GAZİ ÜNİVERSITESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ KAMU HİZMETLERİNİN SUNUMUNDA KAMU ÖZEL İŞBİRLİKLERİ: SAĞLIK BAKANLIĞI ÖRNEĞİ Hazırlayan SELMAN SALİM KESGİN Danışman PROF. DR. NAİL ÖZTAŞ Ankara 2013 GAZİ ÜNİVERSITESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI YÖNETİM BİLİMLERİ BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ KAMU HİZMETLERİNİN SUNUMUNDA KAMU ÖZEL İŞBİRLİKLERİ: SAĞLIK BAKANLIĞI ÖRNEĞİ Hazırlayan SELMAN SALİM KESGİN Danışman PROF. DR. NAİL ÖZTAŞ Ankara 2013 i ONAY Selman Salim KESGİN tarafından hazırlanan "Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Kamu Özel İşbirlikleri: Sağlık Bakanlığı Örneği" başlıklı bu çalışma, 3 Haziran 2013 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Kamu Yönetimi Anabilim dalında yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir. [İmza] ____________________________ [Prof. Dr. Dilaver TENGİLİMOĞLU] (Başkan) [İmza] ____________________________ [Prof. Dr. Nail ÖZTAŞ] [İmza] ____________________________ [Doç. Dr. Süleyman ÇELİK] ii ÖZET Modern devletle birlikte hayatın hemen her alanında kendisine atıf yapılan kamu hizmeti kavramı, siyaset bilimi, ekonomi, kamu yönetimi, maliye gibi birçok farklı disiplinin çalışma alanına girmektedir. Devlet faaliyetlerinin hepsini kapsayan ve kamu otoritelerinin varlık sebebi olan kamu hizmetinin kapsamı ve ne kadarının devlet eliyle ne kadarının piyasa tarafından sunulması gerektiği konusunda değişik iktisadi, ideolojik fikirler bulunmaktadır. Bu farklı fikirlerin iki uç noktası, devlet faaliyetlerini mümkün olduğu kadar kısıtlamayı savunan liberal görüş ve devleti hayata dair her alanda etkin kılmayı hedefleyen sosyalist görüştür. Kamu hizmetini kamu özel işbirlikleri ile sunma anlayışı bu iki bakışın ortasında yer alan ve belirli konularda devlete, belirli konularda özel sektöre sorumluluklar yükleyen bir yaklaşımdır. 1990'ların başında İngiltere'de geliştirilen kamu özel işbirlikleri, günümüzde devletlerin karşı karşıya oldukları finansal ve idari sıkıntıları aşmak için başvurduğu araçlardan biridir. Örgütlerin çevrelerinde meydana gelen hızlı değişiklikler, karşılaşılan problemlerin tek aktörlü çözümlerinin mümkün olmaması, kamu yöneticilerini sivil toplum, özel sektör gibi farklı aktörlerle işbirliğine yöneltmektedir. Bu bağlamda, ağbağ tipi örgütlenme olarak tanımlanan kamu özel işbirlikleri, sadece ekonomik ve siyasal açıdan değil örgüt yönetimi açısından da son yıllarda öne çıkan önemli konu başlıklarındandır. Enerji, ulaştırma, eğitim gibi birçok alanda karşılığı olan kamu özel işbirliği mekanizmaları sağlık sektöründe de hayata geçirilmektedir. Ancak sağlık sektöründeki KÖİ uygulamalarının birtakım faklı yönleri vardır. Uzun süreli sözleşmelere dayalı olan ve sağlık hizmetinin sunumu, yönetimi, finansmanı, denetimi gibi birçok alt boyutu olan kamu özel işbirlikleri bütünleşmiş şehir hastanelerinde uygulanmaktadır. Bu çalışma kapsamında bütünleşmiş sağlık kampüsü olarak adlandırılan şehir hastanelerinde Kamu Özel İşbirliği geliştirilmesinin ne gibi iii sonuçlar doğuracağı, Türk Kamu Yönetiminde yeni bir hizmet sunum yöntemi olan işbirliği olgusunun kamu hizmetini nasıl etkileyeceği incelenmiştir. Çalışma kapsamında şehir hastaneleri politikasının geliştirilmesi, uygulanması ve sürdürülmesi sürecinde söz sahibi olan aktörlerle yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiş ve bu mülakatlar nitel analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: KÖİ, Kamu Özel İşbirliği, Ağbağ Tipi Örgütler iv ABSTRACT Public service is one of the most referred concepts in law, political science and similiar fields.. The publice service which includes state’s facilities affects all of the people and whole society. There are big discussions about the owner of public service. Some people supports the market mechanism, some ones supports state. The Public Private Partneships (PPPs)is mixture of these different alternative approaches. This work focuses on the emergence of PPPs in the Turkish health sector. It tries to capture the changes that has been taking place. Via semistructured in depth interviews conducted with public and private partners of the new PPPs this study aims to explore the differences between traditional public organizations and networked public organizations . There are some porblems which searched for answers. Why does network form of organizations emerged in public administration? Can the network organizations response to the complex issues of service provision ? What are the new issues with the PPPs in Turkish health sector?How is Turkish PPP procedure? Keywords:PPP, Public Private Partnerships, Network Organizations v ÖNSÖZ Yüksek lisans eğitimimin ürünlerinden biri olan bu çalışma birçok kişinin katkısını barındıran bir dizi emeğin neticesidir. Konu belirleme sürecinde çekilen fikir sancıları, bürokratlarla mülakat yapma sürecinde edindiğim tecrübeler benim için önemli bir öğrenme süreciydi. Bu süreçte benimle beraber olan ve teşekkür borcum olan herkesi sıralamam mümkün değil ancak birkaç isim var ki onların adını anmazsam vefasızlık yapmış olacağımı düşünüyorum. Ders döneminde kendisinden istifade ettiğim tüm hocalarıma teşekkür eder, fakültede geçirdiğim vakitlerde unutulmaz anılar paylaştığımız veher zaman kendilerinden istifade ettiğim Ertuğrul Cenk Gürcan’a, Mehmet Kocaoğlu’na ve Uğur Altundal’a hayatlarında başarılar diler, iyi ki onları tanıdığımı belirtmek isterim. Yoğun mesaisine rağmen her zaman bana vakit ayıran danışmanım Nail Öztaş Hocama, kapısını her çaldığımda yardımını gördüğüm Süleyman Çelik Hocama ve tezimi değerlendirerek yapıcı eleştirilerini yönelten Dilaver Tengilimoğlu Hocama teşekkür ederim. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü çalışanlarına ve çalışma kapsamında mülakat yaptığım tüm görüşmecilere teşekkür ederim. vi İÇİNDEKİLER ÖZET ..............................................................................................................İİ ABSTRACT .................................................................................................. İV ÖNSÖZ .......................................................................................................... V İÇİNDEKİLER ............................................................................................... Vİ SİMGELER VE KISALTMALAR................................................................... İX TABLOLAR ................................................................................................... X ŞEKİLLER .................................................................................................... Xİ GİRİŞ ..............................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜMM1 KAMU HİZMETİ; KAVRAM,ANLAYIŞI VE DEĞİŞİM1 1.1 KAMU HİZMETİ KAVRAMI ..................................................................... 2 1.1.1 Kamu Hizmeti Kavramının Doğuşu ve Gelişimi ............................ 2 1.1.2 Kamu Maliyesi Açısından Kamu Hizmeti...................................... 8 1.1.3 Siyasal İdeolojilere Göre Kamu Hizmeti ..................................... 11 1.1.4 Kamu Hizmetinin Kriterleri .......................................................... 15 1.1.5 Kamu Hizmetine Hâkim Olan Temel Anlayışlar ......................... 18 1.1.6 Kamu Hizmetinin Temel İlkeleri .................................................. 21 1.1.7 Kamu Hizmetlerinin Sunulma Yöntemleri ................................... 24 1.1.7.1 Geleneksel Tedarik Yöntemleriyle Kamu Hizmetinin Sunumu 25 1.1.7.2 Kamu Özel Sektör İşbirliği ile Kamu Hizmetinin Sunumu ....... 29 vii 1.1.7.3 Özelleştirme Uygulamaları ile Kamu Hizmetinin Sunumu ....... 31 1.2 KAMU HİZMETİ ANLAYIŞINDA DEĞİŞİM ........................................... 33 1.2.1 Kamu Sektörü Anlayışında Değişim ........................................... 35 1.2.2 Kamu Sektöründe Yaşanan Değişimin Dinamikleri .................... 41 1.2.2.1 Ekonomik Durgunluk ve Mali Krizler ....................................... 42 1.2.2.2 Yeni Sağ Düşüncesi ............................................................... 43 1.2.2.3 Bilişim Teknolojilerindeki Gelişim............................................ 45 1.2.2.4 Neoliberalizm ve Devletin Yeniden Yapılanması .................... 46 1.2.3 Kamu Hizmeti Terminolojisinde Değişim .................................... 51 İKİNCİ BÖLÜM 2 KAMU ÖZEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ 2.1 Sektörlerarası İşbirlikleri ....................................................................... 56 2.2 Kamu Özel Ayrımı ................................................................................. 62 2.3 Kamu Özel İşbirliği Kavramı.................................................................. 68 2.4 Tarihsel Süreçte Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları ............................... 74 2.5 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Diğer Hizmet Görme Usullerinden Farkı ............................................................................................................. 77 2.6 Kamu Özel İşbirliği Uygulama Modelleri ............................................... 79 2.7 Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Örnekleri .......................................... 82 2.7.1 Dünyada Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları ................................ 82 2.7.2 Avrupa Birliği’nde Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Örnekleri ... 90 2.7.3 Türkiye'de Kamu Özel İşbirliğiUygulamaları ............................... 95 2.8 Kamu Özel İşbirliği Modelinin Avantajlı ve Dezavantajlı Yönleri ......... 102 2.9 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında Kritik Aşamalar ......................... 106 2.9.1 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Seçimi..................................... 106 2.9.2 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Muhasebeleştirilmesi ...... 108 viii 2.9.3 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında Risk Paylaşımı............... 109 2.9.4 Kamu Özel İşbirliği İhaleleri ...................................................... 113 2.9.5 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında Hesap Verebilirlik .......... 117 3. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SAĞLIK BAKANLIĞI ÖRNEĞİ 3.1 Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları ....................... 119 3.2 Dünyada Sağlık Alanındaki Kamu Özel İşbirliği Projeleri .................... 122 3.3 Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Analizi: ...... 128 3.3.1 Araştırmanın Metodolojisi ......................................................... 130 3.3.2 Görüşmelerin Analizi ................................................................ 133 3.3.2.1 Kamu Özel İşbirliğini Tanımlama .......................................... 133 3.3.2.2 Kamu Özel İşbirliği Süreci .................................................... 134 3.3.2.3 İyi Bir Kamu Özel İşbirliği Uygulamasının Özellikleri ............ 137 3.3.2.4 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Denetimi .............................. 140 3.3.2.5 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Şeffaflığı .............................. 141 3.3.2.6 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Hesap Verebilirliği ............... 144 3.3.2.7 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarıyla İlgili Bürokratik Yapı ve ...... Mevzuat………………………………………………………….144 3.4 Şehir Hastaneleri Politikasının Değerlendirilmesi ............................... 151 4 SONUÇ 4.1 Değerlendirme .................................................................................... 155 4.2 Öneriler ............................................................................................... 157 KAYNAKÇA ...............................................................................................159 EKLER........................................................................................................170 ix SİMGELER VE KISALTMALAR AB: Avrupa Birliği IFRIC: International Financial Reporting Interpretations Committee IMF: Uluslar arası Para Fonu KÖİ: Kamu Özel İşbirliği KÖİ: Kamu Özel İşbirliği KSK: Kamu Sektörü Karşılaştırıcısı PFI: Özel Finans Girişimi PPP: Public Private Partnerships WHO: Dünya Sağlık Örgütü Yİ: Yap İşlet YİD: Yap İşlet Devret x TABLOLAR Tablo 1: Kamu Hizmeti Sunum Modelleri .................................................... 25 Tablo 2: Liberal ve Muhafazakar Yeni Sağ İdeolojilerin Karşılaştırılması .... 43 Tablo 3: Piyasa, Hiyerarşi, Ağbağ Karşılaştırması ...................................... 59 Tablo 4: Kamu ve Özel Sektör Karşılaştırması............................................ 63 Tablo 5: İşletmede Olan KÖİ Projelerinin Sektörlere Göre Dağılımı ............ 96 Tablo 6: Yapım Aşamasındaki KÖİ Projelerinin Sektörlere göre Dağılımı ... 97 Tablo 7:Sözleşme YİD İmtiyaz Karşılaştırması ......................................... 104 Tablo 8:KÖİ Projelerinde Riskler ............................................................... 110 Tablo 9:AB Kamu Alım Yöntemleri ............................................................ 115 Tablo 10: Faklı Projelerden Farklı Teklif Yapıları ...................................... 116 Tablo 11: Nitel analizin özellikleri .............................................................. 129 Tablo 12: Mülakat Yapılan Kişilere İlişkin Bilgiler………………………….. 131 Tablo 13: Risk Paylaşımı .......................................................................... 139 Tablo 14: Ülkelere gör KÖİ Birimleri .......................................................... 148 Tablo 15: Mevcut KÖİ işleyişine ilişkin öneriler ......................................... 150 ŞEKİLLER Şekil 1: Kamu Özel Spektrumu ..................................................................... 8 Şekil 2:Siyasal İdeolojilere Göre Kamu Hizmetleri ...................................... 12 Şekil 3: Kamu Hizmetlerinin Sunulma Yöntemleri ...................................... 32 Şekil 4: Kamu Hizmetlerinden Memnuniyet (Gayret) ................................... 49 Şekil 5: Kamu Hizmetlerinden Memnuniyet(Hizmette Adalet) ..................... 49 Şekil 6: Kamu Özel İşbirliği ile Ağbağ İlişkisi ............................................... 57 Şekil 7: Bozeman’a Göre Kamusallık Düzeyleri ......................................... 67 Şekil 8: Tipik Bir KÖİ Projesi ....................................................................... 72 Şekil 9: Tipik bir Kamu Özel İşbirliği Uygulamasının Aşamaları .................. 72 Şekil 10: Geleneksel Kamu Tedariki ve Özel Girişim Karşılaştırması ......... 78 Şekil11: Gelişmekte Olan Ülkelerdeki KÖİ Pazarının Yıllara Göre Dağılımı(1990-2011)……………………………………………………………...82 Şekil 12: Gelişmekte Olan Ülkelerdeki KÖİ Uygulamalarının Sektörlere Göre Dağılımı(1990-2011) .................................................................................... 83 Şekil 13: AB'deki KÖİ Projelerinin Dağılımı ................................................. 91 Şekil 14:AB’de KÖİ Proje Sayılarının Ülkeler Bazında Dağılımı(2011) ....... 92 Şekil 15: AB' deki KÖİ Projelerinin Büyüklük Dağılımı................................. 93 Şekil 16: İngiltere' deki KÖİ Projelerinin Sektörel Dağılımı .......................... 94 Şekil 17: Türkiye'de KÖİ Paydaşları ............................................................ 96 Şekil 18:Uygulama Sözleşmelerinin Sektörlere Göre Dağılımı ................. 100 Şekil 19: Uygulama Projelerinin Modellere Göre Dağılımı ........................ 101 Şekil 20: KSK Karşılaştırması ................................................................... 107 Şekil 21: Risk Transferi Model İlişkisi ........................................................ 111 Şekil 22: Forrer'e göre Hesap Verebilirlik Ölçütleri .................................... 118 Şekil 24:Alzira Hastanesi Hizmet Sunma Mekanizması ............................ 125 GİRİŞ Modern devletin ortaya çıkışıyla birlikte gelişen ve çeşitli aşamalardan geçerek bugünkü anlamına bürünen kamu hizmeti, devleti anlamlandırmak, devletin faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak için kullanılan önemli bir kavramdır. Kamu hizmeti kavramı; hizmetin kim tarafından, ne şekilde sunulacağı sorusuna verilen cevaba göre oluşan farklı siyasal düşünceler itibariyle siyasal sistem tartışmalarının; kavramın kapsamı, gerektirdiği yapısal düzenlemeler ve ihtiyaç duyduğu insan kaynağı nedeniyle de bürokratik uygulamaların önemli bir gündem maddesidir. Yani kavram hem teorik hem de pratik açıdan birçok farklı düşünce ve uygulamada karşılık bulmaktadır. Çeşitli tanımlama ve adlandırmalarla değişik disiplinlerin inceleme alanlarında yer alan kamu hizmeti kavramını, tarihsel süreçte takip ettiğimizde 20. yüzyılın başlarında siyaset biliminden idare hukukuna geçtiğini, daha sonra da kamu maliyesi ve kamu ekonomisinde değişik şekillerde kullanıldığını görmekteyiz. Bugün ise kamu hizmeti; siyaset bilimi, kamu yönetimi literatüründe “devletin işlevleri/görevleri” konularını incelerken kullanılırken, kamu ekonomisi kamu maliyesi ve bazen ceza hukuku alanında kamu kesimi, kamu malı seklinde kullanılmaktadır (Karahanoğulları, 2004). Kavramın önemi, idare hukukunun kapsama alanını belirleyici olmasından ileri geldiği gibi, toplumsal yapı içerisinde imtiyaz sözleşmeleri gibi başka tartışmalı ve kamu politikalarının uygulanmasında kendisine atıf yapılan diğer kavramları tayin edici biçimde kullanılmasından da kaynaklanmaktadır. Örneğin, idarenin taraf olduğu uyuşmazlıklardan hangisinin idari yargının görev alanına girdiğini belirlemede kullanılan en önemli ölçüt, uyuşmazlık konusunun bir kamu hizmeti faaliyeti olup olmadığıdır. Devletler doğaları gereği vatandaşların ihtiyacı doğrultusunda kamu hizmeti sunmakla görevlidirler. Söz konuşu kamu hizmetinin kim tarafından sunulacağına ilişkin tartışmalar bulunmaktadır. Kamu hizmetinin 2 finansmanına, kim tarafından sunulacağına ilişkin tartışmalar ana hatları itibariyle hizmetin devlet tarafından veya özel girişim tarafından sunulmasını savunanlar arasındadır. Neo klasik iktisadın piyasa başarısızlığı tezi üzerine bina edilen refah devleti yaklaşımı hizmetin devlet tarafından sunulmasını, devletin ekonomiye müdahale edebilmesini savunurken, devletin müdahaleci kimliğinin onu aşırı büyüteceğini ve verimsiz kılacağını savunan devlet başarısızlığı teorisyenleri kamu hizmetinin özel girişimci eliyle sunulmasını savunmaktadır. Son yıllarda kamu hizmetlerinin sadece devlet veya sadece girişimci tarafından sunulmasına ek olarak bu aktörler arasında yapılacak işbirlikleri ile de sunulmasını ifade eden fikirler geliştirilmiştir. Değişen çevresel koşulların ve örgüt içi işleyişin örgütleri farklı örgütlerle işbirliği geliştirmeye yönelttiği günümüz kamu yönetiminde sektörün özelliklerine göre farklı işbirliği örüntüleri ortaya çıkmaktadır. Bu işbirlikleri kamu kuruluşlarının kendi aralarında, özel şirketlerin kendi aralarında, kar amacı gütmeyen örgütlerle kamu sektörü ve özel sektör arasında olabileceği gibi kamu sektörü ile özel sektör arasında da olmaktadır. Kamu sektörü ile özel sektör arasındaki bu ilişki kamu yönetimi literatüründe Yap İşlet Devret, İşletme Hakkının Devri gibi farklı örnekleri vardır. Bu kapsamda, Kamu Özel İşbirlikleri; işbirliğinin üzerine bina edildiği sözleşme taraflarının hak ve görevlerine göre değişen bu farklı adlandırmaların hepsini kapsayan bir şemsiye kavramdır. Powell’ın sınıflandırmasına göre hiyerarşi, piyasa ve ağbağ şeklinde üç grupta incelenen örgütlenme biçimleri arasından ağbağ tipi örgütler sınıflandırmasına uygun bir yapılanma olan Kamu Özel İşbirlikleri(KÖİ), kamu yönetiminde özellikle 1990 sonrasında geniş yer bulan bir kavramdır. İşbirliklerini özelleştirmenin isim değiştirmiş hali olarak gören eleştirel yaklaşımlar olmakla birlikte kamu ile özel sektörün beraber hizmet sunmasını savunan ciddi bir literatür vardır. Buna göre; kamu idarelerinin karşı karşıya kaldıkları idari ve mali problemler, kamu örgütlerinin çevresel koşullarındaki değişmeler, karşılaşılan sorunların çözümünün çok aktörlü beraberliklerle mümkün olması kamu özel işbirliklerini kamu politikası karar verici ve uygulayıcıları nezdinde önemli kılmaktadır. 3 Bu çalışmayla, Türk kamu yönetiminde henüz yeni sayılabilecek bir konu olan Kamu özel işbirliği uygulamalarının kamu yönetimi bilimi açısından ele alınması ve uygulamaların bilimsel ölçütlerle incelenerek kamu politikası yapıcıları ve uygulayıcılarına fikir verilmesi beklenmektedir. Kamu özel işbirlikleri ilk olarak Sağlık Bakanlığı’nın şehir içindeki tüm hastaneleri tek bir alanda toplayarak ölçek ekonomisi getirilerinden faydalanmayı hedeflediği entegre şehir hastanelerinde uygulamaya başlamıştır. Entegre şehir hastaneleri için geliştirilen işbirlikleri ile sağlık hizmeti sunumuna birçok değişiklik meydana gelecektir. 25 yıllık sözleşmelere dayanan işbirliği modeli ile sağlık hizmetinin sunulduğu, finansman, yönetim ve denetimde işbirliğinin geliştirildiği ve kamu kesiminin sözleşme süresince kiracı durumunda olduğu bir işbirliği uygulaması Türk Kamu Yönetiminde ilk kez tecrübe edilecektir. Sağlık sektörünün dinamik niteliği nedeniyle uzun vadeli plan yapmanın zorluğu ve sözleşmenin tasarım ve sürdürülmesi için gerekli olan idari kapasite de sağlık sektöründeki kamu özel işbirliği uygulamalarını diğer kamu hizmeti sunma biçimlerinden farklılaştırmaktadır. Sağlık Bakanlığının bu uygulamasının geleneksel yöntemlerinden farklı analiz yöntemleri, farklı bütçe, ihale düzenlemeleri gerektirmesi, sağlık alanındaki kamu özel işbirliklerinin önemini göstermekte ve akademik çalışmalara konu olmasını gerektirmektedir. Bu çalışmanın amacı alternatif bir kamu hizmeti üretme ve sunma biçimi olan kamu özel işbirliklerini incelemektir. Çalışmanın kapsamı Sağlık Bakanlığı'nın Kamu Özel İşbirliği uygulaması ile sağlık hizmetini sunmayı, finanse etmeyi, sürdürmeyi planladığı entegre şehir hastaneleridir. Bu çalışmanın önemi Türk kamu yönetimi literatüründe ve uygulamalarında önemli bir uygulama alanı bulmaya başlayan kamu özel işbirliği uygulamalarını konuyla ilgili ilk kurumsal yapıyı oluşturan Sağlık Bakanlığı örneği üzerinden inceleyecek olmasıdır. Şehir hastaneleri uygulamalarını inceleyen bu araştırma kapsamında yapılan görüşmelerin Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) uygulamalarının bütün paydaşlarını kapsaması, 4 çalışmanın özgünlüğünü artırmaktadır. Sağlık Bakanlığı KÖİ uygulamaları hakkında yapılan ilk saha araştırması olan bu çalışma neticesinde elde edilen veriler, sağlık sektörü yöneticileri ve kamu yönetimi teorisyenlerine güncel gelişmelerin değerlendirilebilmesi açısından önemli bilgiler sağlamaktadır. Bu çalışmanın cevap aradığı sorular aşağıdadır: Kamu Özel İşbirliğinin özelleştirme ve imtiyaz uygulamalarından farkı nedir? İyi bir Kamu Özel İşbirliği projesinin temel özellikleri nelerdir? Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapım, yönetim ve sürdürülmesinde neden Kamu Özel İşbirliği uygulamaları geliştirmiştir? Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapım, yönetim ve sürdürülmesine için geliştirdiği Kamu Özel İşbirliği uygulamaları için yeterli hukuksal ve bürokratik zemin var mıdır? Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapıl, yönetim ve sürdürülmesi için geliştirdiği KÖİ uygulamasüreci şeffaf mıdır? Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapı, yönetim ve sürdürülmesi için geliştirdiği KÖİ uygulamaları dünyadaki sağlık alanındaki KÖİ uygulamaları ile ortak ve farklı yönleri var mıdır? Bu çalışmanın varsayımları şunlardır: Sağlık Bakanlığının şehir hastanelerinde uyguladığı KÖİ için yeterli mevzuat geliştirilmemiştir. Sağlık Bakanlığının şehir hastanelerinde uyguladığı KÖİ süreci yeteri kadar şeffaf değildir. KÖİ modeli idarelerin finansman sorununu çözmek için başvurduğu bir hizmet sunma biçimidir. KÖİ uygulamaları yeterli bürokratik ve hukuk zemin üzerine inşa edilmezse başarılı olamaz. 5 Çalışmanın kapsamı Sağlık Bakanlığı'nın Kamu Özel İşbirliği uygulaması ile sağlık hizmetini sunmayı, finanse etmeyi, sürdürmeyi planladığı entegre şehir hastaneleridir. Çalışmanın sınırlılıkları şunlardır: Hâlihazırda hizmet sunan entegre şehir hastanesi olmadığı için hizmet kalitesi, performansı net olarak gözlemlenememiştir. Nitel analiz ile mülakat değerlendirilmesi yapıldığından analizin doğasından kaynaklanan sorunlar vardır. Çalışmanın birinci bölümünde, kamu hizmeti kavramı tanımlanacak, kavram üzerindeki siyasal tartışmalar analiz edilecek, hizmetin sunulma, yönetilme, finanse edilme yöntemleri incelenecektir. Kavramın hayat bulduğu ekonomik ve politik düzlemdeki değişmeler ve kamu yönetimi ve hizmeti anlayışındaki evrim incelenmiştir. İkinci bölümde kamu sektörü ve özel sektör arasındaki fark ve benzerlikler tartışılacak ve kamu özel işbirliklerinin Türkiye ve dünyadaki gelişim süreci ve hâlihazırda uygulama sahası incelenmiştir.. Bu bölümde kamu özel işbirliği uygulamaları ağbağ tipi örgüt olarak ele alınmıştır. Ağbağ tipi örgütler/örgütlenme olarak değerlendirilen kamu özel işbirliği uygulamalarındaki bütçeleme, muhasebeleştirme, ihale, risk paylaşımı düzenlemeleri literatürdeki ve pratikteki son gelişmelerle birlikte değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde Sağlık Bakanlığı’nın kamu özel işbirliği uygulamaları incelenmiştir. İnceleme kapsamında öncelikle, farklı ülkelerde sağlık alanındaki kamu özel işbirliği uygulamalarından örnekler verilerek farklı idari ve siyasal kültüre sahip ülkelerdeki KÖİ uygulamaları bütüncül bir perspektifle değerlendirilmiştir. Sağlık Bakanlığının kamu özel işbirliği uygulamalarının değerlendirilmesi amacıyla sağlık sektöründeki kamu özel işbirliği uygulamalarının hayata geçirilmesinde söz sahibi olan aktörlerle(uzman, genel müdür, daire başkanı, özel sektör temsilcisi, kamu özel işbirliği proje 6 yürütücüleri ) yapılan mülakatlar betimsel analiz yöntemiyle incelenmiştir. Söz konusu kamu politikası uygulayıcılarının kamu özel işbirliği tecrübeleri ışığında, uygulamaların sağlık hizmetlerinin sunumunda ne gibi farklılıklar getireceğinin değerlendirilmesi yapılmıştır. BİRİNCİ BÖLÜM KAMU HİZMETİ; KAVRAM,ANLAYIŞ VE DEĞİŞİM Bu bölümde kamu hizmeti kavramı ve kamu hizmeti anlayışındaki değişim Kamu Hizmet ve Kamu Hizmeti Anlayışındaki Değişim başlıkları altında incelenmiştir. Kamu Hizmeti yedi alt başlıktan meydana gelmektedir. İlk bölümde kamu hizmetinin doğuşu ve gelişimi ele alınacaktır. Bu bölümde kavramın semantik analizi yapılarak tarihsel süreç içerisinde nasıl şekillendiği değerlendirilmiştir. Kamu hizmetinin kriterleri başlıklı ikinci bölümde kamu hizmetini belirleyen maddi, şekli ve organik kriterler incelenmiştir. Üçüncü bölümde kamu hizmetine hakim olan objektif kamu hizmeti anlayışı, sübjektif kamu hizmeti anlayışı ve iktisadi kamu hizmeti anlayışı ele alınmıştır. Kamu hizmetinin temel ilkeleri başlıklı dördüncü kısımda bir hizmetin kamu hizmeti olarak anılabilmesi için gerekli olan şartlar incelenmiştir. Beşinci bölümde kamu hizmetinin sunumu olgusuna odaklanılmıştır. Geleneksel yollarla kamu hizmetinin sunulması, özel sektör eliyle kamu hizmetinin sunulması ve kamu özel işbirliği ile kamu hizmetinin sunulması bu bölümde incelenen konulardır. Altıncı bölümde siyasal ideolojilerin kamu hizmetine bakışı ele alınmıştır. Siyasal ideolojiler yelpazesinin iki ucunda bulunan liberal ve sosyalist bakış açılarına göre kamu hizmetinin nelerle sınırlı olduğu bu bölümde tartışılmıştır. Kamu Hizmeti Anlayışındaki Değişim kısmı siyaset bilimi, ekonomi, sosyoloji disiplinlerinden faydalanarak kamu yönetimi perspektifinden değişim olgusunu ele almaktadır. İlk olarak devlet, kamu anlayışında değişim ele alınmıştır. İlerleyen bölümlerde bu değişimin dinamikleri tartışılmıştır. Bu değişimin teorik ve pratik boyutu değerlendirilmiştir. Bölümün son başlığında da kamu hizmeti terminolojisindeki yenilikler ele alınmıştır. 2 1.1 KAMU HİZMETİ KAVRAMI 1.1.1 Kamu Hizmeti Kavramının Doğuşu ve Gelişimi Kamu yönetimi disiplininin yapıtaşı kavramlarından olan kamu hizmeti, birçok idari olayda kendisine atıf yapılan ve farklı boyutlarıyla birçok disiplinin kesiştiği noktada yer alan bir kavramdır. Kavramın önemi, idare hukukunun kapsamını belirleyici olmasından ileri geldiği gibi, kamu yönetimi içerisinde imtiyaz sözleşmeleri gibi tartışmalı ve önemli diğer kavramları/konuları belirleyici şekilde kullanılmasından da kaynaklanmaktadır. Meşruiyetini vatandaştan alan modern devletin varlık sebebi olan kamu hizmeti devletin tüm faaliyetlerini kapsayan bir olgudur. Dolayısıyla, devlet kamu hizmetini vatandaş beklentilerine uygun olarak gerçekleştirmek durumundadır. Kamu hizmeti kavramının gelişiminin ve mevcut halinin incelenmesi amacıyla öncelikle kavramın semantik analizi yapılacaktır. Bir kelimenin sözlük anlamının üzerine zaman içinde eklenmiş olan yeni anlamların ya da gerçekleşmiş olan anlam kaymalarının tespiti demek olan semantik analiz, kelimelerin kullanıldıkları yerde hangi anlamla yüklü olarak neye işaret ettiklerinin araştırılmasını sağlamaktadır (İzutsu, 1997: 3) Semantik analizi yapabilmek için, kamu hizmeti kavramının geçmişten bu yana Türkiye ve Türkiye idare sistemini etkileyen Fransız geleneğindeki uygulanış biçimleri ile gerekçelerini, hangi ihtiyaçları karşılamak üzere kullanıldığını incelemek gereklidir. Kamu kelimesinin Latince karşılığı publicus' tur. Devlete ait, halka ait, umuma ait, genel, yaygın, kamu görevlisi anlamlarına gelen kamu (publicus) etimolojik olarak ergen, erişkin olmayla, aynı zamanda açıklıkla, açık olmayla, herkesin önünde olmayla da (de publico: toplum hesabına, in publico: açıkça herkesin önünde, publice: devlet adına, hesabına, hep beraber, birlikte) bağlantılıdır (Kabaağaç & Alova, 1995:). Mezopotamya’da Hammurabi kanunlarında izlerinin görüldüğü belirtilen Babil Devleti’ ne (MÖ 1728–1686) kadar temelleri götürülen kamu hizmeti, 3 hukuki terim olarak Fransa’da 16.–18. yüzyıl monarşisinde ve Devrimde ortaya çıkmış, kamu hukuku özel hukuk ayrımının yerleşmesiyle gelişmiştir. Kamu hizmeti kavramı M.Ö. V. Yüzyıldan itibaren toplumsal ihtiyaçları karşılama bağlamında “ortak yarar” olarak kavramsallaşmıştır. Platon’da, toplumun ortak yarar arayışı üzerinde kurulması şeklinde izleri görülen kavram Aristo’da özel alan-siyasal alan ayrımında kendisini göstermektedir. Kamu hukuku özel hukuk ayrımını gerçekleştiren Roma Hukuku da kavramın gelişiminde (özellikle Geç İmparatorluk döneminde )önemli bir yer sahibidir (Karahanoğulları, 2004). Ortak yarar kavramının din adamlarının isteklerini belirten bir kavram haline gelmesiyle kamu yararı kavramı Bizans İmparatoru Jüstiyen döneminde Hristiyanlığın etkisiyle ruhban sınıfının çıkarlarını ifade eden bir mahiyete bürünmüştür. XV. ve XVI. yüzyılda genel yarar kavramı gelişmiştir. Kamu hukuku ile özel hukuk arasındaki ayrımın zayıfladığı Ortaçağ Avrupası sonrasında Habermas'ın temsili kamudan kamu otoritesine geçiş (Habermas, 1997:) olarak nitelendirdiği feodaliteden kapitalizme geçişin siyasi yansıması olan mutlakiyetçi devletler döneminde kavram yeniden canlanmıştır. Bu dönemde bölgesel pazarlar canlanmış, dünya ölçeğinde bir ekonomi oluşmaya başlamış, feodal sınıflar karşısında görece güçlü, merkezi bürokrasi gelişmiştir. Özel ve kamusal unsurlar arasındaki parçalanma siyasal alanda kamu bütçesi ile feodal hükümdarın özel serveti ve harcamaları arasındaki ayrışmada görülmektedir. Sivil bürokrasi, yargı, ordu, hükümdar sarayının özel alanında özerkleşerek kamu kurumları haline geldiler (Yılmaz ,1998: ). Fransız İhtilali sırasında kamu hizmeti, bir bireyin diğerine yaptığı hizmet değil, tüm toplumu ilgilendiren hizmetler olarak özellikle bireysel hizmetlerle karşıt anlamlı kullanılmış, 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 12. maddesinde kamu gücünün, tevdi edilenlerin özel çıkarına değil herkesin yararına kurulduğu belirtilmiştir (Karahanoğulları, 2004:). 4 Kamu hizmeti kavramı, devlet yönetiminde minimal devletçi anlayışın öne çıktığı ve devletin görevinin kamu düzenini sağlama işleviyle sınırlandırıldığı dönemde çok kısıtlı anlamda kendisine karşılık bulmuştur. Bu anlayışta devletin faaliyet alanı, milli savunma ve kolluk faaliyetleri ile bireylerin güçlerinin yetmediği ya da bir çıkar görmedikleri için yürütmedikleri faaliyetlerle sınırlanmıştır. Bu nedenle, devlet toplumsal ihtiyaçları karşılamak üzere, doğrudan kendi buyruğu ve sorumluluğu altında, üstün ve ayrıcalıklı usuller kullanarak söz konusu faaliyetleri yürütmüştür. Bu dönemde kamu hizmetleri, devletin kamu yararını sağlamak amacıyla kamusal yönetim usulleriyle yürüttüğü faaliyetlerdir. Hukuk ağırlıklı bu bakışın alternatifleri de mevcuttur. Çalışma konusu devletin kamu hizmetlerini yerine getirmek amacıyla mal ve hizmet üretimi dolayısıyla yaptığı harcamalar ile harcamaların finansman kaynağını teşkil eden gelirleri inceleyen kamu maliyesi yaklaşımına göre ise kamu hizmeti (ilerleyen kısımlarda incelenecek olan) piyasa başarısızlığı neticesinde ortaya çıkmış ve gelişmiştir. XVIII. Yüzyıldan itibaren gelişen ve yaygınlaşan kamu hizmeti kavramı XIX. Yüzyılda mevzuata da girmiştir. Kavram ilk olarak Fransız Uyuşmazlık Mahkemesinin 1873 tarihli Blanco kararında kullanılmıştır. Blanco kararı daha önceleri kamu gücü anlayışı etrafında gelişen idari yargıda kamu hizmeti ölçütünün benimsenmesinin ilk uygulaması olarak değerlendirilmektedir (Karahanoğulları, 2004: 45). Kamu hizmeti kavramının günümüzdeki içeriğini ve önemini kazanması, 20’nci yüzyıl başında devlet işlevlerindeki gelişme ve genişlemenin kamu hukukunda yarattığı dönüşümlerin açıklanması çerçevesinde, Kamu Hizmetleri (Bordeaux) Okulu anlayışının oluşması ile gerçekleşmiştir. Bordeaux Okulu kamu hizmeti kavramını tüm idare hukukunun ve devletin açıklayıcı kavramı olarak kullanmıştır. “Devleti, yönetenler tarafından örgütlenen ve denetlenen kamu hizmetleri birliği” olarak tanımlayan Duguit, “kamu hizmetini idarenin köşe taşı” olarak değerlendiren Jeze Bordeaux Okulunun kamu hizmetine bakışını yansıtması açısından önemli örneklerdir. 5 Dünyadaki birçok ülke gibi Türkiye ’de kamu hizmeti teori, rejim ve sistematiğini benimserken Fransa’dan esinlenmiştir (Ulusoy, Fransız Ve Avrupa Birliği Kamu Hizmeti Anlayışlarının Türk Hukukuna Etkisi, 1999, s. 165). Fransa’da 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Duguit ve Bordeaux Okulu tarafından oluşturulan kamu hizmeti teorisi, 20. Yüzyıl içinde değişim ve gelişmeler, hatta krizler yaşamıştır. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası idare hukukunda meydana gelen değişmeler, bu dönemde devlet müdahaleciliğinin gittikçe artması, uygulanan iktisat politikaları bu krizlerin başlıca kaynağıdır. Kamu hizmetindeki bu değişim, kriz ve belirsizlik diğer ülkelerde de yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Bu nedenle kamu hizmeti kavramının “efradını cami ağyarını mani” bir şekilde tanımlanmasında güçlük çekilmektedir. Çünkü, özellikle iktisadi boyutu olan konularda hukuk ile diğer alanların örtüşmesi, çok boyutlu bir bakış ve kavrayışı gerektirmektedir. Bu bağlamda, bugüne kadar yanlış bir kavrayışla gelişmiş bulunan sınırlandırıcı ve giderek körleştirici hukuk yaklaşımının sınırlarını zorlamaya çalışmak ve disiplinler arası bir yaklaşım geliştirmek gereklidir (Karahanoğulları, 2004:). Türk hukukunda da kamu hizmeti kavramını tanımlama konusunda konsensüs oluşmamıştır. Prof. Dr. Derbil kamu hizmeti kavramının tanımlanmasındaki bu güçlüğü “service public” kavramının Fransızcadan dilimize iyi aktarılamamış olmasıyla açıklamaktadır (Derbil,1950: 29). Kamu hizmeti kavramı, dilimize sadece dinamik boyutuyla çevrilmiş, fakat statik yönünü ifade eden “teşkilât” anlamı vurgulanamamıştır. Bununla birlikte kamu hizmeti kavramı, çok farklı anlamlarda kullanılmış olmasından dolayı aşınmış ve belirsiz hale gelmiştir (Keskin, 2006: 5). Kamu hizmeti kavramının idarenin faaliyet alanını belirlemede, idari yargının görev alanını saptamada, idare hukukuna ilişkin memur, idari sözleşme vb. pek çok konuda kilit rol oynaması yani kamu hizmeti kavramından yola çıkarak diğerlerinin sınırlarının çizilebilmesi, kavramın idare hukuku açısından önemini ve merkezi konumunu göstermektedir. Bu nedenle idare hukukuna ilişkin pek çok kavramı açıklayabilmek için kamu hizmeti kavramının da açıklanması gerekmektedir. 6 Duguit, kamu hizmeti kavramını idare hukuku teorisinin merkezine oturtmakta ve idare hukukunu ‘kamu hizmetleri hukuku’ olarak sunmaktadır” (Aktaran: Yılmaz, 2008: 1217). Kamu hizmeti yaklaşımının kurucusu olan Bordeaux Ekolüne göre, idare hukuku kamu hizmeti kavramı üzerine inşa edilmiştir. Devlet, bu görüşe göre kamu hizmetleri teşkilatının bütünüdür. Kavram hem idarenin ve onun örgütlenmesi ve faaliyetlerini kurallara tabi kılan idare hukukunun varlık sebebini hem de içeriğini belirler. Devlet, bireylerin ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve onların isteklerini gerçekleştirmek için vardır. Başka bir ifade ile Orak’ın da ifade ettiği gibi, kamu hizmeti kavramının sınırlarının belirlenmesi, aslında idari teşkilatın da içinde yer aldığı devletin ontolojik olarak ispatı anlamına gelmektedir(Orak, 2007: 165) Bu anlayışa göre kamu hizmeti, idare hukukunda her türlü soruna çözüm olabilen kaynaktır ve Duguit’in de ifade ettiği gibi idare hukuku, kamu hizmetleri hukukundan başka bir şey değildir, idare hukukunun konusunu kamu hizmeti etkinlikleri oluşturmaktadır(Yılmaz, 2008: 1218) Anayasa Mahkemesi bir kararında, kamu hizmeti kavramının belirsizliği noktasında görüş birliği olduğunu ve kamu hizmetinin çeşitli biçimlerde tanımlanmaya çalışıldığını” belirttikten sonra, kamu hizmetini şu şekilde tanımlamıştır: “ En geniş tanımına göre kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunların gözetim ve denetimleri altında, genel ve ortak gereksinmeleri karşılamak, kamu yararı ya da çıkarını sağlamak için yapılan ve topluma sunulmuş bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir”. 1 Danıştay’ın da bazı kararlarında kamu hizmetini tanımladığı görülmektedir. Bu bağlamda Danıştay bir kararında kamu hizmetini, şu şekilde tanımlamaktadır: “..umuma arz edilen sürekli ve düzenli bir biçimde işlemesi zorunlu, toplumun genel ve ortak gereksinimlerini karşılamak amacıyla kanunla kurulan 1 Anayasa Mahkemesi 22.2.2012 tarih ve E.2011/53 K.2012/27 sayılı kararı 7 idarenin, doğrudan ya da yakın gözetim ve sorumluluğu altında kamusal yetki ve usuller kullanarak yürüttüğü faaliyetlerdir. Bu faaliyetler, Anayasanın 128. maddesinde de belirtildiği gibi genel idare esaslarına göre yürütülür.”2 Akademi ve yargı da kavramın tanımı üzerinde bir mutabakata varılmış değildir. Bu durumu özetleyen Truchet, kimsenin kamu hizmeti için tartışmasız tanım yapamadığını, yasa koyucunun da bunu dert edinmediğini, yargıcın istemediğini, öğretinin ise başaramadığını belirtmektedir (Aktaran: Karahanoğulları, 2004: 6). Tüm bu tartışmaların ışığında bu çalışmada esas alınacak olan tanım Sıddık Sami Onar tarafından verilen klasik tanımdır. Türkiye’de Kamu Hizmetleri Okulu’nun kurucusu ve önde gelen temsilcisi olan Onar’a göre Devlet veya diğer amme hükmî şahısları (kamu tüzel kişileri) tarafından veya bunların nezaret ve murakabaları, kontrolleri altında umumî ve kolektif ihtiyaçları karşılamak ve tatmin etmek, amme menfaatini sağlamak için icra edilen ve umuma arz edilmiş bulunan devamlı ve muntazam faaliyetlere amme (kamu) hizmeti denilmektedir(Onar, 1960: 166). Kavramın hangi bileşenlerden oluştuğu, niteliklerinin neler olduğu, kavramı oluşturan nedenler ile sonuçlarının karıştırılabilmesi, felsefi ve tarihi arka plan gibi hususlar daha uzun süre tartışılacaktır. Kavramın bu kadar sık kullanılmasına rağmen hala tam tanımlanabilir olmaması sadece hukuk boyutunun olmamasından kaynaklanmaktadır. Kamu hizmetleri, toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli faaliyetlerinin devlet tarafından, üretim ilişkileri alanının kurallarından belirli oranda bağışık kılınarak yerine getirilmesini ifade eder. Devlet tarafından üstlenilen hizmetler konusu, siyaset biliminde(liberal devlet, sosyal devlet, sosyalist devlet), ekonomide(piyasa ekonomisi, devletçilik, ithal ikamecilik, dışa açık ekonomiler, fordizm, keynesyen birikim modeli, kalkınmacılık), kamu maliyesinde (kamusal mallar, piyasa malları), anayasa hukukunda (sosyal haklar) önemli bir yer tutmaktadır(Karahanoğluları, 2004: 165). 2 Danıştay 1. Dairesi, 17 .04.2000 tarih E. 2000/29, K. 2000/59 sayılı kararı 8 Kamu hizmeti kavramının ortaya çıkışı ekonomik açıdan ele alındığında kamu hizmetinin piyasa başarısızlığı ile ortaya çıktığı görülmektedir. Piyasa başarısızlığı Piyasa başarısızlığı, düzenlenmemiş piyasanın, bütün durumlarda tahsis etkinliğini başaramamasıdır. Piyasa başarısızlığı nedenleri aşağıdaki gibidir(Donduran, 2013: 2): Ortak tüketime konu olan mal ve hizmetlerin tedariği, Dışsal fayda veya maliyete sahip mal ve hizmetleri üretimi, Tekel ve karteller tarafından üretilen çıktı sınırlaması, Bilgi sorunu (asimetrik bilgi), Eksik piyasalardır Buchanan' a göre piyasa sürecinin etkinliği üretememesi devletin ekonomiye müdahale etmesi gereğini ortaya çıkarmıştır. Ancak bu müdahale süreci sadece ekonomi ile sınırlı kalmamış kamu hizmetlerinin tamamını, hukuki yapıyı etkilemiştir(James, 1989: 25).Brown' a göre piyasa başarısızlıklarının en yaygın örnekleri eğitim, sağlık, çevre kirliliği alanlarında görülmektedir (Brown, 2000: 224). 1.1.2 Kamu Maliyesi Açısından Kamu Hizmeti Devletin faaliyetlerini iktisadi, sosyal, hukuki ve mali açıdan inceleyen, devlet faaliyetlerinin sınırlarının ne olması gerektiğini araştıran, devlet faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi için yapılan harcamalar ile bu harcamaların finansmanında kullanılacak kaynaklara dair sorunları inceleyen ve analiz eden bir bilim dalı olan kamu maliyesi kamu hizmeti kavramı ile doğrudan ilişkilidir. Kamu hizmetinin kim tarafından, nasıl finanse edileceği konusunda bir ucunda kamu kesimin ile diğer ucunda özel sektörün olduğu uygulamalar geliştirilmiştir. Şekil 1: Kamu Özel Spektrumu 9 (Börzel, Risse:2002) Kamu hizmetinin tamamen devlet tarafından veya devletin daha baskın olduğu (Şekil1'deki 1 ve 2 nolu bölgeler) uygulamaları tercih edenler ortak malların trajedisi, piyasa başarısızlığı gibi teorileri geliştirmişlerdir. Piyasa başarısızlığı terimi, piyasa sisteminin mal ve hizmetleri optimalden uygun biçimde sağlamadaki yetersizliği olarak tanımlanabilir. Piyasa başarısızlıklarının en yaygın örnekleri kamusal mallar, eğitim, sağlık, çevre kirliliği ve doğal tekel durumudur. Dinamik ve statik olmak üzere iki başlık altında incelenen piyasa başarısızlığının nedenlerini Donduran, aşağıdaki şekilde özetlemektedir: (Donduran, 2013: 2) Ortak tüketime konu olan mal ve hizmetlerin tedariki, Dışsal fayda veya maliyete sahip mal ve hizmetleri üretimi, Tekel ve karteller tarafından üretilen çıktı sınırlaması, Bilgi sorunu (asimetrik bilgi), Eksik piyasalardır. 10 Piyasa başarısızlığının giderilmesinde devlet müdahalesi çözüm olarak sunulmaktadır. Burada önemli olan devlet müdahalesinin yöntemi ve kapsamıdır. 20 .yüzyıldan ilk çeyreği ile son çeyreği arası kamu hizmetlerinde devlet müdahalesinin en görünür olduğu dönemdir. Bu dönemde Keynesyen açık bütçe ve maliye politikalarıyla süreçte baştan aşağı belirleyen makroekonomik büyüklükleri siyasal piyasaların regülasyonu ve kamu işletmelerinin oluşumunu) kapsayan sınırsız sosyal refah devleti uygulamaları bir çok ülkede hayata geçirilmiştir(Eroğlu, 2005: 61). Sosyal refah devleti uygulamalarının karşılığı olarak önerilen alternatif ise serbest piyasa araçlarını kullanan bir devlet müdahalesidir. Bu alternatifi tanımlayan nitelikler, serbestleşme, özelleştirme, deregülasyon, sosyal refah harcamalarının kısılması kamu kesimine rekabetin sokulması, kamusal malların üretiminde ihale yoluyla özel sektörden yararlanılması, çıkar ve baskı gruplarının siyasal süreçte etkinliğinin azaltılması ve siyasi otoritenin mali ve ekonomik hak ve yetkilerinin liberal demokrasiye uygun şekilde Anılan alternatif üretilen mal ve hizmetlerin toplumdaki kişiler arasında etkin dağılımına bakan Pareto etkinliğinin sağlanmasını amaçlamaktadır. Çünkü liberal yaklaşım, gelirin yeniden dağıtımı yerine "etkinlik" kriterine öncelik vermekte ve piyasa sürecinde ortaya çıkan bölüşümü adil bulmaktadır (Eroğlu, 2005: 62). Keynesyen refah devleti sürecinin kamu başarısızlıklarıyla sonuçlanması kamu tercihi iktisatçılarının tezlerini ön plana çıkarmıştır. Kamu tercihi iktisatçıları tarafından geliştirilen devlet başarısızlığı teorisi (governmental failure theory) devletin görev ve fonksiyonlarının aşırı büyümesi ve devleti yönetenlerin güç ve yetkilerinin sınırsız olması sonucunda devletin kendisinden beklenilenleri yerine getirmede başarısız olacağı belirtilmektedir. Kamu tercihi iktisatçılarına göre ki piyasa ekonomisinin başarısızlığı söz konusuysa, kamu ekonomisinin de çeşitli nedenlerle başarısızlığa uğraması mümkündür. Yani devletin ekonomiye müdahalelerini savunurken bu başarısızlıkları gözden kaçırmamak gerekir 11 Aktan'a göre (Wolf, 1979; Sirkin, 1975; Peacock, 1980'den derlenerek) devletin başarısızlığına yol açan faktörler aşağıdaki gibidir:(Aktan, 2013) Politikada Tam Rekabetin Geçerli Olmaması Politik Miyopluk Politik Dışsal Ekonomiler Politik Negatif Ölçek Ekonomileri Kamusal Güç ve Yetki Dağılımındaki Dengesizlik Politikada Şeffaflık (Açıklık) Olmaması Stiglitz'e göre devlet müdahalesi, üretimin doğrudan devletçe yapılması yerine; kural koyma, regülasyon gibi dolaylı kontrol süreçlerini içerebilir Siyasi otoritenin özel sektöre mal ve hizmet üretme hakkını vermesi halinde Ekonomik etkinliğin sağlanacak, gelir dağılımda eşitsizliğin azaltılacak, rantın azaltılacaktır (Stiglitz, 1990: 41). 1.1.3 Siyasal İdeolojilere Göre Kamu Hizmeti Başta devlet olmak üzere tüm otorite biçimlerinin ortadan kaldırılmasını savunan anarşizm hariç tüm ideolojiler kamu hizmetinin sunumunda devlete rol biçmektedir. Bu konuda devlete bir hizmet aracı olarak bakan yaklaşımlarla devlete daha farklı değer yükleyen yaklaşımlar arasında tartışmalar vardır. İdeolojiler; eşitlik, mülkiyet, özgürlük, ihtiyaç anlayışlarına göre devlete farklı roller ve anlamlar yüklemektedir. Siyasal analizlerin merkezinde olan ve siyaset teorisindeki ayrışmaların kaynağı olan devlet düşüncesi, devletin idealist, fonksiyonel, örgütsel düzeyde incelenmesi ve devletin neler yapıp neler yapmaması gerektiği sorularına verilen cevaplar kamu hizmetine karşı yaklaşımların analizi için önemli göstergelerdir. Şekil 2’ de görüleceği üzere siyasal ideolojilerin iki önemli akımı olan liberal ve sosyalist düşünceler devletin hangi kamu hizmetlerini sunması 12 gerektiği konusunda çok farklı uçlardadır. Bu nedenle siyasal ideolojileri kamu hizmeti kavramına/sunumuna bakışlarındaki çekişme üzerinden değerlendirmek mümkündür. Şekil 2: Siyasal İdeolojilere Göre Devletin Sunması Gereken Kamu Hizmetleri yiyecek, giyecek, barınma, enerji Sosyalizm genel sağlık Modern Liberlizm eğitim, sınırlı sağlık Modern Muhafazakarlık ulaşım, yangın söndürme Klasik Liberalizm Minimal Devlet polis,güvenlik, adalet Anarko kapitalistler dışındaki klasik liberal düşünürler devlete sınırlı kamu hizmeti görevi yüklerler. Adalet, iç güvenlik ve ulusal savunma hizmetleri tabir-i diğerle mahkeme, polis ve ordu kurumları devletin faaliyet alanlarına dair sınırları çizmektedir. Laisses-faire kapitalizmini destekleyen ve devleti bir gece bekçisi olarak gören klasik liberallerden ayrılan modern liberaller piyasanın sınırlandırılmasını onaylamakta ve sınırlı bir ekonomi yönetimini uygun görmektedirler(Heywood, 2010: 210). Liberal düşünürlerin farklı tonlarda da olsa devlete sınırlı görev yüklemelerini değerlendiren Özipek’ e göre; asli görevlerinin yanı sıra eğitim, sanat, sağlık vs. alanlarda faaliyet göstererek şişkinleşen devlet, hem hantallaşıp asli fonksiyonlarını yerine getiremeyecek hem bürokratların kamu gücünü ele geçirip yolsuzluk yapmaları için kapı aralayacaktır(Özipek, 2003: 87). 13 Bireysel yaratıcılık ve kar güdüsü olmadığı için devletin iktisadi faaliyetleri yürütmemesi gerektiğinin savunulduğu liberal düşünce kar ve zarar mefhumunun eksikliğini sosyalist ekonominin en büyük kusuru olarak görmektedir(Mises, 2010:52). Hayek’e göre devletin ekonomik ve sosyal hayata yönelik müdahalesi ve bunun bir aracı olarak planlamacılık insanlığı bir kölelik yoluna götürecektir(Hayek,2010). Siyasete karşı da endişeli ve kuşkucu bakan klasik liberaller insan etkinliklerinin bütün türlerinin siyasetin konusu haline getirilmesine karşı çıkmaktadır. Siyasal değerlerin insan hayatının bütün alanlarına hakim olması birey özgürlüğünü sınırlayacağı için devletin müdahale alanı olabildiğince az olmalıdır. Yayla ‘ya göre "ortak iyi", "kamu menfaati" gibi kavramlar ve bunlara dayanan devlet politikaları klasik liberal düşünürlerin her zaman karşı çıktığı kavramlardır. "İyi" ancak bireyler için söz konusu olabilir, toplum için değil. Ortak iyi anlamsız bir kavramdır, ancak kelime anlamında ele alındığında bir anlamı olabilir ve o zaman da tek mümkün anlamı bir ilişkiye katılmış bütün bireylerin toplamıdır. Fakat bu durumda da anlamsızdır. Ortak iyi bir toplumun üyelerinin bireysel iyiliğinden ayrı ve üstün bir şey olarak düşünüldüğünde de bunun anlamı bir kısım insanın iyiliğinin diğerlerine nispeten üstünlük kazanmasıdır ve ikincilerin onlara kabul edilmesidir(Yayla, 2011: 198). Devletin bazı kamu hizmetleri sunumundan çekilmesi ve denetim görevi yapması gerektiğini savunan liberal düşünürler aşağıdaki sebeplerden dolayı devletin yeniden yapılandırılması gerektiğini ve doğrudan hizmet sunduğu alanların azaltılması gerektiğini belirtmektedirler:(Aktan,2013) Devletin aşırı merkeziyetçi olması Devletin ekonomik, siyasal güç ve yetkisinin sınırsız olması Devlet yönetiminde şeffaflık problemi olması Devlet yönetiminde siyasal yozlaşma ve rant kollamanın yaygın olması Endüstriyel kapitalizmin gelişmesiyle Avrupa’da meydana gelen sosyal ve ekonomik şartlara bir tepki olarak ortaya çıkan sosyalist düşünce kamu 14 hizmetinin devlet tarafından devlet personeli eliyle sunulmasını savunmaktadır. Kamu hizmetlerinin ücretsiz ve herkes için olması ve ortak mülkiyet, sosyal eşitlik gibi öğeler üzerine inşa edilen sosyalist düşünce kamu hizmetlerinin devlet tarafından, planlı bir şekilde sunulmasını desteklemektedir. Liberal düşüncenin önemli sacayaklarından olan rekabetin bireyi diğer birey ile karşı karşıya getirdiğini savunan ve insanların doğal ilişkilerini rekabetten ziyade işbirliğine dayandıran sosyalizm “herkesten yeteneğine ve herkese ihtiyacına göre” formülüyle kamu hizmeti sunulmasını hedeflemektedir. Sosyalist düşünürler serbest pazar ekonomisinin bir süre sonra mutlaka belirli bir azınlığın yararına ama çoğunluğun zararına işler hale geldiği konusunda hemfikirdirler. Komünist Manifesto da yer alan ilkeler sosyalist düşüncede kamu hizmetlerini yerini göstermektedir:(Marx ve Engels, 2008) Toprak mülkiyetinin kaldırılması ve bütün toprak rantlarının kamu yararına kullanılması. Bütün mültecilerin ve asilerin mülklerine el konulması. Sermayesi devletin olan ve tam bir tekele sahip bulunan bir ulusal banka aracılığı ile kredinin devlet elinde merkezileştirilmesi. Haberleşme ve ulaşım araçlarının devlet elinde merkezileştirilmesi. Devlet tarafından sahip olunan fabrikaların ve üretim araçlarının artırılması Bütün çocuklar için devlet okullarında parasız eğitim. Muhafazakârlar, devleti otorite ve disiplini sağlayarak toplumu kaos ve düzensizlikten koruma ihtiyacıyla bağlantılı olarak gördüklerinden güçlü bir devlet isterler. Geleneksel muhafazakârlar devlet ve sivil toplum arasında pragmatik bir dengeyi desteklerken, neo liberaller bürokratik işlemlerle 15 ekonomik başarıyı engellediği için devletin etkisinin aşağıya çekilmesini benimserler(Heywood, 2010:340). İktisadi hayata devletin müdahalesini gerekli gören kalkınmacı devlet anlayışında da devlet sanayinin gelişmesi ve iktisadi kalkınmayı sağlamak amacıyla iktisadi hayata müdahale eder. Bu durum piyasanın yerini sosyalist bir planlama sisteminin ve devlet kontrolünün alması manasına gelmez, daha ziyade devlet ile başlıca iktisadi çıkarlar arasında genellikle milliyetçi ve muhafazakâr saiklerle desteklenen bir işbirliği tesisi olarak görülmektedir. Kalkınmacı devletin tipik örneği Japonya’dır. Japon Uluslararası Ticaret ve Sanayi Bakanlığı(MITI)’nın özel yatırımcı kararlarının şekillenmesinde yardımcı olması ve uluslararası rekabette rehberlik etmesi Japonya devletinin 1945 sonrası kalkınmacı rolünü göstermektedir. Fransa, Almanya, Avusturya ve Doğu Asya ülkeleri yoğunlaşmış rekabet ortamında milli refah adına strateji geliştiren kalkınmacı devlet uygulamalarının diğer örnekleridir(Heywood, 2011: 138). 1.1.4 Kamu Hizmetinin Kriterleri Geleneksel olarak kamu hizmeti üç unsuru ile belirlenmeye çalışılırken bugün bu unsurların yeterli veya gerekli olduğunu söylemek kolay değildir. Bunlar organik kriter, şekli kriter ve maddi kriterdir. Organik kriter, faaliyetlerin bir kamu idaresi tarafından yerine getirilmesini içermektedir. Zaman içinde hizmetin çeşitli biçimlerde özel kişilere de gördürülmesi sonucu değişim geçirmiştir. Şekli kriter, hizmetin yürütülmesinin idare hukukuna tabi olmasıdır. Bu unsur da özel hukuk kurallarının uygulandığı endüstriyel ve ticari kamu hizmetlerinin ortaya çıkışıyla katı biçimde uygulanamaz hale gelmiştir. Maddi kriter, faaliyetin toplumun ortak gereksinimine yönelik (neyin kamu hizmeti sayılması gerektiği problemi ) faaliyet olması şeklinde ifade edilmektedir. Bu kriter ise belirlenmesi güç olan, sübjektif niteliği ağır basan bir unsurdur. Organik kriter: 16 Organik kritere göre; bir faaliyetin kamu hizmeti olarak nitelenebilmesi için, bir kamu tüzel kişisi tarafından veya onun denetimi altında olan bir özel hukuk tüzel kişisi tarafından yürütülüyor olması gerekir(Akgüner ve Giritli, 1987: 127). Kamu hizmeti kavramının son yüzyıldaki dönüşümü kendisini en fazla organik kriterde hissettirmiştir. Kamu hizmetinin mutlaka bir kamu otoritesince yerine getirilmesinin zorunlu olmadığı, onun yakın denetimi/gözetimi altındaki özel kişilerce de kamu hizmetinin yürütüldüğü günümüzde kamu hizmetini kimin sunacağı önemli değildir. Artık hizmetin sunumuna dair sorumluluğun idarede olması ve sorumlu idarenin, bu hizmeti işleten eğer özel kişiyse, üzerinde sıkı bir denetim yetkisinin olması gerektiği fikri ve bu fikrin pratik uygulamaları öne çıkmıştır(Orak, 2007:174). Maddî Kriter: Yukarıda da belirtildiği gibi, organik kriterde, kamu hizmetine onu yapan organ açısından bakılmaktadır. Maddî kriterde ise faaliyetin muhtevası esas alınmaktadır. Hangi faaliyetin niteliği gereği kamu hizmeti sayılacağı yasama organının görevidir. Bu hususa ilişkinin Anayasa Mahkemesinin bir kararında denildiği gibi, “Anayasa kurallarına uygun olmak koşulu ile kamusal ihtiyaçların gerekli kıldığı hallerde yasama organı, herhangi bir alanı yasal statü içine alarak bir kamu hizmeti tesis edebilir.”3 Modern idare hukukunda maddi kriterde bir dönüşüme uğramıştır. Günümüzde hangi faaliyetin kamu yararı içerdiği ve dolayısıyla kamu hizmetine konu olabileceği oldukça belirsizdir. Ayrıca kamu hizmeti olarak kabul edilen bazı faaliyetlerin de kamu yararıyla doğrudan bir bağının kurulamadığı görülmektedir(Orak, 2007: 176). Şeklî Kriter: Kamu hizmetlerinin belirlenmesinde şeklî kriter; kamu hizmetlerine uygulanan hukuki rejimdir. Kamu hizmeti, “kamusal yetki ve usuller kullanılarak 3 Anayasa Mahkemesi, 28.11.1985, E: 1985/7, K: 1985/22, 17 yürütülen faaliyet” olarak da tanımlanmıştır. Buna göre, kamusal yönetim usullerinin uygulandığı faaliyet ve kuruluşlar kamu hizmetlerini oluşturmaktadır. Bu anlamda kamu hizmetleri idare hukukunun uygulama alanının belirlenmesinde ölçücü bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletin kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla ekonomiye aktif olarak katılımı ile şekli kriterde tıpkı organik ve maddi ölçüt gibi kamu hizmetlerini nitelendirmede yetersiz kalmış, bazı kamusal faaliyetler özel kesim ile rekabet içinde çalışmak amacıyla özel hukuk rejimine tabi tutulmuştur(Keskin, 2006: 10). Günümüzde yapılan yasal düzenlemeler de dikkate alındığında bu klasik kriterlerin artık kamu hizmetini tanımlamaya yetmediği açıkça görülmektedir. Bir faaliyetin kamu hizmeti sayılabilmesi için “kamu yararı” barındırması gerektiğini ifade eden maddi kriter yukarıda da belirtildiği üzere artık bir faaliyetin kamu hizmeti olduğunu söylemek için yeterli değildir.Kamu hizmetlerinin sadece kamusal usullerle görülebileceğini ifade eden şekli kriterin dönüşümü kamu hizmetlerinin pek çok usul kullanılmak suretiyle görülmesi karşısında açıkça görülmektedir. Kamu hizmetlerinin sadece kamusal organlar eliyle görülebileceğini ifade eden organik kriterde de büyük bir değişim olmuştur. Bugün artık, kamu hizmetinin sadece devlet eliyle görülmeyeceği, üzerinde kesin olarak anlaşılan bir konudur. O halde güncel gelişme ve uygulamaları da içeren bir kavramsallaştırmaya göre kamu hizmeti: “Özel bir hukuki rejime uygun olarak idare örgütü tarafından bizzat ve/veya bunların yakın denetim ve gözetimi altında yürütülen, yürütülmesinde kamu yararı bulunan ve bu hususun da siyasal karar almaya yetkili faaliyetlerdir”(Yılmaz,2008: 1226). devlet organınca öngörüldüğü 18 1.1.5 Kamu Hizmetine Hâkim Olan Temel Anlayışlar Kamu hizmeti anlayışı tarihsel süreç içinde değişime uğramıştır. 20. yüzyıl başlarında kamu hizmeti anlayışı mutlakçı(objektivist) niteliktedir. Toplumsal yaşam için çok önemli olan bazı faaliyetler doğaları/nitelikleri gereği kamu hizmeti olarak kabul edilmekteydi. Mutlakçı kamu hizmeti anlayışının bu kat ıdurumu, “kamu hizmetlerinin toplum yaşamının değişen koşullarına” uyarlanamaması ve “modern demokrasinin temel kazanımlarına uygun olmaması” gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bunun üzerine sübjektif kamu hizmeti anlayışına doğru bir geçiş yaşanmıştır. Subjektif kamu hizmeti anlayışı, objektivist anlayışın tersine içeriğe yönelik bir belirleme yapmamakta, bunun yerine şeklî kriter kullanarak siyasi iktidar tarafından kamu hizmeti olarak nitelenen faaliyetleri kamu hizmeti olarak kabul etmektedir(Eser, 2011: 210). Kamu hizmeti kavramı, anayasal ilkelere ve normlara, hukukun genel ilkelerine, siyasal ve sosyal bilimlere ilişkin bazı kriterlere gönderme yapmaktadır. Bugünün dünyasında ekonomik ilişkilerin günlük hayattaki konumu nedeniyle, idarenin(devletin) faaliyetleri değerlendirilirken iktisadi konulara sıklıkla değinilmektedir. Kamu hizmetine yönelik olarak yapılacak değerlendirmeler, yapılacak göndermeler önem, idari sözleşme-imtiyaz sözleşmesi ve kamu hukuku birlikteliğinde ortaya atılacak tespitler bakımından önem taşımaktadır. Bu anlamda, kamu hizmetine ilişkin olarak genel kabul gören yaklaşımların ortaya konulması gerekmektedir. Söz konusu yaklaşımlar aşağıda tartışılacaktır(Orak, 2007: 165). Objektif Kamu Hizmeti Anlayışı: Objektif kamu hizmeti anlayışına göre, belirli faaliyetler taşıdıkları bazı özellik veya niteliklerden dolayı kamu hizmeti sayılırlar. Bu yaklaşımın en önemli temsilcisi olan Duguit’e göre kamu hizmeti; karşılıklı toplumsal bağımlılığın gerçekleşmesi ve gelişmesi için kaçınılmaz ve niteliği gereği tam olarak gerçekleştirilebilmesi ancak yönetici gücün devreye girmesiyle mümkün 19 olması nedeniyle yönetenlerce sağlanması, düzenlenmesi ve denetlenmesi gereken faaliyetlerdir (Karahanoğulları, 2004:32). Kamu hizmeti teorisinin kurucusu Duguit'e göre, yöneticiler tarafından yürütülmesi, düzenlenmesi ve denetlenmesi zorunlu olan faaliyetler kamu hizmeti niteliğindedir. Yani, kamu hizmetlerinin belirlenmesinde yöneticilere takdir hakkı verilmemekte, bazı faaliyetlerin nitelikleri gereği bu tür hizmetlerden oldukları öngörülmektedir(Ulusoy, 1999: 173). Sübjektif Kamu Hizmeti Anlayışı: Devletin işlevleri ile kamu hizmeti arasında kurulmaya çalışılan birliktelik, sübjektif kamu hizmeti anlayışında bir kopuş göstermekte ve bu anlamda kamu hizmetlerinin tanımlanmasında ya da belirlenmesinde yasa koyucunun iradesi rol oynamaktadır. Bu anlayışın en önemli temsilcisi olan GastonJéze’ye göre, kamu hizmeti anlayışında tek belirleyici olan yöneticilerin iradesidir(Jeze,1930:16). Yargıcın, yönetenlerce kamu hizmeti olarak belirlenen bir faaliyetin bu niteliğe sahip olup olmadığını tartışma yetkisi yoktur(Aktaran: KarahanoğulIarı, 2004: 39). Sübjektif yaklaşımın Türk idare hukuku öğretisine esin kaynağı olan Fransız idare hukuku öğretisinde objektif kriterden daha çok kabul gördüğü dikkat çekmektedir. Bu anlayış bugün için de genel olarak kabul görmektedir. Kamu hizmeti konusunda mutlak/objektif anlayıştan, sübjektif anlayışa doğru bir kayma yaşanmaktadır. Truchet’e göre, “kamu hizmeti belli faaliyetler üzerine siyasi iktidar tarafından yapıştırılan bir etiketten(label) ibarettir”. Gerçekten de siyasi otoritenin gerekli görmesi halinde, bir hizmeti kamu hizmeti olarak nitelendirmesi mümkündür. TC Anayasasının 47. maddesinin 1. fıkrasında yer alan hüküm de sübjektif yaklaşımı destekler niteliktedir: “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir”. Belirtilen bu düzenleme uyarınca gerektiğinde özel teşebbüsün yürüttüğü bir 20 faaliyetin devletleştirilerek kamu hizmeti niteliği kazanması söz konusu olabilecektir. Kamu hizmeti konusunda sübjektif anlayışın ağırlıklı olarak benimsenmesi karşısında, Anayasa Mahkemesi kararları incelendiğinde, Mahkemenin objektif kamu hizmeti anlayışını esas aldığı görülmektedir. Mahkemeye göre bir hizmetin kamu hizmeti olup olmadığını saptamada niteliği esas alınmalıdır. Mahkeme Anayasa’nın 47. maddesini de siyasi otoritenin iradesinin belirleyici olması şeklinde değil de, niteliği gereği kamu hizmeti olan bir faaliyetin özel kesimce yürütülmesinin onun kamu hizmeti niteliğini etkilemeyeceği eklinde yorumlamıştır(Yılmaz, 2008:1221).Anayasa Mahkemesi bazı kararlarında kamu hizmetini belirlemede siyasi otoritenin yetkili olduğunu kabul eden ifadeler kullansa da, sonuç olarak eğiliminin objektif anlayış yönünde olduğunu görülmektedir. Kamu hizmetini belirleme konusunda siyasi otoritenin kullanması gereken ölçütlere bakıldığında, yıllarca idare hukukunda kamu hizmeti kriteri olarak kullanılan pek çok ölçütün artık yerini yenilerine bıraktığı görülmektedir. Subjektif kamu hizmeti anlayışına yöneltilen en önemli eleştiri ise, yasa koyucunun kararlarının yeterince net olmadığı durumlarda, bir faaliyetin kamu hizmeti sayılıp sayılamayacağının da o oranda tatmin edici biçimde ortaya konulamamasıdır(Orak, 2007:168). (C. Orak 2007, 168)(C. Orak 2007, 168) İktisadî Kamu Hizmeti Anlayışı: Kamu maliyesi, kamu hizmeti kavramını iktisadi bir kavram olarak ele alır. Konusu “kamu kesiminin iktisadi nitelikteki faaliyetlerinin anlatımı ve tahlili” olan kamu maliyesi disiplininin ekonomik boyutu öne çıkarması doğru olmakla birlikte tüm kamu kesiminin iktisadi alan olarak tanımlanması doğru değildir. Bu anlayış tüm siyasal kararların, tüm bürokrat kararlarının iktisadi karar olma mantığıyla açıklamaya çalışıldığı kamu seçimi okulunun yaklaşımında daha belirgindir.4 4 Kamu tercihi okulu için bakınız:syf. 30 21 Bu yaklaşımda kamu hizmeti, kamusal mal kavramından hareketle tanımlanmaktadır. Anayasal iktisat akımının öngörüleri çerçevesinde geliştirilen iktisadi anlayışta kamusal mal, piyasa mekanizmasına dayalı liberal ekonomik düzenlerde, sahip oldukları bazı özellikler dolayısıyla özel girişimciler tarafından ya hiç ya da yeteri kadar üretilmeyen mal ve hizmetlere verilen addır(Orak, 2007: 169). 1.1.6 Kamu Hizmetinin Temel İlkeleri Literatürde kamu hizmetinin ilkelerine ilişkin farklı görüşler olmakla birlikte klasik eserlerde belirtilen dört özellik aşağıda incelenecektir. Bu özellikler süreklilik ve düzenlilik ilkesi, nesnellik ve eşitlik ilkesi, bedelsizlik ilkesi (meccanilik) ve değişkenlik (uyum) ilkesidir. Süreklilik ve Düzenlilik ilkesi: Süreklilik ilkesi hizmetin, karşıladığı toplumsal ihtiyacın sürekliliğine paralel olarak yerine getirilmesini ifade eder. Kamu hizmetleri, yerine getirilmeleriyle kamu yararını sağladıkları için, sürekli ve düzenli bir biçimde yürütülmelidir. Ulusal savunma, iç güvenlik ve acil yardım hizmetleri gibi temel hizmetlerde süreklilik, "kesintisizliğe" kadar vardırılmakta; diğer hizmetlerde ise süreklilik "işleyişteki düzenliliği" ifade etmektedir(Karahanoğulları, 2004:58). Kamu hizmetlerinin kesintisiz olarak yürütülmesi demek, onların mutlaka her an, günün ve gecenin her saatinde yürütülmesi anlamına gelemez. Kamu hizmetinin yürütülmesi ile giderilecek olan gereksinimin kendisini her an hissettirdiği hallerde kamu hizmetinin kesintisiz olma özelliği daha belirgindir. Sağlık, elektrik, ulaşım gibi hizmetler, kesintisizliğin önemini gösteren örneklerdir. Süreklilik ve düzenlilik ilkesi pek çok idare hukuku ilke ve kuralının da varlık nedenidir. İstifa eden memurun yerine vekil gelene kadar beklemesi kuralı, kamu hizmetlerinin sürekli ve düzenli olma özelliğinin birer uzantısıdır(Günday, 2000: 286).(Günday 2000, 286) Nesnellik ve Eşitlik ilkesi: 22 Kamu hizmetleri bireysel değil toplumsal gereksinimlerin giderilmesi için yürütüldüklerinden, idare bu hizmetleri yürütürken nesnel davranmak ve tarafsız olmak zorundadır. Bu nedenle bireyler de kamu hizmetleri karşısında gerek yararlanma ve gerekse katılma yönünden eşit durumdadır. Ayrıca kamu hizmetinin getirdiği yükümlülükler bakımından da bireyler arasında fark gözetilmez. Hizmetin sunulmasında olduğu kadar ondan yararlanmada da gözetilmesi gereken eşitlik ilkesi Anayasanın 10. Maddesinde geçen “kanun önünde eşitlik” içerikli maddenin anladığı ve öngördüğü içeriktedir. Kanun önünde eşitlik soyut ve salt felsefi bir kavram değil aynı koşulları taşıyanların aynı hak, olanak, yetki ve ayrıcalıklardan yararlandırılması anlamını taşıyan somut ve nesnel bir kuraldır(Özay, 1994: 257). Eşitlik ilkesi, bireylerin kendi aralarındaki ilişkilerinde eşit olduklarını anlattığı gibi, devletin hukuk yapıcısı ve uygulayıcısı olarak bireylere yansız davranması gerektiğini de ifade eder. Günümüzde toplumsal ve ekonomik yapılar insanların hukuk öznesi olarak eşit ve özgür oldukları varsayımı üzerine kurulur. Modern siyaset düşüncesinin en önemli konularından biri olan eşitlik, siyasal ideolojiler yelpazesinin farklı noktalarında konumlanmanın sebebidir. Birçok araştırmacı sol ve sağ arasındaki ayrımı eşitliğe karşı farklı tavırların yansıması olarak görmektedir(Heywood, Siyaset Teorisine Giriş 2004, 348). Hukuki sonuçlar doğurma bakımından, tüm kişilerin iradesi eşit hukuksal değere sahiptir; geçmişteki toplumsal yapıdan farklı olarak soyluluk, toprağa bağlılık, kölelik vb. gibi öğeler, insanlara astlık/üstlük tanıyarak hukuk öznesi olması açısından farklı bir durum oluşturmaz(Karahanoğulları, 2004: 250). Bedelsizlik ilkesi(Meccanilik): Bu kavramın günümüzdeki kamu hizmetleri açısından bir anlam taşımaması nedeniyle “kamu hizmetlerinden yararlanma bedelsizdir” şeklinde bir anlatımla bunlardan yararlanma karşılığı alınan paranın niteliği 23 vurgulanmaktadır. Kamu hizmetlerinden yararlanma karşılığı ödenen paranın hukuksal niteliği ne olursa olsun vurgulanması gereken husus bunun bir fiyatı olmadığı olmaması gerektiğidir. Bilindiği gibi ekonomik anlamda fiyat “maliyet ve kar” unsurlarında oluşan bir kavramdır. Özel girişimde bu unsurlar çok düşük seviyede olabilir ancak bu iki unsurdan asla tamamen vazgeçme söz konusu değildir. Buna karşılık kamu hizmetlerinin kar’ı söz konusu olmadığı gibi amacı da kamu yararıdır. Hatta idare eğer bir faaliyette gelir elde etme amacıyla girişirse bu kamu hizmeti sayılmaz. Aslında ilke olarak hiç ödenmemesi gereken, buna karşılık yararlanma için çoğu kez ödenen para ne bir fiyat ne de bedel sayılamayacağına göre hukuksal niteliğini belirlemede başka bir kavramdan yararlanılabilir. Kamu hizmetleri karşılığı yararlananlardan hiç para alınmaması idare hukukunun kamu yararı ile birlikte anılan temel ilkelerinden biridir. Bu durumda para almanın da kamu yararı ile birlikte düşünülmesi ve bu temel ilkeye uygun düşmesi gerekmektedir. Bu nedenle “ kamu hizmeti karşılığı alınan paranın genel niteliği bakımından ancak vergi türünden bir şey, bir edim, hizmet, faaliyetten ötürü bundan faydalanana yüklenen resim, harçtan başka bir şey olmadığı söylenebilir. ” Bu durumda sadece yararlananın ödediği dolaylı bir vergi şeklindeki niteleme yanlış sayılmaz(Özay, 1994: 255). Değişkenlik (Uyum) ilkesi: Bir faaliyetin kamu hizmeti haline getirilmesi, o konudaki ihtiyacın en uygun bir biçimde karşılanması için olduğundan, kamu hizmetleri değişken olmak; yani değişen ve gelişen koşullara ve teknik verilere kendilerini uydurmak zorundadır. Bu nedenle kamu hizmetlerinin örgütlenme ve işleyişinde yeni yöntemlere araç-gereç ve düzenlemelere derhal yer verilmelidir. Değişkenlik ilkesi de pek çok İdare Hukuku ilke ve kuralının varlık nedenidir. Örneğin kamu imtiyaz sözleşmelerinde İdareye tanınan tek yanlı değişiklik yapma yetkisinin varlık nedeni de gene değişkenlik ve uyum ilkesidir(Günday, 2000: 287).(Günday 2000, 287) 24 Özay’a göre; değişkenlik ve uyum, çağın teknik ve teknolojik bilimsel gerek ve olanaklarının olabildiğince göz önünde tutulması ve buna göre sunulan hizmetin de içerik, yöntem ve araç gereçlerinde sürekli değişiklik ve uyarlamaların yapılması zorunluluğunu kapsamaktadır(Özay, 1994: 252). Uyum ilkesini, bağımsız olarak ele almayıp süreklilik ilkesi kapsamında değerlendiren görüşler de bulunmaktadır. Buna göre kamu hizmetleri değişerek ve uyarak sürekliliğini sağlar. Bu görüşe karşı değişkenlik ve uyumun, her zaman için hizmetin sürekliliğini gerektirmediği, uyum için kamu hizmetlerinden kimilerinin kaldırılabileceği, bu nedenle de değişkenlik ve uyumun, süreklilik ilkesinden bağımsız nitelik taşıdığı savunulmuştur. Anayasa'da kamu hizmetlerinin değişkenlik ve uyum ilkesine ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Anayasa'nın idareye ve planlamaya ilişkin kimi hükümlerinde "verimlilik, uyumluluk, düzenlilik, etkililik", kamusal etkinliğin ilkeleri olarak dolaylı şekilde öngörülmüştür. Uyum ilkesi idarenin, kamu hizmetini konu alan sözleşmeleri, karşı tarafın kusuru aranmaksızın, tazminat karşılığı, sona erdirebilme yetkisinin kökeninde yer almaktadır(Karahanoğulları, 2004: 342). 1.1.7 Kamu Hizmetlerinin Sunulma Yöntemleri Modern anlamda 19. yüzyıl sonlarında gaz ve su hizmetlerinin gelişimiyle birlikte başlayan kamu hizmetleri daha sonra elektrik ve sağlığın da devlet tarafından sunulmaya başlanmasıyla birçok farklı sektör için söz konusu olmuştur. Farklı modernleşme, gelişme birimine sahip olan ülkeler bu süreçte kamu hizmetlerini de farklı yöntemler ve uygulamalarla sürdürmüştür. Devletin bizatihi sunucu olarak görev yaptığı örnekler var olmakla birlikte özel sektörün daha görünür olduğu örnekler de kamu hizmetinin tarihçesinde mevcuttur. Günümüzde kamu hizmetlerinin mutlaka İdare tarafından bizzat görülmesi bir zorunluluk olmaktan çıkmış ve özel kişiler de gayet tabi olarak hizmet sunumunda yer almıştır. Kamu hizmetlerinin bizzat 25 İdare tarafından yerine getirildiği yönteme emanet usulü denir Bununla birlikte müşterek emanet, iltizam, imtiyaz, yap işlet devret gibi özel kesimin de mevcudiyetiyle yürütülen kamu hizmetleri mevcuttur. Müşterek emanet ve iltizam yöntemleri günümüzde kullanılmamakla birlikte kamu hizmetlerinin sunum yöntemleri hakkında tarihsel birikimi görebilmek açısından incelenmeye değerdir. Aşağıdaki tabloda kamu hizmeti sunum modellerinin yapım, işletme, sahiplik, finansman açısından özetlenmiş ve takip eden bölümde de bu modellerin değerlendirilmesi yapılmıştır(Emek,2011: 28). Tablo 1: Kamu Hizmeti Sunum Modelleri Geleneksel Tedarik Özel Finansman Girişimi Yap İşlet, Yap Hizmet İşlet Devret İmtiyazları Ortak Girişimi Özelleştirme Kamu Özel İşbirlikleri 2 İdare/Özel YAPIM Özel Sektör İdare İdare İdare/Özel Sektör İdare Özel Sektör Özel Sektör Özel Sektör İdare/Özel Özel Sektör sektör İŞLETME İdare Sektör SAHİPLİK İdare Özel Sektör İdare İdare İdare/Özel Özel Sektör Sektör ÖDEYEN İdare İdare Kullanıcılar Kullanıcılar Kullanıcılar İdare/Özel Sektör/Kullanıcılar TAHSİL İdare Özel Sektör Özel Sektör Özel İdare/Özel Özel Sektör (Emek,2011) 2.1.1.1 Geleneksel Tedarik Yöntemleriyle Kamu Hizmetinin Sunumu Emanet Usulü: Emanet, bir kamu hizmetinin devlet veya öteki kamu tüzel kişileri tarafından doğrudan doğruya ve kendi örgüt ve hizmete tahsis ettikleri ayni ve şahsi araçlarla görülme usulüdür(Günday, 2000: 295) Emanet usulünü diğer kamu hizmeti görülüş usullerinden ayırıcı özelliği, kamu hizmetinin bir kamu tüzel kişisi tarafından ve onun sağlayacağı personel, araç ve gereç imkanlarla görülüyor olmasıdır. Emanet usulünün unsurları olan 26 örgüt (teşkilat), personel, mallar vs. ise idare hukukunun ilke ve kurallarına göre değerlendirilmektedir(Aydın, 1987: 52). Karahanoğulları’ na göre esasında emanetin ayrı bir yöntem olarak ele alınmasına dahi gerek yoktur; çünkü emanet, devlet örgütlenmesinin kendisini, klasik biçimini, çekirdeğini ifade eder. Örneğin, Osmanlı reform döneminde bazı kamu hizmeti örgütlenmelerine emanet adı verilmiştir. "Şehremaneti", "rüsûm emaneti" gibi. Devlet örgütlenmesinin temelini oluşturan, örgütlü zor kullanma tekeline, ulusal güvenliğe ve adalet sağlamaya yönelik hizmetler, kural olarak bu temel örgütlenme çekirdeğinde yer alır(Karahanoğulları, 2004:45). Müşterek Emanet Usulü: Müşterek emanet, idare tarafından kurulmuş bulunan bir hizmetin özel kişilere gördürülmesi usulü olup, hizmeti gören özel kişi hizmetin giderlerini hizmetten yararlananlardan aldığı bedelle karşılamakta ve bir kazanç elde ettiğinde de bu kazancı idare ile paylaşmaktadır. Müşterek emanet usulü bugün için terk edilmiş olup, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sahil fenerleri bu usul ile özel kişilerce işletilmiştir. Müşterek emanet usulünde, idare ile özel kişi arasında bir idari sözleşme yapılmaktadır. Müşterek emanet bu yönüyle imtiyaz usulüne benzemektedir. Ama bu iki usul arasında önemli bir fark bulunmaktadır: Özel kişi tarafından sunulan kamu hizmeti idarece kurulmuş ise ve hasar ve zararı da idareye ait ise müşterek emanet usulü, buna karşılık hizmet bu hizmeti gören özel kişi tarafından kurulmuş hasar ve masrafı da hizmeti gören kişiye ait ise imtiyaz usulü söz konusudur(Günday, 2000:295). İltizam Usulü: İltizam usulünde idare tarafından kurulmuş bir hizmet, önceden kararlaştırılan götürü veya orantılı bir bedel karşılığında özel kişi tarafından yürütülmektedir. İltizam usulü Osmanlı döneminde tarım ürünleri vergilerinin toplanmasında kullanılmıştır. 27 Daha çok malî konularda uygulama yeri bulan iltizam, Cumhuriyet döneminde, vergi tahsilinde kullanılamaz olmuş, sadece göl ve nehirlerle deniz kıyılarındaki Hazineye ait dalyan ve volilerden yararlanmak ve bir de Devlet tekelinde bulunan reasürans (mükerrer sigorta) hakkını işletmek hususunda başvurulmuş bir muameledir. Günümüzde iltizam usulü kullanılmamaktadır(Keskin, 2006:45). İmtiyaz Usulü: İmtiyaz, idarenin bir özel kişi ile yaptığı sözleşme uyarınca belli bir kamu hizmetinin masrafları, kar ve zararı özel kişiye ait olmak üzere, özel bir kişice kurulması veya işletilmesi usulüdür. İmtiyaz kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesi adlandırılan idari bir sözleşme ile verilmektedir. Kamu hizmeti imtiyazı sözleşmesi, devlet veya diğer bir kamu tüzel kişisi ile bir özel hukuk kişisi arasında yapılan ve kamu hizmetinin masrafları, kar ve zararı ona ait olmak üzere bu özel hukuk kişisi tarafından görülmesine ilişkin düzenlemeleri içeren bir idarî sözleşmedir(Günday, 2000:296). Kamu hizmetinin görülmesine dair yapılan imtiyaz sözleşmesinin tipik bir idarî sözleşme örneği olduğu literatürde tereddütsüz kabul edilmektedir. Üzerinde fikir birliğine varılan ve imtiyaz usulünü ayırt etmeye yarayan bir diğer önemli nokta da, riskin imtiyazlıya ait olması, yani faaliyetin zararla sonuçlanması halinde bu zararın imtiyazlının üzerinde bırakılmasıdır. Ancak idarenin, sermayenin faizi için teminat verebileceği belirtilmekte ve buna teminatlı imtiyaz adı verilmektedir İdare, kamu hizmetinin gerçek yükümlüsü ve sorumlusu olduğu için, kamu hizmetinin imtiyaz yolu ile bir özel kişiye gördürülmesi sırasında dahi hizmet üzerinde gerekli düzenlemeleri yapmak yetkisini elinde bulundurmaktadır. İmtiyaz usulü hizmetin eşitlik ilkesine uygun olarak görülmesini temin eder. Bu hizmetten yararlanma şartlarını saptamak ve aynı durumda olanlara eşit davranılmasını sağlayıcı düzenlemeler yapmak yetkisi yanında; imtiyazlının hizmetten yararlananlardan alacağı bedelin yer aldığı tarifenin de 28 İdare tarafından belirlenmesi yetkisini içermektedir. Ayrıca ilgili idare, uyarlama ilkesine uygun olarak, değişiklikler, yenilikler, ekler yapılmasını sözleşmede öngörülmemiş dahi olsa imtiyazlıdan talep edebilir. Kamu hizmetinin görülüşüne ilişkin bütün bu ve benzeri noktalar düzenleyici işlem niteliğini taşıdığı için İdare tek taraflı iradesiyle, imtiyazlının rızası ol-nadan, gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. İdarenin imtiyazın verilişi aşamasındaki önemli bir diğer yetkisi de imtiyazlının seçiminde takdir yetkisinin bulunmasıdır öyle ki bir sözleşmenin niteliğinde tereddüte düşüldüğünde idarenin serbest seçim imkanının bulunmasını kamu hizmeti imtiyazının varlığını saptamada bir kriter kazanana kadar sürebilir. Hizmetin yerine getirilmesi hususunda gerçek görevlinin ve sorumlunun kendisi olması İdare'ye bu yetkiyi vermektedir. İdare'nin bütün bu yetkileri karsısında imtiyaz sahibi tamamen güvencesiz değildir. Bu güvenceler aşağıdaki gibidir:(Aydın, 1987: 59) İmtiyaz sahibinin malî bakımdan güvencesi bulunmaktadır. Tespit edilen tarife üzerinden yararlananlardan bir bedel aldığı gibi, sözleşmede düzenlenen diğer malî imkânlardan (subvansiyon, faiz garantisi gibi) da faydalanır. İmtiyazlı, idarenin tek yanlı işlemleri veya düzenleyici bir işlemi sonucu yeni malî külfetlere maruz kalırsa fait du prince kuramı uyarınca ortaya çıkan zararın tamamen idare tarafından karşılanmasını isteyebilir. Ayrıca, olağanüstü ve öngörülmesi imkânsız sebeplerle, sözleşmenin malî esaslarının altüst olması halinde imtiyazlının kamu hizmetini aksatmadan sürdürmesi şartıyla "imprevision" (öngörülmezlik, beklenmeyen haller) kuramı, İdarenin zararı kısmen karşılamasını gerektirir. İmtiyazlının bir diğer önemli hakkı da, o çevrede bir tekel olarak faaliyet sürdürmesi, rakibinin olmaması, kötü yürümesi halinde geçici olarak işletmeye el koyarak, imtiyazlı hesabına yürütebilir. 29 Kamu hizmetinin imtiyaz sözleşmesi ile bir özel kişiye gördürülmesinin olağan sona erişi, sözleşmede öngörülen sürenin dolması iledir. Böylelikle imtiyazlı tarafından yapılan bütün yapılar bedelsiz olarak İdareye geçer. Henüz sözleşme sona ermeden meydana gelebilecek sona erme halleri ise şunlardır:(Aydın, 1987: 61) İmtiyazlının kamu hizmetini tehlikeye düşürecek ağır kusuru halinde imtiyazın düşürülmesi (déchéance) İmtiyazlının böyle bir kusuru olmasa da, kamu hizmetinin görülmesinin gerçek sorumlusu olan İdare'nin imtiyazı geri alması Tarafların uzlaşması, Taraflardan birisinin müracaatı sonucu idari yargı kararı sonucu. Ruhsat Usulü: Ruhsat usulü, idarenin bir kamu hizmetinin özel kişinin görmesine dair vermiş olduğu tek taraflı bir işlem, bir izindir. Bugün belediyeler tarafından yürütülen toplu taşımacılık hizmetleri veya eğitim ve sağlık hizmetlerinde ruhsat usulü geniş bir uygulama alanı bulmaktadır(Keskin, 2006: 47). 2.1.1.2 Kamu Özel Sektör İşbirliği ile Kamu Hizmetinin Sunumu Kamu hizmetlerinin idare ve özel sektör arasında geliştirilen işbirlikleri ile sunulmasıdır. Tarihsel olarak Çin Seddi'nin yapımına kadar götürülen işbirliği olgusu bugünkü anlamıyla kamu yönetimi alanında 1990 sonrası ortaya çıkan gelişmelerin bir ürünüdür. Kamu Özel İşbirliğine ilişkin tartışmalar ve farklı yaklaşımlar ikinci bölümde ayrıntılı olarak incelendiği için burada kamu özel işbirliği yöntemleri anahatlarıyla incelenmektedir. Yap İşlet Devret Usulü: Yapişletdevret(YİD) modeli, kamunun görev alanına giren bir yatırım veya hizmetin, yatırım ve işletme döneminde 30 yapılacak masrafları yüklenen ve karşılığında yatırım sonucu ortaya çıkacak tesisi, önceden belirlenen bir süre ve tarife üzerinden işletme hakkına sahip olan bir şirket eliyle gerçekleştirmesi yöntemidir. YİD’in Türkiye uygulamasında tek bir modelden bahsetmek, esasen, doğru değildir. Bu konuda farklı kanunlar ve uygulamalar mevcuttur. Özellikle belediyeler YİD modelini kullanarak kendi bütçe imkanlarıyla gerçekleştiremeyecekleri metro, raylı sistem, ticaret merkezi gibi hizmetler gerçekleştirmişler, bunun yanında bu yöntemden işhanı, otogar, konut inşaatı, gazino, otel, motel ve eğlence merkezlerinin yapımı içinde yararlanmışlardır(Emek, 2002: 6). Yap-İşlet Usulü: YİD modeli çerçevesinde inşa edilen tesislerin belirli bir süre sonunda kamu kuruluşuna devredilmeyip özel kesimin sahipliğinde olmasına izin verilmesine dayanan yatırım finansmanı modelidir(Özbalkan, 1997: 904). Bu modelde yatırımcılar; yalnızca termik santrallerin inşa edilmesi ve işletilmesi yetkisine sahiptir. Gelir Ortaklığı Senedi: Köprü, baraj, elektrik santralı, karayolu, demiryolu, telekomünikasyon sistemleri ile sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları ve benzerlerinden, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanlarınıngelirlerine,ortakolunmasıiçinçıkarılansenetlerdir. (İMKB,2013) İşletme Hakkı Devri : Kamu iktisadi teşebbüslerinin müessese, işletme, bağlı ortaklıklarına ve benzerlerine ait tesislerin belirli süre ve şartlar dahilinde gerçek ve tüzel kişiler tarafından işletilmesi ve varsa mamullerinin pazarlama ve dağıtımının yapılması hakkının devrini ifade etmektedir. Finansal kiralama yöntemine benzeyen bu uygulama biçimi, genellikle özelleştirmenin bir ön aşaması olarak değerlendirilmektedir. Mülkiyet devri söz konusu olmamakla birlikte işletme ve yönetim hakları doğrudan bir bedel karşılığı devredilmektedir(Kılcı, 1994:10). 31 2.1.1.3 Özelleştirme Uygulamaları ile Kamu Hizmetinin Sunumu Özelleştirme en genel tanımı ile kamunun sahip olduğu ticari ve sınai teşebbüsler ile varlıkların mülkiyet, yönetim ve denetimlerinin tamamen veya kısmen özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi olarak tanımlanmaktadır(Doğan, 2012: 7). Türkiye örneğinde özelleştirme kavramı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin mülkiyet ve yönetimlerinin kamu kesiminden özel kişi ve kuruluşlara devri olarak tanımlanabilir. Kamu hisselerinin %50’den fazlası özel kişi ve kuruluşlara devredildiğinde hem işletmenin sahipliği hem de yönetimi özelleştirilmiş olmaktadır. Türkiye'de özelleştirme 1980'lerden itibaren ithal ikamesi gelişme modelinin terk edildiği, kaynak dağılımında piyasa mekanizmasının büyük pay sahibi olduğu, sermaye akımlarının ve dış ticaretin serbestleştiği iktisadi anlayışla birlikte gündeme geldi. Özelleştirme konusunda yasal düzenlemeler 1980'li yılların ortalarında atıldı. Ancak bu çabalar büyük ölçüde sonuçsuz kalması neticesinde2000 yılına kadar yapılan özelleştirmeler sınırlı kaldı ve özelleştirme gelirleri yılda ortalama 300-500 milyon ABD doları civarında seyretti. 1998 yılında özelleştirme geliri 1 milyar doların üzerine çıktı, ancak bunun önemli bir bölümü İş Bankası'nın azınlık hisselerini satılmasından elde edilen gelirdi. 2000 yılında özelleştirme geliri 2,5 milyar dolara yaklaşıyordu ancak bunun da nedeni varlık veya hisse satışı değil, 3. GSM lisansının satılmasından elde edilen gelirdi. Türkiye’ de özelleştirmeler esas olarak 2004 yılından itibaren hız kazandı(Atiyas – Önder, 2007: 1). Yarrow, özelleştirme uygulamalarının amaçlarını sıralamaktadır:(Yarrow, 2000:327) Rekabeti arttırarak verimliliğin artmasını sağlamak Kamu kesiminin borçlanma gereğini azaltmak şu şekilde 32 Kamu kesiminde ücret ve maaş belirlenmelerinde karşılaşılan zorlukları azaltmak (bunu sendikaların ücret belirlemesindeki gücünü azaltmak diye anlamak mümkün) Hükümetlerin teşebbüs karar alma sürecine karışmalarını önlemek Ekonomik varlıkların sahipliğini geniş bir tabana yaymak Teşebbüslerde işçi sahipliğini özendirmek Gelir ve servetin yeniden dağılmasını sağlamak Bu hedefler; işletmelerin kamu mülkiyetinde kalmasının ve kamu tarafından kontrol edilmesinin ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde siyasi müdahalelere tabi olmalarının verimsizliğe ve israfa yol açtığı ve böylece ekonomik büyümeyi gerilettiği düşüncesi ile belirlenmiştir. Bununla birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde verimlilik kadar kamu maliyesi gerekçelerinin önem kazandığı, hatta özelleştirme gelirleri ile biriken iç ve dış borçların azaltılmasının veya kamu harcamalarına ek kaynak yaratılmasının hedeflendiği söylenebilir. Şekil 2’de yukarıda anlatılan kamu hizmeti sunma yöntemleri özetlenmiştir. Şekil 3: Kamu Hizmetlerinin Sunulma Yöntemleri 33 GELENEKSEL TEDARİK KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ •Emanet Usulü •İltizam Usulü •Müşterek Emanet Usulü •İzin (Ruhsat) Usulü •İmtiyaz Usulü 2.2 •Yap-İşlet (Yİ) •Yap-lşlet-Devret (YİD) •Yap-İşlet-Sahlp Ol (YİSO) •Tasarla-Yap-Finanse Et-İşlet (TYFEİ) •Tasarla-Yap-FinanseEt-İşletDevret (TYFEİD) •Yap-Sahlp Ol-İşlet (YSOİ) •Rehabilite Et-İşlet (REİ) •Rehabilite Et-Sahİp Ol-İşlet (RESOİ) •Kirala-Geliştir-İşlet (KGİ ÖZELLEŞTİRME •Satış •Kiralama •İşletme Hakkının Verilmesi •Mülkiyetin Gayri Ayni Hak Tesisi •Gelir Ortaklığı Modeli •İşin Gereğine Uygun Sair Hukuki Tasarruflar KAMU HİZMETİ ANLAYIŞINDA DEĞİŞİM 20.yüzyılıın sonlarından beri, yaşadığımız dünyayı yeniden şekillendiren ve tarihin hızlandığı izlenimini veren bir dizi siyasi, sosyal ve kültürel karışıklık söz konusudur. Marx’ın 1848’de yaptığı “Katı olan her şey buharlaşıyor” yorumu içinde bulunulan yeni zaman dilimini özetlemektedir(Heywood, Siyasi İdeolojiler 2010, 33). Buharlaşmadan nasibini alan kamu yönetimide bir idari aygıttan hizmet sunucuya evrimleşmekte; bugüne kadarki klasik yönetim anlayışı yerine özel sektör yönetim araçlarına yönelme ve bunların uygulanması söz konusu olmaktadır. Bu yeni yönetim biçimi idareye/yönetime/devlete ilişkin yeni bir anlayışın göstergesidir. Sanayi çağının Taylorizm öğretisinin temel anlayışına uygun Weberyen anlamdaki idarenin, bir makine, bir aygıt olarak sunulduğu zamanlarda faaliyet ve kararlar mümkün olduğunca makineleştirilmek durumundaydı. Kamu yönetiminin de modern bir bilim dalı olarak gelişmeye başladığı bu dönemde örgütlerde en verimli iş görme teknikleri üzerine çalışmalar yapılmakta, fikirler yürütülmekteydi. Pozitivist bir yaklaşımla aklın önderliğinde) en iyi yönetim biçimi olduğu iddia edilen modellerin her durumda geçerli olduğunun kabul 34 edildiği evrenselci bir bakış açısı hakimdi.Evrenselliğe karşı olan postmodern yönetim yaklaşımının hakim olduğu günümüzde ise bu anlayış idarenin dinamik kompleksliğe sahip bir yapı haline gelmesi karşısında yetersiz kalmaktadır. Postmodernizmin devlet anlayışı modernliğin temel belirleyicilerinin reddiyle birlikte parçalılığı, kültürel etkileşimi ve çoğulculuğu savunmaktadır(Ateş, 2005: 387). İdare sadece politik sistemin bir parçası değil, genel toplumsal sistemin bir parçasıdır. Şu halde idarenin, devlet ile yurttaş arasında bağlantı olma işlevi, idarenin toplum tarafından meşru görülmesini gerektirmektedir. Toplumun tutumu ise, zamanın ruhuna ve konjonktüre bağlı olarak değişime uğramaktadır. Devlet/idare anlayışı ve devletten beklentilerin değiştiği günümüzde birçok siyasal, toplumsal olayı bu değişim üzerinden okumak mümkündür(Aykaç, 2002: 16). Devletin temel bir aygıtı olan kamu yönetimi örgütünün büyümesi ve gelişmesinin arka planında da toplumsal meşruiyete dayanma gereği vardır. Yani toplumun beklentilerini karşılama zorunluluğunu doğuran bu meşruiyet, buna uygun bir devlet ve kamu yönetimi geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır. Günümüzde devlet ve kamu yönetiminin yeniden yapılanmasını gerektirecek, meşruiyet krizi ortaya çıkaran birçok gelişme vardır. Bu gelişmelerden hareketle devletin bir dönüşüm zorunluluğu ile karşı karşıya kaldığı, buna paralel olarak kamu yönetim aygıtının da buna uygun şekilde yapılanması gerektiği vurgulanmaktadır(Özel,2008:174). Söz konusu değişim ve yeniden yapılanmanın önkoşulları aşağıda belirtilmiştir. Birçok ülkenin yeniden yapılanma deneyimi yönetimdeki değişimin değişik faktörlerin etkileşimi sonucu olduğunu göstermektedir. Bu faktörler: • Siyasal liderlikteki değişim, • Toplumsal dönüşüm, • Yönetim kuramında meydana gelen entelektüel gelişmeler, • Başarısızlığın kavranması ve yenilenme ihtiyacıdır. 35 Bu faktörlerden bir veya daha fazlası gerçekleştiği zaman değişim olabilir. Bu iddianın somut örnekleri İngiltere’de 1997, Amerika Birleşik Devletleri’de1980, Yeni Zelanda’da 1984, Avrupa Birliği’nde 1999tarihleriinde gerçekleşen kamu yönetimi reformları incelendiği zaman görülebilir(Akdoğan ve Aslan, 2002:15). 2.2.1 Kamu Sektörü Anlayışında Değişim Değişim, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur. Yaşadığımız çağın en belirgin özelliklerinden biri de değişimin hızlanması ve çok boyutlu hale gelmesidir. Teknolojik, ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel alanlarda hızlı ve etkileşimli bir değişim süreci yaşanmaktadır. Yaşanan değişim, bireyleri olduğu kadar ülkeleri ve kurumları da köklü bir şekilde etkilemektedir. Bizi etkileyen değişikliklerin yeryüzünün herhangi bir bölgesiyle sınırlı olmadığını söyleyen Giddens’a göre köklü bir tarihsel değişim döneminden geçtiğimize inanmamızı sağlayacak kadar geçerli ve nesnel nedenler bulunmaktadır(Giddens, 2000, 13). Toplumların devlet kurumlarından beklentilerinin değişmesi, zaman içerisinde toplumda yeni beklentilerin oluşması ve uluslararası ilişkilerin çok kutuplu kalıcı dengeler yerine dinamik süreçler şeklinde tasarlanıp yürütülmesi, değişim süreçlerinin iyi anlaşılmasını ve zamanında tedbirler alınmasını gerektirmektedir. Değişim ihtiyacının farkında olan birçok ülkede, ekonomik gelişmenin ana unsurunu koordinasyon ve kapasite anlamında güçlü, operasyonel işlevler yönünden verimli ve etkin, kararların uygulanması ve politika oluşturulması bakımından saydam, vatandaşlarına karşı sorumlu ve piyasa mekanizmasının işleyişine saygılı bir kamu yönetiminin geliştirilmesi oluşturmaktadır(Saygılıoğulları ve Arı, 2003:5). Tek başına değişim, olumlu veya olumsuz bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü değişim, pek çok fırsatın yanı sıra, çeşitli tehditlerin de kaynağı olabilmektedir. Özellikle, değişimi zamanında ve doğru bir şekilde algılayarak, 36 kendini yeni koşullara uyarlama becerisi gösteremeyen bireyler ve kurumlar, onun kurbanı haline gelebilmekte ve mevcutdurumları kötüleşmektedir. Bununla birlikte, değişimi zamanında ve doğru algılayan, sağlıklı tepki gösterenler ise, kendi hedefleri ile değişen ortam arasında örtüşen alanları yakalayabilmekte, stratejik bir yaklaşım içinde değişimin getirdiği belirsizlikleri azaltmakta ve değişim sürecini nispi konumlarını iyileştirme yolunda bir fırsata dönüştürebilmektedirler. 20. yüzyılın ilk ve son çeyreği de devletin işlevleri, işlevinin boyutları ve rolü üzerine yapılan tartışmalarla geçmiştir. Yüzyılın ilk çeyreği Büyük Britanya’nın kontrol altında tuttuğu dünya düzeni ile başladı. Devletin faaliyet alanı oldukça sınırlıydı ve gelir vergisi, yoksulluk programları gibi sosyal düzenlemeler yoktu. Savaş, devrim ve bunalım sürecinden büyük güçlüklerle geçen liberal dünya düzeni ikinci dünya savaşıyla birlikte çöktü ve dünyanın birçok bölgesinde minimalist liberal devlet yerini aktif ve merkeziyetçi devlete terk etti. Devletin boyutu, işlevleri ve faaliyet alanı, yirminci yüzyılın ilk üç çeyreğinde gelişme eğiliminde oldu(Özel ,2008: 79). Devlete ilişkin değişmelerin kendinden önceki dönemden daha farklı olduğu 1980’li yıllardan itibaren işleyen neoliberal yeniden yapılanma süreci, temelde ekonomik olmakla birlikte, toplumsal, siyasal ve yönetsel alanları da içine almıştır. Bu nedenle devlet aygıtı da, iktisadi işlevleri, toplumsal yükümlülükleri ve idari etkinliği yeniden düzenlemektedir. Günümüzde yönetme eyleminin, ulus devletle sınırlı olmadığı ulusaldan yerele ve uluslararası düzleme uzanan geniş bir yelpazede gerçekleştiği savunulmaktadır. Bu çerçevede tek özneli, merkezi, hiyerarşik işbölümüne dayalı üretim yapan, bu doğrultuda kaynakları bizzat kullanan geleneksel yönetimden, ağ ilişkileri içinde konumlanmış, çok aktörlü, adem-i merkezi, toplumdaki tüm aktörleri yetkilendiren, yönlendiren ve kaynakların yönlendirilmesini kolaylaştıran yönetişim anlayışı öne çıkmıştır(Özel, 2008: 80).(Özel 2008, 80)(Özel 2008, 80) 37 Yukarıda bahsedilen çok yönlü değişim ve dönüşümün ne olduğu üzerine dört farklı söylem olduğunu belirten Tekeli bu söylemleri şöyle sıralamaktadır:(Tekeli, 2002: 35) Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş, Fordist üretimden esnek üretime geçiş, Ulus devletler dünyasından küreselleşmiş dünyaya geçiş, Modernist düşünceden postmodernist dünyaya geçiş . Tekeli’ye göre birbiriyle ilişkili ve birbirini tamamlayan bu dört senaryo yaşanan dönüşümün bileşenleridir. Sözkonusu senaryolar yönetimi meşru kılan şartları aşındırmakta ve yeni arayışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Siyasal temsilin ve toplumsal iyinin oy çokluğu ile belirlenmesi ve temsil esasının varlığı artık iyi işleyen bir demokrasi için yeterli olmamaktadır. Demokrasi teriminin günümüzde katılımcı, çoğulcu nitelemeleriyle birlikte kullanılması bu yetersiz kalışın bir göstergesidir. Bu yetersizlik siyasal gücün temsil esasına dayanma şartını yıpratmaktadır. Ulusların yer aldığı mekânları içinde doğanların kimliklerini kaçınılmaz bir biçimde belirleyen bir kap gibi düşünmenin mümkün olmadığı günümüzde ülkeleri belirleyen sınırlar mal, bilgi, para, haber aktarımı açısından bir engel olmaktan çıkmaktadır. Bu da toplumun içinde yer aldığı alandaki bütünlüğünü aşındırmaktadır. Ağ ilişkilerinin hakim olduğu bir toplumda sınır kavramının anlamı kalmamaktadır. Bu yalnız ulus sınırları için değil toplumdaki aktörlerin her biri için de söz konusudur(Tekeli, 2002:245). Dünyada yaşanan hızlı ve çok yönlü değişim özellikle yönetim anlayışında ve klasik bürokratik yapılarda köklü bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmiştir. Yönetim anlayışını ve yapılarını köklübir şekilde etkileyen veya uyaran değişim faktörleri, dört anabaşlık altında özetlenebilir: Ekonomi teorisinde değişim, Yönetim teorisinde değişim, 38 Özel sektörün rekabetçi yapısı ve kaydettiği ilerlemeler, Dünyada yaşanan hızlı değişim süreci(2. Dünya savaşı, soğuk savaş, tek kutuplu dünya) karşı karşıya kaldığımız sorunlu alanların hemen hemen hepsini doğrudan etkilemiş ve bir an önce bu sorunlara çözüm bulunabilmesi için baskı oluşturmuştur. Özellikle 1970’lerden beri, dünyada bir ekonomik yeniden yapılanma yaşanmaktadır. Bu yeniden yapılanma ekonomik, sosyal, politik ve yönetimsel boyut ve yansımaları olan bir dönüşümün göstergesidir. (Green, 1988: 165). Bu süreçten yönetim halk ilişkileri de doğrudan etkilenmiş, klasik kamu yönetimi anlayışı önemli oranda güven kaybına uğramıştır. Gündeme gelen yeni kamu yönetimi araçlarının mevcut yapıya uyumu, kamu sektöründe yeni paradigmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yeni paradigmalar kamu yönetiminin temel vurgularını doğrudan etkilemiştir(Hughes, 1998: 76). Yukarıda sayılan değişim ve gelişmeler dünya genelinde liberal ekonomi kuramlarını ön plana çıkarmıştır. Kamu Tercihi Kuramı,İşlem Maliyeti Kuramı, İşletmecilik Yaklaşımı yaşanan değişimin altyapısını oluşturmaktadır. Kamu Tercihi Kuramı: Kamu Tercihi kuramı 1950’li yıllarda James Buchanan ve Gordon Tullock tarafında temsil edilen “Virginia Okulu “ ile Antony Downs ve George Stigler’in temsil ettiği Chicago Okulu etrafında şekillenmiştir. Buchanan ve Tullock’ un “Oybirliğinin Hesabı: Anayasal Demokrasinin Mantığı” adlı çalışmasında geleneksel iktisadın piyasadaki varsayımını siyasal konulara da uyarlayarak siyasal süreçte de kişisel çıkar güdüsünün hakim olduğunu vurgulamışlardır. Buchanan’a göre Kamu Tercihi Teorisi, esas olarak ekonomi teorisinde oldukça ayrıntılı analizler için geliştirilmiş araç ve metotları almakta ve bunları politik sürece ve kamu sektörüne uygulamaktadır. Kamu tercihi, siyasal karar alma sürecinde rol alan kimselerin; örneğin, seçmenlerin, politikacıların ve bürokratların davranışlarını gözlemlediğimiz veya 39 gözlemleyeceğimiz sonuçların bileşimi ile ilişkilendirmeye çalışmaktadır (Aktaran: Aktan ve Dileyici, 2007: 12). Kamu tercihi kuramına göre; temsili demokrasinin kurum ve işleyişi toplum tercihlerini siyasal karar alma mekanizmalarına doğru taşıyamamaktadır. Bu teoriye göre siyasal insanla ekonomik insan aynıdır ve bireyler siyasal davranışlarında da bireysel çıkarlarını maksimize etmeyi düşünürler. Bu nedenle siyasal sistemdeki seçmenler, baskı grupları, politikacılar ve memurlar kamu yararı düşüncesiyle değil, rasyonel kaygılarla kendi çıkarlarına göre davranmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kamu yönetiminin kamu yararını gerçekleştirme amacı ile kamu örgütü yöneticilerinin kişisel çıkarlarını artırma amacı örtüşmemektedir(Özel, 2008: 72). İnceleme konusu olarak siyasal parti, yerel yönetimler, kurumlar gibi birimleri değil somut olarak bireyi esas alan Kamu Tercihi Yaklaşımı insan doğasına ilişkin bireycilik ve rasyonel tercihi(rasyonalite) öne çıkarmaktadır. Kamu Tercihinin kamu yönetimi konusundaki temel önerileri, yönetimin etkinliğini sağlamak için şeffaflaşması, her alanda fayda-maliyet analizleri yapılması, mümkün olan her alanda rekabet, bürokrasinin etkinliğinin sağlanması için, ekonomik teşvik sisteminin geliştirilmesi, performansa dayalı ücret farklılaşmasına gidilmesi; kamu yönetiminde maliyet ve fayda dağılımının pazar şartlarına yaklaştırılmasıdır(Acar ve Özgür, 2004: 92). Buchanan, devletin başarısızlığı yaklaşımı ile ortanca seçmen, seçmenin eksik bilgilenme sorunu, çıkar gruplarının rant faaliyetini devlet başarısızlığı olarak değerlendirmektedir. Buna göre devletin başarısızlığına neden olan faktörler politikacıların çıkar güdüsüne sahip olması, hizmet kayırmacılığı, siyasal etik sorunu, seçmenini ilgisizliği gibi faktörlerdir(Aktan ve Dileyici, 2007: 28). İşlem Maliyeti Kuramı: İşlem Maliyeti Kuramının odaklandığı konu örgüt içindeki işlemler ve bunlardan doğan maliyetlerdir. İşlem maliyeti üretim/sunum sürecindeki 40 maliyeti tanımlamaktadır. Bu maliyetler piyasa araştırması maliyeti, sözleşme maliyeti, performans izleme maliyeti, yasal prosedür maliyeti, fırsat maliyeti olmak üzere beş grupta incelenmektedir(Özgen, 2002) İşlem Maliyeti teorisine göre örgütleri incelerken üzerinde durulması gereken konu, mal veya hizmetin üretilmesinden çok üretilen mal veya hizmetlerin mübadelesi ve bu mübadeleyi yönlendiren örgütsel yapılardır. Yani örgütler ürettikleri mal ve hizmetlerin mübadelesini maliyeti en ekonomik olacak şekilde organize etmek isterler. Her bir kuruluş, işlem maliyetlerini en aza indirmek için basit piyasa anlaşması, sözleşme veya işlemleri örgüt içinde gerçekleştirme arasında bir tercih yapacaktır. Özellikle finansman sorunları, bütçe açıkları ve kaynak yetersizlikleri kamu yönetiminde işlem maliyeti kuramının yaygın tartışma zemini bulmasına yol açmaktadır. İşletmecilik Yaklaşımı: Bu yaklaşım kamu sektöründe “administration” kavramının yerini “management” kavramının almasını öngörmektedir. Bu yaklaşıma göre devlet örgütleri de standartların, performans ölçütlerinin ve ölçümlerinin net olarak bilindiği, sonuçların esas alındığı, ekonomiklik-etkililik ve verimliliğin, müşteri odaklılığın vurgulandığı bir anlayışla yönetilmelidir. Bu yaklaşım kamu örgütlerinin yapı, süreç ve personel sistemleri ile ilgili kavram, kural ve ilkelerini işletme yönetimi teknikleriyle biçimlendirmektedir(Özel, 2008: 73). Administration kavramından management kavramına geçiş sadece kavramsal birdeğişiklik anlamına gelmemektedir. Bir “yönetsel devrim” veya “paradigma değişimi” olarak da okunabilecek olan bu süreç halen daha ciddi tartışma konusudur.1980 öncesi yönetim alanında yapılan reformlar devletin idari güç ve kapasitesini artırmaya yönelik bir faaliyet olarak görülmekteydi. Ancak80’li yıllarda devlet başarısızlığı teknik boyutuna ek olarak siyasal –ideolojik bir sorun olarak da görülmeye başlandı. Ömürgönülşen’e göre, İşletmecilik Yaklaşımının amacı ve içeriği şu şekilde özetlenebilir(Ömürgönülşen, 2003: 22): 41 Piyasa benzeri mekanizmalar kullanmak suretiyle kamu kesiminde rekabeti özendirmek ve kamusal işlevlere işletme özellikleri kazandırmak Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde rasyonel ve stratejik bir yaklaşım benimsemek ve kurala yönelik yönetim tarzından amaca yönelik yönetim tarzına geçmek Geleneksel kamu bürokratlarını kamu işletmecileri haline dönüştürmek İnsan kaynakları yönetiminde sorumluluğu merkezi personel örgütlerinden ilgili hizmet kuruluşlarına devretmek Merkezin stratejik politika–yapımı ve planlama yapma kapasitesi ile uygulayıcı birimlerin hizmet sunma kapasitelerini artırmak. Kamu kuruluşlarının yapılarını daha esnek ve işleyişlerini daha şeffaf hale getirmek, onları duyarlı ve hesap verebilir kılmak Bürokratik değerlere dayalı geleneksel kamu yönetimi kültürünü piyasa değerlerine dayanan yeni bir kamu hizmeti kültürü ile değiştirmek. 2.2.2 Kamu Sektöründe Yaşanan Değişimin Dinamikleri Yukarıda bahsedilen kamu yönetiminde yaşanan değişimi Druckerüç sebebe bağlamaktadır(Drucker, 1991: 191): 2.Dünya Savaşından beri kamu yönetimi program ve uygulamalarınınbüyük oranda başarısız olması, Vergilendirme ve harcama yoluyla elde edilecek gelirin sınırlı olduğunun anlaşılması, Devletin gelir, kazanç yaratma yeteneğinin sınırlı olmasıdır. Sayılan bu değişim dinamikleri iktisadi, siyasal, ideolojik birçok boyutu olan gelişmelerin sonucudur. Aşağıda bu gelişmeler incelenmektedir. 42 2.2.2.1 Ekonomik Durgunluk ve Mali Krizler 1970’lerden itibaren kamu sektörü üzerinde önemli yoğunlaşmalar olmaya başlamıştır. ABD’de 1980’de Reagan’ın başkanlığa seçilmesi, İngiltere’de 1979’da Thatcher’ in iktidara gelmesiyle, her iki ülkede kamu sektörü ile ilgili reformlar yapılmaya başlanmıştır. Bunlar basit bir reform olmak yerine toplum nazarında kamu yönetiminin rolünün algılanışına bir medyan okuma olarak dikkat çekmiştir. Bu şekilde gelişmiş ülkelerde yaşanan değişim kısa sürede başka ülkelere de ihraç edilmeye başlanmıştır. Küreselleşmenin gereği olarak standart bir kamu yönetimi anlayışının ve örgütlenmesinin tüm dünyada egemen olması için, çeşitli uluslararası ve bölgesel kuruluşlar, bu konuda etkin rol üstlenmeye başlamışlardır.(Yayman 2008, 507)Bu dönemde kamu yönetimi üzerine yapılan tartışmalar bazı ülkelerde yoğun ideolojik tartışmaların yaşanmasına da neden olmuştur. Değişimin karşısında olanlar kamu çalışanları, birlikler, bunların destekçileri, yönetimin klasik faaliyetlerini kendi düzeylerinde sürdürmeye çalışmışlardır. Değişim yanlıları ise kamu sektörünün, faaliyet alanının ve yöntemlerinin eleştirilmesiyle yönetimde küçülmenin gerekliliğine inanmışlardır. Bu anti-yönetim akımı kısa sürede siyasal sürece de yansımıştır. Bu dönemde kamu sektörü üzerinde yoğunlaşma üç alanda olmuştur: İlk olarak kamu sektörünün hantal ve kaynakları tüketen yapısı üzerinde yoğunlaşılmıştır. Daha sonra kamu sektörünün faaliyet alanı ile ilgili taşıdığı sorumluluklar üzerinde durulmuştur. Ardından yönetimin özellikle bürokrasinin kullandığı yöntemler üzerine sert eleştiriler yöneltilmeye başlanmıştır. Bürokratik yönetimin hiyerarşik yapılanmasının verimsiz olduğu belirtilmiştir. 1970’lerin entelektüel tartışmalarında muhafazakar ve tutucu ekonomistler devleti ve yönetimi, ekonomik büyümenin ve özgürlüğün önündeki en büyük engel olarak görmüşlerdir. Ekonomistler yönetimin küçülmesinin ekonomik verimliliği öngörmüşlerdir(Hughes, 1998: 9). artırarak refahı yükselteceğini 43 2.2.2.2 Yeni Sağ Düşüncesi Yeni Sağ oldukça geniş kapsamı bir terimdir ve kapsamında vergilerin düşürülmesinden, televizyon ve filmlerde daha fazla sansüre, göç karşıtı kampanyalara kadar birçok farklı fikri barındırmaktadır(Heywood, 2010: 104). Söz konusu farklılıkları bünyesinde barındıran ve yukarıda tartışılan ekonomik, sosyal ve yönetimsel dönüşümün çerçeve kavramı olan Yeni Sağ’ın üç temel kaynağı vardır. Bunlar: yeni liberalizm, yeni muhafazakârlık ve kamusal seçim kuramlarıdır. Bu üç kaynak değişen boyut ve önemde yeni sağ tanımına katkıda bulunmakta, birbirleriyle yer yer çelişen özellikleri olmasına rağmen, belli yönleriyle birbirine destek olarak bütünsellik kazandırmaktadır. Devletin küçültülmesini kamunun faaliyet alanın daraltılmasını, böylece piyasa ekonomisinin kendi koşul ve kurallarına göre çalışma olasılığının genişletilebileceğini, bireysel girişim rekabet ortamında üretim kaynaklarının verimli, rasyonel ve optimal sonuçlara götürebilme özelliğine sahip olduğunu belirten liberalizm bir dizi muhafazakâr düşünce ile yeni sağ çatısı altında buluşmaktadır. Aslında liberalizm ile muhafazakârlık birbiriyle çelişen özelliklere sahip iki akımdır. Heywood’ göre, Tablo 1’de karşılaştırdığı gibi güçlü devlet, disiplinli toplum, toplumsal otorite, hiyerarşi, itaat, ulus gibi muhafazakar değerler birey, seçme özgürlüğü, serbest piyasa disiplini gibi liberalizmin vurguladığı hususlarla uyuşmamaktadır. Ancak özellikle neo düzeyde önemli kesişme noktaları mevcuttur. Bu kesişme noktasında muhafazakar görüş bazı liberal savları doğrulama gibi bir işlevi yerine getirirken, bir yandan da liberal uygulamaların sonuçlarını hafifletmeye yönelik etkisi de bulunmaktadır(Aksoy, 2003: 56). Tablo2’de liberal ve muhafazakâr sağ anlayışlar karşılaştırılmıştır. Tablo 2: Liberal ve Muhafazakar Yeni Sağ İdeolojilerin Karşılaştırılması Liberal Yeni Sağ Muhafazakar Yeni Sağ 44 Geleneksel Muhafazakârlık Klasik liberalizm Atomizm Organik Anlayış Köktencilik Gelenekçilik Liberteryanizm Otoriterizm İktisadi Hareketlilik Sosyal Düzen Teşebbüs Geleneksel Değerler Fırsat Eşitliği Doğal Hiyerarşi Minimal Devlet Güçlü devlet Küreselleşme Küreselleşme karşıtı (Heywood;2011) Kamusal seçim kuramları da siyasal ve bürokratik davranışı mikro ekonomik varsayımlarla ekonomik-matematiksel analizler yoluyla tartışmaktadırlar. Vardıkları sonuç itibariyle kamu girişimi konusunda yapılan liberal değerlendirmelerin güçlendirilmesine katkı yapmaktadırlar. Yukarıda sayılan farklı akımları bünyesinde barındıran yeni sağ anlayışını devlet/kamu yönetimi örgütlenmesine ve işleyişine yansımasını iki nokta etrafında toparlayabiliriz: 1.Devletin/Kamu yönetiminin faaliyet alanının özellikle ekonomik nitelikli olanlarından başlayarak küçültülmesi, daraltılması 2.Daraltılan bu alanda genelde kamu faaliyetlerinin özelde de kamu örgütlerinin kamu işletmeciliği anlayışı etrafında yapılandırılması ve işletilmesi. Yeni sağ yönelişine göre kamu faaliyetlerinin doğasından kaynaklanan verimsiz kaynak kullanım özelliği vardır. Özel girişim ise serbest piyasa koşullarında doğası gereği kaynağı verimli, rasyonel ve ekonomik kullanmak zorundadır. Satış yönetimi, yönetimin devri, ihale yöntemi, imtiyaz yönetimi, deregülasyon, tüketiciye mali yardım yöntemlerinin ortak kalkış noktası daha önce kamu tarafından yerine getirilen bir hizmetin kamu uygulama alanından tamamen ya da kısmen çıkarılması, özel sektöre devredilmesidir. Yukarıdaki gelişmelerle birlikte unutulmaması gereken bir durum vardır: Devlet eliyle devletin küçültülmesinin beklenen sonuçları arasında kamu 45 örgütlerinin sayı ve çeşitliğinin azaltılması, paralel olarak da buralarda çalışan personel sayısında düşüş olması sonuçta da bütçe yükünün azaltılması beklenmektedir. Ancak bu konuda yapılacak genellemelerin yanlı olabileceği de dikkate alınmalıdır. Özellikle geçiş döneminde devlet, ekonomik ve soysal yeniden yapılanmanın anahtar rolünü oynamak bu nedenle de yeniden yapılanmanın külfetini, üstlenmek zorunda kalmaktadır. Bu durum mevcut bazı örgütleri ortadan kaldırsa bile yeni işlevlerle yenilerini oluşmasını kaçınılmaz kılmaktadır(Aksoy, 2003: 455). 2.2.2.3 Bilişim Teknolojilerindeki Gelişim Toplum türlerinin gelişimini anlatan kaynaklar, insan topluluklarının avcılık ve toplayıcılık seviyesinden başlayıp, sırasıyla tarım, sanayi ve bilgi toplumu seviyelerine ulaştığı noktasında hemfikirdirler. Bu toplum türlerini birbirinden ayıran temel nokta, baskın üretim faaliyetinin ne olduğudur. Sırasıyla doğadan bitki toplama veya hayvan avlama, toprağın işlenmesi, ev veya fabrika üretim birimlerinde mal üretimi ya da bilginin toplanması ve işlenmesi faaliyeti baskın hale gelmiştir. İnsanların hayatını devam ettirmesini ve rahatını sağlayan mal ve hizmetlerin üretim biçimi, devleti görevlerinin çeşitleri ve sınırları ile devlet örgütlenmesindeki vergilendirme gibi temel parametreleri de belirler. Bilgi toplumu denilen şemsiye kavramı altında sıralanabilecek gelişmeler; • Örgütlerde ve üretimde bilginin öne çıkması, • Bilginin sadece niceliğinin değil, niteliğinin de (katma değer yaratan bilgi) önemli olması ve bilginin değerinin yarattığı veya yaratabileceği katma değer (yeni ürünler, fikirler, iş kolları, ihracat gelirleri, vb.) ile ölçülmesi gerektiği düşüncesinin yaygınlaşması, • Bilgi ile ilgili işlerin (örneğin, çağrı merkezlerinin ve çeşitli danışmanlık türleri gibi bilgi işlenmesi ve sunumu ile ilgili hizmet sektörlerin) artması, 46 • Zaman ve mekânın küresel bilgi akışı karşısında anlamını büyük ölçüde kaybetmesi ve • Kültürel değişim ve paylaşımın basın-yayın araçlarının da yardımıyla küresel ölçekte artması gibi örneklerde somutlaşmaktadır. Bilgi toplumu kavramı, birçok konu ile ilgili bilgi ve gelişmeleri içeren yamalı bir bohçaya benzemektedir. Kavramın, teknoloji, ekonomi, çalışma yaşamı, coğrafi konum ve kültür ve daha birçok farklı konu ile ilgili yönleri vardır(Yıldız, 2013:3). 2.2.2.4 Neoliberalizm ve Devletin Yeniden Yapılanması Devlet olgusunun doğumunda, gelişmesinde ve var oluşunda belirleyici unsur egemenliktir. Devletin bu belirleyici unsuru yanında esasen görünen tarafı hizmet tarafıdır ve devletin yeniden yapılanmasındaki tartışmalar da çekirdek unsur olan egemenlikten ziyade bu eksen etrafında toplanmaktadır. Modern devletler öncesinde eski rejim devleti kendi ilkesini ve varlığının üzerine dayandırdığı ilk neden olarak ülkede gerçekleştirilen üretimi iktisadi kurallara göre değil kendi devlet aklınagöre paylaştırmıştır. Devlet kamu hizmeti alanınınbüyümesi sonucundabir yandan gücünü ve ağırlığını artırmış diğer yandan ise bu geniş yelpazede hizmetleri sunma güdüsüyle kaynaklarını artırmanın yollarını aramaya başlamıştır. Devletin yeniden yapılanma uygulamaları ise devletin özellikle iktisadi alanlardaki ayrıcalıklarının sınırlanması yönündedir. Bu ideolojik savunuşun temelini ise liberal pozisyon oluşturmuştur(Orak, 2007:15). Kamu yönetimi üzerine düşen görevin; belli kuralları belirlemesi, herkesin kurallara uygun hareket etmesinin sağlanması ve devletin dışındaki kuruluşların yapabileceği işlerin devredilmesi olarak algılandığı söz konusu liberal pozisyon açılımında II. Dünya Savaşı sonrası dönem, klasik kamu hukukuna özgü bazı ilke ve kurumların yeniden yorumlandığı bir 47 dönemdir(Özer,2006:13). Yeniden yorumlanan ilkeler arasında devlet, egemenlik ve insan hakları kavramları ağırlıklı bir yer teşkil etmektedir. Bu döneme kadar esas itibariyle devletlerin kesin egemenliği doktrini hâkim olmuş, bu tarihten sonra ise yeni bir düşünce sözlüğü arama, geniş çizgilerle belirlenmiş gelecek vizyonlarını biçimlendirme ve çok terimle düşünme geleneği oluşmuştur. Küreselleşme üst başlığında devletin siyasi ve ekonomik alandaki temel unsurlarının yeniden yorumlanışı ile beraber neoliberalizm önem kazanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrasında neoliberalizm, sadece ekonomi veya iktisadi politikalar alanında değil; tarihçilerin, hukuk ve ekonomistlerin uluslararası düzeyde birleştiği fikirleri temellendirmek amacıyla ortaya atılmıştır. Neoliberal görüşte devletin işlevleri, ideal olarak yasa ve düzene tarafsız bir çerçevenin sağlanmasına ek olarak, çok az sayıdaki gerçek kamu hizmetinin sunumuyla sınırlanmalıdır. Özellikle de 1980’lerden bu yana en önemli siyasi gelişmelerden biri olan özelleştirme de bu süreçte hız kazanmıştır. Devlet mülkiyeti kamu hizmetlerinde toplaşma yönünde çok güçlü bir eğilim taşımaktadır. Bunlar herkes için önemli olan (havagazı, elektrik, su gibi) ve arz edilmesinin sık sık doğal tekel oluşturduğu düşünülen temel hizmetlerin sağlanmasıdır. Ancak neo-liberal yaklaşımlarla devletin temel kamusal hizmetlerin sunulmasına ayıracağı kaynağın azaltılması ve bunun yerine serbestleştirme ve rekabete açmanın daha yerinde olacağı fikri savunulmuştur. Bu sürecin devamında kamu sektörünün belirli işlevlerini devam ettirmenin zorunlu olduğu alanlarda rekabetin verimi artıracağı beklentisiyle kamu ve özel işbirliğindeki yapılara bu hizmetlerin sunumunun ihale edilmesi yoluna gidilmiştir(Orak, 2007:176). Türkiye’nin de aralarında yer aldığı az gelişmiş ülkelere, 1990’ların ortalarından itibaren “ikinci kuşak” yapısal reformlar başlığı altında toplanan bir dizi reform programını uygulamaya geçirmiş bulunmaktadır. Piyasa ilişkilerinin derinleştirilerek küreselleşmenin ilerletilmesini hedefleyen ikinci kuşak yapısal reformlar, uluslararası finans kuruluşları tarafından hazırlanarak dünya genelinde yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Nitekim ikinci kuşak yapısal 48 reformlar 1990’ların ortalarında IMF ile Dünya Bankası arasında sağlanan Post-Washington uzlaşmasına dayalı kararlar doğrultusunda gündeme gelmiştir. Post-Washington uzlaşmasının temel özelliği, o tarihe kadar süregelen serbest piyasa modelini sorgusuz bir biçimde benimseyen yaklaşımın terk edilerek, piyasa aksaklıklarının telafisi için devlete yeni görevler verilmesidir. Buna göre rekabetçi olmayan piyasaların yol açtığı sorunlar dikkate alınarak, rekabetçi ve etkin piyasa yapılarının oluşturulabilmesi için devlete piyasaların düzenlemesi doğrultusunda kimi yeni görevler yükleniyordu. Böylece 1980’lerin başlarından beri egemen olan “birinci kuşak yapısal reformların” minimal devlet modelinin yerine düzenleyici devlet modeli olarak adlandırılan yeni bir devlet modeli uygulamaya geçiriliyordu. Düzenleyici devlet modeli ile minimal devlet modeli arasında çok köklü farklılıklar bulunmamaktadır. Düzenleyici devlet modeli serbest piyasa modelini idealize etmeye devam etmekte, kaynak kullanımında ekinlik, verimliliğin artırılması, maliyetlerin aşağı çekilmesi, teknolojini geliştirilmesi, tüketicilerin korunması vb. amaçlar açısından serbest piyasa modelinin daha üstün olduğu varsayımını korumaktadır. Ancak yeni model, mevcut piyasaların gerçekten de nitelik kazanabilmesi için devletin anti tröst yasaları, rekabet düzenlemeleri, tüketici haklarının korunması vb. konularında adımlar atmasını zorunlu görmektedir(Ataay, 2008: 40). Devlet sistemini incelerken, “Devlet kurumundan ne beklenmektedir?” ve kamu hizmetlerinde “Ne tür özellikler aranmaktadır?” şeklinde sorular sorarak konu ele alındığında, ortaya çıkan husus; devlet aygıtının toplumun uzun ve kısa dönemli ihtiyaçlarına etkin bir şekilde cevap verebilme kabiliyetini artırma hedefidir. Devletin de varlık gayesiolan bu cevabı kendisi mi verecek yoksa piyasa gibi devlet dışı mekanizmalar vasıtasıyla verecek? sorusu günümüz devletlerini zor bir denklemle baş başa bırakmaktadır. 49 TEPAV tarafından 1999, 2004, 2008 yıllarında düzenli olarak yapılan kamu hizmetleri araştırması da değişimin gerekliliğini göstermektedir. Ankette aşağıdaki soruların cevapları aranmıştır: (TEPAV, 2009) Vatandaşın sorunlarını çözmek için ne derece gayret gösteriyor? Hizmet götürürken ne derece eşit ve hakça davranıyor? Kaynak kullanırken israftan ne derece kaçınıyor, yani kaynaklarını ne derece verimli kullanıyor? Bu yönetimlerde alınan kararlar vatandaşların çıkarlarını ne derece yansıtıyor? Şekil 4: Kamu Hizmetlerinden Memnuniyet (Gayret) 6 5,2 5 4,8 4,7 4,6 3,8 4 1990 3 2,6 2004 2008 2 1 0 Belediyeler Merkezi Yönetim (TEPAV,2009) Şekil 5: Kamu Hizmetlerinden Memnuniyet(Hizmette Adalet) 50 6 5,2 5,4 5,1 5 5 4,4 4 2,9 3 2008 2004 1999 2 1 0 Belediyeler Merkezi Yönetim (TEPAV,2009 ) Anket sonuçlarından görüldüğü gibi kamu hizmetinden faydalananlar hizmet sunumundan memnun değildir. Yıllara göre bu memnuniyet derecesi değişmekle birlikte hemen her dönem 5/10 seviyesinde olduğu görülmektedir. Ekonomik, dönemsel şartlarla birlikte yukarıda görülen vatandaşın hizmetlerden memnun olmaması hizmet sunumunda farklılık, bir paradigma değişikliğini gerektirmektedir. Ekonomi literatüründe devletin temsil ve müdahale bakımından ekonomik sistem ile ilişkisini açıklamak için geliştirilmiş farklı kuramlar bulunmaktadır. Bu kuramlar doğrudan doğruya piyasa mekanizmasının işleyişi ile devlet müdahalesi arasında ilişki kurmaya çalışmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde ekonomide devletin olup da müdahalenin olmadığı herhangi bir alan pratikte mevcut olmamıştır. Devletler, mevcut konjonktüre ve ekonominin içinde bulunduğu şartlara göre zaman zaman ve çeşitli şekillerde ekonomiye müdahale de bulunmuşlardır. Bunların başarılı olanları olduğu gibi başarısız olanları da mevcuttur. Dolayısıyla ekonomide devletin rol oynaması ile ilgili bir 51 görüş birliği mevcut olmakla birlikte bu rolün zamanı ve şekli konusunda görüş birliğinden söz etmek mümkün değildir(Saygılıoğulları ve Arı 2003, 40). Kanımızca etkin devlet/kamu yönetimi yaklaşımında sorun sadece devlet mi piyasa mı ikilemi içinde görülmemektedir. Sorunun esas noktasını devletin ne kadar hesap sorabilen, hesap verebilen, saydam, hukuk devleti ilkelerini özümsemiş bir devlet olduğu oluşturmaktadır. Yani başarılı, etkin bir devlet nasıl olmalı sorusunun cevabı devlet mi piyasa mı ikilemi içinde bir pozisyon alarak ya da ideolojik tercihler doğrultusunda verilmemelidir. Devlet ve piyasa birbirinin alternatifi değil tamamlayıcılarıdır. 2.2.3 Kamu Hizmeti Terminolojisinde Değişim Kamu hizmeti kavramına ilişkin olarak yapılan açıklamalar, kamu hizmeti kavramının dinamik yüzünü bir kez daha göstermektedir. Kavramın doğuşundan itibaren evrimi ile birlikte son dönemde geçirdiği değişimler ayrıca incelenmelidir. Çünkü artık kamu hizmetinin gelecekte mevcudiyeti bile tartışma konusudur. II. Dünya Savaşı sonrası hakim dünya sistemi, devletin işlevlerini son derece sınırlı bir alanda gerekli görmektedir. Özellikle 80’lerden sonra daha belirgin bir şekilde hissettirmeye başlayan bu hakim sistemin önemli argümanlarından biri, devletin temel hizmetlerde sunacağı kaynağın azaltılmasıdır. Böylece kaynaklarda azalma ile beraber, rekabet ve serbestleşme sağlanacaktır. Bu nedenle etkinliği sınırlı bir alanda kalacak olan devlete düşen görev, serbest rekabetin güvenliğini sağlamaktır(D. Yılmaz 2008, 1227). Avrupa Birliği hukukunu kamu hizmeti (public service) kavramı üzerinden okumaya çalıştığımızda birçok noktada farklılıklar olduğu görülmektedir. Mesela kamu hizmeti kavramının sadece kurucu anlaşmanın 77. Maddesinde 52 taşımacılık konusunda kullanılması kavramın AB nezdindeki yerini anlamak için bir göstergedir.6 AB hukukunun kamu hizmeti anlayışında değişiklikler öngördüğü Fransız idare hukuku ile ilgilenen herkes, kamu faaliyetleri alanının tanımlanmasından da memnundur. Bu tanım idare hukukuna bir köşe taşı olarak hizmet etmiştir. Bu tanıma idarenin geleneksel alanını belirlemek veya geniş çaplı kamu hizmetlerine kendi faaliyetleri için bir çerçeve oluşturmak üzere yasama organı tarafından sürekli demiryollarını, olarak postaneyi, başvurulmuştur. elektrik üretimini Fransa’da kamu parlamento, hizmeti olarak sınıflandırmışken, Avrupa Birliği etkisiyle bugün bu hizmetlerin çok farklı bir tanımını şimdiden düşünmek zorunda bırakılmıştır. Avrupa Birliği hukukunda kamu hizmeti alanına ilişkin olarak yeni tanımlar geliştirilmektedir(Orak, 2007: 178). Avrupa yapılanmasının kamu hizmeti üzerindeki etkilerini araştırırken ilk karşımıza çıkan olgu, kamu hizmetinin klasik kavramlarındaki başkalaşımdır. Bu başkalaşım ilk planda kamu hizmeti literatürüne birtakım yeni terimlerin girmesi ile başlamakta ve kamu hizmetinin temel kriter ve ilkelerinde çeşitlenme ve değişim ile devam etmektedir. Avrupa Birliği terminolojisi incelendiğinde kamu hizmeti kavramının yerine genel ekonomik yarar hizmetleri, evrensel hizmet, ek hizmetler, minimum hizmet, kamusal yarar hizmetleri, kamu hizmeti yükümlükleri gibi kavramların ikame edildiği görülmektedir. Konu bütünlüğü ve kamu hizmetine ilişkin terimlerin içeriğini anlamak için birlik müktesebatında kullanılan yeni kavramlara yakından bakalım: “Evrensel hizmet” kavramı, birlik müktesebatında yoğun olarak kullanılmaktadır. Amerikan kaynaklı olan kavram, ilk kez 1987 senesinde AB Komisyonunun telekomünikasyona ilişkin olarak çıkardığı yeşil kitapta geçmiş, daha sonra da birlik müktesebatında yoğun başlanmıştır(Yılmaz, 2008:1228). 6 Roma Anlaşması m. 77, yeni Amsterdam Birleşik metin m. 73). olarak kullanılmaya 53 Evrensel hizmet“dünyanın geldiği/ulaştığı düzeyde bireyin gündelik yaşamı için vazgeçilmez niteliği nedeniyleen azından minimum bir bölümünün istisnasız herkese sağlanması zorunluolan ve bu sağlamanın makul bir fiyat ve kaliteden olacağı temel bazı hizmetlerolarak tanımlanmaktadır (Ulusoy, Kamu Hizmeti Ülke incelemeleri tarih yok, 87). Evrensel hizmet kavramı, kapsadığı alanlarda genel yararın gereklerinin topl u l u k h u k u k u içinde s u n u l u ş u y l a ilgilidir ve özellikle bir şebekeyle dağıtılan hizmetlerden, örneğin posta, telekomünikasyon gibi hizmetlerden herkesin uygun fiyatla, sakatlık gibi özel durumu olanların da durumlarına düzenlemelerle, yararlanmasını uygun öngörmektedir. Kamu(public) sıfatı içerme- yen "evrensel hizmetlerin temel özellikleri eşitlik, süreklilik ve uyarlama olmakla beraber hatların sağlıklı işlemesi, yönetimde ş e f f a f l ı k , fiyatlandırma ve kullanıcılar tarafından farklı aralıklarla denetlenme de ayrıca u y u l ması gereken zorunluluklar olarak ortaya çıkmaktadır (Yaşar, 2000: 46). AB Organları tarafından, kamu hizmeti terimine alternatif olarak getirilen ve kullanımı yaygınlaşan evrensel hizmet kavramı ile kamu hizmetlerinin niceliğinin azaltılması ve niteliğinin belli bir standarda getirilmesi amaçlanmaktadır. Evrensel hizmete konu temel hizmetleri istisnasız herkese makul bir kalite ve fiyattan, sürekli ve düzenli olarak sunulmak zorunda olunan ve çağdaş bir insan için vazgeçilmesi mümkün olmayan minimum ortak ihtiyaçlar olarak kabul edilmektedir(Ulusoy, 1999) Evrensel hizmet kavramı, çeşitli yönlerden eleştiriye uğramaktadır. Söz konusu eleştiriler, kavramın kapsamının klasik kamu hizmetine göre dar olması, içine aldığı çekirdek alanın saptanmasında, hizmetin sayıca çokt utulmasının piyasaya girişte engel yaratması gibi sebeplerdir. Avrupa Birliği’nde “evrensel hizmet” terminolojisi alanında yaşanan bu gelişmelere paralel olarak kavram, Türk hukuk sisteminde de telekomünikasyon alanında etki göstermiştir. Kavramın 2001 yılında hukuk literatürüne girdiği görülmektedir. Söz konusu 4502 sayılı yasa incelendiğinde, ‘asgari hizmet’ ifadesine açıklanırken, evrensel hizmetten de bahsedilmektedir. Yine2005 54 tarihli 5639 sayılı Evrensel Hizmetin Sağlanması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde de evrensel hizmet kavramına yer verilerek tanımının yapıldığını görülmektedir(Yılmaz, 2008: 1220). Bu bağlamda, kamu hizmetinin algılanış tarzında meydana gelen değişimler ve ekonomi-politiğin dönüştürücü etkisiyle kamu ve özel sektörün ayrımı, idarenin siyasi baskı mekanizmalarından uzaklaşması, kamu hizmetini yerine getiren memurların karar mekanizmalarının daha reformist ve özgür kılınması, kamu hizmetlerinde etkinlik, şeffaflık gibi kavramlar ön plana geçmiştir. Bütün bu gelişmeler, klasik kamu hizmeti anlayışını da etkilemiş ve tanımlanmasında zorluklar bulunan kamu hizmeti kavramındaki belirsizliği de arttırmıştır(Orak, 2007: 165). 55 İKİNCİ BÖLÜM 3 KAMU ÖZEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ Bu bölümde Kamu Özel Sektör İşbirliği olgusu incelenmektedir. İlk olarak işbirliği kavramı üzerinde durulacak ve ağbağ tipi örgütler incelenecektir. Kamu Özel ayrımı başlıklı ikinci bölümde kamu sektörü ile özel sektör arasında ne gibi farklılıklar, benzerlikler olduğu tartışılmıştır. Kamu Özel İşbirliği başlıklı üçüncü bölümde KÖİ kavramının hangi tarihsel süreçlerin ardından bugünkü anlamına büründüğü incelenmiştir. Dördüncü ve beşinci bölümlerde KÖİ ile kamu hizmeti sunmanın diğer kamu hizmeti sunma modelleri ile karşılaştırılması yapılmıştır. Altıncı bölümde farkı KÖİ modelleri incelenmiştir. KÖİ uygulamaları içinde bulunulan sektöre, siyasal ve ekonomik ortama göre farklı tanımlanmaktadır. Yedinci bölümde dünyadaki KÖİ uygulamaları ülkeler bazında bu uygulamaların hangi sektörde ne şekilde hayata geçirildiği incelenmiştir. İlerleyen başlıklarda ekonomik ve siyasal olarak ciddi etkileşim halinde bulunduğumuz Avrupa Birliğine üye ülkelerdeki KÖİ uygulamaları tartışılmıştır. Daha sonra Türk kamu yönetimindeki KÖİ uygulamaları incelenmiştir. KÖİ uygulamalarını diğer kamu hizmeti sunum yöntemlerinden ayıran farklı yönler vardır. Bu yönler KÖİ uygulamalarında kritik aşamalar başlığı altında İhale düzenlemesi, bütçe düzenlemesi, proje seçimi, proje tasarımı alt başlıkları ile incelenmiştir. 56 3.1 Sektörlerarası İşbirlikleri Sistem yaklaşımı açısından açık bir sistem olarak incelenebilecek olan Kamu Yönetimi sistemini çevreleyen ekonomik, politik ve sosyal çevrede yaşanan değişime ilişkin araştırmalar çok yönlü ve farklı boyutları olan bir konudur. Birinci bölümde açıklanan değişimi değer yüklü olarak değerlendiren çok farklı yaklaşımlar olmakla birlikte söz konusu farklı yaklaşımların ittifak ettikleri noktalardan biri de işbirlikleri konusudur. Yani konu üzerinde çalışan hemen her araştırmacı kamu sektörünün farklı örgütlerle işbirlikleri geliştirdiğini/geliştirmek zorunda olduğunu/geliştirmek zorunda bırakıldığını kabul etmektedir. Sektörler/örgütler arası işbirlikleri kamu özel işbirliklerini anlamak, uygun bir bağlama yerleştirebilmek için önemli bir konudur. Bu nedenle söz konusu işbirliklerinin doğası, neden/ nasıl ortaya çıktıkları/geliştikleri, işbirliğini bir arada tutan gücün ne olduğu, hangi, şartlarda sürdürülebilir/başarılı olacakları incelenmelidir. Kamu yönetimi tekil örgütleri esas alan bir yapılanma ve işleyişten, örgütlerarası işbirlikleri, ortaklıklar, ittifaklar ve ağbağların önem kazandığı bir yapılanma ve işleyişe doğru evirilmektedir(Acar, 2004: 12-15).Günümüz dünyasında birbirinden kopuk olan ve rekabet etmesi gereken örgütler birbirleri ile işbirliği yapmakta ve bunun neticesi olarak karmaşık ilişki örgüleri ortaya çıkmaktadır. Daha az kaynakla daha iyiyi yapma düşüncesi bütün sektörleri etkisi altına almakta ve işbirliği geliştirmeleri konusunda cesaretlendirmektedir(Bergquist, 2003).Söz konusu işbirlikleri sadece farklı sektörlerle ortaklık geliştirme şeklinde anlaşılmamalıdır. Bir sektörün/örgütün kendi içinde geliştirdiği beraber işgörme biçimleri de vurgulanmak istenen işbirliği örüntüsün edâhildir. Bu yaklaşımın kamu sektörü ne uyarlanmış hali aşağıdaki tabloda gösterilmektedir: 57 Ağbağ Yönetimi Hiyerarşik kamu yönetimi teşkilatı Ağbağ Yönetimi Katılımcı yönetim DüşükKamu Özel İşbirliği derecesiYüksek Şekil 6: Kamu Özel İşbirliği ile Ağbağ İlişkisi Düşük Ağbağ yönetim kapasitesi Yüksek (Goldsmith,2004:48) Şekil 6’da kamu sektörünün kendi içinde ve çevresindeki organize iş görme biçimlerini dört sınıfa ayrılmıştır. Dış kaynakla yönetim, hiyerarşik yönetim, katılımcı yönetim, ağbağ yönetim olarak adlandırılan bu dört sınıfı kamu özel işbirliği ve ağbağ yönetimi yeterliliği eksenlerinde inceleyen GoldSmith'e göre: Dış kaynaklı hükümet kısmında özel sektörle işbirliği yüksek seviyede olmakla birlikte network yönetimi kapasitesi gelişmemiştir. Hiyerarşik yönetim, geleneksel kamu yönetimi mekanizmasını yansıtan işbirlikleri geliştirerek hizmet iş görmenin en az olduğu yönetim modelidir. Katılımcı yönetim(joined up), kamu kurumlarının kendi içinde organize olduğu ancak özel sektörle işbirliklerinin geliştirilmediği form. Ağbağ yönetim, kamu sektörünün özel sektörle yüksek derecede işbirliği geliştirdiği ve bu işbirliklerini network yönetimi bakış açısıyla sürdürdüğü yönetim biçimidir. 58 Emir-kontrol prosedürleri, görev kısıtlamaları, içe dönük toplum yapısı ile birlikte işleyen katı bürokratik sistem ve iş görme biçimleri örgütün sınırlarını aşan problemlerin çözümü için uygun değildir(Goldsmtih, 2004: 9). Kamu sektörü için de geçerli olan bu dışa açılma(sınır aşan çözüm ve problemler) dalgası, özellikle bilgi ekonomisine geçişle birlikte, dünyanın, örgütlerin, üretim biçimlerini karmaşıklaşması, tek bir örgütün, kişinin örgütün bütün işini yapamayacak olması, örgütlerin başka örgütlerle ortaklık ve işbirliğine dayalı ilişkiler geliştirmeleri ve anlaşmalar yapmaları zorunlu olarak üçüncü tipi ortaya çıkardı. (Adler, 2001).Powell’ın ağbağlar(network) olarak adlandırdığı bu yeni örgütlenme biçimi aktörler arası ilişkilere göre tanımlanabilirler. Hiyerarşik politikasının yönetim amacına kamu hizmetlerinin ulaşmasında 20. sunumunda yüzyılın öne ve çıkan kamu örgütsel modelidir.Bugün kompleks toplumsal yapı kamu politikası uygulayıcılarını yeni yönetim modelleri geliştirmeye zorlamaktadır(Goldsmtih, 2004: 7). Bruijn ve Heuvelhof geleneksel örgüt ve yönetim araçlarının dikey yapılarda kullanılmaya uygun birinci kuşak yönetim araçları olduğunu ve bunların nispeten yatay yapılarda kullanılmasının uygun olmadığını ifade ederek network yapılarında ikinci kuşak yönetim araçlarının kullanılması gerektiğini belirtmektedir(Brujin, 1997). Söz konusu ikinci kuşak yönetim araçları yöneten yönetilen ilişkisini yeniden tanımlayan, çok yönlü iletişimi gerektiren bir bağlamdadır. Örgütlerin çevreleriyle olan ilişkilerindeki karmaşıklaşmaya ek olarak, örgüt sınırları içerisinde, özellikle son 20 yıldır yaşanan ve birçoğu bilgi-yoğun üretime geçişin gertirdiği gelişmeler, yüzyılda bütün sorunların aynı yöntemle çözülmesi (One-size-fits-allsolutions) anlayışı değişmek zorunda olması klasik hiyerarşik yapının pek çok alternatifinin ortaya çıkmasına yol açmıştır(kendi kendini yöneten takımlar, kalite birimleri ve matriks tipi örgütler gibi).Klasik 59 tanımlamaları ve sınırları muğlaklaştıran bu gelişmeler, birer ideal tip olarak piyasa-hiyerarşi ayrımıyla yeterli bir biçimde açıklanamamaktadır. Powell bu yetersizliğe alternatif olarak "Ne Piyasa Ne Hiyerarşi" isimli çalışmasında network tipi örgütler yaklaşımını önetmektedir. (Powell, 1990:300) Örgütleri çevreleyen dış koşullardaki değişimler örgüt-içi yapılanma ve işleyişe dair iç gelişmelerin network tipinin üçüncü bir örgütlenme biçimi olarak ortaya çıkmasına sebep olduğunu belirten Powell aşağıdaki tabloda piyasahiyerarşi-ağbağ şeklindeki örgütlenme biçimleri 7 ölçüt üzerinden karşılaştırılmaktadır(Powell, 1990:300/Aktaran: Acar, 2004: 31) Tablo 3: Piyasa, Hiyerarşi, Ağbağ Karşılaştırması Temel Özellikler Normatif Dayanak Piyasa Hiyerarşi Network Sözleşme Patron Çalışan İlişkisi Tamamlayıcı Mülkiyet Hakları Üstünlükler İletişim Yönetimi Fiyatlar Rutinler İlişkiler Anlaşmazlıkların Mahkemeler İdari Otorite Ve Yaptırım Karşılıklılık Normu Esneklik Derecesi Yüksek Düşük Orta Tarafların Taahhüt Düşük Orta-Yüksek Orta-Yüksek İklim Kesinlik Formel, Bürokratik Açık Uçlu Aktörlerin Tercihleri Bağımsız Bağımlı Karşılıklı Bağımlı Çözülmesi Dereceleri (Acar,2004:31) Ağbağ tipi örgütler, kamu yönetimi/idare bağlamında incelenecek olursa söz konusu olan sadece örgütün başka örgütlerle birlikte iş görmesi değildir. Devletler geçmişten bugüne farklı yöntemlerle kendi dışındaki aktörlerle beraber iş görmüştür. Örneğin Eski Yunandaki vergi toplayıcıları, maden imtiyazlarının devri bu farklı beraberliklerin ne kadar eskiye dayandığını aslında tamamen yeni görülen bir idare biçimi olmadığını göstermektedir. Ancak teknolojik gelişmeler, ekonomi ve toplumsal yapıdaki değişimler bugünün ağbağ idaresini geçmişteki örneklerinden daha farklı kılmaktadır. Oliver geçmişten farklı olarak günümüz örgütlerinin aşağıdaki sebeplerden dolayı bir araya geldiğini belirtmektedir(Oliver, 1990). 60 Zorunluluk: Yasal ve zorunlu olarak uymaları gerekli ihtiyaçlarını gidermek Asimetri: Diğer örgütler veya bu örgütlerin kaynakları üzerinde söz sahibi olmak Karşılıklılık: Ortak hedefleri gerçekleştirmek Etkinlik: İş görme süreçlerini güncellemek Belirsizliğin azaltılması: Çevresel belirsizliğe tepki Meşruiyet: Hizmet sunulan çevrenin meşruiyetini kazanmak Agranoff’a göre işbirliklerinin yönetimi hiyerarşileri yönetmekten farklı olacaktır. Daha çok örgüt-içine odaklanan klasik yönetimin aksine örgütün çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasına odaklanan işbirlikleri ağbağların öne çıktığı bir yönetim anlayışını gerektirmektedir(Agranoff,1999). Powell'ın hiyerarşinin yanında üçüncü bir örgütlenme mekanizması olarak gördüğü network tipi örgütlenme biçiminin analizi de diğer örgütlenme mekanizmalarından farklıdır. Slanick’ e göre network içinde hangi aktörün daha fazla aktörle bağlantılı olduğu, toplam kaç aktör olduğu, bir aktörle hangi aktörlerin bağlantılı olduğu gibi soruların cevapları networkün ne olduğunu anlamak için önemlidir(Salancik,1995). Hudson’ın eşgüdüm, etkinlik ve etkililik, daha zengin, yararlı ve yerel özellikleri yansıtan bilgiye erişim sağlaması yüzünden önemli bulduğu işbirliklerinin başarılı olmasının gereklerini inceleyen Mizrahi ve Rosenthal şu koşullara vurgu yapmaktadır. (Mizrahi, 1999 Aktaran (Acar, 2004), Topluluğun atmosferi ve kabulü Çevredeki siyasal ve ekonomik konjonktür Zamanlama Katılımcı örgütlerine erişebilecekleri kaynakların düzeyleri Geçmiş tecrübeler Belirtilen işbirliği yaklaşımında, yönetim klasik işlevleri özünü muhafaza etmekle birlikte yeniden tanımlanmaktadır. Üstüner’e göre yeniden tanımlanan 61 yöneten yönetilen ilişkisinde yönetim bir tür katalizör niteliğinde ve sorun çözücü işlevindedir(Üstüner, 2006: 58). İşbirliklerinin kendilerini kuşatan çevreye adapte olması ve çevre tarafından algılanması amaca ulaşmanın ön koşuludur. Wilder Research Centre işbirliklerinin başarıya ulaşması için gerekli 20 koşulu 6 başlık altında toparlamıştır(Valerie, 2004). Bu başlıklar aşağıdaki gibidir: Çevre ortaklığın tarihi uygun politik ve sosyal iklim. Üyelik karşılıklı saygı, anlayış ve güven işbirliğinin başarısını kendi başarısı olarak görme Süreç ve Yapı rol sahibi üyeler farklı düzeyleri katmanları esneklik açık hedefler ve politika rehberleri uyum yeteneği uygun hızla ilerleme İletişim açıklık ve netlik informal ilişkiler ve iletişim bağlantıları Purpose net, uygulanabilir hedef ve amaçlar; 62 ortak vizyon ortak hedef. Kaynaklar yeterli kaynak, finans, personel yetkin liderlik "Ağbağ formundaki örgütler" tanımlamasına dair yukarıda çizilen çerçeveye itiraz eden yaklaşımlar da vardır. Bunun bir yönetim modası, dil oyunu olarak gören yaklaşımlar da mevcuttur. İşbirlikleri ile bir araya gelen örgütler aynı zamanda kazan kazan yaklaşımını benimsemektedir. İşbirliğinin aktörleri ittifaktan fayda sağlama hedefinde olsalar da, ittifaklar başarısızlıkla da sonuçlanabilmektedir. İttifakların başarılı olması için ittifak yapan örgütlerin birbirlerine yakın kültürleri, birbirleriyle uyumlu hedefleri ve birbirlerine yakın risk seviyelerinin olması gereklidir.(Brouthers,1995). Bununla birlikte, örgütlerden birinin kazan kazan anlayışına uymayarak kandırma yoluna gitmesi (Adobor, 2006), sosyalkültürel farklılıklar iletişim problemleri, güvensizlik (Kanter 1994; Hyder ve Abraha, 2003), taraflar arasında farklılıklar olması, tarafların anlaşmaya uymamaları, stratejik hedef değişimi olması ve finansal problemlerin ortaya çıkması ittifakların sonlandırılma sebepleri olarak sıralanabilir(Aktaran: Meydan, 2011: 20). Bu çalışmada kamu özel işbirlikleri çok aktörlü toplumsal-örgütsel oluşum bağlamında incelenmektedir. Sektörel ya da kurumsal farklılıklardan ortak kararlar ve eylemler çıkarabilme arayışını işaret eden kamu özel işbirlikleri günümüz kamu yönetiminin, farklı bilgi ve kültüre sahip aktörlerin işbirliği ile yürütülmesine işaret etmektedir. 3.2 Kamu Özel Ayrımı 63 Günlük dilde sürekli olarak kullanılan kamusal-özel ayrımı ilk ortaya çıkışı ve kullanım alanları bağlamında hukukidir. Roma-Germen hukuk geleneği ile ortaya çıkan kamu hukuku ve özel hukuk ayrımı bu bağlamda kamusalı devletle özeli ise kişiler ve kişi topluluklarıyla ilgili olarak tanımlamıştır. Roma’nın ünlü hukukçusu Ulpianus Roma Devleti teşkilatını ilgilendiren hukuka kamu hukuku (juspublicum),bireylerin menfaatlerini ilgilendiren hukuka özel hukuk (jusprivatum) demektedir. Bu ayrım Roma Hukukunun hakim olduğu Kıta Avrupası ülkelerinde etkin şekilde kullanılmaktadır. Ana akım kamu yönetimi yayınlarında kamu yönetimi ve özel yönetime dair aşağıdaki gibi bir sınıflandırma yapılmaktadır: Tablo4: Kamu ve Özel Sektör Karşılaştırması Çevre Kamu Özel Seçmenler, politikacılar, baskı Dahil oldukları pazar ve çıkar grupları Hukuk Düzeni Kamu hukuku Serbestlik Hizmetler Özel Hukuk belli standartlara Rekabet kuralları göre sunulur Kurum Yapısı Prestij, otorite, güç kazanmaya Piyasa mekanizmasında ayakta dayalı motivasyon, kapalılık, kalmaya dayalı gizlilik Sahiplik Kamu Hedefler Kamu yararı Özel Kar maksimizasyonu (Eryılmaz, 2012: 292;Özer, 2006;Nutt 2005,98) Konulara kamu-özel dikotomisi perspektifinden bakan yaklaşımların yanısıra bu ayrımı kabul etmeyen önemli bir literatür de vardır. İlgili literatür incelendiğinde Bozeman, Murray, Simon ve birçok yazarın kamu ve özel arasında keskin ayrımlara karşı çıktığı görülmektedir. Mesela kamu kurumlarını özel sektörden ayıran özelliklerden biri olarak belirtilen hizmet sunumunun katı kurallarla belirlenmiş olması, kurallarda esneklik olmaması gibi kurallar kurumsallaşmış özel sektör kuruluşları için de geçerlidir. McDonalds firmasındaki hamburger yapan görevlinin yapacağı hamleler tek tek tespit edilmiş ve o standardın dışına çıkması yasaklanmıştır. O halde 64 kuralların net ve keskin olması kamu ve özel şeklindeki ayrımdan kaynaklanmamaktadır. Kamu ve özel şeklinde ikili ayrıma itiraz edenlerin itirazları dikkate değer argümanlar içermektedir. Pozitivist bakış açısıyla her olguyu, kurumu kategorize ederek sınıflandırma yapmak araştırmacıları ve politika uygulayıcıları yanıltabilir. MaxWeber, Frederick Taylor, McGregor, Kurt Lewin gibi yönetim teorisinin kuruluşunda öne çıkan isimler analizlerinin, fikirlerinin kamu ve özel sektör örgütlerinde geçerli olduğunu belirtmektedirler(Rainey, 2003: 51). Örgütlerde ideal örgütlenme modeli olarak bürokratik örgütlenme modelini sunan Weber bürokratik modelin uygulama sahası için kamu ve özel sektör şeklinde bir ayrıma gitmemiştir. Herber tSimon çalışmalarının hem kamu hem de özel örgütlerde geçerli olduğunu belirtmiştir. Simon, bir siyaset bilimci olarak kamu örgütlerinin çok yönlü durumunu(context) içeren çalışmasında kamu ve özel arasında farklılıktan çok benzerlikler olduğunu tartışmaktadır. Ölümünden önceki son çalışmasında kamu, özel ve kar amacı gütmeyen örgütlerin eşitliklerinden bahsetmektedir. Simon’a göre kamu, özel ve kar amacı gütmeyen örgütler aslında özdeşlikler vardır. Durumsallık teorisine göre çevresel komplekslikler, belirsizlikler örgütün boyutunu, yöneticilerin kararlarını etkilemektedir. Birçok durumsallık teorisyenine göre kamu ve özel örgütler farklılıktan çok benzerliğe sahiptir. Kamu örgütlerinin büyüklüğü, görevleri, teknolojisi üzerine yapılan çalışmalara göre kamu örgütleri hükümete bağlı olmaktan çok büyüklük, görev gibi değişken durumlardan etkilenmektedir. Yani kamu örgütleri yönetim aygıtına bağlı oldukları için değil büyük boyutta oldukları için bürokratikleşmektedir. Birçok kamu örgütünün özel sektör örgütüne benzer şekilde dizayn edilmesinden anlaşılan karışık, hibrit örgüt formları, özellikle Yeni Kamu Yönetimi hareketi sonrasında kamu sektöründe işgörme biçiminin özel sektörle benzeşmesi, sözleşme, imtiyaz, franchsing uygulamalarının yaygınlaşmasıyla 65 ortaya çıkan kompleks ilişkiler, aynı toplumda faaliyet gösteriyor olmaları ve hükümetlerin özel örgütleri etkilemek için kullandığı kanunlar, düzenlemeler neticesinde ortaya çıkan benzeşmeler kamu ve özel sektör ayrımını bulanıklaştırmaktadır. Güncel ekonomi politik ilişkilere dair teori, araştırma ve gerçeklikler de kamu ve özel sektör örgütleri arasında ayrım eğiliminin yeterli olmadığını göstermektedir. Yönetim yaşamında, küçük örgütlerle büyük örgütler arasındaki ayrılıklar, genellikle kamusal kurumlarla özel kurumlar arasındaki ayrılıklar, genellikle kamusal kurumlarla özel kurumlar arasındaki ayrılıklardandaha çoktur. Örneğin, 100 yataklı bir hastaneile 50 yataklı bir hastane örgüt sorunlarıyla yönetim sorunları arasındaki ayrım, bunlardan birinin kamuya, öbürünün özel bir kişiye bağlı olmasından doğacak ayrımlara oranla daha çok olacaktır(Simon ve Smithburg, 1985: 6). Bununla birlikte kamu ve özel sektör örgütleri arasında ayrım noktaları da vardır(Rainey, 2003: 56). Ayrım noktalarını hukuksal açıdan inceleyen Gözler’ e göre kamu ve özel sektör örgütleri aşağıdaki nitelikleri itibariyle farklılaşmaktadır. (Gözler,2005: 21-30) 1. Amaçları farklıdır. Kamu idaresinin amacı kamu yararıdır. Özel idarelerin amacı ise özel çıkar, yani kâr elde etmektir. 2. Kamu idareleri, kamu yararı amacını gerçekleştirebilmek içinkamu gücü ile donatılmışlardır. Oysa özel idareler, kamu gücüne sahip değildirler. 3. Kamu idareleri kamu gücüne sahip olduklarından dolayı özel kişiler karşısında üstün konumdadırlar. Özel kişilerin rızaları hilafına onlar hakkında işlem yapabilirler. Oysa özel idareler ile özel kişiler arasında eşitlik ilkesi geçerlidir. Bu şu anlama gelir ki, bir özel idare, örneğin bir şirket, bir özel kişinin rızasını olmaksızın onunla ilgili bir hukukî işlemde bulunamaz. 4. Kamu idaresinin kuruluşu ve çalışması kanunlarla düzenlenmiştir. Kamu idaresi alanında kanuna bağlılık ilkesi geçerlidir. Kamu idaresinin yöneticisi, karşılaştığı soruna, tüm ihtimalleri düşünerek serbestçe bir çözüm bulamaz. Kamu yöneticisi, kanunun izin vermediği bir çözüme başvuramaz. Buna karşılık özel idarelerin kuruluş ve faaliyetlerinde kural olarak serbestlik 66 ilkesi geçerlidir. Özel idarenin yöneticisi, kamu idaresinin yöneticisine oranla daha serbesttir. Özel işletmelerin kamu örgütlerine oranla daha fazla serbestliğe sahip olmaları, kamu yönetiminde uygulanan usul ve kuralların ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş olması gibi noktalarda da kamu ve özel ayrımı öne çıkmaktadır(Eryılmaz, 2012: 20-22). Postmodern yönetim anlayışına göre de, kamu örgütlerinin, özel işletmelerin ve gönüllü kuruluşların amaçları birbirinden farklı olsa bile, bu örgütlerin amaçlarını gerçekleştirmek için kullandıkları araçlar birbirlerine oldukça benzerlik göstermektedir(Balcı, 2008: 403). Tüm bu ayrım ve benzeşim noktalarını beraber düşünüldüğünde kamu özel ayrımının ontolojik olmadığı ancak inceleme nesnesine ve bakış açısına göre değiştiği görülmektedir. Yani örgüt teorisi açısından düşünüldüğünde benzerliklerin farklılıklara baskın olduğu, hukuki açıdan analiz yapıldığında farklılıkların daha belirgin olduğu, sosyolojik açıdan değerlendirmeler yapıldığında ortak yönlerin öne çıktığı görülmektedir. Bu durumda kamu ve özel şeklinde bir ikili yapı yerine Bozeman’ın kamusallık yaklaşımı da kullanılabilir.(Bozeman, 1987: 19) Kamusallık yaklaşımının teorik boyutu, 1987’de yazdığı kitabındayer verdiği örgütlerin kamusallığı (publicness of organization) kavramı ile Amerikan kamu yönetimci Bozeman’ın çalışmalarında bulmak mümkündür. Özel örgütler ile kamu örgütleri ile arasındaki ayrımın giderekbulanıklaştığını ve ortadan kalktığını savunan Bozeman’a göre örgütlerin kamusallığı, örgütlerin siyasal otoritenin eylem ve işlemlerinden etkilenmeseviyelerine, kamu politikalarındave genel toplum üzerindekietkilerine göre belirlenir. Bozeman’a göre bütün örgütler kamusaldır ancak bazıları az bazıları çok kamusaldır; dolayısıyla örgütlerin kamusallığı birderece meselesidir. Örgütler kamusallık derecelerine göre sıralanırlar. Buna göre bazı örgütler devlet örgütüdür, fakat bütün örgütlerkamusaldır. (Bozeman, 1987: 19)(Karasu, 2009: 130). Şekil 7’ de Bozeman’ın bu görüşleri anlatılmaktadır. 67 Ekonomik Otorite Şekil 7: Bozeman’a Göre Kamusallık Düzeyleri Sahibi tarafından yönetilen özel firma Profesyonelce yönetilen özel şirket Hisse senetleri borsada işlem gören şirket Devlet- sanayi arge şirketi Araştırma üniversitesi Devlet bağlantılarına dayalı şirket Kar amacı gütmeyen özel örgütler Hükümet destekli girişim Profesyonel dernek Kullanıcılar tarafından fonlanan hükütmet şirketi/örgütü Gönüllük esasına dayalı küçük dernek Vergilerle fonlanan hükümet örgütü Politik Otorite (Bozeman,1987) 68 Kamu Özel İşbirliği Kavramı 3.3 Önceki bölümde tartışılan sektörlerarası işbirliklerinin gelişimi ve kamu ile özel sektör arasındaki ayrımındaki bulanıklaşmanın somut olarak görüldüğü alanlardan biri de kamu özel işbirlikleridir. Kamu özel işbirliği kavramını tanımlamaya yönelik üç ana yaklaşım vardır(Khanom, 2009: 3): Bir yönetim modeli olarak kamu özel işbirliği Kalkınma sürecinin bir aracı olarak kamu özel işbirliği Bir dil oyunu olarak kamu özel işbirliği Kamu özel işbirliğini bir yönetim modeli olarak değerlendiren yaklaşıma (bu çalışmanın da kabul ettiği yaklaşım budur) göre işbirliği hizmetlerin sunumu ve temini için kullanılan örgütlerarası finansal sözleşmelerdir(Hodge,2005: 3). Kamu Özel İşbirliklerini kalkınma sürecinin bir aracı olarak öne çıkaran yaklaşıma göre işbirliği sayesinde verimlilik sağlanmakta bu da kalkınmaya önemli bir katkı sağlamaktadır. Dünya Bankası çalışmalarında genellikle bir kalkınma aracı olarak tanımlanmaktadır(Brinkerhoff, 2004: 255). Kamu Özel İşbirliklerini bir dil oyunu olarak gören yaklaşıma göre esas amacın gizlendiği özel sektörün çıkarlarının öne çıkarıldığı bir uygulamadır. Özelleştirme gibi kavramların tepki görmesi karşılığında daha kabul edilebilir bir kavram olarak kamu özel işbirliği kavramının kullanıldığını belirten Savaş böylece özel şirketlerin kamu alanında daha büyük pazar kazandıklarını belirtmektedir(Savas, 2000). Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarından bazıları da bu görüşü paylaşmakta ve aşağıdaki isimlendirmelerle kamu özel işbirliklerine karşı çıkmaktadır: "Kamu Özel Ortaklığı= Katmerli Özelleştirme Ortaklığı" "zebra mı boyalı eşek mi" 69 "küresel kapitalizmin ortaya çıkardığı sorunları perdelemeye yarayan truva atı" Görüldüğü gibi basit ve tek bir tanımı olmayan ve uygulandığı ülkeye bağlı olarak farklı kalıplara bürünebilen Kamu Özel İşbirliği(Grimsey: 2000) geleneksel olarak sadece kamunun yapması beklenen hizmetlerin/yapıların, planlanması ve yapılmasının özel girişimciler ile birlikte gerçekleştirilmesi ve/veya finanse edilmesi ve/veya işletilmesidir. Avrupa Birliği’nin yayınladığıYeşil Kitap’taki Kamu Özel İşbirliği’ ne ilişkin tanımlama çerçevesinin genişliği nedeniyle önemlidir. ‘‘Kamu Özel İşbirliği kamu ile özel sektör arasında altyapı hizmetlerinin finansmanı, yapımı, yenilenmesi,işletilmesi ve bakımı ile hizmetlerin sunulmasına ilişkin olarak gerçekleştirilen bir ortaklık yöntemidir. Bu tür bir Ortaklığın kapsamı değişken olmakla birlikte genelde, yatırım ve hizmetlerin finansmanı, tasarlanması,yapımı, işletilmesi ve bakımını içerir.’’ (Gren Paper, 2004) Bu geniş tanımlamanın yanında çeşitli çalışmalarda KOİ’nin belirli yönlerinin öne çıkartıldığı çok çeşitli tanımlamalar yapılmaktadır. Bunlardan bazıları şöyledir(Güzelsarı, 2009: 45); ‘‘Bir kamu kurumu ve özel sektör kuruluşunun, kâr amaçlı ya da kâr amaçlı olmayan, geleneksel olarak kamu tarafından yerine getirilen bir faaliyeti birlikte/ortaklaşa üstlenmelerine ilişkin bir düzenleme, Kamu ve özel sektör işbirliğine dayalı kurumsal düzenlemeler, Havalimanları, kamu binaları ve su sistemleri gibi büyük, sermaye yoğun ve uzun vadeli kamu altyapı yatırımlarını yapmak veya kentsel gelişim projelerini üstlenmek için çoğunlukla en az bir kamu kuruluşu ve özel şirketlerden oluşan bir konsorsiyum arasında gerçekleşen karmaşık ilişkiler bütünü, Kamu hizmetlerinin geleneksel sözleşmeyle gördürülmesi yönteminin yerini alan yeni bir yönetişim aracı ve ya yönetişimin en yeni biçimi, Kamu hizmetlerinin görülmesine özel sektör katılımını mümkün kılan eski, yerleşik usulleri içererek genişleten ve yeni kamu işletmeciliği 70 yaklaşımının başlıca unsurlarından biri haline gelen yeni bir yöntem tarzı ve idari örgütlenme biçimi, Özelleştirmenin yeni bir biçimi, Yetki ve sorumlulukların, maliyet ve risklerin, gelir ve kazançların paylaşıldığı; karşılıklı kazanma taahhütlerinin geçerli olduğu ve taraflar arasındaki sınırın belirsizleştiği modeller, Özel sektörle bir hizmetin tasarlanması, yapımı, kiralanması, ortaklık kurulması ve finansmanının sağlanması, işletilmesi gibi unsurların bileşiminden oluşan ve özel hukuk hükümlerine tabi sözleşmelerüzerinden uygulanan işbirliği modeli, Şirketlerin “sosyal sorumluluk” politikaları temelinde kamusal sorunların (özellikle de finansman sorununun) çözümüne katkı sağlama girişimlerinin en üst aşaması olarak çeşitli biçimlerde tanımlanan kamuözel ortaklığı, kamu ve özel sektör arasındaki her türlü işbirliği ilişkilerini kapsamaktadır.’’ Kamu Özel İşbirlikleri özellikle son yıllarda Avrupa ve Amerika’da yaygınolarak uygulanmaktadır. Yapılan anlaşmalar ile; Riskler Sorumluluklar Getiriler ve yararlar Başarı ya da başarısızlık Kamu ve özel sektör arasında paylaşılmaktadır(Sarısu, 2008: 10). Örgütler birbirleri ile farklı nedenlerle ilişki içine girebilmektedir. Bu nedenler; üretim ve işlem maliyetlerinin düşürülmesi, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve yayılması, yeni pazarlara ulaşılabilmesi, yeni yönetim becerilerinin öğrenilmesi ve rakiplere karşı risk paylaşımı, yeni bilgiye ulaşılması, meşrulaşma ve bu sayede ayakta kalabilme,kaynaklara ulaşma veya kaynakları paylaşma (Pfeffer ve Salancik, 1978), tek bir örgütün kapasitesinin kaldıramayacağı bir hareketten kaynaklanacak riskleri ve ortak 71 üretimden oluşacak kârı paylaşma, değer zinciri içindeki ortakların tecrübe ve bilgilerine ulaşmakolarak sıralanabilir(Meydan, 2011: 20). Kamuözelişbirliğiuygulamalarınıntercihedilmesebepleriözelsektörünkin dendahaucuzavekamusektörününkindendahakalitelikamuhizmetinesahipolma k, (Vaillancourt-Rosenau, 2000), yönetimbecerilerinintransferi(Linder,1999)alana özgü “know-how” bilgisinintransferişeklindesıralanabilir(Hennart,1988)(Moszoro 2010). 20. yüzyılın büyük kısmında, gelişmekte olan ülkeler, altyapı hizmetlerinin finansmanı ve sunumunu kamu sektörü vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştılar. Ancak, altyapı hizmetlerini üreten ve sunan kamu iktisadi teşebbüslerinin birçok ülkede ekonomik sorunları, bu kuruluşların düşük işgücü verimliliği, makine ve teçhizat stokunun ya yenilenememesi, nispeten düşük hizmet kalitesi, gelir yetersizliği ve yetersiz yatırım seviyesi sonucunda ekonomik bakımdan zarar görmüş olmaları ve altyapı hizmetlerini yeterince karşılayamamalarına neden olmuştur. Ayrıca, yüksek enflasyon ortamında maliyetin altında fiyatlama politikaları sonucunda yetersiz yatırım yapmaya zorlanan kamu kesimi örgütlerinin performansları azalmıştır. 1980’lerin sonuna kadar yaşanan bu sorunlara ilave olarak kamu bütçelerinde esnekliğin kaybolması ile birlikte, yeterli kaynağın bu amaca yönelik olarak aktarılamaması, kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulabilmesi için hükümetlerin yeni yöntem ve kaynak arayışı içine girmesine neden olmuştur. Bütün bunların sonunda devletin politika yapma ve düzenleyici rolünün öne çıkarılması, öte yandan finansmanın sağlanması da dahil olmak üzere bazı kamu hizmetlerinin üretilmesinin ve sunulmasının özel sektöre devredilmesi yönünde yeni anlayış daha yaygın uygulama alanı bulmuştur. KÖİ kullanılan hizmetler; enerji üretimi ve dağıtımı, sulama, tarım, turizm, madencilik,kanalizasyon sistemleri, kültür, kentsel ve kırsal altyapı, ulaştırma, trafik kontrol sistemleri, su kanal ve dağıtım projeleri, hastaneler, eğitim binaları,okullar, stadyumlar, haberleşme, hapishaneler, yollar, 72 faturalama ve diğer bilişim teknoloji sistemleri, güvenlik, imalat, konut yapımı ve diğer inşaat işleri, kentsel hizmetlerdir.Tipik bir Kamu özel işbirliği projesi aşağıda gösterilen yapı üzerinden hayata geçirilmektedir. Şekil 8: Tipik Bir KÖİ Projesi Kamu Kuruluşu Geri Ödeme Sermaye Proje Şirketi Hissedarlar Kredi Verenler İmtiyaz Sahibi Banka Kredisi Tasarım ve Yapım Sözleşmesi Alt Sözleşme İşletme Sözleşmesi Alt Sözleşme Alt Sözleşme Avrupa Komisyonu, Kamu-Özel İşbirliği modelinin sunduğu daha düşük ömür boyu proje maliyeti, daha etkin risk dağılımı, yatırımların gerçekleşme hızında artış, artan hizmet kalitesi, kaynakların kullanımında etkinlik, yeni gelir kaynaklarının yaratılması, daha etkin kamu yönetimi anlayışı gibi olumlu özellikler ışığında, Kamu-Özel İşbirliği uygulamalarına 4 temel rol biçmektedir: 1. İlave sermaye sağlamak, 2. Alternatif yönetim ve uygulama becerileri geliştirmek, 3. Tüketiciye ve toplumun geneline daha yüksek değer sağlamak, 4. İhtiyaçların daha doğru şekilde belirlenmesini ve kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlamak.(Gren Paper, 2004) Tipik bir KÖİprojesinin aşamaları aşağıda gösterilmektedir. Şekil9: Tipik bir Kamu Özel İşbirliği Uygulamasının Aşamaları 73 Ön Aşama • Talep/Hedef Tanımı • Uygunluk ve Fizibilite Etüdü • Zaman Planı • İhtiyaç ve Pazar Analizi • İş Planı • Organizasyon» ' Proje Takımı Proje Tanımlama • Proje Değerleme • Çıktı Tanımı • Risk ve Maliyet Tanımı • Kamu Sektörü Mukayese • İhale Modeli • Ödeme Sistemi • Finansman Yapısı Ön Seçim • Pazarlama Duyuru • Ön Seçim Soru Fofmu • Kısa Liste Kriterleri • Ön Seçim • Dokümanlarını • İnceleme • Kısa Listeye Kalma Karan • Seçilen Firma ite Son Müzakereler Teklif Alma • Pazarlığa Davet • AçıklamatTopla ntıları • Teklifleri veFinansal Modelleri Değerleme • iyleştirme • K ısa Liste • Karar Pazarlık • Kısa Liste Firmalar ile pazarlık • Sözleşme Mutabakatı • Son ihale Aşaması • Tercih Edilen Teklif Sahibinin Seçim Karan İhale Sözleşme • Seçilen Firma ite Son Müzakereler • Mukayese Görüşmeleri • Nihai İş Planı • Ticari Kapatma • Finansal kapatma • Sorumlulukları Net Tanımlama • Deneyimli Takım • Sözleşme Uygulama • Paranın Değerini Gözden Geçirme KÖİ uygulamalarının iddia edildiği gibi pozitif yönleri olmadığını piyasa kuralları içinde para ve sömürü ilişkisini güçlendiren bir süreç olduğunu belirten eleştirel bakış açısına göre:(Güzelsarı, 2009:61-65) KÖİ projeleri devletin daha ucuz kredi bulma imkanınında ötürü daha pahalı projelerdir. Özel sektöre risk transfer ediliyor görüntüsü olmakla birlikte riskin ciddi bir kısmı kamuda kalmaktadır. Özel sektörün daha verimli olduğu, daha ucuza hizmet sunacağı iddiaları yanlıştır. Projelerin uzun yıllar sürecek olmasından dolayı proje giderleri, sözleşmelerin yeniden düzenlenmesi ciddi maliyet gerektirmekte bu da projelerin tasarruf iddiasını geçersiz kılmaktadır. Projelerin ticari sır niteliğinde olması nedeniyle kamuya tam açıklanmaması da şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda problem oluşturmaktadır. 74 3.4 Tarihsel Süreçte Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Güncel anlamıyla KÖİ (PPP-PublicPrivatePartnerships) uygulaması ilk kez İngiltere’de başlamıştır. Bugün başta İngiltere ve Avusturalya olmak üzere bir çok OECD ülkesinde KÖİuygulamasına rastlamak mümkündür. 1990-2001 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerde yaklaşık 2500 proje ile özel sektör tarafından gerçekleştirilen yatırım tutarı 750 milyar ABD Dolarından fazla olmuştur. Tarihteki kamu özel işbirliklerini araştıran Wettenhall tarihten günümüze bazı sahneler yansıtarak ile işbirliği olgusunun geçmişini araştırmıştır. 1585– 1603 yılları arasındaki İspanya İngiltere savaşı sonrası donanmanın, paralı askerler, batılı devletlerde hazine olgusunun ortaya çıkışı, 18. yüzyıl İngiltere’sinde sokak lambaların özel kişilerce temizlenmesi, Çin İmparatorluğundaki devlet ve özel girişimcilerin beraber maden aramalarını kamu özel işbirliklerinin tarihteki örnekleri olarak sunmaktadır(Wettenhall, 2005: 27). Bugünkü devlet/egemenlik anlayışı modern devletin ortaya çıkışından itibaren geliştiği için tarihteki devlet, kamu,gibi kavramları bugünkü anlamlarıyla değerlendirmek hatalı bir yaklaşım olacaktır. Ancak (anakronizm tehlikesi olmakla birlikte) özel kesimin kamu hizmeti sunumuna dahil olmasının yeni bir uygulama olmadığını görebilmek açısından bu örnekler önemlidir. Osmanlı devletindeki, vergilerin bir bölümünün belli bir bedel karşılığında devlet tarafından kişilere devredilerek toplanması yöntemi olan iltizam usulü de kamu özel işbirliklerinin tarihteki yansımalarından biri olarak görülmektedir. Alexis de Tocqueville'in150 yıl önce devletin özel kuruluşlarla ortaklıklarının mümkün olabileceğini ifade etmiştir(Aşçıgil, 2006). Türkiye uygulamaları açısından tarihsel süreç incelendiği zaman II. Meşrutiyet döneminde 1910 (1326) tarihli MenafiiUmumiyeye Müteallik İmtiyazat Hakkında Kanun kabul edilerek imtiyaz yönteminin yasal statüye kavuşturulduğu görülmektedir. Güncel uygulamaların kökeni incelendiğinde de 1980’lerden itibaren kamu hizmetlerinin özel sektör eliyle sunumuna yönelik uygulamalar ve mevzuat mevcuttur. Sözkonusu mevzuatın gelişimi aşağıdaki gibi özetlenebilir:(Kamu Özel İşbirliğine İlişkin Mevzuat, 2012)' den alınmıştır. 75 1- 4/12/1984 tarih ve 3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”la enerji sektöründe YİD modeli ile İşletme Hakkı Devri Modeline ilişkin ilk yasal düzenleme yapılmıştır. 2- 3096 sayılı Kanundan sonra, otoyolların ve üzerindeki hizmet tesislerinin yapımı, bakımı ve işletilmesi konusunda özel hukuk hükümlerine tabi sermaye şirketlerinin YİD modeline göre görevlendirilebilmesini düzenleyen 28/5/1988 tarih ve 3465 sayılı “Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) yapımı, Bakımı ve İşletilmesi İle Görevlendirilmesi Hakkında Kanun” 2/6/1988'de yürürlüğe girmiştir. 3- YİD modeline bir hukuki temel kazandırmak amacıyla 3996 sayılı “Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Gerçekleştirilmesi Hakkında Kanun” 13/6/1994' de yürürlüğe konmuştur. 4- Enerji sektöründe 96/8269 sayılı “Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı” ile Yap-İşlet (Yİ) modeli düzenlenmiştir. 4283 sayılı “Yap-İşlet Modeli İle Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması veİşletilmesi İle Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun” 1997' de yürürlüğe konulmuştur. 4283 sayılı Kanun ile; hidroelektrik, jeotermal, nükleer santraller ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ile çalıştırılacak santraller kapsam dışında bırakılarak; yalnızca termik santraller için, Yap-İşlet Modeli ile, üretim şirketlerine, mülkiyetleri kendilerine ait olmak üzere, tesis kurma ve işletme izni verilmesi ile enerji satışına dair esas ve usuller düzenlenmiştir. 4283 sayılı Kanun Anayasa Mahkemesince “imtiyaz” niteliğinde kabul edilen YİD modelinin aksine, kamu hizmetini gördürme yönteminin bir türü olan “izin (ruhsat)” sistemi çerçevesinde, Yİ modelini düzenlemeyi hedeflemiştir. 5- 21/4/2005 tarihli düzenleme ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün (DHMİ) işletiminde bulunan hava alanları ile Yap-İşletDevret modeli çerçevesinde yaptırmış olduğu ve işletimini özel sektöre verdiği terminalleri ve gerekli diğer tesisleri, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Düzenlenmesine Dair Kanunda belirtilen kiralama ve/veya işletme 76 hakkının verilmesi yöntemlerini kullanarak ihale yoluyla özel hukuk tüzel kişilerine 49 yılı geçmemek üzere devredebileceği belirtilmektedir. Kamu Özel İşbirliğine ilişkin olarak yapılan bu düzenlemeyle YİD modelinin işletme kısmının süresi uzatılmış, ayrıca söz konusu yerlerin özel hukuk tüzel kişilerine kiralanabileceği belirtilerek, özel sektörün işletmecilik konusundaki deneyimlerinden faydalanmak ve kamu hizmetinin daha etkili ve verimli olarak görülmesini sağlamak amaçlanmıştır. 6- Telgraf ve Telefon Kanunu ile Telsiz Kanunu çerçevesinde telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapısının işletilmesi için bakanlık ve işletmeci arasında yapılan sözleşme imtiyaz kabul edilmiştir. 7- 2/2/1994' te; Türkiye Elektrik Kurumunun hisse ve varlıklarının satılarak özelleştirilmesi ile özel sektörün yeni enerji üretim, iletim ve dağıtım tesisleri kurma ve işletmelerini veya mevcutların işletme haklarını devir almak için yapılacak sözleşmelerin “özel hukuk hükümlerine” bağlı olacağına ve “imtiyaz sözleşmesi” sayılmayacağına ilişkin konular düzenlenmiştir. 8-24/11/1994 tarihli Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun özelleştirme yöntemlerini sıralayan 18. maddesi işletme hakkının verilmesini düzenlemektedir. 9- Danıştay’a 1924 (m.51) Anayasası ile imtiyaz şartlaşmaları hakkında düşünce bildirmek, 1961 (m.,140) ve 1982 (m., 155) Anayasaları ile de “imtiyaz şartlaşmalarını incelemek” yetkisi verilmiştir. 1982 Anayasasında değişiklik yapan 13/8/1999 tarih ve 4446 sayılı Kanunla Anayasanın 47 inci maddesine eklenen iki fıkra ile bir yandan kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usullerin kanunla gösterilmesi, öbür yandan kamu tüzel kişilerince yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceğinin kanunla belirlenmesi öngörülmüştür. Diğer taraftan, Anayasanın 125 inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen hükümle, kamu hizmeti imtiyazı şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların milli ve milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesinin öngörülebileceği belirlenmiştir. Anayasanın 155 inci maddesinin 77 ikincifıkrasında yapılan değişiklikle de Danıştay’ın imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini inceleme yetkisi düşünce bildirmeye dönüştürülmüştür. 10- 2001 yılında"Kamu Hizmetleri İle İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun" yürürlüğe girmiştir. Diğer taraftan 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda kamu hizmeti imtiyazına ilişkin gerekli değişiklikler de yapılmıştır. 3.5 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Diğer Hizmet Görme Usullerinden Farkı Kamu sektörü ile özel sektör arasında farklı işgörme yöntemleri mevcuttur. Diğer yöntemlerle ile güncel manasıyla Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının önemli bir farklılığı, bu ortaklığın farklı bir hukuksal, yönetsel ve mali zeminine sahip olmasıdır. Karasu’ ya göre sözkonusu beraberlik siyasal alandan piyasaya, kamu hukuku alanından da özel hukuk alanına kaymakta, bütçe ve yönetim usulleri açısından son derece esnek olmakta, mali ve yönetsel risklerin paylaşımında devletin üstlendiği rol açısından değerlendirildiğinde yeni KÖİ uygulamalarıçok farklı bir yerdedir. Üçüncü sektör örgütlerinin de bu ortaklığa dahil olması da önemli bir farklılıktır. Kamu Özel İşbirliği uygulamaları ile devlet-piyasa, kamu sektörü-özel sektör, kamu mülkiyeti-özel mülkiyet, kamu yönetimi-özel yönetim gibi ikilikleri ortaya çıkaran zeminin ortadan kaldırılmasıhedeflenmektedir. Kamu Özel İşbirliği modelinin en önemli gündemlerinden biri kamu hizmetleri alanının rekabetçi bir yapıda örgütlendirilmesidir(Karasu, 2009: 56). Karamanoğulları’nın kamu-piyasa arasında dördüncü tip olarak adlandırdığı bu modelde kamu hizmeti alanında gerçekleştirilecek üretim için gerekli olan altyapının (genellikle binaların) idarece müteahhidin kiracısı olarak kullanılmak üzere yapım işi ve bu iş karşılığında çekirdek hizmet devlette bırakılarak hizmet parçalarının özel girişimciye yaptırılması söz konusudur(Karahanoğulları, 2011:181). Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının konusu, özelleştirmede olmayan bir şekilde kamu hizmetlerinin kamu adına özel kesime ait şirketler tarafından 78 tasarlanıp finanse edilerek, işletilerek ve kamunun tarif ettiği şekilde ve kalite standardında bir bedel karşılığında ve belirli bir süre ile kamuya sunulmasıdır. Gelişme sürecindeki ülkelerde özelleştirme karşıtı platformda yer alan tarafın en popüler propaganda aracı, özelleştirmeye konu edilen ulusal kamusal malların ve şirketlerin mülkiyet haklarının çoğu zaman yabancı özel sektör şirketleri tarafından süresiz olarak devralınması ve devletin bunlar üzerindeki otoritesini kaybetmesi olmaktadır. Fakat Kamu Özel İşbirliği uygulamalarında ulusal varlıklar veya kamusal malların mülkiyeti özel sektör kuruluşuna ya hiç devredilmemekte ya da daha önceden sözleşme ile belirlenen süre sonunda devlete iade edilmektedir. Devlet bunlar üzerinde tam otoriteye sahip olmaya devam etmektedir. KÖİ uygulamasına konu edilen ulusalvarlıkların mülkiyetlerinin kaybedilmesi de söz konusu edilememektedir. Bu husus en temel fark olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu özel işbirliği uygulamalarının imtiyazdan farkı incelendiğinde de bazı ayrım noktaları olduğu görülmektedir.Şüphesizdir ki KÖİ uygulamaları da kendi içinde bir tür imtiyazdır. Ancak “Tasarla-Yap-Finanse Et-İşlet” türü KÖİ uygulamaları basit su ve enerji imtiyazlarından çok farklıdır. İmtiyazlardaki imtiyaz sahibi sadece son tüketiciden tahsil ettiği gelir riski ile karşılaşmaktadır. Fakat KÖİ uygulamalarında kamu idaresi, projenin özelliğine bağlı olarak, özel sektöre düzenli olarak bir ödemede bulunabilmektedir. OECD Kamu Hizmeti Özel İşbirliğini tabi olunan hukuki rejim, risk paylaşımı, örgütlenme biçimi, mali düzenlemeler açısından kamu hizmeti imtiyazından ayırmaktadır. Kamu özel işbirliği uygulamalarının geleneksel tedarik yöntemiyle karşılaştırıldığında özellikle risk dağılımı konusunda bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir.Kamu özel işbirliği uygulamalarında risk dağılımı geleneksel tedarikten daha karmaşıktır. Kamu kesimi, inşaat ve işletme riskleri gibi KÖİ tedarikçisi tarafından üstlenilen risklerin istenmeden tekrar geçmemesine çok dikkat etmelidir. Şekil 10; Geleneksel kamu tedariki ve özel girişim karşılaştırması kamuya 79 Özel finansman girişimi tedariği Geleneksel kamu tedariki Ödemeler göre Ödemeler 0 5 20 Yapım aşaması İşletme maliyeti aşımları Tahmini maliyeti 10 işletme 0 15 işletme ve aşaması yıl Kullanım esasına göre ödeme Bulunabilirlik ödeme yok Zaman aşımları Tahmini maliyeti sermaye esasına Maliyet aşımlar ı bakım Tesis hazır oluncaya kadar ödeme yok 5 Yapım aşaması 10 15 20 İşletme aşaması (IFS, 2003) 3.6 Kamu Özel İşbirliği Uygulama Modelleri KÖİ projelerinin yatırım, finansman, işletme ve sahiplikten oluşandört unsuru bulunmaktadır. Projeler bu unsurları içerdikleri ölçüde farklıisimler alabilmektedir. Örneğin, Fransız tipi standart imtiyazsözleşmelerinde özel teşebbüsler projeninfinansmanı, yatırımı veişletmesinden sorumludurlar ve mülkiyet kamu sektörüne aittir. İşletmehakkının devri imtiyazlarında ise kamu sektörü yatırımlardan sorumludurve bunların sahibidir. Özel teşebbüsler elde edeceği ücret geliriçerçevesinde işletme,bakımve onarım hizmetlerinden sorumludur. BirleşikKrallık’ ta (BK) 1992 yılında uygulamaya konulan PFI(Özel Finansman Girişimi) yöntemindesözleşmeler uzun sürelidir ve yatırım ve finansman sorumluluğu özelortağa verilmektedir. Özel sektör sözleşme çerçevesinde hastane,hapishane, atık çöp yönetimi gibi hizmetlerin 80 gerektirdiği yatırım vefinansman sorumluluğunu üstlenmekte, hizmetin bedelini de devlettensözleşme süresince düzenli olarak almaktadır(Emek, 2009: 12). Finansman, yönetim, mülkiyet açısından farklılaşan değişik KÖİ uygulamaları aşağıda verilmiştir:(Keşli, 2013) Yap İşlet Devret: Yap-işlet-devret modeli, kamunun görev alanına giren bir yatırım veya hizmetin, yatırım ve işletme döneminde yapılacak masrafları yüklenen ve karşılığında yatırım sonucu ortaya çıkacak tesisi, önceden belirlenen bir süre ve tarife üzerinden işletme hakkına sahip olan bir şirket eliyle gerçekleştirmesi yöntemidir (Emek, 2002: 3). Yapİşlet Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, bir yapının özel sektör tarafından tasarlandığı, finanse edilerek yapıldığı, işletildiği ve yapının mülkiyetinin özel sektörde kaldığı modeldir. Yap-Kirala Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, bir yapının özel sektör tarafından tasarlandığı, finanse edilerek yapıldığı, belirli bir süre için idareye kiralandığı, gerekli hallerde yatırım kapsamındaki mal ve hizmet üretim birimlerinin kısmen veya tamamen yapımcı tarafından işletildiği ve yapının mülkiyetinin kira dönemi sonunda sözleşmede düzenlenmesi hâlinde kamuya geçtiği modeldir. İşletme Hakkı Devri Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, idarelerin aktifindeki mal ve hizmet üretim birimlerinin bir bütün olarak veya kısmen, mülkiyet hakkı saklı kalmak koşuluyla bir bedel karşılığında belli bir sürede işletilmesi hakkının özel sektöre verildiği modeldir. İşletmeBakım Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, su temini ve atık su arıtma tesisi, kanalizasyon sistemleri, katı atık işleme üniteleri, yol bakımı, park ve oyun alanları peyzajı, bakımı gibi hizmetlerin bir bedel karşılığında belli bir sürede yapımı, işletilmesi ve bakımı ile ilgili faaliyetlerin özel sektöre verildiği modeldir. 81 Tasarla-Yap Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, yollar, otoyollar, su ve atık su işletme istasyonları, kanalizasyon sistemleri gibi tesislerin kamunun standartlarına ve ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanması ve inşasının, mülkiyet hakkı saklı kalmak koşuluyla bir bedel karşılığında özel sektöre verildiği modeldir. Geliştirİşlet Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, idarelerin aktifindeki mal ve hizmet üretim birimlerinin mülkiyet hakkı saklı kalmak koşuluyla bir bütün olarak veya kısmen, modernizasyon veya genişletme yatırımı yaparak işletilmek üzere bir bedel karşılığında belli bir süre karşılığında yapımcı tarafından işletildiği ve yapının mülkiyetinin işletme dönemi sonunda sözleşmede düzenlenmesi hâlinde kamuya geçtiği modeldir. YapDevretİşlet Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, bir yapının özel sektör tarafından finanse edilerek yapıldığı, uzun süreli işletme hakkının leasing yoluyla yapımcı özel sektöre verilmek üzere, mülkiyetinin kamuya devredildiği modeldir. YapİşletSahip Ol-Devret Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde bir yapının tasarlanması, finanse edilerek yapılması ve işletilmesine ilişkin olarak bir franchising anlaşması yapılarak özel sektöre bazı imtiyazların verildiği, gerekli durumlarda yapının özel sektörce yeniden tasarlandığı, finanse edildiği, yapıldığı ve yapının mülkiyetinin belli bir süre için özel sektöre devredildiği ve bu sürenin bitiminde mülkiyetin kamuya iade edildiği modeldir. TasarlaYapFinanse Etİşlet Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde, bir yapının tasarlanması, finanse edilerek yapılması ve işletilmesinin özel sektöre verildiği, sözleşme süresince belirli performans standartlarında sunduğu hizmet karşılığında özel sektöre ödeme yapılan, yapının mülkiyetinin kamuda kaldığı modeldir. TasarlaYapİşlet Modeli: Kamu ile özel sektör arasında yapılacak bir sözleşme çerçevesinde bir yapının tasarlanması ve yapılması için gereken 82 finansmanın kamu sektörü tarafından sağlandığı, ancak işletilmesinin yönetim ücreti ödenerek özel sektöre devredildiği modeldir. Menkul Kıymetleştirme: Mevcut veya yapılacak bir varlığın kendisinin ya da bu varlığı aktifinde bulunduran şirketin menkul kıymetleştirilmesidir. Ortaklık: Bir projenin geliştirilmesi, gerçekleştirilmesi veya projeye finansman katkısı sağlanması amacıyla kamu kuruluşları özel sektör ile gelir ortaklığı veya ortaklık kurabilirler. Ancak, ortaklık kurulması durumunda kamu payı %49’u geçemez (Yescombe, 2007). 3.7 Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Örnekleri Maliyet ve verimlilik esasına dayalıesnek bir yönetim modeli olarak KOİ’ninbütün dünyada hükümetlerin kilit uygulama araçlarından biri haline gelmesi1990’ların başlarından itibarendir(Osborne 2000). 3.7.1 Dünyada Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları KÖİ projeleri gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamu hizmetlerinin sunumunda önemli bir işlev görmektedir. Dünya Bankası verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde özelleştirmelerin de dahil olduğu KÖİ projelerinin sözleşme tutarı 1990’lı yıllarda giderek artmış ve 1997 yılında 107 milyardolara ulaşmıştır. 2002 yılında yıllık tutar 48,7 milyar ABD Dolarına düştükten sonra tekrar yükselişe geçmiş ve 2010 yılında en yüksek seviyeye (173,6 milyar dolar) ulaşmıştır (Şekil 11). 2008 krizinin etkisiyle 2011 yılı projelerinde düşüş yaşanmıştır. Devletler kriz tecrübesini de dikkate alarak özel sektörle daha farklı şartlarda anlaşmalar geliştirme yoluna gitmişlerdir. Şekil 12; Gelişmekte Olan Ülkelerdeki KÖİ Pazarının Yıllara Göre Dağılımı(1990-2011) 83 Gelişmekte olan ülkelerde 1990-2011 döneminde: (Şekil 12) Enerji sektöründe toplam maliyeti 572 milyar doları olan 2.027 adet proje Ulaştırma sektöründe toplam maliyeti ise 293 milyar Dolar olan 1.331 adet proje Telekom sektöründe toplam maliyeti 766 milyar Doları olan 807 adet proje Su ve kanalizasyon hizmetlerinde toplam maliyeti ise 64 milyar Dolar olan 743 adet proje olmak üzere Toplam olarak, 4.908 adet proje finanse edilmiş ve bu projelerin toplam maliyeti 1.695 milyar Doları bulmuştur (Şekil 12). Şekil 13; Gelişmekte Olan Ülkelerdeki KÖİ Uygulamalarının Sektörlere Göre Dağılımı(19902011) 84 50% 45% 45% 41% 40% 34% 35% 30% 27% Proje Sayısı 25% 20% Proje Büyüklüğü 16% 17% 15% 10% 4% 5% 1% 0% Enerji Ulaştırma Telekom Su/ Kanalizasyon (Kalkınma Bakanlığı,2012) Kısa vadeli analizler değerlendirildiğinde 2011 yılının ilk üççeyreğindedünyada69.9 milyar dolarlık projenin uygulanmakta olduğu görülmektedir. 2010 yılının aynı döneminde 54.7 milyarlık proje hacmine %28’lik bir ilave anlamına gelmektedir. Projelerin hacmi artmasına rağmen proje sayısı 157’den 139’a düşmüştür. Batı Avrupa ülkeleri dünyadaki KÖİ projelerinin %32’sine ev sahipliği yapmaktadır. Batı Avrupa ülkelerini 2010 yılının aynı dönemiyle karşılaştırıldığında %13’lük bir azalma dikkat çekmektedir. Dünya genelinde KÖİ uygulamalarını görebilmek için farklı idari yapıya sahip ülkeler seçilmiş ve KÖİ uygulamalarının ne durumda olduğu aşağıda özetlenmiştir:(Grimsey ve Lewis, 2009:348-352) Arjantin: Su, liman ve demiryollarında fazla miktarda kullanımlar için imtiyaz modeli uygulanmaktadır. 1993 yılında bir imtiyaz sözleşmesi Buenos Aires su temini ve temizlik sisteminin (LyonnaisedesEauxandDumez daha fazla çalıştırılması önderliğinde)AquasArgentinas ‘a için verildi. Kamusal bir kurum ile karşılaştırıldığında; emek verimliliği artmış, su kalitesi geliştirilmiş, kayıt dışı kayıplar ve yasadışı bağlantıları azaltılmış, ve su oranları 85 yüzde 17 oranında kesilmiştir. Buenos limanındaki altı ana terminal için imtiyaz verildi. Diğer bazı Latin Amerika ülkeleri gibi (Brezilya, Bolivya, Şili) imtiyaz modeli , 22.000 km üzerinde toplam beş hat imtiyaz izin ile, demiryolları için kullanılmıştır. Devlete ait varlıklar üzerinde demiryolu hizmetlerini sağlamak için fiyat karşılığı değer rekabete açık ihale ile arandı. Arjantin sistemi nakliye imtiyazı gerektiren, yolcu hizmetleri ile rayları paylaşan, ve banliyö yolcu hizmetlerini sübvanse etmek için negatif teklif kullanan ilk sistemdir. Avusturya: KÖİ uygulaması Avrupa Yatırım Bankası tarafından finanse edilen GrazerFrasht Terminali (KÖİ) A & B dahil olmak üzere sağlık ve ulaştırma sektörlerdeki ihaleler için uygulanıyor. Kamu sektörü karşılaştırıcısı kullanılmaz, ancak bir KÖİ birimi KÖİ projelerini teşvik etmek için kurulmuştur. Avustralya:KÖİ projeleri bütün eyaletlerde devam eden NorthernTerritory ve Commonwealth projeleri ile federal ve eyalet düzeyinde geliştirilmiştir. Victoria baskın pazarıdır ve NSW onu takip eder. Büyük bir altyapı projesine kalkışmaya karar vermeden önce tam maliyet-fayda analizi yapılmaktadır. Bir KOİ’nin fiyat karşılığı değeri, kamu sektörü karşılaştırıcısına ve bir kamu yararı testine göre değerlendirilir. Risk düzeltmesi ve iskonto oranı uygulaması açısından devletlerarasında farklılıklar mevcuttur. Belçika:KÖİ piyasası gelişmemiştir. Havaalanı, sosyal konut ve yol projelerinde ihale yöntemi uygulanmaktadır. Brüksel Kuzey Atık Su Arıtma bugüne kadar gerçek bir KÖİ yaklaşımı ile yapılandırılan temel kamu hizmeti olmuştur. Proje, hiçbir hazırlık yapılmadan ve fiyat karşılığı değerinin ölçümü veya kamu sektörü karşılaştırıcısı dikkate alınmadan YİDuygulaması olarak gerçekleştirilmiştir. Bulgaristan: 2000 yılının Ekim ayında finansal sonuna ulaşan 15 yıllık Sofya Su ve Atıksu İmtiyaz Projesi, Bulgaristan'da belediyenin en önemli altyapı imtiyazıdır bir özel amaçlı araç aracılığıyla Doğu Avrupa'da sınırlı bir geri dönüş bazında finanse edilecek ilk su imtiyazlarından biridir. 86 Kanada:; yollar, köprüler, havaalanları, limanlar, iskeleler, enerji, hastane tesisleri, atık su tesisleri, sosyal konut ve okulları için KÖİ uygulamaları geliştirilmiştir. Britanya Kolombiyasıeyaleti yakın zamanda Britanya Kolombiyası Ortaklığı'nı kurdu( İngiltere ve OntarioSuperbuild hatları boyunca) ve kamu sektörü karşılaştırmalı bir yaklaşım geliştiriyor. Hırvatistan: Hükümetin politikası Yap İşlet Devret programlarının kullanımına; ulaştırma (Istrian paralı yolu), enerji (LukovoSugarje güç projesi) ve su (Zagreb için atıksu arıtma tesisi) için uygundur. Yeni mevzuat imtiyazı kolaylaştırmak için tasarlanmıştır. Çek Cumhuriyeti: Başta özelleştirme sonucunda enerji sektöründe, telekomünikasyonda, su ve atık su arıtmada ortak girişimler kamu kurumları ve özel kuruluşlar arasında yer almış. İki YİD projesi gerçekleştirilmemesi ile ücretli yollar reddedildi. KÖİ’yi geliştirmek için ve yol ağlarını tamamlamak için 2000 yılında bir görev gücü kuruldu. Finlandiya: Helsinki-Lahti otoyolu, 1995 yılında tasarlanan ve 1997 yılında başlayan; İngiltere, İsveç ve yerel kurumların varlıklarını içeren Finlandiya'daki ilk ve en büyük KÖİ’dir. Pilot bir KÖİ projesi, bilgi teknolojileri konusunda uzmanlaşmış “Sixth Form College” inşa edilmesi içindi; ama KÖİ pazarı gelişmemiştir. Fransa: Fransa, imtiyaz yapısını kullanan köklü bir kamu-özel işbirliği (özellikle su gibi sektörlerde) geleneğine sahiptir. KÖİ uygulamalarına sosyal altyapı alanında izin verilmez. Marsilya PradoCarrenage tüneli geçiş ücretleri ile finanse edildi. Üç büyük karayolu projesi 2000 yılından beri Kamu Özel İşbirlikleri altında başlatıldı (Millau Viyadüğü, A19 ve A28) ve bu PerpignonFigueras yüksek hızlı bağlantı ve LyonTurin yüksek hızlı bağlantı gibi sınır ötesi projeler Kamu Özel Ortaklıklarına başvurulmasıyla gerçekleştirildi. Özel sektör katılımı tavizler yoluyla gerçekleşebildiği için ihaleyi alan taraflar teklifler üzerinde değerlendirilmiştir değerlendirmesi için ayrı bir değer dahil edilmemiştir. ve fiyat 87 Almanya: Almanya'da resmi bir KÖİ programı yoktur. Avrupa Yatırım Bankası tarafından finanse edilen KÖİ projeleri vardır(Elbe Tüneli, Engel berg temeli tüneli KÖİ, WarnowquerungRostock ve Weser Tünel). Bunlardan bazılarında bir imtiyaz çerçevesinde riskin özel sektöre devri söz konusudur. Yap İşlet Devret yasası kabul edilmiştir. KSKhenüz Almanya'da kullanılmamıştır, ancak yeterli ekonomik fizibilite çalışmalarının kamu yatırımlarını desteklemeye hazırlaması yasal bir gerekliliktir. Özel şirketlerin hangi kamu görevlerinin özel tarafların (eşdeğer standart ve karşılaştırılabilir / alt için) maliyetleri ile yürütülebileceğini göstermesi için gerekli olabilir. Yunanistan: KÖİ projeleri Atina Uluslararası Havaalanı, Yeni Atina Uluslararası Havaalanı, Essi Otoyolu, Rion-Antirion Köprüsü ve Olimpiyat Stadyumunu kapsamaktadır. Hükümet 2000 yılında bir KÖİ programı başlattı ve bunun yanı sıra merkezi bir KÖİ birimi kurdu. Macaristan: İlk projelerden biri ülke çapındaki dijital hücresel ağ idi. Bazı ulaşım projeleri Kamu Özel Ortaklıkları tarafından geliştirilmiştir(ör., M5 YİD projesi); ama diğerleri gerçekleştirilememiştir Ulusal (Örneğin, Otoyol M1). Kurumu’na Szechenyi aktarılmamış Planı Kamu ve Özel Ortaklıklarının genişletmesi için çalıştı. Okul ve su arıtımı gibi projeler ile sağlık, cezaevleri ve spor tesisleri gibi diğer projelerin ihalelerinde kullanıldı. İrlanda: M4 KÖİ DBFO Ücretli Otoyolu projesi (Kinnegad 'den Kilcock 'e) İrlanda'nın ilk KÖİ yoludur ve (Yollar için KÖİ Programında) 11 öneriden bir tanesidir. Hafif raylı sistem başlatılmasıyla; otoyol köprü, devlet daireleri, okullar ve kolejler ve hapishaneler özel sektör tarafından işletilmeye, inşa edilmeye, finanse edilmeye ve dizayn edilmeye başlanmıştır. Resmi bir KÖİ programı konusunda güçlü irade vardır. İtalya: 1994 ve 1998 yılında Merloni yasası özel sektör yüklenicilerinin kullanımı için genel çerçeveyi çizdi. Daha sonra özel bir KÖİ görev komitesi, UFP, oluşturuldu ve yetkilerini 2001 yılında pekiştirdi. Bir imtiyaz tarzı temelinde, özellikle su ve enerji sektörlerinde özel sektörü içeren projeler 88 oluşturulmuştur. Diğer projeler yol, hafif raylı tren yolları ve sağlık hizmetlerinde olmuştur. Ancak, medeni kanun ile ilgili idari karmaşıklık vardır. Japonya: Japonya'da Kamu Özel Ortaklıkları 1980'lerin ortalarında ortaya çıkan 'üçüncü sektör' yaklaşımına dayanır. Üçüncü sektör kentsel gelişmeleri kapsayan, eğlence / tatil gelişmeler, ulaşım, telekomünikasyon ve diğer bölgesel faaliyetlerinde proje tabanlı şirketler oluşturmak için ve özel sektörü bir araya getirmeye çalışır. Landlord portları özel okyanus gemileri için kiralanan iskele ile işletilmektedir. Hollanda: Kenniscentrum Kamu Özel Ortaklığı 1999 yılında kurulmuştur. Trans-Avrupa Ağı altında önemli bir pilot proje “HSL ZuidKÖİ” (yüksek hızlı tren) başlandı. O zamandan bu yana karayolu, demiryolu liman ve su projeleri, yani Zuiderzeelijn / RandstadCircleLine (manyetik levitation tekniği), 2. Maasvlakte (büyütme liman Rotterdam) ve Delfland Atık Su Arıtma Projesi (AYB katılımını içeren) içeren projeler sürdürülmektedir. Yeni Zellanda: Şimdiye kadar çok az sayıda KÖİ aktivitesi olmuştur. Bir dizi politika belgesi hazırlanmış olmasına rağmen projeler; su ve atık su altyapısının tesislerinin işletimi, cezaevi yönetimi, sözleşmeli hizmetler ve kabuller veya bayilikler ile kısıtlı kalmıştır. Filipinler: Filipinler Yap İşlet Devret yasası Asya Pasifikte gelişmekte olan ülkeler arasında en iyi uygulama olarak kabul edilir. YİD'e ek olarak bir dizi sözleşme yapıları içerir. Yatırımcıları teşvik etmek, projeleri izlemek, koordine etmek ve ihaleleri asiste etmek için Yap İşlet Devret Merkezi tarafından desteklenmektedir. 80'den fazla proje geliştirme, uygulama veya operasyonun farklı aşamalarında bulunuyor. Doğu ve batı Manila için dikey entegre su temini ve kanalizasyon sistemi için Dünya Bankası'nın yardımı ile geliştirilen iki 25 yıllık imtiyaz, aynı zamanda imtiyaz yaklaşımı için 'en iyi uygulama' modeli olarak kabul edilmektedir. Polonya: A4 Katowice-Krakow Polonya'nın ilk paralı otoyoludur. KÖİ projeleri olarak tanımlanan iki köprü, bir ağ ve bir su arıtma tesisi için hükümet endişeli 89 görünmektedir. Hukuk, muhasebe ve vergi sistemi Kamu Özel Ortaklıklarının uygulanmasını güçleştirmektedir. Yasal değişiklikler çalışmalar devam etmektedir. Romanya: İmtiyaz tabanlı finansman teknikleri tercih edilmektedir. 2000 yılında, Fransız elektrik şirketi Vivendi'ye, yeni bir arıtma sistemi şeklinde, Bükreş su ve boru hattı rehabilitasyon hizmetleri sağlamak için 25 yıllık imtiyaz verildi ve mevcut su sisteminin modernizasyonu yapıldı. Yol bakım, sağlık hizmetleri ve spor tesisleri ihale yoluyla ticarileştirilmektedir. KOİ’ler AB üyeliği için Romanya'nın hazırlıkları kapsamında altyapı gelişimi için teşvik edilmektedir. Güney Afrika: Savunma sektörü ve hastaneler de dahil olmak üzere bir takım projeler geliştirdi, Avrupa Yatırım BankasıKÖİ projesi taşımacılığını finanse etti. KÖİ düzenlemeleri resmi bir Ulusal Hazine yetkilendirmesini gerektirir ve bu, herhangi bir ulusal ve il KÖİ için üç aşamadan oluşur. Slovenya: Bir Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası destekli proje ulusal karayolu ağının bakımında özel yatırımları araştırıyor. Bir özel finans imtiyaz esaslı otoyol bakım planının geliştirilmesi Kamu Özel Ortaklıkları açısından planlı bir pilottur. İspanya:OndörtAvrupa Yatırım Bankası taşımacılık ve biri su (Aguas de Sevilla, KÖİ) KÖİ projelerini finanse etti. Ancak, yasal çerçeve destekleyici değildir; imtiyazları kapsayan hiçbir yasa yoktur ve diğer projelerin yürütülmesini sağlayanlar ise azdır. Birleşik Krallık: İngiliz Hükümeti 'Özel Finans İnisiyatifi' kapsamında 1992 yılında KÖİ kalkınma politikası başlattı. O zamandan beri, teknik İngiltere'de önemli kamu sermaye harcamalarının hemen hemen her alanına sistematik olarak uygulanmıştır. Birleşik Krallık Ortaklığı KÖİ / ÖFGkavramlarını teşvik etmek için 2000 yılında kurulmuştur. Ayrıca yerel yönetim projeleri üzerinde çalışmaktadır. Kamu sektörü değerlendirilmesi için gereklidir. karşılaştırmasının hesaplanması para 90 Amerika Birleşik Devletleri: Kamu Özel Ortaklıkları politika düzeyinde ve proje düzeyinde ortaklıklar için çalışır. Politika düzeyinde ortaklıkların örnekleri; Federal karayolu yardım programı, kentsel toplu ulaşım yardım programı ve Intermodel Yüzey Ulaştırma Yasası (ISTEA) altında girişimlerdir. Proje düzeyinde ortaklıklar belirli projeler veya durumlara odaklanır. Örnekler YİS imtiyazı altında Virginia Dulles ücretli yolunu genişletme çalışmaları ve YİD programları çerçevesinde California’daki 91 ve 125 no’lu devlet yollarındaki çalışmalar. Çok sayıda şehir atıksu arıtma sistemlerini işletmek ve korumak için ortaklıklar kurdu. Örnekler şunlardır: Milwaukee Büyükşehir Kanalizasyon Bölgesi, Indianapolis Şehri, Atıksu Arıtma Tesisleri ve Toplama Sistemi, Müşteri fatura ve tahsilat hizmetleri de dahil olmak Buffalo Su Arıtma Sistemi. Ortaklıklar; teknoloji, sağlık, hapishaneler, refah ve kentsel dönüşüm için de işletilmektedir. Ancak; federal, eyalet, yerel ve belediye seviyesindeki girişimler ile pazar çok farklı ve parçalıdır. Risk transferi ve değerleme ve para için değer kurulması için kurulmuş hiçbir prosedür yoktur. 3.7.2 Avrupa Birliği’nde Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Örnekleri Avrupa Birliği üyelerinin kamu otoriteleri özellikle ulaştırma, kamu sağlığı, eğitim ve ulusal güvenlik gibi sektörlerde KÖİ uygulamalarına sıklıkla başvurmaktadırlar. Avrupa düzeyinde, özellikle finansman yetersizliği nedeniyle planlanan takvimin çok gerisinde kalan Avrupa ulaştırma ağlarının tamamlanması konusunda KÖİ modelinin kullanılabileceği genel kabul görmüştür. Konsey "Büyüme Girişimi" çerçevesinde, genellikle KÖİ yöntemini kullanarak trans-Avrupa ağlarına ilişkin altyapı yatırımları ile yenilik, araştırma ve kalkınma alanlarındaki yatırımların arttırılması amacıyla tasarlanmış bir dizi önlemi onaylamıştır(Gren Paper, 2004:4). Avrupa Birliği düzeyinde Kamu Özel İşbirliklerine özel bir mevzuat henüz yoktur. Ancak konuyla ilgili bazı çalışmalar vardır. Bu kapsamda Kamu Alımları Yönergeleri Kamu Özel İşbirliği’nin farklı formlarına nasıl ve ne ölçüde uygulanabileceği, Kamu Özel İşbirliği uygulamaları için hâlihazırdaki hukuki 91 düzenlemelerin netleştirilmesi ya da geliştirilmesi konusunda Avrupa Birliği Komisyonunun girişimiyle bir platform oluşturulmuştur. Bu süreçte Komisyon 2004 yılında bir Yeşil Kitap yayınlamıştır. Yapılan çalışmalar neticesinde, Birlik üyesi ülkelerin çoğunda yeterli rekabetin sağlanamadığı tespiti yapılmış ve kamu alımları ve imtiyazlarla ilgili sorunların çözümüne yönelik alternatif politikalar ve düzenlemeler geliştirilmesi gereği vurgulanmıştır. AB üyesi ülkeler, Kamu Özel İşbirliği uygulamasının yaygınlığı ve tecrübe bakımından üç kategoride değerlendirilmektedir: Birinci grupta İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi Kamu Özel İşbirliği uygulamasında ileri düzeyde olan ülkeler; İkinci grupta İspanya, Portekiz, Hollanda gibi Kamu Özel İşbirliği uygulamaları orta düzeyde olanlar; Üçüncü grupta Luxemburg, İsveç, Belçika ve Yunanistan gibi, Kamu Özel İşbirliği uygulamalarına geç başlayanlar. Birliğe nispeten geç katılan Polonya gibi ülkelerde Kamu Özel İşbirliği uygulamalarında başarısızlıklar yaşanmıştır. Bu durumun nedenler; yeterli deneyime sahip kamu personelinin bulunmayışı ve daha da önemlisi, başlangıçta gerçekçi olmayan bir şekilde yüksek belirlenen hizmet talebinin yeterli düzeyde gerçekleşmemesi nedeniyle, talep riskinin kamu otoriteleri üzerinde kalması ve böylece projenin kamuya maliyetindeki artış gösterilmektedir (Uz, 2007:1168). Avrupa’da Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının yıllara göre dağılımını gösteren aşağıdaki tablolar konunun güncel d eğerini ve kamu yönetimindeki yerini görebilmek açısından faydalıdır. Şekil 13; AB'deki KÖİ Projelerinin Dağılımı 92 (www.eip.org, 2011) Avrupa Birliği ülkelerindeki Kamu Özel İşbirliği projeleri sektörelbazda incelendiğinde büyük oranda ulaştırma projeleri dikkat çekmektedir. Şekil 14; AB’de KÖİ Proje Sayılarının Ülkeler Bazında Dağılımı(2011) 30 27 25 20 19 16 15 10 6 3 5 7 1 3 1 1 0 (www.eip.org, 2011) Görüldüğü gibi İngiltere 27 proje ile KÖİ uygulamalarında başı çekmektedir. Fransa ve Almanya’ da İngiltere’yi takip etmektedir. Farklı idari ve politik kültürleri olan bu ülkelerde ve diğer Avrupa ülkelerinde KÖİ uygulamalarının sıklıkla yer alması Avrupa’daki KÖİ trendini gözlemleyenler için önemli veriler sunmaktadır. 93 Şekil 15; AB' deki KÖİ Projelerinin Büyüklük Dağılımı (www.eip.org, 2011) Birleşik Krallık KÖİ uygulamalarının anavatanı olması nedeniyle daha derinlemesine incelenmeyi gerektiren özelliklere sahiptir. KÖİ konusunda dünyanın en önde gelen ülkesi olan Birleşik Krallık’taÖzel FinansGirişimi(ÖFG) adı verilen KÖİ modeli 1992 yılından beri uygulanmaktadır. Birleşik Krallık Hazinesinin tanımlamasına göre ÖFG, “kamu kesiminin özel sektör ile yaptığı uzun vadeli bir sözleşme çerçevesinde genellikle bir yatırım neticesinde ortaya çıkan bir hizmetin sunulmasına ilişkin ve verimlilik gibi özel sektör avantajlarından yararlanmayı amaçlayan bir düzenlemedir” (OECD, 2010:76). KÖİ konusunda öncü ülke olması nedeniyle Birleşik Krallıktaki KÖİ uygulamalarına ilişkin ayrıntılı bilgiler vermek yerindedir. Buna göre İngiltere’deki KÖİ projelerinin sektörel dağılımı aşağıdaki gibidir: 94 Şekil 16; İngiltere' deki KÖİ Projelerinin Sektörel Dağılımı (Kalkınma Bakanlığı,2012) Buna göre sağlık sektöründeki KÖİ projeleri 1995-1999 periyodunda 60 milyon Euro tutarındaki 14 proje, 1999-2004 periyodunda 80 milyon Euro tutarındaki 19 proje ve 2004-2009 arasında 90 milyon Euro tutarında 26 proje yürütülmektedir. İngiltere özellikle 2008 krizi sonrası KÖİuygulamalarında yaşanan sıkıntılar üzerine işbirliği politika ve uygulamalarını gözden geçirmiş ve PF2 adını verdiği yeni kamu özel işbirliği politikasını Aralık 2012' de duyurmuştur. Proje finansmanında devletin rolü, risk dağılımı, sözleşme yönetimi, sigortalama, esneklik konularında yeni düzenlemeler yapılmıştır. PF2 yaklaşımında üzerinde en çok durulan ve kritik öneme sahip olduğu belirtilen konu şeffaflıktır. (Treasury, 2012) Yapılan yeni düzenlemelerle: Kamuoyuna daha net ve doğru bilgiler verilmesi ve böylece hesap verebilirliğin sağlanması planlanmaktadır. Proje hazırlık aşamasında Hazine' nin daha aktif olması sağlanacktır. Yemek, temizlik hizmetleri projenin dışında tutulacaktır. 95 Hizmet sunumu sırasında 3.7.3 Türkiye'de Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları Türkiye’de geçmişten beri uygulanan bir yöntem olan kamu-özel işbirliği, 2000’li yıllardan itibaren teze konu olan yeni biçimiyle kamu hizmetlerinde kullanılmaktadır. Yeni biçimiyle Kamu Özel İşbirliğiuygulamalarına yönelik olarak Avrupa Birliği mevzuatına (2004/18/EC sayılıDirektif) uyum için “2008–2009 Yasama Döneminde Çıkarılmasında Yarar Görülen Yasal Düzenlemeler” kapsamında hazırlanan “BazıYatırım ve Hizmetlerin Kamu Kesimi ile Özel Sektör İşbirliği Modelleri Çerçevesinde Gerçekleştirilmesine İlişkin Kanun Taslağı” önemli bir girişimdir. Taslağın birinci maddesinde kanunun amacı şöyle tanımlanmıştır: “Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları, yerel yönetimler ve kamu iktisadi teşebbüsleri tarafından yürütülen bazıyatırım ve hizmetlerin, kamu-özel işbirliği modelleri çerçevesinde gerçekleştirilmesini sağlamaktır.”8 Taslakta, KÖİ kurulacak hizmet alanlarıarasında eğitimden sağlığa, alt yapıhizmetlerinden tarıma çok sayıda alan sayılmıştır. Bu taslağın yasalaşma sürecindeki gecikme ve KÖİ uygulamalarıaçısından istenilen noktada olunmamasıAvrupa Komisyonu’nun 2008 İlerleme Raporu’nda eleştirilmiştir(Karasu, 2009:124). Bu taslak izleyen yıllarda tekrar gündeme gelmemiş ve her bir kurumun kendi hizmetlerine özel kanuni düzenlemelerle kamu özel işbirliği uygulamalarını geliştirmesi politikası benimsenmiştir. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı hizmet sundukları alanlarda özel sektörle işbirliği geliştirme yönünde yasal düzenlemeler yapmışlardır. Türkiye‘de Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının paydaşları aşağıdaki gibidir: BazıYatırım ve Hizmetlerin Kamu Kesimi ile Özel Sektör İşbirliği Modelleri Çerçevesinde Gerçekleştirilmesine İlişkin Kanun Taslağı” 8 96 Şekil 17; Türkiye'de KÖİ Paydaşları Kalkınma Bakanlığı Hazine Yüksek Planlama Kurulu Sekreteryası Devlet Garantileri Kamu Özel MaliyeBakanlığı Özelleştirme İdaresi Bakanlıklar Yerel Yönetimler Bütçe Uygulamaları Uygulama İşletme Hakkı Devri Uygulama YİD,Yİ, YKD YİD, Yİ İşbirlikleri farklı sektörlerde farklı yöntemlerle uygulanabilmektedir. Aşağıdaki tabloda KÖİ projelerinin karayolu, havayolu, liman, gümrük tesisi, kentsel altyapı, sağlık, enerji alanlarında hangi modele göre ne kadar maliyetle yapıldığı belirtilmektedir. Tablo 5; İşletmede Olan KÖİ Projelerinin Sektörlere Göre Dağılımı İŞLETMEDEOLANPROJELERİN Karayolu BÜYÜKLÜK DAĞILIMI Projeleri 3.7.4 Havaalanı Liman Yat Limanı Projeleri ve Turizm Projeleri Tesisi Projeleri 3.7.5 Kentsel Gümrük Tesisi ve Gümrük Altyapı Projeleri 3.7.6 Enerji Tesisi Toplam Sağlık Projeleri (Milyon) Tesisi Projeleri Kapısı Projeleri YİD $195 $1.929 $49 Yap-İşlet - - - Yap-Kirala - - İHD Toplam $197 $1.168 - $4.370 $8.095 - - - - $4.394 $4.394 - - - - - - $10.652 $1.444 - - - - $1.457 $13.55 $195 $12.580 $1.493 $197 $1.168 - $10.221 $26.04 - (Kalkınma Bakanlığı,2012) $187 $187 - 97 Tablo 6; Yapım Aşamasındaki KÖİ Projelerinin Sektörlere göre Dağılımı YAPIM Yat AŞAMASINDA Limanı Gümrük OLAN PROJELERİN Karayolu Havaalanı BÜYÜKLÜK Projeleri DAĞILIMI Tesisi ve Kentsel Sağlık Enerji Toplam Turizm Gümrük Altyapı Tesisi Tesisi (Milyon) ve Projeleri Liman Projeleri Tesisi Kapısı Projeleri Projeleri Projeleri Projeleri Projeleri YİD $8.000 $538 Yap-İşlet - - Yap-Kirala - İHD Toplam $73 $54 $22 - - - - - - - - - - - - - - - $385 - $385 - - - - - - - $264 $264 $8.000 $538 $54 $22 - $385 $264 $9.335 $73 (Kalkınma Bakanlığı,2012) Hâlihazırda işletmede olan ve yapımı devam eden KÖİ projelerinin sözleşme büyüklüğü incelediğinde ise Türkiye’nin bu alandaki geniş tecrübesi dikkat çekmektedir. İşletmede olan KÖİ projelerinin toplam sözleşme büyüklüğü 2011 yılı fiyatlarıyla 26 Milyar Dolarıbulurken, yapımı devam eden projeler ise yaklaşık 9,4 Milyar Dolar tutarında bir portföy oluşturmaktadır. İşletmede olan projeler içerisinde havayolu ve enerji sektörleri sırasıyla 12,5 ve 10 Milyar A.B.D Dolarlık proje tutarıyla başı çekmektedir. Yapımı devam eden projeler içerisinde ise 8 Milyar A.B.D Dolarını aşan proje değeriyle karayolu sektörü açık ara öndedir(Kalkınma Bakanlığı,2012). Savunma ve Güvenlik: Devletler, savunma sektörüne devlet kontrolü olması kaydıyla özel sektörün bilgi birikimine başvurulabilmekte, daha etkin ve düşük maliyetli çözümler üretilebilmektedir. Savunma ve güvelik sektörünün hemen her ülkenin bakım onarım, ikmal ve bilgi işlem hizmetlerinin en iyi şekilde özel sektör tarafından $8.687 98 sağlanabileceği, trafik tescil, pasaport ve ruhsat işleri hizmetlerinin uygun rekabet ortamı kurulması şartıyla özelleştirilebileceği, trafik denetleme ve olay yeri inceleme hizmetlerinin performans bazlı kontratlarla özelleştirilebileceği, ancak çevik kuvvet, narkotik, istihbarat, terörle mücadele, organize suçlarla mücadele, asayiş gibi hizmetlerin özelleştirilmesinin sakıncalı olduğu ve kamu teşkilatları tarafından sağlanmasının gerekli olduğu şeklinde görüşler vardır. Savunma ve güvenlik hizmetlerinde özel sektörle ortaklık kurulmasına;bu tip hizmetlerin kritik özellikleri, özel sektörün karakteristikleri, piyasanın rekabet durumu, risk durumu gibi birçok faktör değerlendirilerek karar verilmelidir. Eğitim: Birçok ülke eğitim sektöründe Kamu Özel İşbirliği uygulamalarına başvurmaktadır. Kamu Özel İşbirlikleri eğitimde kalitenin, fırsat eşitliğinin sağlanması için ülke yönetimleri tarafından önemli bir araç olarak görülmektedir. Eğitim sektöründe Kamu Özel İşbirliği konusunda Türkiye’nin durumunu görmek için Milli eğitim Bakanlığı Stratejik Planına bakılabilir.Stratejik Plan’da özel sektörün finansal gücünden faydalanmak amacını: “devletin düzenleyici, denetleyici ve destekleyici rolüyle çağın bütün teknolojik ve fiziksel ortamlarını oluşturma esnekliğine sahip özel öğretim kurumlarında; toplumun değişen ve çeşitlenen eğitim taleplerinin karşılanması, eğitim sistemimizin daha da gelişmesi ve özel öğretimin eğitim sistemi içerisindeki payının artırılması için özel sektörün finansal gücünü eğitim yatırımlarına dönüştürmek”(MEB, 2009) İfadeleriyle dile getirmektedir. Milli Eğitim açıklamalarlaTürk Bakanı eğitim daKÖİ sisteminin uygulamalarını geleceğinde kamu destekleyen özel işbirliği uygulamalarınınyeralacağınıişaretetmektedir.(http://www.meb.gov.tr/haberler/ 2012/09092012desifre.pdf, 2013) Enerji: 99 Ülkeler için stratejik önem taşımakta olan enerji sektöründe sürekli artan talepler ve değişen çevresel koşullar nedeniyle devamlı yüksek maliyetli, yenilikçi çözümler geliştirmelidir. KÖİ sayesinde yeni santrallerin kurulmasında enerji hatların onarılmasında ve tüketiciye dağıtılmasında hem özel finansmana başvurulabilmekte hem de devlet bunun girişimlerde denetim ve kontrol yeteneğini kaybetmemektedir. Türkiye’ de enerji sektörüne KÖİ uygulamalarının yasal zemini 4/12/1984 tarih ve 3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”la enerji sektöründe YİD modeli ile İşletme Hakkı Devri Modeline ilişkin düzenleme ile sağlanmıştır. Ulaştırma: Avrupa Birliği, üye ülkeleri arasında daha iyi ulaşımı sağlamak için yaklaşık 400 milyar Euro değerindeki Avrupa Devletleri Arası Ulaşım Ağı projesinde KÖİ yapısını kullanacaktır. İster otoyolların isterse havaalanların yapımı, onarımı veya işletilmesi olsun KÖİ kamu sektörüne bu tür hizmetlerin verilmesinde geniş çapta faydalar sağlamaktadır. Ulaşım sektörü Türkiye için kamu özel işbirliği ile gerçekleştirilen ilk projenin bir ulaşım projesi olması yönüyle çok önemlidir. Avrupa tarihinin ilk yeraltı tüneli olan Karaköy Beyoğlu tüneli 1874 yılında tamamlanmıştır. Ulaştırma Ana Planı Stratejisi’ nin “Büyük ulaştırma projelerinin yapım ve işletiminde finansman ihtiyacına cevap vermek ve özel sektörün verimli işletme yapısından yararlanmak üzere kamu özel sektör işbirliği modelinin uygulanmasına öncelik verilecektir.”(Ulaştırma Ana Planı Stratejisi 2005) ifadeleri kamu özel sektör işbirliği uygulamalarının Türkiye ulaştırma sektörü içinde önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Yerel Yönetimler: 100 5393 Kanun ile Belediyelere içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek veya işlettirmek; her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak ve yaptırmak görevleri verilmiştir. Belediyeler, Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararıyla süresi 49 yılıgeçmemek üzere bu hizmetleri imtiyaz suretiyle özel sektöre gördürebilirler. 5393 Sayılı Kanunuyarınca belediyelerin görev alanlarındaki konulara ilişkin yatırımları Yap-İşlet veya Yap-İşlet-Devretmodeli ile yaptırmaları mümkündür. Yine 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 10/i maddesine göre İl özel İdarelerininimtiyaz verilmesi ve il yatırımlarının Yap-İşlet veya Yap-İşlet-Devret yöntemiyle yaptırılması konularında yetkileri vardır Sağlık: Dünya nüfusunun giderek artması sağlık ihtiyacını da artırmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla KÖİ sayesinde kamu kesimi vatandaşların talebini daha iyi karşılamak amacıyla yeni sağlık tesislerin kurulmasında veya yenilenmesinde özel sektörle ortak hareket etmektedir. Türkiye'de, 1986 yılında enerji projeleriyle birlikte KÖİ modelleri yatırımlarda kullanılmaya başlanmış olup, 2011 yılı sonu itibariyle Yap-İşlet, Yap-İşlet-Devret, Yap-Kirala ve İşletme Hakkı Devri modelleriyle 8 farklı sektörde toplam 134 projenin uygulama sözleşmesi imzalanmıştır. Uygulama sözleşmelerinin sektörel dağılımlarına bakıldığında 53 projeyle enerji sektörünün ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Karayolu, liman, havaalanı ve yat limanı projelerinin sayısı enerji sektörüne kıyasla daha az olmakla birlikte, bu sektörler uzun süreli KÖİ tecrübesine sahip diğer alanlardır. Şekil 18; Uygulama Sözleşmelerinin Sektörlere Göre Dağılımı 101 60 53 50 40 30 20 21 16 20 10 13 8 2 1 Adet 0 (Kalkınma Bakanlığı, 2011) Sözleşme büyüklüklerinin sektörel dağılımına bakıldığında ise özellikle İşletme Hakkı Devri bedellerinin oldukça yüksek seviyelerde Seyretmesinden kaynaklı olarak havaalanı projelerinin enerjiprojelerinin önünde ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Onları takip eden karayolu projeleriyle birlikte toplam portföyün %80’lik kısmını bu üç sektör oluşturmaktadır. Liman ve yat limanı projeleri ise sayıca çok olmasına rağmen proje büyüklüğü açısından toplam %5’lik kısmıoluşturmaktadır (Şekil 18). KÖİ projelerinin ilk olarak hayata geçtiği 1986 yılından günümüze kadar toplam stokun nasıl değiştiği incelendiğinde ise özellikle 2003 yılı ve sonrasında KÖİ yatırımlarında ciddi artışlar olduğugözlemlenmektedir (Şekil 16). Projelerin modellere göre dağılımına bakıldığında ülkemizde en yaygın olarak kullanılan KÖİ modelinin 83 projeyle Yap-İşlet-Devret olduğu görülmektedir. İşletme hakkı devredilen projeler %34’lük pay alırken, Yap-İşlet modeli ile elektrik üretimi için inşa edilen Doğalgaz Çevrim Santralleri dışında Yapİşlet modelinin kullanılmamış olduğu görülmektedir. Şu anda ihale aşamasında olan entegre sağlık kampüsü projelerinin hayata geçmesiyle birlikte Yap-Kirala modelitoplam içerisindeki payını artıracaktır (Şekil 19). Şekil 19; Uygulama Projelerinin Modellere Göre Dağılımı 102 Yap Kirala; 1; 1% Yap İşlet; 5; 4% Yap Kirala İHD; 45; 33% YİD; 83; 62% Yap İşlet İHD YİD (Kalkınma Bakanlığı,2012) 3.8 Kamu Özel İşbirliği Modelinin Avantajlı ve Dezavantajlı Yönleri Kamu Özel İşbirliği üzerine oluşan literatürde bazı çalışmalar özelleştirmenin olumsuz yönlerine ve toplumsal muhalefete karşı çıkabilmek için Kamu Özel İşbirliği’nin geliştirildiğini ve bunun kullanılmasının daha iyi sonuçlar vereceğini ileri sürmektedir. Böyle bir yaklaşım devlete araçsalcı yaklaşımın en belirgin izlerini taşımaktadır. Zira böyle bir kabul, devletin sadece sermayenin taleplerini uyguladığını ve KÖİ uygulamalarının tek yönlü bir süreç olduğu çıkarımına neden olacaktır. Oysa daha fazla sermaye yatırımı çekebilmek ve diğer yatırım alanları (ülkeler, bölgeler) ile rekabet edebilmek için en önemli gelir kaynağı olan dolaysız vergileri düşüren devletin, kendi varlığını sürdürebilmesi ve temel işlevlerini yerine getirebilmesi için KÖİ modeli bir çıkış yolu olmuştur. KÖİuygulamaları ile gerçekleştirilen projeler; finansman olanaklarının çeşitlenmesi, maliyetlerin düşürülmesi ve riskin paylaşılması gibi sayılabilirken, özel sektör açısından ise sermayeye yeni değerlenme alanı yaratılması nedeniyle desteklenmektedir(TTB, 2011). Kamu Özel Sektör İşbirliği uygulamalarının sihirli bir çözüm olmadığı açık bir gerçek olmakla birlikte proje, ihale süreci kamu yararı önceliğinde takip 103 edilen uygulamalarında kamu hizmetlerinin sunumuna hız, kalite getirebileceği unutulmamalıdır(European Commıssıon, 2003). Genel olarak KÖİ uygulamalarında kamu kesimi açısından aşağıdaki avantajlar ve dezavantajlar bulunmaktadır: Avantajlar: Altyapı yatırımlarının hızlanması Yatırım bütçesi ve zamanlamasına uyum Risk transferi Kamu İdarelerinin gözetim ve denetim kapasitinin artması Altyapı hizmetlerinin sunumunda siyasi müdahelelerin azaltılması Özel sektörün teknoloji ve insan kaynağından yararlanma Dezavantajlar: Karmaşık sözleşmeler Sözleşme içeriğinin değiştirilememesi Bütçe dışılık İhale ve sözleşme sürecinin uzun ve zor olması Aşağıdaki Tablo7'deimtiyaz ve KÖİ avantajları/dezavantajları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. uygulamalarının Tablo 7; Sözleşme, YİD, İmtiyaz Karşılaştırması 104 TEMEL ÖZELLİKLER MODEL UYGULAMA Kamu idaresinin işletme sorumluluğunu 4 nezdinde tutmak istediği projelerin * Özel yatırımcı ile bir kamu tesisinin inşası için inşaat AVANTAJLI YÖNLERİ * İnşaat riski özel sektöre devredilmiş olmaktadır. DEZAVANTAJLI YÖNLERİ * İşletme riskinin artmasına neden olabilmektedir. * Özel finansmanın ilgisini yoğun olarak çekmemektedir. finansmanına uygundur. sözleşmesi yapılmaktadır. Sözleşme Kamu tesisi kamu idaresi tarafından finanse edilmekte * ve kamu idaresinin mülkiyetinde bulunmaktadır. * Modelin uygulanmasında en önemli husus inşaat riskinin devredilmiş almasıdır. * Özel yatırımcı ile bir kamu tesisinin yapılması, belli bir 4.1.1 süre boyunca işletilmesi ve süre sonunda tesisin kamu * idaresine devredilmesine ilişkin bir sözleşme temeline 4.1.2 olmaktadır. dayanmaktadır. Yap İşlet Devret * Proje kamu idaresi tarafından finanse edilmekte ve mülkiyet sözleşme süresinde kamu idaresinde kalmaktadır. * Modelin uygulanmasında en önemli husus inşaat riskinin yanı sıra işletme riskinin de devrediliyor olmasıdır. Özel mülke konu olan projelere uyarlanması uygundur. * Özellikle su ve atık ile ilgili projelere uygulanmaktadır. * İnşaat ve işletme riski devredilmiş kapsayabilmektedir. İşletme ve bakım hizmetlerinin kalitesinin * Özel finansmanın ilgisini yoğun olarak çekmemekle birlikte yükselmesini sağlamaktadır. * Sözleşmeler çok karmaşık olup ihale süreci uzun bir süreci Kamu idaresinin salt kamusal işlere yönelmesini sağlamaktadır. kamu otoritesinevadeli finansman temin etme yükü getirmektedir. 105 Sözleşmeler çok karmaşık olup ihale süreci Yap-İşlet- * * İmtiyaz * Özel yatırımcı ile bir kamu tesisinin yapılması, belli bir Özel mülke konu olan projelere Tahmin edilebilir ve tutarlılık arz eden süre boyunca işletilmesi ve süre sonunda tesisin kamu uyarlanması uygundur. maliyet profili bulunmaktadır. idaresine devredilmesine ilişkin bir sözleşme temeline * Özellikle yol, su ve atık ile ilgili projelere * dayanmaktadır. uygulanmaktadır. Ayrıca kullanıcı bedeli programlarında uygulanabilmektedir. Tesisin mülkiyeti sözleşme süresince özel sektörde tahsil edilmesi öngörülen projelerde tercih kalmaktadır ve işletme masrafları tesisin işletilmesinden edilmektedir. gelen gelirden karşılanmaktadır. Hızlı tamamlanması gereken inşaat Devret modelinden daha uzun bir süreci kapsayabilmektedir. * Sözleşme yönetimini ve hizmetin ifası sürecinin izlenmesini sağlayacak sistemlerin oluşturulması gerekebilmektedir. * Politik riskler daha fazladır, zira bazı hizmetlerde kabul görmeyebilir. 106 4.2 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında Kritik Aşamalar 4.2.1 Kamu Özel İşbirliğiProjelerinin Seçimi Kamu Özel İşbirliği projeleri seçiminde gözönünde bulundurulacak ilkeleri hedefler, uygulanabilirlik ve etkinlik olarak 3 başlık altında inceleyen Amos’a göre öncelikle hedefler dikkate alınmalı, ardından projenin pratiğe dönük yönü değerlendirilmelidir. Projenin uygulanabilirliği analiz edildikten sonra etkinliği değerlendirilmelidir. Projenin hedefleri değerlendirilirken gerekçeleri dikkate alınmalı, özel sektörden ne beklendiği gerçekçi bir şekilde belirlenmeli, hizmetin düşük gelirli kesimlere de ulaştırılmasına dikkat edilmeli ve projenin çevreye, sağlığa, güvenliğe olan etkileri araştırılmalıdır. Projenin uygulanabilirliğinin analizinde; finansman yapısının gerçekçi olmasına, hukuki altyapı sağlam ve net olmasına dikkat edilmelidir. Proje ülke içindeki diğer sektörlerdeki KÖİ projeleri ve ülke dışındaki benzer sektörlerdeki projeler ile karşılaştırılmalıdır. Satınalma mekanizmalarının eşitlikçi ve saydam olmalı, yeterli pazar araştırması yapılmalıdır. İlk iki aşamayı geçen projelerin etkinlik analizleri yapılmalıdır. Etkinlik analizi kapsamında projenin geleneksel tedarik görülmesi durumundaki durumu ve projenin kamu harcamaları üzerindeki etkisi incelenmelidir. Projenin finansal açıdan sürdürülebilirliği incelenmelidir. (Amos, 2004: 7’dekitablodan özetlenmiştir.) KÖİ projelerinde projenin geliştirilme aşamalarında Fayda Maliyet Analizi benzeri analiz çalışmaları yapılmakta yatırıma karar verildikten sonra hangi yöntemle yapılacağının tespiti için KSK analizleri yapılmaktadır. OECD,Dünya Bankası KÖİ projelerinin hazırlık aşamasında KSK benzeri analizler yapılmasını tavsiye etmektedir. 29 ülkede KÖİ uygulamalarını inceleyen Grimsey ve Lewis çoğu ülkenin geleneksel tedarik ve KÖİ projelerinin maliyetini karşılaştırmak amacıyla Kamu Sektörü Karşılaştırıcısı(KSK) testini kullandığını belirtmektedir( Grimsey, 2000: ). 107 KSK ile kamu politikası uygulayıcıları (OECD, 2008:50): Projenin, başlangıcından itibaren yaşam boyu maliyetleri ortayakonularak karşılanabilirliği değerlendirilebilir. Harcama getirisinin ölçülmesiyle projenin uygulanabilirliği değerlendirilebilir. Paydaşlar arasındaki risk tahsisi gibi önemli konularının yönetimi gerçekleştirilebilir. Saydamlığın ve güvenin artması neticesinde ihale sürecindeki rekabetgüçlendirilebilir. Yani KSK projenin kamu projesi olarak yapılması halinde ortaya çıkabilecek durumların değerlendirilmesini sağlar. Dolayısıyla bir hizmet sunumunun KÖİ yöntemiyle veya geleneksel yöntemle sunulması kararının verilmesinde kamu politikası uygulayıcılarına yardımcı olur. KSK yöntemi farklı projelerde farklı aşamalarda uygulanabilmektedir. Bazı projelerde ihaleden önce uygulanırken bazılarına ihaleden sonra uygulanmaktadır. Bu durumda karşılaştırma yöntemi ve araçları değişmekte ve karmaşıklaşmaktadır. Grimsey ve Lewis KÖİ KSK'yı ve diğer analiz yöntemlerini karmaşıklıklarına göre dört başlık altında toplamıştır:(Grimsey ve Lewis, 2009:145) Şekil 20: KSK karşılaştırması En çok karmaşık Fayda Maliyet Analizi Karmaşıklık En az karmaşık Kamu Sektörü Karş. (ihale öncesi) Kamu Sektörü Karş. (ihale sonrası) Rekabetçi İhale 108 Bütün bu göstergelere rağmen KSK'nın eleştirilen yönleri de vardır. Bunlar;belirsizlik, ihmal edilen riskler, manipülasyon, iskonto oranları, kamu fonlarının yetersizliğidir. 4.2.2 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Muhasebeleştirilmesi KÖİ faaliyetlerinin muhasebeleştirilmesinde temelsorun hangi faaliyetin devlet bütçesine hangi faaliyetlerin özel teşebbüsün defter kayıtlarında gösterileceğidir. Devlet bütçesi ülke içindeki kaynak dağılımını etkilediği için bütçe içinde yer alan kalemlerin titizlikle çalışılmış olması gerekmektedir. Yakın zamana kadar uluslararası uygulamalarda KÖİ projelerinin bütçe ve milli gelir hesapları içindeki gösterilme biçimine çok önem verilmemiştir. Bu durum da bütçe hesaplarının gerçekçiliğini etkilemiştir. Çünkü KÖİ ile idarenin kamu yatırımları azalmakla birlikte uzun süreli taahhütleri artmaktadır. İdarenin borç stoku içinde gözükmeyen bu taahhütler kamu yatırımlarını etkilemektedir. Yine idarenin verdiği kamu garantileri ilk etapta masrafsız gibi görülmekle birlikte riskin ortaya çıkması durumunda bütçe üzerine önemli yükler getirmektedir. Bu nedenler KÖİ sözleşmesinde idarenin üstlendiği sorumlulukların ayrıntılı bir şekilde muhasebeleştirilmesi gereğini doğurmaktadır.(Emek,2011: 161) KÖİ projelerinin muhasebeleştirilmesi konusunda uluslararası platformlarda arayışlar başlamıştır. Bu arayışlar kapsamında Uluslararası Finansal Raporlama Yorumlama Komitesi tarafından IFRIC12 (International Financial ReportingInterpretationsCommittee)Hizmet İmtiyaz Düzenlemeleri geliştirilmiştir. IMF tarafından KÖİ projelerinin raporlanmasına ilişkin GFSM 2001 kuralları aşağıdaki gibidir:(Emek, 2011:164) 109 İşletme Sözleşmeleri: İdarenin mülkiyeti kendisine ve işletmesi özel teşebbüse ait olan teşebbüslere ait tesislerden hizmet satın almak için ödediği bedeller “idarenin faaliyet geliri” olarak muhasebeleştirilmektedir. İmtiyazlar ve Faaliyet Kiralamaları:Özel teşebbüslerin idareye ödedikleri imtiyaz bedelleri ve diğer ödemeler idarenin faaliyet geliri olarak muhasebeleştirilmektedir. Finansal Kiralama:İdarenin finansal kiralama yöntemiyle satın aldığı tesisler ve bunların borçları bilançosunda gösterilmektedir. Sonraki aşamalarda amortisman ve faiz giderleri gider olarak muhasebeleştirilmektedir. Kiralama döneminin sonunda, tesis bakiye bedeli ile idarenin bilançosuna aktarılmaktadır. KÖİ Varlıklarının Devri:Varlıkların devri gelir tablosunda maddi duran varlıların satın alınması ve özel sektörden idareye varlık devri olarak muhasebeleştirilmektedir. Varlıklar kamu idarelerinin bilançolarında gösterilmekte ve amortismana tabi tutulmaktadır. 4.2.3 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında Risk Paylaşımı KÖİ projeleri sunduğu fırsatlar kadar, riskler de içermektedir. Sürdürülebilir bir KÖİ projesinin temel gerekliliklerinden birisi de riski en iyi yönetecek tarafın üstlenmesidir(Bank, 2011: 36). Sözkonusu risk kamu kesiminin temel hedefi proje risklerini özel sektöre transfer etmektir. Risklerin özel teşebbüse devredildiği oranda özel teşebbüs açısından projenin sermaye ve borçlanma maliyeti artmakta ve maliyetin karşılanması için de daha yüksek hizmet ücreti gerekli olmaktadır. Yüksek ücretler de hizmetin kullanıcıların ödeme kapasitesine uygun olması ilkesi ile çelişmektedir. Bununla birlikte deprem, çığ, sel gibi doğal afetler ve mevzuat değişiklikleri gibi özel sektörün üstlenmesi mümkün olmayan riskler de mevcuttur. Bu nedenle proje risklerinin ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi ve risk paylaşımının optimum şartlarda yapılması sağlanmalıdır. Risk analizi neticesinde kamunun üstlendiği 110 risklerin daha fazla olması durumunda geleneksel tedarik yönteminin KOİ’den daha faydalı olacağı durumlar ortaya çıkabilir. Grimseyve Lewis'e göre KÖİ projelerinde etkinliğin sağlanması risk paylaşımının adil olmasını gerektirir(Grimsey, 2000: ).Kamusektörünün ve özel sektörün paylaştığı riskleri aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir: Tablo 14: KÖİ Projelerinde Riskler Risk Türü Taraflar Dizayn, İnşaat ve sürdürme riski Günlük operasyon ve yönetim riski, belge gecikmesi riskleri Takvimin aşılması riski Özel Sektör Planlanandan az ya da çok talep olma riski Politik Riskler: Hükümet değişiklikleri, kamu politikası değişiklikleri, yozlaşma ve adam kayırma, sözleşmeye sadık kalınmaması, tahkim süreci zorlukları Hizmet alanların alım gücünü etkileyen beklenmeyen döviz kuru değişiklikleri, amortismanın değer kazanması Politik Riskler: Kamu politikası değişiklikleri İflas Riski: Özel teşebbüsün sözleşme süresinde iflas etmesi Kamu Sektörü Kapanma Riski:İhale tarafının finansal kapanışa ulaşamaması Arazi Riski: Arazilerin kamulaştırılmasındaki riskler Riskler: Talep Riski: Uzun süreli KÖİ sözleşmelerinde hizmetin ne kadar tüketileceğinin tespiti zordur. Projenin sürdürülebilirliğinin sağlanması için de hizmetin ücretlendirilmesinin ve kullanılmasının tespiti bir zorunluluktur. Sağlık sektöründe aşağıdaki talep riskleri sözkonusudur: Nüfusun büyüme ve yaşlanma hızı Salgın hastalıklar 111 İnşaat Riski: İnşaat/yapım riski inşaat maliyetlerinin başlangıç bütçesini aşacak şekilde artmasından kaynaklanmaktadır. Ücretlerdeki ani artışlar, kötü hava koşulları, teknolojik gereklilikler proje inşaat maliyetini artırabilmektedir. Teknoloji Riski:İşletmede kullanılacak teknolojinin kısa sürede demode olması durumudur. Politika Riski: Politik riskler kamu politikası karar verici uygulayıcılarının icraatlarındaki öngörülemeyen değişiklikleri ihtiva etmektedir. Politik risklerin en önemlisi hizmet ücretlerine yönelik kamu müdahaleleridir. Bu müdahaleler kapsamında düzenleyici kurumlar hizmet ücretlerine ilişkin kurallarda, hizmet standartlarında, şartlarında değişiklik yapmaktadır.(Emek, 2011: 213) Makroekonomik Riskler: Faiz oranı, döviz kurları, enflasyon gibi finansal riskler KÖİ projelerini etkilemektedir. KÖİ projeleri için 20 30 yıl vadeli krediler kullanılabilmektedir. Ticari bankalar bu kadar uzun vadeli kredilere sabit yerine değişken faizler uygulamaktadır(Emek, 2011: 206-220). Yukarıdaki tabloda KÖİ proje türlerine göre risk düzeyleri görülmektedir.Tablodan görüleceği üzere özel sektörün katılımı arttıkça üstlendiği risk de artmaktadır. Aşağıdaki tabloda da risk transferi arttıkça ne tür görev paylaşımının olduğu aşamalı bir şekilde sunulmaktadır(OECD,2008). Şekil 21: Risk Transferi Model İlişkisi 112 • Kamu alımı özel sektör finansmanı kullanılmadan yapılır. Yüklenici işin tasarlanmasını ve inşasını üstlenir. Riskin tamamına yakını kamu tarafından üstlenilir. Tasarla-yap Yap-işletdevret •: İşin yapımı, işletilmesi ve finansmanı özel sektör tarafından yapılır ve sözleşmede belirlenen süre sonunda kamuya devredilir. •Yüklenici tesisin sahibi olur ve işletir (Kamuya devir yoktur). Yap-işlet: Tasarla-yapişlet-idame et-(finanse et): İmtiyaz •Yüklenici proje yönetiminden ve kaliteden sorumlu olarak tasarımı ve yapımı üstlenir. Özel sektör finansmanını da içerebilir, eğer tamamen özel sektör tarafından •Yükleniciye yapım, işletme ve finansmandaki tüm risk transfer edilir. Fiyat düzenlemesi kamu tarafında olabilir. Risk değerlendirmesinde kullanılan yöntemlerden biri de risk matrisi oluşturmaktır. Analiz için geliştirilen risk matrisi aşağıdaki unsurları içermelidir: Her bir riskin içeriği Riskin gerçekleşme durumundaki etkisi KÖİ sözleşmesinde risklerin dağıtımı Riskin taşeronlara devredilerek azaltılması Risk konusunda kamunun üstlendiği ve üzerinde durulması gereken önemli risklerden biri de kamu garantileridir. Özellikle 2008 kriziyle birlikte, özel şirketlerin borç alması zorlaşmış, maliyetler artmış ve modelin sürdürülebilirliği için KÖİuygulamalarınailişkin daha önce de örtük olarak var olan bir olgu açıkça modelin bir parçasıhaline gelmeye başlamıştır. Bu olgu, finansal piyasaların KÖİ projelerinekredi verirken artık devlet garantisi aramasıdır(Karahanoğulları, 2011: 98). 113 Kamu garantileri aşağıdaki sonuçları amaçlar: (Epec, 2011: 13). Projenin kredibilitesinin sağlanması Yatırımların hızlanması için kullanılan Kamu garantileri devletin taahhüdünü gösterir İşbirliğinde güven inşasını sağlar. Özel sektörden daha fazla sermaye gelmesi Sermaye maliyetini daha azaltmak Garanti türleri aşağıdaki gibidir: (Epec, 2011: 13). Finans Garantileri: Borç Garantileri Tekrar Finanse Etme Garantileri Sözleşme Karşılıkları(provisions): Kullanım Garantileri Mevzuat Garantisi 4.2.4 Kamu Özel İşbirliği İhaleleri “Kamu alımları”, kamu kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere yaptıkları mal, hizmet ve yapım işleri alımlarını ifade etmektedir. Kamu kurumlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere kırtasiye malzemesinden askeri araçlara, otoyollardan ilaca kadar birçok alanda gerçekleşen kamu alımları pek çok ülke ekonomisi içinde önemli bir büyüklüğe ulaşmaktadır. (Ünübol, 2012: 5) KÖİ sözleşmelerinde projenin tasarımı, yapımı, finansmanı, işletilmesi ve diğer işlemleri üstlenecek özel girişimcinin seçimi kamu alımları çerçevesinde yapılmaktadır. Kamu alımları düzenlemelerinin amacı rekabeti geliştirerek en uygun şartlarda kamu hizmetinin sunumunu sağlamaktır. 114 Geleneksel tedarik yöntemlerinden farklı olarak KÖİ projelerinde kamu idaresi hizmeti uzun süreli sözleşmeler çerçevesinde tek bir teşebbüsten talep etmektedir. Bu kapsamda özel teşebbüslere uzun süreli tekel hakkı verilmiş olmaktadır. Kamu alımlarında rekabetçi bir sürecin tesis edilebilmesi için ihale kurallarının açık ve öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu kurallar istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Vekalet teorisinin dar anlamlı yorumu çerçevesinde politikacılar asil bürokratlar vekildir. Geniş anlamlı yorumunda da vatandaşlar asil, politikacılar vekildir. Vekil durumunda olanları kendi çıkarlarını öne çıkarmaları mümkündür. Bu nedenle kamu alımlarında alım görevlilerinin takdir yetkilerini en aza indirecek ihale düzenlemeleri gereklidir. AT Anlaşması KÖİ sözleşmelerinde uygulanacak eşit muamele, saydamlık orantısallık ilkelerini eşit muamele, orantısallık, saydamlık şeklindesıralamaktadır İhale tekliflerinin verilme yöntemleri aşağıdaki gibidir: 1. Açık ihale: 2. İstekliler arasında ihale: 3. Pazarlık: 4. Rekabetçi diyalog: AB düzenlemelerinde açık ve belli istekliler arasında ihale usulleri birbirine benzemektedir. Bu iki yöntemde de teklifler verildikten sonra tekliflerin açıklığa kavuşturulmasından başka görüşme yapılmamaktadır. Pazarlık yönteminde tekliflerin değerlendirilmesi sürecinde projeyi iyileştirmek amacıyla kamu kesimi teklif sahipleriyle pazarlık yapar. Rekabetçi diyalog yöntemi de ilk üç yöntemden daha farklı olarak ihaleye çıkılan konu hakkında sadece ihtiyaç açıklamaktadır. Bu yöntemde kamu kesimi ihtiyacını açıklamakta ve bu ihtiyacın giderilmesine yönelik uygun teklifleri, çözümleri beklemektedir. Aşağıdaki tabloda AB Kamu alım yöntemleri aşamalı olarak açıklanmaktadır: 115 Tablo 9; AB Kamu Alım Yöntemleri AÇIK İHALE PAZARLIK REKABETÇİ DİYALOG İhtiyaçların tanımlanması İhtiyaçların tanımlanması Şartnamelerin hazırlanması Şartnamelerin hazırlanması İhtiyacı açıklayan hazırlanması İhale ilanı İhale ilanı İhale ilanı Önyeterlik değerlendirmesi Önyeterlik değerlendirmesi Önyeterlik değerlendirmesi Yeterli adaylara teklif daveti Yeterli adaylara teklif daveti Yeterli adaylara teklif daveti dokümanın Muhtemel çözümlerin görüşülmesi Tekliflerin verilmesi Tekliflerin verilmesi Tekliflerin verilmesi Tekliflerin değerlendirilmesi Tekliflerin müzakere edilmesi Tekliflerin müzakere edilmesi Sözleşme Sözleşme Sözleşme (Emek, 2011: 188) AB sürecinde KÖİ projelerine ilişkin alımlarda esneklik getirilmesini amaçlayan yeni ihale usulü- “rekabetçi diyalog” (competitivedialog) usulü 2004/18/EC sayılı Direktifle kabul edilmiştir. Rekabetçi diyalog usulü, alım yapacak idarenin ihtiyacını giderecek en iyi çözümün ne olduğunun tedarikçilerle görüşmeden tam olarak belirlenemediği durumlarda kullanılmak üzere tasarlanan bir usuldür(Arrowsmith, 2006: 343). “Rekabetçi diyalog” yöntemi ile idarelere, karmaşık projelerde kalite standartlarının veya şartnameye ilişkin diğer koşulların belirlenememesi durumlarında, özel sektör tarafından sunulan yaratıcı ve yenilikçi alternatif önerilerden yararlanma ve hesaplılığı sağlayacak en iyi alternatifi belirleme imkânının sağlanması öngörülmüştür. KÖİ projelerinde ihale süreci aşağıdaki gibidir: 116 Ön Yeterlik İhale İlanı Ön yeterlik değerlendirmesi KÖİ ihalelerinin ilk aşamasıdır. Proje ilk aşamada internet üzerinden ve gazetelerde kamuoyuna ilan edilmektedir. Yapılan duyuruda projenin özellikleri ve özeti hakkında bilgiler bulunmaktadır. Firmaların ön yeterliliği geçmesi için İstenen finansal özelliklere sahip olmaları Gerekli teknik kapasiteye sahip olmaları gerekmektedir. Teklif Süreci Ön yeterlik sürecini geçen firmalar tekliflerini geliştirirler. KÖİ projelerinde tekliflerin değerlendirilmesinde değişik ölçütler kullanılmaktadır. Bunlar: ekonomik açıdan en avantajlı unsurlar, imtiyaz bedeli, hizmet ücreti, sözleşme süresi, devlet yardımları gibi kriterlerdir. Tekliflerin değerlendirilmesi ve seçiminde bu kriterlerden hangisinin/hangilerinin kullanılacağı projeye/sektöre göre farklılık göstermektedir. Aşağıdaki tabloda faklı projelerden farklı teklif yapıları gösterilmektedir.: Tablo 10: Faklı Projelerden Farklı Teklif Yapıları ÜLKE VE YÖNTEM TEKLİF Peru: Lima elektrik dağıtım sözleşmesi Teklif edilen en yüksek parasal değer Arjantin: Buenos Aires su imtiyazı Mevcut ücretlerden en yüksek iskonto Filipinler:Elektrik üretim santrali En düşük tarife Türkiye:İstanbul elektrik dağıtım Dağıtım için en düşük kar marjı Venezuella:Cep telefonu imtiyazı En yüksek imtiyaz bedeli (Emek, 2011: 196) Sözleşme Aşaması Yeterli görülen tüm teklifler değerlendirilir ve en uygun teklifi veren firma ile sözleşme imzalanır. 117 KÖİ projelerinde ihale sürecinin tatmin edici ve yeterli olması için kamu kesiminin aşağıdaki önlemleri alması gerekmektedir:(Emek, 2011: 201) Hizmet ihtiyacı net olarak tanımlanmalıdır. Proje riskleri analiz edilmeli, projeye ayrılacak kaynaklar hesap edilmelidir. Çevresel etki analizleri ve arazi koşulları ile ilgili çalışmalar önceden tamamlanmalıdır. Şartnameler, fizibilite raporları ayrıntılı bir şekilde düzenlenmelidir. Ayrıntılı ön hazırlıkların yapılamadığı projelerde projede kullanılacak yaklaşım, örgütlenme modeli konusunda isteklilerin görüşleri alınmalıdır. 4.2.5 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarında HesapVerebilirlik Acar'ın "beklentilerin yoğunlaştığı, sorumlulukların dağıldığı"(Acar,2004: 15) ifadesiyle nitelediği kamu özel işbirliklerinde hesap verebilirlik üzerinde durulması gereken bir konudur. Caiden'e göre hesap verebilirlik sorumluluklar konusunda cevap vermek, açıklama yapmak, yükümlülükleri üstlenmek ve kamusal değerlendirmeye muhatap olmaktır(Caiden, 2005: 22). Etkili hesap verebilirlik yüksek performanslı işbirlikleri için önemli bir gerekliliktir. Klasik kamu alımlarında hesap verebilirlik türleri politik, idari, mali ve profesyonel hesap verebilirliktir. Geleneksel yöntemlerden farklı olarak özel sektörle çok boyutlu sorumluluk paylaşımı sağlayan KÖİ anlaşmaları daha “akıllı alıcı” olmayı gerektirir(Forrer, 2010:480). Acar'a göre geleneksel yöntemlerin yeterli olmadığı KÖİ süreci için alternatif hesap verebilirlik parametreleri aşağıdaki gibidir:(Acar ,1999:20-28) ToplulukHesap Verebilirliği Partner Hesap Verebilirliği 118 Ahlaki Hesap Verebilirlik Şekil 17: Forrer'e göre heap verebilirlik ölçütleri Fayda ve Maliyetler Sosyal ve Politik etki Risk Performans Ölçümü Uzmanlık İşbirliği (Forrer,2010:487) Forrer ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada KÖİ uygulamalarında yukarıdaki tabloda gösterilen 6 ölçüt üzerinden hesap verebilirlik değerlendirilmesi yapılması gerektiğini belirtmektedir. Risklerin tanımlanması, ve her bir paydaşın yeteneği, kaynağı, bilgisi doğrultusunda dağıtımı hesap verebilirlik için dikkat edilmesi gereken ilk husustur. Fayda-maliyetin açıkça belirlenmesi, projenin sosyal ve politik etkilerinin tespiti, proje alanında uzmanlığı olan partnerlerle çalışmak da hesap verebilirliğin sağlanması için dikkate alınması gereken parametrelerdir. Paydaşların uyumu ve performans ölçümü de hesap verebilir bir KÖİ uygulaması için elzem olan faktörlerdir(Forrer,2010: 480). Makro ölçekte değerlendirmeler yapan bazı araştırmacılar (zaten kendi içinde karmaşık ve ayrıntılı olan) KÖİ projelerinin hükümetin/idarenin hesap verebilirliğini artırdığını iddia etmektedirler. Bununla beraber direk bakanlık kontrolü olmaması, kompleks bilgi gerektirmesi ve ticari sözleşmelerin gizliliği gibi nedenlerle KÖİ projelerinde hesap verebilirliğin zor olduğunu belirten araştırmalar da vardır. 119 5 3.BÖLÜM SAĞLIK BAKANLIĞI ÖRNEĞİ Bu bölümde KÖİ uygulamaları Sağlık Bakanlığı örneği üzerinden incelenmiştir. Öncelikle Sağlık Bakanlığının Kamu Özel İşbirliği uygulamaları ve Bakanlığının bununla ilgili teşkilatlanma biçimi incelenmiştir. Dünyada sağlık alanındaki KÖİ projeleri başlıklı bölümde farklı siyasal ve ekonomik düzene sahip ülkelerden örnek olaylar ele alınmış ve hangi şekilde işbirliği geliştirildiği incelenmiştir. Daha sonra sağlık Bakanlığı KOİ uygulamalarının tasarlanması ve hayata geçirilmesinde söz sahibi olan aktörlerle yapılan mülakatlar değerlendirilmiştir. Yarı yapılandırılmış mülakat şekliden tasarlanan nitel analizden elde edilen veriler literatür ile birlikte tartışılmıştır. Şehir hastaneleri politikasının değerlendirilmesi başlıklı kısımda bu politikanın hangi şartlarda gündeme geldiği ve şu anda ne durumda olduğu tartışılmıştır. 5.1 Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Uygulamaları 1982 anayasasının 56. Maddesisağlık hizmetlerini aşağıdaki gibi düzenlemektedir: "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir." 120 Bu maddelere dayanarak sağlık hizmeti sunma görevini üstlenen devlet özellikle 2003 sonrası Sağlık Dönüşüm Programı çerçevesinde özel sektörü de sağlık hizmetleri alanına çekecek düzenlemeler yapmıştır. Bu kapsamda kamu personeline özel hastanelerde tedavi olanağı sağlanması,röntgen MR gibi görüntüleme hizmetlerinin özel sektörden alınması, yemek, temizlik gibi yan hizmet alanlarında taşeron şirketler aracılığıyla hizmet sunulması gibi birçok işbirliği geliştirilmiştir. Çalışmaya esas oluşturan anlamıyla Kamu Özel İşbirlikleri konusu ise 2005 sonrası dönemde Türk sağlık sisteminde hayata geçirilmeye çalışılan ve hukuki, finansal, yönetsel açıdan diğer işbirliklerinden çok farklı bir karaktere sahip olan beraberliklerdir. Kamu Özel Ortaklığı isimlendirmesi ile ilk bürokratik birimi kuran Sağlık Bakanlığı entegre sağlık kampüsü projelerini(şehir hastaneleri) Kamu Özel Ortaklığı ile tasarlayıp, finanse edip, yönetmeyi planlamaktadır. Bu amaçla, Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair 5683 sayılı Kanunun ve 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17/C Maddesinin (k) bendine göre Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı adı altında müstakil bir Daire Başkanlığı kurulmuştur. Bakanlık Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı'nın kuruluş gerekçesini aşağıdaki şekilde açıklamaktadır: Özel sektör finansman kaynaklarının kamu yatırımlarında kullanılması, Özel sektörün hızlı karar alma ve bu kararları uygulamaya koyma becerisi ile yaratıcılığının proje sürecine entegrasyonu, riskin paylaşılması, Her kesimin en iyi bildiği ve uzman olduğu ana işini yapabileceği bir altyapının oluşturulması Sağlık tesisi faaliyete geçirilinceye kadar kamu adına herhangi bir maliyet üstlenilmemesi Ödenek yetersizliği nedeni ile kamuda ortalama 8-10 yılı bulan bina yapım sürelerinin kısaltılması 121 Kısıtlı kamu kaynakları üzerindeki yatırım yükünün kira bedeli ödeme düzeyinde uzun yıllara yayılması Tıbbi hizmetler dışındaki hizmet ve alanların işletilmesinin özel sektöre yaptırılmasıdır. Dairenin görevleri ise aşağıdaki gibidir: Yapılmasının gerekli olduğuna Yüksek Planlama Kurulu tarafından karar verilen sağlık tesislerinin, Sağlık Bakanlığı’nca verilecek ön proje ve belirlenecek temel standartlar çerçevesinde, kendisine veya Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde ihale ile belirlenecek gerçek kişilere veya özel hukuk tüzel kişilerine kırk dokuz (49) yılı geçmemek şartıyla, belirli süre ve bedel üzerinden kiralama karşılığı yaptırılmasına; Bu amaçla Maliye Bakanlığı’nca Hazine’ye ait taşınmazlar üzerinde gerçek kişiler veya özel hukuk tüzel kişileri lehine bedelsiz olarak kırk dokuz (49) yıla kadar üst hakkı tesis edilmek suretiyle bu taşınmazların devredilmesine; Kira bedeli ve kiralama süresinin tespitine; Sağlık tesislerindeki tıbbî hizmet alanları dışındaki hizmet ve alanların işletilmesi karşılığında yenilenmesine; İhale yöntemlerine, isteklilerde aranacak niteliklerin belirlenmesine, sözleşmelerin kapsamı ve diğer hususlara; dair usul ve esasları belirlemek ve yerine getirmektir. 122 Dünyada Sağlık Alanındaki Kamu Özel İşbirliği Projeleri 5.2 Sağlık sektörü ilaç geliştirmeden, tedavi hizmetlerine kadar birçok alt hizmet alanlarını bünyesinde barındırmaktadır. Bu nedenle her bir hizmet alanında farklı KÖİ uygulamaları görülmektedir. Genel olarak temel sağlık hizmeti ve koruyucu sağlık hizmeti şeklinde iki alt başlık altında incelenebilecek olan sağlık alanındaki işbirliği faaliyetleri aşağıdaki alanlarda hayata geçirilmektedir:(Keane ve Weerasinghe, 2006: 443) Temel Sağlık Hizmetleri Hastane yapım, bakımı Hastane yönetimi Catering, güvenlik, ulaşım hizmetlerinin özel sektör aracılığıyla sunulması Laboratuvar hizmetlerinin özel sektör aracılığıyla sunulması Klinik hizmetlerinin laboratuvar aracılığıyla sunulması Yüksek teknoloji gerektiren medikal ekipmanların ve ambulansların kiralanması Koruyucu Sağlık Hizmetleri Sağlık eğitiminin devlet finansmanıyla özel sektör tarafından verilmesi İzleme/takip programlarının özel sektör aracılığıyla takip edilmesi Sağlık araştırmaları, istatiksel analizlerin özel sektör aracılığıyla yapılması Dünya genelinde koruyucu sağlık hizmetlerine örnek olarak verilebilecek olan büyük projeler aşağıda listelenmiştir: AIDS, Tüberküloz ve Sıtma ile Küresel Mücadele Fonu (GFATM) Küresel Aşı ve Bağışıklık İttifakı(GAVI) Dünya Bankası Çoklu Ülke HIV AIDS Programı(MAP) 123 Dünya Sağlık Örgütü'nün Sıtmayı Azaltma Girişimi(RBM) Dünya Sağlık Örgütü Tüberkülozu Durdurma Ortaklığı Ar-Ge İşbirlikleri Bu büyük projelerin yanında riverblindness hastalığı için 1987’de düzenlenen MectizanDonationProgramme, düzenlenen MalaroneDonationProgramme, Albendazole programı(1998), programı(1998) gibi trahom ilaç Combat Filariasis için temelli drugresistance için için düzenlenen düzenlenen Zitormax projeler de vardır.(http://www.who.int/docstore/bulletin/pdf/2000/issue5/bu0241.pdf,10 haziran 2013)) Temel sağlık hizmetlerine yönelik KÖİ uygulamalarının öne çıkanları da aşağıda verilmiştir: 124 Avustralya—JoondalupHospital 379 yatakla çocuk hastalıkları, ruh sağlığı, endoskopi, radyoloji, diyaliz servisleri hizmet verecek olan hastane 39 milyar dolara mal olmuştur. 20 yıllık sözleşme süresince kamu özel işbirliği geliştirilmiş olan projeninortaklık ve hizmet sunma yapısı aşağıdaki gibidir. Şekil 23: Joondalup Hospital Hizmet Sunma Mekanizması Avustralya Hükümeti hastane yönetimi Yapım MayneHealth HASTANE RamsayHealthCare Hastane Yönetimi, Hizmet Sağlayıcı İnşaat işleri yetkilendirme Klinik hizmetleri Hastalar Özel Sektör Kamu Sektörü (Global Health: 2010) İspanya-Hospital de Lİbera Avustralya Standartları Akreditör Sağlık Konseyi, 125 300 yatak kapasiteli ve 61 milyon avroya mal olan Alzira hastanesi birtakım spesifik özellikler içermektedir. 5 milyon nüfuslu Valencia’nın 256 bin nüfuslu La Riberabölgesinde yapılan Alzira Hastanesi hem hizmet sunumu hem de altyapınınsağlanmasını içerdiğinden sağlık alanındaki diğer KÖİ uygulamalarına göre özgün bir projedir. Alzira Modeli olarak literatüre giren bu uygulamada yüklenici firma 15 yıl boyunca (5 yıl opsiyonel) mevcut sağlıktesislerinin işletme hakkını almıştır. Bu kapsamda UTE Ribera 300yataklı üçüncü basamak hizmeti verebilecek bir hastane inşa edecek ve bununlaentegre şekilde 4 sağlık merkezi ve 46 sağlık ocağını işletecektir. (The Global HealthGroup, 2009:14) Şekil 24: Alzira HastanesiHizmet Sunma Mekanizması Valencia Hükümeti KÖİ Sözleşmesi “UTE Riberra UTE Riberra Ortaklığı Ödeme Ödeme Yönetim, hizmetler UTE Riberra inşaat H Klinik Hizmetleri Hastalar (The Global Health Group,2010) Dragados , İnşaat Müteahhit 126 Avusturya Valdervetiel Genel Tedavi Merkezleri: Mali problemler yaşayan hastane KÖİ ile PSWC isimli modern bir hastaneye dönüştürüldü. Proje geliştirme, planlama, finansman, uygulama, genel yönetim ve servis sağlama yetkilerini içeren ruhsat Avusturya hastane planı ve tedavi yönergesine göre kurulan PSWC şirketine verildi.Proje,genel tedavi kalite standartlarını geliştirmek ve kontrol etmekten sorumlu üniversiteler arası danışma kurulu tarafından yürütülen kalite kontrol süreci, tıbbi ve ekonomik performansın kontrolünü içermektedir. Proje ile yüksek kaliteli tedavi yöntemlerine yatırım sağlanmıştır.Tesis yatırımından %65 tasarruf sağlanmıştır(Tengilimoğlu,2011: 122). Bunlara ek olarak aşağıdaki projeler de Kamu Özel işbirliği ile sürdürülmektedir: Portekiz—CentroHospitalar De Cascais Portekiz —BragaHospital Romanya—OutpatientDialysisCenters Güney Afrika— Polokwane/MankwengHospitalComplex’sRenalDialysisUnit Lesoto Krallığı—NationalReferralHospital İspanya—HospitalDénia Marina Salud Bu projeler her zaman planlandığı gibi işlememektedir. Projelerin sözleşmelerinden kaynaklanan problemler, yüklenici firmaların taahhütlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan sorunlar ve benzeri birçok sorun KÖİ uygulamaları için de geçerlidir. Bu nedenle KÖİ uygulaması geliştirirken diğer ülkelerin tecrübeleri dikkatlice incelenmeli gerekli dersler çıkarılmalıdır. KÖİ uygulamalarının anavatanı sayılması itibarıyla İngiltere PFI tecrübesi kamu politikası uygulayıcıları ve karar vericileri için yerinde bir örnek seçimidir. Aralık 2012' de PFI2 adıyla yeni bir KÖİ evresine girdiğini belirten İngiltere’deki bazı 127 PFI hastanelerinde gözlenen problemler aşağıda verilmiştir.(WHO, Public– private partnerships for hospitals 2006) CumberlandInfirmary, Carlisle Ucuz tıbbi aletler, gereçler kullanımı İşletme maliyetlerinin tahmin edilenden % 50 fazla olması Fakir vatandaşların mağdur olması Hastanedeki kliniklerin uygun tasarlanmaması DurhamDistrict General Hospital Patoloji laboratuvarı ilk 18 ayda üç kez su bastı Havalandırma sisteminin zayıflığı Ucuz ekipman kullanımı BishopAucklandHospital Hastanenin açılışı gecikti Hastane açıldıktan sonra elektrşk aksamı ve jeneratör düzenini değişmesi gerekti Norfolk & Norwich Hospital Negatif basınç odaları 2 yıl boyunca kullanılamadı Hava kanalları uygun tasarlanmadı Havalandırma sistemi yeterli değil HerefordHospital Kapılar hastane için uygun değil Asansörle hastane açıldıktan 1 yıl sonra tekrar yapıldı Görüldüğü gibi klasik tedarik yöntemi sırasında karşılaşılan birçok aksaklık KÖİ uygulamalarında da görülmektedir. Bu nedenle KÖİ' yi her derde 128 deva, bütün problemlerin çözümü olarak görmek yerinde bir tutum değildir. KÖİ uygulamalarının başarısı hayata geçirildiği ülkenin bürokratik ve politik kültürüyle, idari kapasitesiyle yakından ilgilidir. Sağlık Bakanlığı’nın Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarının Analizi: Bu bölümde kamu özel işbirliği uygulaması paydaşları ile geçekleştirilen 5.3 görüşmelere dayanarak yapılan nitel araştırmayer almaktadır. Nitel analiz kapsamında Türkiye'de kamu özel işbirliği projelerinin geliştirme ve uygulama süreci içinde yer alan kamu görevlisi, uzman, daire başkanı, özel sektör temsilcisi ve konu hakkında araştırmalar yapan akademisyenlerle yarı yapılandırılmış mülakatlar yapılmış ve bu mülakatlar betimselanaliz yöntemiyle incelenmiştir. Nitel araştırma kavramının bir şemsiye kavram olarak kullanılması ve bu şemsiyenin altında birçok farklı disiplinin yer alması etrafını cami ağyarını mani bir tanım yapılmasını zorlaştırmaktadır. Kültür analizi, eylem araştırması, doğal araştırma, betimsel araştırma, kuram geliştirme, içerik analizi gibi birçok farklı uygulamayı bünyesinde barındıran nitel araştırma algıların ve olayların doğal ortamda bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik bir süreci belirtmektedir. (Yıldırım ve Şimşek,2005:38). Nitel analizde mülakat yapan kişi bir hipotezi ispatlamak için soru sormaz. Sorulara verilen cevaplara göre hipotezini geliştirir. (Davidve Sutton, 2004: 87). Nitel araştırmalarda üç tür veri toplanır. Çevreye ilişkin veri Süreçlere ilişkin veri Algılara ilişkin veri Nitel araştırmaların her biri farklı yöntemlerle yürütülebilir. Bu nedenle araştırma yapılacak konuya göre farklı araştırma örüntüleri geliştirmek 129 mümkündür. Genel olarak nitel araştırmaların özellikleri aşağıdaki gibidir(Büyüköztürk ve Çakmak 2012, 234): Tablo 11: Nitel Analizin Özellikleri Özellikler Doğal ortam Doğrudan veri toplama Zengin betimlemelerin yapılması Sürece yönelik Tümevarımcı veri analizi Katılımcı bakış açısı Araştırma desenlerinde esneklik Açıklamalar Olguların, olayların ya da davranışların gerçekleştiği ortamlarda çalışılır Araştırmacı verilere doğrudan kaynağından ulaşır Bağlam ve olguların derinlemesine anlaşılmasını sağlayacak detaylı betimlemeler yapılır Olgu ve davranışların nasıl ve neden gerçekleştiğine odaklanır Sentezlenerek elde edilen bilgilerden yola çıkarak ikna edici genellemeler yapılır. Katılımcının anlamasına ve anlamlandırmasına odaklanır Araştırma deseni, çalışmanın gerçekleştiği duruma göre değişir ve gelişir. Görüşme, nitel araştırmalarda en çok kullanılan yöntemlerden biridir(Bu yöntem kolay gibi gözükmesine rağmen beceri, duyarlık, yoğunlaşma, anlayış, öngörü, zihinsel uyanıklık, disiplin gibi birçok boyutu kapsaması yönüyle hem bir bilim hem de sanattır(Yıldırım ve Şimşek,2005:119). Görüşme yönteminin güçlü yönleri esneklik, sözel olmayan davranış, ortam üzerindeki kontrol, soru sırası, anlık tepki, veri kaynağının teyit edilmesi, derinlemesine bilgi olarak sıralanırken zayıf yönleri zaman, maliyet, yanlılık, yazılı bilgi kullanmama, zaman ayırma güçlüğü, bireylere ulaşma güçlüğü olarak belirtilmektedir(Yıldırım ve Şimşek 2005:124). Görüşmelerin iki ana biçimi vardır: (Yıldırım ve Şimşek 2005, 128) 130 Yapılandırılmış görüşme:Önceden belirlenmiş bir dizi soru ve yanıtı içerir.Amaç görüşülen bireylerin verdikleri bilgiler arasındaki paralelliği ve farklılığı saptamaktır. Yapılandırılmamış görüşme: Açık uçlu sorular içerir. Amaç bir süreci/konuyu keşfetmektir. 5.3.1 Araştırmanın Metodolojisi Bu çalışmada bu iki yöntemin ortasında yer alan yarı yapılandırılmış görüşme tekniği uygulanacaktır. Bu tekniğe göre mülakat soruları önceden tespit edilmiş görüşülen kişinin durumuna göre cevaplara ilişin önceden bir şablon geliştirilmemiştir. Cevaplar görüşülen kişiye göre çok kısa veya çok uzun olabilmektedir. Veri toplama aracı olarak, Yıldırım ve Şimşek’in (2006) nitel çalışmalar için önerdiği görüşme formu yaklaşımı kullanılmıştır. Görüşmeler katılımcıların çalıştıkları ofislerinde gerçekleştirilmiş 30-35 dakika sürmüş ses kaydına izin verenlerin görüşmeleri kaydedilerek daha sonra çözümlemeleri yapılmıştır. Görüşme yapılan kitlede daire başkanı, uzman gibi üst bürokratik sınıftan kişiler olduğu için ses kaydına izin vermeyenler de olmuştur. Bu görüşmeler de titizlikle not alınarak ve görüşme sonunda hemen analizler yapılarak kayda geçirilmiştir. 5 soruda sayısal veri istenmiş denetim, hesap verebilirlik, şeffaflık konularında 0-10 arası puan vermeleri istenmiştir. Bu soruların analizinde önce sayısal veriler değerlendirilmiş ardından nitel verilerin analizi yapılmıştır. 131 Görüşülen kişiler G1, G2, G3 ...şeklinde kodlanmıştır. Toplam 18 kişi ile görüşme yapılmıştır. Görüşülen kişilere ilişkin bilgiler aşağıdaki gibidir.: Tablo 12: Mülakat Yapılan Kişilere İlişkin Bilgiler Görev Kişi sayısı Eğitim Durumu Kaç yıldır KÖİ ile ilgilendiği Bakan Danışmanı 1 Doktora 5 Genel Müdür Yard. 1 Lisans 10 Daire Başkanı 1 Lisans 2 Uzman 7 Yüksek Lisans 1 kişi 10 yıl4 kişi 5 yıl3 kişi 4 yıl Uzman yardımcısı 1 Yüksek Lisans 2 KÖİ Proje Yürütücüsü 2 Y Lisans (1)Lisans(1) 10 Akademisyen 2 Doçent, Prefosör 5 ÖzelHastane Md. 1 Lisans 3 Müteahit 2 Lisans 7 Meslek odası temsilcisi 1 Lisans 6 Araştırmada aşağıdaki sıra takip edilmiştir: Araştırma konusunun tespiti Konu hakkında literatür taraması Sorunların tespiti Araştırma katılımcılarının tespiti Soruların hazırlanması Pilot araştırma yapılması Nihai soru çerçevesi tespitinden sonra mülakatlara başlanması 132 Cevapların analiz edilmesi Araştırmanın amaçları: Görüşülen kişilerin KÖİ konusundaki birikimlerinden istifade etmek KÖİ aktörlerinin proje sürecindeki rollerini tespit etmek Fikirden uygulamaya bir KÖİ projesinin gelişimini süreçteki aktörlerden dinlemek Aktörlerin önerilerini tespit etmek Problemlerin kaynağı ve çözümü konusundan aktörlerin fikirlerini almak Araştırmanın Sınırlılıkları: Sağlık bakanlığı uygulamalarının henüz görülmemesi: Nitel analizin doğasından kaynaklanan problemler Literatürde kamu özel işbirliğine ilişkin tanımlama, denetim, şeffaflık, sorunları tespit edilmiş ve tespit edilen konulardan hareketle sorunların paydaşların gözünden tespiti, değerlendirilmesi yapılmıştır. Araştırmanın konu başlıkları şunlardır: Kamu Özel İşbirliğini Tanımlama Kamu Özel İşbirliği Uygulama Sürecini İyi Bir Kamu Özel İşbirliği Uygulamasının nitelikleri Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Denetimi ve Muhasebeleştirilmesi Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Şeffaflığı,Hesap Verebilirliği Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarıyla İlgili Bürokratik Yapı ve Mevzuat 133 5.3.2 Görüşmelerin Analizi 5.3.2.1 Kamu Özel İşbirliğini Tanımlama KOİ’ye ilişkin literatürdeki en önemli sorunlardan biri tanımlama sorunudur. Bu sorun sosyal bilimler literatüründeki tanımlama sorunununda ötesinde kavramın kapsamına ilişkin ve kastedilene/amaçlanana ilişkin bir sorundur. Yani görüşülen her bir aktörün farklı tanım yapması kavramdan beklentisinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Dilin nötr bir iletişim aracı olmadığı içerisinde belli ilişkileri barındırdığı ve bu dil(diskur) üzerinden değerlendirmeler yapılabileceği kabulüyle görüşmecilere KÖİ'yi nasıl tanımladıkları sorulmuştur. Görüşmecilerin Kamu Özel İşbirliğinin tanımına dair yanıtları aşağıdaki gibidir: Devletin yetemediği yatırım işini özel sektörün yapması(G1) ve risk paylaşımı risk paylaşımı yaparak riskin en iyi yönetildiği tarafa verilmesi(G5) tanımlamalarda 8 katılımcının dile getirdiği özelliklerdir. Kamu Özel İşbirliklerini,bugünün yatırımlarını geleceğin kaynakları ile finanse etme(G7) şeklinde tanımlayan bir katılımcı olmakla birlikte, KÖİ’ yi sadece finansman üzerinden tanımlamanın yanlış olduğunu belirten(G5, G13, G9, G11 ) katılımcılar da vardır. G11ise yönetim sürecinde işbirliği konusunu özellikle vurgulamaktadır. Kamunun tamamen üstesinden gelemediği durumlarda, özel sektörden yararlanarak ortaklaşa iş yapmaları şeklinde tanım yapan bir başka katılımcı da(G12) karşılıklı kazanma durumunun(kazan kazan) üzerinde durmuştur. G13 ve G15 ise risk paylaşımı konusunu vurgulamış ve özel sektörden istifade olgusunun KÖİ tanımında vurgulanması gerektiğini belirtmişlerdir. Tanımlar görüşmecilerin formasyonu ve görevine bağlı olarak değişmektedir. Tanımlamalarda appropriatefinancialanalysis öne (e.g. çıkan temalarfinansman(Moren Akintoye et al.,2003a,b; NorwoodandMansfield, 1999; HuangandChou, 2006; Saunders, 1998).), risk 134 paylaşımı(Better risk management (e.g. GrimseyandLewis, 2002;Li 2005; Shen., 2006), devletin hizmet sunumunda yeterli olmaması ( Clearergovernmentpolicies (e.g. Balland Maginn,2005; Hart, 2003).)dır. Kamu özel işbirliğinin sadece finans modeli olarak algılanması, sadece özel sektörle beraber iş yapma olarak algılanması farklı tanımlamaların kaynağını oluşturmaktadır. Körlerin fili tarifi örneğinde olduğu gibi her bir aktör kendi penceresinden tanım yapmakta bu da ortak bir tanım geliştirmeyi zorlaştırmaktadır. Tartışmanın olduğu konulardan biri söz konusu beraberliğin ortaklık mı yoksa işbirliği mi olduğu konusundadır. "Kalkınma Bakanlığı'nda Kamu Özel İşbirliği" adında bir örgütlenme varken Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Kamu Özel Ortaklığı" adlandırması ile örgüt yapısının kurması ortaklık-işbirliği ayrımının görünür olduğu alanlardan biridir. TDK sözlüğünde "iki veya daha çok kimsenin iş yaparak kazanç elde etmek için birleşmeleri" şeklinde tanımlanan ortaklık kavramı hukuksal temelde beraberliği ifade etmektedir. İşbirliği, ortaklık kavramsallaştırması için ayırt edici olarak kullanılacak bir kriter de konunun hukuki boyutudur. Sözleşme üzerinde belirli taahhüt ve görev paylaşımının gerçekleştirildiği faaliyetler ortaklık olarak adlandırılabilir. Bununla birlikte nispeten daha esnek yapıları belirten eden işbirliği ifadesi, 2. Bölümde bahsedilen network tipi örgütler için daha uygun bir kavramdır. Bu nedenle İngilizce literatürdeki "partnerships" kavramının karşılığı olan işbirliği kavramının ortaklık yerine kullanılması daha yerinde olacaktır. 5.3.2.2 Kamu Özel İşbirliği Süreci Türkiye Cumhuriyeti (yönetsel mirasını devraldığı Osmanlı İmparatorluğu dönemi de dahi olmak üzere) 19. yy sonlarında imtiyaz uygulamaları ile özel sektör üzerinden kamu hizmeti sunma tecrübesine sahip olan ve 1980'lerde YİD uygulamaları ile özel sektörü kamu hizmetine dahil etmeye çalışan bir yönetim geçmişine sahiptir. Ancak özellikle 1990 sonrası 135 YİD uygulamalarındaki kötü örnekler, yolsuzluklar özel sektörün kamu hizmetinde yer almasına dair kötü tecrübeler yaşatmıştır. Katılımcıların, bu tecrübenin üzerinde inşa edilen KÖİ uygulamalarındakisorunlara dair tespitleri aşağıdaki gibidir: Katılımcılardan G4,G7 ve G12Türkiye' de KÖİ uygulamalarının etkinlik gerekçesiyle yapılmadığını ve idarenin işbirliğini sadece finansman sağlama aracı olarak gördüğünü belirtmektedir. Bu üç katılımcıdan başka 6 katılımcı da benzer düşünceler beyan etmişlerdir. G4 ayrıca kamuda KÖİ uygulamalarını takip/koordine edecekmüesseseolmamasının problem doğurduğunu belirtmiştir Sorunların mühendislik boyutuna daha çok vurgu yapan G6nitelikli fizibilite etüdü olmadığını KÖİ projelerinin klasik fizibiliteden daha nitelikli olması gerektiğini vurgulamıştır. KÖİ kavramı yanlış anlaşılıyor. KÖİ sadece finansman yöntemi olarak görülüyor. G6 ayrıca KÖİ’nin tanımının finansmana öncelikli olmasının Türkiye için bir sorun olduğunu belirtmiştir. Projeleri bütüncül pencereden değerlendiren G7’ ye göre Türkiye Sağlık Bakanlığı KÖİ uygulamalarında proje stoku sorunu var. Sorunun çözümü için projeler arasında önceliklendirme yapılmalı ve bir plan dahilince tedrici olarak hastaneleri inşa edilmeli. Ayrıca sağlık gibi dinamik bir sektörde 25 yılı planlamanın zor olduğunu belirten G7 proje hazırlık sürecinin yetersiz olduğunu belirtmiştir. G10 ise banka kredilerinin 10 yıllık olduğunu, bu nedenle sözleşmelerin de 25 yıldan daha kısa süreli olması gerektiğini belirtmiştir.. KÖİ konusunda kavram karmaşasını ve mevzuat dağınıklığının Türkiye için bir handikap olduğunu belirten G10KÖİ politikasını olmamasının bu sorunların nedeni olduğunu belirtmiştir.G10 ayrıca Kamu sektörü karşılaştırıcısının da sağlık yatırımlarında mutlaka uygulanması gerektiğini belirtmiştir. G14 konuya siyasi açıdan yaklaşmış ve siyaset kurumunun KOİ’yi bir çıkış yöntemi olarak görmesinin ve bütçeye yük olarak yansımayan KÖİ 136 projelerinin siyasetçilerecazip geldiğini belirtmiştir. G14’ te G6 gibi yanlış algı sorunu ve g7 gibi proje hazırlık sürecine odaklamıştır. Sağlık problemini Bakanlığı belirten KÖİ G12 uygulamaları KÖİ’ye ilişkin konusunda algı Bilgiye probleminin erişme öneminde değinmiştir.G12 G14,G9,G8 ve diğer 7 kişi gibi kurumsal yapı eksikliğini vurgulamıştır Konuya daha teknik açıdan yaklaşan G16 ise tasarımda ve inşaat aşamasında doğru mühendislik yaklaşımı olmadığını belirtmiş ve doğru ölçeklendirme politikasının olmadığını belirtmiştir. Katılımcılardan G3 ise halihazırdaki KÖİ uygulamalarında ciddi bir sorun olmadığını belirtmiştir. Eksiklikler konusunda öne çıkan tema proje geliştirme sürecin ve KÖİ' nin algılanışına yöneliktir. Proje geliştirme sürecinde fizibilite raporlarının hazırlanması, denetim mekanizmasının olmaması KÖİ uygulamalarını olumsuz etkilemektedir. KOİ’nin finans kaynağı olarak görülmesi ve mevzuatın da yeterli olmaması da KÖİ uygulamalarının aksayan yönleridir. KOİ’nin aksayan yönleri Türk Kamu Yönetimindeki temel sorun alanlarıyla paralellik arz etmektedir. Söz konusu sorunlara dair yapılan araştırmalarda gizlilik, iletişim yetersizliği, koordinasyon eksikliği(Saran 2004, 138)güven eksikliği(Acar ve Öztaş, 2007: 76) gibi sorunlar tespit edilmiştir. Yani KÖİ uygulamaları özel sektörün yönetim pratiklerinin transferini sağlaması beklenirken bunun henüz sağlanamadığı görülmektedir. Şeffaflık, bilgiye erişme, izleme, denetleme konuları hep beraber ele alınması gereken konulardır. Çünkü hepsi birbiriyle ilişkilidir. Aralık 2012'de İngiltere Hazinesinin yayımladığı PFI2 raporunda da projeler hakkında kamuoyunu bilgilendirme konusu üzerinde durulmuştur. Konuyla ilgili dikkat çeken ve literatürde pek yer almayan bir parametre de mühendislik yaklaşımıdır. Tasarım ve yönetim sürecinde doğru mühendislik yaklaşımının seçilmesi projelerin başarısı için önemli bir noktadır. 137 KÖİ sürecindeki eksiklikler KOİ’yi hizmet sunma aracı olarak tercih edilmesi gereken bir yöntem olarak gören kesimler tarafından da dile getirilmektedir. Yani kategorik olarak KOİ’nin savunucusu olan ancak Türkiye uygulamasındaki problemlerden dolayı çekincelerini beyan eden katılımcılar ancak bu eksikliklerin giderilmesi durumunda KOİ’nin istenen hedefe ulaşacağını belirtmektedirler. Bu nedenle aşağıdaki iyi bir KÖİ projesinin en önemli niteliklerinin neler olduğu araştırılmıştır. 5.3.2.3 İyi Bir Kamu Özel İşbirliği Uygulamasının Özellikleri Kamu Özel İşbirliği uygulamaları birçok ülkede farklı sektörlerde farklı yöntemlerle hayata geçirilmektedir. Bu farklılıklar ilgili ülkenin idari yapısı, sosyokültürel arkaplanı, ekonomik durumunu da kapsayan faktörlerden kaynaklanmaktadır. Türkiye de kendine özgü yönetim yapısı ve bürokratik işleyişi doğrultusunda KÖİ uygulamaları geliştirebilir. Bu kendine özgü uygulamaların temel parametreleri görüşmeciler tarafından aşağıdaki gibi açıklanmıştır. Katılımcıların iyi bir KÖİ Uygulamasına dair teklifleri aşağıdaki gibidir: G1,G7, G11 iyi bir KÖİ uygulaması için devlet garantilerinin ve denetimlerin önemli olduğunu vurgulamıştır. Devlet garantisinin yatırımcıyı teşvik ettiğini ve daha nitelikli projeler geliştirilebildiğini belirmişlerdir. G4proje tasarımının ve risk paylaşımının çok önemli iki parametre olduğunu belirtmiş ve G7 gibi devlet garantilerinin önemini vurgulamıştır. Devlet garantilerinin artması gerektiğini belirten G4, G7’ ye rağmen G11,G15,G13 kodlu katılımcılar devlet garantisinin paylaşımında devletin aleyhine olacağını belirtmişlerdir. artmasının risk 138 G5 ise iyi bir KÖİ projesi için projenin olgunlaşma süresinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Konuyu makro ölçekte değerlendiren G5 projelere arasında arası önceliklendirme yapılması gerektiğini belirtmiştir. . KÖİ’nin özünde çıkar çatışması olduğunu vurgulayan G6 tarafların rasyonel olması gerektiğini ve çıkar çatışmasının bilincinde olarak proje tekliflerini geliştirmeleri gerektiğini belirtmişlerdir. farkında olmalı. KÖİ sürecindeki siyasal desteğin önemini vurgulayan G8 siyasi iradenin KÖİ stratejisi belirlemesi gerektiğini ve çerçeve mevzuat geliştirmesi gerektiğini belirtmiştir. G8 de G5, ve G4 gibi proje tasarımınınönemini vurgulamış, fizibilite-uygulama süreci iyi tasarlanması gerektiğini belirmiştir. Başarılı bir KÖİ uygulamasında yönetim, finansman ayrımı konusuna değinen G9 Yönetim bahsinde proje hazırlanmasına, çerçeve kanuna vurgu yapmıştır. G9‘a göre proje süreci net olarak tanımlanmalı ve merkezi idare tarafından kontrol edilmelidir.Merkezi İdare kurumlar arası koordinasyon konusunu vurgulamıştır. G9 Finansman konusunun bütçe üzerindeki yükler meselesinin düzenlenmesi gerektiğini belirtmiştir.Finansman çeşitlenmesi yapmak gerektiğini sadeceAvrupa finansmanı olmaması gerektiğini belirtmiştir. . Risk paylaşımının iyi bir KÖİ uygulamasının belkemiği olduğunu belirten G13 sorumlular ve sorumlulukların iyi belirlenmesi gerektiğini, performans parametreleri üzerinden denetim yapılmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. İyi bir kamu özel işbirliği oluşturulması konusunda öne çıkan temalar risk paylaşımı, garantilerdir. Risk paylaşımı konusu iyi bir KÖİ uygulamasının çekirdeğini oluşturmaktadır. Tarafların üstlendikleri riskler projede elini taşın altına koyma oranlarını gösterdiği için kamunun zarara uğratılıp uğratılmadığının tespiti riskler üzerinden yapılan değerlendirmelerle yapılabilir. İdare zaten riski azaltmak ve sadece denetime odaklanmak için KÖİ uygulamasına başvururken ek olarak riskler de üstleniyorsa böyle bir KÖİ uygulamasının kamu kesimi açısından verimli olması mümkün değildir. 139 Aşağıdaki tabloda mülakatlardan ve literatürden derlenen ideal bir risk paylaşımı vardır: Tablo 13: Risk Paylaşımı Aşamalar Risk Muhtemel Risk Muhtemelüstlenici Politikmuhalefet İdare Hukusaldeğişiklikler İdare Paydaşkatılımı Sözleşmeye gore paylaşılmalı Faizlerdedeğişme Özel Sektör Arazitahsisii Sözleşmeye gore paylaşılmalı Diğerİzinler Özel Sektör Çevreselriskler Özel Sektör Faizoranları Özel Sektör Maliyetaşımı Özel Sektör Altyükleniciperformansı Özel Sektör Kamuyönetimindekideği Özel Sektör Kategorisi Planlama Politik Yapım Finans Yapım/ İnia şiklikler İşletme İşlemler Sürdürme Gecikmeler Özel Sektör Talep Sözleşmeye gore paylaşılmalı Performns Özel Sektör Teknolojikdeğişiklikler Özel Sektör Revenue payments Sözleşmeye gore paylaşılmalı Hizmeteulaşabilirlik Özel Sektör Sürdürme Özel Sektör Projebaşarısızlığı Özel Sektör Force Majeure İdare Residual value (cost) İdare Yescombe(2007) ve mülakatlardan derlenmiştir. Siyasal destek ve güçlü politik irade KOİ’nin başarıya ulaşmasında önemli etkenlerdendir. Çünkü projelerin kredilendirilmesinde ve finansmanında ülkenin ekonomik yapısı ve istikrarı en önemli faktörlerdendir. Siyasi iradenin yatırımcıya güven vermesi, hukuksal düzenlemeler ve mali yapıya ait garantiler vermesi(risk paylaşımı çerçevesinde) projenin başarılı bir işbirliği üzerinde inşa edilmesini kolaylaştırmaktadır. KÖİ konusunda uzman personel istihdamı da kamu yönetiminin KOİ’leri erkin bir hizmet sunma aracı olarak kullanmasının gereklerindendir. Uluslar 140 arası piyasaları takip eden, özel sektörle ilişkileri sürdürebilme kapasitesi olan, finansman, muhasebeleştirme, hukuk konularında yetkin uzmanların istihdamı halihazırda karşılaşılan bir çok sorunun çözümünü kolaylaştıracaktır. 5.3.2.4 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Denetimi Projelerin denetimine ilişkin puanlamaların aritmetik ortalaması 3' tür. 3/10 denetim mekanizmasının yeterli düzeyde olmadığını göstermektedir. KÖİ denetimi konusunda görüşmecilerin açıklamaları aşağıdaki gibidir: G2, G5, G7 kodlu görüşmeciler İhale denetimi ve performans denetiminin önemli olduğunu belirtmiştir. Buna göre önce işin nasıl yapılacağı belirlenmeli ve istatistiki denetim(G2) de dahil olmak üzere farklı açılardan denetim mekanizmaları geliştirilmelidir. Konuya mali açıdan yaklaşan G3:’ göre projelerin devlete daha fazla harcama getirip getirmediği araştırılmalıdır. Bu kapsamda verimlilik denetimi önemli bir gündem maddesidir. Value for Money testinin çok önemli olduğunu belirten G4, G7 veG8 gibi ex-post analizleri üzerinden denetim gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Böylece yatırımı devletin mi yapmasının daha iyi olacağı, ortaklık üzerinden yapmasının mı daha verimli olacağı ortaya çıkacaktır. Şehir hastanelerinde şu anda tüm sürecin Sağlık Bakanlığının elinde olduğunu belirten G6 dışardan denetimin şart olduğunu belirtmiştir. G6’ ya göre Bu nedenle süreç denetimi çok önemlidir. Yüksek Planlama Kurulu kararlarına uygunluk denetiminin önemli bir gündem maddesi olduğunu belirten G8 YPK'ya senede 2 kez rapor sunulması gerektiğini vurgulamıştır. G10 ise Sayıştay marifetiyle yapılacak denetimin daha etkili olacağını belirtmiştir. Denetim mekanizması için getirilen öneriler kamu sektörü karşılaştırıcısı ve YPK önerilerinin denetimi temalarında yoğunlaşmaktadır. Her bir KÖİ uygulamasının sektörün doğasından kaynaklanan karakteristik 141 özellikleri olacağından dolayı denetimin sektör konusunda donanımlı kişilerce yapılması gereklidir. Denetimin YPK kararlarına ne derece bağlı kalındığını incelemesi, muhasebeleştirme konusunu detaylı bir şekilde takip etmesi ve sözleşme takviminin eksiksiz devam ettiğini kontrol etmesi gereklidir. Bu konuda uluslararası tecrübeler dikkate alınmalıdır. Forrer ve arkadaşlarının yaptığı çalışma(Forrer, et al. 2010)da belirtildiği üzere denetim risk paylaşımı, fayda maliyet analizi, işbirliği, performans konularını dikkatle ele almalıdır. Kamu kaynaklarının verimli kullanımı adına hizmetin hangi şartlarda KÖİ ile sunulacağı belli standartlara bağlanmalıdır. KÖİ' nin doğasından kaynaklanan ekstra maliyetler göz önünde bulundurulmalı neden KÖİ yönteminin tercih edildiği VFM, KSK testleri ile birlikte değerlendirilmelidir. Projeyürütülmedenönce, yürütme sürecindeve sonrasında koordineli denetimler gerçekleştirilmelidir. Denetim konusunda önemli olan diğer bir konu da kreditörlerinyaptığı denetimdir. Finansman temin eden kreditör kuruluş verdiği kaynağın yerinde kullanılıp kullanılmadığını denetlemektedir. Çoğu zaman kreditörlerin denetimi proje şirketi tarafından kamunun denetiminden daha önemli olmaktadır. Kamu sektörü kendi denetim sürecinde kreditör kuruluşun denetimini de dikkate alarak kontrol faaliyetlerini gerçekleştirmelidir. 5.3.2.5 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Şeffaflığı Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Şeffaflığı puanlamaların aritmetik ortalaması 3,3' tür. Görüşmecilerin şeffaflık konusundaki yanıtları aşağıdaki gibidir: Şeffaflık için denetim mekanizmasının önemini belirten G2projelerin denetim için tekrar YPK' ya gelmesi gerektiğini belirtmiştir. G2 diğer 8 katılımcıyla birlikte uygulama sözleşmelerinin bir kısmının kamuoyuyla görülmesi gereklidir. 142 G3 kodlu katılımcı şeffaflık için, kamu kurumları arasında KÖİ projeleri ile ilgili daha fazla bilgi paylaşımı olması gerektiğini belirtmiştir. Proje seçimlerine ilişkin analizlerin şeffaf bir şekilde yapılması gerektiğini belirten G4 tabip odaları, hasta derneklerini taleplerinin değerlendirilmesinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Konuya yönetişim endeksli yaklaşılması gerektiğini belirten G5vatandaşın bilgilendirilmesi gerektiğini dile getirmiştir. G11’ e göre şeffaflık için KÖİ süreci net olarak tanımlanmalı.G12, G15’ göre mevzuat, kurumsal yapı çok iyi oturtulmalı. Kurumlar projelerinin arkasında sağlam bi şekilde durabilmelidir. G7 ve G13 KÖİ projelerini izleme değerlendirme birimi kurulması gerektiğini belirtmiştir. Şeffaflık konusunda kamu kurumlarının kendi içinde tutarlı olmaları ve proje sürecinin daha açık olması gerektiği temaları öne çıkmaktadır. Şeffaflık Türk kamu yönetiminin malul olduğu problemlerden biridir. Bu problemin KÖİ uygulamalarında da devam ettiği görülmektedir. KÖİ ihale sonuçlarının fiyatlarıyla ve sözleşmenin ana şartlarıyla birlikte kamuoyuna duyurulması gereklidir. Bu duyuru projelere ait finansal, teknik bilgileri içeren bir web sitesi üzerinden olabilir. Devlet kurumlarının bile kendi aralarında bilgi paylaşımı yaparken yeterince şeffaf olmadığını belirten katılımcılar fizibilite raporlarının, uygulama sözleşmelerinin daha paylaşımcı bir zihniyetle paydaşlara, kamuoyuna bildirilmesi gerektiğini belirtmektedir. KÖİ uygulamalarının doğası gereği şeffaflığı içinde barındırması gerekmektedir. AB mevzuatı içinde yer alan ve Kamu Özel Ortaklığı işlemlerinin ilkelerini belirleyen Yeşil Kitap (GreenBook) en önemli ilkenin şeffaflık olduğunu belirtmektedir.(Gren Paper 2004) 5018 Sayılı Kamu Mali Denetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri de şeffaflık ve kamuoyu denetiminin önemini vurgulamaktadır. 143 Sağlık Bakanlığı hizmet alım ve bina kullanım bedelleriyle ilgili hiçbir açıklama yapmamaktadır. Kamu Özel Ortaklığı uygulamalarına ilişkin olarak TTB’nin 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yaptığı başvuruya Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı “Henüz düşünce aşamasında olan ve kamuoyunu ilgilendirmeyen yapım işleri hakkında bilgi verilmesine yer olmadığı” ,“ticari sır" ve “özel hayatın gizliliği” gerekçesiyle yanıt vermemiştir. KÖİ uygulamalarının anavatanı olan İngiltere’de Hazinenin Web sayfasında söz konusu veriler düzenli olarak açıklanırken,Türkiye' de yeterli paylaşım yapılmaması şeffaflığın olmadığının diğer bir göstergesidir. İngiltere KÖİ alanında şeffaflığın sağlanması için aşağıdaki verileri Hazinesinin internet sayfasından yayınlanması gerektiğini bildirmektedir. (Treasury, HM Treasury 2003, 92) Sözleşmesi yapılan tüm KÖİ projelerinin gelecekteki ödemelerinin kaydı İmzalanmış olan ve tedarik süreci devam eden sözleşmelerin değeri Tamamlanmış projelerin kayıtları ve uygulama performansları vebeklentiler Devam eden projelerin performans değerlendirmeleri Özel sektör yatırımcılarının öz sermaye kârlılık oranları Şeffaflık için aşağıdaki verilerin kamuoyuyla paylaşılması gereklidir:(Fitzgerald 2007, 42) 1. Özel sektöre aktarılan varlıklar 2. Toplam maliyet ve olası değişimlerin açıklaması 3. Sözleşmenin yeniden müzakere koşulları 4. İşletme ve yapım dönemlerindeki risk paylaşımının detayları 5. Taraflarca verilen garantiler alınan riskler 6. Kamu sektörü karşılaştırıcısının detayları 144 5.3.2.6 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Hesap Verebilirliği Kamu Özel İşbirliği Projelerinin hesap verebilirliği ile ilgili puanlamaların aritmetik ortalaması3,3' tür. Bu da yeterli bir hesap verebilirlik mekanizması olmadığının göstergesidir. Halbuki KÖİ projelerinin hesap verebilirlik açısından diğer kamu alımlarından daha ileri bir seviyede olması beklenmektedir. Çünkü hem finans kuruluşlarının, hem ortaklığın, hem de devletin ortak iradesi proje üzerinde hakimdir ve bu nedenle tüm bu paydaşlara hesap vererek yürütülmesi gerekir. Ancak Türk Kamu yönetiminin temel sorun alanlarından biri olan hesapverebilirliğin(Acar ve Öztaş, 2007: 76)KÖİ uygulamaları için halen bir sorun olduğu görülmektedir. 5.3.2.7 Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarıyla İlgili Bürokratik Yapı ve Mevzuat Dünyada birçok ülkenin KÖİ birimi vardır. KOİ ihaleleri, projeleri diğer kamu alımlarından birçok açıdan farklı olduğu için ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. Türk kamu yönetiminde kamu politikası uygulayıcıların Kamu Özel İşbirliği konusunda tecrübe ve birikimi konusundaki puanlamanın aritmetik ortalaması 4,2'dir. Bu durum bürokratların konu hakkında daha çok araştırma yapması, dünya örneklerini incelemesi gerektiğini göstermektedir. Birikim eksikliğinedeniyle danışmanlık hizmeti alınması ve kamu yönetiminin danışmanlık şirketlerine aşırı bağımlı olmasının bir risk olması konusunda katılımcıların cevapları aşağıdaki gibidir: G2,G11, G14 ve diğer 6 katılımcıya göre danışmanlık hizmeti almak bünyesinde risk barındırmaktadır. G2’ ye göre danışmanlık hizmeti maliyeti %10-15 artıracağı için gereksizdir. . 145 G6,G9, G13 ve diğer 6 katılımcıya göre ise danışmanlık hizmeti almak risk değildir. Kamu yetemediği yerde dışardan destek almalıdır ama danışman şirketlerle diğer şirketler arasında bağlantı olmamalıdır. Danışmanlığı idare için bile idari kapasiteye ihtiyaç olduğunu vurgulayan G11 kamunun danışmanlık firmalarının manipülasyonlarına açık olduğu iddia etmiştir. G14 ise konuya danışmanın Türk Kamu Yönetimini bilmediğini iddia ederek farklı bir açıdan yaklaşmaktadır. Buna göre danışmanlık hizmeti alınan firma mevzuatta karşılığı olmayan teklifler önerebilmektedir. Bu nedenle danışmanlık süreci çok dikkatli yürütülmelidir. G15 ve bunun hiçbir risk olmadığını kamunun doğal olarak her şeyehakim olamayacağını bu nedenle proje kalitesini artırmak için danışmanlık hizmeti alabileceğini belirtmiştir. dan faydalanılabilir. Katılımcıların 4 tanesi danışmanlık hizmeti almanın risk olduğunu belirtmektedir. Riskin sebebi ise hizmet alınan firmanın proje şirketiyle beraber hareket ederek kamuyu zarara uğratma ihtimali olmasıdır. Öte yandan danışmanlık hizmeti alınsa bile bunun yönetimi de ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir. Kamunun danışmanlık almasını risk olarak değerlendirmeyen katılımcılar kamunun kapasitesinin yetmediği her alanda olduğu gibi bu alanda da dış hizmet alımı yapmasının doğal olduğunu, bu nedenle bir sakınca görmediğini belirtmektedirler. Danışmanlık alınan firmanın nitelikli bir firma olması durumunda muhtemel risklerin minimize edileceğini belirten katılıcılar uluslararası platformda güvenilirliği olan ve daha önce kendini ispatlamış firmalarla işbirliği yapılması gerektiğini belirtmektedir. Danışmanlık sürecinin kamu kesiminin tecrübe kazanma aşamasında gerekli olduğunu belirten bir diğer katılımcı Türk kamu yönetimi için yeni bir uygulama alanı olan KÖİ projelerinde danışmanlık hizmetinin sadece geçiş sürecinde kamu kesiminin konuyu öğrenmesi şartıyla alınması gerektiğini belirtmektedir. Çünkü danışmanlığın yönetimi de bir idari, 146 hukuki, personel kalitesi gerektirdiği için her hâlükârda kamu yönetimi danışmanlık hizmeti aldığı konuyu bilmek durumundadır. Katılımcıların Kamu Özel İşbirliği için bir merkezi koordinasyon birimi kurulması konusunda açıklamaları aşağıdaki gibidir: G1, G7,G17 merkezi birime gerek olmadığını belirtmişlerdir. Bu şekilde daha rahat iş görülüyor. Diğer katılımcılar ittifakla merkezi koordinasyonun biriminin gerekli olduğunu açıklamıştır.G3 ve G6’ ya göre bu kurum farklı sektörlerin KÖİ projelerine yukardan bakabilen bir kurum olmalı. Dolayısıyla teknik kapasitesi yüksek olmalıdır. Merkezi birimin güçlü olması gerektiğini belirten G5 e göre bu birimin özellikleri ve ne kadar etkin olacağı belirlenmelidir.G9’ a göre bu kurum siyasetten ve idareden üstün olmalıdır. Kurumsal kapasitesi yüksek olmalı.G13 ise kurumun insan kaynağı kompozisyonunda Hazine, Maliye, DPT üçlemesinin öne çıkması gerektiğini belirmişlerdir. G8’ göre bu kurum Başbakanlığa veya Ekonomi Bakanlığına bağlı olmalıdır.. G11 ise diğer katılımcılardan bu kurumda da özel sektör temsilcisi olması gerektiğini vurgulamıştır. Verilen cevaplar değerlendirildiğinde KÖİ birimi için ciddi bir ittifak olduğu görülmektedir. Bu birimin güçlü bir yapısının olması ve koordinasyon kapasitesinin yeterli olması gerekmektedir. KÖİ biriminin gerekli olmadığını belirten katılımcının gerekçesi ise "işlerin bu şekilde daha rahat yürütüldüğüdür." Yani kurumlar daha esnek ve özgür bir platformda proje geliştirebilmek için merkezi KÖİ birimini gereksiz bulmaktadır. KÖİ birimleri içinde bulundukları bürokratik kültürün karakteristik özelliklerini de bünyesinde taşır. Yani etkili hükümetlerin KÖİ birimleri de etkilidir. Güçlü siyasi otorite ve politika aktörleri KÖİ birimini de güçlü kılacaktır. (Farquharson ve diğerlerin tarafından) yapılan çalışmada KÖİ biriminin dizaynı ve konumunun başarılı KÖİ projeleriyle bağlantılı olduğu ortaya belirtilmektedir. Başarılı KÖİ birimi için yüksek politik destek, güçlü siyasi 147 otorite gereklidir. KÖİ biriminin bürokrasi içindeki konumu koordinasyonu sağlaması ve politik desteğe sahip olması açısından çok önemlidir. Parlamenter sistemlerdeki birimleri genellikle güçlü bir Maliye Bakanlığı veya Hazine altında kurulmaktadır. Parlamenter sistemle yönetilmeyen ülkelerdeki KÖİ birimleri farklı bürokratik kademelerde olmaktadır. (Farquharson, et al. 2011, 24) Aşağıdaki tabloda bazı OECD ülkelerinin KÖİ birimleri ve bağlı bulundukları kurumlar belirtilmiştir:(OECD 2010) 148 Tablo 14: Ülkelere gör KÖİ Birimleri Ülke Birimin Konumu Kuruluş Yılı Bağımsızn 2009 Güney Kore Bağımsız 1999 Birleşik Krallık Maliye Bakanlığı 1997 Avustralya Maliye Bakanlığı 2000 Güney Afrika Maliye Bakanlığı 2000 Çek Cumhuriyeti Bağımsız 2004 Danimarka İcracı Bakanlık 2006 Belçika Maliye Bakanlığı 2002 Fransa Maliye Bakanlığı 2005 Yunanistan Maliye Bakanlığı 2006 Macaristan Maliye Bakanlığı 2003 İrlanda Maliye Bakanlığı 2003 İtalya Maliye Bakanlığı 1999 Japonya Maliye Bakanlığı 2000 Hollanda Maliye Bakanlığı 1999 Maliye Bakanlığı 2000 Polonya İcracı Bakanlık 2001 Portekiz Bağımsız 2003 Almanya Avustralya- New South Wales Kamu Özel İşbirliği hakkında mevzuatın yeterliliği konusundaki puanlamaların aritmetik ortalaması 5,2' dir. Bu durum bürokratik yapının gözden geçirilmesi ve mevzuatın da düzenlenmesi gerektiğini göstermektedir. G1, G9,G15 hâlihazırdaki mevzuatın yeterli olduğunu ifade etmişlerdir. G4,G10, ise 5-6 model için 13 farklı mevzuat var ifadeleriyle karmaşık bir mevzuat yapısının olduğunu belirtmişlerdir. Bir kısmı kurum spesifik bir kısmı sektör spesifik. İhalede rekabet temin edilmeli. G6 ise mevzuatın yeterli olduğunu ama dağınık olduğunu belirtmiştir. Çözüm için mevzuatın birleştirilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir. . Çerçeve kanunu önemli olduğunu ve bu kanunda KÖİ modellerinin tanımlanması gerektiğini belirten G7 mevzuat düzenlemesinin elzem olduğunu belirtmiştir. 149 Kamu hizmeti kavramının tekrar değerlendirilmesi gerektiğini belirten G9 da G13 gibi sözleşme yönetiminin düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. KÖİ projelerinde yeknesaklık sağlanmasının önemli olduğunu vurgulayan G11 çerçeve mevzuatın ve kurumsal yapının çok önemli olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların çerçeve mevzuatın gerekliliği noktasında ittifak ettikleri görülmektedir. Bu mevzuatın esnek yönlerinin olması ve her sektörün karakteristiğine uygun KÖİ yöntemini kapsaması gerekmektedir. Avrupa Birliği, Dünya Bankası da KÖİ uygulamaları için çerçeve mevzuat geliştirilmesi gerektiğini belirtmektedir. 2007 yılında DPT tarafından çerçeve kanun çalışması yapılmıştır. Ancak icracı kurumların kendi kanunlarını çıkarma talepleri üzerine bu çerçeve kanun süreci askıya alınmış ve her bir bakanlık/kurum kendi KÖİ kanunu çıkarmıştır. KÖİ uygulamalarıyla istenen hedefe ulaşılması konusunda katılımcıların sektöre göre ve KÖİ politikasına göre farklı görüşleri vardır. Bazı sektörlerin doğasından dolayı KÖİ uygulamaları daha başarılı olmaktadır. Sağlık sektörünün dinamik ve teknoloji bağımlı olması nedeniyle KÖİ uygulamalarına konu olmaması gerektiğini belirten katılımcılar olmakla birlikte yeterli altyapı sağlanırsa sektörün karakteristik özelliklerinin KOİ’ye konu olmasının bir sorun teşkil etmediğini belirten katılımcılar da vardır. KÖİ uygulamaları teorik olarak kamuyu hedefine ulaştırıcı bir araçtır. Ancak yeterli hukuksal temel, uzman personel, başarılı sözleşme tasarımı ve risk paylaşımı sağlanması durumunda başarı sağlanacaktır. Yani KÖİ tek başına başarının ön şartı değildir. Barringe ve Harrison’ agöre ölçek ekonomisinin getirilerinden yararlanma, risk ve maliyet paylaşımı, yeni ürünhizmet geliştirme, öğrenme, hız gibi pozitif çıktıları olan işbirliği halini alması için KÖİ uygulamalarının sektörel karakteristiği dikkate alınarak, doğru politikalarla hayata geçirilmesi gerekmektedir. 150 Aşağıdaki tabloda Sağlık Bakanlığının KÖİ uygulamaları için takip ettiği yöntem vardır. Tabloya mülakatlardan çıkan öneriler de eklenmiştir. Her bir aşamanın üstteki kutucukta yapılmakta olan işlem, ikinci kutucukta işleme dair öneriler yer almaktadır. Tablo 15: Mevcut KÖİ işleyişine ilişkin öneriler Sağlık Bakanlığı projeye(yer, büyüklük, yöntem) karar verdikten sonra ön fizibilite raporu hazırlanarak YPK onayı için başvurur. Kamu Sektörü Karşılaştırcısı yöntemi kullanılmalı YPK Sekreteryası (Kamu Özel İşbirliği Dairesi)Maliye Bakanlığının, ve Hazine Müsteşarlığının görüşlerini alarak projeyi YPK’ya sunar Merkezi KÖİ birimi olmalı, projenin her aşamasında icracı kuruluşa rehberlik yapmalı YPK projeyi uygun görürse onaylar. Gerekirse, YPK onayında proje hakkında öneriler, yeni şartlar yer alabilir. Projenin YPK'nın onayldığı şekliyle yapılıp yapılmadığının takibi yapılmalı YPK onayı alınan proje için ön proje, fizibilite raporu, temel standartlar dokümanı ve ihale dokümanı hazırlanır. İhale dokümanında projenin yeri, özellikleri, şartnamelerin nereden temin edileceği, ihale usulü, isteklilerde aranılacak nitelikler ve istenilen belgelerin neler olduğu belirtilir Firmalar nihai tekliflerini iletirler. Nihai teklifler değerlendirilerek ihaleyi kazanan açıklanır. İhale sonuçları hangi şartlarda ne kadar süreyle hangi şirketlerle işbirliği kurulduğu kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklanmalı 151 5.4 Şehir HastaneleriPolitikasının Değerlendirilmesi Haziran 2012 seçimlerinden sonra 61. Hükümeti kuran Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim programında yer alan şehir hastaneleri kamuoyunda büyük tartışma konusu olmuştur. Kayseri,Ankara Etlik, Ankara Bilkent, Elazığ, İstanbul İkitelli, Yozgat, Manisa, Konya, Mersin, Bursa, Adana, Gaziantep, İzmir Bayraklı, Isparta, Kocaeli, Eskişehir, İstanbul Üsküdar, İstanbul Bakırköy, Samsun, İzmir Güney Tepecik, Şanlıurfa, Tekirdağ, Denizli, Ankara Sincan, Trabzon Fatih, Antalya, Diyarbakır Kayapınar, Diyarbakır Yenişehir, Kahramanmaraş, Bolu, İstanbul Sancaktepe, İstanbul Fatih Sultan Mehmet, Aydın, İstanbul Erenköy, Ordu’da yapılması planlanan hastanelerin on dokuz tanesinin ihalesi tamamlanmıştır. Güçlü politik desteğe sahip olanAdalet ve Kalkınma Partisi 59. Hükümet zamanında 5396 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenenEk Madde 7 ile sağlık tesislerinin belirli süre ve bedel üzerinden kiralama karşılığı yaptırılabileceğini düzenleyerek kamu özel işbirliği ile sağlık tesisi yapılabilmesine ve sürdürülmesine yönelik hukuki zemini oluşturmuştur. 2011yılında kurulan Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı ile KÖİ uygulamaları bu daire başkanlığının sorumluğunda hayata geçirilmeye başlanmıştır. Şehirhastaneleri konusunda Sağlık Bakanlığının yer seçimi, hastane şartları, finansman modeli hakkında hangi analizleri çalışmaları yaptığı konusunda veri bulunmamaktadır. Hangi hastanenin niçin KÖİ veya klasik tedarik yöntemi ile yapıldığına dair açıklama yapılmamaktadır.Örneğin Erzuruma950 yataklı devlet hastanesi geleneksel tedarik yöntemiyle yapılmışken Kayseri 1500 yataklı şehir hastanesi için KÖİ uygulaması geliştirilmiştir. Yapılan mülakatlarda ve literatür taramasında hangi nedene dayanarak hizmet sunum yöntemi tespit edildiğine dair bilgiye ulaşılamamıştır. 152 KÖİ uygulamalarına ilişin güçlü politik destek olmakla birlikte Bakanlar arasında da fikir ayrılıkları olduğuna dair haberler medyaya yansımıştır. ÖrneğinÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik "Oluşacak borcu, torunlarımız bile ödeyemez" gerekçesiyle şehir hastaneleri projesine karşı çıktığı haberlere konu olmuştur. KÖİ uygulamaları ile entegre şehir hastaneleri inşa etme konusundaki öne çıkan hususlardan biri de KOİ’yi sadece finansal açıdan ele almaktır. Bu bakış açısı yeterince kaynağa sahip olmayan idarelerin özel sektörün sadece finansal kaynağından istifade etmek için KÖİ uygulamaları geliştirmelerine neden olmaktadır. Başbakan'ın 2013 bütçe kanunu için yaptığı konuşmada KÖİ finansman modeli olarak bahsetmesi konuya ilişkin eksik algının bir göstergesidir(TBMM 2013). Bu çalışmada da vurgulandığı gibi KÖİ sadece finansman yöntemi değildir. Yönetim sürecinde de özel sektörle işbirliği yapılmakta böyle özel sektörün yönetim becerilerinin transferi amaçlanmaktadır. 2. Bölümde anlatılan işbirliği ile hizmet sunumunun sağlanması hedeflenmelidir. Hâlihazırda ihalesi yapılmış olan 19 hastanenin sadece 1 tanesinin inşaatına başlanmış, 3 tanesinin de yürütmesi durdurulmuştur. Etlik, Bilkent ve Elazığ şehir hastanesinin yürütmesi Danıştay13. Dairesi tarafından durdurulmuştur. Danıştay kararın gerekçesinde "Kanunda yeterli belirlemenin yapılıp sınır çizilmediği, yürütmeye sınırsız bir alanda ilk elden düzenleme yetkisi verildiği, uygulamaya konulacak sistemde öngörülen kira ilişkisine esas olan temel ilkelerin, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, uygulanacak ihale usulü ve sisteminin genel çerçevesinin, sözleşmenin niteliği ve kapsamına ilişkin temel belirlemelerin yapılmadığı, bu durumun Anayasa’ya aykırı olduğu"’ İfadeleriyle yasal düzenlemeler gerektiğini belirtmektedir. 2011 yılında temeli atılan Kayseri Entegre Şehir Hastanesinin de inşaatı şu anda yavaş ilerlemektedir. Sözleşmeye göre 2014 yılında bitmesi planlanan hastanenin arazi yapısında sorunlar çıktığına dair açıklamalar haberler 153 medyaya yansımıştır. Bu konu hakkında da Sağlık Bakanlığı bir açıklama yapmamıştır. Sağlık Bakanlığı da bu gerekçe üzerine yeni kanun hazırlıklarına başlamıştır. Bu çalışmalar neticesinde hazırlanan “Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 12 Mart 2013’ te cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun tasarısı Meclis’ te Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş ancak Sağlık Komisyonunda görüşülmemiştir. Bu konu da tartışma konusu olmuştur. Hazırlanan yeni kanunun beklentileri ne kadar karşılayacağı ile ilgili tartışmalar vardır. Sağlık Bakanlığının KÖİ politikalarının algıları yönetemediği görülmektedir. Bunun da en büyük sebebi bilgi vermemek ve süreci kamuoyu ile paylaşmamaktır. Şehir hastaneleri politikası için getirilen bir eleştiri de bütün hastaneleri için aynı süreçte ihaleye çıkılmasıdır. Her biri kendi çapında çok büyük olan bu projelerin hepsinin aynı anda yapılacak olması çeşitli riskleri barındırmaktadır.Başarılı bir KÖİ örneği üzerine yeni projeler geliştirilmesidaha yerinde bir tercih olacaktır. 2005 yılında ilk hukuksal düzenlemesi gerçekleşene bir konunun 2013 yılında halen hayata geçirilememiş olması kamu politikası uygulayıcılarının bu KÖİ sürecine adapte olamadıklarını göstermektedir. İhale sonuçları ve şartları hakkında kamuoyuna açıklama yapılmaması da şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından zorun teşkil etmektedir. Yasanın 3. Maddesinde belirtilen saydamlık ve kamuoyu denetiminin nasıl ve hangi mekanizmalarla sağlanacağı düzenlenmemiştir. Ayrıca aynı maddede gizlilik bir temel ilke olarak belirtildiğinde, gizliliğin nerede, hangi işlemlerde olacağı, saydamlık gizlilik dengesinin nasıl kurulacağı anlaşılmamaktadır. İhalede belirlenen kira 154 bedellerinin ön fizibilite raporları ile belirlenen bedellere uygun olup olmadığını denetleyecek bir mekanizma kurulmamaktadır. Bu projelerin dönüşü olmayan bir yol olduğu ve analizlerin baştan sağlam bir şekilde yapılması gerektiği açıktır. Sağlık Bakanlığı bu projeler ile yatak sayısını artırmaktan ziyade mevcut şartları iyileştirme amacında olduğunu belirtmektedir. Yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde Sağlık Bakanlığının şehir hastaneleri için KOİ’ye ilgisinin yoğun ancak kurumsal yapılanmasının ve hukuki temelinin yetersiz olduğu görülmektedir. Yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilmesi için diğer ülke uygulamaları ayrıntılı olarak incelenmeli ve KÖİ yapılanması bütünlük içinde, sağlıklı ve şeffaf bir sistem yaklaşımı ile ele alınmalıdır(Sarısu, 2013).Hareket noktası örgütün amacı doğrultusunda toplam sistemin iyileştirilmesini sağlamak olan sistem yaklaşımı, toplumun geniş bir kesimini ilgilendiren, çeşitli menfaat grupları arasında denge sağlanmasını gerektiren, pek çok faktörden etkilenen ve pek çok durumu etkileyen sağlık sektöründeki KÖİ uygulamaları için uygun bir yaklaşımdır. Çünkü KÖİ uygulamaları gibi karmaşık bir konunun kapsadığı unsurlardan birinde yapılacak bir değişiklik, diğer unsurların işleyişini de etkileyecektir. Bütün bunları belirttikten sonra Türkiye’de (şehir hastaneleri özelinde) sağlık ve diğer sektörlerde başarılı KÖİ uygulamaları için gerekli ve atılması adımlar aşağıda belirtilmiştir: KOİ’nin tanımlanması ve beklentilerin netleştirilmesi KÖİ süreci kamu politikası bağlamında ele alınmalı ve paydaşlarla birlikte sürece ilişkin planlamalar yapılmalı KÖİkavramının ve modellerinintanımlanması KÖİ projelerinin merkezi birim üzerinden takip edilmesi KÖİprojelerinde risk ve garantilerin tanımlanması 155 6 6.1 SONUÇ Değerlendirme Kamu Özel İşbirlikleri devlet ile özel sektörün beraber iş görmesi açısından zengin bir tarihsel geçmişe sahip olmakla birlikte; bu beraberliğin risk paylaşımı, uzun süreli sözleşmelerle kurulan ortaklıklar üzerine bina edildiği network tipi örgütler şeklinde gerçekleşmesi açısından 1990 sonrasında ortaya çıkan bir kamu hizmeti sunum yöntemidir. Devletleri özel sektör ile işbirliği geliştirmeye yönlendiren en önemli müşevvik karşı karşıya oldukları finansal problemlerdir. Finansal sıkıntılara ek olarak özel sektörün dinamizmi, teknolojisi, know-how becerisi gibi özelliklerini kamu kesimine transfer etmek arzusu da işbirliklerinin arkasındaki önemli gerekçelerindendir. Artan kamu harcamaları, dünya çapında meydana gelen finansal krizler ve özel sektörün devletin tek başına hizmet sunduğu alanı büyük ve bakir bir pazar olarak görmesi, işbirlikleri için her iki tarafı da motive etmektedir. Konuya sermayenin devleti ele geçirmesi açısından bakan eleştirel literatüre göre yukarıda sayılan bütün gerekçeler bir illüzyondan ibaret olup, işbirliklerinin arkasındaki esas saik piyasanın kendine yeni pazarlar açma arayışı ve iştahıdır. Bu görüşün de haklılık payı olmakla birlikte özel sektörle olan bütün ilişkileri bu açıdan okumak yanıltıcı olacaktır. Sermayenin her şeyin hakimi ve etken faktör, diğer kesimlerin ise sermaye sahiplerinin planlarına göre hareket eden/etmek zorunda olan edilgen faktör olarak okunması doğru bir yaklaşım değildir. Vekil (agent) ile varlık sahibinin (principal) motivasyonlarının farklı olmasından dolayı vekillerin kendilerinin olmayan varlıkları yönetirken varlıkların sahibinin aleyhine ve kendi lehine olacak kararlar alabileceğini iddia eden vekâlet teorisi KÖİ için uygun bir değerlendirme zemini olabilir. Buna göre asil(principal) olan kamu yönetimi hizmet sunumunu vekil olan(agent) özel 156 sektör üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu durumda devletin finansman, insan kaynağı, teknoloji ihtiyacını gidermek için vekil tayin ettiği özel sektörün de maliyeti en düşük seviyede tutmak ve en yüksek seviyede kar etmek amacı vardır. Asil ve vekil arasındaki bu çıkar çatışmasını kamu hizmetini en başarılı sunacak şekilde yönetmek (kendileri de vatandaşın vekili durumunda olan) siyasi otoritenin görevidir. Dünya genelindeki KÖİ uygulamaları incelendiğinde görüldüğü üzere başarılı ve başarısız KÖİ uygulamaları vardır. Başarı veya başarısızlık sektöre, ilgili ülkedeki yönetim kültürüne, doğru ihale, finansman, risk paylaşımı mekanizmalarının geliştirilmesine, siyasi iradenin işbirliğinden beklentisine göre değişmektedir. Türkiye' de 1990 sonrası enerji ve ulaştırma alanlarında (güncel anlamıyla)KÖİ uygulamaları hayata geçirilmiştir. Bu uygulamalar incelendiğinden enerji sektöründeki santral işletmelerinin kamuyu zarara uğrattığı, ulaştırma sektöründeki havaalanı işletmelerinin başarılı olduğu görülmektedir. Başarı veya başarısızlığın sektörün doğasından, siyasi iradeden ve diğer teknik prosedürlerden kaynaklandığını Türkiye üzerinden okumak da mümkündür. Sağlık Bakanlığı KÖİ çalışmalarına 2006 yılında başlamış, konuyla ilgili müstakil bir daire başkanlığı kurmuş ve hukuki zemin için yönetmelik düzenlemiş, kanun maddesi çıkarmıştır. İlk uygulama olarak Kayseri Şehir Hastanesinin yapım sözleşmesi 2011 yılında imzalanmış olmasına rağmen inşaatında henüz ciddi bir ilerleme yoktur. Bilkent, Elazığ ve Etlik Şehir Hastanelerinin yürütmesi de Danıştay 13. Daire tarafından durdurulmuştur. Meydana gelen hukuksal sorunu gidermek için 2013 Şubat ayında müstakil bir KÖİ kanunu çıkarılmıştır. Bu durumlar incelendiğine Sağlık Bakanlığının yeterli bir KÖİ politikası geliştiremediği, teknik ve hukuksal aksaklıkların olduğu görülmektedir. Bunlara ek olarak, yapılan ihalelere ait sonuçların net bir şekilde kamuoyuna duyurulmaması da şeffaflık tartışmalarına yol açmaktadır. Yapılan araştırmalar ve nitel analiz neticesinde çalışmanın soruları aşağıdaki şekilde cevaplanabilir: 157 Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapım, yönetim ve sürdürülmesinde finansman problemini çözmek ve siyasi otoritenin özel ısrarı nedeniyle KÖİ uygulamalarını geliştirmiştir. Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapım, yönetim ve sürdürülmesine için geliştirdiği Kamu Özel İşbirliği uygulamaları için yeterli hukuksal ve bürokratik zemin yoktur. Sağlık Bakanlığı entegre şehir hastanelerinin yapım, yönetim ve sürdürülmesi için geliştirdiği KÖİ uygulamalarısüreci yeteri kadar şeffaf değildir. İhale sonuçları, sözleşmeye dair kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. 6.2 Öneriler Sağlık sektöründe(ve diğer sektörlerde) başarılı bir KÖİ uygulamasının kurumlar arası koordinasyon, doğru proje tasarımı, optimum risk paylaşımı gibi ön şartları vardır. Bugün, Türkiye için yapılması gereken bu ön şartlar konusunda icracı kurumlara destek verecek bir merkezi KÖİ biriminin kurulmasıdır. Bu birim Başbakanlık çatısı altında kurulmalı, her sektörden ihale teorisi, hukuk, muhasebe konusunda yetkin ve farklı sektörlerin karakteristik özelliklerine hakim uzmanlar istihdam etmelidir. Sistem yaklaşımı ile organize edilmesi gereken bu kurum KÖİ uygulamalarının esnekliklerini etkilememeli, farklı sektörel şartlara uyum sağlama kabiliyetine sahip olmalı ve kendisini hiyerarşik olarak bir üst makam olarak değil rehberlik/müşavirlik yapan bir pozisyonda konumlandırmalıdır. Şehir hastaneleri özelinde sağlık hizmetinin sunumunda KÖİ uygulamalarını inceleyen bu araştırmanın vardığı sonuç doğrultusunda son sözümüz şudur: Kamu Özel İşbirliklerini sadece finansman sorununu çözme aracı olarak görmek yerine; risk, tecrübe paylaşımının yapıldığı beraberlikler olarak 158 değerlendirmek,konuya önyargılarla veya büyük beklentilerle yaklaşmamak, kamu özel işbirliğinisihirli bir değnek veya bir sömürü aracı olarak görmemek, yani konuyu hamaset ve habaset alanı olmaktan çıkarmak yerinde bir yaklaşım olacaktır. Kamu özel işbirlikleri "ne zaman", "niçin", "kiminle", "nasıl", "ne şekilde" soruları tatmin edici bir şekilde cevaplandığı zaman hayata geçirilmelidir. 159 KAYNAKÇA ACAR. Muhittin, Örgüsel Yönetim, Ankara, Nobel Yayınları, 2004. ACAR. Muhittin, ve ÖZGÜR. Hüseyin,Çağdaş Kamu Yönetimi,Ankara, Nobel Yayınları, 2004. ACAR. Muhittin, ÖZTAŞ. Nail;“Kamu Yönetimi Disiplininde Temel Sorunlar ve Türkiye Açısından Bir Değerlendirme”,Kamu Yönetimi Yöntem Ve Sorunlar, Ed. Şinasi AKSOY ve Yılmaz ÜSTÜNER, Ankara: Nobel, 2007, s. 65-78. AKDOĞAN. Argun, Onur.ASLAN, “Kamu Yönetimlerinde Değişim: "Sonraki Adımlar",Amme İdaresi DergisiSayı 35,2002, s. 1-9. AKGÜNER. Tayfun, GİRİTLİ. İsmet;İdare Hukuku Dersleri.Ankara, Der Yayınları, 1987. AKSOY, Şinasi; “Yeni Sağ ve Devletin Değişimi”Türkiye' de Kamu Yönetimi, yazan Ed.Şenol DURGUN- Burhan AYKAÇ, Ankara: Yargı Yayınevi, 2003, s. 548-560. AKTAN.Can. http://www.canaktan.org.(5 Nisan 2013). AKTAN. Coşkun Can;“Devlet Niçin Yeniden Yapılandırılmalı” Doğu Batı, 1997,s.35-40. AKTAN. Coşkun Can,Dileyici Dilek;Modern Politik İktisat Kamu Tercihi, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2007. AMOS. Paul; Public And Private Sector Roles In The Supply Of Transport Infrastructure And Services,Washington, The World Bank, 2004. ARROWSMİTH, Sue;“The Past and Future Evolution of EC Procurement Law: From Framework to Common Code?» Public Contracts Law Journal, Sayı 35, 2006, s. 337-384. AŞÇIGİL. Sema;Uluslararası PPP Zirvesi. Ankara, 2006. 160 ATAAY. Faruk; Neliberalizm Ve Muhafazakar Demokrasi. Ankara, De Ki Basım Yayın, 2008. ATEŞ, Hamza. 2005. ATİYAS. İzak, ÖNDER. Burak;Türkiye'de Özelleştirmenin Hukuk Ve Ekonomisi. Ankara,TEPAV, 2007. AYDIN, Gülan. Kamu Hizmeti Ve Görülüş Usülleri,İstanbul SBE,Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1987. AYKAÇ. Burhan. “21. Yüzyılda Kamu Yönetiminde Yeni Eğilimler” Gazi Üniversitesi İİBF Dergisi,Özel Sayı, 2002, s.15-23. ESER. Bahadır,MEMİŞOĞLU. Dilek, ÖZDAMAR. Gökhan;“Sosyal Siyasetin Üretilme Sürecinde Refah Devletinden Neo Liberal Devlete Geçiş:Devletin Kamu Hizmeti Sunma İşlevinin Değişimi” Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi,2011, s. 211-217. BALCI. Asım; Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar. Ankara,Seçkin Yayıncılık, 2008. BERGQUİST. William, BETWEE. Juli, MEUEL. David; Nonprofıt Management& Leadershıp, Sayı. 14, 2003 . BOZEMAN. Barry; All Organizations Are Public: Bridging Public And Private Organizational Theories. San Francisco: Jossey-Bass, 1987. BRİNKERHOFF. Derick, BRİNKERHOFF, Jennifer;“Partnerships between International Donors and Non-Government Development Organizations: Opportunities”, International Review Of Administrative Sciences, 2004, s.253-270. BRUJİN. De;“Instruments for Network Management” Managing Complex Networks: Strategies For The Public, Ed.Klijin Kickert, London: Sage Publication, 1997, s.131-192. 161 BÜYÜKÖZTÜRK. Şener,ÇAKMAK. Ebru;Bilimsel Araştırma Yöntemleri,Ankara, Pegem, 2012. EUROPEAN COMMISSION;Guidelines For Succesful PPP Projects . Brussels:, 2003. EUROPEAN COMMISSION;Gren Paper On Publıc-Prıvate Partnershıps And Communıty Law On Publıc Contracts And Concessıons, Commıssıon Of The European Communıtıes, Brussels. , 2004. ÇEVİK, Hasan Hüseyin. Kamu Politikası.Ankara,İlke, 2010. DERBİL. Süheyp,“Kamu Hizmeti Nedir?” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiSayı 7/3, 1950, s. 28-36. TENGİLİMOĞLU.Dilaver, YÜCE. Ömer , TEKİN. Perihan;“Kamu Özel Ortaklığı” Sağlık Hizmetlerinde Güncel KavramlarEd. Mustafa Bulun,. Ankara: Sage, 2011, s. 93-137. DİNÇER. Ömer, ve YILMAZ.Cevdet;Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde Değişim. Ankara, Başbakanlık, 2003. DOĞAN. Necati. Rakamlarla Özelleştirme. Ankara, TC Özelleştime İdaresi Başkanlığı, 2012. DONDURAN. Murat;http://www.acikders.org.tr/course/view.php?id=62. Er. Tar. 5 Mayıs2013. DRUCKER. Peter. Yeni Gerçekler,çev. B. Karanakçı. Ankara, İş Bankası Yayınları, 1991. EMEK.Uğur; Altyapıda Kamu Özel İşbirlikleri,İstanbul: İAV, 2011. EMEK. Uğur;“Karşılaştırmalı Perspektiften Kamu Özel İşbirlikleri”,Rekabet Dergisi, 2009, s.7-53. EMEK, Uğur;YİP Yİ Ve Kamu Hizmeti Mevzuatı, Ankara: DPT, 2002. 162 ERYILMAZ, Bilal;Kamu Yönetimi, Kocaeli,Umuttepe Yayınları, 2012. FARQUHARSON. Edward YESCOMBE. E.,ENCİNAS, Javier;How to Engage With The Private Sector İn Public Private Partnerships İn Emerging Markets. Washington, World Bank, 2011. FİTZGERALD. Peter; Review Of Partnerships Victoria Provided Infrastructure: Final Report To The Treasurer,Melbourne, Growth Solutions Group, 2007. FORRER, John, James Edwin Kee, Kathryn E. Newcomer, ve Eric Boyer. “Public–Private Partnerships and the Public Accountability Question”, Public Administration Review, 2010: 475-484. GASTON.Jeze; Les principes genereux du droit administratif, Paris, 1930. GİDDENS. Anthony; Elimizden Kaçıp Giden Dünya,İstanbul,Alfa, 2000. GÖZLER. Kemal; İdare Hukuku Cilt 1,Bursa Ekin Yayınevi, 2009.. GREEN.David; The New Right:The Counter-Revolution İn Political Economic And Social Thought,New York: Hartwester and Wheatsheaf, 1988. GRİMSEY, Darrin,LEWİS.Mervyn;“Evaluating the Risks of Public-Private Partnerships for Infrastructure Projects” International Journal Of Project Management,Sayı: 20,2000, s.107-118. GRİMSEY. Darrin,LEWİS. Mervyn;“Are Public Private Partnerships value for money?; Accounting ForumSayı: 29,2005, s. 345-378. GRİMSEY. Darrin, LEWİS.Mervyn; “Are Public Private Partnerships value for money Evaluating alternative approaches and comparing academic and practitioner views” Accounting Forum, 2009, s.345-378. GÜNDAY, Metin; İdare Hukuku. Ankara, İmaj Yayıncılık, 2000. 163 GÜZELSARI. Selime; “Kamu Özel Sektör Ortaklığı Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme” Kamu Yönetimi:Yapı, İşleyiş, Reform,Ed. Barış ÖVGÜN,. Ankara Üniversitesi SBF, Ankara, 2009, s. 43-79. HABERMAS, Jurgen; Kamusallığın Yapısal Dönüşümü çev. Mithat Sancar/ Tanıl Bora, İletişim Yayınları, 1997. HEYWOOD. Andrew; Siyaset,çev. Bera ÖZİPEK. Şubat, Liberte, 2011. HEYWOOD. Andrew; Siyaset Teorisine Giriş.çev.Murat KÖSE, New York: Palgrave Macmillan, 2004. HEYWOOD. Andrew; Siyasi İdeolojiler, çev.Buğra Kalkan, Ankara, Adres, 2010. HODGE, Greve; “Public Private Partnership: An International Review” Public Administration Review, 2007, s.545-558. http://www.meb.gov.tr/haberler/2012/09092012desifre.pdf. HUGHES, Owen; “Public Management Administration” Classisc Of Public Administration,Ed. M. Jay, Martin's Pres, 1998, s. 75-80. İMKB. http://www.imkb.gov.tr/glossary/g-m/isedictionary_g.aspx. İZUTSU, Toshiniko; İbni Arabi'nin Füsusundaki Anahtar Kavramlar, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 1997. KABAAĞAÇ. Sina,ALOVA, Erdal;Latince-Türkçe Sözlük. İstanbul, Sosyal Yayınları, 1995. KALKINMA BAKANLIĞI, Kamu Özel İşbirliğine İlişkin Mevzuat. Ankara: DPT, 2012. KAPPELER, Andreas,NEMOZ. Mathieu;Economic And Financial Report, Europen Investment Bank, 2010. KARAHANOĞULLARI. Onur; Kamu Hizmeti, Ankara, Turhan Kitabevi, 2004. 164 KARAHANOĞULLARI. Onur; “Kamu Hizmetleri Piyasa İlişkisinde Dördüncü Tip: Eksik İmtiyaz (Kamu-Özel Ortaklığıı)” Ankara Üniversitesi Sbf Dergisi, 2011, s. 177-215. KARAHANOĞULLARI.Yiğit, ” Kamu Özel Ortaklığı Modelinin Mali Değerlendirmesi” Aü Dergisi, 2011. KARASU. Koray; “Yeni Kamusal Örgütler: Kamu Yararı Şirketleri.» Ankara Üniversitesi Sbf Dergisi,cilt 64, 2009, s.118-150. KESKİN. Bayram; Kamu Hizmetinin Görülmesine İlişkin Sözleşmeler Ve Bu Sözleşmelerden Doğan Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü.Ankara Üniversitesi Sbe Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2006. KEŞLİ.Ahmet;http://www.ppp.org.tr/dokumanlar/AHMET_KESLI_BASBAKAN LIK_YATIRIM_DESTEK_AJANSI_25_04_2009.pdf (2 22, 2013 tarihinde erişilmiştir). KHANOM. Nilufa Akhter; “Conceptual Issues In Defining Public Private Partnerships”Paper For Asian Business Research Conference . World Business Institute, 2009. KILCI. Metin; Başlangıcından Bugüne Türkiye' De Özellleştirme Uygulamaları.Ankara, DPT, 1994. MEB;Meb Stratejik Planı,Ankara,MEB, 2009. MEYDAN.Cem Harun; ”İşlem maliyeti”,Savben Dergisi, 2011,s.17-40. MİSES.Ludwig Von;Bürokrasi,çev. Atilla YAYLA, Ankara, Liberte, 2010. MOSZORO. Marian; Effıcıent Publıc Prıvate Partnesrshıps,: IESE Business School, London, 2010. ROBERTSON. Peter,ACAR.Muhittin; ”Concentrated Hopes, Diffused Responsibilities: Accountability in Public-Private Partnerships”The 60th National Conference Of The ASPA, Orlando, 1999. 165 NAJJA.Bracey, MOLDOVAN. Sonia;“Publıc-Prıvate-Partnershıps: Rısks To The Publıc And Prıvate Sector” Global Conference On Business And Economics,The Louis Berger Group, Boston, 2006. NUTT, Paul. “Comparing Public and Private Sector” The Journal Of Public Administration Research And Theory, 2005.: 289-318. OECD. , Public-Private Partnerships: In Pursuit Of Risk Sharing And Value For Money. OECD, 2008,. ONAR, Sıddık Sami; İdare Hukukunun Umumi Esasları. İstanbul, Hak Kitabevi, 1960. ORAK. Cem; ”Kamu Hizmeti: Tabula Rasa.» TBB Dergisi, Sayı:68, 2007: 165. OSBORNE. Stephen; “Introduction:Understanding Public Private Partnerships inInternational Perspective,Globally Convergent or nationaly Divergent Phenemena” Public-Private Partnerships:Theory And Practise İn International PerspectiveEd. Stephen P. Osborne, London,2000. EROĞLU. Ömer, AKYILDIZ. Hüseyin;“Tartışılan Boyutlarıyla Piyasa Başarısızlığı ve Devlet Müdahelesi.” SDÜ İİBF Dergisi, Isparta, 2005, s. 5775. ÖMÜRGÖNÜLŞEN, Uğur; “Kamu Sektörünün Yönetimi Sorununa Yeni Bir Yaklaşım:Yeni Kamu İşletmeciliği” Çağdaş Kamu Yönetimi-1Ed. Hüseyin ÖZGÜR Muhittin ACAR, Ankara: Nobel, 2003, s.3-45. ÖZAY. İlhan; Günışığında Yönetim,İstanbul, Alfa, 1994. ÖZBALKAN. Nuri; Best Ekonomi Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Alfa, 1997. ÖZEL.Mehmet; “Devletin İşlevsel Dönüşümü ve Genel KAmu Yönetimi Üzerine Etkileri” Devletin Dönüşümü Ve Yeni Dönem Kamu,Ed. Veysel EREN Memet ÖZEL, 174, Ankara, Çizgi, 2008. 166 ÖZER, Mehmet Akif; “Kamu Yönetiminde Kimlik Bunalımı Üzerine Değerlendirmeler”, Sayıştay Dergisi, 2006: 1-22. ÖZER, Mehmet Akif; Yeni Kamu Yönetimi,Ankara: Barış Kitap, 2012. ÖZGEN. Hacer; ”İşlem Maliyetleri Teorisi:Sağlık Hizmetleri Sunumunda Sözleşme mi Yoksa Örgüt İçi Yapılanma mı?” Amme İdaresi Dergisi, Ankara, 2002,s. 49-59. ÖZİPEK, Bekir Berat;“Devlet”,Siyaset,Ed. Mümtazer TÜRKÖNE, Ankara,Lotus, 2003, S.71-102. POWELL. Walter; “Neither Market Nor Hierachy:Network Forms of Organization”, Research İn Organizational Behaviour, Sayı 12,1990, s.295336. RAİNEY. Hal; Understanding- Managing Public Organizations, San Francisco: Wiley&Sons, 2003. SALANCİK.Gerald R; “Wanted: A Good Theory Of Network”, Administrative Science Quarterly, Cilt 40 ,Sayı 2, 1995, s.345-349 SARAN.Ulvi;Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma, Ankara: Atlas, 2004. SARISU, Ayhan; http://ayhansarisu.wordpress.com/2012/08/09/pppler-sihirlibir-formul-mudur/( 5 Nisan 2013.) SARISU. Ayhan; Kamu Özel İşbirlikleri. Ankara, Yaklaşım, 2008. SARMENTO. Miranda;“Do Public-Private Partnerships Create Value for Money for the Public Sector? The Portuguese Experience”,OECD Journal On Budgeting, 2010. SAVAS. E;Privatization And Public–Private Partnerships. Newyork, Seven Bridges Press, 2000. SAYGILIOĞULLARI. Nevzat, Üniversitesi, 2003. ARI.Selçuk;Etkin Devlet,İstanbul, Sabancı 167 SHAW. Mary;. Nonprofıt Management & Leadershıp 1, no. 14 (2003). SİMON. Herbert,SMİTHBURG. Donald,Kamu Yönetimi, Ankara,Ankara Üni, 1985. STEPHEN. Goldsmtih;Willim Eggers. Governing By Network. STİGLİTZ. Et Al. The Economic Role Of State, Oxford, Basil Blackwell, 1990. TEKELİ. İlhan; Modernite Aşılırken Siyaset, İstanbul, 2002. TEPAV. Kamu Hizmeti,Ankara, 2009. MİZRAHİ. Terry, ROSENTHAL. Beth;“Strategies for Effective Collaborations in the Human Services”,Social PolicySayı 29,1999, s. 5-20. Treasury. HM;Hm Treasury. London: England HM Treasury, 2003. Treasury. HM;New Approaches İn Public Private Partnerships. London: HM Treasury, 2012. TTB;Sağlık Aanında Kamu Özel Ortaklığı Sempozyumu. Ankara: TTB, 2011. TTB;Sağlık Alanında Kamu Özel İşbirliği. Ankara: TTB, 2011. ULUSOY. Ali;“Fransız Ve Avrupa Birliği Kamu Hizmeti Anlayışlarının Türk Hukukuna Etkisi”Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1999, s.165177. ULUSOY. Ali;Kamu Hizmeti Ülke İncelemeleri. Uz, Abdullah. “Kamu-Özel Ortaklığı/Public Private Partnerships (PPP) (Kavram ve Hukuksal Çerçeve)”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi DergisiSayı 11,2007, s. 1165-1182. ÜNÜBOL, Nevzat;Kamu Alım Piyasalarının Etkinliğinde Rekabetin Rolü: Rekabetin Korunması, Sağlanması Ve Rekabet Savunuculuğu.Ankara: Rekabet Kurumu, 2012. 168 ÜSTÜNER, Yılmaz;“Siyasa Oluşturma Sürecinde Ağbağ Yönetişimi”, Amme İdaresi Dergisi,Ankara, 2006,s49-65. WİLDRİDGE. V, “How to create successful partnerships—a review” Health Information And Libraries Journal, 2004, s.3-19. WETTENHALL, Roger;«The public–private interface:surveying history.» The Challenge Of Public-Private Partnerships içinde, yazan Carsten Greve Graeme Hodge, 23-43. Massachusetts: Edward Elgar Publishing Limited, 2005. WHO; http://www.who.int/docstore/bulletin/pdf/2000/issue5/bu0241.pdf. WHO;Public–Private Partnerships For Hospitals. http://www.who.int/bulletin/volumes/84/11/06-030015.pdf, 2006. YARROW. George;“Privatization”, Economic Policy, 1986, s. 322-77. YAŞAR, Nuri; “Kamu Hizmeti, Virtüel Kamu Hizmeti Ve 1999 Anayasa Değişkliği” , İdare Hukuku ve İlimleri Dergisi,İstanbul, 2000 : 43-56. YAYLA, Atilla; Liberalizm, Ankara, Liberte, 2011. YAYMAN, Hüseyin; Türkiyenin İdari Reform Politiği, Ankara, Turhan Kitabevi, 2008. , E. R; PPP Principles Of Policy,London, 2007. YILDIRIM. Ali, ŞİMŞEK. Hasan; Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Ankara, Seçkin, 2005. YILDIZ. Mete;Bilgi Toplumu Ve Elektronik Devlet., http://www.acikders.org.tr/course/view.php?id=67(10.06.2013) YILMAZ. Dilşad; “Türk Hukukunda Kamu Hizmeti Kavramı Ve Kriterleri.» Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 12, 2008, s.1215-1234. YILMAZ. Hakan; “Kamusal Alan Ve Devlet,”Cogito, 1998. 169 World Bank, Guidebook On Promoting Good Governance İn PublicPrivate Partnerships. Newyork: World Bank, 2011. . 170 Ekler EK 1:Mülakat formu: Bu görüşmenin amacı Sağlık Bakanlığının kamu özel işbirliği uygulamalarına dahil olan, kamu politikası uygulayıcıları ve karar vericilerinin kamu özel işbirliği uygulamalarına ilişkin görüşlerini almak, uygulama sürecinde yaşanılan aksaklıkları, aksaklıklara ilişkin çözüm önerilerini tespit etmektir. KİŞİSEL BİLGİLER Görüşülen Kişi/Görevi Yaş: Eğitim Bilgileri: Lisans Eğitimi LisansüstüEğitim İş Deneyimi: Kamu Özel İşbirliğini Tanımlama Hakkında Sorular 1. Size göre Kamu Özel İşbirliği nedir? 2. Size göre Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının imtiyaz/özelleştirme uygulamalarından ve klasik kamu hizmeti sunum yöntemlerinden farkı nedir? 171 İmtiyaz: Özelleştirme: 3. Sağlık hizmetlerinin Kamu Özel İşbirliği uygulamaları ile sunulmasını sadece kamu tarafından sunulması ile karşılaştırdığınızda aşağıdaki değişkenler açısından bir değerlendirme yapar mısınız? (1:çok kötüleşir 10:çok iyi olur) Sağlık hizmetlerinin sunum hızı: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 5 6 7 8 9 10 Sağlık hizmetlerinin sunum kalitesi: 1 2 3 4 Kamu Özel İşbirliği Uygulama Sürecine Yönelik Sorular 4. Kamu Özel İşbirliği uygulamaları sürecinde özel sektör temsilcileri ile ilişkileriniz, diğer uygulamalardaki ilişkilerinizden farklı mı? 5. Kamu Özel İşbirliği uygulamalarında gördüğünüz eksiklikler var mı, varsa süreçte yaşanan aksaklıklar nelerdir? 6. Size göre iyi bir Kamu Özel İşbirliği uygulamasının temel özellikleri neler olmalıdır? 7. Bu göreve gelmeden önce Kamu Özel İşbirlikleri konusunda özel bir eğitim aldınız mı? Çalışma yaptınız mı? 8. Bu göreve gelmeden önce veya göreviniz süresince yurtdışındaki Kamu Özel İşbirliği uygulamalarını incelediniz mi? İncelediyseniz Türkiye uygulamaları ile karşılaştırır mısınız? 172 Kamu Özel İşbirliği Projelerinin Denetimine İlişkin Sorular 9. Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının/projelerinin denetimini nasıl buluyorsunuz? 1=çok yetersiz 10 =çok yeterli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 10. Varsa denetim mekanizması için önerileriniz nelerdir? ………………………………………………………………………………………………… …………………………………………………………. 11. Türkiye’de Kamu Özel işbirliği uygulamalarını şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? 1=çok yetersiz 10 =çok yeterli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 12. Eğer sorun varsa bu sorunlara ilişkin çözüm önerileriniz neler? Kamu Özel İşbirliği Uygulamalarıyla İlgili Bürokratik Yapıya ve Mevzuata İlişkin Sorular 13. Türk kamu yönetiminde kamu politikası uygulayıcılarının/bürokratların Kamu Özel İşbirliği konusunda tecrübe ve birikimi konusunda ne düşünüyorsunuz? 1=çok yetersiz 10 =çok yeterli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 173 14. Eğer birikim eksikliği varsa ve bu nedenle danışmanlık hizmeti almak gerektiğini düşünüyorsanız; size göre kamu yönetimini danışmanlık şirketlerine aşırı bağımlı olması bir risk midir? 15. Türk Kamu Yönetiminde Kamu Özel İşbirliği için bir merkezi koordinasyon birimi kurulması konusunda ne düşünüyorsunuz? 16. Kamu Özel İşbirliği hakkında mevzuatın yeterliliği hakkında ne düşünüyorsunuz? 1=çok yetersiz 1 10 =çok yeterli 2 3 4 5 6 7 8 9 10 17. Mevzuat hakkındaki önerileriniz nelerdir? 18. Türk kamu yönetiminde Kamu Özel İşbirliği uygulamalarının tercihi ile amaçlanan hedefe ulaşılması konusunda ne düşünüyorsunuz? 1=hedefe ulaşılması imkansız 1 2 3 10 =her şey hedeflendiği gibi 4 5 6 7 8 9 10 19. Belirtmek istediğiniz başka görüş ve öneri var mı? ………………………………………………………………………………………………… 174