkisi ........................................... … 99 2.5. Bir İşletme Olarak Hastanelerde Yönetim Fonksiyonlarının Uygulanması ............................... … 101 2.5.1. Hastanelerin Etkinliğinde Stratejik Yönetimin Önemi................................................... … 101 2.5.2. Hastane Yönetim Etkinliğinde Planlamanın Önemi ...................................................... … 108 2.5.3. Hastane Yönetim Etkinliğinde Organizasyon ve Örgütlemenin Önemi .......................... … 111 2.5.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Yöneltmenin Önemi ..................................................... … 114 2.5.5. Hastane Yönetim Etkinliğinde Eşgüdümlemenin Önemi ............................................... … 116 2.5.6. Hastane Yönetim Etkinliğinde Kontrol ve Denetimin Önemi ........................................ … 119 2.6. Hastanelerde Yönetim Etkinliğini Artırmanın Yolları ............................................................. … 121 2.6.1. Hastane Yönetim Etkinliğinde Dış Kaynak Kullanımı .................................................. … 121 2.6.2. Hastanelerde Etkin Bilgi Sistemleri Yönetimi............................................................... … 125 2.6.3. Hastanelerde Etkin Takım Çalışması ve Yönetimi ........................................................ … 133 2.6.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Personel Yönetiminin Önemi ........................................ … 136 2.6.5. Hastane Yönetim Etkinliğinde Çatışmaların Önlenmesi ve Yönetilmesi ........................ … 145 2.6.5.1. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde İşbölümü ve İşbirliğinin Önemi .................... … 149 2.6.5.2. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Fonksiyonel Bağımlılık ................................ … 151 2.6.5.3. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Ortak karar verme ........................................ … 152 2.6.5.4. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Sınırlı Kaynaklar ......................................... … 153 2.6.5.5. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Yeni Uzmanlıklar ........................................ … 154 2.6.5.6. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde İletişim ........................................................ … 156 2.6.6. Hastane Yönetim Etkinliğinde Stres Yönetimi .............................................................. … 161 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – HASTANELERDE YERLEŞİM PLANI VE MEKANSAL YÖNETİM .... … 164 3.1. Hastanelerde Yerleşim Planı, Mekansal Yönetim ve Mekansal Organizasyona Konu Birimler............................................................................................................................... … 164 3.1.1. Hastanelerde Mekansal Yönetim ................................................................................. … 164 3.1.2. Hastane Yerleşim Planında Mekansal Organizasyona Konu Olan Birimler ................... … 174 3.1.2.1. Polikliniklerin Mekansal Organizasyonu ............................................................. … 174 3.1.2.2. Laboratuarların Mekansal Organizasyonu ........................................................... … 179 3.1.2.3. Radyoloji Birimi Mekansal Organizasyonu .......................................................... … 181 3.2. Hastanelerde Sirkülasyon ve Yön Bulma Sistemleri................................................................ … 183 3.2.1. Hastanelerde Yön Bulma Sorunsalı .............................................................................. … 183 3.2.2. Hastanelerde Yön Bulma Davranışı ve İşaretlendirme Sistemleri .................................. … 185 3.3. Hastanelerde Hasta Sirkülasyonu Yönetimi ............................................................................ … 188 3.3.1. Hastanelerde İç ve Dış Sirkülasyon .............................................................................. … 188 3.3.2. Poliklinik ve Tanı Birimleri Arasında Hasta Sirkülasyonu Yönetimi ............................. … 192 3.3.3. Hastanelerde Mekansal İlişkiler ve Mekansal İlişki Yönetimi ....................................... … 194 3.3.3.1. Birimler Arası Ulaşım Alanlarının Yönetimi ........................................................ … 196 3.3.3.2. Poliklinik ve Tanı Birimlerinde Bulunan Bekleme Alanlarının Yönetimi .............. … 200 3.4. Hastanelerde Yerleşim Planı ve Organizasyonunun Hasta ve Çalışan Memnuniyeti Üzerindeki Etkisi .................................................................................................................. … 202 viii 3.5. Hastane Yerleşim Planı ve Personel Planlamasında Etkin Bir Randevu Sisteminin Önemi ........ … 206 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – S.Ü. TIP FAKÜLTESİ HASTANESİNDE HASTANE YÖNETİM ETKİNLİĞİNDE YERLEŞİM PLANININ ÖNEMİNE İLİŞKİN BİR MODEL ÇALIŞMASI.….… ……211 4.1. Araştırmanın Amacı ve Kapsamı ........................................................................................... … ……211 4.2. Araştırmanın Kısıtları ........................................................................................................... … ……217 4.3. Veri Seti ve Yöntem ............................................................................................................. … …....218 4.3.1. Veri Seti..............................................................................................................................................218 4.3.2. Yöntem...............................................................................................................................................219 4.3.3. Gerekli Yazılımın Programlanması ve Özellikleri...................................................................................221 4.4.4. Araştırmamızda Kullandığımız Algoritmalar, Kullanım Alanları ve Özellikleri ................. … ……222 4.4. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi .............................................................................. … ……227 Sonuç ve Öneriler ................................................................................................................................ …....263 Kaynakça ............................................................................................................................................ ……269 Özgeçmiş ............................................................................................................................................ ……295 ix KISALTMALAR BS Bilişim Sistemleri BT Bilgi Teknolojileri CEO Chief Executive Officer, Genel Müdür DKK Dış Kaynak Kullanımı DPT Devlet Planlama Teşkilatı FTR Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon HBYS Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri KBB Kulak Burun Boğaz KÇ Kalite Çemberleri KKO Karınca Kolonisi Optimizasyonu NEÜ Necmettin Erbakan Üniversitesi SB Sağlık Bakanlığı SBT Sağlık Bilgi Teknolojileri SGK Sosyal Güvenlik Kurumu SÜ Selçuk Üniversitesi YTKİY Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği x TABLOLAR LİSTESİ Sayfa No Tablo 1.1: Hastanelerin Yapısal ve Süreçsel Özellikleri…………………………………....19 Tablo 1.2: Etkili Sağlık Hizmeti Gereklilikleri……………………………………………..23 Tablo 1.3: Türkiye’de 2007-2011 Yılları Arası Hastane ve Yatak Sayıları...………………42 Tablo 1.4: Yöneticiler ve Hekimler Arası Farklılıklar...…………………………………....64 Tablo 2.1: Sağlık Kurumlarında Etkinlik Göstergeleri…...………………………………...89 Tablo 2.2: S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi Etkinlik Göstergeleri…...………………………....90 Tablo 2.3: Örnek İki Hastanenin Yatan Hasta İstatistikleri……………………...………....91 Tablo 2.4: Hastanelerde Teknik Performans Göstergeleri…………………………...…......97 Tablo 2.5: Hastanelerde İç Çevre Analizine Konu Alt Sistemler………...……………….105 Tablo 2.6: Hastanelerde DKK Alanları ve Memnuniyet Seviyeleri…………………… ...124 Tablo 3.1: S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2009 ve 2012 Yıllarında Ort. Hasta Yatış Süreleri…………………………………………………………………….…………292 Tablo 4.1: KKO Algoritması Matematiksel Gösterimindeki Sembollerin Anlamları.........227 Tablo 4.2: Tüm Polikliniklere 2012 Yılında Aylık Ortalama Başvuru Sayıları……….......229 Tablo 4.3: Göğüs Hastalıkları Polikliniğinden Diğer Tüm Polikliniklere Yapılan Aylık Ortalama Konsültasyon İstem Sayıları…………………………………………………......230 Tablo 4.4: Tüm Polikliniklerden Yapılan Aylık Ortalama Laboratuar İstem Sayıları……231 Tablo 4.5: Tüm Polikliniklerden Yapılan 1 Aylık Ortalama Radyoloji İstem Sayıları........232 Tablo 4.6: Birimlere Ayrılan Lonca Sayıları ve Toplam Alanları………………………...238 Tablo 4.7: Mevcut Birimlere Verilen Kodlar ve Loncalara Yerleşim Düzeni...…….….....239 Tablo 4.8: En Uygun Yerleşim Planında Kazanç Oranları………………………………..243 Tablo 4.9: Polikliniklere İlk Başvuruda Eski ve Yeni Yerleşim Planlarının Karşılaştırılması ve Poliklinik Bazlı Kazanç Oranları………………………………………………….…….246 Tablo 4.10: Poliklinik Ulaşım Kazancının Diğer İki Örnek Anlamı………………….......247 Tablo 4.11: Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği Örneğinde Konsültasyon Ulaşımı Kazanç Oranları...………...………………………………………………………………..247 Tablo 4.12: Polikliniklerden Laboratuarlara Yapılan İstemlerden Kaynaklanan Ulaşım Maliyetlerinde Poliklinik Bazında Oluşan Değişim Oranları…………………...………....249 Tablo 4.13: Polikliniklerden Radyoloji Birimlerine Yapılan İstemlerden Kaynaklanan Ulaşım Maliyetlerinde Poliklinik Bazında Oluşan Değişim Oranları………...…………...251 Tablo 4.14: Hastaların Göğüs Hatalıkları Polikliniği’ne Başvuru Dakikaları…………….255 xi Tablo 4.15: Hastaların Randevu Sistemine Geçmiş Olan FTR Polikliniği’ne Başvuru Saatleri……………………………………………………………………………………...258 Tablo 4.16: Hastane Yerleşim Planı Yapıldıktan ve E-Randevu Sistemine Geçildikten Sonra Polikliniklerde Çalışan Personel Sayısındaki Olası Kazanımlar…..........…………..……...259 Tablo 4.17: Polikliniklerde Çalıştırılan Personel Sayılarında Elde Edilen Kazanım….…..260 Tablo 4.18: Sirkülasyon Alanlarında Çalıştırılan Personel Sayıları ve Yeni Oluşturulan Yerleşim Planından Sonra Kazanç Oranları………………………………………………..261 xii ŞEKİLLER LİSTESİ Sayfa No Şekil 1.1 : S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi Yönetim Şeması………………...…...……………41 Şekil 2.1 : Hastane Yöneticilerinin Stratejik Yönetim Sürecinde Yaptıkları Çevresel Analiz Örneği……………………………………………..…………106 Şekil 3.1 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi 2012 Yılı Poliklinik Başvuru Sayıları…………...176 Şekil 3.2 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Mayıs 2012 Poliklinik Bazında Başvuru Sayıları.………………………………………………………………………..176 Şekil 3.3 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Poliklinikler Arası Konsültasyon İstemleri……………………………………………………………………….178 Şekil 3.4 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Polikliniklerden Laboratuarlara Gönderilen Hasta Yüzdeleri………………..…………………………………180 Şekil 3.5 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Polikliniklerden Radyoloji Birimi’ne Gönderilen Hasta Yüzdeleri…………………..…………................................182 Şekil 4.1 : Gerçek Karıncaların En Kısa Yolu Bulma Aşamaları……….………................223 Şekil 4.2 : Optimizasyonun Ön Adımları………………………………………………….225 Şekil 4.3 : Karınca Sistemi Algoritması Genel Yapısı…………………………………....225 Şekil 4.4 : Karınca Kolonisi Optimizasyonunun Matematiksel Gösterimi………………...226 Şekil 4.5 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Örnek Senaryo İçin En Kısa Çerçeve……....233 Şekil 4.6 : N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Hastanesi İçin En Kısa Çerçeve………………....233 Şekil 4.7 : H1 İçin En Kısa Çerçeve Örnek Senaryosu ..................................................…..234 Şekil 4.8 : H2 İçin En Kısa Çerçeve Örnek Senaryosu …....................................................234 Şekil 4.9 : Hastanenin Giriş Kat ve -1. Kat Yerleşimi………………………………….….236 Şekil 4.10 : Hastanenin 1. Kat ve 2. Kat Yerleşimi…………………………………….....236 Şekil 4.11 : AutoCAD programında E Blok Zemin Kat Yerleşim Planı…………………..240 Şekil 4.12 : KKO Kullanılarak Hazırlanan Programın Örnek Ekran Görüntüsü…………..242 Şekil 4.13 : Yazılımla Yapılan Simülasyonlar Sonrası Oluşturulan Yeni Hastane Yerleşim Planı (Giriş Kat ve -1. Kat)……………………………………………………....244 Şekil 4.14 : Yazılımla Yapılan Simülasyonlar Sonrası Oluşturulan Yeni Hastane Yerleşim Planı (1. Kat ve 2.Kat)…………………………………………………….……..245 Şekil 4.15 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi E-Randevu Ekranı………………………….......256 1 GİRİŞ Hızla değişen çevresel şartlar ve artan rekabet nedeniyle sağlık kurumları, önemli fırsat ve tehditlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu ortam içerisinde hastane yöneticileri için en temel sorunlardan birisi, rekabet üstünlüğünün nasıl kazanılacağı ve sürdürüleceğidir. Aynı sektörde faaliyet göstermelerine rağmen hastanelerin ve hastane yöneticilerinin performans sonuçları arasında büyük farklar ortaya çıkmaktadır. Hem uzun vadeli planlar yapan, hem de kısa vadeli değişikliklere açık olan hızlı, esnek ve yenilikçi yönetim anlayışı hastaneleri günümüzde başarıya götürmektedir. Ülkemizdeki hastanelerin büyük çoğunluğu kamuya aittir. Bununla birlikte son yıllarda özel hastanelerin sayısındaki hızlı artış ile kamunun sağlık sektöründeki ağırlığı gün geçtikçe azalmaktadır. Ülkemizdeki üniversite hastaneleri ise özerk yapıdadırlar. Bunların hizmet karşılığında kestikleri faturalar, SGK tarafından denetlenir ve kazandıkları gelirle döner sermaye idarelerini gerçekleştirirler. Ancak, son zamanlarda etkin şekilde yönetilemeyen birçok üniversite hastanesinin gelirleri giderlerini karşılayamamaktadır ve hastaneler borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Bu durum kamu hastanelerinin profesyonel yönetim anlayışına göre yönetilmesi gerektiği görüşünü haklı çıkarmaktadır. Hastane yöneticileri, yönetsel kararlar alırken; personeli hedeflere yöneltirken; çalışanların ücretlerini, terfilerini, işten çıkarma durumlarını belirlerken; hastanenin, hizmetlerin ve personelin güçlü ve zayıf yönlerini analiz ederken; bütçe hazırlarken ve yatırım planları yaparken performansların etkili bir biçimde değerlendirilmesine gereksinim duyarlar. Çünkü hastanelerin amaçlarına ulaşabilmeleri, çalışanların performansları ve verilen hizmetlerin etkin ve doğru bir biçimde değerlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Hastane yönetim etkinliğinin düşük olduğu kurumlarda hastanenin genel performansının belli bir seviyenin üzerine çıkması mümkün değildir. Sağlık kurumları günümüzde belirsizliklerin hâkim olduğu bir çevrede faaliyette bulunmaktadırlar. Pek çok yönetmelik ve kanun baş döndürücü bir hızla değişmekte ve hastaneler neredeyse her gün yeni bir sisteme kendilerini adapte etmek zorunda kalmaktadırlar. Dolayısıyla, hastane yöneticileri, önceden 2 görülemeyen fırsatları değerlendirmek ve riskleri kendi lehlerine çevirebilmek için bilişim sistemlerinden üst düzeyde yararlanma yoluna gitmektedirler. Hastanelerde büyük öneme sahip olan sağlık çalışanlarının, etkin bir yönlendirme işleviyle, fonksiyonel olmayan çatışmalardan uzak, işbirliği ve takım çalışmasına önem vererek faaliyet göstermeleri, hizmet kalitesi ve etkinliği açısından kritik önem taşımaktadır. Günümüzde hastaneler rekabet üstünlüğü sağlamak amacıyla, büyük yatırımlar yapmakta, ileri teknoloji cihazlar almakta, hastaların rahatı ve konforu için daha fazla sağlık personeli çalıştırmakta ve daha fazla uzmanlaşmaya gitmektedirler. Tüm bu çabaların arasında gözden kaçan bir konu ise, hastane mekân organizasyonu planlamasıdır. Günümüzde sağlık hizmetleri teknolojinin ileri derecedeki yardımıyla yapılabilmektedir. Dolayısıyla doktorlar birçok hastadan laboratuar ve radyoloji tetkiki isteyerek kesin tanı koymakta ve tedavi yoluna gitmektedirler. Sağlık hizmetlerine artan talep de düşünüldüğünde hastanelerin koridorlarında gidecekleri birimlere ulaşmak için büyük çabalar sarf eden, çoğunlukla hastane içerisinde kaybolan, sürekli yön tarifi soran, ilgili birime gitmek için bazen hastaneleri baştanbaşa dolaşan kalabalıklarla karşılaşılmaktadır. Bu problemin doğurduğu sonuçlar ise ancak hastane otomasyon yazılımı vasıtasıyla elde edilmiş doğru veri ve yöntemler kullanılarak en etkin hastane mekân organizasyonu planlamasının yapılmasıyla çözülebilir. Hastanelerde mekânsal organizasyon planlamasının yapılmaması ve polikliniklerin, laboratuarların ve radyoloji birimlerinin hasta sirkülasyonunu, poliklinik konsültasyon istemlerini, laboratuar tetkik istemlerini ve radyolojik tetkik istemlerini göz önünde bulundurmadan, hastane kurulduktan sonra polikliniklerin açılma sırasına göre veya rastgele yerleşim yapılarak hasta kabulü yapılması birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Ayrıca, hastane içerisinde gereksiz yere çok uzun mesafeler dolaşmak zorunda kalan hastaların yol açtığı temizlik ve hijyen problemleri, güvenlik problemleri, gürültü, karmaşa ve düzensizlik, bunların giderilebilmesi için fazladan temizlik ve güvenlik elemanlarının çalıştırılması, düzensizliğin beraberinde getirdiği belli saatlerde oluşan talep patlamasına cevap verebilmek için fazladan sekreter ve hastabakıcıların çalıştırılması, plansız mekân organizasyonunun yol açtığı gürültü, karmaşa ve düzensizliğin hastalar üzerinde stres, endişe ve korku oluşturması sonucu hastalarda şikayet ve çatışma eğiliminin 3 büyük oranlarda artması, hastanelerde verilen kaliteli hizmetin endişe ve tedirginlik sonucunda hastalarca algılanamaması ve hizmetlerden sürekli bir memnuniyetsizlik duyulması gibi sorunlar da mevcuttur. Başta sağlık personeli olmak üzere hastanedeki tüm personelde aşırı yorgunluk, stres, yabancılaşma, çatışma ve tükenmişliğin artması sonucunda hastaların hayatına bile mal olabilecek sağlık hatalarının yapılması; iş kazalarının artması ve bu kazaları önlemek, bilgilendirme yapmak ve motivasyon artırmak amacıyla hastane yönetiminin pek çok eğitim düzenlemesi; hem gittikçe artan eğitim masraflarına katlanması hem de eğitim süreleri boyunca eğitim alan personelden verim alamaması ve bütçe dengesinin her geçen gün daha da bozulması; tıbbi cihazlara belli saatlerde aşırı yüklenilerek hızlı eskime, yıpranma ve bozulmaya yol açarak verilen hizmetin aksaması, hem verilemeyen hizmetin maliyetinin katlanılması hem de tıbbi cihazların bakım ve onarım masraflarının çok artması; belli saatlerde aşırı kullanılan tıbbi cihazların diğer saatlerde boş kalması; aşırı yoğunluk, kalabalık ve hasta şikayetlerinden vakit bulamayan doktorların özellikle ön tanı, ana tanı, epikrizleri ve raporları eksik yazması veya bazen hiç yazmaması; sisteme eksik veya yanlış malzeme girişi veya kullanımı sonucu fatura kontrol aşamalarında hastane hak edişlerinden büyük kesintilere sebebiyet verilmesi; eksik fatura hazırlanması; kayıp-kaçak oranlarının çok artması sonucu hastanenin verdiği hizmetin karşılığı olan ücretleri bile tam olarak tahsil edememesi gibi problemler de gündem oluşturmaktadır. Bu çalışmada; söz konusu problemlerin önemli bir kaynağı olan "hastane içi mekân organizasyonunu" en etkin şekilde gerçekleştirebilmek için, Selçuk Üniversitesi (S.Ü.) Tıp Fakültesi Hastanesi model olarak alınmıştır. Modelin mevcut yerleşim planı üzerinde, en iyileme algoritmaları kullanılarak bir yazılım geliştirilmiş ve bu yazılım kullanılarak; tüm poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerini içine alan bir hastane mekânsal organizasyon planı gerçekleştirilmiştir. Toplam dört bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, genel olarak hastane yönetimi ve yöneticiliği üzerinde durulmuştur. Hastane yöneticilerinin görevleri ile hastane yöneticiliğinde yönetimsel ve bilişsel sorunlara ve çözümlerine vurgu yapılmıştır. 4 İkinci bölümde, hastane yönetiminde etkinlik üzerinde durulmuştur. Hastane yönetim etkinliğinin ve hastanelerde performans yönetiminin önemi, hastanelerde yönetim fonksiyonlarının uygulanması ve yönetim etkinliğini artırmanın yolları detaylı bir şekilde incelenmiştir. Üçüncü bölümünde, hastane mekânsal organizasyon ve yerleşim planı için kavramsal çerçeve oluşturulmuştur. Hastane içerisinde ulaşım kolaylığı, yönlendirme ve sirkülasyon sistemine dair saptamalar yapılmıştır. Çalışmanın son bölümünde, her hastane için ayrı ayrı hastane mekânsal organizasyon planı oluşturulmasına imkan verecek bir yazılım geliştirilmiş ve karşılaştırmalı şekilde model olarak aldığımız S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi yerleşim planı üzerinde uygulanarak hastanenin optimum fayda sağlayacağı yerleşim planı çıkartılmıştır. Önerilen hastane yerleşim planı ile sözü edilen problemlerin ortadan kaldırılması veya minimize edilmesi amaçlanmıştır. 5 BİRİNCİ BÖLÜM HASTANE YÖNETİMİ VE YÖNETİCİLİĞİ Günümüzde, sağlık hizmetlerine olan talebin büyük boyutlarda artış göstermesi ve hastaların sağlık kuruluşlarından beklentilerinin önemli ölçüde değişmesi, hastane yönetiminin ve yöneticiliğinin önemini gittikçe artırmaktadır. Bu durum kamu ve özel sektör sağlık kuruluşlarında yöneticilik kavramı üzerine daha çok odaklanmayı beraberinde getirmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, hizmet sektöründe faaliyet gösteren hastanelerin yönetimi ve hastane yöneticiliği ile ilgili teorik çerçeve açıklanmıştır. 1.1. Hizmet Sektörünün Özellikleri ve Sağlık Hizmetlerinin Tanımı Literatürde hizmet kavramının tanımlanmasının tarihsel bir süreç içerisinde farklılaştığı görülmektedir. 1700’lü yılların başından, 1900’lü yılların başına değin yapılan tanımlamalara bakıldığında, hizmetlerin fiziksel ürün olarak ortaya çıkmayan ve mallara fayda ilave eden tüm faaliyetler olarak nitelendirildiği görülmektedir (Varinli, 1996: 12). Hizmetler fiziksel ürün ya da mallar gibi somut değildirler. Ürünler, yer ve zaman boyutunda var olan somut nesneler iken, hizmetler sadece zamanında var olan sosyal hareket ve etkileşimlerdir (Kundu ve Vora, 2004: 41). Hizmet; genelde müşteri ile işletmenin personeli, fiziksel kaynakları ve/veya sistemleri arasında geçen etkileşimleri içeren; müşterinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, belirli bir düzeyde soyut olan faaliyetlerden oluşan süreçtir (Grönroos, 2000: 46). Hizmet süreci, talebe bağlı olarak müşteriler önünde yerine getirilmesi gereken karmaşık ve büyük oranda birbirini etkiyen işlemler içermesi nedeniyle üretim sürecinden farklılık arz eder (Gowan vd., 2001: 277). Üretim sektöründe, ürünün belirlenen standartlara uyması önem kazanırken, hizmet sektöründe müşteri ya da kullanıcının beklentilerine yanıt vermesi önem taşımaktadır (Gürlek ve Gürol, 1993: 203). Hizmetler birtakım özellikler göstermektedir. Hizmetin en belirgin özelliği soyutluluğudur. Hizmetin soyut olması, elle tutulamaz, gözle görülemez, bir ölçü birimiyle ifade edilemez, sergilenemez ve taşınamaz olduğu anlamına gelmektedir. Tüm bunların sonucunda hizmetin dayanıksız olduğu söylenebilir (Erkut, 1995: 33). Hizmetler heterojendir. Bir 6 kurumun sunduğu hizmet ile bir başka kurumun sunduğu hizmet arasında çok büyük farklılıklar mevcuttur. Hatta aynı kurumun sunduğu hizmetler bile zaman içinde farklılıklar gösterebilir Toplumda, ürün ve hizmetlerin özelliklerine bağlı olan bir talep bulunmaktadır. Hizmete olan talebin, belirsiz ve değişken olduğu bilinen bir gerçektir. Bu talep günden güne hatta bir gün içinde bile önemli ölçülerde değişiklik gösterebilir (Akdoğan, 1981: 16). Hizmetin başarılı olması için insancıl ilişkilerin etkin şekilde kurulması önem taşır. Hizmeti alan kişi ile hizmeti veren kişi arasında yüz yüze ilişki ve yakınlığın kurulduğu durumlarda, karşıdakine güven ve rahatlık hissi verilebilir. Hizmetlerin; soyutluk, değişkenlik, heterojenlik, dayanıksızlık, ayrılmazlık (hizmet üretimi ve tüketiminin aynı anda gerçekleşmesi) gibi temel özellikleri hizmet üretimini, satışını, kalite algısını ve müşteri tatminini önemli ölçüde etkilemektedir (Devebakan, 2005: 8). Fiziksel ürünlerden farklı olarak hizmetler satın almadan önce görülemez, tadılamaz, hissedilemez veya koklanamaz. Çünkü hizmetler nesnelerden ziyade performanslardır. Üretim ve tüketimin aynı anda oluşu, tüketim esnasında hizmet üreticisinin de hizmet ortamında bulunması anlamına gelir. Hizmeti sunanların performansı; üreticiden üreticiye, tüketiciden tüketiciye ve günden güne değişir. Hizmette üretim ve pazarlama eşzamanlıdır. Hizmet bir kişi tarafından talep edildiğinde, talep eden kişi de hizmetin bir parçası olur. Hizmet üretimi esnasında müşterinin de bulunması, üretici-müşteri etkileşimi, hizmet pazarlamasını mal pazarlamasından ayıran önemli bir özelliktir. Üretici ve tüketici her ikisi de hizmetin sonucunu etkiler. Kısacası, hizmet işletmelerinde üretim ve tüketimin aynı anda gerçekleşmesinden dolayı, üretim fonksiyonu, pazarlama fonksiyonundan ayrılamaz (Grönroos, 1990:27; Varinli, 1996: 17-21). Hizmet kalitesi, müşterinin beklentileri karşısında hizmet seviyesinin ne kadar iyi bir şekilde gerçekleştirildiğinin ölçüsüdür (Şekerkaya, 1995: 24). Hizmet işletmelerinde, hizmetin müşteriler tarafından nasıl alındığı önemlidir ve kalite konusunda müşterinin sübjektif değerlendirmeleri söz konusudur (Devebakan, 2005: 9-10). Bütün hizmet şirketleri gibi sağlık bakım hizmetleri kaliteyi tanımlama, standartları belirleme ve arzulanan verimlilik düzeylerini kontrol etme konusunda bazı sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Diğer hizmet örgütleri ile 7 karşılaştırıldığında, sağlık bakım hizmetlerinin çıktılarını tanımlamak, ölçmek ve kontrol etmek daha güçtür. Ancak hasta tatmininin, sağlık bakım hizmetlerinin kalitesinin önemli bir göstergesi olduğu konusunda bir fikir birliği mevcuttur (Valdivia ve Crowe, 1997: 208). Sağlık hizmetlerinde, hizmet kalitesi ve hizmet sonucu elde edilecek tatmin, diğer hizmet türleri ile kıyaslandığında, son derece belirsizdir. Hastalık sonrası iyileşme, hizmet kalitesi dışında, kontrol edilemeyen pek çok faktöre de bağımlı olduğundan, belirsizlik çok yüksek olmaktadır. En önemli sorun, hizmet değişiminde taraf olan hastanın kendi bilgisizliği, durumu hakkında çok az bilgi sahibi olmasıdır. Bu nedenle hasta, kendi bilgisizliğini ve tüketim sonrası yanılgısını en aza indirgemek için, doktorun bilgisine sonsuz güven duymak durumundadır (Karahan, 2009: 3). Literatürde; hizmet kalitesi ile müşteri memnuniyeti arasındaki ilişki ve farklılığa yönelik başlıca üç yaklaşım bulunmaktadır. Birincisi, algılanan hizmet kalitesinin müşteri memnuniyetinden önce gerçekleştiğidir. Bu yaklaşıma göre müşteri memnuniyeti, tüketim sonrası algılanan hizmet kalitesinin sonucu oluşmaktadır. İkinci yaklaşıma göre, müşteri memnuniyeti algılanan hizmet kalitesinden önce gerçekleşmektedir. Yani; müşterinin memnuniyet düzeyi, algılanan hizmet kalitesi düzeyini belirlemektedir. Üçüncü yaklaşım ise, ne müşteri memnuniyetinin ne de algılanan hizmet kalitesinin birbirlerinden önce gerçekleşemeyeceğini ileri sürmektedir (Brady vd., 2002: 19). Hizmetler, maddi unsurlardan ziyade, "performans" sınıfına girdiklerinden, mamullerde olduğu gibi, görülme, hissedilme, dokunulma vb. şekillerde değerlendirilemezler. Bu özgün nitelik, bazı pazarlama problemlerini de beraberinde getirmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır (Karahan, 2009: 1): - Hizmetlerin depolama, stoklama imkanı yoktur. - Hizmetleri, "patent" vasıtasıyla korumak imkansızdır. - Hizmetleri, hemen teşhir ve tanıtma imkanı yoktur. - Hizmetlerin fiyatlandırılması, zor ve karmaşıktır. Sağlık hizmetleri, nitelikleri her hastaya göre değişiklik gösterebilen, üretildiği anda tüketilen, elle tutulmayıp gözle görülmediği için de kalitesi kolayca denetlenemeyen bir hizmet türüdür (Hayran, 2000: 5). Sim ve Wright, sağlık 8 hizmetlerini genel olarak sağlığın korunması ve hastalıkların iyileştirilmesi için yapılan çalışmalar olarak tanımlamışlardır (Sim ve Wright, 2000: 3). Sağlık hizmetleri sektörü ekonomideki en karmaşık endüstrilerden biridir. Bu sektör farklı ülkelerde değişik yapılar gösterir. Sağlık hizmetlerinde uygulanacak pazarlama faaliyetlerinde de farklılıklar yaratan belirli özellikler vardır. Herhangi bir pazarın etkin işleyişi için, tüketicilerin isteklerini maksimum düzeyde tatmin edilebilmeleri amacıyla değişik mamuller veya hizmetler hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Sağlık hizmetlerinin en belirgin özelliği, tüketicilerin satın alınacak hizmet konusunda tamamıyla bilgisiz olmalarıdır. Sağlık hizmetleri, yalnızca konusunda uzman olan doktorların bileceği bir karmaşıklığa sahiptir. Asıl sorun, üretim konusundaki bilgisizlikten değil, hizmetin getireceği tatminin bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Sağlık hizmetleri tüketiminde, hastanın hizmeti kullanmadan deneme imkanı bulunmadığı için, hasta-doktor ilişkisi tamamıyla güven unsuru içinde kurulmuştur (Karahan, 2009: 3). 1.2. Hizmet Sektöründe Hastanelerin Tanımı, Özellikleri ve Amaçları Günümüzde hızla değişen sağlık sektöründe hastanelerin amaçlarında da birtakım değişiklikler olmakta ve çevre şartlarına ayak uydurabilmek için sürekli kendilerini yenilemektedirler. Çalışmanın bu bölümünde, hastanelerin tanımları ve amaçlarının yanı sıra yapısal ve süreçsel özellikleri üzerinde durulacaktır. 1.2.1. Hastanelerin Tanımı ve Amaçları Hasta, bir sağlık kuruluşunun ürettiği ve sunduğu sağlık hizmetlerinden haberdar olan ve bu hizmetlerden yararlanma fırsatı olan veya daha önce bu hizmetlerden yararlanmış kişilerin tümüdür (Engiz, 2007: 1). Hastaneler ise, müşahede, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon olmak üzere gruplandırılabilecek sağlık hizmetleri veren, hastaların uzun veya kısa süreli tedavi gördükleri, yataklı kuruluşlar olarak tanımlanmaktadır (Seçim, 1991: 5). Hastaneler çok çeşitli ileri teknoloji yazılım ve donanımı ile üretim ve yönetim tekniklerini bir arada kullanan günümüzün en karmaşık ve modern örgütlerindendir. Hastaneler, toplumların tüm bireylerinin potansiyel müşterisi konumundaki hizmetleri günün her saati sunan işletmelerdir (Meriç vd., 2000: 7). Hastane; hasta ve 9 yaralıların, hastalıktan şüphe edenlerin ve sağlık durumlarını kontrol ettirmek isteyenlerin, ayakta ya da yatarak müşade, muayene, teşhis, tedavi ve rehabilite edildikleri yataklı kuruluşlardır. Günümüzde hastaneler; tedavi ve tıbbi bakım fonksiyonlarının yanı sıra, hekimlerin ve yardımcı sağlık personelinin eğitimi, tıbbi araştırma ve toplum sağlığı gibi bir kuruluş, ekonomik bir işletme, doktor ve diğer personeline eğitim veren bir eğitim kurumu, bir araştırma birimi, birçok meslek gruplarından kişilerin çalıştığı bir örgüt, sosyal bir kurum ve çoğunluğu kamu kuruluşu niteliğinde olan hizmet işletmeleridir (Özgen, 1993: 5). Hastaneler, esas amaçları hastalara tanı, tedavi ve bakım hizmeti vermek olan birer hizmet örgütüdürler. Hastane sisteminde faaliyetler birbirlerinden oldukça farklı, çok sayıda bölüm ve gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir (Kılıç ve Öztürk, 2006: 59). Hastaneler, müşteri işleyen ve uzmanlığın standardizasyonuna dayanan organizasyonlardır (Eren, 1997: 172). Hastane yöneticisi ise hastanelerin işletilmesinde para, zaman, yer, malzeme ve insan gücünü bilinçli, hünerli ve verimli olarak kullanarak optimum sağlık hizmetlerinin üretilmesi fonksiyonunu yerine getiren kişidir (Ak ve Sevin, 2000: 163-164). Hastanelerin amaçlarının en önemlisini sağlık hizmetlerinin verilmesi oluşturur. Sağlık hizmetleri geleneksel olarak bir hizmet sayılmasına rağmen sağlık hizmetleriyle diğer hizmetler arasında birçok farklılıklar vardır (Tengilimoğlu, 2000: 192). Hastanelerin amacı, modern çağın icaplarına ve gereklerine uygun, süratli, disiplinli, üstün kaliteli ve ekonomik bir hastane isletmeciliği sağlamaktır (SB, 1995: 283). Sağlık sektöründe hizmet üretimi stoklanamaz, üretildiği anda tüketilmek zorundadır. Ancak hizmetin üretilmesi mutlaka tüketileceği anlamına da gelmez. Bununla birlikte tıp bilimlerindeki ve tıbbi teknolojideki gelişmeler ve sağlık talebini karşılayabilmek için belli düzeyde tutulmak zorunda olunan kapasite büyük yatırımlar gerektirmektedir. Ayrıca, tıp bilimindeki aşırı işbölümü ve uzmanlaşma iş gücü giderlerinin dolayısı ile de hizmet maliyetlerinin artmasına yol açmıştır. (Kurtulmuş, 1998: 234-238). Hastaneler karmaşık yapıda, açık ve dinamik sistemlerdir. Dolayısıyla hastaneye gelen hastanın tedavi talebinin acil olması ve 10 reddedilemez nitelikte oluşu gerek donanım, gerekse personel açısından hastanenin her zaman kullanıma hazır tutulmasını gerektirmektedir. Hastaneler; sosyal, sosyo-teknik, çevreye uyum gösterebilen, açık-dinamik sistemler olarak nitelendirilmektedir. Sosyal sistem kavramında, organizasyonun çevreyle olan ilişkilerine ve organizasyon içindeki biçimsel ve biçimsel olmayan ilişkilere ağırlık verilmektedir. Sosyo-teknik sistemler kavramında ise, organizasyon içindeki sosyal (beşeri) sistem ile teknolojinin birbirini karşılıklı olarak etkilediği hususu üzerinde durulmaktadır (Seçim, 1995: 2). Hastanelerin başlıca amaçları, hastalarına uygun bakım ve tedavi sağlamaktır. Başlıca ürünü hastaya verilen tıbbi, cerrahi ve hemşirelik hizmetleri, ana konusu ise, hastanın yaşamı ve sağlığıdır. Hastane, kendi varlığını sürdürmek için; örgütsel gelişme, finansal olarak tüm borçlarını ödeme gücüne kavuşma, tıp ve hemşirelik eğitimi yapma, araştırma ve personeli geliştirme ile ilgili çeşitli alt amaçlara da sahip olabilmektedir (Aslan, 2003: 7). Hastanelerin, amaç ve misyonlarına göre değişmekle birlikte dört temel işlevi bulunmaktadır. Bu işlevler; tedavi hizmetleri, koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri, eğitim ve araştırmadır (Kavuncubaşı ve Yıldırım, 2010: 114). Günümüzde hastaneler; tedavi ve tıbbi bakım fonksiyonlarının yanı sıra, hekimlerin ve yardımcı sağlık personelinin eğitimi, tıbbi araştırma ve toplum sağlığı gibi bir kuruluş, ekonomik bir işletme, doktor ve diğer personeline eğitim veren bir eğitim kurumu, bir araştırma birimi, birçok meslek gruplarından kişilerin çalıştığı bir örgüt, sosyal bir kurum ve çoğunluğu kamu kuruluşu niteliğinde olan hizmet işletmeleridir (Özgen, 1995: 73). Sağlık hizmetlerinin amacı; sağlığı korumak ve geliştirmek, hastalıkların oluşumunu önlemek, hastalananlara olanakların elverdiği en erken dönemde tanı koyarak tedavi etmek, sakatlıkları önlemek, sakatlananlara tıbbi ve sosyal hizmet sunmak ve insanların nitelikli, mutlu ve uzun bir yaşam sürmesini sağlamaktır (Tengilimoğlu vd., 2009: 38). Hastane hizmetlerine olan talep büyük ölçüde doktorlar tarafından belirlenmektedir ve hastanelerin sunduğu hizmetlerde talep elastikiyeti sıfıra yakındır. Ayrıca başka hizmet sektörlerinde görülmeyen her an sunulan her türlü hizmete hazır olunması zorunluluğu kapasite üstü istihdamı zorunlu kılmakta, zarar 11 eden bir ünitenin bu gerekçeye dayandırılarak kapatılması ise söz konusu olmamaktadır. Hastaneler talep değişikliklerine kısa dönemde ayak uyduramaz ve buna bağlı olarak kapasite artırma veya azaltılmasına gidemezler (Kurtulmuş, 1998: 234-238). Shotell ve Kaluzny’ye göre hizmet çıktısının tanımlanmasının ve ölçümünün güç olması, yapılan işlerin hata ve belirsizliklere karşı oldukça duyarlı ve tolerans gösteremez olması, uzmanlaşma seviyesinin ve işlevsel bağımlılığın çok yüksek olması, farklı meslek gruplarının faaliyetleri arasında yüksek düzeyde eşgüdüm gerektirmesi, ikili otorite hattı bulunması ve bu durumun eşgüdümleme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açması gibi özellikler sağlık kurumlarının ayırt edici özelliklerindendir (Kavuncubaşı, 2000: 52). Blau ve Scott, organizasyonları, organizasyonun varoluşunda öncelikle kimin yararlandığı kıstasına göre sınıflara ayırmışlardır. Bu sınıfları ise şöyle sıralamışlardır (Seçim, 1995: 1): - Yalnızca üyelerinin çıkarlarım koruyan, üyeleri için faaliyette bulunan ortak yarar sağlayan kuruluşlar (sendikalar, kulüpler, siyasi partiler, dini kuruluşlar gibi). - Öncelikle mal sahiplerine yarar sağlayan kuruluşlar, işletmeler (sanayi işletmeleri, mağazalar, bankalar, sigorta şirketleri gibi), - Öncelikle müşterilerine yarar sağlayan hizmet organizasyonları, - Kamu yararına faaliyet gösteren kuruluşlar (maliye bakanlığı, polis, itfaiye örgütleri gibi). Hastaneler ise öncelikle müşterilerine yarar sağlayan hizmet organizasyonları arasında sayılmışlardır. Dolayısıyla hastanelerdeki öncelikli amaç, insan sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirme olmalı, bunu yaparken de ekonomik yönden ayakta kalabilmek için verimli çalışmaları önem arz etmektedir. 1.2.2. Hastanelerin Özellikleri 1.2.2.1. Hastanelerin ve Hastane Hizmetlerinin Genel Özellikleri Hizmet sektörü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en hızlı büyüyen sektörler arasında gösterilmektedir. Bu nedenle, hizmet sektöründe bulunan birçok 12 işletme gibi, sağlık sektörünü çalışma alanı olarak seçen hastanelerin de, yenilikleri ve gelişmeleri yakından takip etmesi gerekmektedir. Hastaların iyi ve kaliteli hizmet beklentisi, hastanelerin gelişen bilişim teknolojilerini, hastane yapılarına yönelik olarak yeniden düzenlemesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, rekabetçi piyasa koşullarında ayakta kalmak isteyen hastaneler, hastaların beklentilerini önceden algılayabilmeli ve buna yönelik gerekli değişiklikleri yaparak hastalarına üstün bir hizmet anlayışı ile faaliyetlerini yürütmelidir (Kılınç, 2009: 6). Günümüzde hastaneler verimlilik ve etkinlik açısından pek çok problemle karşı karşıyadırlar. Bu problemlere ek olarak hasta beklentilerinin ve çevresel şartların da hızla değişmesi çevik bir hastane yönetim anlayışını gerekli kılmaktadır. Sağlık hizmetlerinin amacı, sağlık elde etmek, onu korumak ve geliştirmek yoluyla toplumu sağlıklı kılmak olduğundan, sağlık hizmetlerinin önemi daha da artmaktadır. Toplumun tüm fertlerine, ihtiyaçları olan bütün sağlık hizmetlerinin coğrafi, sosyal, maddi ve diğer imkânlarla ilişkili unsurlarla mümkün olduğunca sınırsız, eşit ve ihtiyaca uygun kalitede verilmesi gerekir. Bireyler verilen hizmetin ucuz, ulaşılabilir ve yeterli bir şekilde verilmesi, kişi ve topluma sağlıklı yaşama bilgisi ve davranışı kazandırır. Kişisel, toplumsal ve çevresel hizmetler sayesinde sağlıklı ortamlar oluşacağı söylenebilir (Sargutan, 1993: 3). Hastanenin girdilerini; hastalar, insan gücü, malzeme, fiziksel ve parasal kaynakların oluşturduğu, hastanedeki çeşitli hizmet birimlerinin kendi alanları ile ilgili olarak gerçekleştirdikleri planlama, örgütleme, yürütme ve denetleme faaliyetlerinin dönüştürme sürecinin belirttiği; çıktıların ise hasta ve yaralıların tedavisi, personelin hizmet-içi eğitimi, öğrencilerin klinik eğitimleri, araştırma geliştirme faaliyetleri ile toplumun sağlık seviyesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak olduğu görülmektedir (Eren, 2009: 1). Hizmet sektörü, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en hızlı büyüyen sektörler arasında bulunmaktadır. Günümüzde, hizmet sektöründe bulunan birçok işletme çağdaş işletmecilik uygulamalarından yararlanırken; sağlık sektörünü çalışma alanı olarak seçen hastanelerin bu yenilikleri ve gelişmeleri takip etmekte zorlandıkları görülmektedir. Bu nedenle hizmet işletmesi kategorisinde değerlendirilen hastaneler; verimlilik ve etkinlik açısından pek çok sorun yaşamaktadır (Kılınç, 2009: 90). 13 Sektörlerin gelişim ve değişim sürecine bakıldığında sağlık sektörü diğer pek çok sektörden hızlı bir biçimde gelişmekte ve diğer sektörlerden daha hızlı ve yoğun bir biçimde gelişmelerden etkilenmektedir (Alpugan, 1998: 15). Hastaneler, müşterilerine fayda sağlayan hizmet organizasyonlarıdır. Hizmet işletmeleri, müşterilerine sundukları hizmetin, niceliğini ve kalitesini belirleme ve değerlendirme imkânına sahip değildirler. Hizmet kalitesini müşteri tatmin düzeyi belirler. Bu konuya müşteri açısından bakıldığında, bilhassa sağlık sektöründe hastanın kendisi için ne gerektiğini bilmediği de bir gerçektir (Ak, 1997: 179). Genellikle, diğer işletmelerin hizmet verirken karşı karşıya geldikleri insanlar normal, sağlıklı insanlar iken, hastanelerin müşterileri normal ruh hali içinde olmayan, üzüntülü, toleranslarının sınırında olan insanlardan oluştuğu görülmektedir. Bu insanlar, hastanelerden hizmet satın alırken kusurlu hizmeti asla kabul etmeyecektir. Dolayısıyla hastanelerin öncelikle yapacağı hastalarına karşı kusursuz hizmet vermek durumunda olduğu gerçeğini kabul etmesi gerekmektedir (Kılınç, 2009: 103). Hastaneleri diğer işletmelerden ayıran birçok unsur bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir (Arabacıoğlu, 1991: 299-302): - Hastanenin amacı aynı nitelikte mal ve hizmet üretimini gerçekleştirmek yerine, hastalığa odaklanmış değişik nitelikte sağlık bakım hizmetlerinin sağlanmasıdır. Bu sayede hastaneler toplumla çok daha yakın ilişkiler içinde hizmet sunumunu gerçekleştirebilecektir. - Hastaneye başvuran hastaların teşhis ve tedavi özelliklerinin farklılıklar göstermesi nedeniyle hastanelerin verilecek olan hizmetleri önceden belirleyebilmesi ve değerlendirebilmesi mümkün değildir. - Hastaneler diğer hizmet işletmelerine kıyasla çok daha karmaşık bir yapıya sahiptirler. - Sağlık bakım hizmetlerinin ertelenmesi gibi bir durum söz konusu olmadığından toplumun talep ve ihtiyaçları hızlı bir biçimde cevaplandırmalıdır. - Hastaneler tıp eğitimi almış olan personelin dışında pek çok farklı alanla ilgili olan meslek gruplarından insanların bulunduğu bir çalışma ortamına sahiptir. 14 Tüm hizmetlerde olduğu gibi, sağlık hizmetlerinde de fiziksel kanıtların zor elde edilmesi sebebiyle tüketiciye güvence vermek zordur. Bir çalışanın ustalığı ve ruhsal durumu değiştikçe, performansı da değişir. Heterojenlikte standart bir kaliteyi vermek çok zor olduğundan dolayı organizasyonun vermeye niyetlendiği hizmet müşteri tarafından kabul edilenden farklı olabilir (Kılınç, 2009: 97). Verilen sağlık hizmetinin kaliteli olduğunu gösteren birtakım unsurlar vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir (Erkut, 1995: 13-16): - Erişebilirlik: Hastanın ihtiyacı olduğu anda hemşireyi yanında bulması, şikâyetlerine tatmin edici cevaplar alması gibi. - Tepkisellik: Çalışanların hizmet vermeye istekli ve hazır olması - Zamanlama: Örneğin hastaya yapılacak tedavideki aşamaların doğru şekilde verilmesi ve zamanlamasına uyulması. Randevu sistemleri ve randevunun zamanında işlemesi, aksamalar varsa uygun şekilde hastaya izah edilmesi. - Tamlık: Özellikle laboratuar ve radyoloji işlemlerinin en hızlı şekilde tamamlanması, tahlil sonuçlarının radyoloji raporlarının çıkacağı gün ve saatin mümkün olduğunca kesin bilgiyle verilmesi önem arz etmektedir. - Profesyonellik: Buradaki profesyonellik kavramı ile kibar, saygılı, kolaylık gösterici bir davranış içinde konusuna hâkim ve işine sahip çıkma gibi kişilik özelliklerinden bahsedilebilir. Ayrıca, özellikle Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde profesyonel hizmet verildiği bir gerçektir. Ancak, bu durum, hastaya bilgi verilerek ve farklı iletişim yolları kullanılarak hissettirilmelidir. - Güvenilirlik: Bu durum karşımıza, diş hekimi ve hasta ilişkisinde fiziksel risk olarak çıkarken, psikolog ve hasta ilişkisindeki olay ise gizlilik ile ilgili ortaya çıkan kuşkudur. Hasta bilgilerinin güvenliği ve özellikle hiv, hepatit c ve psikolojik birtakım hastalıklarda hasta bilgilerinin gizliliğine büyük önem verilmelidir. Bu bilgiler hastane yönetiminin inisiyatifinde gerekiyorsa ilgili bölüm doktorlarından başka diğer doktorların bile ulaşmaması gereken bilgiler olabilmektedir. - Anlaşılabilirlik: Hizmet sunumu sırasında, hizmet hakkında hastanın açık ve eksiksiz bir biçimde bilgilendirilmesi önemli bir faktördür. Risklerin hastaya açıkça anlatılması, uygulanacak tedavinin bilinen başarı oranlarının 15 bildirilmesi ve eğer mümkünse alternatif tedavi yollarının hastaya anlatılması çok önem taşımaktadır. Hastanelerde verilen hizmetin tam tanımını ve ölçümünü yapmak zordur. Hekimler ve diğer görevliler üzerinde hizmetin yürütülmesi açısından olması gereken örgütsel denetim mekânizması ya yoktur ya da çok zayıftır (Fotter, 1987: 369). Müşteri ihtiyaçlarını tatmin etmede başarılı olan hizmetler, kullanım açısından uygun olarak nitelendirilmektedir. Bu sebepten hizmet işletmeleri, kaliteli hizmeti kullanım uygunluğuna göre değerlendirirken, tüketici açısındansa beklenen hizmet özellikleri daha öncelikli olarak değerlendirilmeye alınmalıdır (Varinli, 1996: 90-92). Hastanelerin de diğer işletmeler gibi iş yaşamı, tüketiciler ve ekolojik çevreye karşı sosyal sorumlulukları vardır. Aşağıdaki temel ölçütler bu bağlamda genel kabul görmektedir (Şimşek vd., 2005: 380-381): - Tüketicinin korunması, - İstihdam olanakları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, - Sermayedar ve hissedarlara karşı yükümlülükler, - İş ahlakı, - Ekolojik yapıya duyarlılık ve çevre kirliliğinin önlenmesi, - Toplum ve bütün insanlık, Hastaneler birer sağlık hizmeti olmakla birlikte aynı zamanda ekonomik birer örgüttürler. Dolayısıyla diğer tüm örgütler gibi profesyonel bir şekilde ve etkinlik ve verimlilik kavramları göz önünde tutularak yönetilmelidirler. Alpugan, hastanelerin ekonomik ilkeler ile yönetilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ona göre hastaneler (Alpugan, 1981: 60): - Kazanç amacı gütmeseler de, başka işletmeler gibi toplumun kıt kaynaklarını kullanmaktadırlar. Bu nedenle, onların ekonomik ilkeler içerisinde yönetilmeleri, en azından, toplumların sağlık için ayırımını yaptığı kaynakların rasyonel kullanımı açısından zorunludur. - Birçok toplumun sağlık sistemleri içerisinde tek başına bir sektör durumunda bulunan hastaneler; toplumun tüm kesimlerine hizmet sunan, sağlık sistemi için yapılan harcamaların önemli bir bölümünü tüketen, önemli sayılabilecek nicelikte işgücünü istihdam eden, sosyal güvenlik, eğitim ve sağlık sigortası gibi başka sosyal sektörlerle çok önemli ve yakın ilişkileri 16 bulunan ve oldukça karmaşık bir örgüt yapısına sahip sosyoekonomik kurumlar niteliğindedirler. Bu olgular, hastanelerin işletme ekonomisinin kuramları ve işletme biliminin ilkeleri içerisinde yönetilmelerinin gereğini ortaya koyar. Sağlıklı yaşama hakkı, temel insan haklarından birini oluşturmaktadır. Sağlık hizmetlerinin temel hedefi, sağlıklı toplumlar yaratmaktır. Bu nedenle sağlık hizmetlerinden toplumdaki tüm bireylerin; kolay ulaşılabilir, adil, eşit ve kaliteli olarak yararlanabilmesi gerekir (Turan, 2004: 120). Hastaneleri belli amaçları yerine getirmek için dokuz ayrı kuruluş tarafından oluşturulmuş bir örgüt olarak tanımlayan Brown, hastanelerin (Alpugan ve Haftacı 1994: 273-274): - Tedavi hizmetlerini gerçekleştirdikleri için bir sağlık kurumu, - Yönetimlerinde ekonomik ilkelerin geçerli olması nedeniyle bir işletme, - Doktorların ve başka sağlık personelinin eğitiminde üstlendikleri rollerden ötürü bir eğitim kurumu, - Değişik öğreti gruplarından gelen kişilerin çalıştıkları ve bunlar arasında amaç ayrıcalıklarının bulunması nedeniyle mesleki bir örgüt, - Araştırmaya olan katkılarından ötürü bir araştırma kurumu, - Belli bir coğrafik bölgeye hizmet götürmesi nedeniyle toplumsal girişim, - Ödeme gücüne bakmadan gereksinimi olan herkese hizmet vermesi nedeniyle sosyal bir kurum, - Devletin hastaneler üzerindeki denetiminden ötürü bir kamu kuruluşu, - Kısmen veya tamamen toplumun çalışmalarını sürdürmelerine göre bir hayır kuruluşu niteliğini taşıdığını savunmaktadır. Sağlık hizmetlerinin toplumsal nitelikli oluşu, talebinin belirsiz, riskinin büyük olması, uzman bilgisine dayalı olması, tüketicisinin ürün ve hizmetler hakkında yeterince bilgiye sahip olmaması, hizmetin kalitesi ve faydasının kolayca ölçülememesi ve ikame şansının olmaması gibi nedenlerle bu hizmet diğer hizmetlerden ayrılır (Turan, 2004: 8). Hastanede yapılan işler çok değişken, karmaşık, aşırı uzmanlaşmış, karşılıklı bağımlı ve ileri düzeyde koordinasyon gerektiren niteliktedir (Fotter, 1987: 369). Bununla birlikte hastaneler; pek çok meslek dalının icra edildiği, hem üretim hem 17 servis hizmetinin verildiği, teknoloji ve insan ağırlıklı hizmetin sunulduğu, hizmet veren ile hizmet alanın ve yakınlarının iç içe yaşadığı, kompleks fiziki niteliklere sahip binalar olarak, bina yönetim hizmetlerine birinci derecede ihtiyaç duymaktadır (Yılmaz vd., 2000: 556). Hastaneleri sistem olarak ele aldığımızda, hastanenin girdilerini hastalar, insan gücü, malzeme, fiziksel ve parasal kaynakların oluşturduğu; hastanedeki çeşitli hizmet birimlerinin kendi alanlarıyla ilgili olarak gerçekleştirdikleri planlama, örgütleme, yürütme ve denetleme faaliyetlerinin dönüştürme sürecini belirttiği; çıktıların ise hasta ve yaralıların tedavisi, personelin hizmet içi eğitimi, öğrencilerin klinik eğitimleri, araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile toplumun sağlık seviyesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak olduğu görülecektir. Hastaneler sistem yaklaşımı ile ele alındığında, yukarıda bahsedilen hizmet birimleri de birer alt sistem olarak ele alınabilir (Eren, 1997: 176). İnsanlar, satın almayı düşündükleri ve satın aldıkları hizmetlerin kullanımı sonucunda, fiziksel ve mental ihtiyaçlarını gidermeyi amaçlarlar. Hastaların, sadece kendi belirledikleri ihtiyaçlarını gidermek, onları tatmin etmek için yeterli olacaktır. Ancak, hastalar bazı ihtiyaçlarının farkında iken, doğal olarak bazı ihtiyaçlarının da farkında değillerdir. Farkında olmadıkları ihtiyaçlar medikal ihtiyaçlardır ve genellikle hastalara hizmet veren hekimlerce belirlenirler. Sağlık hizmetlerinin, diğer piyasa ürün ve hizmetlerinden temel farklılığı bu noktada ortaya çıkmaktadır. Sağlık hizmetlerine talep, kullanıcı tarafından değil, hizmet sunucu tarafından belirlenmektedir (Engiz, 2007: 4). 1.2.2.2. Hastanelerin Yapısal ve Süreçsel Özellikleri Hastaneler, Mintzberg'in sınıflamasına göre profesyonel bürokrasi olarak adlandırılan organizasyonlardır (Eren, 2009: 2). Profesyonel bürokrasiler ise, standart ürün ve hizmet üretmek için üretim sürecindeki profesyonellerin yetenek ve bilgisine güvenen örgütlerdir (Şahin, 1999: 28). Maynard, Mills, Gilson ve Pauly gibi çeşitli yazarlar, sağlık hizmetini çeşitli yönlerden diğer hizmetlerden ayırmışlardır. Sağlık hizmetlerinin, hem tüketim hem de yatırım unsuruna sahip olması, gelirle ilişkilendirildiğinde sağlık hizmet maliyetlerinin yüksek olması, kötü sağlığın para kazanma kapasitesini olumsuz 18 yönde etkilemesi, hastaların sağlık hizmetinin tüketimine olduğu kadar sağlık hizmetinin üretim sürecine de doğrudan katılması ve sağlık hizmetinin yaşam ve ölümle ilgili bir kavram olması sebebiyle diğer mal ve hizmetlerden farklılaştığını belirtmektedirler. İşte bu tür farklı hizmet sunulması dolayısıyla hastane işletmelerinin amaçları da farklılık göstermektedir (Aslan, 2003: 7). Hasta bakımı, müşteri-hasta odaklı olduğundan, birbirleriyle işbirliği ve iletişim içinde bulunan farklı servis ve farklı becerilere sahip pek çok profesyoneli ilgilendirmektedir. Hastanede, işlerin geniş bir şekilde bölünmesi ve uzmanlık gerektirmesi sebebiyle hastanede görev yapan herkes, örgütsel rolünü yerine getirebilmek için diğer personele bağımlıdır (Sönmez, 1999: 33). Hastaneler, gelişimi en hızlı yaşayan organizasyonlardır. Dolayısıyla bulundukları çevre ile rekabetleri ancak bulundukları çevredeki değişen teknolojiyi takip etmekle mümkün olabilecektir. Hastaneler çevrelerinden bilgi, araç gereç ve insan giriş çıkışı yapan açık dinamik sistemlerdir. Bu da belli bir finansman gerektirmektedir. Dolayısıyla hastaneleri çevrelerinden ayrı düşünmek imkânsızdır (Aslan, 2003: 2). Hastanelerin fonksiyonları; tıbbi hizmetler, mali hizmetler (satın alma, ayniyat, depo ve ambar hizmetleri), teknik hizmetler şeklinde sınıflandırılabilir. Tıbbi hizmetler bakım, tedavi, eğitim, araştırma ve sosyal hizmetler fonksiyonlarım içerir. Yönetim hizmetleri mali, teknik ve personel yönetimini kapsar. Tüm bu hizmetlerin çağdaş otelcilik hizmetleri kapsamında sunulması beklenilmektedir (Yüncü, 1990: 85). Hastane sisteminin merkezinde hasta bulunmaktadır ve hastane iç sisteminde sürekli olarak birbirleriyle etkileşim içinde olan üç ana bileşen söz konusudur. Bunlar (Ak, 2001: 23): 1. Hastaya teşhis koyan, kabul eden ve tedavi eden, kalite kontrol işlemlerini yürüten tıbbi kadro, 2. Hemşirelik, röntgen ve laboratuar gibi doğrudan hasta bakımıyla ve tedavisiyle ilgili programlar, 3. Yönetim, yürütme ve işletme hizmetleri gibi destek ve yönetim hizmetleri, Sağlık kurumlarının yapı, süreç ve sonuç ile ilgili özellikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. 19 Tablo 1.1: Hastanelerin Yapısal ve Süreçsel Özellikleri Yapısal Özellikler Uzmanlaşma İşlevsel bağımlılık Profesyonelleşme Yönetsel denetim zorlukları İkili otorite hattı Sağlık kurumlarında uzmanlaşma seviyesi çok yüksektir. Sağlık kurumlarında işlevsel bağımlılık çok yüksektir. Bu nedenle farklı meslek gruplarının faaliyetleri arasında yüksek derecede eşgüdüm gerekir. Sağlık kurumlarında insan kaynakları profesyonel kişilerden oluşur ve bu kişiler kurumsal hedeflerden daha çok mesleki hedeflere önem vermektedir. Hizmet miktarının ve harcamalarının önemli bir bölümünü belirleyen hekimlerin faaliyetleri üzerinde tam etkili olan yönetsel ve kurumsal denetim mekânizması kurulamamıştır. Hastaneler basta olmak üzere tüm sağlık kurumlarında ikili otorite hattı bulunmaktadır ve bu durum eşgüdümleme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açmaktadır. Süreçsel Özellikler Görevlerin karmaşıklılığı ve değişkenliği Acillik ve ertelenemezlik Hata ve belirsizliklere karşı duyarlılık Çıktı Çıktının tanımlanması ve ölçümü Sağlık kurumlarında yapılan isler oldukça karmaşık ve değişkendir. Sağlık kurumlarında gerçekleştirilen etkinliklerin büyük kısmı acil ve ertelenemez niteliktedir Yapılan işler hata ve belirsizliklere karsı oldukça duyarlıdır ve tolerans gösterilemez. Çıktının tanınması ve ölçümü güçtür. Kaynak: Kavuncubaşı, 2000: 52-56 Hastanelerde hizmet alan hastaların, geçmiş tecrübelerinden kaynaklanan beklenti içerisinde oldukları bir ortalama kalite düzeyi vardır. Hastalar, algıladıkları kalite düzeyi ile bekledikleri kalite düzeyi arasında yaptıkları kıyaslama sonucunda tatmin olup olmadıklarına karar vermektedirler. Hastaların kendilerine sunulan hizmet sürecinin kalitesi konusunda çoğunlukla yorumsuz kalma durumu ile karşı karşıya kalmaktadır (Balıkçıoğlu, 2002: 4). Hastalar, almış oldukları sağlık hizmetinin alternatifleri ve kalitesi konusunda gerekli teknik bilgilere sahip olmadıkları için, bu hususta değerlendirme yaparken karşılaştıkları ortamı, davranışları, ilgiyi ve ortaya çıkan sonuçları kriter olarak kullanırlar ve aldıkları sağlık hizmetlerinden bu kriterlere uygunluğu nispetinde memnun olurlar (Ünalan vd., 2008: 87). 20 Hastaneler dinamik organizasyonlardır. Sağlık hizmetleri doğası gereği aciliyet gerektirmektedir. Hastaneler, sağlık hizmetlerinin gerektirdiği aciliyet karşısında sürekli olarak tam kapasite hizmet vermeye hazır, dinamik bir şekilde çalışmaktadırlar. Büyük ölçüde dinamizm ve bir o kadar da esnek işletmecilik gerektiren artan rekabet koşullarında, iş dünyasının gündemine giren matriks yapılanma ya da başka deyişle yassılaşan yönetim anlayışı, yatay etkileşimi ve iletişimi gerektirmektedir. Yatay iletişim ise farklı bilgi deneyim, beceri ve bakış açısına sahip kişilerin, karşılıklı bağımlılık duygusu geliştirmesini zorunlu kılmaktadır (Baltaş, 2001: 19). Matriks organizasyonun iyi işleyebilmesi için sorumluluk ve yetki alanlarının çok net şekilde belirlenmesi, bu yapıya uygun, tutum ve davranışların geliştirilmesi gerekmektedir. Matriks organizasyonlarda, işlevsel ve proje yöneticilerinin sahip oldukları otoriteyi birlikte kullanmak durumundadırlar ve hastane yönetimleri de birer matriks organizasyondur. Matriks yapının en önemli yanı, fonksiyonel ve proje yöneticilerinin sahip oldukları otoriteyi birlikte kullanmak durumunda bulunmalarıdır (Koçel, 1982: 180187). En karmaşık hizmet karma ve süreçlerine sahip işletmeler olarak hastaneler aynı zamanda ağırlıklı olarak teknik yönünün değerlendirmesi uzmanlık gerektiren süreçleri yöneten orta kademe (proje ve fonksiyonel) yöneticiler tarafından yönetilen işletmelerdir (Balıkçıoğlu, 2002: 6). Hastanelerde, hem vertikal (departmanlaşma) ve hem de lateral (hasta bakım ekibi) koordinasyonun oluşu, hastanelerdeki yapının bir matriks organizasyon olarak adlandırılmasına yol açar. Matriks organizasyon yapısında, herhangi bir seviyedeki yöneticiler ikili rapor sistemi ile hem kaynakların bulunduğu birime, hem de programların yürütüldüğü birime bağlanırlar. Böylece aynı görev yerine getirilirken yöneticiler arasında güç ve yetki dengesi sağlanabilir (Eren, 1997: 344). Matriks örgütleme biçiminde ortaya çıkan sorunların çözülme yöntemi yalnızca ve yalnızca “sorun çözme yöntemi” olmalıdır. Yapısı gereği matriks örgütün işlemesi esnasında güç mücadelesi ve belirsizliğin yaratabileceği anarşi, çeşitli grupların oluşması ve bu gruplar arasında çeşitli çatışmaların ortaya çıkması, yönetim harcamalarının artışı ve nihayet aşırı iş baskısının oluşturduğu davranış 21 bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşmak her zaman mümkündür. Bu sorunları önlemek için (Şimşek, 2002: 161-162): - Matriks yapı içinde çalışacak herkesi bu yapının özellikleri konusunda bir eğitimden geçirmek. - Örgütün kültürünü mümkün olduğu ölçüde matriks yapının başarılı olabileceği yönde geliştirmektir. Hastaneler matriks yapıda faaliyet gösteren organizasyonlardır. Dolayısıyla bir fonksiyonel yöneticisi bir de proje yöneticisi bulunmaktadır. Fonksiyonel yönetici, gruplandırılmış birtakım faaliyetlerin, dolayısıyla o bölümün yönetimini üstlenmiş idarecidir, proje yöneticisi ise hizmetin üretilmesiyle ilgili her türlü faaliyetin planlanması, organizasyonu ve yürütülmesi sorumluluğunu üstlenmiş idarecidir (Kurtulmuş, 1998: 230-238; Tengilimoğlu vd., 2009: 133-137). Matriks organizasyon; hastanelerin teknolojik alandaki birçok yenilikleri uygulayabilmesine, çeşitli nitelikteki sağlık uzmanlarının çalıştırabilmesine, yoğun iletişim ve eşgüdüm düzenini sağlayabilmesine, aynı zamanda yönetimde karışıklıkların azaltılabilmesini sağlamaktadır (Kıvanç, 2001: 25). Bununla birlikte hastanelerde, yönetimdeki hiyerarşiye bağlı iletişim problemlerine ilaveten matriks organizasyon şeması, dolayısıyla tıbbi personel ile idari personelin iletişim problemleri de söz konusu olmaktadır. Bu sebeple, hastane organizasyonunda etkin iletişim uygulaması çok daha önem arz eden konu haline gelmektedir (Aslan, 2003: 61). Sağlık yöneticileri, organizasyonlarında farklı bir organizasyon kültürü oluşturmada hekimlerle birlikte matriks örgütsel yapı içinde, yoğun olarak çalışmaktadırlar. Bu yoğunluk; örgüt kültürü içerisinde kurumsallaşmayı, çatışmanın zararlı etkilerini azaltmayı gerektirir (Timothy, 2001: 85). Hastanelerde matriks yapının uygulanması farklılık göstermektedir. Hastanelerin hasta bakım hizmetlerinin proje yöneticileri hekimlerdir. Dolayısıyla proje ekibinin diğer üyeleri olan eczacı, diyetisyen ve hemşireler, bir iş gününde birden fazla proje yöneticisi ile ekip halinde çalışmak zorundadır. Dolayısıyla, bu ekip üyeleri her bir proje yöneticisinin yönetim anlayışı doğrultusunda iş görme durumu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca proje yönetiminde yatay ilişki söz konusu olması gerekirken; ülkemizde proje yöneticisi olan hekimler, ekip üyelerine 22 karşı dikey ilişkiyi de (emir- komuta ilişkisini de) direkt kullanmaktadırlar (Şahin vd., 2000: 360). Bugün uluslararası düzeyde en gelişmiş sağlık sistemlerine sahip bulunan ABD, ingiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde, çağdaş hastane yönetim anlayışının bir gereği olarak "Başhekim", "Hastane Başmüdürü", "Başhemşire"den oluşan bir yönetim ekibi tarafından tıp hizmetleri, yardımcı tıp hizmetleri, hemşirelik hizmetleri ve idari-mali destek hizmetleri şeklindeki yoğun bir işbölümü sonucunda uzmanlaşmaya gidilmek suretiyle çağdaş işletmecilik ilkelerine göre yönetilmektedir. Matriks bir organizasyon yapısına sahip bulunan hastanelerde yukarıda söz konusu edilen hizmetler, birer fonksiyonel yönetici olan "Başhekim", "Hastane Müdürü", "Başhemşire" tarafından yerine getirilmektedir. Ancak ülkemizde, hemşirelik hizmetlerinin yönetimi, başhemşireliğe değil de, başhekimliğe bağlı olduğu için, durum daha da karmaşık ve çatışmaya eğilimli bir hal almaktadır (Aslan, 2003: 20). 1.3. Etkili Sağlık Hizmetleri Sağlık sektöründe müşteri olarak, hizmet sürecini başlatan hekimler ve diğer sağlık personeli ile hastalar ve hasta yakınları yer almaktadır. Dolayısıyla sözü edilen müşteriler toplamda ne kadar çok memnun edilip, huzurlu ve sağlıklı olurlarsa sağlık hizmetleri o kadar etkin demektir. Bir hastanede etkili bir sağlık hizmeti verebilmek için kalite, hizmette süreklilik, verimlilik ve kolay kullanılabilirlilik gibi temel özellikleri karşılamalıdır (Kavuncubaşı, 2000: 65). 23 Tablo 1.2: Etkili Sağlık Hizmeti Gereklilikleri Mesleki Yeterlilik Kalite Kişisel Kabul Edilebilirlik Kural. Norm ve Standartlara Uygunluk Kişiye Odaklanmış Hizmet Süreklilik Sağlığı Eş güdümleyen Birimler Eşgüdümlü Hizmetler Eşit Finansman Verimlilik Yeterli Ücret Etkili Yönetim Kişisel Kolay Kullanılabilirlik Kolay Kullanabilirlik Hizmetlerin Bütünlüğü Miktar Olarak Uygunluk Kaynak: Kavuncubaşı, 2000: 65 Hizmetlerin kolay kullanılabilirliğini sağlamak için kişisel kolay kullanılabilirlik, sağlık hizmetlerinde bütünlüğü sağlamak, miktar olarak uygunluk gibi gerekli koşulların sağlanması gereklidir (Nas, 2006: 78). Sağlıkta hizmet kalitesi, bireylerin arzuladıkları sağlık sonuçlarının etkili, verimli ve satın alınabilir şekilde sunulma derecesi olarak tanımlanmaktadır (Tafreshi vd., 2007: 320). Hastanelerde sağlık hizmetlerinde kalitenin sağlanması için mesleki yeterlilik, kişisel kabul edilebilirlik, kalitenin uygunluğu gibi konular önem taşımaktadır (Nas, 2006: 78). Sağlık hizmetlerinin sürekliliğini sağlamak için ise; kişiye odaklaşmış bakım, eş güdümleyici birimler ve eş güdümlenmiş hizmetler önem taşımaktadır (Nas, 2006: 79). Kalite çemberleri uygulaması başlangıçta yalnızca kalitenin ve verimliliğin arttırılması amacıyla başlatılmış olmasına karşın zamanla ele alınan konular iş yaşamının kalitesini etkileyen her tür sorunu kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Örneğin, hastanelerdeki iletişim sorunları, çalışanların güdülenme seviyeleri, işten duydukları tatmin, bölümler arasında işbirliği, işyeri ve iş güvenliği, çalışanların kendilerini geliştirebilme imkânları gibi konular çemberlerin ele aldıkları konular olmuştur. Buradan hareketle, Goldberg, Pegels ve Rendall’e göre hastaneler 24 açısından kalite çemberleri uygulamasının amaçları şu şekilde özetlenebilir (Seçim, 1995: 212): - Tedavi ve bakım hizmetlerinde kalitenin yükseltilmesi. - Yönetim ile iş gören arasındaki iletişimin geliştirilmesi. - Giderek yükselen hastane maliyetlerinin düşürülmesi. - Çalışanların güdülenmesi. - Ast-üst arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi. -İş görenlerin problem çözme konusundaki yeteneklerinin geliştirilmesi. - İlk kademe yöneticilerinin liderlik yeteneklerinin geliştirilmesi. Hastanelerde faaliyetler, büyük ölçüde profesyonelleşmiş, işgören gruplarının ortak ve uyumlu çalışmalarıyla gerçekleştirilmektedir (Vural vd., 1999: 14). Bu uyumun sürekli devam etmesi hastane yönetiminin etkin çalışmalarıyla mümkün olabilecektir. Rekabet gücünü arttırıp pazarda sürekli hizmet verme gayretinde olan diğer tüm kuruluşlar gibi sağlık kuruluşları da hizmetlerinin kullanıcıları tarafından nasıl algılandığını ve ne derecede memnun kalındığını araştırmak, öğrenmek, değerlendirmek ve harekete geçmek zorundadırlar. Hastalardan geri bildirim toplamayı ve değerlendirmeyi sürekli hale getiren sağlık kuruluşları (Engiz, 2007: 5): - Verimliliği, etkililiği ve kaliteyi yakalarlar, - Sürekli kalite gelişimi içinde olurlar, - Kalite odaklı kurumsal kültür oluşumunu hızlandırırlar, - Rekabet güçlerini arttırıp, sektör lideri olurlar. Günümüzde başarılı işletmeler, pazarlarını iyi tanıyan, yeterli kaynak çekmesini ve bu kaynakları uygun mallara, hizmetlere ve fikirlere dönüştürmesini ve onları çeşitli tüketici topluluklarına etkin şekilde dağıtmasını bilen işletmelerdir. Hastaneler de bu kuralın dışında kalmamalıdır. Pazarını iyi tanımalı, toplumun sağlık ihtiyaçları konusunda daha duyarlı ve bilgili olmalı ve hasta tatminine önem vermelidir. Mevcut kaynaklarını daha etkin şekilde kullanma yollarını geliştirerek, bunları uygun hizmetlere ve fikirlere dönüştürebilmelidir (Kardeş, 1994: 337). Hastalara belirli bir ücret seviyesinde sağlık hizmeti verildiğinde ve bu hizmet sunulurken oluşması muhtemel yan etki riski minimize edildiğinde, hasta memnuniyeti sürdürülür hale gelmektedir (Atinga vd., 2011: 549). 25 Sağlık hizmetinin üretilmesinde önemli rol oynayan hekimler ve diğer çalışanların amacı ile hastanenin amacının aynı paralel getirecek sağlık sisteminde gerekli düzenleme yapılmalı bunun için de döner sermayenin motivasyon arttırıcı rolü kullanılmalıdır (Köksal ve Akbeyik, 2002: 9). Hastane yönetimi hasta memnuniyetini izlerken birtakım dahili ölçümlerden de sürekli yararlanmalıdır. Bu ölçümler (Engiz, 2007: 85-86): - Belirli periyottaki tekrarlı alınan hizmet oranı, - Yeni hastaların oranı, - Karlılık oranları, - Yıllık kaybedilen hasta sayısı, - Kaybedilen hastaların neden olduğu gelir kaybı, - Hastayı elde tutma oranı, - Her hastanın kuruluştan hizmet alma süresi, - Sektörde ortalama hizmet verme süresi, - Kuruluşun sigortalar ile ortalama iş yapma süresi, - Diğer hastalardan referans verilme sayısı olarak sıralanabilir. Hastalara en çok ne istediklerini ve neye önem verdiklerini sormak için kullanılan yöntemler, anketler, hastalarla yapılan toplantılar veya ziyaretler sırasında, seçenekler arasında öncelik belirtilmesini istemektedir. Önceliklerine göre istekler öğrenildikten sonra hizmetlerde iyileştirme yapılmalı, ayrıca hasta isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı da ölçülmeli, dahili ölçümlerle karşılaştırılarak sonuçlar doğrulanmalıdır. Hasta istekleri belirlendikten sonra, kuruluşun, rekabetçi ortamda bunları ne derece karşılayabildiği de ölçülmelidir. Bu adımda kullanılabilecek yöntem kıyaslama yöntemidir. Elde edilen veriler, hastaların verdikleri öncelikler ve algılamalarla kıyaslandığında, kuruluşu pazar payını arttırıcı hizmet tasarımına yöneltecektir (Engiz, 2007: 85-86). Etkili sağlık hizmetlerinin bir unsuru da hakkaniyet olmalıdır. Toplumun her bireyinin sağlık hizmetlerinden mümkün olduğunca yararlandırılması özellikle muhtaç insanların da sağlık güvencesi kapsamına alınması toplumsal sağlığın sağlanması noktasında önem taşımaktadır. Hastane yöneticileri hizmet etkinliğini artırmak için ihtiyaç duyduğu minimum hasta sayısına ulaşarak finansal olarak da rahat bir yönetim 26 sergileyebilmek için rekabeti artıracak tanıtımları ön plana çıkartmalıdır. Örneğin; yatak sayısı, servise düşen doluluk oranı, servislerin genel görünümü, hizmet edilen kitlelerin özellikleri, fiyatlar, tıbbi uygulama eğilimleri gibi noktalardan hastanenin rekabetçi olduğu maddeler hastalara tanıtılabilir. Hastane tanıtımında ve pazarlama faaliyetlerin genelinde, halkla ilişkilere de büyük rol düşmektedir. Etkili hastane yönetimi için hizmet verilen bölgeyi kapsayan; sayısal nüfus bilgisi, bölgedeki rakip hastaneler, sağlığın bölgedeki tüketim özelliği, halkın hastane seçimine etki eden faktörleri, toplumsal sağlık konusundaki ilgi düzeyinin yöneticiler tarafından özellikle kavranması gerekmektedir (Karahan, 2009: 7). Dünyada son yirmi beş yılda yaşanan bir dizi siyasal ve ekonomik gelişme, sağlık bakımını, bu amaçla üretilen sağlık hizmetlerini ve bu hizmetleri üreten sağlık çalışanlarını derinden etkilemiştir. Öyle ki; sağlık hizmeti üretimine yeni teknolojilerin, tekniklerin, işlemlerin, aygıtların ve maddelerin katılmasıyla, sağlık çalışanlarının var olan sağlık ve güvenlik sorunlarına yenileri eklenmiştir. Sağlık hizmetlerinde iş bölümü ve uzmanlaşma derinleşirken, meslek grupları içindeki ve arasındaki yarışma da artmıştır. Sağlık harcamalarının kısıtlanması için, sağlık iş kolunda çalışan sayısı ve ücretler azaltılmış, çalışma süreleri ve iş yoğunluğu artırılmıştır (Piyal vd., 2000: 20-23). Etkili sağlık hizmetlerini sürdürmek isteyen hastane yönetimleri, siyasal, ekonomik ve teknolojik yönden yeniliklerin ve gelişmelerin gerisinde kalmadan rekabetçi güçlerini sürekli artırmaya çalışmalı, modern ve çevik bir yönetim anlayışı sergilemelidirler. Kurumlar arası işbirliğinin temel amacı, çevresel faktörlerin sağlık kurumları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaktır. Organizasyon kuramında çevrenin bir kurum üzerinde iki önemli etkisinin bulunduğu kabul edilmektedir. Bunlar belirsizlik ve kaynak bağımlılığıdır. Çevresel belirsizlik, yöneticilerin çevresel faktörler hakkında karar verirken yeterli bilgiye sahip olamaması ve bu faktörlerin değişimini etkili biçimde tahmin edememesi anlamına gelmektedir. Kaynak bağımlılığı ise bir kurumun faaliyetlerine devam edebilmesi için ihtiyaç duyduğu çevresel kaynakları etkili biçimde denetleyememesi veya bu kaynaklar bakımından diğer kurumlara bağımlı olmasıdır. Çok çeşitli türde kaynak kullandığı için sağlık kurumlarının bağımlılık düzeyinin yüksek olduğu söylenebilir. Sağlık kurumları faaliyetlerini ve dolayısıyla yaşamlarını sürdürebilmek için çevresinden aldıkları girdileri 27 kullanmaktadırlar. Sağlık kurumları hizmet sunum sürecinde etkinliği ve verimliliği artırmak, hizmet kapsamını genişletmek ve fiyat performansını artırmak için birleşmeler gibi stratejik işbirliğine gitmektedirler. İşbirliği yoluyla bir sağlık kurumunun atıl kapasitesi üretime dönüştürülebilir (Kavuncubaşı, 2000: 168-177). Kamu kurum ve kuruluşlarına ait hastaneler, sahip oldukları sınırlı bütçelerle kar amacı gütmeksizin sağlık hizmeti sunan işletmelerdir. Bu hastanelerin birçoğunun bütçesi, ihtiyaç duyulan teçhizatın temininde satın alma yerine, finansal kiralama yönteminin uygulanmasına daha uygun olabilmektedir. Finansal kiralama, kamu hastaneleri için aynı zamanda ileri teknoloji gerektiren ve oldukça pahalı olan tıbbi cihazlan alabilmek için karşılarına çıkan bürokratik engelleri aşmak amacıyla kullanabilecekleri bir yöntem niteliği taşımaktadır (Menderes ve Malkoç, 2000:77). Hastaneler arası işbirliği, sağlık kurumlarının daha verimli çalışmalarını ve finansal sorunlarını kolay çözümlemelerini sağlamaktadır. Ekonomik yararların toplumsal yansımaları da bulunmaktadır. Bu yansımaların başında, işbirliği sonucunda verimliliğin arttırılması ve dolayısıyla, topluma düşük fiyatlı hizmet sunulması gelmektedir. Hizmet fiyatlarının düşürülmesi, ekonomik nedenlerle hizmetten yararlanamayan veya kullanımı erteleyen bireylerin hizmetlerden yararlanma olanağını artırmaktadır. Ekonomik yararların toplumsal yansımalarından bir diğeri, toplumun sağlık gereksinmelerini karşılayacak yeterli tür ve miktarda hizmet sunulmasıdır. Kurumlar arası işbirliği yoluyla, topluma sunulan hizmetlerde duplikasyonlar azaltılarak, toplumun gereksinim duyduğu yeni hizmetlerin üretimi ve sunumu sağlanabilir (Kavuncubaşı, 2000: 168-177). Hastanelerin ihtiyaç duydukları tıbbi cihazları finansal kiralamayla sağlamaları durumunda ödeyecekleri kira bedelleri, borçlanarak satın alma durumunda yüklenilecek faiz giderlerinden daha düşük bulunmaktadır (Menderes ve Malkoç, 2000: 26-27). Kiralama veya hizmet alım işlemleri ise genellikle bölgedeki kapasitesi, teknik donanımı ve tecrübesi yeterli bir sağlık kuruluşundan yapılmaktadır. Burada yapılan işbirliği sayesinde hizmet alan hastane veremediği hizmetleri hastalarını mağdur etmeden verebilir duruma geçmekte, hizmet veren hastane ise boşa giden kapasitesini kullanabilmekte ve etkinliğini artırmaktadır. 28 1.4. Hastanelerin ve Sağlık Hizmetlerinin Sınıflandırılması Hastaneler, mülkiyet, eğitim statüsü, hizmet türü, büyüklük, hastaların yatış süresi, akreditasyon ve hizmet basamağı ölçütlere göre sınıflandırılabilirler (Kavuncubaşı, 2000: 77). Hastanelerin, amaç ve misyonlarına göre dört temel işlevi bulunmaktadır. Bunlar, tedavi hizmetleri, koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri, eğitim ve araştırma hizmetleridir (Kavuncubaşı ve Kısa, 2002: 68). Sağlık hizmetleri ise koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri ve sağlığın geliştirilmesi yönünde hizmetler olmak üzere dört başlık altında sınıflandırılabilir (Tengilimoğlu vd., 2009: 44-46). Hastaneler birçok farklı sınıflandırma yöntemine tabi tutulabilmekle beraber sınıflandırma ölçütlerinin başlıcaları şunlardır (Kavuncubaşı, 2000: 77): - Mülkiyete göre sınıflandırma, - Eğitim Statüsüne göre sınıflandırma, - Hizmet Türüne göre sınıflandırma, - Büyüklüklerine göre sınıflandırma, - Hastaların yatış süresine göre sınıflandırma, - Akreditasyon durumuna göre sınıflandırma, - Dikey bütünleşme basamağına göre sınıflandırma. Koruyucu sağlık hizmetleri; sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi için verilen hizmetler ile yapılan düzenlemeler olarak tanımlanabilir (Hayran, 1997: 17). Toplumda hastalık ihtimali koruyucu sağlık hizmetleri ile azaltılabilir. Bu hizmetlerde sağlanan başarı toplumun tüm fertlerine ve gelecek nesillere daha kaliteli ve sağlıklı bir hayat olarak geri dönecektir. Koruyucu sağlık hizmetleri; toplumun epidemiolojik, demografik, ekonomik ve sosyo-kültürel yapısı doğrultusunda sağlık önceliklerinin belirlenerek, koruyucu, önleyici ve sağlık düzeyini arttırıcı yönde yapılan çalışmaları içermektedir (Tözün, 1993: 25). Tedavi edici sağlık hizmetleri, temel olarak hekim sorumluluğunda, diğer sağlık profesyonellerinin katkılarıyla gerçekleştirilir (Kavuncubaşı, 2000: 39). Tedavi edici sağlık hizmetleri ile dolaylı olarak koruyucu sağlık hizmetleri de 29 desteklenmiş olmaktadır (Tengilimoğlu vd., 2009: 47). Tedavi edici sağlık hizmetleri, hastalanan kişilerin teşhis ve tedavi işlemlerini gerçekleştirmek amacıyla yapılan çalışmaları içermektedir (Özata, 2004: 7). Tedavi edici sağlık hizmetleri sunan kurumlar, günübirlik tedavi hizmetleri sunan kurumlar ve yataklı tedavi hizmetleri sunan kurumlar olmak üzere iki ana grupta toplanabilir (Kavuncubaşı, 2000: 39). Rehabilite edici hizmetler; doğum anomalileri, yaşlılık, hastalık veya kazalara bağlı olarak ortaya çıkan sakatlıkların etkisini en aza indirerek, kişinin kimseye muhtaç olmadan yaşantısını sürdürebilmesini amaç edinir (Özata, 2004: 7). Sağlığın geliştirilmesi hizmetleri, kişiler hastalanmadan sağlık durumlarını daha da yükseltebilmek ve önceden riskleri tanımlayabilmek için sağlanan hizmetlerdir. Amaç yaşam kalitesini ve yaşam süresini yükseltmektir. Ulusal ve uluslararası bağlamda tüm özel ve kamu kurum ve kuruluşlarına sağlığın yükseltilmesi konusunda görevler düşmekle beraber sorunluluğu en çok üzerinde taşıyan kişiler doğal olarak hastane ve sağlık kurumları yöneticileridir. Tüketiciler, yararı tamamen bireysel olan sağlık hizmetleri için doğrudan para harcama eğilimindedir. Kamunun yararına olan sağlık hizmetleri için ise herkes bir başkasının para harcamasını bekler. Başka bir açıdan bakıldığında tedavi edici hizmetlerin özel yarar, koruyucu hizmetlerin ise kamu yararına olduğu söylenebilir (Hayran, 1997: 43). Brown, hastaneleri belli amaçları yerine getirebilmek için dokuz ayrı kuruluş yanından oluşturulmuş bir örgüt biçiminde tanımlayarak, onların; tedavi hizmetlerini gerçekleştirdikleri için tıbbi bir kuruluş, yöntemlerinde ekonomilerinin asıllarının geçerli olması nedeniyle ekonomik bir işletme, doktorların ve başka sağlık personelinin eğitimlerindeki rolleri nedeniyle eğitim kurumu, araştırmaya olan katkıları nedeniyle bir araştırma kurumu, belli meslek gruplarından kişilerin çalıştığı ve bu gruplar arasında amaç ayrıcalıkları bulunması nedeniyle mesleki bir örgüt, ödeme gücüne bağımlı olmadan gereksinimi olan her kişiye hizmet sunmaları nedeniyle sosyal bir kurum, belirli bir coğrafi bölgeye hizmet götürmesi nedeniyle toplumsal bir girişim, devletin hastaneler üzerindeki denetiminden ötürü bir kamu kuruluşu, kısmen veya tam olarak toplumun yardımlarıyla çalışmalarını 30 sürdürmelerine göre bir hayır kurumu, niteliklerini taşıdığını savunmaktadır (Alpugan, 1981: 198-199). 1.5. Hizmet Sektöründe Bir Girişim Olarak Hastanelerin Yönetimi Yönetim, “amaçların etkili ve verimli bir biçimde gerçekleştirilmesi için bir insan grubunda işbirliği ve eşgüdümleme sağlamaya yönelik olarak sürdürülen çalışmaların tümünü” ifade etmektedir (Budak ve Budak, 2004: 10). Yönetim, ortak bir amacı gerçekleştirebilmek için bir grup insanı işbirliğine yöneltme ve eşgüdümleme, gerekli faaliyetleri en yüksek verimliliği sağlayacak şekilde planlama, yerine getirme ve denetleme sürecidir (Gürüz ve Gürel, 2006: 17). Yönetim, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için yararlanılacak araç ve kaynakların örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda verimli, etkili ve uygun bir biçimde kullanılmasını kapsayan faaliyetlerin bütünüdür (Güney, 2007: 33). Yönetici ise başkaları vasıtasıyla işgören kişidir (Koçel, 2007: 16-24). Yönetici, örgütsel amaçlara ulaşılması için çalışanlara iş yaptıran, emri altında bulunan insanları belirli bir amacı gerçekleştirmek için uyum ve işbirliği içinde çalıştıran kişidir (Gürüz ve Gürel, 2006: 25-30). Hastane yönetimi ise; hizmetlerin etkin, verimli ve koordineli yürütülmesi için gerekli personelin göreve başlama, devamlarının sağlanması, motivasyon, planlama, haberleşme, organize etme gibi faaliyetlerin yönetim süreci içerisinde gerçekleştirilmesini kapsar. Hastane yöneticiliğinin amacı, hastane hizmetlerinin hasta bakımına en elverişli ve en ekonomik olarak yürütülmesini gerçekleştirmektir. Yöneticinin hedefi, hastanenin halkın büyük güven ve desteğini kazanmış, diğer sağlık kuruluşlarına her yönden örnek bir kuruluş haline geldiğini göstermektir (Gündaş, 1968: 8). Sağlık yönetimi, tıbbi bakım ve sağlıklı bir çevre taleplerinin bireylere ve toplumlara belli hizmetleri sağlayarak karşılanmasını olanaklı kılan kaynak ve süreçlerin planlaması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi, kontrol ve koordinasyonudur (Can ve İbicioğlu, 2008: 259). Sarvan’a göre sağlık yönetimi, tıbbi bakım ve sağlıklı bir çevre taleplerinin bireylere ve toplumlara belli hizmetleri sağlayarak karşılanmasını olanaklı kılan kaynak ve süreçlerin planlaması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi, kontrol ve koordinasyonudur (Sarvan, 1995: 4). 31 Sağlık kurumları yönetimi; insan ve diğer kaynaklar aracılığı ile önceden belirlenmiş amaçların başarılması için belirli bir formal örgütlenme içinde ortaya çıkan, birbiriyle ilişkili sosyal ve teknik işlevleri ve faaliyetleri içeren bir süreçtir (Kavuncubaşı, 2000: 4). İşletmeler modern toplumla bağımlı sistemlerdir ve işletme ile toplum arasındaki karşılıklı bu bağımlılık, işletmenin faaliyetini büyük ölçüde etkilemektedir. İşletmenin çevresinde bulunan çıkar gruplarının istekleri tatmin edildiği ölçüde işletmenin yaşamı tehlikeye girmez (Akgemci vd., 2001: 216). Hastane yönetiminin ise tatmin etmesi gereken çevre hem çok geniştir hem de talepler ekonomik olmanın yanında insanın en önemli varlığı olan sağlığı olduğundan asgari düzeyde hatalara veya aksamalara bile yer yoktur. Hastaneler genel işletme fonksiyonları açısından ele alındığında; hasta tedavisi ve bakımı hizmetlerinin üretimi, hastane ihtiyaçlarının tedariki, hastane finansmanı, hastane hizmetlerinin pazarlanması, hastane yönetimi gibi temel fonksiyonları yerine getirmektedir (Özgülbaş ve Malhan, 2000: 15). Hastane yönetimi, tıbbi yönetim ve genel yönetim olmak üzere iki alt işleve ayrılmaktadır. Tıbbi yönetim, hasta bakım ve tedavi hizmetlerini sunan servis ve polikliniklerin yönetimi ile hemşirelik ve tıbbi personel yönetimini kapsamaktadır. Genel yönetim ise diğer organizasyonlardaki yönetim işlevlerinin yanı sıra büro yönetimi, mali yönetim, personel yönetimi ve hasta bakımına yardımcı olan diyet, yiyecek-içecek, ev idaresi, arşiv, çamaşırhane gibi destek hizmet birimlerini ihtiva etmektedir (Menderes, 1995: 63). Hastane yönetimi açısından bakıldığında hastanelerin sadece tıbbi hizmetleri sunan fiziki mekânlar olmadığı, aksine refah düzeyi, tüketim alışkanlıkları, bireylerin eğitim durumu, aile yapısı, kültürel düzeyi, sağlık sisteminin yapısı, sosyal güvenlik, siyasal sistem, sağlık politikaları gibi birçok bireysel, çevresel ve üst sisteme sit faktörün etkisine açık bir sistem olduğu görülmektedir (Kurtulmuş, 1998: 232). Hastaneler, etkin bir yönetimle hizmetlerini etkin olarak sunabilirler. Hastane yönetimi genel yönetimden ayrı değildir. Planlama programlama, bütçeleme, örgütleme, kadrolama, yürütme, kontrol vs. bilgileri içine alır. Hastanenin amaçlarına ulaşabilmesi için eldeki insan gücü ve maddi imkânları en uygun şekilde kullanabilmelidir (Ak, 1990: 94). 32 Sağlık kurumları birer ekonomik işletme olarak düşünülmelidir. Sağlık kurumları isletmeciliği, sağlık kurumunun bilimsel isletmecilik esaslarına göre yönetilmesi anlamına gelmektedir (Kavuncubaşı ve Kısa, 2002: 48). Nüfus artışının yanı sıra, her on yılda yaşam süresinin üç yıl uzaması, sağlık bilinci düzeyinin yükselmesi, her dört yılda, tıp teknolojisindeki birikimin iki kat artması ve ileri teknoloji ürünü pahalı uygulamaların günlük işlemlerde hızla yaygınlaşması, tedavisi daha pahalı olan kronik hastalıkların önem kazanması sağlık sisteminde maliyetleri çok artırmış ve yönetimleri yeni arayışlara itmiştir (Akar ve Özgülbaş, 2003: 12). Yönetimin hiyerarşik organizasyonlarda, kendine özgü bir uzmanlığı gerektiren bir fonksiyon olarak ortaya çıkması, büyük işletme ve organizasyonlarında mülkiyet ile yöneticiliğin ve kontrolün ayrılmasıyla yönetimin karmaşıklaşması ve genişlemesi ve yönetime katılma anlayışı ile yönetim yeni bir boyut kazanmıştır (Koçel, 2007: 15-24). Hastane müdürü olarak nitelenebilecek CEO, hastanedeki tüm hizmetlerden hastanenin en üst organı olan yönetim ekibine karşı sorumludur. Hastane müdürü yönetim ekibinden devraldığı yürütme yetkisini kullanarak hastaneyi yöneten kişi olduğu için yürütme açısından bakıldığından organizasyonun tepesindeki kişidir. Hastane müdürü fonksiyonel alanlardaki yetkisini ilgili fonksiyonel yöneticilere devreder. Hastane hizmetleri hastane müdürü ve fonksiyonel yöneticilerden oluşan bir ekip tarafından yürütülmektedir. Bu yüzden de faaliyetler gerçekte ast-üst ilişkileri içinde değil ortaklık ilişkileri içinde yürütülmektedir (Seçim, 1995: 42). Günümüzde hastaneler, kâr amacı gütmeyen organizasyonlar olarak bilinmektedir. Ancak toplumsal refaha sağladıkları katkı tartışmasız kabul edilen hastaneler kâr peşinde koşmasalar bile, sınırlı kaynaklarını, hizmet arzını nicel ve nitel yönden en üst düzeye çıkaracak biçimde kullanmak zorunda olan işletmelerdir. O halde bu işletmelerin yönetimini, genel yönetim ilke ve uygulamalarından ayırmak mümkün değildir. Aksine, özellikleri nedeniyle yönetimine özel önem verilmesi gereken organizasyonlardır. Ayrıca, sağlık hizmetleri üretim faktörleri de kıt kaynaklardandır. Bu çerçevede, sağlık hizmetleri üretiminin en büyük alt sistemleri olan hastanelerin "zarar eden işletmeler yerine kâr eden işletmelere dönüşmesi için en önemli faktörün ne olduğu" sorulduğunda, başhekimlerin %72’si etkin bir 33 yönetim ve organizasyon cevabını vermişlerdir (Özgen ve Öztürk, 1992: 35). Dolayısıyla hastanelerin bir işletme olarak görülmesi ve etkin bir şekilde yönetilmesinin gerekli olduğu noktasında hemfikir olunmakla birlikte, pratikte yüzlerce yataklı ve içinde binlerce personel çalışan hastanelerin yönetim konusunda herhangi bir eğitim almamış başhekimlerin yönetmesi bir tezat oluşturmaktadır. 1.6. Hastane Yönetimi Organizasyonu ve Organizasyon Yapıları Organizasyon, planlamada belirlenen amaçlar doğrultusunda yapılacak işlerin gruplandırılması, uygun bölüm ve departmanların oluşturulması, çalışanların yetki ve sorumluluklarını belirleyerek bu doğrultuda verimli çalışmaya uygun bir yapı oluşturulması ve tüm bunlar arasında bir bağlantı sağlanmasıdır (Ülgen ve Mirze, 2007: 24). Hastane yönetiminde organizasyon ise; hastane yönetiminin belirlediği hedeflere ulaşabilmesi için kime hangi görev ve sorumlulukların verileceğine kimin hangi departmanda çalışacağına ve bunlar arasındaki uyuma ve aynı zamanda maddi kaynakları en uygun şekilde kullanarak işleyen sistematik bir süreçtir (Seçim, 1995: 30). Hastanenin genel bir amacı olduğu gibi bunun yanı sıra, bölüm ve departmanlara ait alt amaçları da bulunmaktadır. Bu amaçlar genel amaca ters düşmemekte ve amaç birliği ilkesini oluşturmaktadır (Öztürk, 2000: 134). Ülkemizde, doğrudan başhekime karşı sorumlu olan hastane müdürü, kurumun idari, mali ve teknik hizmetlerini yasa, tüzük, yönetmelik ve emirler uyarınca yürütmekle sorumlu ve yetkilidir. Kurumun en verimli biçimde çalışmasını sağlamak üzere her türlü ihtiyaçların zamanında saptanması ve sağlanması hastane müdürünün sorumlulukları arasındadır (Uyer, 1996: 28). Yönetim, amaçlar doğrultusunda hastanelerde işlerin akışı sırasında sorun çıkmasını engellemek amacıyla iş bölümleri yapar (Dinçer ve Fidan, 1996: 429). Bölümlere ayırmada belirli bir kriter yoktur, her hastanenin işleyişine göre değişiklik gösterir. Bunun yapılmasındaki esas amaçlar; hastanenin aktifliğinin artırılması, hedefe ulaşmak için gösterilen performansın yükseltilmesi ve kar elde edilmesidir (Öztürk, 2000: 138). 34 Diğer organizasyonlarda olduğu gibi hastane organizasyonlarında da üst, orta ve alt kademe yönetim organları bulunmaktadır. Üst kademe yönetim organları, yönetim kurulu (ve bu kural adına hastanenin belirli işlerini takip eden veya koordinasyonunu sağlayan komitelerden) ve başhekimden oluşur. Başhekimliğin altında ise fonksiyonel yöneticiler yer almaktadır. Bunlar tıp hizmetleri, yardımcı tıp hizmetleri, hemşirelik hizmetleri ve mali destek hizmetleridir. Bu fonksiyonel alandaki idari pozisyonlar ise orta kademe yönetim organlarını oluşturur (Can ve İbicioğlu, 2008: 263). Hastaneler profesyonel, yarı profesyonel ve profesyonel olmayan çeşitli meslek gruplarının çalıştığı karmaşık organizasyonlardır. Hastanelerin verimli bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için nitelikli tıp, yardımcı tıp, mali, idari ve destek personel kadrolarına ihtiyaç bulunmaktadır (Özgen, 1995: 73). Hastane yönetimleri, bu kadroların organizasyon içerisinde en etkili ve işbirliği içinde çalışmalarını sağlamalıdır. Üst kademe yönetim organları denildiğinde, organizasyon içindeki hiyerarşik yapıda, fonksiyonel yöneticinin üstünde yer alan pozisyonlar anlaşılmaktadır. Bu organlar yönetim kurulu, bu kurula bağlı komitelerden ve başhekimlik makamından oluşur. Tıp hizmetleri hekimler tarafından verilen veya hekimlerin sorumluluğunda yürütülen hizmetlerdir. Tıp hizmetlerinin hastanede planlanması, organizasyonu ve denetim görevi başhekimindir. Aynı zamanda hastaneyi yönetmekle görevlidir. Yardımcı tıp hizmetleri ise; Türkiye'de ayrı birer organizasyon yapısına sahip olmayıp bazı sağlık kurumlarında başhekime, bazılarında ise hastane müdürüne bağlıdır. Hemşirelik organizasyonunun başında ise başhemşire bulunmaktadır (Can ve İbicioğlu, 2008: 263). Hastane yönetim sisteminde faaliyetler birbirlerinden oldukça farklı, çok sayıda bölüm ve gruplar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir (Kılıç ve Öztürk, 2006: 59). İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin verildiği hastanelerde, otelcilik hizmetlerinin yanı sıra, poliklinik, laboratuar, röntgen, ameliyathane hizmetleri gibi geniş bir yelpazede yönetim gerekliliği hastane organizasyonunu karmaşık bir hale getirmektedir (Hayran, 2000: 24). Hastanelerde her an hazır olma zorunluluğu, başka işletmelerde görülmeyen kapasite üstü personelin istihdamını zorunlu kılar. Örneğin zarar eden bir ünitenin bu 35 gerekçeye dayanılarak kapatılması söz konusu değildir. Hastaneler oldukça karmaşık psiko-sosyal bir yapıya sahiptirler. Değişik öğreti gruplarından gelen hastane personelinin örgüt yapısı içerisindeki yerleri ve görevleri oldukça iyi denebilecek bir şekilde tasarlanmış olmasına karşın, onların değişik amaçları ve iş ahlakı felsefeleri aslında karmaşık bir durum gösteren sistemi etkiler ve yönetim sisteminin tanımlanmasını güçleştirir (Alpugan ve Haftacı, 1994: 9). Ülkemizde, üniversitelerimizin yönetimindeki hastaneler, günümüzün en karmaşık örgütsel yapılanmalarıdır. Özellikle üniversite hastaneleri, sağlık hizmetlerinin bir özelliği olarak, en üst düzeyde yani; üçüncü basamak sağlık hizmetlerini üreten sağlık sisteminin en önemli örgütlenmeleridir. Bu nedenle üniversite hastaneleri, üretmiş oldukları hizmetlerinin kalitesi yönünden, tüm ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin de bir ölçütü olarak algılanmalıdır (Şahin, 1999: 1). Hastanelerde esasen etkin yöneticilerin bulunması isteniyorsa, örgütsel yapı ve bürokratik yapının ağır işleyişini ortadan kaldırmak gerekmektedir. Tüm meslek gruplarının, kendilerini önemli hissedecekleri dikey örgüt yapısına kavuşmaları sağlanmalıdır. Kendi faaliyet alanlarıyla ilgili kendi karar ve söz sahibi olmaları sağlanmalıdır (Aslan, 2003: 224). Bazı ülkelerde sağlık bakım hizmetlerini en az maliyetle en yüksek kalitede sunmak ve toplumdan gelen talepleri daha çok alıcıya yönlendirmek için esnek hastane organizasyonları teşvik edilmektedir (Naranjo ve Hartmann, 2007: 30). Hastane işletmelerinde birbirinden farklı organizasyon yapıları ile karşılaşılabilir. Bu yapılardan bazıları karma organizasyon, arı proje organizasyon, çok boyutlu organizasyonlardır. Karma organizasyon yapısında bütün hastaneler tek bir genel müdürlüğe bağlıdır. Hastaneler arasında örgütlenme ilişkisi yoktur, fakat gereksinimi olan hastaneler için destek proje grupları ortaktır. Arı proje organizasyon yapısında da bütün hastaneler tek bir genel müdürlüğe bağlıdır. Burada hastaneler kendi içlerinde örgütlenmiş olup, diğer hastanelerde ilişki halinde değillerdir. Çok boyutlu organizasyon yapısı karma organizasyon yapısıyla benzer olup ayrıca gereksinimi olan hastaneler için ortak medikal proje grupları bulunur (Öztürk, 2000: 246-247). 36 Hastane yönetimi, diğer organizasyonların yönetiminden temelde pek farklı değildir. Ancak hastane, işlevlerinin çok ileri düzeyde uzmanlaşmış olmasından kaynaklanan karmaşık bir örgüt yapısına sahip olması nedeniyle bazı farklılıklar göstermektedir (Menderes ve Ersoy, 1993: 63). Hastane organizasyonlarında en sorumlu yön, sağlık profesyonellerinin organizasyonudur. Profesyoneller tipik olarak, büyük sorumluluk sahibi ve işlerinde yüksek derecede otonomi isteyen bir gruptur. Bu profesyoneller arasında doktorlar birinci gruptur; işe alınma ve işten atılmayı düzenleyen, hasta bakımı ve kaynak paylaşımı konularında kilit adam olarak söz sahibi olanlar doktorlardır. Hasta üzerindeki hizmetini sınırlamak için doktorlar üzerinde yönetmelik ya da prosedürler uygulanması zor, etkisiz, haksız ve kaçınılmaz olarak çalışmaları ile yönetsel çatışma yaratacak bir durumdur (Eren, 1997: 341). Sağlık hizmetlerinde yaşanan değişim ve gelişim hizmet sunumunda da birtakım yenilikleri ortaya çıkarmıştır. Hizmette kalite zarureti, hastanelerin karmaşık yapısı, hizmet sunan birimler arasındaki rekabet, teknolojinin sürekli olarak yenilenmesi ve maliyet baskıları, sağlık hizmetleri yönetimini etkilemektedir (Döğücü ve Sayım, 2009: 2). Janowitz’e göre organizasyonlarda teknolojik gelişme ile birlikte ortaya çıkan iyi yetişmiş personel ihtiyaç artışı, hiyerarşiden uzaklaşmayı ve daha desantralize karar verme mekânizmalarını beraberinde getirmektedir. Lowin’e göre ise bir kısım insan ne yapacaklarının kendilerine söylendiği basit işlerde hiyerarşik yapı ile çalışmayı, diğerlerinin ise kendi kararlarını vermeyi tercih etmektedirler. Leavitt’ e göre karmaşık işlerde katılımcı yaklaşım ile çalışanlarda herkesin birbiri ile konuşması daha etkin iş ortamı oluşturmaktadır. Burns ve Stalker, mekânik organizasyonlarda hiyerarşik ve merkeziyetçi yapı içinde rutin aktiviteler yapan, uzman olmayan personel çalışırken, organik organizasyonlarda daha gevşek ve katılımcı bir yapı içinde uzman personelin karmaşık işler yaptığını belirtmektedirler. Benzer yaklaşımlar hastaneler için de geçerlidir. Doktorlar, gevşek organik bir yapıda çalışmayı tercih ederken, uzman olmayan personel (örneğin; temizlik, yemek, çamaşır hizmetleri vb.) hiyerarşik ve merkeziyetçi bir yapıda süpervizyon ile çalışma gereği gösterirler. Hemşireler ve uzman teknisyenler, bu iki durumun arasında yer alırlar (Eren, 1997: 343). Hastane yönetimine bu noktada düşen görev ise; etkili bir 37 sağlık hizmeti verebilmek için tüm bu meslek gruplarından maksimum seviyede faydalanarak, çalışanların da hedeflerini gerçekleştirmelerini sağlayarak, oluşması muhtemel çatışmaları önleyerek en etkin yönetimi sergilemektir. Türkiye’de hastanelerin büyük çoğunluğunu Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet üreten devlet hastaneleri oluşturmaktadır. Diğer hastaneler MSB, özel ve tüzel kişiler, yabancılar, azınlıklar, belediyeler ve üniversitelere aittir (Tengilimoğlu vd., 2009: 143). Ülkenin genel sağlık politikasının belirlenmesi, planlama, koordinasyon, kaynak temini, kaynakların dağıtımı, halkın sağlık eğitimi, sağlık işgücü eğitimi, koruyucu, tedavi edici ve rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesi ve bunun için kurumlar oluşturulması, ilaç üretimi ve ithali, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, adli tıp hizmetleri, özel sağlık kurumlarının açılmalarına izin verilmesi ve denetimi, gıda maddelerinin sağlığa uygun olup olmadığının denetimi gibi birçok hizmet SB tarafından yürütülmektedir (Özata, 2004: 8). Ülkemizde sağlık sektörü 1961 tarih ve 224 sayılı "Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi" hakkındaki kanunun öngördüğü biçimde, kademeli hizmet anlayışı çerçevesinde örgütlenmiştir (Özata, 2004: 6). 1982 Anayasa’sında “herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel sağlık ve sosyal yardım kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası konabilir” biçiminde yer alan hükümler ile devletin sağlık konusundaki düzenleyici rolü vurgulanmıştır (Turan, 2004: 110). Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı, 1990’dan sonraki reform çalışmaları kapsamında, hastanelerin piyasa kurallarına göre çalışan işletmeler haline getirilmesi ve pahalı bir yatırımı gerekli kılan hastane işletmeciliğinde özel sektör ve vakıfların etkin olmasının gereği üzerinde durmaktadır. Ancak piyasa mekânizmasının geçerli olması, kar amacı, bedelini ödeyene hizmet sunulması gibi özel işletmecilik kuralları 38 ve amaçları ile sağlık hizmetlerinin amaç ve özellikleri arasında belirgin farklılıklar ve çelişkiler bulunmaktadır (Turan, 2004: 103). Türkiye'de gelişmiş ülkelerden farklı olarak, hastanelerin iç organizasyonuna örnek teşkil edecek bir organizasyon modeli gösterilmemiş, sadece hastanede faaliyet gösteren birimlerin görev yetki ve sorumluluklarını belirleyen "Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği" yayınlanmıştır. Yönetmelikte başhekimin, sorumluluk kendisinde kalmak üzere yetkisinin bir kısmım fonksiyonel yöneticilere devredebileceği de belirtilmiştir. Ancak, görevlerinin ne kadarını ve kimlere devredeceği konusunda bir açıklama getirilmemiştir (Köksal ve Akbeyik, 2002: 8). Yönetim kurulu, hastane yöneticisi ve hastane personelinin davranışlarını yönlendirmekte ve kurumsal politikaları belirlemektedir ve hastanenin uzun dönemli amaçlarını ve bu amaçların gerçekleştirilmesini sağlayan stratejileri geliştirme sorumluluğunu da taşımaktadır. Politika ve stratejiler, yönetim kurulunun onayından geçmedikçe uygulanamazlar. Yönetim kurulu, geliştirilen ve önerilen stratejik planın hastanenin koşullarıyla (kaynaklar, toplum gereksinmeleri vb.) uyumlu olup olmadığı incelemekte ve onaylamaktadır. Yönetim kurulu, ayrıca, stratejik planın uygulanmasını da sürekli gözden geçirmektedir. Yönetim kurulunun belirlediği politikalar ve geliştirdiği stratejiler, hastanenin tüm işlevlerini biçimlendirmekte ve dolayısıyla hastane performansını önemli ölçüde etkilemektedir. Yönetim kurulunun hastanenin ana plan ve programlarını değerlendirmek ve onaylamak, hastanenin başlıca yönetsel politikalarını geliştirmek ve gözden geçirmek, günlük işlevlerle ilgili hastane yöneticisine önerilerde bulunmak, hastanenin önemli kararlarını değerlendirmek ve onaylamak, hastane bütçesini onaylamak gibi görevleri vardır (Kavuncubaşı, 2000: 90-91). Temel fonksiyonu gereği alt sağlık birimlerinden süzülerek gelen seçilmiş vakaları kabul etmesi ve bu karmaşık tıbbi sorunlarda yoğunlaşması gereken üniversite hastaneleri, Türkiye’de büyük oranda bu işlevlerini yerine getirememekte, toplumun yoğun taleplerine cevap verebilmek için poliklinik hizmetlerde yoğunlaşmaktadırlar. Bu da, üniversite hastanelerinin eğitim ve araştırma bakımından zayıflamasına yol açabilecek olumsuz bir etkiye sahiptir (Kurtulmuş, 1998: 248). 39 Üniversite hastaneleri, organizasyon yapıları itibariyle de çeşitlilik göstermektedir. Örneğin; bir Hacettepe Tıp Fakültesi Hastaneleri’nin organizasyonu İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nin organizasyonundan, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nin organizasyonu da Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin organizasyonundan oldukça farklıdır (Seçim, 1995: 3). Üniversitelerimizde, hastanelere başhekim ataması iki şekilde yapılmaktadır. Bunlardan en çok uygulananı rektör tarafından görevlendirmedir. Birinci şekildeki uygulamanın daha çok tercih edilmesinin nedeni, hastanelerin hem sosyal hem de maddi olanaklarının fazla olması nedeniyle, avantajların elden kaçırılmak istenmemesidir. Rektör, görevlendirdiği başhekime çoğu kez hastane ile ilgili tüm işlerde yetki ve sorumluluk vermektedir. Bu daha sık olarak yapılan bir uygulama olmasına ve daha başarılı sonuç alınmasına rağmen, bir üniversitenin sosyal ve maddi gücünün büyük bir kısmının hastanelerden sağlanması nedeniyle, özellikle tıp kökenli rektörlerin bazıları, hastane idaresinden pek uzak kalmak istememektedirler. İkinci şekil uygulamada rektör, hastane yönetimini tıp fakültesi dekanlığına bırakmıştır. Bu durumda dekan genellikle, başhekim olarak görevlendirdiği bir yardımcısı aracılığıyla hastaneden sorumludur. Bu uygulama, rektörün tıp fakültesi dışından olduğu üniversitelerde daha sıktır. Hastanenin dekanlık tarafından yönetilmesi, rektör tarafından yönetilmesinden hem hastane hem de üniversite menfaatleri açısından daha iyidir (Aslan, 2003: 118). Ülkemizdeki hastanelerde genellikle yönetimde tek yetkili ve sorumlu kişi, asıl mesleği hekimlik olan başhekimdir. Başka bir deyişle, gerek devlet hastanelerinde ve gerekse üniversite ve diğer kamu kuruluşlarına ait hastanelerde her şeyin başhekimden sorulduğu ve en ince ayrıntısının dahi başhekimden geçirildiği bir hastane yönetim modeli ülkemizdeki hastanelerde mevcuttur (Özgen, 1993: 7). Türkiye'deki tüm devlet hastaneleri ile üniversite ve diğer hastanelerde çağdaş hastane yönetim anlayışı süratle hayata geçirilmelidir. Hastane faaliyetleri; tıp hizmetleri, yardımcı tıp hizmetleri, idari- mali ve destek hizmetler şeklinde oluşan bir yönetim ekibi tarafından iş bölümüyle uzmanlaşmaya gidilerek icra edilmelidir. Hekimlik ve hastane yönetimi hizmetlerinin kesinlikle birbirinden ayrılması ve hastanede her şeyin başhekimden sorumlu olduğu yapı terk edilerek; hastanede "Başhekim", "Hastane Başmüdürü" ve "Başhemşire" ‘den oluşan bir yönetim ekibi 40 tarafından işler yürütülmelidir (Özgen, 1995: 73-76). Ancak yönetim şemaları içerisinde üç yönetim birimi olsa da üniversite hastanelerinde neredeyse tüm kararlar başhekimler tarafından verilmekte, organizasyonun tüm faaliyetleri başhekimler tarafından planlanmakta ve yürütülmektedir. Üniversite hastanelerinde yönetim ve organizasyon açısından tam bir standart oluşturulamamakla birlikte genel hiyerarşiye uyulmaktadır. Çalışmamızda model önerisi geliştirdiğimiz S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi yönetim şeması aşağıdaki şekilde verilmiştir: 41 Şekil 1.1 : S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi Yönetim Şeması Kaynak: hastane.selcuk.edu.tr (Erişim:10.06.2013) 42 Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin organizasyon yapısı Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği esas alınarak düzenlenmektedir. Hastanelerin tepe noktasında baştabiplik makamı bulunmaktadır. Baştabiplik Yataklı Kurumları İşletme Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak tedavi hizmetleri ve bu hizmetle ilgili diğer hizmetleri yürütmekten sorumlu ve yetkili kılınmıştır (Tengilimoğlu vd., 2009: 146-147). Sağlık yöneticisinin, yönetime ilişkin her türlü bilgi ve beceri ile donanmış olduğunu varsaydığımızda bile yine de sağlık yöneticisi mevcut yasal düzenlemeler ile sınırlı kalmak zorundadır. Mevzuat tüm yönetim faaliyetlerinin merkezdeki üst düzey bürokratların denetiminde kalması gibi bir işlev üstlenmiştir. Bu işlev, yönetimin amaç olmaktan çıkıp merkezi bürokrasinin, dolayısıyla politikacıların bir aracı haline dönüşmesi tehlikesine meydan vermiştir (Hayran, 2000: 30). Özel hastanelerin organizasyonu ve yönetiminde belirli bir format yoktur. Özel hastanelerin üst yöneticisi mesul müdürdür. Hekim olması zorunlu olan mesul müdür, özel hastanenin Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Müdürlüğü ile bütün iş ve işlemlerinde birinci derecede muhataptır. Özel hastaneler iyi bir teknoloji ile donatılmış olup, kapsamlı bir sağlık hizmeti sunmakta, genellikle orta ve yüksek gelir grubundaki aileleri hedef almaktadır (Kurtulmuş, 1998: 248-249). Başhekim, tıbbi hizmetlerden sorumlu yönetici; başhemşire, hasta bakım hizmetlerinden sorumlu yönetici ve hastane müdürü de mali destek hizmetlerinden sorumlu yönetici olarak görev yapmaktadırlar (Tengilimoğlu vd., 2009: 157). Tablo1.3: Türkiye’de 2007-2011 yılları arası hastane ve yatak sayıları Toplam Toplam Hastane Yatak Sayısı Sayısı 2011 1410 2010 Yıl Sağlık Bakanlığı Üniversite Özel Diğer A B A B A B A B 188.047 840 121.297 65 34.802 503 31.648 2 300 1397 184.339 843 120.180 62 35.001 489 28.063 3 1095 2009 1347 172.738 834 115.443 59 30.112 450 25.178 4 2005 2008 1308 167.283 847 114.428 57 29.912 400 20.938 4 2005 2007 1275 162.100 848 112.037 56 30.978 365 17.397 6 1688 Kaynak: TUİK, 2012 43 Ülkemiz sağlık sistemi kurulduğundan bu yana sağlık ve sağlığa yönelik teknolojilere ve gelişmelere ağırlık vermesine rağmen istediği olumlu gelişmeleri henüz yakalayamamıştır. Bu yüzden ülkemiz genelinde bulunan hastanelerin bulundukları rekabetçi piyasa ortamını daha iyi tanımlaması ve buna yönelik olarak çalışılması gerekmektedir (Kılınç, 2009: 223). Hastane içinde yürütülen her tür faaliyetten Bakanlığa karşı sorumlu ve imza yetkisi olan görevli başhekimdir. Oysa idari ve mali nitelikte pek çok işi fiilen başkaları yapmaktadır. Diğer bir deyişle hastanelerimiz teknik yetki ile statü yetkisinin örtüşmediği kurumlardır (Seçim, 1995: 225). Hastanelerimizde görev tanımlarının açık şekilde belirlenmeyişinden kaynaklanan organizasyonel sorunlar da bulunmaktadır. Bu tür durumlarda genellikle kişilerin inisiyatifine veya yöneticilik anlayışına göre biçimlenen organizasyonlar hizmetlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Hastanede görev tanımlarının yapılmamış olması, hiyerarşik mesafe, çalışma grubu büyüklüğü, resmileştirme gibi faktörler, rol algılayışlarını belirlemektedir. Esasen kişiye ne kadar çok geri bildirim sağlanırsa, kişinin rolünü anlaması o kadar kolaylaşacaktır. Ülkemizde sağlık personelinin çalışmalarını düzenleyen mevzuat eski ve kullanıma cevap vermemektedir. Öyle ki; yönetmeliklerde birçok mesleğin görev tanımlarında eksiklikler bulunmaktadır. Dolayısıyla, sistem yaklaşımı etrafında öncelikle sağlık mevzuatının değişmesi gerekmektedir (Aslan, 2003: 226). Hastanede etkin performans değerlendirme; eşit işe eşit ücret politikasının uygulanması, hastanede çatışmanın çıkmaması için önem arz eden konular arasındadır. Özellikle hastanedeki döner sermaye puanlarının adil yapılması, bunun denetiminin de Sağlık Bakanlığınca veya yerel yönetimlerce yapılması sağlanmalıdır. Performans değerlendirmesinde, özellikle hekimler tarafında bir başıboşluk görülmektedir. Bu sebeple, hastanelerde objektif performans göstergelerinin belirlenmesine yönelik veri tabanlarının oluşturulması gerekmektedir. Veriler, kuruluş bazında denetlenecek, yıllık rapor halinde yayımlanacak ve sonuçta performans göstergesi yüksek çalışanlara gerekli ödüllendirme mekânizmalarının geliştirilmesi gerekecektir (Aslan, 2003: 228). Performans sistemiyle, başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık personelinin daha etkin çalışması sağlanmaya 44 çalışılmaktadır. Böylelikle hastanelerin de daha verimli hizmet üretebileceği ve daha etkili çalışan personelin daha çok kazanması sağlanarak çalışanların dolayısıyla da hastaların memnuniyet seviyelerinin artırılacağı düşünülmektedir. 1.7. Hastane Yöneticilerinin Görevleri ve Amaçları Kamu hastanelerinde görevli yöneticilerin, görevlerini yerine getirirken dikkat etmeleri gereken bazı yönetsel öncelikleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; kurumlarının sürdürülebilir bir finansal yapıya sahip olmaları, sunulan hizmetlerde genel kabul görmüş kalite standartlarına uygun bir yapının oluşturulması ve korunması, bir diğer deyişle hizmet kalitesidir (SB, 2012: 11). Hastane yönetimi, hastanedeki tüm hizmetlerden ve faaliyetlerden yönetim kuruluna karşı sorumlu olan bir organ olarak tanımlanmaktadır. Hastane yöneticisi, yönetim kurulundan aldığı yürütme yetkisini kullanarak hastaneyi yöneten kişidir. Yürütme açısından bakıldığında hastanenin tepesinde hastane yöneticisi bulunmaktadır (Seçim, 1991: 42). Sağlık kurumlarında başhekim, başhekim yardımcısı, hastane müdürü, hastane müdür yardımcısı ile başhemşire olarak çalışan yöneticileri önceden belirlenen performans kriterlerine göre kurumun başarılarından sorumludurlar (SB, 2012: 11). Hastane yöneticisinin temel görevlerinden birincisi, tıp hizmetleri organizasyonu, yönetim kurulu ve hastane bölümleri arasında eşgüdümü ve iletişimi sağlamaktır. Hastane yönetiminin bir diğer önemli rolü, hastanenin uzun dönemli stratejik planlarının geliştirilmesidir. Büyük hastanelerde hastane yöneticisinin, hemşirelik, finans, destek ve diğer hastane hizmetlerinden ve faaliyetlerinden sorumlu birçok yardımcısı bulunmaktadır. Hastane yönetimi, finans, personel ve destek hizmetleri yanında, tıbbi hizmetlerde de önemli rol oynamaktadır. Hastane yöneticisi, tıbbi birimler arasında eşgüdümü gerçekleştirmekte ve bu birimlerin düzenli çalışması için gerekli maddi ve insan kaynaklarını sağlamaktadır. Hekimlerin isteklerinin hastane birimleri tarafından zamanında karşılanmasını ve hekimlerin yönetim kurulunun belirlediği politikalar ve kurallar çerçevesinde hareket etmelerini sağlamak da hastane yöneticisinin görevidir. Hastane yöneticisi, hastane faaliyetleri konusunda toplumu bilgilendirmekte, dış çevredeki gelişmeler hakkında bilgi 45 toplamakta, bu bilgileri planlama ve karar verme süreçlerinde kullanmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 98). Günümüzde hastanelerin yöneticileri, genellikle inanılmaz karmaşıklık ve boyutlarda bir kurumu işletir, çok büyük bir bütçenin sorumluluğunu taşır ve yüze yakın değişik hizmet gören profesyonel, yarı profesyonel ve yardımcı personelin uyumunu sağlamak zorundadırlar. Ayrıca kıt kaynaklar, ilerleyen teknoloji ve tüketici hareketlerinin baskıları da görevlerini daha da zorlaştıran dış etkenler olmaktadır. Bu koşullarda çalışan yöneticiler, mevki ve görevlerine göre değişen çeşitli fonksiyonları yerine getirmek durumundadırlar. Görevleri dahilinde hastanenin ihtiyaçlarına uygun bir yönetsel iklim oluşturmalı, politika ve prosedürlerin uygulanmasına önayak olmalı, toplum ve kurum ihtiyaçlarını karşılayacak hedef ve stratejilerin belirlenmesine katılmalı, hastane sistemlerinin tasarımlanmasına yardımcı olmalı, çeşitli alt sistemlerin oluşmasını desteklemeli ve bu sistemlerin doğru işlemesinin sorumluluğunu taşımalıdırlar (Sarvan, 1995: 6). Sağlık kurumlarında yönetim bir bütündür. Her ne kadar başhekime, hastane müdürüne ve başhemşireye farklı sorumluluklar yüklenmiş olsa da kurumun ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve tüketimlerin kontrol edilmesi noktasında, hizmet kalite standartlarının gerçekleştirilmesi hususlarında sorumlulukları ortaktır. Kurumsal düzeyde etkinliğin ve etkililiğin sağlanması, bir diğer deyişle hem doğru işlerin yapılması hem işlerin doğru yapılması en başta kurum yöneticilerinin sorumluluğundadır. Yöneticilerin kurumlarındaki tüm süreçleri inceleyerek, sağlık hizmeti sunumuna yönelik olmayan harcamaları azaltmaları, sağlık hizmetine yönelik harcamaları en ekonomik şekilde temin etmeleri, ihtiyaçları ve tüketimleri kontrol ederek gereksiz kullanım ve israfı önlemeleri vb. tedbirleri almaları gerekmektedir (SB, 2012: 12-13). Hastane yöneticileri, hastanelerindeki bilişim altyapısı şartlarını dikkatle incelemeli ve mevcut şartlar altında meydana gelen teknolojik uygulamalardan kaynaklanan sorunları ve gelecekteki beklentiler konusundaki değerlendirmelerini dikkatli bir biçimde yaparak ileriye dönük bilişim altyapı planlamasını yapmalıdır. Hizmet üretimi ve sunumunda kalite ve verimliliğin sağlanması, sağlık kurumlarının karşılaştıkları en önemli sorundur. Sağlık endüstrisi içinde rekabetin artması, sigorta kurumlarının, işverenlerin, devlet ve diğer grupların etkin ve verimli 46 hizmet sunumu yönünde sağlık kurumlarına baskıda bulunması, sağlık kurumlarında kullanım yönetimi kavramının önem kazanmasına yol açmıştır. Kulanım yönetimi, sağlık hizmetlerinin verimli ve etkili biçimde sunulması için gerçekleştirilen faaliyetler bütünüdür. Kullanım yönetiminin amaçlarını kalite denetimine, maliyet denetimine ve yönetsel denetime ilişkin amaçlar olarak üç ana grupta incelenir. Kullanım yönetimi sağlık hizmetleri üretiminde, sunumunda ve sağlık kurumları yönetiminde oldukça önemli rol oynamaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 358-360). İşletme yönetiminin temel kuralları hizmet sektörü olan sağlıkta da aynı şekilde uygulanır. Bir hastanede yatak doluluk oranlarının arttırılması, polikliniklerde bekleme süresinin kısaltılması, yapılan ameliyatlarda komplikasyon oranının sıfır olması, hastane yönetiminin görevleri arasında sayılabilir (Eren, 1997: 176). Kullanım yönetimi stratejisinin amacı; kaynak kısıtlılığı sorununu gidermek ve tıp hizmetlerinin tıbbi bölümlerin ve tüm sağlık kurumunun performansını yükseltmektir. Kullanım yönetimi, eşgüdümlü bir çalışmayı gerektirir. Kullanım yönetiminde yöneticiler ile tıp personeli ortak çalışmak zorundadırlar. Bu durum, sağlık kurumunda katılımcı yönetim ve ortak sorun çözme yaklaşımının yerleşmesini sağlar. Kullanım yönetimi, tıp personeli ve diğer personelin sürekli işbirliği içinde olduğu bir kurumsal ortamın yaratılması, faaliyet planlarının nesnel olarak değerlendirilmesi ve planlı değişimin gerçekleştirilmesi için gerekli araçları sağlar, sağlık kurumuna daha güçlü rekabet edebilmek için gerekli bilgi ve deneyimi kazandırır. Kullanım yönetimi, sağlık kurumunun pazarlama stratejisini geliştirirken gereksinim duyacağı verileri sağlar, sağlık kurumunun faaliyet verilerini elde eden, kalite ve verimlilik ile ilgili soruları olan kişi ve gruplara yanıt vermek için yararlanılan bir mekânizmadır (Kavuncubaşı, 2000: 361). Yönetimsel açıdan hastane yöneticiliğini benzersiz kılan birtakım koşullar vardır. Bu koşullardan biri, sağlık sektöründe insana verilen hizmetlerin aşırı derecede bireyselleştirme gerektirmesidir. Kişisel sağlık hizmetleri kitle halinde üretilip satılamadığı için her birey için özel olarak tasarımlanmak zorundadır ve bu zorunluluk hizmetin yönetimini karmaşıklaştırmaktadır. Sağlık ve tıbbi bakım sistemini karmaşık kılan diğer bir özellik ise, çok büyük akademik sağlık merkezlerinden küçük sağlık birimlerine uzanan çok çeşitli organizasyonları 47 kapsayan çoğulcu bir nitelik taşıması ve bu organizasyonların yönetiminin diğer uzmanlık alanlarında benzeri görülmeyen bir çeşitlilik gerektirmesidir. Ayrıca, sağlık yöneticileri; sağlık sistemi içinde yer alan diğer katılımcılar olan hekimler, hemşireler, diğer sağlık profesyonelleri, politikacılar ve halk liderleri ile ekip çalışması içinde çalışmak ve sağlık hizmetlerinin sorumluluğunu onlarla paylaşmak zorundadırlar. Bu durum yönetici olarak işlerini daha da karmaşık kılmaktadır (Sarvan, 1995: 5). Sağlık sektörü, çok hızlı değişen ve gelişen bir sektördür. Dolayısıyla hastane yöneticilerinin önderlik güçleri hızlı ve sürekli değişim içerisinde olan hastanelerin etkinliklerini devam ettirebilmeleri için kritik önem taşımaktadır. Hastane yöneticileri çok hızlı değişen koşullara ayak uydurabilmek için esnek plan ve programlar hazırlamalı, kriz anlarında hem kendisi hem yönettiği kurumun çevik davranabilmesini sağlamalı, ekibinde tecrübeli ve yetenekli kişileri bulundurmalıdır. 1.7.1. Hastane Yöneticilerinin Yönetim Mesleğine Yönelik Sorumlulukları Hastane yöneticileri, kendi işverenlerine, üstlerine ya da hastanenin bağlı olduğu kurumlara hastaneye maddi ve sosyal yardım sağlayan kişi ve gruplara karşı sorumludur. Bu sorumluluk bazen biçimsel nitelik taşıyabilir. Örneğin; bir özel hastanede yönetici, hastane sahibine veya yönetim kuruluna karşı, bir devlet hastanesindeki yönetici de Sağlık Bakanlığı'na karşı sorumludur. Bu sorumluluğun yasal çerçevesi, özel hastaneler için özel hukuk kuralları, kamu hastaneleri için ise kamu hukuku kuralları tarafından çizilmiştir. Yöneticiler, kendi kişisel değerler sistemi ya da hizmet ettikleri toplumun değerleri ile çelişen durumlarda bile bu yasal sorumluluk kalıplarını göz ardı edememektedirler. Hastane yöneticileri müşterilere karşı da sorumluluk (tüketici sorumluluğu) taşımaktadır. Bu sorumluluk, toplumsal sorumlulukla iç içedir. Ancak bazen toplumsal sorumlulukla tüketici sorumluluğu çelişebilir, örneğin; bir hastane, daha fazla gelir elde etmek amacıyla sadece ekonomik statüsü yüksek nüfus gruplarına hizmet edebilir ya da kaba ölüm oranını düşük göstermek amacıyla ağır hastalıkları olan kişileri hastaneye kabul etmeyebilir. Bu durumda yöneticinin toplumsal sorumluluğu, hem işverene karşı sorumlulukları hem de tüketiciye karşı olan sorumlukları ile çelişir. Yöneticiler, bir anlamda, 48 kurumsal amaçların başarılması için gerekli olan kıt kaynaklardan da sorumludur. Hastane yöneticileri, gerekli kaynakları uygun koşul ve zamanda sağlamak, bu kaynakların etkili ve verimli kullanımını gerçekleştirmekle yükümlüdür (Kavuncubaşı, 2000: 104). Günümüzde, özellikle sağlık sektöründe çağdaş yönetim anlayışı ve ilkelerinin bilinmesi zorunluluk haline gelmiştir. Zira bir üretim işletmesinde yanlış yönetim sadece maddi zararlarla sonuçlanabilirken, sağlık işletmelerindeki kötü yönetim bire bir insan hayatının kalitesiyle ilgili olduğundan insan hayatında ve toplumsal sağlık düzeyinde gerilemeyle sonuçlanabilecektir. Bu açıdan sağlık işletmeleri kapsamında önemli yer tutan hastane organizasyonlarının modern yönetim anlayışınca yönetilmeleri gerekmektedir (Aslan, 2003: 2). Modern hastanecilik, görev ve sorumluluğu çok olan, ileri bir sosyal müessesecilik kavramını ifade eder. Bunlar gerek miktar ve gerekse vasıf yönüyle çok daha ileri bir işletme olarak algılandığından modern işletmecilik esasına göre yönetilmektedir. Bu anlamda organizasyon yapılarında da klasik hastane organizasyonlarındakinin aksine idari ve tıbbi birimlerin ayrı kollardan yürütüldüğü ve tıbbi hizmetleri sunmaya yönelik pek çok işletme fonksiyonunun da bu organizasyonun içinde yer aldığı görülür (Karahan, 2009: 8). Hastanelerde verilen hizmetlerin temel özelliği, hizmet süreçlerinin her müşterinin beklenti ve ihtiyaçları paralelinde tasarlanarak; aşırı işlevsel bağımlılık gösteren üniteler ile bu ünitelerin çeşitli mesleklerdeki çalışanlarının işbirliği ile sunulmasıdır. Dolayısıyla, herhangi bir müşteriye sunulan hizmetin performans göstergelerinin yüksekliği ekip üyelerinin bir arada iş görme istek ve/veya hastaya odaklanma düzeylerine bağlıdır. Bu nedenle, ekip üyeleri arasındaki ikna edici iletişim sürecinin sağlanması önem kazanmaktadır. Bu sürecin tasarlanması ise, proje yöneticileri ile fonksiyonel yöneticilerin çağdaş yönetim öngörüleri doğrultusunda yönetim yaklaşımları sunmalarına bağlıdır (Şahin, 1999: 4). Hastane yöneticileri çok büyük kurumlar olan hastaneleri yönetirken belli bir prestij ve güç sahibi olurlar. Ancak bu gücü kişisel çıkarları için kullanmamalı, her zaman etik ilkeleri göz önünde tutmalı ve kendisini ve yönettiği kurumu daha ileriye götürebilmek için bilgi, beceri ve yeterliliğini sürekli geliştirmeye çalışmalıdır. 49 Hastane yöneticilerinin yönetim mesleğine karşı temel sorumlulukları şu şekilde sıralanabilir (Kavuncubaşı, 2000: 13-15). - Kişisel ve mesleki faaliyetlerini, mesleğe yakışır tarzda, dürüst, doğru, saygılı ve adil biçimde yürütmelidir. - Kişisel mesleki eğitim ve değerlendirme programını sürekli uygulayarak, sağlık kurumları yönetimi alanındaki yeterliliğini ve uzmanlığını geliştirmelidir. - Kişisel kazanç amacıyla mesleki ilişkilerini istismar etmemelidir. -Yönetsel standartların ve etkili işletmecilik tekniklerinin uygulanması ve geliştirilmesi için önderlik yapmalıdır. - Kurumsal ve mesleki iletişimde inanılır olacak ve yanlış, yanıltıcı ve yalan bilgi aktarmaktan kaçınmalıdır. - Yönetsel kararları etkileyecek herhangi bir hediye veya menfaat kabul etmemelidir. - Yönetsel kararların, toplumda yaratacağı uzun ve kısa dönemli etkileri göz önünde tutmalıdır. - Hastaneye başvuran hastaların hizmetlerle ilgili doğru fikir yürütmeleri ve doğru karar vermeleri için gerçek ve yeterli bilgi sağlamalıdır. 1.7.2. Hastanelerde Modern Yönetim Tekniklerinin Uygulanması Son yıllarda artan rekabet ve müşteri beklentilerindeki hızlı değişim nedeniyle hastaneler, sağlık bakım hizmetlerinin yönetimi ve hasta bakımı konusunda hem stratejik hem de operasyonel çıktılarını pozitif bir biçimde etkileyen yenilikçi örgüt felsefesi ve tekniklerin arayışı içerisindedir (Yasin vd., 2002: 268). Bununla birlikte, mevcut kaynaklarla daha çok ve yeni değer yaratma kapasitesi sağlama işlevleri nedeniyle modern yönetim tekniklerine gereksinim duymaktadırlar (Gürkan, 1995: 60). Modern hastanecilik, görev ve sorumluluğu çok olan, ileri bir sosyal müessesecilik kavramını ifade eder. Bunlar gerek miktar ve gerekse vasıf yönüyle çok daha ileri bir işletme olarak algılandığından modern işletmecilik esasına göre yönetilmektedir. Bu anlamda organizasyon yapılarında da klasik hastane organizasyonlarındakinin aksine idari ve tıbbi birimlerin ayrı kollardan yürütüldüğü 50 ve tıbbi hizmetleri sunmaya yönelik pek çok işletme fonksiyonunun da bu organizasyonun içinde yer aldığı görülür (Karahan, 2009: 7). Modern hastaneler, görevin gereksinimlerine göre şekil değiştiren, birçok koordinasyon merkezi olan, kendi kendini yöneten ve kontrol eden, şebeke tarzında çalışan heterojen ekipleri kapsayan bir post-modern organizasyon olarak düşünülmektedir (Özgener ve Küçük, 2008: 343). Geleneksel hastanelerde yönetimde tek yetkili kişi, asıl mesleği hekimlik olan başhekimdir (Özgen, 1995: 74). Ancak, bir liderin, kendi kendini yöneten gruplara derece derece yetkisini, iş yapma sorumluluğunu ve kontrolünü devreden, ekip çalışmasına yatkın, çalışanlara kendi tarzını oluşturması için bir koçtan veya kolaylaştırıcıdan daha fazla inisiyatif tanıyan ve personeli güçlendiren süper liderlik (Manz ve Sims, 1991: 22) tarzı ile yönetim modern yönetim anlayışıdır. Hastanelerde iletişim, çatışma yönetimi, etkin bilgi sistemleri, üyelerin rol ve sorumlulukları konusunda açık bir anlayışa sahip olduğu bir düşüncenin gelişmesiyle hasta yönetimi düzeyine doğru kayan yeni bir yönetim modeli benimsenmektedir (Yavas ve Romanova, 2005: 198). Hastanelerde verilen hizmetlerin temel özelliği, hizmet süreçlerinin her müşterinin beklenti ve ihtiyaçları paralelinde tasarlanarak; aşırı işlevsel bağımlılık gösteren ünite ve /veya üniteler ile bu ünitelerin çeşitli mesleklerdeki çalışanlarının işbirliği ile sunulmasıdır. Dolayısıyla, herhangi bir müşteriye sunulan hizmetin performans göstergelerinin yüksekliği ekip üyelerinin bir arada iş görme istek ve/veya hastaya odaklanma düzeylerine bağlıdır. Bu nedenle, ekip üyeleri arasındaki ikna edici iletişim sürecinin sağlanması önem kazanmaktadır. Bu sürecin tasarlanması ise, proje yöneticileri ile fonksiyonel yöneticilerin çağdaş yönetim öngörüleri doğrultusunda yönetim yaklaşımları sunmalarına bağlıdır (Şahin, 1999: 4). Hastaneler, belirli düzeydeki sağlık hizmetlerini en düşük maliyetle, maksimum nicelikte üretmesi beklenen kuruluşlardır. Diğer bütün kuruluşlar gibi hastaneler de ellerindeki kaynakları rasyonel kullanmak zorundadırlar. Bu ise tüm fonksiyonlarda modern yönetim tekniklerinin uygulanması ile elde edilebilir (Menderes, 1995: 61). 51 Etkin bilgi sistemlerinin çok miktarda bilgiyi analiz etmeye imkân sağlaması nedeniyle hastanelerde karar verme süreçlerinin kalitesi artmaktadır (Moreno vd., 1999: 375). Hastanelerde modern yönetim tekniklerinin etkin şekilde uygulanması, karar verme süreçlerine bilgi sistemlerinin entegrasyonu ile kolaylaşacaktır. Hastanelerde yönetime doğru, zamanında ve yeterli veri akışını sağlayacak verilerin analizini yaparak karar seçeneklerinin oluşturulmasına, alınan kararların sonuçlarını değerlendirmeye yardım edecek yönetim bilgi sistemlerinin olmayışı, hastaneleri güce, kişisel ilişkilere ve tecrübeye dayalı yönetim uygulamalarının egemen olduğu kurumlar haline getirmiştir (Köksal, 2002: 88). Modern yönetim teknikleri ise modern bir bilişim altyapısı ve tam hastane otomasyon sisteminin kullanılmasını ve çalışanlara gerekli eğitimlerin verilerek çağın getirdiği değişimlere hızlı uyum sağlamayı gerektirmektedir. 1. 8. Sağlık Örgütlerinde Değişim Yönetimi Örgütlerde, başarılı bir değişim yönetimi için, değişimin gerekçesi ve nasıl yapılacağı açıklanmalı, aşamalar yakından takip edilmeli, sürekli katılım sağlanmalı, değişime direnç yönetimi gerçekleştirilmelidir. Önemli olan değişim yönetiminin planlı, sistematik ve katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmesidir. Örgütsel değişimi daha sistematik bir biçimde planlama ve uygulamaya imkan sağlayan yönetim örgüt geliştirmedir. Böylece değişime olan ihtiyaç saptanıp gereken değişimler, insanları ve örgütü düşünerek uygulamaya konulabilir (Şimşek vd., 2001: 413). Sağlık örgütlerinde örgütsel değişimin temelinde bireylerin davranış ve yönelimlerindeki değişim eğilimleri yatmaktadır. Diğer taraftan bireylerin ait oldukları gruplar, sosyal ve yasal kurallar ve örgütün iç ve dış çevresinden kaynaklanan farklı etkenler bireysel değişimin örgütsel değişimin tek belirleyici olmasına engel olmaktadır. Bireyler, örgütler ve değişim sürecinde ortaklaşa etkili olmaları değişime ilişkin liderlik faaliyetlerini çok boyutlu ve karmaşık bir hale getirmektedir (Başaran, 2011: 114). Mallak ve diğerlerine göre hastaların ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla bir ekip halinde faaliyet göstermek ve hizmet kalitesini müşteri ihtiyaçları ile ilişkili olarak sürekli geliştirmek önemli bir değerdir (Mallak vd., 2003: 27). 52 Kişisel sağlık gereksinimleri ve istekleri sürekli değişim içinde olduğundan hastane sistemi sürekli olarak kendini bu değişen isteklere uyacak biçimde geliştirmelidir (Nas, 2006: 82). Hastaneler, iletişimin özellikle doğal iletişimin yaygın olduğu kurumlardır. Dolayısıyla spekülasyona dayalı veya gerçek dışı taraflı bilgi nedenli çatışma yaşanabilir. Bunu önlemenin yolu da bilginin herkes tarafından paylaşıldığı bir kurum kültürü oluşturmaktır. Esasen günümüzde pek çok kurumda yaşanan sorunun temeli de iltimas nedenli gizliliğe yönelme veya yoksa bile insanlarda böyle bir kanının var olmasıdır, işte bu anlamda açık yönetim anlayışı sistemini kurmak gerekmektedir (Doğan, 2002: 76). Açık yönetim anlayışı değişim yönetimini kolaylaştırarak hastane yönetim etkinliğine olumlu yönde katkı sağlayacaktır. Değişime açık olmak, öğrenen örgüt olmayı gerektirmektedir. Öğrenen örgütler, sahip oldukları kültürle; bilgi oluşturma, bilgiye ulaşma ve aktarma davranışlarını, yeni bilgi ve görüşleri yansıtabilecek biçimde düzenleme yeteneğine sahiptir. Öğrenen bir örgüt kültürü şu özellikleri kapsamaktadır: Öğrenme, yenilikleri destekleme ve personeli ödüllendirme, diyalogla gelişmeleri soruşturma, risk alma ve deneme, görünmeyen ve paylaşılan hataları öğrenmeleri için çalışanlara zaman tanıma ve onlara hoşgörülü davranarak, değer vermeyi kapsamaktadır (Bektaş, 2001: 19-20). Sağlık sektöründe değişimin gerçekleştirilmesi için farklı fonksiyonel alanlardan gelen bireylerden oluşan ekipler ve fonksiyonlar arası işbirliği faaliyetlerini destekleyen örgütsel yapılar etkili olmaktadır (Başaran, 2011: 123). Egger’e göre farklı birimlerden veya örgütlerden gelen çalışanların oluşturdukları ekiplerde ekip düzeyinde belirlenen hedefler, çalışanların kendi birimlerinden veya örgütlerinden etkilenen kısa vadeli hedeflerden etkilenmemekte; bu sayede örgütlerin uzun vadeli ve süreç odaklı hedeflere odaklanmaları mümkün olmaktadır (Egger, 1999: 11). Hastanelerde değişim yönetiminde koordinasyon ve işbirliği büyük önem taşımaktadır. Hastane yöneticisi değişim hedefine ulaşabilmek için önce kendisi hedefe ulaşabileceğine inanmalı, sonra çalışanları inandırmalı ve değişim yönündeki işlev ve fonksiyonları ödüllendirmelidir. Yönetime katılma öncelikle açık yönetim anlayışıyla sağlanır. Açık yönetim kavramı, örgüt çalışanlarının gerek örgüt içinde gerekse örgüt dışında ihtiyacı olan 53 ya da öğrenmek istediği her türlü bilgiye en kısa zamanda ulaşmalarım sağlayan; bu sayede değişikliklere kolayca uymalarını, öğrendiklerini de birbirleriyle paylaşmalarının öngören bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Açık yönetim aslında, günümüzde adından sıkça söz edilen yalın organizasyon, yalın yönetim, öğrenen organizasyon, sıfir hiyerarşi, yönetime katılma ve takım çalışması gibi pek çok kavramı da bünyesinde taşıyan bir olgudur (Doğan, 2002: 79). Hastane çalışanları, kararlara katılımlarını yetersiz bulmaktadırlar. Oysa yönetime katılan birey, görüşlerine ihtiyaç olduğu hissettirilen bireydir. Kendisine güvenildiğine, değer verildiğine inanan birey, fikri ve zihni enerjisini örgüt amaçlarına olumlu yönde yansıtan bireydir. Yönetime katılma ise öncelikle açık yönetim anlayışıyla sağlanabilir. Açık yönetimden kastedilen ise, örgüt çalışanlarının gerek örgüt içinde gerekse örgüt dışında ihtiyacı olan ya da öğrenmek istediği her türlü bilgiye en kısa zamanda ulaşmalarını sağlayan dolayısıyla öğrendiklerini uygulama ve birbirleriyle paylaşma imkânı sunan bir yapı sergilemektedir (Aslan, 2003: 225). Hastane işletmesinin üstün amaçlar belirleyebilmesi için öncelikle kurum üyelerinin değişime açık bireyler olması gerekir. Değişim, iyi karşılanmadığı takdirde örgütü tehdit eden bir unsur haline gelebilecektir. Dışa dönük insanlar bile kendilerini her zaman için güvende hissetmekten hoşlanmaktadırlar. İşletmede değişiklik demek, çalışanlar için tehdit demektir. Değişiklik fikri, o kuruluşta uzun süre güvenebileceğiniz hiçbir şeyin bulunmadığı duygusu oluşturabilmektedir. Burada yöneticiye düşen en önemli görev, değişikliğin veya değişimin çalışanlar için bir tehdit unsuru olduğunu aklından çıkarmadan, onlara değişimin yararlarını göstermek, buna onları inandırmaktır (Doğan, 2002: 81-82). 1.9. Hastane Yönetiminde Gelecek Trendleri ve Yönetsel Özerklik Tüm sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de değişim kaçınılmazdır. Dinamik çevre koşulları ve rekabet yoğun ekonomik ortam, işletmeleri hem tüketici beklentilerine uygun, hatasız, kaliteli ürün ve hizmetler üretmeye itmekte hem de geleceğe dönük beklentilerin neler olabileceği hususunda öngörüler yapmaya yöneltmektedir (Can ve İbicioğlu, 2008: 265). 54 Geleceğe yönelik beklentiler ya da gelecek trendleri, işletmelerin yalnızca gelir elde etmeleri ya da büyümeleri için değil aynı zamanda varlıklarını tehdit eden dinamiklerin farkında olmaları hususunda yöneticilere önemli ipuçları verecektir (Akar ve Özgülbaş, 2003: 276-277). Sağlık hizmetlerine dönük sürekli artan beklentiler ve sektörün değişken yapısı, sağlık sektörüne ilişkin yeniliklerin ve kullanılan yaklaşımların sürekli olarak değişmesine neden olmaktadır. Bir yandan dünya çapında giderek yaşlanan insan sayıları, diğer taraftan hızla gelişen teknolojiler nedeniyle sağlık sektörü artan iş yoğunluğu ve çeşitliliği giderek artmıştır (Başaran, 2011: 130). Bugünün hastane yöneticileri, genel bilgi ve yetenek temelli olmalıdırlar. Sağlık yönetim pozisyonlarının eşsizliği, bireylerin etkin karar almada, problem çözmede, finansal yönetimde ve denetimde becerilere sahip olmasına ihtiyaç gösterir. Bu yönetimsel beceri, sadece iş beceri ve kabiliyetlerini gerektirmez aynı zamanda tıp ve sağlık sektörü hakkında bilgi de gerektirir. Sağlık bakım eğitiminde güçlü bir iş yönelimine geçiş, sağlık endüstrisinde değişen pazar şartlarına cevap vermeyi içerir (Aslan, 2003: 129). Hastanelerde başhekimlerin yönetim alanları çok geniş tutulmaktadır ve bu görevleri, tam olarak yerine getirmeleri gerek zaman ve gerekse teknik açıdan mümkün değildir. Bu sorunun çözümü, hastanelerimizde, çağdaş yönetim ve organizasyon anlayışı çerçevesinde fonksiyonel bir iş bölümüne gidilmesiyle sağlanacaktır (Özgen ve Öztürk, 1992: 34). Sağlık hizmetlerinin maliyeti, hastanelerin akreditasyonu, sağlık hizmetleri için alternatif ödeme modelleri, sağlık sigortacılığı, malpraktis ve malpraktis sigortacılığı, sağlık kurumlarında birleşmeler, ayakta tedavi hizmetlerinin yaygınlaştırılması, evde bakım, yaslılara verilecek hizmetler, ölüm hakkı, organ tarsplantasyonu, teknoloji ve hastane bilgi sistemleri sağlık sisteminde içerisindeki önemini korumaya devam edecektir (Akar ve Özgülbaş, 2003: 278-284). Hastane yönetiminde geleceğin yönetim trendleri içerisinde sağlık bilişim sistemleri çok daha etkin bir rol alacaktır. Bununla beraber bilişim sistemleri hemen uygulamaya alınacak ve kısa sürede yüksek performansla kullanılabilecek sistemler değildir. Uygun örgüt kültürü, yönetim desteği, sürekli öğrenme ve kurum içi eğitimler büyük önem taşımaktadır. Bununla beraber hastane yöneticilerinin 55 gelecekteki değişimi çok iyi okuyup örgütlerini ve yönetimlerini bu doğrultuda şekillendirmeleri yönetim etkinliklerini kaybetmemeleri açısından önemlidir (Kılınç, 2009: 220). Yönetimin, yenilikçi ve girişimci bir vizyona sahip olması ile çağdaş yönetim anlayışlarına yönelik olarak organizasyonel amaç ve hedeflere ulaşabilecek biçimde oluşturulması ve bunun bilişim sistemleri ve teknolojilerle desteklenmesi hastane yönetiminde büyük önem arz etmektedir (Kılınç, 2009: 220). Günümüzde, her sektörde olduğu gibi, sağlık sektöründe de bilişim altyapısı kritik öneme sahiptir. Hastane yöneticilerinin, gelecek planlarını yaparken, bu gerçeğe göre hareket etmeleri ve hastane içinde her işlem safhasında teknolojinin getirdiği yeniliklere göre işlem ve süreçleri sürekli revize etmesi ve modernleştirmesi gerekmektedir. Bu şekilde hizmet kalitesinde, işlem hızlarında, hasta memnuniyet oranlarında artış, yapılan hatalarda, kayıp-kaçak oranlarında ve maliyetlerde düşüş sağlanabilecektir. 1.10. Hastane Yöneticiliğinde Yönetimsel ve Bilişsel Sorunlar Hastanelerde en önemli sorun yönetim sorunu, yani profesyonel yönetim anlayışının olmayışıdır. Bununla beraber aşırı merkeziyetçi yönetim de önemli bir sorundur. Hastanelerde hekimlik ve yöneticilik birbirinden ayrılmalı ve hekimler hastane yöneticiliğini bir bilim olarak kabul etmelidirler. Hastane yönetiminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de profesyonelleşme ve kurumsallaşmayı gerçekleştirmek bir gereklilik ve de zorunluluktur (Can ve İbicioğlu, 2008: 272-274). Fişek’e göre; bugün gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetlerinin yönetiminde karşılaşılan en büyük güçlüğün sağlık idarecilerinin yönetimin bir bilim olduğunu bilmemeleri veya kabul etmek istememeleridir. Ona göre, hekimler yönetimin bilim olduğunu kabul etmezler ve sağlık idaresinde görev alanlar da yönetim bilimini öğrenmez, yönetim uzmanlarının tavsiyelerini dinlemezler, yönetim kurallarını uygulamazlarsa hizmetlerini geliştiremezler (Sarvan, 1995: 5). Hastanelerde hizmet kalitesi ile ilgili önceliklerin olmaması, bürokratik engeller, hastane yöneticiliği eğitiminin yetersizliği ve hastane hizmetlerinin kalitesine ilişkin düşük düzeydeki kamuoyu duyarlılığı, hastanelerin performansını iyileştirmenin önündeki temel engellerden bazılarıdır (Withanachchi vd., 2004: 361). 56 Hastanelerde ikili otorite hattı bulunmaktadır ve bu durum eşgüdümleme, denetim ve çatışma sorunlarına yol açmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 54). Hastanede her şeyin başhekimden sorumlu olduğu yapı terk edilerek; tıp hizmetleri, yardımcı tıp hizmetleri, idari ve mali destek hizmetler şeklinde yürütülen bir yönetim ekibi tarafından iş bölümü ile yönetilmelidir. Kısacası; başhekim, başhemşire ve müdür eş düzeylerde ekip çalışması yapabilmelidirler (Aslan, 2003: 229). Hastaneler, yöneticilerin kişisel tecrübesi ve yetenekleri dışında etkin bir bilgi sistemine kavuşturularak profesyonel yöneticiler ve oluşturulan uzman kadrolar tarafından yönetilmelidir (Kılınç, 2009: 222). Hastaların sağlık gereksinmeleri farklılık gösterdiğinden verilen hizmetler müşteriye göre farklılaşmaktadır (Nas, 2006: 74). Bu durum sağlık hizmeti veren hastanelerin belirli bir standardı yakalamasını ve hastane yönetiminin denetim ve yönetimini güçleştirmektedir. Sağlık çalışanları kendi arasında çok farklılıklar arz eden kurum çalışanlarından oluşmaktadır. Dolayısıyla farklı öğrenim düzeyleri, farklı beklentiler, farklı sosyal yaşam şartlarına sahip çalışanlardan bir çalışma ekibi kurmak ve optimum çatışma düzeyinde işleyişini sağlamak oldukça zordur. Bu maksatla hastane yöneticilerine çok önemli görevler düşmektedir. Hastaneler, kamusal otorite ve toplumsal baskı grupları ile karşılıklı etkileşimde bulunan örgütlerdir. Hastanelerde sunulan hizmetlerin, tüm uluslarca anayasal bir hak olarak güvence altına alınmaları ve tanımlaması güçtür, sağlıkla ilgili hizmetler olmaları hastanelerin yönetim ve işlevlerini daha da karmaşık hale getirmektedir (Aslan, 2003: 2-6). Hastanelerin çoğunda hekim, hemşire, sağlık teknisyeni ve hizmetli personelin sayısının yetersizliği nedeniyle büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Personel açığının giderilmesi amacıyla, yasalara aykırı olduğu halde, temizlik işçisi adı altında hemşire, sağlık teknisyeni ve diğer sağlık personeli istihdam edilmekte, bu şekilde istihdam edilen personel hem asgari ücretle çalıştırılmakta hem de döner sermeye katkı payından istifade edememektedir. Bu durum özellikle hemşirelik hizmetlerinde kalitenin düşmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte kadrolu personele sağlanan sosyal imkanlar nedeniyle (döner sermaye katkı payı ödemesi, ücretsiz yemek, sağlık ihtiyaçlarını karşılamada kolaylık vb.) hastaneler çalışma yeri olarak en çok tercih edilen kurumların başında gelmektedir (Özata, 2004: 17-18). 57 Hastanelerin verimli bir şekilde fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için nitelikli tıp, yardımcı tıp, mali, idari personel kadrosuna, yeterli araç gereç ve tıbbi cihazlar ile diğer fiziksel ve insan gücüne ihtiyaçları vardır. Bu da ancak yeterli düzeyde parasal güce sahip olmakla mümkündür. Öbür yandan her çeşit insan gücü, fiziksel ve teknik imkânlar en üst düzeyde sağlanmış olsa bile, yine de hastanenin sorunları çözümlenemeyebilecektir. Zira sözü edilen insan gücü, fiziksel ve teknik organizasyonu, tasarım ve kontrolü, fiziksel ve teknik unsurların seçimi, yerleştirilmesi, iş akışının akıcı hale getirilmesi, insan ilişkileri, ücret yönetimi, devlet bürokrasisindeki engellerin en aza indirilmesi, vb. sorunlar hastaneleri bir yönetim sorunuyla karşı karşıya getirebilecektir (Aslan, 2003: 226). Sosyo-ekonomik ve politik faktörlerin yanı sıra sağlık sisteminden kaynaklanan sorunlar hastanelerin yönetilmelerini olumsuz yönde etkilemekte ve bu sorunlar çözülmeden mevcut darboğazların ve yetersizliklerin tümüyle aşılması pek olanaklı görülmemektedir. Bunun yanı sıra, birçok yönlerden ekonomik örgütlerin niteliklerine sahip olmalarına karşın, hastaneleri ekonomik örgütlerden ayıran kimi temel farklılıklar da bulunur. Bu farklılıklar, kimi durumlarda sorunların çözümünde işletmecilik ilkelerinin uygulanmasını olanaksız kılar. Bununla beraber, hastanelerin işletme biliminin ilkeleri içerisinde yönetilmeye çalışılmaları, onların daha etkili olarak topluma hizmet sunmalarını sağlamasının yanı sıra, sağlık için ayrımı yapılan kaynakların da rasyonel kullanımına katkıda bulunacaktır (Alpugan ve Haftacı, 1994: 6). Hastanelerde görevlendirme gibi çeşitli yollarla standart kadro üzerinde eleman istihdam edilmekte ve personel fazlasına bağlı olarak gizli işsizlik ortaya çıkmaktadır. Hizmet üretimine herhangi bir katkısı olmayan personel, aldığı döner sermaye payı nedeniyle kaynakların israfına neden olmaktadır. Özellikle temizlik işçisi adı altında çalıştırılan personel, daha iyi iş imkanları elde etmesi halinde kurumdan ayrılmakta ve bu durum personel devir hızını yükselterek, personelin yetiştirilmesi için harcanan emek ve zamanın boşa gitmesine yol açmaktadır. Ayrıca, personelin fazla çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkan yorgunluk hastaya yansımakta ve hizmet kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Birçok hastanede teşhis ve tedavide kullanılacak yeterli sayı ve nitelikte tıbbi cihaz bulunmamakta, var olan cihazlarda ise kalibrasyon ve doğru ölçüm yapabilme sorunu yaşanmaktadır. Hastane 58 binalarının fiziki mekân olarak yetersiz olması nedeniyle hizmet sunumunda aksamalar ortaya çıkması ise diğer bir sorundur (Özata, 2004: 17-18). Hizmet miktarını ve sağlık harcamalarının önemli bir bölümünü belirleyen hekimlerin faaliyetleri üzerinde tam etkili olan yönetsel ve kurumsal denetim mekânizması kurulamamıştır (Kavuncubaşı, 2000: 54). Söz konusu denetim mekânizması kurulduğunda hastane verimliliği, yönetim performansı ve etkinliği büyük miktarda artacaktır. Organizasyonlarda yürütme yetki ve sorumluluğunu taşıyan emir-komuta personeli ile konusunda uzman, emir- komuta personeline sadece yol gösterici raporlar veren ve hiçbir yaptırım gücü bulunmayan kurmay personel arasında çoğu kez çatışmalar meydana gelmektedir (Ertürk, 2000: 222). Bu noktada hastanelerde başhekimle birim temsilcileri arasında sıklıkla anlaşmazlıklar çıkmaktadır. Bu anlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmemesi için başhekime önemli görevler düşmektedir. Ülkemiz sağlık kurumlarında yapılan araştırmaların hemen hepsinde sağlık sektörünün en büyük sorunu olan profesyonel yönetim ihtiyacının göz ardı edildiği görülmektedir. Yönetim konusunda sorunun teknik değil bilişsel olduğu anlaşılmaktadır (Can ve İbicioğlu, 2008: 266). Hastanelerde hastane başhekiminin de hastane müdürünün de amacı kaliteli hizmeti verirken hem iç müşteriyi (çalışanlar) hem dış müşteriyi (hasta) memnun etmektir. Ama bu ortak hedefe ulaşma yollarında farklı görüşler dolayısıyla, anlaşmazlığa düşebilirler. Bu durumda hem işbirliği hem de çatışma kavramlarını bir arada görmek mümkün olacaktır (Aslan, 2003: 45). ABD hastanelerinde de başhekimlik tıp hizmetlerinin yürütülmesinden ve denetiminden sorumlu organ olarak tanımlanmaktadır. Tıp hizmetlerinin yönetimi konusunda deneyimli bir hekim olan başhekim, bu sorumluluğuna ilişkin görevlerinin bir kısmını, tıbbi komitelere devrederek yerine getirmektedir. Başhekimin; hastane yönetimi, hemşirelik hizmetleri ve diğer hizmet birimleri ile tıp personeli arasında eşgüdümü sağlamak, hizmet kalitesi ile ilgili sorunları hastane yönetimine ve yönetim kuruluna bildirmek, servis şefleri ve komite önderleri ile işbirliği yaparak tıbbi komitelere girecek üyelerin belirlenmesini sağlamak, komite 59 toplantılarına katılmak ve görüş bildirmek gibi görevleri vardır (Kavuncubaşı, 2000: 112). Hastanelerin amaçları onların belli bir iş bölümüne gitmelerini zorunlu kılar. İş bölümü sonucuna göre, yetki ve sorumluluk verilmesi, onların belli bir örgüt yapısına sahip bulunmaları sonucu gerçekleşebilir, bu da örgütün yönetilmesi sorununu da beraberinde getirir. Öte yandan, aynı zamanda birden çok amacı gerçekleştirmenin hedef tutulması ve bunun için sürdürülen çabalar, hastanelerin oldukça karmaşık bir yapıya sahip olmalarının nedeni olduğu gibi, yönetimlerini de oldukça güçleştirir (Alpugan, 1981: 199). Ülkemizde yetiştirilme maliyeti çok yüksek ve sayıca yetersiz olan hekimler, uzmanlık alanları dışında istihdam edilerek kaynak israfına neden olunmakta ve hastanedeki beşeri ve maddi kaynakların planlanması, organizasyonu, koordinasyonu ve denetimi gibi, yerine getirilmesi profesyonelce icra edilmesi gereken faaliyetler, gereğince yerine getirilmemektedir (Özgen ve Öztürk, 1992: 33). Kişinin öğrenim düzeyinin yüksek olmasının örgütsel bağlılığı olumsuz yönde etkilediği düşünülmektedir. Öğrenim düzeyi yüksek olan kişiler daha fazla iş imkanlarına sahip olduğundan kendilerini tek bir örgütte kalmak zorunda hissetmeyebilirler (Şahin ve Esatoğlu, 2000: 326). Hastane çalışanlarından özellikle doktorların da eğitim seviyeleri yüksektir. Dolayısıyla bireysel amaçlarını örgütsel amaçlarından yüksek tutma eğilimine girebilmektedirler ve başka hastanelerde daha iyi koşullarda ve daha iyi ücretlerle çalışmak isteyebilirler. Genellikle hekim olan hastane başhekimlerinin bu eğilimi sürekli göz önünde bulundurarak en optimum kararları vermeleri gerekmektedir. Hastaneler, yöneticilerin kişisel tecrübesi ve yetenekleri dışında etkin bir bilgi sistemine kavuşturularak profesyonel yöneticiler tarafından yönetilmelidir (Kılınç, 2009: 90). Hastanelerde Bilişim Sistemleri'nin yeterli düzeyde kullanılmamasına bağlı olarak idari, mali ve teknik hizmetlerin sunumunda birtakım aksamalar ortaya çıkmaktadır. Bu alandaki yatırımlarının yetersiz olması nedeniyle kuyruklar uzamakta, bürokratik işlemler artmakta, hizmetlerin denetimi etkin bir şekilde yapılamamakta, maliyetler tam olarak hesap edilememektedir. Birçok hastanede bilgiye dayalı bir yönetimin varlığından söz etmek olası değildir. Veri kalitesinin 60 düşük olması nedeniyle toplanan veriler etkin biçimde kullanılamamaktadır (Özata, 2004: 17-18). 1.11. Hastane Yöneticiliğinde Yetkinlik ve Yeterlilik Sağlık yönetimi, tıbbi bakım ve sağlıklı bir çevre taleplerinin bireylere, organizasyonlara ve toplumlara belli hizmetleri sağlayarak karşılanmasını olanaklı kılan kaynak ve süreçlerin planlanması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi, kontrol ve koordinasyonudur. Modern toplumlarda sağlık hizmetleri yöneticiliği en güç yönetim alanlarından biri sayılmakta ve sağlık sisteminde çeşitli kurum ve kuruluşların işveren konumundaki üst yönetim organları profesyonel sağlık yöneticileri aramaktadırlar (Sarvan, 1995: 4). Hastane işletmelerinin diğer işletmelerden farklı özellikleri olması, hastane yönetimini de farklılaştırmakta ve dolayısıyla hastane yöneticilerinin niteliklerinin de çerçevesini belirleyip hastanelerin sağlık kurumları işletmeciliği konusunda eğitim görmüş kişilerce yönetilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır (Ak ve Akar, 1988: 37). Sağlık yöneticilerinin, sağlık sistemi içinde yer alan diğer katılımcılar olan hekimler, hemşireler, diğer sağlık personelleri, politikacılar ve halk liderleri ile ekip çalışması içinde çalışmak ve sağlık hizmetlerinin sorumluluğunu onlarla paylaşmaları gereklidir. Bu durum, yönetici olarak, işlerini daha da kompleks yapmaktadır (Sarvan, 1995: 5). Hastanelerde hekimlik ve yöneticilik birbirinden ayrılmalıdır ve hekimler hastane yöneticiliğini bir bilim olarak kabul etmelidirler (Can ve İbicioğlu, 2008: 273). Hastanelerde kilit iki role sahip olan hekimler ile hastane yöneticileri arasındaki ilişkiler her zaman gergin olmuştur. Özellikle özel sektörde, birinin kazancı diğerinin kazancı ile yakından ilişkili olmuştur. Her iki grup da, aslında iyi bir sağlık hizmeti sunmak amacını taşımakla birlikte, ilgi alanları farklılık göstermektedir (Ertürk, 2000: 227). Hastanedeki roller konusunda kilit iki role sahip olan hekimler ve yöneticiler arasında iletişim genellikle olumsuz görüntü sergilemektedir. Bu sebeple, 61 hastanedeki tüm çalışanların görev tanımları yapılmalı, örgütsel amaç bağlamında kişilere düşen görevler belirlenmelidir (Aslan, 2003: 226). Hekimlik ve hastane yönetimi hizmetlerinin kesinlikle birbirinden ayrılması ve fonksiyonel yöneticiler tarafından hastane faaliyetlerinin yerine getirilmesi gerekir (Özgen, 1993: 8). Hastane yönetiminde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de profesyonelleşme ve kurumsallaşmayı gerçekleştirmek bir gereklilik ve de zorunluluktur (Can ve İbicioğlu, 2008: 273). Modern toplumlarda sağlık hizmetleri yöneticiliği en zor yönetim alanlarından biri olarak kabul edilmekte ve sağlık sisteminde çeşitli kurum ve kuruluşların işveren konumundaki üst yönetim organları profesyonel sağlık yöneticisine ihtiyaç duymaktadır (Sarvan, 1995: 4). Hastanede başhekimlerin yetki sınırlarının çok geniş tutulması, ilk bakışta yerinden yönetime doğru yöneliş olarak düşünülebilir. Ancak işleyişin, kurallardan çok kişisel yargılara bırakılması, insanların sübjektif oldukları hesaba katıldığında doğru sonuç vermeyebilecektir. Hastanedeki diğer çalışanlarda ise, yetki, sorumluluk denkliğinde sorumluluğun daha fazla olduğu gözlenmektedir. Bu durum ise hastanedeki en önemli çatışma sebepleri arasında sayılabilir. Ayrıca hastane yöneticilerinin olumlu veya olumsuz, çalışanların kendilerine performanslarıyla ilgili geri bildirimde bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Özellikle hastane yöneticilerinin doğal gruplara önem vermeleri, söylenti ve çıkar grupları açısından önem arz etmektedir. Yetkilendirme veya görevlendirmelerde bu ayrıntıyı gözden kaçırmamaları gerekmektedir (Aslan, 2003: 224-225). Türkiye’deki 83 Devlet Hastanesi’nde yapılan bir araştırmaya göre; başhekimler, hastanede sunulan hekimlik ve mali, idari, teknik vb. hizmetlerin planlanması, organizasyonu, uygulanması ve denetimine yönelik mevcut yasal yetkilerini tam olarak kullanamadıklarını, bunun en önemli nedeni olarak ise başhekimlerin yönetim alanlarının çok geniş olmasını göstermişlerdir. Devlet hastanelerinin organizasyonunda temel teşkil eden Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği'nde; "başhekim, hastanenin tıbbi, idari ve eğitim hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesini sağlar, bu hizmetlerin yapılmasını izler, en az haftada bir defa denetler" (SB, 1983: 29) denmektedir. Ancak, başhekimlerin bu görevleri gerek 62 teknik ve gerekse zaman açısından tam olarak yerine getirmeleri mümkün görünmemektedir (Özgen ve Öztürk, 1992: 30-31). Aynı çalışmadaki bir başka sonuca göre, başhekimlerin %89'u kendilerine yönelik hastane işletmeciliği konusunda eğitim programlarının düzenlenmesini istemektedirler. Buradan iki önemli durum ortaya çıkmaktadır: Birincisi, başhekimlerin hastane yönetimi konusunda büyük bir çoğunlukla yeterli olamadıkları; ikincisi ise, birinci durumun doğal sonucu olarak, bu kuruluşların yönetiminin profesyonel yöneticilere bırakılması gerektiği gerçeğidir (Özgen ve Öztürk, 1992: 32). Hastane yöneticilerinin hem katılımcı hem de hiyerarşik yönetim şekillerini bilmeleri ve yerine göre birini ya da diğerini uygulamaları, aynı zamanda bunu hem performans ölçmenin çok zor olduğu bir organizasyonda, hem de sürekli değişen teknoloji ve artan profesyonelleşme ortamında yapmaları gerekmektedir (Eren, 1997: 347). Sağlık hizmetleri yönetiminin görünen en temel sorunu, çok büyük oranda bu görevin profesyonel yöneticilik eğitimi almamış kişilerce, asıl mesleğinin yanında ek bir iş olarak yürütülüyor olması nedeniyle, uygulamada profesyonellik özelliğinin henüz yeterince kazanılamamış olmasıdır (Toker, 2000: 430). Özellikle üniversite hastaneleri yönetiminde ağırlık, mutlaka hastane idareciliği öğrenimi almış ve bu konuda deneyimi olan kişilere bırakılmalıdır. Hekimlerin hiçbir bilgi ve deneyimi olmaksızın devraldıkları bu görevi gerektiği şekilde yapabilmeleri ve bu çok yoğun iş temposu içinde mesleklerini ihmal etmemeleri mümkün değildir. Bu göreve atanan bir hekim, çoğu kez olduğu gibi, bu konuda eğitim de alamayacak olursa işin daha da zor ve verimsiz olması beklenen bir sonuçtur (Aslan, 2003: 118). İhtisasını bitirmiş, tam hizmet sunacağı bir zamanda örneğin, bir genel cerrah uzmanının hastane başhekimliği görevine getirilmesiyle; onun, uzmanlık alanında hizmet sunmasına engel olunduğu gibi, hastanenin yönetimi de profesyonelce icra edilemeyeceğinden, hastanede verimsizlik ve kaynak israfına neden olunacaktır. O halde hekimlerin idari işlerden kurtarılıp, mesailerinin tamamını fiilen hasta bakım ve tedavi hizmetlerine vermeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Aynı noktadan hareketle, hastanelerin yönetimi profesyonel yöneticilere bırakılmalıdır (Özgen ve Öztürk, 1992: 33). 63 Tıp alanında öğrenim gören hekimler bugün sağlık işletmelerinin yönetim pozisyonlarında görev almaktadırlar. Oysa hekimler, yönetim konularında yeterli bilgi ve beceriyle donatılmamış kişilerdir. Hekimlerimizin de bildiği gibi nasıl her hastalığın seyri her insan da farklı seyredebiliyorsa, onun gibi yönetim de her kurumda farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle tıp alanında yeterli bilgiye sahip olmak, iyi bir hastane yöneticiliği için yeterli olmamaktadır (Aslan, 2003: 28). Hastanelerde yöneticilik ve hekimlik mesleğinin ayırt edilememiş olması büyük bir sorundur. Mevcut uygulamalar incelendiğinde, hekim olmayan yöneticilerin hasta bakım sürecinde kullanılan kaynakların ne ölçüde gereksiz olduğuna ya da bireysel vakalara ilişkin bakım süreçlerinin uygun olup olmadığına karar veremedikleri, böylece hekimlerin tıbbi uygulamalarına müdahalede bulunamadıkları açık bir şekilde göze çarpmaktadır. Diğer yandan, hekimler de tıbbi bakımın hekimsiz dağıtılamayacağının bilincinde olduklarından, profesyonel otonominin ve sonuçta hekim efsanesinin doğmasına neden olmaktadırlar (Şahin, 1999: 32). Başhekim, kurumun tıbbi, hemşirelik, idari ve eğitim hizmetlerinin görevlilerce en iyi biçimde yürütülmesini sağlar. Kurumun verimli olarak çalıştırılması ve hizmetlerin kalitesini düşürmeden ekonomi sağlanması ile hizmeti olabilecek en üst düzeye çıkarmak için gerekli önlemleri almak başhekimin görev, yetki ve sorumluluk sınırları içindedir. Başhekim, kurumun tüm personelinin görev ve hizmetleriyle ilgili durumlarda doğrudan doğruya amiri olarak yer almaktadır (Uyer, 1996: 28). 64 Tablo 1.4 : Yöneticiler ve Hekimler Arası Farklılıklar Yöneticiler Hekimler Pek çok alanı bilirler Uzmandırlar Bireyleri denetlerler Denetime gelmezler Kural koyarlar Kuralları sevmezler Çok çeşitli insan grupları ile ilgilenirler Hastalarla ilgilenirler Kararlan uzlaşma ile oluştururlar Bireysel karar verirler Gerçekçidirler İdealisttirler Kuruluşu temsil ederler Kendilerini temsil ederler Maliyet kontrolünü ön planda tutarlar Maliyet kontrolünü sevmezler Kaynak: www.merih.net, Erişim: 03.01.2012 Hekimler ile yöneticiler arasındaki temel sorun, esasen bu iki grubun farklı biçimde sosyalize olmalarından ve öğrenim görmelerinden kaynaklanmaktadır. Hekimler mikro yönelimli olarak hastaları için öğrenim görürlerken, hastane yöneticileri makro perspektif üzerinde yoğunlaşmak ve bir bütün olarak örgüt üzerinde odaklaşmak eğilimindedirler (Şahin, 1999: 40). Budetti ve arkadaşları, hastane ve sağlık sistemlerinde etkin iş arkadaşlığı olarak hekimlerin eksik liderliğine işaret etmektedirler. Hekimler, yönetim sorumluluğunu üzerlerine almalarına rağmen zihinlerini tıp işleriyle meşgul etmektedirler (Budetti vd., 2002: 209). Finansal yönetim açısından bakıldığında; hastaneler finansal yönetimi bilen bu konuda öğrenimli bireylerce yapılmalıdır. Oysa ülkemiz şartlarına bakıldığında, müdür grubunun bu konudaki eğitimine bakılmaksızın çalıştırıldıkları gözlenmektedir. Hastane yönetiminde, müdürden daha yetkili hekim grubunun ise ne yönetim bilgisi, ne finansal yönetim konusunda bir geçmişi bulunmamaktadır (Aslan, 2003: 226-227). Hastanelerin yoğun teknoloji ve insan unsuruyla direkt ilgili karmaşık yapıda olması, pek çok çalışma sorununu da beraberinde getirmektedir. Çalışma koşulları 65 kapsamında; malzeme eksikliği, örgüt içerisinde stres unsurunun yer alması, hastanenin fiziksel yapısı, işin kendi yapısal sorunları, otomasyon eksikliği, bürokratik aksaklıklar vb. sayılabilmektedir (Aslan, 2003: 133). Hastane yöneticileri ise tüm bu aksaklık ve eksikliklerin üstesinden gelebilecek bilgi ve tecrübe ve eğitime sahip olmalıdır. Ancak zorlu ve uzun bir eğitim olan tıp eğitimini alan başhekimler genellikle teknoloji, mühendislik, mimarlık, işletme yöneticiliği gibi bilim dallarından oldukça uzak kalmakta, bu alanlara yeterli vakit ayıramamakta ve yeterli bilgiye genellikle sahip olamamaktadırlar. 1.12. Hasta Memnuniyetinin Sağlanması ve Hastane Yöneticisine Düşen Görevler Hasta memnuniyeti ölçülmesi zor, kompleks bir kavramdır. Hasta memnuniyeti insanların şimdiki algı ve bekleyişleri kadar daha önceki sağlık bakımındaki tecrübe ve deneyimlerinden de etkilenen bir kavramdır (Spooner, 2003:162). Hasta beklentileri; hastanın hastaneye gelmeden önceki beklentileri, hastanedeki beklentileri, hastaneden ayrıldıktan sonraki beklentileri olmak üç gruba ayrılır. Hastanın hastaneye gelmeden önceki beklentileri; hastalığın uygun bir şekilde anlatılması, masrafların açık ve tam olarak söylenmesi, verilen bilgilerin güvenilir ve eksiksiz olmasıdır. Hastanın hastanedeki beklentileri; hasta hastanede yatarken veya poliklinikte muayene olurken çalışanların ilgili ve nazik olmaları, tam iyileşmenin sağlanması için personelin yapması gerekeni eksiksiz olarak yapması, hastanenin temizlik ve hijyen durumunun hastane yönetimi tarafından sürekli gözlenmesi, şikâyetlerin derhal cevap bulmasıdır. Hastanın hastaneden ayrıldıktan sonra beklentileri ise; aynı problem için tekrar hastaneye gelinmemesi ve iyileşmenin daha önce açıklandığı gibi gerçekleşmesidir (Bircan ve Baycan, 2004: 174-175). Sağlık hizmetleri sağlayıcıları için hasta tatmini, yüksek oranda hasta memnuniyetinin sağlanması ve hastaların elde tutulması, olumlu kulaktan kulağa iletişim ve yüksek kârlılık, hastanın doktor tarafından kendisine verilen tavsiyelere ve isteklere uyma eğilimini artırması gibi olumlu sonuçlar doğurucu etkiler yaratır (Peyrot vd., 1993: 24-33). 66 Hasta ile hastane personeli iyi bir diyalog ve iletişim içinde olmalıdır. Hastane personelinin saygılı ve kibar oluşu ile yardımcı olmaya hazır bulunması gibi özellikler hasta memnuniyetini artıran özelliklerdir (Gülmez, 2005: 166). Benzer şekilde personelin en iyi şekilde görevini yürütebilmesi için de yönetimin personeli ile olan ilişkisi çok önemlidir. Müşteri memnuniyeti, müşteri odaklanma düzeyiyle paraleldir. Müşteri odaklanma düzeyi ise; sağlık personeli ve sağlık personeliyle ilgili faktörlerin kombinasyonuyla oluşan hizmet sunucuları ile müşterilere verilen hizmetler yoluyla belirlenmektedir (Darby, 1999: 271). İletişim olmadan hastane personelinin belirli bir amaç ya da amaçlara yönelik çalışması beklenemeyecektir (Büyüksavaş, 2010: 51). Hastaların daha fazla hizmet almasını sağlamak için hastane çalışanlarının iletişim becerilerini geliştirmeleri, hastane yönetiminin çalışanlara bu yönde katkı sağlaması ve hastalarla yakın ve güçlü ilişkiler kurarak onları ve ihtiyaçlarını çok iyi tanımaları gerekmektedir. Hastane yönetimi, özellikle temizlik ve hijyene gereken hassasiyet ve önemi göstermeli ve temizlik ve hijyen sadece mekânların temizliği ile sınırlı kalmamalı, kullanılan aletlerin hijyeni ile personelin kişisel temizliği ve kılık kıyafet temizliğine de gereken hassasiyet gösterilmelidir. Sağlık işletmesindeki çalışanların güler yüzlü ve hoşgörülü olmaları, ilgi ve yakınlık göstermeleri hizmetin kalitesini etkilediği gibi tavsiye konusunda da önemli bir unsurdur. Bunun yanında, hastanelerde bekleme salonları, modern ve ferah olmalı; iç karartıcı başka bir ifadeyle kasvetli olmamalıdır. Bu bakımdan hastanedeki bazı poliklinikler oldukça modern olmasına rağmen bazı poliklinikler ise çok kasvetli bir görünüm sergilemekte, bu durum da zaten morali bozuk hastanın moralini daha bozabilmektedir. Bekleme salonlarında uzun süre bekleyecek hastalar için okuyabilecekleri bir takım dergi ve gazeteler bulundurulması uygun olabilir (Gülmez, 2005: 167-168). Sağlık kuruluşlarında, hastaların memnun edilmelerini sağlayabilmek için sadece tıbbi yönü olan bir bakış açısı yetersizdir. Bunun yerine sağlık hizmetlerine dönük bütüncül bir sosyal yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir. Bu sosyal yaklaşım; hastalar, çalışanlar ve tıbbi personelin karşılıklı etkileşim halinde oldukları öğrenen örgütlerin varlığını gerekli kılmaktadır (Elluch, 2008: 692). 67 Ergenoğlu’na göre hasta memnuniyetini etkileyecek ve hastane yönetiminin üzerinde durması gereken koşullar şunlardır (Ergenoğlu, 2006: 62): - Yetişmiş ve değişik alanlardan oluşan multidisipliner ekibin sayısal durumu, - Sağlık personelinin bilimsel ve etik yaklaşımı, - Tıbbi cihazların teknolojik olarak tanı, tedavi, bakım, araştırma ve uygulamadaki yeterlilik düzeyi, - Hastane içinde enfeksiyon kontrolü ve önlenmesi düzeyi, - Hastaların bilgiye erişim ve iletişim olanaklarının kalitesi ve ulaşılabilirliği, - Gizlilik ve saygınlık içerisinde tedavi edilme hakkının gözetilmesi, - Hastalar ile sağlık çalışanları arasındaki ilişkilerin kalitesi. Hasta memnuniyetini sağlamak, bir sağlık kuruluşunun önündeki en zor ve hassas konudur. Konunun hassasiyetinin en belirgin kanıtı, algılanan değerler ile olması gereken değerler arasında, her zaman yakalanamayan bir uyum olma zorunluluğudur. Günümüzde sağlık kuruluşları hastaların medikal ihtiyaçlarının yanı sıra estetik, duygusal ve kültürel ihtiyaç ve beklentilerine de cevap verebilir duruma gelmek zorunda kalmışlardır (Engiz, 2007: 5). Genellikle hastalar, almayı umdukları ve karşılaştıkları sağlık hizmetinden memnun oldukları ölçüde o hizmeti aile ve arkadaşlarına tavsiye ederek, gelecekte yeniden aynı hastaneyi tercih etme davranışında bulunurlar (Bakan vd., 2011: 7). Hastanelerde hasta memnuniyeti için, tetkik ve tedaviler için yapılan tahlil sonuçları kısa sürede sonuçlandırılmalı; sonuçların alınması uzun sürecekse, bunun nedenleri ve süresi hakkında gerekli bilgiler hastaya anlatılmalıdır (Gülmez, 2005: 167-168). Hastanelere başvuran hasta ve hasta yakınları sıkıntı, endişe, gerginlik, huzursuzluk veya korku duygusuyla stres içinde olan, ne yapacağını bilemeyen bir ruh hali içerisindedirler. Bekleme süreleri arttıkça ve tatmin oldukları bir açıklama yapılmadıkça stresleri artacak ve hastane personeli ile çatışmaya girme ve hastaneden memnuniyetsiz ayrılma ihtimalleri artacaktır. Sosyal sorumluluk faaliyetlerini gerçekleştiren hastanelerde; müşteri memnuniyeti, çalışan memnuniyeti, sorumluluk hissi ve işbirliği, sosyal bağlarının güçlenmesi, işe gelmeme oranlarında azalış gibi verimlilikle sonuçlanan durumlar ortaya çıkmaktadır (Granerud, 2011:117). 68 Hastalar, hekimlerin verdikleri hizmetin kalitesini değerlendirirken, bilgilendirme, dinleme, duygusal destek, yeterli zaman ayırma, saygı gösterme gibi davranışları göz önünde bulundurmaktadırlar. Yataklı tedavi kurumlarında hastaların tedavi süreci boyunca en fazla etkileşimde bulundukları personel grubu ise hemşire grubudur. Bu nedenle, hemşirelerin davranışlarının hasta tatminine büyük etkisi bulunmaktadır. Bu sebeple hastane personelinin hastalarla iletişimi önemli yer tutmaktadır. Öyle ki, iletişimin arttırılması, hasta bakımının değerini arttırır, hastanede kalış süresini kısaltır. Diğer yandan eş zamanlı olarak iş sürecinin gelişimi hastanın hastanede kalış süresini kısalttığı gibi, iletişimin gelişimi hasta ve müşteri memnuniyetini de arttırmaktadır (Aslan vd., 2004: 47). Doktor, hemşire ve yardımcı sağlık personelinin, hastalara saygı ve nezakete dayalı yaklaşımları, hastaların hastaneye gelme nedenini, gelme şeklini, gelme sıklığını ve diğer hastanelere tercih etme durumunu olumlu yönde etkileyebilmektedir. Hastanın yaşadığı sağlık probleminin teşhis ve tedavi süreci, doktorların hastalar tarafından ulaşılabilir olması, hasta karşısındaki tutumu, hastanın doktoru bekleme süreci, hastaya yeterli vakit ayırması, hastanın doktora sorular yöneltebilmesi, hastane hizmet kalitesi açısından etkili olabilmektedir. Hemşirelerin hastalara ilgi göstermesi, hasta için gerekli kayıtları tutması, hastalara gerekli bilgileri vererek aydınlatması ve hastalara karşı sabırlı ve nazik olması hastanın hastane konusunda algıladığı hizmet kalitesini olumlu yönde etkileyebilmektedir (Bakan vd., 2011: 21-22). Yeni hizmetlerin geliştirilmesi, mevcut hizmetlerin kalitesinin arttırılması ya da yeni özellikler katılarak farklılaştırılması, hizmetlerin dokunulurluğunun arttırılması, hastalara yönelik eğitici ya da sorun çözücü programlar ile hizmet karmasının genişletilmesi, hizmetin yeni teslim şekillerinin yaratılması, reklam ve halkla ilişkiler gibi promosyon araçlarından yararlanmak suretiyle hastaların gereksinim duyduğu konularda bilgilendirilmesi, hasta tatminsizliklerini, gereksinim ve isteklerini ölçmek amacıyla araştırmalardan yararlanılması ve şikayet sistemlerinin geliştirilmesi gibi çeşitli pazarlama etkinliklerinden yararlanmak suretiyle hasta tatmininin arttırılması sağlanabilir (Kardeş, 1994: 338). 69 Hizmet kalitesinin oluşumunda karşılaşılan birtakım engeller hizmet veren ile hizmet alan arasındaki algılama ve beklenti farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Bunlar (Varinli, 1996: 112): - Tüketici beklentilerinin hizmet işletmesi yöneticileri tarafından algılanan şekli arasında oluşan farklılık, - Tüketici beklentilerinin işletme yöneticileri tarafından algılanan şekli ile üretilen hizmet kalite bileşenleri arasındaki farklılık, - Hizmet kalitesi bileşenleri ile müşteriye verilen hizmet arasındaki farklılık, - Hizmet hakkında tüketiciye anlatılanlar ile hizmetin verilmesi arasındaki farklılık, - Tüketicinin beklediği hizmet ile karşılaştığı hizmet arasındaki farklılık olarak sıralanabilir. Tüketicilerin, hizmet kalitesini değerlendirmede kullandıkları kriterler aynı zamanda hizmet işletmesinin yöneticilerinin etkinliğine de ışık tutabilecek kriterler olarak görülebilir. Bu kriterler (Parasuraman vd., 1985: 22-23): - İşletmenin fiziksel görünümü, personelin görünüşü ve hizmet sunumunda kullanılan araç ve gereçlerin görünümü, - Hizmetin, müşterinin istediği anda kendisine sunulması ve hizmet personelinin her an hazır bulunması, - Hizmet işletmesinden beklenen hizmetin kusursuz ve güvenilir bir şekilde yerine getirilmesi, belli bir standardı koruması, - İşletmenin hizmetin her aşamasında güven vermesi, - Gerekli ve yeterli bilgilendirmenin yapılmasıdır. Sağlık işletmeleri de tıpkı diğer sektörlerde bulunan işletmeler gibi hastalarının isteklerini karşılamaya çalışmalıdır. Buna yönelik olarak sağlık bakım hizmeti veren işletmelerin çok azı hasta şikâyetlerini performans belirleyicisi olarak kullanmaktadırlar. Bunun yerine pek çok işletmenin memnuniyet oranlarına güvenmeyi tercih ettiği ve bunları kullandığı görülmektedir. Şikâyet verilerinin eşsiz olmasının yanında sağlık bakım hizmetleri ile ilgili süreçlere etki edecek verilerin elde edilmesinin çok uzun zaman alması nedeniyle işletmelerin şikayet oranları yerine memnuniyet oranlarını kullanmayı tercih ettiği görülmektedir (Alemi ve Hurd, 2009: 157). 70 Sağlık çalışanları, hastalara sağlık hizmetlerinin sunulması, özellikle hastaların spesifik ihtiyaçlarının (hastane giriş-çıkış işlemleri, kan alma, tahlil sonuçları vb.) karşılanması konusunda doktorlar ve hemşirelerle birlikte rol oynayarak hizmet kalitesinin sağlanması konusunda destek olabilmektedirler. Tüm bu faktörler genel personel kalitesini oluşturup, hastanın aldığı sağlık hizmetine ilişkin algısını olumlu yönde etkileyebilmekte, personel kalitesi ile hastaların aldığı sağlık hizmetine ilişkin anlamlı bir ilişki olduğu sonucunu ortaya koymaktadır (Bakan vd., 2011: 21-22). Ülkemizdeki mevcut hasta hakları yönetmeliğine göre; bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu hizmetin her safhasında daima göz önünde bulundurulur denmektedir. Bu madde insancıl nedenleri etkili biçimde açıklamaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 296). Kayıtlarının düzenli şekilde tutulduğunu gören, eski tahlil, tetkik, radyolojik işlemler, ameliyat notlar vb. tüm bilgilerin ileride doğabilecek sağlık işlemlerinde kullanılmak üzere itinayla saklandığını bilen hastalarda ise üst seviyede bir memnuniyet ve sadakat görülecektir. Hastane yönetimi bu memnuniyeti oluşturmak için gerekli teknolojik altyapıyı kurmalı ve hastane çalışanlarını, hastane bilişim sistemlerini en etkili şekilde kullanabilmeleri için eğitimlerle desteklemelidir. 1.13. Hastaların Hastane Seçimlerini Etkileyen Yönetsel Faktörler Hastaneye başvuran hastaları hastanede tutmak belirli standartlarda ve kalitede hizmet vermekle sağlanırken, ilk defa başvuran hastaların veya hiç başvuru yapmayan hastaların kazanılması için onların tercihlerini etkilemek gerekir (Yıldırım vd., 2006: 12). Rekabetin yoğun olarak yaşandığı günümüzde, hastaların sürekli artan beklentilerini, onlara rakiplere göre fazladan bir şeyler sunarak karşılamak ve kuruluşa bağlı hastalar yaratmak gerekliliği ile karşı karşıya gelinmektedir. Bu aşamada karşımıza çıkan kavram hasta sadakatidir. Sağlık kuruluşları için son derece önemli olan hasta sadakati; hastanın hastane ile ilişkilerini devam ettirip, diğer yandan hastanenin hizmetlerini potansiyel hastalara tavsiye etmesi olarak tanımlanabilir (Engiz, 2007: 18). 71 Hastaların sağlık kurumlarını tercihinde pek çok neden rol oynamaktadır. Sağlık hizmeti kullanıcılarının ekonomik durumları, sosyal güvencelerinin olup olmaması, sağlık kuruluşlarına uzaklıkları, sağlık kuruluşlarının tanınmışlığı, sağlık kurumları ile ilgili önceki deneyimleri bu etkenlerden bazılarıdır. Toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanmasını etkileyenlerden biri de kişilerin eğitim durumudur (Ateş vd., 2004: 321). Yönetsel etkinlik ve diğer her tür başarı ölçüsü, temelde insan öğesinin çabalarına dayanır. Yine, kuruluş dışında olumlu imaj oluşturabilmek, ancak çalışanlarla yaratılan olumlu imaj ile gerçekleştirilebilir (Balıkçıoğlu, 2002: 5). Hasta ile güvenilir bir işbirliği elde edildiğinde, yani sadık bir hasta yaratıldığında, bu hasta kuruluşun sunduğu ürün/hizmete pazardaki diğer hizmetlerden daha fazla para ödemeye hazırdır. Bu da kuruluşun karına doğrudan etkisi olan bir unsurdur. Tüm bu etkilerin kuruluş için anlamı ise; mevcut ve tekrarlı hastalardan gelir elde etme, pazar payındaki artış, hasta kazanma maliyetinde ve işletme giderlerinde azalma, sonuç olarak kuruluşun karlılığıdır (Engiz, 2007: 18). Müşteri sadakati, diğer endüstri işletmelerinde olduğu gibi hastanelerde de önemlidir. Hastaların belirli hastaneyi seçme nedenlerinden en önemlisi hastanenin bakımı ve tıp personelidir. Eğer bir hasta herhangi bir hastaneyi tercih ettiğinde iyi bir tecrübeye sahip olduysa, tekrar aynı hastaneyi tercih edecek veya başkalarına tavsiyede bulunacaktır. Memnuniyet pek çok faktörün bileşiminden oluşur. Hastane hizmeti deneyiminin beş anahtar boyutu vardır. Bunlar; değer ve saygı görmek, hız ve etkinlik, konfor, bilgi ve iletişim, ve duygusal destektir (Power, 2003: 98). Hastane seçiminde kullanılan kriterlerden bazıları ise; yeterli araç gereç ve teknolojiye sahip olma, bina, tesisat ve araçların kalitesi, hastane personelini tanıma ve onlardan memnun olma ve geçmiş deneyimlerdir (Tengilimoğlu, 2001: 86). Hasta tatmini; hastaların aldıkları hizmetten bekledikleri faydalara, hastanın katlanmaktan kurtulduğu külfetlere, hizmetten beklediği performansa, hizmetin sunuluşunun sosyo-kültürel değerlerine (kendi ve aile kültürüne, sosyal sınıf ve statüsüne, kendi zevk ve alışkanlıklarına, yaşam tarzına, önyargılarına) uygunluğuna bağlı bir fonksiyondur. Hasta memnuniyetinin korunması ve arttırılması için, hastanın hizmeti satın alma öncesinde hizmetten haberdar olmasından, onunla ilişkisi tamamen kesilene kadar geçen süreçte doğru karşılık verilmesi gerek ve yeter şarttır. 72 Hasta tatminini etkileyen kriterler olarak; hijyen, ilgi, teknolojik altyapı, zamanlılık gibi hizmetin fiziksel özelliklerinin yanı sıra, ihtiyaç duyulduğunda ulaşılabilen, uygun fiyatta ve uygun kalitede olma kriterleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Hastalar, kurtuldukları külfetleri ve aldıkları faydaları keşfettikçe, en az külfetin ve en fazla faydanın sağlandığı hizmet ve kurumlara yönelmektedirler. Hastalar, aldıkları faydalar ve kurtuldukları külfetler hakkında bilgilendirildikleri ölçüde tatmin olurlar (Engiz, 2007: 64-65). Hizmet kalitesini, hastanın memnuniyeti (müşteri tatmin düzeyi) belirler. Tatmin ve kalite anlayışında, hastanın başvurusundan, teşhis, tedavi ve bakım sonuçlarının alınmasına kadar geçen süreç içindeki iletişim ile davranış ve bilgilendirme faaliyetleri de önemli rol oynamaktadır (Gülmez, 2005: 148-149). Temizlik seviyesi de hastanenin fiziksel görünümünü hizmet kalitesi ve memnuniyet açısından etkileyecektir (Gülmez, 2005: 166). Pazarda güçlü bir adı olan, alanında lider sağlık kuruluşlarına, hastaları daha sadıktırlar. Hastaların gözünde kuruluş imajının güçlenmesi, verilen reklamlar, çevreye duyarlılık, vergiler, yardımlar, bağışlar, spora, kültüre katkı konusundaki faaliyetler, kuruluşun basında yer alması gibi yöntemlerle gerçekleşecektir. Rekabet koşullarının gittikçe sertleşmesi, pazara giren rakiplerin sayısının hızla artması ve geçmişe oranla daha bilinçli seçme şansına sahip olan hastalar, sağlık kuruluşlarının bugüne kadarki performansının, gelecekteki iş başarılarını garantilemeye yetmeyeceğini göstermektedir. Artık, kuruluş için önemli olan, kendilerini rakiplerinden farklı kılacak yeteneklerini geliştirerek, hastalarını sadık hale getirmektir (Engiz, 2007: 87). Hastane yöneticilerinin, mevcut hastalarının sadakatini artırmak ve potansiyel müşterileri kazanmak için halkla ilişkiler fonksiyonunu etkin kullanmaları gerekmektedir. Halka ilişkiler ile hastalarda hastane hakkında olumlu düşünceler oluşturulabilir ve rekabet üstünlüğü sağlanan noktalar anlatılarak marka olma yolunda ilerlenebilir. Hastanedeki halkla ilişkiler bölümü, hastane yönetiminin izlediği hizmet politikasının ve çalışmalarının halka duyurulması, benimsetilmesi, kuruluşa karşı toplumda olumlu bir tutum yaratılması, halkın kuruluş hakkında ne düşündüğünün ve 73 ondan ne istediğinin öğrenilmesi ve halka işbirliği sağlanmasına ilişkin faaliyetleri yürütür. Hastanelerde halkla ilişkiler ile ayrıca (Karahan, 2009: 7); - Vatandaşın hastaneye karşı olumlu tavırları öne çıkartılır, - Hastanenin hizmet olanakları hakkında bilgi vermek suretiyle vatandaşların işlerini kolaylaştırmak ve idareyi gereksiz faaliyetlerden kurtarmaya yardımcı olunur, - Hastane kararlarının ve politikalarının daha isabetli olması sağlanır, - Hastane idari bilgilerini, hastalara yerinde ve zamanında vermek suretiyle, vatandaşların kanun ve nizamlara uymasına yardımcı olmak gibi görevlerin yerine getirilmesi sağlanır. Hasta bağlılığı, hastanın hastane hizmetlerini beğenmesiyle ilgili olarak, ihtiyaç duyması halinde tekrar aynı hastaneyi tercih etme, hastanenin hizmetlerinden çevresindekilere olumlu olarak bahsetme ve hastaneyi “benim hastanem” şeklinde içten bir benimseme eğilimidir (Erdem vd., 2008: 98). Hizmetin büyük miktarlarda aynı hastalara sunabildiği ve hasta bağlılığı oluşturabilmiş hastanelerde faturalama sorunları ve giderleri azalacak, hastane gelirleri artacak, hasta ve çalışan memnuniyetinde artış görülecek, reklam giderlerinde azalma olacak ve hastane yönetimi geleceği planlama noktasında önünü daha net görebilecektir. Sağlık kurumlarının temel çıktılarından biri olan müşteri tatmini, genel olarak müşterilerin istek ve beklentilerinin karşılanması veya bu istek ve beklentilerin üstünde hizmet verilmesi olarak tanımlanabilir. Verilen tanımdan da çıkartılabileceği gibi, müşteri tatminini iki faktör belirlemektedir. Müşteri tatminini belirleyen birinci faktör, müşteri beklentileridir. Müşterilerin sağlık kurumlarında aradıkları veya görmek istedikleri bilimsel, yönetsel ve davranışsal özellikler olarak tanımlanabilen beklentiler, müşterilerin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, sosyal kültürel özelliklerine, sağlık hizmetleri ve sağlık kurumları ile ilgili geçmiş deneyimlerine göre farklılaşmaktadır. Müşteri tatminini belirleyen ikinci faktör, müşterilerin aldıkları hizmete ilişkin algılamalarıdır. Algılar, bireylerin aldıkları hizmetler ve hizmet üretim süreci ile ilgili görüş veya değerlendirmeleri esas alınarak ölçülmektedir. Algılama faktörü, müşterinin özelliklerine ve sağlık kurumlarıyla ilgili geçmiş deneyimlerine göre farklılaşmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 293). Hastalarla yüz yüze gelinen durumlardaki (faturalama, reklamlar, telefon görüşmeleri, toplantılar, ziyaretler, teknik destekler, şikayetler vb.) her türlü ilişkide 74 kuruluşun imajı algılanacağından, bu ilişkilerdeki en küçük aksaklık, kuruluş imajını zedeleyecek ve sadakat üzerinde olumsuz etkiye neden olacaktır. Ön cephe personeli olarak da adlandırılabilecek bu çalışan grubunun hastaya olan her davranışı, kuruluşu temsil ettiğinden, bu personelin; bilgili, yetkili, karar verme, ilişki geliştirebilme, etkileme gücü yüksek kişiler olması gerekmektedir. Sadık hastalar kuruluşun karlılığını daha fazla arttırdığından onlara daha fazla değer sunmak, onları elde tutmak için gerekli görülmektedir. Bu konuda kullanılan yöntemler arasında özel günlerde (doğum günü, yılbaşı, bayramlar) hediyeler göndermek, indirim kartları vermek yer almaktadır (Engiz, 2007: 87). Muayene olduğu ortamı kolayca öğrenen, aldığı hizmetten memnun olan, nerede ne kadar bekleyeceğini tahmin ederek zaman planlaması yapabilen, beklerken ve hastane içerisinde birimler arasında kolay ulaşım sağlayabilen hastalar, hastaneye sadık kalacaklardır. Bu noktada, hastane yönetimi, tedavi hizmetlerinin etkinliğini sağlamanın yanında hastanın tedavi olma sürecinde hastanede kaldığı her an temizlik, hijyen, güvenlik, huzur, gideceği yere kolay ulaşma, tam zamanında randevu gibi sistemler üzerinde önemle durmalıdır. Beklenen hizmet, tüketicinin hizmet işletmesine gelmeden önce düşündükleriyken; algılanan hizmet ise, hizmet işletmesinin tüketiciye sunduğu hizmetin tüketici tarafından değerlendirilmesidir. Hizmet kalitesi değerlendirme modeli kurulurken, beklenen hizmet ile algılanan hizmet aralığının iyi bir şekilde belirlenmesi gereklidir (Kılınç, 2009: 109). Sağlık kurumlarının tek müşterisinin hastalar olduğu düşüncesi günümüzde geçerliliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eskiden sağlık kurumlarının müşterisi denildiği zaman sadece hastalar usa gelirken, günümüzde sağlık hizmetleri üretimi sürecine katılan tüm birey ve kurumlar müşteri olarak kabul edilmektedir. Sağlık kurumlarının müşterileri iki ana grupta toplanabilir: İç müşteriler ve dış müşteriler. İç müşteri sağlık kurumunda çalışan veya sağlık kurumu ile organik ilişkisi bulunan kişi ve grupları ifade etmektedir. Dış müşteri kavramı ise sağlık kurumunun temel çıktılarından (hizmetlerinden) doğrudan veya dolaylı olarak yararlanan kişi ve kurumları kapsamaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 292). Bir sağlık kuruluşunun hastalarının sunulan hizmetler hakkında bildirdiği şikâyetler iyileştirme için önemli fırsatlardır. Şikâyetini bildirmeden kuruluşun 75 hizmetini kullanmaktan vazgeçen hasta, kuruluş için kayıptır. Problemin ne olduğunu bilmeyen kuruluşun, iyileşme çalışması yapma fırsatı da olmayacaktır. Fakat problem bilinirse ve hasta ile yakından izlenip hızlı ve etkin çözüm sağlanırsa, hasta bu ilgiyi ve servisi hiç unutmayacak, çevresinde bu olaydan bahsedecek, kızgın hasta sadık hasta haline gelecektir. Şikâyetler alındığında hızlı ve etkin çözüm sunulması sadakati artıracaktır (Engiz, 2007: 86). Hastalar, hizmetin alıcısı konumundadırlar. Hastalar içinde bulundukları koşullar nedeniyle, verilen hizmetle ilgili olarak diğer sektörlerdeki müşterilerden daha dikkatlilerdir. Müşteri tatmini, sağlık kurumunun müşteri ve kar potansiyelini önemli ölçüde artırmaktadır. Yapılan araştırmalarda, tatmin edilen hastaların, birer dış müşteri olarak sağlık kurumunun reklam ve tanıtımını yaptıkları ve sağlık kurumu hakkındaki olumlu görüşlerini başkaları ile paylaştıkları saptanmıştır. Hastaların bu yöndeki davranışlarının, sağlık kurumunun pazar payının geliştirilmesinde çok önemli rol oynayabileceği söylenebilir. Ayrıca, tatmin düzeyi yüksek hastaların aynı sağlık kurumunu yeniden tercih etme oranları daha yüksektir (Kavuncubaşı, 2000: 296). Hastaneler, sadık hastalar yaratmak için asla onların ne isteyebileceklerini tahmin etmeyip, ne istediklerini ve en çok neye önem verdiklerini direkt ve açık olarak sormalıdırlar. Bu yapılmazsa hastanın fazla önem vermediği konuların iyileştirilmesi için boşa kaynak harcanmış olacaktır. Pazar araştırmaları, hasta isteklerini sorgulamak için bir yöntemdir. Ancak pazar araştırmalarında, isteklerin önceliklerini belirlemek karşılaşılan bir sorundur (Engiz, 2007: 20). 1.14. Hastane Hizmetlerinde Talep ve Talep Yönetimi Sağlık piyasalarında eksik rekabet şartları hakimdir veya tam rekabet şartları mevcut değildir. Bu eksik rekabet, arz, talep veya fiyatın oluşmasında çeşitli açılardan sağlık piyasalarını etkilemektedir. Sağlık piyasalarında tüketiciler satın alacakları mal ve hizmetlerin miktar ve kalitesini tayin edemezler. Genelde, sağlık hizmeti sunan kuruluşlar tekel mahiyeti arz etmektedirler. Arz yönünden, sağlık piyasasına girebilmek için bazı kısıtlamalar vardır. Belli şekil şartlarını yerine getirmek ve kamu otoritelerinin izin ve denetimlerine uymak zorunludur. Buna ilave olarak, mesleki kuruluşların asgari fiyat tespitleri arz açısından piyasayı 76 monopolistik hale getirmektedir. Arz yönünden piyasanın söz konusu bu monopolistik niteliğine karşılık talep açısından, büyük bir dağınıklık ve bundan dolayı bir güçsüzlük söz konusudur. Sağlık hizmetleri açısından bir arz eğrisi olmakla birlikte talep kendiliğinden oluşmaz. Tüketici, talebin oluşmasında sağlık hizmetlerini arz eden kuruluşların etkisi altındadır. Tüketiciler, yani sağlık bakımına ihtiyacı olan kimseler, genellikle ihtiyaçlarını kendi şartlarına en uygun sağlık kurumundan karşılarlar (Kurtulmuş, 1998: 46). Sağlık sektörü son yıllarda büyük bir değişim ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Tıp alanında kullanılmaya başlayan yeni teknolojiler, artan nüfus, nüfusun yaşlanması, yaşam süresinin uzaması ve tüketicilerin bilinçlenmesi gibi birçok faktör, sağlık hizmetlerine olan talebin nitelik ve nicelik açısından artmasını sağlamakta, talepteki artış ise sağlık harcamalarının önü alınmaz bir biçimde yükselmesine yol açmaktadır (Özata, 2004: 52). Bir mal veya hizmete olan talebin aksine, arz teorisine göre, satılan mal veya hizmetin miktarı onun fiyatındaki artışla doğru orantılı olarak artma eğilimindedir. Yani bir malın veya hizmetin fiyatı ne kadar yüksek olursa o malı veya hizmeti o fiyattan satmak için daha fazla satıcı gönüllü olacaktır. Bazı mal veya hizmet üreticileri piyasaya arz ettikleri mal veya hizmetin miktarlarını, fiyattaki artış ve azalışlara göre çok kolay ve hızlı bir şekilde ayarlayabilirler. Böylece kazançlarını koruyabilir, hatta piyasada fiyatta yaşanan bu dalgalanmaya verdikleri tepkiye ve bu tepkinin hızına göre kazançlarını artırabilirler. Ancak sağlık hizmetlerinin sunumunda daha yavaş işleyen bir cevap mekanizması göze çarpmaktadır. Bunun bazı nedenleri şunlar olabilir (Uz, 2012: 3): - Birçok ülkede, kullanılmayan veya az kullanılan, çok az kuruluş ve eğitilmiş personel vardır. Çoğu ülkede bunlar kapasitelerinin üzerinde hizmet vermektedirler. - Gerek binaların yapımı, gerek binaların donanımlarının sağlanması, gerekse buralarda çalışacak personelin yetiştirilmesi çok zaman alır. - Bazı sağlık hizmetleri devlet eliyle verilmek zorunda olduğundan fiyatlardaki artışlara cevap yavaştır, hatta bazen arzı etkilememesi için cevapsız kalınmaktadır. 77 Sağlık hizmetleri, diğer piyasalardaki mal ve hizmetlerin aksine standart değildir. Yani, aynı konuda verilen sağlık hizmeti insani yönü basta olmak üzere doktorun, sağlık kurumlarının, teşhis ve tedavide kullanılan teknolojinin kalitesi ve niteliği gibi çeşitli faktörlerin etkisi ile oldukça önemli farklılıklar gösterebilir (Kurtulmuş, 1998: 46). Sağlık işletmeleri, hizmet işletmeleridir. Bir hizmetin üretiminin ve satışının, mal üretimi ve satışından farklı özellikler göstermesi, ayrıca sağlık hizmetlerinin kendine özgü özellikleri, sağlık işletmelerinin üretim, yönetim, finansman ve yatırım açısından farklılıklar göstermesine neden olur. Rakich’e göre, hastaneye gelen her hasta farklı tanı ve tedavi özellikleri gösterir. Tedavi hizmeti üreten hastaneler bu yüzden hizmetin tümünü nitelik ve nicelik açısından önceden belirleme ve değerleme durumunda değillerdir. Bu yüzden, herhangi bir an için hastaneye olan talep doğru olarak tahmin edilememektedir. Üretim işletmelerinde üretilen ve satılan bütün değerler elle tutulur fiziki birimlerdir, bu nedenle bunların miktarını izlemek oldukça kolaydır. Her hastanın kişisel özellikleri olması, her hastanın farklı tanı ve tedavi özellikleri göstermesi nedeniyle farklı bir çıktı olarak hastaneden ayrılması, hizmetin tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Hastaya uygulanan sağlık hizmeti çoğunlukla birleşiklik göstermektedir. Bu yüzden sağlık işletmeleri için standart çıktı birimini bulmak zor olmaktadır (Menderes, 1995: 51-52). Yönetimin personel ve eğitim politikası, bir yandan hastanın bilinçlenmesine etki ederken, bir yandan da sağlık alanındaki insan gücü arzını etkiler. Yönetimin sağlık politikası, sağlık organizasyonu, sağlıkla ilgili yasalar, sosyal güvenlik sistemi hastaların davranışlarını, hastanelerden sağlık talebini etkilerken, bir alt sistem olarak hastane sistemini de, organizasyonel yapı, kurallar ve işleyiş açılarından etkiler (Menderes ve Ersoy, 1993: 63). Hastane hizmetlerine olan talep, acillik ve reddedilmezlik özelliği gösterir. Hizmetin yürütülmesinde görevlilerin kararsızlık gösterme ve hata yapma toleransları çok düşüktür (Fotter, 1987: 369). Bununla birlikte talep çok değişkendir ve yatırımlarda hastane yöneticilerini oldukça zorlayan bir konudur. Herhangi bir zaman dilimi içinde hastaneye olan talep doğru olarak tahmin edilememektedir. Hastaneye gelen hastanın tedavi talebinin, acillik özelliği göstermesi ve reddedilemez nitelikte oluşu, gerek donanım, gerekse personel 78 açısından hastanenin her zaman kullanıma hazır tutulmasını gerektirmektedir. Bunun bir sonucu olarak, hastanede tam kapasite çalışmayan ve zarar eden servisler veya birimler kapatılamamaktadır. Bu ise, hastanede fazla sayıda personel istihdamına yol açmaktadır. Bu da ister istemez görev boşluğu yaşayan personelin bulunmasına sebep olabilmektedir (Aslan, 2003: 15-16). Antony’e göre; hastaneler talep değişikliğine kısa dönemde ayak uyduramazlar, kapasite artırımına veya azaltılmasına gidemezler ve kullanılmayan kapasite, muhasebe açısından yaratılmış bir değer anlamında değildir. Bununla birlikte, sağlık işletmelerinin başarısını belirleyen temel göstergelerden bir tanesi kapasite kullanım oranı olduğundan kullanılmayan kapasite, bu göstergeyi etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Bir sağlık işletmesinin hizmet sunabilme yeteneği, sahip olduğu araç ve personelle sınırlıdır. Ancak, diğer işletmelerden farklı olarak sağlık işletmesinin üretimde bulunabilmesi kendi işletmesinin dışındaki etmenlere ve özellikle devletin kendisine sağlayacağı olanaklara bağlıdır (Menderes, 1992: 51-52). Hasta tatminsizliği hizmetlerin yetersizliğinden kaynaklanabileceği gibi, genel refah düzeyine bağlı olarak da değişiklik gösterebilir. Refah düzeyi arttıkça diğer konularda olduğu gibi sunulan sağlık hizmetlerinde de hastaların beklentileri değişecektir. Hizmetlerin yetersizliğinden kaynaklanan tatminsizlik işletmelerin kontrolü altında bulunurken, diğeri dış pazarlama çevresi faktörü olarak işletmelerin kontrolü dışındadır. Bununla beraber, tüketici tatmini üzerinde yapılan çalışmalar bu tür bir tatminsizliğin azınlıkta olduğunu, buna karşın, pazarlama hizmetlerinin yetersizliğinden kaynaklanan tatminsizliğin ise çoğunlukta olduğunu göstermektedir. Müşteri yönlü her kuruluş hastaların tatmin düzeyini ölçmek ve geliştirmek için uygun sistemler geliştirmelidir (Kardeş, 1994: 329). Hastalar, satın aldıkları ya da almayı planladıkları hizmetin performansını tahmin etmek ve ona göre karar vermek durumundadırlar. Ödedikleri para için maksimum değeri elde etme yoluna giren hastaların, özellikle özel hastanelerde, tatminleri kolay olmamakta ve hizmet sunucu üzerinde normalin üzerinde bir sorumluluk yaratmaktadırlar (Engiz, 2007: 64). Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, sağlık sektöründe birçok hastanenin müşteri yönlü olmadığı görülmektedir. Bazı hastaneler müşteri yönlü olmaya gerek duymayabilirler. Çünkü talep arzı aşmaktadır. Bazıları da müşteri yönlü olmayı 79 isteyebilirler, fakat kaynakları ve güçleri buna yeterli olmayabilir. Nitelikli elemanları işe almak, eğitmek, güdülemek ve kontrol etmek için yeterli bütçeleri bulunmayabilir. Ancak giderek artan sayıda hastane, pazarlama görüşü açısından hareket edecek ve hasta istek ve gereksinimlerine öncelik vererek, tatmin etmek için çaba harcayacaktır (Kardeş, 1994: 329). 80 İKİNCİ BÖLÜM HASTANE YÖNETİMİNDE ETKİNLİK Günümüzde hızla değişen teknoloji ve müşteri isteklerine ayak uydurmaya çalışan sağlık kurumları, ellerindeki kıt kaynakları, ekonomik ilkeler doğrultusunda ve çok daha etkin bir yönetim anlayışı sergileyerek kullanmak durumundadırlar. Sağlık sektöründe hızla artan rekabet ve sıklıkla değişen sağlık uygulamaları, yönetim etkinliğini sağlayamamış sağlık kurumları için içinden çıkılamaz ekonomik problemleri ve çok düşük hizmet verimlilik seviyelerini beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, çalışmanın bu bölümünde, hastanelerde yönetimsel etkinlik ve yöneticilere düşen görevler, performans yönetimi ve değerlemesinin önemi, hastanelerde stratejik yönetim ve yönetim etkinliğini artırmanın yolları ile ilgili teorik çerçeve ele alınmıştır. 2.1. Yönetimsel Etkinlik ve Hastaneler Açısından Önemi Etkinlik, organizasyonun, girdiler üzerindeki etkisini gösterir. Etkinliğe ulaşmak için, eldeki kaynakların ve olanakların optimum kombinasyonunu sağlayarak, en uygun yöntem veya teknikler vasıtasıyla onları kullanmak ve en yüksek çıktıyı elde etmek önemlidir (Akal, 2003: 2). Başka bir ifadeyle, etkinlik, amaca ulaşma derecesidir (Yamak, 1994: 20). İşletmelerde etkin çalışma koşullarının olmaması, verimliliği olumsuz biçimde etkilemektedir. Faydalı çıktı sağlamak için kaynakların ne şekilde kullanıldığının bir ifadesi olan etkinlik, girdi unsurlarının standartlarla kıyaslanmasıyla bulunan bir değerdir (Yolalan, 1990: 132). Etkinlik en az çaba veya harcama ile en fazla çıktının elde edilmesidir (Kök, 1991: 37). İşletme terminolojisi açısından ise; işletmenin amaçlarını gerçekleştirme oranı olarak tanımlanabilir. Etkinlik kavramı verimlilik kavramının içerdiği gibi; moral, uyum yeteneği, esneklik gibi soyut öğeleri de kapsamaktadır (Gümüştekin, 1997: 35). Sağlık hizmetlerinde kalite değerlendirmesinde öncelikli olarak hizmetin etkililiği üzerinde durulmalıdır. Etkililik kavramı insan hayatı ile yakından ilişkilidir. Bununla birlikte, yönetsel rasyonalite açısından benimsenmesi gereken temel 81 ilkelerden birincisi, en etkili hizmetin en az maliyetle üretilmesidir. Aynı sonucu veren iki hizmetten düşük maliyetli olanı, pahalı olan hizmete göre daha kalitelidir. Verimlilik, sağlık hizmetlerine ayrılan kaynakların ussal kullanılması anlamına gelir. Verimlilik aracılığıyla, sağlık hizmetleri maliyetleri aşağıya çekilerek, bireylerin hizmetten yararlanma olanakları artırılır (Kavuncubaşı, 2000: 67). Karar vericilerin davranışsal amaçlara ulaştığı ölçüde etkin, ulaşamadığı durumlarda etkinsiz kabul edilmesi, etkinliğin kaynaklarına göre ayrıma tabi tutulmasını gerektirmiştir (Kayalı, 2009: 4). Sağlık hizmetleri ile bu hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşların etkinlik ve verimliliği, bu kuruluşların stratejik amaçlarına ulaşmalarına, rekabet koşullarında başarılı olmalarına ve piyasa koşulları, sağlık politikaları gibi farklı kaynakların yönlendiriciliğinde şekillenen düzenlemelere uyum sağlamalarına bağlıdır (Başaran, 2011: 95). Hastanelerde talebin ve maliyetinin artması, verimliliğin ve etkinliğin artırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Verimliliğin ve etkinliğin artırılmasında en önemli etmenlerinden biri “yönetim ve organizasyon”dur (Can ve İbicioğlu, 2008: 254). İnsan yaşam kalitesi ve işgücü verimliliği açısından kritik önem taşıyan sağlık hizmetini sunan kurumların etkinlik anlayışıyla yönetilmesi gerekmektedir (Bayraktutan ve Pehlivanoğlu, 2012: 156). Diğer işletmeler gibi sağlık kurumları da toplumun kıt kaynaklarını kullanmaktadırlar ve ekonomik ilkeler içerisinde, en azından toplumların sağlık için ayırdığı kaynakları akılcı biçimde kullanmak zorundadırlar. Hastane yönetiminin temel görevi; bilimsel yönetimin ortaya koyduğu ilkelere dayalı olarak sağlık kurumunun verimliliğine ve etkililiğine etkisi bulunan değişkenleri belirlemek ve bu değişkenlere müdahale ederek sağlık kurumunun verimliliğini yükseltmektir (Kavuncubaşı, 2000: 339-340). Sağlık hizmeti veren kurum ve kuruluşların rekabet üstünlüğü elde etmesi ve sağlık hizmeti alan insanların memnuniyet düzeylerinin geliştirilmesi için, sağlık faaliyetlerinin sürekli olarak iyileştirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir (Başaran, 2011: 129). 82 Etkinlik; yapısal, teknik, tahsis ve ekonomik etkinlik olarak incelenebilir. Teknik etkinlik, en iyi üretim teknikleri kullanılarak elde edilen en yüksek çıktının fiili çıktıya oranını gösterir. Yani teknik etkinlik, girdilerle potansiyel olarak üretilebilecek en fazla ürün/hizmet miktarına yaklaşma derecesini göstermektedir (Avcı ve Kaya, 2008: 846). Yapısal etkinlik, herhangi bir girdi veya çıktının serbest olarak atılabilir olmadığı durumda ortaya çıktığından, yapısal etkinliğe sahip bir firma üretim imkânları kümesi içinde yığılmanın olmadığı bir alt kümede üretimi gerçekleştirdiğinde aynı zamanda kaynak dağılımında da etkinliği sağlamış kabul edilir (Temür ve Bakırcı, 2008: 268). Tahsis etkinliği, fiyatlar ve üretim teknolojisi veri iken firmanın girdileri optimum oranlarda kullanma yeteneğini ölçmektedir (Çoban, 2007: 26). Ekonomik etkinlik ise veri olan teknoloji ve belli olan kaynak stoklarından hareketle maksimum hasıla elde etme imkanı olarak bilinmektedir (Kök ve Çoban, 2002: 3). 2.2. Etkin Bir Hastane Yönetimi İçin Yöneticilere Düşen Görevler Bir hizmetin istenen hedefe en çabuk ve en ekonomik yoldan ulaşabilmesi, o hizmetin örgütlenme, yürütme ve yeniden düzenleme aşamalarında uygun biçimde planlanmasına bağlıdır (Kılınç, 2009: 105). Sağlık hizmetlerinin arzu edilen hedeflere en çabuk ve en ekonomik yoldan ulaşabilmesi için bütün aşamaların uygun bir biçimde planlanması gerekir. Sağlık hizmetleri yönetimi ancak, yönetimi bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş ve bilimsel yöntemi kullanmasını bilen kişiler tarafından geliştirilebilir. Her alanda olduğu gibi, sağlık hizmetlerinde de beklenen kalite ve verim düzeyinin elde edilebilmesi için, sağlık kurum ve kuruluşlarının yönetiminin profesyonel yöneticiler tarafından profesyonelce icra edilmesi gerekmektedir (Özgen ve Öztürk, 1995’den Aktaran, Kılınç, 2009: 105). Yenilik, değişim ve gelişimlere uygun yapıların oluşturulması ancak sürekli öğrenme ve gelişmeye inanan çalışanlarla mümkün olacağından buna yönelik öğrenen organizasyonların oluşturulması gerekmektedir (Kılınç, 2009: 221). Hastaneler, teknolojik değişimlerden hızlı etkilenen kurumlardır. Hızlı değişime rağmen, hastanelerde hizmet içi eğitim konusunda yetersizlik görülmektedir. Dolayısıyla hizmet içi eğitimin daha sık yapılması ve hekimlerin bu 83 eğitimlere katılımlarının sağlanması gerekmektedir (Aslan, 2003: 227). Kalite geliştirme programları, personel eğitimi ve sürekli öğrenilmesi, her alanda bilgi yönetimi, idari ve finansal hizmetlerde etkinlik ve etkililik gibi unsurlar yönetsel kaliteyi oluşturan faktörler arasındadır. Hastane işletmesinde üretim sağlıktır. Bu üretimi tekrarlamak mümkün olmadığından sağlık sektöründe daima en iyi standartların ve doğru tedavinin uygulanması gerekir. Diğer bir ifadeyle, sağlık sektöründe sıfır hata ile hizmet vermek, hatasız hizmet sunmak zorunluluğu bulunmaktadır. Bu yüzden sağlık sektöründe bulunan hizmet işletmeleri açısından kalite çok önemli bir yere sahiptir. (Başol, 1995’ten Aktaran: Kılınç, 2009: 109). Bu noktada esas görev ise hastane yöneticilerine düşmektedir. Kaliteli hizmeti ve sürekli gelişme ve iyileşmeyi ana hedef olarak almalı, hastane içerisinde bu kültürü oturtmalı, olumlu davranışları ödüllendirmeli, olumsuz unsurlar ve düşük performanslar ise kesinlikle oluruna bırakılmamalıdır. Günümüz yönetim anlayışı, örgütleri daha esnek, daha çevik ve katılımcı olmaya yöneltmektedir. Karar merkezlerinin her kademeye yayıldığı, örgütte hızlı ve güvenli bir haberleşmenin olduğu, etkin iletişim araçlarının olduğu, yöneticiliğin profesyonelleştiği ve çalışanların ihtiyaç, istek ve beklentilerinin değişerek ön plana çıktığı bir dönem yaşanmaktadır. Tüm çalışanların etkin katılımının sağlanması, insan odaklı yönetim felsefesinin temel öğeleri olarak ortaya çıkmaktadır. Hastane yöneticileri birer işletme yöneticisi olduklarına göre bu yönetim felsefesini hastanelerde etkin şekilde uygulamaya çalışmalıdırlar. Hastane organizasyonunda iki taraflı karşılıklı bağımlılık türünü görmek mümkündür. Zira hastaneye müracaat eden hasta, sırasıyla işbölümü itibariyle sıralanmış servislere uğramakta ve birinin işinin bitmesi diğerinin işlerinin başlamasına neden olmakta ve hepsinin sonucu da birbirini etkilemektedir. Buna bir örnek olarak, ameliyat ekibinde her bir üyenin birbirine karar verme ve etkin iletişim açısından muhtaç olması verilebilir (Aslan, 2003: 75). Hastane yönetimi açısından ise sürekli beraber çalışmak zorunda olan çok farklı eğitim durumu, yaş, bilgi, beceri ve statüye sahip olan çalışanlar arasında koordinasyonun, fonksiyonel olmayan çatışmalara meydan vermeden sağlanması gerekmektedir. 84 Hastane yöneticilerinin bağımsız karar alma ve uygulama olanaklarının sınırlı olması, görevle ilgili yetkilerinin yetersiz olması, üstlerinin kararlarına katılamaması, kendilerinin ve astlarının yetki ve sorumluluklarının net bir şekilde belirlenmemiş olması, yönetsel uygulamaları eleştirememe vb. nedenler çatışma nedenleri olarak sayılabilmektedir (Aslan, 2003: 82). Etkin bir yönetim ise bu çatışmalardan fonksiyonel olmayanları henüz oluşmadan yok etmeyi, fonksiyonel olanları ise en iyi şekilde yönetmeyi gerektirmektedir. Hastane yöneticileri, kaliteli hizmet ve sürekli gelişme ve iyileşme için şu noktalar üzerinde önemle durmalıdırlar (Diken, 1988: 106): - Yüksek kalitenin müşteri bağlılığını artırmasının yanında zamanla bunun işletme için daha fazla getiri ve referans sağlayacak hale dönüştürülmesi, - Kalite ve sürekli iyileştirmenin sadece bir birimin sorunluluğunda olmadığı, hemşireler, doktorlar, hastabakıcılar, eczacılar ve teknisyenler gibi herkesin sorumluluğu altında olduğunun bilincinde olunması, - Hastane içerisinde birçok hizmet çok iyi olsa bile her alanda rakiplere göre en iyi durumda olunmaya çalışılmalısı, - Diğer hastanelerin hizmetlerinin incelenerek hastaların ne istediği ve diğer hastanelerin neden tercih edildiğinin araştırılması. Sağlık bilgi teknolojilerinin etkin bir şekilde kullanılması da hastane yönetiminin sorumluluğundadır. Yeni ve ileri teknolojilere, çalışanların anında adapte olabilmeleri her zaman beklenemez. Bu noktada, yönetimin bilişimsel örgüt kültürünün hastane içerisinde yerleşebilmesi için gerekli olan liderliği göstermeleri ve motivasyonu oluşturmaları gerekmektedir. Hizmet sunumundan ve hizmet kalitesinden olumlu şekilde etkilenen hastaların, hastanelerin sürekli birer müşterisi konumuna gelmesine yönelik olan süreçlerin hızla oluşturulması gerekmektedir. Hastaların almış oldukları hizmet sonrası hastaneden mutlu ve sağlıklı bir şekilde ayrılmaları, hem hastalar hem hasta yakınları hem de hastaneler açısından oldukça önemli olduğundan hastanelerde etkin bir müşteri ilişkileri yönetim yapısı oluşturulmalıdır. Hastaların tatmin düzeylerinin yükseltilmesi, hastanelerin sürekli iyileştirme faaliyetlerine ağırlık vermesi ve buna yönelik olan sürekli öğrenme anlayışını hastane yöneticilerinin kurum geneline yayması ile yakından ilişkilidir (Kılınç, 2009: 221-222). 85 Sonuç olarak hastane yöneticilerinin yönetim etkinliğini sağlama noktasında dikkat etmesi gereken hususlar şu şekilde özetlenebilir (Seçim, 1995; Engiz, 2007; Caldwell, 1998; Kavuncubaşı, 2000; Şimşek vd., 2001; Tengilimoğlu, 2009): - Hastane yönetimi, kalite planlama, değerlendirme ve iyileştirme çalışmalarını desteklemelidir. Bunun için; hasta sonuçları, hizmet kalitesi, müşteri memnuniyeti, tedarikçi performansı, çalışanlarla ilgili veriler, iş süreçleri ve destek hizmetleri bakımından rekabetçi ve kıyaslamaya yönelik verilerden yararlanılmalıdır. - Hastane içerisinde kaliteyle ilgili bilgilerin güvenilirliği, tutarlılığı, standartlaşması, değerlendirilmesi ve zamanında güncelleştirilmesini sağlayacak süreçler açıkça tanımlanmış olmalıdır. - Hastane yöneticileri, hastane faaliyetlerini fonksiyonel doğrultuda koordine edip yayacak etkin mekânizmalar bulmalıdırlar. - Planlama ve faaliyet önceliklerini destekleyecek, genel kalite performansını değerlendirecek ve klinik sonuçları, iş süreçlerini ve destek hizmetlerini iyileştirecek anlamlı verileri toplayabilen ve analiz edebilen hastane bilgi sistemlerini kullanmalı ve işletmeye entegre etmelidirler. - Sektörde lider bir konum elde etmek ve bu konumu korumak için kısa ve uzun vadeli planlar hazırlamalıdırlar. - Hastane yöneticileri, genel stratejik planları geliştirmek için müşteri koşulları, süreç yeterlilikleri, rekabet verileri ve tedarikçi yeteneklerinden yararlanmalıdırlar. - Organizasyonun tüm alanlarında ve dış tedarikçilerle bağlantılarda stratejik planlar ile hedefler uygulanmalı ve sürekli gözden geçirilmelidir. - Organizasyonun her kademesindeki stratejik hedefler ile birimlerin hedefleri arasında doğrudan bir bağlantı kurulmalıdır. - Hedef belirleme ve stratejik planlama süreçleri sürekli değerlendirilmeli ve iyileştirilmelidir. - İnsan kaynakları planlaması (eğitim, geliştirme, personel alma, çalışanların katılımı, yetkilendirme ve kutlama alanları dahil olmak üzere) kalite hedefleri, stratejileri ve planlara göre hazırlanmalıdır. 86 - Hekimler ve değişik alanlardaki çalışanlara yönelik eğitim ihtiyacını değerlendiren ve izleyen etkin bir sistem kurmalıdırlar. - Yapılan eğitim çalışmalarının etkinliğini değerlendirip iyileştirmeye yönelik ölçülerden yararlanmalı ve sürekli iyileştirmeye çalışmalıdırlar. - Çalışanları ve hekimleri kutlama, ödüllendirme ve performans ölçme sistemleri aracılığıyla hastanenin hedeflerinin desteklenmesini sağlamalıdırlar. - Hastane personelini, kalite iyileştirme faaliyetleri ve bu faaliyetlerin vizyon ve hedefleri nasıl desteklediği konusunda sürekli olarak bilgilendirmelidirler. - Ödüllendirme ve performans sistemlerini değerlendirmeye ve iyileştirmeye yönelik kilit göstergelerden yararlanmalı ve bu göstergeleri geri besleme olarak kullanmalıdırlar. - Çalışan ve doktor memnuniyetine katkıda bulunan faktörleri süreç iyileştirme faaliyetlerinde mutlaka dikkate almalıdırlar. - Çalışanların gelişimini değişik görevler verme, esneklik ve yeni eğitimlerle sürekli desteklemeli ve bu desteği çalışanlara hissettirmelidirler. - Yeni hizmetler ve süreçler tasarladığı zaman, müşteri taleplerine dayalı kilit süreçlerin performans özelliklerini göz önünde tutmalıdır. - Yeni ürün, hizmet ve süreç tasarımlarını bugünkü ve gelecekteki planlanan süreçler ile tedarikçi yeteneklerini ve koşullarını dikkate alarak gözden geçirmelidir. - Faaliyet performanslarıyla ilgili kilit göstergeleri saptamalı ve süreç içi ve süreç sonu ölçülerini izlemeye yönelik etkin bir mekânizma kurmalıdır. - Süreçler ile çıktılardaki önemli değişiklikleri belirleyebilecek ve nedenlerini ortaya koyarak, düzeltme aşamasında yol gösterici olacak plan ve programları hazırlamalıdırlar. - Hastane hizmetlerinin, iş süreçlerinin, tedarikçilerin ve genel faaliyet performansının kalitesini iyileştirmek üzere müşterilerle ilişkilerden ve iddialı hedeflerden çıkarılan kıyaslama enformasyondan yararlanmalıdırlar. bilgileri, araştırmalar, teknoloji ve 87 - Hastane müşteri istekleri ve faaliyet performansı koşullarını karşılayacak ana iş süreçleri ile destek hizmetleri tasarımı uzman görüşlerinden de yararlanılarak dikkatle yapılmalıdır. - Yönetici, günlük süreç denetimi bilgileri, hasta sonuçları, rekabet verileri, tüm süreç adımlarının değerlendirilmesi, süreç kıyaslama verileri ve diğer kaynaklar ışığında iyileştirme olanaklarını saptamalı ve ilgili birimleri bu yönde yöneltmelidir. - Hizmet kalitesindeki trendleri ve hastaların beklentilerindeki değişiklikleri belirlenen kilit ölçülerle sürekli izleyerek hastane iş süreçlerini ve personelini yeni durumlara adapte olmaya teşvik etmelidir. - Gelecekteki koşullar ile beklentileri objektif araştırmalar, görüşmeler, bilimsel toplantılar ya da etkili diğer mekânizmalarla belirlemeye çalışmalıdır. - Hastalara sunulan hizmetlerin özelliklerinin önemini saptamayı ve öncelik sırasına koymayı amaçlayan süreçleri uygulamalıdır. - Hastaların aldıkları hizmetlerle ilgili yorumlarını, fikirlerini, şikayetlerini iletirken ya da yardım ararken hastane içerisinde ilgili birimlere kolayca ulaşabilmelerini garanti altına alacak mekânizmalar kurmalıdır. - Hastaların hizmetlerden ya da yeni yaşadıkları deneyimlerden ne ölçüde memnun kaldıklarını hastalarla birlikte takip edilebilmesini sağlayan iletişim kanalları oluşturarak hastanenin etkinliğini ve rekabet gücünü yükseltmelidir. - Hastane çalışanları, yeterli karar yetkisiyle donatılmalı ve beklenen seviyedeki müşteri hizmeti nedeniyle kutlanıp ödüllendirilmelidirler. - Hastane içerisinde kullanılan bilgi sistemleri ve teknolojiyi, hastayla ilişkiye geçen personelin güvenilir ve istekli biçimde hizmet vermesini sağlayacak şekilde tasarlamalıdır. - Hasta ile ilişkilerin yürütülmesini, zamanında hareket etme ve müşteri memnuniyeti gibi faktörler aracılığıyla değerlendirmeli ve eğitimi, teknolojiyi ya da iş uygulamalarını iyileştirmek için bu bilgilerden yararlanmalıdırlar. - Hastanın içinde bulunduğu koşulları zamanında ve etkin biçimde yerine getirmek için organizasyon ve departman düzeylerinde iyi tanımlanmış hizmet standartları belirlenmesi için planlar yapmalıdırlar. 88 - Hastane çalışanlarının hizmet standartlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve iyileştirilmesinde rol oynamalarını ve sorumluluk almalarını sağlamalıdırlar. - Hasta şikâyetlerini temelde yatan nedenleri belirlemek üzere analiz edecek ve ortaya çıkan sonuçları iyileştirecek programlar hazırlamalıdırlar. - Müşteri memnuniyetiyle ilgili sonuçları, sağlık sektörü ortalamaları, başlıca rakipler ve ülke çapındaki liderlerle karşılaştırmalıdırlar. - Bilimsel yönetimin ortaya koyduğu ilkeler ışığında kurumun verimlilik ve etkinliğine etkisi bulunan değişkenleri belirleyerek bunlara müdahale etmelidirler. - Verimliliği artırıcı iş dizaynları oluşturmalıdırlar. - Bilhassa yüksek eğitim görmüş çalışanlar için, tanınma, insiyatif kullanma ve kişisel gelişim fırsatları gibi güçlü motivatörleri devreye sokarak, onları yüksek tatmin ve üst düzeyde başarı göstermeye yöneltmelidirler. 2.3. Hastane Yönetiminde Etkinlik Göstergeleri Başka ekonomik işletmelerle kıyaslandığında, hastanelerde verimlilik ölçümleri ve bunun yönetim tarafından bir kontrol aracı olarak kullanılması oldukça yakın bir geçmişe sahiptir. Bu gecikmede, hastanelerin ekonomik bir örgüt olarak kabul edilip edilemeyecekleri konusundaki görüş ayrılığı oldukça etkili olmuştur. Hastanelerin ekonomik bir örgüt olmadığını savunanlar, bu görüşlerinin çıkış noktasını, onların asıl amacının kazanç olmamasına dayandırırlar. Bu görüşte olanlar, kazanç amacı gütmeyen ve sosyal nitelikleri daha ağır basan bu kuruluşların ekonomik ilkeler içerisinde yönetilemeyeceğini ileri sürerler. Onlara göre hastane hizmetlerinde verimliliğin göz önünde tutulması, hastaların sağlıklarının tehlikeye atılması ve toplum bireylerinin sağlık hizmetlerinden yararlanmalarının önemli ölçüde sınırlandırılması anlamına gelmektedir (Alpugan, 1991: 59). Sağlık kurumlarında yönetim etkinliği, üç temel araçla izlenebilir. Bunlar; hastanenin hizmet etkinliği ile ilgili göstergeler, hastanenin en önemli kaynaklarından olan servis yataklarının kullanım etkinliği ve tüm hizmetin ekseni etrafında döndüğü hastane personelinin etkinliğidir. Emek yoğun bir şekilde hizmetlerini yürüten sağlık örgütleri için en önemli unsur, insan gücüdür (Ak, 1990: 55). Bu nedenle, yöneticilerin düzenli aralıklarla 89 personelin ihtiyaç ve beklentileri ile çalışma düzenleri hakkındaki düşüncelerini öğrenmesi gerekir (Nas, 2006: 87-89). Personelin işini başarıyla yapabilmesi için yönetimin gerekli olanakları kendisine sağlaması da gerekmektedir. Yönetim bunu yapmamışsa, personelden yüksek performans beklentisi söz konusu olamaz (Nas, 2006: 89). Bununla birlikte, personelden beklenen performans verileriyle elde edilen performans verilerinin açık ve anlaşılır şekilde hastane personeli ile paylaşılması ve gerekli bilgilerin kendilerine iletilmesi ve istenen hedeflere ulaşan personellerin ödüllendirilmesi, motive edici bir faktör olarak hastanelerde kullanılabilir. Aşağıdaki tabloda hastane yöneticilerinin performans ölçümleri ve etkinlik analizi yaparlarken kullandıkları etkinlik göstergeleri verilmiştir. Bu göstergeler; hizmet performans göstergeleri, yatak kullanım göstergeleri ve personel performans göstergeleri olarak üç ayrı grupta toplanmıştır. Tablo 2.1 : Sağlık Kurumlarında Etkinlik Göstergeleri Hizmet Performans Göstergeleri Yatak Kullanımı Performans Göstergeleri Personel Performansı Göstergeleri Poliklinik Sayısı Taburcu Edilen Hasta Sayısı Ölen Hasta Sayısı Ameliyat Sayısı Doğum Sayısı Yatılan Gün Sayısı Acil Servis Başvuru Sayısı Ortalama Hasta Kalış Gün Sayısı Klinikte Yatan Ortalama Hasta Sayısı Yatak İşgal Yüzdesi Personel Sayısı/Fiili Yatak Sayısı Personel Sayısı/Yatan Hasta Sayısı Personel Sayısı/Fiili Hasta Günü Sayısı Personel Sayısı/Teorik Hasta Günü Sayısı Personel Sayısı/Poliklinik Sayısı Kaynak: Esatoğlu, 2007: 394-396; Tengilimoğlu vd., 2009: 330-335 Bu bağlamda çalışmamızda model önerisi geliştirdiğimiz S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nin etkinlik göstergeleri aşağıdaki tabloda verilmiştir: 90 Tablo 2.2 : S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi Etkinlik Göstergeleri Etkinlik Göstergeleri 2011 2012 2013 Poliklinik Sayısı 23194 32219 41161 Taburcu Edilen Hasta Sayısı 1253 2002 2812 Ölen Hasta Sayısı 49 49 58 Ameliyat Sayısı 722 1445 1884 Doğum Sayısı 19 68 97 Yatılan Gün Sayısı 5331 9416 10809 Acil Servis Başvuru Sayısı 5213 5213 5261 Ort. Hasta Kalış Gün Sayısı 4,9 4,6 3,8 Klinikte Yatan Ort Hasta Sayısı 1498 2540 3226 Yatak İşgal Yüzdesi 47,8 62,4 47,4 Kaynak: S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi İstatistik Birimi, 2012 Türkiye’deki hastanelerin verimsiz çalıştığını ileri sürenler, bu görüşlerini temelde iki varsayıma dayandırmaktadırlar. Bunlardan ilki yatak işgal oranının oldukça düşük olmasıdır. Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında, gerçekten düşük olan yatak işgal oranları, ilk bakışta ülkemizdeki hastanelerin verimsiz çalıştıkları izlenimini vermektedir. Ancak, yatak işgal oranları, tek başına, verimliliğin ölçülmesinde bir temel oluşturamaz. Yatak işgal oranının anlamlı bir ölçüt olabilmesi, ortalama kalış süresi ile birlikte değerlendirilerek analiz edilmesine bağlıdır. Bu nedenle, yatak işgal oranı, tek başına, verimlilik konusunda yanıltıcı bir sonuca ulaşılmasına neden olabilir. Tablo 2.3’de örnek olarak verilen, aynı yatak sayısına ve benzer hasta karışımına sahip iki hastanenin verimliliklerinin değerlendirilmesinde, yatak işgal oranı asıl tutulursa, (A) hastanesinin (B)'ye oranla daha verimli çalıştığı söylenebilir. Ancak bu durum, (A)'dan %13.7 daha düşük kapasite ile çalışmış (B) hastanesinin daha verimsiz çalıştığı anlamına gelmez. Çünkü, (B) hastanesinin ortalama kalış süresi daha düşük olduğundan, daha az hasta gününe karşın, daha çok hastaya hizmet sunmuştur. Ortaya konulan çıktı "sağlık" olarak değerlendirildiğinde, (B) hastanesi daha çok hastaya hizmet sunduğundan, daha verimli çalışmıştır. Verimlilik ölçütü, minimum giderle en çok çıktıyı sağlamak biçiminde kabul edilirse, yine (B) hastanesi daha verimli çalışmıştır. Ancak, 91 verimlilik ölçütü, en düşük giderle maksimum geliri sağlamak biçiminde değerlendirilirse, bu durumda (A) hastanesi daha verimli çalışmış olacaktır (Alpugan, 1991: 69). Tablo 2.3 : Örnek İki Hastanenin Yatan Hasta İstatistikleri İşlemin Tanımı A Hastanesi B Hastanesi Toplam Hasta Günü 70.000 60.000 Toplam Hasta Sayısı 8135 10.000 Ortalama Kalış Süresi 8.6 gün 6.0 gün 200 200 %95.9 %82.2 Yatak Sayısı Yatak İşgal Oranı Kaynak : Alpugan, 1991: 70 Hastanelerde girdiler sabit tutularak hizmet üretimi arttırılabilir ve daha çok müşteriye hizmet verebilir ancak üretimde veya müşteri ile etkileşimde yanlışlar yapılması ve böylelikle müşteri beklentilerinin karşılanamaması müşteri tatminsizliğinin ortaya çıkması riski de artmış olur. Bu nedenle, kalite faktörü ve hasta tatmini gibi faktörlerin verimlilik üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. 2.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Yönetimi ve Performans Değerlemesinin Önemi Hastane yöneticileri, idare ettikleri kurumun etkinlik seviyesini yükseltebilmek için kısa ve orta dönemli hedefler koymakta ve bu hedeflerden sapma olması halinde nedenlerini araştırarak planlarını gözden geçirmektedirler. Bir hastanede istenen ve beklenen etkinlik seviyesine ulaşılamaması hastanedeki bazı birimlerin beklenen derecede etkin olmadığı anlamına gelmez. Burada önemli olan, her bir birimin ayrı ayrı performans seviyelerini doğru bir şekilde ölçebilmek ve performans yönetimi metodolojisini buna göre oluşturabilmektir. 92 2.4.1. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Yönetimi Performans, genel anlamda, amaçlı ve planlanmış bir etkinlik sonucunda elde edileni, nicel ya da nitel olarak belirleyen bir kavramdır (Akal, 2000: 1). Organizasyonda sorumluluk taşıyan bireylerin performanslarının değerlendirilmesi ise organizasyonun amaçlarına ne ölçüde katkıda bulunduklarının tespit edilmesi anlamına gelir (Akdağ, 2007: 246). Performans yönetimi, klasik yönetim görevlerinde olduğu gibi planlama, yöneltme ve kontrol işlevlerinin kapsamında gerçekleştirilir (Akal, 2000: 50). Performans yönetiminin genel amacı, örgütün etkinliklerini iyileştirmeleri için, bireylerin ve grupların sorumluluk üstlendikleri bir kültür oluşturmaktır (Helvacı, 2002: 156). Etkin performans yönetimi, yönetici açısından, iş görenine daha yapıcı ve daha yansız geribildirimler vermesini, daha etkin rehberlik etmesini, mesleki gelişimlerini daha rasyonel planlamasını; örgüt boyutunda da örgütün hedeflerinin iş gören hedefleriyle bütünleşmesini sağlama gibi önemli işlevlere sahiptir (Helvacı, 2002: 155). Başarı ve etkinliği ölçmek oldukça zor bir iştir. Bu zorluğun başlıca nedeni, değerlendirmenin insana yönelik olması ve performans ya da başarının subjektif bir kavram olmasıdır (Nas, 2006: 22). Hastanelerde verimliliğin ölçülmesinde özellik gösteren bir durum da onların oldukça karmaşık olan örgüt yapılarıdır. Her birim birden çok üniteden (üretim merkezi veya maliyet hesaplama merkezi) oluşur. Bu üniteler arasındaki farkların kesin çizgilerle belirtilmesi oldukça güçtür. Teknik açıdan, herhangi bir ünitenin, diğerlerinden soyutlandırılarak, verimliliğinin ölçülmesi olasıdır. Bununla beraber, hastaneler bağımsız ünitelerin bir araya toplandıkları kuruluşlar değillerdir. Aksine, onların varlığı temelde üniteler arasındaki karşılıklı etkileşime bağlıdır (Alpugan, 1991: 64). Verimlilik, asıl olarak etkenlik ve etkililik bileşenlerinden oluşmakla birlikte hizmetin kalitesi, müşteri/hasta tatmini, yenilik, çalışma yaşamının kalitesi gibi performans boyutlarını da içermektedir. Pazarlama anlayışının benimsenmesi, hizmetin kalitesinin arttırılması ve hasta tatmininin sağlanmasında hareket noktasıdır (Kardeş, 1994: 337). 93 Verimlilik analizleri, hastanelerin mevcut kaynakları ile maksimum nitelik ve nicelikteki hizmetleri topluma nasıl sunabileceklerinin planlanmasında ve gerçekleştirilen çalışmaların kontrol edilmesinde hastane yöneticilerine yardımcı olacak bir yönetim aracıdır. Verimlilik analizleri yardımıyla, yöneticiler gelecekteki çalışmalar için daha gerçekçi amaçlar ve hedefler belirlemelerinin yanı sıra, temel görevleri olan planlama ve kontrol işlevlerini de daha etkin olarak yerine getirebilirler. Bu hizmetler hastane hizmetlerindeki aksaklıkların nedenlerinin bilimsel olarak incelenmesinde ve açıklanmasında da önemli işlevleri yerine getirirler. Böylece, hastanelerden kaynaklanmayan aksaklıklardan ötürü uğradıkları haksız eleştirilere karşı, hastane yöneticileri, bilimsel olarak kendilerini savunabilecekleri gibi, aksaklıkların asıl nedenlerini açıklayabilme olanağına da sahip olacaklardır. Bunun yanı sıra verimlilik bilincinin hastanelere yerleştirilmesi; sunulan hizmetlerin nitelik ve nicelik yönünden geliştirilmesine, hastaneler arasında hizmet yönünden iyileştirilmesinin sağlanmasına ve hastaneler arasında hizmet yönünden bir rekabetin oluşmasına da önemli katkılar sağlayabilir (Alpugan, 1991: 70-71). Performans ölçümleri aynı zamanda bir sağlık bakım organizasyonu içerisindeki ya da sağlık bakım sistemindeki sorumlulukları ve beklentileri yansıtarak sorumluluk için bir mekânizma sağlar (Tengilimoğlu vd., 2009: 326). Sağlık sistem performansı ölçümü iki açıdan önemlidir: Birincisi, sağlık sistemlerinin eksikliklerini tanımlamanın ve finansmanda adalet, insanların beklentilerine yanıt vermek ve benzer sağlık düzeylerine ulaşmak gibi konularda ülkelerin benzer gelir düzeyleri ile neden başarısızlığa düştüğünü açıklamaya yardımcı olur; ikincisi, bir sağlık sisteminin yıllara göre değerlendirilmesini sağlayacak göstergeleri sağlar. Bu faydaların her ikisi de, eğer belirli sağlık sistemi politikaları belirli sosyo-ekonomik koşullar altında özellikle farklılaşıyorsa, gelecekte bu politikaları doğrulamak ya da reddetmek için bir temel sağlayabilmektedir (Uğurluoğlu ve Çelik, 2005: 8). Feldstein, hastanelerin asıl amacını, belirli düzeydeki sağlık hizmetini, olası görülen en düşük maliyetle, maksimum nicelikte üretebilmek olarak belirlerken; hastane yöneticisini de bu amacı gerçekleştirmek için hastane kaynaklarının optimum düzeyde kullanımını planlayan ve hizmetler için gerekli girdileri denetimi altında 94 bulunduran kişi olarak tanımlamaktadır (Alpugan ve Haftacı, 1994: 4). Bununla beraber uygun bir teknoloji ve enformasyon sistemine sahip olmakla sağlık sektöründe zaman kayıplarının önlenmesi, harcamaların düşürülmesi ve sistem maliyetlerinin azaltılması, bu sayede de sağlık sektörü hizmet kalitesinin artırılması hedeflenmelidir (Bal vd., 2012: 36). Performansın ölçülmesinde asıl tutulacak verilerin sağlanması amacıyla, hastaneler, yerine getirdikleri işlevlere ve örgüt yapılarına uygun bir bilgi akış sistemini geliştirmek zorundadırlar. Sözü edilen sistem, hastanenin ortaya koyduğu tüm hizmetlere ve hizmetlerin üretilmesinde kullanılan tüm girdilere ilişkin bilgileri ayrıntılı olarak belirleyebilecek nitelikte olmalıdır. Böylece, sistem tarafından sağlanan bilgilerle performansın ölçülmesi sağlanacak, verimliliği olumsuz yönde etkileyen öğeler de yine bu sistemin yardımıyla belirlenebilecektir. Bilgi akış sisteminin hastanelere sağlayacağı yarar, verimliliğin ölçülmesi ve kontrol edilmesi ile sınırlı değildir. Hastane yöneticileri, sistem tarafından sağlanacak bilgilerle, gelecekteki çalışmaları daha gerçekçi olarak planlamak ve kontrol etmek olanağına sahip olurlar. Aynı veriler, hastanelerin sağlık sistemi içerisindeki etkinliğinin belirlenmesinde ve sisteme ilişkin makro planlama çalışmalarında önemli işlevleri yerine getirebilir. Yine, bu veriler yardımıyla, hastaneler ve bölgeler arasındaki verimlilik farklılıklarının nedenleri saptanabilir (Alpugan, 1991: 72). Hasta memnuniyetini performansa yansıtabilmek için geliştirilecek sürecin tasarımı aşağıdaki öğeleri içermektedir (Engiz, 2007: 72): - Hastane tarafından hizmet verilen hasta gruplarının incelenmesi, - Hastaları etkileyen önemli klinik ve idari fonksiyonların incelenmesi, - Her bir fonksiyonda hastaları etkileyen performansın boyutlarının incelenmesi, - Hasta memnuniyetini ölçme ve değerlendirme yollarının incelenmesi. Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi, sağlık sektöründe de bilgi teknolojilerinin algılanması, hangi kapsamda kullanılması gerektiği son yıllarda daha fazla anlaşılmaya başlanmış, özellikle rekabetin zorunlu kıldığı kaliteyi artırma, farklılaşma ve daha az maliyetle iş yapabilmenin temel gereklerinden birisinin bilgi sistemleri yatırımları ile gerçekleşebileceği anlaşılmıştır. Sağlık kuruluşlarında bu yatırımların yapılması ile birlikte kaçakların minimize edilmesi, verimliliği ölçme ve 95 arttırma, yatırımların geri dönüşünü hızlandırma, esnekliği artırma, karışık ve suistimallere yol açan iş akışlarını ortadan kaldırma, kaynakları verimli kullanma, maliyetleri kontrol edebilme, kaliteyi arttırma, cihaz ve materyal planlamasını yapabilme söz konusu olabilmektedir (Karataş, 2000: 43). Bilgi teknolojileri ayrıca hasta memnuniyetini artıran, işlemleri çok hızlandıran ve düzene sokan, kayıt ve arşiv sistemlerini otomatikleştirerek kırtasiye işlerini ortadan kaldıran dolayısıyla her yönden hastane performansına pozitif katkıda bulunan sistemlerdir. Bunun yanında, hastane yönetiminin hastanenin performansını yüksek tutma yolunda ilk başvuracağı enstrümanlardandır. 2.4.2. Hastane Yönetim Etkinliğinde Performans Değerlemesi Etkin performans yönetim sistemlerinin benimsenmesi, maliyetlerin kontrol altında tutularak, sürekli iyileştirme yöntem ve yaklaşımlarının benimsenmesini amaçlamaktadır. Bu sayede sağlık sistemlerinin sunduğu olanaklarla hasta beklentileri ve arzulanan yaşam kalitesi arasındaki farkın kapatılması amaçlanmaktadır (Başaran, 2011: 130). Etkin işleyen performans yönetim sistemleri işletme faaliyetleri ile stratejik yönelimin bütünleştirilmesini sağlamaktadır (Purbey vd., 2007: 241). Stratejik yönetim, işletme faaliyetleri sonucunda uzun vadeli olarak istenen sonuçlara ulaşılmasını sağlamak için bütünleşik bir düşünce biçiminin geliştirilmesini gerektirmektedir. Buna göre kısa vadeli olarak belirli hedeflere ulaşılmış olması stratejik yönetim bakış açısıyla bakıldığında performans yönetimi açısından yeterli değildir. Diğer taraftan belirlenen hedeflerin başarılması, belirlenen süreçlerin çıktısı olarak ifade edilebilecek sonuçlara farklı fonksiyonel birimlerin katkı sağlamasını gerekli kılmaktadır (Başaran, 2011: 205). Sağlık hizmetlerinde performans yönetimi faaliyetlerinin amacı, çalışanların iş deneyimlerinden elde ettikleri sonuçları, sağlık süreçlerinin sürekli olarak yeniden yapılandırılması için kullanmalarını sağlamaktır (Başaran, 2011: 206). Sağlık kuruluşlarının hızla gelişen teknoloji ile birlikte hızla gelişen kurumlar olmaları ve üzerinde etkili olan maliyet baskıları nedeniyle sağlık kuruluşlarında performansın geliştirilmesi yönetsel etkinliğinin bir göstergesi hâline getirmiştir (Özgülbaş, 2001: 34). 96 Hastane yönetimi hastane birimlerinin faaliyetlerini, kendi belirlediği stratejik amaçlar ile aynı doğrultuda ve birbiriyle uyumlu olduğunu garanti altına almalıdır. Çalışan noktasında ise, hastane hizmetlerinde performansı yüksek olan çalışanların belirlenerek ödüllendirilmesi, sürekli düşük performans sergileyen veya işlerini aksatan personelin ise doğrudan hasta sağlığını ilgilendiren birimlerde çalıştırılmaması yönetimin önemli görevlerindendir. Smee, değişkenlerin açık bir şekilde tanımlanmasının ve iyi ve kötü performansa sahip birimlerin belirlenmesinin, hastanelerde etkinlik göstergesi olarak kullanılacak göstergelerden olduğunu belirtmektedir (Smee, 2002: 58-72). Performans düzeyinin ölçülmesi ve değerlendirilmesinin yanında iyileştirme çalışmalarının yapılabilmesi için geçerli performans ölçütlerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi gereklidir (Modell, 2001: 438). Günümüzde giderek daha rekabetçi bir hale gelen sağlık sektöründe faaliyet gösteren hastanelerin sunmuş oldukları hizmetlerin kalitesinin ölçülmesi ve iyileştirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Sağlık sektöründe hastalar tarafından algılanan hizmet kalitesinin ölçülmesi, sınırlı kaynakların etkin bir şekilde kullanılması, rekabet avantajı elde edilmesi ve hasta beklentilerinin karşılanmasına katkı sağlamaktadır (Zerenler ve Öğüt, 2007: 515-516). Dünya çapında sağlık hizmetlerinin artan maliyeti nedeniyle, hastalar açısından sağlık hizmetlerinin etkinlik durumu önemini korumaya devam etmektedir (Ramanathan, 2005: 39-54). Sağlık sektöründe performans yönetimi faaliyetlerinden istenen başarının elde edilmesi, sağlık hizmetlerine ilişkin bütüncül bir bakış açısını gerekli kılmaktadır (Başaran, 2011: 98). Sağlık sektöründe performans yönetimini etkileyen çevresel etkenler performans yönetim sistemleri üzerinde oldukça etkilidir. Öyle ki benzer özellikler taşıyan performans yönetim sistemleri farklı kültürel özellikler taşıyan örgütsel yapılarda farklı sonuçlar verebilmektedir (Mannion vd., 2005: 431). Sağlık sektöründe geleneksel performans ölçütleri; yapı, süreç ve çıktılara dayalı göstergelerdir (Dey vd., 2008: 444). Çıktının tanımlanmasındaki güçlük, hastanelerde verimliliğin ölçülmesinde karşılaşılan tek sorun değildir. Ölçümlemede temel tutulan çıktı ile girdiler arasında 97 daha önceden belirlenmiş ilişkilerin oluşturulmasındaki güçlüklerin yanı sıra, verilen bir coğrafik bölgedeki veya nüfusun belirli bir bölümündeki sağlık düzeylerini tatmin edici olarak ölçebilecek bir indeks de bulunmamaktadır. Her tür tıbbi tedavi hizmetinin kendine özgü karmaşıklığı, temel alınan çıktı ile girdiler arasındaki ilişkilerin kurulmasını da güçleştirmektedir. Bunun yanı sıra, tıp bilimindeki ve tıbbi teknolojideki hızlı gelişmeler, çıktılar ile girdiler arasındaki ilişkilerin sürekli olarak yeniden düzenlenmesini ve değerlendirilmesini gerektirmektedir (Alpugan, 1991: 64). Hastane yönetiminin uygulayacağı etkin bir performans yönetim sistemi; örgüt içi ve örgütün dışındaki değişimlere duyarlı olunmalı ve bu değişimlere göre örgütsel öncelikler yeniden değerlendirilmelidir (Bititci vd., 1997: 49). Hastane yönetim etkinliğini ölçmenin yollarından biri de hastanenin teknik performans verilerini incelemekten geçmektedir. Tablo 2.4 : Hastanelerde Teknik Performans Göstergeleri Teknik Göstergeler Tanım Kapasite Kullanım Oranı Hastanenin çalışma derecesini gösterir Yatak İşgal Oranı Hastane yataklarının hangi oranda kullanıldığını gösterir Poliklinik/Hekim Oranı Hekimlerin verdikleri poliklinik hizmeti sayısını gösterir Yatan Hasta/Hekim Oranı Hekimlerin verdikleri yatan hasta hizmeti sayısını gösterir Operasyon/Hekim Oranı Hekimlerin gerçekleştirdikleri operasyon hizmeti sayısıdır Hasta/Yatak Oranı Bir yatağa düşen hasta sayısını gösterir Yatak Devir Aralığı İki yatak işgali arasında bir yatağın ort. kaç gün boş kaldığıdır Gelir/Gider Oranı Gelirin giderleri karşılama oranını gösterir Gider/Hasta Günü Oranı Hasta günü başına çıkan gideri gösterir Kaynak: Özgülbaş, 2001: 28 Gerçek olan hastanelerin çalışmaları sonucunda belirli çıktıları (hizmetleri) ortaya koyduklarıdır. Bu nedenle, hizmetlerin planlanmasında ve kontrol edilmesinde, çeşitli ölçütlerin çıktıyı tanımlamak amacıyla kullanıldıkları görülür. Günümüzde, "hasta günü" ve "hasta sayısı" verileri bu amaçla yaygın olarak kullanılan ölçütler niteliğindedirler. Bununla beraber, çıktının "hasta günü" veya 98 "hasta sayısı" olarak belirlenmesinin, verimlilik analizleri açısından kimi sakıncalarının bulunduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Öncelikle, çıktının "hasta günü" biçiminde değerlendirilmesi yalnızca hastanenin sunduğu yataklı tedavi hizmetlerimi kapsar. Ancak, hastaneler bu hizmetlerin yanı sıra, poliklinik ve acil servis hizmetlerini de sunarlar. Bu tür hizmetlerdeki çıktının belirlenmesinde "hasta sayısı" geçerli bir ölçüt olabilir (Alpugan, 1991: 63-64). Karar vericiler, sağlık sistem performansındaki farklılıkları ölçmeye, buna neden olan faktörleri tanımlamaya, bunlar yardımı ile daha iyi sonuçlar verecek politikaları belirlemeye ihtiyaç duymaktadırlar (Lorcu, 2008: 166). Özellikle sağlık bakım maliyetleri arttıkça, birçok ülkede hastanelerin operasyonel etkinliğini değerlendirmeye yönelik çabalar da artmaktadır (Ramanathan, 2005: 39-54). Bu nedenle, bütün endüstrilerde olduğu gibi, bir girişim olarak hastanelerde de çevresel faktörler ve rekabetçi koşullara tepki göstermek amacıyla çeşitli adaptasyon ve yenilikçi stratejiler geliştirilmektedir (Goldstein vd., 2002: 64). Radyoloji, laboratuar, eczane gibi bölümler, hem hasta bakım ünitelerine hem de poliklinik ve acil servis bölümlerine hizmet sunarlar. Bu ünitelerin hizmetlerinin hasta günü veya hasta sayısı biçiminde değerlendirilmesi pek olası değildir. Bu nedenle, çıktının, yalnızca hasta günü veya sayısı biçiminde ifade edilmesiyle sağlıklı bir değerlendirmenin yapıldığı söylenemez. Çıktının, hasta günü veya hasta sayısı biçiminde değerlendirilmesi, hastaneye başvuran tüm hastalara eşdeğer girdiler ile tanı, tedavi ve bakım hizmetlerinin sunulduğu anlamına da gelir. Örneğin; aynı hastanede apandisit ameliyatı olan bir hasta ile beyin ameliyatı olan bir hastaya ayrı özelliklerde bir dizi hizmetlerin sunulması gerektiğinden, bu hizmetler için harcaması yapılan kapital ve emek girdilerinin değerleri de değişik olacaktır. Ancak, değerlendirmenin hasta günü veya sayısı olarak yapılması, sözü edilen iki hastanın tedavi ve bakımları sonucunda ortaya konulan çıktıların eşdeğer olduklarının kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Bu da, sağlıklı olmayan bir tanımlamaya ve ölçümlemeye gidilmesine neden olur (Alpugan, 1991: 63-64). Hastaneler birçok farklı performans göstergeleriyle performans ölçümleri yapmaktadırlar. En önemli teknik veriler tablo 2.4‘ te verilmiştir. Bununla beraber, her yönetim hastanenin içinde bulunduğu koşullara ve beklentilere göre en uygun 99 performans değerleme sistemini gerçeği en fazla yansıtabilecek teknik verileri kullanarak uygulamalıdır. 2.4.3. Hastane Yönetim Etkinliği ve Hastane Verimliliği İlişkisi Hastanelerde verimliliği iyileştirmek için aynı kaynaklarla daha fazlasını yapmak, aynı çıktıyı daha az kaynakla elde etmek ve çıktıyı kaynak artışından daha yüksek düzeyde artırmak gerekmektedir (Özgener ve Küçük, 2008: 345). İşlemsel düzeydeki verimlilik iyileştirmelerinin dört nokta üzerinde yoğunlaştığı ifade edilebilir. Bunlar; klinikler ile ilgili çıktılar, maliyetleri ortadan kaldırma veya azaltma, minimum bekleme zamanı ve iyileştirilmiş hasta tatmini olarak sıralanabilir (Naveh ve Stern, 2005: 251). Hastanelerdeki temel verimlilik göstergeleri ise; randevu sayıları, hasta kabul sayıları, raporlama oranı, satın alma sayısı, ameliyat sayısı, metrekare başına bakım ve temizlik olarak sayılabilir (VanLooy, vd., 1998: 365). Günümüzde verimlilik iyileştirme programlarının uygulanmasına yönetim ve işgörenlerin direniş göstermesi nedeniyle hastanelerin verimliliği tatmin edici düzeyde değildir (Withanachchi vd., 2004: 361). Etkili sağlık hizmetlerinin özellikleri; kolay kullanılabilirlik, kalite, süreklilik ve verimliliktir (Kavuncubaşı, 2000: 64). Berki’ye göre; hastane yönetimi açısından asıl amaç, en yüksek nitelikteki hizmeti, en düşük giderle ve maksimum nicelikte topluma sunabilmek olduğundan, ortaya konulan ürün de hasta günü biçiminde tanımlanmalıdır. Tıbbi açıdan ortaya konulan ürün, doktorların bilimsel yargılarına bağımlı olarak değerlendirilebilir. Öte yandan toplumun sağlık hizmetleri için ayırdığı kaynakların verimliliği söz konusu ise, bu durumda, toplumun genel sağlık düzeyi ve hastaların tedavi sonuçları ürün olarak değerlendirilebilir (Alpugan, 1981: 202). Verimlilik aracılığıyla, sağlık hizmetleri maliyetleri aşağıya çekilerek, bireylerin hizmetten yararlanma olanakları arttırılır. Hastanelerde verimlilik için; adil finansman, doğru ücret politikası ve etkili yönetim gereklidir (Kavuncubaşı, 2000: 67). Hastane yönetim etkinliğini sağlama yolunda yönettiği sağlık kuruluşunu verimli şekilde çalıştırabilen hastane yöneticisi aynı zamanda ulusal sağlık sisteminin 100 de verimliliğini ve etkinliğini artırmış olacaktır. Ulusal sağlık sistemi kaynaklarının verimli kullanımının teşvik edilmesi hem hastalar hem de bu hizmeti verenler (doktor, hemşire, yönetici, hastabakıcı vs.) açısından hayati derecede önem arz etmektedir (Boussabaine ve Kirkham, 2006: 325). Sunulan hizmetlerin niteliğinin ve niceliğinin maksimuma çıkartılması ile kazanç sağlama gibi hedefleri olan hastanelerin bu iki amacı birlikte maksimumlaştırmanın güçlüğü, hastane yönetimini nitelik ve nicelik arasında bir seçim yapmaya, yada optimum yararı sağlayacak bir nitelik-nicelik karışımını yapmaya zorlar. Bu seçimde ise, asıl sorumluluk hastane yönetimine ilişkin olmakla beraber, üst yönetimin yalnız karar verebilme durumunda olmadığı, verilecek kararda, başta doktorlar olmak üzere toplumun, politikacıların, genel ekonomik koşulların, sosyal yapının rolünün bulunduğu görülür (Alpugan, 1981: 203). Ölçek ekonomisine göre, büyük hastaneler küçüklerine göre daha yüksek doluluk oranlarına erişecektir, çünkü ani ihtiyaçlar için, her hastane, yataklarının bir bölümünü boş tutar. Büyük hastanenin tedbiren boş bıraktığı yatak sayısı, kendisinin yarısı kadar olan iki küçük hastanenin boş bıraktığı yataklardan daha az olacaktır. Büyüdükçe uzmanlaşmış insan gücü ve donanım, verimliliğe ulaşmak için tam kapasite ile çalıştırılmalıdır. Hastaneler genellikle bu avantajı kullanamazlar. Çünkü hastane yöneticileri değişik hizmet türleri için en uygun büyüklüğü bilemezler veya çok büyük hale gelince uygun şekilde bölünme gerçekleşemez. Büyük hastaneler, kendi pazar güçlerini kullanarak girdilerini ucuza getirebilirler. Bunun sınırları, yüksek teknoloji ürünlerinde faiz oranlarındaki indirimlerden tutun yerel satıcılardan alınan büyük miktarlardaki yiyecekler için fiyat indirimlerine kadar uzanır (Sur ve Leodolter, 1998: 3). Sağlık bakımında tüketici yanlılığı konusundaki gelişmeler, hastaları daha kaliteli ve verimli sağlık bakımı satın alma konusunda motive etmiştir (Yıldırım, 1999: 77). Dolayısıyla daha kaliteli hizmet vermeyi başarabilen hastanelerde hasta memnuniyeti ve sadakati daha yüksek olacaktır. Daha kaliteli ve verimli sağlık hizmetleri ise etkin bir yönetim anlayışı, yenilikçilik ve öngörü ile sağlık hizmetlerinin gittiği noktayı doğru tespit edebilmekten geçmektedir. 101 2.5. Bir İşletme Olarak Hastanelerde Yönetim Fonksiyonlarının Uygulanması Günümüzde hastaneler tıbbi, idari ve mali işlerle ilgili birçok farklı birimden oluşan, oldukça kompleks yapıda, büyük bütçeleri olan işletmelerdir. Bir hizmet işletmesi olan hastanelerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri ve hizmet kalitelerini belli bir seviyede tutabilmeleri etkin bir şekilde yönetilmeleri gerekmektedir. Etkili bir yönetimin başlıca işlevleri; planlama, örgütleme, koordinasyon, yönlendirme ve denetleme fonksiyonlarından oluşmaktadır (Aslan, 2003: 1). Yöneticilik; planlama, organize etme, program yapmak, izlemek, istenen sonuçlara ulaşmak için bireylere ve gruplara yön vermek, stratejik planlamayı kolaylaştırmak, işyerini tanımayı sağlamak, örgütsel ihtiyaçları sıralamak ve fonksiyonların yönetimsel başarısını sağlamak rollerine sahiptir (Aslan, 2003: 29). Sağlık hizmeti veren kuruluşlarda yöneticilerin modern işletmeciliğin kullandığı organizasyon, planlama, yürütme ve kontrol ilkeleri doğrultusunda çalışması gerekmektedir (Diken, 1988: 105). Hastane yöneticilerinin, stratejik yönetim noktasında planlama, örgütleme, yürütme, eşgüdümleme ve denetim gibi yönetim fonksiyonlarını çok iyi bilmesi ve uygulayabilmesi, hastane etkinliği, hastanenin faaliyetlerine rekabetçi şekilde devam edebilmesi ve yeniliklere ayak uydurabilmesi açısından kritik önem taşımaktadır. 2.5.1. Hastanelerin Etkinliğinde Stratejik Yönetimin Önemi Stratejik yönetim; işletmenin uzun dönemde yaşamının devam ettirilmesine ve sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik bilgi toplama, analiz, seçim, karar ve uygulama faaliyetlerinin tümüdür (Ülgen ve Mirze, 2004: 31). Stratejik yönetim, bir örgütün, nasıl başarılı bir şekilde rekabet edeceğini belirler (Naktiyok, 2004: 87-88). Stratejik yönetim, çevreyi değerlendirme ve geleceği tahmin etme imkanı verir. Bu nedenle, çevresel faktörlerdeki değişimin neden olacağı fırsatlardan yararlanmak ve tehditlerden korunabilmek için neler yapılması gerektiğinin zamanında ve doğru bir şekilde tespit edilmesini olanaklı kılmaktadır (Akgemci, 2007, 9). 102 Sağlık kurumları açısından stratejik yönetim ise; sağlık kurumu ve çevre arasında olumlu ilişkinin kurulması üzerinde odaklaşmaktadır. Sağlık kurumlarının içinde bulundukları çevre sürekli değişmektedir. Bu değişimler, sağlık kurumunu bir yandan tehdit ederken, diğer yandan da bir takım fırsatlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Sağlık kurumunun değişken, dinamik çevre içinde yaşamını devam ettirebilmesi ve uzun dönemli amaçlarını gerçekleştirebilmesi, bu tehditlerden korunabilmesine ve fırsatlardan yararlanabilmesine bağlıdır. Tehditlerden korunmak ve fırsatlardan yararlanmak için hastane yöneticisi, sağlık kurumunu analiz etmek, kurumun güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek zorundadır (Kavuncubaşı, 2000: 159). Stratejik yönetimin temel amacı, örgütün gelecekteki performansının arttırılması, karlılık ve verimliliğinin yükseltilmesidir. Stratejik yönetim örgütsel amaçlar ile toplumsal menfaatler arasında doğrusal bir ilişki kurmaktadır ve kaynakların dengeli bir şekilde örgüt içinde dağılımı ile ilgilidir (Akgemci, 2007: 10). Stratejik yönetim, çevredeki değişiklikler karşısında organizasyonun zayıf ve güçlü yönlerine ve sahip olduğu kaynaklara bakılarak kararlar verilmesini gerektirir. Alınan bu kararlar organizasyonun bilgiye dayanan dinamik ve gelişmelere açık bir yönetim içinde çalışmasını sağlayacak geleceğin uzun dönemli değişimlerinin sistematik bir şekilde öngörülmesini kolaylaştıracaktır. Böylece organizasyonun başarısı ve büyümesi zamana ve dış faktörlere bırakılmayarak planlanmış ve kontrol altına alınmış olacaktır (Barutçugil, 2004: 53-54). Belirsizliklerin hakim olduğu bir çevrede faaliyette bulunan işletmeler önceden görülemeyen fırsatları değerlendirmek ve kestirilemeyen riskleri kendi lehlerine çevirebilmek için her zaman hazırlıklı olmak zorundadırlar (Fottler vd., 1988: 24). Özellikle sağlık sektöründeki ve sağlık teknolojisindeki çok hızlı değişimler noktasında sağlık kurumları için örgütsel amaçlara ulaşmanın yolu, değişken çevreye hakim olmaktan, çevresel dalgalanmalara adapte olmaktan, beklenmedik fırsat ve tehlikelere karşı her an hazırlıklı olmaktan geçmektedir. İşletmeler, giderek yoğunlaşan rekabet ortamında ayakta kalabilmek ve geleceğe doğru sağlam adımlarla yürüyebilmek için rekabet avantajı elde etmek zorundadırlar. Rekabet avantajının temel argümanlarını ortaya çıkarmak stratejik yönetim düşüncesinin temel konusunu oluşturmaktadır (Eren, 1997: 5-6). 103 Çevre faktörlerinin, üretim, bilgi ve iletişim teknolojilerinin inanılmaz boyutlarda geliştiği ve değiştiği, ticari sınırların ve sınırlamaların kalktığı dinamik iş dünyasında devamlı bir süreç olarak düşünülmeyen stratejik yönetim uygulamalarının başarılı olması mümkün değildir (Ülgen ve Mirze, 2004: 31). Hastane yöneticisi, hastanenin misyon, vizyon ve stratejilerine uygun şekilde hastaneyi yönetmeli ve risklere karşı kurumun sürekli çevik olmasını sağlamalıdır. Yöneticiler, sağlık kurumunun temel dayanaklarını tehdit eden çevresel koşullardaki değişmeleri, iki boyutta incelemek zorundadırlar. Bu boyutlar; tehlikeli durumların ortaya çıkma olasılığı ve tehlikeli durumların kurumu etkileme dereceleridir. Sağlık kurumlarında çevresel değişimlerin yol açtığı tehlikeli durumların ortaya çıkma olasılığı ile bu tehlikeli durumların kurumu etkileme dereceleri, her bir dayanak bakımından gözden geçirilerek uygun stratejiler geliştirir (Kavuncubaşı, 2000: 132). Sağlık kurumlarında uygulanan beş temel strateji şunlardır (Kavuncubaşı, 2000: 148): 1. Yönelim Stratejileri, 2. Uyum sağlama Stratejileri, 3. Pazara girme Stratejileri, 4. Pozisyon Stratejileri, 5. Operasyonel Stratejiler (Uygulama Alanları). Stratejik yönetim sürecinde yöneticiler bu beş stratejiyi bir sıra halinde kararlaştırmak durumundadırlar. Daha açık bir anlatımla; yönetici ilk önce yönelim stratejisini kararlaştıracaktır. Yönelim stratejisi, sağlık kurumunun amaçlarının, hedeflerinin, vizyonunun ve misyonunun tanımlanmasını içermektedir. Yönelim stratejisi belirlendikten sonra, yönetici amaç ve hedefleri gerçekleştirmek için en iyi uyum sağlama stratejisini kararlaştırmaktadır. Uyum stratejisi saptandıktan sonra, pazara girme stratejileri geliştirilmektedir. Pazara girme stratejilerinin geliştirilmesinden sonra, sağlık kurumunun pazardaki konumunu ortaya koyacak pozisyon stratejileri seçilmektedir. Son olarak da kararlaştırılan stratejilerin hayata geçirilmesi için uygulama planları veya operasyonel stratejiler hazırlanmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 148). 104 Örgüt yönetimine etkili bir şekilde yansıyan stratejik yönetim düşüncesi çevre, kaynak, değer ve kültür arasındaki uyumu sağlamaya yönelik faaliyetlere önem veren bir düşünce tarzını yansıtmaktadır. Fırsatın temel kaynağı çevre olduğu için bir örgütün girişimci olabilmesi, çevresini sürekli analiz ederek fırsatları görmesine ve organizasyon içerisinde gerekli düzenlemeleri yaparak, kaynakları fırsatlara doğru yönlendirmesine bağlıdır (Barutçugil, 2004: 55). Örgütün durumunun analizi; işletmenin içinde bulunduğu mevcut durumu, sahip olduğu varlıkları ve yetenekleri belirleme sürecidir. Etkili bir işletme analizi; işletmenin varlık ve yeteneklerinin belirlenmesi, varlık ve yeteneklerin sektördeki rakiplerin sahip oldukları varlık ve yetenekler ile karşılaştırılarak üstün ve zayıf yönlerinin belirlenmesi, kritik başarı faktörlerinin belirlenmesi gibi işlevlere sahiptir (Ülgen ve Mirze, 2004: 116). İşletme analizi yaparken iç çevre ve dış çevre analizleri üzerinde durulur. Sağlık kurumunun iç çevresini, insan kaynakları, finans, teknoloji, sunulan ürün ve hizmetler, kurum yapısı ve kültürü vb oluşturmaktadır. Kurumsal hedefler, amaçlar ve stratejiler geliştirilmeden önce, sağlık kurumunun güçlü ve zayıf yönleri belirlenmelidir. Kurumun güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesi ve bunların dış çevrenin yarattığı fırsatlar ve tehditler bakımından değerlendirilmesi stratejik yönetimin en kritik görevlerinden birisidir. Yöneticiler, sağlık kurumunun güçlü ve zayıf yönlerini açığa çıkararak daha gerçekçi hedef ve amaçlar belirleyebilirler ve bu amaçlara uygun stratejileri geliştirebilirler. İç çevre analizinin kolay biçimde gerçekleştirilebilmesi için; bir sağlık kurumunun, işlevsel alt sistemlere ayrılmasını ve bu alt sistemlerin ilk önce tek başlarına daha sonra da diğer alt sistemlerle ilişkilerine göre analiz edilmeleri yararlı olacaktır (Whyte ve Blair, 1995’ten Aktaran: Kavuncubaşı, 2000: 135). Önerilen alt sistemler ve analiz sürecinde göz önüne alınması gereken faktörler aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. 105 Tablo 2.5 : Hastanelerde İç Çevre Analizine Konu Alt Sistemler Alt Sistemler Önemli Faktörler Yönetim Yönetsel düzey sayısı, yönetsel beceriler, yetki devri, merkezileşme Personelin sayı ve niteliği, personel bulma olanakları, personel verimliliği, personel devri Finansal kaynakların yeterliliği, finansal performans göstergeleri, bütçeden sapmalar Mevcut hastaların özellikleri (sigorta, hastalık derecesi, demografik), hasta sevk kaynakları, kullanım oranları, hizmet sunum kanalları Verilen hizmetlerin miktarı ve kalitesi, kullanılan teknoloji, hekimlerin mevcut bilgi ve beceri düzeyleri Kurumsal bölüm ve programlar arasındaki ilişkiler İnsan kaynakları Finans Pazarlama Klinik sistemler Kurumsal yapı Kurumsal kültür Değer sistemleri, davranışsal beklentiler ve özellikler Fiziksel olanaklar Binanın yeterliliği, fiziksel genişleme olanakları Bilgi sistemleri Klinik, yönetsel ve mali bilgi sistemlerinin etkililiği Önderlik Üst, orta ve alt kademe yöneticilerin önderlik tarzları Kaynak: Whyte ve Blair,1995’ten Aktaran: Kavuncubaşı, 2000: 135 Dış çevre analizi ise; örgütsel karar almada kullanılmak için stratejik önemi olan bilgiyi toplama ve inceleme sürecidir. Dış çevre analizinde bilhassa örgütün dış çevresindeki tehditler ve fırsatlar incelenerek ve örgütün içinde bulunduğu durum da göz önüne alınarak en iyi stratejinin oluşturulmasına çalışılır. Algılanan pazar ve rekabet ilişkisinin yarattığı belirsizliklerden, talep koşullarındaki değişime, rekabet üstünlüğünün nasıl elde edileceğine ve nasıl sürdürülebileceğine, sahip olunan fırsatların nasıl bir üstünlük haline getirilebileceğine kadar analizler yapılır (Akgemci, 2011, 149-156). Hastane yöneticilerinin stratejik yönetim sürecinde yaptıkları örnek bir çevresel analiz aşağıdaki şekilde gösterilmektedir: 106 Şekil 2.1 : Hastane Yöneticilerinin Stratejik Yönetim Sürecinde Yaptıkları Çevresel Analiz Örneği İZLEME VERİ TOPLAMA 1-MR teknolojisi yaygınlaşıyor 2-Yaşlı nüfus ve kardiyovasküler hastalıklar artıyor 3-Hükümet herkesi sosyal güvenlik şemsiyesi altında toplamayı planlıyor 4-Sağlık harcamaları azalma eğilimi gösteriyor 1- Son 10 yılda kaç tane MR merkezi açıldı 2- yıllara göre yaşlı nüfus sayısı ve kardiyovasküler hastalık sayısı 3- Yıllara göre sosyal güvencesi olan kişi sayısı 4- Yıllara göre sağlık harcamaları ve yıllara göre özel hastane sayısı 1- Rekabet nedeniyle fiyatlar düşebilir, MR satın alma yerine kiralamak daha iyi olabilir 2-Hastaneye bağlı yaşlı bakım merkezi kurullabilir 3-Sağlık hizmetleri talebi artabilir 4-Hükümet fiyatlara müdahale edebilir. Rakabet artabilir. 1- Gelecek yıl 30 tane yeni MR merkezi açılabilir 2-Gelecek yıl yaşlı nüfus oranı %43 olacak, 5350 kardiyovasküler vaka ortaya çıkacak 3-Gelecek yıl 540,000 kişi daha sosyal güvenceye kavuşacak 4-Sağlık harcamalarının ulusal gelire oranı %4,2 olacak ve gelecek yıl 3 yeni özel hastane açılacak DEĞERLENDİRME ÖNGÖRÜ Kaynak: Kavuncubaşı, 2000: 129 Örgütün güçlü ve zayıf yönleri belirlendikten ve stratejik plan oluşturulduktan sonra stratejik planın uygulanması aşamasına geçilir. Stratejiyi uygulama, stratejik planın yürütülmesi için gerekli olan etkinlik ve seçimlerin toplamıdır. Stratejinin uygulanması ile stratejik plan örgütün günlük 107 kararlarına yol gösterir (Naktiyok, 2004: 106). Burada unutulmaması gereken; çevrenin sunduğu fırsatlardan işletmenin yaralanabilmesinin rakiplerinden üstün varlık ve yeteneklere sahip olmasına bağlıdır (Akgemci, 2007, 157). Genellikle işletmeler temel yetenekleri ve ana faaliyetleri dışında kalan finans, insan kaynakları, muhasebe, yasal ve idari işlemlerle ilgili faaliyetlerini dış kaynaklara devrederek aktiviteleri üzerinde daha fazla yoğunlaşabilmektedirler. Böylece, büyük ölçüde zaman ve kaynak tasarrufu sağlayabilmektedirler. Aynı zamanda maliyetleri de aşağı çekme fırsatı yakalayabilmektedirler. Böylelikle işletmeler; kendilerine zor ve karmaşık gelen alanlarda dış kaynak kullanmak suretiyle yeni stratejiler ve çözümlerle karşılaşıp, yeni ve farklı bakış açılarıyla da tanışmaktadırlar (Ecerkale ve Kovanc, 2005: 71). Bu işletmelerin başında hastaneler gelmektedir. Temel yetenekler işletmelerin kendi bünyelerinde gerçekleştirilmeli ve diğer tüm faaliyetlerde dış kaynak kullanılmalıdır. Bu suretle işletmenin organizasyon yapısı yalın bir hale kavuşacak, hem örgütsel kademeler azalacak hem de üst yönetim stratejik konularda düşünmeye daha fazla zaman bulabilecektir (Prahalad ve Hamel, 1990: 79-91). Sağlık sektöründe özellikle Tıp Fakülteleri’nde 750-1000 yatağı bulan kapasiteleriyle çok büyük hizmet işletmeleri olan hastanelerde temel yetenekler daha da önem kazanmış durumdadır. Bir hastanede aynı anda 750 hastanın yattığı, refakatçiler ve çalışanlarla beraber bu sayının çok daha yükseldiği düşünüldüğünde hastane yönetimi için otelcilik hizmetleri başlı başına bir sorun oluşturmakta, bunun yanında çalışan binlerce personelin yönetimi ve denetimi de hastane yönetimlerinin tüm dikkat ve enerjisini almaktadır. Dolayısıyla hastaneler temel yetenekleri üzerine yoğunlaşmayı unutabilmekte, otelcilik, yemek, personel, güvenlik, mekân problemleri gibi asıl amaçlarının dışındaki işler arasında kaybolabilmektedirler. Temel yeteneklerine yoğunlaşarak stratejilerinin planlanmasına ve uygulanmasına daha çok vakit ayırabilen hastane yöneticileri hastaneye rekabet üstünlüğü kazandırarak hastaneleri risklere ve belirsizliklere karşı daha güçlü hale getirebilmektedirler. 108 2.5.2. Hastane Yönetim Etkinliğinde Planlamanın Önemi Planlama, örgütsel amaçlara ulaşmak için gerekli politika ve yöntemlerin seçimidir. Planlama ne yapılacağının önceden kararlaştırılması ve neyin, ne zaman, nerede, nasıl ve kim tarafından yapılacağının önceden kararlaştırılması sürecidir. Planlama, sosyo-ekonomik koşulların hızla değiştiği günümüz iş dünyasında işletmelerin söz konusu değişimlere ayak uydurmak amacıyla yapılarında gelişigüzel değişimlerin oluşmasına fırsat vermek yerine, bu nevi olaylara karşı önceden hazırlıklı olmalarını sağlar. Planlama süreci sonunda ortaya çıkan planlar insan ve örgüt yaşamında çok önemli bir rol oynarlar. Planlar yöneticilerin ne elde etmek istediklerini, nerede ve nasıl hareket etmeleri gerektiğini, hareket ve eylemlerin nasıl ve ne zaman başlayıp bitmesi gerektiğini, kimlere ve ne tür kaynaklara ihtiyaç olduğunu ve nihayet niçin bu hareket ve faaliyetlerde bulunulduğunu belirtir (Şimşek, 2002: 121-122). Planlama, hastanelerde kritik öneme sahip olan zamanın ve emeğin boşa gitmesini önler, hastane yöneticilerinin dikkatlerini amaçlara yöneltmelerini sağlar, hastane yöneticilerine hastane kaynaklarının amaçlar doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını izleme ve denetleme olanağı sağlar. Hastane yönetimi planlama süreci sayesinde varmak istediği hedefe varabilir (Öztürk, 2000: 124). İyi yapılmış planlar sonrasında hastane yöneticileri, her işi kendilerinin yapamayacağını ve yapmaması gerektiğini anlarlar ve hastanedeki rutin işlerin yönetimi için yetki devrini kullanarak daha esnek yapılar oluştururlar ve dikkatlerini amaçlar üzerinde tutabilmek için yeterli zamana kavuşurlar. Bununla beraber, hastane yönetimi iyi bir plan oluşturma yolunda büyük kaynak ve emek harcaması yapabilir. Yapılan planlar amaçlarına ulaşamazsa boşa harcanan kaynaklar ve yönetimsel zamanlar hastanelerde ciddi etkinlik problemlerine yol açabilir. Planlama geleceğe dönük bir süreç olduğundan, bir zaman süresi ile ilgili olmakta ve bu sürelerin en uygun bir biçimde saptanması gerekmektedir (Şimşek ve Çelik, 2011: 196). Yeniliklerin ve güncellemelerin çok sık yapıldığı sağlık sektöründe plan süreleri diğer sektörlere göre daha kısa zamanları kapsamaktadır. 109 Örgütlerin değişen çevre koşullarına uyum sağlayabilmeleri için, planlar çok katı ve kesin olmamalı, başka bir deyimle dinamik ve esnek olabilmelidirler (Şimşek ve Çelik, 2011: 196). Sağlık sektöründe esnek planlar ve hızlı bir şekilde adapte olabilme kabiliyeti büyük önem taşımaktadır. Katı ve esnek planlar hastaneleri içinden çıkılmaz belirsizliklere sürükleyebilmektedir, çünkü sektörün kurallarını ve yönetmeliklerini koyan sağlık kurumları değillerdir ve sıkı denetime tabidirler. Planlama, geleceğe dönük bir olgudur ve geleceğe bakmayı gerektirir. Ancak, birer hizmet kurumları olan hastanelerin verdikleri hizmet her an insan sağlığına yönelik olduğu için kritik bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla; bugünün gerçeklerinden uzaklaşarak gelecek planlarına çok fazla zaman ayırmak, hastanelerin içinde bulunduğu durumun göz ardı edilmesine neden olabilir ve önemli yönetim zafiyetlerine yol açabilir. Planlamada ve buna dayalı geliştirilen planların arasında birlik ve uyumun olması gerekir (Şimşek, 2002: 125). Hastaneler için de farklı birimler perspektifinden geliştirilen tüm planların birbirleriyle uyumlu, aynı amaca yönelik ve bilimsel ve işlevsel işbirliği ve fikir birliği ile hazırlanmış olması hastane yöneticilerinin dikkat etmesi gereken noktalardandır. Plan hastanenin ulaşmak istediği amaç doğrultusunda tüm gayretlerin yoğunlaştırılmasını sağlar. Ayrıca yöneticinin dikkatinin amaca yönelmesinde kolaylık sağlar (Öztürk, 2000: 128). Planlama, insanlar için bir düşünce tarzı olduğu gibi, hastane yönetimi için de ilerleme ve gelişme yolunda izlediği bir stratejidir. Bu strateji ne kadar kuvvetli olursa, hastanenin ileriye dönük planlarının gerçekleşme olasılığı o kadar artacaktır (Koçel, 2007: 94). Hastane yönetiminde planlama çeşitlilik gösterir. Bu planlar çoğunlukla sürelerine ve tekrar edilme durumlarına göre incelenir. Örneğin; yeni bir hastane daha açmak isteyen bir hastane işletmesinin yaptığı planlar bir kerelik plana, hastanelerin yıllık çalışma planları ise sürekli planlara örnektir (Öztürk, 2000: 128131). Hastane yönetimi, planlama işlevini gerçekleştirirken muhakkak hastane bilgi yönetim sisteminden gerekli, doğru ve güncel verileri edinerek en doğru kestirimleri yapmaya çalışmalıdır. 110 Hastanelerde zaman, tanı ve tedavi noktasında çok önemli bir kısıttır. Bununla beraber, hastaların önemli zamanı hastane içerisinde tanı ve tedavi birimleri arasında dolaşırken ve hastanelerde etkin bir randevu sistemi olmayışından kaynaklanan sorunlar nedeniyle boşa harcanmaktadır. Bu durum ise zaten stresli ve kaygılı olan hastaların stresini daha da artırmakta ve tedavi sürecini zorlaştırmakta, dolaylı olarak da hastane personelinin çalışma şartlarını zorlaştırmaktadır. Zamanın hastane içerisindeki her işlem için en uygun şekilde planlanması büyük önem taşımaktadır. Hastanelerde zamanın verimli yönetilmesi için etkin randevu sistemi, etkin raporlama, öncelikleri belirleme, yetki devri, etkin sekreterlik mekânizması ve ziyaretçi yönetimine önem verilmelidir (Güven ve Yeşil, 2004: 58-88). Örgütlerin değişen çevre koşullarına uyum sağlamaları için planların çok katı ve kesin olmaması gerekir (Şimşek, 2002: 125). Sağlık sektörü gibi dinamik sektörlerde günümüzde bir günden diğerine çok önemli yenilikler olabilmektedir. Elektronik reçete, avuç içi okuma güvenlik sistemleri, entegre personel bilgi sistemi, PACS, HIS, RIS sistemleri, SGK gibi kurumların neredeyse her gün çıkarttığı veya değiştirdiği yönetmeliklere çok kısa sürede ve hatasız uyum sağlanması önemlidir. Dolayısıyla hastane yöneticileri çok hızlı değişen ve yenilenen bu sektöre ayak uydurabilmek için planlarını mümkün olduğunca esnek tutarak ve çevik bir yönetim tarzı ve kültürüyle hareket etmek zorundadır. Bununla birlikte, hastane yönetiminin yapması gereken planlamada; etik değerler göz önüne alınmalıdır, hasta haklarına aykırılık olmamalıdır, planlar hastane işletmelerinin standartlarına uygun olmalıdır, ileri teknoloji ürünleri kullanılmalıdır, planlar bilimsel veriler ışığında yapılmalıdır, mevcut durum tespitleri önceden yapılmış olmalıdır, planlama işlevini yapan hastane yöneticisi tarafsız ve objektif olmalıdır, ülkenin ekonomik şartları göz önüne alınmalıdır, esnek ve dengeli bir yön izlenmelidir (Öztürk, 2000: 127). Gerçekte işletmenin gelecekteki faaliyetlerini planlamak, uygulanacak politikaları belirlemek, yönetsel faaliyetlerin gelişmesini izlemek, karşılaşılan sorunları çözmek ve nihayet uygulamayı denetlemek açısından yöneticiler birtakım işletme içi bilgilere gereksinim duyacaktır. Son yıllardaki bilgi patlaması bu gereksinmelerin sonucu olarak ortaya çıkmış, bilgi işleme sürecine yeni boyutlar 111 kazandırmıştır. Yönetimin zamanlı ve doğru bilgi ile donatılması; planlama, karar alma, yürütme ve denetim işlevlerini büyük oranda kolaylaştırmaktadır. Geçmişte, yönetimde bilgiye ve bilgi işlemeye duyulan gereksinme rekabetçi bir silah olarak pek ilgi görmemiştir. Nitekim yöneticiler, bilgi hazırlanması ve işlenmesinden çok, üretimi artırma, maliyetleri düşürme, pazar geliştirme ve reklam aracılığıyla satışları yükseltme faaliyetlerine yönelmişlerdir. Yakın zamanda ise bir örgüt için doğru, zamanlı ve yerinde bilginin artan yaşamsal önemine paralel olarak, bilgi işlemenin de önemi ve gereği artmıştır. Bugün artık birçok örgütün üst düzey yönetimi, başarılı sonuçlar için çabuk ve yerinde karar alma durumunda olup tüm örgütle sıkı ilişki kurmak zorundadır. 2.5.3. Hastane Yönetim Etkinliğinde Organizasyon ve Örgütlemenin Önemi Organizasyon, planlamada belirlenen amaçlar doğrultusunda yapılacak işlerin gruplandırılması, uygun bölüm ve departmanların oluşturulması, çalışanların yetki ve sorumluluklarını belirleyerek bu doğrultuda verimli çalışmaya uygun bir yapı oluşturulması ve tüm bunlar arasında bir bağlantı sağlanmasıdır (Ülgen ve Mirze, 2007: 24). Genellikle organizasyon mensupları belli sonuçları elde etmekten sorumlu tutuldukları halde kendilerine bu sonucu elde edecek işlere ilişkin karar alma yetkisi verilmemektedir. Bu durum ise organizasyonun etkin bir şekilde işleyişini engellemektedir. Sorumluluğu olan fakat yetkisi olmayan bir kişi kendisini sorumluluktan kurtaracak asgari performans düzeyi ne ise o düzeyde çalışmakta veya başkalarının karar vermesini beklediği için etkin olamamaktadır (Şimşek, 2002: 145). Hastane yönetiminde organizasyon ise; hastane yönetiminin belirlediği hedeflere ulaşabilmesi için kime hangi görev ve sorumlulukların verileceğine, kimin hangi departmanda çalışacağına ve bunlar arasındaki uyuma yoğunlaştıran ve aynı zamanda maddi kaynakları en uygun şekilde kullanarak işleyen sistematik bir süreçtir (Seçim, 1995: 30). Örgütleme, amaçlara ulaşabilmek üzere yapılması gereken işlerin tanımlanmış görevler halinde düzenlenmesi ve bu görevlere uygun kişilerin getirilmesi yoluyla ortaya çıkan yapısal süreçtir (Şimşek, 2002: 137). Örgütleme 112 işlevinde yetki ve sorumluluk denkliği tüm işletmelerde olduğu gibi hastanelerde de büyük önem taşır. Hastanelerde, yöneticilerin, sorumlu oldukları konularda karar alabilme yetkisine sahip olmaları ve benzer şekilde, istenmeyen durumlar ortaya çıktığında da hesabının yine kendilerinden sorulması, işlerin daha etkin şekilde yönetilebilmesini sağlar. Yönetim, amaçlar doğrultusunda hastanelerde işlerin akışı sırasında sorun çıkmasını engellemek amacıyla iş bölümleri yapar (Dinçer ve Fidan, 1996: 429). Bölümlere ayırmada belirli bir kriter yoktur, her hastanenin işleyişine göre değişiklik gösterir. Bölümlere ayırmada esas amaçlar; hastanenin aktifliğinin artırılması, hedefe ulaşmak için gösterilen performansın yükseltilmesi ve kar elde edilmesidir. Hastanenin tek bir amacı olduğu gibi bunun yanı sıra, bölüm ve departmanlara ait alt amaçları da bulunmaktadır. Bu amaçlar genel amaca ters düşmemekte ve amaç birliği ilkesini oluşturmaktadır (Öztürk, 2000: 134-138). Hastane yönetimi organizasyonu bir işletme yapısı içinde daha verimli ve etkin çalışır. Bir hastane, genel müdürünün sorumluluğu ve koordinasyonu altında; tıbbi yönetici, başhekim, başhemşire ve teknik müdürden oluşan bir idari kadronun işbirliği içinde çalışmasıyla yönetilmelidir (Çoruh, 1997: 5). Hastane veya sağlık hizmet organizasyonu içinde yönetimin, doktor hizmetlerinin etkin ve kaliteli olmasını sağlama sorumluluğu vardır. Doktorların tanı ve tedavideki tarihsel rolü, yıllar içinde değişmemiştir. Ancak, hastanelerdeki doktorların rolü ve tıbbi pratikler, zaman içinde değişim göstermişlerdir. Etkin bir doktor-organizasyon ilişkisi geliştirmek için çoğu zaman kendileri de doktor olan hastane yöneticilerinin şu noktaları bilmeleri gerekmektedir (Eren, 1997: 342): - Doktorların hastanın tanısı ve tedavisi için yasal sorumlulukları vardır. - Doktorların hastalara etkin ve etkili hizmet verebilmeleri için uygun personele, tesisata, sistemlere ve prosedürlere ihtiyaçları vardır. - Organizasyon yapısı, sistemleri ve prosedürleri, doktorlar ve diğer bakım verenlerin kaliteli hizmet verebilmelerini garantilemelidir. - Organizasyonun görev ve hedeflerini gerçekleştirmede el birliği ile çalışmayı kolaylaştıran bir kültür olmalıdır. Bu organizasyon kültürü, doktorun stratejik planlama ve uygulamada katılımını sağlamalı, doktora saygı göstermeli, açık, dürüst ve kalıcı iletişimi ve doktor liderliğini 113 geliştirmeli, alternatif organizasyon yapıları aramaya ve işbirliğine hazır olmalı ve değişimin hızına ayak uydurabilmelidir. Hastane işletmelerinde, birbirinden farklı organizasyon yapıları ile karşılaşılabilir. Bu yapılardan bazıları; karma organizasyon, arı proje organizasyon, çok boyutlu organizasyonlardır. Karma organizasyon yapısında bütün hastaneler tek bir genel müdürlüğe bağlıdır. Hastaneler arasında örgütlenme ilişkisi yoktur, fakat gereksinimi olan hastaneler için destek proje grupları ortaktır. Arı proje organizasyon yapısında da bütün hastaneler tek bir genel müdürlüğe bağlıdır. Burada hastaneler kendi içlerinde örgütlenmiş olup, diğer hastanelerde ilişki halinde değillerdir. Çok boyutlu organizasyon yapısı; karma organizasyon yapısıyla benzer olup ayrıca gereksinimi olan hastaneler için ortak medikal proje grupları bulunur (Öztürk, 2000: 246-247). Özellikle üniversite hastanesi yöneticisinin, muhatap olduğu kesimin önemli bir kısmının tıp fakültesi öğretim elemanı olması nedeni ile idareci hekim olsa bile, bu kesime etkili olabilmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Ayrıca, bu grubun idari amirliği tıp fakültesi dekanlığıdır. Başhekimliğin bunlar üzerinde hiçbir yaptırımı yoktur (Aslan, 2003:119). Dolayısıyla organizasyonun etkin şekilde sürdürülebilmesi başhekimin, ustalıkla, öğretim üyelerinin de alınan organizasyonel kararlara uymalarını sağlaması ve organizasyonu sahiplenme noktasında onları hedeflere inandırması gerekmektedir. Hastanelerde, öncelikle yapılması gereken, bireyin kuruma ilk gelişinde kurum hakkında, kurumdaki çalışma sistemi hakkında yeterince bilgi sahibi olmalarının sağlanmasıdır. Ancak pek çok hastanede bu konuda yetersizlik söz konusu olmaktadır. Bu konunun öncelikle tüm hastanelerde ele alınması ve bir hastane el kitabının çıkartılması gerekmektedir (Aslan, 2003: 225). Böylelikle, hastane personeli, hastane yönetim ve organizasyon yapısını, işleyişini, örgüt kültürü ve bunun getirdiği gereklilikleri daha hızlı şekilde öğrenebilecek ve ayak uydurabilecektir. Günümüz sağlık sektöründe koşullar çok hızlı değişmekte, rakipler hızla artmakta, mevcut iş yapma yöntemleri değişmekte, birimler arası işbölümü ve ortak kaynak kullanımı artmakta, hasta odaklılık ve hasta merkezli yönetim öne çıkmaktadır. Hastane yöneticileri de örgütlerini bu değişim ve gelişmelere ayak 114 uydurabilmek için değişebilirlik ve yenilenebilirlik ilkesini etkin şekilde uygulamak zorunda kalmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki; bir hastanede başarısı en düşük birim veya en etkin olmayan birim tüm hastanenin başarısını yavaşlatıcı bir rol oynar. Örneğin; bir idari birim olan hastane satın alma biriminin ilaç ve malzeme alımlarını ekonomik ve hızlı şekilde yapamaması, ihalelerde hata yapması veya ihalelerin iptaline sebep olması, doğrudan alımlarda en uygun firmalardan fiyat teklifi almadan pahalı veya kalitesiz alım yapması, acil ameliyatlarda gerekli olan malzemeyi hızlıca tedarik edememesi ve hem hastayı hem de doktoru riske atması vb. gibi durumlar yaşanıyorsa, hastanenin diğer birimleri ne kadar etkin olursa olsun, hastanenin hızı ve başarısı satın alma biriminin hızı ve başarısının seviyesinde kalacaktır. Bu noktada hastane yöneticileri tüm birimler arasındaki dengeyi sürekli gözlemleyerek, geride kalan birimlere hızlı bir şekilde gerekli olan desteği vermeli ve sonuç alamıyorsa, radikal çözümlere giderek sorunu mutlaka çözmelidir. 2.5.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Yöneltmenin Önemi Yöneltme örgütün insan kaynaklarını rasyonel ve etkin bir şekilde motive ederek amaçlara ulaşmaya sevk eder. Yöneltme, amaçlara ulaşmak için örgütlenmiş çabaları harekete geçiren bir işlevdir. Yani, çalışanları amaç istikametinde güdülemektir. Yöneticinin yöneltme işlevini en etkili şekilde yerine getirebilmesi için, yönetmekte olduğu örgütün amaçlarının neler olduğunu, bunların önceliklerini ve önem derecelerini gayet iyi bilmek durumundadır (Şimşek, 2002: 179-180). Etkin bir yöneltme işlevi için, işgörenler iyi tanınmalı ve işletmeden olan beklentileri önceden belirlenmelidir. Üst, orta ve alt yöneticiler arasında toplantılar düzenlenmeli, bunlardan gerek yazılı ve gerekse sözlü olarak alınan raporlar işletme amaçları doğrultusunda değerlendirilmelidir. İşletme üst yöneticileri, gerektiğinde yetki devri uygulaması ile özellikle rutin işleri astlarına devretmeli ve ayrıntılar içinde boğulmamalıdır (Şimşek ve Çelik, 2011: 199). Hasta tatmin düzeyini etkileyen önemli faktörlerden biri hastayla temas eden personeldir. Diğer hizmet sektörlerinde olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de personel müşteriye hizmet ruhuyla doldurularak yönlendirilmelidir. Bu amaç, örgüt 115 kültüründe yapısal değişiklikleri, personelin eğitilmesi, güdülenmesi ve kontrolünü gerektirir (Kardeş, 1994: 337). Hastaneler çok farklı eğitim ve kültür seviyesine sahip insanların bir arada çalıştıkları hizmet kurumlarıdır. Hastanelerde emek ön planda ve kritik önemde olduğundan hastane yöneticilerinin personele örgüt amaçlarını tümüyle benimsetmenin yanı sıra çalışanların bireysel amaçlarının da ulaşılabilir olduğunu hissettirmeleri gerekir. Yani, hastane yöneticisi, hastane çalışanları ile örgütün bütünleşmesini temin etmeli ve her iki grubun da amaçlarına en üst düzeyde ulaşmalarını sağlamaya çalışmalıdır. Hastanelerde çalışan bilhassa eğitim düzeyi yüksek doktor ve asistanların kişisel beklentileri ve tutumları onları hastane amaçlarından farklı bireysel amaçlar oluşturmaya yöneltebilir. Hastane yönetimi, amaçlardaki bu farklılaşmayı asgari seviyeye indirgeyerek, işbirliğinin en yüksek seviyede olmasını sağlamalı ve bu işbirliği sayesinde hem örgütün hem de çalışanların amaçlarına daha kolay ulaşabileceğini onlara hissettirmelidir. Yöneltme işlevinin önemi, örgüt üyelerinin işletme amaçlarını tümüyle benimsemeyip bunların yanında kendi bireysel amaçlarına öncelik vermelerinden ileri gelir. Yöneltmenin temel gayesi, birey ile örgütün bütünleşmesini temin ederek bu iki grubun, amaçlarına en üst düzeyde ulaşmalarını sağlamaktır (Şimşek, 2002: 180). Hastane yöneticisi, kişisel istekler, bilgi eksiklikleri, subjektif yargılar gibi nedenlerle çalışanların bireysel amaçlarının örgütsel amaçlardan sonra geldiği yönünde olumsuz etki yaratabilecek düşüncelerin oluşmasını engelleyici tedbirleri almalıdır. Güvenli olmayan, gürültülü, çalışanlarla hastaların sürekli bir çatışma ortamı içerisinde oldukları hastane ortamları, çalışanların tatminsizlik duymalarına neden olacaktır. Hastanelerde gürültü ve çatışmaların azaltılmasının en iyi yolu ise hastane mekân organizasyonu planlaması yapmaktan geçmektedir. Hastanelerde çalışan bilhassa yüksek eğitim görmüş çalışanlar için; tanınma, insiyatif kullanma ve kişisel gelişim fırsatları oldukça güçlü motivatörler olup işgörenleri yüksek tatmin sağlamaya ve üst düzeyde başarı göstermeye yöneltebilecektir. Buna göre yöneticinin rolü; örgütte tatminsizlik yaratan durumları ortadan kaldırmak ve yüksek düzeydeki ihtiyaçları tatmin edici motivatörleri devreye 116 sokarak, işgörenleri en üst düzeyde iş başarımı sağlayabilecekleri şekilde motive etmektir (Şimşek, 2002: 215). Örgütlerde, yüksek tahsilli veya girdi/çıktı oranı yüksek personelin daha fazla ücret almaması dengesizlik oluşturabilir. Bu nedenle, hastane yöneticileri, çalıştırdıkları teknik personel, sekreter, hastabakıcı gibi çalışan gruplarına genellikle farklı ücret ödeme noktasında bir insiyatif almışlardır. Özellikle hastaneler gibi aralıksız hizmet veren kurumlarda, ücret dengesi personeli en etkin şekilde amaca yöneltebilmek için kritik önem taşımaktadır. 2.5.5. Hastane Yönetim Etkinliğinde Eşgüdümlemenin Önemi Eşgüdümleme, insanların çabalarını birleştirmeyi, zaman bakımından ayarlamayı, ortak amaca ulaşmak için faaliyetlerin birbirini izlemesi ve iç içe geçip kenetlenmek suretiyle birbirlerini tamamlamalarını hedef alır. Eşgüdümleme, örgütün çalışmalarını kolaylaştırmak ve başarı şansını artırmak için bütün eylemler ve bölümler arasında uyumun sağlanmasıdır (Şimşek, 2002: 230). Hastane yönetiminde eşgüdümleme ise, hedeflenen amaç ve etkinliklerin gerçekleştirilmesi aşamasında çalışanlar arasında birlik oluşturulması ve var olan imkanların kullanılması faaliyetidir (Öztürk, 2000: 250). Ayrıca, hastane yönetim etkinliğinin artırılmasının yollarından birisi de hastane içerisinde iyi bir eşgüdümlemenin sağlanmasıdır. İyi bir eşgüdümleme ise ancak iyi bir diyalog kurulması ile olur. Eşgüdümlemenin sağlanması için; uyuşmazlıkların çözümlenmesinde birleştirici yöntemin uygulanması, örgüt içerisinde iyi bir iletişim ağının kurulması ve gönüllü eşgüdümlemenin özendirilmesi gerekmektedir (Şimşek ve Çelik, 2011: 200). Çok farklı meslek gruplarından insanın çok çeşitli işler yaptığı ve bu işlerde karşılıklı bağımlılık ve işbirliğinin yüksek olduğu hastanelerde eşgüdümleme önemli bir yönetim fonksiyonu olarak öne çıkmaktadır. Eşgüdümlemenin zayıf olduğu bir hastanede bu zayıflık derecesinde işlerin kalitesi ve etkinliği azalır, hatalar belirgin şekilde artmaya başlar. Özellikle 750-1000 yataklı, çok büyük Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde bölümler ve eylemler arasında eşgüdümlemenin sağlanması örgütün devamı için hayati öneme sahiptir. 117 İyi bir eşgüdümlemenin olduğu bir hastanede, her birim diğer birimlerle uyum içinde çalışır, diğer birimlerin neyi nasıl yaptığından haberdardır ve ortak kaynak kullanımında çatışmalar asgari seviyededir. Her birim kendi fonsksiyonları ile diğer birimlerin fonksiyonları arasında mümkün olduğunca uyumlaştırma yaparak hem ilaç ve malzemeleri daha hızlı, kolay ve ucuz tedarik eder, birimler arası işbirliğinden oluşan sinerjiden yaralanır hem de tıbbi gelişmelerden çok daha hızlı haberdar olarak kendisini geleceğe daha iyi hazırlayabilir. Çok yoğun işlevsel bağımlılığın bulunduğu sağlık kurumlarında yönetimin temel görevlerinden birisini eşgüdümleme oluşturmaktadır. Sağlık kurumları yöneticileri eşgüdümleme işlevi aracılığıyla, farklı birim ve kişilerin faaliyetlerini uyumlaştırarak ortak amaca yönlendirebilir (Kavuncubaşı, 2000: 53). Hastanelerde tüm bölümlerin amaçları ile kurumun ana amacı aynıdır (Topal, 2000: 74). Bu amaç doğrultusunda koordinasyonu sağlamak ise hastane yönetiminin görevidir. Hastanelerde eşgüdümleme bölümler arası yatay ve görevsel işbirliğini de gerektirir. Böylelikle, iki bölümü ilgilendiren bir sorun, bu iki bölüm arasındaki bir çalışma veya işbirliğiyle kolayca çözülebilir. Örneğin; 24 saat hizmet veren kurumlar olduklarından, hastanelerde beklenmedik bir anda talepte bir patlama yaşandığında, genel cerrahi servisinde boş hasta yatağı kalmaması ve bunun sonucunda hastaların mağdur duruma düşmesi söz konusu olabilir. Böyle bir durumda, örnek bir çözüm; genel cerrahi ve plastik cerrahi servislerinin işbirliği yaparak, taburcu tarihi yakın, tıbbi müdahalesi büyük oranda tamamlanmış hastaların genel cerrahi servisinden plastik cerrahi servisine taşınarak yeni gelen ve sağlık hizmeti verilmesi gereken hastaların da boşalan genel cerrahi servisi yataklarına yatırılarak hastaların mağduriyetinin önlenmesi olabilir. Böylelikle hasta memnuniyeti sağlanmış ve anlık yüksek talebe karşılık verilebilmiş olmasının yanı sıra hastanenin boş yatak sayısı da azaltılarak atıl durumda olan kaynakları kullanıma geçirilmiş olacaktır. Hastanelerde eşgüdümleme, ortak sorumluluk almayı da gerektirir. Alınan ortak sorumluluk, hastanedeki her personelin kendi üzerine düşeni yapmakla yetinmeyip tüm örgütün başarıya ulaşması için sorumluluk duyması anlamına da gelmektedir. Bu sorumluluğu hisseden çalışan ise, hastanedeki diğer birimlerin 118 faaliyetleri ile de ilgilenir ve yönetimsel açıdan hastane içinde eşgüdümleme çok daha etkin yapılabilir hale gelir. Hastaneler, ekip çalışmasının uygulandığı kurumlardır. Ekipte üyelerin ortak çalışabilmesi için kendilerini ekibin üyesi olarak görmeleri gerekir. Bunun da yolu açık yönetim anlayışıyla kendisi bilgilendirilen her üyeden geçer (Aslan, 2003: 169). Hastaneler, sadece hizmet nedeniyle değil, kendisini oluşturan personelin, farklı özelliklere sahip olması nedeniyle de karmaşık örgütlerdir. Benzer büyüklükteki örgütlerle karşılaştırıldığında, hastanelerde oldukça farklı beceri, yetenek ve birikimleri olan bir personel grubu çalışmaktadır (Şahin ve Şahin, 2000: 135). Hastane yönetiminin tüm bu grupları ortak paydada toplayarak ortak amaca yöneltmeleri oldukça zor bir iştir. Planlama ve yapı her ne kadar iyi yapılmış olursa olsun, çalışanların doğru seçilememesi, iyi yönetilememesi, verimli çalışamaması, hedeflenen amaçlara etkili ve verimli bir şekilde ulaşmayı zorlaştırır. Bu nedenle iyi bir yöneticinin seçilmesi, hedeflenen amaçlar doğrultusunda performanslarının arttırılması ve böylelikle gerekli motivasyonun sağlanması ile etkili bir iletişim gerçekleştirilmesi amaçlanır (Ülgen ve Mirze, 2007: 24). Ödül sistemi, eşgüdümlemenin önemli bir aracıdır. Hemen her yönetici kendi yetki sınırları içinde çalışan astlarını daha verimli ve uyumlu bir biçimde çalıştırmak için isteklendirme sorumluluğu taşır. Bu ise olumlu her davranışın ödüllendirilmesi yoluyla sağlanabilir. İsteklendirmede ödül, eşgüdümleme için önemli ve etkili bir araçtır (Şimşek, 2002: 239). Hastane yöneticileri, personelin mesai saatlerini ve nöbetlerini ayarlama, döner sermaye gelirlerinden pay hakkı üzerinde düzenleme yapma gibi elindeki yönetimsel enstrümanları kullanarak eşgüdümleme için isteklendirme yapma yoluna gidebilmektedirler. Günümüz çevre şartlarında hastanelerin başarılı yönetimi, hasta bakımı ile işleyiş ve finansal fonksiyonların koordinasyonunun gerektirmektedir. Bu tür koordinasyon ise; hekimler ve yöneticiler arasında işbirliğinin artmasını gerektirmektedir (McKay ve Furino, 1993: 421). Bununla birlikte; hastane çalışanları arasında diyalogun kurulması ve bu diyalogun kuvvetlendirilmesi oluşan sorunların çözümünde etkili olur (Öztürk, 2000: 251). 119 Yetki devri, yöneticilerinin etki alanını, sahip olduğu zaman, enerji ve bilginin dışına taşırarak genişleten bir olaydır. Ancak, bazı yöneticiler, yetki devrine kendi yetkilerini azaltan, kendilerinden bir şeyler eksilten bir olay olarak bakarlar. Kendim daha iyi yapabilirim anlayışı ve inanışı yetki devrini önleyen bir unsurdur (Şimşek, 2002: 242). Yetki devri ile rutin işlerin astlara bırakılması eşgüdümlemenin gerektirdiği ortak sorumluluk ve işbirliği noktasında yararlı olacaktır. Hastaneler gibi yoğun hizmet veren, birçok uzmanlık alanının olduğu, her gün yapılması gereken bir sürü rutin iş ve işlemin olduğu kurumlarda önemli olan; rutin işlerin zamanında yapılması ve üst yönetimin stratejik yöneticilik fonksiyonları için zaman ve enerji bulmasıdır. Üst yönetici hastanedeki rutin işleri astlarına devretmeli, kendisi stratejik hedef ve planlara daha çok vakit ayırmalıdır. 2.5.6. Hastane Yönetim Etkinliğinde Kontrol ve Denetimin Önemi Kontrol, yapılacak işlerin, prosedürlere ve standartlara uygun olarak yapılıp yapılmadığını belirlemek ve gerektiğinde ihtiyaç duyulan düzenlemeleri yaparak hedeflenen amaç ve planlara uygun bir şekilde yürütülmesini sağlayan faaliyetlerin tümüdür (Ülgen ve Mirze, 2007: 24). Kontrol işlevi ile yöneticiler gerçekleştirmek istedikleri amaçlara ne ölçüde ulaşıldığını belirlemekte ve planlanan amaç ve standartlar ile gerçekleşen hedefler ve fiili sonuçlar arasında fark varsa bunun miktarını ve nedenlerini araştırmaktır. Yönetimin yapmış olduğu kontrol hata ve suçlu arama amacını gütmez, amaçların ne ölçüde gerçekleştirildiğini belirlemek, hedeften sapmaları tespit etmek ve gerekli düzeltici önlemleri almak amacını gütmektedir. Kontrol işlevinin sonuçlarına göre, planlama ve amaç belirleme işlevi yeniden gözden geçirilerek yönetim süreci tekrar işlemeye başlayacaktır (Şimşek, 2002: 245-246). Hastanelerde kontrol işlevi ile yöneticiler, hizmet işletmelerinde yakalanması çok zor olan sağlık hizmetlerinde standart ve yüksek kaliteye ulaşmayı amaçlarlar. Hastanelerin en önemli gelir kaynakları olan döner sermayelerini gereksiz ve plansız kullanımdan korurlar, personele yapılan döner sermaye dağıtımlarını kontrol işlevinin içine alarak performans kontrolü yaparlar, ayrıca, sağlık personelinin sürekli yüksek tutulması gereken moral ve motivasyonunun belirli seviyelerin altına düşmediğinden emin olurlar. 120 Hastane yönetiminde kontrol ise, yapılan faaliyetler sonucunda ortaya çıkan durumun hedeflenen durum ile örtüşüp örtüşmediğini kontrol eden ve karşılaştıran süreçtir (Öztürk, 2000: 254). Hastane yöneticilerinin en önemli fonksiyonu karar alma ve kontroldür. Bu iki fonksiyonu etkili ve yeterli bir şekilde yapabilmeleri için ellerinde hastane ile ilgili yeterli bilgi olması gereklidir (Menderes, 1992: 49). Hastanelerde kontrol, bir süreç olarak ele alınıp, önceden saptanan amaç ve hedefler doğrultusunda işleyişin sürdürülmesidir. Böylece, hastane içindeki her bölüme uygun, kontrol süreci belirlenir. Bu belirlenen süreç çerçevesinde işleyiş gerçekleşir (Öztürk, 2000: 255). Planlama ile denetim işlevi arasında organik bir ilişki vardır. Planlama olmaksızın denetim fonksiyonundan söz edilemez (Şimşek ve Çelik, 2011: 200). Denetim fonksiyonu ile yöneticiler; devredilen yetkinin kontrolünü yapmak, faaliyetlerin amaçlarla uyumlu olup olmadığını bulmak ve sapmaları tespit etmek gibi işlevleri de yerine getirmiş olurlar (Şimşek ve Çelik, 2011: 201). Bugün sağlık hizmetlerinde görev alan yöneticileri denetim konusunda sınırlayan başlıca iki faktör vardır: Bunlar yönetim konusunda bilgi ve beceri eksikliği ve mevcut yasal düzenlemelerdir. Hekimlerin sağlık yönetimindeki ağırlığını dikkate almamak mümkün değildir. Buna ek olarak, özerklik açısından belki de en gelişmiş meslek grubu olan hekimliğin, meslekten olmayan yöneticilerce denetim altında tutulmasının güçlüğü de işin bir başka boyutunu oluşturmaktadır (Hayran, 2000: 28-31). Hastane yönetimlerinin asıl amacı, belirli düzeydeki sağlık hizmetlerini, en düşük maliyetle ve maksimum nicelikte üretebilmektir. Hastane yöneticisi ise bu amacı gerçekleştirmek için hastane kaynaklarının optimum düzeyde kullanılmasını planlayan ve hizmetler için gerekli girdileri kontrol altında bulunduran kişidir. Sağlık kurumları yöneticisi, her faaliyet sonucunun standartlarla karşılaştırılmasını arzu eder. Ancak, hastanelerin büyüklüğü ve genel olarak işlemlerin karmaşıklığı ve sayıca çokluğu pratikte bunu mümkün kılmaz. Bunun için hastane yöneticisi ayrıntılar içinde boğulmadan stratejik noktaların denetimini ve kontrolünü yapmalıdır. 121 Hastane yönetimi, hizmet kalitesi ve devamlılığı açısından kritik öneme sahip olan sağlık personelinin yönetim politikalarının başarısını ölçmek için; - Servisler arasındaki yer değiştirmelerin sayısına, - Döner sermaye ödemelerindeki şikâyetlerin miktarına, - İş kazalarının çokluğuna, - Hastaların personelle ilgili şikâyetlerinin sayısına bakarak bir politika etkinliği kontrolü yapabilir. Hastanelerde kontrol özellikle ilaç ve malzemelerin gerektiği şekilde kullanılıp kullanılmadığını, atıl malzeme ve atıl kapasitelerin durumunu, hastanenin gelir ve giderlerindeki değişimi, hastaların memnuniyet seviyesindeki değişmeleri, personelin etkinliğini ve genel performansını, belirlenen standartlar ölçüsünde hizmetlerde kaliteye ne ölçüde ulaşıldığını izlemek için kullanılmaktadır. 2.6. Hastanelerde Yönetim Etkinliğini Artırmanın Yolları Hastanelerde yönetim etkinliğini artırabilmek için; temel yetenekler haricindeki işlerde dış kaynak kullanılması, bilgi sistemlerini hastane geneline dengeli şekilde yayarak etkin kullanımının sağlanması, personel yönetimi ve planlamasının dikkatlice hazırlanmış planlar çerçevesinde yapılması, takım çalışmasına önem verilmesi ve çatışmaların kurum lehine dönecek şekilde yönetilmesi, işbirliğinin özendirilmesi ve desteklenmesi, sınırlı hastane kaynaklarının performanslar, ihtiyaçlar ve gelecek planları gözetilerek dağıtılması, hastane içerisinde iletişim kanallarının artırılması, etkin şekilde stres yönetimi yapılması gibi yöntemler kullanılmaktadır. 2.6.1. Hastane Yönetim Etkinliğinde Dış Kaynak Kullanımı Dış kaynak kullanımı, işletmelerin gittikçe artan ölçüde, sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan işleri (core competence) yapmaları veya öz (temel, çekirdek) yeteneklerin kullanılmadığı işleri, organizasyon dışındaki başka işletmelerden almalarıdır (Koçel, 2007: 387-391). Dışarıdan kaynak kullanmaya yönelmek, işlerin verimsiz ve maliyet yükselten bölümlerinden kurtulmaktır (Düren, 2000: 78). 122 Dış kaynak kullanımı; daha önce organizasyon içerisinde üretilen/sunulan ve organizasyonun temel yeteneği olmayan bir mal ya da hizmetin üretim ya da sunum sürecinin, daha düşük maliyette ve yüksek performans standartlarında sağlanması amacıyla, bu konuda uzmanlaşan dışarıdaki başka bir organizasyona, uzun vadeli iş ortaklığı anlayışına dayalı olarak bir sözleşmeyle devredilmesidir (Yılmaz, 2007: 6). Temel yetenek ve beceri, bir işletmenin rakiplerine oranla çok iyi bildiği, bir işletmeyi başka işletmelerden ayıran, işletmenin vizyonunu gerçekleştirmede temel rol oynayan, rakipler tarafından kolayca taklit edilemeyen uzun vadeli başarının temeli olan bilgi, yetenek, iş yapma usulü, tekniği veya becerisidir. Günümüz yönetim uygulamalarını etkileyen bir gelişme olarak her işletme kendine has bir temel yetenek geliştirmelidir. İşletmeye rekabet gücünü verecek olan bu temel yetenektir. İşletmelerde, bu temel yetenekle ilgili doğrudan iş ve faaliyetler işletme bünyesinde yürütülmeli, diğer tüm işlerde dış kaynak kullanılmalıdır. Bu şekilde hem organizasyon yapısı yalınlaşacak, hem organizasyon kademeleri azalacak ve hem de üst kademe yönetim stratejik konularda düşünmeye daha fazla vakit bulacaktır (Koçel, 2007: 388-391). Dış kaynak kullanımına giden işletmeler, kendilerini rakiplerinden ayırt eden ve onlara rekabet üstünlüğü sağlayan temel yetenekleri üzerine daha fazla plan yapma ve yoğunlaşma imkanı bulabilmektedirler. Hastanelerde dış kaynak kullanımının sebepleri; hastane yönetim etkinliğini artırmak, maliyetlerde düşüş sağlamak, personel ve bilgi eksikliğini azaltarak personelin yönetimini kolaylaştırmak ve değişen pazar şartlarına cevap verebilecek şekilde esnek bir örgüt yapısı oluşturmaktır. DKK yapan hastaneler organizasyonel olarak küçülürler ve temel yeteneklerine daha çok zaman ayırarak bu noktada rekabet üstünlüğü kazanmaya çalışırlar. Küreselleşme ve teknolojinin etkisiyle oluşan işletme yapıları ve artan rekabet koşulları birbiriyle ilişkili “temel yetenek” ve “dış kaynak kullanımı” kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Temel yetenekler, işletmede dikkatli şekilde belirlendikten sonra kalan işler, dış kaynak kullanımına tabi tutulmuştur. Gün geçtikçe bu kavram işletmelerde yaygınlaşmış ve artık her alanda uygulanarak iş hayatını bir parçası haline gelmiştir (Özbay, 2004: 7). Günümüzde bilhassa hastanelerde sekreterlik, temizlik, bilgi işlem, teknik hizmetler, çamaşırhane, laboratuar, tıbbi görüntüleme, hemşirelik, personel taşıma gibi işlemlerde dış kaynak kullanımına gidilmektedir. 123 Dolayısıyla hastaneler, pek çok meslek dalının icra edildiği kompleks niteliklere sahip organizasyonlardır. Hizmet çeşitlerinin karmaşıklaşarak uzmanlık alanlarına ayrılması ve rekabet ortamındaki işletmelerin tüm enerjilerini asıl misyonları olan ana faaliyet konularına ayırma zorunluluğu, hastaneleri, hizmetlerini gerçekleştirmeleri için temel yetenekleri dışındaki faaliyetlerini dış kaynaklardan temin etme yoluna itmiştir. Sağlık sektöründeki maliyetler arttıkça, birçok ülkede hastane işletmelerinin operasyonel etkinliğini değerlendirmeye yönelik çabalar da artmaktadır (Ramanathan, 2005: 39-54). Bu etkinliği artırmak için başvurulan uygulamaların başında dış kaynak kullanımı gelmektedir. Günümüzde, kendi temel yeteneklerine odaklanıp, sağlık sektöründeki rekabeti göğüslemeyi başaran hastane işletmeleri, bu ortamdaki maliyet üstünlüklerini ve esnek yapılarını dış kaynak kullanımı ile elde etmektedirler (Naranjo vd., 2007: 30). Günümüzde, hastane işletmeleri için hastalara tanı ve teşhis konulmasında çok önemli bir yere sahip olan görüntüleme hizmetleri (CT, MRI vb.) hekim ve hastalar tarafından yoğun bir şekilde talep edilmektedir. Küçük ve orta boy bir hastane için çok büyük sermaye yatırımı anlamına gelen bu teknolojilere sahip olmadan ulaşabilmede dış kaynak kullanımının faydalı bir strateji olduğu söylenebilir (İşçi ve Artan, 2005: 254). Hastaneler, ileri teknoloji ürünü olan ve maliyetleri çok yüksek olan radyoloji cihazlarını satın almak yerine dışarıdan başka bir kurum veya hastanenin MR, TOMO, PET-CT gibi cihazlarına hastalarını yönlendirerek radyoloji raporlarının yazılmasını sağlamaktadırlar. Radyoloji cihazlarında diğer bir dış kaynak kullanım yolu ise; hastanenin hizmet ihalesine çıkarak bir firmayla sözleşme imzalaması ve bu sözleşmeye göre firmanın hastaneye radyolojik cihazı kurması ve karşılığında her çekim yapılan hastanın gelirinden belli bir oranda alması şeklinde olmaktadır. Yılmaz’ın 2007 yılında ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı 558 hastanede yapmış olduğu dış kaynak kullanımı araştırmasının sonuçları aşağıdaki tabloda görülmektedir: 124 Tablo 2.6 : Hastanelerde DKK Alanları ve Memnuniyet Seviyeleri N Hizmet Türleri Temizlik Bilgi işlem Yemek İlaçlama Güvenlik Sekreterlik Çamaşırhane Bina bakım onarım Faturalama Laboratuar Tıbbi Görüntüleme Danışmanlık Bahçe işlemleri Personel taşıma Muhasebe Ambulans Klinik teşhis ekipman bakımı Otopark Eczane Malzeme yönetimi Teknisyenlik Hemşirelik Hekim Hastane yönetimi % N % Dış Kaynak Kullanan Hastaneler Dış Kaynak Kullanmayan Hastaneler 408 308 241 167 155 94 91 74 74 66 64 52 45 43 43 38 33 30 30 27 24 22 16 11 150 250 317 391 403 464 467 484 484 492 494 506 513 515 515 520 525 528 528 531 534 536 542 547 73 55 43 30 28 17 16 13 13 12 11 9 8 8 8 7 6 5 5 5 4 4 3 2 27 45 57 70 72 83 84 87 87 88 89 91 92 92 92 93 94 95 95 95 96 96 97 98 Dış Kaynak Kullanan Hastanelerin Memnuniyet Oranları (%) 93 86 93 92 82 97 96 81 94 90 91 75 93 93 89 87 79 73 87 78 92 95 88 90 Kaynak: Yılmaz, 2007: 6 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi hastaneler birçok konuda DKK yapmaktadırlar. Örneğin; hastane temizliğinde, hastanelerin %73’ ünde dış kaynak kullanımı yapmaktadırlar ve bu hastanelerin temizlik hizmetlerinden memnuniyet oranları %93’ ü bulmaktadır. Hastanelerde, özelleştirme yaklaşımına dayalı yapılan hizmet alımları büyük ölçüde döner sermaye gelirlerinden ve merkezi bütçe dışındaki kaynaklardan finanse edilmektedir. Hizmetin alındığı sektör her zaman özel sektör olmayabilir ve kamu sektörü içinde başka bir kuruluş da hizmeti verebilir. Hastane yöneticileri, DKK’ na giderken risklere karşı dikkatli olmalıdırlar. Özellikle, yüklenicinin faaliyetlerinde başarısız olması durumunda ne yapılacağı, DKK ile verilen hizmetlerde kalitenin nasıl yüksek tutulabileceği ve denetimlerin 125 nasıl sağlanacağı dikkatle analiz edilmeli, ayrıca DKK’ nın getirdiği maliyetlerin de çok iyi hesaplanması gerekmektedir. Bununla beraber, hastanenin kadrolu personeli olmadan çalışan personelin aidiyet duygusu, hastaneyi ve işlerini sahiplenme dereceleri ve hastalara davranış şekilleri sürekli izlenmelidir. 2.6.2. Hastanelerde Etkin Bilgi Sistemleri Yönetimi Veri ve işlenmiş bilginin rakam, yazı, harf, ses, resim, görüntü vb. formlarda elde edilmesini, depolanmasını, işlenmesini, saklanmasını, gerektiğinde geri çağrılmasını, iletilmesini ve başka noktalardan elde edilen bu birikime ulaşılmasını sağlayan, bilgisayardan cep telefonlarına kadar çok geniş bir alam içine alan teknolojiler bütününü bilişim teknolojileri olarak tanımlamak mümkündür (Özata, 2004: 23). Bilgi sistemi, bilgilerin toplanması, işlenmesi, saklanması, erişimi ve dağıtımı gibi çeşitli işlevlerin yerine getirilebilmesi için gereken uzman işgücü, bilgisayar, iletişim, bilgisayar ağları, sistem modelleri ve sistemde bulunan bilgilerin tümüdür. Bilgi sistemlerini; doğru, güncel bilgileri ihtiyaç duyulan yer ve zamanda sağlamayı hedefleyen sistemler olarak görmek mümkündür. (Bengsghir, 1996: 14). Sağlık bilgi sistemi, koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin yönetimi ve sunumuna ilişkin her türlü bilginin üretilmesi, iletimi ve etkin biçimde kullanımı için kurulan donanım, yazılım, yöntem ve yönergeler bütününe verilen isimdir (Blum, 1986: 35). Hastane bilgi sistemi ise, genel olarak bir örgütsel kültür değişimini içeren bir yöntem ve ilkeler bütünü olarak görülebilir (Özsarı, 1988: 25). Hastane otomasyon sistemi, hastane hizmetlerinin bilgisayar yardımı ile gerçekleştirilmesi, elektronik ortamda bilgi alışverişinin otomatik olarak yapılması, tıbbi-finansal ve mali hizmetler açısından ortaya çıkan detaylı bilgilerin bilgisayara dayalı bir enformasyon sistemi ile kayıt altına alınıp, bilgiye dönüştürülmesi işlemidir (Austin, 2003: 13-18). Bilgi yönetimi verimli yönetim anlayışının ve etkin liderlik süreci geliştirmenin önemli bir parçasıdır. Drucker, en etkin yöneticinin, zamanı iyi yöneten ve zamanı yenilikçi bir biçimde kullananların olduğu belirtmektedir. Zamanı iyi kullanan bir yönetici bilgi teknolojilerini de en verimli ve etkin bir şekilde 126 kullanabilecektir (Drucker, 1985: 68). Etkin bilgi sistemlerinin çok miktarda bilgiyi analiz etmeye imkân sağlaması nedeniyle hastanelerde karar verme süreçlerinin kalitesi artmaktadır (Moreno, vd., 1999: 375). Bilgi teknolojileri, bilginin/verinin toplanması, işlenmesi, depolanması, tanzim edilmesi, yayılması, iletilmesi ve bilgiye ulaşılmasını sağlayan yazılım ve donanım araçları şeklindeki bilgisayar ve iletişim teknolojilerini içeren teknolojiler olarak tanımlanabilir (Çebi, 1997: 3). Bilgi teknolojisi ve teknoloji yönetimi; yönetim, karar alma, planlama, strateji oluşturma, uygulama ve kontrol faaliyetlerinin tamamının temel girdisini oluşturmaktadır. Özellikle bu dönemde hızla gelişen ve yaygınlaşan bilişim teknolojisi ve teknoloji yönetimi uygulamaları bilginin değerini daha da artırmış, piyasaya sunulan ürün ve hizmetlerin kalitesini ve özelliklerini yükselterek sunulan mal ve hizmetlere önemli rekabet avantajı sağlamıştır. Bilginin bu derece stratejik bir kaynak haline geldiği günümüzde hizmet sunan sağlık işletmelerinde de rekabet üstünlüğü sağlayan bilişim teknolojisi ve teknoloji yönetimi kullanımı da büyük önem taşır (Kılınç, 2009: 151). Son yıllarda işletmelerin büyük bir çoğunluğu, etkinlik ve verimlilik düzeylerini artırmak, işlem maliyetlerini düşürmek, personel sayılarını azaltmak, örgüt içi iletişimi geliştirmek, ürettiği ürünün veya sunduğu hizmetin kalitesini yükseltmek, müşteri memnuniyetini sağlamak ve sonuçta uluslararası pazarlarda rekabet edebilir bir konuma gelebilmek için bilişim teknolojilerini ve bilişim sistemlerini kullanmaya yönelmektedir. Deneyimler ve araştırmalar, BS' nin; işletmelerin daha verimli çalışması, ürün ve hizmetlerin kalitesini geliştirmesi ve yeni istihdam alanları oluşturulması için önemli bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir (Özata, 2004: 1). Günümüze kadar olan dönemde hastane bilgi sistemlerinde yaşanan gelişmeler, ağ ve bilgisayar teknolojisindeki ilerlemelerle daha etkili ve daha az maliyetle gerçekleştirilmeye başlamıştır (Saul, 2001: 667). İnternet artık dünya çapında vazgeçilemez ve çok yaygın bir iletişim aracıdır. Aynı zamanda telekomünikasyon teknolojisi de oldukça gelişmiş durumdadır. Fiber optik kablolar ve kablosuz teknolojilerin gelişiyle, elektronik iletişim, çok büyük miktarlarda bilgiyi taşıyabilir ve ağır trafiği kaldırabilir hale gelmiştir. Bütün bu gelişmeler, sağlık 127 kurumlarındaki mekânlarda değişimlere sebep olmaktadır. Tıbbi kayıtlar, muhasebe odaları, hasta çizelgeleri daha az yer kaplamakta, işlemler daha hızlı yürütülmekte ve bütün bunlar hem daha doğru yapılabilmekte, hem de daha az vakit ve çaba gerektirmektedirler. Hastalar, yataklarındayken hastaneye kayıtları yapılabilmekte, doktorlar, uzaktan iletişim kurabilmekte, teşhis koyabilmekte hatta cerrahi girişimleri yönetebilmektedirler. Sağlık bakımı sağlayanlar ve hastalar, artık, bir hastane binasında bir araya gelmek zorunda olmaksızın her gün iletişim kurabilmektedirler. Bireyler, her türlü tıbbi bilgiye erişmek için interneti kullanmaktadırlar (Ergenoğlu, 2006: 48). Yaşamaya başladığımız bilgi çağının lokomotifi olan BT ve BS, hayatın hemen her alanında yaygın biçimde kullanılmaktadır. Bu sistemlerin yaygın olarak kullanıldığı sektörlerin başında ise sağlık sektörü gelmekte ve sağlık alanında kullanılan sistemler, Sağlık Bilişim Sistemleri olarak adlandırılmaktadır. SBS' den başta teşhis ve tedavi olmak üzere, hasta bakımı, tıbbi bilgi yönetimi, tıbbi dokümantasyon ve kalite yönetimi gibi birçok alanda faydalanılmaktadır (Özata, 2004: 2) Modern çağda başarılı olmak için örgüt yönetiminin her yönü bilgiye dayanmalıdır (Adekeye ve Adeoti, 1997: 318-327). Organizasyonları rakiplerinden farklılaştıracak, diğerleriyle araya mesafe koyacak en iyi yöntem, bilgiden kusursuz bir biçimde yararlanabilmektir. Bilgiyi toplama, yönetme ve kullanma biçimi kazanmayı ve kaybetmeyi belirlemektedir (Gates ve Hamingway, 1999: 23). Bilginin doğru şekilde ve en az hatayla elde edilmesi yeterli değildir. Hastane yöneticilerinin, elde ettikleri bu bilgileri en etkin biçimde kullanmaları ve organizasyonlarını bilimsel veriler ışığında şekillendirmeleri gerekmektedir. Bilişim Sistemleri'nin etkin yönetim noktasında sağladığı faydalar şunlardır (Turban vd., 1999: 5): - İşlemlerde yüksek hız ve daha yüksek kapasite ile çalışabilme, - Organizasyon içerisinde daha hızlı, daha doğru, etkin ve ucuz iletişim sağlayabilme, - Büyük miktarda bilginin kolay, hızlı ve ucuz biçimde saklanabilmesi, - Bireylerin ve takımların etkinliğini ve verimliliğini arttırabilme, - Elle yapılan veya yavaş işleyen işlemleri otomatikleştirme, 128 - Elle yapılan tüm işlemleri daha ucuza yapabilme. Organizasyonların bütününe yönelik planlamalarda ve uzun vadeli faaliyetlerde gelecek belirsiz olduğundan ve hiç kimsenin geleceği tam olarak tahmin etmesi mümkün olmadığından, yöneticiler için karar alabilmek zorlaşmaktadır. Bugünün bilinen değişkenlerinin yarın nasıl bir değişikliğe uğrayacağını tespit etmek için, sistematik tahmine ve analize dayalı kararlar almak gerekir. Ayrıca, gelecek düşünülmeden, organizasyonun etkili ve verimli bir şekilde yönetilme ihtimali de zayıftır. Özellikle günümüzde, sürekli değişen bir çevre içinde yaşayan organizasyonların olası değişimleri önceden tespit edebilmek için hazırlıklı olmaları adeta bir zorunluluktur (Dinçer, 1991: 4). Organizasyonlar bu tür zorluklarla baş edebilmek için, stratejik düzey bilişim sistemlerinden yararlanmaktadırlar. Stratejik düzey bilişim sistemleri, üst düzey yöneticilerin uzun dönemde hem organizasyon içi hem de dış çevredeki stratejilerini belirlemelerine yardım eder. Bu sistemlerin temel işlevi, değişen çevre koşullarına organizasyonun olanaklarıyla uyum sağlamaktır (Laudon ve Laudon, 1996: 17). Karar verme fonksiyonunun yerine getirilmesinde sağlam ve güvenilir bilgilere gereksinim duyulur. Çünkü, doğru karara varabilmek için tüm alternatiflerin bir arada görülebilmesi gerekir. Ayrıca bilginin zamana karşı bir değeri olduğundan, etkili ve hızlı kararlar verebilmek için, sorunlara ait verilerin en kısa zamanda karar verenlere iletilmesi sağlanmalıdır (Özata, 2004: 38). Bunu sağlamanın en doğru yolu ise yöneticinin bilişim sistemlerinden etkin şekilde faydalanmasıdır. Özellikle hastanelerde, ambar, ayniyat, satın alma, tahakkuk, faturalama, hasta takip, rapor merkezi, personel sistemi gibi sistemlerde çok fazla verinin bulunduğu ve hem mevcut durumun kontrolü hem de gelecek planları için yöneticilerin bu bilgilere çok ihtiyaç duydukları düşünülürse, hastane otomasyon sistemlerinin önemi çok daha iyi anlaşılacaktır. Bilişim sistemleri, yöneticilere, güncel verilere dayanarak problemleri değerlendirmek için alternatif kararları nicel olarak analiz edebilme yeteneği verir. Karmaşık durumlar için bir model oluşturur ve karar verici modelin çeşitli parametrelerini, çeşitli şartların etkisine göre kullanabilir (Gordon ve Gordon, 1998: 411). 129 Karar alma sürecinin tüm evrelerinde yönetici, bilgiye gereksinme duyar. Dolayısıyla, yöneticinin verdiği kararın etkililiği, eldeki bilgilerin nitelik ve miktarına bağlıdır. Yöneticiler, hemen her an sorunlarla karşılaşmakta ve karar vermektedir. Bu sorunların çözümlenme derecesi ise, kurum performansını önemli derecede etkilemektedir (Kavuncubaşı, 2000: 236). Hastanelerde etkin bir yönetim, üretilen bilgilerin kapsamlı ve dikkatli bir biçimde yönetilmesini zorunlu kılmaktadır. Günümüz hastanelerinde bilginin etkin yönetimi ise, bilişim sistemlerinin yardımıyla gerçekleştirilebilir (Özata, 2004: 68). Genellikle, pek çok sağlık bakım hizmetleri ile ilgili bilişim sistemleri; otomatik faturalama ve finansal yönetim, hasta giriş ve çıkış işlemleri, taburcu işlemleri, transfer ve kayıt işlemleri, iletişim altyapısının koordinasyonu, müşteri hizmet işlemlerini sıralama ve elektronik veri paylaşımı amacıyla kullanılmaktadır. (Powner, 2003’ten Aktaran: Kılınç, 2009: 62). Bilişim sistemleri, hastane etkinliğinin artırılmasında anahtar bir işlev oynamaktadır. Bu sistemler hastanelerde etkinliği, yapılan işleri otomatikleştirerek, iletişimi geliştirerek ve işlerin yapılış şeklinde dönüşüm sağlayarak artırmaktadır. BT ve BS, elle yapılan işlerin ve süreçlerin otomatikleştirilmesi için kullanıldığında (örneğin finansal yönetim, klinik ve diğer yönetim işlemlerinde) yapılan işlerin zamanı kısalmakta ve maliyetlerde azalma yaşanmaktadır. İletişimin geliştirilmesi için kullanıldığında ise veriler, ihtiyaç duyulan noktalara anında ve tam olarak gönderilmekte, böylece bilgiye ulaşmak için harcanan zaman kısalarak performans artmaktadır (Özata, 2004: 103). Otomasyon sistemleri hastanenin çeşitli düzeylerde karar alınmasına yardımcı olmak amacıyla, bilgi toplama, yayma fonksiyonlarını üstlenen, değişik kaynaklardan elde edilen verileri bütünleyen veri tabanları ve gelişmiş yazılımları kullanan, komplike sistemlerin bir bileşkesi olarak da görülmektedir (Odacıoğlu ve Özler, 2002: 23). Yönetim bilgi sisteminin temel amacı, karar verici durumunda olan yöneticilere, kararlarının kalitesini yükseltmede yardımcı olacak bilgileri üretmek ve sağlamaktır. Yönetime sağlanan bilgiler, aşırı genellikte olmamalıdır. Çok genel nitelikteki bilgi, karar alma sürecinde yöneticinin önemli ayrıntıları gözden kaçırmasına yol açabilir. Örneğin; bir hastane yöneticisine sağlanan hasta günü 130 maliyeti yararlı bir bilgidir. Buna karşılık, maliyetleri sabit ve değişken olarak ikiye ayırarak, hastalık dokusuna göre hasta günü maliyetlerini ortaya koyan bir bilgi daha yararlıdır. Ayrıca, hastane yöneticisi, bilgiye gereksinim duyduğu anda ulaşabilmelidir. Yönetime zamanında ulaştırılmayan bilginin doğruluk derecesi tam da olsa fazlaca bir yararı olmayacaktır (Kavuncubaşı, 2000: 237-238). Hastane bilişim sistemleri, hastanenin idari ve tıbbi bilgilerin yönetimini kolaylaştırması ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesinde önemli yararlar sağlanması için oluşturulmuş sistemlerdir (Murphy, 1996: 574). Hastanelerde bilgisayar otomasyonu, tıbbi ve finansal hizmetle ilgili çok miktardaki verinin bilgisayara dayalı bir enformasyon sistemiyle kayıt altına alınıp işlenmiş bilgiye dönüştürüldüğü ve yine yönetim karar desteği ile tıbbi hizmetler için kullanıldığı bir hastane bilgi sistemidir (Smith, 2000: 9). Hastane bilişim sistemi, hastane bilgi sistemleri, klinik bilgi sistemleri, karar destek sistemleri, yönetim bilgi sistemleri gibi birçok bilgi sistemini içeren genel bir terimdir. Sağlık kuramlarının amacı, sağlık hizmetleri sunumunda daha fazla nüfusa ulaşarak, sağlık bakım kalitesi ve maliyet etkililiğini en iyi şekilde gerçekleştirmektir. Bu nedenle sağlık bilgi sistemine olan ilginin her geçen gün arttığı söylenebilir (Saul, 2001: 655-656). Son yıllarda bilişim teknolojileri iş yapma şeklini ve mevcut örgüt yapılarını önemli değişikliğe uğratmıştır. Önemli değişikliklerin görüldüğü sektörlerden birisi de sağlık sektörüdür. Bilgi teknolojilerinin, sağlık kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu değişikliklerde öncü olduğu görülmektedir. Sağlık Bilgi Teknolojileri, sağlık kuruluşları için kritik rol oynadığından sağlık yöneticileri bu konuya önem vermelidir (Menachemi ve Brooks, 2006: 159). Bilişim sistemlerinin, sağlık bakım hizmetlerinde kullanım amaçları ve kullanım alanları aşağıda belirtilmiştir (Kılınç, 2009: 62): - Eldeki elektronik sağlık kayıtlarının hastalara yardım etmede kullanılması ve kararların verilmesinde bilgi paylaşımının sağlanması, - Bilgisayar destekli karar sistemlerinde tedavi kararlarının alınmasında bilginin bilim olarak ele alınması, - Testler, ilaçlar ve diğer prosedürler için bilgisayarla işlenmiş sipariş destek girişlerinin kullanılması, 131 - Güvenilir, kişisel, karşılıklı uygulanabilir, elektronik sağlık bilgi değişiminin yapılması, Hastane yönetimi, bir servisin hizmete açılması, personel gereksinimi, elde bulunduracağı stok miktarı gibi birçok konuda karar vermek durumunda olduğundan, yöneticilerin bilgisayara bağlı hasta kayıt sisteminin önemini, amacını ve kullanımını kavramaları gerekmektedir (Smith, 2000: 205). Bilgi teknolojilerinin uygulanmasında hastane yöneticisinin organizasyonel kararlarını etkileyen faktörler şu şekilde sıralanabilir (Grimshaw vd., 2004: 3-4): - Bilgi teknolojileri uygulamalarının hangi durumda, hangi uygulamada ve hangi düzenlemede birimlere fayda sağlayabileceğinin belirlenmesi, - Mevcut durumda azami noksanlıkların hangileri olduğunun tespit edilmesi, - Yeni bilgi teknolojileri desteklendiğinde bunun maliyeti ve yararının tespit edilmesi dikkate alınması gereken noktalar olarak verilebilir. Sağlıkla ilgili bilgileri bulmada en yaygın kullanılan yollardan birisi internettir. Hastalar ilaçlar, tedaviler ve hastalık ile bilgilere internetten kolay bir biçimde ulaşılabilmektedir. Bu noktada yönetimin hastane işleyişi, kadrosu, özellikle uzman olduğu veya rekabetçi üstünlüğü olduğu alanları, tedavi süreçleri ve laboratuar ve radyolojik işlemleri, genel hastane istatistikleri vb. sağlıksal ve organizasyonel bilgileri elektronik ortamda hastalarıyla paylaşması, hasta memnuniyetini, hasta bağlılığını, şeffaflığı ve kaliteyi yükseltecektir. Hastanelerde teknolojik yönetim; maliyetleri kontrol altında tutmak, rekabet ortamını oluşturmak ve kaliteyi artırmak amacıyla sağlık hizmetinin veriliş sürecini, yapısını ve sonucunu olumlu yönde desteklemektedir. Diğer taraftan yeni ve farklı teknolojik sistemlerin koordinasyonunu, bakımını ve entegrasyonunu kapsamaktadır (Omachonu, 1991: 278). Hastanelerde, bürokratik işlemler, günlük ihtiyaçlar ve hastaların yönetilme uygulamaları gibi durumlardan kaynaklanan sorunlar bilgisayar temelli sistemlerin kullanımıyla azalmaktadır (Pope, 1991: 193). Sağlık kurumlarında bilgi sistemlerinin yapılandırılmasında dikkat edilecek bazı noktalar bulunmaktadır. Bunlar; kurum içindeki ve dışındaki sistemlerle bilgi sisteminin entegrasyonu, hasta bilgilerine her an her yerden güvenle erişimin sağlanabilmesi, hasta ve hastane verilerinin gizlilik ve güvenliğinin sağlanması, 132 yönetimin karar verme kalitesinin iyileştirilmesi, hasta yönetim sürecinin etkili işleyip işlemediğinin kontrol edilmesi olarak sıralanabilir (Herbst vd., 1999: 308). Bilişim sistemleri, hastane yönetimine ve çalışanlarına dijital danışmanlık, hastalık yönetimi, vaka yönetimi, reçete hizmetleri ve tıbbi kodlama, eczane sistemi, malzeme planlama gibi işlerle birlikte mobil iletişim noktasında da organizasyon için ek olanaklar sunmaktadır. Hastanelerde kullanılmakta olan bilgi sistemlerini, yönetsel düzey ve sorunların karmaşıklık düzeylerine göre uygulama bilişim sistemleri, yönetim bilgi sistemleri, karar destek sistemleri, üst yönetim bilgi sistemleri, uzman sistemler ve büro otomasyon sistemleri olarak sınıflara ayırabiliriz. Uygulama bilişim sistemleri, genellikle alt kademede bulunan çalışanlar tarafından kullanılan ve sağlık kurumlarında kurumsal faaliyetlerle ilgili verileri toplayan ve kaydeden sistemdir. Yönetim bilgi sistemleri, orta kademede bulunan yöneticilere karar verme ve örgüt yönetiminde günlük bilgi sağlayan sistemdir. Yönetim bilgi sistemleri, faaliyet işleme sistemlerinden özetlenen verileri kullanmaktadır. Genellikle bu sistem örgüt performansını izlemek, faaliyetlerin koordinasyonunu sağlamak için kullanılmaktadır (Johnson ve Cowan, 2002: 48-49). Karar destek sistemleri, yöneticilere yarı yapılanmış ya da yapılanmamış problemlere çözüm üretmek için oluşturulan interaktif sistemlerdir (Öztemel, 1998: 1178). Sağlık kurumlarında bütçenin %60'dan fazlasının çalışanlara ayrıldığı düşünülürse hastane bilişim sistemlerinin kullanılmasıyla otomatik hale getirilmiş sistemlerin, personel devir oranı, devamsızlık, personel eğitimi, personel becerileri, kariyer ve performans değerlendirme gibi konularda personel verilerinin toplanılması, kaydedilmesi ve kullanılması organizasyonlara pek çok avantaj sağlamaktadır (Johnson ve Cowan, 2002: 47). Hastanelerde, yönetsel karar destek bilgi sistemlerinde kullanılan verilere örnek olarak; hastaların son oniki ayda ortalama kalış gün sayıları, ortalama günlük sayımı, son altı ayda finansal sınıflardan elde edilen gelirler, son üç ayda günlük cerrahi işlem sayısı ve en son yapılan hasta memnuniyetine yönelik olarak yapılan anket ve araştırma sonuçları örnek olarak verilebilir (Saul, 2001: 669). Hastane yöneticileri daha etkin yönetim için bilgi işlem teknolojilerini kullanma noktasında eczane bilgi sistemlerini de aktif olarak kullanmaktadırlar. 133 Eczane bilgi sistemi ilaçların dağıtımı, stoklanması, stok kontrolü ve oluşabilecek teknik hatalardan kaçınmak ve sürekli değişen fiyatların tekrar düzenlenmesi ve kontrolü için kullanılmaktadır (Köksal, 2002: 87). Sağlık kurumlarında klinik bilgi teknoloji sistemlerinin gelişimi ve uygulanması hastaneler tarafından karmaşık bir süreç olarak görülmektedir. Teknoloji sistemlerinin karmaşık bir süreç olarak algılanmasının nedenleri (Kristensen ve Nohr, 1999: 259): - Sağlık sektörünün karmaşık yapıya sahip olması, - Bilgi teknolojisinin uygulanmasında farklı hiyerarşik düzey ve becerilerde personelin çalışması, - Bilgi teknolojisine bağlı talep ve beklentilerin hızla değişmesi, - Bilgi teknolojisi alanında yaşanan değişim ve gelişim oranının çok yüksek olması, - Bilişim teknolojilerine ayrılan kaynağın sürekli gözden geçirilmesi olarak sayılabilir. Teknoloji yönetiminin iyi bir biçimde oluşturulması, hastanelerin hizmet kalitelerini daha üst seviyelere çekmesi ve rakiplerinden ayrılarak öne geçmeleri açısından çok önemlidir. Ancak, sunulan hizmetin sürekliliğinin sağlanması için, hastane genelinde eğitim faaliyetlerinin desteklenerek, çalışan personelin bu eğitimlere isteyerek katılımının sağlanacak biçimde motive edilmesi dikkate alınması gereken önemli noktalar olarak öne çıkmaktadır (Kılınç, 2009: 206). 2.6.3. Hastanelerde Etkin Takım Çalışması ve Yönetimi İnsana ve teknolojiye yapılan yatırımların temel amacı, verimlilik ve etkinliği sağlayarak performansı yükseltmektir. Performansın yükseltilebilmesi ise, büyük ölçüde yetenekli ve bilgili insanların birlikte ve uyumlu bir şekilde çalışmalarına bağlıdır. Sağlık personelinin başarısızlığı ya da olumsuz bir davranışı, hem hastalar hem de hastaneler için olumsuz sonuçların doğmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle, işletmelerde etkili takımların oluşturulması, çalıştırılması ve takım performansının arttırılması gerekmektedir (Topuksak ve Koplay, 2009: 87). Takım çalışması, hastanın tedavisini ve yapılan işlemleri daha başarılı kılar. Hasta ve personel memnuniyetini artırır (Topuksak ve Koplay, 2009: 103). 134 Takımlara, yapılacak iş konusundaki bilgi ve becerilerin birleştirilmesi noktasında, etkin iletişim için, sosyal boyut ve performansının artması noktasında ihtiyaç vardır (Katzenbach vd., 1998: 23). Takım çalışması, çalışanların etkinliğini ve verimliliklerini artırmaktadır (Ivancevich, 1986: 397). Takım oluşturma sürecinde, beklenenlere uygun bir takımda farklı bireysel özelliklerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan sinerji ile bir arada çalışabilen bir grubun gücü, takımın gücünü oluşturacaktır (Topuksak ve Koplay, 2009: 89). Ekip çalışması, sağlık profesyonelleri arasında kararsal ve göreve dönük işbirliğini ifade etmektedir. Ekip çalışması, yönetim açısından sağlık profesyonellerinin mesleki amaç, beklenti ve etkinliklerinin ortak amaç yönünde birleştirilmesini ve eşgüdümleşmesini sağlayan bir araçtır. Bu yönüyle ekip çalışması günümüzün popüler yönetim paradigması olan toplam kalite yönetimi yaklaşımının asli öğesini oluşturmaktadır. Ekip yaklaşımı, hizmet sunum sürecinin insancıllaşmasında büyük bir potansiyel etkiye sahiptir. Günümüzün çağdaş sağlık kurumları rekabetin yoğunlaştığı bir çevre içinde çalışmaktadır. Böylesi bir çevre içindeki sağlık kurumları, esnek olmak, tüketici istek ve beklentileri ile teknolojik değişmelere hızlı yanıt vermek zorunda kalmaktadırlar. Ekip çalışması, sağlık kurumunun değişmelere hızlı yanıt vermesini kolaylaştırmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 324). Etkin bir takım çalışması ile teknolojinin yakından takibi sağlandığı, yeniliklerde artış olduğu, kalite ve üretimin eskiye oranla arttığı, maliyet oranlarının düştüğü, karar alma sürecinin rahat ve çabuk olduğu, motivasyonun artırılarak devamsızlıkların ve iş gücü devir oranının azaldığı görülmüştür (Yedievli ve Ersen, 1997: 29-30). Sağlık çalışanlarında ve hastane yönetiminde de takım çalışması motivasyon ve iletişim performansı olumlu olarak etkilemektedir (Topuksak ve Koplay, 2009: 103). Günümüzün daha fazla uzmanlık, mantıksallık ve daha az hata isteyen sağlık ortamlarında doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık personeli arasında işbirliği ve takım çalışması olması bilimsel bir gerekliliktir. Sağlık çalışanlarında ve hastane yönetiminde takım çalışmasının, motivasyonun ve iletişimin önemli olduğu ve performansa olumlu etkilerinin olduğu yapılan çalışmalarla tespit edilmiştir (Topuksak ve Koplay, 2009: 103). Yapılan araştırmalar, %50’nin üzerinde 135 performans artışına sahip çalışanların, ekip içerisinde uyumlu bir çalışma ortamına sahip kişilerden oluştuğunu göstermiştir (Akbaş, 2000: 83). Ekip çalışmasının sağlık kurumlarında bir zorunluluk olarak ortaya çıkmasının diğer bir nedeni, sağlık kurumlarındaki işlevsel bağımlılıktır. Sağlık kurumlarındaki işlevsel bağımlılık diğer endüstrilere oranla daha yüksektir. Hizmet üretimi süreci, birbiriyle etkileşim durumunda olan birçok bölüm ve uzmanın uyumlu çabalarını gerektirmektedir. Bir bölümün veya bir personelin işini layıkıyla gerçekleştirememesi hasta ve sağlık kurumu açısından arzu edilmeyen durumların ortaya çıkmasına yol açabilir (Kavuncubaşı, 2000: 324). Hastaneler gibi karşılıklı kaynaksal ve işlevsel bağımlılığı yüksek, çok farklı disiplinlerin birlikte çalıştığı hizmet kurumlarında takım çalışması ve takımların etkinliği büyük önem taşımaktadır. Hastanelerde, acil durum ve afet planı ekibi, antibiyotik kontrol ekibi, akılcı ilaç kullanımı sorumlu ekibi, eğitim komitesi, hasta güvenliği komitesi, enfeksiyon komitesi, kan kullanımı değerleme komitesi gibi birçok komite ve takım bulunmaktadır. Bütün bu takımların etkin ve birbirleriyle de işbirliği içinde çalışmalarının önemi büyüktür. Bunun yanı sıra, aşırı talep zamanlarında, birçok klinik diğer kliniklerin hasta yataklarını dolayısıyla personelini ve tıbbi cihazlarını kullanmaktadırlar. Hastanelerde ayrıca, satın alma, bilgi işlem gibi idari birimler ile tıbbi birimler neredeyse sürekli iletişim ve işbirliği içinde olmak zorundadırlar. Bütün bunlar göz önüne alındığında hastanelerde etkin takım çalışması, işbirliği ve bu ortamın oluşmasını kolaylaştıracak bir katılımcı ve demokratik ortamın bulunması büyük önem taşımaktadır. Ekip yaklaşımı, katılımcı, demokratik yönetim anlayışının egemen olduğu kurumlarda uygulanabilir. Demokratik, katılımcı yönetim, astların görüşlerine önem veren, karar alma sürecine aktif olarak katılımlarını sağlayan yönetim anlayışıdır. Bu yönetim anlayışının yerleşmediği kurumlarda ekip yaklaşımını uygulamak mümkün görünmemektedir. Hastane yönetimi, ekip üyelerinin kendi kendilerini geliştirebilecekleri ve dolayısıyla ekip etkililiğini artıracak olan ortamı yaratmalıdır (Kavuncubaşı, 2000: 327-328). 136 2.6.4. Hastane Yönetim Etkinliğinde Personel Yönetiminin Önemi Hastanelerde insan kaynakları planlaması, hastanede çalışacak olan personelin hangi sayıda ve hangi nitelikte olması gerektiğini saptayan ve seçen, aynı zamanda diğer insan kaynakları yönetimi işlevlerinin birbirleriyle etkili bir şekilde ve örgütsel amaçlara uyumlu biçimde yürütülmesini sağlayan önemli bir insan kaynakları yönetimi işlevidir (Bingöl, 1997: 172). Hastanelerde yönetimsel etkinliğin sağlanması, en uygun ve optimum sayıda personelin seçilmesi ve bu personelin etkin şekilde çalıştırılmasıyla mümkün olabilir. Bu noktada hastanelerde insan kaynakları planlaması kritik öneme sahiptir. Sağlık çalışanlarının, çalıştıkları hastaneyi ve kültürünü benimsemeleri, çalıştıkları kuruma sahip çıkmaları ve kuruma sadık olmaları hastane yönetiminin etkinlik noktasında ulaşmaya çalışacağı en önemli hedeftir. Sağlık kurumları, birer hizmet kurumudurlar. Hizmet kurumlarının temel karakteristiği ise, emek yoğun teknoloji kullanmalarıdır. Sağlık kurumlarında hizmet sunumunun temel belirleyicisi, personeldir. Makine ve teknik donanıma oldukça bağımlı olan endüstriyel kurumların tersine, sağlık kurumları, yeterli sayı ve nitelikte personele sahip olmaksızın faaliyetlerini gerçekleştiremezler (Kavuncubaşı, 2000: 198). Hastane yönetimi, insan kaynakları planlaması yaparken, şimdiki ve gelecek zamanda hastanenin gelişme potansiyelini göz önünde bulundurur ve buna bağlı olarak ortaya çıkacak yeni işler belirlenir ve bu işleri yürütebilecek nitelikte ve nicelikte kişilerin nereden, ne zaman ve nasıl sağlanabileceği belirlenerek hastanenin saptamış olduğu planlar doğrultusunda işe alma, eğitme, kariyer geliştirme, değerleme ve ücretleme programları hazırlanır (Bingöl, 1997: 81). Hastanelerin 24 saat süreyle hizmet veren kurumlar oldukları ve hastanelere olan talep rassal ve reddedilemez nitelikte olduğu için, değişken işgücüne ek olarak, acil durumlarda ihtiyacı karşılayacak sabit iş gücü miktarının da tespit edilmesi gerekir. Sabit işgücü miktarının tespitinde, acil vakaların sayısı ve dağılımı, yatak kapasitesi ve servislere olan talepteki dalgalanmaların maksimum ile minimum noktalan arasındaki fark esas alınır. Örneğin, hastanede yer değiştiren hemşire 137 personel ekibinin oluşturulması ve bu ekibin büyüklüğünün tespiti, sabit işgücü miktarının tespitiyle ilgili bir süreçtir (Seçim, 1995: 200-201). Hastane çalışanları için öncelikle maaş, yan gelirler, ilerleme olanakları gibi bir takım etmenlerin düzenlenmesi ve bunlarda eşitlik prensibinin uygulanması gerekmektedir. Öte yandan, çalışma şartlarının niteliğinin iyileştirilmesi, iş tanımlarının yapılması gerekmektedir. Ayrıca, her şeyden önce, çalışanların, hastaneye karşı güven duymaları sağlanmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için, hastane yönetimi, verilen vaatleri gerçekleştirebilmeli ve çalışanları dikkate aldığını gösterip, onlara karşı olan sorumluluklarını yerine getirmelidir (Aslan, 2003: 146). Sağlık personeli için ücretin miktarı yanında, ücretin adil olması da önemlidir. Kurum içinde dengeli ve eşit ücret dağılımının oluşturulması, iş değerlemesi ile sağlanabilir. İş değerlemesinin temel amacı, bir işin diğer işlere göre değerini belirlemek için, işin biçimsel ve sistematik olarak karşılaştırılmasıdır. İş değerlemesinde personelin değil işin değerlenmesi söz konusudur. İş değerlemesi sağlık kurumlarında ele alınması gereken önemli bir konudur (Erkal vd. 2000: 21). Hastanelerde iş tanımı çalışanların ünvanları ve bölümleri belirlendikten sonra yapacakları işin özeti, sorumlulukları, ast-üst arasındaki yetki ilişkileri, çalışmaları sırasında kullanacakları araç-gereç ve donanımları ifade eder (Topal, 2000: 26). Ücretleme ve döner sermaye gelirlerinin personel arasında dağıtımında objektifliği sağlayacak iş değerlemesinde kullanabilecek tek temel kaynak; hastaneler için hazırlanmış iş tanımları ve iş gerekleridir. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise, iş tanım ve gerekleri, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’ ndeki mevzuat esas alınarak tüm hastaneler için tek tip hazırlanmıştır. Bu ve benzeri yönetmelikler, bilimsel hastane yönetimi işlevlerini gerçekleştirmeye yardımcı olacak içerikten yoksundur ve her hastanenin, diğer hastanelerden ayırt edici özellikleri olduğunu göz ardı etmektedir. Bu nedenle, her hastanenin mevcut iş yapısına göre yapılan işlerin ayrıntılı ve açık tanım ve gereklerini hazırlaması yararlıdır (Ersoy ve Kavuncubaşı, 1995: 91). Hastanelerde, iş dizaynı ve iş analizleri çalışmalarıyla hastane genelinde ve ünitelerde yer alması gereken pozisyonlar ve bu pozisyonlara atanacak personelde aranacak nitelikler belirlenmelidir. Gerçek personel ihtiyacının tespit edilebilmesi için ayrıca işgücü analizinin yapılması gerekir. İşgücü analizi, personel mesaisinin 138 sürekliliğini etkileyen sorunların analizidir. Bu sorunların başında devamsızlık, işten ayrılmalar ile vardiya etkisi gelir. Devamsızlık, çalışması gereken personelin işe gelmemesi olarak tanımlanır. Devamsızlık oranının sağlıklı olarak hesaplanabilmesi için, devamsızlığı olan personelin isimlerinin devamsızlık nedenlerinin, devamsızlık günlerinin hangi tarihlere rastladığının, yaş ve cinsiyetlerinin ve çalışma koşullarının kaydedilip analiz edilmesi gerekir (Seçim, 1995: 198-201). Hastanelerde iş analizi, çalışanların görevlerini yerine getirebilmeleri için nitelik ve niceliklerinin belirlenmesini sağlar. İş analizi belirlendikten sonra iş tanımları yapılır (Topal, 2000: 28). İş tanımlarının ayrıntılı bir şekilde yapılması hastane yönetim etkinliğini artıracaktır. Stratejik planlamanın bir parçası olan insan kaynakları planlaması, kurumun mevcut ve gelecekteki amaçlarını verimli biçimde gerçekleştirmesi için uygun yer ve zamanda uygun sayı ve nitelikte personeli elde etmesi için girişilen bilinçli bir faaliyettir. İnsan kaynakları planlaması sürecinde gerçekleştirilen en önemli faaliyet, insan kaynakları gereksiniminin hem nitelik hem de nicelik yönünden tahmin edilmesidir (Kavuncubaşı, 2000: 222-223). Sağlık kurumlarında insan kaynakları planlamasının temel amacı (Strike, 1995: 44): - Mevcut insan kaynaklarının en verimli biçimde kullanılması, - Gelecekteki personel gereksiniminin tahmin edilmesi, - Mevcut personelin yeteneklerinin tahmin edilmesi, - Personel yetersizliği ve fazlalığı sorunlarının önlenmesi, - Kararların etkililiğinin artırılması. İnsan kaynakları yönetimi, sağlık kurumlarında işlerin aksatılmadan yürütülmesi için, personel girdisi ile ilgili faaliyetleri yerine getirmektedir. İnsan kaynakları yöneticisi, aynı zamanda, kurumsal amaç, strateji ve faaliyetler ile insan kaynakları yönetimi işlev ve faaliyetleri arasında eşgüdümü sağlama rolünü de üstlenmektedir. İnsan kaynakları yönetiminin temel görevlerinden bir tanesi, gereksinim duyulan sayı ve nitelikte personelin istihdam edilmesidir. Böylece, sağlık kurumu faaliyetlerine kesintisiz olarak devam edebilir. Sağlık kurumunda personel istihdamında dikkat edilmesi gereken temel nokta, istihdam edilecek personelin sayı ve niteliğinin belirlenmesidir. İşe uygun personelinin nitelikleri belirlenmez ve 139 personel istihdamı rastgele yürütülürse, "adama göre iş" yaratılmasına çalışılır ki, böylesi bir davranış kesinlikle ussal (rasyonel) değildir (Kavuncubaşı, 2000: 218). Hastanelerde, personel yönteminin başlıca üç sorunu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; hastaneden hastaneye, hastane içinde de servisten servise değişen iş yükünün dikkate alınmamış olmasıdır. İkincisi; hizmetin yürütülüş biçiminin, literatürdeki ifadesiyle iş dizaynının ihmal edilmesi ve üçüncüsü de gerçekçi bir iş analizine dayanılmıyor olmasıdır. Dolayısıyla, hastanelerde personel ihtiyacına cevap verebilecek bir kadrolama yönteminin öncelikle iş yükünü dikkate alan ve gerçekçi iş dizaynlarına ve iş analizlerine dayanan yöntemler olması gerektiği söylenebilir (Seçim, 1995: 196-197). Hastane yönetim etkinliğini sağlamada en önemli araçlardan birisi olan insan kaynaklarının etkin kullanımı aynı zamanda personelin verimliliğinin etkin şekilde denetlenmesini de gerektirmektedir. Personelin başarı değerlemesinin başarıyla yapılabilmesi için, kendisine verilen görevlerde ne ölçüde başarılı olduğu ve işin kalitesini sürekli olarak ölçebilen otomatik yönetim mekânizmaları kurulmalıdır. Sağlık kurumlarında verilen hizmetin kalitesini büyük ölçüde sağlık personeli belirlemektedir. Yeterli ve nitelikli personelin istihdamı ve elde tutulması, hem diğer personelin eğitimini ve geliştirilmesini, hem de konsültasyon olanaklarını yaratarak hizmet kalitesinin yükseltilmesini kolaylaştırmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 177). Bireyler bir işi yaparak daha çabuk ve kolay öğrendikleri için, üst yöneticilerin de bir alt yöneticiye gerekli yetkiyi vererek, bağımsız bir şekilde kanunlar ve yönergeler çerçevesinde, insiyatif kullanarak kararlar alabilmelerine olanak tanımalıdırlar (Topal, 2000: 75). Bu noktada çalışacak ekipleri belirleyen hastane yönetiminin, personel seçiminde, işleri aksatmadan yürütebilecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip kişilerin istihdamına özen göstermeleri gerekmektedir. Çalışanların, karar verme, problem çözme ve sürekli gelişim süreçlerine direkt katılımları, kritik ve önemle yer verilmesi gereken bir yaklaşımdır. Çalışanların, kendi çalışma düzenleri ve iş süreçleri ile ilgili kaliteyi arttırıcı ve yan etkileri olmayan değişim önerileri dikkatle değerlendirilmeli ve geçerliliği olan yenilikler örnek teşkil etmek üzere ilan edilerek tanıtılmalıdır. Bu tür faaliyetler, kalite gelişimi için en etkili faaliyetler olma özelliğindedir. Bazen, çalışanlara verilen insiyatifler, yönetimin gücünün ya da yetkisinin kaybolduğu algısına yol açabilir. 140 Oysa, kuruluş içinde yaratılacak özgürlük, sistematik kontrolün sağlanması ile kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Kalite standartlarına uygun yapılan mal ve hizmet üretimi sisteminde, çalışanların, kalite anlayışının sahiplenilmesinden önceki döneme nazaran, kalite gelişimi için ayıracakları daha çok zaman olacağından, işteki özgürlükleri ve işlerine hâkimiyetleri daha da artmış olacaktır (Engiz, 2007: 69). Hastanelerde, personel devir hızının sıfır olması da arzulanan bir durum değildir. Düşük personel devir oranı, sağlık kurumuna yeni düşüncelerin girmesini engellemekte, değişmeyi ve gelişmeyi sınırlandırmaktadır. Personel devir oranının makul düzeyde tutulması, sağlık kurumuna canlılık ve hareketlilik kazandırır. Sağlık kurumları yöneticileri, düzenli periyotlarla personel devir hızlarını takip etmeli ve personelin ayrılma nedenlerini araştırarak, gerekli düzeltici önlemleri almalıdırlar. Hastane personelinin işten ayrılma eğilimlerinin incelendiği araştırmalarda, işle ilgili stresin işten ayrılma eğilimini artırdığı saptanmıştır (Kavuncubaşı, 2000: 202). Flippo’nun ABD'de yaptığı araştırmanın bulgularına göre, herhangi bir işletmede devamsızlığın %70-80' inin personelin °/o10-20' sinden kaynaklandığı, hastalık dışı mazeretlerin toplam mazeretlerin yarısından fazlasını teşkil ettiği, ay başlarında, hafta başı ve hafta sonlarında, tatil öncesi ve sonrası ilk günlerde devamsızlığın arttığı, bayanların erkeklere göre daha çok devamsızlık yaptığı, 20 yaşın altındakilerin en çok devamsızlık yapan grup olduğu, kontrolün az olduğu noktalarda devamsızlığın çok olduğu belirlenmiştir. Devamsızlık kayıtlarının bu tür bir analizi, hem devamsızlık oranının düşürülmesinde hem de hizmet üretiminin aksamaması için alınması gereken tedbirlerin tespitinde yararlı olur. Fakat yine de devamsızlık oranının sıfıra düşürülmesi mümkün değildir. Bu bakımdan devamsızlık nedeniyle söz konusu olacak işgücü eksikliğinin toplam işgücü ihtiyacının tespitinde dikkate alınması gerekir (Seçim, 1995: 202). Mesleki yeterlilik, hizmet sunan sağlık personelinin kendi alanı ile ilgili güncel, bilimsel bilgi ve becerilere sahip olabilmesi ve bu bilgi ve becerileri uygulayabilmesidir. Mesleki yeterlilik, nitelikli sağlık personeli istihdamı ve personelin sürekli geliştirilmesiyle sağlanabilir. Etkili bir sağlık kurumunda personelin mesleki yeterliliği yüksek, hastanenin kural, norm ve standartlara uygun hizmet vermesi, kişiye odaklaşmış hizmet sunabilmesi, hizmetlerin eşgüdümlü ilerlemesi ve hizmet bütünlüğü kritik önem taşımaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 65-66). 141 Hastane yönetiminin etkinliği ise, insan kaynaklarını dolayısıyla personelinin yeterliliğini garanti altına alması ile artar. Sağlık çalışanları, maalesef örgütsel ortamda bir kariyer geliştirme fırsatı bulamamaktadırlar. Sağlık çalışanlarının öğrenim düzeyi de hesaba katılınca onların bu kariyer geliştirme beklentilerinin artacağı unutulmamalıdır (Aslan, 2003: 83). Öğrenme, “pekiştirilmiş tekrarlama veya deneyim sonucu davranışta görülen oldukça kalıcı bir değişim” olarak veya “tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen oldukça kalıcı/sürekli değişiklikler” olarak tanımlanabilir (Şimşek vd., 2001: 86). Bu noktada hastane personelinin öğrenme süreci sürekli aktiftir ve bilim ve teknoloji ilerleme kaydettikçe bu ilerlemelere paralel olarak devam edecektir. Hastane yönetimi personelinin yeni bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmalı, hizmet içi eğitimler vermeli, desteklemeli ve ödüllendirmelidir. Hastanelerde görevini icra eden meslek grupları için ortak bir payda oluşturan ve giderek yaygınlaşıp ağırlaşan iş doyumsuzluğu sorunu, çatışmanın önemli nedenleri arasındadır. Bu nedenle hastane çalışanlarının öncelikle yönetimsel problemleri çözülmelidir. Bu maksatla (Aslan, 2003: 112-113): - Tüm meslek gruplarının dikey mesleki örgütlenmesi sağlanmalıdır. - Her meslek grubunun sağlık hizmeti üretiminin planlama, örgütlenme ve sunum aşamalarına doğrudan katılması ve her aşamada kendi alam ile ilgili söz ve karar sahibi olması sağlanmalıdır. - Sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesine doğrudan katılımlarım ve bu konuda söz ve karar sahibi olmalarını sağlayacak bir işletme politikası ve eylem planı, sağlık çalışanları tarafından geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. - Uygulamada sürekliliği sağlayacak bir kurumsal örgütlenme başlatılmalıdır. Yönetim, tüm çalışanlarının, hem kişisel hem de mesleki açıdan gelişimlerini destekleyecek eğitimlere katılımlarını teşvik etmelidir. Sürekli eğitim alan çalışanlar, mevcut kapasitelerini aşıp kalite mücadelesini sürükleyeceklerdir (Engiz, 2007: 69). Hizmet içi eğitim programının sağlayacağı faydalar ise, öncelikle personel için gelişme ve ilerleme fırsatı hazırladığından, morallerini yükseltici etken olarak 142 hizmet görmektedir. Bunun yanında, kurumun haberleşme sisteminin daha ahenkli çalışmasına yardım edecektir (Velioğlu, 1982: 150). Sağlık yöneticilerinde yönetim becerilerinin geliştirilebilmesi ve özyetkinlik inancını daha da güçlendirebilmek için, örgün eğitim sonrası da yöneticilere yönelik, özyetkinliği, bilişsel, duyuşsal ve edimsel yönde geliştirici hizmet içi eğitim programlar hazırlanmalı ve bu programları alabilmeleri için maddi kaynak ayrılmalıdır (Arslanerer ve Tabak, 2000: 77). Diğer işletmelerde olduğu gibi hastanelerde de verimliliğin arttırılması amaçlanıyorsa, verimliliğin önemli bir bileşeni olan işgücünün istihdamında nesnel esaslardan hareket etmek kaçınılmaz olacaktır. Bu tür bir kadrolama ise bilimsel gereklere ve hastanenin yerel koşullarına uygun olarak gerçekleştirilmiş iş dizaynı ve iş analizleri ile iş yükü ve işgücü analizlerini zorunlu kılar. İş ölçümüne dayalı kadrolama olarak adlandırabileceğimiz bu yöntem öncelikle hastanenin yerel koşullarını dikkate aldığından, yöntemin uygulanabilmesi ve elde edilen sonuçlara uygun personel politikası oluşturulabilmesi hastane idaresinin malî ve idarî yönden özerk olmasını da zorunlu kılmaktadır (Seçim, 1995: 206). Sağlık personelinin yetersizliği nedeniyle, iş yükünün yoğunluğu, nöbetlerin sık gelmesi, personelde fiziksel ve zihinsel yorgunluklara neden olmaktadır (Çetik ve Oğulata, 2003: 30). Yapılan bir araştırmaya katılan hemşirelerin; laborantın, sekreterin, eczacının, ev idaresi bölümünün görevleri kapsamına giren işleri her zaman, diyet bölümü işlerini de zaman zaman yaptıklarını söylemek mümkündür. Bu da; hemşirelerin zaman ayıramama nedeniyle kendilerine ait hemşirelik işlevlerinden ve hasta bakımından uzaklaşmalarına, her iş için joker personel olma durumunda kalmalarına yol açmaktadır. Bu durum; hemşirelerde mesleki doyumsuzluk oluşturarak mesleğe olan inanç ve saygıyı azaltabilir. Bu, büyük olasılıkla, görev tanımlarının olmaması, eksikliği ya da uygulanmamasından kaynaklanabilir ve hemşirelerin zaman içerisinde daha büyük sıkıntılar yaşamalarına zemin hazırlayacak niteliktedir (Akboğa vd, 2000: 164). Hastane personelinin önemli bir kısmının bayanlardan oluşması da çatışmada etken rol oynamaktadır. Bu konuda hemşirelerin görevde yükselme, motivasyon ve gerekli ödüllendirmelerinin sağlanması, bayanlara yönelik çözüm önerilerinin getirilmesi sağlanmalıdır (Aslan, 2003: 228). 143 Yapılan işe ödenen maddi karşılık motivasyon arttırıcı/azaltıcı bir faktördür. Sağlık örgütlerinde en büyük kısmı oluşturan hemşireler, sağlık disiplinleri içinde yaptıkları işin karşılığını maddi ve manevi olarak alamamaktadırlar. Ülkemizde sağlık elemanı olan hemşirelerin hasta ve yakınlarından olduğu kadar, birlikte çalıştıkları ekip ve amirlerinden de yeterli takdir görmedikleri bilinmektedir. Bir üniversite hastanesinde, hemşirelerin %80 oranında takdir/ödüllendirme almadıkları saptanmıştır. Yapılan işin takdir edilmemesi çatışmalara neden olacaktır. Oysa olumlu başarı değerlendirme sonuçlarının kişilere yansıtılmasının, motivasyona ve kişinin vereceği hizmete yansıyacağı unutulmamalıdır (Kömürcü, 1999: 10-11). Sağlık personelinin maaş ile ilgili beklentilerinin, aslında iki önemli ücretleme ilkesi ile çakıştığı söylenebilir. Bu iki ilkeden birincisi, "eşit işe eşit ücret" ilkesidir, ikinci ilke, ücretin personelin yaşam düzeyini yükseltecek kadar doyurucu ve örgütün maliyetlerini aşırı derecede arttırmayacak kadar ölçülü ve dengeli olması gerektiği anlamına gelmektedir (Demir ve Tatar, 2000: 2). Hastane çalışanlarının ücret beklentilerinin karşılanabilmesi, iş tatminini arttıracaktır. Ancak belli bir noktadan sonra maaşın iş tatminine etkisi çalışanlar arasındaki dağılım ile ilgili olmakta ve ücretin adil ve dengeli olması miktarca yüksek olmasından daha önemli hale gelecektir. Hastane yönetimi yüksek ücretler için büyük uğraş verirken, personele dağıtılan döner sermaye miktarları yüksek de olsa, eşit işe eşit ücret politikasına ters düşmemelidir. Hastanelerde, iyi ve adil düzenlenmiş bir ödül sistemi, personeli daha çok motive eder ve verimliliğe katkıda bulunur. Bu nedenle, ödül sistemlerinin adil ve sistemli bir mekânizmaya bağlanmasında büyük yarar görülmektedir. Ödüller terfilerle olmasa da, sözel ve yazılı takdirlerle sağlanabilir (Özmen ve Katrinli, 1994: 147). Bu da personelin iş tatmini artırıcı yönde bir katkı sağlayacaktır. Sağlık hizmetlerini sunan sağlık personelinin birlikte çalışma zorunluluğu akla getirilince, iş tatmini olmayan bireyin veya bireylerin hastanede bulunuşu, örgüt içinde çatışma ortamının oluşumuna zemin hazırlayıcı bir unsur olabileceği sonucuna varılabilir. Bu açıdan ele alınınca iş tatmini unsuru sağlık personeli için büyük önem arz eden bir konudur. Hastanelerde, iş tatmini yüksek bireylerin bulunması örgüt iklimi açısından önemlidir. İş tatmini düşük bireylerin örgütte bulunuşu, örgüt iklimini olumsuz etkileyebilecektir. Çalışma şartlarının düzeltilmesi, hastanenin 144 fiziksel yapısının çalışmaya daha uyumlu hale getirilmesi, özel hayatın devam ettirebileceği sayıda dengeli nöbet dağıtımının sağlanması da önem arz eden konular arasında yer almaktadır (Aslan, 2003: 80-227). Hizmet işletmelerinde, pazarlama karışımı sadece 4P’den ibaret değildir. Pazarlama karışımına mamul, fiyat, yer ve tutundurmanın yanı sıra beşinci bir değişkeni de eklemek gerekir ki bu da önemli bir değişken olan personeldir. Hastanelerde sağlık personeli daha etkin bir şekilde çalışmaya teşvik edilebilir. Bir hasta sağlık hizmetini ya da bir hastaneyi düşündüğünde aslında doktoru, hemşireyi ve diğer personeli düşünüyordur. Bu nedenle, hizmet işletmeleri açısından pazarlama karışımının beşinci P'si olan personel, hasta tatmininin, hizmet kalitesinin ve verimliliğin arttırılmasında önemli bir faktördür. Bir hastane, personelinden sadece klinik ve fonksiyonel görevler değil aynı zamanda hastaya hizmet yönlü davranışı da beklemelidir. Özellikle, hastalarla temas eden personel, hastanenin pazarlama temsilcisi rolünü kabul etmelidir. Hastaların hastane hakkında iyi ya da kötü bir fikre sahip olmalarında hastayla temas edenlerin önemli bir etkisi vardır. Bu anlayış içinde hastane misyonu geliştirilmeli ve bu misyonu gerçekleştirecek yapı, insan ve kültüre sahip olmalıdır (Kardeş, 1994: 332). Hastane yöneticilerinin, personelin etkinliğini artırmak ve onları motive edebilmek için, ödüllendirme sistemlerini uygun şekilde kullanmaları, hastanenin insan kaynakları performansını artıracaktır. Hastane örgütleri, pek çok farklı öğrenim görmüş meslek mensubunun bulunduğu organizasyonlardır. Gerek öğrenim gerek farklı yaşam tarzları kişilerin düşünce ve beraberinde davranışlarını da değiştirecektir. Bu durum da personel farklılıkları dolayısıyla çatışmaya zemin hazırlayacaktır. Özellikle hastane başhekimi, birimde çalışan hekim ve hemşirenin sorunlarını dinleyip çözüm önerilerini onlara göre yapmalıdır. Zira yöneticinin, astların görüş ve tavsiyelerine önem vermesi ve yararlı bulduklarını uygulaması, örgütte çalışanı kuruma bağlamanın en iyi yoludur denilebilir (Aslan, 2003: 97-117). Hastane yönetimi, personel yönetimini en etkin şekilde yaparak fonksiyonel olmayan bu çatışmaları önlemelidir. 145 2.6.5. Hastane Yönetim Etkinliğinde Çatışmaların Önlenmesi ve Yönetilmesi Yöneticiler açısından bakıldığında, çatışmaların tartışılmasına açık olmak görevlerin başarılması ve problemlerin çözülmesi konusunda kullanışlı olabilmektedir (Chen vd., 2005:279). Bir kurumda karşılıklı bağımlılıkların artması, takım bazlı yapılanmaların oluşması, farklılıkların artması, çevresel belirsizlikleri artması gibi unsurlar çatışmanın derecesinin artmasına yol açmaktadır. Yapılan araştırmalar, yöneticilerin önemli bir zaman dilimini çatışmalar ile uğraşarak geçirdiklerini göstermektedir. Yönetim açısından çatışmalar karar süreçleri açısından önem kazanmaktadır ve daha iyi kararların alınmasına katkıda bulunmaktadır. Çatışma ile mücadele konusunda optimum bir çatışma derecesinin olması, dikkate değer ve kurumsal kapasiteye bağlı bir durumdur (Callanan ve Peri, 2006:131). Örgütte, çatışma bulunmadığı durumda durgunluk söz konusu olacaktır. Bu durumda da örgütün verimliliği düşecektir. Böyle bir durumda ısrar eden bir yönetim, örgütsel çatışmayı düşük düzeyde tutma pahasına örgütün dinamizmini feda etmiş ve örgütsel iş başarımının en düşük düzeye inmesine göz yummuş olacaktır. Diğer taraftan, örgütsel çatışmanın yüksek ve verimliliğin ise düşük olduğu durumlarda ise bir kaos yaşanacak ve örgütün ayakta kalması tehlikeye girebilecektir (Şimşek, 1999: 287). Çatışma, organizasyonlar için vazgeçilemeyen, tümüyle ortadan kaldırılamayan önemli bir olgudur. Bunun yanında, organizasyonların etkin işleyebilmesi için belirli düzeyde çatışmanın da olması gerekmektedir. Bu sebeple, çatışmanın optimum düzeyde örgütte bulunması ve örgütün lehine dönüştürülmesi gerekir. Öyle ki; örgütte çatışmanın bulunmaması durgunluğu getirebilecektir. Çatışmanın fazla bulunması da verimsizliği getirecektir. Bu nedenle hastanede istenilen çalışma verimini dengeleyen optimum çatışmanın varlığıdır. Hastanelerdeki çatışma ise; diğer kurumlardan farklı olarak örgüt çalışmasını çok daha fazla etkileyen bir unsur olmaktadır. Zira, hastanede söz konusu olan faaliyetler, ekip çalışmasının yapılmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla sağlıklı bir ekip çalışması ise bire bir çalışanlar arasındaki olumlu iletişimin olmasına bağlıdır (Aslan, 2003: 2). 146 Başlıca gruplar arası çatışma nedenleri; gruplar arası görev bağımlılığı, gruplar arası rekabet, gruplar arası farklılıklar, örgütün kendi yapısal aksaklıkları olabilir. Gruplar arası çatışma sonucunda gerçekleşen ve hissedilen zorluklar: Kaynakların kıtlığı, zayıf iletişim, bir grubun kendi işini daha önemli görmesi ve daha fazla ödüllendirme beklentisinde olması, organizasyon içinde grup üyelerinin hedeflerinin diğerlerinden farklı olması gibi etkenler olarak sıralanabilir (Naylor, 1999: 582). Çatışmanın nedeni bilinirse; çatışmanın nedenine yönelik çözüm önerileri de geliştirilebilecektir. Bunun yanında, organizasyona canlılık kazandırarak yeniliklerin ve değişimlerin gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaktır. Bu sebeple çatışmanın hepsini olumsuz değerlendirmemek gerekir. Zira etkin yönetimle, olumsuz çatışmayı fonksiyonel çatışmaya dönüştürebilmek mümkündür (Aslan, 2003: 52). Gelenekçi örgüt kuramcıları, çatışmayı, örgüt açısından yıkıcı olarak görmüşler ve örgütün sağlığına kavuşması için çatışmalardan arınık olması gerektiğini savunmuşlardır. Bu görüşte, örgütün yapısal özellikleri ve örgütsel gerçekler göz ardı edilmiştir (Elma ve Demir, 2000: 227). Davranışsal yaklaşımcılar, örgütte ortaya çıkan çatışmalardan en azından bir kısmının bazı sorunların varlığına işaret etmeleri ve söz konusu sorunlara daha sağlıklı çözümler getirebilmesi için yönetimi harekete geçirmeleri nedeniyle "fonksiyonel çatışma" şeklinde nitelendirilmesinden yana bir tavır göstermektedir. Bununla birlikte, çatışmayı, ortaya çıkar çıkmaz çözümlenmesi, aksi halde her önleme başvurularak ortadan kaldırılması gereken zararlı bir olgu olarak görmek eğilimi göstermişlerdir (Şimşek, 1999: 223). Modern yönetim anlayışına göre, bir organizasyonda çatışmalar kaçınılmazdır. Bunları tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir. Dolayısıyla, yöneticiye düşen, bu çatışmaları, organizasyonun yaşama ve gelişmesine katkıda bulunacak yönde yönetmektir. Böyle bir anlayış, klasik ve neoklasik yaklaşımların çatışma konusunu ele alış tarzlarından farklıdır (Koçel, 2001: 533). Modern görüşçüler ise, çatışmayı, doğal bir olay olarak görüp kabullenmekle kalmayıp, etkili bir iş başarımı için belli bir dereceye kadar çatışmanın gerekli olduğuna inanırlar ve bu nedenle çatışmayı teşvik etme taraflısıdırlar. Çünkü, modern yönetim bilimcilerine göre, uyuşum, barış ve işbirliği içindeki sakin gruplar, durağan, 147 vurdumduymaz ve tepkisiz olduğundan örgütsel gelişme ve yenilikte katkıları yok denecek kadar az bulunmaktadır (Can, 1999: 309). Hastane yöneticilerinin temel amacı, örgütsel performansın sağlanması yani kalite ve verimlilik hedeflerinin eşzamanlı olarak gerçekleştirilmesidir. Sağlık kurumları yönetiminin, kalite ve verimliliğinin yükseltilmesine yönelik aldığı önlemler ve koydukları kurallar, profesyonel kişilerle yönetim arasında çatışmaların ortaya çıkmasına yol açmaktadır (Kavuncubaşı, 2000: 54). Hastane yönetimlerinin başhekimlik ve başmüdürlük makamları ile ikili bir yönetim tarzı göstermesi hastanelerde örgütsel çatışma zemini hazırlayan diğer bir durumdur. Rekabet ve çatışma kavramlarını, taraflardan bir tanesinin diğerini, onun hedefine ulaşmada engelleyebilme imkânının olup olmaması temelinde birbirinden ayırabiliriz. Rekabet, ilgili tarafların birbirlerine uyumlu olmadıkları fakat birbirlerinin işlerine de karışmadıkları durumlarda mevcuttur. Eğer taraflardan her biri için diğerinin işine müdahale şansı yoksa, rekabet için gerekli şartlar oluşmuş demektir. Bununla birlikte, müdahale için fırsat varsa ve eğer, diğeri bu fırsattan yararlanıyorsa artık durum bir çatışmadır denilebilir (Ertürk, 2000: 218). Hizmet içi eğitim, çalışanın işini etkin bir biçimde yapma yeteneğini arttırarak şu anki ve gelecekteki performansını iyileştirme yönünde herhangi bir girişim ya da eylemdir. Başka bir ifadeyle hizmet içi eğitim, çalışan açısından iş ile ilgili davranışı öğrenmeyi kolaylaştırmak için örgüt tarafından plânlanmış çabadır (Şimşek ve Öge 2007: 231). Hastaneler en karmaşık örgütler arasında yer aldıklarından büyük bir çatışma potansiyeline sahiptirler. Hizmet içi eğitimle eğitilen yardımcı personelden oldukça yüksek düzeyde eğitilmiş beyin cerrahına kadar değişen personel, karmaşık ve çok pahalı teçhizat, yapılan faaliyetlerin yaşam ve ölümle ilgili olması ve ortaya çıkan stres, hastanelerin kendine özgü özelliklerini ve yaratıcı çözümler gerektiren özel sorunlarını artırır (Kaya, 1992: 71). Hizmet içi eğitimin; kalitede artış, maliyetlerde düşme, zamandan tasarruf, hataların azaltılması, iş kazalarında azalma, iş güvenliğinin sağlanması, teçhizatın rasyonel kullanımı, personel devir hızının düşmesi, devamsızlıklarda azalma, bakımonarım giderlerinde azalma, kontrol ve denetimde azalma, iş yapma metotlarında 148 gelişme, hata oranlarında düşme gibi amaçları bulunmaktadır (Şimşek ve Öge, 2007: 234). Hastanelerde, insan yaşamının korunması ve iyileştirilmesi temel amaç olduğundan bir çatışmanın ortaya çıkması durumunda rasyonel yönetim ilkelerinden derhal vazgeçilebilmektedir (Fotter, 1987: 369). Ayrıca, genç hekimler kendi imajları ve gelecek referansları için çatışmadan özellikle kaçınmaktadırlar. Küçük hastanelerde bu daha da bariz gözlenmektedir. Zira, hiç kimse çalışma yerinde zor insan olarak tanınmak istememektedir. Dolayısıyla kaçınma yöntemi hastanelerde yaygın olarak kullanılmaktadır (Skjorshammer, 2001: 14). Hastanelerde görülen örgütsel çatışmalar, rastlantılarla geliştiği ve yönetilmediği zaman hastanelerin verimini ve etkililiğini azaltabilir. Ancak, örgütsel çatışmalar iyi yönetilirse, verimi ve etkililiği artırıcı bir öğe olarak da kullanılabilir. Hastane yöneticilerinin, örgütlerindeki çatışmanın nedenlerini belirleyebilmeleri için, örgütsel çatışmanın nedenleri konusunda bilgi sahibi olmaları gerekir. Örgütsel çatışmanın nedenleri ile ilgili literatür incelendiğinde, iş bölümü, fonksiyonel bağımlılık, ortak karar verme, sınırlı kaynaklar, yeni uzmanlıklar, iletişim, örgütün büyüklüğü, bürokratik nitelikler, personelin farklılığı, denetim biçimi ve kişisel davranış faktörlerinin çatışmalara kaynaklık yaptığı görülmektedir (Kaya, 1992: 72). Hastanelerde çatışma sebebi olarak; iletişime ilişkin nedenler, anlama güçlükleri, algılama farklılıkları, amaç ve rol farklılıkları, ortak kaynak kullanımı, kişiler arası karşılıklı bağımlılık, değer ve algılayışlardaki farklılıklar, etkin performans ve değerlendirmenin uygulanamayışı, örgütsel görev ve sorumluluklarda karışıklıklar, etkin ekip çalışmasının uygulanamaması, hastanede çalışan personelin öğrenim farklılığı gibi sebepleri saymak mümkündür (Aslan, 2003: 3). Hastanelerde çok sayıda, farklı mesleklerden görevlilerin hizmet veriyor olması nedeniyle bölümler arasında çatışmanın ve zıtlaşmanın ortaya çıkması olasılığı çok yüksektir. Hizmetler arasındaki karşılıklı bağımlılık da dikkate alındığında böylesi bir çatışmanın ortaya çıkması kalitenin düşmesine ve gereksiz gecikmelere neden olur (Fotter, 1987: 369). Hastane personeli, genel olarak hastanede çatışma sebebi olarak; iletişim eksikliğini, yetki ve sorumluluk dengesizliğini, görev tanımlarının yapılmamış olmasını, kararlara katılım eksikliğini, hastanede yükselme imkanlarının olmayışını, 149 çalışanların kendi faaliyetleriyle ilgili olarak yetersiz takdir edilmelerini, yetersiz iş doyumuna sahip bireylerden oluşan örgüt yapısına sahip oluşlarını, gelir yetersizliğini, hizmet içi eğitim yetersizliğini, görevlerin yeteneklere ve aldıkları öğrenime uygunsuz olmasını, kurumdaki işlerin birbirine bağımlılığını, ekip çalışmasının etkin uygulanamayışını, kurumdaki sosyal faaliyetlerin eksikliğini görmektedirler (Aslan, 2003: 223). Hastane yönetimi, fonksiyonel olmayan çatışmaları yok etmek, fonksiyonel çatışmaları ise amaçları doğrultusunda yönlendirmek için gerekli önlemleri almalıdır. Bu noktada; hastane içerisinde iletişimi artırıcı yönde, demokratik bir yönetim anlayışı sergilenmeli, doktorlardan hastabakıcılara kadar tüm hastane personelinin görev tanımları ve sorumlulukları ayrıntılı ve açık bir şekilde belirlenmeli, personelin iş tatminini artırıcı ve onların kararlara katılmalarını sağlayan bir sistem kurulmalı, uygun bir ödüllendirme sistemi ile istenen türden hareketler özendirilerek hastane etkinliğinin artırılmasına çalışılmalıdır. 2.6.5.1. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde İşbölümü ve İşbirliğinin Önemi İşbirliği, genellikle çatışmayla ilgili en iyi yöntem olarak düşünülmektedir. İşbirliği, uzlaşmadan farklı olarak, tarafların isteklerinden vazgeçmelerini gerektirmez; aksine her iki taraf daha üst zeminde ve ortak arayış içerisinde bulunmaktadırlar. Bu tür problem çözme tekniği, karşılıklı saygı ve güven atmosferine ihtiyaç göstermektedir (Aslan, 2003: 102). Birbirleriyle sürekli etkileşim içerisinde olan birçok farklı birim ve uzmanlık alanına sahip hastanelerde işbirliği ve işbölümü çatışmaların çözümünde büyük önem taşımaktadır. Sağlık alanında disiplinler arası takım çalışması son yıllarda giderek önem kazanan bir kavramdır. Takım çalışması arttıkça birimler arasında doğal bir işbirliği ve işbölümü meydana gelmektedir. İşbölümünün neden olduğu farklılaşmaya hiyerarşi de önemli katkıda bulunur. Hiyerarşi içinde birlikte çalışan personel farklı şekillerde ödüllendirilir. Hiyerarşinin üst düzeylerinde bulunanlar sadece daha fazla ücret almakla kalmazlar, psikolojik bakımdan da daha büyük karşılık alırlar. Badgley ve Wolf’e göre, hastane personeli maaşlar kadar tatillerin uzunluğu, çalışma yerlerinin büyüklüğü, dekoru ve 150 diğer ücret dışı yararlarla da ödüllendirilir. Eğer, bu ödüller adil olarak dağıtılmazsa, bazı personel için artarken diğerleri için artmazsa çatışma ortaya çıkar (Kaya, 1992: 73-75). İşbirliği içerisinde çalışmak zorunda olan personelin hatalı yönetim uygulamalarıyla çatışmaya sokulması ise çok büyük etkinlik ve performans düşüşlerine yol açacaktır. Anlaşmazlıkların çözümünde ideal olan, tarafların herkes için en iyi sonuca ulaşmak üzere işbirliği yapmasıdır. İşbirliği, amaçların açıklığa kavuşturulmasını, konuyla ilgili bütün verilerin toplanmasını ve ek kaynakların araştırılmasını gerektirir. Anlaşmazlıkların çözümünde işbirliği yapıldığında, bütünsel bir çözüme ulaşmaya, yani ilgili herkesin isteklerini gerçekleştirecek bir yol bulmaya çalışılır. İşbirliği, karmaşık ve zaman alıcı bir süreçtir. İşbirliğinin etkili olması için, anlaşmazlık içindeki bütün kişilerin buna istekli olması gerekmektedir (Aslan, 2003: 46). Hastanelerde, doktorlar ve yöneticiler arasındaki çatışmanın kaynaklarını araştıran Levey, doktorlar sadece kendi uzmanlık konularıyla ilgilenirlerken yöneticilerin bütün işlemlerle ilgilenmelerinin ve her iki grubun da önemlerini artırmaya çalışmalarının çatışmalara neden olduğunu bulmuştur. Ayrıca, hemşire grubunun hastanedeki rollerini geliştirmeye ve statülerini ilerletmeye çalışmalarının, doktorlarla çatışmalarına yol açmaktadır (Kaya, 1992: 74). Tüm örgütlerde olduğu gibi sağlık kurumlarında da çatışmaların yok edilmesi mümkün değildir. İşbirliği ve yardımlaşmanın üst seviyede olduğu ve bu durumun sıklıkla çatışma ortamına zemin hazırladığı sağlık kuruluşlarında yapılması gereken, çatışmaların yıkıcı etkilerini azaltarak daha sağlıklı ve etkin bir örgütsel çatı ve işbirliği ortamı oluşturmada bu çatışmalardan yararlanmaktır. Hastanelerde, işin doğası gereği işbirliği içinde olması gereken çalışanların işbölümü ve işbirliği içerisinde çalışmaları özendirilerek ve bu yönde olumlu davranış gösterenleri ödüllendirerek hem çalışma ortamlarında daha sıcak bir hava oluşturulabilir, hem bireyler daha da motive edilmiş olur, bunların sonucu olarak da fonksiyonel olmayan çatışmalar azaltılarak hastane etkinliği artırılabilir. 151 2.6.5.2. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Fonksiyonel Bağımlılık Örgütün iki veya daha fazla birimi kendilerine ait görevleri tamamlamak için birbirlerine bağımlı oldukları zaman işler arası karşılıklı bağımlılıktan söz edilebilir. Bu gibi durumlarda, işler arası karşılıklı bağımlılığın yönetilme şekline bağlı olarak çatışma için düşük ya da oldukça yüksek bir potansiyel ortaya çıkabilir (Şimşek, 2002: 301). Örgütlerde fonksiyonel olarak birbirine bağımlı olan bölümlerden birinin fonksiyonunu zamanında yerine getirmemesi de bu iki bölüm arasında çatışmalara neden olabilir. Zamanlama bakımından ortaya çıkan aksaklıklar, fonksiyonel bağımlılık nedeniyle örgütün amacına ulaşmasını zorlaştırabilir (Kaya, 1992: 75). İşler arası karşılıklı bağımlılığın söz konusu olduğu durumlarda, gruplara verilen iş veya görevlerde, denklik olmasına karşılık, ödüller farklılık gösteriyorsa yine çatışma doğabilecektir (Şimşek vd., 2001: 285). Dolayısıyla ödül ve ceza sistemi ayrıntılı şekilde tanımlanmış olmalı ve herkese karşı esnek ve şeffaf olmalıdır. Örgütlerde çatışan taraflardan birinin, tek başına elde edemeyecekleri güçlükte ve cazip bir hedefin tanımlanması ve tarafları ortaklaşa şekilde o hedefe yönlendirmeye çalışmak çatışmaların çözümünde yarar sağlamaktadır. (Greenberg ve Baron, 1995: 177). Böylelikle her iki taraf da birbirlerine zorunlu olarak bağlı olduklarını bilecek ve çatışma zemini oluşturmaktan kaçınacaklardır. Georgopulos’a göre hastanelerdeki işbölümü ve uzmanlaşma düzeyinin çok yüksek olması nedeniyle herhangi bir bölüm ya da grubun fonksiyonunu yerine getirebilmesi, diğer bölüm ya da gruplara bağımlıdır. Hiçbir bölüm, fonksiyonunu diğerlerinden bağımsız olarak yerine getiremez. Aksine, sadece karşılıklı bağımlı olarak çalışabilirler, çünkü girdileri ve çıktıları yüksek düzeyde karşılıklı ilişkilidir. Hastaların teşhis ve tedavileri, hastanedeki çeşitli bölümler ve grupların (laboratuar, röntgen, eczane, çamaşırhane, sterilizasyon, doktor, hemşire, yönetici, teknisyen vs), birbirleriyle ilişkilerinin tam olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, hastanedeki faaliyetler arası ilişkiler çok yönlü karşılıklı bağımlılık türündendir. Böyle yüksek düzeydeki fonksiyonel bağımlılık, hastanenin amaçlarına ulaşılması için bölümler ve grupların uzmanlaşmış çeşitli fonksiyon ve faaliyetlerinin uygun olarak koordine edilmesini 152 gerektirir. Endüstriyel örgütlerden farklı olarak, hastanelerde koordinasyonun sağlanması ve sürdürülmesi programlanmış koordinasyondan çok, gönüllü ve kendiliğinden düzenlemelere bağlıdır (Kaya, 1992: 76). Hastanelerde, bölümlerin amaçlarındaki farklılık dolayısıyla sıkça çatışma yaşanmaktadır. Örneğin; bir servisteki hekimin hastanedeki en önemli servisin kendi servisi olduğuna dair inancı ve teknik donanım, cihaz açısından kendi servisine öncelik verilmesi gerektiğine dair talebi, diğer servis hekimleri tarafından olumsuz karşılanabilir ve aralarında bir çatışma oluşturabilir. Hastanelerde, hekimlerin hasta bağlamında tercih edilme üstünlüğünde eğer bir hekimin işine diğer hekimin müdahale şansı yoksa rekabet söz konusudur. Ancak bir şekilde taraflardan biri diğerinin işlerine karışma fırsatı buluyorsa o zaman çatışma söz konusu olacaktır. Rekabette aynı amaç etrafında buluşma söz konusudur. Ancak, sonuca tek kişi ulaşabilmektedir (Aslan, 2003: 45-69). Bir hastanedeki hekimler ve diğer tüm sağlık ekibi üyeleri, pek çok yoldan birbirleriyle ilişkilidirler. Birinin yaptığı, kaçınılmaz olarak diğerinin yaptığı işi de etkiler ve eğer bu etkileşimler organize edilmezlerse karmaşa, çatışma ya da kaynak israfı meydana gelebilecektir (Eren, 2009: 2). Hastane yönetiminin bu noktada yönetim işlevlerini etkin şekilde uygulayabilmesi hastane yönetim etkinliği açısından belirleyici bir etken olacaktır. 2.6.5.3. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Ortak karar verme Örgütlerde ortaya çıkan çatışmaların nedenlerinden biri de ortak karar verme ihtiyacıdır. Bir örgütte ortak karar vermek için duyulan ihtiyaç, çeşitli nedenlerden doğabilir. Bunlardan, kaynakların dağılımı ve faaliyetlerin zamanlandırılması özellikle önemlidir. Örgütteki bölümler ya da grupların sınırlı bir kaynağa karşı bağımlılıkları arttıkça, bu kaynak açısından ortak karar vermeye duyulan ihtiyaç da artar. Faaliyetlerin zamanlandırılmasında bölümler ya da gruplar arası karşılıklı bağımlılığın artması zamanlama açısından ortak karar vermeye duyulan ihtiyacı artırır. Kıt kaynaklar ya da zamanlama sorunlarına ilişkin bağımlılıklar kişilerde çevrelerini kontrol etme doğrultusunda bir içsel baskı yaratır. Bu baskı, onları kaynakların dağıtımını ve faaliyetlerin zamanlandırılmasını denetleme isteğine 153 götürecektir. Bu da, öteki gruplar tarafından alınan kararlara katılma yönünde bir baskıya yol açacaktır (Kaya, 1992: 76-77). Hastanelerde, farklı birimlerin ortak olarak kullandıkları tıbbi malzemelerin alımında ve teknik şartnamelerinin yazımında ortak karar vermek zorunda kalan servisler arasında, sıklıkla çatışma çıkmaktadır. Bir servis için yeterli olan malzeme kalitesi diğer bir servis tarafından düşük bulunmakta, daha düşük kaliteli malzemeyle yetinen servis ise yüksek kalitenin yüksek maliyetler getirdiğini ve gereksiz olduğunu düşünebilmektedir. Bunun sonucunda, beraber şartname hazırlamak zorunda olan bu servisler ortak karar alma noktasında çatışmalar yaşayabilmektedirler. Hastane yönetiminin bu gibi durumlarda, çatışmanın kendiliğinden çözülmesini beklemeden uzlaşma ve birleştirme yöntemleriyle ortak karar alınmasını sağlaması çatışmaların çözümü noktasında önem arz etmektedir. Sağlık kurumlarında olan çatışmaların bir nedeni de karşılıklı bağlılıktır. Çalışma ortamındaki karşılıklı bağlılık ilişkisi önemli bir faktördür (Skjorshammer ve Hofoss, 1999: 2). Karşılıklı bağımlı olma, ortak karar almayı gerektirir. Kararlar alınırken çevreyi kontrol altına almayı çalışmak ise karar almayı zorlaştırarak çatışmalara sebebiyet verir. Bununla birlikte, beraber alınan kararlar sinerji etkisi de yaparak daha isabetli sonuçlar elde edilmesine olanak sağlayabilir. Ortak karar verme yönündeki baskı daha çok tek taraflıysa, buna karşı çatışmayla sonuçlanan bir baskı beklenebilir. Ortak karar verme yönündeki baskının şiddeti, kaynakların bütün örgüt için ne kadar sınırlı olduğuna bağlıdır. Sınırsız kaynakları bölmekte önemli bir sorun çıkmaz. Kaynaklar arttıkça ortak karar verme ihtiyacı ve çatışma azalır (Kaya, 1992: 76-77). 2.6.5.4. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Sınırlı Kaynaklar Örgüt içerisindeki birimler, kıt kaynak niteliğindeki işgücü, para, malzeme, teçhizat ve benzeri faktörlerin sınırsız olmamalarından kaynaklanan potansiyel bir çatışma nedeni ile karşı karşıyadırlar. Günümüzde birçok örgütün kaynağı sınırlıdır. Bireyler veya birimler genellikle kaynakların az olduğu durumlarda örgüt kaynakları için rekabet ederler. Bu rekabet finansal kaynak, teknik kaynak veya yetenekli bir çalışan için olabilir. Çünkü örgütlerin elinde bu kaynaklardan sınırlı miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle 154 grupların büyük bir bölümü bütçe fonları, fiziki alan, malzeme, personel terfi fırsatları ve destekleyici hizmetler için birbirleriyle rekabet içerisine girmektedirler (Luthans, 1994: 284). Örgüt kaynaklarının sınırlı olması ve bölümler ya da grupların amaçlarına eksiksiz biçimde ulaşabilmek için bu sınırlı kaynaklardan daha büyük bir pay almaya çalışması, çatışmalara yol açan bir unsurdur. Araştırmalar, tıbbi personelin materyal, teçhizat ve personel isteklerinin hastane bütçesinin sınırlarını aşmasının, tıbbi personelle hastane yöneticileri arasında çatışmalara yol açtığını ortaya koymaktadır. Hastanelerde yapılan araştırmalarda, bir grubun para ve tıbbi teçhizatla ilgili isteklerini elde edemediği zaman çatışma ortaya çıktığı ve bundan yönetimin sorumlu tutulduğu gözlenmiştir. Hastane bütçesinin sınırlı olması, daha fazla fon elde etmek için bölümler arasında yarışmaya ve bu yarışma da çatışmaya neden olmaktadır (Kaya, 1992: 77-78). Hastaneler, kaynak sıkıntısını en fazla çeken örgütler arasında yer almaktadır. Ayrıca teknik cihazlar pahalı olduğundan hastane içerisinde az sayıda bulunmaktadır. Bu durum farklı birimlerin kaynak nedenli çatışmaya düşmelerine sebep olmaktadır (Aslan, 2003: 72). Yöneticilerin rolü değişen çevreyi etkin olarak önceden tahmin etmek ve uygun planları uygulayabilmektir (Heyes ve Mack, 1996: 66). Kaynaklar her zaman kısıtlı olacağından, onları sürekli değişim içinde olan çevreye karşı en doğru reaksiyonu verebilecek şekilde dağıtmak önem arz etmektedir. Hastanelerde, servisler arasında görülen çatışma şekli, bölümler arası çatışmaya örnek verilebilir. Özellikle aynı kaynak ve malzeme bağımlılığı veya görevlerin hem zamansal ayarlama hem de ekip çalışmasını gerektirmesi; bölümler arası çatışmaların en önemli nedenleri arasında sayılabilmektedir (Aslan, 2003: 59). Hastane yöneticisi, örgütsel kaynakları mümkün olduğunca üretkenlik ve verimlilik temeline göre tahsis etmeli, ancak, bunu yaparken çok iyi ölçüm ve denetim mekânizmaları kurmalıdır. 2.6.5.5. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde Yeni Uzmanlıklar Örgütlerde en çok görülen çatışma nedenlerinden biri de yeni uzmanlıklardır. Yeni uzmanlıklar, eski uzmanlıkları fonksiyonlarının kaybıyla ya da yeni istenmedik 155 fonksiyonların eklenmesiyle tehdit eder. Artan uzmanlaşma, fonksiyonlara bağlı çıkarlar kadar statü beklentilerini de bozar (Kaya, 1992: 78). Örgüt içindeki bir alt birim (grup-bölüm) uzmanlaştıkça benzer olmayan amaçlar geliştirmeye başlar. Bu faklı amaçlar her bir alt birim üyeleri arasında farklı beklentilerin ortaya çıkmasına neden olur. Amaç farklılıkları, kaynakların sınırlı olması, ödüllendirme sistemlerinin işbirliğini sağlama yerine rekabeti özendirmesi, bireysel amaçlardaki farklılıklar ve örgütsel amaçların öznel (sübjektif) yorumlanmasından ortaya çıkabilir (Can, 2002: 328). Yeni uzmanlıklardan kaynaklanan çatışmalar "uzman-bürokrat" çatışması olarak da bilinir. Bu tür çatışmalar, uzman ve bürokratın yönelimlerindeki farklılıklardan ortaya çıkar. Uzmanın karar vermede kullandığı standartlar, kendi uzmanlık alanına özel bilgiden kaynaklanır. Bürokratın karar vermede kullandığı standartlar ise örgütün kuralları ve düzenlemelerinden kaynaklanır. Bürokratik modeller yetkiyi, örgüt personelini denetlemenin temel aracı olarak önerir. Fakat uzman fonksiyonuna ilişkin içselleşmiş beceri ve standartlara sahip olduğu inancıyla, fonksiyonunun nasıl yerine getirileceğine kendisi karar vermek ve bürokratik denetimden uzak kalmak ister. Uzmanın aynı zamanda bir meslek kuruluşunun da üyesi olması, ona bir ayrıcalık sağlar ve bürokratın uzman üzerindeki gücünü sınırlar. Teknolojinin hızla ilerlemesi, hastanelerde uzmanlaşmanın artmasına ve yeni uzmanlıkların doğmasına neden olmaktadır. Hastanelerdeki uzman personelin artması, uzmanlıklardan doğan çatışmaları da artırmaktadır (Kaya, 1992: 78). Örgütte etkin karar alabilmek için bilgi paylaşımına ihtiyaç duyulmaktadır (Cruz vd., 2000: 111). Özellikle sağlık sektöründe gittikçe artan yeni uzmanlıklar ile bilgi paylaşımının önemini daha da artırmıştır. Bunun yanında artan uzmanlıklar sonrasında birimler arasında sıklıkla işbirliği yapılmakta ve artan zorunlu işbirlikleri çatışmalara da zemin oluşturmaktadır. Özellikle işletme örgütleri gibi biçimsel sistemler açısından yapılan araştırmalar; bürokrasinin üç temel öğesi olan uzmanlaşma, rutinlik ve standartlaşmanın çatışmayla kısmen ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu araştırmalarda uzmanlaşmanın örgütsel çatışmaları arttırıcı; rutinliğin ise azaltıcı yönde bir ilişkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılırken, standartlaşma ile çatışma arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (Tekarslan vd., 2003: 311). 156 Georgopoulos (2002)’ye göre hastanede görev yapan uzmanların güçlü kişisel bağımsızlık ihtiyaçları vardır ve rollerini yerine getirirken maksimum özerklik isterler. Ancak, uzmanları ve rollerini yerine getirmelerini etkileyecek pek çok karar, yöneticiler tarafından verilir. Uzmanlaşmanın artması, rollerin ve ilişkilerin belirsiz olması, yetki hatlarının çok yönlü olması, faaliyetlerin çoğunun rutin olmaması, hastanelerdeki iletişimin yetersiz ve belirsiz olmasına, bu da çatışmalara yol açmaktadır. Uzmanların hasta tedavi ekibinden ve hastaneden çok mesleklerine bağlı olmaları, hem yönetim hem de motivasyonla ilgili sorunlar doğurmaktadır (Kaya, 1992: 79-81). Teknolojik gelişmelerin hız kazandığı günümüz bilgi çağında, yeni teknolojiler yeni uzmanlıklara olan gereksinimi artırmakta, eski uzmanların fonksiyonlarının bir kısmının yok olmasına veya mevcut fonksiyonlarına yeni fonksiyonların ilave edilmesine neden olmaktadır. Artan uzmanlaşmanın bir sonucu olarak mevcut organizasyon yapısındaki personelin çıkarları zedelenebileceği gibi, onların statü beklentileri de bozulabilir. Sonuçta mevcut personel ile işletmeye gelecek yeni uzman personel arasında uyuşmazlık ve çatışma ortamı doğmuş olur (Ertürk, 2000: 226). Çok sayıda uzman grubunun çalıştığı hastanelerde uzmanlıklardan kaynaklanan çatışmaların ortaya çıkması doğaldır. Uygun maliyetler içinde kaliteli hasta bakımının sağlanabilmesi, uzmanlar ve yöneticilerin birlikte çalışmalarını gerektirir. Bu iki grubun birlikte çalışmalarının neden olduğu çatışmalar uygun şekilde ele alınmazsa bundan hastalar, personel ve örgüt zarar görebileceği için yöneticilerin bu konuda bilgili olmaları ve davranışlarını buna göre ayarlamaları gerekir (Kaya, 1992: 79). 2.6.5.6. Hastanelerde Çatışma Yönetiminde İletişim Kişiler arası iletişim, bilgi, fikir ve duyguların bir kimseden diğerine geçme sürecidir. Bu sürecin oluşabilmesi için mutlaka fertler arası bir ilişkinin kurulmasına ihtiyaç vardır. Bu durumda iletişim, insanları birbirine bağlayan ve onların sosyal bir grup halinde denge ve ahenk içerisinde anlaşmalarım sağlayan bir etkileşim olmaktadır (Eroğlu, 1995: 206). 157 Örgütsel iletişim, örgütün isleyişini sağlamak ve örgütü hedeflerine ulaştırmak amacıyla, gerek örgütü oluşturan çeşitli bölüm ve öğeler, gerekse örgüt ile çevresi arasında girişilen devamlı bir bilgi ve düşünce alışverişine ve gerekli ilişkilerin kurulmasına olanak tanıyan toplumsal bir süreçtir (Akat vd., 1999: 280). Kurumsal iletişim ise, kurumun amaç ve hedeflerine ulaşması, işleyişini sağlaması için gereken üretim ve yönetim süreci içinde, kurumu oluşturan bölüm ve öğeler arasında eşgüdümlü, bilgi akışını, motivasyonu, bütünleşmeyi, değerlendirmeyi, eğitimi, karar almayı ve denetimi sağlamak amacıyla belli kurallar içinde gerçekleşen iletişim sürecidir (Tabak ve Çekin, 1999: 350). İletişim, örgütün sürekliliği için zorunludur. Yöneticilerin, her geçen gün gelişen yönetim tekniklerinden faydalanıp, insana daha fazla önem veren yaklaşımları benimsemeleri zorunludur (Aslan, 2003: 126). İletişim, ilk başta, örgüte girişte çok önemlilik arz etmektedir. Yeni eleman, olumsuz etkilere açıktır ve her olumsuzluktan hemen etkilenir. Birey, ilk izlenimlerini unutamaz. Bu dönemdeki yanlış izlenimlerin telafisi zordur. Bu nedenle, yanlış izlenimlere meydan vermemek için oryantasyon programı uygulanmalıdır. Fakat, ülkemizde pek çok organizasyonda olduğu gibi hastanelerde de buna gereken önemin verilmediği görülmektedir (Aslan, 2003: 60). İletişimi engelleyen etmenler, örgütte çatışmanın artmasına neden olabilecektir. Taraflardan biri, diğerinden fizik ve zaman bakımından ayrıldığında, taraflar arasında yanlış anlamaların oluşacağı ve gelişeceği bir gerçektir. İletişimdeki engeller, amaçlarda farklılaşmaya ve benzer amaçları paylaşan personelin gruplaşmalarına yol açabilir. Bu gruplaşmalar da çatışmalara neden olabilir (Tengilimoğlu, 1991: 134). İletişimden iyi sonuç alınabilmesi için, başvurulan iletişim araç ve yöntemlerinin yanı sıra, hastane yönetiminin kuruluş içinde ve dışındaki tüm iletişim noktalarına mesaj yollamanın dışında, geri bildirime de önem vermeleri gereklidir. Geri bildirimde başarılı olabilmek için, iletişim noktalarını iyi tespit etmek gerekir. Örneğin; hastane içi halkla ilişkilerde etkili olabilmek için, hastane çalışanlarının kendi aralarında ve hastane yönetimi ile çalışanlar arasındaki formal ve informal iletişimin varlığı ve gerekliliği göz önünde bulundurulmalıdır (Esatoğlu vd., 1999: 133). 158 Örgütün büyüklüğü çatışma miktarını artırır. Çünkü örgüt büyüdükçe birincil ilişkiler, ikincil ve kişisel olmayan ilişkilere döner, informal iletişim formalleşir. İletişim kanallarının sayısı artar ve hiyerarşik katlar arasındaki iletişim azalır. Uzmanlaşma artar ve faaliyetlerin koordinasyonu azalır. Örgütsel büyüklük; örgütsel amaçlar, roller ve ilişkilerin belirsizleşmesine, uzmanlaşmaya, karmaşıklığa ve iletişim, koordinasyon sorunlarına yol açarak çatışmalara neden olur (Kaya, 1992: 83). Çatışmaların gelişip ortaya çıkması, yöneticilerin evrensel yönetim ilkelerini, örgütü yönlendirmede etkili bir şekilde kullanmamaları ya da yönetimle çalışanların ortak çıkarlar etrafında bütünleştirilmelerinde iletişim işlevinin gereklerini başarıyla yerine getirmemelerinden kaynaklanmaktadır (Şimşek vd., 2001: 272). Yöneticilerin olumsuz tutum ve davranışları ya da bilgisizlikleri nedeniyle çoğunlukla ast-üst iletişiminin ve dolayısıyla ilişkilerinin düzensiz, gelişigüzel bir biçimde geliştiği ve formel iletişim kanallarının gerektiği gibi işlemediği durumlarla sık sık karşılaşılmaktadır. İletişim, sağlık kuruluşları için hayati bir önem taşımaktadır. Sağlık personelinin verimli çalışabilmesi, hastaların bundan mümkün olduğunca çok faydalanabilmeleri, kurum içerisinde ve kurumlar arasında düzenin sağlanabilmesi, kurumun imajı iç ve dış çevrede güven kazanması kurulacak olan sürekli ve doğru iletişime bağlıdır. Bu açıdan örgüt içerisinde tüm çalışanların iletişim kurallarını bilerek uygulamaları gerekmektedir (Kolankaya, 2002: 142). Maddi ürünler ya da sadece sınırlı ve belirli hizmetler üreten örgütlerle karşılaştırıldığında, hastanedeki faaliyetlerin çoğunun planlanması, standartlaştırılması ya da rutinleştirilmesi zordur. Hastane faaliyetlerinin çok azı güvenilir bir şekilde önceden bilinebilir. Hastaneler, kaynaklarını sürekli olarak hastaların tedavi ihtiyaçları doğrultusunda ayarlamak zorundadır. Hastalar değiştikçe kullanılan yöntemler de değiştirilmelidir. Hastaneler, standart yöntem ve araçlarla standart ürünler üretemezler. Bu durum hastanelerdeki çatışma potansiyelini artırır (Kaya, 1992: 81). Bu çatışma potansiyeli, ancak, hastane içerisindeki her faaliyette etkin bir iletişim ortamının sağlanmasıyla azaltılabilir. Hastanelerde, çok farklı meslek gruplarından birçok personel çalışmaktadır. Bir kişilik özelliği olarak, insanlar, tanımadıkları veya güvenebileceklerinden emin 159 olmadıkları insanlardan gelen bildirimlere mesafeli yaklaşırlar veya göz ardı ederler. Hastanelerde de benzer durumlar sıklıkla yaşanmakta ve hastane içerisinde etkin iletişimi engelleyebilmektedir. Ayrıca, hastanelerin fiziksel ortamları gürültülü, kalabalık ve karmaşanın yoğun olduğu ortamlardır. İletişim ise, böyle ortamlarda sıklıkla kesintiye uğrar veya doğruluğunu ve etkinliğini kaybedebilir. Bununla birlite; hastaneler çok yoğun çalışan hizmet işletmeleridir ve özellikle hafta içleri sabah 9 ile akşam 17 saatleri arasında muazzam bir hizmet talebi ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Talebin çok yükseldiği bu zamanlarda hastane çalışanları yüksek bir zaman baskısı ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Zaman baskısı ise, personeli her şeyi daha hızlı yapmaya iter. Bu hızlılık ise, hastane içi iletişimin doğruluğuna ve zamanlılığına sekte vurarak iletişimin etkinliğini azaltır. Hastanelerdeki iletişim engelleri, fiziksel ve psikolojik olarak ikiye ayrılabilir. Fiziksel engeller, iletişimin meydana gelmesi için gerekli olan imkânları azaltan engellerdir. Bunlar; yetersiz iletişim araçlarını ve iletişimi engelleyen zaman sınırlamalarını içerir. Bunların varlığı bilinince, ortadan kaldırılmaları göreli olarak kolaydır. Psikolojik engelleri ortadan kaldırmak daha zordur. Bunlar, genellikle, iletişimde bulunan kişilerin algılarla ilgili farklılıklarından doğar (Kaya, 1992: 81). Hastanelerde çatışma sebepleri konusunda, iletişim bakımından iletişimsizlik sorunu, farklı personellerde farklılık arz etmektedir. Ancak genel görüş, iletişim eksikliğinin var olduğunu göstermektedir (Aslan, 2003: 223). Hastanelerde, başmüdürlük, başhemşirelik, başhekimlik gibi birden fazla yönetim hattının birlikte olması da bir astın birden fazla üste bağlı olabilmesine yol açarak belirsizliğe, iletişim eksikliğine ve çatışmalara yola açabilir. Sağlık kurum ve kuruluşlarında yönetim yapısı dikey bir işleyiş göstermektedir. Kurumda çalışanlar kendilerini, yaptıkları işlerden sorumlu fakat yetersiz görmektedir. Kurum tepe yöneticisi ise, sistemde yer alan ara kademe yöneticilerin sorumluluğunu taşıdıkları görevlerin gerektirdiği tüm bilgilere sahip oldukları varsayımı ile bir ihtiyaç karşılanması isteğini, bir alt kademeye, nasıl yapılacağı hakkında yeterli bir açıklama yapmadan aktarmaktadırlar. Bu statik işleyiş, fonksiyonların iyileştirilmesini engellemekte, hata yapma korkusu ile hizmetler sürdürülmektedir (Çoruh, 1998: 1). Hastanelerde yatay haberleşme şekli de mevcuttur. Yatay haberleşme, sorunları, üst kademelere taşımada ve resmi 160 haberleşmenin zaman öğütücü kurallarına takılmadan, yerinde, hızlı ve karşılıklı güvene dayalı olarak yürütülen bir haberleşme biçimdir (Şimşek vd., 2001: 111). Hastanelerde, özellikle yöneticiler arasında kaçınılmaz surette oluşan çatışmayı yönetme yollarından biri, iletişim yollarını araştırmak ve iletişimi teşvik etmeyi sağlamaktır. Yönetici ve iş arkadaşlarından alınan geri bildirim işlerin tam olarak yerine getirilmesinde önemli bir faktördür. Yöneticilerden ve iş arkadaşlarından işlerindeki başarıya ilişkin yeterli bilgi alamayan kişiler, kendilerini düzeltme ve geliştirme olanağı bulamayacaklarından verimsiz ve başarısız olacaklardır. Bunun için de her düzeydeki yönetici ile düzenli toplantılar yapılmalı, iş ile ilgili konuların tartışılmasına ve astların birbirleri ile iletişim kurmalarına fırsat verilmelidir (Özmen ve Katrinli, 1994: 151). Hastanelerde, resmi yöntemlerin yanı sıra, kurum yemekleri, tanışma çayları, dayanışma toplantıları, geziler gibi informal yapıda ve sosyal ağırlıklı faaliyetlerde de, özellikle açık ve doğal iletişimin iyi işlemesi açısından yararlanabilecek iletişim yöntemlerine yeterince ağırlık verilmemektedir (Tabak ve Çekin, 1999: 362). Halbuki, hastaneler, 24 saat durmaksızın hizmet veren ve çatışmaların sıkça yaşandığı işletmelerdir. Hastane çalışanlarının çeşitli vesilelerle birlikte zaman geçirmeleri, birbirlerini daha iyi tanımaları daha iyi iletişim ortamı yaratacak, çalışanların üzerlerindeki stresi azaltacak, çalışma azmi ve heyecanını artırarak çatışmaların önünü kesmede hastane yönetimine büyük katkıda bulunacaktır. İletişim, günümüzde gittikçe önemi artan bir konu olmaktadır. Hastanelerde ise matriks organizasyon yapısı dolayısıyla çok daha etkin olmaktadır. Ancak, buna rağmen hastanede aynı görevi icra eden meslektaşlar arasında bile yeterince olumlu iletişim bulunmamaktadır. Özellikle, hastanedeki rolleri nedeniyle, kilit rol oynayan hekimler arasında olumlu iletişimin olmadığı gözlenmektedir. Bunda, kişisel farklılıklar gibi nedenler söz konusu olabildiği gibi, çıkar farklılıkları, esas unsur olarak gözükmektedir. Özellikle, ekip çalışmasının uygulanamayışı hipotezinde de üzerinde durulan; bireysel çıkarlarla, kurum çıkarlarının uygun olmaması konusunda yüksek derecede katılım bunu göstermektedir. Zira, hekimler bireysel amaç olarak müşteri kazanımda diğer rakip hekimlerle çeşitli türde güç mücadelesine girmektedirler (Aslan, 2003: 224). Hastane yönetiminin üzerine düşen görev ise; hastabakıcısından doktoruna hastanedeki tüm personelin yatay ve dikey haberleşme 161 kanallarını geliştirebilecekleri ortamlar sağlamak, kaynak sıkıntısı, çalışma saatleri, sorumluluk ve yetki eşitliği gibi sıkıntı oluşturabilecek konularda muhakkak adil olmak, belli gruplara ya da kişilere asla iltimas göstermemek, bu noktada alınan kararların tüm taraflarca kabul edilebilir olmasına önem göstermektir. 2.6.6. Hastane Yönetim Etkinliğinde Stres Yönetimi Stres kavramının bireysel yönü olduğu gibi, örgütsel ve yapılan işle ilgili yönü de bulunmaktadır. Stres, kişinin önemli bulduğu konular hakkındaki belisizliklerin ortaya çıkarttığı dinamik bir algılamadır. İşle ilgili stres, çalışanın kapasitesi ya da mevcut kaynakları, kendisinden iş ortamında beklenenleri yerine getirmesinde, kendi algılarına göre yetersiz kaldığında söz konusu olabilir (Şahin ve Erigüç, 2000: 23). Örgüt bireyleri ve özellikle yöneticiler sorumluluk ve iş yükünü yeterli astlarla paylaşarak, iş ve sosyal yaşantılarını birbirinden ayırarak, sosyal çevrelerini zenginleştirerek, yeterli dinlenme zamanları ayırarak, insanlarla rahatça kaynaşarak, insan ilişkilerinde ölçülü olarak şaka ve nüktelere yer vererek örgütsel stres yönetimine katkıda bulunabilirler (Şimşek vd., 2011: 346). Bireysel yaşamın önemli bir kısmının geçirildiği örgüt yaşamında meydana gelen çeşitli olaylar örgüt çalışanları üzerinde stres yaratabilmektedir. Uzun süre yaşanan yoğun stres, çalışanları, bazen tükenme noktasına getirmekte, onları, diğer insanların yaşadıklarına karşı duyarsız ve ilgisiz kılarak, duygusal olarak tükenmelerine yol açmaktadır. İş yaşamında karşılaşılan bu durum, mesleki tükenmişlik olarak adlandırılmakta ve kişilerin iş performansını olumsuz olarak etkileyen önemli bir faktör olarak görülmektedir. Söz konusu olumsuzlukların veya oluşabilecek diğer sorunların çözümü için örgüt içinde bir stres yönetim merkezi açılmalıdır (Şimşek vd., 2011: 324). Hastanelerde özellikle hemşireler arasında tükenmişlik sendromunun sıklıkla yaşandığı birçok araştırma ile kanıtlanmıştır (Çam, 1991: Ergin, 1996; Martin vd., 1997; Glass vd., 1993; Lee vd., 2004; Aslan vd., 1997; Üstün, 1995). Hastane yönetiminin sağlık hizmetlerinde çok kritik bir rol oynayan hemşirelerin tükenmişlik sendromu içerisine girmemeleri için gözlem, sözlü ve yazılı iletişim yollarıyla, başhemşire ve birim sorumlu hemşirelerinin yardımlarıyla gerekli ve etkin önlemleri alması gerekmektedir. 162 Stres kaynakları arasında, rol belirsizliği ve rol çatışması önemli bir yer tutmaktadır. Hastanelerde, rol çatışması, genellikle hekimler, hemşireler ve hastane yöneticileri arasında olmaktadır. Hemşirelerin birden çok üste bağlı olması, hastane yöneticilerinin yetkilerinin sınırlı olması gibi nedenler çatışmaya neden olabilmektedir (Aslan, 2003: 137). Yönetsel stres, organizasyon içerisinde çalışan bireylerin aşırı iş yükü taşımaları, sorumluluklarını yeterince yerine getirememeleri, çalışma ortamlarının uygun olmaması gibi durumlardan dolayı oluşmaktadır. Organizasyon içinde izlenen politikalar da çalışanları ve yöneticileri kimi zaman strese sokabilmektedir (Şimşek vd., 2011: 333). Ancak, stres, örgütün başarısını olumsuz yönde etkileyen bir olgudur. Orta ve uzun dönemde başarılı olmak isteyen örgütler stresle baş etmenin yollarını bulmak zorundadırlar. Stres ve stres kaynakları, özellikle kesintisiz hizmet veren ve insan emeği, özverisi ve dikkatinin yüksek önem taşıdığı sağlık kurumlarında ayrıca düşünülmesi, sürekli ölçülmesi ve en kısa zamanda yok edilmesi gereken bir olumsuzluktur. İş görenler, kendilerinin sadece üretim yapan robotlar olarak görüldüğü hissine kapılır, örgüt yaşamında beklentilerine ulaşamaz ve yöneticilerin katı uygulamaları ile karşılaşırlarsa; yabancılaşmak veya saldırgan olmak gibi farklı tepkisel davranışlarda bulunabileceklerdir. Öte yandan; işyerindeki doyumsuzluklar, şikâyetlerin giderilememesi, keyfi ve özel davranışlar ve bunlara bağlı olarak gelişen düşmanlık duyguları gibi faktörler de çalışanların örgüte karşı yabancılaşmalarına neden olabilmektedir. Bunların yanı sıra örgüt yapılarında eksik güçlerin hissedilmesi, yalnızlık, yönelimsizlik ve işe bağlılığın azalması gibi durumlar bir iş görenin iş dünyasında önemli olduğunda iş gören örgüte karşı yabancılaşabilmektedir (Şimşek vd., 2006: 575). Yabancılaşma ise, çalışanda stresi artıran bir olgudur. Dolayısıyla hastane yönetiminin stresi önleme noktasında örgüt içi yabancılaşmaya karşı alacağı etkin önlemler hem sağlık personelinin verimini artıracak hem de insan sağlığı gibi çok önemli bir sektörde hizmet veren personelin hata yapma riskini en aza indirecektir. Hastane ortamları stres yüklü ortamlardır. Buna bir de teknolojik değişimlerden fazlasıyla etkilenmeleri eklenince, hastanelerde çatışma potansiyelinin artması kaçınılmaz olmaktadır (Aslan, 2003: 79). Kendilerini yönetemeyen ve stres 163 altında kıvranan yöneticiler ise üzerlerine düşen görevler için enerji ve zamanlarını boşa harcarlar (Yeniçeri, 2003: 476). Dolayısıyla çatışmaları azaltması beklenen hastane yöneticileri stres altında iseler örgüt bir atalet ve çöküş içerisine girmekten kaçınamayabilir. Sağlık personeli, stres altında olan insana hizmet vermeleri, hem de çalışma koşulları nedeniyle şiddete maruz kalabilmektedir. Hemşirelerin şiddetle karşılaşma riskini artıran nedenler arasında, hasta ve hasta yakınlarıyla yakın çalışma, hasta ünitelerinin yüksek oranda duygu yükü içeren yaşantılar içermesi, yoğun çalışma temposu, vardiya biçiminde çalışma, yetersiz personel, güvenlik önlemlerinin yetersizliği ve hemşirelerin cinsiyet faktörleri dolayısıyla etkilenmesi sayılabilir (Yurdagil ve Üstün, 1997: 105-106). Hastanelerde sıklıkla söz konusu olan örgütsel görev ve sorumluluklardaki karışıklıklar, örgütsel stres faktörü ve beraberinde çatışma nedeni olmaktadır (Aslan, 2003: 86). Stresi oluşturan örgütsel faktörler; mesleki farklılıklar, rol belirsizlikleri, rol çatışması ve aşırı iş yükü gibi nedenlerdir (Şimşek vd., 2011: 338-339). Hastanelerde farklı meslek gruplarından birçok personel çalıştığından ve grupların sürekli işbirliği içinde olmaları ve kaynakları paylaşmaları gerektiğinden görev tanımlarının çok iyi yapılmış olması gerekmektedir. Hastane çalışanları, kendilerinden beklenen performansı tam olarak bilemezlerse, onlardan ulaşmaları istenen hedeflere nasıl ulaşacaklarını bilemiyorlarsa, rolleri hakkında kesin bilgileri yoksa stres yaşamaları kaçınılmazdır. Sağlık kurumları anlık talebin önceden bilinemediği bununla beraber talep ne kadar yüksek olursa olsun herkese hizmet vermenin gerekli olduğu dolayısıyla personelinin sıklıkla aşırı iş yükü içerisinde kaldığı kurumlardır. Aşırı iş yükü altında kalan sağlık çalışanları doğal olarak miktar, kalite ve performans arasında çatışma yaşarlar. Ancak hastanelerde insan hayatı söz konusu olduğundan kaliteden ödün verilemez. Bununla beraber sağlık hizmetine çok fazla talep olduğu bir anda miktar ve performans öne çıkabilir. Hastane yönetimleri, çeşitli miktarlarda hizmet talepleri için eylem planlamasını yapmalı ve en kötü durum senaryolarına hazırlıklı olmalıdır. 164 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HASTANELERDE YERLEŞİM PLANI VE MEKÂNSAL YÖNETİM Günümüzde sağlık kurumları, hastaların her türlü ihtiyacına cevap verebilmek, yeni uzmanlık alanlarını bünyelerine katabilmek, hastaların ve çalışanların daha rahat ve ferah bir ortamda işlemlerini yürütebilmeleri için fiziksel olarak çok büyük alanlara kurulmaktadırlar. Bu durum, her gün binlerce hastanın muayene olmak için geldiği, yüzlerce çalışan ve onlarca poliklinik ve tetkik birimlerinden oluşan hastanelerde hastane içi ulaşım karmaşasına yol açmakta, tedavi olmak için hastaneye gelen hastaların stres, kaygı ve sinirlilik düzeylerini artırarak tedavilerine olumsuz etki etmekte, çalışanların sürekli kalabalık, gürültülü ve stresli ortamlarda çalışmalarına yol açmakta, daha fazla tıbbi hata yapılmasına ve işlemlerde gecikmelere neden olmaktadır. Çalışmamızın bu bölümünde, hastanelerde mekânsal yönetim, polikliniklerin ve hastaların sıklıkla müracaat ettikleri radyoloji ve laboratuar birimlerinin en uygun mekânsal organizasyonu, hastane içi mekânsal ilişkilerin yönetimi, hastane yerleşim planı ve organizasyonunun hasta ve çalışan memnuniyeti üzerindeki etkisi ve en uygun hastane mekân organizasyonunun hastane yönetim etkinliğine sağladığı yararlar açısından teorik çerçeve incelenmiştir. 3.1. Hastanelerde Yerleşim Planı, Mekânsal Yönetim ve Mekânsal Organizasyona Konu Birimler Hastanelerde hizmet veren poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin hastane içerisinde yerleşimleri genellikle rastgele veya bu birimlerin açılma sıralarına göre hastane girişine en yakın şekilde konumlandırılmaktadır. Birimlerin hastane içerisinde nasıl yerleştirileceği yetkisi hastane yönetimlerinin elinde olmakla birlikte, herhangi bir bilimsel veri veya gerçekliğe dayanmayan hastane içi yerleşim planları oluşturulmaktadır. 3.1.1. Hastanelerde Mekânsal Yönetim Hastanelerde mekânsal organizasyon ve hastaneyi oluşturan birimlerin birbiri ile ilişkileri hastane tasarımını etkileyen önemli faktörlerdir. Gün geçtikçe ilerleyen tıp bilimi hastane mekân organizasyonlarına da yansımaktadır ve bu durum tanı ve 165 tedavi birimleri arasındaki ilişkileri de etkilemektedir. Bu iki birim arasındaki hasta akışı günümüzde muazzam derecede artmıştır. Hasta ve çalışan sirkülasyonunun artması sonucunda mekânsal ihtiyaçlar ve fonksiyonel konfor koşulları, hasta memnuniyeti ve hizmet kalitesi noktasında önemli veriler haline gelmiştir. Doğası gereği, hastane binaları, kullanıcıların sağlıklarının iyi olmasını sağlamayı amaçlayan yapılar olmalıdırlar. Bununla birlikte hastaneler, genelde çok hasta olunmadığı sürece sakınılması gereken yerler, sağlıksız olarak kabul edilen ortamlar olmuşlardır. Birçok hastane, sadece sağlıksız değil, çoğunlukla konuksever olmaktan da uzaktır. Uygun park yeri ve izlenecek yolun bulunması çoğu kez zorluklarla doludur. Hastane içerisinde bilgilendirme işaretlerinin bir kısmının eksikliği, çoğunlukla hastanın yol bulmasını güçleştirir ve yaşadığı stresi arttırır. Sağlık kurumunda yön bulma ile ilgili özelliklerin ve işaretleme sistemlerinin, hastaların ortalama bekleme sürelerini, gidecekleri birimi ararken ve işaretleri incelerken geçirdikleri zamanı, personelle iletişim sıklığını, kaygı, stres ve gerginlik düzeyini ve hastane içindeki kalabalığı etkiledikleri tespit edilmiştir (Ergenoğlu, 2006: 51). Geçmiş dönemlerde hastaların muayene sonrası tanı birimlerine yönlendirilme oranları çok yüksek değil iken, günümüzde teşhis amaçlı yapılan birçok muayene, tanı birimlerinden alınan sonuçlarla desteklenmektedir. Muayenelerin ağırlıklı olarak yapıldığı poliklinik birimleri ile tanı birimleri arasında gün geçtikçe artan bu bağlantı hastaların en kısa yoldan hedefe yönlendirilmeleri ve poliklinik ve tanı birimlerinin hastane yönetimince en uygun şekilde konumlandırılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Hastanelerin mekânsal organizasyonunda temel görev hastane yöneticilerine düşmektedir. En uygun mekânsal organizasyon için, polikliniklerin, tanı ve tedavi birimlerinin kapasite yönetimleri çok iyi planlanmalıdır. Hastanelerde kapasite belirleme iki aşamada gerçekleşmektedir. Birinci aşama, toplam kapasitenin zamana bağlı değişimlerinin saptanmasını, ikinci aşamaysa toplam kapasite değişimlerine bağlı alt kapasitelerin birimler, mekânlar, donatılar ve standartlar düzeyinde belirlenmesini ve karşılıklı olarak etkileşimini kapsamaktadır. Toplam kapasite değişim ivmesinin saptanması, buna bağlı olarak alt kapasitelerin belirlenmesi ve hem toplam hem de alt kapasitenin kullanım sürecinde değişiminin izlenmesi 166 planlama ve programlama evrelerinde kullanılan ihtiyaç programlarının güncellenmesi açısından önemlidir (Hacıhasanoğlu, 1990: 8-10). Poliklinik kapasite planlaması, hastaların tanı ve tedavi birimlerinde yığılmalarını, muayene olabilmek için saatlerce beklemelerini, radyolojik tetkikler için günlerce sonrasına randevu aldıktan sonra rapor yazılması için tekrar beklemelerini önler. Dolayısıyla hastalar daha hızlı tedavi olur, kesin tanının daha hızlı konulmasıyla ilaçlarını almaya başlamaları için geçen süre kısalır. Bu da hasta memnuniyetini ve sadakatini çok artıran ve sağlık hizmeti kalitesini yükselten önemli bir başarımdır. Hastane mekân organizasyonu hastane yönetimi tarafından o kadar dikkatle planlanmalıdır ki hastalardaki korkuyu, endişeyi, bir an önce eve dönme hissiyatını, zayıflık duygusunu, karamsarlığı artırmadan herkesin gitmek istediği birime en kısa ve pratik yoldan ulaşmasını sağlamalıdır. Ancak hastaneler çoğunlukla hastanın en hassas olduğu zamanlarda, bilinmeze duyulan korkuyu temsil etmişlerdir. Hastanın güvenini arttırma çabası yerine çevresinden rahatlıkla etkilenecek durumda olan hastada endişeye yol açmıştır (Ergenoğlu, 2006: 51). Rahatsızlığı sonucunda bir poliklinik birimine muayene olmak için gelmiş bir hasta psikolojik olarak oldukça hassas durumdadır. Doktorlar tarafından laboratuar veya radyoloji gibi tanı birimlerine veya konsültasyon işlemleri için diğer polikliniklere yönlendirildiklerinde, hastane koridorlarında yön bulma problemiyle karşı karşıya gelmeleri hasta üzerinde daha fazla strese yol açabilmektedir. Poliklinik ve tanı birimleri arasında bir sorunla karşılaşmadan yönlenebilmek, hastane kullanıcılarının fonksiyonel konforu açısından önemli bir girdidir. Poliklinik ve tanı birimleri arasında kat edilen mesafe ve mekânsal çevreyi etkileyen öğeler fonksiyonel konfor girdileri arasında değerlendirilebilir. Hastanelerde poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimleri arasındaki sirkülasyon, konsültasyon isteklerinden kaynaklanan sirkülasyon ve poliklinikler arası poliklinik başvuru yoğunluklarını da dikkate alarak hastanelerde en uygun yerleşim planını oluşturmak hastane yönetiminin mekânsal planlama görevinin amacını oluşturmaktadır. Birbirleri ile konumlandırılmaları, aynı veya yakın kullanıcıların işlevde mekân olan mekânların içerisindeki beraber hareketlerini kolaylaştıracaktır. (Bechtel ve Churchman, 2002: 80). Beraber konumlandırmanın mantığı; birbirleriyle en çok ilişkili poliklinikleri en yakın şekilde konumlandırmak, 167 hastalar tarafından en çok başvurulan poliklinikleri hastane girişine en yakın konumlandırmak, laboratuar ve radyoloji birimlerine en çok hasta yönlendiren poliklinikleri bu birimlere en yakın konumlandırmak ve tüm bu konumlandırmaları yaparken, olabilecek tüm yerleşim planı ihtimallerinden hastalar için maksimum fayda sağlayacak ve poliklinik yerleşimi açısından optimum yarar getirecek yerleşim planı organizasyonunu yapabilmektir. Hastalar için daha güvenilir, sağlıklı, iyileşmeye yardımcı ortamlar yaratmak, hasta merkezli bir anlayışla yaşam ve bakım kalitesini yükseltmek, açısından şarttır (Ergenoğlu, 2006: 52). Hastane yönetimleri hastaların huzur ve güven içerisinde kaliteli sağlık hizmetleri almalarından sorumludur. Huzur ve güven, ilk aşamada hastaların gidecekleri birime en kolay ve pratik şekilde ulaşabilmeleriyle başlar. Dolayısıyla hastane içerisindeki poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin rastgele şekilde veya ilk açılan birimin ilk boş yere yerleştirilmesi şeklinde değil belli bir mekânsal organizasyon planı dahilinde yapılması gerekir. Bu plan ise; ancak hastane otomasyon sisteminden, hasta sirkülasyonu ile ilgili en doğru veriler elde edilerek yapılabilir. Otomasyon sistemi dışında, poliklinik defterleri veya diğer elle doldurulan belgelerden elde edilen verilerin yanlış olacağı, bu veriler içerisinde birçok kayıp ve kaçak olacağı da aşikardır. Bu yüzden mekânsal organizasyon planı yapılmadan önceki aşama; hastane otomasyon yazılımını en doğru verileri elde edecek şekilde programlamak ve insan hatalarını ortadan kaldıracak yazılımları sisteme entegre etmekten geçmektedir. Tıp fakültesi hastanelerinin kullanım evresinde değerlendirilmesiyle erişebilirlik, kullanışlılık ve kullanıcı memnuniyeti sağlayan nitelikli fiziksel çevreler oluşturulabilir. Değerlendirmelerden elde edilen bilgilerin bir sistematik içinde ele alınması, dikkat ve özenle gözden geçirilmesi ve organizasyon sürecine girdi olarak katılması sağlanmalıdır. Bu evrede yapılan değerlendirmeler, ileri-geri besleme sağlayarak yapının mekânsal performansını arttırabilir (Keys ve Wener, 1980: 12). Aslan, Akgemci ve Çelik’in 2004 yılında yaptıkları araştırma sonuçlarına göre; hastaların üzerinde en fazla durduğu konuların başında; işlemlerin uzun olması dolayısıyla bekletilme sorunuyla karşılaşmaları gelmektedir. Bunun yanında müşteri beklentilerinin; poliklinikte beklemenin daha kısa sürmesi, tuvalet ve muayene odalarının temiz ve daha uygun görüntüde olması, konforun sağlanması, bekleme 168 odasında televizyon veya uygun müzik sisteminin olması, hastalıklarla ilgili yeterince bilgilendirmenin sağlanması, hastanede yer bulamama sorununa karşın danışmanlık hizmetlerinin sağlanması, otopark ve dinlenme yeri beklentilerinin karşılanması, havalandırma yetersizliği, klima sistemlerinin hastanede kurulmuş olması, çocukları ile gelen hastalar için uygun bekleme odaları, güler yüzlü sağlık personeli ile karşılama gibi hususlardan oluştuğu ifade edilmektedir (Aslan vd., 2004: 45-46). Gelişmiş ülkelerde hastane mimarisi başlı başına bir uzmanlık alanı haline gelmiştir. Ülkemizde hastane mimarisi henüz gelişmiş değildir. Bu durum özel sektör hastanelerinin de çözümsüz bıraktığı en önemli sorunlarından biridir. Binanın güzelliği, iç açıcılığı, geniş ve ferah olması vb. özellikleri yanında verilecek hizmete yetecek kadar alan ve hacim işgal etmesi ve hizmet sunmaya elverişli yani kullanışlı olması gerekmektedir (Çetik ve Oğulata, 2003: 29). Poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimleri rastgele değil, hastaların gidecekleri birime en rahat şekilde ulaşabilmeleri için yapılan en iyi yerleşim planı hesaplamaları sonucu oluşan mekânsal plana göre yerleştirilmelidir. Hastaneler, aslında hasta insanları bazı durumlarda daha da sağlıksız hale getirebilmektedir. Doktorların günümüzde sıklıkla belirttiği gibi, bir hastanın endişesi arttığında, bağışıklık sistemi baskı altına alınmakta ve vücut, hastalıklarla savaşabilme yeteneği açısından zayıflamaktadır. Yapılan bazı çalışmalar, ses düzeyindeki artışın, kalp atış hızı, stres ve gerginliğin artmasında etkili olduğunu tespit etmişlerdir (Ergenoğlu, 2006: 52). Koridorları nereye gitmesi gerektiğini bilmeyen hasta insanlarla dolu olan, en çok başvurulan birimlerin hastanenin en ücra köşelerinde olduğu, gürültü düzeyinin ve karmaşanın yüksek seviyelerde olduğu, nereye gitmek istediğini bilen insanların bile gitmek istedikleri yere ulaşmada zorluk çektiği hastanelerde herhangi bir mekânsal planlamadan bahsedilemeyeceği gibi hastane düzeni ve sistem akışı tamamen karmaşanın ve rastgeleliğin hakim olduğu bir bilinmezliğe bırakılmış demektir. Hastalar, hastanede geçirdikleri süre boyunca bekleme sürelerini, gerçekleşen faaliyetlerin hızını, hastane ortamının gürültüsüz olmasını, hastanenin temizliğini, aydınlatma ve havalandırmasını dikkate alabilmekte, bu durum hastanın hastaneden aldığı sağlık hizmetine yönelik algısını etkileyebilmektedir. Bu süreçte yaşanması 169 muhtemel olumsuzluklar, hastanın hastanede aldığı sağlık hizmetine dair algıladığı kalite seviyesinde düşüşe neden olabilmektedir. Aynı şekilde hastanenin yönetsel prosedürlerinin de hastaların hastanede geçirdikleri süre içerisinde bir olumsuzluk yaşamayacakları düzeyde olması, son dönemdeki gelişmelerin takip edilip, hasta ihtiyaçlarıyla uyumlu, gelişmiş teşhis ve tedavi teknolojilerinin kullanımına uygun olacak şekilde düzenlenmiş olması gerekmektedir (Bakan vd., 2011: 22). Hastanelerin karmaşık yapıda, açık sistemler olmaları, pek çok çalışma sorununu da birlikte getirmektedir. Çalışma koşulları kapsamında malzeme eksikliği, hastanedeki fiziksel yapı eksikliği, temizlik, ısı, ışık, havalandırma gibi unsurlar söz konusu olmaktadır. Bu konuda hastane mimarisine daha fazla eğilmek, kullanılan malzemelerin kaliteli olmasından, ortamdaki renklere kadar pek çok alanı kapsayan düzenleme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır. Örneğin, bu işlerle ilgili, hastane otomasyonuna yönelmek, elektronik hasta kayıtları sistemini kurmak geliştirilebilecek çözüm önerileri kapsamındadır (Aslan, 2003: 228). Son zamanlarda çok kullanılan bir terim olan hasta merkezlilik hastaların doğrudan kişisel deneyimlerini anlamanın öneminin fark edildiğine işaret etmektedir (Ergenoğlu, 2006: 54). Hasta merkezli olmak hastanın hastaneye girişinden çıkışına kadar her aşamada hastayı ve hastanın içine gireceği sistemin akışını düşünerek planlama yapmayı gerektirir. Bu noktada hastane yönetimlerinin mekânsal organizasyon ile ilgili hastaların görüşlerini aldıklarında çok kötü sonuçlarla karşılaşacakları aşikardır. Hastane yapısını incelendiğinde, laboratuar ve röntgen işlemlerinde çok fazla yoğunluğa rastlanmamaktadır. Ancak hastanedeki yerleşim planlarının uygun olmayışı dolayısıyla hasta bir yerden bir yere çok fazla yorulmakta, gitmek istediği birimi ararken de çok fazla zaman kaybetmektedir. Bunun en önemli nedeni hastanenin fiziksel yapısının uygunsuzluğudur (Aslan vd. 2004: 46). Hastanelerde hizmet birimlerinin iş akışı problemi, günün her anında değişik yoğunlukta hizmet sunan kompleks bir fiziksel yapıya sahip olan hastanelerde, çözülmesi gereken en önemli sorunlarından birisidir. Hastanelerde tetkik, teşhis ve tedavi üniteleri, yardımcı tıbbi üniteler ile idari, mali ve teknik birimler için gerekli olan insan gücü, makine ve teçhizat ihtiyaçlarının saptanarak bunlar arasındaki iş akışı ilişkilerine göre uygun büyüklükte ve uygun yerde yerleşim alanlarının 170 belirlenmesi gereklidir. Böylece hekim, hemşire ve diğer yardımcı ve destek personelin düzenlenecek olan ergonomik iş akışları ile verimlilikleri artırabileceği gibi hastanede yaşanan tıbbi olumsuzlukların da ortadan kaldırılması sağlanacaktır (Çetik ve Oğulata, 2003: 28). Hastane yönetimleri fiziksel mekân ve bina tasarımına çok fazla etki edemeseler bile, mevcut alanda tetkik, teşhis ve tedavi birimleri için en uygun mekânsal planlamayı gerçekleştirmek zorundadırlar. Hastaların temel haklarının başında en iyi ve en kaliteli hizmeti alma hakkı gelmektedir. Hizmetlerin hem teknik ve bilimsel anlamda yeterli olması hem de hastaların kişiliğine, düşüncelerine, değer ve tutumlarına saygı gösterilerek sunulması gerekmektedir. Günümüzde hastaların hastane ve sağlık kurumu seçme tercihleri gün geçtikçe artmaktadır. Artan rekabet ortamında sağlık işletmelerinin hasta sadakatini sağlayabilmeleri ancak müşteri tatminini sağlayabilmeleriyle mümkün olabilecektir (Aslan vd., 2004: 46-47). Randevusuna gelip fazla vakit kaybetmeden muayene olan, konsültasyon, laboratuar veya radyoloji tetkikleri için en hızlı şekilde gideceği birime ulaşıp işlemlerini bitiren hastaların memnuniyeti ve hastaneye olan sadakati yüksek olacaktır. Scher (1996) aşağıdaki faktörlerin incelendiğinde hasta merkezli tasarımın çok iyi anlaşılabileceğini belirtmiştir (Aktaran, Ergenoğlu, 2006: 71). - Sağlık bakımı için uygun planlanmış mekânlar, - Güvenlik ve kurumun durumunu ve bakımını da içeren işlevsel uygunluk, - Bütün hasta, çalışan ve ziyaretçiler için mahremiyet, - Bütün kullanıcılar ama özellikle hastalar için sosyal destek, - Bütün kullanıcılar için her aşamada konfor, - Bütün hasta ve personel için seçim hakkı ve kontrol, - Ulaşım ve yol bulma kolaylığı ve etkinliği, - İletişim ve bilgi. Yukarıdaki faktörler incelendiğinde görülmektedir ki; mekânsal organizasyon planlaması çok iyi yapılmış, hasta mahremiyeti sağlanmış, beklerken bile konforlu olan, birimler arasında en doğru ve hızlı ulaşımı sağlanan, doktorlarca yeterli ölçüde bilgilendirilen ve kendisiyle gerekli iletişim kurulmuş hastaların bulunduğu bir hastane, hasta merkezli tasarlanmış bir hastanedir diyebiliriz. 171 Cincinati’ deki bir hastanede yapılan araştırma sonuçlarına göre; çalışma alanlarında; iş, hasta, evrak akışı ve hekim, hemşire ve diğer personelin iletişimi ile ilgili çalışmalar sonucu dolaşım zamanı %50’ den fazla azaltılmıştır. Bu çalışmalar, anlamlı maliyet düşüşleri getirmiştir. Bunun da ötesinde, koşuşturmanın çok azaltıldığı, estetik ve hoş bir ortamda hastaların ve tüm personelin yükselen moral düzeyi söz konusu olmuştur (Tarcan vd., 2000: 97-98). Hastane içerisinde birimlere ulaşım hızının artması sadece hastalar için değil hastane personeli için de bir motivasyon kaynağı ve mutluluk olacaktır. Hasta olma hali insanda psikolojik ve fizyolojik bağımlılık oluşturmaktadır. Bu nedenle, hekim tarafından yalnızca hastalığın teşhisi ve tedavisi için tıbbi rejimin belirlenmesi yeterli olmamaktadır. Hastanın korunup gözlemlenmeye, kısacası çeşitli türde bakıma ihtiyacı vardır. Dolayısıyla hastaların tedavisi ekip halinde çalışmayı gerekli kılmıştır. Hastaneler, dolayısıyla, hastanın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik her türlü fonksiyonlara sahip olmalıdır (Aslan, 2003: 10). Bu ihtiyaçlardan birisi de; hastaların, hastane içerisinde stresinin arttırılmadan, moralinin bozulmadan, kolaylıkla ve huzurla muayene, tetkik ve teşhis işlemlerini tamamlayabilmesidir. Yaşanması muhtemel herhangi bir olumsuz durum, hasta ve çalışanların psikolojik ya da fiziksel olarak etkilenmesine yol açabileceğinden, hastaneler her iki tarafın güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür (Padma vd., 2009: 177). Mekânsal planlamanın doğru ve etkin şekilde yapılmasının belki de en önemli katkısı her gün binlerce hasta ve personelin ulaşım sirkülasyonu ağına katıldığı hastanelerde stresin ve kaygının azaltılarak çatışmaların yönetilmesidir. Mekânsal planlaması yapılmamış bir hastanede ise işin doğası gereği belli bir stres yaşayan hastaların ve personelin gürültü, karmaşa ve stresin dayanılamayacak kadar artmasının sonucu olarak tahammüllerinin çok azalması ve özellikle sağlık personeli ve doktorlara karşı şiddetin artması, hastalar arasında sıra kavgaları ve çatışmaların yaşanması, kalabalık ve karmaşayı fırsat bilen kötü niyetli kişilerin hırsızlık yapmaları, bebek kaçırma vakaları, ilaç veya malzemelerin çalınması veya kaybolması gibi güvenlik problemleri oldukça artmakta, hastane yönetimleri ise güvenliği sağlayabilmek için çok fazla güvenlik elemanı çalıştırmakta, mümkün olan her yere güvenlik kameraları yerleştirmekte ve ‘beyaz kod’ gibi çalışana şiddet ve ‘pembe kod’ gibi bebek-çocuk 172 kaçırmaya karşı sistemler kurmakta ve güvenlik zafiyetlerini büyük paralar harcayarak en aza indirmeye çalışmaktadır. Hasta tatminini etkileyen faktörlerden birinin fiziksel olanaklar olduğu görülmektedir. Fiziksel olanaklar sadece hasta tatmininin sağlanmasında değil aynı zamanda personelin performansının arttırılmasında da etkili olmaktadır (Seçim, 1995: 307). Bekleme odalarına yerleştirilen televizyonlar, internet erişim olanağı, gürültüsüz bir ortam, uygun yönlendirme ve ışıklandırma ile hastane içi ulaşım esnasında ve bekleme salonlarında konforu sağlanan hastaların stres ve kaygı seviyesi kontrol altında tutulacak, kendilerini rahat ve unutulmamış hisseden hastaların çatışmaya girme eğilimleri ve şikayet etme eğilimleri azalacak, bu durum ise personelin yükünü çok hafifletecek, personel gereksiz sorulan sorulardan ve çatışmalardan uzak kalacak ve motivasyon ve performanslarda genel bir artış görülecektir. Sonuç olarak; hastanelerde mekânsal organizasyon planlamasının yapılmaması ve polikliniklerin, laboratuarların ve radyoloji birimlerinin hasta sirkülasyonunu, poliklinik konsültasyon istemlerini, laboratuar tetkik istemlerini ve radyolojik tetkik istemlerini göz önünde bulundurmadan, hastane kurulduktan sonra polikliniklerin açılma sırasına göre veya rastgele yerleşim yapılarak hasta kabulü yapılması, hastanelerde yönetimin çözmesi gereken birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Bunların en önemlileri şöyle sıralanabilir: - Hastane içerisinde gereksiz yere çok uzun mesafeler dolaşmak zorunda kalan hastaların yol açtığı; temizlik ve hijyen problemleri, güvenlik problemleri, gürültü, karmaşa ve düzensizlik. - Temizlik ve hijyen problemlerinin çözülebilmesi için fazladan temizlik elemanı, güvenlik sorunlarının önlenmesi için ise fazladan güvenlik elemanlarının çalıştırılması. - Düzensizlik ve polikliniklere ani yığılmaların beraberinde getirdiği belli saatlerde oluşan talep patlamasına cevap verebilmek için polikliniklerde fazladan sekreter ve hastabakıcıların çalıştırılması. - Plansız mekân organizasyonunun yol açtığı gürültü, karmaşa ve düzensizliğin hastalar üzerinde stres, endişe ve korku oluşturması sonucu hastalarda şikayet ve çatışma eğilimini büyük oranlarda artırması. 173 - Hastalarda artan stres ve endişenin hastanede ne kadar iyi ve kaliteli sağlık hizmeti verilirse verilsin hastalarca tam algılanamaması ve hizmetlerden sürekli bir memnuniyetsizlik duyulması. - Başta sağlık personeli olmak üzere hastanedeki tüm personelde sıkılma, bıkma, aşırı gürültü ve yoğunluğun getirdiği yorgunluk, stres, herkesin daha az müsamahalı olması, kaldırılamayan iş yükü sonrası hastalarla ve kendi aralarında çatışma sonucu tükenmişlik ve işten ayrılma isteği sonucunda personel devir oranlarının yükselmesi. - Memnun edilemeyen mevcut personel ile ayrılanların yerine işe başlayan personelin de kısa zamanda benzer nedenlerle tükenmişliğe girmesi ve tecrübe, bilgi, yatkınlık ve el alışıklığının çok önemli olduğu sağlık sektöründe en kritik kaynak olan insan kaynaklarının kalitesinin ve motivasyonunun düşmesi, bunun sonucunda hastaların hayatına bile mal olabilecek sağlık hatalarının yapılması, iş kazalarının artması. Bu kazaları önlemek, bilgilendirme yapmak ve motivasyon artırmak amacıyla hastane yönetiminin pek çok eğitim düzenlemesi, hem gittikçe artan eğitim masraflarına katlanılması hem de eğitim süreleri boyunca eğitim alan personelden verim alınamaması. - Fazladan çalıştırılan sekreter, güvenlik, temizlik personeli ve hastabakıcılar için fazladan amir ve denetleyici çalıştırılması, kontrolün giderek zorlaşması, personel maliyetlerinin çok artması ve hastanenin bütçe sıkıntısı yaşamaya başlayarak ilaç, malzeme ve diğer alımlarda ödeme sürelerinin uzaması sonucunda daha pahalıya mal ve hizmet alınması ve bütçe dengesinin her geçen gün daha da bozulması. - Tıbbi cihazlara belli saatlerde aşırı yüklenilerek hızlı eskime, yıpranma ve bozulmaya yol açarak verilen hizmetin aksaması, hem verilemeyen hizmetin maliyetine katlanılması hem de tıbbi cihazların bakım ve onarım masraflarının çok artması, belli saatlerde aşırı kullanılan tıbbi cihazların belli saatlerde de boş kalması. - Aşırı yoğunluk, kalabalık ve hasta şikayetlerinden vakit bulamayan doktorların özellikle ön tanı ve ana tanı, epikrizleri ve raporları eksik yazması veya bazen hiç yazmaması, sisteme eksik veya yanlış malzeme girişi yapılması veya kullanımı sonucu fatura kontrol aşamalarında hastane hak edişlerinden büyük kesintilere sebebiyet verilmesi, eksik fatura hazırlanması, kayıp-kaçak oranlarının 174 çok artması sonucu hastanenin verdiği hizmetin karşılığı olan ücretleri bile tam olarak tahsil edememesi. 3.1.2. Hastane Yerleşim Planında Mekânsal Organizasyona Konu Olan Birimler Hastanelerde gün içerisinde binlerce hastanın muayene olduğu ve hastane içi ulaşım karmaşasına yol açan polikliniklerin, laboratuarların ve radyoloji birimlerinin en doğru mekânsal organizasyonun yapılması hastane yönetim etkinliği açısından büyük öneme sahiptir. 3.1.2.1. Polikliniklerin Mekânsal Organizasyonu Poliklinikler, hastanelerde kullanıcı kimliğinin çeşitli ve kullanıcının yoğun olduğu birimlerdir. Poliklinikler, ayakta tedavi gören (dış hasta) ve yatan hastaların (iç hasta) muayeneleri için kullanılmaktadır. Bu birimler, hem dışarıdan (dış sirkülasyon ve dışsal erişilebilirlik) hem de ilişkili oldukları birimlerden (iç sirkülasyon ve içsel erişilebilirlik) kolay erişilebilir konumda tasarlanmalıdır. Bu nedenle, polikliniklerin mekân organizasyonu içerisinde yatarak tedavi gören hastaların kullanımı için hasta bakım birimleriyle, tanıya yönlendirilecek hastalar içinse tanı ve tedavi birimleriyle en doğru ilişkisi sağlanmalıdır (Rex ve Ilona, 1976: 101). Hastanelerde poliklinikler geniş alanlar kaplamakta, genellikle tek kata yerleşimleri mümkün olmamakta ve hastanenin tüm bloklarında birkaç kata yayılmaktadırlar. Hastane polikliniklerinde çok katlı çözümlerde iç sirkülasyonu kolaylaştırmak amacıyla, yatayda geniş dolaşım alanları tasarlanmalı, düşeydeyse asansör gibi sirkülasyon elemanları, hasta girişleri ve hasta yoğunluğuna göre kullanım açısından hastane yönetimi tarafından planlanarak organize edilmelidir. Polikliniklerden tetkik birimlerine bağımsız erişebilirlik sağlanmalı ve poliklinik bekleme alanlarında yeterli büyüklükte mekânlar organize edilmelidir. Polikliniklerin mekânsal yerleşiminde, karmaşıklığı ve yön bulma sorunlarını azaltan, mekânın okunaklılığını artıran ve algıyı kolaylaştıran bilinen geometriler kullanılmalıdır. Tıp bilimindeki gelişmelerle yeni uzmanlıkların oluşması, hastanelerde polikliniklerin sayı ve çeşitlerini çok arttırmıştır. Bu nedenle, özellikle tıp fakültesi 175 hastanelerinin polikliniklerinde mekânsal değişikliklere gereksinim duyulmaktadır. Bu değişim rastgele ve günü kurtarmak üzere değil, bilimsel verilere dayanılarak ve hastane, hasta kabulüne başlamadan önce en doğru mekânsal organizasyon ve mekânsal yönetimi gerçekleştirilerek yapılmalıdır. Hasta güvenliğini ön planda tutan, hasta odaklı plan yapan, kalite ve esnekliği bir arada kurgulayabilen sağlık kuruluşları, hem hasta ve çalışma güvenliğine hem de yaşam ve tedavi kalitesine katkıda bulunacaktır. Hasta odaklılık, her gün binlerce hastanın muayene edildiği polikliniklerin ve polikliniklerden sonra tanı merkezlerine gönderilen hastaların hastane içerisinde en hızlı ve rahat şekilde yönlendirilmesiyle başlamalıdır. Çünkü muayene olmak için ve muayeneden sonra tetkik işlemleri için hastanın ulaşması gereken birime en hızlı ve sorunsuz şekilde ulaştırılması önemlidir. Poliklinik ve tanı birimleri arasındaki kullanıcı akışını tespit etmek ve poliklinikler arasındaki konsültasyon oranlarına göre en uygun yerleşim organizasyonunu yapmak hastane yönetiminin mekânsal organizasyon noktasında temel görevlerindendir. Kullanıcı akışının tespiti ise günlük, haftalık ve aylık olarak hastane polikliniklerinin her birine başvuran hastaların sayısının, her bir poliklinikten diğer polikliniklere konsültasyon için gönderilen hastaların sayısının ve her bir poliklinikten her bir tetkik birimine gönderilen hastaların sayısının en doğru rakamlarla belirlenmesi ile mümkün olur. Bu ise hastane otomasyon sisteminin, hasta hastaneye ilk ayak bastığından itibaren her aşamada devrede olması ile mümkündür. Konsültasyon hizmetlerinde bir hekim topladığı bilgi ve verileri diğer bir uzman hekime (genellikle farklı bölümlerden) ulaştırmakta, bunun sonucunda hastalığa tanı konmakta ve tedavi planı geliştirilmektedir (Kavuncubaşı, 2000: 263). Özellikle polikliniklerden konsültasyon istemleri birçok hastanede otomasyon sistemi üzerinden değil sözlü yönlendirmeyle yapılmaktadır. Ancak en doğru rakamlar konsültasyon isteminin ilk başvurulan poliklinikten otomasyon sistemi üzerinde açılması ile elde edilebilir. Bunun için ise hastane otomasyon sisteminde gerekli yazılım modüllerinin hazırlanmış olması ve kullanıcı hatalarına imkan bırakmadan tüm hastanenin otomasyon ağı ile birbirine bağlı olması ve birbirini otomatikman denetlemesi gerekmektedir. Poliklinikler, ayakta muayene, tetkik, teşhis ve tedavi hizmetlerinin yapıldığı hastaların yataklı tedavi kurumlarında ilk müracaat üniteleridir (SB, 2005). İnsanlar 176 muayene olmak ve rahatsızlıklarının sebeplerini öğrenmek için gündüz mesai saatlerinde polikliniklere gelmektedirler. Bu sebepten, polikliniklerin kullanım yoğunluğu oldukça fazladır. Poliklinikler hastaları ilk aşamada en çok etkileyen birimdir. Bu birimin işleyişindeki aksaklık hastanenin işleyişini önemli oranda etkileyebilir. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi gibi son birkaç yıldır hizmet vermeye başlamış bir hastanede bile ayda ortalama 41.000 hastanın başvurduğu poliklinikler hastanenin en önemli gelir kaynaklarından olmasının yanı sıra hastanenin dışarıya açılan yüzüdür. Tüm tanı birimlerine hastalar buralardan dağılırlar ve neredeyse hastanedeki tüm akışın başladığı en temel hizmet birimleridir. Şekil 3.1 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi 2012 Yılı Poliklinik Başvuru Sayıları 60.000,00 50.000,00 40.000,00 30.000,00 20.000,00 10.000,00 M AR AL IK O R TA LA M A KA SI EK İM EY LÜ L HA Zİ RA N TE M M U Z AĞ US TO S AY IS M AN Nİ S AR T M AT UB Ş O C AK 0,00 Şekil 3.2 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Mayıs 2012 Poliklinik Bazında Başvuru Sayıları 3500 3000 2500 2000 1500 1000 500 0 İ İ İ İ İ İ I K Jİ ı I I İ S N H Jİ Ğ E İS Jİ EDİ AH TRİ R İS Jİ R Tİ A Lİ AHİ LAR LO A LA R LAR AH L OJ B B LO H İY İYO FT R P L R YA A L O NE OL O L M K O İ İ R K K O K R R R K R O S O O I I İ I E I H K T T E R AL K R K G ÜR A DA CE ER A L A L ER DİY C S İK AL N Ö OR HE CE T M T FE T N O BBİ P İK ST R C A R EL S C AS N S I T L E İN AS ER A N E A İ A Ü K T S Y H H E H D H A A G ÖĞ S Z IN DAM BE UK Ü PL Ö D G C Ğ G A P O Ö K L Ç G KA 177 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi Mayıs 2012’de örneğin plastik cerrahi polikliniğine sadece 393 hasta başvurmuşken, çocuk hastalıkları polikliniğine 3043 hasta başvurmuştur. Rakamlardan da görüldüğü gibi, plastik cerrahi polikliniğinin hemen hastane girişine yerleştirilip, çocuk hastalıkları polikliniğinin hastanenin uzak bir ucuna yerleştirilmesi mekânsal organizasyon açısından büyük bir yanlış olacaktır. Böyle bir durum, fazladan 10 kat hastanın tüm hastaneyi baştan başa dolaşması, gidecekleri poliklinik yerleşim olarak uzak olduğundan, polikliniğe ulaşana kadar pek çok personel ve hastaya yön tarifi sorması, güvenlik, temizlik ve hijyen problemlerine yol açması, hastane koridorları boyunca 10 kat fazla gürültünün oluşması vb. hastane yönetiminin çözmesi gereken birçok soruna yol açacaktır. Bu problemlerin tek çözüm yolu ise; doğru verilerden elde edilmiş ve bilimsel bir yolla oluşturulmuş hastane mekân organizasyonu planı yapmaktır. Hastane yönetimi en uygun hasta sirkülasyonunu sağlamak, karmaşıklığı ve düzensizliği azaltmak için polikliniklere erişimin mümkün olduğunca tek noktadan yapılmasını sağlamalıdır. Hastaneye giriş bölümünden sonra uygun yönlendirme sağlanmalı, kişiler anlamsız sirkülasyon kesişmeleri olmaksızın gerekli kliniklere yönlendirilmelidir. Bunun için de iyi çözümlenmiş bir kayıt- kabul- sıralama- bekleme düzeninin ve mekânlarının olması gerekmektedir (Sürmen, 1991: 21-22). Poliklinik birimlerinin hastane içerisinde doğru konumlandırılması kritik önemdedir. Teknolojinin ve tıp biliminin ilerlemesi ile poliklinik birimlerinde muayene olan hastaların birçoğu doktorlar tarafından kesin teşhisin konulması için tanı birimlerine gönderilmektedir. Hastalar muayene olup tanı birimlerine yönlendirildiklerinde endişeli bir sürece girdikleri için bu iki birim arasındaki sirkülasyon ağı çok iyi bir şekilde kurulmalı ve hastaların yön bulmadaki stres ve endişelerinin en aza indirilmesi gerekmektedir. Tam teşekküllü hastanelerde poliklinikler arasında konsültasyon istemleri de önemli miktarlarda artış göstermiştir. Örneğin, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sadece bir ayda (Mayıs 2012) poliklinikler arasında 2625 defa konsültasyon istemi yapılmıştır. Konsültasyon istenen hastanın başvurduğu poliklinikten çıkıp gönderildiği polikliniğe en kısa zamanda ulaşması hastane yönetiminin çözmesi gereken önemli bir problemdir. Hastalar; işlerinin oldukça uzadığı, sıhhat bulamayacakları, çok fazla vakit 178 kaybettikleri gibi düşüncelerle stres ve sıkıntıya girerlerken bir yandan da polikliniklere ulaşmaya çalışırken büyük ihtimalle hastaneyi baştan başa dolaştıkları için hem hastane içi yoğunluğu çok fazla arttırmakta, çalışan personele sürekli sorular sormakta ve şikayet etmekte, geçtikleri yerlerde büyük kirliliğe ve gürültüye sebep olmakta, güvenlik sorunları oluşturmakta ve gereksiz yere kendilerinin ve hastanenin enerjisini tüketmektedirler. Hastanelerde herhangi bir poliklinik neredeyse diğer tüm polikliniklerden konsültasyon isteyebilmektedir. Ancak hastane yönetiminin görevi gerçek verilere dayanarak birbirlerini en fazla konsülte eden poliklinikleri birbirilerine daha yakın konumlandırmaktır. Bu sayede yukarıda sayılan problemlerin büyük bölümü kendiliğinden çözüme kavuşacaktır. En doğru mekânsal organizasyona ulaşmak için konsültasyon matrislerini kullanmak ve bilimsel verilerle formülüze ederek en optimum mekân organizasyonu sonucuna ulaşmak hastane yönetiminin en önemli görevlerindendir. Aşağıdaki şekilde, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2012 yılı Mayıs ayı örneğinde tüm polikliniklerden dahiliye polikliniklerine gönderilen konsültasyon hastalarının oranları verilmiştir. Şekil 3.3 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Tüm Polikliniklerden Dahiliye Polikliniklerine Gönderilen Konsültasyon İstemleri Oranları AİLE HEKİMLİĞİ POLİKLİNİĞİ ANESTEZİ VE REANİMASYON POLİKLİNİĞİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ ÇOCUK HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ DAHİLİYE POLİKLİNİĞİ DERMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON POLİKLİNİĞİ GENEL CERRAHİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ GÖZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ GÖZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM POLİKLİNİĞİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ KARDİYOLOJİ POLİKLİNİĞİ KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ NÖROLOJİ POLİKLİNİĞİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ PLASTİK, REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ POLİKLİNİĞİ PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİ ÜROLOJİ POLİKLİNİĞİ Yukarıdaki şekilde da verildiği gibi; örneğin kalp-damar cerrahisi polikliniği dahiliye polikliniğinden bir ayda toplam iki defa konsültasyon istemi yaparken, genel cerrahi polikliniği dahiliye polikliniğinden bir ayda 148 defa konsültasyon istemi yapmıştır. Bu da göstermektedir ki; kalp-damar cerrahi polikliniği ile dahiliye 179 polikliniğini konum olarak birbirlerine çok yakın yerleştirirken, genel cerrahi polikliniğinin dahiliye polikliniğinden uzak konumlandırılması hem hastaların hem personelin hem de hastanenin enerjisini boşa harcamak demektir. Poliklinik ve tanı merkezlerinin ve bunlara ulaşımın çok iyi organize edildiği bir hastanede personel için de birçok fayda vardır. Bu faydalar, stresi azaltmak, rahat ve hoş bir çalışma ortamı sağlamak ve işe gelmeme sürelerini kısaltıp personel devir oranlarını azaltmak gibi etkiye sahiptir. Doğru ulaşımın; stresi azaltmak, rahat ve hoş bir çalışma ortamı sağlamak ve işe gelmeme sürelerini kısaltıp personel devir oranlarını azaltmak gibi faydaları vardır (Ergenoğlu, 2006: 54). Planlanarak oluşturulmuş bir mekân organizasyonuna sahip bir hastanede, hastalar tanı ve tetkik birimlerine ulaşmak için hastaneyi neredeyse baştan başa dolaşırken hastane personeline birçok kez gidecekleri birimlerin yerlerini sormakta, sürekli şikayet ederek, zaman zaman gerginlik çıkartarak ve büyük bir gürültü oluşturarak hem hastane personelini hem de kendilerini strese sokmakta, personelin çalışma koşullarını kötüleştirmekte, gerginlik katsayısını yükseltmekte, sonuç olarak da personelin yaptığı işten haz almasını engellemektedirler. En doğru istatistiki verilerden çok iyi hazırlanmış bir hastane yerleşim planı ile hastane poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerine en kestirme şekilde, tüm hastaneyi baştan başa dolaşıp birçok hastane personeline yer tarifleri sormak zorunda kalmadan ve onlara şikayette bulunmadan gidebilecek, böylelikle hastane personeli üzerinde bu önlenebilir soru ve şikayetlerin doğurduğu stres ve gerginlik ortadan kalkacak, hastane içerisinde gürültü büyük oranda azalacak, personelin moral ve motivasyonunu sürekli azaltan en temel etmenler ortadan kalkacak ve daha mutlu ve yaptığı işten haz alan hastane personeli işten ayrılmayı çok daha az düşünecek, çok daha az hata yapacak ve sağlık sektöründe kritik bir kaynak olan personelin devir oranları düşecektir. 3.1.2.2. Laboratuarların Mekânsal Organizasyonu Tanı birimleri, hastanın rahatsızlığının belirli işlemler sonucunda tanımının yapıldığı birimlerdir. Her geçen gün tıp biliminin ve tıbbi teknolojilerin gelişmesi özellikle de tanı ve tedavi birimlerinde kullanılan cihazlarda farklılıklara ve mekân gereksinimlerine ihtiyaç duyulmasına neden olmaktadır. Laboratuarlar kendi 180 içerisinde; Biyokimya Laboratuarı, Hematoloji Laboratuarı, Patoloji Laboratuarı, Mikrobiyoloji Laboratuarı ile Kan Merkezi ve Kan alma birimlerinden oluşmaktadır. Bilhassa Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde bu birimlerin tamamı mevcuttur. Çalışmamızda model olarak aldığımız tüm tıp fakültesi hastanelerinde de tüm radyoloji ve laboratuar birimleri mevcut olup merkez ve çevre şehirlerdeki hastanelere laboratuar ve radyoloji hizmetleri vermektedirler. Daha önce de açıkladığımız gibi, polikliniklere başvuran hastaların önemli bir bölümü kesin tanı koyabilmek için doktorlar tarafından laboratuarlara yönlendirilmektedirler. Aşağıdaki şekilde, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2012 yılı Mayıs ayı örneğinde tüm polikliniklerden laboratuarlara tetkik istemleri için yönlendirilen hastaların oranları verilmiştir. Şekil 3.4 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Polikliniklerden Laboratuarlara Gönderilen Hasta Yüzdeleri AĞRI POLİKLİNİĞİ AİLE HEKİMLİĞİ POLİKLİNİĞİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ ÇOCUK HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ DAHİLİYE POLİKLİNİĞİ DERMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON POLİKLİNİĞİ GENEL CERRAHİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ GÖZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM POLİKLİNİĞİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ KARDİYOLOJİ POLİKLİNİĞİ KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ NÖROLOJİ POLİKLİNİĞİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ PLASTİK, REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ POLİKLİNİĞİ PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİ TIBBİ GENETİK POLİKLİNİĞİ ÜROLOJİ POLİKLİNİĞİ Örneğin; S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Mayıs 2012’ de polikliniklerden 9944 defa laboratuar tahlili istemi yapılmıştır. Bununla birlikte; örneğin; nöroloji polikliniğinden bir ayda 259 hastadan laboratuar istemi yapılmışken dahiliye polikliniğinden toplam 3171 hasta laboratuarlara yönlendirilmiştir. Aradaki dramatik farktan da görüldüğü gibi poliklinik merkezleri ile laboratuarlar arasında bazı birimlerde çok yakın ilişki vardır. Bu polikliniklerden tanı için gönderilen hastaların hastane içerisinde çok uzak mekânlara gitmesi veya hastaneyi baştan başa dolaşmaları onların stres ve gerilimlerini artıracağı gibi hastane içerisinde hasta ve personel memnuniyetsizliği yanında gürültü, hijyen ve güvenlik noktasında da büyük 181 sorunlara yol açacaktır. Bu noktada hastane yönetimine düşen görev en fazla laboratuar istemi yapan polikliniklerin mekân organizasyonu yapılırken laboratuarlara daha yakın tutulmasıdır. Örnekte de belirtildiği gibi ayda 3171 hastanın laboratuarlara gönderildiği bir polikliniğin mekân organizasyonu içerisinde laboratuarlara uzak bir noktada mekân verilmesi ve hastaların hastaneyi baştan başa dolaşması büyük yönetimsel sorunlara yol açacaktır. Hastane yönetiminin görevi gerçek verilere dayanarak laboratuarlara en fazla hasta yönlendiren poliklinikleri bu birimlere daha yakın konumlandırmaktır. En doğru mekânsal organizasyona ulaşmak için laboratuarlara yönlendirme matrislerini kullanmak ve en optimum laboratuar birimleri yerleşimine ulaşmak hastane yönetiminin en önemli görevlerindendir. 3.1.2.3. Radyoloji Birimi Mekânsal Organizasyonu Radyoloji; radyasyonun, hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanımı ve bu amaçla geliştirilen teknik ve yöntemleri konu alan bilim dalıdır. Radyoloji bölümü bugün tıpta vazgeçilmez bir bölüm haline gelmiştir. Radyoloji alanından özel görüntüleme yöntemleriyle hastalıkların tanı ve tedavisinde yararlanılmaktadır. Özellikle son yıllarda büyük ölçüde gelişme gösteren radyoloji cihazları ile hastalıklara kesin teşhis koymak kolaylaşmıştır. Radyolojide MRG (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), US (ultrason görüntüleme), sintigrafi, kemik dansitometri, mamografi, anjiyografi ve klasik röntgen cihazları bulunmaktadır. Elle muayene ile bulunamayan, bilinen laboratuar tetkikleriyle çözüme ulaşılamayan durumlarda radyolojiden yararlanılır. Özellikle polikliniklerden birçok hasta her gün radyoloji birimlerine ileri tetkikler için yönlendirilmektedir. 182 Şekil 3.5 : S.Ü. Tıp Fakültesi’nde Mayıs 2012’de Polikliniklerden Radyoloji Birimi’ne Gönderilen Hasta Yüzdeleri AĞRI POLİKLİNİĞİ AİLE HEKİMLİĞİ POLİKLİNİĞİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ ÇOCUK HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ DAHİLİYE POLİKLİNİĞİ DERMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON POLİKLİNİĞİ GENEL CERRAHİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ GÖĞÜS HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ GÖZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM POLİKLİNİĞİ KALP VE DAMAR CERRAHİSİ POLİKLİNİĞİ KARDİYOLOJİ POLİKLİNİĞİ KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI POLİKLİNİĞİ NÖROLOJİ POLİKLİNİĞİ ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ POLİKLİNİĞİ PLASTİK, REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ POLİKLİNİĞİ PSİKİYATRİ POLİKLİNİĞİ RİSKLİ BEBEK POLİKLİNİĞİ TIBBİ GENETİK POLİKLİNİĞİ ÜROLOJİ POLİKLİNİĞİ Örneğin S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde mayıs 2012’de polikliniklerden 6187 defa radyoloji istemi yapılmıştır. Bununla birlikte örnek bir poliklinikden bir ayda 5 hastadan radyoloji istemi yapılmışken ortopedi polikliniğinden toplam 1186 hastadan radyoloji istemi yapılmıştır. Ancak; örnekte de belirtildiği gibi; ayda 1186 hasta için radyoloji biriminden istem yapan bir polikliniğin mekân organizasyonu içerisinde radyoloji birimlerine uzak bir noktada yerleştirilmesi ve hastaların radyoloji birimine ulaşmak için hastaneyi baştan başa dolaşması çözülmesi zor yönetimsel sorunlara yol açacaktır. En doğru mekânsal organizasyona ulaşmak için radyoloji birimlerine yönlendirme matrislerini kullanmak ve en optimum radyoloji birimi yerleşimi sonuca ulaşmak hastane yönetiminin en önemli görevlerindendir. Tıp biliminde ve tıbbi teknolojideki değişiklikler, radyolojik tanı birimlerinde de mekânların ve donatıların nitelik ve nicelikleriyle hizmet sunumunu değiştirmekte ve mekân örgütlenmesini farklılaştırmaktadır (Aydın, 2003: 11-48; Öz, 2003: 21-26). Hastanelerde artık hastalara her türlü radyolojik işlemin uygulanabiliyor olması yeterli bulunmamakta, mümkünse aynı gün içerisinde çekimlerin yapılması ve en fazla üç iş günü içerisinde de raporlamanın yapılması beklenmektedir. Radyoloji işlemlerinin biraz da doğası gereği, hastaların radyoloji birimlerine hem randevu almak, hem randevu günü geldiğinde çekim yaptırmak hem de bazı hastanelerde rapor sonuçlarını almak için üç defa gitmeleri gerekmektedir. Yani hasta polikliniklerden radyoloji birimlerine aslında bir defa yönlendirilmekte ancak hasta radyoloji birimine üç defa uğradıktan sonra sonuç göstermek için tekrar muayene 183 olduğu polikliniğe dönmektedir. Dolayısıyla poliklinikler ile radyoloji birimleri arasındaki ilişki çok iyi analiz edilmeli, en doğru istatistiki veriler elde edilerek çok iyi bir mekân organizasyonu planlamasıyla radyoloji birimine en çok hasta gönderen ve radyoloji birimiyle en çok ilişki kuran poliklinikler kesinlikle radyoloji birimlerine daha yakın konumlandırılmalıdır. 3.2. Hastanelerde Sirkülasyon ve Yön Bulma Sistemleri 3.2.1. Hastanelerde Yön Bulma Sorunsalı Hastane içerisinde, birimler arasında kat edilen mesafeler, mekânsal büyüklükler, doğal aydınlatma ve yön bulma kullanıcıların fonksiyonel konfor koşullarını etkilemektedir. Hastanelerde yön bulma çok önemli bir noktadır. Malkin’e göre, yol bulma kolaylığı, hasta için hayati bir öneme sahiptir (Tanrıöver, 1997: 73). Sağlık kurumlarında yön bulma ile ilgili özelliklerin ve işaretleme sistemlerinin, hastaların ortalama bekleme sürelerini, yollarını ararken ve işaretleri incelerken geçirdikleri zamanı, personelle iletişim sıklığını, kaygı, stres ve gerginlik düzeyini ve hastane içindeki yoğunluğu etkiledikleri tespit edilmiştir. Mekân içerisinde hareket eden insan, kullanım esnasında mekân içerisindeki algılamasını kolaylaştırıcı, eylemini gerçekleştirmesine imkan veren, gerekli konfor koşullarının ve ergonominin sağlanması gibi kriterleri dikkate alarak mekânla ilgili duygusal çıkarımlarda bulunur. Mekânı canlandırıcı, heyecan verici, güzel, rahatlatıcı, sakin, kasvetli, çirkin ve sıkıntı verici gibi bir takım sıfatlarla isimlendirerek zihninde kavramsallaştırır. (Lang, 1987: 78). Yön bulma kavramı insanın nerede olduğunu bilmesini ve nereye gideceğine dair ön fikir sahibi olmasını sağlarken en uygun yönün seçilmesine yardımcı olur. Çevre ve davranış çalışmalarının iç içe geçtiği yön bulma, canlıların bir başlangıç noktasından bir hedefe ulaşmaları eylemidir (Bechtel ve Churchman, 2002: 84). Fiziksel çevre ve insan davranışı ilişkileri incelendiğinde insan ihtiyaçlarına tam uygunluk söz konusu olan mekânlarda, kullanıcılar yönlerini kolaylıkla bulduklarında, yön bulma kavramı üzerinde düşünülmezken kullanıcıların yönlerini şaşırmaları söz konusu olduğunda negatif sonuçlar görülür ve yön bulma kavramının önemi ortaya çıkar. (Lang, 1987: 79). 184 Yönünü bulamama durumunun ortaya çıkardığı negatif unsurları şu şekilde özetlemek mümkündür (Bechtel ve Churchman, 2002: 80-84): - Nerede olduğunu bilememe veya nereye gidilmesi gerektiğini bulamama stresinin ve geriliminin insanlar üzerindeki negatif fiziksel ve psikolojik etkisi açıktır. İnsanların yönlerini şaşırdıklarında yaşadıkları gerilim ve panik, kan basınçlarının artmasına ve uzun yollar kat etmelerine neden olur. - İnsanlar yollarını bulmak konusunda, kendilerini düşünmekten daha çok yolla ilgilenmek zorunda kalmamalıdır yani zaman kaybına uğramamalıdır. Bu nedenle mekânlarda yön bulmayı kolaylaştırıcı işaretlemeler bulunmalıdır. - Mekânlarda yön bulamama nedeniyle sağlık yönünden bazı zararlı sonuçlar da görülebilir. Hastanın randevusuna geç kalması, sırasını kaybetmesi, radyolojik tetkik saatini veya tahlil saatini geciktirmesi veya geç kalma duygusu içerisinde stresinin ve kaygısının artarak tedaviye olumsuz etki etmesi gibi sonuçlar, hastaların hastane içerisinde yön bulamamalarının olumsuz sonuçları arasında sayılabilir. Alan olarak büyük, çok sayıda farklı birimi bünyesinde barındıran ve teknik gereklilikler nedeniyle insanların gündelik kullandıkları dilden çok farklı isimlendirmelerin ve sınıflandırmaların kullanıldığı hastane yapılarında, kullanıcılar hem mekânı algılamakta zorlanmakta hem de var olan eski bilgilerini kullanamamaları sonucu sürekli olarak bir yönlenme problemi yaşamaktadırlar. Hastane içerisinde yönlerini ve gidecekleri birimi bulma problemi yaşanması Ulrich’e göre hastalarda şu sorunlara yol açmaktadır (Ergenoğlu, 2006: 51): - Psikolojik Sorunlar: Endişe, depresyon veya kızgınlık. - Fizyolojik Sorunlar: Yüksek kan basıncı, zayıflayan bağışıklık sistemi. - Davranışsal Sorunlar: Uykusuzluk, düşmanca davranış. Hastaların yaşadığı olaylar, çoğu zaman oldukça stresli olmaktadır. Koridor duvarı boyunca yerleştirilmiş alışık olunmayan tıbbi aletlerin varlıkları ve sesleri, tıbbi personelin sürekli koşuşturması, diğer hastaların alışılmadık sesleri, etrafta yaşananlarla ilgili gizliliğin ortadan kalkmasına ve hastanın başına nelerin geleceği korkusunun hissedilmesine katkıda bulunmaktadır (Ergenoğlu, 2006: 52). Dolayısıyla, hastalar hastane içerisinde fazla dolaştırılmadan, ilgileri olmayan birimlerle etkileşime geçmeden, en çabuk ve pratik şekilde gitmesi gereken birimlere 185 yönlendirilmeli ve sağlık bulmak için geldikleri hastanelerden en çabuk şekilde işlemleri yapılarak gönderilmeleri sağlanmalıdır. 3.2.2. Hastanelerde Yön Bulma Davranışı ve İşaretlendirme Sistemleri Özellikle hastaneler gibi büyük ölçekli ve çok farklı sayıda mekân içeren yapılarda, öncelikli olarak mekânın genel olarak algılandığı, mekânların ilişkilerinin anlaşılabilmesini mümkün kılan hatta bir takım bilgilendirici levhaların da yer alacağı ortak kullanıma açık, geniş, ferah, aydınlık seviyesinin yüksek olduğu mekânların bulunması gerekmektedir. Bu mekânlarda asansörler ve bekleme alanları gibi ortak kullanılan elemanların yerleşimleri de önemli olmaktadır (Bechtel ve Churchman, 2002: 89). Hastane yönetiminin, özellikle hastaların ve personelin sıklıkla kullandıkları ana sirkülasyon alanlarında bu uygulamalara dikkat etmesi ve denetimini sağlaması önem taşımaktadır. İşaretlendirme ve bilgilendirmeye yönelik uygulamalar, yön bulma sorunlarını gidermekte ve erişimi güçlendirmektedir. Hastanelerin tasarımında, farklı işlevler ve hasta, yaşlı ve özürlü gibi farklı kullanıcı gruplar dikkate alınarak kolay erişim sağlanmalıdır (Kaplan, 1998: 85). Hastane içerisindeki işaretlerin anlaşılabilir olmasına, ortalama eğitim almış bir ferdin anlayabileceği sembol ve kelimelerin kullanılmasına, yazıların çok büyük veya çok küçük boyutlarda yazılmamasına, hastane içerisindeki tüm işaretleme sistemleri arasında bir standart olmasına ve muhtemel bir mekânsal yerleşim değişikliğinde işaretlerin de güncellenmesine önem verilmelidir. İnsanlar için ilk intibanın çok önemli olduğu unutulmamalı, ferah, hoş ve gürültüsüz ortamlar bile olsalar, hastane içerisinde gideceği birime ulaşmakta zorluk çeken hastaların hastaneden memnun ayrılmayacakları unutulmamalıdır. Çevresel tasarım elemanlarının çeşitliliği yön bulma kolaylığı sağlayabileceği gibi, yönünü şaşırma problemlerine de yol açabilir. Bu elemanlar bu nedenle dikkatle seçilmeli, okunaklı bir şekilde tasarlanmalı diğer elemanlarla uyum göstermeli ve tutarlı bilgi içermelidir (Bechtel ve Churchman, 2002: 91). Hastalara hastanenin basit ve anlaşılabilir şekilde mekân organizasyonunu ve krokisini gösteren broşürler dağıtılması, hasta hakları, danışma, güvenlik birimi gibi önemli noktaların telefon numaralarının yine gerekliliklerindendir. broşürlerde bulunması yön bulma sisteminin önemli 186 Hastane yönetimince, öğretim üyeleri veya doktor asansörü, personel asansörü, ameliyathane asansörü, tıbbi atık asansörü ve yemek taşıma asansörü gibi asansör sınıflandırılmaları ve seçimleri yapılırken mekânsal organizasyon ve genel sirkülasyon göz önüne alınmalıdır. Hastane yönetimine düşen diğer bir konu ise araç parkları ile bina girişleri arasındaki ilişkidir. Bina girişlerinin otoparktan kolayca görünebilmesi, kullanıcıların özellikle acil bir durum olduğunda bina girişlerini aramakla zaman kaybetmemeleri sağlanmalıdır (Bechtel ve Churchman, 2002: 92). Yeterli büyüklükte yazılarla hastaların girişi kolayca görmeleri sağlanmalı, hastane giriş ve çıkış alanlarında hastaların beklemelerini, oturmalarını, yemek yemelerini teşvik edecek şartlar ortadan kaldırılmalıdır. Giriş ve çıkışların önleri mümkün olduğunca boş olmalı ve en ağır yükü taşıyan bu alanlar, talebe cevap verebilecek şekilde danışma birimleriyle desteklenmelidir. Ulaşılabilirlik konusunda görsel işaretler ve yol bulma kolaylığı, gelenlere yardım etmekte ve ilk geldiklerinde stres olmalarını engellemektedir (Dalke vd., 2005: 344). Hastane içerisinde görsel işaretler yoksa veya yeterli değilse hastaların yapabileceği tek şey her yol ayrımında en yakındaki hastane personeline tarif sormak olacaktır. Bu soruların sayısı artmaya başladıkça eşgüdümlü olarak hastaların stresi, çalışanların yorgunluğu ve bıkkınlığı da artacak, hastane içerisinde personel ve hastalar arasında çatışmalar artacak, sonuçta her iki taraf da mutsuz bir şekilde kurumdan ayrılacaklardır. Görsel işaret sistemi ve sistemin etkin kullanımı hastanelerde o kadar önemli ve faydalıdır ki, hastane yönetimlerinin, bu sistemi kurmak yerine onlarca personel çalıştırsalar bile, aynı etkinliği sağlamaları mümkün değildir. İşaretler, çevre iletişim kurmamızı sağlar; bu işaretler kullanıcıya neyin nerede olduğunu, ne zaman ve nasıl bir olay olacağını belirtirler (Bechtel ve Churchman, 2002: 93). Günümüzde fiziki alan olarak çok geniş alanlar kaplayan hastane yerleşkelerinde birimlerin konumlandırıldığı yerleri bulabilmek, kayıt ve raporlama işlemlerini sırayla ve atlamadan yapabilmek hatta muayene ve tetkik işlemleri bittikten sonra çıkışı bulabilmek bile zaten fiziksel ve ruhsal olarak tam sağlıklı olmayan hastalar için çok daha güç duruma gelmiştir. Bu güçlüğü azaltabilmek ve eğer mümkünse ortadan kaldırabilmek çok iyi bir mekânsal yerleşim 187 planı sonrasında hastane içerisinde en doğru işaretleme sisteminin kurulması ve hastaların işaretleme sistemleriyle yanılmadan ve kafaları karışmadan gidecekleri yerlere yönlendirilmeleri, hastane düzeni ve hasta memnuniyeti açısından büyük önem taşımaktadır. İşaretsel yoğunlukların olduğu çevreler, algılayanın çok fazla konsantrasyonunu gerektirdiği için yorucu ve algı verimliliğini azaltıcı, bitkin düşürücüdür. Görsel işaretlerin kullanımında görsel algılamayı güçlendirmek amacıyla dikkat edilmesi gereken bazı unsurlar şu şekilde sıralanabilmektedir (Arthur ve Passini, 1992: 9-10): - Karar noktalarının doğru seçimi, - İşaretlerin yeri, - İşaretlerin stil ve büyüklükleri, - Yazıların yatay veya düşey oluşu, - Metinlerdeki yazım stili ve noktalama, - El haritaları ve şu anda buradasınız haritaları, yabancı kullanıcıların da anlayacakları biçimde iyi tasarlanmalıdır. Hastanelerde çok sayıda poliklinik, tanı ve tetkik birimleri ile idari birimler de bulunduğundan plansız yapılmış bir görsel işaretleme sistemi hastalara fayda sağlamak yerine çok daha fazla karmaşaya neden olabilir. Bu nedenle işaretleme noktaları ayrı ayrı düşünülmemeli hastane içerisinde bir bütün olarak tasarlanmalıdır. Araştırmacılar, hastane içersindeki yön bulma davranışını inceledikleri çalışmada karar verme noktalarına yerleştirilen işaret sistemlerinin yön bulma performansını arttırdığını ortaya koymuşlardır. O’Neill, araştırmalarında karmaşık plan yapısına sahip yapılarda işaretlerin yön bulma performansı üzerindeki etkinliğini sınamaktadır. O’Neill yön bulma davranışını dört değişken üzerinde ele alır, böylece farklı karaktere sahip işaret sistemlerinin bu davranışlar üzerindeki etkisini değerlendirir. Bu davranışlar dolaşma oranı, geri dönüşler, duraklama ve etrafına bakma oranları ve yanlış dönüşler olarak tanımlanmıştır. Çalışma ayrıca göstermiştir ki; karmaşıklık düzeyi düşük yapılarda işaretler kendi başlarına tereddüt ve çekince oluştururken, karmaşık yapılarda etkinliklerini arttırarak bu çekinceyi azaltmaktadır (O’Neill, 1991: 65). Dolayısıyla işaretleme sisteminin mekânsal 188 organizasyonun bir parçası olduğu unutulmadan, mekânsal planlamaya dahil edilerek yapılması ve uygulanması birçok açıdan fayda sağlayacaktır. 3.3. Hastanelerde Hasta Sirkülasyonu Yönetimi 3.3.1. Hastanelerde İç ve Dış Sirkülasyon Bir hastanede mekân yönetiminin en önemli aşamalardan biri, hastanenin iç organizasyonunun verimli bir biçimde çalışabilmesi için yapılandırılma aşamasıdır. Bu da yönetimin ilgi alanları esas alınarak bölüm ve ünitelerin iyi bir biçimde ilişkilendirilmesiyle mümkündür. Böylece hastane hayata geçtikten sonra işleyiş açısından sıkıntı yaşanmayacaktır (Köse, 2003: 89). Hastanelerde, hastaların, ziyaretçilerin ve personelin psikolojik ihtiyaçları genellikle ikinci planda kalmaktadır. Oysa özellikle hastaneye ilk kez gelen hastalar veya ziyaretçiler bir stres altında hastaneye gelirler. Hastaneye girdikten sonra ise bazı sebeplerden dolayı (dolambaçlı koridorlar ve holler, yabancı terminoloji gibi) bu stresin daha da arttığı görülmüştür. Bunların sebeplerinden biri de kişilerin yön bulmada yaşadıkları problemlerdir (Marberry, 1997: 59). Uygun dış sirkülasyon sistemi ve hastanenin içine girmeden önce hastaneye gelen kişilerin sirkülasyonlarının düzenlenmesi hastane içerisinde kullanıcı rotalarının çakışmaması için daha uygun olabilir. Geniş, rahat ve ücretsiz otopark alanları ile hem daha fazla hasta hastaneye çekilerek tercih sebebi yapılabilir, hem de hastaların ve ziyaretçilerin tek bir yerden girişi sağlanarak düzen elde edilmiş olur. Bu noktada hastane yönetiminin elindeki en önemli enstrümanlardan biri elektronik randevu sistemleridir. Randevu sistemlerinin, genellikle belli saatlerde yoğunlaşan hastaların gün içerisinde uygun şekilde dağıtılarak; hastaneye giriş esnasında, poliklinik birimlerine ulaşım noktasında, polikliniklerde ilk kayıttan sonra muayene olmak için beklenen sürelerde, polikliniklerden yapılan laboratuar ve radyoloji istemleri sonrasında bu birimlere ulaşımda ve laboratuar ve radyoloji birimlerinin yükünün gün içerisinde belli saatlerde birikmemesi noktasında büyük faydaları olacaktır. Otopark alanlarından çok uzakta bulunan hastane girişleri hastayı yanıltacak ve büyük sorunlara yol açacaktır. Hastane yönetimi mümkün olduğunca tek bir ana 189 girişi açık bulundurmalı ve bu giriş otopark alanına en yakın noktada bulunmalı, diğer girişlerde hasta ve çalışan güvenliği için kontrollü giriş olmalı ve poliklinik mesai saatleri dışında kesinlikle kapalı tutulmalıdır. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de otoparka yakın bir ana giriş kullanılmakta, diğer küçük girişler ise sadece yerleşke içerisine ulaşım için kullanılmakta ayrıca bu girişlerde sürekli güvenlik bulundurulmakta ve poliklinik mesai saatleri dışında kesinlikle kapalı tutulmaktadır. Hastane içerisine girişte doktor ve personelin otopark alanı veya hastaneye girişleri farklı noktalardan olacak şekilde düzenlenirse, hem personelin ve hastaların hastaneye rahat girişleri sağlanacak hem de oluşabilecek birtakım çatışmalar önceden önlenmiş olacaktır. Hastanelerde personel ve servis girişlerinin ayrılması da bir avantaj olarak görülebilir. Hastanelerde çok sayıda personel çalıştığından servis sayıları da önemli rakamlara ulaşmakta ve de yakın zamanlarda hastane önüne gelen servis araçları dağıtımları esnasında büyük gürültü oluşturmaktadırlar. Bu nedenle, hastaların kalabalık ve gürültüden en az şekilde etkilenmeleri için servis girişlerinin mümkün olduğunca hastaların kullandığı yerlerden izole edilmesi, hastanelerde dış ve iç sirkülasyon açısından olumlu olacaktır. Genel olarak tüm tanı birimleri benzer trafik koşulları ve benzer kullanımlara sahip olduğu için birlikte gruplanırlar. Sirkülasyon açısından ele alındığında, tanı birimlerinin hem iç hasta hem de dış hasta tarafından kullanıldığı görülmektedir. Bu yüzden tanı birimlerinin yeri, özellikle dış hastanın ulaşımının rahat olabilmesi için ana sirkülasyon akışı üzerinde olmalıdır. Hastanelerde bekleme zamanları genellikle uzun ve endişeli bir süreçtir. Hastalar ve ziyaretçiler muayene ve tetkikler için beklerlerken, unutulmadıklarını bilmek istemektedirler. Günümüzde hastalar ayrıca beklerken bile konforlu ve rahat olmayı, hayatı kolaylaştıran şeylere yakın olmayı tercih ederler. İnternet erişimi, dinlenme odaları, kafeterya veya çay-kahve otomatları bunlara örnek verilebilir. Bununla beraber, randevuyla gelen hastalar için dahi, poliklinik bekleme salonlarında beklerlerken içeride muayene olan hastanın kaçıncı hasta olduğu ve kendisine daha kaç kişi olduğu gibi bilgileri görebileceği bir ekran hastane yönetimi tarafından her polikliniğe, hastaların görebileceği uygun bir yere yerleştirilmelidir. Böylece 190 hastalara daha şeffaf bir hizmet vermekle birlikte zaten stresli olan hastaların birde sırasını kaptırmamak için duyacağı endişe yok edilmiş olur. Tıbbi aciliyet, hastanın ilk muayene veya muayeneden sonra sonuç göstermek gibi nedenlerle süreleri değişmekle birlikte, hastalar ve ziyaretçiler vakitlerinin bir kısmını bekleyerek geçirmektedirler. Hastane içinde bekleme durumları hastane yönetiminin en istemediği ve minimum seviyelere indirmeye çalıştığı bir problemdir. Bu süreleri azaltmada kritik noktalar; tüm poliklinikleri kapsayan e-randevu sistemine geçilmesi, tek ve bilinen bir randevu telefonuyla (444’le başlayan özel numaralar gibi) randevu verilmesi ayrıca laboratuar sonuçlarının hastaneye gelmeden internet üzerinden alınabilmesi gibi teknolojik olanakların kullanılmasından geçmektedir. Elektronik randevu ve online laboratuar sonuç sistemleri için ise; gerekli ve yeterli bir teknoloji altyapı ve teknik ekibin bulunması, bilhassa teknik personelin sürekli eğitimden geçirilerek yeni teknolojik trendlere önceden hazır halde bulundurulmaları, stratejik planlama noktasında hastane yönetiminin görevlerindendir. Diğer kamusal kurumlar gibi hastaneler de insan konforu ve rahatı için çalışmaktadırlar. Burada konforun anlamı, iyi yerleştirilmiş danışma alanları, işaret sistemi ve insanlara yön bulmalarında yardımcı olabilecek elektronik göstergeler ve danışma masalarıdır. Ayrıca ortamın havalandırmasını ve temizliğini sağlayacak sistemler oluşturulmalı, aydınlatma düzeyleri mekânların ferahlığı açısından ayarlanmalı ve gürültü faktörü mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Mekânsal plan çözümleri istendiğinde mahremiyet, gerektiğinde de sosyalleşmeye olanak tanıyacak biçimde düzenlenmelidir (Başkaya vd., 2005: 53-55). Hastanelerdeki iç sirkülasyon sisteminde en önemli öğelerden biri de danışma birimleridir. Hastalar veya ziyaretçiler bir bekleme veya danışma alanına gittiklerinde, nerede olduklarını ve nereye gideceklerini, ne yapmaları gerektiğini, bunu nasıl yapacaklarını ve ardından ne olacağını bilmek isterler. Danışma ve bekleme alanlarında bu bilgileri en doğru ve hızlı şekilde verebilmek temel amaçlardan biridir. Hastane yönetimi, tasarladığı hastane yerleşim planına uygun olarak gerekli yerlere danışma birimlerini yerleştirmeli, buralarda sakin, dış görünüşü güzel, bilgisayar kullanmayı iyi bilen, insan ilişkilerinde etkili, ikna edici özelliği olan, 191 sabırlı personellerini çalıştırmalıdır. Danışma birimlerinde çalışan personelin hastane otomasyon sistemine doğrudan ulaşabilecekleri bilgisayar ve gerekli teçhizat muhakkak yerleştirilmelidir. Bekleme davranışları ile ilgili hasta kayıt bölümünde yapılan bir araştırma göstermiştir ki; sağlıklı olmayan bir yön tarifi hastalarda gitmek istedikleri yeri bulma konusunda sıkıntı ve stres oluşturmaktadır. Eksik bilgi aktarımının karmaşaya yol açtığı görülmüştür. Kayıtlarının tamamlanıp tamamlanmadığından emin olmayan hastaların sıralarının geçmemesi için poliklinik bankolarının önünde ayakta bekledikleri görülmüştür (Carpman ve Grant, 1993: 25-48). Benzer sorunlarla, günümüzde bile, polikliniklerde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Hastalar, sürekli bir endişe ve stres içerisinde, hasta olmalarına rağmen muayene odalarının önünde ayakta beklemekte ve sürekli birbirleriyle ve çalışanlarla münakaşalara girerek hem kendilerini, hem çalışanları yıpratmakta hem de sistemin işleyişini aksatmaktadırlar. Ancak burada hatalı olan kesinlikle hastalar değillerdir. Çünkü onlar sadece haklarını korumak ve sıralarını başkasına kaptırmadan biran önce muayene olup evlerine gitmek düşüncesindedirler. Sistemi düzgün işletmesi gereken ve çıkabilecek sorunlara karşı önceden önlem alması gereken hastane yönetimidir. Hastane yönetimi, elektronik randevu sistemlerini etkin şekilde uyguladıktan sonra randevusuyla gelen hastalar için bile hasta çağırma ve izleme ekranlarını mekânsal olarak en uygun şekilde yerleştirilmiş ve donatılmış bekleme salonlarına entegre ettiğinde bu problemler kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Hangi saat veya sırada randevu aldığını bilen hasta, ekrandaki muayene olan hasta numarasını oturduğu yerden izleyebilecek ve sırası geldiğinde ekranda adını görerek, huzurlu bir şekilde muayene olmak için içeri girecektir. Bununla birlikte zaten randevuyla geldiği için hem bekleme süresi çok daha makul olacak hem de her hasta randevu saatinde veya randevusuna birkaç dakika kala geldiğinden hastane içerisindeki kalabalıklar çok daha azalacaktır. Eğer hastaneye girişten çıkışına kadar hastaya eşlik eden işaret ve yönlendirme sistemleri varsa ve hastane mekânsal organizasyon planı da yapıldıysa, hastaların hastaneden memnun olmadan ayrılmaları ancak büyük teşhis ve tedavi hataları ile mümkün olabilir ki bu da çok fazla rastlanan bir durum değildir. 192 Hastaların beklerken yaşadıkları deneyimler, edindikleri bilgiler ile kolaylaşabilir. Bu, hastaların ve yakınlarının işaretleme sistemleriyle doğru bir biçimde yönlendirilmeleri ve gittikleri birimlerde dinlenme imkanı, telefon, kafeterya gibi imkanların olması ile sağlanır. Ayrıca gidecekleri yeri ve nasıl kayıt olması gerektiği gibi bilgilerin olduğu broşürlerin olması ve servise kayıt için gerekli yönlendirme işaretlerinin olması da birimlere gelen kişiler için kolaylık sağlayan unsurlardır (Carpman ve Grant, 1993: 25-48). Bununla birlikte hastaneye başvurduktan sonra memnun ayrılan bir hastanın güveni ve sadakati kazanılmış olduğundan hasta ileriki zamanlarda tekrar aynı hastaneye başvuracak ve önceki deneyimleri çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır. 3.3.2. Poliklinik ve Tanı Birimleri Arasında Hasta Sirkülasyonu Yönetimi Tanı ve tedavi olanaklarının gelişmesi, hastaların hastanede kalış sürelerini kısaltarak polikliniklerde tedavi olan hasta sayısını arttırmıştır. Buna bağlı olarak hastanelerde hasta bakım birimlerinin sayısı azalırken, poliklinikler ve tanı ve tedavi birimleri için ayrılan mekânlar yetersiz kalmaya başlamıştır. Tanı ve tedavi için gerekli cihaz ve teknolojiler bu durumu doğrudan etkilemektedir. Aşağıdaki tabloda Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 2009 ve 2012 yıllarında ortalama yatış süreleri verilmiştir. Görüldüğü gibi hastaların servislerde ortalama yatış sürelerinde önemli bir düşüş vardır. Hastanelerde artık asıl amaç, yatan hastaların en kısa sürede taburcu edilmesi, eğer mümkünse hastaların doğrudan polikliniklerde tedavi edilmesidir. Bu nedenle polikliniklerin önemi daha da artmış durumdadır. Tablo 3.1 : S.Ü.Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2009 ve 2012 yıllarında Ortalama Hasta yatış Süreleri Yıl Ort. Yatış Süresi 2009 7,2 gün 2012 4.1 gün 193 Hastanelerde, hastaların girişinden başlayarak tanı ve tedavi birimleri arasında ulaşımlarını sağlayan ve onları çıkışa yönlendiren sistem sirkülasyon sistemidir. Hastane birimlerinin sirkülasyonlarını mümkün olduğunca birbirinden ayırmak, sirkülasyon mesafesini kısa tutmak ve önemli fonksiyonlara sahip birimlere herkesin girmesini önlemek bir hastane mekân organizasyonunda ele alınacak sirkülasyon verileri arasındadır. Sirkülasyonun doğru çözümlenmesi uzun vadede hastanenin daha verimli çalışmasında etkili olabilir. Bir hastane için oluşturulacak sirkülasyon şemasında ilk temel prensip hastaları korumaktır. Örneğin kalabalık bir hasta koridoru hastalar için bir risk oluşturabilmektedir. Sessiz ve gürültülü mekânların birbirinden ayrılması, dışarıdan gelen trafiğin içeride birbirinden ayrılması, çalışanların trafiğinin ayrılması gibi işlemler önem taşımaktadır (Goble, 1960: 140-142). Bir hastanede sirkülasyon sistemi oluşturulurken hasta trafiğini bir araya toplayan bir omurga ve dolambaçsız bir servis rotası oluşturulmalıdır. Böylece büyük ölçekli hastanelerde yön bulma kolaylaşacaktır (Arcidi, 1992: 86-88). Dolayısıyla servislere çıkmak isteyen hasta ve hasta yakınlarının sirkülasyonu, polikliniklere gitmek isteyen hastaların sirkülasyonundan ayrılarak en pratik şekilde asansörlere yönlendirilmeleri sağlanabilir. Böylelikle poliklinik ve servis hastaları ve ziyaretçilerinin ortak mekânları kullanma ve karşılaşma oranları düşürülerek hastane içerisinde oluşacak gürültü ve karmaşa büyük oranda azaltılabilecektir. Bu durum benzer pozitif katkıyı polikliniklerden çıkan ve laboratuar ve radyoloji birimlerine ulaşmak isteyen hastalar için de sağlanır. Laboratuar ve radyoloji tetkikleri yaptırmak isteyen hastalar servis hastaları ve ziyaretçilerinin sirkülasyonuna girmezler ve gidecekleri yere daha hızlı ve endişesiz şekilde ulaşabilirler. Merdivenler düşey dolaşım elemanlardır. Endişeli ziyaretçilerin, ilaç alan hastaların ve hastalara yetişmeye çalışan personelin merdivenlerde bazı kazalara maruz kalmaları mümkündür. Kalp damar, kardiyoloji, ortopedi gibi polikliniklerin zemin katlara yerleştirilmesinin sağlanması daha doğru olabilir. Hastanelerde, kullanıcıların birçoğu fiziksel olarak zayıftır ve fazla efor sarf etmeleri söz konusu değildir. Bu da göstermektedir ki; hastanelerde mekânsal organizasyon planlamasının etkin şekilde yapılması doğrudan hasta sağlığı ile de ilişkilidir. 194 3.3.3. Hastanelerde Mekânsal İlişkiler ve Mekânsal İlişki Yönetimi Türkiye’de hastane hizmetlerinin planlaması ve kaynak yönetimi, idarenin yetki ve sorumluluğundadır. Bu nedenle, hastanelerde planlamayla ilgili kararlar, genellikle tasarımcının görüşü sorulmadan başhekim, başhekim yardımcısı ve anabilim dalı başkanı gibi meslek grubu tasarımla ilgili olmayan kişilerce ve/veya birden fazla ekip tarafından alınmaktadır. Yöneticilerin idari ve klinik görevlerini aynı anda sürdürmeye çalışması ve profesyonel olmamaları hizmetlerin aksamasına sebep olmaktadır (Fişek, 1976: 11). Hastanelerin kısa sürede işlevinin değişmesi ve hizmet ömrünün azalması ülke ekonomisi için zaman, işgücü ve maddi açıdan önemli kayıplara neden olmaktadır. Yanlış yerleşim planlarının doğurduğu sorunlar ihtiyaçlara cevap veremediği zaman hastane yönetimi onarım, yenileme, ek yapı kararları, bazı birimleri taşıma gibi yollara başvurmakta, bu durum ise; işgücü, zaman ve büyük maddi kayıplara yol açmakta, hastanelerin iç mekânı sürekli inşaat alanı gibi gözükmekte, hem hasta hem personel memnuniyetsizliğini artırmakta ve beklenmeyen yeni sorunları ortaya çıkarmaktadır. Hastane binaları, işlevler arası bağlantıda, insanların dolaşımında, kullanım ve mekânda verimli olmalıdır. Hasta ve ziyaretçi araçları, tıbbi personel ve hastane araçları ve ambulanslar için uygun ve yeterli park alanları bulunmalıdır. Hastane binasının içinde, tekerlekli sandalyelerin gerekli bütün mekânlara ulaşımının olması uygun olacaktır. Ayrıca girişe yakın bir bilgi danışma kaynağı bulunması yön bulma konusunda başlıca gerekliliklerdendir. İşaretler açıkça görülebilmeli ve işaretleme sistemi hiyerarşik olmalıdır. Yön bulma için diğer karar verme noktalarında haritalar bulunmalı, haritalar okunaklı ve “buradasınız” etiketine sahip olmalıdır. Bekleme odaları ve açık alanlar hasta ve ziyaretçi psikolojisine duyarlı olmalıdır (Ergenoğlu, 2006: 72-75). Hastane yönetimi bina tasarımına ve yapımına doğrudan etki edemez. Ancak hastane içi yerleşim planı tamamen hastane yönetiminin sorumluluğunda olduğuna göre hastaların dış dünyayla bağlantılarını koparmayacak şekilde birimler arasında ulaşımını sağlamak için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin; kritik yerlere 195 pencereler, yer gösterme levhaları, görsel uyarı noktaları, danışma birimleri yerleştirilmesi gibi. Hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, hastaların dış dünyayla bağlantılarının olmasının kendilerini daha pozitif hissettiklerini sağladığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle yapılacak düzenlemelerde hastanın dış dünyayla bağlantısı kopmayacak şekilde tasarımlara gidilmelidir (Dalke vd., 2005: 345). Hastane yönetimi, dışarıya yakın olunduğu hissini veren alanlar, pencereler, kapı girişleri ve çevrelerini mümkün olduğunca boş tutmalı, bu alanları dolduracak ek birimler, üniteler, dolaplar ve benzer eşya veya cihazlar yerleştirilmesine izin vermemelidir. Planlama ekibinin bürokratik nedenlerle değişkenlik göstermesi ve kararların öznelliği mekânsal organizasyon sürecini olumsuz etkileyebilir (Cherry, 1999: 119121). Planlama ekibi, kullanıcı isteklerini ve değişen gereksinimleri de dikkate almalıdır. Bu nedenle, planlama ekibine çeşitli disiplinlerin yanı sıra mümkünse hastaların katılımı da, en azından görüşleri alınarak, sağlanmalıdır. Hastane yönetimi, poliklinik yerleşimi planlaması yaparken bir planlama ekibi kurulmalı ve bu ekipte mühendis, yönetici, halkla ilişkiler yöneticisi, güvenlik şefi gibi çalışanların bulunması gerekmektedir. Ancak yeni kurulmaya çalışılan bir hastanede uzman personel sıkıntısı çekileceği açıktır ve etkin ve yeterli bir ekip kurulamayabilir. Dolayısıyla mekânsal organizasyonda, ana iskeleti benzer özelliklere sahip, aktif çalışan bir hastaneden bilgi sistemleri kullanılarak en doğru şekilde kayıt altına alınmış ve insan hatasından uzak verilerin (her polikliniğe başvuran hasta sayıları, poliklinikler arası konsültasyon sayıları, poliklinikler ile laboratuarlar ve radyoloji birimleri arasında yapılmış istem sayıları) en iyileme yöntemleriyle minimum ulaşım maliyet hesabı oluşturmak için kullanılmasıyla elde edilen sonuçlar kullanılmalıdır. Böylece hastane yönetiminin en etkin mekânsal organizasyon sonucuna ulaşması sağlanacak ve bahsedilen sorunların birçoğu çözüme kavuşturulmuş olacaktır. Tıp fakültesi hastaneleri gibi büyük ve tekrar eden yapı gruplarında planlama ekibinin kullanıcı istek ve gereksinimlerine yönelik araştırma yapması ve kullanıcıya ilişkin verileri toplanması tasarım sürecine katkı sağlayabilir. Planlama ekibinin ve aktif kullanıcıların mekân organizasyonu sürecine katılması işlevsel, esnek ve kullanışlı tasarımlar yapılmasına yardımcı olmaktadır. Çalışmalar, aktif kullanıcının 196 tasarım sürecine katılmasının, mekân kalitesinin arttırılmasında, yapının işlevsel ömrünün uzamasında ve kullanıcı memnuniyeti sağlanmasında olumlu etki yaptığını göstermektedir (Carpman ve Grant, 1986: 28-32). Mekânsal organizasyon planlaması aşamasında, bu mekânları kullanan kişilerin fikirleri alınmadan son kararların verilmemesi, kullanıcıların ve mümkünse hastaların da görüşü alındıktan sonra uygulamaya geçilmesi gereklidir. Hastanelerde gereksinim duyulan ve yapılan değişiklikleri planlayan profesyonel bir ekibin bulunmaması, değişikliklerin genellikle ilgili anabilim dalı başkanı, başhekim veya başhekim yardımcıları tarafından gerçekleştirilmesi, yapılan değişikliliklerin kayıt altına alınmaması ve değişiklikleri gerçekleştiren kişilerin idari görevlerinin olması, yeni yönetimler için bilgi alımını güçleştirmektedir. Uygun tasarımın yapılması ve insan faktörünün anlaşılması işten kaynaklanan sağlık sorunlarının azaltılmasına yarayabilir. İyi tasarlanmış bir bina, personel için de birçok fayda sağlayabilmektedir. Bu faydalar; stresi azaltmak, rahat ve hoş bir çalışma ortamı sağlamak ve işe gelmeme sürelerini kısaltıp personel devir oranlarını azaltmak gibi konulardır (Ergenoğlu, 2006: 68). Tüm işgörenleri etkilediği gibi doğası gereği stresli bir ortam olan hastanelerde kalabalık, gürültü ve hastanelerin her noktasında oluşan hasta-personel çatışmaları hastane çalışanlarını da büyük bir strese sokmakta ve belli bir zaman sonra çalışanları işten kaytarmaya, odalarından zorunlu olmadıkça çıkmamaya, işe gelmemeye, mümkünse daha rahat ve sakin çalışma ortamı bulabilecekleri başka kurumlara geçmeye meylettirmekte ve personel devir oranını yükseltmektedir. Halbuki iyi planlanarak yapılmış bir hastane mekân organizasyonu; gürültüyü, karmaşayı, temizlik ve güvenlik problemlerini, hastalar ile personelin çatışmalarını büyük oranda azaltarak hem hastane personeli, hem hastalar, hem de hastane etkinliği açısından önemli faydalar sağlayacaktır. 3.3.3.1. Birimler Arası Ulaşım Alanlarının Yönetimi Hastane ulaşım alanları, hastanelerde kullanıcıyı girişten itibaren yönlendiren, gideceği yere ulaştıran kesintisiz kanallardır. Fiziksel sürekliliğin yanı sıra, görsel ilgi ve çeşitliliğin de koridorlar boyunca sürdürülmesi önemlidir (Dalke vd., 2005: 346). Hastanelerde, ulaşım alanlarında oluşması muhtemel labirent tarzı geçişleri, birbirine benzeyen blokları ve poliklinikleri hastaların daha iyi ayırt edebilmesi için 197 farklı renkler ve aydınlatma sistemleri kullanılabilir. Farklı renklerin kullanımıyla; hastaların, blokları ve bloklar içerisindeki poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerini daha iyi ayırt etmeleri sağlanabilir. Hastaların sirkülasyonunu sağlayan ulaşım alanlarının da giriş ve çıkış noktalarına farklı özelliklerde aydınlatmalar uygulanarak hastaların dikkatini çekmesi sağlanabilir. İlgi çeşitliliği sağlamak için; tavan ve duvarlar her katta farklı renklerle boyanabilir. Böylece, blokları ve katları eşleştiren hastalar yön bulmada kolaylık yaşayabilirler. Özellikle hastanelerde kişi hastaneye geldiğinde, hasta da olsa, hasta yakını da olsa duygusal olarak bir baskı altındadır. Bu durumdayken hastanede gitmek istediği yere gidemezse, geç kalırsa, hakkında endişe ettiği kişiyi göremezse, kaybolursa ve bunun gibi yön bulma sisteminden kaynaklı problemler yaşarsa bu süreçler kişi için daha ağır bir baskı oluşturabilir. Yön bulmada beş temel faktör söz konusudur: Bunlar; nerede olduğunu bilmek, nereye gideceğini bilmek, gideceği yere ulaşabilmek için en iyi yolu bilmek ve takip etmek, gitmek istenilen yere gidildiğini anlayabilmek ve geri dönebilmektir (Marberry, 1997: 26-37). Hastane mekân organizasyonu ve işaretlendirme sistemleri bu faktörler göz önüne alınarak gerçekleştirilmelidir. Basit bir kontrol veya doktorun verdiği testleri yaptırmak için tanı birimlerine giden hastalar birçok hastanede hastanenin tümünü baştanbaşa geçmiş gibi bir algıya kapılabilmektedir. Bu algı çoğunlukla gerçeği yansıtmaktadır, çünkü hiçbir hastanede poliklinik, radyoloji ve laboratuarların mekânsal yerleşim planı bilimsel ve somut verilere göre yapılmamıştır. Hastalar için hastanelerde bir yerden bir yere gitmek ayrıca bir zorluk teşkil eder çünkü hastalar genellikle halsizdir, stres altındadır ve algıları zayıftır. Tıbbi terimlerin kullanıldığı karmaşık işaretler ise hastaların daha zor bir deneyim yaşamalarına yol açabilir. Yön bulma eyleminde insan davranışları üzerine araştırmacıların üzerinde hemfikir oldukları üç faktör söz konusudur: Mekânlardaki farklılıklar, görsel erişebilirlik ve mekânsal planlama. Mekânlarda oluşturulan farklılıklar veya birbirine benzeyen öğelerin kullanılması kişinin mekânı tanıyabilmesi ve mekâna dair bir ipucu olarak hafızasına yerleştirmesinde önemli bir etkendir. Bu durum yön bulmada kolaylık sağlayabilir (Malkin, 1992: 24-32). 198 Bazı araştırmacılar hastanelerde oluşabilecek stresi azaltmanın insanlar ve çevreleri arasındaki etkileşime bağlı olduğunu düşünmektedirler. Özellikle hastaların ve ziyaretçilerin yön bulma, fiziksel konfor, sosyal ilişkilerin düzenlenmesi (özel ve bireysel alanlar) ve sembolik anlamlar konusunda ilgiye ihtiyaçları olabilmektedir (Carpman ve Grant, 1993: 30-31). Bu noktada doğru yerlere konumlandırılmış danışma birimleri ve broşür dağıtım noktaları önem arz etmektedir. Hastanelerde, endişeli ve üzüntülü ailelerin eşlik ettiği hastaları, düzensiz ışıklar, garip koridorlar, rahatsız edici ekipman sesleri, keskin ve hoş olmayan kokular karşılamaktadır. Hastaların mahremiyetlerine önem verilmemesi, mekânların özel ve hassas konuşma veya üzüntüler için uygun şekilde tasarlanmamış olması da ciddi bir problemdir. Tıbbi teknolojinin hızıyla, birçok hastane, çok hızlı değişen ekipman ve daha fazla idari personele yer vermeye başlamışlardır. (Ergenoğlu, 2006: 51). Ancak yukarıda sayılan problemler fazladan personel çalıştırarak değil, hastane içerisinde mekânsal organizasyon planı yaparak gerçekleştirilebilir. Özellikle yoğun sağlık hizmeti talebi olduğu zamanlarda, ihtiyaca cevap verebilmek için fazladan sekreter, hastabakıcı, temizlik ve güvenlik elemanları çalıştırılması hastanelerde maliyetleri büyük ölçüde artırmaktadır. Binanın içerisinde kolaylıkla yön bulan kişinin stresi azalabilmektedir. Hastane gibi büyük ve kompleks yapılar, hastalar ve ziyaretçiler gibi hastaneyi sürekli kullanmayan insanlar için karmaşık görünebilir. Kişi gitmek istediği yere varamayınca, kendini kötü hissedip yardıma ihtiyaç duyabilir. (Carpman ve Grant, 1993: 42). Günümüzde, tıp alanında bilim dalları o kadar çok uzmanlaşmıştır ki artık hastaneler içlerinde 40’tan fazla farklı poliklinik bulunan devasa hizmet yerleşkeleri haline gelmişlerdir. Hastanelerde çalışan personeller bile zaman zaman yollarını şaşırmakta, gidecekleri birimi biraz düşünme ihtiyacından sonra bulabilmektedirler. Söz konusu durumda, zaten rahatsız ve kaygılı olan hastaların hastane içerisindeki ulaşım problemleri, insanları çok yıpratıcı, sinirlerini geren ve psikolojilerini bozan bir hale gelebilmektedir. Tıp fakültesi hastaneleri, kapasiteleri ve uzman sağlık personeli nedeniyle çok sayıda kullanıcı tarafından tercih edilmektedir. Bu durum, hastanelerin gerçek kapasitesinin belirlenmesini güçleştirmekte, kaynak kullanımını arttırmakta ve verimsizleşmektedir (Top ve Şahin, 1976: 9). Kapasitenin üzerinde çalışma; 199 hastanelerin yükünü arttırmakta, işlevlerini yeterince yerine getirememelerine ve mekânsal değişim geçirmelerine sebep olmaktadır. Tıp fakültesi hastanelerinin pasif kullanıcıları olan hastaların, fiziksel veya ruhsal açıdan rahatsızlıkları bu kullanıcıların hastaneye ulaşımlarını güçleştirebilir. Tıp fakültesi hastaneleri için kullanıcıların yapıya ve yapı içindeki mekânlara kolay ve çabuk erişim sağlamaları, kullanıcıların kısa zamanda sağlığına kavuşmaları açısından önemlidir. Pasif kullanıcı olan hastalar, yapıyı diğer kullanıcılardan farklı algılamaktadırlar. Araştırmalar, pasif kullanıcıların yön bulmada sorunlar yaşadıklarını göstermektedir (Arthur ve Passini, 1992: 9-10). Özellikle çok büyük alanlar kaplayan tıp fakültesi hastanelerinde birimlere en kolay ve hızlı erişilebilirliğin sağlanması hem algılanan hizmet sunumunu etkilemekte hem de hasta bağlılığını artırmaktadır. Hastane erişebilirliği, hizmet talebi ve hizmet sunumunda bulunan kullanıcı sayısı ve yön bulmayla ilişkilidir (Passini ve Shield, 1996: 9-10). Özellikle talebin çok arttığı zamanlarda, mekânsal organizasyon planı da yapılmamış bir hastanede inanılmaz bir karmaşa oluşmakta, sağlıklı insanlar bile kendilerini kötü hissetmeye ve biran önce hastaneden dışarı çıkabilmek için daha da acele etmeye başlamakta, bunu sonucu olarak da gerginlik ve çatışmalar kaçınılmaz hale gelmektedir. Hastane yerleşim planı yapılırken göz önüne alınması gereken bir konu da; hastaların hastane içerisinde doğru şekilde yönlendirilmedikleri ile ilgili şikayetleri hızlı bir şekilde değerlendirmektir. Hasta yönlendirmesi, özellikle hastalardan gelen şikâyet ve öneriler doğrultusunda sürekli güncellenmeli, kullanılan işaretler, terimler ve kelime içerikleri toplumun ortalama bilgi ve zeka seviyesine uygun olmalıdır. Hastanelerde, hasta yakınları hastalarından dolayı endişe içerisinde oldukları için onları oyalayacak, dikkatlerini başka bir yöne çekebilecek öğeler olmalıdır. (Carpman ve Grant, 1993: 37). Hızlı bir internet bağlantısı, televizyonlarda farklı kanal seçenekleri ve hastane tanıtım filmleri bu öğelere örnek olarak verilebilir. Hastane yönetimi hastaların sosyal ve psikolojik konforu için üretilmiş yeni teknoloji ürünleri ve uygulamaları sürekli izlemeli ve hastane koşullarını göz önünde bulundurarak uygulamaya geçirmekte atik olmalıdır. 200 Hastanelerde bölümlerin, bölümlere ait alt bölüm ve mekânların bina içinde organizasyonu; verimlilik, kullanıcı memnuniyeti ve fonksiyonellik açısından önemlidir (Aydın, 2001: 1-8). Danışma, müracaat vb. birimler kolay ulaşılabilir, doğru aydınlatılmış ve kullanıcılarla iletişim içinde olmalıdır. Giriş bölümündeki aydınlatma ve renk seçimi, algılanma ve insanların kendilerini güvende hissetmeleri duygusu açısından çok önemlidir (Dalke vd., 2005: 349). Hastaneye ilk girişinde üzerinde olumlu bir intiba bırakılan ve psikolojik olarak rahatlamaları sağlanan hastaların, hastanedeki sonraki işlemleri öncesinde de hep olumlu düşünecekleri ve pozitif olacakları unutulmamalıdır. 3.3.3.2. Poliklinik ve Tanı Birimlerinde Bulunan Bekleme Alanlarının Yönetimi Hastane yönetiminin özellikle uzun süreler beklenen poliklinik birimlerinde uygun bekleme alanları oluşturması hasta ve çalışan memnuniyeti açısından diğer önemli bir konudur. Doğru yerlerde konumlandırılmış bekleme alanları hasta sirkülâsyonunu azaltabilir. Ayrıca bekleme alanlarının yeterli genişlikte olması gerekmektedir. Dar bir alanda oluşan kalabalık sonucunda zaten belirli bir duygusal yük altında olan hastalar ve hasta yakınları daha büyük bir stres yaşayabilirler. Hastane yönetimi, bekleme alanlarını tanı birimlerinin genel akış yolu üzerinde değil de her birime özel mekânlara yerleştirmesi, aşırı yoğunlukları azaltacaktır. Bekleme alanları ve koridorları hastane yönetiminin sorumluluğunda olup yerlerinin değiştirilmesi hastalar için zorluk oluşturacağından hastane yerleşim planı yapılırken dikkatli şekilde planlanmalıdır. Hastane yönetiminin koridorlardan ayrı bir şekilde konumlandırılmış ve bekleme holü olarak ayrılmış mekânlara yer vermesi gerekmektedir. Bu mekânlar, ayrı bir şekilde konumlandırılırken sirkülasyon alanlarına da uzak olmamalıdırlar (Carpman ve Grant, 1993: 36). Sirkülasyon alanlarından uzak konumlandırılmış bekleme alanları, bekleme sonrası işlem yaptırmak isteyen hastaların yeniden bir karmaşa oluşturmalarına yol açabilir. Bekleme alanları, bitkilerin ve rahat koltukların bulunduğu alanlar ise daha çok evde olma hissini uyandırmaktadır (Dalke vd., 2005: 356). Kendisini evinde gibi 201 hisseden bir hasta ise randevusunda sarkma bile olsa huzurlu ve rahat olduğu için bunu çok fazla sorun etmeyecek ve personelle çatışmaya girmekten kaçınacak ve daha anlayışlı davranacaktır. Hastane ve ziyaretçiler, sağlık durumları, içinde bulundukları psikolojik durum ne olursa olsun veya binaya ne kadar alışık olurlarsa olsunlar, doktoru görmek veya test sonuçlarını almak gibi nedenlerle klinik ve destek birimleri (röntgen, kan ve idrar tahlil) bekleme hollerinde zamanlarının bir kısmını geçirmek durumunda kalabilirler. Bu bekleme aktivitesi, klinik veya destek ünitelerinin önünde de gerçekleşebilir. Hastane mekânlarında, farklı aydınlatma uygulamalarıyla, tefriş elemanlarının hasta psikolojisini olumlu yönde etkileyecek şekilde düzenlenmesi, büyük kalabalıkların gereksinimlerini karşılayabilecek ölçekte mekânlar oluşturulması gibi önlemlerle psikolojik ve fiziksel rahatlama ya da başka bir deyişle psikolojik konfor sağlanabilir (Başkaya vd., 2005: 53-55). Psikolojik konfor ise en azından sonraki işlemlerde hastanın ve personelin yararına olacak ve gerginlikleri azaltmada rol oynayacaktır. Polikliniklerde bekleme sürelerinin kısaltılması hastane yönetiminin görevleri arasında bulunmaktadır (Eren, 1997: 176). Bununla birlikte mekânsal organizasyon planı ne kadar iyi yapılırsa yapılsın ve hasta randevulu da gelse acil durumlar, konsültasyon istemleri ve beklenmeyen bazı nedenlerle muayene sürelerinde bir miktar sarkma olabilir. Böyle bir durumda hastalar bekleme salonlarında vakitlerini geçirmektedirler. Dolayısıyla bekleme sürelerini sıfıra indirmek pratikte mümkün olmadığından, hastane yönetimi bekleme alanlarını en uygun şekilde konumlandırmalı ve hastaların gerekli konforunu sağlamalıdır. Kısa süreli de olsa bekleyen hastalar fiziksel olarak rahat hissetmeli, unutulmadıklarını bilmeli, telefon, tuvalet, su gibi temel gereksinmelere yakın olmalı, bir şeyler okuyabilmeli, istediğinde başkalarıyla konuşup, gerektiğinde yalnız kalabilmelidirler (Başkaya vd., 2005: 53-55). Hasta merkezli olmanın bir unsuru da yüksek kaliteli sağlık hizmeti verebilmenin yanı sıra her an hastaların rahatını ve konforunu düşünmek, hastaneye girişlerinden çıkışlarına kadar her adımlarını düşünmek ve planlamaktır. Hastalar ve yakınları endişeli olabilir, bina tasarımı hastanın stresini yatıştırmaya yardım etmelidir. Özellikle bekleme alanlarında özel bir dikkat 202 gösterilmesi gerekir (Ergenoğlu, 2006: 71). Hastanelerde bilhassa poliklinik bekleme alanları mümkünse, korku dağıtıcı ve oyalayıcı özelliklere sahip olmalıdır. Hastanenin fiziksel şartları kapsamında yer alacak bir konu da, iş ortamının renklendirilmesine dairdir. Hasta bireyler ve çalışanlar için ortam renklendirmesinin ilişkisi saptanmıştır. Renklerin sadece fiziksel değil, aynı zamanda insanların psikolojik durumları üzerinde de etkili olduğu gözlenmiştir. Renklerin algılanması sonucu insanlarda bazı hormonlar harekete geçmektedir. Bu hormonlar insanda stresli veya stressiz olma durumu yaratırlar. Yapılan araştırmalarda, renklerin tekdüzeliği, sık renk değişimi ve özelliği sonucu adrenalin ve noradrenalin hormonlarının sinir sistemini uyardığı; kalp atışının, nabzın ve nefes alıp verme hızının ve çalışma veriminin değiştiği görülmüştür (Aslan, 2003: 139). Hastaların muayene ve tetkik işlemleri dışında en çok zamanlarını geçirdikleri bekleme salonlarının bilimsel veriler ışığında renklendirilmesi bilhassa hastalar ve dolaylı olarak personel açısından fayda sağlayacaktır. 3.4. Hastanelerde Yerleşim Planı ve Organizasyonunun Hasta ve Çalışan Memnuniyeti Üzerindeki Etkisi Günümüzde sağlık kurumlarının temel amacı, sunduğu sağlık hizmetlerinde müşterilerinin beklentilerini en iyi şekilde karşılayabilmek için meydana gelebilecek yanlışlıklardan uzak, günün modern sağlık hizmetlerini kaliteli ve en güvenilir yolla verebilmektir. Mülkiyeti kime ait olursa olsun hasta memnuniyetinin kontrol edilmesi ve bununla ilgili çalışmalar yapılması kurumun kendini tanımasına yardımcı olmaktadır (Çolak vd., 2000: 23). Sağlık kurumları daha fazla müşteri odaklı düşünce tarzını yakalamaya çalışarak ve sağlık hizmeti sunduğu kişilerin beklenti ve gereksinimlerini karşılayarak kullanıcıların tatmin düzeyini yükseltmeyi hedeflemiştir. Hasta tatmini her sağlık kurumunun arzuladığı en önemli bir çıktıdır (Akgün vd., 1999: 8). Sağlık hizmetlerinde sunulan hizmeti, kullanıcının önceden deneme olanağı bulunmamaktadır. Ancak, son yıllarda sağlık sektöründeki gelişmelerle kullanıcılar, sağlık hizmetlerini sorgulamaktadırlar (Şenkal, 2001: 49-51). Bu nedenle hastaneler, hizmet sunumunda kalite ve kullanıcı memnuniyeti sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Yapılan çalışmalar hastane yapılarının 203 mekân kalitesi ve kurgusuyla kullanışlı ve kullanıcı memnuniyeti sağlanan yapılar olması gerektiğini göstermektedir. Hastane işletmelerinin hizmeti bir ürün, kullanıcıyı birer müşteri gibi görmesi, mekân niteliklerine önem vermesi ve bu yapıların sürekli gelişmeye açık olması kullanıcı memnuniyeti açısından olumlu bir gelişmedir (Sahil ve Dikmen, 2007: 27). Kullanıcı memnuniyeti, aktif ve pasif kullanıcıların gereksinimlerinin karşılanmasının kullanıcı tarafından hissedildiği tatmin düzeyi olarak tanımlanabilir (Esatoğlu, 1997: 78-87). Kullanıcı bakış açısıyla, yapıdaki değişikliklere koşut olarak kullanıcının beklentilerindeki değişiklikleri tahmin etmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu durum kullanıcı memnuniyetinin sağlanmasını güçleştirmektedir. Kullanıcı memnuniyet düzeyinde düşüşün göstergesi şikâyetlerdir. Ancak şikâyetlerin olmaması kullanıcı memnuniyetinin sağlandığını göstermeyeceği gibi, kullanıcı için gerekli şartların sağlanmaması da memnuniyetsizliğin göstergesi olmayabilir. Bu noktada mümkün olduğunca sıra bekleme alanlarında hizmet bekleyen hastalarla anket yapmak ve yapılan güncel değişikliklerle ilgili sorular sorarak daha iyi hizmet için yollar aramak rasyonel bir davranış olacaktır. Tıp fakültesi hastanelerinin pasif kullanıcısı olan hastalar, hizmet sunumuyla ilgili deneyimlerini geniş bir kullanıcı grubuyla paylaşmaktadır (Özsarı, 1997: 9-10). Araştırmalar, memnuniyetsizliğin memnuniyete kıyasla daha çok paylaşıldığını göstermektedir (Esatoğlu, 1997: 78-87). Ancak, kullanıcıların aldıkları hizmetin kalitesini denetleyecek düzeyde bilgi birikiminin olmaması, değerlendirmelerin nesnelliğini etkilemektedir. Kullanıcı memnuniyeti, hizmet sunumuyla sınırlı değildir. Yerleşim planı yönetimi süreci sonunda uygulanan ve kullanıma sunulan hastane yapısı da kullanıcı memnuniyetini etkilemektedir. Dolayısıyla hastane içerisinde uygun renklendirme, ışıklandırma ile ve ferah alanlar oluşturarak da hasta memnuniyeti artırılabilmektedir. Bununlar beraber hastalar için hizmet kalitesinden sonraki en önemli konu, hastane içerisinde gidecekleri birimlere kimseye tarif sormadan, en hızlı ve pratik şekilde ulaşmalarıdır. Bunu sağlamanın tek yolu ise hastanelerde poliklinik, laboratuar ve radyoloji gibi birimler için en uygun yerleşim planının hazırlanmasıdır. Öte yandan fiziksel olanaklar sadece hasta tatmininin sağlanmasında değil personelin de tatmininde etkili olmaktadır. Bu nedenle fiziksel olanaklar her iki 204 tarafın gereksinim ve isteklerine cevap verebilecek şekilde düzenlenmelidir. Her sağlık hizmeti kuruluşu, hastaların tatminini ve çalışanların performansını azaltan ya da arttıran bir görünüme sahiptir. Personelin bütün gün o kuruluşta çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda, onların işlerini neşeli bir şekilde yerine getirmelerini sağlayacak olanaklar da yaratılmalıdır. Personelin neşeli ve mutlu olması dolaylı olarak hastaların tatmin düzeyini de etkileyecektir. Uzun dar koridorlar, kötü seçilmiş renkler, eskimiş mobilyalar ya da yetersiz döşemelerle yaratılan kasvetli ortam, zaten koşulları gereği depresyon içinde bulunan hastalara olumsuz duygular katabilir (Kardeş, 1994: 334-335). Hastaların değişen istek ve gereksinimleri hastaneleri değişime zorlamaktadır. Hastaların istekleri, hastaların konfora ilişkin beklentilerini, gereksinimleri ise; fizyolojik ve psikolojik rahatsızlık duymadan muayene, tanı ve tetkiklerini en etkili ve hızlı biçimde gerçekleştirebilmeleri için gerekli koşullardır (Çetin, 1999: 1-4). Hastane yerleşim planlarının, hastaların istek ve gereksinimlerine uygun biçimde organize edilmesi, kapasite ve işleve göre mekânların nitelik ve niceliklerinin sağlanması, eylemler için gerekli konforun oluşturulması ve hizmet sunumunun aksamaması hasta memnuniyetini etkilemektedir. Hasta ve ziyaretçilerin servis birimlerine ulaşımı genellikle hastane girişlerindeki asansörlerden olmaktadır. Servislere ziyaret saatleri dışında ziyaretçilerin girmesi güvenlik personeli tarafından denetlenmektedir. Ziyaret saatleri ise genellikle öğle araları ve 1 saattir. Herhangi bir serviste yatan hasta, aşırı yoğun olan poliklinik alanlarına gitmeden, doğrudan ilgili servisten taburcu olmaktadır. Servislerde yatan hastaların radyolojik tetkikleri ise mesai saatleri dışında radyoloji birimi boş iken ve geceleri yapılmaktadır. Hastaların laboratuar tahlil numuneleri ise laboratuarlara gidilmeden, hastane pnomatik sistemiyle otomatik olarak gönderilmektedir. Bu nedenlerden ötürü hastanelerdeki servis yerleşimlerinin hastane içerisindeki yoğunluğa ve ulaşıma fazla bir yük getirmediği görülmektedir. Servislerde yatan hastaların ziyaretçileri kontrol altında hastane sirkülasyonuna katılmakta, servis hastaları ve personeli ise mesai saatleri içerisinde acil durumlar dışında servislerinden çıkmamaktadırlar. Dolayısıyla yerleşim planına asıl konu olan birimler poliklinikler ve onların sürekli ilişki içerisinde oldukları laboratuarlar ve radyoloji birimleridir. 205 Poliklinik muayene sayıları, poliklinikler arası konsültasyon sayıları, polikliniklerden laboratuarlara ve radyoloji birimlerine giden hasta sayılarının hastane bilgi yönetim sisteminde kaçaklara imkan vermeden kayıt altında tutulması ve buradan elde dilen istatistiki bilgilerle hastaların ulaşım maliyeti en küçük olacak şekilde hastane yerleşim planının oluşturulması, hastanelerde mekânsal organizasyon işlevinin amacını oluşturmaktadır. Bu amaç daha önce de belirtildiği gibi; hastanelerdeki kalabalık, gürültü, temizlik ve güvenlik problemleri, hastaların sürekli gidecekleri yeri sormaları ve şikayet etmeleri, hastane içi genel stresin artması ve müsamahanın azalması sonucu hastanelerin her noktasında oluşan hasta-personel çatışmalarını önlemeye yöneliktir. Hastanelerde hastaların bekleme zamanlarının uzunluğu ve randevu sürelerinin uzunluğu da büyük bir tatminsizlik kaynağı olabilir. Sağlık hizmetinden yararlanılması sırasında ortaya çıkan gereksiz zaman kayıpları, bürokrasi, temizlik ve ulaştırma sorunu da tatmin düzeyini etkileyen diğer faktörler arasındadır (Kardeş, 1994: 335-337). MacRae, hasta merkezli tasarımda, hastane binalarında hasta ve hasta yakınlarının memnuniyetini etkileyen parametreler arasında şunlar yer almaktadır (MacRae, 2000: 34): - Mahremiyetin sağlanması, - Güvenliğin sağlanması, - Sosyal desteğin sağlanması, - Estetik duygulara hitap etmesi, - Yön ve yol bulmaya yardımcı olması, - Engelli ve çocukların düşünülmüş olması, - İşlevsel olması, - Birimlerin kolay ulaşılabilir olması gibi özelliklerin bulunduğunu belirtmiştir. Günümüzde hastaların ve sağlık personelinin güvenliğinin sağlanması, hastane yerleşim planının işlevsel olması, engelli insanlar ile hastalıklarının doğası gereği yürüyemeyen veya yorulmaması gereken hastaların düşünülmesi, hastaların koridorlarda ve bekleme salonlarında rahat etmelerini sağlayacak olanakların sağlanması, etkin işaretleme ve yön bulma sistemleriyle hastaların hastane içerisinde 206 sıkıntı yaşamadan ve kaybolmadan gidecekleri birimlere ulaştırılmaları eskiye göre çok daha fazla önem taşımaktadır ve hastalar için hastaneyi tercih nedeni haline gelmişlerdir. Tatmin düzeyini ölçmek, tüketici istek ve gereksinimlerini belirlemek amacıyla pazar araştırmalarından yararlanılabilir. Böylece hastaların beklentileri ve tercihleri hakkında bilgi, hizmet tasarımı hakkında kararlar verilmeden önce yöneticilere kullanılabilir bir şekilde sağlanabilir. Ayrıca şikâyet sistemi geliştirilerek tatminsizlik kaynakları öğrenilebilir. Bu sistem devamlılık kazandığında bir trend geliştirilebilir ki böylece hangi hizmetin geliştirildiği, hangilerinin daha az şikayet aldığı ve hangilerinin problem alanı olduğu belirlenebilir (Kardeş, 1994: 337). Böylelikle hastaların ve çalışanların da görüşleri alınmış olur ki; yapılan düzenlemelerin ve iyileştirmelerin tamamının onların konforu ve rahatı için olduğu düşünülürse hastane yönetimleri tarafından yapılan planların çok daha isabetli olacağı görülmektedir. Özellikle hastane yerleşim planı organizasyonu tamamen hastaların hastane içerisinde en rahat şekilde hareket edebilmelerini sağlamaya yönelik bir çalışmadır ve tamamen gerçek hasta sirkülasyonu ve şikayetleri üzerine kurulmuştur. 3.5. Hastane Yerleşim Planı ve Personel Planlamasında Etkin Bir Randevu Sisteminin Önemi Günümüzde, hastaları ayakta tedavi etmeye yönelik tıbbi yöntemler geliştirilmekte ve bunun sonucunda hastanelerde yatan hasta sayısı gittikçe azalmaktadır. Sağlık sektöründeki bu değişime paralel olarak, ayakta teşhis ve tedavi veren sağlık birimlerindeki randevu sistemlerinin en etkin ve etkili bir biçimde tasarlanması büyük önem kazanmaktadır (Ak ve Çayırlı, 2011: 723). Etkin randevu sistemi sayesinde hastaların sabah erkenden hastaneye gelip tedavi için uzun kuyruklar oluşturmaları engellenebilmektedir. Randevu almadan tedavi için hastaneye gelen hastalar genellikle uzun süreler sıra beklemektedirler. Bu durum hastanede sabah mesaisinin ilk saatlerinde aşırı bir yoğunluğa neden olmakta ve hem hastalarda hem personel ve doktorlarda stres, kaygı ve memnuniyetsizliğe neden olmaktadır. Ortaya çıkan ve çıkması muhtemel birçok sözlü ve fiziksel saldırganlık hastane içerisindeki bu düzensizliğin bir sonucudur. Hastalar ve özellikle 207 hasta yakınları bekleme sürecinde hastane koridorlarında ve bekleme salonlarında aşırı kalabalık oluşturmakta, hastane içi hijyen seviyesinin kabul edilemez seviyelere düşmesine neden olmakta, güvenlik problemlerine yol açmakta, normalin çok üstünde gürültüye yol açmakta, tedirginlik ve stres sonucu çalışanlara sordukları gereksiz sorularla onların vaktini çalmakta ve personel üzerinde fazladan stres oluşturmaktadırlar. Bu problemleri ve karmaşayı gören hastane yönetimleri ise sabah yoğunluğunda hizmet kalitesini düşürmemek için polikliniklerde normalde ihtiyaç olmayan fazladan sekreter bulundurmakta, çok fazla kirlenen hastane koridorları, bekleme salonları ve muayene alanları için fazladan temizlikçi personeli çalıştırmakta, oluşan güvenlik problemleri ve özellikle sağlık çalışanına şiddet uygulanması gibi durumlarda hemen müdahale edebilmek için ihtiyacın çok üzerinde güvenlik personeli istihdam etmekte, benzer amaç için hastane içerisindeki mümkün olan her noktaya kameralar ve dijital görüntüleme sistemleri yerleştirmekte, pembe kod, beyaz kod gibi güvenlik sistemleri satın almakta ve tüm bu işlerin işleyişini takip etmeleri için birçok yönetici ve amir görevlendirmektedir. İyi tasarlanan randevu sistemlerindeki ana amaç; klinik içindeki hasta akışını düzenleyerek hastaların bekleme sürelerini ve doktorların boş kalma ve fazla mesai riskini azaltmaktır. Aynı zamanda, kullanılan randevu sistemleri, hastaların kaç gün sonrasına randevu alabildiğini, diğer bir deyişle sağlık hizmetine erişim surelerini belirler. Her açıdan, sağlıkta kalite ve verimliğe olan etkisi tartışılmazdır (Ak ve Çayırlı, 2011: 723). Hastanelerde, hastalara aynı gün içerisinde randevu verebilmek hasta memnuniyeti ve hastanenin prestiji açısından çok olumlu bir durumdur. Hastalar açısından bu durum hastaneyi tercih sebebidir. Çünkü sağlık problemlerini ertelemek veya ötelenmek insanların hayat kalitesini çok düşüren bir durumdur. Hastane yönetimi hastanenin mevcut koşulları ve kaynak uygunluğuna göre en uygun randevu sistemini belirlemelidir. Bu konuda yapılmış birçok araştırma mevcuttur. Örneğin; çizelgeleme kuralları kullanılarak bir randevu sistemi oluşturulabilir. Önemli olan her hastane için bir randevu sisteminin getirilmesidir. Hastanelerdeki karmaşıklığı azaltmak ve bir randevu sistemi kurmak amacında olan Bailey, yaygın bir yöntem olan bütün hastaların mesai başlangıç saatine çağırılmasının hastaların gereksiz beklemelerine sebep olduğunu öngörerek, 208 bugün kendi ismiyle anılan “Bailey Kuralı” nı önermiştir. Bu kuralda, ilk iki hastaya mesai saatinin ilk randevusu verilmekte, diğer hastalar ortalama konsültasyon süresine göre belirlenen sabit aralıklarla teker teker çağırılmaktadır. Benzetim modeli kullanarak, bu randevu çizelgeleme kuralının, doktorları fazla boş kalma riskine sokmadan, hastaların bekleme sürelerini iyileştirdiğini kanıtlamıştır. Nitekim, bu ilk çalışmadan sonra, sağlıkta randevu sistemlerinin kullanımı yaygınlaşmış ve literatürde farklı çizelgeleme kurallarının bilimsel olarak incelenmesi hız kazanmıştır (Ak ve Çayırlı, 2011: 725). Randevu sisteminde diğer bir nokta ise, hastalara en adil şekilde randevu verebilme konusudur. Beklendiği üzere sabah ilk saatlerde randevu alan hasta muayene olduktan sonra laboratuar ve radyoloji gibi işlemlerini gün içinde daha geç muayene olan hastalara göre daha hızlı halledecektir. Ayrıca ilerleyen saatlerde randevu alan hastaların randevu saatlerine zamanında gelmelerine rağmen bir miktar beklemeleri söz konusu olabilir. Çünkü zaman ilerledikçe randevularda sarkmalar, muayene süresinde beklenmedik şekilde uzamalar, acil durumlar veya konsültasyonlar olabilir. Bu gibi durumlarda beklemek zorunda kalan hastalara gerekli açıklama yapılmalı, bekleme salonlarında en uygun şekilde vakit geçirmeleri sağlanmalı ve onlarda mağduriyet hissi uyandırılmadan biran önce randevulu hastaya hizmet verilmelidir. Bütün bunlar göstermektedir ki; randevu sistemine geçen hastane yönetimi randevu saat ve sürelerini sadece bölümlerin inisiyatifine bırakmamalı, hastaneye gelen hastalardan elde edilmiş bilimsel istatistiklere göre en uygun randevu düzenini sisteme entegre etmelidir. Hastaların sosyal ve ekonomik durumları ne kadar düşükse hastanelere randevusuz gitme olasılıkları genellikle o kadar yüksektir. Bu noktada sağlık kurumlarında randevu sistemleriyle ilgili çözüm bulmaya çalışan bir hastane yöneticisinin benzer sosyo-ekonomik seviyedeki toplumlarda yapılan araştırmaları göz önünde tutarak bir randevu sistemini devreye sokması daha uygun olacaktır. Randevu sistemlerinde gözden kaçmaması gereken konulardan birisi de; randevu alan ancak randevusunu iptal etmeden randevusuna gelmeyen hastaların diğer hastaların haklarını gasp etmesi ve işgücü kaybına neden olması durumudur. Bu durumu önlemenin bir yolu, her hastaya randevu saati gelmeden belirli bir zaman önce kısa mesaj veya diğer elektronik iletişim yollarını kullanarak randevusunu 209 hatırlatmak olabilir. Ancak bu işlem, belli bir maliyete katlanmayı gerektirir. Diğer bir çözüm yolu ise; her hastanın hergün alabileceği toplam randevu sayısını kısıtlamak veya hastaların gelmediği randevuların kaydını tutarak sürekli tekrarlanması halinde elektronik yolla randevu almalarını engellemektir. Ülkemizde hastane randevu sistemleri ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalardan bazıları aşağıda verilmiştir (Ak ve Çayırlı, 2011: 725): Dişci ve Irmak (1987); randevu aralıkları ve her bloğa konulan hasta sayısı dışında, doktor sayısı ve toplam günlük hasta sayısı gibi değişkenlerin hasta bekleme ve doktor boş kalma sürelerine olan etkisini incelemiştir. Fedai vd. (1998); hasta kuyruklarını benzetim metodu ile inceleyerek, hastaların kuyrukta bekleme sureleri ile doktorların boş zamanları arasındaki ilişkiyi araştırmış ve yeni bir randevu sistemi geliştirmeye çalışmıştır. Erdem vd. (2002); hastalara randevuların verilişi ve randevu alan hastaların klinik içindeki sirkülasyonunu incelemiştir. Erol ve Oğulata (2000); birim kapasitenin etkin kullanımını sağlayacak ve hastaların tedavi sürelerindeki beklenmeyen gecikmelerden kaynaklanabilecek tedavi gecikmelerini en aza indirmeyi amaçlayan bir araştırma yapmıştır. Taşdemir ve Hayran (2001); yaptıkları anket çalışmasında, bekleme süresi için kritik noktanın yaklaşık 40 dakika olduğu bulmuşlardır. Çetik ve Oğulata (2002); birimlerin iş akışını değerlendirmiş ve hastaların çok fazla beklemesinin önemli bir sebebinin randevu sistemlerinin hiç uygulanmaması ya da yanlış uygulanması olduğunu belirtmektedirler. Taner ve Anthony (2006); hasta bekleme sürelerinin kalite ve hasta memnuniyeti üzerindeki etkisini incelemişlerdir. Oğulata vd. (2008) çalışmalarında randevu çizelgeleme sistemiyle en uygun hasta akışını sağlamaya çalışan araştırmalar yapmışlardır. Edirne vd. (2009); hastaların hizmete ulaşma ve muayene için bekleme sürelerinin ve dolayısıyla doğru işleyen randevu sistemlerinin önemini vurgulamaktadır. Zaim ve Tarım (2010); hasta bekleme sürelerinin kalite ve hasta memnuniyeti üzerindeki etkisini incelemişlerdir. 210 Hastanelerde etkili bir randevu sisteminin kurulmaması ve hizmet planlamasının doğru yapılmaması sonucunda uzun kuyruklar oluşmaktadır. Özellikle hastane polikliniklerinde yapılan hasta tatmini araştırmalarında bekleme süresinin uzamasının hasta tatminini azalttığı bulunmuştur (Kavuncubaşı, 2000: 302). Etkin randevu sisteminin uygulanması, hastane mekân organizasyonu planlamasında hastane yönetiminin elini çok güçlendirecektir. Hastalar belli saatlerde aşırı yoğunlukta hizmet talep etmeyip, hizmet süreleri gün içerisine yayılırsa hastane yönetimi her açıdan hazır bulundurması gereken kaynakları ileriyi görerek planlayabilir. Bu planlama poliklinikteki sekreter sayısından, hastabakıcı, hemşire, temizlik personelinden güvenlik elemanlarına, temizlik, hijyen ve güvenlikten hastane koridorları ve bekleme salonlarına kadar çok geniş bir perspektifte daha etkin yönetimsel esneklik sağlayacaktır. Hastane yönetimi mekânsal organizasyon planlaması yaparken koridorları ve bekleme salonlarını her saatte hizmet alan ortalama hasta ve hasta yakını sayısına göre tasarlayacaktır. Hastane içerisinde poliklinikten radyolojiye, laboratuardan konsültasyon işlemlerine kadar hastaları mekân içerisinde oradan oraya dolaştıran ve büyük sosyal, psikolojik ve yönetsel problemlere yol açan insan sirkülasyonunu randevu sistemiyle daha iyi düzenleyebilecek ve yapacağı mekânsal organizasyon planlamasına bu öngörüleri dahil edebilecektir. Sağlık sektöründe rekabetin gittikçe artmasına paralel olarak hastaların beklentileri de artmaktadır. Hastalar klinik ya da doktor seçimlerini sadece tıbbi kararlara göre değil, bekleme sürelerini de içeren geniş bir yelpazede değerlendirmektedirler. Bu sebepten ötürü, sağlık sistemleri yöneticileri iyi tasarlanmış randevu sistemlerinin önemini göz ardı etmemeli ve sadece tıbbi kaliteye odaklanmamalıdırlar (Ak ve Çayırlı, 2011: 735). 211 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM S.Ü. TIP FAKÜLTESİ HASTANESİNDE HASTANE YÖNETİM ETKİNLİĞİNDE YERLEŞİM PLANININ ÖNEMİNE İLİŞKİN BİR MODEL ÇALIŞMASI Bu bölümde öncelikli olarak araştırmanın amacı, önemi, kapsamı ve örneklem yapısı açıklanmıştır. Daha sonra, araştırmamızdaki modellemenin gerçekleştirilmesi için yararlanılan algoritmalar ve gerçekleştirdiğimiz yazılım tanıtılarak verilerin hastane yerleşim organizasyonu planı için kullanımı analiz edilmiştir. Son olarak; elde edilen bulgular ışığında sonuçlar tartışılmış, değerlendirme ve önerilerde bulunulmuştur. 4.1. Araştırmanın Amacı ve Kapsamı Sağlık kurumlarında yön bulma ile ilgili özelliklerin ve işaretleme sistemlerinin, hastaların ortalama bekleme sürelerini, yollarını ararken ve işaretleri incelerken geçirdikleri zamanı, personelle iletişim sıklığını, kaygı, stres ve gerginlik düzeyini ve hastane içindeki kalabalığı etkiledikleri tespit edilmiştir. Hastane mekân organizasyonu, hastane yönetimi tarafından o kadar dikkatle planlanmalıdır ki; hastalardaki korkuyu, endişeyi, bir an önce eve dönme hissiyatını, zayıflık duygusunu, karamsarlığı artırmadan herkesin gitmek istediği birime en kısa ve pratik yoldan ulaşmasını sağlamalıdır. Ancak hastaneler, çoğunlukla hastanın en hassas olduğu zamanlarda bilinmeze duyulan korkuyu temsil etmişlerdir. Hastanın güvenini arttırma çabası yerine, çevresinden rahatlıkla etkilenecek durumda olan hastalarda endişeye yol açmışlardır (Ergenoğlu, 2006: 51-52). Birbirleri ile konumlandırılmaları, aynı veya yakın kullanıcıların işlevde mekân olan mekânların içerisindeki beraber hareketlerini kolaylaştıracaktır (Bechtel ve Churchman, 2002: 80). Hastalar için daha güvenilir, sağlıklı, iyileşmeye yardımcı ortamlar yaratmak, hasta merkezli bir anlayışla yaşam ve bakım kalitesini yükseltmek, açısından şarttır (Ergenoğlu, 2006: 52). Hasta odaklılık, her gün binlerce hastanın muayene edildiği polikliniklerin ve polikliniklerden sonra tanı merkezlerine gönderilen hastaların, hastane içerisinde en hızlı ve rahat şekilde yönlendirilmesiyle başlamalıdır. Çünkü muayene olmak için ve 212 muayeneden sonra tetkik işlemleri için hastanın ulaşması gereken birime en hızlı ve sorunsuz şekilde ulaştırılması önemlidir. Hastanelerdeki yerleşim planlarının uygun olmayışı dolayısıyla, hastalar bir yerden bir yere ulaşmak için çok fazla yorulmakta, gitmek istedikleri birimi ararken de çok fazla zaman kaybetmektedirler. Bunun en önemli nedeni hastanenin fiziksel yapısının uygunsuzluğudur (Aslan vd., 2004: 46). Hastalar, hastanede geçirdikleri süre boyunca bekleme sürelerini, gerçekleşen faaliyetlerin hızını, hastane ortamının gürültüsüz olmasını, hastanenin temizliğini, aydınlatma ve havalandırmasını dikkate alabilmekte, bu durum, hastanın hastaneden aldığı sağlık hizmetine yönelik algısını etkileyebilmektedir. Bu süreçte yaşanması muhtemel olumsuzluklar, hastanın hastanede aldığı sağlık hizmetine dair algıladığı kalite seviyesinde düşüşe neden olabilmektedir (Bakan vd., 2011: 22). Hastaneler, bu nedenden, hastanın beklenti ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik her türlü fonksiyonlara sahip olmalıdır (Aslan, 2003: 10). Hastaların birimlere en hızlı ve rahat ulaşımını gerçekleştirecek en uygun yerleşim planının oluşturulmuş olması, bu fonksiyonların başında sayılabilir. Yaşanması muhtemel herhangi bir olumsuz durum, hasta ve çalışanların psikolojik ya da fiziksel olarak etkilenmesine yol açabileceğinden, hastane yöneticileri hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür (Padma vd., 2009: 177). Özellikle hastane içerisinde kaybolan, dakikalarca gidecekleri birimi arayan, kalabalık koridorlardan tekrar tekrar geçerken stres ve gerginlik seviyesi yükselen hastalarla hastane personeli arasında sıklıkla sözlü veya fiili çatışmalar yaşanabilmekte, bu durum ciddi güvenlik problemlerinin yanı sıra hem hastalar hem de çalışanlar açısından hastaneye karşı bir memnuniyetsizlik oluşturmaktadır. Hastaneye giriş bölümünden sonra hastalar için en uygun yönlendirme sağlanmalı, kişiler anlamsız sirkülasyon kesişmeleri olmaksızın gerekli birimlere yönlendirilmelidirler (Sürmen, 1991: 21-22). Doğru ulaşımın; stresi azaltmak, rahat ve hoş bir çalışma ortamı sağlamak ve işe gelmeme sürelerini kısaltıp personel devir oranlarını azaltmak gibi faydaları vardır (Ergenoğlu, 2006: 54). Hastane yönetimleri, fiziksel mekân ve bina tasarımına çok fazla etki edemeseler bile, mevcut alanda tetkik, teşhis ve tedavi birimleri için en uygun 213 mekânsal planlamayı gerçekleştirmek zorundadırlar. Hastaların temel haklarının başında, en iyi ve en kaliteli hizmeti alma hakkı gelmektedir. Hizmetlerin hem teknik ve bilimsel anlamda yeterli olması hem de hastaların kişiliğine, düşüncelerine, değer ve tutumlarına saygı gösterilerek sunulması gerekmektedir. Günümüzde hastaların, hastane ve sağlık kurumu seçme tercihleri gün geçtikçe artmaktadır. Artan rekabet ortamında sağlık işletmelerinin hasta sadakatini sağlayabilmeleri ancak müşteri tatminini sağlayabilmeleriyle mümkün olabilecektir (Aslan vd., 2004: 46- 47). Hastanelerde, konsültasyon hizmetlerinde, bir hekim topladığı bilgi ve verileri diğer bir uzman hekime (genellikle farklı bölümlerden) ulaştırmakta, bunun sonucunda hastalığa tanı konmakta ve tedavi planı geliştirilmektedir (Kavuncubaşı, 2000: 263). Poliklinik birimlerinin hastane içerisinde doğru konumlandırılması kritik önemdedir. Teknolojinin ve tıp biliminin ilerlemesi ile poliklinik birimlerinde muayene olan hastaların birçoğu doktorlar tarafından kesin teşhisin konulması için tanı birimlerine ve farklı birimlerin uzman görüşlerini almak için diğer polikliniklere konsültasyon muayenelerine gönderilmektedirler. Hastalar, bir birimde muayene olup diğer tanı ve tedavi birimlerine yönlendirildiklerinde, endişeli ve kaygılı bir sürece girdikleri için bu iki birim arasındaki sirkülasyon ağı çok iyi bir şekilde kurulmalı, ulaşımları en rahat ve hızlı olacak şekilde tasarlanmalı ve hastaların yön bulmadaki stres ve endişelerinin en aza indirilmesi gerekmektedir. Mekânsal organizasyonu ve uygun bir yerleşim planı yapılmamış hastanelerde, özellikle görsel işaretler de yoksa veya yeterli değilse, hastaların yapabileceği tek şey her yol ayrımında en yakındaki hastane personeline yol tarifi sormak olacaktır. Bu soruların sayısı artmaya başladıkça, eşgüdümlü olarak hastaların stresi, çalışanların yorgunluğu ve bıkkınlığı da artacak, hastane içerisinde personel ve hastalar arasında çatışmalar artacak, sonuçta her iki taraf da mutsuz bir şekilde kurumdan ayrılacaklardır. Hastaların randevularına geç kalması, sıralarını kaybetmesi, radyolojik tetkik saatini veya tahlil saatini geciktirmesi veya geç kalma duygusu içerisinde stres ve kaygılarının artarak tedaviye olumsuz etki etmesi gibi problemler, hastaların hastane içerisinde yön bulamamalarının olumsuz sonuçları arasında sayılabilir. Dolayısıyla, hastalar, hastane içerisinde fazla dolaştırılmadan, ilgileri olmayan birimlerle etkileşime geçmeden, en çabuk ve pratik şekilde gitmesi gereken birimlere 214 yönlendirilmeli ve sağlık bulmak için geldikleri hastanelerden en çabuk şekilde işlemlerinin yapılarak gönderilmeleri sağlanmalıdır. Ulrich’e göre, hastane içerisinde yönlerini ve gidecekleri birimi bulma problemi yaşamaları, hastalarda; endişe, depresyon veya kızgınlık gibi psikolojik sorunlara, yüksek kan basıncı, zayıflayan bağışıklık sistemi gibi fizyolojik sorunlara, uykusuzluk, düşmanca davranış gibi davranışsal sorunlara yol açmaktadır (Ergenoğlu, 2006: 51). Bir hastanede mekân yönetiminin en önemli aşamalardan biri, hastanenin iç organizasyonunun verimli bir biçimde çalışabilmesi için yapılandırılma aşamasıdır. Bu ise, yönetimin ilgi alanları bazında bölüm ve üniteleri iyi bir biçimde ilişkilendirilmesiyle mümkündür. Böylece, hastane hayata geçtikten sonra işleyiş açısından sıkıntı yaşanmayacaktır (Köse, 2003: 89). Hastanelerde, hastaların, ziyaretçilerin ve personelin psikolojik ihtiyaçları genellikle ikinci planda kalmaktadır. Oysa, özellikle hastaneye ilk kez gelen hastalar veya ziyaretçiler bir stres altında hastaneye gelirler. Hastaneye girdikten sonra ise bazı sebeplerden dolayı (dolambaçlı koridorlar ve holler, yabancı terminoloji gibi) bu stresin daha da arttığı görülmüştür. Bunların sebeplerinden biri de kişilerin yön bulmada yaşadıkları problemlerdir (Marberry, 1997: 59). Bir hastanede sirkülasyon sistemi oluşturulurken, hasta trafiğini düzenleyerek dolambaçsız ve en uygun ulaşımın oluşturulması hedef olmalıdır. Böylelikle, bilhassa büyük ölçekli hastanelerde yön bulma kolaylaşacaktır (Arcidi, 1992: 86-88). Doğası gereği zaten stresli bir ortam olan hastanelerde kalabalık, gürültü ve hastanelerin her noktasında oluşan hasta-personel çatışmaları hastane çalışanlarını da büyük bir strese sokmakta ve belli bir zaman sonra çalışanları işten kaytarmaya, odalarından zorunlu olmadıkça çıkmamaya, işe gelmemeye, mümkünse daha rahat ve sakin çalışma ortamı bulabilecekleri başka kurumlara geçmeye meylettirmekte ve personel devir oranlarını yükseltmektedir. Hâlbuki, çok iyi planlanarak oluşturulmuş bir hastane mekân organizasyonu; gürültüyü, karmaşayı, temizlik ve güvenlik problemlerini, hasta-personel çatışmalarını büyük oranda azaltarak hem hastane personeli, hem hastalar, hem de hastane etkinliği açısından önemli faydalar sağlayacaktır. 215 Özellikle hastanelerde, kişi hastaneye geldiğinde, hasta da olsa, hasta yakını da olsa duygusal olarak bir baskı altındadır. Bu durumdayken hastanede gitmek istediği yere gidemezse, randevusuna geç kalırsa, hakkında endişe ettiği kişiyi göremezse, kaybolursa ve bunun gibi yön bulma sisteminden kaynaklı problemler yaşarsa, bu süreçler kişi için daha ağır bir baskı oluşturabilir. Yön bulmada beş temel faktör söz konusudur: Bunlar; nerede olduğunu bilmek, nereye gideceğini bilmek, gideceği yere ulaşabilmek için en iyi yolu bilmek ve takip etmek, gitmek istenilen yere gidildiğini anlayabilmek ve geri dönebilmektir (Marberry, 1997: 26-37). Basit bir kontrol veya doktorun verdiği testleri yaptırmak için tanı birimlerine giden hastalar, birçok hastanede, hastanenin tümünü baştanbaşa geçmiş gibi bir algıya kapılabilmektedirler. Bu algı, çoğunlukla gerçeği yansıtmaktadır. Çünkü hastane yöneticileri özellikle polikliniklerin, radyoloji birimlerinin ve laboratuarların mekânsal yerleşim planlarını bilimsel ve somut gerçeklere göre yapmamaktadırlar. Unutulmamalıdır ki; hastalar için hastanede bir yerden bir yere gitmek ayrıca bir zorluk teşkil eder çünkü hastalar çoğunlukla halsizdirler, stres altındadırlar ve algı seviyeleri düşüktür. Binanın içerisinde kolaylıkla yön bulabilen bir kişinin stresi azalabilmektedir. Hastaneler gibi büyük kompleks yapılar, hastalar ve ziyaretçiler gibi hastaneyi sürekli kullanmayan insanlar için karmaşık görünebilir. Kişi gitmek istediği yere varamayınca, kendini kötü hissedip yardıma ihtiyaç duyabilir (Carpman ve Grant, 1993: 42). Özellikle talebin çok arttığı zamanlarda, mekânsal organizasyon planı da yapılmamış bir hastanede inanılmaz bir karmaşa baş göstermekte, sağlıklı insanlar bile kendilerini kötü hissetmeye başlamakta ve bir an önce hastaneden dışarı çıkabilmek için daha da acele etmeye başlamakta, bunun sonucu olarak da gerginlik ve çatışmalar kaçınılmaz hale gelmektedir. Hastanelerde bölümlerin, bölümlere ait alt bölüm ve mekânların bina içinde organizasyonu; verimlilik, kullanıcı memnuniyeti ve fonksiyonellik açısından önemlidir (Aydın, 2001: 1-8). Tıp fakültesi hastanelerinin pasif kullanıcısı olan hastalar, hizmet sunumuyla ilgili deneyimlerini geniş bir kullanıcı grubuyla paylaşmaktadırlar (Özsarı, 1997: 910). Araştırmalar, memnuniyetsizliğin memnuniyete kıyasla daha çok paylaşıldığını 216 göstermektedir (Esatoğlu, 1997: 78-87). Ancak, kullanıcıların aldıkları hizmetin kalitesini denetleyecek düzeyde bilgi birikiminin olmaması, değerlendirmelerin nesnelliğini etkilemektedir. Kullanıcı memnuniyeti, hizmet sunumuyla sınırlı değildir. Yerleşim planı yönetimi süreci sonunda uygulanan ve kullanıma sunulan hastane yerleşim planı da kullanıcı memnuniyetini etkilemektedir. Hastalar için hizmet kalitesinden sonraki en önemli konulardan biri; hastane içerisinde gidecekleri birimlere kimseye tarif sormadan, kendilerini yabancı gibi hissetmeden, en hızlı ve pratik şekilde ulaşmalarıdır. Bunu sağlamanın tek yolu ise; hastanelerde poliklinik, laboratuar ve radyoloji gibi birimler için en uygun yerleşim planının hazırlanmasıdır. Hastanelerde mekânsal organizasyon planlamasının yapılmaması ve polikliniklerin, laboratuarların ve radyoloji birimlerinin hasta sirkülasyonunu, poliklinik konsültasyon istemlerini, laboratuar tetkik istemlerini ve radyolojik tetkik istemlerini göz önünde bulundurmadan, hastane kurulduktan sonra polikliniklerin açılma sırasına göre veya rastgele yerleşim yapılarak hasta kabulü yapılması, hastanelerde yönetimin çözmesi gereken birçok sorunu beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir. Bu çalışma sonucunda oluşturulacak en iyi mekân organizasyon planı ile; hastane içerisinde gereksiz yere çok uzun mesafeler dolaşmak zorunda kalan hastaların yol açtığı; temizlik ve hijyen problemleri, güvenlik sorunları, gürültü, karmaşa ve düzensizliğin azalacağı, karmaşa ve belirsizlik yüzünden fazladan çalıştırılmak zorunda kalınan temizlik, güvenlik, sekreter gibi elemanlara ihtiyacın azaltılabileceği ve bu durumdan ekonomik kazanç sağlanacağı, hastaların ulaşacakları birimlere çok daha hızlı varabilecekleri ve hastane içi ulaşımın, hastaların endişe, stres, korku ve yorgunluğunu artırıcı bir etken olmaktan çıkartılabileceği, hastalarda memnuniyet algısının yükseltilebileceği, ulaşım problemleri ve onun dolaylı sonuçları yüzünden hastalarla çatışma içerisine giren personelin, hastaların stres ve kaygı seviyesinin azalmasıyla, çok daha huzurlu ve mutlu şekilde çalışabilecekleri ve işten ayrılma düşüncelerinde ve iş kazalarında azalma olacağı, hastanelerin çalışan sayısının azalması, koridorların daha sakin ve sessiz olması, denetmen ve gözetmen sayılarındaki azalma ile daha kompakt bir yapıya kavuşabileceği ve yönetim ve denetiminin daha kolaylaşacağı, yerleşim planıyla beraber devreye alınan randevu sistemleriyle talepteki aşırı dengesizliğin azaltılarak, gelecek planlarının daha kesin ve doğru şekilde yapılabilmesi, atıl 217 kaynakların azaltılabilmesi, cihaz ve malzemelerdeki eskime ve yıpranma hızının düşürülebilmesi ve bilhassa doktor ve asistanların belirli saatlerdeki aşırı yoğunluklarının azaltılarak epikriz, ön tanı, ana tanı ve diğer raporları doldurabilecek zaman bulabilmeleriyle, hastane hak edişlerinden yapılan kesintilerde büyük düşüşlerin yaşanması, kayıp ve kaçak oranlarının azaltılması ve sonuç olarak hastane yönetim etkinliğinin artması sağlanmış olacaktır. 4.2. Araştırmanın Kısıtları Araştırmamızda, hastane hastanelerdeki tüm poliklinikler, yerleşim planı organizasyonu içerisine tüm laboratuarlar ve radyoloji birimleri dahil edilmiştir. Ancak, hastanelerin servis birimleri dahil edilmemiştir. Dolayısıyla yerleşim planı organizasyonu, sadece poliklinik birimlerinin ve tahlil ve tetkik birimlerinin dağıldığı alanları kapsamaktadır. Servis birimlerinin dahil edilmemesinin en önemli nedenlerinden biri; servislere ulaşımın doğrudan doğruya asansörler vasıtasıyla sağlanması ve servislerde yatan hastaların bilhassa mesai saatlerinde hastane içerisindeki sirkülasyon ağına doğrudan dahil olmamalarıdır. Diğer bir neden ise; servislerde yatan hastaların tahlillerinin laboratuarlara tüm hastaneyi bir örümcek ağı gibi saran otomatik pnomatik sistemleri vasıtasıyla gönderilmesidir. Dolayısıyla, servisten tahlil örneği alınan hastanın, ne kendisinin ne de hemşire, hastabakıcı gibi servis görevlilerinin laboratuarlara gitmelerine gerek kalmadan ve servis içerisinden çıkmadan tahlil sonuçları bilgisayar ortamından görülebilmektedir. Benzer şekilde, servis hastalarının, acil durumlar dışında radyolojik işlemleri mesai saatlerinden sonra, hastanelerin ve radyoloji biriminin en sakin olduğu gece saatlerinde yapıldığından, servis birimleri özellikle mesai saatleri içerisinde hastane sirkülasyon sistemini önemli şekilde etkilememektedir. Kapsam dışında tutulan diğer birim ise ameliyathanelerdir. Ameliyathanelerin ihtiyaçları ve teknolojik tasarımları hastanenin kalanından çok farklıdır ve hastane yapım aşamasında mimar ve mühendislerin karar verdikleri ve hastane yönetiminin konumu ve tasarımı üzerinde genellikle fazla bir söz hakkının olamadığı yerlerdir. Ayrıca, ameliyat olan hastalar doğrudan asansörlerle servislere çıkartılmakta ve yakınları dahil hiç kimse onları servis yataklarına gelinceye kadar görmemekte ve hastane sirkülasyon ağına girmemektedirler. 218 Araştırma kapsamında, mesai saatleri içerisinde polikliniklere başvuran hastaların hastane sirkülasyon sistemi içerisinde oluşturduğu maliyet, polikliniklerden tüm laboratuarlara tetkik amacıyla gönderilen hastaların oluşturduğu sirkülasyon maliyeti, polikliniklerden radyoloji birimlerine gönderilen hastaların oluşturduğu sirkülasyon maliyeti ve poliklinikler arası konsültasyon istemlerinin oluşturduğu maliyet, hastane otomasyon sisteminden elde edilen veriler ışığında hesaplamaya dahil edilmiştir. Poliklinik ve laboratuar personeli büyük çoğunlukla tüm gün birimlerinden ayrılmamakta, sadece öğle aralarında birimlerini terk edebilmektedirler. Bu personelin hastane içerisinde oluşturduğu trafik hesaplamalara katılmamıştır. Bunun üç nedeni bulunmaktadır. Birinci neden; hastane yerleşim planı nasıl yapılırsa yapılsın bu personelin sayısı ve oluşturduğu sirkülasyon trafiği standart şekilde devam edecektir, ikincisi bu trafiğin bilimsel verilerle ölçülmesi mümkün değildir, üçüncüsü ise; bu çalışanların oluşturduğu trafik, öğle aralarında kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde meydana gelmektedir ve genel hastane sirkülasyon sistemi içerisinde çok küçük bir etki yapmaktadır. 4.3. Veri Seti ve Yöntem 4.3.1. Veri Seti Çalışmamızda, ülkemizde faaliyet gösteren dört farklı tıp fakültesi hastanesinin hastane otomasyon yazılımlarına, gerçek verilerin kayıt altına alınabilmesi ve herhangi bir kayıp-kaçak verinin olmaması için, gerekli yazılım modülleri eklenmiştir. Günümüzde, özellikle poliklinikler arası konsültasyon istemleri Hastane Bilgi Yönetim Sistemi (HBYS) üzerinden değil de sözlü olarak yapılmaktadır. Ancak, en doğru verilerin alınması, hastane yerleşim planı organizasyonu etkinliğinin en üst seviyeye çıkartılması için kritik önemdedir. Bu nedenle, hastaların hastaneye girişlerinden itibaren, her türlü tahlil, tetkik, konsültasyon vb. işlemlerinin tamamı ve sonuç alma işlemlerinden sonra yeniden istem yapma veya konsültasyon isteme gibi tüm işlemler, HBYS üzerinden yapılmalıdır. Çalışmamızda verilerinden faydalandığımız dört hastanenin tamamında hastaların her aşaması HBYS üzerinden kayıt altına alınmakta, kayıt altına alınmadan hiçbir işlem yapılamamaktadır. 219 Çalışma kapsamına alınan hastanelerin iki tanesi Konya ili sınırları içinde bulunan ve sadece Konya’ya değil tüm bölge il ve ilçelerine de hizmet veren S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi ve N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Hastanesidir. Aynı ilden iki tıp fakültesi hastanesinin araştırma kapsamına alınma nedeni; aynı bölgede bulunan hastanelere başvuran hastaların birimlere göre dağılımı, birimler arası konsültasyon istemleri ve laboratuar ve radyoloji birimlerinden yapılan istemlerin paralellik gösterip göstermediğini araştırmaktır. Diğer iki hastane ise; farklı illerde bulunan tıp fakültesi hastanelerinden seçilmiştir (H1 ve H2). Böylelikle; farklı illerde bulunan hastanelere başvuran hastaların birimlere göre dağılımının benzerlik gösterip göstermediğinin incelenmesi ve gerekli yazılım yapılırken bu parametrelerin göz önüne alınarak esnek ve her hastane yönetiminin kullanabileceği bir program geliştirilmesi mümkün olmuştur. 4.3.2. Yöntem Araştırmamızdaki amaç; hastaneye başvuran hastaların birimler arasında dolaşımlarının ve oluşturdukları sirkülasyonun, hastane otomasyon sisteminden elde edilen en doğru verilerin, bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmış en kısa yol algoritmalarını kullanarak programladığımız esnek ve gerçekçi bir yazılımla, hastane mekân organizasyon planını oluşturabilmek ve bu plan neticesinde hastane içerisinde hasta sirkülasyonunu ve bu sirkülasyonun beraberinde getirdiği olumsuz sonuçları azaltarak hastane yönetim etkinliğini artırmaktır. Bu noktadan hareketle, araştırma kapsamında, ilk önce hastaların sürekli şikayette bulundukları, hastaların memnuniyetini azaltan, personel ve hastalar arasında çatışma çıkmasına sebep olabilen hastane içerisindeki birimlere ulaşabilme ve bu birimleri en doğru şekilde konumlandırma problemini çözebilmek amacıyla literatür araştırması yapılmış ancak, literatürde yönetim etkinliği ile mekânsal organizasyon ve bina içi yerleşim planı ilişkisi üzerine yapılmış kapsamlı bir çalışmaya ulaşılamamıştır. Bu nedenle, hastane yönetimi, hastane çalışanları ve uzman görüşleri ve yönlendirmeleri ile hastanelerde dört yıldan uzun süredir yapmış olduğumuz gözlemler doğrultusunda hastane mekânsal organizasyonu problemlerinin temelinin; her ay on binlerce hastanın (örneğin Kasım 2012’de 49.013 kişi S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi polikliniklerinde tedavi olmuştur) 220 başvurduğu polikliniklerin ve tahlil ve tetkik birimlerinin herhangi bir mekânsal organizasyon planlaması yapılmadan, rastgele veya hizmet vermeye başlama sıralarına göre hastane içerisinde konumlandırılmalarından kaynaklandığı belirlenmiştir. Öyle ki; sadece birkaç dakikalığına muayene olup hastaneden ayrılan hastaların bile hastaneyi bir uçtan bir uca geçmeleri, çoğunlukla, muayene oldukları sürelerden çok daha fazlasını rastgele yerleştirilmiş birimlere ulaşım için harcadıkları, hatta hastane içerisinde kayboldukları ve bu durumun hastanelerde günlük, alışılmış bir durum haline geldiği gözlenmiştir. Örneğin; radyoloji birimine veya laboratuarlara ulaşmaya çalışan ve genellikle bir ayaklarını kullanamayan ortopedi hastalarının, oldukça uzun mesafeler yürüyerek radyoloji birimine ulaşabildiği veya strese girmemesi ve iyileşene kadar fazla efor sarf etmemesi gereken kardiyoloji hastalarının laboratuarları bulabilmek için bazen onlarca personele yol tarifi sordukları, haklı olarak yaşadıkları hastane içi ulaşım sorunlarını şikayet ettikleri, zaman zaman personel veya diğer hastalarla çatışma içerisine girdikleri, uzak durmaları gereken stresi sadece hastane içerisinde bir birime ulaşabilmek için en yüksek seviyede yaşadıkları belirlenmiştir. Bu durum, bir hastanede ne kadar kaliteli hizmet verilse de veya kendilerine ne kadar kibar ve anlayışlı davranılsa da hatta muayene, tahlil ve tetkik sonuçlarını ne kadar hızlı alsalar da hastalar üzerinde bir memnuniyetsizlik oluşturmaktadır. Hastaların yaptıkları sözlü ve yazılı şikâyetler de bu durumu kanıtlar niteliktedir. Bu gerçekler karşısında; hastanelerde polikliniklerin, laboratuarların ve radyoloji biriminin en doğru yerleşimi nasıl yapılmalı ki hastaların birimlere ulaşım zamanları, ulaşım maliyetleri ve hastane içerisindeki karmaşa en aza indirilebilsin sorusuna cevap aranmıştır. Hastaneler içerisinde hastaları hastane sirkülasyon sistemine sokan ve hastane sirkülasyonunun esas yükünü oluşturan dört temel durum bulunmaktadır. Bunlar: 1. Hastaların, hastaneye girişten sonra polikliniklere ilk muayene için ulaşımları, 2. Hastaların, polikliniklerden tetkik amacıyla laboratuarlara yönlendirilmeleri, 3. Hastaların polikliniklerden tetkik amacıyla radyoloji birimlerine yönlendirilmeleri, 4. Bir poliklinikte çözülemeyen veya birden çok disiplini ilgilendiren hastalıkların tedavisi için yapılan konsültasyon istemleridir. 221 Günümüzde, birçok hastanede yukarıdaki ilk üç madde doğrudan otomasyon sistemi üzerinden yapılmaktadır. Ancak, konsültasyon istemleri birçok hastanede otomasyon sistemi kullanılmadan sözlü olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla, hastane sirkülasyon sistemine ekstra yük katan konsültasyon istemlerinin de sadece hastane otomasyon sistemi üzerinden yapılabilmesi, gerekli yazılım modüllerinin hastane sistemine entegre edilmesi, tüm doktor, asistan ve sekreterlere de bu konuda eğitim verilmesi gerekmektedir. hastanelerde konsültasyon Araştırmamızda, istemleri verilerinden sadece yararlandığımız otomasyon yazılımı tüm üzerinden yapılabilmektedir. Dolayısıyla, kullandığımız verilerde konsültasyon istemleriyle ilgili herhangi bir kayıp- kaçak veri veya eksiklik söz konusu değildir. Çalışmamızın son aşamasında, Ocak-Aralık 2012 döneminde bu hastanelere başvuran hastaların; başvurdukları birimler ve her birime kaçar defa başvurulduğu, birimlerden laboratuarlara gönderilen hasta sayıları, birimlerden yapılan radyoloji istemleri ve birimler arası konsültasyon istemlerinin sayıları hesaplanmıştır. Bu veriler, bilimsel olarak doğruluğu kanıtlanmış en kısa yol ve optimizasyon algoritmaları kullanılarak hazırladığımız yazılımda değerlendirilmiş ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yerleşim planı üzerinde örnek bir hastane mekân organizasyon planı oluşturulmuştur. 4.3.3. Gerekli Yazılımın Programlanması ve Özellikleri Çalışmamızda, gerekli veriler elde edildikten sonra, bu verileri işleyerek en iyi hastane yerleşim planını hazırlayabilecek ve gerekli istatistiki sonuçları vererek görsel bir iletişim sağlayabilecek bir yazılım geliştirilmiştir. Yazılım, Microsoft Visual Studio 2010 .NET programında C# yazılım dili kullanılarak Windows tabanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Yazılım, hastane yöneticilerinin kısa bir eğitim sonrasında kullanabilecekleri ve gerekli verileri çok hızlı bir şekilde yükleyebilecekleri, işlemler sonucunda optimizasyon istatistiklerini görebilecekleri, istedikleri birtakım parametreleri değiştirebilecekleri ve görsel olarak yeni yerleşim planını alabilecekleri şekilde esnek ve kullanıcı dostu olacak şekilde tasarlanmıştır. Yapmış olduğumuz program; gerekli istatistiki verilerin kolaylıkla hazırlanabilmesi için Microsoft Office Excel programında hazırlanmış hastane 222 verilerinin kolaylıkla yüklenebilmesine olanak tanımaktadır. Hastanede hizmet vermekte olan poliklinik sayısı, her poliklinik için ne kadar alan ayrılacağı, belli dönemlerde polikliniklere başvuru sayıları, polikliniklerden laboratuarlara ve radyolojiye gönderilen hasta sayıları, konsültasyon sayıları gibi her türlü veri otomasyon sisteminden alındıktan sonra tek seferde programa yüklenebilmektedir. Bu durum, olabilecek farklı senaryolar için hastane yönetimlerinin en hızlı şekilde simülasyon yapabilmelerini sağlamaktadır. Yazılım, ayrıca, henüz faaliyete geçirilememiş ancak ileride açılması hedeflenen poliklinikler için de en uygun yerleşim planının şimdiden yapılmasına olanak vermektedir. 4.4.4. Araştırmamızda Kullandığımız Algoritmalar, Kullanım Alanları ve Özellikleri Araştırmamızda, elde ettiğimiz verilerden hastane mekân organizasyon planlarını oluşturabilmek için, gezgin satıcı algoritmaları ile karınca kolonisi optimizasyonundan esinlenerek görsel bir program geliştirilmiştir. Karınca algoritmaları ilk olarak 1996 yılında, Marco Dorigo ve meslektaşları tarafından, gezgin satıcı problemi ve kuadratik atama (QAP) gibi zor optimizasyon problemlerinin çözümü için geliştirilmiştir. Karınca Kolonisi Optimizasyonu yönteminin esin kaynağı, Arjantin karıncası olarak adlandırılan bir karınca türünün yiyecek arama ve yuvaya taşıma davranışı üzerinde Deneubourg (1990) tarafından gerçekleştirilen gözlem ve deneylerin sonuçlarına dayanmaktadır. Çalışmada, karıncanın yiyecek ararken ve bulduğu yiyeceği yuvasına taşırken hangi yöne gideceğine nasıl karar verdiği sorusuna yanıt aranmıştır. Sonuç olarak, karıncayı yönlendiren bir dış etkinin bulunmadığı, bir iletişim ortamının kullanımıyla, kendini örgütleme süreci ile kendi kendini yönlendiren bir mekânizmanın bulunduğu gözlenmiştir (Kılıç, 2008: 67). Karınca algoritmasında çalışılan modeller gerçek karınca davranışlarından türetilmişlerdir (Dorigo ve Stützle, 2004: 25). Karınca Kolonisi Optimizasyonu (KKO), gerçek karınca kolonilerinin davranışlarından esinlenilerek geliştirilmiştir. Tekniğin en temel unsurlarından biri, haberleşme aracı olarak kullanılan ve problemlerde çözümün kalitesini gösteren 223 feromon kimyasalıdır. Feromon, gerçek karıncaların da bir haberleşme ve yön bulma aracı olarak kullandıkları, vücutlarından salgıladıkları kimyasaldır. Feromon izleri, karıncalar tarafından güncellenmekte ve bir bilgiyi temsil etmektedir. Bir yolda feromon izinin yoğun olması, yolun kalitesinin yüksekliğini gösterir ve tercih olasılığını arttırır. KKO’ da, yapay karıncalar, gerçek mesafeler dikkate alınarak yapılmış olan model üzerinde en kısa yolu araştırmaktadırlar. Yollardaki feromon izleri yine yapay olarak, karıncaların geçiş sıklığıyla orantılı bir şekilde güncellenmektedir (Keskintürk ve Söyler, 2006: 1). Şekil 4.1 : Gerçek Karıncaların En Kısa Yolu Bulma Aşamaları Kaynak: Keskintürk ve Söyler, 2006: 2. 224 KKO algoritması, gerçek karıncaların yuvaları ile yiyecek noktaları arasındaki en kısa yolu bulma kabiliyetlerinden esinlenilerek geliştirilmiştir. Alternatif yolların söz konusu olduğu durumlarda karıncalar, öncelikle bu yollara eşit olasılıkla dağılırlarken belirli süre sonra en kısa olan yolda yoğunlaşmaktadırlar. Zaman geçtikçe tüm karıncaların en kısa olan yolu kullandıkları görülmektedir (Şekil 4.1). Bunu yaparken, önceki geçişlerden yollarda kalan feromon izlerinden faydalanmaktadırlar. Temel kural, feromon miktarının yoğun olduğu yolun tercih edilme olasılığının da yüksek olmasıdır. Görme duyuları çok gelişmemiş olan karıncalar yol tercihlerini feromon izlerine göre yapmaktadırlar (Keskintürk ve Söyler, 2006: 2). Karıncalar, çözüm oluşturmak üzere serbest bırakıldıkları ağ yapısı üzerindeki düğümlerde hangi tarafa gideceklerini aday yollar üzerindeki iz miktarlarını ve aday yolların uzunluklarını değerlendirerek karar vermektedirler. Kullandıkları geçiş kuralı, kısa ve iz yoğunluğu fazla olan yolu daha avantajlı kılmaktadır. Karıncalar çözüm oluşturduklarında daha önce tanımlanmış olan bir iz güncelleme kuralı ile kullandıkları yollar üzerine iz bırakmaktadırlar. Bu kural, bulunan çözümün kalitesine bağlı olarak kullanılan yollar üzerine bırakılacak olan iz miktarını da belirlemektedir. İyi çözümler için daha fazla iz bırakılmaktadır. Ayrıca bazı yollar üzerinde aşırı iz yoğunluğu oluşmasını önlemek için izlerin buharlaşması sağlanmaktadır. Böylece aramanın erken safhalarında alt-optimal bir çözüme yakınsama olması engellenmekte, arama uzayının yeni bölgelerinin keşfedilmesine olanak sağlanmaktadır (Kılıç, 2008: 71). Karıncaların gerçek hayatta gerçekleştirmiş oldukları optimizasyonu yazılıma dökmek için ön adımlar Şekil 4.2.’de özetlenmiştir. 225 Şekil 4.2 : Optimizasyonun Ön Adımları Adım 1: Başlangıç feromon değerleri belirlenir. Adım 2: Karıncalar her düğüme rastsal olarak yerleştirilir. Adım 3: Her karınca, sonraki birimi denklemde verilen lokal arama olasılığına bağlı olarak seçmek suretiyle turunu tamamlar. Adım 4: Her karınca tarafından geçilen yolların uzunluğu hesaplanır ve lokal feromon güncellemesi yapılır. Adım 5: En iyi çözüm hesaplanır ve global feromon yenilemesinde kullanılır. Adım 6: Maksimum iterasyon sayısı ya da yeterlilik kriteri sağlanana kadar Adım 2’ye gidilir. Kaynak: Keskintürk ve Söyler, 2006: 2. Karınca sistemi algoritması ilk olarak gezgin satıcı problemi için uygulanmıştır. Sistemin başarısı üzerinde daha sonra benzer pek çok algoritma geliştirilmeye çalışılmıştır. Gezgin satıcı probleminin çözümü için Dorigo tarafından önerilen karınca sistemi algoritmasında, yapay karıncalar, gezgin satıcı probleminin ağ yapısı üzerinde bir düğümden başka bir düğüme hareket etmek için olasılıklı bir geçiş kuralı kullanmaktadırlar. Başlangıç aşamasında her karınca ağ üzerinde rastgele bir düğüm üzerine yerleştirilir. Daha sonra, her karınca daha önce ziyaret etmediği düğümlere hareket ederek bütün düğümleri içeren bir çözüm oluşturur. Aşağıdaki tabloda n şehir içeren bir gezgin satıcı problemini m adet yapay karınca kullanarak çözen bir KS algoritmasının genel yapısı verilmiştir (Kılıç, 2008: 74). Şekil 4.3 : Karınca Sistemi Algoritması Genel Yapısı başlangıç izlerini oluştur m adet karıncayı rastgele seçilmiş düğümlere yerleştir t=0 while durma kriteri sağlanana kadar do; t=t+1 for k=1 to m do repeat geçiş kuralı ile sonraki düğümü seç until k karıncası tüm düğümleri dolaşana kadar if daha iyi bir çözüm bulunduysa then en iyi çözümü güncelle end if end for iz güncelle end while bulunan en iyi çözümü göster Kaynak: Kılıç, 2008: 74. 226 Araştırmamızın birinci kısmında, herhangi bir hastanenin otomasyon sistemlerinden elde edilen verilerden yararlanılarak oluşturulmuş en uygun poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin yerleşim planının farklı hastaneler için de uygulanıp uygulanamayacağını test ettik. Bu test için oluşturulan yazılım kodlanırken gezgin satıcı probleminde kullanılan algoritmalardan yararlanılmıştır ve sonuç görsel bir grafik ekrana aktarılmıştır. Araştırmamızın ikinci kısmında ise; her hastane yönetiminin kendi hastanesinin içinde bulunduğu şartlara göre ve istediği birime istediği kadar alan ayırarak, parametrik ve verilerin yüklenmesi çok kolay olan, elde edilen sonuçları istatistiksel olarak gösteren ve görsel olarak da en uygun yerleşim planını verebilen bir yazılım geliştirilmiştir. Bu yazılımda karınca kolonisi optimizasyonu algoritmalarından esinlenerek bir adım daha ileriye gidilmiş ve elde edilen verilerin analizi ile optimizasyon yapılarak en uygun yerleşim planı çıkartılmıştır. Aşağıdaki şekilde karınca kolonisi optimizasyonu algoritmalarının matematiksel gösterimi özet halinde verilmiştir. Şekil 4.4 : Karınca Kolonisi Optimizasyonunun Matematiksel Gösterimi 227 Tablo 4.1 : KKO Algoritması Matematiksel Gösterimindeki Sembollerin Anlamları Sembol Optimizasyon Algoritmasındaki Anlamı (i, j) köşelerindeki feromon iz miktarını gösterir (i, j) köşeleri arasındaki görünürlük oranını gösterir i ve j noktaları arasındaki uzaklıktır. Feromon izinin buharlaşma oranıdır ve 0 ile 1 arasında bir değer alır. α Feromon oranı önemini gösterir. β Ağırlıklandırma önemini gösterir. 4.4. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi Araştırma kısmında üç ana aşama bulunmaktadır. Araştırmanın ilk aşamasının amacı; bir hastane için hesaplanan en iyi yerleşim planının diğer bütün hastaneler için de en iyi yerleşim planı olarak kullanılmasının uygunluğunun araştırılması ve örnek bir hastanede oluşturulan en uygun yerleşim planının, ek hesaplamalara ve yeni yazılımlar geliştirmeye gerek kalmadan, araştırma kapsamımızdaki hastanelere uygulanarak en kısa örnek yol çerçevelerinin incelenmesidir. İkinci aşamanın amacı; hastanelerin yerleşim planlarını, otomasyon sistemlerinden elde ettikleri gerçek verilerle oluşturabilmelerine imkan veren, esnek, parametrik, kullanımı kolay, doğruluğu kanıtlanmış algoritmalar kullanan ve görsel sonuçlarla desteklenmiş bir yazılım geliştirerek, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yerleşim planı üzerinde bir model geliştirmek ve yeni yerleşim planının getirdiği ulaşım kazanç oranlarını analiz edebilmektir. Üçüncü aşamanın amacı ise; yerleşim planı oluşturulmuş bir hastane sistemine, bir de elektronik randevu sistemlerini entegre etmek ve hizmet taleplerinin ve yerleşim planının da düzenlenmesinden sonra çalıştırılan personel sayılarında yapılabilecek tasarrufları incelemektir. Sonuçta ulaşmaya çalıştığımız ana amaç ise; hastanelerde en uygun yerleşim planlarını oluşturmak suretiyle, daha önce ayrıntılı şekilde açıkladığımız sorunları ortadan kaldırarak veya minimize ederek hastane yönetim etkinliğini artırmaktır. 228 Araştırmanın birinci aşamasındaki problemin çözümü için; örnek bir çerçeve planını dört farklı hastanenin poliklinik başvuru sayıları, poliklinikler arası konsültasyon sayıları, polikliniklerden laboratuarlara ve radyoloji birimlerine gönderilen hasta istatistiklerinden yararlanmak suretiyle, en kısa yol algoritmalarının çözümü için tasarladığımız bir yazılımla test edilmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir. Hastanelerde mekân organizasyonu planlaması yapılırken, standart bir en iyi yerleşim planını oluşturarak, bu yerleşim planını tüm hastanelere uygulamak ve optimum sonuç verecek tek bir çözüm yoluna gitmek, işlemleri oldukça kolaylaştıracaktır. Ancak, elde edilen verilerle oluşturulan bir yerleşim planı bazı hastaneler için %30’a kadar ulaşım etkinliğini artırabiliyorken, bazı hastaneler için ise, bu ulaşım etkinliği oranı çok daha düşük seviyelerde kalabilmektedir. Hatta bazı durumlarda, bir hastane için en iyi olabilecek bir yerleşim planı, diğer bir hastaneye uygulandığında, mevcut durumdan bile daha kötü bir ulaşım etkinliğine yol açabilmektedir ki, böyle bir durum hastaneyi kaosa sürükleyebilecek hataların zincirleme olarak başlamasına neden olabilir. Bir yerleşim planının farklı hastanelerde uygulanıp uygulanamayacağı bu nedenle ancak farklı hastanelerin hastane otomasyonunda dijital olarak kaydedilen verileriyle (bu veriler araştırmamız kapsamında kullanılan poliklinik başvuru, konsültasyon, laboratuar istem ve radyolojik istem verileri olmalıdır) örnek yerleşim planının benzetilmesi ve sonuçta elde edilen örnek bir senaryo sonucunun analiz edilmesiyle mümkün olacaktır. Bu nedenle, araştırmamızda örnek olarak aldığımız dört hastanenin ayrı ayrı her bir polikliniğine başvuran hasta sayıları, her bir poliklinikten diğer her bir polikliniğe yapılan konsültasyon istem sayıları, her bir poliklinikten laboratuarlara gönderilen hasta sayıları ve her bir poliklinikten radyolojik tetkik istemi yapılan hasta sayıları verileri, dijital hastane bilgi yönetim sistemlerinden elde edilmiştir. Burada önemli olan alınan verilerin otomasyon sisteminde kayıt altına alınıyor olması ve kayıp-kaçak ihtimalinin sıfır olmasıdır. Çalışmamızdaki dört hastanenin verileri, örnek bir yerleşim planı organizasyonu üzerinde test edildikten sonra birbirine yakın ulaşım etkinliği sonuçlarına ulaşılamıyorsa standart bir yerleşim planı organizasyonunun yeterli olmayacağı ve her hastanenin kendisi için, kendi şartlarına uygun ve verileriyle 229 örtüşen bir yerleşim planı organizasyonu yapması gerektiği anlaşılacaktır. Bu durum ise, optimizasyon algoritmalarını kullanarak oluşturulan kullanıcı dostu bir yazılım ile mümkün olabilecektir. Yazılımla, en küçük çerçeveleri, örnek bir senaryo için oluşturulacak dört farklı tıp fakültesi hastanesinin örnek verileri aşağıdaki tablolarda verilmiştir. Aşağıdaki tabloda, araştırmamız kapsamındaki tüm hastanelerin tüm polikliniklerine başvuran hastaların 2012 yılı için aylık ortalama sayıları verilmiştir. Tablo 4.2 : Tüm Polikliniklere 2012 Yılında Aylık Ortalama Başvuru Sayıları Aile Hekimliği Polikliniği Birim Kodu A Selçuk Tıp 1223 Meram Tıp 504 Beyin Cerrahi Polikliniği B 1258 Çocuk Sağlığı ve Hast. Polikliniği C Dahiliye Polikliniği Poliklinik H1 H2 84 76 1116 446 663 1307 7963 1433 2848 D 3496 4636 0 0 Genetik Polikliniği E 3998 262 2600 2966 Dermatoloji Polikliniği F 2010 2014 1273 784 Enfeksiyon Hast. Polikliniği G 522 982 464 284 Fizik Tedavi Polikliniği H 1006 1307 809 403 Genel Cerrahi Polikliniği I 1477 2006 632 505 Göğüs Cerrahisi Polikliniği J 198 405 48 80 Göğüs Hastalıkları Polikliniği K 1293 1019 549 576 Göz Hastalıkları Polikliniği L 2511 3369 1356 942 Kadın Hast. ve Doğum Polikliniği M 1809 3215 1039 1242 Kalp Damar Cerrahi Polikliniği N 289 762 169 443 Kardiyoloji Polikliniği O 891 2344 687 951 KBB Polikliniği P 2322 1743 1319 950 Nöroloji Polikliniği R 981 1783 1247 559 Ortopedi Polikliniği S 1771 2512 1339 941 Plastik ve Estetik Cer. Polikliniği T 538 447 210 113 Psikiyatri Polikliniği U 607 1207 535 467 Tıbbi Onkoloji Polikliniği V 135 3171 47 16 Üroloji Polikliniği Y 1001 1418 618 731 230 Ayrıca, gerçekleştirdiğimiz yazılımda kullanıldığı şekilde her bir polikliniğe karşılık gelen kısa karakter kodları da tablo 4.2.’de gösterilmektedir. Aşağıdaki tabloda, ikinci verimiz olan, her bir poliklinikten diğerlerine yapılan konsültasyon işlemlerinin göğüs hastalıkları polikliniği örneği üzerinde 2012 yılı aylık ortalama istatistiki verileri verilmiştir. Tablo 4.3 : Göğüs Hastalıkları Polikliniğinden Diğer Tüm Polikliniklere Yapılan Aylık Ortalama Konsültasyon İstem Sayıları Konst. İstemi Yapan Birim Göğüs Hast. Polk. Konst. İstemi Alan Birim Aile Hekimliği Konst. Meram Tıp 3 Selçuk Tıp 1 Göğüs Hast. Polk. Beyin Cerrahi Konst. 0 Göğüs Hast. Polk. Çocuk Hast. Konst. Göğüs Hast. Polk. H1 H2 0 2 0 2 4 2 0 2 0 Dahiliye Konst Polk. 25 59 12 10 Göğüs Hast. Polk. Cildiye Konst Polk. 11 4 6 2 Göğüs Hast. Polk. Enfeksiyon Konst. 0 0 10 8 Göğüs Hast. Polk. FTR Konst Polk. 11 2 3 2 Göğüs Hast. Polk. Genel Cerrahi Konst 10 5 0 2 Göğüs Hast. Polk. Göğüs Cerrahi Konst 13 1 9 2 Göğüs Hast. Polk. Göz Konst Polk. 1 9 4 2 Göğüs Hast. Polk. İmm. ve Allerji Konst. 1 1 0 0 Göğüs Hast. Polk. Kalp Damar Konst. 5 1 0 0 Göğüs Hast. Polk. Kardiyoloji Konst. 52 27 0 8 Göğüs Hast. Polk. KBB Konst Polk. 48 14 0 2 Göğüs Hast. Polk. Nöroloji Konst Polk. 4 7 2 6 Göğüs Hast. Polk. Ortopedi Konst Polk. 1 3 0 0 Göğüs Hast. Polk. Plastik Cerr. Konst. 1 1 0 0 Göğüs Hast. Polk. Psikiyatri Konst. 5 3 0 6 Göğüs Hast. Polk. Onkoloji Konst Polk. 2 4 0 0 Göğüs Hast. Polk. Üroloji Konst Polk. 1 2 4 0 Aşağıdaki tabloda, üçüncü veri setimiz olan her bir poliklinikten laboratuarlara gönderilen hastaların 2012 yılı aylık ortalama istatistiki verileri verilmiştir. 231 Tablo 4.4 : Tüm Polikliniklerden Yapılan Aylık Ortalama Laboratuar İstem Sayıları Selçuk Tıp 486 Meram Tıp 433 Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniği 70 Çocuk Sağlığı ve Hast. Polikliniği Birim Adı H1 H2 25 41 71 45 88 1548 5285 792 1413 Dahiliye Polikliniği 3514 6167 1896 2683 Dermatoloji Polikliniği 325 506 409 177 Enfeksiyon Hastalıkları Polikliniği 449 235 348 302 FTR Polikliniği 190 497 273 93 Genel Cerrahi Polikliniği 386 783 189 168 Göğüs Cerrahisi Polikliniği 11 126 4 10 Göğüs Hastalıkları Polikliniği 231 111 219 99 Göz Hastalıkları Polikliniği 60 100 51 8 Kadın Hast. ve Doğum Polikliniği 904 2550 558 747 Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniği 19 322 27 199 Kardiyoloji Polikliniği 439 1625 375 520 KBB Polikliniği 190 354 80 135 Nöroloji Polikliniği 259 653 622 219 Ortopedi ve Travmatoloji Polikliniği 108 343 188 76 Plastik Cerrahi Polikliniği 60 88 31 9 Psikiyatri Polikliniği 60 94 44 62 Tıbbi Genetik Polikliniği 12 16 0 0 Tıbbi Onkoloji Polikliniği 414 2004 8 0 Üroloji Polikliniği 564 915 771 40 Aile Hekimliği Polikliniği Aşağıdaki tabloda, dördüncü veri setimiz olan her bir poliklinikten radyoloji birimlerine gönderilen hastaların göğüs hastalıkları polikliniği örneği üzerinde mayıs 2012 için istatistiki verileri verilmiştir. 232 Tablo 4.5 : Tüm Polikliniklerden Yapılan 1 Aylık Ortalama Radyoloji İstem Sayıları Selçuk Tıp 21 Meram Tıp 19 Beyin ve Sinir Cerrahisi Polikliniği 544 Çocuk Sağlığı ve Hast. Polikliniği Birim Adı H1 H2 7 3 613 318 352 687 1351 300 813 7 40 28 34 Dahiliye Polikliniği 469 1232 439 501 Enfeksiyon Hast. Polikliniği 75 12 95 17 FTR Polikliniği 432 164 212 152 Genel Cerrahi Polikliniği 475 733 260 160 Göğüs Cerrahisi Polikliniği 41 34 26 70 Göğüs Hast. Polikliniği 312 107 280 325 Göz Hast. Polikliniği 25 42 18 8 Kadın Hast. ve Doğum Polikliniği 219 549 163 53 Kalp ve Damar Cerrahisi Polikliniği 133 382 94 155 Kardiyoloji Polikliniği 15 135 29 126 KBB Hast. Polikliniği 302 282 207 77 Nöroloji Polikliniği 232 591 352 106 Ortopedi Polikliniği 1186 398 926 2 Plastik ve Estetik Cer. Polikliniği 52 31 27 32 Psikiyatri Polikliniği 5 4 3 1 Tıbbi Genetik Polikliniği 2 23 0 0 Tıbbi Onkoloji Polikliniği 116 2291 3 0 Üroloji Polikliniği 469 467 298 4 Aile Hekimliği Polikliniği Dermatoloji Polikliniği Mevcut istatistiki verilerle, örnek bir döngü senaryosunda, tüm hastaneyi dolaşarak ilk başlanan birime dönmek gerekse, ortaya çıkacak en iyi rotaların iki boyutlu bir yazılımla gerçekleştirilmiş simülasyonundan elde edilmiş grafik görüntüleri aşağıda verilmiştir. 233 Şekil 4.5 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Örnek Senaryo İçin En Kısa Çerçeve Şekil 4.6 : N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Hastanesi İçin En Kısa Çerçeve 234 Şekil 4.7 : H1 İçin En Kısa Çerçeve Örnek Senaryosu Şekil 4.8 : H2 İçin En Kısa Çerçeve Örnek Senaryosu 235 En kısa çerçeve grafiklerinden de görüldüğü gibi; her hastanede, örnek bir en kısa çerçeveye ulaşabilmek için geçilmesi gereken noktaların sıralamaları değişmektedir. Çerçeve oluşturulurken geçilmesi gereken noktaların sıralamalarının farklı olması, bu hastanelerde aynı poliklinik, laboratuar ve radyoloji yerleşiminin kullanılamayacağını göstermektedir. En kısa çerçeve; polikliniklerin, laboratuar ve radyolojinin en uygun şekilde yerleştirilmesi ve en uç senaryoda tüm birimlere bir defa uğrayarak tekrar başladığı birime geri dönen bir hastanın geçtiği noktaların olabilecek en kısa mesafeleri temsil edecek şekilde birleştirilmesidir. Bir hastane için oluşturulmuş en uygun yerleşim planı ile diğer bir hastane için oluşturulmuş yerleşim planının birbirleriyle aynı olması, mümkün olan bütün senaryolar için gerçekleştirilen tüm en kısa çerçevelerin her iki hastanede de birebir örtüşmesini gerektirmektedir. Ancak, grafiksel sonuçlardan da görüldüğü gibi, örnek bir senaryoda dört hastane için de en kısa çerçeve oluşturulurken geçilen yollar birbirleriyle örtüşmemektedir. Sonuç olarak; bir hastane için oluşturulan poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerini kapsayan bir yerleşim planı diğer hastaneler için de en uygun yerleşim planıdır denemez. Dolayısıyla; tüm hastanelerin en uygun yerleşim planlarını gerçekleştirebilmeleri için parametrik bir yazılım geliştirilmeli ve her hastane için kendisine en uygun yerleşim planı oluşturularak simülasyonlar yapılmalıdır. Araştırmanın ikinci aşamasında; birinci aşamada elde ettiğimiz bulgular ışığında, tüm hastaneler için tek bir yerleşim planının uygun olmayacağı ve her hastanenin kendi şartları dahilinde en uygun yerleşim planlarını oluşturabilmeleri amacıyla esnek, kolay kullanılabilir, değişikliklerin kolaylıkla yapılabildiği ve görselliğin de dahil edildiği bir yazılım geliştirilerek, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi üzerinde bir model gerçeklenmiştir. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin mevcut yerleşim planı aşağıdaki şekilde verilmiştir: 236 Şekil 4.9 : Hastanenin Giriş Kat ve -1. Kat Yerleşimi Şekil 4.10 : Hastanenin 1. Kat ve 2. Kat Yerleşimi 237 Hastanenin poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin yerleşim planından da görüldüğü gibi bazı alanlar boş durmakta iken, bazı poliklinik loncalarında ise iki farklı poliklinik beraber hizmet vermektedir. Ayrıca, örneğin; hastane girişine en yakın poliklinik loncalarına en çok başvuran birimler yerleştirilmesi gerekirken radyoloji birimlerinin konumlandırıldığı görülmektedir. Örneğin, göz polikliniği en çok başvurulan birimlerden bir tanesidir. Göz polikliniği hastalarının bir kısmı tam olarak görme yetisine sahip değildir, bir kısmının ise bir gözü bandajlıdır veya tek gözünü kullanabilmektedir. Ancak görüldüğü gibi göz polikliniğine başvuran bir hasta girişten sonra tüm B bloğu, sonra B-D blokları arası koridoru, sonra tüm D bloğu, sonra D-E blokları arası koridoru geçtikten sonra bir kat da yukarı çıktıktan sonra ancak polikliniğe ulaşabilmektedir. Hem çok hasta başvurmasına hem de başvuran hastaların görme engelleri olabilmelerine rağmen göz polikliniğine gelen hastaların tüm hastaneyi baştanbaşa geçmeleri hem hastalar için hem de hastane yönetim için hiç istenmeyen bir durumdur. Poliklinikte iyi bir hizmet alsalar bile bu hastaların hastaneden memnun ayrılmaları çok daha zorlaşacaktır. Bununla beraber, hastaneyi baştanbaşa geçen hastaların her gördükleri personele yol tarifi sormaları, gerginlik, stres ve huzursuzluk seviyelerinin artması ve çatışmalara daha açık hale gelmeleri, zaman zaman hastane personeliyle veya diğer hastalarla çatışma yaşamaları ve bunların oluşturabileceği güvenlik problemleri, hastane boyunca ilerlerken oluşan gürültü, kirlilik ve kalabalığın yönetilemez boyutlara gelmesi gibi birçok soruna yol açmaktadır. Tüm bu sorunların çözümü ise ancak en uygun hastane yerleşim planının oluşturulmasıyla mümkün olabilecektir. Aşağıdaki tabloda Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde oluşturulacak yeni yerleşim planında her bir birim için ihtiyaç olan poliklinik lonca sayıları ve metrekare olarak büyüklükleri verilmiştir. Tablodaki veriler, hastane yöneticilerinin görüşleri ve birimlerin mevcut ihtiyaçları göz önüne alınarak belirlenmiştir. Bununla beraber, yapmış olduğumuz yazılım, birimlere ayrılan alanları parametrik değişken olarak almaktadır ve hastane yöneticileri istedikleri şekilde birimlerin kaplayacakları alanların büyüklüklerini değiştirerek simülasyon yapma imkanına sahip olabileceklerdir. 238 Tablo 4.6 : Birimlere Ayrılan Lonca Sayıları ve Toplam Alanları Birim Adı Metrekare Lonca Adedi 1 Aile Hekimliği Polikliniği 800 Ağrı ve Anestezi Polikliniği 800 1 Beyin Cerrahi Polikliniği 800 1 Cildiye Polikliniği 800 1 Çocuk Hastalıkları Polikliniği 2400 3 Enfeksiyon Hast. Polikliniği 800 1 Fizik Tedavi Polikliniği 800 1 Genel Cerrahi Polikliniği 800 1 Genetik Polikliniği 800 1 Göğüs Cerrahi Polikliniği 800 1 Göğüs Hastalıkları Polikliniği 800 1 Göz Hastalıkları Polikliniği 800 1 Dahiliye Polikliniği 1600 2 Kadın Doğum Polikliniği 800 1 Kalp Damar Cerrahi Polikliniği 800 1 Kardiyoloji Polikliniği 1600 2 KBB Polikliniği 800 1 Laboratuarlar 3200 4 Nöroloji Polikliniği 800 1 Onkoloji Polikliniği 1600 2 Ortopedi Polikliniği 800 1 Plastik Cerrahi Polikliniği 800 1 Psikyatri Polikliniği 800 1 Radyoloji Polikliniği 1600 2 Üroloji Polikliniği 800 1 239 Tablo 4.7 : Mevcut Birimlere Verilen Kodlar ve Loncalara Yerleşim Düzeni Kod Blok Kat BZ1 B ZEMİN Maliyet (Girişe göre - br) 80 BZ2 B ZEMİN 10 Ortopedi Polikliniği BZ3 B ZEMİN 20 Kadın Doğum Polikliniği BZ4 B ZEMİN 20 Diyaliz B11 B 1. KAT 60 Kardiyoloji Polikliniği B12 B 1. KAT 60 Kardiyoloji Polikliniği B13 B 1. KAT 70 Kalp Damar Cerrahi Polikliniği B14 B 1. KAT 70 Plastik Cerrahi Polikliniği B14 B 1. KAT 70 Cildiye Polikliniği AZ1 A ZEMİN 80 Radyoloji AZ2 A ZEMİN 80 BOŞ DZ1 D ZEMİN 120 Laboratuar DZ2 D ZEMİN 120 Laboratuar DZ3 D ZEMİN 120 Laboratuar DZ4 D ZEMİN 120 Laboratuar D11 D 1.KAT 160 Dahiliye Polikliniği D12 D 1.KAT 160 Dahiliye Polikliniği D13 D 1.KAT 170 Genel Cerrahi Polikliniği D14 D 1.KAT 170 FTR Polikliniği EZ1 E ZEMİN 190 Nöroloji Polikliniği EZ2 E ZEMİN 190 Göğüs Hastalıkları Polikliniği EZ3 E ZEMİN 200 Ağrı Polikliniği EZ4 E ZEMİN 200 Beyin Cerrahi Polikliniği EZ4 E ZEMİN 200 Aile Hekimliği Polikliniği EZ4 E ZEMİN 200 Psikiyatri Polikliniği E01 E ZEMİN ALTI 240 Onkoloji Polikliniği E02 E ZEMİN ALTI 240 Onkoloji Polikliniği E03 E ZEMİN ALTI 240 Onkoloji Polikliniği E04 E ZEMİN ALTI 240 BOŞ E11 E 1.KAT 240 Çocuk Hastalıkları Polikliniği E12 E 1.KAT 240 Çocuk Hastalıkları Polikliniği Mevcut Alandaki Birim Radyoloji 240 E13 E 1.KAT 240 Çocuk Hastalıkları Polikliniği E14 E 1.KAT 250 Üroloji Polikliniği E21 E 2.KAT 290 Genetik Polikliniği E22 E 2.KAT 290 KBB Polikliniği E23 E 2.KAT 300 Göz Polikliniği E24 E 2.KAT 300 Enfeksiyon Polikliniği E24 E 2.KAT 300 Göğüs Cerrahi Polikliniği Yukarıdaki tablo, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nin mevcut durumdaki poliklinik alanlarında birimlerin yerleşimlerini göstermektedir. Poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimleri, dört farklı blokta zemin altı, zemin katı, 1. kat ve 2. katlara yerleşmiş durumdadır. Tabloda görülen maliyetler sütunu, her birimin hastane girişinden, bulunduğu yere kadar olan uzaklıkların AutoCAD 2012 v.18.2 programıyla mimari çizimler üzerinden hesaplanan orantısal uzaklıklarıdır. Birimlerin birbirlerine olan orantısal uzaklıklarının hesaplanmasında kullanılan verilerden, E blok zemin kat için AutoCAD programına yüklenen mevcut yerleşim aşağıdaki şekilde verilmiştir. Şekil 4.11 : AutoCAD Programında E Blok Zemin Kat Yerleşim Planı 241 Tabloda, değerlerin birim (br) olarak verilmesi, her lonca arasındaki uzaklık ve maliyet hesaplarında aynı ortak değerin kullanılmasının gerekli olmasındandır. Hesaplamalarda amaç, eski yerleşim planı ve yeni yerleşim planı arasındaki ulaşım kazançları oranlarının belirlenmesi olduğundan, uzaklık birimi olarak hangi ölçüt alınırsa alınsın hesaplamalar içinde sadeleşecekler ve bir oran oluşturacaklardır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, gerçekleştirdiğimiz yazılım, hastane yönetimi tarafından her bir poliklinik alanı için belirlenmiş genişlikleri parametre olarak almaktadır. Örneğin, hastane yöneticileri, bir poliklinik için 800 m2 yer ayırırken bir diğeri için 1600 m2 veya 2400 m2 yer ayırabilmektedir. Hastane yöneticileri, istedikleri şekilde, polikliniklere ayıracakları alanlar üzerinde düzenleme yaparak farklı durumlar için farklı simülasyonları yaptığımız yazılımı kullanarak gerçekleştirebilmektedirler. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde her bir poliklinik loncası ise yaklaşık 800 m2’dir. Tablo 4.6’ da polikliniklere ayrılan alanlar ve lonca sayıları, hastane yöneticileri ile yapılan görüşmeler sonrasında olması ideal olan alanların polikliniklere dağıtılmış şeklidir. Bununla birlikte, alanlar istenildiği gibi değiştirilerek programa parametre olarak verilebilmektedir. Programda simülasyon yapılmadan önce; en iyileştirmeyi sağlayan karınca sayısı, durak sayısı, engel sayısı gibi parametreler yazılımdan en iyi sonuçları elde edebileceğimiz şekilde girilmiştir. Sistemde, örneklemeye katılan karınca sayısı ne kadar artarsa en kısa yollar o kadar hızlı bulunmaya başlar, bununla beraber durak sayısı, araştırmamızda poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin sayılarını temsil etmektedir ve her hastane için farklı olabilmekle birlikte Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi için 25’dir. Hazırlamış olduğumuz programla yerleşim planı simülasyonları yapmak isteyen hastane yöneticileri, simülasyon yapmadan önce yazılıma beş farklı dosya ile bilgi sistemlerinden veri yüklemektedirler. Bu dosyalar; 1. Her bir polikliniğe ayrı ayrı başvuran hastaların aylık ortalama sayıları, 2. Her bir poliklinikten diğer tüm polikliniklere yapılan konsültasyon işlem sayıları, 3. Her bir poliklinikten laboratuarlara gönderilen aylık ortalama hasta sayıları, 4. Her bir poliklinikten radyoloji birimlerine gönderilen aylık ortalama hasta sayıları, 242 5. Her bir polikliniğe ayrılan alanların büyüklükleri ve mevcut hastane yerleşim planının poliklinik bazında kodlanmasıyla oluşturulmuş dosya. Mevcut veriler hastane otomasyon sisteminden alındıktan sonra, gerekli parametreler de belirlenerek ve gerekli dosyalar yazılıma yüklenerek en uygun hastane yerleşim planını oluşturabilmek için yazılım çalıştırılmıştır. Çalışmadan sonra, yazılımın örnek bir ekran görüntüsü aşağıdaki şekilde verilmiştir. Şekil 4.12 : KKO Kullanılarak Hazırlanan Programın Örnek Ekran Görüntüsü Yazmış olduğumuz programa, HBYS sisteminden alınan, poliklinik başvuru, konsültasyon, laboratuar tahlil istemleri ve radyolojik tetkik istemleri veri olarak dosya halinde okutulduktan sonra, ekranın sol tarafında görülen ve doğrudan hesaplamalardaki optimizasyonun etkinliğini ve dolaylı olarak hesaplama sürelerini de etkileyen parametreler girildikten sonra ‘hesapla’ butonuna basılır ve yazılım çalışmaya başlar. Çalışma süresi doğrudan girilen verilerin büyüklüğü ve hesaplama kesinliği ile doğru orantılıdır. Yazılım, bulduğu en uygun optimizasyon sonuçlarını sağdaki menüde göstermektedir. Bu menüden en iyileme oranları incelenebileceği 243 gibi, ‘En İyi Durumu Getir’ butonuna basıldığında sol altta görülen ‘Kazanç Oranları Tablosu’ nu en iyi optimizasyon oranları ile doldurmaktadır. Ayrıca sol üst köşede görülen ‘Kazançlar’ ve ‘Poliklinik Sırası’ menüleri de ayrıntılı incelemeye olanak vermekte ve sonuçta ortaya konan yerleşim planında birimlerin kodlarına göre ve girişe göre uzaklık maliyetleri bakımından sıralanışlarını göstermektedir. En iyileme algoritmaları kullanılarak gerçekleştirilen ve en uygun yerleşim planı optimizasyonuna ulaşabilmek için çok büyük sayılarda örneklem kitlesi kullanılarak, gerçekleştirdiğimiz yazılım çalıştırılmış ve toplam hesaplama süresi yaklaşık 376 dakika sürmüştür. Yapılan simülasyondan sonra oluşan yeni yerleşim planında; poliklinik hastalarının ilk başvuru yapabilmek için gerçekleştirdikleri hastane içi sirkülasyonda %62, konsültasyon istemlerinde gerçekleşen hastane içi sirkülasyonda %78, polikliniklerden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşımında %23, polikliniklerden radyoloji birimlerine gönderilen hastaların ulaşımında ise %53 oranlarında kazanım sağlanmıştır. Yeni hastane yerleşim planının eski plana göre toplamda kazandıracağı ulaşım kazancı ise %72'dir. Tablo 4.8 : En Uygun Yerleşim Planında Kazanç Oranları İşlem Kazanç Oranı Polikliniklere İlk Başvuru İçin Ulaşım %62 Konsültasyon İşlemleri İçin Ulaşım %78 Polikliniklerden Laboratuarlara Ulaşım %23 Polikliniklerden Radyolojiye Ulaşım %53 Genel Ulaşım Kazanımı %72 Buna göre; optimizasyon işlemleri yapıldıktan sonra S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi için en büyük kazancı sağlayan ve en yüksek ulaşım etkinliğine ulaştıran yeni hastane yerleşim planı ise aşağıdaki gibidir: 244 Şekil 4.13 : Yazılımla Yapılan Simülasyonlar Sonrası Oluşturulan Yeni Hastane Yerleşim Planı (Giriş Kat ve -1. Kat) Yeni yerleşim planında ilk göze çarpan noktalar, yazılımın; Göz Hastalıkları Polikliniği’ni hemen hastane girişine yerleştirmesi, radyoloji birimlerinden çok fazla istem yapan Ortopedi ve Beyin Cerrahi polikliniklerinin Radyoloji birimine çok yakın yerleşmesi ve birden fazla loncada yer kaplayan Dahiliye, Çocuk Hastalıkları, Kardiyoloji poliklinikleri gibi birimlerin aynı bloğun aynı katlarına yerleştirilmiş olmasıdır. Yine, dört loncada toplam 3200 m2 yer kaplayan laboratuarlar tamamen aynı bloğun aynı katına yerleştirilmiş ve eski yerleşim planında girişe çok yakın bir konumda kapladığı alan, hastaların daha çok başvuruda bulunduğu poliklinik birimlerine ayrılmıştır. 245 Şekil 4.14 : Yazılımla Yapılan Simülasyonlar Sonrası Oluşturulan Yeni Hastane Yerleşim Planı (1. Kat ve 2.Kat) Aşağıdaki tabloda; S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi'nin eski ve yeni yerleşim planında her bir polikliniğe ilk başvuru için ulaşım maliyetleri ve her polikliniğe 2012 yılında aylık ortalama kaçar defa başvurulduğu görülmektedir. Basit bir orantı işlemiyle, her poliklinik için eski ve yeni yerleşim planındaki yerlere göre ulaşım kazanç ve kayıpları birim maliyet üzerinden hesaplanmış ve 8 polikliniğin ilk başvuru maliyetinde artma, 4 polikliniğin ulaşım maliyetlerinde denge, 10 polikliniğin ise ilk başvuru maliyetlerinde azalma olduğu görülmektedir. Sonuç olarak, polikliniklere ilk başvurular için toplam ulaşım maliyetlerdeki kazancın % 62 olduğu Tablo 4.8’ den görülmektedir. 246 Tablo 4.9 : Polikliniklere İlk Başvuruda Eski ve Yeni Yerleşim Planlarının Karşılaştırılması ve Poliklinik Bazlı Kazanç Oranları Aile Hekimliği Polikliniği 1223 Eski Yerleşim Planında Ulaşım Maliyeti 200 br Beyin Cerrahi Polikliniği 1258 200 br 200 br 0 1,0 Çocuk Sağlığı ve Hast. Polikliniği 1307 240 br 120 br +156840 2.2 Dahiliye Polikliniği 3496 160 br 80 br +279680 2.0 Genetik Polikliniği 3998 290 br 240 br +199900 1,20 Dermatoloji Polikliniği 2010 70 br 170 br -201000 0,41 Enfeksiyon Hast. Polikliniği 522 300 br 300 br 0 1,0 Fizik Tedavi Polikliniği 1006 170 br 240 br -70420 0,70 Genel Cerrahi Polikliniği 1477 170 br 20 br +221550 8,5 Göğüs Cerrahisi Polikliniği 198 300 br 300 br 0 1,0 Göğüs Hastalıkları Polikliniği 1293 190 br 240 br -64650 0,79 Göz Hastalıkları Polikliniği 2511 300 br 10 br +728190 30,0 Kadın Hast. ve Doğum Polikliniği 1809 20 br 20 br 0 1,0 Kalp Damar Cerrahi Polikliniği 289 70 br 120 br +14450 3,5 Kardiyoloji Polikliniği 891 60 br 190 br -115830 0,31 KBB Polikliniği 2322 290 br 10 br +650160 29,0 Nöroloji Polikliniği 981 190 br 240 br -49050 0,79 Ortopedi Polikliniği 1771 10 br 190 br -318780 0,05 Plastik ve Estetik Cerrahi Polikliniği 538 70 br 300 br -123740 0,23 Psikiyatri Polikliniği 607 200 br 240 br -24280 0,83 Tıbbi Onkoloji Polikliniği 135 240 br 160 br +10800 1,5 Üroloji Polikliniği 1001 250 br 240 br +10010 2,08 Birim Adı Polikliniğe Ortalama Başvuru Sayısı Yeni Yerleşim Planında Ulaşım Maliyeti 170 br Kazanılan veya Kazanç Kaybedilen Oranı Birim Maliyet +36690 1,17 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi yeni oluşturulan yerleşim planında üç poliklinik hariç tüm poliklinikler ile laboratuarların ve radyoloji biriminin yerleri değişmiş ve çok ciddi oranlarda poliklinik ulaşım maliyetlerinde kazanç elde edilmiştir. Birim bazında elde edilen toplam ulaşım kazancı Tablo 4.10 ‘da verilmiştir. 247 Tablo 4.10 : Poliklinik Ulaşım Kazancının Diğer İki Örnek Anlamı Kazanç (1.340.520 br) = 134052 tane ortopedi poliklinik hastasının poliklinik ulaşım maliyeti = 16757 tane dahiliye poliklinik hastasının poliklinik ulaşım maliyeti Bu kazanç miktarı; hastane yönetimi, yeni oluşturulan yerleşim planını devreye aldıktan sonra, örneğin; 134052 tane ortopedi polikliniği hastasının hastaneye geldikleri halde, hastane içi ulaşım ağına hiç katılmaması anlamına gelir ki; rakamlardan da görüldüğü gibi hastaların hastane içerisinde ulaşım problemleri ve bu problemlerin daha önce sayılan dolaylı etkileri büyük oranda ortadan kalkacaktır. Yukarıdaki kazançlar, hastaların sadece polikliniklere ilk başvuru yaparken oluşan ulaşım maliyetlerinden elde edilen kazançtır. Bu ulaşım kazançlarına bir de konsültasyon, laboratuar ve radyoloji birimlerine ulaşım kazançları eklenecektir. Polikliniklerden yapılan konsültasyon istemlerinde meydana gelen ulaşım maliyetlerindeki kazancı, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği'nden yapılan konsültasyon istemlerini örnek alınarak oluşturulan tablo aşağıdaki gibidir: Tablo 4.11 : Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği Örneğinde Konsültasyon Ulaşımı Kazanç Oranları Konsültasyon İsteyen Birim Konsültasyona Gönderilen Birim İstem Adedi Yeni Eski Yeni Ulaşım Ulaşım Toplam Maliyeti Maliyeti Maliyet 60 br 140 br 3000 br Eski Toplam Maliyet 7000 br Kazanç Oranı Kadın Hast. Polk. Dahiliye Polk. 50 Kadın Hast. Polk. Beyin Cerrahi Polk. 4 180 br 180 br 720 br 720 br 1,0 Kadın Hast. Polk. Enfk. Hast. Polk. 6 280 br 280 br 1680 br 1680 br 1,0 Kadın Hast. Polk. Genel Cerrahi Polk. 5 10 br 150 br 50 br 750 br 15,0 Kadın Hast. Polk. Göğüs Hast. Polk. 2 220 br 170 br 440 br 340 br 0,77 Kadın Hast. Polk. Kardiyoloji Polk. 5 170 br 40 br 850 br 200 br 0,23 Kadın Hast. Polk. Nöroloji Polk. 1 220 br 170 br 220 br 170 br 0,77 Kadın Hast. Polk. Psikiyatri Polk. 1 220 br 180 br 220 br 180 br 0,82 Kadın Hast. Polk. Üroloji Polk. 3 220 br 230 br 660 br 690 br 1,04 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi, Kadın Doğum Polikliniği ve bu polikliniğin yeni yerleşim planı sonrasında ve eski yerleşimdeki ulaşım maliyetleri değişmiştir. Bu değişimde esas olan, hastaların ulaşım maliyetlerinin toplamının en 2,33 248 aza indirilecek şekilde planlama yapılmasıdır. İndirgemeyi yaparak en iyileştirme yöntemleriyle hastaların en hızlı şekilde gitmek istedikleri birimlere ulaşmasını sağlayan yeni yerleşim planı, gerçekleştirdiğimiz yazılım tarafından oluşturulmuştur. Yeni yerleşim planında, örneğin; Kadın Doğum Polikliniği’nden Kardiyoloji Polikliniği’ne yapılan konsültasyon işlemlerinde hastaların ulaşım maliyetlerinin arttığı, yani, daha uzun mesafeler yürümek zorunda kalacakları görülmektedir. Ancak, daha önce de belirtildiği gibi, amaç; her poliklinikten her polikliniğe maliyetleri azaltabilmek değil (zaten bu teorikte ve pratikte mümkün değildir) optimum yerleşim planını oluşturabilmektir. Tablodan da görüldüğü gibi, bazı poliklinikler için konsültasyon istemleri maliyeti artsa da toplam kazanç pozitiftir ve Kadın Doğum Polikliniği örneğinde konsültasyon istemi sirkülasyonlarından %49 oranında kazanç sağlanmıştır. Bununla birlikte hastane içerisinde yapılan tüm konsültasyon işlemlerinden elde edilen ulaşım kazancı oranı Tablo 4.8’ den de görülebildiği gibi % 78’dir. Yeni yerleşim düzeninde tüm polikliniklerden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerindeki değişim ise aşağıdaki tabloda özetlenmiştir: 249 Tablo 4.12 : Polikliniklerden Laboratuarlara Yapılan İstemlerden Kaynaklanan Ulaşım Maliyetlerinde Poliklinik Bazında Oluşan Değişim Oranları Aile Hekimliği Polk. 486 Eski Yerleşim Planında Lab’lara Ulaşım Maliyeti 80 br Beyin Cerrahi Polk. 70 80 br Çocuk Hast. Polk. 1548 Dahiliye Polk. Laboratuardan İstek Yapan Birim Aylık Ort. İstem Adedi Yeni Yerleşim Planında Lab’lara Ulaşım Maliyeti 100 br Eski Yeni Toplam Toplam Maliyet Maliyeti Kazanç Oranı 38880 48600 0,80 130 br 5600 9100 0,62 120 br 50 br 185760 77400 2,40 3514 40 br 20 br 140560 70280 2,00 Dermatoloji Polk. 325 180 br 180 br 58500 58500 1,00 Enfeksiyon Hast. Polk. 449 60 br 100 br 26940 44900 0,60 FTR Polk. 190 280 br 230 br 53200 43700 1,22 Genel Cerrahi Polk. 386 160 br 170 br 61760 65620 0,94 Göğüs Cerrahisi Polk. 11 160 br 30 br 1760 330 5,33 Göğüs Hast. Polk. 231 280 br 240 br 64680 55440 1,17 Göz Hastalıkları Polk. 60 180 br 180 br 10800 10800 1,00 Kadın Hast. Polk. 904 280 br 40 br 253120 36160 7,00 Kalp Damar Cer. Polk. 19 100 br 30 br 1900 570 3,33 Kardiyoloji Polk. 439 60 br 60 br 26340 26340 1,00 KBB Polk. 190 60 br 120 br 11400 22800 0,50 Nöroloji Polk. 259 180 br 40 br 46620 10360 4,50 Ortopedi Polk. 108 80 br 170 br 8640 18360 0,47 Plastik Cerrahi Polk. 60 100 br 120 br 6000 7200 0,83 Psikiyatri Polk. 60 60 br 240 br 3600 14400 0,25 Tıbbi Genetik Polk. 12 80 br 180 br 960 2160 0,44 Tıbbi Onkoloji Polk. 414 120 br 60 br 49680 24840 2,00 Üroloji Polk. 564 140 br 180 br 78960 101520 0,78 Yukarıdaki tabloda, poliklinik bazında ayrıntıları görüldüğü gibi, tüm polikliniklerden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerinde %23 oranında bir iyileştirme sağlanmıştır. Daha önce de bahsedildiği gibi, örneğin; KBB Polikliniği’nden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerinde %50 250 oranında artış yaşanmıştır. Yani, KBB Polikliniği’nden laboratuarlara tahlil için gönderilen hastalar %50 daha fazla hastane içi mesafe kat etmek zorunda kalacaklardır. Ancak, örneğin; Kalp ve Damar Cerrahi Polikliniği’nden laboratuarlara gönderilen hastalarda ulaşım kazancı oranı 3,33 bulunmuştur. Yeni oluşturduğumuz yerleşim planında, laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerinde toplamda %23 kazanç sağlanmıştır ki; bu ise, ortalama her bir hastanın laboratuarlara tahlil için giderlerken yaklaşık dörtte bir oranında daha az yol yürüyecekleri anlamını taşımaktadır. Polikliniklerden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerindeki kazancın görece diğerlerine göre daha az olmasının nedeni; hastanenin mevcut yerleşim planında laboratuarların zemin katta, neredeyse bütün hastaların geçiş güzergâhı üzerinde bulunan ve ulaşımı en kolay olan loncalara yerleştirilmiş olmalarındandır. Buna rağmen, laboratuarlardan istem yapan poliklinikler, mevcut yerleşim planında hastane içerisine rastgele yerleştirildikleri için, oluşturduğumuz yeni yerleşim planında laboratuarlar kendilerine zemin katlarda yer bulamadıkları halde, laboratuarlardan tahlil istemi sonucu oluşan ulaşımda % 23 gibi bir kazanç oranı yakalanabilmiştir. Son olarak; yeni yerleşim düzeninde tüm polikliniklerden radyoloji birimlerine gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerindeki değişim aşağıdaki tabloda özetlenmiştir: 251 Tablo 4.13 : Polikliniklerden Radyoloji Birimlerine Yapılan İstemlerden Kaynaklanan Ulaşım Maliyetlerinde Poliklinik Bazında Oluşan Değişim Oranları Radyolojiden İstem Yapan Birim Aile Hekimliği Polk. Eski Yeni Eski Radyoloji Yerleşim Yerleşim Yerleşim Tetkiki Planında Planında Planında İstem Radyoloji Radyoloji Toplam Adedi Ulaşım Ulaşım Maliyet Maliyeti Maliyeti 21 280 br 200 br 5880 Yeni Yerleşim Kazanç Planında Oranı Toplam Maliyet 4200 1,4 Beyin Cer. Polk. 544 280 br 80 br 152320 43520 3,5 Çocuk Hast. Polk. 687 320 br 120 br 219840 82440 2,7 Dermatoloji Polk. 7 150 br 200 br 1050 1400 0,8 Dahiliye Polk. 469 260 br 260 br 121940 121940 1,0 Enfeksiyon Hast. Polk. 75 320 br 200 br 24000 15000 1,6 FTR Polk. 432 270 br 140 br 116640 60480 1,9 Genel Cerrahi Polk. 475 270 br 200 br 128250 95000 1,4 Göğüs Cerrahisi Polk. 41 320 br 200 br 13120 8200 1,6 Göğüs Hast. Polk. 312 280 br 140 br 87360 43680 2,0 Göz Hast. Polk. 25 320 br 200 br 8000 5000 1,6 Kadın Doğum Polk. 219 70 br 20 br 15330 4380 3,5 Kalp Damar Cer. Polk. 133 60 br 200 br 7980 26600 0,3 Kardiyoloji Polk. 15 140 br 80 br 2100 1200 1,8 KBB Polk. 302 320 br 200 br 96640 60400 1,6 Nöroloji Polk. 232 280 br 140 br 64960 32480 2,0 Ortopedi Polk. 1186 80 br 80 br 94880 94880 1,0 Plastik Cer. Polk. 52 150 br 200 br 7800 10400 0,8 Psikiyatri Polk. 5 280 br 20 br 1400 100 14,0 Tıbbi Genetik Polk. 2 320 br 140 br 640 280 2,3 Tıbbi Onkoloji Polk. 116 300 br 200 br 34800 23200 1,5 Üroloji Polk. 469 330 br 120 br 154770 56280 2,8 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi, yeni oluşturulan yerleşim planında sadece üç polikliniğin hastaları radyoloji birimlerine ulaşmak için daha fazla yol kat etmek zorunda kalacaklarken, iki polikliniğe başvurup radyoloji birimlerine 252 gönderilen hastalar için eski ve yeni yerleşim planında önemli bir değişiklik olmayacak, ancak diğer polikliniklerden radyoloji birimlerine gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerinde önemli düşüşler olacaktır. Örneğin; ayda ortalama 544 hastasını radyoloji birimlerine gönderen Beyin Cerrahi Polikliniği, yeni yerleşim planında, radyoloji birimlerine ulaşım maliyetlerinde yaklaşık 3,5 kat gibi dramatik bir iyileştirme kazanacak ki; bu durum hastane yerleşim planı yapılmasının önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Sadece planlı ve bilimsel bir yerleşim ile hastane yöneticileri, hastane ulaşım maliyetlerinden, büyük kalabalıklardan, kalabalıkların oluşturduğu gürültü, karmaşa, stres ve çatışma ortamlarından hem hastaları, hem personeli hem de hastane kaynaklarını koruyarak hastane yönetim etkinliklerini önemli ölçüde artırabileceklerdir. Bu çalışma ile artık, hastane yöneticileri, kendi hastane bilgi yönetim sistemlerinden aldıkları verileri, geliştirdiğimiz yazılımı kullanarak ve her bir birim için istedikleri kadar yer ayırarak hastane içi ulaşımın en hızlı, rahat ve sorunsuz şekilde gerçekleşmesini sağlayacak en uygun yerleşim planını oluşturabilirler. Araştırmamızın sonuçlarından da görüldüğü gibi; hastanelerde poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin gelişigüzel şekilde veya açılma sıralarına göre yerleştirilmesindense bilimsel yollarla bir hastane yerleşim planının oluşturulması, hastalar için, hastane içi ulaşımda çok büyük kolaylık sağlamasının yanında daha önce bahsettiğimiz gibi; gürültü ve hijyen problemleri, oluşan kaygı, stres ve tedirginlik sonucu çatışmaların artması ve güvenlik problemleri, personele gereksiz yere sorulan sorular ve şikayetler ile artan iş yükü, hastane koridorlarının her an karmakarışık yerler olması, hastane içerisinde hastaların ve kalabalıktan etkilenen personelin bile zaman zaman kaybolması, tahlil, tetkik ve randevulara hastaların beklemedikleri şekilde koridorlarda vakit kaybederek geç kalmaları, gecikmelerin tüm iş akışlarını etkilemesi, gecikme ve sırasını kaptırma korkusuna giren hastaların sağlıklarını bile etkileyebilecek seviyede strese girmeleri, fazladan çalıştırılan temizlik, güvenlik, hastabakıcı, sekreter ve denetmenlerin getirdikleri maliyet ve hastanenin zamanla ödemelerde sıkıntıya düşmesi vb. birçok sorunu derinden etkileyerek önemli oranda azalmasını sağlayacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi; yukarıda saydığımız sorunların tamamının, hastanelerin giderek büyümesi ve uzmanlaşmanın artması sonrası, birimlerde sayıca artışların olması ve hastaların 253 devasa kalabalıklar içinde ve kocaman bloklar arasında gidecekleri birimleri bulamamalarından ve günümüze kadar hastane mekân organizasyonu ile ilgili hiçbir bilimsel çalışma olmaması ve hastane yöneticilerinin gelişigüzel şekilde poliklinik birimlerini yerleştirmelerinden kaynaklanan düzensizlik, günümüzde hastane işleyişinin belkemiği olan sirkülasyon alanlarını ve içerisindeki ulaşımı yönetilemez hale getirmekle kalmamış, hem hasta memnuiyeti, hem çalışan memnuiyeti hem de maliyetler noktasında hastanelere ağır yükler getirmeye başlamıştır. Yapmış olduğumuz çalışma, bu konuda yapılmış ilk çalışmalardan biri olup, amacı; hastane yöneticilerinin, en uygun hastane mekân organizasyonu planlarını bir optimizasyon yazılımı vasıtasıyla uygulamaya koymaları ve yukarıda sayılan sorunları çözmeleri veya etkilerini minimize etmeleri noktasında bir yol açmaktır. Gerçekleştirdiğimiz yazılım ve Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde modellediğimiz örneği ile birlikte, hastane mekân organizasyonu planı yapmak isteyen hastane yöneticilerine bu doğrultuda büyük bir kolaylık sağlanmış olacak ve bilimsel yollarla ve otomasyon sistemlerinden aldıkları gerçek verilerle, hastane birimlerinin en uygun şekilde yerleştirmelerinin ve önemli yönetimsel kazanımlar elde etmelerinin yolları açılmış olacaktır. Araştırmamızın üçüncü aşaması; hastane mekân organizasyonu planlaması yapmanın polikliniklerde çalıştırılan sekreter, hastabakıcı, temizlikçi ve güvenlik elemanlarının sayısında nasıl bir azalma sağlayabileceği yönündedir. Bilindiği gibi, hastaneler, birer hizmet kurumlarıdır ve hastane hizmetlerinin ayırt edici özelliklerinden biri de sağlık hizmetine olan talebin çok değişken olmasıdır. Hizmet talepleri, her saat hatta her dakika büyük boyutlarda değişebilmektedir. Öyle ki, bir aylık süreç hastaneler için çok uzun bir süreç olmasına rağmen, örneğin; S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’ne Eylül 2012’de yaklaşık 41.000 hasta başvurmuşken bir sonraki ay olan Ekim 2012’de 49.000’den fazla hasta başvurmuştur. Bu durum göstermektedir ki; kısa periyotlara bile bakıldığında, herhangi bir hastanenin sağlık hizmetlerine olan talep ciddi değişimler göstermektedir. Yukarıda örneğini verdiğimiz talepteki değişkenlikler, hastaneleri her an en yüksek kapasiteyle çalışmaya zorlamakta, ileriye dönük olarak, bilhassa personel planlamalarını imkânsız hale getirmektedir. Buradan hareketle, hastane yerleşim 254 planının yapılarak poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin, hastaların en hızlı ve sorunsuz bir şekilde gidecekleri birimlere ulaşmalarına imkân verilebilir, ancak, anlık olarak ortalama talep bilinemezse, hastaneler her zaman tam kapasiteyle hizmet verecek şekilde personel çalıştırmak zorunda kalacaklardır. İşte, bu sorunun çözümü, hastanelerin elektronik randevu sistemlerine geçmeleridir. Elektronik randevu sistemleri, hastaların randevularını istedikleri her yerden bilgisayarlar, tabletler veya akıllı cep telefonları vasıtasıyla kolay, hızlı ve şeffaf bir şekilde almalarını, kontrol etmelerini, gerekiyorsa iptal etmelerini sağlayan bir web tabanlı sistemdir. Hastalar, internet üzerinden, gitmek istedikleri polikliniklerden, boş muayene vakitlerini kolaylıkla inceleyerek, istedikleri zamana randevu almakta ve saatleri geldiğinde de randevularına gitmektedirler. Randevusuz bir şekilde polikliniklerde muayene olmak için gelen hastalar, günün erken saatlerinde hastaneye gelip uzun kuyruklar oluşturmakta ve hem kendileri saatlerce beklemekte hem de hastane içerisinde bilhassa sabah ve öğlen ilk saatlerde inanılmaz bir karmaşaya sebep olmaktadırlar. Büyük kalabalıkları gören ve onlara en iyi şekilde hizmet vermek isteyen hastane yöneticileri ise sanki tüm gün tam kapasite ile çalışılıyormuş gibi maksimum talep ölçülerini baz alarak personel çalıştırmaktadırlar. Ancak, hastanelerde ne kadar çok personel çalıştırılsa çalıştırılsın hiçbir hastanede doktor sayıları, cihazların kapasiteleri ve diğer birçok kaynak yeterli olamayacağından işlemler hızlı bir şekilde yürüyememektedir. Dolayısıyla, bu kısır döngünün tek çözüm yolu elektronik randevu sistemlerine geçilmesidir. Randevu ile hastaneye gelen bir hasta, hastaneye tam zamanında gelecektir. Ancak, hastalar, gidecekleri birimlere ulaşabilmek veya konsültasyon işlemlerini ve tahlil, tetkik işlemlerini yaptırabilmek için hastane içerisinde devasa bloklar ve uzun koridorlar arasında gereksiz yere vakit kaybederlerse hem randevuların sarkmasına neden olurlar hem de sonraki randevularına saatinden çok önce gelerek, hastane yöneticilerinin hiç istemedikleri bir durum olan randevulu kalabalıkların hastane içerisinde birikmesine neden olurlar. Bu nedenle, elektronik randevu sistemlerinden istenen verim alınmak isteniyorsa, öncelikle hastane mekân organizasyonu planlaması yapılmalı, sonrasında en uygun yerleşim planı oluşturulmalıdır. 255 Aşağıdaki tabloda, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Göğüs Hastalıkları Polikliniği’ne 2012 yılı içerisinde, örnek bir günde, mesai saatinin ilk 55 dakikasında başvuran hastaların başvuru zamanları görülmektedir. Tablo 4.14 : Hastaların Göğüs Hatalıkları Polikliniği’ne Başvuru Dakikaları Hasta No Başvurulan Birim Başvuru Saati 1 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:13:00 İlk Hasta Muayenesinden Sonra Geçen Süre (dk) 0 2 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:15:00 2 3 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:16:00 4 4 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:18:00 5 5 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:21:00 8 6 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:23:00 15 7 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:24:00 11 8 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:25:00 12 9 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:28:00 15 10 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:29:00 16 11 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:30:00 17 12 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:31:00 18 13 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:31:00 18 14 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:32:00 19 15 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:34:00 21 16 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:35:00 22 17 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:38:00 25 18 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:42:00 29 19 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:46:00 33 20 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:48:00 35 21 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:50:00 37 22 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:51:00 38 23 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:52:00 39 24 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:54:00 41 25 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:56:00 43 26 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 08:59:00 46 27 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 09:01:00 48 28 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 09:05:00 52 29 Göğüs Hast. Polikliniği 07.05.2013 09:08:00 55 Gün Sonu Toplam Hasta Sayısı 42 256 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi polikliniğe 08:13 ile 09:08 dakikaları arasında 29 randevusuz hasta başvurmuştur. Başka bir deyişle, 55 dakika içerisinde poliklinikten hizmet talep eden hasta sayısı 29’dur. Her bir hastanın muayenesi için ortalama 2 dakikadan daha az bir süre düşmektedir. Bununla birlikte, yaklaşık bir saat yoğun şekilde çalışan poliklinik personeli akşam mesai bitimine kadar kalan sürede sadece 13 hasta ile ilgilenmişlerdir. Randevusuz şekilde hasta kabulü yapan bir hastanede ne kadar personel çalıştırılırsa çalıştırılsın, hasta memnuniyeti asla belirli seviyelerin üzerine çıkartılamaz. Çünkü, zaten talebin çok değişken olduğu sağlık sektöründe, hastane yöneticileri kontrolü bir parça da olsa ellerine alabilmek için elektronik randevu sistemleri, online laboratuar sonuç verme sistemleri gibi teknolojileri hastanelerine entegre etmezlerse rekabet etmeleri ve hizmetlerini istedikleri kalite seviyelerinde sürdürebilmeleri mümkün değildir. Model önerisi geliştirdiğimiz Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, 2013 yılı başından itibaren elektronik randevu sistemlerine geçmeye başlamıştır ve yılsonu itibariyle polikliniklerin tamamında hastaların randevulu şekilde kabul edilmesi hedeflenmektedir. Hastanenin elektronik randevu sisteminden alınan örnek bir görüntü aşağıdaki gibidir: Şekil 4.15 : S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi E-Randevu Ekranı 257 Yukarıdaki şekilden de görüldüğü gibi hastalar muayene olmak istedikleri polikliniği listeden seçtikten sonra boş ve dolu vakitleri görebilmekte ve hızlı, kolay ve şeffaf bir şekilde randevularını alabilmektedirler. Yukarıdaki örnekte FTR Polikliniği’nin her 15 dakikada bir hasta kabul ettiği görülmektedir. Örneğin; 10:15’de randevusu olan bir hasta tam saatinde gelerek muayene olabilmektedir. Hastane yöneticileri ise, her gün her polikliniğe ne kadar randevulu hastanın başvuracağını bilirler ve personel ve cihaz planlamalarını ona göre yapabilmektedirler. Hastalar ayrıca şekilden de görülebildiği gibi randevularını iptal etme yetkisine sahiptirler, ayrıca, muayene ve tahlil, tetkik işlemlerinden sonra tetkik sonuçlarını aynı ekrandan, hastaneye gelmelerine gerek kalmadan alabilmektedirler. Sonuçlarına bakarak hastalar, tekrar hastaneye gelmeden, telefonla veya diğer iletişim araçlarıyla sonuçlarıyla ilgili bilgilere ulaşabilirler. Bununla birlikte, tahlil, tetkik sonuçları normal olan hastalar, polikliniğe tekrar uğramaya veya aramaya bile gerek kalmadan gönülleri rahat şekilde işlemlerini tamamlamış olmaktadırlar. Sonuç olarak, hastane yerleşim planı oluşturulduktan sonra sisteme entegre edilen elektronik randevu ve sonuç alma sistemleri, hastanelerde oluşan büyük kalabalıkları dengeleyecek, hem yöneticileri, hem de hastaları ve hastane personelini çok rahatlatacak ve genel olarak sağlık sisteminin iyileştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Randevu sistemine geçen FTR Polikliniği için, 2013 yılında örnek bir günde, hastaların polikliniğe başvuru dakikaları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablodan da görüldüğü üzere sabah mesai başlangıcından, öğle mesai arasına kadar polikliniğe 28 hasta başvurmuştur. 28 hasta yaklaşık 4 saatlik bir zaman dilimine yayılmış olup, hem hastaların daha kaliteli sağlık hizmeti aldıkları, hem daha az süreler bekledikleri, hem de poliklinik personelinin çok daha rahat ve gürültüsüz bir ortamda, dengeli şekilde çalıştıkları açıkça anlaşılmaktadır. 258 Tablo 4.15 : Hastaların Randevu Sistemine Geçmiş Olan FTR Polikliniği’ne Başvuru Saatleri Hasta No Başvurulan Birim Başvuru Saati 1 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:10:00 İlk Hasta Muayenesinden Sonra Geçen Süre (dk) 0 2 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:20:00 10 3 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:30:00 20 4 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:37:00 27 5 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:44:00 34 6 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:49:00 39 7 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:50:00 40 8 FTR Polikliniği 25.06.2013 08:55:00 45 9 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:00:00 50 10 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:06:00 56 11 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:13:00 63 12 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:19:00 69 13 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:27:00 77 14 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:33:00 83 15 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:35:00 85 16 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:38:00 88 17 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:44:00 94 18 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:50:00 100 19 FTR Polikliniği 25.06.2013 09:59:00 109 20 FTR Polikliniği 25.06.2013 10:11:00 121 21 FTR Polikliniği 25.06.2013 10:22:00 132 22 FTR Polikliniği 25.06.2013 10:35:00 145 23 FTR Polikliniği 25.06.2013 10:50:00 160 24 FTR Polikliniği 25.06.2013 11:06:00 176 25 25.06.2013 11:18:00 188 26 FTR Polikliniği FTR Polikliniği 25.06.2013 11:34:00 204 27 FTR Polikliniği 25.06.2013 11:47:00 217 28 FTR Polikliniği 25.06.2013 11:56:00 226 Son olarak, yukarıdaki sistemlerin entegrasyonu ile hastanelerde çalışan personel sayılarında kazanımlar ile ilgili Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 259 model örneği üzerinde ulaştığımız sonuçlar aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tabloda; A: Sekreter, B: Temizlik Personeli, C: Hastabakıcı, D: Sağlık Teknikeri/Teknisyeni, E: Hemşire olarak temsil edilmektedir. Tablo 4.16 : Hastane Yerleşim Planı Yapıldıktan ve E-Randevu Sistemine Geçildikten Sonra Polikliniklerde Çalışan Personel Sayısındaki Olası Kazanımlar Aile Hekimliği Polk. Beyin Cerrahi Polk. 1 2 1 1 1 15 6 Randevulu Sistemde Ortalama 60 dk’da Bakılan Hasta Sayısı 4 10 Çocuk Hast. Polk. 6 3 6 10 (6*4) 24 58 Dahiliye Polk. Dermatoloji Polk. Enfeksiyon Polk. 8 2 2 2 1 1 4 1 10 15 10 (6*4) 24 4 6 88 24 18 FTR Polk. 2 1 4 3 10 6 17 Genel Cerrahi Polk. 2 2 2 1 10 6 27 Genetik Polk. Göğüs Cerrahi Polk Göğüs Hast. Polk. 1 1 1 1 1 1 3 20 15 10 3 4 6 9 21 Göz Hast. Polk. 4 2 7 1 10 (6*3) 18 44 Kadın Doğum Polk. 3 3 10 6 36 Kardiyoloji Polk. 2 3 3 15 (4*2) 8 28 KBB Polk. Kalp Damar Cer. Nöroloji Polk. 3 1 2 1 1 1 3 10 4 (4*2) 8 48 12 30 Onkoloji Polk. 4 4 Ortopedi Polk. 3 2 Plastik Cer Polk. Psikyatri Polk. Üroloji Polk. 2 1 2 1 1 1 Randevu Muayene A B C D E Süresi (dk) 3 2 2 1 1 6 15 15 6 8 15 (4*3) 12 36 4 8 (7*2) 14 34 1 2 1 10 30 15 6 2 4 25 6 28 1 1 1 Randevu Sistemi Yok İken 60 dk’da Bakılan En Çok Hasta Sayısı 15 28 Yerleşim Planı ile Birlikte E-Randevu Sisteminin Personel Sayısı Açısından Katkısı 1 sekreter 3 sekreter, 1 temizlik, 2 hemşire 4 sekreter 1 sekreter 1 sekreter 1 sekreter, 2 sağlık teknikeri, 1 hemşire 1 sekreter, 1 temizlik, 1 sağlık teknikeri 1 sağlık teknikeri 2 sekreter, 1 sağlık teknikeri 2 sekreter, 2 hastabakıcı, 2 hemşire 1 sekreter, 2 temizlik, 1 hastabakıcı, 1 sağlık teknikeri 2 sekreter, 2 hemşire 1 sekreter 2 sekreter, 2 temizlik, 2 hemşire 2 sekreter, 1 temizlik, 2 hemşire 1 sekreter 1 hemşire 1 sekreter 260 Yukarıdaki tabloda, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde polikliniklerde görev yapmakta olan; sekreter, temizlik personeli, hastabakıcı, sağlık teknikeri/teknisyeni ve hemşire sayıları verilmiştir. Listedeki polikliniklerin tamamı 2013 yılı sonunda e-randevu sistemine geçmiş olacaklardır. E-randevu sistemine geçen her birimin, bölüm olarak aldıkları kararlar sonucu her hasta için ne kadar süre ayrılacağı ve gün içerisinde her birimde toplamda kaç hasta bakılabileceği tabloda gösterilmiştir. Hastane yönetimi, hastane mekân organizasyon planını yaptıktan sonra e-randevu sistemlerini de hastaneye entegre ederek, çok rahat bir şekilde gelecek projeksiyonlarını yapabilecek, her birimde her gün, hafta ve ayda yaklaşık kaçar hasta bakılabileceğini çok daha net bir şekilde görebilecek ve personel planlamasını bu projeksiyonlara göre yapabilecektir. Yeni sistemde personel planlaması yapabilmek için ihtiyaç duyulan diğer veriler ise; mevcut durumda her poliklinikte en fazla kaç hastanın bakıldığı ve mevcut personelin hizmet verdiği ortalama hasta sayılarıdır. Tabloda vermiş olduğumuz bu veriler de hastane bilgi yönetim sitemlerinden gerekli sorgular yardımıyla alınmıştır. Hastane yerleşim planı yapıldıktan ve e-randevu sistemine geçildikten sonra, her bir poliklinikte, hizmet talep miktarları bilinemediği için fazladan çalıştırılan personel sayıları tablo 4.16’da gösterilmişti. Bu veriler, aşağıdaki tabloda özetlenmiştir. Tablo 4.17 : Polikliniklerde Çalıştırılan Personel Sayılarında Elde Edilen Kazanım Durum Randevu Sisteminden Önce Randevu Sisteminden Sonra Kazanç (Adet) Kazanç (Yüzde) Sekreter Temizlik Hastabakıcı Sağlık Tek. Hemşire 55 32 8 25 43 29 25 5 19 31 26 7 3 6 12 %47 %22 %38 %24 %28 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi, polikliniklerde her bir grupta çalıştırılan personel sayılarında önemli kazançlar sağlanmıştır. Günümüzde, özellikle 261 tıp fakültesi hastanelerinin mali açıdan çok zor durumda oldukları ve bir kısmının da döner sermayelerinin iflas ettiği düşünüldüğünde çalıştırılan personel sayılarında elde edilen bu kazançlar çok büyük önem taşımaktadır. Polikliniklerde çalıştırılan personelin yanı sıra, hastane içi genel ulaşım alanlarının hijyeninden sorumlu temizlik personeli ile hastanede oluşabilecek güvenlik problemlerinde anında müdahale edilebilmesi için çalıştırılan güvenlik personelinin, hastane mekân organizasyonu planı yapıldıktan sonra önemli ölçüde iş yükü azalacağından, sayılarında azaltmaya gidilecektir. Yapmış olduğumuz programdan elde ettiğimiz optimizasyon sonuçlarına göre; hastaların polikliniklere ilk başvurularında, poliklinikler arası konsültasyon işlemlerinde ve polikliniklerden laboratuarlara ve radyolojiye gönderilen hastaların ulaşım maliyetlerinde toplamda %72 oranında bir iyileşme sağlandığı tablo 4.8’de gösterilmişti. Bu veriler; her ay ortalama 40.000’in üzerinde başvuru alan polikliniklere ve tahlil ve tetkik birimlerine gönderilen hastaların, hastane içerisinde ortalama %72 oranında daha az dolaşacakları, hastaların gidecekleri birimlere ulaşmak için eskiden kat ettikleri her 100 br yol yerine artık 28 br yol kat edecekleri ve hastane içerisinde oluşan kirliliğin, hijyen problemlerinin ve güvenlik problemlerinin doğru orantılı olarak azalacağı şeklinde yorumlanabilir. Aşağıdaki tabloda sirkülasyon alanlarının temizliği ve hastane güvenliği için çalıştırılan personel sayıları görülmektedir. Tablo 4.18 : Sirkülasyon Alanlarında Çalıştırılan Personel Sayıları ve Yeni Oluşturulan Yerleşim Planından Sonra Kazanç Oranları Giriş, Sirkülasyon Alanları ve Koridorların Temizliği İçin Çalışan Temizlik Personeli Sayısı Hastane Giriş-Çıkışları ile Polikliniklerin Güvenliğini Mesai Saatleri İçerisinde Sağlayan Güvenlik Personeli Sayısı Hastane Mekân Organizasyonu Planı Yapılmadan Önce Toplamda 4 Farklı Blokta 9 Poliklinik Katı İçin Sabit Personel Sayısı Hastane Mekân Organizasyonu Planı Yapıldıktan Sonra Kazanç Oranı 32 9 16 %50 24 9 14 %58 262 S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimleri Şekil 4.13 ve 4.14 ‘den de görülebileceği gibi toplamda 4 farklı blokta 9 farklı kata yerleşmiş durumdadır. Söz konusu alanlara, poliklinik ve tahlil ve tetkik birimleri yerleşmiş olduğundan, bu alanlar hasta sirkülâsyonunun çok yüksek olduğu hastane içi mekânlardır. Hastane yönetiminin görüşleri ve güvenlik ve temizlik müdürlerinin istekleri doğrultusunda her blokta her poliklinik katında, hizmet talebi ne olursa olsun, 1 güvenlik personeli ve 1 temizlik personeli mesai saatleri içerisinde sürekli hazır bulunmaktadır. Dolayısıyla, gün içerisinde hizmet alan hasta sayısı ne olursa olsun, yeni oluşturduğumuz hastane yerleşim planında da toplamda 9 güvenlik personeli ve 9 temizlik personeli sabit olarak bu poliklinik katlarında hizmet vereceklerdir. Bu nedenle, sirkülasyon alanlarındaki temizlik ve güvenlik personeli sayılarından elde edeceğimiz kazanç hesaplanırken, temizlik personeli 32 yerine 23 kişi, güvenlik personeli ise 24 yerine 15 kişi olarak alınmıştır. Tablo 4.8’den de görüldüğü gibi toplamda sirkülasyon alanlarındaki kazanç %72’dir. Bu kazancın, sirkülasyon alanlarından anlık olarak geçen hasta sayısını ve bu alanlarda oluşan temizlik, hijyen ve genel güvenlik problemlerini de doğru orantılı olarak etkileyeceği varsayıldığında, sabit personel haricinde çalışan personelde %72’lik kazanç oranı uygulanırsa, sirkülasyon alanlarındaki temizlik ve güvenlik personeli sayılarından sırasıyla %50 ve %58 oranlarında kazanç elde edilecektir. Burada akla gelen soru; hastaneye başvuran hasta sayısında bir azalma öngörülmediği halde personel sayılarında azaltmaya gitmenin hizmet kalitesini azaltabileceği yönündedir. Ancak, hastanelerde çalıştırılan personel sayılarında belirleyici etken; her gün hizmet alan hastaların toplam sayısı değil, hizmet taleplerinin gün içerisinde dengeli şekilde dağıtılmasıdır. Bununla birlikte, hastaneye gelen hasta sayısı ne olursa olsun, önemli olan, onları en hızlı ve dolambaçsız şekilde gidecekleri birimlere yönlendirmek ve hastane alanları içerisinde gereksiz yere dolaşmalarını, oluşturulan en uygun yerleşim planıyla önleyerek, oluşabilecek sorunları daha ortaya çıkmadan bertaraf etmektir. Dolayısıyla, hastaneye başvuran hasta sayısında azalma olmasa da, koridorlardan geçen hasta sayılarında büyük azalmalar olacak, hastane içi ulaşım sorunları nedeniyle oluşan problemler ise, ulaşım zorluğu ne kadar az ise o kadar az ortaya çıkacaklardır. 263 SONUÇ VE ÖNERİLER Hastanelerde yönetim etkinliğini artırabilmek için çok yoğun çaba sarf eden günümüzün hastane yöneticileri, çok hızlı değişen çevresel şartlar, teknolojik gelişmeler ve hasta istekleri karşısında, rakiplerine karşı rekabet üstünlüklerini devam ettirebilmek için birtakım farklılıkları ortaya koymak zorundadırlar. Yöneticilerin, oluşturmaya çalıştıkları farklılıkların başarısı, hastaların memnun edilebilme seviyesi ve hizmetin algılanan kalitesi ile doğrudan ilişkilidir. Günümüzde, insanlar için en önemli servetleri zamanlarıdır. Artık, hastaların hastanelerden beklentileri sadece kaliteli sağlık hizmeti almak ve şifa ile hastaneden ayrılmak değil, aynı zamanda, işlemlerini en kısa sürede yaptırıp, en az vakit kaybıyla hastanelerden ayrılmaktır. Hastaların hastaneye girişlerinden ve ilk poliklinik başvuru sürecinden, sonuç alma ve hastaneden ayrılmaya kadar olan zamanlarının büyük bölümü birimlere ulaşmak, sıra beklemek ve sıradaki işlemleriyle ilgili bilgi almak çabası içerisinde geçmektedir. Hasta memnuniyetini artırabilmek için en küçük detaylara bile dikkat eden hastane yöneticileri açısından, hastaların birimlere ulaşım sorunlarını çözecek, hastane içerisindeki gürültüyü, kirliliği, çatışmaları ve karmaşa içindeki kalabalıkları önemli ölçüde azaltacak, hem personelde hem de hastalarda memnuniyet seviyesini büyük oranda artıracak, hastane içerisinde kaybolmanın veya gideceği birimi bulamamanın getirdiği stres, kaygı ve endişe seviyelerini yükselterek fizyolojik ve psikolojik sorunlara yol açmasını engelleyecek çözüm sürecinin "hastane mekân organizasyonu" planlamasından geçtiği yadsınamaz bir gerçektir. Hastane yönetim etkinliğinde yerleşim planının önemine ilişkin hazırlanan bu çalışma kendi içinde dört ayrı bölümden oluşmuştur. Hastane yönetimi ve yöneticiliği, hastane yönetiminde etkinlik ile hastanelerde yerleşim planı ve mekansal yönetim çalışmanın teorik boyutunu oluşturmuştur. Selçuk Üniversitesi (S.Ü.) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hastane yönetim etkinliğinde yerleşim planının önemine ilişkin bir model çalışması başlığını taşıyan dördüncü bölümde ise dört farklı tıp fakültesi hastanesinin bilgi yönetim sistemlerinden elde dilen verilerle en uygun poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimleri yerleşimini gerçekleştirmek ve bu yerleşimi tüm hastanelerde uygulayabilmek noktasında örnek senaryolar ele 264 alınmıştır. Oluşturulan en kısa yol çerçevelerinin birbirlerine benzeme oranlarına göre, tek bir yerleşim planının tüm hastanelere uygulanması ve hastane yöneticilerinin tekrar tekrar simülasyonlar yapmaktansa, bu yerleşim planını hastanelerine uygulayabilmelerinin mümkün kılınması hastane yönetim etkinliği açısından çok daha hızlı ve pratik bir yol olacağı düşüncesinden hareketle çalışma zenginleştirilmiştir. Model çalışmasından da görülebileceği gibi farklı hastanelerin en kısa mesafeleri birbirleriyle örtüşmemektedir. Oysa bir hastane için oluşturulmuş en uygun yerleşim planının diğer bir hastane için de kullanılabiliyor olması, mümkün olan bütün senaryolar için gerçekleştirilen tüm en kısa çerçevelerin her iki hastanede de birebir örtüşmesini gerektirmektedir. Ancak, grafiksel sonuçlardan da görüldüğü gibi örnek bir senaryo için dört hastane için de en kısa çerçeve oluştururken geçilen yollar birbirleriyle ilgisizdir. Dolayısıyla, bu araştırmada tüm hastaneler için tek bir yerleşim planı önermemiz mümkün olmamıştır. En uygun çözüm, her hastane yöneticisine, yönettiği hastanenin içinde bulunduğu ortam ve koşullara göre en uygun yerleşim planını yapabileceği esnek bir optimizasyon yazılımı geliştirmek ve örnek bir hastanenin yerleşim planı üzerinde bir model geliştirerek, sonuçları incelemek olmuştur. Bu amaçla, çalışma kapsamında, esnek, kolay kullanılabilir, değişikliklerin kolaylıkla yapılabildiği ve görselliğin de dâhil edildiği bir yazılım geliştirilerek, hastaların hastane içi ulaşımlarında elde edilen kazançlar hesaplanmıştır. Araştırma verilerine göre geliştirilmiş olan optimizasyon yazılımı, S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi yerleşim planı modeli üzerinde hastane bilgi yönetim sistemlerinden elde edilen gerçek, kayıpsız ve hatasız veriler kullanılarak oluşturduğunda aşağıdaki yararlar elde edilmiştir: 1. Polikliniklere ilk başvuru için ulaşım kazancı % 62, 2. Poliklinikler arası yapılan konsültasyon işlemleri ulaşım kazancı %78, 3. Polikliniklerden laboratuarlara gönderilen hastaların ulaşımında %23, 4. Polikliniklerden radyoloji birimlerine yapılan istemlerde ulaşım kazancı %53, 5. Toplamda, genel hastane içi ulaşım kazancı ise %72 olarak gerçekleşmiştir. Gerçekleştirilen optimizasyon sonrasında elde edilen toplam ulaşım kazanç oranı; hastaların hastaneye ilk girişlerindeki poliklinik başvurularında, sonraki tahlil ve tetkik istemlerinde ve hastaneden çıkana kadarki tüm işlemlerinde, hastane içi 265 ulaşımda ortalama olarak %72 oranında daha az yürüyecekleri, daha az zaman kaybedecekleri ve hastanede toplam harcadıkları sürenin çok daha az olacağı anlamına gelmektedir. Model oluşturma aşamasında; optimizasyon sistemleri yardımıyla yeni yerleşim planı oluşturulan S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’ne, bir de elektronik randevu sistemleri entegre edilerek, personel sayılarında yapılabilecek tasarruflar da incelenmiştir. Elektronik randevu sistemlerine geçilmesinin amacı, hastaların özellikle sabahın ilk saatlerinde ve öğleden sonraları ilk saatlerde çok büyük bir yoğunlukla polikliniklere başvurmalarını ve uzun süreler sıra beklemelerini engellemek, ayrıca hastaların daha kaliteli sağlık hizmeti alabilmelerini ve hastaneden her anlamda memnun ayrılmalarını sağlamak amacıyla hastaların muayene sıralarını ve saatlerini bir düzen içerisinde yönetmektir. Bu sayede hastane yönetimleri, çok değişken olabilen sağlık hizmetlerine olan talebin projeksiyonunu önceden yapabilmekte ve özellikle çalıştırılan personel sayılarında bu projeksiyonlara göre düzenlemelere gidebilmektedirler. S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi model örneği çalışmasında en uygun yerleşim planı yapıldıktan, hastaların ve personelin en hızlı şekilde birimlere ulaşımları garanti altına alındıktan ve tüm polikliniklerde e-randevu sistemine geçildikten sonra çalıştırılan personel sayı ve maliyetlerinde önemli düşüşler olabileceği ortaya konmuştur. Öyle ki; poliklinik birimlerinde çalıştırılan sekreter sayısında %47, temizlik personeli sayısında %22, hastabakıcı sayısında %38, sağlık teknikeri/teknisyeni sayısında ise %24 oranında tasarruf edebilme imkânı doğabilmektedir. Bununla birlikte, yeni oluşturulan hastane yerleşim planında, hastaların hastane içi sirkülasyonlarında ortalama %72 gibi büyük bir oranda azalma gerçekleştiği için hastane girişlerinde, sirkülasyon alanlarında ve ortak kullanım alanlarında çalıştırılan temizlik ve güvenlik personeli sayılarında da düşüşler yaşanabilecektir. Bu kazanım temizlik personeli sayısında yaklaşık %50, güvenlik personeli sayısında ise yaklaşık %58 olarak hesaplanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; hastane yönetimi hastane mekân organizasyon planı yaparak ve hizmet talebindeki dalgalanmaları minimum seviyelere indirebilmek için e-randevu sistemlerini devreye sokarak, yönetim etkinliğinde büyük kazanımlara ulaşabilecektir. Bu kazanımlar özellikle şu noktalarda yoğunlaşmaktadır: 266 - Hastane içerisinde gereksiz yere çok uzun mesafeler dolaşmak zorunda kalan hastaların yol açtığı; temizlik ve hijyen problemleri, güvenlik problemleri, gürültü, karmaşa ve düzensizlik önemli ölçüde önlenebilecektir. - Temizlik ve hijyen problemlerinin çözülebilmesi için; fazladan temizlik elemanları, güvenlik sorunlarının önlenmesi için ise fazladan güvenlik elemanlarının çalıştırılmasına gerek kalmayacaktır. Hastane yöneticileri, oluşturacakları en uygun yerleşim planlarıyla, önemli oranlarda hastane içi ulaşım kazançları sağlayacaklar ve hastane içerisinde büyük kalabalıkların gereksiz yere dolaşmasını önlemiş olacaklardır. Bu oran, araştırmamızda model olarak aldığımız S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi’nde % 72 olarak gerçekleşmiştir. - Düzensizlik ve polikliniklere ani yığılmaların beraberinde getirdiği belli saatlerde oluşan talep patlamasına cevap verebilmek için polikliniklerde fazladan sekreter ve hastabakıcıların çalıştırılması sorunu, hastanelerin oluşturdukları yerleşim planlarına ilaveten, sisteme entegre edecekleri e-randevu sistemleriyle birlikte çözülmüş olacaktır. Hizmet taleplerinin de e-randevu sistemleriyle mümkün olduğunca düzenlenmesiyle birlikte, çalıştırılan personel sayılarında önemli tasarruflara gidilebilecektir. - Plansız mekân organizasyonunun yol açtığı gürültü, karmaşa ve düzensizliğin hastalar üzerinde stres, endişe ve korku oluşturması sonucu hastalarda şikayet ve çatışma eğilimini büyük oranlarda artırması gibi problemler, minimum seviyelere indirilerek, kontrol altında tutulabilecektir. - Gidecekleri birimlere ulaşmakta büyük sıkıntı yaşayan hastalarda artan stres ve endişenin, hastanelerde ne kadar iyi ve kaliteli sağlık hizmeti verilirse verilsin, bunun hastalarca tam algılanamamasına yol açması ve hizmetlerden sürekli bir memnuniyetsizlik duyulması problemini çözebilecek tek yol olan hastane mekân organizasyonu planının yapılmış olması, hasta memnuniyetlerindeki düşüşü tersine çevirecek ve hastane yöneticilerinin başarı seviyesini artırmış olacaktır. - Plansız mekân organizasyonunun yol açtığı gürültü, karmaşa ve düzensizliğin, başta sağlık personeli olmak üzere hastanedeki tüm personelde sıkılma, bıkma, aşırı gürültü ve yoğunluğun getirdiği yorgunluk, stres, herkesin daha az müsamahalı olması, kaldırılamayan iş yükü sonrası hastalarla ve kendi aralarında 267 çatışma sonucu tükenmişlik ve işten ayrılma isteği sonucunda personel devir oranlarının yükselmesi gibi önemli sorunlar azaltılabilecektir. - Memnun edilemeyen mevcut personel ile ayrılanların yerine işe başlayan personelin de kısa zamanda benzer nedenlerle tükenmişliğe girmesi ve tecrübe, bilgi, yatkınlık ve el alışıklığının çok önemli olduğu sağlık sektöründe en kritik kaynak olan insan kaynaklarının kalitesinin ve motivasyonunun düşmesi, bunun sonucunda hastaların hayatına bile mal olabilecek sağlık hatalarının yapılması, iş kazalarının artması ve bu kazaları önlemek, bilgilendirme yapmak ve motivasyonları artırmak amacıyla hastane yönetiminin pek çok eğitim düzenlemesi, hem gittikçe artan eğitim masraflarına katlanılması hem de eğitim süreleri boyunca eğitim alan personelden verim alınamaması gibi sorunlar giderilebilecektir. - Fazladan çalıştırılan sekreter, güvenlik, temizlik personeli ve hastabakıcılar için fazladan amir ve denetleyici çalıştırılması, kontrolün giderek zorlaşması, personel maliyetlerinin çok artması ve hastanenin bütçe sıkıntısı yaşamaya başlayarak ilaç, malzeme ve diğer alımlarda ödeme sürelerinin uzaması sonucunda daha pahalıya mal ve hizmet alınması ve bütçe dengesinin her geçen gün daha da bozulması gibi endişeler, çalıştırılan personel sayılarında elde edilen önemli tasarruflar sayesinde azalacaktır. - Tıbbi cihazlara belli saatlerde aşırı yüklenilerek hızlı eskime, yıpranma ve bozulmaya yol açarak verilen hizmetin aksaması, hem verilemeyen hizmetin maliyetine katlanılması hem de tıbbi cihazların bakım ve onarım masraflarının çok artması, belli saatlerde aşırı kullanılan tıbbi cihazların belli saatlerde de boş kalması gibi sorunlar, talebin düzenlenmesi ve hastane içindeki karmaşanın azalması ile büyük oranda ortadan kalkabilecektir. - Aşırı yoğunluk, kalabalık ve hasta şikayetlerinden vakit bulamayan doktorların özellikle ön tanı ve ana tanı, epikrizleri ve raporları eksik yazmaları veya bazen hiç yazamamaları, sisteme eksik veya yanlış malzeme girişi yapılması veya kullanımı sonucu fatura kontrol aşamalarında hastane hak edişlerinden büyük kesintilere sebebiyet verilmesi, eksik fatura hazırlanması, kayıp-kaçak oranlarının çok artması sonucu hastanenin verdiği hizmetin karşılığı olan ücretleri bile tam olarak tahsil edememesi gibi sorunlar da bu yoğunluğun ve kalabalıkların azaltılması 268 ve hastaların yığın halinde değil de dengeli şekilde polikliniklere başvuru yapmalarının sağlanması sayesinde ortadan kalkmış olacaktır. Araştırma sonuçlarından da görüldüğü gibi hastane içerisinde poliklinik, laboratuar ve radyoloji birimlerinin rastgele veya açılış sıralarına göre değil de belli bir plan dahilinde yapılması hastaneler ve hastalar için önemli yararlar sağlayabilmektedir. Bu çalışmada geliştirilen model ve yazılım ile özellikle yeni kurulma aşamasında olan veya uzun yıllar hizmet verdikten sonra yeni hizmet binaları ile faaliyete geçecek olan hastanelerde en uygun yerleşim planı oluşturulması daha kolay olabilecektir. "Hastane Yönetim Etkinliğinde Yerleşim Planının Önemi: S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Bir Model Çalışması" başlıklı çalışmayı özgün kılan bu alandaki ilk çalışmalardan birisi olmasıdır. Literatür kısmında da değinildiği gibi “Karınca Optimizasyonu Algoritması” pek çok sektörde başarıyla uygulama alanı bulmuştur. Ancak bu algoritmadan esinlenerek geliştirdiğimiz modelin sağlık sektöründe, özellikle ülkemizde uygulanması bu çalışmayı özgün kılmaktadır. Bu araştırmayı ilerletmek ve gerçek hayatta uygulamaya geçirmek isteyen araştırmacıların bundan sonraki ilk hedefleri, tam teşekküllü bir hastanede, bu araştırmayı uygulamaya geçirmek ve teorikte karşılaşılamayan çeşitli problemlerin ortaya çıkıp çıkmayacağını pratikte de gözlemlemek olmalıdır. Böylece çalışmamızın taşıdığı birtakım sınırlılıklar da bu yolla giderilebilecektir. 269 KAYNAKÇA Adekeye, W. ve Adeoti, B. (1997). The Importance of Management Information Systems. 46(5), 318-327. Ak, B. (1990). Hastane Yöneticiliği. Özkan Matbaacılık Sanayi, Ankara. Ak, B. (1997). Hastane Yönetiminin Gelişimi. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, l(2), İstanbul. Ak, B. (2001). 21. Yüzyılda Sağlık Hizmetlerine Stratejik Bir Bakış. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 40(2), 472. Ak, B. ve Akar, Ç. (1988). Hastanelerin özellikleri ve diğer işletmelerden farklılıkları. Sağlık Yönetimi Dergisi, 2(5). Ak, B. ve Sevin, H.D. (2000). SSK Hastaneleri Hastane Başhekimlerinin Yönetsel Başarı Düzeyleri Hakkında Bir Araştırma. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Amme İdaresi Dergisi, 33(1). Ak, R. ve Çayırlı, T. (2011). Randevu Sistemlerinin Sağlıkta Kalite ve Verimlilik Açısından Önemi: Literatür ve Uygulamadaki Örnekler, T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Uluslararası Sağlıkta Performans ve Kalite Kongresi Kitapçığı, Ankara, 722-734. Akal, Z. (2000). İşletmelerde Performans Ölçüm ve Denetimi: Çok Yönlü Performans Göstergeleri (4. Basım). Mert Matbaası, Ankara. Akal, Z. (2003). Performans Kavramları ve Performans Yönetimi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara, http://www.ydk.gov.tr, Erişim: 02.01.2010 Akar, Ç. ve Özgülbaş, N. (2003). Sağlık Kurumlarında Finansal Yönetim. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 1388, Eskişehir. Akbaş S. (2000), Fark Atmanın Yolu Ekip Anlayışından Geçiyor, Macro, 65-83. Akat, İ., Budak, G., Budak, G. (1999). İşletme Yönetimi. Fakülteler Kitabevi, Barış Yayınları, İzmir. Akboğa, N.C., Gürbüz, Y., Harmancı, H., Şengel, Ö., Akdaş, A. (2000). Bölge Hastanelerinde Hemşirelik Hizmetlerinin Yönetsel Organizasyon Açısından Karşılaştırılması. l.UIusal Sağlık İdaresi Kongresi, 2000'li Yıllarda Sağlık Hizmetleri ve Kurumlan Yönetimi, 20- 21 Mayıs, Ankara. 270 Akçalı, İ. (1997). Hastane Hizmetlerinde Kalite Geliştirme ve Uygulama. Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Akdağ, R. (2007). Sağlık Hizmetleri Anlayışında Değişim: Sağlık Bakanlığı Performans Yönetimi Modeli. (Editörler: Hamza Ateş, Harun Kırılmaz ve Sabahattin Aydın). Sağlık Sektöründe Performans Yönetimi: Türkiye Örneği. Ankara, Asil Yayın Dağıtım, 246-250. Akdoğan, M.Ş. (1981). Hizmet Pazarlaması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi, Erzurum. Akgemci, T. (2007). Stratejik Yönetim. Gezi Kitabevi, Ankara. Akgemci, T., Çelik, A., Özgener, Ş. (2001). Sosyal Denetim Kavramına Genel Bir Yaklaşım (Değerlendirme). İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 23, Ekim, İstanbul. Akgün, S., Kısa, A., Kılıç, A., Gürsoy, G. (1999). Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde Yataklı Tedavi Hizmeti Almış Hastaların Memnuniyet Durumlarının Belirlenmesi. Toplam Kalite Yönetimi Prensiplerinin Sağlık Hizmetlerinde Uygulamaları Sempozyumu, 22-23 Ekim 1999, Ankara. Alemi, F. ve Hurd, P. (2009). Rethinking Satisfaction Surveys: Time to Next Complaint. The Joint Commission Journal on Quality and Patient Safety, 35(3), 157. Alpugan, O. (1981). Hastane Yönetimi ve Ekonomik İlkeler, Ege Üniversitesi. İşletme Fakültesi Dergisi, Ekim, 197-203. Alpugan, O. (1998). Sağlık Hizmetlerinin Kullanımı ve Sistem Kavramları. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İktisat Enstitüsü Yayını, 15, İstanbul. Alpugan, O. ve Haftacı, V. (1994). M.S.U.G.T. ‘ne Göre Hastane İşletmelerinde Maliyet Hesaplarının İşleyişi. 1. Ulusal Sağlık Kuruluşları ve Hastane Yönetimi Sempozyumu, Aydın Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları Arabacıoğlu, C. (1991). Hekimlik ve Hastanecilik. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Yayın No: 15, Adana. Arcidi, P. (1992). Hospitals Made Simple. Progressive Architecture, 73(3), 86 - 95. 271 Arslanerer, F. ve Tabak, R.S. (2000). Sağlık Yöneticilerinin Özyetkinlik Algılamaları. 3. Ulusal Sağlık ve Hastane Yönetimi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Eylül, Ankara. Arthur, P. ve Passini, R. (1992). Wayfinding: People, Signs and Architecture.McGraw- Hill Book Company, New York. Aslan, S.H., Aslan, R.O., Alparslan, Z.N. (1997). Hekimlerde Tükenmede Cinsiyetle İlişkili Etkenler. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 22, 132- 136. Aslan, Ş. (2003). Hastane İşletmelerinde Örgütsel Çatışma: Teori ve Örnek Bir Uygulama. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Aslan, Ş., Akgemci, T., Çelik, A. (2004). Sağlık Sektöründe Müşteri Memnuniyeti Araştırması: Dr. Faruk Sukan Doğum ve Çocuk Hastanesi Örneği. K.S.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 1(1), 113-123. Ateş, M., Erbaydar, T., Demirkıran, K., Özhan, G., Cevshir, E., İşçi, E. (2004). Gebze Halkının Sağlık Hizmetlerini Kullanımı ve Sağlık Kuruluşlarını Tercih Etme Nedenlerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma. Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Dergisi, 7(3). Atinga, R.A., Abekah, N.G., Domfeh, K.A. (2011). Managing Healthcare Quality inGhana: A Necessity of Patient Satisfaction. International Journal of Health Care Quality Assurance, 24(7), 548-563. Austin, C.J. (2003). Information Systems for Hospital Administration (6. Baskı). Health Administration Pres, Michigan. Avcı, M.A. ve Kaya, A. (2008). Geçiş Ekonomileri ve Türk Tarım Sektöründe Etkinlik ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi (1992- 2004). Ege Akademik Bakış Dergisi, 8(2), 843-860. Aydın, D. (2001). Genel Hastanelerde Teknolojik Gelişmelerin Bina İhtiyaç Programına Etkilerinin Araştırılması. Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya. Aydın, D. (2003). Tıbbi Teknolojideki Değişimlerin Hastane Bina Programlarına Etkileri. Tasarım Dergisi, 122, 60–63. Ankara. 272 Bailey, N. (1952). A Study Of Queues And Appointment Systems in Hospital OutPatient Departments, with Special Reference to Waiting-Times. Journal of the Royal Statistical Society. Series B (Methodological), 14(2), 185-189. Bal, G., Ada, S., Çelik, A. (2012). Bilişim Sistemleri Başarı Modeli ve Aile Hekimliği Bilişim Sistemleri. Yönetim ve Ekonomi, 19(1), 35-46. Baltaş, A. (2001). Ekip Çalışması ve Liderlik (2.Basım). Remzi Kitabevi, İstanbul. Bakan, İ., Erşahan, B., Kefe, İ., Bayat, M. (2011). Kamu ve Özel Hastanelerde Tedavi Gören Hastaların Sağlıkta Hizmet Kalitesine İlişkin Algılamaları. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Aralık, 1-27. Balıkçıoğlu, R. (2002). Hastanelerde Üretim ve Üretim Yönetimi. Gazi Üniversitesi, Hastane İşletmeciliği Bölümü, Ders Notları, Ankara, Kasım 2002. Başaran, İ.M. (2011). Sağlık Hizmetlerinde Faaliyet Tabanlı Performans Yönetimi: Ankara İli Eğitim Ve Araştırma Hastanelerinde Uzman Hekim Algıları. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. Başkaya, A., Yıldırım, K., Muslu, M.S. (2005). Poliklinik Bekleme Alanlarında Fonksiyonel ve Algı Davranımsal Kalite: Ankara İbni Sina Hastanesi Polikliniği. Gazi Üniversitesi Müh. Mim. Fakültesi Dergisi, 20 (1), 53-68. Barutçugil, İ. (2004). Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi. Kariyer Yayıncılık. Bauer, J.C. (2003). Role Ambiguity and Role Clarty: A Comparision of Attitudes in Germany and The United States, University of Cincinnati Clermont BusinessDivision,USA,http://cobucourses.creighton,edu/mam/2003/papers/ bauer.doc, Erişim: 11.01.2010. Bayraktutan, Y. ve Pehlivanoğlu, F.(2012). Sağlık İşletmelerinde Etkinlik Analizi: Kocaeli Örneği. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 23, 127-162. Bechtel, B. ve Churchman, A. (2002). Environmental Psychology. John Wiley and Sons Inc, New York, Bektaş, Ç. (2001). Hizmet Süreçlerini Sürekli Geliştirmede Yaratıcılık Unsurları. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 40(1), 19-20. Bengsghir, T.K. (1996). Bilgi Teknolojileri ve Örgütsel Değişim. TODAİE Yayınları, Yayın No: 274, Ankara. 273 Bingöl, D. (1997). Personel Yönetimi. Beta Yayınları, İstanbul. Bircan, H. ve Baycan, S. (2004). Sağlık Sektöründe Verimlilik ve Kalite Sistemi: Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi Örneği. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 28 (2), 173-185. Bititci, U., Carrie, A., McDevitt, L. (1997). Integrated Performance Management Systems: An Audit And Development Guide. The TQM Magazine, 9(1), 4653. Blum, B.(1986). Clinical Information Systems. Springer, New York. Boussabaine, A.H. ve Kirkham, R.Jr. (2006). Whole Life Cycle Performance Measurement Re-Engineering For The UK National Health Service Estate. Facilities, 24(9), 324-342. Brady, M.K., Cronin, J.J., Brand, R.R. (2002). Performance-only Measurement of Service Quality: A Replication and Extension. Journal of Business Research, 55, 17-31. Budak, G. ve Budak, G. (2004). İşletme Yönetimi (5. Baskı). Barış Yayınları, İzmir. Budetti, P.P., Shortell, S.M., Waters, T.M. (2002). Physician and Health System Integration. Health Affairs The Business of Health, 21(l). Büyüksavaş, A. (2010). Kamu Hizmeti Sunan Özel Hastanelerin Sorunları ve Çözüm Önerileri: Isparta ve Antalya Örneği. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antalya. Caldwell, C. (1998). Sağlık Kuruluşlarında Stratejik Yönetim. (Çeviren: Osman Akınhay). Sistem Yayıncılık, İstanbul. Callanan, G. ve Peri, D.F. (2006). Teaching Conflict Management Using a ScenarioBased Approach. Journal of Education for Business, 81(3), 131-139. Can, H. (1999). Organizasyon ve Yönetim (5.Baskı). Siyasal Kitabevi, Ankara. Can, H. (2002). Organizasyon ve Yönetim (6. Baskı), Siyasal Kitabevi, Ankara, Can, A. ve İbicioğlu, H. (2008). Yönetim ve Yöneticilik Yönünden Üniversite Hastanelerinin Değerlendirilmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13(3) , 253-275. Carpman, R.R., Grant, M.A., Simpsons, D.A. (1986). Design That Cares. American Hospital Publishing, Chicago. 274 Carpman, R.R. ve Grant, M.A. (1993). Design That Cares Planning Health Facilities For Patients and Visitors. American Hospital Publishing, Chicago, 25-48. Chen, G., Chunhong, L., Dean, T. (2005). Conflict Management for Effective Top Management Teams and Innovation in China. Journal of Management Studies, 42(2), 279. Cherry, E. (1999). Programming For Design From Theory To Practice. John Wiley and Sons, NewYork. Cox, A. ve Groves, P. (1990). Hospitals And Health-Care Facilities: A Design And Development Guide. Butterworth Architecture, Londra. Cruz, M.G., Hennigosen, D.D., Lynn, M., Williams, M. (2000). The Presence of Norms in The Absence of Groups. Human Communication Resarch, 26(1), 104-124. Çam, O. (1991). Hemşirelerde Tükenmişlik Sendromunun Araştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir. Çebi, F. (1997). Bilişim Teknolojilerinin Rekabet Üstünlüğüne Yönelik Etkileri ve Türk İşletmelerine Yönelik Bir Araştırma. Yayınlanmamış Doktora Tezi, İTÜ, İstanbul. Çetik, M.O. ve Oğulata, S.N. (2002). Hastane Hizmet Birimleri Arasında İş Akışının Ergonomik Acıdan Düzenlenmesi. 5. Ulusal Sağlık Kuruluşları ve Hastane Yönetimi Sempozyumu, 16-19 Ekim. Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir. Çetik, M.O. ve Oğulata, S.N. (2003). Hastane Hizmet Birimleri Arasında İş Akışının Ergonomik Açıdan Düzenlenmesi. Standart Ekonomik ve Teknik Dergi, 41, 28-29. Çetin, F. D. (1999). Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ünitelerinde Değişik Kullanıcı Gereksinimlerine Bağlı Esnek Tasarlama Etkenlerinin Belirlenmesi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Çetinkaya, F. (1985). Hastanelerin Dış Çevreye Uyumları Açısından Örgütsel Değişme. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık İdaresi Yüksek Okulu, Ankara. Çoban, O. (2007). Türk Otomotiv Sanayinde Endüstriyel Verimlilik ve Etkinlik. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 29, 26. 275 Çolak, M., Kısa, A., Alap, N., Demirezen, H., İnceoglu, Y. (2000). Birinci BasamakSağlık Hizmetlerinde Hasta Memnuniyeti: Eryaman 2 No’lu Sağlık Ocagı’nda Bir Uygulama. III. Ulusal Sağlık ve Hastane Yönetimi Sempozyumu, 28-29 Eylül 2000, Ankara. Çoruh, M. (1997). Geleceğin Hastaneleri Nasıl Olmalıdır?. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, l(l), 5. Çoruh, M. (1998). Hastanelerde Toplam Kalite Yönetimine Nasıl Geçilmeli. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 2(2), 1. Dalke, H., Little, J., Niemann, E., Camgöz, N., Steadman, G., Hill, S., Stott, L. (2005). Colour and Ligthing in Hospital Design. Optic and Laser Technology, 38, 343-365. Darby, D.N. (1999). Factors That Influence Nurses Customer Orientation. Journal of Nursing Management, 7(5), 271. Demir, A., Ulusoy, M., Ulusoy, M.F. (2003). Investigation of Factors Influencing Burnout Levels in The Professional and Private Lives of Nurses. Journal of Advanced Nursing, 40, 807-827. Demir, C. ve Tatar, F. (2000). Hemşirelerin Hastane Yönetiminden Beklentilerinin Karşılanma Düzeyleri. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 5(2), Ankara. Devebakan, N. (2005). Sağlık İşletmelerinde Algılanan Hizmet Kalitesi ve Ölçümü. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kalite Yönetim Temsilcisi, İzmir. Dey, P. K., Hariharan, S., Despic, O. (2008). Managing Health Care Performance In Analytical Framework. Benchmarking: An International Journal, 15 (4), 444-468. Diken, A. (1988). Sanayi ve Hizmet İşletmelerinde Toplam Kalite Yönetimi. Konya Ticaret Odası Eğitim ve Kültür Yayını, Yayın No: 8, Konya. Dinçer, Ö., Fidan, Y. (1996). İşletme Yönetimi. İstanbul, Beta Yayınları. Dinçer, Ö. (1991). Stratejik Yönetim ve İşletme Politikaları (1. Baskı). Timaş Yayınları, İstanbul. Dişçi, R. ve Irmak, Y. (1987). Sağlık Sistemlerinde Bekleme Hattı Modellerinin Kullanımı ve Geliştirilen Simulasyon Modelinin Bir Polikliniğin Hasta Kabul Sistemine Uygulanması. Tıp. Fak. Mecm., 50, 109-116, İstanbul, 276 Doğan, S. (2002). Bilgi Çağında Açık Yönetim. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 40 (1), 81-82. Dorigo, M., Stützle T. (2004). Ant Colony Optimization. Bradford Book, The MIT Press, Cambridge, Massachusetts, Londra, İngiltere. Döğücü, Ş. ve Sayım, F. (2009). Hastanelerde Dış Kaynak Kullanımı: Kocaeli Örneği. Uluslararası Sağlıkta Kalite ve Performans Kongresi, 19-21 Mart, Antalya. Drucker, P. (1985). The Dicipline of Innovation. Harvard Business Review, 63 (3), 67-72. Dursun, B. (1997). Personel Yönetimi. Beta Yayınları, İstanbul. Düren, Z. (2000). 2000’ li Yıllarda Yönetim (1. Basım). Alfa Basım Yayım İstanbul. Ecerkale, K. ve Kovanc, A. (2005). İnsan Kaynaklarında Dış Kaynak Kullanımı. Havacılık ve Uzay Teknolojileri Dergisi, 2(2). Edirne, T., Avcı, D.K., Atmaca, B. (2009). Van İlinde Birinci Basamakta Hasta Memnuniyeti: Ankete Dayalı Kesitsel Çalışma. Türk Aile Hekimleri Derneği, 13(3), 137-147. Egger, E. (1999). Integration The Right Strategy, Despite Health Executives’ Increasing Apprehensions. Health Care Strategic Management, 17 (6), 1011. Elluch, A. (2008). Patient Satisfaction In Japan. International Journal of Health Care Quality Assurance, 21 (7), 692-705. Elma, C. ve Demir, K. (2000). Yönetimde Çağdaş Yaklaşımlar Uygulamalar ve Sorunlar. Anı Yayıncılık, Ankara. Engiz, O. (2007). Sağlık Hizmetlerinde Hasta Tatmini, http://www.merih.net/ m1/woguzen21.htm, Erişim: 13.05.2011, 1. Erdem, H. İ., Demirel, T., Onut, S. (2002). An Efficient Appointment System DesignFor Outpatient Clinic Using Computer Simulation. The Proceedings of the 2002 Summer Computer Simulation Conference. San Diego, U.S.A. Erdem, R., Avcı, L., Köseoğlu, S., Kesici, T., Üzel vd. (2008). Hasta Memnuniyetinin Hasta Bağlılığı Üzerine Etkisi. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 31, 95-110. 277 Eren, E. (1997). İşletmelerde Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası. Der Yayınları, İstanbul. Eren, B. (2009). Bir Lojistik Sistem Olarak Hastane, http://www.merih.net/ml/ cvberner.litm., Erişim: 03.01.2009. Ergenoğlu, S.A. (2006). Sağlık Kurumlarının İyileştiren Hastane Anlayışı ve Akreditasyon Bağlamında Tasarımı ve Değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Programı, İstanbul. Ergin, C. (1996). Maslach Tükenmişlik Ölçeğinin Türkiye Sağlık Personeli Normları. 3P Dergisi, 4, 28- 33. Erkal, S., Platin, N., Kavuncubaşı, Ş. (2000). Hemşirelik Hizmetlerinde İş Değerlemesi: Bir Üniversite Hastanesinde Uygulama. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 4(4), 21. Erkut, H. (1995). Hizmet Yönetimi: Toplam Kalite Yönetim Dizisi. Interbank, Yayın No: 1, İstanbul. Eroğlu, F. (1995). Davranış Bilimleri. Beta Yayınları, İstanbul. Erol, R. ve Oğulata, N. (2000). Periyodik Tedavi Birimlerinin Çizelgelenmesinde Aylak Kapasite Yaklaşımı. Endüstri Mühendisliği Dergisi, 2(4), 2-10. Ersoy, K. ve Kavuncubaşı, Ş. (1995). Hastanelerde İş Değeri ve Ücreti Arasındaki Uyum. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 3(l). Ertürk, M. (2000). İşletmelerde Yönetim ve Organizasyon (3. Baskı). Beta Yayıncılık, İstanbul. Esatoğlu, E. (1997). Hastanelerde Hasta Tatmininin Hastane Yönetimi Açısından Değerlendirilmesi ve Kullanıma Yönelik Model Önerisi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Esatoğlu, E. (2007). Hastanelerde Performans Ölçümü. (Editörler: Hamza Ateş, Harun Kırılmaz ve Sabahattin Aydın). Sağlık Sektöründe Performans Yönetimi: Türkiye Örneği. Ankara, Asil Yayın Dağıtım, 358-409. Esatoğlu, A.E., Tengilimoğlu, D., Bilgin, K.U. (1999). Sağlık Hizmetlerinde (Hastanelerde) Toplam Kalite Yönetiminin Başarıya Ulaşmasında Halkla İlişkilerin Etkisi. Todaie Kongre Kitapçığı, 2, 133, Ankara. 278 Fedai, T., Bakır, B., Toraman, R., Özer, M.,Ersoy, K. (1998). Yöneylem Araştırma Teknikleri Kullanılarak Hasta Kuyrukta Bekleme Sürelerinin Düzenlenmesi. Klinik Bilimler & Doktor Dergisi, 4(2), 220-228. Fişek, N. (1976). Türkiye’de Sağlık Devrimi. Mimarlık Dergisi, 8, 9-16. Fotter, M.D. (1987). Health Care Organizational Performance: Present and Future Research. Journal of Management, 13, 2. Fottler, M.D., Hernandez, S.R., Joiner, C.L. (1988). Strategic Management of Human Resources in Health Services Organizations. Delmar Publishers Inc., New York. Gates, B. ve Hamingway, C. (1999). Dijital Sinir Sistemiyle Düşünce Hızında Çalışmak. Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu, Doğan Kitapçılık, İstanbul. Glass, D.C., McKnight, J.D., Valdimarsdottir, H. (1993). Depression, Burnout and Perceptions of Control in Hospital Nurses. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 61, 147-155. Goldstein, M.S., Ward, P.T., Leong, G.K., Butler, T.W. (2002). The Effect of Location, Strategy and Operations Technology on Hospital Performance. Journal of Operations Management, 20, 63–75. Goble, E. (1960). Hospitals, Clinics and Health Centers, F.W.Dodge Corporation An Architectural Record Book, 2 (7), 140-142. Gordon, J.R. ve Gordon, S.R. (1998). Information Systems: A Management Approach (2. Baskı), The Dyrden Press, New York. Gowan, M., Seymour, J., Ibarreche, S., Lackey, C. (2001). Service Quality in a Public Agency: Same Expectations but Different Perceptions by Employees, Managers and Customers. Journal of Quality Management, 6, 275-291. Granerud, L. (2011). Social Responsibility As An Intermediary For Health and Safety In Small Firms. International Journal of Workplace Health Management, 4(2), 109-122. Greenberg, J. ve Baron, R.A. (1995). Behavior in Organizations: Understanding and Managing the Human Side of Work. USA, Prentica-Hall. 279 Grimshaw, J., Ruth, T., MacLennan, G., (2004). Effectiveness and Efficiency of Guideline Dissemination and Implementation Strategies. Health Technology Assesment, 8 (6). Gronroos, C. (1990). Service Management and Marketing. Lexington Books, Lexington, MA. Grönross, C. (2000). Service Management and Marketing A Customer Relationship Management Approach (2. Baskı). John Wiley and Sons Litd., Chichester, İngiltere. Gülmez, M. (2005). Sağlık Hizmetlerinde Memnuniyet Ölçümü ve Cumhuriyet Üniversitesi Araştırma Hastanesinde Ayakta Tedavi Gören Hastalara Yönelik Bir Uygulama. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 6(2) 147-169. Gümüştekin, G.E. (1997). İşletmenin Örgütsel Etkinliğini Arttırmada Yönetim Bilgi Sistemleri ve Özel Kesim İmalat Sanayi İşletmelerinde Bir Uygulama. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. Gündaş, A. (1968). Fonksiyonel Hastane Organizasyonu. Hastane İdareciliği Dergisi, 4(8). Güney, S. (2007). Yönetim ve Organizasyonun Bazı Temel Kavramları İçinde Yönetim ve Organizasyon (2. Baskı). Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Gür, Ş.Ö. (1996). Mekan Örgütlenmesi. Gür Yayıncılık, Trabzon. Gürkan, Y. (1995). Çağdaş Yönetim Anlayışı Doğrultusunda Örgütlerde Performans Kavramı ve Performans Yönetimi. Vergi Dünyası, 169, 48-69. Gürlek, B. ve Gürol, M. A. (1993). Kaliteye Giden Yolda Etik Yapının Rolü. D.E. Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, 8(1), 192-203. Gürüz, D. ve Gürel, E. (2006). Yönetim ve Organizasyon (2. Baskı). Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Güven, S. ve Yeşil, S. (2004). İşletmelerde Zaman Yönetimi. Çağdaş Yönetim Yaklaşımları, (Editör: İsmail Bakan). Beta Basım Yayım, İstanbul. Hacıhasanoğlu, A. (1990). Genel Hastanelerde Bir Kapasite Belirleme Yöntemi. Yayımlanmamış Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. 280 Hayran, O. (1997). Sağlık Hizmetleri. (Editörler: Osman Hayran ve Haydar Sur). Hastane Yöneticiliği. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevi, 15-27. Hayran, O. (2000). Sağlık Hizmetlerinin Yönetimi: Hekimler mi, Profesyonel Yöneticiler mi?. Modern Hastane Yönetimi, 4(3), 28-31. Helvacı, M.A. (2002). Performans Yönetimi Sürecinde Performans Değerlendirmenin Önemi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 35 (1-2), 155-169. Herbst, K., Littlejohns, P., Rawlinson, J., Collinson,M., Wyatt, J.C. (1999). Evaluation Computerized Health Information Systems: Hardware, Software and Human Ware Experiences From The Northern Provinence. Journal of Public Health Medicine, South Africa, 21( 3). Heyes, T. ve Mack, K.E. (1996). Making The Hospital Position Successfull. Journal of Health Care Marketing, 6(1), 65-67. Ivancevich, J.M. ve Matteson, M.T. (1986), Management Classics. Business Publications, Inc, Plano, Teksas, A.B.D. İşçi, E. ve Artan, S. (2005). Hastanelerde Teknoloji Yönetiminde Dış Kaynak Kullanımının Önemi. Sağlık ve Hastane Yönetimi 2. Ulusal Kongresi, 28-30 Eylül, Ankara. Jenso, M. ve Haugen, T. (2005). Usability of Hospital Buildings: Is Patient Focus Leading to Usability in Hospital Buildings. Faculty of Architecture and Fine Art, Department of Architectural Design and Management, NTNU, Trondheim. Johnson, K.B. ve Cowan, J.C. (2002). A Computer Based Documentation Tool For Guideline Based Care. Journal of Medical Systems, 26(1). Kalogeropoulos, D., Carson, E.R., Collinson, P.O. (2003). Towards knowledgebased systems in clinical practice: Development of an integrated clinical information and knowledge management support system. Computer Methods and Programs in Biomedicine, 72, 65-80. Kantrowitz, M. (1985). Has Enviroment And Behaviour Research Made a Difference?. Enviroment and Behaviour 17 (1), 25-46. 281 Kaplan, H. (1998). Redefining Accessibility And Space Use in City Centres As it Regards Responsive Urban Design. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Karahan, Ö. (2009). Sağlık Sektöründe Hizmet Pazarlaması ve Halkla İlişkiler. www.merih.net, Erişim: 24.08.2009. Karataş, B. (1979). Mimari Programlamaya Veri Sağlamak Üzere Genel Hastanelerin Gereksinim ve Yerlerinin Belirlenmesi İçin Bir Yöntem. Yayınlanmış Doktora Tezi, İTÜ, İstanbul. Karataş, B. (2000). Neden Otomasyon. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 4(2), 43. Kardeş, S. (1994). Hastanelerde Sağlık Hizmeti Pazarlaması ve Verimliliğin Artırılması. 2. Verimlilik Kongresi, Ankara, MPM Yayın No: 540. Katzenbach, J. R., Smith, D K. (1993), The Discipline of Teams. Harvard Business Review, 71, 11-20. Kavuncubaşı, Ş. (2000). Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi (2. Baskı). Siyasal Kitabevi, Ankara. Kavuncubaşı, Ş. ve Kısa, A. (2002). Sağlık Kurumları Yönetimi. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No:1429, Eskişehir. Kavuncubaşı, Ş., ve Yıldırım, S. (2010). Hastane ve Sağlık Kurumları Yönetimi (2. Baskı). Siyasal Kitabevi Yayınları, Ankara. Kaya, S. (1992). Hastanelerde Örgütsel Çatışmanın Nedenleri. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 1(1), 1992, 71-99. Kayalı, C.A. (2009). 2007 Yılı Tekstil İşletmelerinin Finansal Karlılık Açısından Etkinliklerinin Değerlendirilmesi. Tekstil ve Konfeksiyon Dergisi, OcakMart, 2-8. Kazanasmaz, T. (2004). Sağlık Yapılarında Yön Bulma Tasarımı. Modern Hastane Yönetimi, 8 (2), 42-46. Keys, C.R. ve Wener, R.E. (1980). Organization Intervention Issues: A Four Phase Approach to Post-Occupancy Evaluation. Enviroment and Behaviour, 12 (4). Kılıç, M. ve Öztürk, H. (2006). Hastanelerde Mesai Saatleri Dışında Yürütülen Yönetim Hizmetleri: Ankara İli Eğitim Hastanelerinde Bir Alan Araştırması. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 9 (1), 55-78. 282 Kılınç, Ç.C. (2009). Küreselleşme Sürecinde Teknoloji Yönetiminin ve Bilişim Teknolojilerinin Hizmet Kalitesini Artırmaya Etkisi ve Sağlık Sektöründe Bulunan Hastanelere Uygulanması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Kıvanç, M.M. (2001). Hemşirelikte Matris Yapılanma. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 5(1), l. Koçel, T. (1982). İşletme Yöneticiliği (1.Basım). İstanbul Üniversitesi Yayınları, Yayın No: 2998, İşletme Fakültesi Yayın No: 132. Koçel, T. (2001). İşletme Yöneticiliği Yönetim ve Organizasyon Organizasyonlarda Davranış Klasik, Modern, Çağdaş ve Güncel Yaklaşımlar. Beta Basım A.Ş., İstanbul. Koçel, T. (2007). İşletme Yöneticiliği (11. Baskı). Arıkan Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. Kolankaya, T. (2002). Sağlık Kurumlarında İletişim Sorunları. Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Kopach, R., DeLaurentis, P.C., Lawley, M., Muthuraman, K.,Ozsen, L. vd. (2007). Effects Of Clinical Characteristics on Successful Open Access Scheduling. Health Care Manage Science, 10(2), 111-124. Kök, R. (1991). Endüstriyel Verimlilik ve Etkinlik (1. Baskı). Atatürk Üniversitesi Basımevi, Erzurum Kök, R. ve Çoban, O. (2002). Kitlere İlişkin Bir Regülasyon Modelinin Gerekliliği ve Kaynak Kullanım Etkinliği Üzerine: Nevşehir Tekel Rakı Fabrikası Örneği. 6. METU International Conference in Economics, Eylül, Ankara. Köksal, A. (1981). Bilişim Terimleri Sözlüğü (1.Baskı). TDK Yayınları, Ankara. Köksal, A. ve Akbeyik, H. (2002). Çağdaş Yönetim Anlayışı ve Hastane İşletmeciliği. Modern Hastane Yönetim Dergisi, 6(l). Köksal, A. (2002). Hastane İşletmeciliğinde Yönetim Bilgi Sisteminin önemi. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 41(2), 88. Kömürcü, N. (1999). Özel ve Kamu Hastanelerinde Çalışan Hemşirelerin Kurumlarından Ayrılma ve Tercih Nedenleri ile Yönetimlerinden Beklentileri. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 3(3), 10- 11. 283 Köse, E. (2003). Hastanelerdeki Hasta Odalarının Tedavi Gören Çocuklar Üzerindeki Etkileri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Kristensen, M. ve Nohr, C. (1999). Technological Changes in The Healthcare Sector: A Method to Assess Change Readiness. Medical Infobath For Europe. Proceedings of MIE 2000 and GMDS 2000, IOS Press, 77, 259263. Kundu, S.C., Vora, J.A. (2004). Creating a Talented Workforce for Delivering Service Quality. Human Resource Planning, 27(2), 40-51. Kurtulmuş, S. (1998). Sağlık Ekonomisi ve Hastane Yönetimi. İstanbul, Değişim Dinamikleri Yayınları. Lang, J. (1987). Creating Architectural Theory. Van Nostrand Reinhold, New York. Laudon, K.C. ve Laudon, J.P. (1996). Management Information Systems and Technology (4. Baskı), Prentice Hall. NewYork. Lee, H., Hwang, S., Kim, J., Daly, B. (2004). Predictors of Life Satisfaction of Korean Nurses. Journal of Advanced Nursing, 48, 632-641. Lorcu, F. (2008). Veri Zarflama Analizi (DEA) ile Türkiye ve Avrupa Birliği Ülkelerinin Sağlık Alanındaki Etkinliklerinin Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Luthans, F. (1994). Organizational Behavior. McGraw- Hill Company, New York. MacRae, S. (2000). Patient Centered Healthcare: An Interview with Susan MacRae. www.Best4Health.org, Erişim Tarihi: 04.01.2011. Malkin, J. (1991). Hospital Interior Architecture. Van Nostrand Reinhold, New York. Mallak, L.A., Lyth, D.M., Olson, S.D., Ulshafer, S.M. ve F.J. Sardone, (2003). Culture, The Built Environment and Health care Organizational Performance. Managing Service Quality, 13 (1), 27- 38. Mannion, R., Davies, O., Marshall, M.N. (2005). Cultural Characteristics of High and Low Performing Hospitals. Journal Of Health Organization And Management, 19 (6), 431-439. 284 Manz, C. ve Sims, H.P.Jr. (1991). Superleadership: Beyond The Myth of Heroic Leadership. Organizational Dynamics, 19(4), 18-35. Marberry, S.O. (1997). Healthcare Design. John Wiley and Sons, New York. Martin, F., Poyen, D., Bouderlique, E., Gouvernet, J., Rivet, B. vd. (1997). Depression And Burnout in Hospital Health Care Professionals. International Journal of Occupational and Environmental Health, 3, 204 209. McKay, N.L. ve Furino, A. (1993). An Educational Approach to improving Physician-Administrator Relations. The Journal of Health Administration Education, 11(3). Menachemi, N. ve Brooks, R.G. (2006). Rewiewing The Benefits and Costs of Electronic Health Records and Associated Patient Safety Technologies. Journal Medical System, 30(3). Menderes, M. ve Ersoy K. (1993). Genel Sistem Kuramı ve Sağlık Sistemi. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 2, 19-53. Menderes, M. (1995). Genel Sistem Kuramı ve Sağlık Sistemi, Hastane Sistemi ve Hasta Bakım Alt Sistemi. Hastane İşletmeciliği (Seçme Yazılar), (Editör: Hikmet Seçim), Anadolu Üniversitesi Yayın No: 845, Açık Öğretim Fakültesi Yayın No: 449, 43-73, Eskişehir. Menderes, M. ve Malkoç, E. (2000). Finansal Kiralamanın (Leasing) Uygulanabilirliği ve Ege Üniversitesi Hastanesi Uygulamasının Analizi. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 5(l), 26- 27. Meriç, M., Şahin, Ü., Özalp, S. (2000). TS-EN 9001 ve Hemşire Meslek Elemanlarının Düşünceleri. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 4(2), 7. Metin, A., Erbaydar, T., Demirkıran, K., Özhan, G., Cevahir, E., İşçi, E. (2004). Gebze Halkının Sağlık Hizmetlerini Kullanımı ve Sağlık Kuruluşlarını Tercih Etme Nedenlerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 7 (3), 321-341. Modell, S. (2001). Performance Measurement And Institutional Processes: A Study Of Managerial Responses To Public Sector Reform. Management Accounting Research, 12 (4), 437-464. 285 Moreno, L., Aguilar, R.M., Martin, C.A., Pineiro, J.D., Estevez, J.I. vd. (1999). Patient-Centered Simulation Tool For Aiding in Hospital Management. Simulation Practice and Theory, 7, 373-393. Murphy, F.G. (1996). Computer Based Patient Records: A Unifying Principle in Health Information Management of Strategic Resource. Editör: Adelhak M., Grostick S. vd., WB Sounders Company, A.B.D. Naktiyok, A. (2004). İç Girişimcilik. Beta Yayınları, İstanbul. Naranjo, G.D. ve Hartmann, F. (2007). How CEOs Use Management Information Systems for Strategy Implementation in Hospitals. Health Policy, 81, 2941. Nas, T. (2006). Sağlık Örgütlerinde Ödüllendirme Sistemlerinin Performans Üzerine Etkisi ve Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Naveh, E.ve Stern, Z. (2005). How Quality Improvement Programs Can Affect General Hospital Performance. International Journal of Health Care Quality Assurance, 18(4), 249-270. Naylor, J. (1999). Management, Principal Lecturer in Management. First Published in Great Britain, Yayın No: 582. Odacıoğlu, Y. ve Özler, H. (2002). Hastane Bilgisayar Otomasyon Sistemleri, Temel Sorunlar ve Hasta Memnuniyetine Yönelik Bir Çalışma. Hastane Dergisi, 4(16). Oğulata, N.S., Koyuncu, M., Karakaş, E. (2008). Personel and Patient Scheduling in the High Demanded Hospital Services: A Case Study in the Physiotherapy Service. Journal Medical Systems, 32, 221-228. Omachonu, V.K. (1991). Total Quality and Productivity Management in Health Care Organizations. Georgia Industrial Engineering and Management Pres, İngiltere. O’Neill, M.J. (1991). Evaluation of a Conceptual Model of Architectural Legibility. Envronment and Behavior, 23 (3), Sage Publications Inc, 259- 284. Öz, H. (2003). Sağlık Yapılarının Mekansal Gelişiminde Teknolojinin Etkisi. Tasarım Dergisi, 122, 21–26, Ankara, 286 Özata, M. (2004). Sağlık Bilişim Sistemlerinin Hastane Etkinliğinin Artırılmasında Yeri ve Önemi (Veri Zarflama Analizine Dayalı Bir Uygulama). Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Özbay, T. (2004). İşletme Yönetiminde Yeni Eğilimler Dizisi: Sorularla Dış Kaynak Kullanımı. İTO Yayın No: 2004-27, İstanbul. Özgen, H. (1993). Çağdaş Hastane Yönetim Anlayışı ve Türkiye'deki Uygulamalar. Adana Ç.Ü. İİBF, İşletme Bölümü Yayın No:2, 5-9, Özgen, H. (1995). Çağdaş Hastane Yönetimi Anlayışı ve Türkiye’deki Uygulamalar. Hastane İşletmeciliği (Seçme Yazılar), (Editör: Hikmet Seçim), Anadolu Üniversitesi Yayın No: 845, Açıköğretim Fakültesi Yayın No: 449, 73-77, Eskişehir. Özgen, H. ve Öztürk, A. (1992). Türkiye’deki Devlet Hastanelerinin Yönetim ve Organizasyon Yapısını Verimlilik Açısından İnceleyen Bir Araştırma. Sosyal Siyaset Dergisi, 1(8), 27–37. Özgener, Ş. ve Küçük, F. (2008). Hastanelerde Modern Yönetim Felsefesinin Verimliliğe Etkisi: Gevher Nesibe Hastanesinde Bir Uygulama. S.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 20, 543-560. Özgülbaş, N. ve Malhan, S. (2000). Sağlık Kuruluşlarında Pazarlama. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 4(2). Özgülbaş, N. (2001). Hastanelerde Teknik ve Finansal Performans İlişkisi. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Özmen, Ö.T. ve Katrinli, A.E. (1994). Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde İş Yapısı Özellikleri, İş Doyumu ve Sorunları. Editör: Muammer Doğan vd., 9 Eylül Üniversitesi 1. Ulusal Sağlık Kuruluşları ve Hastane Yönetimi Sempozyumu, 4-7 Mayıs, Aydın. Özsarı, S.H. (1997). Sağlık Hizmetlerinde Kalite. Modern Hastane Yönetimi, 3, 9-10, Ankara Özsarı, H. (1988). Sağlık Projeleri Ve Sağlık Enformasyon Sistemleri Çalışmaları Hakkında Genel Bilgi Notu. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 2(6). 287 Öztemel, E. (1998). Bilgi Toplumunda Yönetim Bilişim Sistemlerinin Gelişimi. Yeni Türkiye. 21. Yüzyıl Özel Sayısı 2, 1175-1181. Öztürk, M. (2000). Hastane İşletmeciliği Yönetim ve Organizasyon. Dizgi Baskı, İstanbul, Padma, P., Rajendran, C., Sai, L.P. (2009). A Conceptual Framework of Service Quality in Healthcare. Benchmarking: An International Journal, 16(2), 157-191. Parasuraman, A., Zeithaml, V., Berry, L.L. (1985). A Conceptual Model of Service Quality and its Implications For Future Research. Journal of Marketing, 49. Passini, R. ve Shield, G. (1996). Wayfinding Performance Evaluation of Four Public Buildings Internel Report. Architectural and Engineering Services, Ottawa. Peyrot, M., Cooper, P.D., Schnapf D. (1993). A Customer Satisfaction and Perceived Quality of Outpatient Health Services. Journal of Health Care Marketing, 13, 24-33. Pişirici, E. (1976). Yatırım Tutarlarına Göre Hastanelerin Gruplandırılması. Türkiye Bilimsel ve Teknik araştırma Kurumu Yapı Araştırma Enstitüsü, Ankara. Piyal, Y.B., Piyal, B., Çelen, Ü. (2000). Sağlık Çalışanlarının İş Doyumu Farklılıklarının Hastaneler ve Meslekler Temelinde Çözümlenmesi. 3. Ulusal Sağlık ve Hastane Yönetimi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 28-29 Eylül, Ankara. Pope, C. (1991). Trouble in Store: Some Thoughts on the Management of Waiting Lists. Sociology of Health and Illness, 13. Power, J.D. (2003). Customer Satisfaction in The Hospital Industry is Higher. Health and Medicine Week, 14 Temmuz, 98. Prahalad, C.K. ve Hamel, G. (1990). The Core Competence of The Corporation. Harvard Business Review, Mayıs-Haziran, 43-59. Purbey, S., Mukherjee, K., Bhar, C. (2007). Performance Measurement System For Health care Processes. International Journal of Productivity And Performance Management, 56 (3), 241 251. 288 Ramanathan, R. (2005). Operations Assessment of Hospitals in the Sultanate of Oman. International Journal of Operations and Production Management, 25(1), 39-54. Rex, W. ve Ilona, A. (1976). Hospital Planning Handbook. John Wiley & Sons, San Fransisco. Sağlık Bakanlığı (1995). Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği Mevzuat Kitabı. Ankara. Sağlık Bakanlığı (SB), (2005). Yataklı Tedavi Hizmetleri Yönetmeliği. Sağlık Bakanlığı, 1-5, Ankara. Sağlık Bakanlığı (SB), (2012). Sağlıkta Yönetici ve Birim Performansı (1. Basım), Şubat, Ankara Sahil, S. ve Dikmen, Ç.B. (2007). Tıp Fakültesi Hastanelerinde Kullanıcı Memnuniyeti. International Health and Hospital Administration Kongresi, Yakın Doğu Üniversitesi, Kıbrıs. Sargutan, A.E. (1993). Türk Sağlık Sektörünün Yapısı. Sağlık İş Yayınları, Ankara. Sarvan, F., (1995). Gelişmiş Ülkelerde ve Türkiye’ de Sağlık Hizmetleri Yöneticiliği. Hastane İşletmeciliği (Seçme Yazılar), Derleyen: Seçim, Hikmet, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 845, 1-29, Eskişehir. Saul, J.M. (2001). Technology, Applications and Security: Health Information Management of A Strategic Resource. Saunders Company. Seçim, H. (1991). Hastane Yönetimi ve Organizasyonu-Türkiye’de Hastanelerin Organizasyonu İçin Bir Model Önerisi (Yayın No:252) . İstanbul: İşletme Fakültesi. Seçim, H. (1995). Hastane İşletmeciliği (Seçme Yazılar), Anadolu Üniversitesi Yayınları No:845, Eskişehir. Seçim, H. (1995). Hastanelerin Tanımı, Sınıflandırılması ve İşlevleri. www.merih.netm1/ hastmod1.htm, Erişim: 30.01.2011. Sim, J. ve Wright, C. (2000). Research In Healthcare: Concepts, Designs And Methods. Eastbourne: Stanley Thomas Publishers. Londra Skjorshammer, M. ve Hofoss, D. (1999). Physician in Conflict. A Survey Study of Individual and Work Related Characteristics. Scendinevian Journal of Caring Sciences, 13(4), 1-3. 289 Skjorshammer, M. (2001). Co-operation and Conflict in a Hospital: Interprofessional Differences in Perception and Management of Conflicts. Journal of interprofessional Care, 15(1). Smee, C.H. (2002). Improving Value For Money in The United Kingdom National Health Service: Performance Measurement and Improvement in Centralized System. Measuring Up, Improving Health Systems Performance in OECD countries. OECD Raporu, 57-87. Smith, J. (2000). Health Management Information Systems. Open University Pres, Philadelphia. Sönmez, A.K. (1999). Modern Hastane Yönetimi Ekip Olunmasını Gerektirir. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 3(3). Spooner, S.H. (2003). Survey Response Rates and Overall Patient Satisfaction Scores, What Do They Mean?. Journal of Nursing Care Quality, TemmuzEylül, 162. Sur, H. (2002). Devletin Sağlık Hizmetlerindeki Rolü. Tıp Teknolojisi Dergisi, 11. Sur, H. (2002). Dünya'da ve Türkiye'de Sağlık Yöneticiliği, www.merih.net/ cvhaysur.htm, Erişim: 12.01.2010. Sur, H. (1997). Hastane Yönetimi Açısından Sağlık Mevzuatımız. Hastane Yöneticiliği, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul. Sur H. ve Leodolter K. (1998). Hastane Hizmetlerinde Ölçek Ekonomisi. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, Bilmedya Grup Yayını. 2(4), İstanbul. Sürmen, G. (1991). Hastaneler, Rehabilitasyon Merkezleri. Sağlık Yayınları, İstanbul, Şahin, B. (1999). Sağlıkta Yönetim Zorluğu: Hekim Otonomisinin Sonu Olabilirmi?. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 4(l), 28. Şahin, İ. ve Esatoğlu, A.E. (2000). Bir Üniversite Hastanesi Destek Hizmetlerinde Çalışan Personelin Örgütsel Bağlılık Düzeyleri. 1. Ulusal Sağlık İdaresi Kongresi, 2000'li Yıllarda Sağlık Hizmetleri ve Kurumları Yönetimi, 20-21 Mayıs, Ankara. 290 Şahin, İ. ve Şahin, B. (2000). Hastane Çalışanlarının İş Özellikleri ve İş Doyumu: Ankara Metropolitan Alanda Seçilmiş Üç Eğitim Hastanesi Üzerinde Bir Araştırma. l.Ulusal Sağlık İdaresi Kongresi, 2000'li Yıllarda Sağlık Hizmetleri ve Kurumları Yönetimi, 20-21 Mayıs. Şahin, Ü., Şahin, Y.S., Bekem, S. (2000). Hastane İşletmeciliğinde Kalite. 3. Ulusal Sağlık ve Hastane Yönetimi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Ankara, 28-29 Eylül, 360. Şahin, H. ve Erigüç, G. (2000). Hastane Yöneticilerinin Yönetsel Stres Kaynaklan, Belirtileri ve Başa Çıkma Yöntemleri. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 5(2), Ankara. Şekerkaya, A. (1995). Hizmetlerde Algılanan Toplam Kalitenin ÖlçülmesineYönelik Çok Parçalı Bir Ölçeğin Geliştirilmesi ve Perakendeci Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul. Şenkal, F. (2001). Sağlık Yapılarında Konfor Koşullarının Sağlanması. Tasarım Dergisi, 275, 49-51. Şimşek, M.Ş. (1999). Yönetim ve Organizasyon (5. Baskı). Günay Ofset, Konya. Şimşek, M.Ş. (2002). Yönetim ve Organizasyon (7. Baskı). Günay Ofset, Konya. Şimşek, M.Ş., Akgemci, T., Çelik, A. (2001). Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış (2. Baskı). Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Şimşek, M.Ş., Akgemci, T., Çelik, A. (2005). Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütlerde Davranış (4.Baskı). Adım Matbaacılık, Konya. Şimşek, M.Ş., Çelik, A., Akgemci, T., Fettahlıoğlu, T. (2006). Örgütlerde Yabancılaşmanın Yönetimi Araştırması. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15, Eylül, 568-587. Şimşek, M.Ş. ve Öge, S., (2007). Stratejik ve Uluslararası Boyutları ile İnsan Kaynakları Yönetimi, Gazi Kitabevi, Ankara. Şimşek, M.Ş. ve Çelik, A. (2011). İşletme Bilimlerine Giriş (18. Baskı). Eğitim Kitabevi, Ankara. Tabak, R.S. ve Çekin, M.D. (1999). Sağlık Personelinin Hizmet içi Eğitiminde Hümanistik Yaklaşım. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 3(3). 291 Tafreshi, M.Z., Pazargadi, M., Saeedi, Z.A., (2007). Nurses’ Perspectives on Quality of Nursing Care: A Qualitative Study in Iran. International Journal of Health Care Quality Assurance, 20(4), 320-328. Taner, T. ve Antony, J. (2006). Comparing Public And Private Hospital Care Service Quality In Turkey. Leadership in Health Services, 19(2), 1-10. Tanrıöver, S. (1997). Hospital Design. Commentary Bibliography Series, Bilkent Üniversitesi, Ankara. Tarcan, E., Varol, E.S., Ateş, M. (2000). Bina Kalitesi ve Sağlık İşletmelerinin Performansları Üzerine Etkileri. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 5(4), 9798. Tavşancıl, E. (2007). Sağlık Yapılarında Mimari Tasarımın, Hasta Güvenliğine Olan Katkıları: Kanıta Dayalı Tedavi-Kanıta Dayalı Dizayn. Mimarlık Dekorasyon Dergisi, 162, 72-73. Tekarslan, E., Baysal, A.C., Şencan, H., Kılınç, T. (2000). Davranışın Sosyal Psikolojisi. Dönence Basım, İstanbul, 334s. Temür, Y. ve Bakırcı, F. (2008). Türkiye’de Sağlık Kurumlarının Performans Analizi: Bir VZA Uygulaması. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(3), 161-182. Tengilimoğlu, D. (1991). Kişilerarası Çatışma ve Çatışmayı Teşhis Modelleri. Amme İdaresi Dergisi, 24(2), 123-144. Tengilimoğlu, D. (2000). Sağlık Hizmetlerinde Pazarlama Karması Elemanları ve Özellikleri. Ankara Üniversitesi S.B.F. Dergisi, Ocak- Mart, 192. Tengilimoğlu, D. (2001). Hastane Seçiminde Etkili Olan Faktörler. Haseki Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1, 85-98. Tengilimoğlu, D., Oğuz, I., Akbolat, M. (2009). Sağlık İşletmeleri Yönetimi (1. Basım). Ankara, Nobel Yayın Dağıtım. Tidd, S.T. ve Friedman, R.A. (2002). Conflict Style and Coping with Role Conflict: An Extension of the Uncertanity Model of Work Stres. The International Journal of Conflict Management, 13(3), 236-257. Timothy, J.H. (2001). Physicians as Workers, Whether We Like it or Not. Health Care Management Review, 26(4), 85. 292 Toker, F. (2000). Kocaeli İli Sağlık Hizmetleri Yöneticilerinin Sağlık Hizmetleri Yöneticiliğine Bakış Açılarının Tespitine Yönelik Bir Araştırma. 3. Ulusal Sağlık ve Hastane Yönetimi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 28-29 Eylül, Ankara. Top, M. ve Şahin, B. (1976). Hastane Endüstrisinde Değişen Sınırlar: Avrupa Ülkelerinde Yaşanan Son Yirmi Yıllık Süreç. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 9. Topal, N. (2000). S.S.K Hastanelerinde İnsan Kaynakları Uygulamaları ve İstanbul’da Seçilmiş Bazı Hastanelerin Üst Düzey Yöneticilerinin Bu Konudaki Görüşleri. İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. Topuksak, B. ve Kublay, G. (2009). Sağlık Çalışanlarında ve Hastane Yönetiminde Takım Çalışması, Motivasyon ve İletişimin Performansa Etkileri, Uluslararası Sağlıkta Performans ve Kalite Kongresi Bildiriler Kitabı, Antalya, 3, 87-104. Tözün, A.H. (1993). Ulusal Düzeyde Sağlık Sigortası (1. Baskı). Veryeriler Sigortacılık Kültür Dizisi 1, İzmir. Turan, N., (2004). Türkiye'de Sağlık Hizmetleri ve Sağlık Sektöründe Temel Sorunlar: Çözüm İçin Sağlık Kooperatifçiliğinden Yararlanma Gereği ve Olanakları. Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. Yayınları, Yayın No:1555/182, Eskişehir. Turban, E., Mclean, E., Wetherbe, J. (1999). Information Technology for Manegement (7. Baskı). Jhon Wiley and Sons, NewYork. Uğurluoğlu, Ö. ve Çelik, Y. (2005). Sağlık Sistemleri Performans Ölçümü, Önemi ve Dünya Sağlık Örgütü Yaklaşımı. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 8 (1), 329. Uyer, G. (1996). Hemşirelik Hizmetleri Yönetimi El Kitabı. İstanbul Vehbi Koç Vakfı Yayınları, Yayın No: 15. Uz, H. (2012). Sağlık Ekonomisi ve Hastanedeki Uygulamaları, www.merih.net, Erişim: 17.11.2012. Ülgen, H. ve Mirze, K. (2004). Stratejik Yönetim. Literatür Yayıncılık, İstanbul. Ülgen, H. ve Mirze, K. (2007). İşletmelerde Stratejik Yönetim. Arıkan Yayınları, İstanbul. 293 Ünalan, D., Öztürk, A., Tolga, Y., Taşdelen, C., Yazlak, Z. vd. (2008). Kayseri Devlet Hastanesi’nden Poliklinik Hizmeti Alan SSK Erişkin Hastalarda Memnuniyet Durumu. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 3 (8), 85-98. Üstün, B. (1995). Hemşirelerin Atılganlık ve Tükenmişlik Düzeyleri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi, 1995. Valdivia, R.M.T. ve Crowe, T.J. (1997). Achieving Hospital Operating Objectives in The Light of Patient Preferences. International Journal of Health Care Quality Assurance, 10(5), 208–212. VanLooy, B., Gemmel, P., Desmet, S., Van Dierdonck, R., Serneels, S.(1998). Dealing With Productivity and Quality Indicators in a Service Environment: Some Field Experiences. International Journal of Service Industry Management, 9(4), 359-376. Varinli, İ. (1996). Üreticilerin ve Tüketicilerin Hizmet Kalitesi Beklentileri ve Algılamaları. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri. Velioğlu, P. (1982). Hemşirelikte Yönetim. Meteksan Yayınları, Ankara. Virji, A. (1990). A Study Of Patients Attending Without Appointments in an Urban General Practice. British Medical Journal, 301, Temmuz, 22-26. Vural, G., Eroğlu, K., Kavuncubaşı, Ş. (1999). Hemşirelikte Önderlik Davranışı ve İş Doyumu. Modern Hastane Yönetimi Dergisi, 3(3), 14. Yamak, O. (1994). Üretim Yönetimi (1.Baskı). Alfa Yayınevi, İstanbul. Yasin, M.M., Zimmerer, L.W., Miller, P., Zimmerer, T.W. (2002). An Empirical Investigation of The Effectiveness of Contemporary Philosophies in Hospital Operational Setting. Managerial International Journal of Health Care Quality Assurance, 15(6), 268-276. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği (YTKY) (1983). Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Yayın No: 499, Ankara. Yavas, U. ve Romanova, N. (2005). Assessing Performance of Multihospital Organizations: A Measurement Approach. International Journal of Health Care Quality Assurance, 18(3), 193-203. Yedievli, S. Ersen, C. (1997). Takım Çalışması Sistematiği. Önce Kalite Dergisi, Kış, 30. 294 Yeniçeri, Ö. (2003). Örgüt ve Yönetici Geliştirmede Yeni Yaklaşımlar. Standard Ekonomik ve Teknik Dergi, 40, Ankara. Yıldırım, H. (1999). Sağlık Bakımında Tüketici Davranışları: Tüketici Davranış Endeksine Dayalı Bir Uygulama. Amme İdaresi Dergisi, 32(2), 77. Yıldırım, Y.S., Aksoy,F.,Veyseller, B., Altın, S. (2006). Hastaların Hastane Tercihini Etkileyen Faktörler. Haseki Tıp Bülteni, 47 (2), 11-16. Yılmaz, C., Gürleyük, B., Aksakal, C. (2000). Hastanelerde Bina Yönetimi Hizmetleri. 1. Ulusal Sağlık İdaresi Kongresi, 2000’li Yıllarda Sağlık Hizmetleri ve Kurumları Yönetimi, 20-21 Mayıs, 556. Yılmaz, A. (2002). Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesinde Çalışan Hekimlerin Hasta Kayıt Sistemi Hakkındaki Düşünceleri ve Elektronik Hasta Kayıt Sisteminden Beklentileri. Yayımlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. Yılmaz, G. (2007). Türkiye’de Hastane Hizmetlerinde Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing) ve Hizmet Alan Yöneticiler Açısından Değerlendirilmesi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı, Trabzon. Yolalan, R. (1990). Veri Zarflama Yöntemi. MPM Verimlilik Dergisi, 3, 132-145, Ankara, Yurdagil, E. ve Üstün, B. (1997). Hemşirelerin Çalışma Ortamında Karşılaştıkları Şiddet Durumları: Gözden Geçirme. Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 4(2), 105-106. Yüncü, F. (1990). Sağlık Hizmetlerinde Yönetim. Bilgehan Basımevi, İzmir. Zaim, H. ve Tarım, M. (2010). Hasta Memnuniyeti: Kamu Hastaneleri Üzerine Bir Alan Araştırması. Sosyal Siyaset Konferansları, 59, 1-24. Zerenler, Z., Öğüt, A., (2007). Sağlık Sektöründe Algılanan Hizmet Kalitesi ve Hastane Tercih Nedenleri Araştırması: Konya Örneği. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18, 501-519. Wener, R.E. ve Olsen, R.V. (1980). Innonative Correctinal Enviroments A User Assesment. Enviroment and Behaviour, 12 (4), 478-493. 295 Withanachchi, N., Karandagoda, W., Handa, Y. (2004). Performance Improvement Programme at a Public Hospital in Sri Lanka: An Introduction. Journal of Health Organization and Management, 18(5), 361-369. 296 T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Özgeçmiş Adı Soyadı: Yusuf Yalçın İleri Doğum Yeri: Konya Doğum Tarihi: 12.09.1981 Medeni Durumu: Evli Öğrenim Durumu Derece Okulun Adı İlköğretim Hazım Uluşahin İlkokulu Ortaöğretim M.S.R. Anadolu I.H.L. Lise Konya Gazi Lisesi Lisans İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Selçuk Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme A.B.D. Nesne tabanlı programlama tasarımı, hastane otomasyon sistemleri yönetimi ve tasarımı Becerileri: Bilişim Teknolojileri, Hastane Yönetimi ve Finansmanı, Sağlık Muhasebesi, Barter İlgi Alanları: Sistemleri - Nortel Netaş GWC Team GNPS Yazılım Geliştiricisi İş Deneyimi: (Doldurulması isteğe bağlı) - N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Mdr. Yrd. ve Bilgi İşlem Müdürü - T.B.M.Y.O Bilgisayar Programcılığı Bölümü Öğretim Görevlisi - S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Mdr. Yrd. ve Bilgi İşlem Müdürü Tel: 0332 224 41 58 S.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi- Konya Adres İmza: Adres: Alaaddin Keykubat Kampüsü 42079 KONYA Tel: 0 332 241 05 21-22 Fax: 0 332 241 05 24