7 MART KADiRLi'NiN KURTULUŞU "Çukurova'nın Hürriyet ve İstiklal Güneşi 7 Mart'ta Kadirli'den Doğmuştur." Ferit Celal GÜVEN KUVA-Yi MiLLiYE VE 7 MART GURURU 7 MART 2016 CUMARTESi Muhittin PAMUK Kadirli Kaymakamı Dr. Ömer TARHAN Belediye Başkanı Değerli Kadirlililer; Bu gün İlçemiz için, ülkemiz için anlamı büyük olan önemli bir günün, kurtuluşumuzun 96.yıldönümünü kutlamanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. 7 Mart Kadirli'mizin düşman işgalinden kurtulduğu, Çukurova da hürriyet meşalesinin yandığı günün adıdır. Devamı 2'de Çukurova'nın incisi, güzel Kadirli'mizin mert ve kahraman insanları, Saygıdeğer hemşehrilerim. İlçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 96. yıl dönümünü hep beraber sevinç ve coşku ile kutluyoruz. 7 MART'TA 7 AÇILIŞ YAPILACAK Belediyemiz tarafından yapımı tamamlanan 7 projenin 7 martta açılışı yapılacak. Kadirli Belediyesi olarak yapımı tamamlanan 7 projenin açılışını gerçekleştireceklerini söyleyen Belediye Başkanı Dr. Ömer Tarhan, Kadirli'de göreve geldiğimiz günden bu yana Kurtuluş Bayramımız olan 7 Mart'ta geleneksel olarak 7 açılış gereçleştiriyoruz diyerek şunları kaydetti; " Kadirli'nin Düşman işgalinden kurtuluşunun 96. yıl dönümünü kutlamanın mutluluğunu ve heyecanını yaşarken, 7 projemizin de açılışını yapmanın gururunu yaşayacağız. Kent Müzesi, Yeni Otogar, Kent Meydanı, Su Deposu, Hacıbektaş Veli Parkı, Adalet Parkı ve Muhsin Yazıcıoğlu parkının açılışını yapıyoruz. Kadirlimize hayırlı olsun" KADiRLi BELEDiYESi KENT MÜZESi Cevhair ZARARSIZ SANAT TARİHÇİSİ KENT MÜZESİ SORUMLUSU >>11'DE KOCA MUALLİM RASİM ÜNAL Fatma SAYMAN (Eğitimci - Araştırmacı- Yazar) >>12'DE N CAN'I iRFAN en ka d lemin KADiRLi'DE FUTBOLUN HiKÂYESi Sayfa 8-9'DA KURTULUŞUNDA 7 MART'ın ÖNEMİ Abdurrahman KÜTÜK Tarihçi Yazar Çukurova Üniversitesi Öğretim Elamanı 1910'LARDA KADiRLi iZLENiMLERi ÇUKUROVA'nın Kadirli'nin Milli Mücadeledeki Yeri Ve Önemi Sayfa 4-5'TE SAYFA 10'DA AHMET KARATAŞ Mehmet Akyiğit Emekli Öğretmen Araştırmacı-yazar Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kütüphanecilik ve Dökumantasyon Daire Başkanı SAYFA 14'DE 7 MART Değerli Kadirlililer; Bu gün İlçemiz için, ülkemiz için anlamı büyük olan önemli bir günün, kurtuluşumuzun 96.yıldönümünü kutlamanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. 7 Mart Kadirli'mizin düşman işgalinden kurtulduğu, Çukurova da hürriyet meşalesinin yandığı günün adıdır. Geçmişten bugüne değin hür yaşamış, esarete ve baskılara boyun eğmemiş ecdadımızın kahramanlıklarını bugünlerde hatırlamak, aziz şehitlerimizi yad etmek, geleceğe güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Dünyaya örnek olan Kurtuluş Mücadelemizde tek yumruk olan milletimiz, dört bir yanı işgal edilmiş yurdumuzda, bu mücadeleyi zor şartlar altında kazanmış ve adını dünya tarihine yazdırmıştır. Bu mücadele binlerce şehit, binlerce gazi ile kazanılarak Türk Milletinin azmi, vatan sevgisi ve inancının neler 2 KADiRLi DEĞiŞiYOR yapabileceği tüm dünyaya gösterilmiştir. Kadirli, Çukurova da düşman işgalinden kurtulan ilk yerdir. Kadirli Çukurova'nın kurtuluş tarihinde önemli bir yere sahiptir. “Çukurova da Hürriyet ve İstiklal güneşi 7 Mart'ta Kadirli'de doğmuştur.” sözü tarihi bir gerçeğin veciz ifadesidir. Kuva-i Milliye ruhu ile Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın konağında başlayan bu ateş, Osman Tufan, Müftü Osman Nuri E f e n d i l e r v e Ka d i r l i h a l k ı n ı n başkaldırısı sonucu tüm bölgeye yayılmış dolayısı ile Milli mücadelenin merkezi olmuştur. İşte bütün bunlardan dolayı 7 Mart günü, ecdadın aziz hatıralarına sahip çıkma günüdür. Tarihimizin en şerefli sayfalarından birini yazan milletimizin şehit düşen asker ve halkımızın, gazilerimizin kanıyla canıyla dalgalandırdığı şanlı bayrağımıza dün olduğu gibi bugünde, yarında sahip çıkma günüdür. Hakkı ödenmez vatan evlatlarının Muhittin PAMUK Kadirli Kaymakamı bundan tam 96 yıl önce verdiği bu kurtuluş mücadelesi sonucu bugün sahip olduğumuz bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ilelebet devamı için hep birlikte var gücümüzle çalışarak, bayrağı bizden sonraki nesillere helal getirmeden devredeceğimize olan inancım tamdır. Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızın Milli dayanışma ve bütünleşmeyi en güzel şekilde ortaya koyduğumuz, tek hedefte birleşerek Ulusal onurumuzu koruma sevincini yaşadığımız, 7 Mart Kadirli'nin düşman işgalinden Kurtuluş Gününü kutluyor, bu bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin bedelini canlarıyla ödeyen aziz şehitlerimizi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, minnet ve şükran duygularıyla rahmetle anıyor, tüm Ka d i r l i l e r e s e v g i v e s a y g ı l a r sunuyorum. KUVA-Yi MiLLiYE VE 7 MART GURURU Çukurova'nın incisi, güzel Kadirlimizin mert ve kahraman insanları, Saygıdeğer hemşehrilerim. İlçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 96. yıl dönümünü hep beraber sevinç ve coşku ile kutluyoruz. Kahraman ecdadımız tüm Anadolu'yu ve Kadirlimizi düşmanın her türlü işgalinden şehaded şerbetini içerek kurtarmıştır. Allah cennet vatanımızı, dinimizi, namusumuzu, bayrağımızı şan ve şerefimizi, sinsi ve kahpe düşman saldırılarından korusun.Büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk tarafından Doğu Çukurova'nın işgalden kurtuluşu için görevlendirdiği Tufan Bey'in Andırın'ın dağ yamaçlarına yaktırdığı ateşler işgalcilerin gözünü korkutmuştur. Kadirli'nin üzerine 7 Mart günü istiklal güneşinin şafağı sökmüştür. Bu aziz ve necip Millet geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da bizi biz yapan milli ve manevi değerlerine ne pahasına olursa olsun gözünü kırpmadan sahip çıkacaktır. Kadirlimizin kurtuluşundan sonra istiklal kıvılcımı Kozan, Ceyhan ve Osmaniye'de düşmanın yüreğine bir köz gibi düşmüştür. Geçmişini, tarihini, kimliğini unutan misyon ve vizyonunu kaybetmiş insanların ve milletlerin geleceği hep karanlık olmuştur. Çocuklarımıza ve gençlerimize okullarda, camilerde, televizyon ekranlarında, gazete ve dergi köşelerinde vatanımızın, bayrağımızın, özgürlüğümüzün, milli ve manevi değerlerimizin gücünü ve kıymetini anlatmalıyız. Eğer bunu yapmazsak gerek anne babalar, gerekse devlet ve millet olarak bedelini çok ağır öderiz. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız; su uyur, düşman uyumaz. İncir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit meseleler yüzünden milli birlik ve beraberliğimizi zayıflatarak düşmanın ekmeğine yağ sürülmesine fırsat vermemeliyiz. Birbirimize düşer, bölünür, parçalanırsak şehitlere ve çocuklarımıza bunun hesabını veremeyiz. Kuvva-yi milliye ruhunu içimizde her zaman yaşatalım. Vatanı ve bayrağını en çok seven O'na en güzel hizmeti en doğru şekilde yapandır. Bu gücü inancımızdan ve halkımızdan alıyoruz. İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif ERSOY'un: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı Uyarısı doğrultusunda "Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal" düsturuyla şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak bir hayatın, bu topraklar üzerinde yaşanmasına izin vermemeliyiz. Onlar bu kutsal değerler uğruna canlarını verdiler. Bizler de dünya devletleri arasında ülkemizin hak ettiği yere gelmesi uğruna her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olmalıyız. Şükürler olsun biriz, beraberiz, diriyiz ve iriyiz. Daha önceleri Kadirli'de imkanlar olduğu halde gerçekleştirilmeyen sosyal projeler gerçekleştirirken bir yandan da Kadirlimizin modern bir kent olması ŞANLI ÇETELER Fatma Behice BATUR Not: 7 Mart Kurtuluş Bayramı için yazılan ilk şiirdir. Not :1943 yılında yazılmıştır. Maraş yollarından ettiler akın Açtıla Bayrağı göklere yakın Kaçmayın Fransız, dönünde bakın Geliyor bizim ünlü çeteler. Analar babalar seyire çıktı Bu heybet,düşmanın belini büktü Silahlı olmayan sopayı çekti Geliyor bizim şanlı çeteler Hasretle beklenen 7 Mart günü Burada kuruldu, Çete düğünü Binlerce olsa da düşman yığını Tepeleyip geçer bizim çeteler Sabaha karşı da toplar atıldı Çeteler dizildi,yollar tutuldu Korkak düşmanların beli büküldü Geliyor bizim şanlı çeteler Kükremiş atları sel gibi coşar Gören düşmanların tebdili şaşar Hiç yorulmaz; dağlar,tepeler aşar Geliyor bizim şanlı çeteler Tufan Beyi dersen çeteler başı Göğsünü geriyor düşmana karşı Yüksek sedasıyla titretir arşı Vatanı kurtardı şanlı çeteler yolunda hiç bir mazeretin arkasına sığınmadan büyük adımlar atıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle bütün hemşehrilerimin 7 Mart kurtuluş bayramını en içten dileklerimle kutlar, aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi hürmetle anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 3 Milli Mücadelede Kadirli Mehmet Akyiğit Emekli Öğretmen Araştırmacı-yazar AŞIK FEYMANi KADiRLi'DE Birinci Dünya Savaşı'nda yenilen Osmanlı Devleti, 30 Ekim I918'de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamak zorunda kalır. Bu antlaşmaya göre Çukurova, önce İngilizlerin, sonra da Fransızların payına bırakılır. 18 Aralık 1918'de Adana, 10 Mart 1919'da Kozan, 14 Mart 1919 'da da Kadirli Fransızlar tarafından işgal edilir. Fransız işgal küvetleri, Yüzbaşı Taillardat ve Üsteğmen Suby komutasında Cemal Paşa Köprüsü üzerinden Kadirli'ye girerler. İşgal kuvvetleri Hükümet Konağına gelerek, Türk Bayrağını indirip göndere Fransız bayrağını çektikten sonra, Kendirli'nin Konağı'na yerleşerek, burasını karargah olarak kullanırlar. Aşama aşama gerçekleştirilen işgalle birlikte, Fransız Ermeni baskısı ve yıldırma faaliyetleri iyice artar, halkın silahları toplatılır. Bu durum karşısında çaresiz kalan halk, Müftü Osman Nuri Efendi'nin çevresinde kenetlenerek, kurtuluş yollarını aramaya başlar. Aynı durum hatta daha kötüsüKozan'da da yaşandığı için, Kozan'dan kaçan bir heyet, Kadirli-Kozan kurtuluş yollarını aramak ve Milli Mücadele'de Çukurova'nın durumunu görüşmek için, Kadirli - ÇokakGöksun-Develi-Kayseri güzergahından Sivas'a gider. Sivas Kongresi'nden sonra, heyet Yüzbaşı Osman Nuri aracılığı ile Mustafa Kemal'le görüşür. Görüşmede Ermeni ve Fransız zulmü anlatılır. Halkın işgalcilere karşı koyması için, sivil halkı yönetip yönlendirecek subay, silah ve cephane yardımı yapılmasını isterler. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa,Topçu Binbaşı Mehmet Kemal Bey'i, Kozanoğlu Doğan kod adıyla, Piyade Yüzbaşı Osman Nuri Bey'i de Aydınoğlu Tufan Bey Kod adıyla görevlendirerek, Kayseri'de Ali Fuat Paşa'dan gerekli emri almak üzere Develi'ye gönderir. Doğan Bey ve Tufan Bey Kayseri'de Ali Fuat Paşa ile buluşurlar. Ali Fuat Paşa, Çukurova'nın geniş bir alan olduğunu, burayı ancak üç subayın örgütlendirebileceğini söyler ve Yüzbaşı Ali Ratip Bey'i de Tekelioğlu Sinan kod adıyla Çukurova'nın kurtuluşunda görevlendirir.Sonuçta Tufan Bey Doğu Çukurova, Sinan Bey de Batı Çukurova Kuvayi Milliye örgütünü kurmakla görevlendirilir. Binbaşı Doğan Bey ise, bunların komutanlığına getirildi. Bu üç komutana, işgal altında bulunan Çukurova'ya en yakın yerlerde Kuvayi Milliye teşkilatını kurup 1920'nin Mart ayı başlarında her üç noktadan düşmana gerilla usulü saldırmaları emri verilir. Alınan bu emir gereğince Sinan Bey Karaisalı'da, Tufan Bey de Andırın'da göreve başlamak üzere 1920'nin Ocak ayı başında Develi'den ayrılırlar. Doğan Bey ise, görevini Develi'de sürdürür. Tufan Bey, Kozanlı Hulusi Kurtoğlu ve yanındakilerle binbir güçlük içinde Meryemçil Beli'ni aşarak, 8 Ocak 1920'de Andırın Kesim Köyüne "Hafız Bekir" takına adıyla gelip Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın evine misafir olur ve teşkilatlanma işlerini buradan yürütür. Tufan Bey ve Hulusi Kurtoğlu, olan biteni ve Sivas Kongresi'nde alınan kararları el altından çevreye yayarlar. Böylece Doğu Çukurova'da örgütlenme ve silahlanma işleri gizliden gizliye yürütülür. Kuva-yi Milliye'nin yanısıra,Kadirli ve Kozan'da, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin şubesi gizlice kurulur.Tufan Bey, Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın rehberliğinde çevrenin ileri gelenleriyle görüşerek örgütlenmeyi ve kurtuluşu organize eder. Bin dokuz yüz yirmi, yedi mart günü Kurtuluş sevinci var Kadirli'de Kolay oldu düşmanların sürgünü Fransız'a bu yer dar Kadirli'de Coştu Türk Milleti büyük hevesle Atatürk'ten işitilen bir sesle Çoban değneğimle çiftçi mesesle Dediler düşmana vur Kadirli'de Ermeniler Fransızla birleşti Dağa çıktık çölde durmak zorlaştı Korkak düşman gözü döndü erleşti İşlemek istedi şer Kadirli'de Çeteler kuruldu hem sekiz bölük Yüzbaşı Tufan Bey imdada gelik Akmadan halloldu kan oluk oluk Amma ki çok döktük ter Kadirli'de Kasaba, Tatarlı Sumbas bölüğü Bozdoğan, Dağkolu, Çokak bölüğü İaşe reisliği Saurun bölüğü Yirmi iki komutan er Kadirli'de Seferberlik ilan oldu dövüştük Nice engelleri yıktık savuştuk İmar ile istiklale kavuştuk Çok şükür yaşarız hür Kadirli'de Mutlu haber bir mucize bilindi Köyden kasabadan koşup gelindi Vatan işgal pisliğinden silindi Kuua-i Milliye kur Kadirli'de Yedi Mart Bayramı ne güzel olur Çeteler Andırın yolundan gelir Kovar Fransız'ı elinden alır Bu kahraman insan yar Kadirli'de Azgan çiçek açtı yapaklandı kar Feymani Yedi Mart işte ilkbahar Okunsun bu destan benden yadigar Bayram yapıldıkça her Kadirli'de 7 MART 4 KADiRLi DEĞiŞiYOR Kadirli'nin Milli Mücadeledeki Yeri Ve Önemi O yıllarda Adana Vilayetine bağlı Kozan Sancağı'nın bir kazası olan Kadirli ( Kars)'nin Milli Mücadele tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Mili Mücadeledeki Kadirli Cephesi incelendiğinde bu, çok daha iyi anlaşılır. Kadirli, Mondros Ateşkes hükümlerince 7 Mart 1919 yılını takip eden günlerde Fransız Mösyö Suby ve Viyerson adındaki iki teğmen komutasında otuz süvari askerden oluşan Fransızları birliklerince işgale uğradı. Kadirli'nin işgal tarihi kesin olmamakla birlikte Kozan'ın işgal tarihinden birkaç gün sonradır. Bazı kaynaklarda ise Kozan'ın işgal tarihi 10 Mart 1919 olarak belirtildiği için Kadirli'nin de işgal tarihi 14 Mart 1919 olarak gösterilmektedir..1 O dönemde Kadirli'de 500'e yakın bir Ermeni nüfusu vardı. Ermenilerle Türkler gayet iyi ilişkilere sahipti. Hatta "Ermeni tehciri" sırasında Kadirli halkı Ermenileri Osmaniye yoluna kadar uğurlamışlardı. Tehcirden dönen Ermenilerle de aralarında büyük çaplı bir çatışma olmamıştır. Kadirli işgale uğrayınca Fransızlar, Ermenileri kendi çıkarlarına kullanmaya başladılar. Ermenilerin, çok az bir nüfusa sahip olmalarına rağmen Fransızların emri ile karakollara Türklerle yarı yarıya jandarma yazılması emri verilmişti. Bu da Ermeniler lehine bir durum teşkil etmekteydi.2 Fransızlar Kozan'da olduğu gibi Kadirli'de de Ermeni mallarının iadesi amacıyla “Tesviye-i Mesalih Komisyonu” kuruldu. Bu komisyon üyeleri Tevfik Coşkun'un abisi Cafer Hoca, Hemite Köyü'nden Halil Efendi oğlu Mehmet Efendi, Ermenilerden Karamanoğlu Büyük Panis, Çakal oğlu Arakil seçildi. Komisyon başkanlığına Müftü Osman Nuri Efendi getirildi. Osman Nuri Efendi, geniş yetkilerle, Kozan'da Türkler aleyhine cereyan eden komisyon kararlarının aksine, adaletle bu işi takip etmiş, sonuçta Kozan'daki gibi büyük haksızlıklara Kadirli'de yer vermemiştir.3 Bu tarihlerde Kadirli Jandarma Komutanı, sonradan Kozan Jandarma Komutanı olacak olan Yüzbaşı Ali Saip Beydi. Bu sıralarda Kadirli halkı büyük bir tereddütteydi. Tartışma konusu, Fransızların kontrolündeki jandarma kuvvetlerine katılıp katılamamaktı. İşte bu hususta Kadirli müftüsü Osman Nuri Efendi, Kadirli'deki Müslüman ahaliye yol gösterdi. TUFAN BEY Kadirli Müftüsü Tayyipzade Osman Nuri Efendi, Fransız jandarması yazılması hususunda Müslüman halkı teşvik etmişti. Osman Nuri Efendi'in oğlu Mehmet Saygılı'nın verdiği bilgilere göre Osman Nuri Efendi; Muallim Rasim, ( Ünal) Hacı İdem Efendi gibi şehrin önde gelenlerini toplayarak Çerkez Nuri Bey'i çağırdı. ”Farnsızlar Ermenileri jandarma yazarlarsa halka eziyet olur. Kuvvet onların elinde olur. Bizim Türklerden de jandarma yazdıralım.” dedi.4 Nitekim o günlerde Fransız jandarması yazılan Avluklu Ahmet Torun anılarına bu durumu şöyle anlatmaktadır: ”Mösyö Tayyarda şöyle bir emir ilan ettirdi: Şu şartla jandarma yazılarak kadrosunun artmasına dair yazılan jandarmalar üç sene hizmet edeceğine senet verecekler. Süvarilerin aylık maaşı 30, piyadelerin aylık maaşı 15 lira olacak. Eski jandarmalardan bu şartı kabul etmeyenler jandarmalıktan çıkartılacak. Ben bu emir üzerine kendimce şöyle bir kanaate vardım: Artık düşmana hizmet etmem. Jandarmalıktan ayrılırım. Yalnız bir de bu meseleyi Hocam Tayyipzade Osman Nuri Efendi'ye danışayım dedim. Hocama durumu izah ettim. Hocam ehemmiyetli olarak şu öğüdü verdi: Oğlum asla jandarmalıktan ayrılmayacaksın. Ayrılmak isteyen arkadaşlarına da mani olacaksın. Çünkü düşmanın içinde adamımız olur. Türklere her hususta yardımımız olduğu gibi, düşmanın sırrını öğrenirsiniz. Hem de bir silahı almış olursunuz. dedi. Ben de kabul ettim ayrılmadım. Ayrılmak isteyen arkadaşımı da ayırmadım.” 5 İşte Kadirli Müftüsü Osman Nuri Efendi'nin bu fetvası üzerine Müslümanlardan jandarma yazılmış, yazılan jandarmalar da görevlerine devam etmişlerdir. Gerçekten de Müftü Efendi'nin dediği gibi ilerde Müslüman jandarmalar Fransızlardan aldıkları bilgileri Kuvva-i Milliye'ye aktarmışlar, millî teşkilat kurulunca silahlarıyla beraber Kuvva-i Milliye saflarına geçmişlerdir. Kadirli'de bu olaylar olurken Sivas'ta bulunan Mustafa Kemal Paşa, Kilikya Kuvva-i Milliye teşkilatını kurmuş, Binbaşı Kemal Bey'i, Kozanoğlu Doğan takma adıyla bu göreve getirilmiştir. Yüzbaşı Osman Nuri Beyi ise Aydınoğlu Tufan Bey takma adıyla yardımcısı olarak görevlendirilmiştir. Bu görev mucibince Osman Tufan Paşa, Ocak 1920 yılın ilk günlerinde Develi-Tufanbeyli- Göksun- Geben Andırın yolunu takip ederek aşağı Andırın'a geldi. Amacı Andırın üzerinden Adana vilayetine sızmaktı. Burada ilk teşkilatlarını kurarak Kadirli üzerine baskı oluşturmaya başladı. Kadirli'nin önde gelen vatanseverleriyle bağlantı kurdu. Kadirlililer de Tufan Paşa'nın bu isteğini milli bir görev kabul ederek onun emrinde savaş sonuna kadar vatan için çalıştılar. KADİRLİ'DE KUVVA-i MİLLİYE TEŞKİLATI'NIN KURULMASI İşgalciler, Kadirli'ye ve işgal sahasına Milli Hareketi destekleyen gazetelerin girmesini yasaklamışlardı. Bundan dolayı Kadirlililer, Milli Mücadeleden Sivas Kongresi'nden, Müdafa-i Hukuk Heyeti'nden ve Mustafa Kemal'den ilk haberleri Darande'den Kadirli'ye gelenlerden öğrendiler.6 Gazete olmasa da milli mücadele Abdurrahman KÜTÜK Tarihçi Yazar Çukurova Üniversitesi Öğretim Elamanı 5 hareketleri kulaktan kulağa etrafa yayılıyordu. Halkın büyük bir kısmının olup bitenden haberleri yoktu. Kadirli halkının ileri gelenlerinden yirmi iki kişi, Darendeli Nalbant Mehmet Ağa'nın dükkânın üstündeki bekâr odasında toplandı. Toplanan Kadirli'nin münevver ve vatanseverleri Atatürk'ün kurduğu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nin gayesine uygun on maddelik bir nizamname hazırladılar. Nizamname okunduktan sonra kurulan gizli cemiyet şöyle oluştu.7 Başkan: Tevfik Coşkun Muhasip: Bekir Onat Vezneci: Hacı Muharrem Kâtip Remzi Özdemir Aza. Hacı İdem-Hasan Tahsin Vayısoğlu Bunların yanında yirmi iki kişilik gizli cemiyet üyesi oluşturuldu. İsimleri tespit edilenler şunlardır:8 Karamüftü Hazım Agah Bey, Süleyman Sırrı, Faik Üstün, Halil Tekerek, Necati Ünal, Karamüftüzade Tevfik, Sarı İbrahimoğlu Yakup Ağa'lar, Davut Hoca, Ethem ve Sadi Efendiler, Hacı Muharrem Ağa, Vahit Vayısoğlu, Nuri Çavuş, Karabeyoğlu Mehmet, Kerim, Hacı Beyler, Tozlulu Ömer Hoca,Çörtül Mehmet,Cinali Mustafa, Kilisli Muharrem Çavuş, Kadir Çavuş Şanlı, Mıkdat Cafer,Ali Kahya oğlu Mustafa, Cihangir Abdullah,Çözveli Ömer. Vatansever Kadirlililer böylece Kadirli'de milli bir teşkilat kurdular. Halk da silahlanmaya başladı. Hatta bir mavzer elli liraya satılır oldu. Andırın ve Kadirli'nin dağlık yerine hâkim olan Tufan Paşa, ”Tufan Paşa geliyor “Yeşil Ordu geliyor” propagandaları sayesinde Kadirli'deki Ermeni ve Fransızları tedirgin etmeye başladı. Tufan Paşa, Kadirli'nin ileri gelenleriyle irtibat kurmak için harekete geçti. Kadirli'nin kahraman vatansever kişilerinden olan Tevfik Coşkun'a Hasan Tekerek aracılığı ile gizli bir mektup gönderdi.9 Tufan Bey mektubunda milli vazife için Andırın'a geldiğini ve Milli Mücadele'ye katılmasını istiyordu. Tevfik Coşkun, Tufan Bey'den gelen mektubu vatansever bir öğretmen olan Bekir Onat'a Savrun Çayı kenarında okuttu ve imha etti. Daha sonraları Tevfik Coşkun'la görüşme talebinde bulunan Tufan Paşa, Durmuşoğullarından Bıyıklı Ali Ağa'nın Kadirli-Andırın sınırındaki evinde buluştular.10 Görüşmelerde Tevfik Coşkun'dan halkı diri tutmasını ve “Yeşil Ordu geliyor” propagandası yapmasını istedi. Tevfik Coşkun'da aldığı talimatlara uyarak Kadirli'deki Türkleri heyecana getiren Fransız ve Ermenileri kaygıya düşürecek propagandalara devam etti. Böylece Tufan Bey, Kadirli'ye nüfuz etmeye başladı. Halk tarafından kim olduğu tam olarak bilinmeyen Tufan Paşa, Kadirli'de efsane oldu. Devamı 5'de 7 MART 9 5 KADiRLi DEĞiŞiYOR Kadirli'nin Milli Mücadeledeki Yeri Ve Önemi Andırın'da yapılan “Yeşil Ordu geliyor” gibi propaganda öyle etkili olmuştu ki Kadirli'deki Ermeniler tedirgin olmuşlar, can ve mallarından endişeye düşmüşlerdi. Durumu kendi aralarında konuştuktan sonra, görüşlerine her zaman önem verdikleri Müftü Osman Nuri Efendi'nin yanına geldiler. Korunmaları için ricada bulundular. Müftü Osman Nuri Efendi ”Derviş Paşa (Fırkayı İslahiye 1865 yılında) zamanında bir kötülük olmadı. Şimdi Andırın'dan kuvvet gelecek. Çatışma olmasın, şimdilik gidin.” diyerek korunmalarının mümkün olamayabileceğini söyleyerek en iyi yolun burayı terkle Kozan'a dönmeleri tavsiyesinde bulundu.11Ermeniler de “Tufan bey gelmeden kaçalım” diyerek Kadirli'yi boşaltmaya karar verdiler.12 Müftü Efendi'den bu tavsiyeyi alan Ermeniler yavaş yavaş Kadirli'yi terk etmeye başladılar. Ermenilerin Kozan'a taşınma işi, 18 Şubat 1920 tarihinde başladı.13Kozan'dan Kadirli'ye geçen Türklere karşılık, Kadirli'deki Ermeniler de Kozan'a taşınmaya başlamıştı. Bu arada Kozan'daki Türkler de Kadirli'ye göç etmeye başladılar. Bu, imzalanmamış bir anlaşmaya dayalı yapılan bir mübadele idi. Böylece Kadirli'deki Ermeniler, Kadirli'yi terek edince ilçede sadece Fransız kuvvetleri kalmıştı. Teğmen Suby, Andırın taraflarına siper kazdırtmak suretiyle savunma tedbirleri aldı. Bu hazırlıklara karşı Tufan Bey, Kadirli'nin doğu tarafından savunmaya elverişli olduğunu, bu durumda millî kuvvetleri, Kadirli'nin kuzey ve güney kesiminden Çokak Nahiyesi ve Bahçecik yönlerinden sevk ederek ilçeyi almayı düşündü.14Kadirli'de Fransızlar, Çerkez çeteleri biraz da gönüllü Ermeniler vardı. Ayrıca Ceyhan ve Kozan'dan yardım gelme ihtimalleri vardı. Tufan Bey'in Kadirli'yi kurtarma planı şöyleydi:15 Tufan Bey, Andırın kuvvetleriyle merkezden Kadirli'ye yüklenecek, Şakir Bozdoğan (Bahçe) komutasındaki Kuzey Andırın kuvvetleri sınırdaki karakollar bölgesini aşarak Çokak Nahiyesi üzerinden kuzeyden güneye doğru bir kuşatma hareketiyle ilerleyecekti. Bozdoğanlı ve Aydınlı aşiretleri ise, Mamuk Ağa ve diğer aşiret beylerinin komutasında Kadirli mevzilerini arkadan kuşatacak bir tertiple açıktan yay biçiminde ilerleyecekti. Tufan Bey, hazırladığı plan üzere Kadirli KAYNAKLAR 1- Yurtsever, Kadirli Tarihi, 135, Cezmi Yurtsever bu tarihi Sefa Vayıoğlu'nun bilgilerinden almıştır. Sefa Vayısoğlu Kozan'ın işgal tarihini 10 Mart olarak söylemektedir ki Kozan'ın işgal tarihi 7 Mart 1919'dır. Bekir Onat'ın mektubu, Çamurdan, Doğu Kilikya Olayları, 284, Bekir Onat Kadirli'nin işgal edildiği tarihte ilk okul öğretmenidir. Öğrencilerini karşılamaya götürdüğünden dolayı olayı iyi bilmektedir. 2- Ali SaipUrsavaş, ; Kilikya Dramı Ve Urfa'nın Kurtuluş Savaşı, Ankara, 2000, s.27 3- Tevfik Coşkun; Kadirli Milli Mücadelesi Ve Hatıratlar, Kadirli Basımevi, Kadirli, 1967.s.25. 4- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet Saygılı'nın anıları. Anılarla Milli Mücadelede Ceyhan, 235. 5- Avluklu Ahmet Torun Paşa'nın Hatıratı. s 19. (Yayımlanmamıştır) 6- Coşkun, a.g.e. , 26. üzerine hareket emri verdi. Plan, çetelerin herhangi bir askeri eğitim almamış olmasına rağmen başarıyla uygulandı.16 Fransızlar, Andırın Millî Kuvvetlerinin cepheden ilerlediğini görünce, savunma mevzilerine yerleştiler. Milli Kuvvetlerin kuzey ve güneyden Kadirli'yi sarmak teşebbüslerini görünce korkuya kapılarak Kozan'a doğru kaçmaya başladılar. 6/7 Mart gecesi düşman çekilince Kadirli, silahlı çatışma yapılmadan kurtarıldı. Aynı gün Müftü Osman Nuri Efendi'nin duasıyla hükümet binasına Türk bayrağı çekildi. 7 Mart 1920. TUFAN BEY'İN KADİRLİ'YE GELMESİ Fransızların korkuya kapılıp Kadirli'yi boşaltmasından sonra, Tufan Bey, Andırın kuvvetleriyle birlikte yaklaşık beş yüz kişiyle Kadirli'ye girdi. Kadirli halkı çocuk yaşlı demeden, şehrin girişinde bugünkü Asri Mezarlık civarında Tufan Paşa'yı davullarla sevinç gözyaşlarıyla ve nutuklarla karşıladı. Tufan Bey'in o gün başında kalpak, sırtında Maraş abası ve yerli yünden dokunmuş şalvarı, ayağında potin vardı.17 Göğsünde, sarı mavzer çekirdeği, Doğu Çukurova Kuva-i Milliye mıntıkası komutanlık rütbesini temsil ediyordu. Çeteler ve halk kitle halinde büyük sevinç naralarıyla kuzeyden güneye uzanan ön cephesi batıya olan Hükümet Konağına geldiler.18 Burada yaptığı konuşmada Tufan Bey de dâhil herkes sevinçten ağladı. Tören sonunda Tufan Paşa, Patri'nin yani Kendirli'nin Konağı'nda kaldı. Daha sonra karargâh, Rüştiye Okulu'na taşındı.19 Tufan Paşa'nın Kadirli'ye gelişini, Ömer Lütfi Bey de Tufan Paşa'nın anlattığını doğrular nitelikte şöyle anlatmaktadır:20 ”Kilikya Doğu Kolu Komutanı Tufan Bey'in Kars'a (Kadirli'ye) gelmekte olduğunu bildirdiler. Bütün halk ve memurlar arasında ben de karşılamaya katıldım. Eşliğinde 600 kahramanla geldiler. Karşılamaları pek parlak oldu. Yirmi yedi sancakla karşılandı. Hükümet Konağı, belediye ve evler Osmanlı sancağı ile donatılmıştı. Hükümet Konağı, belediye, çarşı ve haneler seraba sancak-ı Osmani ile donatılmıştı. Doğruca hükümete teşrif buyurdular… istirahat ve ikmalinden sonra hükümet havlusuna inilerek hakim efendi tarafından makamı münasip bir dua okundu.” Kadirli'nin düşmandan temizlenmesi, Kozan'daki Müslümanların Kadirli'ye göç etmesini hızlandırdı. Kozanlı Müslümanlar kafilelere halinde Kadirli'ye geldiler. Halk arasında bu olaya KAÇ KAÇ denmektedir. Kozan Kuva-i Milliye Teşkilatı da Kadirli'de kuruldu. Bu durum, Kadirli'nin, bölgenin milli mücadele üssü olmasını sağladı. Tufan Bey'in Kadirli'ye geliş tarihi olarak Tufan Paşa'nın Tevfik Coşkun'a yazdığı 05.12.1920 tarihli mektubu delil kabul edilerek 27 Mart 1920 tarihi olarak gösterilmektedir.21 Kadirli'nin düşman işgalinden Abdurrahman KÜTÜK Tarihçi Yazar Çukurova Üniversitesi Öğretim Elamanı 7- Coşkun, a.g.e. , 11. 8- SOLAK, Seviye; Milli Mücadele Ve Kadirli, Taş Medrese Yayınları, Erzurum, 1995, s. 31. 9- Solak, a.g.e. , s. 34 , Çoşkun, a.g.e. , s. 20. 10- Coşkun, a.g.e. , 22. 11- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet saygılının anılırı. Anılarla milli mücadelede Ceyhan, 235 , Solak, a. g.e. 39 12- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet saygılının anılırı. Anılarla milli mücadelede Ceyhan, 235 , Solak , a.g.e., 39 . 13- ÇalyanKarbetHatıraları, s,, 34-38.( Yayımlanmamıştır) 14- Osman Tufan Paşa; Kurtuluş Hatıraları, İstanbul, 1964.s. 79. 15 - Osman Tufan Paşa, a.g.e. , s.80, Coşkun, a.g.e. ,s.29. 16- Osman Tufan Paşa, a.g.e. ,s. 80, Coşkun, a.g.e. , s.29. 17- Tufan Bey'in bu elbisesi bugün Kozan lisesi'nde 22 kurtulmasından sonra Tufan Paşa, karargâhını Kadirli'ye taşıdı. Böylece İlk defa Adana vilayetine bağlı bir kaza merkezi kendi imkânlarıyla kurulmuş oldu. Adana bölgesinde ilk kurtulan bölgenin Kadirli olması Kadirli ve Kadirlililer için bir övünç kaynağıdır. Milli kuvvetler, Kadirli'ye hâkim olunca, Tufan Paşa memurların görevlerine dokunmadı. Çünkü böyle bir değişiklik çeşitli dedikodulara sebep olacaktı.Hem de yeni memurlar bulmak zordu. Fransızlarla kaçan Kaymakam Tarsuslu Münir Bey'in22 yerine Eski İslâhiye Kaymakamı Feyyaz Bey'i göreve getirdi.23 Telgraf hatlarını kestirerek Fransızların buradan bilgi almalarını engelledi. Köylerden ve kırsal kesimden kaçan Ermenilerin mallarına ve sürülerine bazı kimselerin el koymuşlardı. Bu mallar ve sürüler tespit edilerek görevlendirilen heyete bırakıldı. Adalet, jandarma ve maliye gibi konular Tufan Bey'e bağlandı. Hükümet işleri de aşırı müdahale edilmemek şartıyla Müdafa-i Hukuk Heyetine bırakıldı.24 Sonuç olarak o yıllarda Adana vilayeti Kozan sancağına bağlı olan Kadirli kazası, dünyanın dördüncü büyük kuvveti Fransızlara ve onların işbirlikçilerine karşı bir yıl gibi kısa bir sürede dışarıdan herhangi bir destek almadan kendi imkânlarıyla kendi insanıyla etkili bir propaganda ve teşkilatlanma yaparak kendi topraklarını kurtarmayı başarmış bir memlekettir. Kadirli, Adana bölgesinde ilk kurtulan Türk toprağıdır. Adana'dan yaklaşık iki yıl önce kurtulmuştur. Kadirli bir yıldan az bir süre işgal görmüştür. Bu bakımdan Türkiye'de ilk kurtulan, en az işgale uğrayan şehirlerimizin başında gelmektedir. Kadirlili vatanseverler, kendi bölgelerinin kurtulmasından sonra da Milli Mücadele'ye etkin şekilde katılmış, diğer bölgelerin de kurtulmasında etkili olarak mücadele etmişlerdir. Kadirli, büyük çatışmalar yapmadan etkili bir teşkilat ve propaganda ile kurtulmuş bir bölgedir. Bu bakımdan üzerinde durulması gereken bir çalışmadır. Çünkü psikolojik harp taktiği, direk bir çatışma meydana gelmeden çok güçlü bir devlet ve orduya karşı başarıyla uygulanmış, hiçbir kayıp vermeden koca bir kaza merkezi düşmandan temizlenmiştir. Bu bakımdan Kadirli'nin Milli Mücadele'deki yeri ve önemi incelenmesi gereken büyük bir başarı örneğidir. Bu bakımdan Kadirlililer, Milli Mücadeleleriyle ne kadar öğünseler azdır. Bu vesile ile bu topraklar için mücadele etmiş kahraman ecdadımızı rahmetle minnetle anıyorum. sergilenmektedir.Tufan Bey bu elbisesini Ahmet Cevdet Çamurdan'a hediye etmiş Ahmet Cevdet Çamurdan da bu elbiseyi kozan Lisesi Müzesi'ne hediye etmiştir. 18- Bu konak daha sonra yanmıştır.bknz. Sola, a.g.e. , s. 40. 19- Solak, a.g.e. , 41. 20- Ömer Lütfi Bey, g. a.h. , 63. 21- Tufan Bey'in Tevfik Coşkun'a 05/12/1920 tarihli tarihi mektubu, Coşkun, a.g.e. , s.55, 56. 22- Münir Bey daha önce Sırkıntı Bucağı müdürü idi. Münir Bey, Fransızlarla işbirliği yaptığı için Fransızlar tarafından Kadirli'ye kaymakam olarak atanmıştı. 23- Bekir Sıtkı Onat'ın Mektubu. Çamurdan, Kilikya Olayları, s. 289. 24- Çelik Kemal; Milli Mücadele'de Adana Ve Havalisi, TTK. Ankara, 1999. S. 177. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 6 MUZAFFER YÜKSEL KAYA Kadirli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Karabey Oğlu Mehmet Bey Sabaha kadar gözüne uyku girmemişti. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durmuştu. Yataktan kalkarak sırtına yeleğini geçirdi. Pencerenin önündeki sedirin üzerine oturdu. Perdeyi aralayıp dışarı baktı ortalık hala karanlıktı. Duvarda asılı kaputun cebinden tütün tabakasını alarak tekrar sedirin üzerine çöktü. Karanlıkta el alışkanlığı ile bir sigara sardı. Kalkarak odanın ortasına doğru yürüdü. Maraş işi bakır mangalın yanına diz çöktü. Mangalın yanındaki halkaya tutturulmuş maşayı alarak külleri karıştırmaya başladı. Karanlıkta, sönmemiş köz parçaları ışıldayıverdi. Maşanın ucuna tutturduğu köz parçasıyla, ağzındaki sigarayı bir iki nefeste yaktı.Tekrar sedirin yanına vararak dışarı bakmaya başladı. Kafası hala karmakarışıktı. Aklı bir türlü almıyordu. Nasıl olurdu? Koca Osmanlıya ne olmuştu? Padişah hazretleri nerdeydi? Bu Fransız gavuru da nereden çıkmıştı? Dün kasabada bir fısıldanma başlamış, Ermeni çapulcuların da bir hareketlilik olmuştu. Zaten illaki bunu kabullenemiyordu. Bu Ermeni gavuruna ne oluyordu? Daha düne kadar birlikte değimliydiler?. Bunlarla kim ne yapmıştı? Kasabanın en iyi evlerinde otururlar ,Kadirli ticaretini ellerinde tutarlardı. Öyle ki Cuma günlerinin dışında, ayrı bir dinlerinin olduğunun bile farkına varılmazdı. Papazlarına bizim Osman Nuri Hocaya gösterdiğimiz saygının aynısı gösterilmezimiydi?. Fransız gavuruna neden yaltaklanıyorlardı?. Bunların gözüne bir gözükür vardı mutlaka. Uzaktan sabah ezanı okunmaya başladı. Osman Nuri Hoca bir başka türlü okuyordu bu gün sabah ezanını. Ezan önce bir ağıt gibi geldi Karabey oğlu Mehmet Bey'e. Kulak verdi dinlemeye başladı. Şimdi ise bir gurbet türküsü gibi gelmeye başlamıştı. Sonra birden bire hızlandı ezan, bir mehter marşına döndü. Kulağına yoldan nal sesleri duyuluyordu. Pencereden dışarıyı görebiliyordu artık. Mehter çalıyor, en önde mehteran takımı ardında Pala bıyıklı Osmanlı sınır beyleri, arkasında akıncılar, daha arkada ise Kazmacılar vardı. Ordunun ucu görünmüyordu. İşte ürkütücü görünüşüyle Deliler, ardından Azaplar, Beşliler, Farisan lar bölük bölük geliyorlardı. -Abdest alacak mısın bey?. Mehmet Bey irkildi. Kendine gelir gibi oldu. Döndü baktı. Hanımı Hüsne Hatun bir elinde ibrik, diğer elinde havlu, ayakta beklemekteydi. Mehmet Bey gözlerini ovuşturdu. Pencereden dışarı baktı. Sokaklarda kimse yoktu. Ezan bitmiş, etrafı derin bir sessizlik sarmıştı. Abdest alacak mısın? Mehmet Bey tekrar dönerek karısına baktı, sonra sert bir el hareketiyle odadan çıkmasını işaret etti. Başını pencereye dayayarak artık ağarmaya başlayan karanlığın el verdiği en uzak noktaya doğru bakmaya başladı. Kulağında hala nal sesleri vardı. Gün öğleye yaklaşmıştı. Ermeni çığırtkanların eşliğinde Fransız komutanları Tayyarda ve Subhi, arkasında korumalarıyla hükümet konağına doğru yürüyorlardı. Hükümet konağına dönülen yolda Ermeniler tarafından yapılmış bir tak vardı. Çoğunu Ermenilerin teşkil ettiği çarşı esnafı, sevinçle Fransız askerlerini alkışlamaktaydı. Ara sokaklarda Türkler bir araya gelerek, konvoyu izliyor ve kendi aralarında konuşuyorlardı. Kalabalıktaki Ermenilerin ellerinde Fransız bayrakları ve kasıtlı olarak da birkaç tane Türk bayrağı vardı. Kalabalık , hükümet konağı kapısının önüne doğru yürüdü. Kapı önüne varınca komutanlar durdular. Fransız komutanı Tayyarda geriye dönerek kalabalığa baktı. Ortalık derin bir sessizliğe bürünmüştü. Ermeni kalabalık en öndeydi. Aralarında Türklerin ileri gelenlerinden üç beş kişi vardı. Karabey Oğlu Mehmet Bey hırsından patlayacak gibiydi. En öne doğru yaklaşarak olayları izlemeye başladı. Sivil kıyafetli tercüman olduğu anlaşılan bir kişi Tayyarda'nın yanına gelerek kalabalığa döndü ve Türkçe olarak: -Fransız hükümetinin Osmanlı devletiyle yapmış olduğu anlaşma gereği, medeniyetin ve uygarlığın temsilcisi olarak ,şehrimizin yeni sahipleri adına, Güney bölgesi işgal komutanlarından Tayyarda,Türk ve Ermeni halkına yönelik bir konuşma yapacaklardır. Eliyle Tayyarda'yı işaret ederek; -Asil ve yüce Fransız halkı hükümetinin temsilcisi Binbaşı Tayyarda. Tayyarda bir iki adım ilerleyerek kalabalığa selamladı. Ermeniler çılgınca alkışlamaya başladı.Tayyarda kalabalığın sakinleşmesini bekleyerek, Fransızca konuşmaya başlayınca, tercüman da anında tercüme etmeye başladı.. -Bizler İttifak devletlerinin yenilmesiyle yapılan Sevr anlaşması gereğince ,Osmanlının yıllardır kanını emerek ihmal ettiği ,Türk ve Ermeni halkına uygarlık ve mutluluk getirme adına buradayız. İtilaf devletlerinin Fransa ya verdiği bu görev, Türkler için aslında bir şanstır. Adana şehrindeki hakimiyetimiz aylar öncesinden sağlanmış olup, şimdi bu şehre huzur ve sükun gelmiştir. Bu zamana kadar el koyduğumuz bu çevredeki yerleşim birimlerinde, münferit birkaç olay dışında, bizleri rahatsız edecek hiçbir olay olmamıştır. Bu da gösteriyor ki, bundan sonra Fransız asaletinin ve kültürünün hüküm süreceği bu yerlerdeki halk, bizleri şimdiden kabul etmiş ve kucak açmıştır. Bu arada şunu önemle belirtmek isterimki: Buraları emanet edeceğimiz Teğmen Subhi ve Fransız askerleriyle iyi geçinmek ,Türklerin menfaatleri icabıdır. Karabey oğlu Mehmet bey artık dayanamaz olmuştu. Kalabalığın arasından çevresini yararak ileri fırladı. Tercümana eliyle Tayyarda yı göstererek: -Söyle şuna! Uygar ve medeni ülkesindeki muallimleri Türk halkı ile ilgili yeterli bilgi vermemişler kendisine galiba. Şunu böyle bilsin ki,Türk milleti, istiklaline ve hürriyetine çok düşkün bir millettir. Fransız askerinin Türklere iyi geçinmeleri ise, kendi menfaatleri icabıdır. Ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Başta işgal komutanları olmak üzere, herkes bu ufak tefek esmer adama bakmaya başladı. Karabey oğlu Mehmet Bey'in gözlerinden kıvılcımlar fışkırıyordu. Bir kaç Fransız askeri ileri fırlamak istediyse Tayyarda'nın el işaretiyle geri çekildiler. Tercüman konuyu birkaç cümleyle özetledi. Düşman Subayının rengi atmıştı. Tercümana bir şeyler söyledikten sonra içeri girdi. Tercüman kalabalığa dönerek. —Binbaşı Tayyarda, az sonra belediyeyi denetleyecektir. AÞIK HALiL KARABULUT UNUTMA Aziz Kadirli'nin aziz gençleri Bu bayramları kuranları unutma Dönüp bir bak yetmiş üç sene geri O karanlık zamanları unutma Düşmanlar doluydu her ilimizde İşgal edilmişti Kadirlimiz de Kendi ilimizde ve elimizde Bizi esir yapanları unutma Ne acı ne vahim idi ki ahval İşgalciyi biz etmiştik istikbal Gözlerimizde yaş kalplerde Melal Yaşanılan bu anları unutma Zulüm başlamıştı halka her yerde Ne malda emniyet vardı ne canda Her gün yağdırılan bombardımanda Verdiğimiz kurbanları unutma Haç yükselip hilal alçalıyordu Ezan susuyordu çan çalıyordu Bu durum yürekler parçalıyordu O çanları çalanları unutma Türkler yok yerine koyulmaktaydı Bu topraklar onların sayılmaktaydı Halkın malı mülkü soyulmaktaydı Kıtalları talanları unutma Asıl işgalciler Fransız idi Ermeniler ondan amansız idi Kurtuluş umutsuz imkansız idi Bu imkanı bulanları unutma İçin için kanıyordu yaralar Gizli gizli aranırken çareler Andırın 'dan atan yiğit nârâlar Kemâlleri, Tufanları unutma Kasaba köy hep başbaşa verildi Silahlar sağlandı çete derildi Nice güçlüklere göğüs gerildi Neler oldu olanları unutma Kovuldu düşmanlar Yedi Mart günü İşte bugün o zaferin düğünü Ey oğul hatırdan çıkarma dünü O amansız düşmanları unutma 1993 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 7 YENiDEN DiRiLiŞ İbrahim BOYSAL Kadirli KAVAK Şube Başkanı İnsanlık tarihi kayıtlarındaki en kadim milletlerden biri olan Türk milleti, dünyanın ortasından dört bir yanına at sürmeye başladığında, dünyanın o gün a n l a d ı ğ ı y ü re k v e b i l e k d i l i n d e n konuşuyordu. Tek gücün savaş gücü olduğu o günkü dünyada, insanlık bunun en müthiş örneğini Türk milletinde görüyordu. Zaman içerisinde, yürek ve bilek gücüne insani değerleri de katarak, dünyanın doğusundan batısına yöneldiği bir dönemde İslam la tanışan Türk, artık daha bir başka güçlü ve daha bir başka onurlanmıştı. Güçlü olma adına çalınan kılıçlarla kurduğu devletlere, Allah adına ve Allahın dini adına cihat etme ve devletler kurma idealini eklemişti. Güçlü olma adına çıkılan yol, Allah adına çıkılan yola dönüşmüştü. Bu yolda kurmuş olduğu son imparatorluk asırlarca yaşarken, dünyanın üçte birini idaresi altında tutabilen bir gücün sahibiydi. İslam'ın insani değerlerinin verdiği kudretle asırlarca hükmettiği coğrafyada var olmak, dünyanın diğer devletlerinin kıskançlık ve hainlik duygularını da üzerine çekmekte gecikmemişti. Çünkü dünya her zaman bir mücadele ve üstünlük kurma alanı olmuştu. Yirminci asrın sonuna yaklaşırken asırların husumeti, menfaat, hıyanet ve cehaletle birleşerek, dünyanın diğer güçlerinin dört bir yandan Türk'e saldırmasına sebep olmuştu. Onaltıncı büyük Türk devleti diz çöktürülmek üzere her yönden parçalanıyor ve kan kaybediyordu. 1918 yılına gelindiği zaman, tarihin yenilmez gücü Türk, yorgun bitkin haldeydi.. Mondros Mütarekesi denen anlaşmayla, imparatorluk Anadolu'ya hapsedilmiş ve köşe bucak Türk toprakları işgal edilip koparılmaya başlanmıştı. Sevr anlaşması denilen dayatmalarla da Türk adının ve gücünün yok edilmesinin kararı verilmişti. Ve işte o zaman, ilk Türk efsanesi Ergenekon'un da yeniden vücut bulmasının zamanı gelmişti. Bu milletin yaratılışında var olan yeniden diriliş hasleti, Anadolu'da yeniden köşe bucak filizlenmeye başladı. Türk'ün her yok olma eşiğinde çıkardığı önderin, bu seferki adı Mustafa Kemal'di. O milletini iyi tanıyordu. Millet gücüne inanır ve önderine güvenirse, destan üstüne destan yazardı. 19 Mayıs 1919 da başlayan yeniden diriliş hareketi, dalga dalga Anadolu'yu sarıp, yurdun her yanında Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri kurulurken, Kars (Kadirli) müftüsü Osman Nuri de, Mustafa Kemal tarafından Kars (Kadirli) da cemiyet başkanı olarak görevlendirilmişti. Kurduğu teşkilatlanmanın yanı sıra, Mustafa Kemal'in Çukurova için görevlendirdiği Yüzbaşı Osman Tufan ile de irtibatını sürdüren Müftü Osman Nuri, 14 Mart 1919 da Fransız larca işgale uğramış Kars(Kadirli)nin dâhiyane bir propaganda i l e Fr a n s ı z g ü ç l e r i v e E r m e n i işbirlikçilerinden, 6 Mart 1920 gecesi kurtulmasını sağlamıştı. Ertesi gün 7 Mart 1920 sabahı da, bayrağımız dualarla yeniden göndere çekilmişti. Kadirli( Kars) Çukurova da kendini kurtaran ilk şehir olmuş ve Kadirli'nin Kuvva-i Milliye'cileri, ç e v re i l ç e l e r i n k u r t u l u ş l a r ı n a d a katılmışlardı. 95 yıl önce Kadirli'nin kurtuluşunun kahramanlarını ve 19 Mayıs 1919 da başlayıp, 30 Ağustos 1922 de noktalanan kurtuluş savaşımızın, başkomutan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm kahramanlarını, rahmet ve şükranla anıyoruz. Yeniden diriliş destanları yazmak durumuna düşmemek için de, milleti tüm değerleriyle anlamak, bu değerleri koruyup kollamak ve bu milletin yetiştirdiği kahramanları sevip savunmak gereğine inanıyoruz. Olanlardan ders alınmadıkça da kurtuluşun bir anlamı kalmayacağını biliyoruz. Zaman hangi zaman olursa olsun. İnsani ortak değerler ne kadar öne çıkarsa çıksın, milletler arasındaki yarış, barışta da savaşta da sürüp gidecektir. Belki de insanların farklı kavimler halinde yaratılmasının ilahi sebeplerinden biri de budur. İnsanlık tarihinde bize yakışan yerde olmaya ve kalmaya devam edeceksek, yeniden dirilişlerin eşiğine gelmek istemeyeceksek, yeniden kurtuluş kahramanları aramak durumuna düşmek istemeyeceksek, dünü iyi anlayıp, bu günü doğru yorumlayıp, yarına güçlü hazırlanmalıyız. Mustafa Cihangiroğlu, Mehmet Cankurt, Fehmi Gürkan, Mehmet Saygılı, Kemal Çubukçu, Sefa Vayısoğlu, Dr. Hakkı Sayman, Derviş Ağaoğlu, Şeref Doğar SON TANIKLAR Kurtuluş Savaşının Tanıklarından 2015 yılında yaşayan yok ancak onlardan çok şey öğrendik. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR N I ' N A C N A iRF en d in m e l ka Daha önceki yıllarda konu ile ilgili yazdıklarımızda görülen eksiklikleri tamamlamak, yanlışlıkları düzeltmek amacıyla bu konuyu tekrar ele almak ve Kadirli spor tarihi üzerinde çalışmak isteyenlere bir kapı açmak istedim. Bu görev, bana göre, Taşkın Yiğenoğlu'na düşmektedir. Dünyada büyük bir endüstri haline gelen ve milyonları peşinden sürükleyen futbolun, Kadirli'yi de ilgilendiren bir hikâyesi vardır. Futbolun hikâyesini 1990 yılında rahmetli Mehmet Saygılı'dan Duran İsaoğlu ile birlikte dinlemiştik. Kendisi de bu hikâyeyi, 1328'de (1912) Kadirli Rüştiyesi'nde öğretmenlik görevine başlayan Osman Senai'den, 1978 yılında Mersin'de dinlemiş. Müftü Osman Nuri Efendi'nin oğlu Turgut Hilmi, İstanbul Hukuk Mektebinde okumaktadır. Tatilde Kadirli'ye dönerken yanında iki tane de futbol topu getirir. Turgut Hilmi, Rüştiye öğretmeni Osman Senai'ye: “Sen çok genç bir öğretmenmişsin. Yeni mezunmuşsun. Talebeler de çok gelişmiş, bunların sıhhatlerine de çok faydalı bir oyun. Her cuma oynayacağız. Ben bir ay buradayım. Gidince sen devam ettirirsin.” der. Turgut Hilmi, Osman Senai'ye: “Yeni mezunmuşsun” dediğine göre, yıl ya 1912'nin sonu ya da 1913 yılının başıdır. Osman (Senai) Muzaffer 8 KADİRLİ'DE FUTBOLUN HİKÂYESİ Kadirli Lisesi'nin bulunduğu alana bir futbol sahası yapılır, kale direkleri dikilir. Rüştiye öğrencilerinden iki takım kurulur. Turgut Hilmi, bu takımlara birer de ad verir. Turgut Hilmi, 4 cuma futbol oynatır. Daha sonra İstanbul'a döner. Osman Senai ve öğrencileri futbol oynamaya devam ederler. Bir gün futbol oynanırken, jandarmalar gelir. Osman Senai'ye: “Seni kaymakam istiyor”, derler. “Günlerden cuma, resmi tatil”. Yaşlı insanlar kaymakamlıkta toplanmışlar. Kaymakam, Osman Senai'ye : “ Sen bir gâvur icadı getirmişsin, halk galeyan içinde.” der. Bu arada İspanyol Mektebinin müdürü de toplantıya çağırılmıştır. Kaymakam, müdüre: “ Bu topu sen mi oynatıyorsun?” diye çıkışır. Müdür (ismi Emanuel Efendi olacak), futbol oyunundan haberdar olduğunu, ancak kendisinin ilgisinin olmadığını kesin bir dille rededer. "İstanbul'dan buraya nasıl geldiğine hayret ettiğini söyler." İspanyol Mektebinin Müdürü de toplantıya çağrıldığına göre bu okulun öğrencilerinin de karşılaşmalara iştirak ettiği düşünülebilir. Osman Senai söz alır, kaymakama: “ Benim hiçbir günahım yok. Bunu Müftü hazretlerin oğlu Turgut Hilmi Bey hediye olarak getirmiş. Okula Turgut Hilmi hediye etti. 4 hafta kendi gösterdi. "Bana, devam edeceksin dedi, ben de devam ettim,” der. Osman Senai böyle söyleyince halkın tepkisi yatışır. Kaymakam da “ Git, devam et” der. Bu hatıradan anlaşıldığına göre Kadirli gençleri futbolla 19121913 yıllarında tanışır. 1991 Adana il yıllığına göre " İlde ilk resmi spor faaliyetleri 1920 yılında başlamış, Türk Ocağı ve Gençlerbirliği kulüpleri kurulmuştur" Ahmet Karataş'ın gönderdiği belgelere göre de " İttihat ve Terakki'nin, gençlerin eğitimi için 1912 yılından itibaren ülke genelinde "Türk Gücü" adında kulüpler kurdurduğu, kurulan bu ilk kulüpler arasında "Adana Türk Gücü" kulübünün de bulunduğu görülmektedir. Ahmet Karataş, "Adana'da futbolun başlangıcının 1909 yılına, hatta daha önceki yıllara kadar götürmenin gerektiğini" söylüyor. 1912 yılını esas alacak olursak, Kadirli'de futbolun, Adana'yla birlikte aynı yıllarda başladığını söylemek mümkündür. Turgut Hilmi'nin, Kadirli Rüştiyesi öğrencilerinden kurduğu takımların kaç ay ya da kaç yıl futbol oynadıkları bilinmemektedir. Futbolun Kadirli'de yerleşmesi ve yaygınlaşması için, halk arasında “ Gö Doktor” olarak anılan Dr. Tevfik Baykara'nın 1930'lu yılların başında Kadirli'ye Hükümet Tabibi olarak gelmesini beklemek gerekmektedir. İstanbul Vefa Kulübünde de antrenörlük yapan Dr. Tevfik Baykara'nın ilk işi, futbol ve güreşte faaliyet gösterecek olan “Kadirli Gençlik Kulübü”nü kurmak olur. Gençlere önce futbolun tekniklerini öğretir. Tevfik Baykara da tıpkı Turgut Hilmi gibi Kadirli Lisesi'nin bulunduğu alana nizami bir futbol sahası yaptırır. Komşu ilçelerle futbol karşılaşmaları yapılır. Bu karşılaşmalar aynı zamanda ilçeler arasında sosyal ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynar. Tevfik Baykara'nın gitmesi, 2. Dünya Savaşı'nın başlaması, sportif faaliyetlerin de durmasına yol açar. Kulübün malzemeleri kaymakamlığın deposuna teslim edilir. 1946 yılında, Öcal Karayel, Kadirli gençliğini etrafında toplar. Şükrü Şenöz, Hakkı Çözeli, Hacı Biçer, Kadri Şengezer, Mahir Coşkun, Mustafa Sayman ve Hikmet Gencer'den oluşan yönetim kurulu, spor kulübünü yeniden faaliyete geçirir. Futbol takımının antrenörlüğüne, Ankara Gençlerbirliği'nin eski futbolcularından Avukat Remzi Kayran getirilir. Güreş takımının kaptanlığını ise Adil Özkale üstlenir. Kadirli Gençlik Kulübü, 1960 yılına kadar, özel karşılaşmalarla ilçemizde futbolun yaygınlaşmasını sağlar. Devamı 9'da (yanda) 7 MART Adını Kadirli'nin kurtuluşundan alan 7 Mart Spor Kulübü, 1952 yılında Avukat Murat Karamüftüoğlu tarafından kurulur. Kulübün tescili için federasyona başvurulmuş fakat Murat Bey'in vefatı üzerine kulüp kapanmak zorunda kalmış. Kadirli Gençlik kulübü, 1960 yılında tescil edilir ve 19601961 sezonundan itibaren Adana ikinci amatör küme de ilçemizi temsil eder. Kulübün kırmızı-beyaz olan forma rengi, sarı-lacivert olarak değiştirilir. Kadirli Gençlik Kulübü, 1968-1969 sezonunda şampiyon olarak Adana birinci amatör kümeye yükselir; ancak 1970-1971 sezonunda tekrar ikinci kümeye düşer. 1972 yılında, yükümlülüklerini yerine getirmediği için kapatılır. 1973 yılında mavi-beyaz forma rengiyle, Hilmi Üstük başkanlığında “ Kadirli İdman Yurdu” adında yeni bir spor kulübü kurulur. 1977-1978 sezonunda Adana Birinci Amatör Kümeye yükselir. Kadiri İdman Yurdu, 1985 yılında, Kulüp Başkanı Öcal Karayel adına dönemin Adana İl Genel Meclis Üyesi Yusuf Delikurt'un Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuru üzerine “Türkiye Profesyonel 3. Ligine kabul edilmiştir. Kulüp, 1993-1994 sezonu sonunda amatör kümeye düşmüştür. 1976 yılında Ahmet Kendigül Başkanlığında kurulan Kadirli Gücü, 1984 yılında Kadiri Sanayi Gücü olarak tescil edilir. Kulüp 1996 yılında Adana 1. Amatör Kümeye terfi eder. 1999 yılında "Kadirli Belediyesi Gençlik Gücü Spor Kulübü" adını alan Kulübün, tüzel kişiliğini devam etmekle birlikte 2008 - 2009 yılından itibaren sportif faaliyetlerini durduğu görülmektedir. 1999 yılında Cafer Yanarateş başkanlığında Kadirli Spor Kulübü adıyla yeni bir spor kulübü kurulmuştur. 2014 yılında ise Ahmet Coşkun Başkanlığında ise Kadirli Demirspor ve Lokman Azim Başkanlığında Kadirli Savrun Spor adlarında 2 yeni kulüp daha kurulmuştur. Kadirli Sporuna idareci olarak hizmetleri geçen Kazım Kılıçarslan'ın gayretleri ve dönemin Belediye Başkanı Osman Nuri Saygılı'nın katkılarıyla Kadirli Stadının yapımı için çalışmalar başlar. Kadirli Belediyesinin tahsis ettiği alanda başlayan inşaat çalışmaları 1975 yılında tamamlanır. Adana Gençlik ve Spor Müdürü Veli Andaç Durak, İlçe Gençlik ve Spor Müdürü Taşkın Yiyenoğlu dönemlerinde Adana İl Genel Meclisi Üyesi Yusuf Delikurt'un çalışmalarıyla stadın çimlendirilmesi 1989 yılında KADiRLi DEĞiŞiYOR 9 tamamlanır. Çimlendirme çalışmaları Kadirli Belediyesi tarafından yapılır. Yazımın bu bölümünde, Kadirli'de futbolun hikayesini başlatan iki kişiyi de tanıtmak istiyorum. Futbol topunu getiren Turgut Hilmi kimdir? Turgut Hilmi, 1885 yılında Kadirli'de dünyaya gelmiştir. Babası Müftü Osman Nuri Efendi, annesi ise Kozanlı Kurtoğlu ailesinin kızı, Kurtoğlu Hulisi Efendi'nin ablası Sultan Hanımdır. Turgut Hilmi önce medresede eğitime başlar. Medresede "Kur-an'ı hatmettikten sonra" Kadirli Rüştiye Mektebinden mezun olur. Adana İdadisine kaydolur. İdadiden sonra ise İstanbul Hukuk Mektebi'ne (Mekteb-i Hukuk) yazılır. Turgut Hilmi, Hukuk Mektebi'nde okurken Hamdullah Suphi Tanrıöver'le tanışır. Mehmet Saygılı, “kardeşim hukukta okurken Hamdulah Suphi ile Türk Ocaklarının kurucusu oluyor. Hamdullah Suphi'nin sağ koluydu.”diyor. O yıllarda Turgut Hilmi ile Hukuk Mektebinde okuyan ve Türk Ocağındaki toplantılara birlikte katılan Tevfik Coşkun “Kadirli Milli Mücadelesi ve Hatıralar (Kadirli 1967) isimli esrinde o günleri şöyle anlatır: "İstanbul Türk Ocağına Adanalı Yüksek Tahsil öğrencileri hep kayıtlı idik. Haftada iki toplantı olurdu. Her toplantı bir evvelkinden daha cazip ve faydalı geçerdi. Başkan Hamdullah Suphi Tanrıöver'di. Güzel Türkçesi ve yüksek hitabeti ile her toplantıda gençlere faydalı milli bilgiler verirdi. Denilebilir ki Hamdullah Suphi, milliyetçilik mevzuunda çok yararlı olmaktaydı. Atatürk'ün açtığı Milli Mücadele öncüleri “bu ocakta yetişmiş mefkûreli genç yedek subaylardı” demek yerinde olurdu.” Toplantının birinde Halide Edip'in bir eseri temsil edilecektir. Şehzade Abdülmecit de temsilde hazır bulunuyor. Rusya'nın Osmanlı'ya harp ilan ettiği duyulunca temsilden vazgeçilir. Halide Edip “bu harbin ölüm kalım demek olacağını, ezeli ve ebedi düşmana karşı savaşmak için Türk gençlerine düşen bu vazifenin cepheye koşmak olduğunu kuvvetle ifade eder ve gençleri coşturur.” Cepheye koşan bu geçler arasında Turgut Hilmi de vardır. Turgut Hilmi, İsmail Safa Vayısoğlu'na göre, 1915 yılında Hukuk Mektebinin 3. sınıfından ayrılıp yedek subay olarak askere gider. Önce Çanakkale savaşlarına katılır. Çanakkale Savaşları sonunda izinli olarak Kadirli'ye gelir. İznini tamamlandıktan sonra birliğine katılır ve Galiçya Cephesine gönderilir. Orada yaralanır. 1916 yılında “derme çatma çadırdan hastanede bir gece kan kaybından şehit olur. Turgut Hilmi'nin arkadaşları, aynı cephede askerlik yapan Çıldırzade Bekir Sıtkı'ya (Onat) aşağıdaki şiiri yazdırırlar. Bu şiirin, bazı kayıtlarda Turgut Hilmi tarafından yazıldığı belirtilse de Mehmet Saygılı : “Oradaki yedek arkadaşları Bekir Onat'a hitaben bir şiir yazmışlar,” diyordu. “ Bekir Onat, Kadirli'ye, okula gelince bütün öğrencilerine bu şiiri ezberletir.” Tespit edebildiğimiz kadarıyla şiir şöyledi: Her tarafta yürüyüş var Durmaz Osmanlı askeri Şehit düşmüş yaralı var Ancak o varmaz ileri Kurşun gülle yağar durur Kimi koşar kimi düşer İlerleyip hep bîfütur Heybetli kahraman asker Hücum boruları çalar Bir yaralı zabit bîtap Düşmana eyleyip nazar Neferine eyler hitap Beni bitirdi arkadaş Kolumdaki bu yaralar Benim işim bitti gardaş Yüreğimi bu paralar Nasip olur selametle Memlekete varırsanız Turgut Hilmi şehit deyin Yaşa vatan! Yaşa millet! «Osman (Senai) Muzaffer Koçaşoğlu kimdir? “ Asıl adı Osman Senai'dir. 1891 yılında Mersin'in Kerimler köyünde doğmuştur. Babası Kerimler köyünün Koçaş obasından Hacı Hüseyin Ağadır. 1909' da başladığı Adana Erkek Muallim Mektebi'nden 1912 yılında mezun olur ve Kadirli Rüştiyesi'nde öğretmenliğe başlar. Turgut Hilmi ile tanışması ve futbol oynatması bu yıllara rastlar. Kadirli'de iki yıl kaldıktan sonra Mersin'e tayin olur. Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla askere çağırılır. Kafkas Cephesinde ve Ege bölgesinde Bölük Komutanı olarak görev yapar. Cihan Harbinden sonra Mersin'e döner. Kurtuluş Savaşı esnasında Kuva-yi Milliye Hareketine katılır. “Alsancak” adı verilen müfrezenin komutanı olur. Osman Senai, Fransız ve Ermenilerin başına ödül koyduğu isimler arasındadır. Onun çetin mücadelesi ve yenilmezliği dillerde dolaşır. Mersin ve havalisinin işgalden kurtuluşunda önemli hizmetleri olur, hiçbir savaşta yenilmediği için ona "Muzaffer" ismini verirler. Osman Muzaffer daha sonra Batı Cephesine gönderilir, Büyük Taarruza katılır ve yaralanır. 1922'de terhis olduktan sonra Mersin'e ve öğretmenlik mesleğine geri döner. 1946'da Mersin İl Genel Meclisine seçilir. 1950 yılında emekli olur. 22 Eylül 1983'de Mersin'de vefat eder. 2012-2013 sezonu, Kadirli'de futbolun 100'üncü yılı idi, maalesef gerektiği ilgiyi göremedi. Kadirli Lisesi'nde sade bir tören yapıldı. Bu vesileyle başta Turgut Hilmi, Osman Muzaffer Koçaşoğlu ve futbolu yaygınlaştıran Tevfik Baykara'yı Kadirli Sporuna ve gençlerine hizmeti geçen herkesi hayırla rahmetle ve şükranla yad ediyorum. KAYNAKLAR KADİRLİ 2000- MEHMET AKİYİĞİT, İRFAN CAN KADİRLİ 2012- MEHMET AKİYİĞİT, İRFAN CAN KADİRLİ MİLLİ MÜCADELESİ VE HATIRALAR: TEYFİK COŞKUN (KADİRLİ - 1967) ÇUKUROVA'DA KURTULUŞUN ÖĞRETMENLERİ-YUSUF DELİKOCA MEHMET SAYGILI'NIN HATIRALARI-1990 İSMAİL SEFA VAYİSOĞLU'NUN HATIRALARI SEVİYE SOLAK'IN BİLGİ NOTU AHMET KARATAŞ'IN BİLGİ NOTLARI ADANA İL YILLIĞI 1991 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 10 ÇUKUROVA'nın KURTULUŞUNDA 7 MART'ın ÖNEMİ Çukurova'nın işgalinde, Fransız otoritesini temelinden sarsan ilk hareket, 7 Mart 1920 Pazar günü Kadirli'nin kurtarılışıdır. Fransız ve Ermenilerin Kilikya macerası ilk darbeyi Kadirli de yer ve bu hareket, sonlarının başlangıcı olur. Böylece Fransız ve Ermenilerin "Kilikya Tutkusu" (La Passion de la Cilicie) ebediyen tarihe gömülür. Ocak 1920'de Osman Tufan Bey'in Andırın ve çevresinde başlattığı "Büyük bir Türk askeri gücünün Kadirli' ye doğru yaklaştığı" propagandası, Fransız ve Ermenileri tedirgin etmiş, askeri bir çatışmayı göze alamadıkları için, 6-7 Mart 1920'de Kozan'a çekilmişlerdir. "Kaçkaç olayı"nı bize yaşatanlar, artık kendileri kaçmaya başlamışlardır. Kadirli'nin kurtuluşundan sonra Kozan işgal kuvvetleri komutanı Yüzbaşı Taillardat, 7 Mart 1920 sabahı Ermeni Gregoryen Kilisesi'nin çanını 101 kere çaldırır. Bu ise, Hıristiyanlarca çok önemli bir olayı ifade ettiği için, Ermeniler ve kısmen de Türkler, hükümet konağı önünde toplanırlar. Yüzbaşı Taillardat durumu hükümet konağı balkonundan şöyle açıklar: "Kadirli'nin boşaltıldığını ilan ediyorum. Çünkü Kadirli'nin boşaltılması, bütün Çukurova'da Fransız ve Ermeniler için felaketin başlangıcıdır." diyerek sonlarının geldiğini belirtir. İlçemizin kurtuluşuyla ilgili başka yorum ve değerlendirmeler ise şöyledir. Emin Kurtoğlu, 7 Mart 1984'te yaptığı konuşmada: "Kadirli, yalnız kendi kendini değil, Kozan'ın da kurtuluşunu sağlamıştır ve işgal müddetince Kozan'dan kaçan bütün Türkleri evlerinde misafir etmiştir. Kadirli'nin bu hizmetine karşı minnet ve şükranlarımı arz ederim." demiştir. Adana Kuva-yi Milliyecilerinden Gani Girici, 7 Mart 1984- Kurtuluş Bayramı'nda yaptığı konuşmada: "Kadirli kurtuluncaya kadar memleketin kurtulacağına inanmıyorduk. Fakat Kadirli'nin kurtulduğunu duyduğumuz zaman hem sevindik, hem utandık, hem de kurtuluş umuduyla Kuva-yi Milliye'ye önem verdik ve neticede Kadirli'nin himmetiyle de Fransızları 20 Ekim 1921'de Ankara Antlaşmasına zorlayarak bütün Çukurova'nın tahliyesi temin edildi. Kadirli'nin kurtuluşu sadece Kadirli'ye ait kalmadı, bütün Çukurova'ya şamil oldu. Bu nedenle Kadirli'nin kurtuluşu bütün Çukurova'nın kurtuluşu sayılır; 7 Mart, aynı zamanda bütün Çukurova'nın kurtuluş bayramı gibidir." diyerek duygu ve düşüncelerini belirtmiştir. Adana Kuva-yi Milliyecilerinden milletvekili ve gazeteci Ferit Celal Güven, 5 Ocak 1972'de, Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 50. yılı münasebetiyle Milliyet gazetesinde yazdığı başmakalesinde: "Çukurova'nın hürriyet ve istiklal güneşi 7Mart'ta Kadirli'den doğdu." cümlesini kullanarak, kurtuluşumuzun gerçek değerini ortaya koymuştur. İsmet İnönü, 6 Mart 1971 tarihinde kurtuluş bayramı münasebetiyle gönderdiği telgrafta : "Kadirli'nin kurtuluşu büyük zaferlerin müjdecisi olan mutlu olaylardandır. Kadirli'nin kurtuluş sevincinden kuvvet olarak Büyük Zafer'e hazırlandık.Kurtuluş gününüzü Büyük Zafer'in kazanılması ve kurtuluşu gibi değerlendirmenizi isterim" demiştir. Yine İsmet İnönü, 5 Mart 1973'te gönderdiği telgrafta: "Kadirli'nin kurtuluşu karanlık günlerimize şafak sökmesi gibi bir bayram günüdür. Garp Cephesi'nde tarihimizin en büyük savaşlarından birine hazırlanırken Kadirli'liler Kadirli'den kurtuluş müjdesini verdiler ve Kadirli'nin kahramanları, sizin büyük babalarınız kendi yurtlarından sonra İzmir'in kurtuluşu için de çalışmaya başladılar. Sizin ecdadınız şanlı Türklerdir. Onların hatırası zihinlerinizde her gün daha kuvvetli yaşamalıdır." diyerek, ilçemizin Kurtuluş Savaşındaki öncülüğünü ve önemini belirtmiştir. Yukarıdaki sözlerden de anlaşılacağı üzere Kadirli'nin kurtuluşu, Milli Mücadele tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden 7 Mart, sadece Kadirli'nin değil, bütün Çukurova'nın kurtuluş bayramı sayılır. 1943 yılında, Kadirli'nin kurtuluşunda ön safta görev alıp hayatta kalanlardan Grup Komutanı Tevfik Coşkun, Tatarlı Bölük Komutanı Hüsnü Coşkun, Tatarlı takım komutanları Hacıoğlu Abdullah Demiray, Patpat İsmail Doğan ve Memidik Atılgan; Merkez Numune bölük komutanı Vahit Vayısoğlu, takım komutanı Mustafa Akyol, Yıldırım Müfreze komutanı Faik Vayısoğlu; Dağ Kolu bölüğü takım komutanlarından Halil Tekerek'in oğlu Kâmil Tekerek; Bozdoğan bölük komutanı Hacı Bey'in oğlu Muharrem Bozdoğan; Sumbas bölük komutanı Güveloğlu Mehmet Bey'in oğlu Dede Güvel, takım komutanı Mürşit Hoca'nın oğlu Fehmi Çubukçu; iaşe âmiri Bekir Sıtkı Onat; Savrun bölük komutanı Emin Özdemir, takım komutanları Sadi Karamüftüoğlu, Hakkı Saygılı; CHP ilçe başkanı Vayısoğlu Rıza Erden, yönetim kurulu üyelerinden Kâmil Coşkun, Ahmet Savrun, Dr. Hakkı Sayman, Remzi Mehmet Akyiğit Emekli Öğretmen Araştırmacı-yazar Çubukçu, İdris Arıkan; Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü Osman Nuri Efendi'nin oğlu Mehmet Saygılı, ikinci başkan Hacı İdem Efendi'nin oğlu Safa Vayısoğlu; Belediye Başkanı İbrahim Savrun ve belediye meclis üyeleri bir araya gelerek ellerindeki belgeleri değerlendirmişlerdir. Osman Tufan Bey'in 5 Ocak 1920'de Tevfik Coşkun'a yazdığı veda mektubu, Tufan Bey'in Bekir Sıtkı Onat'a verdiği takdirnamedeki yazı ve elde bulunan hatıra defterleri tetkik edilmek suretiyle 7 Mart 1920 tarihinin Kadirli'nin kurtuluş bayramı olduğu kararı ittifakla kabul edilmiştir. Bu karar İçişleri Bakanlığı tarafından da tasdik edilir. Bu karar gereğince 7 Mart Kurtuluş Bayramı 1943 yılından bu yana kutlanmaktadır. Kurtuluş Bayramı 'ndaki temsili karşılama, 27 Mart'ta Kadirli'ye gelen Yüzbaşı Tufan Bey'i değil, kurtuluşu sağlayan hayali Yeşil ve Yıldırım Orduları Komutanı Tufan Paşa için yapılmaktadır. Oysa halkın idealize edip hayalinde yarattığı ve propagandasını yaptığı bu komutan veya paşa, aslında Yüzbaşı Osman Tufan Bey olup ordusu da çevreden derleyip toparladığı çetelerdir. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 11 Cevhair ZARARSIZ SANAT TARİHÇİSİ KENT MÜZESİ SORUMLUSU KADiRLi BELEDiYESi KENT MÜZESi Kent Müzeleri kentlerin belleğidir, kimliğidir, geçmişidir, sürekliğidir, yarını kurgularken başvurulacak en değerli kaynak olduğundan dolayı Kadirlili vatandaşlarımız kent müzesine girdiklerinde çok kısa bir zamanda nasıl bir kentte yaşadıklarını görürler; kentin hafızasını geri çağırırlar. Kapıdan giren kişi ile, çıkan arasında bir fark oluşur. Kent müzesinden, yaşadığı kentin önemini kavramış, kendinden önce bu kentte yaşamış insanların bıraktığı izlerin değerini fark etmiş, “Ben de bu kente bir katkıda bulunabilir miyim?” düşüncesi kazanan insanlar çıkacaktır. Kadirli Belediyesi olarak, bu düşünce ile Kadirli'nin tarihsel, kültürel, sosyal ve ekonomik dokusunu yansıtmak, kentlilik düşüncesini geliştirmek ve geçmişi geleceğe taşımak için köprü görevini üstlenmek istedik, bu düşüncemizle yola çıkarak kent müzesi için bir mekan arayışı içinde bulunduk. 2010 yılında kapatılan, yapılış tarihi resmi kaynaklarda bilinmemekle beraber yaklaşık 1970 yıllarına ait olduğu varsayılan Kadirli Cezaevi yapısının, kent müzesi için uygun olduğunu düşündük. Sade mimariye sahip yapı, atıl duruma terk edildiği için kısa zaman da madde bağımlılarının sığındığı bir yer haline dönmüştü. Kadirli Belediyesi olarak yaşanmışlıkları içinde barındıran, manevi değeri yüksek bu sade yapı, "karanlıktan kurtuldu" derken tekrar yeni bir karanlığın içine bırakılmasına duyarsız kalamazdık. 2012 yılında Kadirli Belediyesi olarak Milli Emlak Genel Müdürlüğüne, mevcut yapının, Kent Müzesi olarak açılması için başvuruda bulunduk. Bu binanın, 26.07.2013 tarihinde Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Kadirli Kaymakamlığı, Mal Müdürlüğünden resmen Kent müzesi olarak tahsisi gerçekleşmiştir. Doğaka'ya 2012 yılı temmuz ayında "turizm alt yapısı oluşturulması" çağrısına “Kadirli Kent Müzesine Kavuşuyor” projemizle başvurduk. 325.000 TL ajansın ve 85.000 TL. Kadirli Belediyesinin katkılarıyla toplamda 410.000 TL. bütçe ile Kent Müzesi projemiz kabul edilmiştir. Kullanılmaz durumda olan yapı değerlendirerek, bu yapının kent hayatına katılmasını, kentlilik bilincinin geliştirilmesi için kültürel mirasın korunmasını sağladık. Bununla, Kadirli'nin tarihsel, kültürel, sosyal ve ekonomik dokusunu yansıtmak, kentlilik düşüncesini geliştirmek ve geçmişi geleceğe taşımak için köprü görevini üstlenmeyi hedefledik. Müzemiz geniş bir bahçeye sahiptir. Bahçemizde unutulmaya yüz tutmuş somut olmayan kültürümüzü anlatan etkinlikler düzenleyeceğiz; örneğin düğün gelenekleri, eski çocuk oyunları, ramazan etkinlikleri gibi birçok etkinlik gerçekleştireceğiz. Kadirli'mizde ilk yerleşik düzene geçişi simgeleyen tamamen doğal malzemeden ( kamış, saman ve çamur ) yapılmış 700 x400 cm ölçüsünde bir hu ev yaptık. Müzemizde, ziyarete gelenlerin oturup dinlenebileceği çay içebileceği sade bir de kafeteryamız mevcuttur. Müzemizin içerisinde Kadirli'mizin tarihine bir yolculuk yapıyoruz. Duvardaki fotobloklar da Kadirli'nin Geç Hitit, Roma, Bizans, Osmanlı ve Kurtuluş Dönemlerini anlatan fotoblok üzerine fotoğraflı yazılı anlatımı yer alıyor. Kültür ve sosyal yaşam bölümde, Kadirli'nin yemek kültürünü ve düğün geleneğini anlatıyoruz.Kadirli'nin meşhur yufka ekmeğinin yapılışını anlatan üç kadını, silikon heykelle canlandırdık. Yine davullu zurnalı düğün geleneğini, bir gelinin çeyizini ve kına yakma sahnesini silikon heykelle canlandırdık. Eski çocuk oyunlarına yer verdik. İstanbul'daki Osmanlı Arşivinde bulunan Kadirli ile ilgili Osmanlıca metinlerin, günümüzün Türkçesine çevrilmiş bir şekilde fotobloklarla anlatımını yaptık. Kadirli'nin "tarım ve ekonomi" bölümünde, Türkiye' nin turp üretiminin %70'nin Kadirli'de yapıldığından dolayı turp tarlasında çalışan tarım işçisini silikon heykelle canlandırdık. Yine üretimi bitmek üzere olan susamı anlattık. Susam çırpan silikon kadın heykeliyle canlandırma yaptık. Kadirli'nin doğal güzellikleri ve kültürel değerlerinin fotoblok üzerine fotoğraflı ve yazılı anlatımını yaptık. Unutulmaya yüz tutmuş meslek guruplarını ( kalaycı, demirci, semerci, kaşıkçı, kilimci) silikon heykellerle dükkanları içerisinde mesleklerini icra ederken anlattık. Kültür ve sanat bölümünde Kadirli'nin önemli yazarlarından biri olan Yaşar Kemal'in, Kadirli'nin ünlü halk şairlerinden Halil Karabulut, Abdulvahap Kocaman, Ayşe Çağlayan, Aşık Feymani'nin ve Ünlü Arkeolog Prof. Dr. Halet Çambel'in heykelleri yapıldı. Hapishane bölümünde ise müzenin; hapishaneden müzeye nasıl dönüştüğünü anlatan, demir parmaklıkların arkasındaki mahkumların yaşanmışlıklarını anlatan bir senaryo hazırladık. Eskiden cezaevi olarak kullanılan bu yer, cezaevinin taşınması ile birlikte atıl ve harabe haline gelmiş madde bağımlılarının mekanı olmuştu. Sağlıklı Kentler Birliği Üyesi olan Belediyemiz, sorumluluk bilinciyle burasını olumsuzluklardan kurtarıp, kentimizi Kent Müzesine dönüştürmüştür. Kent Müzesi, çocukların dışarıda da rahatlıkla oyun oynadığı, gelmek için can attığı, kültürümüzü tanıtan aydınlık bir yer haline gelmiştir. Eğitim kurumlarıyla ortaklaşa yürütülecek programlarıyla müze içerisinde bulunan seminer salonunda öğrencilere çok kısa bir zamanda nasıl bir kentte yaşadıklarını anlatacağız. Öğrencilerimiz, Kent Müzesinden, yaşadıkları kentin önemini kavramış, kendinden önce bu kentte yaşamış insanların bıraktığı izlerin değerini fark etmiş olarak ayrılacaklardır. Müzemiz, Kadirli'nin; tarihsel, kültürel, sosyal ve ekonomik dokusunu yansıtacak, toplumda kentlilik düşüncesi geliştirecektir. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 12 KOCA MUALLİM RASİM ÜNAL Fatma Sayman (Eğitimci - Araştırmacı- Yazar) Rasim Ünal, Kadirli'de çağdaş eğitimin kurucusu, modern tarımın öncüsü; Kadirli Kurtuluş Savaşı'nın önde gelenlerindendir.45 Yıl Türk Milli Eğitimine hizmet etmiş, Kadirli'ye birçok aydın yetiştirmiştir. Kurtuluş Savaşında büyük yararlılık gösteren Rasim Ünal'a Kadirli halkı KOCA MUALLİM demiş; yeni yapılan okula Rasim Ünal adını vererek, kendisine olan sevgi, saygı ve vefasını göstermiştir. Hayatı: Mehmet Rasim Ünal 1274 (1858) yılında Eski Zağra'da doğmuştur. Dedesi Hacı Ali AğaBulgaristan'ın Filibe sancağına bağlı EskiZağra'dandır.Asılları Konya'dan Bulgaristan'a giden Türk Boylarınadayanmaktadır.Babası Muratlızade Mustafa Efendi, küçüklüğünden başlayarak üç medresede eğitim yapmış, Ulum-u Arabiyye öğrenimi görerek, diplomasını almıştır. Babasından kalan Muratlı Çiftliğinde ziraat işleri ile uğraşmış, 1887 yılında Eski Zağra'da vefat etmiştir. Rasim Ünal, İlköğrenimini ve Rüştiye öğrenimini Bulgaristan'da tamamlayarak,1876 (1292) yılında yükseköğrenim için İstanbul'a gelmiştir.Osmanlı Devleti'nin en yükseköğrenim kurumu olanİstanbul'daki Fatih Medresesi'nde dini ve pozitif bilimler öğrenmiş; Ulum-u Arabiyye ve Farisiye eğitimi almıştır.Arapça, Farsça ve Fransızcayı çok iyi bilmektedir.1881 (1297) Yılında Meclis-i Kebir-i Maarifte sınavla, yeni kurulan Eski Zağra Mekteb-i İptidaisi muallim evvelliğine tayin edilir. Sonra, İstanbul'a dönerek, Medrese-i Edebiye muallimliğine 1301 (1885), Zühtü Paşa Mektebi başmuallimliğine, 1889'da (1305) bu görevine ilave olarak Üsküdar ve Kadıköy mektepleri müfettişliğine tayin edilir. Mehmet Rasim, dadısının önerisi ile Fatih Mahallesi eşrafından Fatma Hanım'la evlenir. Sırayla Safiye, Saime, Necati, Muhsine, Ahmet Rifat ve Rana olmak üzere 6 çocuğu olmuştur. Soyadı kanunundan sonra Ünal soyadını almıştır. Kadirli'ye Gelişi ve Eğitime Katkısı: Mehmet Rasim, İttihat ve Terakki Cemiyetine yakınlığı nedeni ile siyaseten tutuklanır;İstanbul Taşkışla'ya konur. İki ay tutuklu kaldıktan sonra, yakın dostu o zamanın Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Ahmet Zühtü Paşa'nın (Şükrü Saraçoğlu'nun Kayınpederi), yardımıile ba-irade (padişah tarafından) serbest bırakılır.Zühtü Paşa tarafından 1897 (1313) yılında Kadirli'ye (o yıllardaki adı Kars)muallim olarak tayin edilerek, İstanbul'dan uzaklaştırılmıştır.Mehmet Rasim, Kadıköy Kızıltoprak'taki konağını da satıp, Safiye(İzgi), Saime(Coşkun), Muhsine(Suçsuz), yeni doğan oğlu Necati ve eşi ile birlikte İstanbul'dan ayrılır; hayatının sonuna kadar yaşayacağı Kadirli'ye gelir. Görevine başlar. Kadirli'ye gelir gelmez, Müftü Osman Nuri Efendi ve şehrin diğer ileri gelenleri ile görüşür. Kadirli'de ilk çağdaş eğitim kurumları olan bir kız bir de erkek mektebi yapılmasına öncülük ederek, Kadirli çocuklarının öğrenim görmeleri için çaba gösterir.(O yıllarda okutulan çocuklar, sadece din eğitimi görüyordu. Kadınlar ve kızlar, 'Gelin Hoca'dan dini dersler almaktaydı. Alacami'de de erkeklerin ders aldıkları medrese vardı. Erkek çocuklar,molla mekteplerine - özellikle Maraş, Kayseri- gönderilerek,din hocası oluyordu.)Yeni kurulan Rüştiye okuluna karşı halkın tutumu olumsuzdu. Heybetli görünümlü, gür sesli Muallim Mehmet Rasim'in yüksek ahlak sahibi, görevine son derece bağlı ve âlim bir kişi olması; kısa zamanda etkisini gösterir. Halkın güvenini; okula ilgisini sağlar.O, kız ve erkek çocuklarını okula göndermeleri için halkı teşvik eder; hatır koyar, ikna eder. Ancak okutmamakta ısrar edenlerin çocuklarını da Kadirli merkezden ve köylerdenjandarma ile getirterek, okula kaydeder; onlara okulu sevdirir. Rüştiye'yi bitiren öğrencilerini yüreklendirip yönlendirir; aileleri ile görüşerek, daha yüksek okullardaAdana'da İstanbul'da öğrenim görmelerin için yol gösterir.Halk tarafından çok sevilip sayılmakta, KOCA MUALLİM olarak anılmaktadır.Koca Muallim, akşamları da Alacami'de yetişkinlere; Kadirli ve köylerden gelen din görevlerine din dersleri vermekte eğitmektedir. Muallim Bağı olarak adlandırılan arazisinde, badem ve üzüm bağı oluşturarak, halka örnek olur. 'Muallim Bağı' ve 'Bağ Mahallesi' adları bu bağ nedeni ile halk tarafından verilmiştir. Günümüzde bir bölümü, istimlak edilmiş olup, bedeli aileye ödenmiştir. İçinde çam ormanı, su deposu ve kaymakamlık lojmanı bulunmaktadır.Ceyhan nehri kenarında, Muallim Çiftliği'ndeki arazisinde, o zamana göre en gelişmiş yöntemlerle çiftçilik yapmıştır. Çok iyi ata binerdi, yanında da her zaman silahı bulunurdu. Çiftliğinde kaldığı, öğrencilerin “Bu gün hocamız gelemez.” diye düşündükleri şiddetli yağmur, fırtına olan günlerde bile, üzerinde yamçısı, atıyla son sürat okulun avlusuna geldiği, bir gün bile okulu aksatmadığı öğrencilerince anlatılmaktadır. Kadirli'nin ileri gelenleri, halk ile yakın dostlukları vardı. Evindeki misafir odasında, her gün gelenlerle görüşmeler yapar, sorunlara çare bulurdu. Numune Erkek Mektebi Başmuallimi iken 1925 yılında emekliye ayrılmış; 1944 yılında yaşamı Kadirli'de sona ermiştir. 45 Yıl Türk Milli Eğitimine hizmet eden, Kadirli'ye birçok aydın yetiştiren; Kurtuluş Savaşında büyük yararlılık gösteren Rasim Ünal'a Kadirli halkı KOCA MUALLİM demiş; yeni yapılan okulaRasim Ünal adını vererek kendisine olan sevgi, saygı ve vefasını göstermiştir. 7 MART 13 KADiRLi DEĞiŞiYOR KOCA MUALLİM RASİM ÜNAL Fatma Sayman (Eğitimci - Araştırmacı- Yazar) Kadirli'de Fransız İşgali ve Rasim Ünal Mehmet Rasim, Fransızların Çukurova'yı işgali ve Kurtuluş Savaşı yıllarında, Kadirli Rüştiye Mektebi Başmuallimliği görevindedir.Memleket meselelerini iyi bilen, takip eden,anlayan idealist bir kişidir.Yurttopraklarının düşmanlarca işgalinin ne demek olduğunu çok iyi bilmekte,içinde bulunulan durumdan büyük üzüntü duymaktadır. O sırada kendi yetiştirdiği Tevfik Coşkun, Bekir Onat, Süleyman Sırrı, Mustafa Saffet gibi vatansever öğrencileri de aynı okulda öğretmenlik yapmaktadır. Dersler dışında, sürekli düşmandan kurtuluş çarelerini konuşurlar.İşgal dönemi olmasına rağmen, her sabah okulun içindeki salonda öğrencilere bayrak çıkartılarak: Ertuğrul'un ocağında uyandın Şehitlerin kanlarıyla boyandın Nice düşman kalasına dayandın Sana selam ey şanlı Türk Bayrağı Çırpınarak dalgalanır kanadın Gökyüzüne çıkmak mıdır muradın Gölgende can vermek ister evladın Sana selam ey şanlı Türk Sancağı Sözleriyle 'Sancak Marşı' okutuluyor; bayrak öpülüp özenle dürüldükten sonra, yerine kaldırılıyordu. Rasim Ünal, Müftü Osman Nuri Efendi gibi şehrin ileri gelenleri toplantılar yapar. Evinin misafir odasında, gelen kişilerle düşmandan kurtuluş çarelerini görüşür. Yürekleri yurt sevgisi ile dolu olan gençleri örgütler. Kadirli'de Müdafaa-i Hukuk, Kuvayı Milliye Cemiyetlerinin kurucularındandır.Rasim Ünal'ın oğlu Ahmet Rıfat Ünal, babasının Kılıç Ali ile görüşüp, Maraş'tan getirdiği silah ve cephaneyi, Hükümet Konağı'nın karşısındaki oturduğu evinin bodrum katında odunlukta sakladığını anlatmıştır. Kuvayı- Milliye Komutanı Tufan Paşa (General Osman Tufan) sonradan “Emmi” adı ile bilinen Mustafa Faik Üstün'e yazdığı mektupta “Kadirli'de 'Ateş Hoca' Rasim Efendi'nin ateşli azimlerini takdirle yadetmek vazifemizdir.”demektedir. Rasim Ünal, Kurtuluş Savaşı boyunca büyük manevi ve maddi katlılarda bulunmuş, sonuna kadar her türlü gayreti göstermiştir. Haçın'daki (Saimbeyli) Türkleri Ermeni zulmünden kurtarmak, çetelere destek olmak, maneviyat vermek için Kadirli'nin önde gelen kişileriyle birlikte Haçın'a gitmiş, kurtuluşunda bulunmuştur. Tevfik Coşkun (Kadirli Grup Kumandanı)'Kadirli Milli Mücadelesi ve Hatıralar' kitabında Hocası Rasim Ünal'dan övgüyle bahseder: “Heyetin çok idealist şahsiyeti Rasim Ünal'dı. Bu zat aslen Rumelili olduğundan memleketini kaybetmenin acısını çok iyi biliyordu. Bu sebeple daha da heyecanlı idi. Aynı zamanda İttihat-ı Terakki Fırkasına girmiş, Abdülhamit tarafından buraya sürgün edilmiş olduğu için dünya ve siyaset alemine vukufu vardı. Kuvayı Milliyenin ihtiyacı olan maddeleri mubayaa için lüzumlu parayı, liste tanzimi suretiyle halktan toplamakta idik. Bu meyanda Rasim Ünal, kendisinden umduğumuzun çok üstünde bir yardım yapmış, bizi çok memnun bırakmıştı.” Rasim Ünal'ın Adana Ziraat Mektebi mezunu olan büyük oğlu Necati Ünal, Birinci Dünya savaşında Şam'da savaşırken İngilizlere esir düşmüş, Mısır'a İskenderiye'ye götürülmüştür.Mübadele sonucunda İstanbul'a getirilmiş; serbest bırakılmıştır. Kadirli'ye gelerek, Çukurova Kurtuluş Savaşına katılır. Çukurova'nın Kurtuluşundan sonra, düzenli orduya katılır. Batı Cephesinde görev alıp, İzmir'e giren ilk subaylar arasında yer almış 'İstiklal Madalyası' ile onurlandırılmıştır. Necati Ünal 1932'de Kadirli Belediye Başkanlığı görevinde de bulunmuştur. Resimde Necati Ünal, Adana Ziraat Mektebinde Kadirlili öğrenci arkadaşları ile birlikte görülmekte. Sağda ayakta Rasim Ünal oğlu Necati Ünal, oturan, Hacı Musa Ağa oğlu Hüsnü Coşkun (Tatarlı Bölüğü Kumandanı) 1912 (1330). Efendim,Bu gün Haçın'dan aldığım üç kıta telgrafı aynen ve leffen taktim ediyorum. Haçın Müdafaa-i Hukuk Riyasetinin talep ettiği nişadır ile kalay beher kıyesi dörtyüzelli kuruşa olmak üzre beş kıye kalay, ikibuçuk kıye nişadır mübayaa olarak hamil ariza ile fazilanelerine gönderilmiştir. Vusulunda ne guna münasip görülürse, emaneti mezkureyi Haçın'a sevkına delalet buyurularak, asuman baligası olan ikibin ikiyüzelli kuruş heyetimiz sandığından temin edilmiş olmakla meblağ-ı mezkurun sandığımıza iade dilmek üzere Haçın'dan celp ettirilmesine müsaade buyurulmakla beraber, grup kumandanlığından keşide olunan telgraf münderecatına nazaran elde ettirilemeyecek firarilerin ihrak vusur aherle tediplerinin teminiyle muhafaza-i vatan zımnında kıtalarına iltihak ettirilmeleri çare-i hasenesinin mülahazasına mütevakkıf reis-i fazılaneleri. Bu gün Mercin havadisi olmak üzere. Coşkun Bey'e yazılan rapor münderecatı manzur-u fazılanelerine buyurulduktan sonra mahalline irsali hasseten arz olunur efendim. 23 Ağustos 1336 (1920) Mehmet Rasim Belge: Arka yüz Koca Muallim Rasim Ünal Her şeyde örnek biriymiş Adil imiş Rasim Ünal İnsanlıkta en iriymiş Âlim imiş Rasim Ünal Herkes ondan ders alırmış Onun yanına varırmış Sözleri kanun kalırmış Âlim imiş Rasim Ünal Mustafa Adil Özkale Huzuru Fazılanelerine Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi görmüş, edebiyat öğretmenliği yapmıştır. Çukurova halk edebiyatı, kültürü ve KurtuluşSavaşı konularında arştırmalar yapmaktadır. Âşık Ferrahi, Anılarla Milli Mücadelede Ceyhan, Çukurovada Bir Alabohça, Anılarla Şair Şampiyon İsmet Atlı adlı çalışmaları yayınlanmıştır. Recep Dalkır, Yiğitlik Günleri, s.70, s. 139, 1961 Faik Üstün, Adana'nın İşgali ve Milli Mücadele, s.27 Faik Üstün, Adana'nın İşgali ve Milli Mücadele, s.13 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR zar a Y ı mac ır Araşt IN ' Ş A T KARA si nı rsite nive re Başka Ü i j i o l a o D n kn ve Te ntasyo Bilim Dökuma a n Ada ilik ve nec p ü ha T AHME Küt en d n i kalem Çukurova coğrafyası içinde, hakkında en az bilgiye sahip olduğum Kadirli, bu kadim dost ilçe Flavyapolis üzerine yazacağımı doğrusu düşünmezdim. Yaklaşık 30 yılımı geçirdiğim Anakara'dan baba yurdu Adana'ya gelişim sonrasında, kuruluşuna önayak olduğum, “Adana Kent Kitaplığı” hakkında, nazik telefonu ve naif kişiliği ile tanışmaktan mutluluk duyduğum İrfan Can Abim olmasaydı, bu yazı dile gelemeyecekti elbette… Çalışmakta olduğum, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kent Kitaplığı arşivinde, neler olup olmadığı sohbeti, giderek bir yazı göndermem konusunda yoğunlaştı. Kendisini kıramayacağına göre, kısacık bir katkı bile olsa, yazmak en doğrusu olacaktı. Adana hakkında yazılan her kitap, bir bakıma Kadirli'yi de içerir hiç kuşkusuz. Seyahatnamelerdeki Kadirli'yi merak ettim. Küçük bir incelemeyle, iki eseri bulmam güç olmadı. Dönemin yani 1910'lu yıllarının ünlü gazetecisi Ahmet Şerif ile Maarif Müfettişi Ahmet Faik Günday'ın iki eseri dikkatimi çekti. 1910'da, hasta adam olarak nitelenen Osmanlı, İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından yönetiliyordu. Yeni durumun yansımalarını yerinde görmek ve izlenimlerini dile getirmek üzere, Anadolu seyahatine çıkan Ahmet Şerif, Adana ve çevresine de uğrar. Tanin gazetesinde tefrika edilen bu yazılar, günümüz Türkçesine çevrilerek, Türk Tarih Kurumu'nca yayınlanır. Diğer bir eser ise, Ahmet Faik Günday'a aittir. Ahmet Faik Günday, (1884-1967), mülkiye mezunudur. Trabzon'da memur olarak çalışırken,1909-1910 yılları arasında Adana Vilayeti Maarif Müfettişliği'ne atanır. Kaymakam, mutasarrıf, vali ve kurucu meclis üyesi olduktan sonra Ordu Milletvekili olarak TBMM'de yer alır. Ahmet Faik Günday, yönetici kimliği ile bulunduğu şehirleri ayrıntılarıyla anlatarak, sosyal ve ekonomik yapısı hakkında önemli bilgiler verir.“Hayatım ve Hatıralarım” adlı kitabı, 1960'da, İstanbul'da yayımlar. Adana'nın yanında, diğer şehirlerle birlikte Bağdat'la ilgili, günümüzde de geçerliliği ve önemi olan bilgileri özetler. Her iki kitapta yer alan ve bir nebze olsun Kadirli hakkında bilgi ve bilinç yaratmasını umduğum 14 1910'LARDA KADİRLİ İZLENİMLERİ bazı bölümleri olduğu gibi aktarmak istedim. Dost İrfan Can şahsında, tüm Kadirli hemşerilerimizin 7 Mart Kurtuluş Bayramını kutlar, içten saygılarımı sunarım. Anadolu'da Tanin 1. Cilt / Ahmet Şerif; Haz. Mehmed Çetin Börekçi.- Ankara : Türk Tarih Kurumu, 1999, 514 sayfa; 170-172 sayfalar arası… … Osmaniye'den hareketten, yedi buçuk saat sonra, Kars'a vardık. Tahminen birkaç yüz eve ve epeyce bir çarşıya sahib olan bu kaza merkezinde, oldukça düzenli evler görünüyor. Halkı, İslam ve Ermeni'den meydana geliyor. İndiğimiz han, Osmaniye'de, kahvehane üstündeki yeri aratacak gibi idi. Tavan arasında, her tarafı, duvarları, pislik, örümcek ağları içinde bir yer ki, bir tarafta hancı, biraz yüksekçe olan diğer tarafta, ben yatacağım. Temizce bir yemek bulmak ise, mümkün değil. Vücudum uykusuzluktan, yorgunluktan pek rahatsız olduğundan bu geceyi nasıl geçireceğimi düşünmeye başladım. Gerçi, ba'zıları, evlerine götürmek istedilerse de, bu, serbestliğimi kısmen olsun feda etmek, bir kayıd altına girmek demek olduğundan, kabul, benim işime gelmezdi. Bunun için, Kars'a aid inceleme ve gözlemlerim, eksik olmakla beraber, tarafsız değildir. Çünki, vücud rahatsız olunca, göz ve dil tarafsızlığı koruyamıyor. İki-üç gün kalmak niyetiyle geldiğim Kars'ta, misafirlik müddetim, yirmi dört saat bile olamadı. Bir saat sonra, Sis'e, hareket ediyorum ve beni oraya çeken kuvvet, temiz bir yatak, bir tabak temiz yemek, özetle, istirahattir. Bencilliğimi affediniz. Araştırmalarıma ve işittiklerime göre, Kars'ta, ilerlemeyi ve yeniliği istemeyen ba'zı eşraf ve ağalar var. Mesela, her şeyi hazır olduğu halde, bir kız okulu kurmak ve açmak, bu ağaların işe karışmasından mümkün olamıyor, onlar, okula yer vermek istemiyorlar ve bu iş için ayrılan yer, filan yetimindir, şöyledir, böyledir, diyerek, yapımına engel oluyorlar. Bütün Kozan Sancağı'nı dolaşan ve benden bir gün evvel Kars'dan hareket eden vali beyefendi, kendilerine, gerçek durumdan bahsederek, maarifin faydaları, cehaletin zararları hakkında bir ders vermişler. İn-şa-Allah, iyi bir etkisi görülür. Kars'da, bugün, ibtidai derecesinde bir okuldan başka bir şey yoktur. Gerçi, okulu gezemedimse de, iyi bir durumda bulunmadığını öğrendim. Buna karşılık, Ermeni vatandaşlarımızın çocuklarına aid okul pekiyi imiş. Cehaletlerinde bu kadar israr eden İslam halka, bir kere, Ermeni okulunu, sonra da, kendi çocuklarının gittiği okulu gezmelerini tavsiye ederim. Kars'ta, servet sahibi, durumu iyi epeyce adamlar var. Fakat iş bulamamak, işsizlik hastalığı, onları, birbiriyle uğraşmaya, devamlı birbirinin aleyhinde öteye beriye müracaat etmeye sevkediyor. Bu suretle, hem kendileri, hem de memleket zarar görüyor. Kazanın hükümet dairesinde, bir çeyrek saat bulunarak, kaymakamı ziyaret ettim. Daire oldukça kalabalık idi. Kaymakamın yanında, ihtiyar bir Ermeni kadını, “yardım, para isterim” diye ağlıyor, ağlıyordu, kaymakam ise, buna, sudan bir cevab veriyordu. Sonra, ne olduğunu bilmem. Kars mahkemesinin savcı yardımcısı varsa da, ta'yin edilen ceza reisi hala gelmemiştir. Gündüzleri, her saat, kahvehanede oyun oynamakla meşgul birkaç me'mur görülmekte olmasına göre, göreve devam hususunun o kadar düzenli bir şekilde devam etmediği anlaşılıyor. Galiba, bizim me'murlara da, devamlı şekilde nezaret etmek için, okullarda olduğu gibi, mubassırlar kullanılması lazımgelecek. Dairede, kapının önünde, iş sahibleri beklesin, saatlerce ayak üzeri kalsın, me'mur efendiler kahvehanede tavla, prafa oynasınlar, doğrusu pek uygun bir hareket değil mi? Adana mes'elesi buralara bulaşmamıştır. İslam ve Ermeniler, pek güzel geçindiklerini, kardeş gibi yaşadıklarını, yine kendileri söylüyorlar. Maddi ve ma'nevi eksiklikleriyle beraber, Kozan Sancağı'nda ilk ziyaret ettiğim Kars, Cebel-i Bereket Sancağı'nın kazalarından iyi bir durumdadır ve halkı, daha uyanık, daha medenidir. Yalnız, bu adamlar, uyandırılmak, kayıtsız, ilgisiz oldukları gerçek, kendilerine anlatılmak, geçmişin an'anelerine bağlı olan varlıklarını aydınlatmak gerekiyor.Ahmet Şerif Hayatım ve Hatıralarım / A. Faik Hurşit Günday.- İstanbul : Çelikcilt Matbaası, 1960, 192 sayfa; 31. sayfa… … Teftiş seyahatlerimin birinde Ceyhan üzerinden Kadirli ilçesine gitmiştim. Bir İspanyol Katolik papazının orada kilise, mektep ve bunların müştemilatı olmak üzere büyük ve yüksek katlı bir bina ve yüksek bir kilise kulesi yaptırmakta olduğunu ve inşaatın dörtte üçünün ikmal edildiğini gördüm. O devirde bu misilli ecnebi kilise ve mektep binaları hükümetin müsaadesiyle ve Padişahın bu müsaadeyi teyit eden fermanıyla yapılabilirdi. Orada yapılmakta olan bu binanın ruhsatiyesi olup olmadığını sordum ve tetkik ettim. Olmadığı anlaşıldı. Katolik papazı kendi kendine orada böyle büyük bir bina yaptırmakta olduğu halde kaza kaymakamı ve liva mutasarrıfı ile sair ilgili kimseler hiçte bu işi benimsememişler ve memleket için pek muzır olan bu Katolik müessesinin yükselmekte olduğunu görmemişler. Ben derhal Adana valisini haberdar ettim ve inşaatı durdurdum… Ahmet Faik Günday 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 15 ÇUKUROVA KUVVA-İ MİLLİYE KOMUTANI AYDINOĞLU TUFAN PAŞA Milli Mücadele'de Çukurova Kuvva-ı Milliye Komutan Muavini olarak bizzat Mustafa Kemal tarafından görevlendirilen Osman Tufan Paşa, 1886 yılında o zamanlar bir Türk şehri olan Üsküp'te doğdu. Asıl adı Osman Nuri'dir. Babası Kasım Ağa, annesi Rahime Hatundur. Çocukluğunda askerliğe meraklı olan Osman Nuri, Manastır Askeri Lisesine kayıt yaptırdı. Ardından İstanbul Harp Akademisine yazıldı. Buradan 1906 yılında üsteğmen olarak mezun olan Osman Nuri'nin ilk görevi, Selanik Astsubay okulunda bölük subaylığıdır. 31 Mart 1909 Hadisesinden sonra İstanbul Emniyet Umum Müdürlüğünde İstanbul'un Eyüp mıntıkasında görev yaptı. Balkan Harbi esnasında Garp Cephesi muhafız bölük kumandanlığında bulundu. I. Dünya Savaşı sırasında Albay Rauf Orbay'ın başkanlığında İran Cephesinde görev aldı. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra İstanbul'a dönen Osman Nuri, İstanbul Merkez Komutanlığı Tetkik Heyetinde çalıştı. Osman Tufan, Milli Mücadele'de vatanı kurtarmak için ilk harekete geçen Osmanlı subaylarındandır. Rauf Orbay Başkanlığında kurulan bir heyetle gizlice, Atatürk'ün Samsuna çıktığı günlerde, kendileri de vapurla Bandırma'ya 24 Mayıs 1919 günü vardı. Burada Yunanlılara karşı bir cephe açmak maksadıyla Aydın'a hareket etmek isteyen Rauf Orbay başkanlığındaki bu heyeti, Fransızlar tutuklamak istediyse de heyet, Akhisar Tren Garından kaçarak kurtuldu. Yüzbaşılığa terfi eden Osman Nuri Bey, Batı Cephesinde şimdilik bir şey yapamayacağını anlayarak Mustafa Kemal Paşa, etrafında yürütülen Milli Mücadele'ye katılmak için Amasya'ya gitti. 12 Haziran 1919 günü Mustafa Kemal Paşa'yla görüşerek bilfiil Milli Mücadeleye katıldı. Mustafa Kemal'le Sivas'a geçen Osman Tufan, "Amasya Görüşmelerinin" olduğu zamanlarda Sivas'taki karargâhta Kozan'dan gelen Kurdoğlu Hulusi, Topaloğlu Halil, Dava Vekili Mustafa Efendi'den oluşan heyetle tanıştı. Bu heyetin Mustafa Kemal'le görüşmesinden sonra Mustafa Kemal, Yüzbaşı Osman Nuri Beyi, “Aydınoğlu Tufan” takma adıyla "Çukurova Kuvva-i Milliye Komutan Yardımcısı" olarak görevlendirildi. Yüzbaşı Osman Nuri Bey, artık "Aydınoğlu Tufan Paşa" takma adıyla Çukurova işgal sahasına nüfuz etmeye çalıştı. Tufan Bey'in, Kozan sınırlarında Fransızların sıkı takibinden dolayı Kozan bölgesine sızma girişimi mümkün olmadı. Osman Tufan Paşa, bu sefer başka bir yol seçerek Kayseri- Develi- Tufanbeyli –GöksunGeben üzerinden 1920 yılının ocak ayının ilk günlerinde Andırın'a geldi. Maraş mıntıkasından Adana işgal sahasına sızmak için Andırın'da etkili çalışmalar yaptı. Andırın'da Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın konağına gelen Tufan Paşa görevini ve kimliğini gizleyerek "Hafız Bekir" takma adıyla faaliyetlerde bulundu. Eli silah tutan Andırınlıları domuz avı bahanesiyle teşkilatlandırdı. Kurulan teşkilat ve propaganda sayesinde” Yeşil Ordu geliyor”söylentilerini yayarak Kadirli'yi baskı altına almaya başladı. Kadirli'nin önde gelen Abdurrahman KÜTÜK KADiRLi'DE BAYRAM Ruhlar coşar, bütün kaslar gerilir Kadirli'nin bugün bayramı var Davullar gümbür gümbür vurulur Kadirli'nin bugün bayramı var Tarihi sorarsan 7 Mart günü Vatana fedadır dökülen kanı Çukurova burda yaşıyor dünü Kadirli'nin bugün bayramı var Fransız, Ermeni hain ikili Bu yerlerden Türk'ü sürmek akılı Kur'an, Allah bu milletin vekili Kadirli'nin bugün bayramı var Gece gündüz çetin savaş verilmiş Türk şehit olmuş,düşman kırılmış İşgalciler sürüm sürüm sürülmüş Kadirli'nin bugün bayramı var Kurtuluş Savaşı sonucu kerte Tarihte sırtımız düşmemiş serte Yüreğim kabara göğsümü yırta Kadirli'nin bugün bayramı var Akharman'nım akar akar coşarım Vatan için ölüm olsa koşarım Ölsem bile albayrakta yaşarım Kadirli'nin bugün bayramı var ALİ AKHARMAN 7 MART KADiRLi'NiN KURTULUŞU Çukurova'nın Hürriyet ve İstiklal Güneşi 7 Mart'ta Kadirli'den Doğdu Dizgi: Efendi ERKAYIRAN Tarihçi Yazar Çukurova Üniversitesi Öğretim Elamanı kişileriyle irtibata geçerek Kadirli'de milli teşkilatı kurdu. Yapılan propaganda o kadar etkili oldu ki Kadirli'de yaşayan yaklaşık 500 Ermeni Kadirli'yi terk ederek Kozan'a sığındı. Kadirli'deki Fransız işgal kuvvetleri de yapılan propaganda sayesinde, Fransız ve Ermeniler 7 Mart 1920 tarihinde Kadirli'yi boşaltma mecburiyetinde kaldı. Osman Tufan Paşa, yanındaki kuvvetlerle birlikte Andırın'daki karargâhını 27 Mart 1920'de Kadirli'ye nakletti. Kozan, Feke, Saimbeyli cephelerini yakından takip ederek buraların kurtuluşunda önemli işler gördü. Bir ara Çukurova Kuvva-i Milliye Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey ( Binbaşı Kemal Doğan)in görevini devraldı. 2 Haziran 1920 tarihinde Kozan'ın kurtarılmasından sonra karargâhını Kozan'a taşıdı. Tufan Paşa, burada hem Feke-Saimbeyli cepheleriyle meşgul oldu hem de Ceyhan Adana üzerine baskı kurmaya çalıştı. Çukurova Kuvva-i Milliye Komutanı Kozanoğlu Doğan Bey'in, Tufanbeyli'nin Rumlu ( Doğanbeyli) Köyünde Ermeni saldırısı sırasında yaralanması sonucu bu görevi tekrar aldı. 7 ay süren Haçin kuşatmasından sonra Haçin Cephesini yeniden düzenleyerek 18 Ekim 1920 tarihli hücumla savaşı kazanarak buradan Ermenileri temizledi. Böylece Tufan Paşa Kozan Sancağının tamamını düşmandan temizlemiş oldu. Haçin kuşatmasından sonra buradan kaçan Ermeni milislerin, Kozan'da Tılan Değirmenine saldırması sonucu Ermenilerle Tılan Savaşı yaptı. Daha sonra Osmaniye'ye bağlı Mamure'deki Fransız kuvvetlerine saldırdı. Burada Feke kaymakamı olan Saim Bey ve arkadaşlarının şehit olmasıyla Kozan'a geri döndü. Çukurova'da düzenli ordu kurulmasından sonra, buradaki görevini başarıyla tamamlayan Tufan Paşa, Ankara'ya Mustafa Kemal Paşa'nın yanına döndü. Burada binbaşılığa terfi eden Osman Tufan Paşa İstiklal Harbi'nde Batı Cephesine 2. Fırka 127. Alay Komutanı olarak katıldı. Büyük Taarruzda İzmir'e giren ilk komutanlardan olmuştur. Vatanın kurtulmasından sonra Ankara'ya gelen Osman Tufan Paşa, 1935 yılında tuğgeneral oldu. Siirt'teki görevi sırasında rahatsızlandığı için bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla tedavi için İstanbul'a getirtildi. İstanbul Selimiye Kışlasındaki görevi sırasında tümgeneralliğe terfi eden Tufan Paşa, Atatürk'ün ölümüyle naaşı başında görev nöbeti tutan beş generalden biri oldu. Soyadı kanunu çıkınca kendisine Mustafa Kemal'in Verdiği “Tufan” ismini soyadı olarak aldı. Rahatsızlığı sebebiyle emekliye ayrılan Tufan Paşa, 5 Şubat 1944 yılında İstanbul'da öldü. Bölgedeki yaptığı üstün hizmetlerden dolayı Adana iline bağlı Tufanbeyli ilçesine adı verilerek Osman Tufan Paşa ismi yaşatılmaktadır. 7 MART KADiRLi DEĞiŞiYOR 16 96 Yıldır Aynı Coşku, Aynı Heyecan KURTULUS BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN