b lmemek ayıp değ l

advertisement
BİLMEMEK AYIP DEĞİL
Dünya'ya en yakın yıldız güneş'tir.
Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve
Belçika'dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya'nın ishigaki Adası'nda 85
metre yüksekliğine ulaşmıştır.
Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
Sahra çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır.
Başkan John F. Kennedy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.
Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında
Connecticut New Haven'da yayımlanmıştı.
Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis, 1919 yılında Elzie Crisler Segar tarafından yaratıldı.
İlk çamaşır makinesi 1907 yılında Hurley Machine Co. tarafından pazarlandı.
Kağıt ne zaman ve nerde icat edildi?
Lidyalılar zamanında icat edilen para, ister madeni İster
banknot olsun, İnsan hayatına damgasını vuran en önemli
sembollerden biri olmuştur.Para kağıt icat edilmeden önce,
deniz kabuğundan kıymetlii metallere kadar çeşitli mallar
değişim aracı olarak kullanıldı.
Tarihteki ilk madeni para basımı I.Ö. VII. yy' da Anadolu' da
Lidyalılar tarafından gerçekleştirildi. Dünyanın ilk büyük
darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane' de kuruldu. M.Ö. 118
yılında deri para kullanan Çinliler, M.S. 806 yılında da ilk kağıt icat parayı yaptılar. Batıda
kağıt paraların basılması ve kullanılması 17. yy sonlarına rastlıyor. İlk kağıt icat para'nın 1690'
lı yıllarda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694
yılında İngiliz Merkez Bankası ve diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı
biliniyor.
Osmanlı İmparatorluğunda ilk kağıt paralar idari, sosyal ve yasal reformların gündeme geldiği
Tanzimat Döneminde tedavüle çıkarıldı. İlk Osmanlı Banknotları Abdülmecit tarafından 1840
yılında "Kaime-i Nakdıye-i Mutebere" adıyla, bugünkü dille "Para Yerine Geçen Kağıt", bir
anlamda para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde
düzenlendi. Matbaada basılmayan ve elle yapılan bu paraların her birine resmi mühür
vurulurdu Osmanlı Yönetimi, 1842 yılından itibaren de matbaada para basmaya başladı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında da 1915 yılından itibaren altın ve Alman hazine bonolarını
karşılık göstererek dört yıl boyunca, yedi tertipte toplam 160 milyon liranın üzerinde banknot
çıkarttı. Bu banknotlar "evrak-ı nakdiye" adı altında Türkiye Cumhuriyeti' ne intikal etti ve
Cumhuriyetin ilk yıllarında kağıt para bastırılmadığından 1927 yılının sonuna kadar tedavülde
kaldı.
Okyanusun en derin noktası neresidir?
Bir kilogram ağırlığındaki bir cismin okyanusun en derin noktası
olan Mariana Çukuru'na ulaşması tam bir saat alıyor.
İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'liler, yarasaları bomba ikmali için
kullanmayı denemişler.
Tavuk ne renk yumurtlayacağı nerden anlaşılır?
Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin
rengine bakarak anlamak mümkün. Eğer kulak memeleri
beyazsa yumurtası beyaz, kırmızıysa yumurtası
kahverengi oluyor.
10'uncu yüzyılda İran'ın veziriazamı olan Abdul Kasım
İsmail, kitaplarına çok düşkün bir adammış. Bu sıradan
bir düşkünlük değil. 117000 cilt kitaptan oluşan
kütüphanesini nereye giderse yanında götürüyormuş.Bu
iş için develeri kullanıyormuş. Özel eğitimli 400 deve, alfabetik olarak sıralanarak vezirin
kitaplarını taşıyorlarmış.
Aya ayak basan ikinci insan kimdir?
Ay ikinci insan, Ay'a ayak basan ikinci insan Edwin "Buzz" Aldrin. Apollo
11 uzay aracı ile 20 Temmuz 1969 tarihinde Ay'a ayak basan ilk insan
ise Neil Armstrong'dur. Neil Armstrong'un Ay'a ayak basmak ile ilgili
olarak söylediği "Benim için ufak bir adım, fakat insanlık için büyük bir"
sözü, 20. yüzyılın en önemli sözleri arasındadır.
Pusula ve Telgraf'ı kim icat etti?
Pusulayı MS 100 yılında Çinliler icat etti. Manyetik bir ortamda
serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden
hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.
Telgraf: William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki
İngiliz1837 yılında , teller üzerinden elektrik akımı göndererek
mesaj iletmeyi başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı
ortaya çıktı. Elektrik akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi
iğneyi hareket ettirerek ulaştırılacak mesajın ekranda
belirmesine yardımcı oluyordu.
Mors Alfabesi: 1843' te Samuel Morse, telgraf mesajlarında nokta ve çizgilerden oluşan ünlü
Mors Alfabesi' ni geliştirdi. Morse, Baltimore' den Washington' a uzanan 60 km' lik bir telgraf
hattı kurarak, hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.
En hızlı koşan kuş hangisidir?
Devekuşları dünyadaki en büyük kuşlardır. Boyları bizim
boyumuzdan daha uzundur. Bir devekuşu yaklaşık 2,5 metre
uzunluğunda ve ortalama 120 kilo ağırlığındadır.Orta Afrika'da
gruplar halinde yaşayan bu kuşlar uçma kabiliyetine sahip
değildirler. Uzun bacaklarıyla çok hızlı koşarlar, o kadar hızlıdırlar
ki, hiçbir insan koşarak onlara yetişemez. Devekuşu hayvanlar
alemindeki en hızlı koşan kuş ve 1 saatte yaklaşık olarak 70
kilometrelik bir hıza ulaşabilmektedir. Devekuşunun her bir
ayağında sadece iki parmağı vardır. Üstelik bu parmakların biri
diğerinden çok daha büyüktür. Ve devekuşları yalnızca bu büyük parmaklarının üzerinde
koşarlar.
Ayrıca, en hızlı koşan kuş devekuşları hızlı koşmalarını sağlayan uzun bacakları sayesinde usta
bir dövüşçüdürler. Ayaklarıyla tekme atarlar ve pençeleriyle düşmanlarına karşı rahatça
kendilerini savunurlar.
Dünyanın bu en büyük kuşunun yumurtası da kuş yumurtalarının en büyük olanıdır. Bu dev
yumurtalar için kumda geniş bir çukur kazar ve buraya tüm yumurtaları yerleştirirler. Fakat
10-12 tane yumurtladıklarında çukurun büyüklüğünü de ona göre ayarlamaları gerekir. Eğer
devekuşu, çukuru, kumda değil de toprakta açsaydı, bu çok zaman alırdı ve kuşun çok fazla
enerji harcamasına sebep olurdu. Gerçekten de kumun taşınması, toprağa göre daha
kolaydır. Kumu elinizle bile eşeleyebilirsiniz, fakat toprak için en azından bir kürek gereklidir.
Yumurtadan çıkan yavrular savunmasızdır. Her an yırtıcı bir kuşa yem olabilirler. Ancak,
yavrular bir tehlike ile karşılaştıklarında kendilerini korumak için yere yamyassı serilerek ölü
taklidi yaparlar. Bu şekilde, düşmanları onların ölü olduğunu düşünerek onlara saldırmaz. Bu
taklidi bütün yavrular aynı şekilde uygular.
Dünyanın en büyük elması hangisidir?
Topkapı Müzesi'ndeki ünlü "Kaşıkçı Elması" adını nasıl almış? Bu elmas Osmanlı Hazinesi'ne
nasıl girmiş? Elmas kaç karattır? Dünyanın tanınmış elmasları arasında yeri nedir?
Topkapı müzesindeki ünlü elmasa neden "kaşıkçı elması"
denildiği hakkında muhtelif hikayeler varsa da, bunların
doğru olanı, elmasın kesiminin oval olması ve dolayısıyla da
kaşığa benzemesindendir. Elmasın Osmanlı Sarayı'na nasıl
girdiği hakkındaki bilgi de, rivayetten öte değildir. Son
yıllarda yeni tartışılmaya başlanan ve doğru olması en
muhtemel rivayet şöyledir: 1774 yılında Pigot adında bir
Fransız subayı, bu elması Hindistan'ın Madaras
Mihracesi'nden satın alıp Fransa'ya götürür. Bir zaman sonra
tekrar satılığa çıkartılan elması Napolyon'un annesi satın alır ve uzun süre göğsünde taşır. Ne
var ki, Napolyon sürgüne gönderildiği zaman, oğlunu kurtarabilmek için, annesi de elması
mecburen satılığa çıkartır. İşte o sırada, Fransa'da bulunan Tepedelenli Ali Paşa'nın bir
adamı, paşa adına 150 bin altın ödeyerek elması satın alır ve paşaya getirir.
Sultan 2'nci Mahmud zamanında, Tepedelenli Ali paşa, devlete karşı ayaklandığı gerekçesiyle
öldürülür, paşanın varlıklarına el konulur ve nesi var nesi yoksa Osmanlı Hazinesi'ne
gönderilir. Böylelikle, Napolyon'un annesinden satın alınan "Kaşıkçı Elması" hazineye girmiş
olur.
Kaşıkçı elması'nın çevresini iki sıra 49 adet pırlanta kuşatmaktadır. Bu haliyle elmas, yıldızların
ortasında pırıl pırıl parlayıp gökyüzünü aydınlatan bir dolunayı andırır. Pırlantaların, elmasa
ışık ve güzellik vermesi için sonradan, 2'nci Mahmud tarafından dizdirildiği sanılmaktadır.
Kaşıkçı elması 86 karattır ve dünya'nın tanınmış 22 elması arasındadır. Dünyanın en büyük
elması olarak bilinen 191 karatlık Işık Dağı ya da Kuh-i Nur adıyla tanınan elmas Hindistan'da
bulunmuştur ve bugün, İngiltere Krallık Hazinesi'ndedir. Adı Farsçada Işık Denizi anlamında
olan, uçuk pembe renkli, yassı bir taş olan Derya-i Nur elması ise, yaklaşık 185 kırat
ağırlığındadır ve bugün İran Milli Bankası'nda saklanmaktadır. Bunlara ilaveten, 1853 yılında
Brezilya'da bulunan ve Güney Yıldızı adıyla tanınan 128 karatlık elmasla, Büyük Moğol Elması
ve bizdeki 86 karatlık Kaşıkçı Elması, dünyanın en büyük elması ve en değerli 22 elmasın
arasında bulunmaktadır.
Gökyüzü Neden Mavidir?
Gökyüzünün mavi görünmesinin (olmasının değil görünmesinin!
çünkü normalde atmosferimiz daha doğrusu hava renksiz bir
gazdır!) tek sebebi kırılma olayıdır.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine
ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu
birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin
üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar.
Fakat kırmız
ışık (ki en büyük dalga boylu ışıktır!) saçılmak için daha büyük parçacıklara çarpmak
zorundadır.
Gökyüzü açık olduğunda, mavi ışık diğer ışıklara oranla en fazla saçılan ışıktır. Bu yüzden de
gökyüzü mavi görünür. Mesela gökyüzü yoğun bulutlarla veya dumanla dolu olduğunda, tüm
ışınlar nerede ise aynı oranda saçılır. Bu da gökyüzünün gri renkte görünmesine sebep olur.
Gün batımında veya doğumunda ise güneş ışınları atmosfere eğik girdikleri için daha fazla yol
katetmek zorunda kalırlar. Bu yüzden daha çok ışın ve renk saçılır ve o posterlere konu olan,
şahane gün doğumu ve batımını gözlemleyebiliriz. Çok az saçılmış olan kırmızı ışık ise güneşe
ve ufuğa kızıl veya portakal görüntü verir.
Güneş'in sıcaklığı kaç derecedir?
Güneş, Güneş Sistemi'ndeki en büyük gök cismidir. Çok sıcak ve
yanmakta olan bazı gazlardan oluşur. Bu nedenle, yüzeyinde her
saniyede milyonlarca atom bombası patlamasına eşit güçte
patlamalar olur. Bu patlamalarda boyu Dünyamız'ın büyüklüğünün
40-50 katı olan alevler fışkırır.
Ateşten bir topa benzeyen Güneş, yüzeyinden çok büyük bir ısı ve
ışık yayar. Eğer, Güneş olmasaydı, her zaman gece olurdu ve her
yer buzla kaplı olurdu. En önemlisi daha önce söylemiştik ya!
Dünya'da yaşam yani biz olamazdık.
Güneş'in sıcaklığı derece 6000 dış yüzeyinde, içindeki sıcaklık ise
12 milyon derecedir.
Çünkü, uzay (uzay filmlerinden de hatırlarsınız) karanlık bir yerdir. Dünyamız da bu karanlık
yerdeki bir gök cismidir. Bu karanlık yerin içinde Dünyamız'ı Güneş'ten başka aydınlatabilecek
ve ısıtabilecek bir gök cismi yoktur.
Ancak, Güneş'ten yayılan ışık çok parlaktır. Havanın açık olduğu bir günde Güneş'e bakmayı
denemişsinizdir. Hatırlayın bakalım. Birkaç saniye bakınca gözleriniz kamaşmıştı, değil mi?
Aslında, Güneş'e bu parlak ışık nedeniyle doğrudan bakmak çok tehlikelidir. Gözlerimize bu
parlak ışık zarar verebilir. Ayrıca, yazın uzun süre Güneş'te kalmak da tehlikelidir. Hatta,
cildimizde uzun bir tedaviyi gerektirecek çok ciddi yanıklar oluşabilir. Çünkü, Güneş'ten
yayılan ısı özellikle yazın çok yüksek olur. Oysa Güneş, Dünya'ya milyonlarca kilometre
uzaktadır ve uzaya yaydığı ısının sadece binde ikisi Dünyamız'a ulaşır.
Peki Güneş'ten çok uzakta olmasına rağmen, Dünyamız'da sıcaklık bu kadar yükselebiliyorsa,
acaba Güneş'in üzerindeki sıcaklık ne kadardır?
Bilim adamları, bu konuda yaklaşık sayılar verebilirler. Ama bu sıcaklığı, bildiğimiz herhangi
bir şeyin sıcaklığıyla karşılaştırarak anlamak mümkün değildir. Bir düşünün! Güneş'in sıcaklığı
derece 6 bin yüzeyinde olduğunu, içinde ise sıcaklığın 12 milyon dereceye kadar
yükseldiğini... Bunu bildiğimiz neyle karşılaştırabiliriz ki? Elimizle sıcak suya temas ettiğimizde
50 dereceden fazlasına dayanamayız. En sıcak yaz günlerinde bile hava en fazla 40-50 derece
civarındadır. Güneş bize biraz daha yakın olsaydı, Dünya üzerindeki herşey sıcaktan kavrulur
kül olurdu. Ancak, biraz daha uzakta olsaydı, bu sefer de herşey buz tutardı. Tabi ki her iki
şekilde de yaşam mümkün olmazdı.
Download