7 mart 2016 gazete - Kadirli Belediyesi

advertisement
7 MART
KADiRLi'NiN KURTULUŞU
"Çukurova'nın Hürriyet ve İstiklal Güneşi 7 Mart'ta Kadirli'den Doğmuştur."
Ferit Celal GÜVEN
KUVA-Yi MiLLiYE
VE 7 MART GURURU
7 MART 2016
CUMARTESi
Muhittin PAMUK
Kadirli Kaymakamı
Dr. Ömer TARHAN
Belediye Başkanı
Değerli Kadirlililer;
Bu gün İlçemiz için, ülkemiz için
anlamı büyük olan önemli bir günün,
kurtuluşumuzun 96.yıldönümünü
kutlamanın onurunu ve gururunu
yaşıyoruz.
7 Mart Kadirli'mizin düşman
işgalinden kurtulduğu, Çukurova da
hürriyet meşalesinin yandığı günün
adıdır. Devamı 2'de
Çukurova'nın incisi, güzel Kadirli'mizin mert ve kahraman insanları,
Saygıdeğer hemşehrilerim. İlçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun
96. yıl dönümünü hep beraber sevinç ve coşku ile kutluyoruz.
7 MART'TA
7 AÇILIŞ
YAPILACAK
Belediyemiz
tarafından yapımı
tamamlanan 7 projenin 7
martta açılışı yapılacak.
Kadirli Belediyesi
olarak yapımı tamamlanan 7
projenin açılışını
gerçekleştireceklerini söyleyen
Belediye Başkanı Dr. Ömer
Tarhan, Kadirli'de göreve
geldiğimiz günden bu yana
Kurtuluş Bayramımız olan 7
Mart'ta geleneksel olarak 7
açılış gereçleştiriyoruz diyerek
şunları kaydetti;
" Kadirli'nin Düşman
işgalinden kurtuluşunun 96.
yıl dönümünü kutlamanın
mutluluğunu ve heyecanını
yaşarken, 7 projemizin de
açılışını yapmanın gururunu
yaşayacağız. Kent Müzesi, Yeni
Otogar, Kent Meydanı, Su
Deposu, Hacıbektaş Veli Parkı,
Adalet Parkı ve Muhsin
Yazıcıoğlu parkının açılışını
yapıyoruz. Kadirlimize hayırlı
olsun"
KADiRLi
BELEDiYESi
KENT
MÜZESi
Cevhair ZARARSIZ
SANAT TARİHÇİSİ KENT MÜZESİ SORUMLUSU
>>11'DE
KOCA
MUALLİM
RASİM ÜNAL
Fatma SAYMAN
(Eğitimci - Araştırmacı- Yazar)
>>12'DE
N
CAN'I
iRFAN
en
ka
d
lemin
KADiRLi'DE
FUTBOLUN
HiKÂYESi
Sayfa 8-9'DA
KURTULUŞUNDA
7 MART'ın ÖNEMİ
Abdurrahman KÜTÜK
Tarihçi Yazar
Çukurova Üniversitesi Öğretim Elamanı
1910'LARDA KADiRLi iZLENiMLERi
ÇUKUROVA'nın
Kadirli'nin Milli Mücadeledeki
Yeri Ve Önemi
Sayfa 4-5'TE
SAYFA 10'DA
AHMET KARATAŞ
Mehmet Akyiğit
Emekli Öğretmen
Araştırmacı-yazar
Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi
Kütüphanecilik ve Dökumantasyon
Daire Başkanı
SAYFA 14'DE
7 MART
Değerli Kadirlililer;
Bu gün İlçemiz için, ülkemiz
için anlamı büyük olan önemli bir
günün, kurtuluşumuzun
96.yıldönümünü kutlamanın onurunu
ve gururunu yaşıyoruz.
7 Mart Kadirli'mizin düşman
işgalinden kurtulduğu, Çukurova da
hürriyet meşalesinin yandığı günün
adıdır.
Geçmişten bugüne değin
hür yaşamış, esarete ve baskılara
boyun eğmemiş ecdadımızın
kahramanlıklarını bugünlerde
hatırlamak, aziz şehitlerimizi yad
etmek, geleceğe güvenle bakmamızı
sağlayacaktır.
Dünyaya örnek olan Kurtuluş
Mücadelemizde tek yumruk olan
milletimiz, dört bir yanı işgal edilmiş
yurdumuzda, bu mücadeleyi zor
şartlar altında kazanmış ve adını
dünya tarihine yazdırmıştır. Bu
mücadele binlerce şehit, binlerce gazi
ile kazanılarak Türk Milletinin azmi,
vatan sevgisi ve inancının neler
2
KADiRLi DEĞiŞiYOR
yapabileceği tüm dünyaya
gösterilmiştir.
Kadirli, Çukurova da düşman
işgalinden kurtulan ilk yerdir. Kadirli
Çukurova'nın kurtuluş tarihinde
önemli bir yere sahiptir. “Çukurova da
Hürriyet ve İstiklal güneşi 7 Mart'ta
Kadirli'de doğmuştur.” sözü tarihi bir
gerçeğin veciz ifadesidir. Kuva-i
Milliye ruhu ile Yaycıoğlu İbrahim
Ağa'nın konağında başlayan bu ateş,
Osman Tufan, Müftü Osman Nuri
E f e n d i l e r v e Ka d i r l i h a l k ı n ı n
başkaldırısı sonucu tüm bölgeye
yayılmış dolayısı ile Milli mücadelenin
merkezi olmuştur.
İşte bütün bunlardan dolayı 7 Mart
günü, ecdadın aziz hatıralarına sahip
çıkma günüdür. Tarihimizin en şerefli
sayfalarından birini yazan milletimizin
şehit düşen asker ve halkımızın,
gazilerimizin kanıyla canıyla
dalgalandırdığı şanlı bayrağımıza dün
olduğu gibi bugünde, yarında sahip
çıkma günüdür.
Hakkı ödenmez vatan evlatlarının
Muhittin PAMUK
Kadirli Kaymakamı
bundan tam 96 yıl önce verdiği bu
kurtuluş mücadelesi sonucu bugün
sahip olduğumuz bağımsızlık ve
özgürlüğümüzün ilelebet devamı için
hep birlikte var gücümüzle çalışarak,
bayrağı bizden sonraki nesillere helal
getirmeden devredeceğimize olan
inancım tamdır.
Bu vesile ile tüm vatandaşlarımızın
Milli dayanışma ve bütünleşmeyi en
güzel şekilde ortaya koyduğumuz, tek
hedefte birleşerek Ulusal onurumuzu
koruma sevincini yaşadığımız, 7 Mart
Kadirli'nin düşman işgalinden Kurtuluş
Gününü kutluyor, bu bağımsızlık ve
özgürlük mücadelesinin bedelini
canlarıyla ödeyen aziz şehitlerimizi,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşlarını, minnet ve şükran
duygularıyla rahmetle anıyor, tüm
Ka d i r l i l e r e s e v g i v e s a y g ı l a r
sunuyorum.
KUVA-Yi MiLLiYE VE 7 MART GURURU
Çukurova'nın incisi, güzel
Kadirlimizin mert ve kahraman
insanları, Saygıdeğer hemşehrilerim.
İlçemizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 96. yıl dönümünü hep
beraber sevinç ve coşku ile
kutluyoruz.
Kahraman ecdadımız tüm
Anadolu'yu ve Kadirlimizi düşmanın
her türlü işgalinden şehaded şerbetini
içerek kurtarmıştır. Allah cennet
vatanımızı, dinimizi, namusumuzu,
bayrağımızı şan ve şerefimizi, sinsi ve
kahpe düşman saldırılarından
korusun.Büyük komutan Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Doğu
Çukurova'nın işgalden kurtuluşu için
görevlendirdiği Tufan Bey'in
Andırın'ın dağ yamaçlarına yaktırdığı
ateşler işgalcilerin gözünü
korkutmuştur.
Kadirli'nin üzerine 7 Mart
günü istiklal güneşinin şafağı
sökmüştür. Bu aziz ve necip Millet
geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın
da bizi biz yapan milli ve manevi
değerlerine ne pahasına olursa olsun
gözünü kırpmadan sahip çıkacaktır.
Kadirlimizin kurtuluşundan
sonra istiklal kıvılcımı Kozan, Ceyhan
ve Osmaniye'de düşmanın yüreğine
bir köz gibi düşmüştür. Geçmişini,
tarihini, kimliğini unutan misyon ve
vizyonunu kaybetmiş insanların ve
milletlerin geleceği hep karanlık
olmuştur. Çocuklarımıza ve
gençlerimize okullarda, camilerde,
televizyon ekranlarında, gazete ve
dergi köşelerinde vatanımızın,
bayrağımızın, özgürlüğümüzün, milli
ve manevi değerlerimizin gücünü ve
kıymetini anlatmalıyız.
Eğer bunu yapmazsak gerek
anne babalar, gerekse devlet ve millet
olarak bedelini çok ağır öderiz. Şunu
hiçbir zaman unutmamalıyız; su uyur,
düşman uyumaz. İncir çekirdeğini
doldurmayacak kadar basit meseleler
yüzünden milli birlik ve
beraberliğimizi zayıflatarak düşmanın
ekmeğine yağ sürülmesine fırsat
vermemeliyiz.
Birbirimize düşer, bölünür,
parçalanırsak şehitlere ve
çocuklarımıza bunun hesabını
veremeyiz.
Kuvva-yi milliye ruhunu
içimizde her zaman yaşatalım. Vatanı
ve bayrağını en çok seven O'na
en güzel hizmeti en doğru şekilde
yapandır. Bu gücü inancımızdan
ve halkımızdan alıyoruz.
İstiklal marşı şairimiz
Mehmet Akif ERSOY'un: Bastığın
yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altındaki binlerce kefensiz
yatanı Sen şehit oğlusun incitme
yazıktır atanı Verme, dünyaları
alsan da bu cennet vatanı
Uyarısı doğrultusunda "Hakkıdır
Hakka tapan milletimin istiklal"
düsturuyla şehitlerimizin
kemiklerini sızlatacak bir hayatın,
bu topraklar üzerinde
yaşanmasına izin vermemeliyiz.
Onlar bu kutsal değerler uğruna
canlarını verdiler. Bizler de dünya
devletleri arasında ülkemizin hak
ettiği yere gelmesi uğruna her
türlü fedakarlığı yapmaya hazır
olmalıyız. Şükürler olsun biriz,
beraberiz, diriyiz ve iriyiz.
Daha önceleri Kadirli'de
imkanlar olduğu halde
gerçekleştirilmeyen sosyal projeler
gerçekleştirirken bir yandan da
Kadirlimizin modern bir kent olması
ŞANLI ÇETELER
Fatma Behice BATUR
Not: 7 Mart Kurtuluş Bayramı için yazılan ilk şiirdir.
Not :1943 yılında yazılmıştır.
Maraş yollarından ettiler akın
Açtıla Bayrağı göklere yakın
Kaçmayın Fransız, dönünde bakın
Geliyor bizim ünlü çeteler.
Analar babalar seyire çıktı
Bu heybet,düşmanın belini büktü
Silahlı olmayan sopayı çekti
Geliyor bizim şanlı çeteler
Hasretle beklenen 7 Mart günü
Burada kuruldu, Çete düğünü
Binlerce olsa da düşman yığını
Tepeleyip geçer bizim çeteler
Sabaha karşı da toplar atıldı
Çeteler dizildi,yollar tutuldu
Korkak düşmanların beli büküldü
Geliyor bizim şanlı çeteler
Kükremiş atları sel gibi coşar
Gören düşmanların tebdili şaşar
Hiç yorulmaz; dağlar,tepeler aşar
Geliyor bizim şanlı çeteler
Tufan Beyi dersen çeteler başı
Göğsünü geriyor düşmana karşı
Yüksek sedasıyla titretir arşı
Vatanı kurtardı şanlı çeteler
yolunda hiç bir mazeretin arkasına
sığınmadan büyük adımlar atıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
bütün hemşehrilerimin 7 Mart
kurtuluş bayramını en içten
dileklerimle kutlar, aziz şehitlerimizi
rahmetle, gazilerimizi hürmetle
anıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
3
Milli Mücadelede
Kadirli
Mehmet
Akyiğit
Emekli Öğretmen
Araştırmacı-yazar
AŞIK
FEYMANi
KADiRLi'DE
Birinci Dünya
Savaşı'nda yenilen
Osmanlı Devleti, 30
Ekim I918'de Mondros
Ateşkes Antlaşmasını
imzalamak zorunda
kalır.
Bu antlaşmaya
göre Çukurova, önce
İngilizlerin, sonra da
Fransızların payına
bırakılır. 18 Aralık
1918'de Adana, 10 Mart
1919'da Kozan, 14 Mart
1919 'da da Kadirli
Fransızlar tarafından
işgal edilir. Fransız
işgal küvetleri, Yüzbaşı
Taillardat ve Üsteğmen
Suby komutasında
Cemal Paşa Köprüsü
üzerinden Kadirli'ye
girerler. İşgal kuvvetleri
Hükümet Konağına
gelerek, Türk Bayrağını
indirip göndere Fransız
bayrağını çektikten
sonra, Kendirli'nin
Konağı'na yerleşerek,
burasını karargah
olarak kullanırlar.
Aşama aşama
gerçekleştirilen işgalle
birlikte, Fransız Ermeni baskısı ve
yıldırma faaliyetleri
iyice artar, halkın
silahları toplatılır. Bu
durum karşısında
çaresiz kalan halk,
Müftü Osman Nuri
Efendi'nin çevresinde
kenetlenerek, kurtuluş
yollarını aramaya
başlar. Aynı durum hatta daha kötüsüKozan'da da yaşandığı
için, Kozan'dan kaçan
bir heyet, Kadirli-Kozan
kurtuluş yollarını
aramak ve Milli
Mücadele'de
Çukurova'nın
durumunu görüşmek
için, Kadirli - ÇokakGöksun-Develi-Kayseri
güzergahından Sivas'a
gider. Sivas
Kongresi'nden sonra,
heyet Yüzbaşı Osman
Nuri aracılığı ile
Mustafa Kemal'le
görüşür.
Görüşmede
Ermeni ve Fransız
zulmü anlatılır. Halkın
işgalcilere karşı
koyması için, sivil halkı
yönetip yönlendirecek
subay, silah ve cephane
yardımı yapılmasını
isterler. Bunun üzerine
Mustafa Kemal
Paşa,Topçu Binbaşı
Mehmet Kemal Bey'i,
Kozanoğlu Doğan kod
adıyla, Piyade Yüzbaşı
Osman Nuri Bey'i de
Aydınoğlu Tufan Bey
Kod adıyla
görevlendirerek,
Kayseri'de Ali Fuat
Paşa'dan gerekli emri
almak üzere Develi'ye
gönderir.
Doğan Bey ve
Tufan Bey Kayseri'de Ali
Fuat Paşa ile buluşurlar.
Ali Fuat Paşa,
Çukurova'nın geniş bir
alan olduğunu, burayı
ancak üç subayın
örgütlendirebileceğini
söyler ve Yüzbaşı Ali
Ratip Bey'i de
Tekelioğlu Sinan kod
adıyla Çukurova'nın
kurtuluşunda
görevlendirir.Sonuçta
Tufan Bey Doğu
Çukurova, Sinan Bey
de Batı Çukurova Kuvayi Milliye örgütünü
kurmakla
görevlendirilir. Binbaşı
Doğan Bey ise,
bunların komutanlığına
getirildi.
Bu üç
komutana, işgal altında
bulunan Çukurova'ya
en yakın yerlerde Kuvayi Milliye teşkilatını
kurup 1920'nin Mart ayı
başlarında her üç
noktadan düşmana
gerilla usulü
saldırmaları emri verilir.
Alınan bu emir
gereğince Sinan Bey
Karaisalı'da, Tufan Bey
de Andırın'da göreve
başlamak üzere
1920'nin Ocak ayı
başında Develi'den
ayrılırlar. Doğan Bey
ise, görevini Develi'de
sürdürür. Tufan Bey,
Kozanlı Hulusi Kurtoğlu
ve yanındakilerle binbir
güçlük içinde
Meryemçil Beli'ni
aşarak, 8 Ocak 1920'de
Andırın Kesim Köyüne
"Hafız Bekir" takına
adıyla gelip Yaycıoğlu
İbrahim Ağa'nın evine
misafir olur ve
teşkilatlanma işlerini
buradan yürütür. Tufan
Bey ve Hulusi Kurtoğlu,
olan biteni ve Sivas
Kongresi'nde alınan
kararları el altından
çevreye yayarlar.
Böylece Doğu
Çukurova'da
örgütlenme ve
silahlanma işleri
gizliden gizliye
yürütülür.
Kuva-yi
Milliye'nin
yanısıra,Kadirli ve
Kozan'da, Anadolu ve
Rumeli Müdafa-i Hukuk
Cemiyeti'nin şubesi
gizlice kurulur.Tufan
Bey, Yaycıoğlu İbrahim
Ağa'nın rehberliğinde
çevrenin ileri
gelenleriyle görüşerek
örgütlenmeyi ve
kurtuluşu organize
eder.
Bin dokuz yüz yirmi, yedi mart günü
Kurtuluş sevinci var Kadirli'de
Kolay oldu düşmanların sürgünü
Fransız'a bu yer dar Kadirli'de
Coştu Türk Milleti büyük hevesle
Atatürk'ten işitilen bir sesle
Çoban değneğimle çiftçi mesesle
Dediler düşmana vur Kadirli'de
Ermeniler Fransızla birleşti
Dağa çıktık çölde durmak zorlaştı
Korkak düşman gözü döndü erleşti
İşlemek istedi şer Kadirli'de
Çeteler kuruldu hem sekiz bölük
Yüzbaşı Tufan Bey imdada gelik
Akmadan halloldu kan oluk oluk
Amma ki çok döktük ter Kadirli'de
Kasaba, Tatarlı Sumbas bölüğü
Bozdoğan, Dağkolu, Çokak bölüğü
İaşe reisliği Saurun bölüğü
Yirmi iki komutan er Kadirli'de
Seferberlik ilan oldu dövüştük
Nice engelleri yıktık savuştuk
İmar ile istiklale kavuştuk
Çok şükür yaşarız hür Kadirli'de
Mutlu haber bir mucize bilindi
Köyden kasabadan koşup gelindi
Vatan işgal pisliğinden silindi
Kuua-i Milliye kur Kadirli'de
Yedi Mart Bayramı ne güzel olur
Çeteler Andırın yolundan gelir
Kovar Fransız'ı elinden alır
Bu kahraman insan yar Kadirli'de
Azgan çiçek açtı yapaklandı kar
Feymani Yedi Mart işte ilkbahar
Okunsun bu destan benden yadigar
Bayram yapıldıkça her Kadirli'de
7 MART
4
KADiRLi DEĞiŞiYOR
Kadirli'nin Milli Mücadeledeki Yeri Ve Önemi
O yıllarda Adana Vilayetine bağlı Kozan
Sancağı'nın bir kazası olan Kadirli ( Kars)'nin
Milli Mücadele tarihinde ayrı bir yeri ve önemi
vardır. Mili Mücadeledeki Kadirli Cephesi
incelendiğinde bu, çok daha iyi anlaşılır.
Kadirli, Mondros Ateşkes hükümlerince
7 Mart 1919 yılını takip eden günlerde Fransız
Mösyö Suby ve Viyerson adındaki iki teğmen
komutasında otuz süvari askerden oluşan
Fransızları birliklerince işgale uğradı. Kadirli'nin
işgal tarihi kesin olmamakla birlikte Kozan'ın
işgal tarihinden birkaç gün sonradır. Bazı
kaynaklarda ise Kozan'ın işgal tarihi 10 Mart
1919 olarak belirtildiği için Kadirli'nin de işgal
tarihi 14 Mart 1919 olarak gösterilmektedir..1
O dönemde Kadirli'de 500'e yakın bir
Ermeni nüfusu vardı. Ermenilerle Türkler gayet
iyi ilişkilere sahipti. Hatta "Ermeni tehciri"
sırasında Kadirli halkı Ermenileri Osmaniye
yoluna kadar uğurlamışlardı. Tehcirden dönen
Ermenilerle de aralarında büyük çaplı bir
çatışma olmamıştır.
Kadirli işgale uğrayınca Fransızlar,
Ermenileri kendi çıkarlarına kullanmaya
başladılar. Ermenilerin, çok az bir nüfusa sahip
olmalarına rağmen Fransızların emri ile
karakollara Türklerle yarı yarıya jandarma
yazılması emri verilmişti. Bu da Ermeniler lehine
bir durum teşkil etmekteydi.2 Fransızlar Kozan'da
olduğu gibi Kadirli'de de Ermeni mallarının
iadesi amacıyla “Tesviye-i Mesalih Komisyonu”
kuruldu. Bu komisyon üyeleri Tevfik Coşkun'un
abisi Cafer Hoca, Hemite Köyü'nden Halil Efendi
oğlu Mehmet Efendi, Ermenilerden
Karamanoğlu Büyük Panis, Çakal oğlu Arakil
seçildi. Komisyon başkanlığına Müftü Osman
Nuri Efendi getirildi. Osman Nuri Efendi, geniş
yetkilerle, Kozan'da Türkler aleyhine cereyan
eden komisyon kararlarının aksine, adaletle bu
işi takip etmiş, sonuçta Kozan'daki gibi büyük
haksızlıklara Kadirli'de yer vermemiştir.3
Bu tarihlerde Kadirli Jandarma
Komutanı, sonradan Kozan Jandarma Komutanı
olacak olan Yüzbaşı Ali Saip Beydi. Bu sıralarda
Kadirli halkı büyük bir tereddütteydi. Tartışma
konusu, Fransızların kontrolündeki jandarma
kuvvetlerine katılıp katılamamaktı. İşte bu
hususta Kadirli müftüsü Osman Nuri Efendi,
Kadirli'deki Müslüman ahaliye yol gösterdi.
TUFAN BEY
Kadirli Müftüsü
Tayyipzade
Osman Nuri
Efendi, Fransız
jandarması
yazılması
hususunda
Müslüman halkı
teşvik etmişti.
Osman Nuri
Efendi'in oğlu
Mehmet
Saygılı'nın verdiği
bilgilere göre
Osman Nuri Efendi; Muallim Rasim, ( Ünal) Hacı
İdem Efendi gibi şehrin önde gelenlerini
toplayarak Çerkez Nuri Bey'i çağırdı. ”Farnsızlar
Ermenileri jandarma yazarlarsa halka eziyet olur.
Kuvvet onların elinde olur. Bizim Türklerden de
jandarma yazdıralım.” dedi.4 Nitekim o günlerde
Fransız jandarması yazılan Avluklu Ahmet Torun
anılarına bu durumu şöyle anlatmaktadır:
”Mösyö Tayyarda şöyle bir emir ilan ettirdi: Şu
şartla jandarma yazılarak kadrosunun artmasına
dair yazılan jandarmalar üç sene hizmet
edeceğine senet verecekler. Süvarilerin aylık
maaşı 30, piyadelerin aylık maaşı 15 lira olacak.
Eski jandarmalardan bu şartı kabul etmeyenler
jandarmalıktan çıkartılacak. Ben bu emir üzerine
kendimce şöyle bir kanaate vardım: Artık
düşmana hizmet etmem. Jandarmalıktan
ayrılırım. Yalnız bir de bu meseleyi Hocam
Tayyipzade Osman Nuri Efendi'ye danışayım
dedim. Hocama durumu izah ettim. Hocam
ehemmiyetli olarak şu öğüdü verdi: Oğlum asla
jandarmalıktan ayrılmayacaksın. Ayrılmak
isteyen arkadaşlarına da mani olacaksın. Çünkü
düşmanın içinde adamımız olur. Türklere her
hususta yardımımız olduğu gibi, düşmanın sırrını
öğrenirsiniz. Hem de bir silahı almış olursunuz.
dedi. Ben de kabul ettim ayrılmadım. Ayrılmak
isteyen arkadaşımı da ayırmadım.” 5
İşte Kadirli Müftüsü Osman Nuri
Efendi'nin bu fetvası üzerine Müslümanlardan
jandarma yazılmış, yazılan jandarmalar da
görevlerine devam etmişlerdir. Gerçekten de
Müftü Efendi'nin dediği gibi ilerde Müslüman
jandarmalar Fransızlardan aldıkları bilgileri
Kuvva-i Milliye'ye aktarmışlar, millî teşkilat
kurulunca silahlarıyla beraber Kuvva-i Milliye
saflarına geçmişlerdir.
Kadirli'de bu olaylar olurken Sivas'ta
bulunan Mustafa Kemal Paşa, Kilikya Kuvva-i
Milliye teşkilatını kurmuş, Binbaşı Kemal Bey'i,
Kozanoğlu Doğan takma adıyla bu göreve
getirilmiştir.
Yüzbaşı Osman Nuri Beyi ise Aydınoğlu
Tufan Bey takma adıyla yardımcısı olarak
görevlendirilmiştir. Bu görev mucibince Osman
Tufan Paşa, Ocak 1920 yılın ilk günlerinde
Develi-Tufanbeyli- Göksun- Geben Andırın
yolunu takip ederek aşağı Andırın'a geldi. Amacı
Andırın üzerinden Adana vilayetine sızmaktı.
Burada ilk teşkilatlarını kurarak Kadirli üzerine
baskı oluşturmaya başladı. Kadirli'nin önde
gelen vatanseverleriyle bağlantı kurdu.
Kadirlililer de Tufan Paşa'nın bu isteğini milli bir
görev kabul ederek onun emrinde savaş sonuna
kadar vatan için çalıştılar.
KADİRLİ'DE KUVVA-i MİLLİYE
TEŞKİLATI'NIN KURULMASI
İşgalciler, Kadirli'ye ve işgal sahasına
Milli Hareketi destekleyen gazetelerin girmesini
yasaklamışlardı. Bundan dolayı Kadirlililer, Milli
Mücadeleden Sivas Kongresi'nden, Müdafa-i
Hukuk Heyeti'nden ve Mustafa Kemal'den ilk
haberleri Darande'den Kadirli'ye gelenlerden
öğrendiler.6 Gazete olmasa da milli mücadele
Abdurrahman KÜTÜK
Tarihçi Yazar
Çukurova Üniversitesi
Öğretim Elamanı
5
hareketleri kulaktan kulağa etrafa yayılıyordu.
Halkın büyük bir kısmının olup bitenden
haberleri yoktu.
Kadirli halkının ileri gelenlerinden yirmi
iki kişi, Darendeli Nalbant Mehmet Ağa'nın
dükkânın üstündeki bekâr odasında toplandı.
Toplanan Kadirli'nin münevver ve vatanseverleri
Atatürk'ün kurduğu Müdafa-i Hukuk
Cemiyeti'nin gayesine uygun on maddelik bir
nizamname hazırladılar. Nizamname
okunduktan sonra kurulan gizli cemiyet şöyle
oluştu.7
Başkan: Tevfik Coşkun
Muhasip: Bekir Onat
Vezneci: Hacı Muharrem
Kâtip Remzi Özdemir
Aza. Hacı İdem-Hasan Tahsin Vayısoğlu
Bunların yanında yirmi iki kişilik gizli
cemiyet üyesi oluşturuldu.
İsimleri tespit edilenler şunlardır:8
Karamüftü Hazım Agah Bey, Süleyman Sırrı,
Faik Üstün, Halil Tekerek, Necati Ünal,
Karamüftüzade Tevfik, Sarı İbrahimoğlu Yakup
Ağa'lar, Davut Hoca, Ethem ve Sadi Efendiler,
Hacı Muharrem Ağa, Vahit Vayısoğlu, Nuri
Çavuş, Karabeyoğlu Mehmet, Kerim, Hacı
Beyler, Tozlulu Ömer Hoca,Çörtül
Mehmet,Cinali Mustafa, Kilisli Muharrem Çavuş,
Kadir Çavuş Şanlı, Mıkdat Cafer,Ali Kahya oğlu
Mustafa, Cihangir Abdullah,Çözveli Ömer.
Vatansever Kadirlililer böylece
Kadirli'de milli bir teşkilat kurdular. Halk da
silahlanmaya başladı. Hatta bir mavzer elli liraya
satılır oldu. Andırın ve Kadirli'nin dağlık yerine
hâkim olan Tufan Paşa, ”Tufan Paşa geliyor “Yeşil
Ordu geliyor” propagandaları sayesinde
Kadirli'deki Ermeni ve Fransızları tedirgin
etmeye başladı.
Tufan Paşa, Kadirli'nin ileri
gelenleriyle irtibat kurmak için harekete geçti.
Kadirli'nin kahraman vatansever kişilerinden
olan Tevfik Coşkun'a Hasan Tekerek aracılığı
ile gizli bir mektup gönderdi.9 Tufan Bey
mektubunda milli vazife için Andırın'a
geldiğini ve Milli Mücadele'ye katılmasını
istiyordu. Tevfik Coşkun, Tufan Bey'den gelen
mektubu vatansever bir öğretmen olan Bekir
Onat'a Savrun Çayı kenarında okuttu ve imha
etti. Daha sonraları Tevfik Coşkun'la görüşme
talebinde bulunan Tufan Paşa,
Durmuşoğullarından Bıyıklı Ali Ağa'nın
Kadirli-Andırın sınırındaki evinde buluştular.10
Görüşmelerde Tevfik Coşkun'dan halkı diri
tutmasını ve “Yeşil Ordu geliyor” propagandası
yapmasını istedi. Tevfik Coşkun'da aldığı
talimatlara uyarak Kadirli'deki Türkleri
heyecana getiren Fransız ve Ermenileri
kaygıya düşürecek propagandalara devam
etti. Böylece Tufan Bey, Kadirli'ye nüfuz
etmeye başladı. Halk tarafından kim olduğu
tam olarak bilinmeyen Tufan Paşa, Kadirli'de
efsane oldu.
Devamı 5'de
7 MART
9
5
KADiRLi DEĞiŞiYOR
Kadirli'nin Milli Mücadeledeki Yeri Ve Önemi
Andırın'da yapılan “Yeşil Ordu geliyor”
gibi propaganda öyle etkili olmuştu ki Kadirli'deki
Ermeniler tedirgin olmuşlar, can ve mallarından
endişeye düşmüşlerdi. Durumu kendi aralarında
konuştuktan sonra, görüşlerine her zaman önem
verdikleri Müftü Osman Nuri Efendi'nin yanına
geldiler. Korunmaları için ricada bulundular.
Müftü Osman Nuri Efendi ”Derviş Paşa (Fırkayı
İslahiye 1865 yılında) zamanında bir kötülük
olmadı. Şimdi Andırın'dan kuvvet gelecek.
Çatışma olmasın, şimdilik gidin.” diyerek
korunmalarının mümkün olamayabileceğini
söyleyerek en iyi yolun burayı terkle Kozan'a
dönmeleri tavsiyesinde bulundu.11Ermeniler de
“Tufan bey gelmeden kaçalım” diyerek Kadirli'yi
boşaltmaya karar verdiler.12
Müftü Efendi'den bu tavsiyeyi alan Ermeniler
yavaş yavaş Kadirli'yi terk etmeye başladılar.
Ermenilerin Kozan'a taşınma işi, 18 Şubat 1920
tarihinde başladı.13Kozan'dan Kadirli'ye geçen
Türklere karşılık, Kadirli'deki Ermeniler de
Kozan'a taşınmaya başlamıştı. Bu arada
Kozan'daki Türkler de Kadirli'ye göç etmeye
başladılar. Bu, imzalanmamış bir anlaşmaya
dayalı yapılan bir mübadele idi. Böylece
Kadirli'deki Ermeniler, Kadirli'yi terek edince
ilçede sadece Fransız kuvvetleri kalmıştı.
Teğmen Suby, Andırın taraflarına siper
kazdırtmak suretiyle savunma tedbirleri aldı.
Bu hazırlıklara karşı Tufan Bey,
Kadirli'nin doğu tarafından savunmaya elverişli
olduğunu, bu durumda millî kuvvetleri,
Kadirli'nin kuzey ve güney kesiminden Çokak
Nahiyesi ve Bahçecik yönlerinden sevk ederek
ilçeyi almayı düşündü.14Kadirli'de Fransızlar,
Çerkez çeteleri biraz da gönüllü Ermeniler vardı.
Ayrıca Ceyhan ve Kozan'dan yardım gelme
ihtimalleri vardı.
Tufan Bey'in Kadirli'yi kurtarma planı
şöyleydi:15 Tufan Bey, Andırın kuvvetleriyle
merkezden Kadirli'ye yüklenecek, Şakir
Bozdoğan (Bahçe) komutasındaki Kuzey Andırın
kuvvetleri sınırdaki karakollar bölgesini aşarak
Çokak Nahiyesi üzerinden kuzeyden güneye
doğru bir kuşatma hareketiyle ilerleyecekti.
Bozdoğanlı ve Aydınlı aşiretleri ise, Mamuk Ağa
ve diğer aşiret beylerinin komutasında Kadirli
mevzilerini arkadan kuşatacak bir tertiple açıktan
yay biçiminde ilerleyecekti.
Tufan Bey, hazırladığı plan üzere Kadirli
KAYNAKLAR
1- Yurtsever, Kadirli Tarihi, 135, Cezmi Yurtsever bu tarihi Sefa
Vayıoğlu'nun bilgilerinden almıştır. Sefa Vayısoğlu Kozan'ın işgal tarihini
10 Mart olarak söylemektedir ki Kozan'ın işgal tarihi 7 Mart 1919'dır.
Bekir Onat'ın mektubu, Çamurdan, Doğu Kilikya Olayları, 284, Bekir
Onat Kadirli'nin işgal edildiği tarihte ilk okul öğretmenidir. Öğrencilerini
karşılamaya götürdüğünden dolayı olayı iyi bilmektedir.
2- Ali SaipUrsavaş, ; Kilikya Dramı Ve Urfa'nın Kurtuluş Savaşı,
Ankara, 2000, s.27
3- Tevfik Coşkun; Kadirli Milli Mücadelesi Ve Hatıratlar, Kadirli
Basımevi, Kadirli, 1967.s.25.
4- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet Saygılı'nın anıları. Anılarla
Milli Mücadelede Ceyhan, 235.
5- Avluklu Ahmet Torun Paşa'nın Hatıratı. s 19. (Yayımlanmamıştır)
6- Coşkun, a.g.e. , 26.
üzerine hareket
emri verdi. Plan,
çetelerin herhangi
bir askeri eğitim
almamış olmasına
rağmen başarıyla
uygulandı.16
Fransızlar, Andırın
Millî Kuvvetlerinin
cepheden
ilerlediğini
görünce, savunma
mevzilerine
yerleştiler. Milli
Kuvvetlerin kuzey
ve güneyden Kadirli'yi sarmak teşebbüslerini
görünce korkuya kapılarak Kozan'a doğru
kaçmaya başladılar. 6/7 Mart gecesi düşman
çekilince Kadirli, silahlı çatışma yapılmadan
kurtarıldı. Aynı gün Müftü Osman Nuri Efendi'nin
duasıyla hükümet binasına Türk bayrağı çekildi. 7
Mart 1920.
TUFAN BEY'İN KADİRLİ'YE GELMESİ
Fransızların korkuya kapılıp Kadirli'yi
boşaltmasından sonra, Tufan Bey, Andırın
kuvvetleriyle birlikte yaklaşık beş yüz kişiyle
Kadirli'ye girdi. Kadirli halkı çocuk yaşlı demeden,
şehrin girişinde bugünkü Asri Mezarlık civarında
Tufan Paşa'yı davullarla sevinç gözyaşlarıyla ve
nutuklarla karşıladı. Tufan Bey'in o gün başında
kalpak, sırtında Maraş abası ve yerli yünden
dokunmuş şalvarı, ayağında potin vardı.17
Göğsünde, sarı mavzer çekirdeği, Doğu Çukurova
Kuva-i Milliye mıntıkası komutanlık rütbesini temsil
ediyordu.
Çeteler ve halk kitle halinde büyük sevinç
naralarıyla kuzeyden güneye uzanan ön cephesi
batıya olan Hükümet Konağına geldiler.18 Burada
yaptığı konuşmada Tufan Bey de dâhil herkes
sevinçten ağladı. Tören sonunda Tufan Paşa,
Patri'nin yani Kendirli'nin Konağı'nda kaldı. Daha
sonra karargâh, Rüştiye Okulu'na taşındı.19
Tufan Paşa'nın Kadirli'ye gelişini, Ömer
Lütfi Bey de Tufan Paşa'nın anlattığını doğrular
nitelikte şöyle anlatmaktadır:20 ”Kilikya Doğu Kolu
Komutanı Tufan Bey'in Kars'a (Kadirli'ye) gelmekte
olduğunu bildirdiler. Bütün halk ve memurlar
arasında ben de karşılamaya katıldım. Eşliğinde
600 kahramanla geldiler. Karşılamaları pek parlak
oldu. Yirmi yedi sancakla karşılandı. Hükümet
Konağı, belediye ve evler Osmanlı sancağı ile
donatılmıştı. Hükümet Konağı, belediye, çarşı ve
haneler seraba sancak-ı Osmani ile donatılmıştı.
Doğruca hükümete teşrif buyurdular… istirahat ve
ikmalinden sonra hükümet havlusuna inilerek
hakim efendi tarafından makamı münasip bir dua
okundu.”
Kadirli'nin düşmandan temizlenmesi,
Kozan'daki Müslümanların Kadirli'ye göç etmesini
hızlandırdı. Kozanlı Müslümanlar kafilelere halinde
Kadirli'ye geldiler. Halk arasında bu olaya KAÇ
KAÇ denmektedir. Kozan Kuva-i Milliye Teşkilatı
da Kadirli'de kuruldu. Bu durum, Kadirli'nin,
bölgenin milli mücadele üssü olmasını sağladı.
Tufan Bey'in Kadirli'ye geliş tarihi olarak
Tufan Paşa'nın Tevfik Coşkun'a yazdığı 05.12.1920
tarihli mektubu delil kabul edilerek 27 Mart 1920
tarihi olarak gösterilmektedir.21
Kadirli'nin düşman işgalinden
Abdurrahman KÜTÜK
Tarihçi Yazar
Çukurova Üniversitesi
Öğretim Elamanı
7- Coşkun, a.g.e. , 11.
8- SOLAK, Seviye; Milli Mücadele Ve Kadirli, Taş Medrese Yayınları,
Erzurum, 1995, s. 31.
9- Solak, a.g.e. , s. 34 , Çoşkun, a.g.e. , s. 20.
10- Coşkun, a.g.e. , 22.
11- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet saygılının anılırı. Anılarla
milli mücadelede Ceyhan, 235 , Solak, a. g.e. 39
12- Müftü Osman Nuri Bey'in oğlu Mehmet saygılının anılırı. Anılarla
milli mücadelede Ceyhan, 235 , Solak , a.g.e., 39 .
13- ÇalyanKarbetHatıraları, s,, 34-38.( Yayımlanmamıştır)
14- Osman Tufan Paşa; Kurtuluş Hatıraları, İstanbul, 1964.s. 79.
15 - Osman Tufan Paşa, a.g.e. , s.80, Coşkun, a.g.e. ,s.29.
16- Osman Tufan Paşa, a.g.e. ,s. 80, Coşkun, a.g.e. , s.29.
17- Tufan Bey'in bu elbisesi bugün Kozan lisesi'nde
22
kurtulmasından sonra Tufan Paşa, karargâhını
Kadirli'ye taşıdı. Böylece İlk defa Adana vilayetine
bağlı bir kaza merkezi kendi imkânlarıyla kurulmuş
oldu. Adana bölgesinde ilk kurtulan bölgenin
Kadirli olması Kadirli ve Kadirlililer için bir övünç
kaynağıdır.
Milli kuvvetler, Kadirli'ye hâkim olunca,
Tufan Paşa memurların görevlerine dokunmadı.
Çünkü böyle bir değişiklik çeşitli dedikodulara
sebep olacaktı.Hem de yeni memurlar bulmak
zordu. Fransızlarla kaçan Kaymakam Tarsuslu
Münir Bey'in22 yerine Eski İslâhiye Kaymakamı
Feyyaz Bey'i göreve getirdi.23 Telgraf hatlarını
kestirerek Fransızların buradan bilgi almalarını
engelledi.
Köylerden ve kırsal kesimden kaçan
Ermenilerin mallarına ve sürülerine bazı kimselerin
el koymuşlardı. Bu mallar ve sürüler tespit edilerek
görevlendirilen heyete bırakıldı. Adalet, jandarma
ve maliye gibi konular Tufan Bey'e bağlandı.
Hükümet işleri de aşırı müdahale edilmemek
şartıyla Müdafa-i Hukuk Heyetine bırakıldı.24
Sonuç olarak o yıllarda Adana vilayeti
Kozan sancağına bağlı olan Kadirli kazası,
dünyanın dördüncü büyük kuvveti Fransızlara ve
onların işbirlikçilerine karşı bir yıl gibi kısa bir
sürede dışarıdan herhangi bir destek almadan
kendi imkânlarıyla kendi insanıyla etkili bir
propaganda ve teşkilatlanma yaparak kendi
topraklarını kurtarmayı başarmış bir memlekettir.
Kadirli, Adana bölgesinde ilk kurtulan Türk
toprağıdır. Adana'dan yaklaşık iki yıl önce
kurtulmuştur. Kadirli bir yıldan az bir süre işgal
görmüştür. Bu bakımdan Türkiye'de ilk kurtulan,
en az işgale uğrayan şehirlerimizin başında
gelmektedir. Kadirlili vatanseverler, kendi
bölgelerinin kurtulmasından sonra da Milli
Mücadele'ye etkin şekilde katılmış, diğer bölgelerin
de kurtulmasında etkili olarak mücadele
etmişlerdir.
Kadirli, büyük çatışmalar yapmadan etkili bir
teşkilat ve propaganda ile kurtulmuş bir bölgedir.
Bu bakımdan üzerinde durulması gereken bir
çalışmadır. Çünkü psikolojik harp taktiği, direk bir
çatışma meydana gelmeden çok güçlü bir devlet
ve orduya karşı başarıyla uygulanmış, hiçbir kayıp
vermeden koca bir kaza merkezi düşmandan
temizlenmiştir. Bu bakımdan Kadirli'nin Milli
Mücadele'deki yeri ve önemi incelenmesi gereken
büyük bir başarı örneğidir. Bu bakımdan
Kadirlililer, Milli Mücadeleleriyle ne kadar
öğünseler azdır. Bu vesile ile bu topraklar için
mücadele etmiş kahraman ecdadımızı rahmetle
minnetle anıyorum.
sergilenmektedir.Tufan Bey bu elbisesini Ahmet Cevdet Çamurdan'a
hediye etmiş Ahmet Cevdet Çamurdan da bu elbiseyi kozan Lisesi
Müzesi'ne hediye etmiştir.
18- Bu konak daha sonra yanmıştır.bknz. Sola, a.g.e. , s. 40.
19- Solak, a.g.e. , 41.
20- Ömer Lütfi Bey, g. a.h. , 63.
21- Tufan Bey'in Tevfik Coşkun'a 05/12/1920 tarihli tarihi mektubu,
Coşkun, a.g.e. , s.55, 56.
22- Münir Bey daha önce Sırkıntı Bucağı müdürü idi. Münir Bey,
Fransızlarla işbirliği yaptığı için Fransızlar tarafından Kadirli'ye
kaymakam olarak atanmıştı.
23- Bekir Sıtkı Onat'ın Mektubu. Çamurdan, Kilikya Olayları, s. 289.
24- Çelik Kemal; Milli Mücadele'de Adana Ve Havalisi, TTK. Ankara,
1999. S. 177.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
6
MUZAFFER YÜKSEL KAYA
Kadirli Gazeteciler Cemiyeti
Başkanı
Karabey Oğlu
Mehmet Bey
Sabaha kadar gözüne uyku girmemişti.
Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durmuştu.
Yataktan kalkarak sırtına yeleğini geçirdi.
Pencerenin önündeki sedirin üzerine oturdu. Perdeyi
aralayıp dışarı baktı ortalık hala karanlıktı. Duvarda asılı
kaputun cebinden tütün tabakasını alarak tekrar sedirin
üzerine çöktü. Karanlıkta el alışkanlığı ile bir sigara
sardı.
Kalkarak odanın ortasına doğru yürüdü.
Maraş işi bakır mangalın yanına diz çöktü. Mangalın
yanındaki halkaya tutturulmuş maşayı alarak külleri
karıştırmaya başladı. Karanlıkta, sönmemiş köz
parçaları ışıldayıverdi. Maşanın ucuna tutturduğu köz
parçasıyla, ağzındaki sigarayı bir iki nefeste
yaktı.Tekrar sedirin yanına vararak dışarı bakmaya
başladı.
Kafası hala karmakarışıktı. Aklı bir türlü
almıyordu. Nasıl olurdu? Koca Osmanlıya ne olmuştu?
Padişah hazretleri nerdeydi? Bu Fransız gavuru da
nereden çıkmıştı? Dün kasabada bir fısıldanma
başlamış, Ermeni çapulcuların da bir hareketlilik
olmuştu. Zaten illaki bunu kabullenemiyordu. Bu
Ermeni gavuruna ne oluyordu? Daha düne kadar
birlikte değimliydiler?. Bunlarla kim ne yapmıştı?
Kasabanın en iyi evlerinde otururlar ,Kadirli
ticaretini ellerinde tutarlardı. Öyle ki Cuma günlerinin
dışında, ayrı bir dinlerinin olduğunun bile farkına
varılmazdı. Papazlarına bizim Osman Nuri Hocaya
gösterdiğimiz saygının aynısı gösterilmezimiydi?.
Fransız gavuruna neden yaltaklanıyorlardı?. Bunların
gözüne bir gözükür vardı mutlaka.
Uzaktan sabah ezanı okunmaya başladı.
Osman Nuri Hoca bir başka türlü okuyordu bu gün
sabah ezanını. Ezan önce bir ağıt gibi geldi Karabey
oğlu Mehmet Bey'e. Kulak verdi dinlemeye başladı.
Şimdi ise bir gurbet türküsü gibi gelmeye başlamıştı.
Sonra birden bire hızlandı ezan, bir mehter marşına
döndü. Kulağına yoldan nal sesleri duyuluyordu.
Pencereden dışarıyı görebiliyordu artık. Mehter çalıyor,
en önde mehteran takımı ardında Pala bıyıklı Osmanlı
sınır beyleri, arkasında akıncılar, daha arkada ise
Kazmacılar vardı. Ordunun ucu görünmüyordu. İşte
ürkütücü görünüşüyle Deliler, ardından Azaplar,
Beşliler, Farisan lar bölük bölük geliyorlardı.
-Abdest alacak mısın bey?.
Mehmet Bey irkildi. Kendine gelir gibi oldu.
Döndü baktı. Hanımı Hüsne Hatun bir elinde ibrik,
diğer elinde havlu, ayakta beklemekteydi. Mehmet
Bey gözlerini ovuşturdu. Pencereden dışarı baktı.
Sokaklarda kimse yoktu. Ezan bitmiş, etrafı derin bir
sessizlik sarmıştı.
Abdest alacak mısın?
Mehmet Bey tekrar dönerek karısına baktı,
sonra sert bir el hareketiyle odadan çıkmasını işaret
etti. Başını pencereye dayayarak artık ağarmaya
başlayan karanlığın el verdiği en uzak noktaya doğru
bakmaya başladı. Kulağında hala nal sesleri vardı.
Gün öğleye yaklaşmıştı. Ermeni çığırtkanların
eşliğinde Fransız komutanları Tayyarda ve Subhi,
arkasında korumalarıyla hükümet konağına doğru
yürüyorlardı. Hükümet konağına dönülen yolda
Ermeniler tarafından yapılmış bir tak vardı. Çoğunu
Ermenilerin teşkil ettiği çarşı esnafı, sevinçle Fransız
askerlerini alkışlamaktaydı. Ara sokaklarda Türkler bir
araya gelerek, konvoyu izliyor ve kendi aralarında
konuşuyorlardı. Kalabalıktaki Ermenilerin ellerinde
Fransız bayrakları ve kasıtlı olarak da birkaç tane Türk
bayrağı vardı. Kalabalık , hükümet konağı kapısının
önüne doğru yürüdü.
Kapı önüne varınca komutanlar durdular.
Fransız komutanı Tayyarda geriye dönerek kalabalığa
baktı. Ortalık derin bir sessizliğe bürünmüştü. Ermeni
kalabalık en öndeydi. Aralarında Türklerin ileri
gelenlerinden üç beş kişi vardı. Karabey Oğlu Mehmet
Bey hırsından patlayacak gibiydi. En öne doğru
yaklaşarak olayları izlemeye başladı. Sivil kıyafetli
tercüman olduğu anlaşılan bir kişi Tayyarda'nın yanına
gelerek kalabalığa döndü ve Türkçe olarak:
-Fransız hükümetinin Osmanlı devletiyle
yapmış olduğu anlaşma gereği, medeniyetin ve
uygarlığın temsilcisi olarak ,şehrimizin yeni sahipleri
adına, Güney bölgesi işgal komutanlarından
Tayyarda,Türk ve Ermeni halkına yönelik bir konuşma
yapacaklardır.
Eliyle Tayyarda'yı işaret ederek;
-Asil ve yüce Fransız halkı hükümetinin temsilcisi
Binbaşı Tayyarda.
Tayyarda bir iki adım ilerleyerek kalabalığa
selamladı. Ermeniler çılgınca alkışlamaya
başladı.Tayyarda kalabalığın sakinleşmesini
bekleyerek, Fransızca konuşmaya başlayınca,
tercüman da anında tercüme etmeye başladı..
-Bizler İttifak devletlerinin yenilmesiyle yapılan Sevr
anlaşması gereğince ,Osmanlının yıllardır kanını
emerek ihmal ettiği ,Türk ve Ermeni halkına uygarlık ve
mutluluk getirme adına buradayız. İtilaf devletlerinin
Fransa ya verdiği bu görev, Türkler için aslında bir
şanstır. Adana şehrindeki hakimiyetimiz aylar
öncesinden sağlanmış olup, şimdi bu şehre huzur ve
sükun gelmiştir. Bu zamana kadar el koyduğumuz bu
çevredeki yerleşim birimlerinde, münferit birkaç olay
dışında, bizleri rahatsız edecek hiçbir olay olmamıştır.
Bu da gösteriyor ki, bundan sonra Fransız asaletinin ve
kültürünün hüküm süreceği bu yerlerdeki halk, bizleri
şimdiden kabul etmiş ve kucak açmıştır. Bu arada şunu
önemle belirtmek isterimki:
Buraları emanet edeceğimiz Teğmen Subhi ve Fransız
askerleriyle iyi geçinmek ,Türklerin menfaatleri icabıdır.
Karabey oğlu Mehmet bey artık dayanamaz olmuştu.
Kalabalığın arasından çevresini yararak ileri fırladı.
Tercümana eliyle Tayyarda yı göstererek:
-Söyle şuna! Uygar ve medeni ülkesindeki
muallimleri Türk halkı ile ilgili yeterli bilgi vermemişler
kendisine galiba. Şunu böyle bilsin ki,Türk milleti,
istiklaline ve hürriyetine çok düşkün bir millettir. Fransız
askerinin Türklere iyi geçinmeleri ise, kendi menfaatleri
icabıdır. Ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Başta işgal
komutanları olmak üzere, herkes bu ufak tefek esmer
adama bakmaya başladı. Karabey oğlu Mehmet Bey'in
gözlerinden kıvılcımlar fışkırıyordu. Bir kaç Fransız
askeri ileri fırlamak istediyse Tayyarda'nın el işaretiyle
geri çekildiler.
Tercüman konuyu birkaç cümleyle özetledi.
Düşman Subayının rengi atmıştı. Tercümana bir şeyler
söyledikten sonra içeri girdi. Tercüman kalabalığa
dönerek.
—Binbaşı Tayyarda, az sonra belediyeyi
denetleyecektir.
AÞIK HALiL KARABULUT
UNUTMA
Aziz Kadirli'nin aziz gençleri
Bu bayramları kuranları unutma
Dönüp bir bak yetmiş üç sene geri
O karanlık zamanları unutma
Düşmanlar doluydu her ilimizde
İşgal edilmişti Kadirlimiz de
Kendi ilimizde ve elimizde
Bizi esir yapanları unutma
Ne acı ne vahim idi ki ahval
İşgalciyi biz etmiştik istikbal
Gözlerimizde yaş kalplerde Melal
Yaşanılan bu anları unutma
Zulüm başlamıştı halka her yerde
Ne malda emniyet vardı ne canda
Her gün yağdırılan bombardımanda
Verdiğimiz kurbanları unutma
Haç yükselip hilal alçalıyordu
Ezan susuyordu çan çalıyordu
Bu durum yürekler parçalıyordu
O çanları çalanları unutma
Türkler yok yerine koyulmaktaydı
Bu topraklar onların sayılmaktaydı
Halkın malı mülkü soyulmaktaydı
Kıtalları talanları unutma
Asıl işgalciler Fransız idi
Ermeniler ondan amansız idi
Kurtuluş umutsuz imkansız idi
Bu imkanı bulanları unutma
İçin için kanıyordu yaralar
Gizli gizli aranırken çareler
Andırın 'dan atan yiğit nârâlar
Kemâlleri, Tufanları unutma
Kasaba köy hep başbaşa verildi
Silahlar sağlandı çete derildi
Nice güçlüklere göğüs gerildi
Neler oldu olanları unutma
Kovuldu düşmanlar Yedi Mart günü
İşte bugün o zaferin düğünü
Ey oğul hatırdan çıkarma dünü
O amansız düşmanları unutma
1993
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
7
YENiDEN DiRiLiŞ
İbrahim BOYSAL
Kadirli KAVAK Şube Başkanı
İnsanlık tarihi kayıtlarındaki en
kadim milletlerden biri olan Türk milleti,
dünyanın ortasından dört bir yanına at
sürmeye başladığında, dünyanın o gün
a n l a d ı ğ ı y ü re k v e b i l e k d i l i n d e n
konuşuyordu. Tek gücün savaş gücü olduğu
o günkü dünyada, insanlık bunun en müthiş
örneğini Türk milletinde görüyordu.
Zaman içerisinde, yürek ve bilek
gücüne insani değerleri de katarak,
dünyanın doğusundan batısına yöneldiği
bir dönemde İslam la tanışan Türk, artık
daha bir başka güçlü ve daha bir başka
onurlanmıştı. Güçlü olma adına çalınan
kılıçlarla kurduğu devletlere, Allah adına ve
Allahın dini adına cihat etme ve devletler
kurma idealini eklemişti. Güçlü olma adına
çıkılan yol, Allah adına çıkılan yola
dönüşmüştü.
Bu yolda kurmuş olduğu son
imparatorluk asırlarca yaşarken, dünyanın
üçte birini idaresi altında tutabilen bir
gücün sahibiydi. İslam'ın insani
değerlerinin verdiği kudretle asırlarca
hükmettiği coğrafyada var olmak,
dünyanın diğer devletlerinin kıskançlık ve
hainlik duygularını da üzerine çekmekte
gecikmemişti. Çünkü dünya her zaman bir
mücadele ve üstünlük kurma alanı olmuştu.
Yirminci asrın sonuna yaklaşırken
asırların husumeti, menfaat, hıyanet ve
cehaletle birleşerek, dünyanın diğer
güçlerinin dört bir yandan Türk'e
saldırmasına sebep olmuştu. Onaltıncı
büyük Türk devleti diz çöktürülmek üzere
her yönden parçalanıyor ve kan
kaybediyordu. 1918 yılına gelindiği zaman,
tarihin yenilmez gücü Türk, yorgun bitkin
haldeydi.. Mondros Mütarekesi denen
anlaşmayla, imparatorluk Anadolu'ya
hapsedilmiş ve köşe bucak Türk toprakları
işgal edilip koparılmaya başlanmıştı. Sevr
anlaşması denilen dayatmalarla da Türk
adının ve gücünün yok edilmesinin kararı
verilmişti.
Ve işte o zaman, ilk Türk efsanesi
Ergenekon'un da yeniden vücut bulmasının
zamanı gelmişti. Bu milletin yaratılışında
var olan yeniden diriliş hasleti, Anadolu'da
yeniden köşe bucak filizlenmeye başladı.
Türk'ün her yok olma eşiğinde çıkardığı
önderin, bu seferki adı Mustafa Kemal'di. O
milletini iyi tanıyordu. Millet gücüne inanır
ve önderine güvenirse, destan üstüne
destan yazardı. 19 Mayıs 1919 da başlayan
yeniden diriliş hareketi, dalga dalga
Anadolu'yu sarıp, yurdun her yanında
Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri kurulurken,
Kars (Kadirli) müftüsü Osman Nuri de,
Mustafa Kemal tarafından Kars (Kadirli) da
cemiyet başkanı olarak görevlendirilmişti.
Kurduğu teşkilatlanmanın yanı sıra,
Mustafa Kemal'in Çukurova için
görevlendirdiği Yüzbaşı Osman Tufan ile de
irtibatını sürdüren Müftü Osman Nuri, 14
Mart 1919 da Fransız larca işgale uğramış
Kars(Kadirli)nin dâhiyane bir propaganda
i l e Fr a n s ı z g ü ç l e r i v e E r m e n i
işbirlikçilerinden, 6 Mart 1920 gecesi
kurtulmasını sağlamıştı. Ertesi gün 7 Mart
1920 sabahı da, bayrağımız dualarla
yeniden göndere çekilmişti. Kadirli( Kars)
Çukurova da kendini kurtaran ilk şehir
olmuş ve Kadirli'nin Kuvva-i Milliye'cileri,
ç e v re i l ç e l e r i n k u r t u l u ş l a r ı n a d a
katılmışlardı.
95 yıl önce Kadirli'nin kurtuluşunun
kahramanlarını ve 19 Mayıs 1919 da
başlayıp, 30 Ağustos 1922 de noktalanan
kurtuluş savaşımızın, başkomutan Gazi
Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm
kahramanlarını, rahmet ve şükranla
anıyoruz. Yeniden diriliş destanları yazmak
durumuna düşmemek için de, milleti tüm
değerleriyle anlamak, bu değerleri koruyup
kollamak ve bu milletin yetiştirdiği
kahramanları sevip savunmak gereğine
inanıyoruz. Olanlardan ders alınmadıkça
da kurtuluşun bir anlamı kalmayacağını
biliyoruz.
Zaman hangi zaman olursa olsun.
İnsani ortak değerler ne kadar öne çıkarsa
çıksın, milletler arasındaki yarış, barışta da
savaşta da sürüp gidecektir. Belki de
insanların farklı kavimler halinde
yaratılmasının ilahi sebeplerinden biri de
budur. İnsanlık tarihinde bize yakışan yerde
olmaya ve kalmaya devam edeceksek,
yeniden dirilişlerin eşiğine gelmek
istemeyeceksek, yeniden kurtuluş
kahramanları aramak durumuna düşmek
istemeyeceksek, dünü iyi anlayıp, bu günü
doğru yorumlayıp, yarına güçlü
hazırlanmalıyız.
Mustafa Cihangiroğlu, Mehmet Cankurt,
Fehmi Gürkan, Mehmet Saygılı, Kemal Çubukçu,
Sefa Vayısoğlu, Dr. Hakkı Sayman, Derviş Ağaoğlu, Şeref Doğar
SON TANIKLAR
Kurtuluş Savaşının Tanıklarından 2015 yılında
yaşayan yok ancak onlardan çok şey öğrendik.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
N
I
'
N
A
C
N
A
iRF
en
d
in
m
e
l
ka
Daha önceki yıllarda konu
ile ilgili yazdıklarımızda görülen
eksiklikleri tamamlamak,
yanlışlıkları düzeltmek amacıyla bu
konuyu tekrar ele almak ve Kadirli
spor tarihi üzerinde çalışmak
isteyenlere bir kapı açmak istedim.
Bu görev, bana göre,
Taşkın Yiğenoğlu'na düşmektedir.
Dünyada büyük bir
endüstri haline gelen ve milyonları
peşinden sürükleyen futbolun,
Kadirli'yi de ilgilendiren bir
hikâyesi vardır.
Futbolun hikâyesini 1990
yılında rahmetli Mehmet
Saygılı'dan Duran İsaoğlu ile
birlikte dinlemiştik. Kendisi de bu
hikâyeyi, 1328'de (1912) Kadirli
Rüştiyesi'nde öğretmenlik görevine
başlayan Osman Senai'den, 1978
yılında Mersin'de dinlemiş.
Müftü Osman Nuri
Efendi'nin oğlu Turgut Hilmi,
İstanbul Hukuk Mektebinde
okumaktadır. Tatilde Kadirli'ye
dönerken yanında iki tane de
futbol topu getirir.
Turgut Hilmi, Rüştiye
öğretmeni Osman Senai'ye: “Sen
çok genç bir öğretmenmişsin. Yeni
mezunmuşsun. Talebeler de çok
gelişmiş, bunların sıhhatlerine de
çok faydalı bir oyun. Her cuma
oynayacağız. Ben bir ay
buradayım. Gidince sen devam
ettirirsin.” der.
Turgut Hilmi, Osman
Senai'ye: “Yeni mezunmuşsun”
dediğine göre, yıl ya 1912'nin sonu
ya da 1913 yılının başıdır.
Osman (Senai) Muzaffer
8
KADİRLİ'DE
FUTBOLUN
HİKÂYESİ
Kadirli Lisesi'nin
bulunduğu alana bir futbol sahası
yapılır, kale direkleri dikilir. Rüştiye
öğrencilerinden iki takım kurulur.
Turgut Hilmi, bu takımlara birer de
ad verir.
Turgut Hilmi, 4 cuma
futbol oynatır. Daha sonra
İstanbul'a döner. Osman Senai ve
öğrencileri futbol oynamaya
devam ederler.
Bir gün futbol oynanırken,
jandarmalar gelir. Osman Senai'ye:
“Seni kaymakam istiyor”, derler.
“Günlerden cuma, resmi
tatil”. Yaşlı insanlar kaymakamlıkta
toplanmışlar. Kaymakam, Osman
Senai'ye : “ Sen bir gâvur icadı
getirmişsin, halk galeyan içinde.”
der.
Bu arada İspanyol
Mektebinin müdürü de toplantıya
çağırılmıştır. Kaymakam, müdüre: “
Bu topu sen mi oynatıyorsun?” diye
çıkışır. Müdür (ismi Emanuel
Efendi olacak), futbol oyunundan
haberdar olduğunu, ancak
kendisinin ilgisinin olmadığını
kesin bir dille rededer.
"İstanbul'dan buraya nasıl
geldiğine hayret ettiğini söyler."
İspanyol Mektebinin Müdürü de
toplantıya çağrıldığına göre bu
okulun öğrencilerinin de
karşılaşmalara iştirak ettiği
düşünülebilir.
Osman Senai söz alır,
kaymakama: “ Benim hiçbir
günahım yok. Bunu Müftü
hazretlerin oğlu Turgut Hilmi Bey
hediye olarak getirmiş. Okula
Turgut Hilmi
hediye etti. 4 hafta kendi gösterdi.
"Bana, devam edeceksin dedi, ben
de devam ettim,” der.
Osman Senai böyle
söyleyince halkın tepkisi yatışır.
Kaymakam da “ Git, devam et” der.
Bu hatıradan anlaşıldığına
göre Kadirli gençleri futbolla 19121913 yıllarında tanışır.
1991 Adana il yıllığına göre
" İlde ilk resmi spor faaliyetleri 1920
yılında başlamış, Türk Ocağı ve
Gençlerbirliği kulüpleri
kurulmuştur" Ahmet Karataş'ın
gönderdiği belgelere göre de "
İttihat ve Terakki'nin, gençlerin
eğitimi için 1912 yılından itibaren
ülke genelinde "Türk Gücü" adında
kulüpler kurdurduğu, kurulan bu ilk
kulüpler arasında "Adana Türk
Gücü" kulübünün de bulunduğu
görülmektedir. Ahmet Karataş,
"Adana'da futbolun başlangıcının
1909 yılına, hatta daha önceki
yıllara kadar götürmenin
gerektiğini" söylüyor.
1912 yılını esas alacak
olursak, Kadirli'de futbolun,
Adana'yla birlikte aynı yıllarda
başladığını söylemek mümkündür.
Turgut Hilmi'nin, Kadirli
Rüştiyesi öğrencilerinden kurduğu
takımların kaç ay ya da kaç yıl
futbol oynadıkları bilinmemektedir.
Futbolun Kadirli'de
yerleşmesi ve yaygınlaşması için,
halk arasında “ Gö Doktor” olarak
anılan Dr. Tevfik Baykara'nın 1930'lu
yılların başında Kadirli'ye Hükümet
Tabibi olarak gelmesini beklemek
gerekmektedir.
İstanbul Vefa Kulübünde de
antrenörlük yapan Dr. Tevfik
Baykara'nın ilk işi, futbol ve güreşte
faaliyet gösterecek olan “Kadirli
Gençlik Kulübü”nü kurmak olur.
Gençlere önce futbolun tekniklerini
öğretir.
Tevfik Baykara da tıpkı
Turgut Hilmi gibi Kadirli Lisesi'nin
bulunduğu alana nizami bir futbol
sahası yaptırır.
Komşu ilçelerle futbol
karşılaşmaları yapılır. Bu
karşılaşmalar aynı zamanda ilçeler
arasında sosyal ilişkilerin
gelişmesinde önemli rol oynar.
Tevfik Baykara'nın gitmesi,
2. Dünya Savaşı'nın başlaması,
sportif faaliyetlerin de durmasına
yol açar. Kulübün malzemeleri
kaymakamlığın deposuna teslim
edilir.
1946 yılında, Öcal Karayel,
Kadirli gençliğini etrafında toplar.
Şükrü Şenöz, Hakkı Çözeli, Hacı
Biçer, Kadri Şengezer, Mahir
Coşkun, Mustafa Sayman ve Hikmet
Gencer'den oluşan yönetim kurulu,
spor kulübünü yeniden faaliyete
geçirir. Futbol takımının
antrenörlüğüne, Ankara
Gençlerbirliği'nin eski
futbolcularından Avukat Remzi
Kayran getirilir. Güreş takımının
kaptanlığını ise Adil Özkale üstlenir.
Kadirli Gençlik Kulübü,
1960 yılına kadar, özel
karşılaşmalarla ilçemizde futbolun
yaygınlaşmasını sağlar.
Devamı 9'da (yanda)
7 MART
Adını Kadirli'nin
kurtuluşundan alan 7 Mart Spor
Kulübü, 1952 yılında Avukat Murat
Karamüftüoğlu tarafından kurulur.
Kulübün tescili için federasyona
başvurulmuş fakat Murat Bey'in
vefatı üzerine kulüp kapanmak
zorunda kalmış.
Kadirli Gençlik kulübü,
1960 yılında tescil edilir ve 19601961 sezonundan itibaren Adana
ikinci amatör küme de ilçemizi
temsil eder. Kulübün kırmızı-beyaz
olan forma rengi, sarı-lacivert
olarak değiştirilir.
Kadirli Gençlik Kulübü,
1968-1969 sezonunda şampiyon
olarak Adana birinci amatör
kümeye yükselir; ancak 1970-1971
sezonunda tekrar ikinci kümeye
düşer. 1972 yılında,
yükümlülüklerini yerine
getirmediği için kapatılır.
1973 yılında mavi-beyaz
forma rengiyle, Hilmi Üstük
başkanlığında “ Kadirli İdman
Yurdu” adında yeni bir spor kulübü
kurulur. 1977-1978 sezonunda
Adana Birinci Amatör Kümeye
yükselir.
Kadiri İdman Yurdu, 1985
yılında, Kulüp Başkanı Öcal Karayel
adına dönemin Adana İl Genel
Meclis Üyesi Yusuf Delikurt'un
Beden Terbiyesi Genel
Müdürlüğüne yaptığı başvuru
üzerine “Türkiye Profesyonel 3.
Ligine kabul edilmiştir. Kulüp,
1993-1994 sezonu sonunda amatör
kümeye düşmüştür.
1976 yılında Ahmet
Kendigül Başkanlığında kurulan
Kadirli Gücü, 1984 yılında Kadiri
Sanayi Gücü olarak tescil edilir.
Kulüp 1996 yılında Adana 1. Amatör
Kümeye terfi eder. 1999 yılında
"Kadirli Belediyesi Gençlik Gücü
Spor Kulübü" adını alan Kulübün,
tüzel kişiliğini devam etmekle
birlikte 2008 - 2009 yılından itibaren
sportif faaliyetlerini durduğu
görülmektedir.
1999 yılında Cafer
Yanarateş başkanlığında Kadirli
Spor Kulübü adıyla yeni bir spor
kulübü kurulmuştur. 2014 yılında
ise Ahmet Coşkun Başkanlığında
ise Kadirli Demirspor ve Lokman
Azim Başkanlığında Kadirli Savrun
Spor adlarında 2 yeni kulüp daha
kurulmuştur.
Kadirli Sporuna idareci
olarak hizmetleri geçen Kazım
Kılıçarslan'ın gayretleri ve dönemin
Belediye Başkanı Osman Nuri
Saygılı'nın katkılarıyla Kadirli
Stadının yapımı için çalışmalar
başlar. Kadirli Belediyesinin tahsis
ettiği alanda başlayan inşaat
çalışmaları 1975 yılında
tamamlanır.
Adana Gençlik ve Spor
Müdürü Veli Andaç Durak, İlçe
Gençlik ve Spor Müdürü Taşkın
Yiyenoğlu dönemlerinde Adana İl
Genel Meclisi Üyesi Yusuf
Delikurt'un çalışmalarıyla stadın
çimlendirilmesi 1989 yılında
KADiRLi DEĞiŞiYOR
9
tamamlanır. Çimlendirme
çalışmaları Kadirli Belediyesi
tarafından yapılır.
Yazımın bu bölümünde,
Kadirli'de futbolun hikayesini
başlatan iki kişiyi de tanıtmak
istiyorum.
Futbol topunu getiren Turgut
Hilmi kimdir?
Turgut Hilmi, 1885 yılında
Kadirli'de dünyaya gelmiştir.
Babası Müftü Osman Nuri Efendi,
annesi ise Kozanlı Kurtoğlu
ailesinin kızı, Kurtoğlu Hulisi
Efendi'nin ablası Sultan Hanımdır.
Turgut Hilmi önce
medresede eğitime başlar.
Medresede "Kur-an'ı hatmettikten
sonra" Kadirli Rüştiye
Mektebinden mezun olur. Adana
İdadisine kaydolur. İdadiden sonra
ise İstanbul Hukuk Mektebi'ne
(Mekteb-i Hukuk) yazılır.
Turgut Hilmi, Hukuk
Mektebi'nde okurken Hamdullah
Suphi Tanrıöver'le tanışır. Mehmet
Saygılı, “kardeşim hukukta okurken
Hamdulah Suphi ile Türk
Ocaklarının kurucusu oluyor.
Hamdullah Suphi'nin sağ
koluydu.”diyor.
O yıllarda Turgut Hilmi ile
Hukuk Mektebinde okuyan ve Türk
Ocağındaki toplantılara birlikte
katılan Tevfik Coşkun “Kadirli Milli
Mücadelesi ve Hatıralar (Kadirli
1967) isimli esrinde o günleri şöyle
anlatır: "İstanbul Türk Ocağına
Adanalı Yüksek Tahsil öğrencileri
hep kayıtlı idik. Haftada iki toplantı
olurdu. Her toplantı bir evvelkinden
daha cazip ve faydalı geçerdi.
Başkan Hamdullah Suphi
Tanrıöver'di. Güzel Türkçesi ve
yüksek hitabeti ile her toplantıda
gençlere faydalı milli bilgiler
verirdi. Denilebilir ki Hamdullah
Suphi, milliyetçilik mevzuunda çok
yararlı olmaktaydı. Atatürk'ün açtığı
Milli Mücadele öncüleri “bu ocakta
yetişmiş mefkûreli genç yedek
subaylardı” demek yerinde olurdu.”
Toplantının birinde Halide
Edip'in bir eseri temsil edilecektir.
Şehzade Abdülmecit de temsilde
hazır bulunuyor. Rusya'nın
Osmanlı'ya harp ilan ettiği
duyulunca temsilden vazgeçilir.
Halide Edip “bu harbin ölüm kalım
demek olacağını, ezeli ve ebedi
düşmana karşı savaşmak için Türk
gençlerine düşen bu vazifenin
cepheye koşmak olduğunu
kuvvetle ifade eder ve gençleri
coşturur.”
Cepheye koşan bu geçler
arasında Turgut Hilmi de vardır.
Turgut Hilmi, İsmail Safa
Vayısoğlu'na göre, 1915 yılında
Hukuk Mektebinin 3. sınıfından
ayrılıp yedek subay olarak askere
gider. Önce Çanakkale savaşlarına
katılır. Çanakkale Savaşları
sonunda izinli olarak Kadirli'ye
gelir. İznini tamamlandıktan sonra
birliğine katılır ve Galiçya
Cephesine gönderilir. Orada
yaralanır. 1916 yılında “derme
çatma çadırdan hastanede bir
gece kan kaybından şehit olur.
Turgut Hilmi'nin
arkadaşları, aynı cephede askerlik
yapan Çıldırzade Bekir Sıtkı'ya
(Onat) aşağıdaki şiiri yazdırırlar. Bu
şiirin, bazı kayıtlarda Turgut Hilmi
tarafından yazıldığı belirtilse de
Mehmet Saygılı : “Oradaki yedek
arkadaşları Bekir Onat'a hitaben bir
şiir yazmışlar,” diyordu.
“ Bekir Onat, Kadirli'ye,
okula gelince bütün öğrencilerine
bu şiiri ezberletir.”
Tespit edebildiğimiz
kadarıyla şiir şöyledi:
Her tarafta yürüyüş var
Durmaz Osmanlı askeri
Şehit düşmüş yaralı var
Ancak o varmaz ileri
Kurşun gülle yağar durur
Kimi koşar kimi düşer
İlerleyip hep bîfütur
Heybetli kahraman asker
Hücum boruları çalar
Bir yaralı zabit bîtap
Düşmana eyleyip nazar
Neferine eyler hitap
Beni bitirdi arkadaş
Kolumdaki bu yaralar
Benim işim bitti gardaş
Yüreğimi bu paralar
Nasip olur selametle
Memlekete varırsanız
Turgut Hilmi şehit deyin
Yaşa vatan! Yaşa millet!
«Osman (Senai) Muzaffer
Koçaşoğlu kimdir?
“ Asıl adı Osman Senai'dir.
1891 yılında Mersin'in Kerimler
köyünde doğmuştur. Babası
Kerimler köyünün Koçaş obasından
Hacı Hüseyin Ağadır.
1909' da başladığı Adana
Erkek Muallim Mektebi'nden 1912
yılında mezun olur ve Kadirli
Rüştiyesi'nde öğretmenliğe başlar.
Turgut Hilmi ile tanışması ve futbol
oynatması bu yıllara rastlar.
Kadirli'de iki yıl kaldıktan sonra
Mersin'e tayin olur. Birinci Dünya
Savaşının başlamasıyla askere
çağırılır.
Kafkas Cephesinde ve
Ege bölgesinde Bölük Komutanı
olarak görev yapar. Cihan
Harbinden sonra Mersin'e döner.
Kurtuluş Savaşı esnasında
Kuva-yi Milliye Hareketine katılır.
“Alsancak” adı verilen müfrezenin
komutanı olur.
Osman Senai, Fransız ve
Ermenilerin başına ödül koyduğu
isimler arasındadır. Onun çetin
mücadelesi ve yenilmezliği dillerde
dolaşır. Mersin ve havalisinin
işgalden kurtuluşunda önemli
hizmetleri olur, hiçbir savaşta
yenilmediği için ona "Muzaffer"
ismini verirler.
Osman Muzaffer daha
sonra Batı Cephesine gönderilir,
Büyük Taarruza katılır ve yaralanır.
1922'de terhis olduktan sonra
Mersin'e ve öğretmenlik mesleğine
geri döner. 1946'da Mersin İl Genel
Meclisine seçilir. 1950 yılında
emekli olur. 22 Eylül 1983'de
Mersin'de vefat eder.
2012-2013 sezonu,
Kadirli'de futbolun 100'üncü yılı idi,
maalesef gerektiği ilgiyi göremedi.
Kadirli Lisesi'nde sade bir tören
yapıldı.
Bu vesileyle başta Turgut
Hilmi, Osman Muzaffer Koçaşoğlu
ve futbolu yaygınlaştıran Tevfik
Baykara'yı Kadirli Sporuna ve
gençlerine hizmeti geçen herkesi
hayırla rahmetle ve şükranla yad
ediyorum.
KAYNAKLAR
KADİRLİ 2000- MEHMET
AKİYİĞİT, İRFAN CAN
KADİRLİ 2012- MEHMET
AKİYİĞİT, İRFAN CAN
KADİRLİ MİLLİ MÜCADELESİ VE
HATIRALAR: TEYFİK COŞKUN
(KADİRLİ - 1967)
ÇUKUROVA'DA KURTULUŞUN
ÖĞRETMENLERİ-YUSUF
DELİKOCA
MEHMET SAYGILI'NIN
HATIRALARI-1990
İSMAİL SEFA VAYİSOĞLU'NUN
HATIRALARI
SEVİYE SOLAK'IN BİLGİ NOTU
AHMET KARATAŞ'IN BİLGİ
NOTLARI
ADANA İL YILLIĞI 1991
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
10
ÇUKUROVA'nın
KURTULUŞUNDA 7 MART'ın ÖNEMİ
Çukurova'nın işgalinde, Fransız otoritesini
temelinden sarsan ilk hareket, 7 Mart 1920 Pazar günü
Kadirli'nin kurtarılışıdır.
Fransız ve Ermenilerin Kilikya macerası ilk darbeyi
Kadirli de yer ve bu hareket, sonlarının başlangıcı olur.
Böylece Fransız ve Ermenilerin "Kilikya Tutkusu" (La
Passion de la Cilicie) ebediyen tarihe gömülür.
Ocak 1920'de Osman Tufan
Bey'in Andırın ve çevresinde başlattığı
"Büyük bir Türk askeri gücünün Kadirli'
ye doğru yaklaştığı" propagandası,
Fransız ve Ermenileri tedirgin etmiş,
askeri bir çatışmayı göze alamadıkları
için, 6-7 Mart 1920'de Kozan'a
çekilmişlerdir.
"Kaçkaç olayı"nı bize
yaşatanlar, artık kendileri kaçmaya
başlamışlardır.
Kadirli'nin kurtuluşundan
sonra Kozan işgal kuvvetleri komutanı
Yüzbaşı Taillardat, 7 Mart 1920 sabahı
Ermeni Gregoryen Kilisesi'nin çanını
101 kere çaldırır. Bu ise, Hıristiyanlarca
çok önemli bir olayı ifade ettiği için,
Ermeniler ve kısmen de Türkler,
hükümet konağı önünde toplanırlar.
Yüzbaşı Taillardat durumu hükümet
konağı balkonundan şöyle açıklar:
"Kadirli'nin boşaltıldığını ilan ediyorum.
Çünkü Kadirli'nin boşaltılması, bütün
Çukurova'da Fransız ve Ermeniler için
felaketin başlangıcıdır." diyerek
sonlarının geldiğini belirtir.
İlçemizin kurtuluşuyla ilgili
başka yorum ve değerlendirmeler ise
şöyledir. Emin Kurtoğlu, 7 Mart 1984'te
yaptığı konuşmada: "Kadirli, yalnız
kendi kendini değil, Kozan'ın da
kurtuluşunu sağlamıştır ve işgal
müddetince Kozan'dan kaçan bütün
Türkleri evlerinde misafir etmiştir.
Kadirli'nin bu hizmetine karşı minnet
ve şükranlarımı arz ederim." demiştir.
Adana Kuva-yi Milliyecilerinden Gani
Girici, 7 Mart 1984- Kurtuluş
Bayramı'nda yaptığı konuşmada:
"Kadirli kurtuluncaya kadar
memleketin kurtulacağına
inanmıyorduk. Fakat Kadirli'nin
kurtulduğunu duyduğumuz zaman
hem sevindik, hem utandık, hem de
kurtuluş umuduyla Kuva-yi Milliye'ye
önem verdik ve neticede Kadirli'nin
himmetiyle de Fransızları 20 Ekim
1921'de Ankara Antlaşmasına
zorlayarak bütün Çukurova'nın
tahliyesi temin edildi. Kadirli'nin
kurtuluşu sadece Kadirli'ye ait
kalmadı, bütün Çukurova'ya şamil
oldu. Bu nedenle Kadirli'nin kurtuluşu
bütün Çukurova'nın kurtuluşu sayılır;
7 Mart, aynı zamanda bütün
Çukurova'nın kurtuluş bayramı gibidir."
diyerek duygu ve düşüncelerini
belirtmiştir.
Adana Kuva-yi
Milliyecilerinden milletvekili ve
gazeteci Ferit Celal Güven, 5 Ocak
1972'de, Adana'nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 50. yılı münasebetiyle
Milliyet gazetesinde yazdığı
başmakalesinde: "Çukurova'nın
hürriyet ve istiklal güneşi 7Mart'ta
Kadirli'den doğdu." cümlesini
kullanarak, kurtuluşumuzun gerçek
değerini ortaya koymuştur. İsmet
İnönü, 6 Mart 1971 tarihinde kurtuluş
bayramı münasebetiyle gönderdiği
telgrafta : "Kadirli'nin kurtuluşu büyük
zaferlerin müjdecisi olan mutlu
olaylardandır. Kadirli'nin kurtuluş
sevincinden kuvvet olarak Büyük
Zafer'e hazırlandık.Kurtuluş gününüzü
Büyük Zafer'in kazanılması ve
kurtuluşu gibi değerlendirmenizi
isterim" demiştir.
Yine İsmet İnönü, 5 Mart
1973'te gönderdiği telgrafta: "Kadirli'nin
kurtuluşu karanlık günlerimize şafak
sökmesi gibi bir bayram günüdür.
Garp Cephesi'nde tarihimizin en
büyük savaşlarından birine
hazırlanırken Kadirli'liler Kadirli'den
kurtuluş müjdesini verdiler ve
Kadirli'nin kahramanları, sizin büyük
babalarınız kendi yurtlarından sonra
İzmir'in kurtuluşu için de çalışmaya
başladılar. Sizin ecdadınız şanlı
Türklerdir. Onların hatırası
zihinlerinizde her gün daha kuvvetli
yaşamalıdır." diyerek, ilçemizin
Kurtuluş Savaşındaki öncülüğünü ve
önemini belirtmiştir.
Yukarıdaki sözlerden de
anlaşılacağı üzere Kadirli'nin
kurtuluşu, Milli Mücadele tarihimizde
çok önemli bir yere sahiptir. Bu yüzden
7 Mart, sadece Kadirli'nin değil, bütün
Çukurova'nın kurtuluş bayramı sayılır.
1943 yılında, Kadirli'nin kurtuluşunda
ön safta görev alıp hayatta kalanlardan
Grup Komutanı Tevfik Coşkun, Tatarlı
Bölük Komutanı Hüsnü Coşkun, Tatarlı
takım komutanları Hacıoğlu Abdullah
Demiray, Patpat İsmail Doğan ve
Memidik Atılgan; Merkez Numune
bölük komutanı Vahit Vayısoğlu, takım
komutanı Mustafa Akyol, Yıldırım
Müfreze komutanı Faik Vayısoğlu; Dağ
Kolu bölüğü takım komutanlarından
Halil Tekerek'in oğlu Kâmil Tekerek;
Bozdoğan bölük komutanı Hacı Bey'in
oğlu Muharrem Bozdoğan; Sumbas
bölük komutanı Güveloğlu Mehmet
Bey'in oğlu Dede Güvel, takım
komutanı Mürşit Hoca'nın oğlu Fehmi
Çubukçu; iaşe âmiri Bekir Sıtkı Onat;
Savrun bölük komutanı Emin Özdemir,
takım komutanları Sadi Karamüftüoğlu,
Hakkı Saygılı; CHP ilçe başkanı
Vayısoğlu Rıza Erden, yönetim kurulu
üyelerinden Kâmil Coşkun, Ahmet
Savrun, Dr. Hakkı Sayman, Remzi
Mehmet Akyiğit
Emekli Öğretmen
Araştırmacı-yazar
Çubukçu, İdris Arıkan; Anadolu ve
Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti
Başkanı Müftü Osman Nuri Efendi'nin
oğlu Mehmet Saygılı, ikinci başkan
Hacı İdem Efendi'nin oğlu Safa
Vayısoğlu; Belediye Başkanı İbrahim
Savrun ve belediye meclis üyeleri bir
araya gelerek ellerindeki belgeleri
değerlendirmişlerdir.
Osman Tufan Bey'in 5 Ocak
1920'de Tevfik Coşkun'a yazdığı veda
mektubu, Tufan Bey'in Bekir Sıtkı
Onat'a verdiği takdirnamedeki yazı ve
elde bulunan hatıra defterleri tetkik
edilmek suretiyle 7 Mart 1920 tarihinin
Kadirli'nin kurtuluş bayramı olduğu
kararı ittifakla kabul edilmiştir.
Bu karar İçişleri Bakanlığı
tarafından da tasdik edilir. Bu karar
gereğince 7 Mart Kurtuluş Bayramı
1943 yılından bu yana kutlanmaktadır.
Kurtuluş Bayramı 'ndaki
temsili karşılama, 27 Mart'ta Kadirli'ye
gelen Yüzbaşı Tufan Bey'i değil,
kurtuluşu sağlayan hayali Yeşil ve
Yıldırım Orduları Komutanı Tufan Paşa
için yapılmaktadır. Oysa halkın idealize
edip hayalinde yarattığı ve
propagandasını yaptığı bu komutan
veya paşa, aslında Yüzbaşı Osman
Tufan Bey olup ordusu da çevreden
derleyip toparladığı çetelerdir.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
11
Cevhair ZARARSIZ
SANAT TARİHÇİSİ
KENT MÜZESİ SORUMLUSU
KADiRLi BELEDiYESi
KENT MÜZESi
Kent Müzeleri kentlerin
belleğidir, kimliğidir, geçmişidir,
sürekliğidir, yarını kurgularken
başvurulacak en değerli kaynak
olduğundan dolayı Kadirlili
vatandaşlarımız kent müzesine
girdiklerinde çok kısa bir zamanda
nasıl bir kentte yaşadıklarını
görürler; kentin hafızasını geri
çağırırlar. Kapıdan giren kişi ile,
çıkan arasında bir fark oluşur. Kent
müzesinden, yaşadığı kentin
önemini kavramış, kendinden
önce bu kentte yaşamış insanların
bıraktığı izlerin değerini fark etmiş,
“Ben de bu kente bir katkıda
bulunabilir miyim?” düşüncesi
kazanan insanlar çıkacaktır.
Kadirli Belediyesi olarak,
bu düşünce ile Kadirli'nin tarihsel,
kültürel, sosyal ve ekonomik
dokusunu yansıtmak, kentlilik
düşüncesini geliştirmek ve geçmişi
geleceğe taşımak için köprü
görevini üstlenmek istedik, bu
düşüncemizle yola çıkarak kent
müzesi için bir mekan arayışı
içinde bulunduk.
2010
yılında kapatılan, yapılış tarihi
resmi kaynaklarda bilinmemekle
beraber yaklaşık 1970 yıllarına ait
olduğu varsayılan Kadirli Cezaevi
yapısının, kent müzesi için uygun
olduğunu düşündük. Sade
mimariye sahip yapı, atıl duruma
terk edildiği için kısa zaman da
madde bağımlılarının sığındığı bir
yer haline dönmüştü. Kadirli
Belediyesi olarak yaşanmışlıkları
içinde barındıran, manevi değeri
yüksek bu sade yapı, "karanlıktan
kurtuldu" derken tekrar yeni bir
karanlığın içine bırakılmasına
duyarsız kalamazdık. 2012 yılında
Kadirli Belediyesi olarak Milli
Emlak Genel Müdürlüğüne,
mevcut yapının, Kent Müzesi
olarak açılması için
başvuruda bulunduk. Bu
binanın, 26.07.2013
tarihinde Milli Emlak Genel
Müdürlüğü, Kadirli
Kaymakamlığı, Mal
Müdürlüğünden resmen
Kent müzesi olarak tahsisi
gerçekleşmiştir. Doğaka'ya
2012 yılı temmuz ayında
"turizm alt yapısı
oluşturulması" çağrısına
“Kadirli Kent Müzesine
Kavuşuyor” projemizle
başvurduk.
325.000 TL ajansın ve
85.000 TL. Kadirli Belediyesinin
katkılarıyla toplamda 410.000
TL. bütçe ile Kent Müzesi
projemiz kabul edilmiştir.
Kullanılmaz durumda olan yapı
değerlendirerek, bu yapının
kent hayatına katılmasını,
kentlilik bilincinin geliştirilmesi
için kültürel mirasın
korunmasını sağladık. Bununla,
Kadirli'nin tarihsel, kültürel,
sosyal ve ekonomik dokusunu
yansıtmak, kentlilik düşüncesini
geliştirmek ve geçmişi geleceğe
taşımak için köprü görevini
üstlenmeyi hedefledik.
Müzemiz geniş bir
bahçeye sahiptir. Bahçemizde
unutulmaya yüz tutmuş somut
olmayan kültürümüzü anlatan
etkinlikler düzenleyeceğiz;
örneğin düğün gelenekleri, eski
çocuk oyunları, ramazan
etkinlikleri gibi birçok etkinlik
gerçekleştireceğiz.
Kadirli'mizde ilk yerleşik
düzene geçişi simgeleyen
tamamen doğal malzemeden (
kamış, saman ve çamur )
yapılmış 700 x400 cm
ölçüsünde bir hu ev yaptık.
Müzemizde, ziyarete
gelenlerin oturup
dinlenebileceği çay içebileceği
sade bir de kafeteryamız
mevcuttur.
Müzemizin içerisinde
Kadirli'mizin tarihine bir
yolculuk yapıyoruz. Duvardaki
fotobloklar da Kadirli'nin Geç
Hitit, Roma, Bizans, Osmanlı ve
Kurtuluş Dönemlerini anlatan
fotoblok üzerine fotoğraflı yazılı
anlatımı yer alıyor.
Kültür ve sosyal yaşam
bölümde, Kadirli'nin yemek
kültürünü ve düğün geleneğini
anlatıyoruz.Kadirli'nin meşhur
yufka ekmeğinin yapılışını anlatan
üç kadını, silikon heykelle
canlandırdık. Yine davullu zurnalı
düğün geleneğini, bir gelinin
çeyizini ve kına yakma sahnesini
silikon heykelle canlandırdık.
Eski çocuk oyunlarına yer
verdik.
İstanbul'daki Osmanlı
Arşivinde bulunan Kadirli ile ilgili
Osmanlıca metinlerin, günümüzün
Türkçesine çevrilmiş bir şekilde
fotobloklarla anlatımını yaptık.
Kadirli'nin "tarım ve
ekonomi" bölümünde, Türkiye' nin
turp üretiminin %70'nin Kadirli'de
yapıldığından dolayı turp
tarlasında çalışan tarım işçisini
silikon heykelle canlandırdık. Yine
üretimi bitmek üzere olan susamı
anlattık. Susam çırpan silikon kadın
heykeliyle canlandırma yaptık.
Kadirli'nin doğal güzellikleri
ve kültürel değerlerinin fotoblok
üzerine fotoğraflı ve yazılı
anlatımını yaptık.
Unutulmaya yüz tutmuş
meslek guruplarını ( kalaycı,
demirci, semerci, kaşıkçı, kilimci)
silikon heykellerle dükkanları
içerisinde mesleklerini icra
ederken anlattık.
Kültür ve sanat bölümünde
Kadirli'nin önemli yazarlarından
biri olan Yaşar Kemal'in, Kadirli'nin
ünlü halk şairlerinden Halil
Karabulut, Abdulvahap
Kocaman, Ayşe Çağlayan, Aşık
Feymani'nin ve Ünlü Arkeolog
Prof. Dr. Halet Çambel'in
heykelleri yapıldı.
Hapishane bölümünde
ise müzenin; hapishaneden
müzeye nasıl dönüştüğünü
anlatan, demir parmaklıkların
arkasındaki mahkumların
yaşanmışlıklarını anlatan bir
senaryo hazırladık.
Eskiden cezaevi olarak
kullanılan bu yer, cezaevinin
taşınması ile birlikte atıl ve
harabe haline gelmiş madde
bağımlılarının mekanı olmuştu.
Sağlıklı Kentler Birliği Üyesi
olan Belediyemiz, sorumluluk
bilinciyle burasını
olumsuzluklardan kurtarıp,
kentimizi Kent Müzesine
dönüştürmüştür.
Kent Müzesi,
çocukların dışarıda da
rahatlıkla oyun oynadığı,
gelmek için can attığı,
kültürümüzü tanıtan aydınlık
bir yer haline gelmiştir.
Eğitim kurumlarıyla ortaklaşa
yürütülecek programlarıyla
müze içerisinde bulunan
seminer salonunda öğrencilere
çok kısa bir zamanda nasıl bir
kentte yaşadıklarını
anlatacağız. Öğrencilerimiz,
Kent Müzesinden, yaşadıkları
kentin önemini kavramış,
kendinden önce bu kentte
yaşamış insanların bıraktığı
izlerin değerini fark etmiş
olarak ayrılacaklardır.
Müzemiz, Kadirli'nin;
tarihsel, kültürel, sosyal ve
ekonomik dokusunu
yansıtacak, toplumda kentlilik
düşüncesi geliştirecektir.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
12
KOCA MUALLİM RASİM ÜNAL
Fatma Sayman
(Eğitimci - Araştırmacı- Yazar)
Rasim Ünal, Kadirli'de
çağdaş eğitimin kurucusu,
modern tarımın öncüsü; Kadirli
Kurtuluş Savaşı'nın önde
gelenlerindendir.45 Yıl Türk Milli
Eğitimine hizmet etmiş, Kadirli'ye
birçok aydın yetiştirmiştir. Kurtuluş
Savaşında büyük yararlılık
gösteren Rasim Ünal'a Kadirli
halkı KOCA MUALLİM demiş;
yeni yapılan okula Rasim Ünal
adını vererek, kendisine olan
sevgi, saygı ve vefasını
göstermiştir.
Hayatı:
Mehmet Rasim Ünal 1274 (1858)
yılında Eski Zağra'da doğmuştur.
Dedesi Hacı Ali AğaBulgaristan'ın
Filibe sancağına bağlı
EskiZağra'dandır.Asılları
Konya'dan Bulgaristan'a giden
Türk
Boylarınadayanmaktadır.Babası
Muratlızade Mustafa Efendi,
küçüklüğünden başlayarak üç
medresede eğitim yapmış, Ulum-u
Arabiyye öğrenimi görerek,
diplomasını almıştır. Babasından
kalan Muratlı Çiftliğinde ziraat
işleri ile uğraşmış, 1887 yılında
Eski Zağra'da vefat etmiştir.
Rasim Ünal, İlköğrenimini ve
Rüştiye öğrenimini Bulgaristan'da
tamamlayarak,1876 (1292) yılında
yükseköğrenim için İstanbul'a
gelmiştir.Osmanlı Devleti'nin en
yükseköğrenim kurumu
olanİstanbul'daki Fatih
Medresesi'nde dini ve pozitif
bilimler öğrenmiş; Ulum-u
Arabiyye ve Farisiye eğitimi
almıştır.Arapça, Farsça ve
Fransızcayı çok iyi
bilmektedir.1881 (1297) Yılında
Meclis-i Kebir-i Maarifte sınavla,
yeni kurulan Eski Zağra Mekteb-i
İptidaisi muallim evvelliğine tayin
edilir. Sonra, İstanbul'a dönerek,
Medrese-i Edebiye muallimliğine
1301 (1885), Zühtü Paşa Mektebi
başmuallimliğine, 1889'da (1305)
bu görevine ilave olarak Üsküdar
ve Kadıköy mektepleri
müfettişliğine tayin edilir.
Mehmet Rasim, dadısının önerisi
ile Fatih Mahallesi eşrafından
Fatma Hanım'la evlenir. Sırayla
Safiye, Saime, Necati, Muhsine,
Ahmet Rifat ve Rana olmak üzere
6 çocuğu olmuştur. Soyadı
kanunundan sonra Ünal soyadını
almıştır.
Kadirli'ye Gelişi ve Eğitime
Katkısı:
Mehmet Rasim, İttihat ve Terakki
Cemiyetine yakınlığı nedeni ile
siyaseten tutuklanır;İstanbul
Taşkışla'ya konur. İki ay tutuklu
kaldıktan sonra, yakın dostu o
zamanın Maarif Nazırı (Milli
Eğitim Bakanı) Ahmet Zühtü
Paşa'nın (Şükrü Saraçoğlu'nun
Kayınpederi), yardımıile ba-irade
(padişah tarafından) serbest
bırakılır.Zühtü Paşa tarafından
1897 (1313) yılında Kadirli'ye (o
yıllardaki adı Kars)muallim olarak
tayin edilerek, İstanbul'dan
uzaklaştırılmıştır.Mehmet Rasim,
Kadıköy Kızıltoprak'taki konağını
da satıp, Safiye(İzgi),
Saime(Coşkun), Muhsine(Suçsuz),
yeni doğan oğlu Necati ve eşi ile
birlikte İstanbul'dan ayrılır;
hayatının sonuna kadar
yaşayacağı Kadirli'ye gelir.
Görevine başlar.
Kadirli'ye gelir gelmez, Müftü
Osman Nuri Efendi ve şehrin
diğer ileri gelenleri ile görüşür.
Kadirli'de ilk çağdaş eğitim
kurumları olan bir kız bir de erkek
mektebi yapılmasına öncülük
ederek, Kadirli çocuklarının
öğrenim görmeleri için çaba
gösterir.(O yıllarda okutulan
çocuklar, sadece din eğitimi
görüyordu. Kadınlar ve kızlar,
'Gelin Hoca'dan dini dersler
almaktaydı. Alacami'de de
erkeklerin ders aldıkları medrese
vardı. Erkek çocuklar,molla
mekteplerine - özellikle Maraş,
Kayseri- gönderilerek,din hocası
oluyordu.)Yeni kurulan Rüştiye
okuluna karşı halkın tutumu
olumsuzdu. Heybetli görünümlü,
gür sesli Muallim Mehmet
Rasim'in yüksek ahlak sahibi,
görevine son derece bağlı ve âlim
bir kişi olması; kısa zamanda
etkisini gösterir. Halkın güvenini;
okula ilgisini sağlar.O, kız ve erkek
çocuklarını okula göndermeleri
için halkı teşvik eder; hatır koyar,
ikna eder. Ancak okutmamakta
ısrar edenlerin çocuklarını da Kadirli merkezden ve köylerdenjandarma ile getirterek, okula
kaydeder; onlara okulu sevdirir.
Rüştiye'yi bitiren
öğrencilerini yüreklendirip
yönlendirir; aileleri ile görüşerek,
daha yüksek okullardaAdana'da
İstanbul'da öğrenim görmelerin
için yol gösterir.Halk tarafından
çok sevilip sayılmakta, KOCA
MUALLİM olarak
anılmaktadır.Koca Muallim,
akşamları da Alacami'de
yetişkinlere; Kadirli ve köylerden
gelen din görevlerine din dersleri
vermekte eğitmektedir.
Muallim Bağı olarak
adlandırılan arazisinde, badem ve
üzüm bağı oluşturarak, halka
örnek olur. 'Muallim Bağı' ve 'Bağ
Mahallesi' adları bu bağ nedeni ile
halk tarafından verilmiştir.
Günümüzde bir bölümü, istimlak
edilmiş olup, bedeli aileye
ödenmiştir. İçinde çam ormanı, su
deposu ve kaymakamlık lojmanı
bulunmaktadır.Ceyhan nehri
kenarında, Muallim Çiftliği'ndeki
arazisinde, o zamana göre en
gelişmiş yöntemlerle çiftçilik
yapmıştır.
Çok iyi ata binerdi,
yanında da her zaman silahı
bulunurdu. Çiftliğinde kaldığı,
öğrencilerin “Bu gün hocamız
gelemez.” diye düşündükleri
şiddetli yağmur, fırtına olan
günlerde bile, üzerinde yamçısı,
atıyla son sürat okulun avlusuna
geldiği, bir gün bile okulu
aksatmadığı öğrencilerince
anlatılmaktadır. Kadirli'nin ileri
gelenleri, halk ile yakın dostlukları
vardı. Evindeki misafir odasında,
her gün gelenlerle görüşmeler
yapar, sorunlara çare bulurdu.
Numune Erkek Mektebi
Başmuallimi iken 1925 yılında
emekliye ayrılmış; 1944 yılında
yaşamı Kadirli'de sona ermiştir.
45 Yıl Türk Milli Eğitimine
hizmet eden, Kadirli'ye birçok
aydın yetiştiren; Kurtuluş
Savaşında büyük yararlılık
gösteren Rasim Ünal'a Kadirli
halkı KOCA MUALLİM demiş;
yeni yapılan okulaRasim Ünal
adını vererek kendisine olan sevgi,
saygı ve vefasını göstermiştir.
7 MART
13
KADiRLi DEĞiŞiYOR
KOCA MUALLİM
RASİM
ÜNAL
Fatma Sayman
(Eğitimci - Araştırmacı- Yazar)
Kadirli'de Fransız İşgali ve Rasim Ünal
Mehmet Rasim, Fransızların
Çukurova'yı işgali ve Kurtuluş Savaşı yıllarında,
Kadirli Rüştiye Mektebi Başmuallimliği
görevindedir.Memleket meselelerini iyi bilen,
takip eden,anlayan idealist bir
kişidir.Yurttopraklarının düşmanlarca işgalinin
ne demek olduğunu çok iyi bilmekte,içinde
bulunulan durumdan büyük üzüntü
duymaktadır. O sırada kendi yetiştirdiği Tevfik
Coşkun, Bekir Onat, Süleyman Sırrı, Mustafa
Saffet gibi vatansever öğrencileri de aynı
okulda öğretmenlik yapmaktadır. Dersler
dışında, sürekli düşmandan kurtuluş çarelerini
konuşurlar.İşgal dönemi olmasına rağmen, her
sabah okulun içindeki salonda öğrencilere
bayrak çıkartılarak:
Ertuğrul'un ocağında uyandın
Şehitlerin kanlarıyla boyandın
Nice düşman kalasına dayandın
Sana selam ey şanlı Türk Bayrağı
Çırpınarak dalgalanır kanadın
Gökyüzüne çıkmak mıdır muradın
Gölgende can vermek ister evladın
Sana selam ey şanlı Türk Sancağı
Sözleriyle 'Sancak Marşı' okutuluyor;
bayrak öpülüp özenle dürüldükten sonra,
yerine kaldırılıyordu.
Rasim Ünal, Müftü Osman Nuri Efendi
gibi şehrin ileri gelenleri toplantılar yapar.
Evinin misafir odasında, gelen kişilerle
düşmandan kurtuluş çarelerini görüşür.
Yürekleri yurt sevgisi ile dolu olan gençleri
örgütler. Kadirli'de Müdafaa-i Hukuk, Kuvayı
Milliye Cemiyetlerinin kurucularındandır.Rasim
Ünal'ın oğlu Ahmet Rıfat Ünal, babasının Kılıç
Ali ile görüşüp, Maraş'tan getirdiği silah ve
cephaneyi, Hükümet Konağı'nın karşısındaki
oturduğu evinin bodrum katında odunlukta
sakladığını anlatmıştır.
Kuvayı- Milliye Komutanı Tufan Paşa (General
Osman Tufan) sonradan “Emmi” adı ile bilinen
Mustafa Faik Üstün'e yazdığı mektupta
“Kadirli'de 'Ateş Hoca' Rasim Efendi'nin
ateşli azimlerini takdirle yadetmek
vazifemizdir.”demektedir.
Rasim Ünal, Kurtuluş Savaşı boyunca büyük
manevi ve maddi katlılarda bulunmuş, sonuna
kadar her türlü gayreti göstermiştir. Haçın'daki
(Saimbeyli) Türkleri Ermeni zulmünden
kurtarmak, çetelere destek olmak,
maneviyat vermek için Kadirli'nin önde
gelen kişileriyle birlikte Haçın'a gitmiş,
kurtuluşunda bulunmuştur.
Tevfik Coşkun (Kadirli Grup
Kumandanı)'Kadirli Milli Mücadelesi ve
Hatıralar' kitabında Hocası Rasim Ünal'dan
övgüyle bahseder:
“Heyetin çok idealist şahsiyeti Rasim Ünal'dı.
Bu zat aslen Rumelili olduğundan memleketini
kaybetmenin acısını çok iyi biliyordu. Bu
sebeple daha da heyecanlı idi. Aynı zamanda
İttihat-ı Terakki Fırkasına girmiş, Abdülhamit
tarafından buraya sürgün edilmiş olduğu için
dünya ve siyaset alemine vukufu vardı.
Kuvayı Milliyenin ihtiyacı olan maddeleri
mubayaa için lüzumlu parayı, liste tanzimi
suretiyle halktan toplamakta idik. Bu meyanda
Rasim Ünal, kendisinden umduğumuzun çok
üstünde bir yardım yapmış, bizi çok memnun
bırakmıştı.”
Rasim Ünal'ın Adana Ziraat Mektebi mezunu
olan büyük oğlu Necati Ünal, Birinci Dünya
savaşında Şam'da savaşırken İngilizlere esir
düşmüş, Mısır'a İskenderiye'ye
götürülmüştür.Mübadele sonucunda İstanbul'a
getirilmiş; serbest bırakılmıştır. Kadirli'ye
gelerek, Çukurova Kurtuluş Savaşına katılır.
Çukurova'nın Kurtuluşundan sonra, düzenli
orduya katılır.
Batı Cephesinde görev alıp, İzmir'e giren
ilk subaylar arasında yer almış 'İstiklal
Madalyası' ile onurlandırılmıştır. Necati
Ünal 1932'de Kadirli Belediye Başkanlığı
görevinde de bulunmuştur. Resimde Necati
Ünal, Adana Ziraat Mektebinde Kadirlili
öğrenci arkadaşları ile birlikte görülmekte.
Sağda ayakta Rasim Ünal oğlu Necati Ünal,
oturan, Hacı Musa Ağa oğlu Hüsnü Coşkun
(Tatarlı Bölüğü Kumandanı) 1912 (1330).
Efendim,Bu gün Haçın'dan aldığım üç kıta
telgrafı aynen ve leffen taktim ediyorum. Haçın
Müdafaa-i Hukuk Riyasetinin talep ettiği nişadır
ile kalay beher kıyesi dörtyüzelli kuruşa olmak
üzre
beş kıye kalay, ikibuçuk kıye nişadır mübayaa
olarak hamil ariza ile fazilanelerine
gönderilmiştir. Vusulunda ne guna münasip
görülürse, emaneti mezkureyi Haçın'a sevkına
delalet buyurularak, asuman baligası olan
ikibin ikiyüzelli kuruş heyetimiz sandığından
temin edilmiş olmakla meblağ-ı mezkurun
sandığımıza iade dilmek üzere Haçın'dan celp
ettirilmesine müsaade buyurulmakla beraber,
grup kumandanlığından keşide olunan telgraf
münderecatına nazaran elde ettirilemeyecek
firarilerin ihrak vusur aherle tediplerinin
teminiyle muhafaza-i vatan zımnında kıtalarına
iltihak ettirilmeleri çare-i hasenesinin
mülahazasına mütevakkıf reis-i fazılaneleri.
Bu gün Mercin havadisi olmak üzere.
Coşkun Bey'e yazılan rapor münderecatı
manzur-u fazılanelerine buyurulduktan sonra
mahalline irsali hasseten arz olunur efendim.
23 Ağustos 1336 (1920) Mehmet Rasim
Belge: Arka yüz
Koca Muallim Rasim Ünal
Her şeyde örnek biriymiş
Adil imiş Rasim Ünal
İnsanlıkta en iriymiş
Âlim imiş Rasim Ünal
Herkes ondan ders alırmış
Onun yanına varırmış
Sözleri kanun kalırmış
Âlim imiş Rasim Ünal
Mustafa Adil Özkale
Huzuru Fazılanelerine
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Türk Dili ve
Edebiyatı öğrenimi görmüş, edebiyat öğretmenliği
yapmıştır. Çukurova halk edebiyatı, kültürü ve
KurtuluşSavaşı konularında arştırmalar yapmaktadır.
Âşık Ferrahi, Anılarla Milli Mücadelede Ceyhan,
Çukurovada Bir Alabohça, Anılarla Şair Şampiyon
İsmet Atlı adlı çalışmaları yayınlanmıştır.
Recep Dalkır, Yiğitlik Günleri, s.70, s. 139, 1961
Faik Üstün, Adana'nın İşgali ve Milli Mücadele, s.27
Faik Üstün, Adana'nın İşgali ve Milli Mücadele, s.13
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
zar
a
Y
ı
mac
ır
Araşt
IN
'
Ş
A
T
KARA
si
nı
rsite
nive re Başka
Ü
i
j
i
o
l
a
o
D
n
kn
ve Te ntasyo
Bilim Dökuma
a
n
Ada ilik ve
nec
p
ü ha
T
AHME
Küt
en
d
n
i
kalem
Çukurova coğrafyası
içinde, hakkında en az bilgiye sahip
olduğum Kadirli, bu kadim dost ilçe
Flavyapolis üzerine yazacağımı
doğrusu düşünmezdim. Yaklaşık 30
yılımı geçirdiğim Anakara'dan baba
yurdu Adana'ya gelişim sonrasında,
kuruluşuna önayak olduğum, “Adana
Kent Kitaplığı” hakkında, nazik
telefonu ve naif kişiliği ile
tanışmaktan mutluluk duyduğum
İrfan Can Abim olmasaydı, bu yazı
dile gelemeyecekti elbette…
Çalışmakta olduğum, Adana Bilim
ve Teknoloji Üniversitesi Kent
Kitaplığı arşivinde, neler olup
olmadığı sohbeti, giderek bir yazı
göndermem konusunda yoğunlaştı.
Kendisini kıramayacağına göre,
kısacık bir katkı bile olsa, yazmak en
doğrusu olacaktı.
Adana hakkında yazılan her kitap,
bir bakıma Kadirli'yi de içerir hiç
kuşkusuz. Seyahatnamelerdeki
Kadirli'yi merak ettim. Küçük bir
incelemeyle, iki eseri bulmam güç
olmadı. Dönemin yani 1910'lu
yıllarının ünlü gazetecisi Ahmet Şerif
ile Maarif Müfettişi Ahmet Faik
Günday'ın iki eseri dikkatimi çekti.
1910'da, hasta adam olarak
nitelenen Osmanlı, İttihat ve Terakki
Cemiyeti tarafından yönetiliyordu.
Yeni durumun yansımalarını yerinde
görmek ve izlenimlerini dile
getirmek üzere, Anadolu seyahatine
çıkan Ahmet Şerif, Adana ve
çevresine de uğrar. Tanin
gazetesinde tefrika edilen bu yazılar,
günümüz Türkçesine çevrilerek,
Türk Tarih Kurumu'nca yayınlanır.
Diğer bir eser ise, Ahmet Faik
Günday'a aittir. Ahmet Faik Günday,
(1884-1967), mülkiye mezunudur.
Trabzon'da memur olarak
çalışırken,1909-1910 yılları arasında
Adana Vilayeti Maarif Müfettişliği'ne
atanır. Kaymakam, mutasarrıf, vali ve
kurucu meclis üyesi olduktan sonra
Ordu Milletvekili olarak TBMM'de
yer alır. Ahmet Faik Günday, yönetici
kimliği ile bulunduğu şehirleri
ayrıntılarıyla anlatarak, sosyal ve
ekonomik yapısı hakkında önemli
bilgiler verir.“Hayatım ve
Hatıralarım” adlı kitabı, 1960'da,
İstanbul'da yayımlar. Adana'nın
yanında, diğer şehirlerle birlikte
Bağdat'la ilgili, günümüzde de
geçerliliği ve önemi olan bilgileri
özetler.
Her iki kitapta yer alan ve
bir nebze olsun Kadirli hakkında
bilgi ve bilinç yaratmasını umduğum
14
1910'LARDA
KADİRLİ
İZLENİMLERİ
bazı bölümleri olduğu gibi aktarmak
istedim.
Dost İrfan Can şahsında, tüm Kadirli
hemşerilerimizin 7 Mart Kurtuluş
Bayramını kutlar, içten saygılarımı
sunarım.
Anadolu'da Tanin 1. Cilt /
Ahmet Şerif; Haz. Mehmed Çetin
Börekçi.- Ankara : Türk Tarih
Kurumu, 1999, 514 sayfa; 170-172
sayfalar arası…
… Osmaniye'den hareketten, yedi
buçuk saat sonra, Kars'a vardık.
Tahminen birkaç yüz eve ve epeyce
bir çarşıya sahib olan bu kaza
merkezinde, oldukça düzenli evler
görünüyor. Halkı, İslam ve
Ermeni'den meydana geliyor.
İndiğimiz han, Osmaniye'de,
kahvehane üstündeki yeri aratacak
gibi idi. Tavan arasında, her tarafı,
duvarları, pislik, örümcek ağları
içinde bir yer ki, bir tarafta hancı,
biraz yüksekçe olan diğer tarafta,
ben yatacağım. Temizce bir yemek
bulmak ise, mümkün değil.
Vücudum uykusuzluktan,
yorgunluktan pek rahatsız
olduğundan bu geceyi nasıl
geçireceğimi düşünmeye başladım.
Gerçi, ba'zıları, evlerine götürmek
istedilerse de, bu, serbestliğimi
kısmen olsun feda etmek, bir kayıd
altına girmek demek olduğundan,
kabul, benim işime gelmezdi. Bunun
için, Kars'a aid inceleme ve
gözlemlerim, eksik olmakla beraber,
tarafsız değildir. Çünki, vücud
rahatsız olunca, göz ve dil tarafsızlığı
koruyamıyor. İki-üç gün kalmak
niyetiyle geldiğim Kars'ta, misafirlik
müddetim, yirmi dört saat bile
olamadı. Bir saat sonra, Sis'e,
hareket ediyorum ve beni oraya
çeken kuvvet, temiz bir yatak, bir
tabak temiz yemek, özetle,
istirahattir. Bencilliğimi affediniz.
Araştırmalarıma ve işittiklerime
göre, Kars'ta, ilerlemeyi ve yeniliği
istemeyen ba'zı eşraf ve ağalar var.
Mesela, her şeyi hazır olduğu halde,
bir kız okulu kurmak ve açmak, bu
ağaların işe karışmasından mümkün
olamıyor, onlar, okula yer vermek
istemiyorlar ve bu iş için ayrılan yer,
filan yetimindir, şöyledir, böyledir,
diyerek, yapımına engel oluyorlar.
Bütün Kozan Sancağı'nı dolaşan ve
benden bir gün evvel Kars'dan
hareket eden vali beyefendi,
kendilerine, gerçek durumdan
bahsederek, maarifin faydaları,
cehaletin zararları hakkında bir ders
vermişler. İn-şa-Allah, iyi bir etkisi
görülür.
Kars'da, bugün, ibtidai derecesinde
bir okuldan başka bir şey yoktur.
Gerçi, okulu gezemedimse de, iyi
bir durumda bulunmadığını
öğrendim. Buna karşılık, Ermeni
vatandaşlarımızın çocuklarına aid
okul pekiyi imiş. Cehaletlerinde bu
kadar israr eden İslam halka, bir
kere, Ermeni okulunu, sonra da,
kendi çocuklarının gittiği okulu
gezmelerini tavsiye ederim.
Kars'ta, servet sahibi, durumu iyi
epeyce adamlar var. Fakat iş
bulamamak, işsizlik hastalığı, onları,
birbiriyle uğraşmaya, devamlı
birbirinin aleyhinde öteye beriye
müracaat etmeye sevkediyor. Bu
suretle, hem kendileri, hem de
memleket zarar görüyor.
Kazanın hükümet dairesinde, bir
çeyrek saat bulunarak, kaymakamı
ziyaret ettim. Daire oldukça
kalabalık idi. Kaymakamın yanında,
ihtiyar bir Ermeni kadını, “yardım,
para isterim” diye ağlıyor, ağlıyordu,
kaymakam ise, buna, sudan bir
cevab veriyordu. Sonra, ne olduğunu
bilmem.
Kars mahkemesinin savcı yardımcısı
varsa da, ta'yin edilen ceza reisi hala
gelmemiştir. Gündüzleri, her saat,
kahvehanede oyun oynamakla
meşgul birkaç me'mur görülmekte
olmasına göre, göreve devam
hususunun o kadar düzenli bir
şekilde devam etmediği anlaşılıyor.
Galiba, bizim me'murlara da,
devamlı şekilde nezaret etmek için,
okullarda olduğu gibi, mubassırlar
kullanılması lazımgelecek. Dairede,
kapının önünde, iş sahibleri
beklesin, saatlerce ayak üzeri kalsın,
me'mur efendiler kahvehanede
tavla, prafa oynasınlar, doğrusu pek
uygun bir hareket değil mi?
Adana mes'elesi buralara
bulaşmamıştır. İslam ve Ermeniler,
pek güzel geçindiklerini, kardeş gibi
yaşadıklarını, yine kendileri
söylüyorlar.
Maddi ve ma'nevi eksiklikleriyle
beraber, Kozan Sancağı'nda ilk
ziyaret ettiğim Kars, Cebel-i Bereket
Sancağı'nın kazalarından iyi bir
durumdadır ve halkı, daha uyanık,
daha medenidir. Yalnız, bu adamlar,
uyandırılmak, kayıtsız, ilgisiz
oldukları gerçek, kendilerine
anlatılmak, geçmişin an'anelerine
bağlı olan varlıklarını aydınlatmak
gerekiyor.Ahmet Şerif
Hayatım ve Hatıralarım / A.
Faik Hurşit Günday.- İstanbul :
Çelikcilt Matbaası, 1960, 192 sayfa;
31. sayfa…
… Teftiş seyahatlerimin birinde
Ceyhan üzerinden Kadirli ilçesine
gitmiştim. Bir İspanyol Katolik
papazının orada kilise, mektep ve
bunların müştemilatı olmak üzere
büyük ve yüksek katlı bir bina ve
yüksek bir kilise kulesi yaptırmakta
olduğunu ve inşaatın dörtte üçünün
ikmal edildiğini gördüm. O devirde
bu misilli ecnebi kilise ve mektep
binaları hükümetin müsaadesiyle ve
Padişahın bu müsaadeyi teyit eden
fermanıyla yapılabilirdi. Orada
yapılmakta olan bu binanın
ruhsatiyesi olup olmadığını sordum
ve tetkik ettim. Olmadığı anlaşıldı.
Katolik papazı kendi kendine orada
böyle büyük bir bina yaptırmakta
olduğu halde kaza kaymakamı ve
liva mutasarrıfı ile sair ilgili kimseler
hiçte bu işi benimsememişler ve
memleket için pek muzır olan bu
Katolik müessesinin yükselmekte
olduğunu görmemişler. Ben derhal
Adana valisini haberdar ettim ve
inşaatı durdurdum… Ahmet Faik
Günday
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
15
ÇUKUROVA KUVVA-İ MİLLİYE KOMUTANI
AYDINOĞLU TUFAN PAŞA
Milli Mücadele'de
Çukurova Kuvva-ı Milliye
Komutan Muavini olarak bizzat
Mustafa Kemal tarafından
görevlendirilen Osman Tufan
Paşa, 1886 yılında o zamanlar
bir Türk şehri olan Üsküp'te
doğdu. Asıl adı Osman Nuri'dir.
Babası Kasım Ağa, annesi
Rahime Hatundur.
Çocukluğunda askerliğe meraklı
olan Osman Nuri, Manastır
Askeri Lisesine kayıt yaptırdı. Ardından İstanbul
Harp Akademisine yazıldı. Buradan 1906 yılında
üsteğmen olarak mezun olan Osman Nuri'nin ilk
görevi, Selanik Astsubay okulunda bölük
subaylığıdır. 31 Mart 1909 Hadisesinden sonra
İstanbul Emniyet Umum Müdürlüğünde
İstanbul'un Eyüp mıntıkasında görev yaptı.
Balkan Harbi esnasında Garp Cephesi muhafız
bölük kumandanlığında bulundu. I. Dünya
Savaşı sırasında Albay Rauf Orbay'ın
başkanlığında İran Cephesinde görev aldı.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra
İstanbul'a dönen Osman Nuri, İstanbul Merkez
Komutanlığı Tetkik Heyetinde çalıştı.
Osman Tufan, Milli Mücadele'de vatanı
kurtarmak için ilk harekete geçen Osmanlı
subaylarındandır. Rauf Orbay Başkanlığında
kurulan bir heyetle gizlice, Atatürk'ün Samsuna
çıktığı günlerde, kendileri de vapurla
Bandırma'ya 24 Mayıs 1919 günü vardı. Burada
Yunanlılara karşı bir cephe açmak maksadıyla
Aydın'a hareket etmek isteyen Rauf Orbay
başkanlığındaki bu heyeti, Fransızlar tutuklamak
istediyse de heyet, Akhisar Tren Garından
kaçarak kurtuldu.
Yüzbaşılığa terfi eden Osman Nuri Bey,
Batı Cephesinde şimdilik bir şey yapamayacağını
anlayarak Mustafa Kemal Paşa, etrafında
yürütülen Milli Mücadele'ye katılmak için
Amasya'ya gitti. 12 Haziran 1919 günü Mustafa
Kemal Paşa'yla görüşerek bilfiil Milli Mücadeleye
katıldı. Mustafa Kemal'le Sivas'a geçen Osman
Tufan, "Amasya Görüşmelerinin" olduğu
zamanlarda Sivas'taki karargâhta Kozan'dan
gelen Kurdoğlu Hulusi, Topaloğlu Halil, Dava
Vekili Mustafa Efendi'den oluşan heyetle tanıştı.
Bu heyetin Mustafa Kemal'le görüşmesinden
sonra Mustafa Kemal, Yüzbaşı Osman Nuri Beyi,
“Aydınoğlu Tufan” takma adıyla "Çukurova
Kuvva-i Milliye Komutan Yardımcısı" olarak
görevlendirildi.
Yüzbaşı Osman Nuri Bey, artık
"Aydınoğlu Tufan Paşa" takma adıyla Çukurova
işgal sahasına nüfuz etmeye çalıştı. Tufan Bey'in,
Kozan sınırlarında Fransızların sıkı takibinden
dolayı Kozan bölgesine sızma girişimi mümkün
olmadı. Osman Tufan Paşa, bu sefer başka bir
yol seçerek Kayseri- Develi- Tufanbeyli –GöksunGeben üzerinden 1920 yılının ocak ayının ilk
günlerinde Andırın'a geldi. Maraş mıntıkasından
Adana işgal sahasına sızmak için Andırın'da etkili
çalışmalar yaptı.
Andırın'da Yaycıoğlu İbrahim Ağa'nın konağına
gelen Tufan Paşa görevini ve kimliğini gizleyerek
"Hafız Bekir" takma adıyla faaliyetlerde bulundu.
Eli silah tutan Andırınlıları domuz avı
bahanesiyle teşkilatlandırdı. Kurulan teşkilat ve
propaganda sayesinde” Yeşil Ordu
geliyor”söylentilerini yayarak Kadirli'yi baskı
altına almaya başladı. Kadirli'nin önde gelen
Abdurrahman KÜTÜK
KADiRLi'DE
BAYRAM
Ruhlar coşar, bütün kaslar gerilir
Kadirli'nin bugün bayramı var
Davullar gümbür gümbür vurulur
Kadirli'nin bugün bayramı var
Tarihi sorarsan 7 Mart günü
Vatana fedadır dökülen kanı
Çukurova burda yaşıyor dünü
Kadirli'nin bugün bayramı var
Fransız, Ermeni hain ikili
Bu yerlerden Türk'ü sürmek akılı
Kur'an, Allah bu milletin vekili
Kadirli'nin bugün bayramı var
Gece gündüz çetin savaş verilmiş
Türk şehit olmuş,düşman kırılmış
İşgalciler sürüm sürüm sürülmüş
Kadirli'nin bugün bayramı var
Kurtuluş Savaşı sonucu kerte
Tarihte sırtımız düşmemiş serte
Yüreğim kabara göğsümü yırta
Kadirli'nin bugün bayramı var
Akharman'nım akar akar coşarım
Vatan için ölüm olsa koşarım
Ölsem bile albayrakta yaşarım
Kadirli'nin bugün bayramı var
ALİ AKHARMAN
7 MART
KADiRLi'NiN KURTULUŞU
Çukurova'nın Hürriyet ve İstiklal Güneşi 7 Mart'ta Kadirli'den Doğdu
Dizgi: Efendi ERKAYIRAN
Tarihçi Yazar
Çukurova Üniversitesi
Öğretim Elamanı
kişileriyle irtibata geçerek Kadirli'de milli teşkilatı
kurdu. Yapılan propaganda o kadar etkili oldu ki
Kadirli'de yaşayan yaklaşık 500 Ermeni Kadirli'yi
terk ederek Kozan'a sığındı. Kadirli'deki Fransız
işgal kuvvetleri de yapılan propaganda
sayesinde, Fransız ve Ermeniler 7 Mart 1920
tarihinde Kadirli'yi boşaltma mecburiyetinde
kaldı. Osman Tufan Paşa, yanındaki kuvvetlerle
birlikte Andırın'daki karargâhını 27 Mart 1920'de
Kadirli'ye nakletti. Kozan, Feke, Saimbeyli
cephelerini yakından takip ederek buraların
kurtuluşunda önemli işler gördü. Bir ara
Çukurova Kuvva-i Milliye Komutanı Kozanoğlu
Doğan Bey ( Binbaşı Kemal Doğan)in görevini
devraldı.
2 Haziran 1920 tarihinde Kozan'ın
kurtarılmasından sonra karargâhını Kozan'a
taşıdı. Tufan Paşa, burada hem Feke-Saimbeyli
cepheleriyle meşgul oldu hem de Ceyhan Adana üzerine baskı kurmaya çalıştı. Çukurova
Kuvva-i Milliye Komutanı Kozanoğlu Doğan
Bey'in, Tufanbeyli'nin Rumlu ( Doğanbeyli)
Köyünde Ermeni saldırısı sırasında yaralanması
sonucu bu görevi tekrar aldı.
7 ay süren Haçin kuşatmasından sonra Haçin
Cephesini yeniden düzenleyerek 18 Ekim 1920
tarihli hücumla savaşı kazanarak buradan
Ermenileri temizledi. Böylece Tufan Paşa Kozan
Sancağının tamamını düşmandan temizlemiş
oldu.
Haçin kuşatmasından sonra buradan kaçan
Ermeni milislerin, Kozan'da Tılan Değirmenine
saldırması sonucu Ermenilerle Tılan Savaşı yaptı.
Daha sonra Osmaniye'ye bağlı Mamure'deki
Fransız kuvvetlerine saldırdı. Burada Feke
kaymakamı olan Saim Bey ve arkadaşlarının
şehit olmasıyla Kozan'a geri döndü.
Çukurova'da düzenli ordu kurulmasından sonra,
buradaki görevini başarıyla tamamlayan Tufan
Paşa, Ankara'ya Mustafa Kemal Paşa'nın yanına
döndü. Burada binbaşılığa terfi eden Osman
Tufan Paşa İstiklal Harbi'nde Batı Cephesine 2.
Fırka 127. Alay Komutanı olarak katıldı. Büyük
Taarruzda İzmir'e giren ilk komutanlardan
olmuştur. Vatanın kurtulmasından sonra
Ankara'ya gelen Osman Tufan Paşa, 1935 yılında
tuğgeneral oldu. Siirt'teki görevi sırasında
rahatsızlandığı için bizzat Mustafa Kemal
Atatürk'ün talimatıyla tedavi için İstanbul'a
getirtildi. İstanbul Selimiye Kışlasındaki görevi
sırasında tümgeneralliğe terfi eden Tufan Paşa,
Atatürk'ün ölümüyle naaşı başında görev nöbeti
tutan beş generalden biri oldu. Soyadı kanunu
çıkınca kendisine Mustafa Kemal'in Verdiği
“Tufan” ismini soyadı olarak aldı. Rahatsızlığı
sebebiyle emekliye ayrılan Tufan Paşa, 5 Şubat
1944 yılında İstanbul'da öldü.
Bölgedeki yaptığı üstün hizmetlerden dolayı
Adana iline bağlı Tufanbeyli ilçesine adı verilerek
Osman Tufan Paşa ismi yaşatılmaktadır.
7 MART
KADiRLi DEĞiŞiYOR
16
96 Yıldır Aynı Coşku, Aynı Heyecan
KURTULUS
BAYRAMIMIZ
KUTLU OLSUN
Download