Burçin KÜÇÜKKARADUMAN 21201599 TURK 102-11 Ahmet KAYA FRANKFURT SEYAHATNAMESİ PEMBE VE BÜYÜK AMA KURTLU FRANKFURT Ahmet Haşim’in 1932 yılında yazdığı Frankfurt Seyahatnamesi gezi türünde bir kitap olmasına karşın Haşim yaşadıklarını, gözlemlediklerini bir hikaye gibi kaleme almıştır. Böbreklerinden rahatsız olan Haşim tedavisini olmak için gittiği Frankfurt’ta şehri görme ve gezme fırsatı bulmuştur. Oradaki düzenden, şehir yaşantısından ve gözlemlediği diğer özelliklerden faydalanarak yazdığı kısa yazılarını İstanbul’a dönünce önce Milliyet gazetesinde yayımlamış, daha sonra bu yazıları toplayarak kitap haline getirmiştir. İnsanlar isteyerek ve bilerek ya da farkında olmadan; belki daha iyi olacağını düşündüklerinden, belki de değişimin onları zorlayacağından hayatlarını tekdüzeliğe oturtma gereği duyarlar ve bu kurdukları monoton yaşantılarında tatsız ve sıkıcı bir ömür geçirirler. Daha sonra bu monotonluk onları boğmaya, sıkmaya başlayınca da ondan kurtulmaya çalışırlar. Hayatlarına renk katmak için, hep aynı duvara bakmayı hep aynı insanları görmeyi, aynı koltukta oturup aynı yolu yürümeyi bırakmak isterler. Belki de bunu başarabilecek en güzel şey gezidir. Gezilerin özünde gözün görebileceği başka bir manzara, dilin tadabileceği başka bir tat, hissedilecek başka duygular vardır. Ahmet Haşim’in de önsözünde belirttiği gibi ‘‘İnsan, yaşamının tatsızlığından ve çevresinde görüp bıktığı şeylerin o yorucu tekdüzeliğinden bir süre kurtulabilmek umuduyla geziye çıkar.’’. Ancak bu neşe beklediği seyahat onun pek de umduğu gibi gitmez. İstanbul'dan hareketle başlayan yolculuk Bulgaristan üzerinden devam eder ve nihayetinde Frankfurt'ta son bulur. Her ne kadar bu yolculuğa '' harikuladelikler avı'' olarak baksa da yazar, belki de İstanbul'dan ayrılmanın üzüntüsü ve hastalığın verdiği sıkıntıyla veyahut gece karanlığının verdiği ürkeklikle yolculuğuna huzursuz bir şekilde başlar. Yol üstünde gördüğü manzaraları ve izlenimlerini olağanüstü bir gerçekçilikle yansıtması ve betimlemesi, okuyucuda sanki Ahmet Haşim'le birlikte bu yolculuğa çıkmış gibi bir duygu hissettirir. Frankfurt'a vardığında ve orada kaldığı günler boyunca yazarın içindeki huzursuzluğu her yazısında hissedebilirsiniz. Bu şehrin onu etkileyen iyi taraflarını anlatırken , kötü yönlerini de anlatmayı ihmal etmemiştir yazar. Bu bakımdan incelendiğinde seyahatname turistik bilgilerden çok, şehri bir çok yönden ele alan, aynı zamanda yazarın ruh halini de içine kattığı bir kitap olarak benzerlerinden çok farklıdır. Yazıların birinde Haşim'in şu sözleri gerçekten çok ilgimi çekmiştir : '' Almanya pembe ve büyük bir elmadır. Fakat içi kurtludur. ''. Haşim'in pembe ve büyük olarak nitelendirdiği elmanın iyi kısımlardan en önemlisi, yani Frankfurt'un en cezbedici tarafı Almanya'daki hasta anlayışı ve hastanelerin bakımlılığı olsa gerek. Yazar bizdeki ''hasta'' anlayışının ne kadar kötü olduğundan dem vurur. Oradaki ilgiden , tedavi yöntemlerinden ve hastalara tanınan haklardan memnun gibi gözükse de özünde İstanbul'lu bir hastadır ve taşıdığı huzursuzluk onun peşini bir türlü bırkamaz. Frankfurt’un diğer bir iyi tarafı ise Ahmet Haşim’in Goethe ve Roçild’in evini ziyaret ettiğinde karşılaştığı manzaradır. Evde kimsenin olmamasını beklerken karşısında Alman bir kalabalık görür ve bundan çok etkilenir. Yazarlara bu denli verilen değerden mutlu olmasının nedeni belki de kendisinin de yazar olması ve ilerde böyle hatırlanmak istemesindendir. Yazar yine kendi yurdunu ve Frankfurt’u karşılaştırarak çıktığı dağ gezisini, dağa kadar uzanan asfalt yolları, şehrin içindeki yolların geniş ve temizliğini ve onların sağında ve solunda sıralanan görkemli yapıları da pembe kısımlar arasına katmayı ihmal etmez. Öte yandan gündüz canlı ve renkli olan bu şehrin akşam olunca adeta ruhsuzlaşmasından yakınmış yazar. Gece yosmaları, iyi giyinimli dilenciler Frankfurt’un kurtlarıydı yazar için. Bunlar gibi daha birçok bahsetmediğim iyi ve kötü yönler bulabiliriz kitapta. Hayatına farklılık ve renk katmak isteyen ve sağlık nedeniyle de olsa Frankfurt gezisine çıkan Haşim hem Frankfurt’u sadece bilgi kalabalığı yaparak değil hikayeleştirerek, betimleyerek anlatmış hem de içsel dünyasını yansıtmıştır. İnsanda hem Frankfurt ‘un pembe ve büyük ama kurtlu taraflarına dair hem de bizde uyandıracağı hislerle ilgili merak uyandıran okuması eğlenceli bir eser olmuş.